İzah Anlaşılmanın Vazgeçilmezi Hüseyin KARA İzaha muhtaç olmayan söz ya da yazı yok gibidir. Çünkü bir sözün ya da yazının kimin, kime ve ne amaçla söylenip yazıldığı ilk anda bilinmeyebilir. İfadede kapalılık zaten bir açıklamayı gerektirir. Hem izah görecelidir; kimi sıradan bir şeye açıklık getirilmesini ister kimi de sibâk ve siyâktan bir ifadenin ne demek istediğini anlar da öyle geniş açıklamalara gerek duymaz. Çokça kullanılan ve çoğulu izahat olan izah, (vzh) kökünden gelen Arapça bir kelime olup, bir şeyi açık ve etraflı olarak anlatma anlamına gelmektedir. İzah etmek, açıklamak, bir şeyi açık ve etraflıca anlatmak demek; Fransızcası (Expliguer) dir. Tibyan, şerh, tefsir ve tasrih kelimeleri de aşağı yukarı izah anlamlarında kullanılır. İzah etmek, her kesimin ihtiyaç duyduğu bir eylemdir. Anlaşılmayı bundan daha etkin gündeme getiren bir eylem yoktur. Bir çocuk izah beklediği gibi bir yetişkin de birçok konularda açıklama bekleme hakkına sahiptir. İzah, literatüre daha çok şerh ismi altında girmiş. Bu ad altında izah adına birçok eserler şerh edilmiş ve ilim dünyası bir şerh dönemi geçirmiştir. Bu yöntem daha çok hadis kitapları ile anlaşılması güç kitaplara uygulanmıştır. Mesela, en çok şerh yazılan eserlerden hadis kitabı Buhârî nin el-câmiu s-sahih adlı kitabı zikre değer; üzerinde tam yetmiş beş şerh yazılmış ve bu esere Aynî nin yazdığı şerh yirmi beş ciltlik Umdetü l-kâri si büyük bir kültür hazinesidir. Son derece kapalı ve anlaşılması için ciddi uzmanlık isteyen Mühyiddin-i Arabî nin Futuh ul-gayb ı da şerhi çokça yapılan bir eser. Daha çok büyük kafaların derin anlamlar ifade eden kitapları izah ve şerhe tabi tutulmuştur. Gerek bilimsel ve gerekse sıradan izahlara her dönemde ihtiyaç duyulmuştur. Bir konunun ya da bir sözün iyice anlaşılmasına yönelik bütün açıklamalar izah kategorisi altında değerlenebilir. Kuralına göre edilen izahlar her zaman önemini korumuştur. Risale-i Nur da izah Bizim asıl konumuz Risale-i Nur olduğuna göre, izah açılımına bu açıdan bakmamız gerekmektedir. Her şeyden önce Risale-i Nur, Kur an ın çağımızın bir tefsiri olması açısından anlaşılmaya değer büyük bir kaynaktır. Anlamanın gerçekleşmediği hiçbir çalışmanın bir önemi yoktur. Risale-i Nur ise, sıradan okunan kitap olma ötesinde bir hayat kitabı olmaya layık bir öneme sahiptir. Çağımızda medeniyet adına bir atılım gerçekleşecekse temel bir kaynak ve kapsamlı bir proje olan Risale-i Nur göz ardı edilemez.
