11.. Gurbette sönmüş hasretli bir ömür, Piraye Kadrizade



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Şerif Kocadon için mevlit

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Cumhuriyet Halk Partisi

ESENYURT BELEDİYESİ ERİŞİLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARI

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

Devrim Öncesinde Yemen

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Üç nesil Anneler Günü


UKBA. e Bülten TACİKİSTAN DAN TÜRKİYE YE UKBA DERNEĞİ AMERİKA DA SOHBET MECLİSLERİ KURDU KARDEŞLERİMİZLE PİKNİKTEYİZ

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

GAZETECİ YAZAR BÜLENT AKKURT BODRUM DA DEFNEDİLDİ


Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TED KAYSERİ KOLEJİ VAKFI VELİ VE ÖĞRETMENLERİNDEN SOMA YA EL VER KAMPANYASINA BÜYÜK DESTEK

"Down Şefler Türkiye Projesi"

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Güneş (Kıbrıs)

Bodrum-Kos arasındaki turizm ve ticaret işbirliği

Bölge Uzmanı Nihai Form

Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

KANADA TASLAK VİZE BAŞVURU FORMU

İstihbarattan devlet başkanlığına uzanan yol Putin hakkında bilmedikleriniz

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?


OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI - TÜRKİYE DİYANET VAKFI. Allah a yakınlaşma ve muhtaçlara destektir. Kurbanlarımızla kardeşliğimizi güçlendirelim.

SAMSUN BÜYÜKŞEHIR BELEDİYE BAŞKANI YUSUF ZİYA YILMAZ & SAM-DER Avusturyada yaşayan Samsunlular Derneğinin

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

Sosyolinguistik Görüşme. 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:.

ERDOĞAN, ARTVİN TÜRKİYE NİN ENERJİ MERKEZİ OLACAK

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

tellidetay.wordpress.com

AHMETLER İLKOKULU. Okul Binası

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

ROMANYA KÖSTENCE TİCARET ODASI İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ

Sevgili dostum, Can dostum,

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Cumhuriyet Halk Partisi

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HİZMET TAKDİR VE TEŞEKKÜR BELGESİ YÖNETMELİĞİ GİRİŞ

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

TÜRK KÜLTÜRÜ VE HACI BEKTAŞ VELİ ARAŞTIRMA MERKEZİNİN 2003 YILI FAALİYETLERİ

İKİLİ İLİŞKİLER VE PROTOKOL DAİRESİ BAŞKANLIĞI

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 16 yılı

Bodrum da bir ilk, kapalı kort hizmete girdi

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Mahmutbey mh. Deve Kald r mı cd. Gelincik sk. no:6 Ba c lar / stanbul, Türkiye

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Gala Yemeği Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

Fransa da ki saldırıya Bodrumdan tepki

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Transkript:

1

Mayıs - Eylül 2010 63-64 Sayı içindekiler 3.. Başyazı - Celal İçten 4.. Mustafa A. Kırımoğlu nun 18 Mayıs 2010 konuşması... 7.. Seyran Osman ile röportaj 11.. Gurbette sönmüş hasretli bir ömür, Piraye Kadrizade 20.. Emel dergisi ve müstear isimler Av. Ünsal Aktaş 21.. Taş Han - Cafer Seydahmet Kırımer 28-29.. Tepreç notları, resimleri 30.. Bakan Davutoğlu okul açılışında ISSN-1304-7744 Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi Dernek Adına Sahibi Celal İçten Yazı İşleri Müdürü Özgür Karahan Yazışma Adresi Ördek Kasap Mah. Akkoyunlu Sokak No: 52 Dr. Ahmed İhsan Kırımlı Kırım Tatar Türkleri Kültür Evi Çapa - Fatih - İstanbul İletişim Tel : 0(212) 534 92 31 Faks : 0(212) 635 26 11 Bahçesaray Gazetesi bahcesaray@vatankirim.net www.bahcesaray.org Dernek istanbul@kirimdernegi.org www.kirimdernegi.org www.kirimturkleri.com Baskı HAS MATBAACILIK/Hasan Anlar Davutpaşa Cad. Emintaş Matb. Sitesi No: 329 Zeytinburnu - İstanbul Tel :0(212) 576 31 29 has.matbaa@gmail.com Bahçesaray QHA abonesidir Okuyucularımıza teşekkür ederiz : Bahçesaray bugün 30 ülkeden 10000 kişiye ücretsiz olarak ulaşıyor. 7000 gazete posta yoluyla geri kalanı elden dağıtılıyor. Kırım, Türkiye, Almanya, Abd, Avusturalya, Belçika, Bulgaristan, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsviçre, Japonya, Kanada, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Litvanya, Macaristan, Moldova Özbekistan, Romanya, Rusya, Polanya, Tataristan, Türkmenistan, Ukrayna ve Yunanistan daki okurlarımıza, üniversite kütüphanelerine, sivil toplum kuruluşlarına gönderilen gazetemizi okumasını istediğiniz Kırım dostlarının adreslerini de bize ulaştırabilirsiniz. Aidatlarınız ve bağışlarınız için derneğimizin IBAN numarası : TR 08 0006 4000 0011 0491 1957 40 Bahçesaray sizlerin katkısıyla büyüyor. Okuyucularımıza teşekkür ederiz. Bahçesaray Gazetesi Bahçesaray a gönderilen yazılar basılsın, basılmasın iade edilmez. Yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Yayın türü : Yerel Süreli Yayın. -- İki ayda bir yayımlanır. -- Üyelerimize ücretsiz dağıtılır. Derneğimiz 21.12.1992 tarih ve 92 / 3924 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kamu yararına dernektir. 2

BAŞYAZI Sevgili okuyucular, Kırım dostları; Bu sayımızda sizlerle paylaşmak istediğim konular Kırım ve Türkiye mizdeki olaylar, bunlar üzerine düşüncelerim ve yapmak istediğimiz işler ve faaliyetler. 18 Mayıs 2010 günü dünyanın dört bucağından ve Kırım ın bütün köy ve kentlerinden kalkıp gelen Kırım Tatarları 66 yıl önce insanlığın kurtarıcılığına soyunan bir rejimin milletimize reva gördüğü soykırımda verdiğimiz şehitlerimizi anmak ve haklarımıza sahip çıkmağa kararlı olduğumuzu haykırmak için toplandık. Yolbaşçımız Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu konuşmasında milletimize önemli uyarılarda bulundu. Ukrayna Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra devletin halkımızın durumuna karşı kayıtsızlığı ve ayırımcı politikası yeni boyutlara varabileceğine dikkatleri çekti. Halkımızın, devlet eliyle bölme ve parçalama girişimlerine karşı uyanık olmasını istedi. Halkımıza Ukrayna devleti eliyle bazı roller, bazı görevler verilebilir, bazı hedefler gösterilebilir. Bunları kişisel kazançlar açısından değil, millî varlığımıza yararı açısından, Millî Meclimisimize danışarak değerlendirmeliyiz. 31 Ekim 2010 günü yapılacak seçimlerde millî birliğimizi göstermeli, Millî meclisimiz ve yolbaşçılarımızla birlikteliğimizi ortaya koymalıyız. Bu yıl 17 Mayıs günü Fazilet Olcay hanımı, Derneğimizin Halasını kaybettik, 18 Mayıs 2010 günü toprağa verdik. Kırım dan Osmanlı Dobrucasına, oradan da Türkiye ye gelip yerlemiş bir ailenin evlâdı idi. Tam bir Türk insanı idi, yüreğinde ayırımsız, hem Türkiye Türküne, hem Kırım Türküne sevgisi vardı. Mal varlığını hep milletinin hayrı için kullandı. İstanbul Zeytinburnu nda kardeşi adına Kırımlı İsmail Rüştü Olcay Lisesi ni, İstanbul Pendik te kendi adına Kırımlı Fazilet Olcay Anadolu Lisesi ni, İstanbul ilinin Esenyurt Kıraç beldesinde annesi ve babası adına Fethiye ve Şükrü Olcay İlköğretim okulunu yaptırmış, Kırım da Karasupazar Millî Mektebinin tamirine yardımlarda bulunmuştur. İstanbul Kırım Türkleri Derneğimizin türlü ihtiyaçlarına defalarca katkıda bulunmuştur. Nur içinde yatsın, Allah rahmet eylesin. Kırım da doğan, 89 yıllık ömrünün 66 yılını gurbette, Romanya da yaşayan bir duygulu Kırımlı yürek, şaire Piraye Kadrizade Bükreş te vefat etmiştir. Kendisi ile Eylûl 2002 de Köstence de Kırım Tatarlarının Dünü, Bugünü ve Geleceği sempozyomunda tanışmıştım. Bir oturumda konuşmasını dinlemiş, çok etkilenmiştim. Romanya da Dobruca da yaşayan halkımızın dilinin konuştuğu gibi yazıldığını, bunu savunan Romanya daki bazı eğitimcilerin yanlış yaptığını, hatta kendi şiirlerinin de bu kişiler tarafından halk ağzına çevrildiğini üzüntü içinde anlatmıştı. Bizim bir edebî dilimiz var, onu okuyup öğrenmeli, ona göre yazmalıyız diye örnekler vererek konuşmasını bitirmişti. Piraye Kadrizade hanım hakkında, Kırım da Üniversitelerimizdeki sohbetlerde, haklı olduğunu, yapılması gerekenini söylemiş, dediler. Kendisine Rahmet diliyorum, nur içinde yatsın. Onun sürgünü ve vatan hasreti bitmiştir. Halkımız O na Kırım ın değerli evlâtları arasında yerini verecektir. Bu sene de, kurbanlarımızın Kırım da kesilmesi için Derneğimiz yardımcı olacaktır. Kırım da kesilen kurbanlar vatan mücadelesi yapan kardeşlerimize manevî güç verecektir. Toplu alımlarla kurbanlıkların fiyatları düşürülmeye çalışılarak, fark hasılat KTMM ne verilmekte, millî ihtiyaçlarımızı desteklemek için kullanılmaktadır. 6 Haziran 2010 da İstanbul Derneği olarak Çatalca da yaptığımız Tepreçimize katkılarından dolayı, yerin temini ve hazırlanması konusunda Çatalca Belediyesi Başkanı Cem KARA ya, Tepreç yerine üyelerimizin ulaşmasında ve Kırım dan gelen sanatçılarımızın geliş ve Türkiye masraflarının karşılanmasında Esenyurt Belediye Başkanı Necmi KADIOĞLU na teşekkürü borç bilirim, Allah yollarını açık etsin. Mücadelemizin ışığı M u s t a f a A b d ü l c e m i l K ı r ı m o ğ l u d u r. O nun a y d ı n l a t t ı ğ ı yolda mücadelemize devam edeceğiz. Vatan yolundaki mücadelemizde Allah hepimizin yardımcısı olsun. Celâl İçten, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi Başkanı 3

