" SERMAYE PİYASASI ARAÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİNDE SON DURUM "



Benzer belgeler
SİNERJİ SİRKÜLER RAPOR

Gelir Vergisi Kanununun Geçici 67. maddesi kapsamında vergi kesintisine tabi tutulmuş olan

MENKUL SERMAYE İRATLARI İLE MENKUL KIYMET ALIM SATIM KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ

FİRMA YÖNETİCİLERİ VE MUHASEBE BİRİMLERİNİN DİKKATLERİNE, 2005 YILI GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

ÜRÜNLER VE GELİR TÜRÜ TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF** KURUM*** DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ***

FİRMA YÖNETİCİLERİ VE MUHASEBE BİRİMLERİNİN DİKKATLERİNE, 2004 YILI GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

- Diğer alım satım kazançlarıyla birlikte

FİRMA YÖNETİCİLERİ VE MUHASEBE BİRİMLERİNİN DİKKATLERİNE, 2006 YILI GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

I. STOPAJ YÖNTEMĠNE TABĠ MENKUL SERMAYE GELĠRLERĠ VE DEĞER ARTIġ KAZANÇLARI

2017 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

ÜRÜNLER VE GELİR TÜRÜ TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF** KURUM*** DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ***

HİSSE SENEDİ ALIM SATIM KAZANCI TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF KURUM (1) DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ

ÜRÜNLER VE GELİR TÜRÜ TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF KURUM** (1) DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ**

2009 YILINDA TÜRK MENKUL KIYMETLERİNDEN ELDE EDİLEN KAZANÇLARIN TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİLER AÇISINDAN VERGİLENDİRİLMESİ

Kabul Tarihi: 31/12/2004 Resmi Gazete Tarihi : 31/12/2004

TABLO YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI. Tam Mükellef Sermaye Şirketi ve Yatırım Fonu (**)

2015 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI GERÇEK KİŞİ. Yatırım Fonu (**)

2013 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

Konu: Menkul kıymetlerden 2018 yılında elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi.

RASYO YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK LTD.ŞTİ.

2012 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI KURUM. Yatırım Fonu (**)

İrfan VURAL Gelirler Kontrolörü I- GİRİŞ :

Tam Mükellef Gerçek Kişilerce 2010 Takvim Yılında Elde Edilen Gelirlerin Beyanı

Sayı : 2018/233 2 Tarih : Ö Z E L B Ü L T E N. MENKUL SERMAYE İRADI BEYANI (2017 Yılı Kazançları)

2012 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI GERÇEK KİŞİ. Yatırım Fonu (**)

Arkan & Ergin Uluslararası Denetim ve Y.M.M. A.Ş.

2013 YILI MENKUL KIYMET GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

Gelir Vergisi Kanunu nun Geçici 67.maddesi kapsamında vergi kesintisine tabi tutulmuş olan; (Ticari kazançla ilişkisi olmaması şartıyla)

SİRKÜLER 2009 / 09. Gelir Vergisi mükellefleri tarafından 2008 yılında elde ettikleri kazanç ve iratların beyan esasları aşağıdaki gibi olacaktır.

10 oranında stopaja tabi. - 1 yıldan fazla süreyle elde tutulan menkul kıymet yatırım ortaklığı hisse senetleri stopaja tabi değil.

2009/ Konu: 15 ve 30 ncu Maddedeki Tevkifat Oranlarıyla İlgili Düzenlemeleri Açıklayan Kurumlar Vergisi Sirküleri

2016 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

İrfan VURAL Gelirler Kontrolörü

SİNERJİ SİRKÜLER RAPOR

SİRKÜLER NO: POZ-2004 / 34 İST, 25/01/2004. ÖZET: 2003 yılı gelirlerinin toplanması ve beyanı.

2010/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK MAZERET SINAVLARI SORU VE CEVAPLARI GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER 23 Temmuz 2010-Cuma 16:00

ÜRÜNLER VE GELİR TÜRÜ TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF KURUM DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ

SİRKÜLER 2011 / 01. Gelir Vergisi Kanununun 2011 Yılı Uygulamasına Yönelik Tarifeler, İstisna/İndirim Hadleri, Tutarları ve Oranları

2019 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL KIYMET GELİRLERİNİN BEYANI VE VERGİLENDİRİLMESİ

% 0 stopaja tabi olup, kurumlar vergisine tabidir. (5) Nakit teminatlardan elde edilen gelirler % 15 stopaja tabidir.

STOPAJ STOPAJ. -Stopaja tabi değildir

BAYRAK DENETİM & DANIŞMANLIK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK

2 yıldan fazla elde tutulan tam mükellef kurumlara ait hisse senetlerinden elde edilen kazançlar istisnadır.

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERE TASDİKİ ZORUNLU İŞLEMLER YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI YILLIK GELİR VERGİSİ BEYANNAMESİ VERİLMEYEN HALLER (2011 Yılı Gelirleri

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

2010/926 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yazı ekinde olup, eskiye göre değişen hususları şu şekilde özetleyebiliriz:

Sirküler no: 013 İstanbul, 3 Şubat 2009

Anılan değişiklikler ile ilgili açıklamalarımız önceki yazılarımızda yer almaktadır.

15 NO LU 5520 SAYILI KURUMLAR VERGĐSĐ KANUNU SĐRKÜLERĐ YAYIMLANDI

Şubat Menkul Sermaye Gelirlerine İlişkin 2012 ve 2013 Yılı Vergi Rehberi

SĐRKÜLER Đstanbul, Sayı: 2009/32 Ref: 4/32

Şubat 2012 Vergi. Menkul Sermaye Gelirlerine İlişkin 2011 ve 2012 Yılı Vergi Rehberi

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2016/8

İMKB de işlem gören hisse senetleri alım satım kazançları % 0 stopaja tabi olup, beyan edilmez.

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

2016 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI GERÇEK KİŞİ. Tam Mükellef. Yatırım Fonu (**)

C) I-II-III D) IV-III

KÂR DAĞITIMI VE KÂR DAĞITIMINA BAĞLI STOPAJ VERGİLENDİRİLMELERİNE YÖNELİK ÖRNEK BİR ÇALIŞMA

GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (Seri No:266)

MENKUL KIYMETYATIRIM ORTAKLIKLARI VE VERGİLEME

Vergi Rehberi. ( tarihi itibarıyla yürürlükte olan Gelir Vergisi Kanunu kapsamında)

2013 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL KIYMET GELİRLERİNİN BEYANI VE VERGİLENDİRİLMESİ

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2008/62 TARİH:

MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANCININ TESPİTİNDE ENDEKSLEME SONUCU OLUŞAN ZARARLARIN MAHSUBU MÜMKÜN MÜDÜR?

HİSSE SENEDİ SATIŞLARINDAN DOĞAN KAZANÇLARIN VERGİLENDİRİLMESİ

Vergi Rehberi. ( tarihi itibarıyla yürürlükte olan Gelir Vergisi Kanunu kapsamında)

SİRKÜLER ( ) 1- Yeniden Değerleme Oranında Artırılan Had ve Tutarlar:

2014 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL KIYMET GELİRLERİNİN BEYANI VE VERGİLENDİRİLMESİ

Vergi Rehberi. ( tarihi itibarıyla yürürlükte olan Gelir Vergisi Kanunu kapsamında)

A) % 100 B) %75 C) %50 D) %40 E) %25

Gelir Vergisi Genel Tebliği. Seri, Sıra Numarası, No : 266 Sayılı GVK. 28 Aralık 2007 CUMA. Resmi Gazete. Sayı : TEBLİĞ. Maliye Bakanlığından:

Yeminli Mali Müşavirlik Bağımsız Denetim ve Danışmanlık. Konu : Tarihinden İtibaren Uygulanacak Olan Gelir Vergisi Maktu Had ve Tutarları

2011 YILINDA ELDE EDİLEN GELİRLERİN BEYANI VE VERGİLENDİRİLMESİ

Muharrem İLDİR Boğaziçi Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş Vergi Bölüm Başkanı E.Vergi Dairesi Müdürü

12/1/2009 TARİHLİ VE 2009/14580 SAYILI KARARNAMENİN EKİ KARAR

2) İMKB de işlem gören diğer hisse. senetlerinin satışından elde edilen kazançlar;

278 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği Yayımlandı DUYURU NO:2011/08

2013 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

2015 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

2012 YILINDA ELDE EDİLEN KAZANÇLARIN GELİR VERGİSİ BEYANI

2014 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

Menkul ve Gayrimenkul Sermaye Gelirlerine İlişkin 2013 ve 2014 Yılı Vergi Rehberi

13/11/2008 tarihli ve sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 27/10/2008 tarihli ve 2008/14272 sayılı kararnamenin eki Karar aşağıda yer almaktadır.