Risale-i Nur, çok yönlü anlaşılma bekleyen dev bir kaynaktır. Her ne kadar "Risâle-i Nur, imânî meseleleri lüzûmu derecesinde izah etmiş. Risâle-i Nur'un hocası Risâle-i Nur'dur. Risâle-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidâdı nisbetinde kendi kendine istifade eder. Aklınız her bir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalp ve vicdanınız hissesini alır. Ne kadar istifade etseniz, büyük bir kazançtır." 1 denmişse de, burada ifade edilmek istenen izahın yapılmaması değil, iman konularında başka bir metodolojiye ihtiyaç duyulmamasıdır. Gerçi daha sonra verilecek örneklerden anlaşılacağı üzere Risale-i Nur da az da olsa kapalı geçen konular yine Risale-i Nur un başka yerlerinde geçen pasajlarla vuzuha kavuşmuş olduğu da herkesin bilgisindedir. Bu demek oluyor ki Risale-i Nur un bazı konularını en iyi açıklayan yine Risale-i Nur dur. Diğer taraftan Risale-i Nur un gazete gibi okunmamasının gereğine her zaman vurgu yapılır ve Bediüzzaman bir mektubunda Yirmi Altıncı Söz ü tavsiye ederken, fakat gazete gibi okumayınız 2 demek suretiyle iman konularının dikkati yoğunlaştırmadan özümsenemeyeceği üzerinde durulur. Demek asıl olan anlaşılmaktır. Bir konunun anlaşılması da görecelidir; kimi bir kez okumakla kimi de birkaç kez okumakla ve kimi de başka kaynaklardan da yararlanarak ancak anlama noktasına gelebilir. Bu demek oluyor ki bir konu ya da bir ifade anlaşılabilmesi için kuralına göre ne yapılırsa izah adına güzel ve yararlı bir eylemdir. Bu bağlamda Risale okurken yapılan küçük açıklamalar, bir soru sorulup kelimelerin anlaşılmasına yönelik bilgilendirmeler, okunulan risale hakkında verilen tarihi bilgiler, konuya yönelik başka kaynaklara müracaatlar hep izah çerçevesinde değerlenmelidir. Bir de izahın bilimsel boyutu da vardır. Risalelerin her hangi bir konusu üzerinde bir araştırma yapılabilir. Belki kitap ya da kaynak olarak şerh ve izaha en çok muhtaç Risale-i Nur Külliyatıdır; çünkü o bir ummandır, Kur an ın çağımıza has bir mucizesidir. Her ne kadar tatlı ve kolay bir üslupla kaleme alınmışsa da çok derin manalar ifade eden öyle terkipler kullanılmış ki, her terkip bir kitap olacak kadar genişlikte izahları gerektirebilir. Bir çocuğun anlama kapasitesiyle bir yetişkinin ya da bir bilginin anlama kapasitesi elbette bir olmayacaktır. İzah bir ihtiyaç Hangi konuda olursa olsun, ister güncel konularda olsun, ister bilimsellikte olsun izah, bir ihtiyaçtır. Zaten eskilerimiz bu ihtiyaçtan nihai olarak yararlanmışlardır. Risale-i Nur da da bu tür izah yoluna çokça gidilmiştir. Risale-i Nur un bir parçasının yine Risale-i Nur dan bir başka parçayla açıklığa kavuştuğu yerler bir haylidir. Ya atıflarla ya da aynı konu içinde değişik bakış açılarla açıklananlar aşağı yukarı beş yüzü bulmaktadır. Hepsinden söz etmek elbette çok zaman alır. İçlerinden seçme yaparak bazılarını örnek olarak çıkarmada yarar var. Bu aynı zamanda Risale-i Nur u yine Risale-i
Nur la izah önceliğini göstermesi noktasında da önem arz edecektir. Çünkü Risale-i Nur un hakiki şarih ve vuzuha kavuşturucusu yine onun müellifi olan Bediüzzaman dır. Bediüzzaman ın izahlarına rağmen yine de anlaşılamayan yerler varsa, Bu durûs-u Kur'âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehitler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. 3 pasajına göre de, Risale-i Nur a gönül vermiş dava adamlarının, şerh ve izah çerçevesinde, özel çalışmalarının devreye girmesine izin verilmiştir. Risale-i Nur talebeleri değil izahtan uzak durmak, kuralına göre yapılması gereken şerh ve izah başta olmak üzere en az on bir görevle görevlenmişlerdir. 4 Örnek 1: Eğer iman hayata hayat olsa, o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar, imanın nuruyla ışıklanır ve vücud bulur; zaman-ı hazır gibi, ruh ve kalbine iman noktasında ulvî ve mânevî ezvâkı ve envâr-ı vücudiyeyi veriyor. 