4 Mustafa Abdülcemİl Kırımoğlu'nun 18 Mayıs 2010 konuşması: Sayğılı vatandaşlarımız, sayğılı Türkiye den, Romanya dan, Almanya dan, Amerika dan ve diğer ülkelerden kelgen misafirlerimiz! Her yıl Mayıs ayın 18-de dünyanın çeşit yerlerine saçılğan soydaşlarımız 1944 yılın sürgünü ve soykırımı esnasında şehit olğan insanlarımıznı hatırlamak, oların ruhlarına dua etmek için toplanırlar. Bundan ğayrı biz, adeta, bu matem mitinglerimizde milletin şimdiki vaziyetini közden keçirip devlet maqamlarına veya uluslararası quruluşları adına milletin temel haqları yerine ketirilmesi için neler yapılması kerek olduğu hususta müracaatlar qabül etemiz. Bu matem kününde Aqmescit şeherin merkezinde, diğer bizim soydaşlarımız yaşağan şeher ve qasabalarda toplanğan insanlarımızın sayısı belli derecede bizim milli birliğimizin, insanlarımızın milli kimlikleri ne seviyede olduğunu köstergen bir işarettir. Ayni zaman bu bizim Milli Hareketimizi güçünü numayış etken bir köstergedir. Ve bugün burada bu qadar çoq insan toplandığı, oların arasında o qadar çoq genç evlatlarımız da olduğu halqımız hiç bir şeyni unutmadığının ve kendi haq-huquqları için hareketlerini devam etmeğe qararlı olduqlarını köstergen bir olaydır. Bugün buraya keldiğiniz için, uzun mesafeli yürüyüşler yaptığınız için, ellerinizde bizim milli bayraqlarımızla ve bizim taleplerimizi bildiren sloganlarla saatlerlce ayak üstünde turup bizim konuşmalarımızı dinlediniz için sizlere çoq minnetdarız. İkinci Dünya savaşından sonra, bu gün milletimizin en manalı künlerinden birisi oldu, çünki 1944 yılında Sovyet rejimi tarafından uyğulanğan cinayet Qırım Tatar halqının qaderini tamamile deniştirdi. Bundan sonraki yıllarımız aman aman yarım asır devamında yeryüzünde millet olaraq saqlanıp qalmak için, ana toprağımızğa kaytıp kelmek için küreşle keçti. Diğer milletler ileriye adımlar yaptıqları zaman bizler hiç olmadıqta Ikinci Dünya savaşından önce durumumuzğa kelmek için hareketler yapmaq mecburunda olduq. Elbet, Sovyet rejimi zamanında matem tedbirleri keçirilmesi büyük tehlikenen bağlı edi, bu tedbirler için insanlarımıznı hapislerge ata ediler. Şimdi ise her şey serbest. 18 Mayısta neler yapılacağı hususta bizler evelden basında, radyo ve televizyonda malümatlar veremiz, organizasyon komitelerimizde devlet strukturları da iştiraq etmektedirler. Adet olaraq sürgünün her yıldönümde Ukrayna Cumhurbaşqanı Qırım Tatar halqına bir müracaatta buluna. Sürgünün yübile yılları ise devlet seviyesinde hükümet rehberlerinin iştirağınen qayıt edilmektedir. O kün matem olaraq Ukrayna devlet bayrağı indirile. Yani, Ukrayna devleti bizim halqımızğa qarşı cinayet yapıldığını tanımaqla beraber bizim haqlı taleplerimizge destekçi olduğunu numayış etmektedir. Ukrayna Cumhurbaşqanın qararınen keçken sene Mayıs ayında Qırım Tatar halqına qarşı yapılğan cinayetni araştırmaq için SBU tarafından mahsus bir araştırma grubu qurulğan edi. Hep bunlar için bizler elbette minnetdarız. Ama, 1944 yılın sürgünü bir suç olduğunu qabül etmekle beraber, devlet, maallesef, Qırım Tatar halqının haq-huquqlarını yerine ketirilmesi için kerekli tedbirler almadı, bu millet öz vatanında normal bir hayat qurması için şaraitler yaratmadı. Ve böyle şaraitler olması için daha çoq adımlar yapılması kerek olacaqtır. Qırım Tatarları şimdi Otonom cumhuriyetinin yönetiminden praktik olaraq uzaqlaştırıldı demek mümkündür. Dünyada milli azınlıqların ve tamır halqlarının öz topraqlarında yönetim sisteminde temsilciliği, oların ana tillerinin fonksyonu, milli medeniyetlerinin gelişmesi qonularında birçoq uluslararası anlaşmalar ve qaideler var. Ama burada bu qaidelerge hiçbir sayğı şimdice kösterilmey. Bizim ana tilimizde milli maarif sistem tesis edilmesine devlet hiç destek vermedi ve millet asimilasyon olma, ve yeryüzünden bir millet olaraq yoq olma tehlikesindedir.

Çoq yıllar devamında biz Qırım Tatar halkının haq-huquqlarının iade verilmesi hususunda bir qanun qabul etilmesini talep etemiz, ama devlet tarafından bu hususta müspet adımlar yapılmadı. Sürgünlükten sonra Ruslaştırılğan köy-qasabalarımızın gerçek adlarını verilmesi qonuda da bizim haqlı taleplerimize qarşı davranışları ayni. Ukrayna Yukarı Şurasında sürgünlükke uğratılğan milli grupların haqlarını iade edilmesi hususunda qanun projesi ve Kırım ın tarihi jeografik isimlerini geri verilmesi hususunda bir parlament komisyonu qurulması hususunda teklifimize qarşı basında ve İnternette Qırım Tatarlarına ve o halqımıznı temsil etken Milli Meclisimizge qarşı yüzlerce pis, iftira ve yalanlar dolu maqaleler yayınlandı. Otonom cumhuriyetinin yönetim sisteminde Qırım Tatarların temsilcileri halqımızın sayısına köre birqaç kere az. Bu adaletsizliği düzeltecekleri yerine Ukrayna Cumhurbaşkanı seçildikten ve burada yeni hukümet peydah olduqtan sonra Qırım ın yönetiminde bizim temsilcilerin sayısı daha da aman aman 2 kere azaldı. Ğurbet topraqlarından vatanlarına qaytıp kelmeye imkanları olmağan daha 150 bin qadar soydaşlarımız ve aqrabalarımız var. Olarnı vatanlarına avdet etmelerine çareler baqacaq yerine yaqın zamanlarda yeni Ukrayna hükümetinin yöneticilerinden, Qırım ğa Korelerni ketirmek kerek olduğu hususunda saçma teklifleri işittik. Halqımızğa qarşı bu qadar sayğısız ve edepsiz davranışlar devlet yöneticileri tarafından çoqtan beri olmağan edi. Birqaç hafta evvel Ukrayna nın yeni rehberleri bizim vatanımızın bir qısmını sanki babaların malı kibi Rusya nın askeri bazası için daha 25 yılğa kirağa vermek qonusunda anlaşma imzaladılar. Rusya devleti açıktan açıq buradaki bölücü siyasi quvvetlerini desteklediğini, oların yüksek seviyedeki rehberleri ardı-sıra Qırım yarımadası Rus toprağı olduğu hususunda provokasyon açıqlamalar yaptıqlarını, o devletin bu senenin başında qabul ettikleri yeni askeri doktrinlerine köre öz memleketlerin dışında, yani diğer memleletlerin topraqlarında Rusların menfaatlarını qorçalamaq için silah qullanabileceklerini hesaba alsaq, bu anlaşma Ukrayna ve Ukrayna nın bir parçası olğan bizim vatanımız Qırım için ne derecede tehlikeli olduğunu anlayabilirsiniz. Bundan da ğayrı, bildiğiniz kibi, Rus Qaradeniz filosunun gemileri 2008 yılında Rus-Gurcistan savaşında aktif iştiraq ettip bizim toprağımıznı da az qaldı bu savaşa soqmadılar. Şimdi ise, bu anlaşma neticesinde bizler ve bizim torun- larımız bile ta 2042 senesine qadar Rusyanın askeri avantürlerinin rehini olup qalacaqmız. Onun için, hiç şüphesiz, hep normal Qırım Tatarları ve oları temsil etken Qırım Tatar Milli Meclisi bu mashara ve Ukrayna devletini aşağalayıcı anlaşmanı iptal etmek için hareket etken siyasi güçlernen beraber olacaqtırlar. Cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra tayın etilgen yeni hukümet bizim meselelerimizi efektiv şekilde çözeceği ve bizim milli ve insan haqlarımıza sayğı köstereceği hususunda da büyük ümüdümüz yok. Bu hukümetin bir azası Ukrayna İç İşleri baqanı, bildiğiniz kibi, bundan önce Qırım ın militsiya başqanı edi. Bu herif kendi haqlarını talep etken vatandaşlarımızı ve aslında tüm halqımızı qorqutmak için qaba ve merhametsiz hareketler yapqan edi, onun başlığında militsiya silahsız vatandaşlarımıza qarşı ateş açqan edi ve sonra qazetalarda bizim halqımızğa qarşı iftira ve haqaretler dolu maqalleler bastı, 1944 yılı halqımıza qarşı uyğulanğan sürügünü ve soykırımı tamamile aqlamaya çalıştı. Avrupa Konseyinin Parlamento Assamblesinde 12 memleketni temsil etken milletvekilleri de kendi imzaladıqları beyanette bu kibi pis herifi Ukrayna İç İşleri baqanı olaraq tayin etilgeni Avrupa prensiplerine ayqırı olduğunu bildirdiler. Bu hususta biz Ukrayna Genel savcısına müracaat yazdıq ve bu herifni Ukrayna ceza qanunun 161 maddesine köre mahkemeye verilmesini talep ettik. Ama Genel savcılıq buna qarşı dava açma talebimize red cevabını verdi ve pratik olaraq onun cinayetlerini haqlı gördü. Ukrayna maarif işleri baqanı da kendi yayınladığı Tretya oborona Sevasopola adlı maqalesinde Qırım Tatarlarını Qırım toprağında yaşağan diğer insanların düşmanı olaraq köstermeğe çalışa. Onun yazdıqlarına köre Qırım Tatarları ve oların Milli Meclisi vahhabitlerden silahlı birlikler qura ekenler ve Waşington yahut NATO dan emirler keldiğinen Ruslarnı Qırım dan yoq etmeğe ve kendi milli devletini qurmağa başlayacaq ekenler. Bu kibi aptal düşünceli ministrlerden yeni Ukrayna hukümetinde bir kaç tane daha var. Şunu da hatırlatmaq isteyim ki, şimdi iqtidarda olğan parlamento koalisyon azası Komünist partisine de yeni hukümette birçoq yüksek vazifeler verildi. Ve bu partini başqanı da, bizim halkımızğa qarşı yapılğan sürgünlüğü tamamile haqlı dep saya ve gazetede yaptığı açıqlamalarğa köre, Qırım Tatarları Stalin ge, hepimizni öldürmediği için, teşekkürler bildirüp ona altın abide qurmamız kerekmiş. 5