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

YURTDIŞINDA MUKİM KURUMLARIN TÜRKİYE DEKİ TAŞINMAZ SATIŞLARININ VERGİLENDİRİLMESİ

2) İMKB de işlem gören diğer hisse. senetlerinin satışından elde edilen kazançlar;

GELİR VERGİSİ KANUNU NDA YER ALAN MAKTU TUTARLAR ARTIRILMIŞTIR

SİRKÜLER 2009 / 5. 03/02/2009 tarihli ve Sayılı Resmi Gazete de aşağıda yer alan vergi tevkif oranları yayımlanmıştır.

DEĞER ARTIŞI KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ VE MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANCININ TESPİTİNDE SEÇİMLİK HAKKIN KULLANILMASI

SİRKÜLER NO: POZ-2015 / 4 İST,

SİRKÜLER NO: POZ-2011/ 07 İST. 10/01/2011

GELİR VERGİSİ TEVKİFAT ORANLARI

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

GERÇEK KİŞİLERCE 2005 YILINDA ELDE EDİLEN VE YILLIK BEYANA TABİ GELİR UNSURLARI

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2009/82 TARİH: Gelir Vergisi Kanunu nda Yer Alan Had ve Tutarlara İlişkin 273 no.lu G.V.K.

KİTAPÇIKTA HANGİ GELİRLERİN BEYANINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR YER ALIYOR?

TAM MÜKELLEF KURUMLARA YAPILAN ÖDEMELERDE VERGİ KESİNTİSİ

DUYURU ( ) : 2011 Yılı Kazançlarına İlişkin Verilecek Gelir Vergisi Beyanı Hk.


VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2012/31

Transkript:

" SERMAYE PİYASASI ARAÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİNDE SON DURUM " PANELİ 8 Mart 2000

Baskı Tarihi : Ağustos 2000 Baskı Adedi : 1000 ISBN 975-8027-79-4 ÜÇ-ER Matbaası Ltd. Şti. Tel : (0212) 629 03 15

SUNUŞ Borsamız üyeleri ile sermaye piyasası katılımcı ve uygulamacılarının ekonomi ve sermaye piyasası ile ilgili güncel konularda daha etkin bilgilendirilebilmesi amacıyla düzenlenen İMKB Aylık Konferanslar dizisinden Sermaye Piyasası Araçlarının Vergilendirilmesinde Son Durum isimli panelin konuşmacı sunuşları ve soru-cevaplar kısmı ilgilenenlerin faydalanabilmesi amacıyla yayın olarak kullanıma sunulmuştur. Panel konuşmacılarının ingilizce olarak yaptıkları sunuşlar da orjinal hali ve tercümeleri ile birlikte yayın içinde yer almaktadır. Faydalı olması dileğiyle okuyucularımızın kullanımına sunarız. İSTANBUL MENKUL KIYMETLER BORSASI EĞİTİM VE YAYIN MÜDÜRLÜĞÜ

KONUŞMACILAR Osman BİRSEN İMKB Başkanı Açılış Konuşması Şaban ERDİKLER Erdikler-Eratalar Yeminli Mali Müşavirliği Genel Müdürü Dr. Veysi SEVİĞ Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dünya Gazetesi Yazarı

SERMAYE PİYASASI ARAÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİNDE SON DURUM 8 MART 2000 MURAD KAYACAN: Sevgili Konuklar, Başkanım, değerli çalışma arkadaşlarım ve pek kıymetli panelistler, hoşgeldiniz. Borsamızın geleneksel olarak düzenlemekte olduğu bilgilendirme toplantılarının bir yenisinde daha sizlerle beraber olmaktan çok mutluyuz. Konularında uzmanlıkları hepimizin malumu olan değerli panelistlerimizin görüşlerini ifade ederek bizleri bilgilendirecekleri "Sermaye Piyasası Araçlarının Vergilendirilmesinde Son Durum" adlı panel sizlerin talepleri üzerine öncelikle tertip edilmiştir. Başkanım Sayın Osman Birsen i açılış konuşmasını lütfetmek üzere kürsüye davet etmeden önce, panelimizin akış sürecine ilişkin bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum. Bildiğiniz üzere panelimizde her bir konuşmacımıza 40 ar dakika ayrılmış olup, akabinde çay kahve molası vereceğiz. Öte yandan olası sorularınızı çay kahve arasından sonra yöneltmeniz panelin etkinliği açısından tercihimiz olacaktır. Bir diğer önemli konu da cep telefonlarının kapalı olduğundan lütfen emin olalım. Şimdi huzurlarınıza açılış konuşması için sözü Başkanım Sayın Osman Birsen beyefendiye bırakıyorum. Buyrun Başkanım. Kürsü sizin efendim. OSMAN BİRSEN: Çok değerli konuklarımız, Aylık konferanslar dizimiz çerçevesinde yine çok ilgi gören bir konferansı bugün birlikte gerçekleştireceğiz. Konuşmacılar tanıdığınız kimseler. Ama ben yine kendilerini kısaca tanıtmayı istiyorum. Sayın Dr. Veysi Seviğ, hem üniversite öğretim üyeliği titri var ve fiili çalışması var. Hem basın yoluyla hem de onun dışında yazdığı kitaplar, birçok makale dolayısıyla kamuoyunda vergi konusunda her zaman bir referans teşkil eden, çok sevdiğimiz, çok saydığımız, bir kardeşimiz. Gerçekten daha önceki toplantılarımıza iştirak ederek, özellikle sermaye piyasasının gelişimi ve vergilendirilmesi noktasındaki birçok konuyu aydınlatma konusunda bize

yardımcı oldular. Tekrar bu toplantıya iştirak ederek bizleri ve sizleri aydınlatacakları için kendisine teşekkür borçluyuz. Yine Sayın Şaban Erdikler de tanıdığınız bir isim. O da eski bir meslektaşım benim, Maliye Bakanlığından. Fakat çok başarılı olduğu için benden önce ayrıldı zannediyorum, özel teşebbüse geçti. Benim özel teşebbüse geçmek için düşüncelerim daha uzun sürdü ve Arthur Andersen gibi, mali denetim ve müşavirlik alanında yalnız Türkiye açısından değil, bütün ülkeler itibarıyla çok saygın bir kurumun uzun zaman Türkiye partner lığını yaptı. Tabii mesleğinde hep devamlı ilerlediği için, çok başarılı olması dolayısıyla şu anda en son öğrendiğim kadarıyla bu partner lık yalnızca Türkiye ile sınırlı değil. Bütün Doğu Avrupa ve bütün bu geniş coğrafyayı kapsıyor. Bu derecede uluslararası saygın bir kurumda, bu derecede geniş yetkilerle donanmış olması bizim bugün ne kadar kıymetli bilgileri alacağımız konusunda önemli bir işaret veriyor. O bakımdan, kendisini yormanızı ben size tavsiye ediyorum. Müsaade ederseniz bu konunun önemi ile ilgili birkaç söz söyleyeyim. Biliyorsunuz, sermaye piyasası enstrümanlarının özellikle borsa yapısı içindeki bir bölümünün vergilendirilmesi konusunda son zamanlarda gelişmeler oldu. Bu yeni bir karardı. Böylece, vergi dışı kalan birçok olay artık vergilendirilir hale geldi geçen yıldan bu tarafa. Ama Sermaye Piyasası özellikle enstrümanları itibarıyla çok zengin bir çeşitliliğe sahip, üstelik de zaman içinde hem dünyada bu çeşitlilik artıyor, hem de Türkiye de dünyadaki çeşitliliğin paralelinde gelişmeler oluyor. Bu itibarla, daha klasik bir yaklaşımla, özellikle de mali yapının sınırlı olduğu bir dönemde hazırlanmış kanun ve kararlarla ve uygulama teknikleriyle bu alanları kavramak gerçekten çok büyük güçlük arzediyor. İşte bu nedenle, özellikle son dönemlere rastlayan birçok olayın değişik tarzda yorumlandığını görüyoruz. Burada Maliye Bakanlığı nın yorumu, sektörlerin yorumu veyahut da şahısların yorumu zaman zaman karşıt oluyor. Bu karşıtlık tabii ki karşınızda Maliye Bakanlığı olduğu zaman ve verginin getirdiği yükümlülükler olduğu zaman çok ağır sonuçlar da doğurabiliyor. Bu itibarla da, bizim bugünkü konumuz, bu yeni enstrümanlar ve yeni gelişmeler çerçevesinde birçok belirsizlik gösteren konuya bu iki değerli uzmanın katkılarını sağlama noktasında zannediyorum bizi başarılı kılacak. O bakımdan, bu peşin başarı görüşümüzü sağlayacak konuşmacılarımıza teşekkür ediyorum ve kendilerini kürsüye davet ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