5 Bediüzzaman bu risalede bunu söyledikten sonra, bu hakikatin, İhtiyar Risâlesinde, Yedinci Ricâ da izahının olduğuna işaret ederek, ona bakılmasını tavsiye etmiştir. Örnek 2: On Sekizinci Söz ün İkinci Noktası nda, ayetinin bir sırrı noktasında izah eder ve Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde, hakiki bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki her şey, her hâdise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hâdiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var. diye bir giriş yaptıktan sonra Ezcümle diyerek devamında geniş izahta bulunur. 6 Örnek 3: Yirminci Mektup un Üçüncü Kelime sindeki kelimesine ilişkin gayet kuvvetli ve şâşaalı bir surette ispatın Otuz İkinci Sözün Birinci Mevkıfı nde olduğunu belirttikten sonra, okuyucuyu ona havale eder ve onun üstünde beyan olamayacağını, ondan daha ileri beyan ve izaha da gerek olmadığını söyleyerek daha dikkatli okumaya yöneltir. 7 Örnek 4: Yirmi Birinci Lem a da Bir kısım kardeşlerime hususî bir mektuptur da bulunan meselelerle ilgili Rüştü, Husrev ve Re'fet adlı talebeleri Bediüzzaman dan beş nevi ibadetin izahını talep etmişler ve şu cevabı almışlar: 1- En mühim bir mücahede olan ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmektir. 2- Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir. 3- Müslümanlara îman cihetinde hizmet etmektir. 4- Kalemle ilmi tahsil etmektir. 5- Bazen bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî olan ibadeti yapmaktır. 8 Örnek 5: Bediüzzaman bazı itirazlara cevap olarak Kur an tefsirinin iki tür olduğundan söz eder ve şöyle bir açıklama getirir: Biri ibaresini izah eder, biri de hakikatlerini ispat eder. Nurlar bu ikinci kısım tefsirlerin en kuvvetlisi ve en kıymettarı olduğuna, ehl-i dirayet ve dikkat yüz binler şahitler var. 9 Böylece tefsirin bir tür izah olduğu da otaya çıkmış olmaktadır.
Örnek 6: İzahı istenilen bazı risaleler için izaha gerek olmadığını da söyler Bediüzzaman. Refet Bey e yazdığı mektupta özetle şuna dikkat çeker: Namınıza yazılan On İkinci Lem'a'nın izaha muhtaç noktalarının izahına şimdilik ihtiyaç yoktur. Asıl maksat, âyâta gelen evhamın def'ine kifayetidir. Ve bu nokta-i nazarda kâfi derecede herkes fehmeder. Her risalede herkesin hissesi var; fakat herkes her şeyini bilmek lâzım değildir. 10 Örnek 7: Üstad Divan-ı Harb-i Örfi de muhakeme edilirken değişik mahfillerde meşrutiyeti konuşmalarıyla yanlış anlaşılmaktan kurtardığını açıklamıştır. İkinci Cinayet te özetle şunları söylemiştir: Ayasofya'da, Bayezid'de, Fatih'te, Süleymaniye'de umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarla şeriatın ve müsemma-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim. Ve mütehakkimane istibdadın şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan ettim. 11 Örnek 8: Meşhur Rüyada Bir Hitabe de, o kudsi meclisin huzurunda, Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki-üç sene mevtten sonra meydanda dirilenler var. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i âcile-i ( ) muvakkate kaybettik. Fakat bir saadeti âcile-i ( ) müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz'î ve mütehavvil ve mahdut olan hâli, geniş istikballe mübadele eden kazanır." dediğinde, meclistekiler söylediklerinin izahını istediler. Bediüzzaman da açıklamayla ilgili olarak özetle şunları söyledi: Devletler, milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez. Galip olsaydık, hasmımız ve düşmanımız elindeki cereyan-ı müstebidaneye, belki daha şedîdâne kapılacak idik. Halbuki o cereyan hem zalimâne, hem tabiat-ı âlem-i İslama münâfi, hem ehl-i imanın ekseriyet-i mutlakasının menfaatine mübayin, hem ömrü kısa, parçalanmaya namzettir. Eğer ona yapışsaydık, âlem-i İslâmı fıtratına, tabiatına muhalif bir yola sürükleyecektik. 