6 Elbet, yeni hukümette normal insanlar da var, ama esas quvvet oların elinde olacabileceği hususta çoq şupheler var. Onun için Qırım da halqımızğa qarşı düşman propagandası ve provokasyonların sayısı artabileceğine büyük ihtimal var. Neticede, elbette, milletlerarası kerginlik çoq artabilir. Hem, de anlaşıla ki, böyle vaziyetlerde devlet organlarından destek beklemeye büyük ümit yoq. Ama kendi haq huquqlarımızı qorçalamaq için elbette kerekli tedbirler almamız kerek olacaqtır. Bu yolda bir basamaq olaraq bizler Qırım Tatar halqının vaziyetini müzakere etmek için dünyanın en önemli uluslararası teşkilatların temsilcilerinin iştirağınen Bütündünya Forumu toplamaq için hareketler başlayacaqmız. Bununla beraber, bildiğiniz kibi, tam 20 kün evvel, Strasburg ta Ukrayna Cumhurbaşkanı Avrupa Konseyin Parlamento Asablesini ndeki 27 Avrupa devletleri milletvekillerin önünde, sonki yıllar içerisinde Ukrayna da Qırım Tatarların haq-huquqlarını yerine ketirilmesi için hiç bir şey yapılmadığını, ama yaqın zamanarda Qırım Tatar Milli Meclisinen işbirlikte büyük adımlar yapılacağı hususta söyledi. Tam 5 kün evvel Cumhurbaşqanınen Kiev de ayrı bir körüşmemiz oldu. Bu körüşmede Cumhurbaşqanı Qırım Tatar halqının haqhuquqlarını yerine ketirilmesi için kerekli adımlar yapacağını tekrarladı ve bizim önümüzde birqaç meselelerimizi çözülmesine yonetilgen qararnı imzaladı. Bundan da ğayrı, ileride de böyle körüşmeler devam eteceği ve bu körüşmelerde Qırım ın ve halqımızın aktüel meseleleri baqılacağı hususta anlaşmamız oldu. Bundan bir kün sonra Kırım da V. Yanukoviç in talimatınen bizim aktüel meselelerimizi baqmaq için Cumhurbaşqanı İdaresi reisinin başqanlığında diğer bir toplantı geçirildi. Bu toplantıda Milli Meclisimizin rehberleri, otonom cumhuriyetinin rehberleri ve bizim müzakerelerimizde aracılıq yapmaq için mahsus Strasburg tan kelgen Avrupa Konseyi Parlamento assambleisin reisi iştiraq ettiler. Bu toplantida biz meselelerimizin çözümü için nasıldır yol haritası projesini yaptıq. Ümit ederiz ki, Cumhurbaşqanın bu meselelerge diqqatı devamlı ve aralıqsız olacaqtır. Ve şunu da hatırlatmaq isteyim ki, bizim halqımız ona yapılğan iyilikni hiç zaman unutmaz ve dayima iyilikle cevap verir. Ama her şey cumhurbaşkanın emirlerine bağlı değil, hem de eğer o yaqın zamanlar içerisinde devlet strukturlarını milletlerarası düşmanlıq ve kergilik yaratan, Ukrayna devletinin şerefini dünya yüzünde lekeleyen kimselerden temizlep olamazsa. Bizim çoq meselelerimizin çözümü kendilerimize, kendilerimizin ğayretlerine, faaliyetlerine, disiplinimize ve kendilerimiz seçtiğimiz meclislerin efektif çalışmalarına da bağlıdır. Bizim miletimizde, bir çok milletlerde olduğu gibi, bir güzel qaide var zor vaziyetlerde olduğumuz zaman aralarımızda olup keçken darğınlıqları, öfkelerimizi, can ağırtılarımızı unutup milli davamız etrafında birleşemiz. İşte o zaman çoqtan keldi. Önümüzki yılın Mart ayında büyük ihtimal bizim için çoq önemli yerli ve Qırım Otonom Cumhuriyetini Yuqarı Şurasına saylavlar olacaqtır. Eğer o saylavlarda bizler kerekli derecede aktif olsaq ve seslerimizi Qurultayımız ve yerli meclislerimiz tarafından köstergen namzetlere versek, eminim ki, bizler Qırım yönetim sisteminde temsilciliğimizi bir buçuq iki kere bile arttırıp olarmız. Eğer millet arasında daima tartışmalar ve qavğalar olsa büyük devletler de yıqılır ve dağılır, ama insanlar arasında sağlam ve dost münasebetler olursa az sayılı milletler de yüksek seviyelere ulaşır, değen atasözü var. Sayğılı vatandaşlarımız! Sürgünlük ve milli küreş yıllarımız bizim halqımız için boşuna ketmedi, bizler çok şeyleri öğrendik, çoq tecrübe qazandıq. Başımızğa kelgen belalar, felaketler, acılar diğer insanların acılarını da daha ziyade anlamaya öğretti, olarğa çarelerimizge köre destek vemeye de öğretti. Biz diğer insanların acılarını kendi acılarımız kibi hissetmeye öğrendik. Eski Sovyetler birliği alanında belki de bizim Milli hareketimiz başka haqsızlıqlara ve felaketlere uğratılğan toplumlarğa hiç olmadıqta manevi destekleri verdiği qadar belki de başka hiç bir toplum vermeğendir. Onun için bizim halqımızın ve milli hareketimizin dünyada çoq dostları ve müteffikleri var. Bizler farqlı ve daha yüksek manevi seviyeye ulaştıq. Bizler için en büyük ğalebe qarşımızda olanları tamamile yenmek, olarnı alçatmaq değil de, ortada olğan problemni her tarafa uyğun olğan şekilde çözmektir. Bu en doğru pozisyondur, çünki yalnız böylelikle çoq milletli bir toplumda barış olabilir. İşte bu prensiplerimiz sayesinde bizim toprağımızda, ne qadar çoq problemler ve kergin vaziyetler olduğuna rağmen, büyük ölçüde qan tökülmedi. İnşallah bu yolnen ketmeğe biz devam etecekmiz. Hep buraya kelgen insanlarımıza daha bir kere teşekkürlerimizi bildirmek isteyim. Allah hepimizge yardımcı olsun! *

Türkiye Ukrayna dostluk ilişkilerinin bir hadimi Kırım lı iş adamı ve Türkiye nin Akmescit Fahri Başkonsolosu SEYRAN OSMAN ile söyleşi eden bir insandım. Timur Berk in özel röportajı : - Bugün hem başarılı bir iş adamı, hem Türkiye Cumhuriyetinin Akmescit Başkonsolosusunuz. İş hayatınız nasıl başladı? - Seyran Bey, Bahçesaray okuyucularına Vatan Kırım a dönüş öykünüzü anlatır mısınız? Ailece Taşkent te yaşıyorduk, kurulu bir düzenimiz vardı. Halkımızın büyük çoğunluğu gibi ben de anavatanımız Kırım a avdet etmeyi hayal ediyordum. Kırım ı ilk olarak 1987 yılının Ağustos ayında ziyaret ettim. Geziyor ve kalacak bir yer, tutacak bir iş imkânlarını düşünüyordum. Özbekistan a döndüm. Ailem, özellikle de annem çocuklarının mürüvvetini yanlarında görmek istiyorlardı. Benim için geniş, dört odalı bir ev hazırlıyorlardı.benim aklım fikrim Kırım daydı. 1988 yılında evlendim. 1989 yılının ortasında ben tekrar Kırım a geldim. Bu defa arkamda kendi ailemin, eşimin ve ebeveynlerinin desteği vardı. Akmescit in güneyindeki Konstantinovka köyünde bir ev aldım. Köyün mektebinde İş Bilgisi öğretmenliğine atandım. İşimi bir tanıdığımın vekâletine bırakarak Özbekistan a eşyalarımızı getirmeye gittim. 1990 yılında görevime başladım. Okuldaki işimi sevdim, okul ekibine saygı duyuyordum. Kısa sürede meslektaşlarımın, öğrencilerin, köy halkının saygısını kazandım. Bu saygıyı yeni fikirleri, taze yaklaşım ve verimli projeleri sunduğum için kazandığımı düşünüyorum. İki milyon nüfuslu Taşkent ten geldiğim için daha geniş ufuklu, daha tecrübeli, bilinçli hareket Bizler 1990 lı yıllarda ticaretle uğraşan insanlarınkinden farklı bir iş yapmadık. 1990 yılında ilk kez bavul ticareti için Yugoslavya ya gittim. Yıl sonunda okuldaki işimden ayrılıp ticarette karar kıldım. Bir arkadaşım ve kardeşlerimle beraber Kırım da yokluğu hissedilen, talep edilen malları getirmeye başladık. İlkin beyaz eşya, daha sonra otomobil ve otomobil romörkları getirdik. Bizim işimizi yapanlar o tarihlerde çok değildi, ticaretin kazancı büyüktü. Benim o zaman yaptığım ticareti yapanların şu anda büyük çapta işleri var. 1992 yılına kadar bu ticareti yaptım. O yıl, biri askerliğini, diğeri üniversiteyi bitiren kardeşlerimle anne ve babamızın evini tamamladık. Kendimiz, eşim ve ben, Akmescit in Fontanı semtinde halkımızın zaptettiği arsaların birine yaptığımız geçici konutumuzda kalıyorduk. 1992 1995 yıllarında Kırım adlı Kırımtatar Halk Oyunları ve Müziği Topluluğunun Mali İşler Müdürü olarak çalıştım. Bu ansambli bir özel şirket statüsüne getirdim. Bu dönem çok hareketli ve yoğun bir dönem idi. Ansamble katılımım ile kendimi Kırım Tatar halkının sosyal hayatı içinde buldum. Birçok eylemin, etkinliklerin girişimcisi oldum. - Toplumsal faaliyetlere Kırım a geldikten sonra mı başladınız? Çocukluğumdan beri toplum hayatının içindeyim. Benim tavırlarım açık seçikti. Her zaman herkese yardımcı olmak isterdim ve bunu severdim. Hiçbir zaman liderlik hırsım olmadı. Ben, toplum hayatında aktif faaliyet göstermek isteyen her insanın kendi ekonomik temeline sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Toplumsal hareket maddi altyapı gerektirir. Böyle bir temele sahip olan 7