ŞABAN ERDİKLER: Sayın Başkan, çok değerli konuklar, Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım. Efendim konumuz vergi olunca doğrusunu isterseniz suratlar biraz asılıyor. Sayın üstadım ile beraber biz de elimizden geldiği kadar bunu sempatik kolay bir hale getirmeye çalışacağız. İkimiz de aslında gerek gelir vergisi ve gerekse bu gün konuşacağımız menkul sermaye iratlarıyla diğer kazanç ve iratlar dediğimiz uygulamada genellikle borsa kazançları olarak adlandırılan kazançların ne şekilde vergilendirileceği konusundaki ön hazırlıklarımızı sayın üstadımla beraber tamamladık. Ama aynı şeyleri iki defa söylemek veyahut da konuyu bölmek yerine şöyle bir ayırım yapmanın daha yararlı olacağını düşündük toplantıdan hemen önce dedik ki ben konunun ana hatları itibarıyla menkul sermaye iratları dediğimiz kazançları ve diğer kazanç ve iratları veyahut da borsa kazançlarını ele alıp irdelemeye çalışayım, konuya ilişkin belirsizlikler, yorum farkları konusunda da sayın üstadımız bizi irşade etsinler. Ondan sonra da tabii sanıyorum konu sorularınızla ve açıklamalarımızla daha netlik kazanacaktır. Tereddüt yaratan hususlar mümkün olduğunca giderilmeye çalışılacaktır. Geçen yıl hemen hemen aynı günlerde buna benzer bir toplantı yapmıştık. Geçen yıldan bu yıla ne değişiklikler oldu diye şöyle bir baktığımızda, ben müsaade ederseniz bunu 2 yıllık bir dönem itibarıyla alacağım. 1998 den 2000 yılına kadar Türk vergi mevzuatında menkul sermaye iratlarının ve borsa kazançlarının vergilendirilmesine ne oldu diye baktığımızda şunu görüyoruz. 4 tane kanun değişikliği yapılmış. Bu kanun değişiklikleri ile alakalı olarak 13 tane kararname çıkarılmış. 2 yılda 13 tane Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmış ve çıkarılan tebliğlerin adedi de 22 tane. Sadece bu gelir vergisi ile alakalı. Bunlara kurumlar vergisi ile alakalı tebliğleride eklediğimizde sayı daha da artacak. Yani ortam tabiri doğru kullanacak mıyım emin değilim ama bir hayli kaypak ve değişken. Bunu böylece belirttikten sonra sanıyorum üzerinde durulmasında fayda olan bir diğer konu şu, girişte benim konuşma metnimle alakalı olarak bir handout dağıtıldı. Bu handoutta biraz sonra sunacağım konularla ilgili kendime göre yapmış olduğum bir tasnif çerçevesinde hangi kazancın hangi esaslara tabi tutulacağı, ne anlam ifade ettiği ve ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda açıklamalar yer aldı. Bunları bir de konuşma metni şeklinde sizlere sunmanın çok da anlamlı olacağını düşünmüyorum. Onun yerine bana göre

daha faydalı olacağını düşündüğüm başka bir tasnifi dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bunu yaparken de bu konuşmaya geçmeden önce anket bazında aranızdan bir kaç kişiyle görüşme imkanım oldu ve şunu gördüm, ağırlıklı olarak bugün üzerinde durulması gereken konu tam mükellef gerçek kişi dediğimiz Türkiye de yerleşmiş kişilerin menkul sermaye iratları ve borsa kazançlarının vergilendirilmesi. O zaman buraya ayrılan zamanın azami ölçüye çıkarılması için bu kişilerin vergi konumları üzerine, vergi durumları üzerine duralım. Eğer dar mükellef gerçek kişi, tam veya dar mükellef kurum statüsünde vergiye tabi olanlarla alakalı açık olmayan hususlar varsa, onları da sorular geldikçe cevaplandırma gayreti içersinde olalım. Şayet bu yaklaşım uygunsa, o zaman izninizle ben menkul sermaye iratlarının tabi olacağı vergileme esaslarından başlayarak sunuşumu yapacağım. Menkul sermaye iradı dediğimiz zaman gerçek kişilerin, ticari, mesleki, zirai faaliyetleri dışında kalan ve parayla temsil edilen sermayeleri ile elde edilmiş gelirlerden bahsediyoruz. Bu tanım gelir vergisi kanununun 75.nci maddesinde belirtilmiş ve bu maddede nelerin menkul sermaye iradı sayılacağı hakkında 14 bentlik bir düzenleme var. Tahvil faizlerinden, kar paylarından alacak faizlerine kadar kar zarar ortaklığı katılma belgelerine kadar, menkul ve yatırım fonu ortaklıklarının ödediği kar paylarına kadar her şey bu 14 bent altında düzenlenmiş. Ben tatbikinde ve vergilendirilmesinde kolaylık sağlamak bakımından bu kazançları 14 bent halinde sayılan kazançları 3 ana başlık, 3 grup altında toplamaya çalıştım ve bu grupların bir tanesi kar payları. Kar payları ne şekilde vergilendirileceği diye baktığımızda, kar payları başlığı altında topladığımız grubun da 4 alt gruba ayrılması gerektiği sonucuna vardım. Bu dört alt grup l.ncisi A veya B tipi menkul kıymet yatırım fonları. Nedir A veya B tipi menkul kıymet yatırım fonlarının tabi olacağı vergileme esasları? Bunlar tutarı ne olursa olsun hiç bir şekilde beyan edilmeyecektir. 1999 yılında A veya B tipi menkul kıymet yatırım fonlarından elde edilen kar payları hiç bir şekilde vergilendirilmeyecektir. Biliyorsunuz menkul kıymet yatırım fonlarında ne zaman kar payının elde edildiği, ne zaman borsa kazancı dediğimiz değer artışı kazancının ortaya çıktığı konusu biraz tartışmalıdır. Ama genel olarak benimsenen kanaat şudur ki, eğer fonun ihraç edildiği katılma belgesi fona iade edilmiş ise veya fon adına hareket eden bankaya fon adına gene iade edilmiş ise elde edilen değer farkı kar payıdır. O zaman bu tür kar payları ister bu fon A tipi fon olsun, ister B tipi fon olsun, bu fon 2499 sayılı kanuna tabi bir menkul kıymet yatırım fonu ise vergilendirilmeyecektir, buradan elde edilen kar payları. Miktar ne olursa olsun. Miktardan bağımsız olarak.