12 İzah kriterleri Risale-i Nur da bu tür izahlar yukarıda belirtildiği gibi çoktur. Bu şunu gösteriyor; Risale-i Nur anlaşılmak içindir ve günümüzde yaygın hale gelinceye kadar çok zorluklardan geçmiştir. Ama şimdi susuz gönüllere merhem olmaya devam etmektedir. Böyle olunca anlaşılmak için hangi gayret gündeme gelirse takdire şayandır. Sıradan olan açıklamalardan tutun bilimsel araştırmalara kadar Risale-i Nur un açılımına yönelik her çalışma güzeldir. Mesela; risalelerde geçen bir kelime hakkında verilecek etimolojik bilgi, bir konunun ayet ve hadislerle desteklenerek genişçe izahı, risalelerin kronolojik değerlendirilmesi gibi açıklamalar izah ve şerhin kapsamı içindedir. Hazır bu aşamaya gelmişken, yukarıda aldığımız izah örnekleri üzerinde analiz yaparak bazı kriterler çıkarabiliriz: 1-İzah ya da şerh ya da açıklamaya yönelik her hangi bir çalışma, elbette bir beceri ve ilim kapasitesi ister. Gelişi güzel edilen izahların kıymeti harbiyeleri yoktur. 2-Risale-i Nur un bir yerini izah ederken, ilgili bir konuya ilişkin izahı öncelikle Risale-i Nur dan ya da Üstad ın açıklamalarından araştırmak gerekir.
3-İzah ve şerhin özelliğine göre dil, tefsir, kelam, hadis, psikoloji gibi bilim dallarında uzmanlık da önem arz eder. 4-İlle de bir konu için izah adına bir şey söyleme ısrarını sürdürmek doğru değildir. Çünkü okunan bir şeyin anlaşılması için öncelikle gayret gösterilmeli ve anlamak için kafa yormalıdır; yani muhayyilenin önüne set çekilmemelidir. Nitekim Üstad dahi izah istenilen bazı konulara açıklık getirme gereğini görmemiştir. 5-Konu Risale-i Nur olunca elbette bu dev eseri çok ve detaylı okumak önemlidir. 6-Her konunun bir amacı vardır; dolayısıyla yapılacak izahlar mutlaka bu amacı ortaya koyar nitelikte olmalıdır. Buna göre amaç dışında yapılacak açıklamalar gereksizdir. Sonuç Risale-i Nur, anlaşılması gereken önemli bir kaynak. Risale-i Nur da olanların çoğu güncel ve orijinaldir. Dolayısıyla risalelere getirilecek izah ve şerhler de orijinallik niteliğine sahip olmalıdır. Bilimsel izah doluluk isteyen bir çalışmadır. Öyle gelişi güzel yapılacak izahların ciddiyetten uzak olduğu açıktır. Risale-i Nur a izah getirecek olanın önce Risale-i Nur u baştan sona inceden inceye okuması gerekir. Daha sonra da ilişkilendirebilecek kadar İslami ilimlerden de haberdar olmalıdır. Ama ne olursa olsun, Risale-i Nur u anlamak ya da anlatabilmek için izah yönteminden azami derecede yararlanmak önemlidir. Risale-i Nur gönüllülerinin görevleri arasında izahın sayılması boşuna değildir. 1 Nursî, B.S. (2005), Sözler, Konferans, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 2 Nursî, B.S. (2005), Mektubat, s:69, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 3 Nursî, B.S. (2005), Mektubat, s:725, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 4 Nursî, B.S. (2005), Barla lahikası, 284.mektup, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 5 Nursî, B.S. (2005), Sözler, 13. Söz, s:237, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 6 Nursî, B.S. (2005), Sözler, 18. Söz, s:365, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 7 Nursî, B.S. (2005), Mektubat, s:390, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 8 Nursî, B.S. (2005), Lem alar s:403, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 9 Nursî, B.S. (2007), Şualar, 14. Şua, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 10 Nursî, B.S. (2005), Barla lahikası, 267.mektup, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 11 Nursî, B.S. (2000), Divan-ı Harb-i Örfi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul. 12 Nursî, B.S. (2007), Sünuhat, s: 13 7, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.