insanlar iyi ve faydalı işleri daha kolay yapar, fikirlerini daha kolay gerçekleştirir. Ancak, sermayedarlığa karşı olduğumu ve sağlıklı ekonomik temeli desteklediğimi belirtmek istiyorum. Bu tutumla yola çıkarak sivil toplum aktivisti ve iş adamı oldum. Toplumsal hayatım ilkokuldan başlamasına ve daha sonra milli hareketimize katılmama rağmen, ben ilk önce iş adamıyım, daha sonra sivil toplum aktivistiyim. Bugün ise elimden geldiği kadar herkesi desteklemeye çalışıyorum. Halkımı seviyorum ve halkım için çok şeyler yapmaya çalışıyorum. Kırım a geldiğim zaman burada çok az Kırım Tatarı vardı. Burada da halkıma sevgiyle yaklaşırdım. Eskiden Akmescit in Samokiş sokağı numara 8 adresinde bulunan binada Meclis ( Kırım Tatar Milli Meclisi), Kütüphanemiz (İsmail Gaspıralı Kırım Tatar Kütüphanesi), Golos Krıma (Kırım Sedası) gazetesinin ofisi, Kırım ansambli bulunuyordu. Biz hepimiz dar bir yerde bulunuyorduk, ancak birbirimizi kırmazdık. Oraya gittiğim zaman yazarlarla, bestecilerle, müzisyenlerle, şarkıcılarla ve oyuncularla görüşürdüm. Hayatlarını sanata adamış insanları kıskandığım olmuştur. Kırım Tatar halkının tüm aydınlarıyla görüşmüşümdür, fikirlerine ve meziyetlerine hayran kalmışımdır. Bütün bu güzel insanlarla aynı halk, aynı emeller için yaşadığımızı düşünerek büyük mutluluklar yaşamışımdır. - 1990 lı yıllarda olan olaylardan hangileri hatırınızda daha çok yer etti? 1992 yılının Ekim ayında Bahçesaray bölgesindeki Krasnıy Mak (Büyük Karalez) köyünde zapt edilen arsalarda buldozerlerle evlerin yıkma olaylarından sonra Kırım Tatar halkı toplu protesto eylemlerine başladı. O zaman halk, Kırım Parlamentosu binasını işgal etmeye teşebbüs etti. Kiselyov (şu anda Bölgeler Partisi Ukrayna milletvekili Vasiliy Kiselyov) başta olmak üzere Kırım siyasetçilerinden çoğu Kırım Tatarlarının yaptığı protestoları olumsuz karşıladı. Bizim 26 soydaşımız hapse, tutuk evlerine, hastanelere atıldı. Bu soydaşlarımızın nerede olduğunu hiç kimse bilmezdi. İki - üç gün boyunca savcılık (Kırım Savcılığı), mahkeme, parlamento binaları önünde eylemler yapılmıştı. Bizim grubumuz parlamento binasını işgal etmeye çalışırken polisler copla benim kafamı yardı. Bu yaralanmamdan sonra serbest bırakılmasını talep ettiğimiz soydaşlarımız serbest bırakıldı, her şey düzene girdi. Başıma dikiş attılar, şimdi ise iyiyim. Allah a şükürler olsun, o zaman polisler durduruldu, ortam yatıştırıldı. Kırım Tatarlarına Kırım Parlamentosunda 1992-94 yıllarında 14 koltukluk kontenjanın ayrılması için verdiğimiz mücadeleyi hatırlıyorum. O zaman eylemlere aktif olarak katılıyordum, her türlü destek sağlıyordum. O zaman Kırım Ansambli, milletvekili adaylarıyla birlikte, kendi parasıyla Kırım ın bölgelerini gezerek köylerde bulunan soğuk kültür evlerinde bedava konser veriyordu. Gece taksicilik yapıp benzin parasını kazanırdık. Biz o zaman bunlardan başlıyorduk. Çok şey kazandık diye düşünüyorum. Biz hayatın değişik alanlarında Kırım Tatar halkı için iyi bir yer kazandık. Kırım Tatar halkının Kırım dan sürgün edilmesinin 50. yıldönümü dolayısıyla 1994 yılında yapılan matem etkinliklerini hatırlıyorum. Türkiye Cumhurbaşkanının daveti üzerine, Kırım Tatar halkının Kırım dan sürgününün 50. yıldönümü dolayısıyla matem etkinliklerini düzenlemek amacıyla Ankara ya gitmiştim. Dilaver Bekirov (Kırım Tatar kemancısı, dönemin Kırım Ansamblinin yöneticisi) ise Kırım da kaldmıştı. O zaman Türkiye de üst düzey yetkililerle, orada yaşayan Kırım Tatar diasporası mensuplarıyla, bize rehberlik yapan güzel insan İsmet Yüksel le tanışmıştım. O dönem benim için bir dönüm noktası oldu. Diasporayla ilişki kurup Kırım a döndükten sonra ansamblideki faaliyetimi bıraktım ve ticaret yapmaya başladım. -Aileniz sizin fikirlerinizi, çalışmalarınızı destekliyor mu? Ailemin bana verdiği destekten çok memnunum. Bu destek çok büyük bir destektir. Çözümü zor olan durumlarda ben ailemin desteğinden, tavsiyelerden faydalanırım. Eskiden beni ebeveynlerim desteklerdi, şimdi ise onlarla birlikte eşim ve beş çocuktan oluşan ailem destekliyor. Dostlarımın bana verdiği destek de benim için çok önemli. Ben dostlarıma, bana verdikleri destekten dolayı minnettarım. 8

-Ailenize çok vakit ayırabiliyor musunuz? Bazen çocuklarım benden mahrum kalıyor diye düşünüyorum. Ancak elimden geldiği kadar çocuklarıma babalık yapmaya çalışıyorum. Çocuklarımın beni anladıklarından, benimle beraber çalıştıklarından dolayı çok memnunum. Eşim de çok meşgul. Ailemle birlikte bir haftalığına bile denize gidemiyorum. -Fahri konsolosluğun 2009 yılında yaptığı faaliyetleri anlatır mısınız? Kaderde varmış, 2004 yılında Türkiye Cumhuriyetinin Akmescit Fahri Başkonsolosu oldum. Bu görevin en önemli artısı bana kendimi geliştirme imkânı vermesidir. Ben aynı anda hem sıradan bir insan olarak, hem toplum aktivisti, hem özel girişimci olarak hareket etme imkanına sahibim. Fahri konsolosluk bana hiçbir engel görmeden veya yadırgamaya maruz kalmadan kendimi tanıtma, kendi tutumumu gösterme imkânını sağlıyor. Attığım her adım sırasında ben Türkiye yi temsil ettiğimi hatırlıyorum, arkamda Türkiye siyasetçilerinin, sivil toplum aktivistlerinin, iş adamlarının güvenini hissediyorum. Ancak halkımı hiçbir zaman unutmuyorum. Kendi işini açmak için Türkiye den Kırım a gelen iş adamıyla görüşürken ben kendileriyle şöyle konuşurum: Siz Türkiye yi seviyor musunuz?- Tabi ki severiz! Ukrayna ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha iyi olmasını istiyor musunuz?- Tabi ki isteriz! O zaman Kırım Tatarlarını seviniz, onlar Ukrayna ile Türkiye arasında köprüdür, derim. 2009 çok zor bir yıldı. Küresel mali kriz kendisini hissettirdi. Çok sayıda olumlu ve olumsuz anlar vardı. Büyük iş adamları batarken küçük iş adamları ise kendileri için bir fırsat görüyor. Bu durumun millet için bir artı olduğunu düşünüyorum. Kendi hareketlerini koordine edebilmek, bir amaca yönelik olmak lazım. 2009 yılında Dünya Kırım Tatar Kongresi (DKTK) yapıldı. Konsolosluğun DKTK nın organizasyonunda ve yapılmasındaki önemli katkısı oldu. Konsolosluğumuz sayesinde en büyük heyetin Türkiye den gelmesinden dolayı çok memnunum. Bizim heyetimiz Kırım Tatar milli mekteplerini, camileri, ana okulları ziyaret etti. Umarım, ilerde ortak programlar gerçekleştirilecek. Bunun yanı sıra Kurultay yapıldı (5. Kırım Tatar Milli Kurultayı ın 2. Toplantısı). Biz burada aktif katılımda bulunduk. 2009 yılında Türkiye Cumhuriyeti nin Kiev Büyükelçisi değişti. Aralık 2009 da göreve başlayan yeni büyükelçi, bu yılın Ocak ayında Kırım ı ziyaret etti. Konsolosluğumuzun çalışmalarına gelince, bu konuda her gün rapor verilebilir. Çok sayıda etkinlik yapılmakta. Turizm, ihracat ve ithalat geliştirme konularda programlar gerçekleştirilmektedir. 2010 yılının başında başkonsolos (Türkiye Cumhuriyeti nin Odessa Başkonsolosu Murat Tamer) başkanlığındaki resmi heyet Sivastopol deki (Akyar) Türk şehitliğini ziyaret etti. 8 Nisanda Sivastopol e Türk askeri gemileri, askeri ataşe (Türkiye nin Kiev Büyükelçiliği askeri ataşesi) geldi. Nisan ayının 20 lerinde 90 kişilik Türkiye Harp Akademisi heyeti gelecek. Her ay programlarla dolu. -Türkiye ile Ukrayna nın yeni yönetimi arasındaki diyalog ile ilgili tahminleriniz nedir? Bu konuda en önemli hususu belirtmek istiyorum. Türkiye, seçim kampanyası sırasında herhangi bir cumhurbaşkanı adayına karşı kesin bir tutumu olmadı. Türkiye nin Ukrayna ya karşı herhangi bir husumeti yok. Türkiye bekleme tutumu içinde oldu. Türkiye yi, dünyanın tüm ülkeleri gibi komşudaki durumun istikrarsız olması rahatsız eder. Bunun için Türkiye, Ukrayna daki siyasi durumun düzene gireceğini ümit ediyor. Umarım, Türkiye ile Ukrayna arasındaki işbirliği daha sıkı ve daha verimli olur, olacak diye düşünüyorum. Yanukoviç, (Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç), başbakan olduğu dönemde (2006-2007) Türkiye yi ziyaret etti ve o zaman Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede Türkiye ile işbirliği yapmak istediğini dile getirmişti. O zaman ikili işbirliği, ortak projeler konusunda çok açıklamalar, ortak anlaşmalar yapıldı. Ben, diyalog olacak diye düşünüyorum. Türkiye, Ukrayna yı ekonomik olarak gelişmiş, demokratik bir devlet olarak görmek istiyor. * 9

10

GURBETTE SÖNMÜŞ HASRETLİ BİR ÖMÜR, PİRAYE KADRİZADE (04.01.1921. Aqmescit 05.09.2010 Bükreş) Saim Osman Karahan Şaire Piraye Kadrizade 4 Ocak 1921 tarihinde Kırım ın Akmescit (Simferopol) şehrinde doğdu. Babası Abdurahman Kadrizade (1876-1938) Kırım müftüsü Abdülkerim efendinin oğlu, zamanının istidatlı şair ve yazarlarındandı. 1920 li yıllarda Bolşeviklik eski çarlık Rusyasını Sovyetler Birliği haline getirdikten sonra, Kırım gazetelerinden Közaydın ve Yañı Dünya gazetelerinde çalışırken milliyetçi ve kurultaycı olarak suçlanmıştır. Eserleri kitap haline gelemedi, işinden atıldı. Annesi Meryem hanım Dr. Ahmet Özenbaşlı nın eşi Anife hanım ve şair Memet Nüzet in kardeşi, şefkatli, namazında niyazında bir insandı. Piraye Kadrizade duygulu, zeki ve hareketli, edebiyata istidatlı, müzik kabiliyeti radyoda solistlik yapmasına yetecek derecede yüksek, Kırım ın kültür hayatında adından söz ettirmeye namzet bir kızdı. 1930 lu yıllarda Kadrizade ailesinin birçok akrabası ya kulak - köy ağası diye sürgüne gönderilir ya da milliyetçilikle suçlanıp işlerinden atılır. Piraye nin kendisi dahi çalışmakta olduğu radyoevindeki işinden çıkarılır. Bu acısından ta dekabr 2000 de bile bahsedecektir bir şiirinde : Radyonıñ reisi / Şerfedin edi ismi, / - Seni işten çıqardıq, / Kelme sen işke artıq / Dedi, men de tireldim, / Men begenilem dedim. / Bakıp menim közüme / Şöyle laflar söyledi : / Kelişmeysin sen bizge, / Işanmaymız biz sizge, / Dedeleriñ yabancı, / Zengin soylı nesiliñ, / Babañ da bir milletçi. / Sonra keçdi bir sene, / Eşittim bir laf gene, / Özi de halq duşmanı / Olup, ketken sürgünge. Piraye Kadrizade liseden sonra Akmescit Devlet Üniversitesinde Coğrafya Fakültesini bitirip öğretmen çıktı. İkinci Dünya Savaşının sonlarında Kırım Tatarlarına karşı stalinci takibat başlanıp topyekün sürgünün hazırlıkları yapılırken, 1944 yılında Ahmet Özenbaşlı nın yolbaşçılığındaki birkaç yüz kişilik muhacir kafilesi Romanya nın yolunu tutar. Piraye Kadrizade ile annesi de aralarındadır. Necip H. Fazıl ve Avukat Selim Abdülhakim onları Odesa dan alıp Köstence ye getirir. Yardım komitesi tarafından Türk İlkokuluna, Köstence ve köyler eşrafının yanlarına yerleştirilirler. Ahmet Özenbaşlı ailesi Omurça köyünde Mehmet Halim Vani nin evinde misafirdir. Yerleştirilenlere sahte isimlerle kimlik belgeleri temin edilir. Piraye Kadrizade nin yeni adı Mustafa Ayşe, anasının ise Asan Meryem olur. Ana ve kız için ömürlerinin sonuna kadar sürecek bir ıztırap devri başlar. Kaderin rüzgârları onları Köstence, Topraisar (Topraksar, Toprakhisar), Karaköy (Rom. Pelinu), Karatay (Nisipari), Tekirköl ve Bükreş e sürükler. Ahmet Özenbaşlı bir rus ajanının tuzağına düşüp, uçakla İtalya ya götürüldüğünü sanarak çıktığı yolculukta kendini Moskova da bulmuştur. Selim Abdülhakim vefat etmiş, Necip H. Fazıl 1948 de tutuklanıp hapiste öldürülmüştür. Yalnızlık, yabancılık, dil bilmemezlik, kadınlık çekingenlikleri, geçim derdi, hiç tanımadıkları kimselere muhtaç olmanın tedirginliği, hele, hele Kırım hasreti onları yaralar, ezer, yıkar, perişan eder. Piraye Kadrizade zaman zaman dertlerini şiir şeklinde bir deftere döker. Yazılarında sanat kaygısı, güzel bir şey meydana getirip bir başka insana sunmanın meramı yoktur. Bu defteri ona bir ayna, onda halini görüp maneviyatını toparlamaya yarayan bir vasıtadır. 25.6.1944 Topraisar, diye not düştüğü bir şiirinde şöyle der : 11