Kar paylarının 2.nci alt grubunu oluşturan kalem, menkul kıymet yatırım fonu dışında kalan sermaye piyasası kurumlarının bazılarından elde edilen karları, kar paylarını kapsıyor. Bunlar ne diye baktığımızda, gayri menkul yatırım fonları, Türkiye de benim bilebildiğim kadarıyla sayıları bir tane olan risk sermayesi yatırım fonları, menkul kıymet yatırım ortaklıkları, gayri menkul yatırım ortaklıkları, gene risk sermayesi yatırım ortaklıkları. Bunlardan elde edilen kar paylarının vergilendirilmesi nasıl olacak diye baktığımız da, burada öncelikle vurgulanması gereken husus bu saydığım kurumlardan, 5 çeşit kurumdan elde edilen kar paylarının öncelikle bir indirim mekanizmasıyla enflasyondan arındırılması gereği ile karşı karşıya bulunduğumuz. Yani biliyorsunuz 1999 yılında Maliye Bakanlığı elde edilen menkul sermaye iratlarının reel geliri temsil edilen kısmını ortaya koymak bakımından yine kanunda tanımlanmış bir indirim oranının uygulamasına imkan veriyor ve bu oran 1999 yılı için % 45.9 olarak belirlenmiş durumda. O zaman biraz önce saydığım 5 farklı tür ortaklık ve fondan elde edilen kar paylarının önce % 45.9 u alınacak ve bu bertaraf edilecektir. Geriye kalan % 54.1 in menkul sermaye iratlarında beyan sınırı olan 3.5 milyar lirayı geçip geçmediğine bakılacak. Eğer beyana tabi diğer menkul sermaye iratları ile birlikte 3.5 milyar lirayı geçmiyorsa bu tür kar payları için beyanname verme gereği doğmayacak. Eğer 3.5 milyar lirayı geçiyorsa beyanname verme zorunluluğu ortaya çıkacak. Bu tür kar paylarıyla alakalı olarak dikkatlerinize sunulmasında fayda gördüğüm bir husus biraz sonra daha detaylı olarak deyineceğim gibi sayılan kurumlardan elde edilen kar paylarının hesabında nakden tahsil edilen kar payının yanı sıra bu kurumlardan elde edildiği varsayılan vergi alacağının da nazarı itibare alınması gereğidir. Yani o zaman bu saydığım 5 kurumdan elde edilen kar paylarına bunların elde edilen kar payının 1/3 ü oranındaki vergi alacağı ilave edilecek, % 45.9 oranındaki indirim uygulanacak ve geri kalan tutarın 3.5 milyar lirayı aşıp aşmadığına bakılarak beyanname verilip verilmeyeceği kararlaştırılacak. Biraz sonra bunları daha derli toplu olarak bütün menkul sermaye iratları için tekrar dikkatlerinize sunacağım. 3. Grup kar payları içerisinde ise Türkiye de faaliyet gösteren şirketlerden, anonim olabilir, limited olabilir, kooperatif olabilir, kar paylarını düşünüyoruz. Bu 3. alt grupta yer alan kar payları prensip olarak bünyelerinde vergi alacağı barındırıyorlar. Dolayısıyla elde edilen kar payına vergi alacağının ilave edilmesi gerekiyor. Biraz önce saydığım 2.nci alt gruptaki kar paylarından farklı değil bu anlamda. Ama 3.ncü alt grubun, 2.nci alt gruptan yani risk sermayesi menkul yatırım ortaklığı, gayri menkul yatırım ortaklığı kar paylarından farkı şurada. Bu saydığım şirketlerde indirim oranı uygulanması mümkün olduğu halde, normal bir anonim şirketten, normal bir

limited şirketten elde edilen kar payı için bir indirim uygulaması yapılamıyor. Doğrudan doğruya vergi alacağı eklenmiş tutar her hangi bir indirim uygulanmaksızın 3.5 milyar liralık eşikle karşılaştırılıyor, bu eşiği aştığı takdirde beyanname verilerek bu kar payının belgeye tabi tutulması gereği doğuyor. 4. Bir grup kar payı var ki bunlar sanıyorum uygulamada oldukça az karşılaşılan bir tür. Yabancı şirketlerden elde edilen kar payları. Olabilir ki yabancı ülkelerin borsalarında faaliyet gösteren şirketlerin hisse senetlerine yatırım yapılmış olabilir ve bu hisse senetlerinden elde edilmiş kar payları ile karşı karşıya kalınabilir. Bu şirketin faaliyet gösterdiği ülkede, ülke ile Türkiye arasında vergi anlaşması olabilir. Bu vergi anlaşması hükümlerini bertaraf ederek onları hiç nazarı itibare almaksızın şunu söyleme imkanı var. Yabancı ülkede faaliyet gösteren şirketler de yani yabancı ülkelerde kurulmuş, kanuni merkezi ve iş merkezi bu ülkelerde bulunan şirketlerden elde edilen kar payları için ne indirim mekanizmasının uygulanması söz konusudur, ne de vergi alacağının hesaplanması mümkündür. Doğrudan doğruya elde edilen kar payının 3.5 milyar liralık sınırda nazarı itibare alınmaksızın beyan edilerek vergilendirilmesi gereği ile karşı karşıya bulunmaktayız. Böylece kar payları grubunu 4 alt ana başlık altında irdelemiş oluyoruz. İkinci olarak ele almak istediğimiz menkul sermaye iradı türü, stopaj yolu ile vergilendirilenler. Stopaj yolu ile vergilendirilenler dediğimiz zaman biraz önce bahsettiğim 13 tane Bakanlar Kurulu kararıyla gelirlerin elde edilmesi sırasında çeşitli oranlarda stopaj yapılması öngörülmüş menkul sermaye iratlarından bahsediyoruz. Bunları da 2 alt grup halinde incelemek zorunluluğu ile karşı karşıyayız. Birinci alt grubu oluşturan kalem hiç beyan edilmesi mümkün olmayanlar. Beyan edilmesi gereği doğmayanlar. Nedir bunlar diye baktığımızda, Türkiye deki bankalar nezdinde açılmış Türk lirası mevduat hesapları. Bunların tutarı ne olursa olsun hiç bir şekilde bunların beyan edilmesi söz konusu değildir, aynı zamanda biraz önce çeşitli vesilelerle değindiğimiz 3.5 milyar liralık beyan sınırının hesaplanmasında mevduat faizlerinin de nazarı itibare alınmasına gerek yoktur. Bunlar tamamen sanki bir anlamda hiç elde edilmemiş gelir gibi mütaala edilmek zorundadır. Çok yakın zamanlarda Maliye Bakanlığı 67 numaralı kurumlar vergisi genel tebliği yayınladı ve bu 67 numaralı kurumlar vergisi genel tebliğinde vadeli mevduat faizleri ile alakalı bir belirleme yaptı. Ezcümle yapılan belirleme yıl sonlarında vadesi ertesi yıla sarkan vadeli mevduat hesapları için dahi elde edilen faiz gelirlerinin hesaplanarak vergiye tabi kazanca ilave edilmesi gereğiydi. Söz konusu tebliğin menkul sermaye iradı

anlamındaki mevduat faizleriyle hiç bir ilgisi yoktur. Yani herhangi bir gerçek kişi ticari kazancı olmayan veya ticari faaliyeti ticari kazancı olsa dahi bu ticari faaliyetin dışında kendi nakit parası ile menkul sermaye iradı elde eden bir kişi, eğer vadeli mevduat hesabı sahibi ise 31.12.99 tarihi itibarı ile henüz vadesi dolmamış vadeli mevduat hesabından elde ettiği faiz gelirini hesaplayarak bunun üzerinden bir işlem yapmak durumunda değildir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi 67 numaralı tebliğ sadece ticari kazanca dahil vadeli mevduat hesaplarıyla ilgilidir. İkincisi zaten gerçek kişilerin menkul semaye iradı anlamında elde ettikleri vadeli mevduat faizleri hiç bir şekilde beyan konusu değildir. Dolayısıyla vadeli mevduat sahibi gerçek kişilerin bu anlamda, benim faizimi beyan etmek zorunluluğum var mıydı yok muydu diye bir endişe duymalarına, bir tereddüt duymalarına gerek bulunmamaktadır. İkinci bir alt grup stopaj yoluyla vergilendirilen ve beyanı gerekmeyen menkul sermaye iradı, repo gelirleridir. Yine repo gelirleri de aynen vadeli mevduat hesaplarında olduğu gibi miktarı ne olursa olsun hiç bir şekilde beyannameye dahil edilmeyecek, diğer kazançlar sebebiyle beyanname verilmesi halinde de repo gelirleri nazarı itibara alınmayacaktır. Sanki böyle bir gelir elde edilmemiş gibi düşünülecektir. Aynı düzenleme özel finans kurumları tarafından açılan katılma hesaplarında kar zarar hesapları üzerinden elde edilen karlarda da geçerlidir. Böylece stopaj yoluyla vergilendirilen menkul sermaye iratlarının beyan edilmeyecek olanlarını üç kalem halinde belirlemiş oluyoruz. Bunlardan birincisi mevduat faizleri, Türk lirası ve döviz mevduat faizleri. İkincisi repo gelirleri ve üçüncüsü de özel finans kurumlarının katılma hesapları veya kar zarar ortaklığı kar zarar katılma hesapları oluyor. Stopaj yoluyla vergilendirildiği halde indirimden yararlanacak ikinci bir alt grup menkul sermaye iratları var. Bunların başında da devlet tahvili, hazine bonoları faizleri geliyor. Biliyorsunuz 1.10.1998 den sonra ihraç edilen devlet tahvili hazine bonolarında stopaj oranı % 0 a indirilmişti. Daha önce de ihraç tarihlerine bağlı olarak devlet tahvili hazine bonolarında çeşitli stopaj oranları belirlenmişti. Stopaj oranı sıfır olsun veya daha önce ihraç edilmiş olduğu için 1.10.1998 den önce ihraç edilmiş olduğu için farklı oranlarda stopaja tabi tutulmuş devlet tahvili hazine bonosu kağıtları olsun elimizde. Bunlardan elde edilen faiz gelirleri nasıl vergilendirilecek diye baktığımızda prensibi şöyle koyuyoruz. Biraz önce bahsettiğimiz gibi elde edilen faiz gelirinin % 45.9 oranı uygulanmak suretiyle enflasyondan doğan kısmı bertaraf edilecek. Enflasyonu temsil eden kısmı ayıklanacak ve geriye kalan 54.1 lik kısım menkul sermaye iratlarında beyan eşiği olan 3.5