12 TİLEK Büyük Tañrım, yalvaraman, Qol köterip tileymen, Tesadüfiy, boş bir hayat Berdiñ mağa sen deymen. (yahut Layıq kördiñ sen, deymen). İstiqbalden ümitim yoq, Keçmişim de qaranlıq, Felekniñ boranlarından Yoq hiç aman aralıq, Künler keçe hiç deñişmey, Bir şey etmey gezemen, İşsizlikten darsıqaman, Ömürümden bezemen. Yaş başımda bir fikir yoq, Qalbim deseñ, o da boş. Yalnız bir qursağım toq, Bir bilgenim yuqu aş. Böyle hayat istemeymen, Bu ömürni menden al, Keçmişimni unuttur da, Saadetli yolğa sal. Men de diger insanlarday, Yürekten bir küleyim, Vaqıt kelse, qorqu bilmey, Peşman körmey öleyim! * Başka şiirlerinde günlük hayatın pisliklerinden, halktan kendileri için toplanan yardımların bazı alçakların şerrine uğramasından, birçok yerli tanışların komünist ajanlardan çekinerek kendilerinden mesafeli durmaya başlamasından dert yanar, iğrenir. ( O künnü hiç unutmam ). Daha başka şiirlerinde ise hemşehrilerinin düştüğü şaşkınlıklarına, çaresizliklerine üzülür. ( Toplanğanlar ). 1947 yılından 1967 yılına kadar, yirmi yıl boyunca, şiir defterine bir şey yazmak içinden gelmez. 1967 yılından sonra kaleme aldığı şiirlerinden ve az sayıdaki sayfa kenarı ve altları şerhlerinden ve onu tanımış olanların anlatmasından anlaşılıyor ki bu dönem içinde Piraye Kadrizade Bükreş te resmi bir işte çalışamamış, komşularına ve tanışlarına dikiş dikerek, kendisinin ve annesinin geçimini terzilik yaparak sağlamış. Hastalanmış, zaman zaman hastanede yatıp çıkmış : bronhoektaziye, akciğer şişmesi ve öksürük nöbetlerinden hep çekmiş. Anlayışlı, sevecen, Valeri isminde bir romenle tanışıp evlenmiş. (Beyi halen 90 yaşındadır). Annesi 1967 yılında 75 yaşında ölmüş. ( Anayıma şiirinde şunları yazmış Piraye : Yigrimi üç yıl ğurbetlik / Çektik sen-men ekimiz. / Endiden soñ hasretlik / Çekecekmen yalñız. ). Bu yalnızlığından 1988 yılında yazdığı Menim doğmağan kızıma şiirinde de değinir : Can-cigerim, niçün seni ketirmedim dünyağa?, Ketirseydim, bu künlerde pek yalıñız olmazdım, Yaş başıñnen tiker ediñ közleriñni anaña, Künüm tüşmez edi catqa, yabancığa qalmazdı. Ömrüm doğru ketmedi hiç, kıyış-buruş cöneldi, Tüzelmedi soñundan da, nice uzun seneler. Lakin göñül bu hayatqa hiçbir vaqıt könmedi, Cesaretim olmadı hiç seni de ketirmege. Bütün ömrüm hasta edim, Babam kibi çekişdim. Bir başqa biçareni de Ketirmeyim dep bildim. Diger yaqdan bu toprakda Sen kim bolup yaşardıñ? Başqa yerde bolğandan soñ, Sen nasıl bir Tatardıñ? Rahmetli anam da dedi : Kerekmey qazaq torun. Oğa yaman ağır keldi, Hasıl olğan bu durum. Bazı vaqıt şükür etem, Seni ketirmedim dep, Bazı vaqıt peşman etem, Pek yalıñız qaldım dep. Valeri de kucur insan, Bazı zar zor cönele, İstemegen işlerini Hiç de yapmay, söylene. Menim ise halim yoktır, Endĭ hızmet etmege.. * Ocak 1995 te yazdığı 143 numaralı şiirinde teyzesinin kızı Dr. Meryem Özenbaşlı ya hitap eder :

Qardaşıma, (Meryem ge) Kelmesem de, bekle meni, Yaldap kelir bir gemi. Yanaşır o, bir limanğa, Ketirir elemimni. Belki men bir quş bolurman, Çatır tawğa qonarman. Vatanımnı seyir eter, Qavuşur quvanırman. Belki bir zerre bolurman, Uçup kelir qonarman, Tuhumumnu yerge eker, Öser, açar, oñarman. Bir çiçekni qolğa alsañ, Hatırla sen meni de. Vatanına basalmağan, Pirayedir, eliñde. Piraye hanım sağlığına güvenip yola çıkamamışsa da, mert insan rahmetli Dr. Meryem Özenbaşlı 1999 yılında bizzat Romanya ya gelip, bir hastaya şok tedavi uygularcasına, adeta zorla, onu Kırım a alıp götürmüş, ömründe son bir defa daha Vatanını görmesini sağlamıştır. Helâl olsun, ona. Şubat 2001 de yazdığı 236 numaralı şiiri benim de çok iyi tanıdığım bir insana, Feruze Velula / Veliullah a ithaf edilmiştir. (S.O. : dayımın kızı, Feruze tatam ya da tizem, 1926 doğumlu). Feruze ge Hayatımnıñ soñuna yaqlaşqanda Seni yaqından tanıdım, Feruze, Ömrüm nıñ soñ yılları aqqanda, Sağa rastlap dostlıq kördĭm, Feruze. Eski fikirlerĭmden men vazgeçtim, Endiden soñ sayacaqman men, elbet, Yalnız tabiat sahibi olğanlarğa Berecekmen haqlı yerde men qıymet. Aseti fitne bilmeysin sen ömrüñde, Yalan, öşek yoqdır seniñ indiñde, Kimsecikke sen duşmanlıq etmeysin, Bergen sözüñ tutasın sen her zaman, Doğru yoldan taymaysın sen hiçbir an. Mağa ruhen yardım berdiñ yaqından, Qayğırasın menim içün bıqmadan. * Şaire Piraye Kadrizade yi Eylül 2002 de, Köstence de tertiplenen Kırım Tatarlarının Dünü, Bugünü ve Geleceği Sempozyomunda görmüştüm. Feruze teyzemle gelmişti. Tanıştık. Romanya da çıkan Renkler mecmualarında ve Karadeniz gazetesinde basılmış şiirlerini okuduğumu söylemiştim. Birden gerilmiş, şiirlerinin Kırım söyleyişiyle yazdığı halde, nasıl da Dobruca ağzına çevrildiğinden şikâyette bulunmuştu. Başka yazdıklarını da çok merak ettiğimi, İstanbul Kırım derneği olarak kitap halinde bastırabileceğimizi söyledim. Veremiyeceğini, Köstence Derneğinden bir kitap sözü aldığını bildirmişti. (Bu kitap 2003 yılında çıktı). El çantasından çıkarıp bir şiir defteri gösterdi. 300 sayfa kadardı. Feruze tatam, basmakta kullanmak için değil de, kendisi için bir xerox çıkartsa olmaz mı? Eminim, Saim sizin dediğinizden asla çıkmaz demişti. Bir suret çıkartıp almama razı olmuştu. Ama nasıl olacak?, demiş, Bugünkü oturuma girmem, bir iki saate kadar bir suret çıkartır, gelirim, demiştim. Telefonda Feruze teyzemden öğrendim ki iş adamı ve Bükreş Kırım Derneği üyelerinden muhterem Abduraim Şefkati akamız rahmetlinin elyazmalarını ve bazı eşyalarını, kırkı verildikten sonra, Kırım a götürüp ilgililere teslim edecekmiş. İki hatıra defteri varmış emanetleri arasında. Belki, benim elimdekilerden başka, 2002 den sonra yazılmış daha başka şiir defterleri de vardır. İnşallah hepsi Vatan Kırm da kitap haline getirilip milletimize ulaştırılır. İstanbul Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği olarak Rahmetli şairemiz çilekeş Piraye Kadrizade hanıma Allah tan rahmet diler, yakınlarına ve halkımıza başsağlığı dileriz. Ruhu şad olsun. 13

14

K I R I M H A N L I Ğ I K R O N O L O J İ S İ (YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM) (OLAYIN CEREYAN TÂRİHİNE AİT AY VE GÜN BELİRLENEMEMİŞSE, YIL OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR.) Hazırlayan : Oğuz Çetinoğlu ocetinoglu@ttmail.com 14 Ocak 1739: Bosna Vâlisi Hekimoğlu Ali Paşa, Kalgay Mehmed Giray Sultan ın emrindeki kuvvetli bir Kırım ordusunun desteği ile Özi, Bender ve Kılburnu kalelerini Ruslardan alarak yıktı. 30 Aralık 1739: Selim Giray Han ın oğullarından İkinci Mengli Giray Han, Yanbolu da, 60 yaşında vefât etti. İlk defa, 20 Ekim 1724 târihinde han tâyin edilip 6 yıl 2 ay görev yaptıktan sonra, mirzaların isteği, Osmanlı sadrâzamı ile paşaların uygun görmesi ile Osmanlı tahtına yeni oturmuş olan Sultan İkinci Mahmud Han tarafından azledildi ve Rodos Adası na sürgün edildi. Feth Giray Han ın azledilmesi üzerine 28 Ağustos 1737 târihinde tekrar tâyin edildi. İkinci dönemde 2 yıl 5 ay hanlık yaptı. Bu dönemde Osmanlı Rus ve Osmanlı Avusturya savaşları devam ediyordu. Diğer taraftan Ruslar devamlı olarak Kırım a saldırıyorlardı. Mengli Giray Han Ruslar karşısında, Osmanlı Devleti de hem Ruslar hem de Avusturyalılar karşısında başarılı oldu. Rusya ve Avusturya barış isteğinde bulundular. Barış şartlarının konuşulması için Han İstanbul a dâvet edildi. Barış yapıldı, huzur sağlandı derken, Mengli Giray Han, iki dönemde toplam 8 yıl 4 ay görev yaptıktan sonra Ramazan ayında vefât etti. Bahçesaray da Han Câmii nin yanındaki türbesinde toprağa verildi. Gazeller yazan İkinci Mengli Giray, hayırsever bir insandı. Karasubazar şehrinde câmi, tekke, Bucak ta medrese inşa ettirmişti. Ocak 1740: İkinci Selâmet Giray, Kırım hanlığına tâyin edildi. İkinci Mengli Giray'ın ölümü üzerine Kırım'a Han tâyin edildi. Ruslar tarafından yakılıp yıkılan Bahçesaray şehrini yeniden onardı. Han camii adı verilen büyük bir cami yaptırdı. 1741'de İstanbul'a çağrılıp Padişah Sultan Birinci Mahmut Han ile görüştü. Kırım'a dönüşünden bir müddet sonra Ruslardan alınmış olan esirleri, anlaşma şartlarına göre, serbest bırakmak gerekiyordu. Bunu yapması için Padişahtan ferman gelmiş olmasına rağmen emri yerine getirmemiş olması yüzünden 1743' de hanlıktan indirildi; Gelibolu kasabasında ikamete mecbur edildi. Bir süre sonra affedilip Yanbolu civarında Fındıklı köyünde yaşamasına müsaade edildi. Merhum Hacı Selim Giray ın en küçük oğlu olan İkinci Selamet Giray temiz kalpli, dindar, hayrat yapan bir kişi idi. Azledildikten sonra Gelibolu da oturmasına izin verildi. Yerine tâyin edilen İkinci Selim Giray Han, O nun tekrar Han olarak tâyin edilme ihtimalinin bulunduğu anlamına geldiğini düşünerek Yanbolu ya gönderilmesini, Osmanlı Hükümeti nden talep etti. Bu istek yerine getirildi. Selâmet Giray burada 60 yaşına kadar yaşadı. 1751 yılında vefat etti. 3 yıl 9 ay hanlık yapmıştır. Kasım 1743: İkinci Selim Giray Han, Kırım hanlığına tâyin edildi. Kırım Hanlarından Kaplan Giray Han ın oğludur. Selamet Giray Han ın tahtta oturduğu dönemde Kalgay Azamet Giray Sultan ı azlederek Kaygaylığa; Mürebbim, vasim ve efendimin oğludur. Diyerek Selim Giray ı tâyin etmişti. Devlet idaresinde ciddî ve sert olduğundan halk arasında Katı Selim Giray lakabıyla anıldı. Anlaşma gereğince Rus esirlerini serbest bıraktığından Padişahın iltifatını gördü, İstanbul'a çağrıldı. İstanbul'dan döndükten sonra hastalanıp 1748'de vefat etti ve Hansaray bahçesinde toprağa verildi. 40 yıl yaşamış, 4 yıl 9 ay hanlık yapmıştır. 21 Ağustos 1745: Kırım ın Rusya ya ilhak edildiği dönemdeki Rus Çariçesi İkinci Katerina, Rus tahtının vârisi ile evlendirildi. Damat 16, gelin 15 yaşındaydı. İkisi de Almanya'da doğup büyümüştü. Ancak, şimdi St. Petersburg'da, damat Rusya tahtının varisi ve gelinimiz de çar adayının sevgili karısı, geleceğin Romanov çarlarının annesi olacaktı. Bugün evlenen gelin ve damadın ikisi de Rusya'yı yönetecekti: damat sadece altı ay için, 3. Petro olarak, gelin ise 34 yıl boyunca Büyük Yekaterina olarak Otobiyografisine bakacak olursak, Yekaterina o kadar câhil bir gelinmiş ki, nikahtan bir gün önce annesi tarafından bilgilendirilinceye kadar, karılık vazifeleri konusunda hiçbir bilgisi yokmuş. Aslında, bunun anlam taşıdığı söylenemez. Zira Petro'nun da gözleri henüz açılmamıştı. Küçük damat zifaf gecesinde hiçbir şey istememiş. Aslında bu evliliğin yedi yıl sonra bile tamamlanmadığını biliyoruz. Belki de hiç tamamlanmamıştı. Gerçi o zaman Yekaterina on beş yaşındaki bâkire olmaktan çok uzaktı. Çoktan gözü açılmıştı, adeta sevgili koleksiyonu vardı. Bunlardan birisi de muhtemelen tahtın varisinin babasıydı. Belki de Petro biraz tuttuğunu koparan cinsten bir çar olmalıydı. Nikahtan on yedi yıl sonra, nihayet muradına ererek tahta çıkmıştı. Fakat 185 gün sonra Yekaterina, hazırladığı senaryoyu sahneye koyacak ve kocasını cezaevi hücresinde boğduracaktı. 07 Ocak 1747: Osmanlı Pâdişahı Sultan Birinci Mahmud Han, İkinci Selim Giray Han a üstün hizmetleri sebebiyle unvan ve imtiyaz verdi. 30 Haziran 1747: İkinci Selim Giray Han vefat etti. 17 Kasım 1743 târihinden 29 Haziran 1747 târihine kadar 4 yıl 9 ay hanlık yaptı. Devlet idâresinde ciddî ve sert olduğundan halk arasında Katı Selim Giray lâkabı ile anıldı. Kendisinden önceki Selâmet Giray Han ın pâdişahın emrine rağmen, serbest bırakmadığı Rus esirleri, ülkelerine gönderdi. Bu sebeple pâdişâhın teveccühünü kazandı. Tebrik için İstanbul a çağırıldı. Dönüşünde hastalanarak öldü. Bahçesaray daki Han sarayının bahçesinde toprağa verildi. 1748: Aslan Giray, Kırım hanlığına tâyin edildi. Hacı Selim Giray Han ın torunu ve İkinci Devlet Giray Han ın oğludur. Ağabeyi Fethi Giray ın Kırım Hanı olduğu dönemde Kaygay sıfatıyla görev yaptı. İkinci selim Giray Han ın 1748 yılında vefatı üzerine Vize Sancağı nda mutasarrıf iken, Osmanlı Pâdişâhı Sultan Birinci Mahmud Han tarafından; kendisine 4.000 altın atıyye ve selefleri gibi İstanbul 15

Gümrüğü hâsılatından 1.000.000 akçe tahsisat verilerek Han tâyin edildi ve süratle Kırım a gitmesi emredildi. Kırım Hanlarının tâyinlerinde İstanbul a gelerek merâsim yapılması kanun gereği idiyse de, içerisinde bulunulan durumun aciliyeti ve önemi sebebiyle Kırım ın hansız kalmasının mahzurları göz önünde bulundurulmuştu. Arslan Giray Han memleketinin onarılmasına ve yeni inşaata çok önem vermiş ve hizmet etmiştir. Bu cümleden olarak Rusların yıktıkları Or ve Arabat kalelerini onarmış; Üç Oba, Çongar ve Çuvaş istihkâmlarına tabyalar yaptırmış ve eksiklerini tamamlamıştır. Hendekleri temizletmiş ve kalelerdeki muhafızları çoğaltmıştır. Böylece Rus saldırılarına karşı savunma kudretini arttırmıştır. Han sarayı yanında bir medrese ile bir okul yaptırmıştır. Kalmuk hanlarının ellerinde bulunan Kırım Türklerini Kırım'a getirip yerleştirmiş ve bir kısmını Arabat Kalesi nde görevlendirmiştir. Arslan Giray Han, padişahların sarayında uzun zaman harem ağalarına hocalık ederek saraya intisap etmiş olan Kırımlı Rıza efendinin teşvikiyle 1756 yılında hanlıktan azledildi ve önce Sakız Adası na sürüldü, sonra Gelibolu'da oturmasına izin verildi. Kırım tahtına, Halim Giray oturtuldu. 11 yıl sonra, 1767 yılında, ikinci defa tekrar Han tâyin edildi ise de, Bahçesaray da eceli ile vefat ettiğinden, bu sefer yalnız, üç ay hanlık yapmıştır. Arslan Giray Han ilk hanlığı zamanında, yukarda yazılanlardan başka, Gözleve'deki büyük camii onarmış, şehirde çeşmeler yaptırmış, eskilerini tamamlamıştır. Vize kasabasında kimsesiz fakir çocukların bakımları için vakıf bırakmıştır. Ergene suyu üzerinde bir köprü yaptırmıştır. Gözleve camiine ait olmak üzere Hanlar tarafından iki medrese, bir imarethane, bir çamaşırhane, bir hamam yaptırmıştır. Gözleve camiinin masraflarına ve içinde çalışan hatip, imam ve müezzinlerinin maaşlarına tahsis olunmak üzere dükkânlar inşa ettirmiştir. Çongar'da Köstel adını taşıyan köyde 1300 desatina vakıf toprak bırakılmıştır ki Çarlık zamanında yılda 15.000 ruble gelir sağlamıştır. 19 Kasım 1751: Kırım Hanlığı nın 37. Hânı İkinci Selâmet Giray Han 43 yaşında Yanbolu da vefat etti. Kaplan Giray ın oğlu idi. 29 Şubat 1740 târihinden 17 Ekim 1943 târihine kadar 3 yıl 9 ay tahtta kaldı. Ruslardan aldığı esirleri Sultan İkinci Mahmud Han ın emrine rağmen serbest bırakmayınca, azledilerek Gelibolu da mecburî ikamete tâbi tutuldu. Bir süre sonra affedilip Yanbolu civârında, Fındıklı köyünde yaşamasına izin verildi. Temiz kalpli, dindar, hayır işleri yapmayı seven bir insandı. Ruslar tarafından yakılıp yıkılan Bahçesaray şehrini onardı, Han Câmii adı verilen büyük bir câmi yaptırdı. 1756: Kırım Hanı Arslan Giray ın birinci defa hanlık görevinden azledilmesi üzerine Hacı Selim Giray ın torunu ve Saâdet Giray Han ın oğlu Halim Giray, Kırım a han olarak tâyin edildi. Halim Giray, amcası İkinci Mengli Giray Han döneminde bir süre Kalgay olarak görev yaptı ise de hayatının büyük bölümü Yanbolu daki çiftliğinde geçtiği için kendi halkının geleneklerini bilmiyordu. Halkı ile görüşme ve konuşmalarında kusurlar işliyordu. Bu hâli yüzünden memleketin ileri gelenleri ve halkıyla kaynaşamadı ve anlaşamadı. Bucak halkı da O'ndan memnun olmadı. Kırım Hanlığı na tâyin edildikten sonra tecrübesizliğinden yararlanmak isteyenler isyanlar çıkardılar. Başlangıçta Osmanlı hükümeti, Halim Giray ı korudu. İsyanların önü alınamayınca Halim Giray, hanlıktan azledildi ve yerine kendisinden önceki han, Arslan Giray tekrar Kırım tahtına oturtuldu. Arslan Giray da isyanları bastıramayınca, O da azledilerek 1758 yılının Ekim ayında, Kırım Giray, hanlık tahtına oturtuldu. Halim Giray, çiftliğine çekildikten bir sene sonra, 1758 yılının Ekim ayında, 70 yaşında iken eceli ile vefat etti. Bilgili, eli kalem tutan ve şiirler, kitaplar yazan bir zat olmasına rağmen, yönetim tecrübesi yoktu. Ekim 1758: Halim Giray, Kırım hanlığından azledildi. Yerine Kırım Giray tâyin edildi. 1760: Rus Kazakları Kırım ı dördüncü defa istila ettiler. Kabartay da yeni Rus kalelerinin inşası, hanlığın bu yönden de tehdit altına girmesine yol açtı. Rusların Lehistan a yerleşmesi ve Kırım Hanlığı na ait Balta şehrine sığınmış olan Leh konfederelerini takiple bu şehri zapt ve tahrip etmeleri yeni bir Osmanlı-Rus savaşına sebep oldu. 1768-1774 yılları arasındaki bu savaş, Kırım için felâketle neticelendi. BİLGİLİK / RUS KAZAKLARI: Rus Kazakları 4 gruptur 1- Lehistan'a ait Özi Nehri'nin beri tarafında yaşayantagırakazakları. Lehistan ve Osmanlı Devletleri ile iyi ilişkiler içerisinde bulunmuşlardır. 2- Rusya ya ait, Özi Suyu'nun öte tarafındaki Büyük Ukrayna Kazakları. Bunlar, Rusların yönetimi altında ve Rusya ya mutlak tâbi olarak yaşarlar. 3- Zaparoçya Kazakları. Bunlar, askerî bir guruptur. Kendi başlarına hareket ederler. Bazen Ruslara, bazan Osmanlı Devleti'ne ve Kırım Han'larına tabi olurlar. Brabaş ve Kaklaç olarak da anılırlar. 4- Don Kazakları. Ruslarla anlaşmalar imzalamışlardır. Bu anlaşmalara göre kendi içlerinden bir komutan seçerler. Ruslardan bir suçlu onlara sığınırsa, geri vermek mecburiyetinde değildirler. Rus çarları, Don Kazaklarını tamamen hâkimiyet altına almak için çok uğraştılar. Rus Generali Aleksi Dolgoruki, Rusların hizmetinde olan Zpaskin adlı Kazak serdarını astığı için kardeşi İstenkoradski çok üzülmüştü, intikam almak düşüncesi ile Kazakları isyana tahrik etti. 1667 yılında yanlarında bulunan bazı Kazak Tatarları, Bulgarlar, o taraflardaki Nogaylar, Hacı Tarhanlı ve Ejderhanlılar ve Kırgız askerlerinin yardımı ile Moskof ülkesinden İdil Suyu'nun kıyılarında ve Cayık "Yayık" boyundaki köy ve kasabaları yaktılar, diğer tarafları da yağma ettiler. Ta Moskova şehrine kadar uzandılar. Halka aşırı korku saldıktan sonra, Ejderhan Kalesi'ni zaptettiler. Buradaki Moskof'ları öldürdüler. Böylece, Moskof memleketinin doğusundaki Hassa ülkesini zaptettikten sonra gemiler inşa edip, Hazer Denizi nin güneyine inip İran sahillerini de yağma ve talan ettiler. Bu isyan beş sene sürdü. 1672 yılında bir İstenkoradski yakalanıp Moskova'ya götürüldü. Moskof Çarı'nın emri ile canlı canlı derisi yüzülüp korkunç işkencelerle öldürüldü. Moskof Çarı, Kazakların başkanlarıyla anlaşma yaptı. Yiyeceklerini yanlarına almak ve başkalarına müdâhale etmemek şartıyla yaşadıkları bölgeye dönmelerine izin verildi. Adı geçen İstenkoradski, Osmanlı Devleti'nden ve Kırım Han'larından birkaç defa yardım istedi. Yardım edildiği 16