milyar lira ile karşılaştırılacak. Eğer 3.5 milyar liranın üzerinde ise beyan edilecek, 3.5 milyar liranın altında ise beyan zorunluluğu ortaya çıkmayacak. Üçüncü bir alt grup stopaj yoluyla vergilendirilenler, stopaj yoluyla indirimden yararlanmayan menkul sermaye iratları. Bunların içinde neler var diye baktığımızda. Döviz cinsinden tahviller, bu tahviller üzerinden elde edilen faizler veya dövize endeksli işte altına endeksli, tüfe ye endeksli gibi çeşitli değerlere endeksli olarak çıkarılan tahvillerden elde edilen faizler. Bunlar da bir önceki gruba göre farklılık veya bir önceki alt gruba göre farklılık şurada. Bunlarda indirim uygulaması yapamıyoruz. Doğrudan doğruya elde edilen gelirin 3.5 milyar liralık beyan sınırını aşıp aşmadığına bakıyoruz. Aşıyorsa beyan ediyoruz. Aşmıyorsa beyanname verme mükellefiyetimiz doğmuyor. Böylece menkul sermaye iratlarının stopaj yolu ile vergilendirilenlerinin tabi olacağı esaslar da ortaya çıkmış oluyor. Kısaca tekrar etmek gerekirse bunlar üç alt grup halinde incelendi. Birinci alt grupta hiç beyan edilmeyecek olanları saydık. Bunlar Türk Lirası mevduat faizleri, repo gelirleri ve özel finans kurumları katılma hesapları, kar zarar ortaklığı katılma belgeleri karşılığı alınan karlar diyelim. Bunlar için beyanname verme yükümlülüğü yok. İkinci bir grup saydık. Bunlar özellikle Devlet tahvili hazine bonosu faizleri, özel sektör tahvil faizleri. Bunlar için esas % 45.9 indirimin uygulanması geriye kalan rakamın 3.5 milyar lira ile karşılaştırılması, 3.5 milyar lirayı aşıyorsa beyan edilmesi, aşmıyorsa beyanname verilmemesi. Üçüncü bir grup vardı ki bu grupta da yine biraz önce bahsettiğimiz gibi döviz cinsinden tahvil faizleri ve yine belli bir değere endeksli olarak çıkarılmış olan tahviller. Bunlarda bir indirim uygulaması söz konusu değil. Elde edilen faizin 3.5 milyar lirayı geçip geçmediğine bakılarak beyan edilip edilmeyeceğine karar vermek durumundayız. Böylece kar payları ve stopaj yoluyla vergilendirilen menkul sermaye iratları alt gruplarını da saymak suretiyle vergi bakımından açıklığa kavuşmuş oluyor, en azından benim sunuşum bakımından açıklığa kavuşmuş oluyor. Üçüncü bir grup var ki bunlar stopaj yoluyla vergilendirilmeyen menkul sermaye iratları. Bunları da kendi aralarında ikiye ayırmak gerekiyor. Birinci grupta indirimden yararlananlar ve ikinci grupta, indirimden biraz önce bahsettiğim % 45.9 luk indirimden yararlanamayacak olanlara işaret edeceğiz. İndirimden yararlanan, stopaj yoluyla vergilendirilmemiş menkul sermaye iratları, alacak faizleri, yurt dışı Türk lirası mevduat faizleri, yabancı ülke veya yabancı şirketlerce çıkarılmış Türk lirası tahvilat faizleridir. Bu

grubun içersinde sanıyorum en fazla dikkati çekecek olan kalem yurt dışı mevduat, Türk Lirası mevduat hesaplarıdır. Özellikle bu off shore tabir edilen bankalarda açılan hesapları burada belirtmek gerekiyor. Off shore yani Türkiye nin kanunları mülkiliği prensibi uyarınca kanunlarını uygulama alanı bulamadığı ülkelerde Türk Lirası cinsinden mevduat hesapları açıldığını hepimiz biliyoruz. Bu mevduat hesapları üzerinden Türk kanunlarının uygulanma olanağı olmadığı için bu ülkelerde bir stopaj ödenmesi söz konusu olmuyor. Elde edilen gelir stopaj yolu ile vergilendirilmediği için de burada Türkiye de beyan yoluyla vergilendirilmesi gerekiyor, rakam ne olursa olsun beyan yoluyla vergilendirilmesi gerekiyor. Ancak elde edilen gelir Türk Lirası cinsinden olduğu için gelirin yine enflasyon etkisinden arındırılması gerekiyor. O da indirim mekanizması biraz önce bahsettiğimiz % 45.9 oranı uygulanmak suretiyle gerçekleştiriliyor. İkinci bir grup var ki stopaj yolu ile vergilendirilmemiş menkul sermaye iratları içersinde. Bunlarda yurt dışında açılan döviz mevduat hesapları, döviz tevdiat hesapları ve yabancı ülkelerde yabancı şirketler tarafından çıkarılmış döviz tahvilleri. Bunlar üzerinden elde edilen faiz gelirleri. Bunlarda da yine Türk kanunlarına göte yapılmış bir stopaj söz konusu olmuyor. Ayrıca gelir döviz cinsinden elde edildiği için bunların herhangi bir şekilde indirim mekanizmasından yararlandırılmaları söz konusu olmuyor. Bu tür gelirlerin tutarı ne olursa olsun, beyan edilerek vergilendirilmeleri zorunluluğu doğuyor. Menkul sermaye iratlarını ana hatları itibarıyla bu şekilde kavramış oluyoruz. Yalnız hataya düşmemek bakımından bir kaç yerde 3.5 milyar liralık beyan eşiğinden bahsettik. İndirimin bazı yerlerde uygulanacağından, bazı yerlerde uygulanamayacağından bahsettik. Belki tüm menkul sermaye iratlarını kapsayacak genel bir formül vermekte fayda var diye düşünüyorum. Yani menkul sermaye iratları hiç şüphe yok ki gelir vergisi kanunda sayılmış olan 7 çeşit gelirin bir tanesidir ve 3.5 milyar liralık beyan sınırının hesabında bir bütün olarak nazarı itibare alınmaları gerekir. Kanunun istisna tuttuğu haller hariç bir bütün olarak ele alınmaları gerekir. Ama bir kaç yerde bu 3.5 milyar sınırdan bahsedince bir kaç tane 3.5 milyar mı uygulanacak gibi soru akla gelebilir. Bunları ayıklamak bakımından bir formül vermekte fayda var diye düşünüyorum. Eğer Türkiye de tam mükellefiyet esasına göre vergilendirilen bir gerçek kişi, bu saydığım unsurlardan üç ana başlık altında aşağı yukarı on veya dokuz başlık altında incelediğim dokuz alt ana başlık altında incelediğim bu unsurların hepsinden gelir elde etse beyanname verme gereğini hesaplamak bakımından ne yapmak durumunda? Bir defa bu