takdirde; Rusların Osmanlı Devleti den ve Kırım Türklerinden gasp ettikleri toprakları geri alıp eski sâhiplerine vermeyi teklif ettiler. Bu istek ve teklif uygun görülmedi ve kabul edilmedi. Kabul edilseydi, Osmanlı Devleti avantajlı bir durum elde edebilirdi. Çünkü Don Kazakları aracılığı ile Rusların bütün kuvvet ve kudretini mahvetmek mümkün olabilirdi. Büyük Ukrayna Kazakları da evvelce bağımsız idi ve liderlerini kendileri seçerlerdi. Çar Petro'nun zamanına kadar hürriyetleri vardı. Ancak, Çar Petro'nun İsveç Kralı ile düşmanlıkları ortaya çıkınca, bu Kazaklar, İsveç askerine katılıp onlarla birlikte savaşa katıldılar. Poltava Kalesi yakınlarındaki savaşta İsveç Ordusu yenilince İsveç Kralı kaçtı ve Osmanlı Devleti ne sığındı. Savaşta İsveç Kralı, pek çok askerle gelip Moskof ülkesini zaptetmek üzere yedi sekiz sene savaştı. Hepsinde Rusları yendi. Hatta Rusların meşhur Riga Kalesi ni de arkasında bırakıp yedi sekiz kere Rusları hezimete uğrattı. Lehistan'a İstanislav'ı kral tâyin etti. Deli Petro'yu tamamen mahvetmek için yalnız bir hamle kalmıştı. Poltava Savaşı ile bu hamleye teşebbüs etti. İsveç askeri, Rusları küçümsediğinden Rus ordusuna karşı tedbir almaksızın açıktan yürüdüler. Hilekâr Ruslar, pusu kurmuşlardı. Gafil İsveçler, pusu ç izgisinde patlayan bombalarla parçalanıp havaya savruldular. O kıyamet sırasında Moskof askeri gayreti elden bırakmayıp İsveçlerin göz açmalarına vakit bırakmadan onları kırmağa başladılar. Cephane ve hazinesini zaptettiler. İsveç Kralı, 5-6.000 askeriyle döğüşerek kaçıp Aksu Nehri'nden Osmanlı tarafına geçmek suretiyle kurtulabildi. Osmanlı Devleti kendisine ve askerlerine Bender civarında oturma izni verdi, masraflarını karşıladı. Kazaklar Ruslarla aynı mezheptendirler. Buna rağmen bağımsızlıklarını korumak ve kuvvetlenmek için savaşı tercih ederler. Bu amaçla sık sık isyan etmişlerdir. Osmanlı Devleti, haraç almamak şartıyla, Eflak ve Buğdan vilâyetlerindeki gibi, bunlara, kendi cinslerinden bir komutan tâyin etse idi bunlar, Osmanlı Devleti'ne bağlı olurlar ve Osmanlı nın dostuna dost, düşmanına düşman gibi davranırlardı. Bu bağlılık Rusya nın gelişmesini, Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti için tehdit oluşturmasını engellerdi. 03 Temmuz 1762: Rus Çarı Üçüncü Petro nun eşi İkinci Katerina, St. Petersburg şehrine baskın düzenleyip iktidarı eline geçirdi ve kocasını hapse attırdı. Katerina, hapse attırdığı kocasını, 6 Temmuz 1762 tarihinde boğdurarak öldürttü. Üçüncü Petro, halası imparatoriçe Elizabeth'in ölümü üzerine 1762 yılında Çarlık tahtına oturmuştu. Henüz evlenme çağma gelmemişken, 1744 yılında Yekaterina ile evlendirildi. Kısa boylu, zarif ve narin yapılı bir insan olan çar aynı zamanda karakter fakiri idi. Yekaterina'yı devamlı aşağılıyor, boşayacağını veya öldürteceğini herkesin içinde tekrarlıyordu. 33 yaşındaki Yekaterina, sevgilisi ile birlik olup tezgâh kurdu. Kocası, askerî manevralara katılmak için saraydan çıktığında, kadınlığını kullanarak elde ettiği üst düzey yöneticilerin desteği ile kendisini çariçe ilân etti. Petro olayı duyduğunda hiçbir direniş gösteremedi. Yatağa gönderilen bir çocuk gibi tahttan indirilmeye razı olmuştu. Ancak 185 gün çarlık yapmıştı. Katerina, kimini satın alarak, kimini de korkutarak diğer üst düzey yöneticilerin desteğini sağladı. Halk, Petro'dan kurtulmuş olmanın sevincini yaşıyordu. Katerina'nın hâkimiyeti 34 yıl sürdü. 06 Temmuz 1762: Rus Çarı Üçüncü Petro, eşi İkinci Katerina ve O nun sevgilisi Grigory Orlov tarafından zindanda boğduruldu. Dokuz gün önce, 28 Haziran 1762 te Çar'ın karısı Büyük Yekaterina, sevgilisi Grigory Orlov'un desteğiyle kansız bir darbe gerçekleştirerek, Rusya'nın imparatoriçesi olmuştu. Talihsiz Çar Üçüncü Petro, yanına sadece hizmetçileri ve köpeği verilerek Ropşa'daki bir kale cezaevine gönderildi. Ancak, Çar unvânı üzerinde iken, hapiste olsa bile ihtilalci Yekaterina için sürekli bir tehlike teşkil ediyordu. Bu yüzden, Orlov'un biraderi Aleksi, Ropşa'ya gönderildi. Aleksi ve emrindeki iki asker, Petro'nun tutulduğu yatak odasına girdi. Askerler Çar'ı yakalayıp, iki kuştüyü yastıkla boğmaya çalıştı. Ufak tefek ve narin yapılı da olsa, Çar can havliyle askerlerin elinden kurtularak, yarı baygın bir halde odanın bir köşesine kaçtı. Bunun üzerine, dev gibi bir adam olan Aleksi, üzerine atladığı tutuklu Çar'ı kendi kocaman elleriyle boğdu. Petro'yu boğmayı başaramayan iki asker de aynı gün öldü. Cinayetin gizli tutulması gerekliydi, bu yüzden Çar'ı öldürme emri verilmeden bir gün önce adamlar gizlice zehirlenmişti. Yoksa, öldürülmeleri, görevlerini ağızlarına yüzlerine bulaştırmalarından kaynaklanmamıştı. Yekaterina, bu cinayetten önceden haberi olmadığını iddia etti. İmparatoriçe, Çar'ın ölüm sebebini hemorodial kolik olarak açıkladı. Elbette, bu açıklamaya kimse inanmadı. Üçüncü Petro, tarihe cinayete kurban giden ilk Rus Çarı olarak geçti. Fakat sonuncusu değildi. 39 yıl sonra, kendi oğlu dahil, dört çar daha öldürüldü. Rus Çarı Üçüncü Petro nun kısa hayat hikâyesi: Rusça daki tam adı Pyotr Fyodoroviç, asıl adı ise Holstein- Gottorp Dükü Karl Peter Ulrich tir. 21 Şubat 1728 tarihinde doğdu. 5 Ocak 1762'den 9 Temmuz 1762 tarihinde boğularak öldürülmesine kadar 185 gün Çarlık yaptı. Büyük Çar olarak anılan Birinci Petro'nun kızlarından Anna ile Holstein-Gottorp dükü Karl Friedrich'in oğluydu. Teyzesi Yelizaveta'nın çariçe olmasından kısa bir süre sonra, 6 Aralık 1741 tarihinde Rusya'ya getirildi. Adı değiştirilerek Rus Ortodoks Kilisesi'ne kabul ve Rus tahtının vârisi ilan edildi. 21 Ağustos 1745'te, Anhalt-Zerbst'in prensesi olan ve sonradan Yekaterina Alekseyevna adını alan Sophie Frederike Auguste ile evlendirildi. Çar olduktan sonra Rusya nın dış politikasında ve kilise yönetiminde yaptığı değişiklikler sebebiyle halkı ve saray çevrelerini kendisinden uzaklaştırdı. Çarın kendisinden boşanmayı planladığından kuşkulanan Yekaterina, sevgilisi Grigori Grigoryeviç Orlov ve öteki bazı imparatorluk muhafızlanyla işbirliği yaparak Petro'yu tahttan indirdi ve 9 Temmuz 1762'de muhafızlar, senato ve kilisenin onayıyla İkinci Yekaterina adıyla tahta çıktı. Yeni Çariçe nin ilk işi, kocasını öldürmek oldu. 10 Ocak 1764: Kırım Giray Han, görevinden azledildi. İkinci Devlet Giray Han ın oğlu olan Kırım Giray, Hâlim Giray Han ın azledilmesi üzerine 1758 yılında hanlık tahtına oturmuştu. Gösterişli, zevk ve safâyı seven, içki ve çalgıya düşkün idi. Fakat aynı zamanda cesur, sözünü dinleten, disiplinli ve otoriter bir insandı. 6 yıl görev yaptıktan sonra, Kabileler arasındaki anlaşmazlıkları gideremediği için, görevinden azledildi. 1768 yılında tekrar han oldu. 4 ay sonra, Rus Çariçesi İkinci Katerina tarafından görevlendirilen bir casus tarafından zehirlenerek öldürüldü. 12 Ocak 1764: Kırım Giray Han ın tahttan indirilmesi üzerine, Üçüncü Selim Giray, han tâyin edildi. Üçüncü Selim Giray Han, İkinci Devlet Giray Han ın torunu ve İkinci Fethi Giray Han ın oğludur. 1748 yılında, Amcası Aslan Giray Han ın birinci hanlık döneminde Kalgay olmuş 17