gerçek kişinin tahvil faizi, mevduat faizi, repo geliri, alacak faizi, Türkiye deki bankalardan mevduat, yurt dışındaki bankalardan mevduat, yabancı ülke tahvilleri, bütün menkul semaye iratlarını toplaması gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra A veya B tipi menkul kıymet yatırım fonlarından elde ettiği kar paylarını bu toplamdan düşmek zorunluluğu var. Aynı şekilde bu kişinin beyan edilmeyecek gelirler dediğimiz mevduat faizlerini, repo gelirlerini, özel finans kurumu kar zarar hesapları, katılma hesapları gelirlerini düşmesi gerekiyor. Buna karşılık, yine biraz önce bahsettiğimiz şirket kar paylarından veya menkul kıymet yatırım ortaklığı, gayrimenkul yatırım ortaklığı veyahut da fonları, risk sermayesi yatırım fon ve ortaklığından elde ettiği kar paylarının 1/3 ünü toplam menkul sermaye iratlarına ilave etmesi gerekiyor. Böylece bir rakama ulaşmış olacak gerçek kişi. Sonra bu gelirlerden gayri menkul yatırım fonları, risk sermeyesi yatırım fon ve ortaklıkları, gayri menkul yatırım ortaklıkları ve menkul kıymet yatırım ortaklıklarından elde ettiği kar payları toplamı artı devlet tahvili hazine bonosu, özel sektör faizleri, özel sektör tahvil faizleri artı alacak faizi, yurt dışı bankalardan elde ettiği Türk lirası mevduat faizi; bunları toplayacak ve bunların % 45.9 luk kısmını biraz önce bahsettiğimiz menkul sermaye iratlarından toplamından düşecek. Böylece geriye bir rakam kalacak ve bu rakamı, bu toplam rakamı 3.5 milyar liralık beyan sınırıyla karşılaştıracak. Eğer bu şekilde hesaplanan rakam 3.5 milyar liralık beyan sınırının üzerinde ise tüm gelirleri beyan edecek. Eğer 3.5 milyar liralık beyan sınırının altında kalınırsa sadece ve sadece yurt dışında elde edilmiş mevduat hesapları ile yurt dışına ihraç edilmiş tahvillerden elde edilmiş faiz gelirleri beyan edilecek. Bunun dışında bir beyanname verilmesi söz konusu olmayacak. Biraz karışık. Biraz karışık ama bu kadar karışık olmasaydı her halde 4 tane kanun 13 tane kararname işte efendime söyleyeyim 22 tane tebliğ çıkarıldı bu konuda ve sanıyorum şu günlerde hemen bütün aylık, haftalık dergilerin hepsinin ekinde, menkul sermaye iratları nasıl vergilendirilecek, borsa kazançları nasıl vergilendirilecek diye kitaplar veya kitapçıklar çıkarılıyor. Bunlara gerek kalmazdı. Ama bu formül eğer arada fırsat bulabilirsem dökümantal hale de getirebilir, sizlere de dağıtabilirim. Çalışacak bir formüldür ve benim şimdiye kadar görebildiğim kadarıyla menkul sermaye iratlarının beyanı bakımından en kolay uygulanabilecek formüldür. Böylece menkul sermaye iratlarını büyük ölçüde kavramış oluyoruz. Bir kaç cümleyle diğer kazanç ve iratları ele almak istiyorum. Diğer kazanç ve iratlar doğrusunu isterseniz bu kadar karmaşık, çapraşık değil. Önce bir tanım konusunda mutabakat sağlamak gerekiyor. Diğer kazanç ve irat dediğimiz zaman kişilerin sahip oldukları mal veya hakların, menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağladıkları kazançlar. Konumuz itibarıyla

hisse senetleride bir menkul kıymet olduğundan, bunların elde edilmesinden çıkarılan, elde edilmesinden doğan kazançlar da diğer kazanç ve irat tabiri içersinde vergiye tabi tutulmaktadır tam mükellef gerçek kişiler bakımından. Bu çerçevede ele alınması gereken diğer kazançlar olarak menkul kıymet yatırım fonu katılma belgeleri üzerinde durulabilir. Diğer fonların katılma belgeleri üzerinde durulabilir. Tahvillerin elden çıkarılmasından doğacak kazançlar üzerinde durulabilir ve bir de sıkça karşılaşıldığı için, gayri menkullerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar üzerinde durulabilir. Hisse senetlerinden başlayalım. Hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, hisse senetlerini de iki alt grup altında incelemek gereği var. Birinci alt grupta, ivazsız olarak iktisap edilmiş hisse senetleri. Yani bağış yoluyla veya veraseten intikal etmiş hisse senetlerinden bahsediyoruz. Bir de en az üç ay süreyle elde tutulmuş hisse senetlerinden bahsediyoruz. Bu alt grupta yer alan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar için beyanname verilmez, vergi ödenmez. Yani, eğer kişiye miras yoluyla veya bağış yoluyla gelmiş hisse senetleri varsa veyahut da sahip olduğu hisse senedi, bu hisse senedini ihraç eden şirket ister borsa da kayıtlı olsun ister olmasın hiç farketmez, en az üç ay elde tutulan bir hisse senedi ise bunun satışından elde edilecek kar vergiye tabi değildir. Bu saydıklarımızın dışında kalan hisse senetlerinin satışından elde edilen karlar ise vergiye tabi tutulacaktır. Yani geçmiş yıllarda 1996 yılında mesela borsada yapılan işlemlerden elde edilen karlar vergiye tabi tutulmuyordu, 1999 yılında böyle bir düzenlememiz yok. Borsada alımı satımı gerçekleştirilmiş bir hisse senedi eğer üç aydan kısa süre elde tutulmuşsa bunun satışından elde edilecek kar vergiye tabi tutulacaktır borsa kazancı olarak. Peki vergilendirme nasıl yapılacaktır? Hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançların vergilendirilmesinde bir enflasyondan arındırma mekanizmamız var. Bu enflasyondan arındırma mekanizmamız iki yöntemle çalıştırılabiliyor. Bunların ilki biraz önce bahsettiğimiz gibi indirim mekanizmasını kullanmak. Yani satış bedelinden alış bedelini düşmek ve bu şekilde hesaplanan karın % 45.9 luk bölümünü de vergi dışı bırakmak. İkinci bir yöntem olarak da, menkul kıymetin elde tutulduğu her ay için satışın yapıldığı ay hariç o ay ki TEFE artış oranıyla alış bedelini endekslemek ve böylece satış karını satış bedeli eksi endekslenmiş alış bedeli olarak tespit etmek. İki yöntemden herhangi bir tanesini seçmek konusunda hisse senedi sahiplerinin, tam mükellef gerçek kişilerin tam bir serbestisi var. Bu indirim veya endeksleme uygulandıktan sonra yine elde edilen borsa kazancı veya hisse senedi satış kazancı 3.5

milyar liranın altındaysa beyanname verilmesi söz konusu değil. Eğer 3.5 milyar lirayı geçiyorsa, sadece geçen kısmın beyanı gerekiyor. Hisse senetleri için söyleyeceklerim bunlar. İkinci bir grup olarak bahsettiğimiz menkul kıymet yatırım fonu katılma belgeleri, bunların elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar. Genellikle yatırım fonu katılma belgeleri, ister A tipi olsun ister B tipi olsun farketmiyor, bunların elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar kar payından çok satış kazancı, değer artış kazancı veya diğer kazanç ve irat dediğimiz türden kazançlar oluyor. Çünkü genellikle yönetici bankaya bunlar iade ediliyor ve uygulamada yönetici bankalar genellikle bu tür kıymetleri kendi portföylerine almış oluyorlar. Yapılan düzenlemelere göre menkul kıymet yatırım fonları katılma belgelerinin elden çıkarılmasından doğan her türlü kazanç tamamen gelir vergisinin dışında kalıyor. Yani burada hisse senetlerinden farklı olarak ne üç ay bekleme şartı var ve ne de hisse senedinin ivazsız olarak iktisab edilmiş olması şartı var. Her hal ve karda bu gün aldığınız menkul kıymet yatırım fonu katılma belgesini üç gün sonra satsanız elde ettiğiniz kazanç tamamen vergi dışı kalıyor. Diğer fonların katılma belgeleri bakımından yaklaştığımızda onlar için de hisse senetlerine benzer bir durum söz konusu. Yalnız hisse senetlerinden farkı bunlarda üç aylık bir veya üç aydan uzun süre elde tutmadan kaynaklanan bir istisnanın olmaması. Diğer fonların katılma belgelerini yani risk sermayesi yatırım fonları olabilir, gayrimenkul yatırım fonları olabilir. Bunların katılma belgelerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar vergi matrahı hesaplanırken yine hisse senetlerinde olduğu gibi endeksleme söz konusu, yine 3.5 milyar liralık sınırın aşılması söz konusu ve 3.5 milyar liralık sınır gerçek, mutlak bir istisna. Gelirin 3.5 milyar lirayı geçmesi halinde aşan kısmı sadece beyan edilip vergilendiriliyor. Üçüncü bir kalem veyahut da dördüncü bir kalem tahviller. Tahvillerde de yine üç aydan fazla elde tutmadan kaynaklanan bir istisna yok. Elde edilen kazancın endekslemeden sonra kalan kısmı 3.5 milyar lirayı aştığı takdirde vergiye tabi tutuluyor. Gayri menkullere baktığımızda gayri menkuller bakımından da yine ikili bir ayırım yapmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız. Birinci grupta yine ivazsız olarak iktisap edilmiş gayri menkullerle 4 yıl ve daha uzun süre elde tutulmuş gayri menkulleri saymamız gerekiyor. Bu grupta yer alan gayrimenkuller bakımından elde edilen kazancın her hangi bir şekilde vergilendirilmesi söz konusu değil. Eğer bir gayrimenkul 4 yıldan daha uzun süre elde tutulmuşsa kazanç gelir vergisinin dışında kalıyor. Şayet bu şartlar

yerine getirilmemişse gayrimenkul 4 yıldan daha kısa bir sürede içersinde elden çıkarılmışsa elde edilen kazanç yine endeksleme işlemi yapılmak suretiyle enflasyondan arındırıldıktan sonra 3.5 milyar lirayı geçiyor ise vergiye tabi tutmak zorunluluğu ortaya çıkıyor. Burada da menkul sermaye iratlarında olduğu gibi bir formülasyon vermeye çalışacağım. Yine menkul sermaye iratlarında olduğu gibi bu beş tane kalem yani hisse senetleri menkul kıymet yatırım fonu katılma belgeleri, diğer fonların katılma belgeleri, tahviller ve gayrimenkullerin elden çıkarılmasından doğan kazançların beş tür diğer kazanç ve iratın toplamının alınması gerekiyor. Bu toplamdan üç aydan fazla tutulan hisse senetleri, ivazsız olarak iktisap edilmiş olan hisse senetleri ve yine ivazsız olarak edinilmiş gayrimenkuller ile 4 yıldan daha uzun süre elde tutulmuş gayri menkullerin elden çıkarılmasından kazançların indirilmesi gerekiyor. Bu indirimden sonra geriye kalan rakamdan satışları vergiye tabi tutulan hisse senetlerinin, tahvillerin, menkul kıymet yatırım fonu dışında kalan diğer fonlardan elde edilmiş olan diğer kazanç ve iratların indirim veya endeks farkı düşülüyor ve bu şekilde beyan edilmesi gereken veyahut da enflasyondan arındırılmış rakama ulaşılıyor. Bu rakamın 3.5 milyar liranın altında kalması halinde beyanname verilmesi gereği yok veya diğer kazançlar sebebiyle verilecek beyannamelere bu gelirlerin ithal edilmesi zorunluluğu yok. Eğer bu rakam 3.5 milyar lirayı aşıyorsa sadece aşan kısmının beyan edilerek vergilendirilmesi gerekiyor. Benim menkul sermaye iratları ve borsa kazançları olarak nitelendirilebilecek diğer kazanç ve iratların vergilendirilmesine ilişkin olarak sizlere sunacaklarım bunlar. Konunun somutlaşması için mutlaka soruların, örneklerin verilmesi gerekiyor. Sorularla, örneklerle bana bu konuda yardımcı olup herkes tarafından en iyi şekilde anlaşılmasını sağlarsanız gerçekten minnettar kalacağım. Hepinize sabırla dinlediğiniz için şükranlarımı sunmak istiyorum. Saygılarımla. VEYSİ SEVİĞ: Sayın Başkanım, Değerli misafirler. Değerli meslektaşım Erdikler. Sayın başkanım öncelikle size teşekkür ediyorum, çünkü böyle bir olanağı bize bahşettiniz, biz sizlerle beraber oluyoruz, Sayın Erdikler de olayı fevkalade güzel çerçevesini çizdi. Ancak ülkemizde en zor yapılabilecek beyan türlerinden bir tanesi de menkul sermaye iratları ile ilgili olanı. Çünkü yapılan yasal değişiklikler ve yapılan açıklamalar Sayın Erdikler in de büyük bir özenle üzerinde durduğu gibi öyle pek anlaşılır cinsten değil. İşin içersine girdiğiniz vakit binlerce sorun yumağı ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Önce şirketlerin kar payının vergilendirilmesi ile ilgili bazı özel durumları gözden geçirelim. 1999 yılında şirketlerin elde ettiği karı sermayelerine eklemesi halinde bu kar dağıtımı sayılmaz. Nerede bu madde Gelir Vergisi Kanunun 94. maddesinin 2. fıkrasının 6 nolu bendinin b alt bendinde. Burada çok özenli bir olay var. O olayda şu. Karın semayeye ilavesi, kanun maddesi böyle, kar dağıtımı sayılmaz. Yani diyor ki siz karı sermayeye ilava ederseniz kar dağıtımı sayılmaz. Niçin? Stopaj açısından söylüyor. O vakit buradaki koşulları şöyle irdeleyelim. Şirket bir kere kar dağıtmayacağına karar verecek. Kim karar verecek? Genel kurulu karar verecek. Bu kar sermayeye eklenecek. Çünkü şart koşmuş, sermaye ilavesi gerekir diyor. Buraya ilave edeceğim. Bunun da kararını alacağım. O vakit ben burada stopajdan kurtulmuş olacağım. Düşünün bir şirket ortağının beklediği en kutsal nemasını diyorsunuz ki dağıtırsam vergiye tabi tutacağım. Sermayeye eklersem bunu vergiye tabi tutmayacağım. İki tarafı var. Ortağa diyorsunuz ki kar vermeyeceğim, öbür tarafa diyorsunuz ki oto finansmana git, sermayeni güçlendir. Acaba burada şirket bu karını dağıtmazsa ve sermayeye ekleme konusunda kararını alırsa, fakat takvim yılı içersinde sermaye artışını gerçekleştirmezse, olabilir. Ne olacaktır? Stopaj borcu doğacak mıdır? Bu bir soru. Acaba bazı vergi hukukçularının değindiği gibi, karı fevkalade yedek akçeye atarsak, stopaj doğmayacak mıdır? Bu da bir soru. Şimdi bakıyorsunuz bu ikisi konusunda yorumlar farklı. Bir görüşe göre, karın fevkalade yedek akçede durması sermayeye eklemek sayılmaz. Sermayeye eklenebilir bir fon sayılır. Dolayısıyla stopaj burada yapılması lazımdır. Şimdi bir şirketin, halka açık bir şirketin, bu karın stopaja tabi tutulmaması için sermayeye bunu katma kararını alması lazım. Bu şart öngörülmüş. Bu stopaj açısından. Şimdi diyelim ki bu karar alındı ve de hakikaten de şirket bu işi gayet ciddi şekilde yaptı. O vakit ortağın durumu ne olacak? Ortağın durumu maliye tebliğ yayınladı, siz burdan kar payı elde etmiş sayılacaksınız dedi. Beyan edeceksiniz dedi. Şimdi burada ortağın fiilen bir geliri yok. Yani elinde nakit olarak kendisine intikal etmiş bir olay yok ki onun bir bölümünü vergi olarak ödesin. Şimdi burada bir kilitlenme başladı. Bu kilitlenmeyi bu sene yaşayacak. Bu somut kilitlenme bu sene yaşanacak. Nasıl yaşanacak? Ortak eline geçmeyen para ile ilgili beyanname vermek zorunda kalacak, vergi ödemek zorunda kalacak. Belki haberi olacak, belki haberi de olmayacak. Haberi olduğunu varsayalım. Burada önemli bir sorun karşımıza çıkacak. Şimdi ortağın sorunu bununla da ibaret değil. Çünkü ortak şirketin bazı tasarruflarından dolayı vergi mükellefiyetini yerine getirmemiş hale de düşebilir. Çünkü bir şirketin sermayeye ekleyeceği fonlar sadece cari yılın, geçmiş yılın doğan karı değildir. Geçmiş yılda şirketin öz kaynakları arasında yer alan, dağıtılmamış karlar, fevkalade yedek akçeleri de sermayeye ekleyebilir. Bunların

karşısında da ortak fiilen birtakım bedelsiz hisse senedi alma hakkını sağlayacaktır. Burada bir ortak şunu bilmek zorundadır. Bir, kendisine verilen bedelsiz hisse senetleri hangi öz kaynak unsurlarından doğmuştur. Acaba değer artışı ondan mı gelmiştir? Yeniden değerlemeden mi gelmiştir. Yoksa gayrimenkul satış karı veya iştirak hissesi satış karından mı gelmiştir. Yoksa doğan karın sermayeye eklenmesinden dolayı mı gelmiştir? Bunları ortağın bilmesi lazımdır ve ortak bu bilgiler doğrultusunda mükellefiyetinin olup olmayacağını belirleyecektir ve beyanname verecektir. Bu o kadar kolay bir olgu değildir, yani ortakla şirketin yönetiminin bu kadar bilgi alışverişine müsait bir şekilde çalışması ülkemiz koşullarında mümkün değildir. Yani ortak belki de Türkiye dışındadır. Belki Türkiye içindedir. Yani bunları ayırt etmesi mümkün değil. Ama burada şirketleri şimdi bekleyen, halka açık şirketleri bekleyen çok büyük bir sorun. Eğer sermayeye ekleme kararı verilmemiş ise ve fiilende bu yıl sonuna kadar sermayeye eklenme ise bir görüşe göre bu takdirde alınmayan stopaj alınacaktır, hem de cezalı alınacaktır tabii ki. Buna karşılık da ortak bu işte gözünü dört açmak zorundadır. Çünkü bu olayı bildiği an karı fiilen elde etmiş sayılacaktır. Dolayısıyla burada işte 3.5 milyar liralık hududun içersinde olup olmadığını gözden geçirecektir. Şimdi bakıyoruz bir başka sorun daha karşımıza çıkıyor, o sorun da şu. Yani bir rastlantı eseri olmuş, yatırım fonları ile ilgili önemli bir yasal düzenleme yapılmış. O da şu. Gelir vergisi kanunu geçici 55.nci maddesini kim akıl etmiş yazmış ise bu kişi hakikaten Türkiye de büyük bir insan. Neden? Çünkü, menkul kıymet yatırım fonları katılma belgelerinin getirilerini bir süre, geçici bir süre beyana tabi olmayacağını hükme bağlamış. Bu ne kadar büyük bir nimet. Çok büyük bir nimet. Çünkü eğer böyle bir şeyi madde haline dönüştürmeselerdi, bu sene yatırım fonu katılma belgesini elinde bulunduranlar, geçen seneden itibaren elinde bulunduranlar yanmıştı. Çünkü öyle bir değişiklik yapıldı ki yatırım fonu katılma belgeleri Sayın Erdikler çok açıklıkla dile getirdi, bir taraftan vergi alacağı müessesene tabi, öbür taraftan indirime tabi, ve de bunun vergi alacağı 1999 yılı için l/5 tespit edilmişti. Bu komediyi gerçekten son derece dirayetli maliye bürokratları zamanında gördüler ve çözdüler. Yatırım menkul kıymet yatırım fonu katılma belgelerinden elde edilen gelir vergiye tabi değil dediler, geçici bir süre hiç değilse bizi kurtardılar. Kurtarmasalardı bu katılma belgesini nakte çevirenler 1/5 ilave edecekler, indirime tabi tutacaklar, sonra beyanname verip vermeme hududunu tespit edeceklerdi. Onlar kurtuldu da bir başka grup kurtulamadı. Gayrimenkul yatırım fonu katılma belgesi sahipleri bu işten kurtulamadı. Çünkü yasa maddesinde bu dikkate alınmadı. Onları kurtaran bir başka madde oldu. O da şu. Menkul kıymet yatırım fonu katılma

belgesi sahipleri için 1999 yılında vergi alacağı 1/5, gayrimenkul yatırım fonu, risk sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarından dolayı kar payı alanlarada 1/3. Onlara bir ayrıcalık getirmiş kanun. Çünkü kanunda gayet net bir şekilde bir ibare var, vergi alacağı ilgili müessesede çok net bir ibare var. Şöyle bir ibare var, diyor ki 1999 yılında elde edilen menkul kıymet yatırım fonları katılma belgeleri kar payları için de 1/5 olarak belge alacağı belirlenmiş. Demek ki gayri menkul yatırım fonları ile risk sermayesi yatırım fonları için genel oran 99 yılında kullanılacaktır 1/3. 2000 yılında elde edilenler için 1/5 kullanılacaktır. Yani bu 1/5, 2000 yılında artık genelleştiriliyor. Şimdi burada gayrimenkul yatırım fonu katılım belgesi sahibi, geçen sene eğer buradan bir gelir elde etmiş ise işte o son derece ciddi bazı sorunlarla karşı karşıyadır. Acaba burada vergi alacağını nasıl hesaplayacaktır? Ve de beyanı nasıl yapacaktır? Şimdi çeşitli görüşler var. Ben buraya gelirken bir kaç gündür, 5 ayrı uzmanın 5 ayrı görüşünü okudum. 5 tane ayrı görüş çıktı karşıma. Ama ben bunlardan iki tanesini size arz edeceğim. Şimdi bir görüşe göre gayrimenkul yatırım fonu katılma belgesi elinde bulunduran ve bunu geçen sene nakte dönüştürmüş olan kişi, bunun alış bedeli ile satış bedeli arasında ki yani nakte dönüştürme bedeli arasındaki farkın üzerine 1/3 ilave edecektir. Bu vergi alacağıdır. Çünkü yasa diyor ki, gelir vergisi yasasının vergi alacağını hükme bağlayan düzenlemesi, tam mükellefiyete tabi kurumlarca, tam mükellefiyete tabi gerçek kişilere dağıtılan kar paylarının 1/3 ü vergi alacağıdır, diyor. Şimdi burada yatırım fonu katılma belgesine ödenen bu paranın bir nevi menkul sermaye iradı olduğu gelir vergisi kanununun 75.nci maddesinin 1 nolu bendinde sayılmış. Sermaye piyasası kanununa göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kar payları dahil, menkul sermaye iradı demiştir. Şimdi buradan bakıyoruz, adamın bir gayrimenkul yatırım fonu katılma belgesini aldıktan sonra, satarken alış ile satış bedeli arasında ki fark bunun menkul sermaye iradı sayılacaktır. Şimdi kanunun vergi alacağı bölümüne baktığımız vakit, maddesine baktığımız vakit, bunun üzerine 1/3 ilave edecektir. Bir görüş bunu böyle söylüyor. Şimdi burada kişinin yapacağı iş şudur. Alış bedeline satış bedelinin arasındaki farkı bulacaktır, bunun üzerine 1/3 vergi alacağını ilave edecektir. Bu bir yorum. Burada duralım. Şimdi başka bir yorum var. O da diyor ki, kanunun 76.ncı maddesi şöyle bir şey söylüyor bize, diyor veya gelir vergisi kanunu. Burada diyor, indirim oranı uygulanması gereklidir. Ama nasıl uygulanacaktır indirim oranı? Şöyle uygulanacaktır diyor. Sizin bu konuda elde ettiğiniz bu indirim, menkul kıymetler yatırım fonları ve ortaklıkları, risk sermayesi yatırım fonları ve ortaklıkları, gayrimenkul yatırım fonları ve ortaklıklarıdan sağlanan kar payları hakkında da uygulanır. Ama bu indirim oranı nasıl uygulanacaktır? Buradan elde ettiğiniz irada uygulanacaktır. O vakit bir şey karşıma çıktı.