18 ve Aslan Giray ın azledilmesinden sonra, babasından kalan Vize nin Çakıllı köyündeki çiftliğine çekilmişti. Diğer amcası Kırım Giray Han ın 1764 yılında azledilmesi üzerine han tâyin edildi. Tâyininden sonra kendisinden önceki Han Kırım Giray ı, ikamete mecbur edildiği Sakız Adası nda rahat durmayıp, Kırım a mektuplar göndermek suretiyle karışıklıklar çıkarmaya teşebbüs ettiği gerekçesiyle Rodos Adası na sürgün ettirdi. Üçüncü Selim Giray, Rumeli'de oturan bütün sultanları yanına alıp Dobruca'daki Babadağ kasabasında Osmanlı ordusuna katıldı. İlkbaharda Ruslar Kırım'a saldırdılar. Or Kale de meydana gelen savaşta Osmanlılar ve Kırımlılar iyi döğüştüler. Serasker İbrahim Paşa, Rusları kovdu. Fakat Ruslar Bucak'ı işgal ettiler. İşgalden sonra General Dolgoruvki bir beyanname bir yayınladı. Beyannâmede; Siz Kırımlılar, Cengiz sülalesinden eski ve müstakil bir Devlet idiniz. Şimdi Osmanlı Devleti'nin bir eyâleti hâline düştünüz. Hanlarınız Osmanlı pâdişâhının keyfine göre tâyin ve azlediliyor. Bizimle beraber olunuz. İstiklalinizi tanırız. Deniliyordu. Sultanlardan ve mirzalardan bu sahte sözlere inananlar çıktı. Zaten evvelden beri böyle yalanlara aldananlar yok değildi. Bunlar, Rusların Kırım Türklerini Osmanlılardan ayırıp himâyesiz ve yardımcısız bırakmak ve sonra yurtları ile birlikte ellerine geçirmek maksadı güttüğünü kavrayamayacak kadar saf ve gafil kişilerdi. Ruslar 1771'de Kırım'a yeniden saldırdılar. Osmanlılar ve Kırımlılar fena halde bozguna uğradılar. Serasker İbrahim Paşa esir düştü. Üçüncü Selim Giray Han, Kefe'den gemi ile İstanbul'a kaçtı. Savunmasız kalan Kırım'ı Ruslar baştan başa işgal ve istila ettiler. Bunun üzerine Türkiye ile Rusya arasında Romanya'nın Fokşan kasabasında sulh görüşmelerine başlandı. Görüşmelere Bükreş'te devam edildi. Türkiye'yi Dışişleri bakanı Abdurrazzak Paşa, Rusya'yı elçi Obraşkof temsil ettiler. Rusya murahhası Kırım a bağımsızlık tanınmasını, Kerç ve Azak kalelerinin Rusya'ya bırakılmasını istiyordu. Türkiye murahhası Kırım'ın bağımsız olması şartını kabul etmedi. Öteki şartları, Taman'da yeni bir kale yapmak şartıyla kabul etmek mecburiyetinde kaldı. 177l'de Kırım'a ikinci defa hücum eden yine general Dolgoruvki idi. Dağıttığı beyannamedeki yalan sözlere inananların başında prens Şahin Giray ile bâzı Kırım ve Nogay mirzaları vardı. Ruslar, Kırımlıları tuzağa düşürerek parçaladılar ve Rus generali Dolgoruvki'nin saldırısına karşı mukavemeti zayıflattılar. İstanbul'a kaçan Üçüncü Selim Giray Han'ın arkasından pek çok ulema da kaçtı. Bir kısmı Osmanlı ordusuna katıldı. Kırım Hanlığı nda düzen iyice bozulmuş, millet şaşırmış, bölünmüş ve kime inanacağını ve neye karar vereceğini bilemiyordu. 27 Şubat 1764: Rusya da, Çariçe İkinci Katerina döneminde Ukazı Bildirisi yayınlandı. Bildiri ile Çarlık yönetiminde yaşayan insanlar üzerindeki baskılar hafifletildi. Yeni Din Değiştirenler Kuruluşu kapatıldı. Ayrıca Müslümanların din değiştiren kardeşlerinin yerine vergi ödeme yükümlülüğü kaldırıldı. Cami ve medrese inşaatına sınırlı da olsa izin verildi. Kazan Türklerine ve Rusya nın diğer bölgelerinde, Rusya yönetimine bağlı olarak yaşayan Müslüman Türk ailelerine bâzı hakları iade edildi. Müslüman tüccarlara, sınır bölgeleri dışındaki bütün Rusya da ticaret yapma serbestisi tanındı. Kırım Türklerine Rusya vatandaşlığına geçme hakkı tanındı, mecburî askerî hizmetten muaf tutuldu. Ancak istedikleri takdirde gönüllü asker olabilecekleri bildirildi. 26 Ağustos 1764: Rusya imparatoriçesi İkinci Katerina, Polonya yı sevgilisine armağan etti. Stanislav Poniatowski adındaki genç, siyasî güç açısından fakir olmakla birlikte yakışıklı ve entelektüeldi. Kral olarak Polonya tahtında oturduğu on bir yıl boyunca ülkeyi zayıflatıp Rusya nın hegemonyasına girmesini kolaylaştıran reformlar yapmaktan başka bir faaliyet gösteremedi. 14 Mart 1767: Kırım da çıkan karışıklıklar sebebiyle, İstanbul a gelen Üçüncü Selim Giray Han azledilerek yerine Arslan Giray, ikinci defa han tâyin edildi. Arslan Giray ın bu dönemdeki hanlığı 3 ay sürdü. Bahçesaray da eceli ile vefat etti. 14 Mart 1767: Arslan Giray Han ın vefat etmesi üzerine Maksud Giray, Kırım Hanlığı na tâyin edildi. Maksud Giray, İkinci Selim Giray Han ın oğludur. Amcası olan Kırım Giray Han döneminde Kalgay olarak görev yapmıştı. Başarılı görülmediğinden 1 yıl 5 ay görevde kaldıktan sonra 1768 yılında azledildi. Yerine, Kırım Giray Han tâyin edildi. 28 Haziran 1767: Birinci dönemde, 30 Haziran 1747 den 2 Ocak 1755 târihine kadar; 7 yıl 7 ay, İkinci dönemde 15 Mart 1767 târihinden 28 Haziran 1767 târihine kadar 3 ay olmak üzere toplam 7 yıl 10 ay hanlık tahtında oturan Arslan Giray Han vefât etti. İkinci Devlet Giray ın oğludur. Hanlığı süresince bayındırlık işlerine önem verdi. Rusların yakıp yıktıkları Or ve Arabat kalelerini onardı. Ayrıca Rus saldırılarına karşı savunma gücünü artırdı. Han Sarayı yanına bir medrese ile bir okul yaptırdı. Gözleve deki büyük câmii onardı, şehirde çeşmeler, iki medrese, bir imârethâne, çamaşırhâne ve hamam yaptırdı. İstanbul da pâdişah sarayında harem ağalarına hocalık eden Kırımlı Rıza Efendi nin teşvikiyle azledildi. Sakız Adasına sürüldü ise de bir müddet sonra Gelibolu da oturmasına izin verildi. 10 Ağustos 1767: Ruş Çariçesi İkinci Katerina, Yekaterina Genelgesi isimli belgeyi açıkladı. Belge, İkinci Yekaterina'nın, gerçekleştirmeyi amaçladığı yönetim reformlarına ve yeni hukuk sistemine temel olacak siyasî ilkeleri ortaya koymaktadır. Montesquieu ile İtalyan kriminoloji uzmanı ve hukukçu Cesare Beccaria'nm prensiplerine dayanarak hazırlanan genelge, hukuka saygılı hür insanlardan oluşan bir toplum oluşturulmasını hedefliyordu. Belgede; herkesin kanunlar önünde eşit olduğu savunuluyor, kanunların halkı ezmekle değil, korumakla yükümlü olduğu belirtiliyor, insanlara ve topluma doğrudan zarar veren eylemleri yasaklamak dışında kanunların halka her tür hürriyeti tanıması gerektiği belirtiliyordu. Yönerge idam cezasına, işkenceye ve serfliğin devamına karşı olmakla birlikte, yönetimde mutlakıyet ilkesinden tâviz vermiyor ve siyasî iktidarın bütün kanunların üstünde olan hükümdara ait olduğunda ısrar ediyordu. Fazla radikal bulunduğu için Fransa'da yayımlanması yasaklanan Yekaterina Genelgesi, Rusya'da pek etkili olmadı. Reform konusunu incelemek ve yeni bir hukuk sistemi geliştirmekle yükümlü olan komisyon, Aralık 1768'de dağıldığında her iki konuda da hiçbir somut adım atılmamıştı. Yekaterina bu tarihten sonra savunduğu ilkeleri uygulayabilmek için yeni bir teşebbüste bulunmadı. Fakat hazırladığı yönergenin, Rus siyasî düşüncesinin gelişmesinde büyük etkisi oldu.

19

EMEL DERGİSİ ve MÜSTEAR İSİMLER Av. Ünsal Aktaş - ANKARA SSCB iç ve dış rejim muhaliflerine ve bilhassa çözülmediğini bildiği milliyetler meselesini işleyen odaklara karşı fevkalâde hassas ve hazırlıklıydı. İki büyük devletten biri sıfatıyla ve imkânlarıylaçok yönlü gözlem ve tedbirler üretebiliyordu. SSCB nin yapısal niteliği gereği, içeriden dışarıya asgari haber gitmesi ve dışardaki muhalif faaliyetlerin azami bloke edilmesiesastı. Bilhassa etnik bağlantılıve hemhudut olan ülkelerde bu tarz meselelerle alenen uğraşmak gerçekten zor ve riskli idi. Bu kuşakta yer alan ülkelerden en önemlisi olan Türkiye de herşey herzaman yazılamıyordu. Soğuk savaşın tüm unsurlarının yakinen hissedildiği bu dönemlerde, belli amaçlı bir periyodik yayını yaşatmak ta ziyadesiyle güçtü. Ekonomik zaruretler bir yana, hem yazı hem de doğru haber ve bilgi kaynakları gerekiyordu. Kıt kaynaklardan damlayan (sızan) dağınık malûmat çerçevesinde, uygun ve makul üslupla, ortulu işlenen konular da eksik olmuyordu.keza aynı kalemden çıkması gereken konuları da dergicilik tekniği ve kadro zenginliği gibi takdim etmekte önem arzediyordu. Tabii kien önemli belirleyici kıstası gizlilik ve illiyet bağlantıları oluşturuyordu. Bir diğer faktör de siyasi mürşidimiz Cafer Seydahmet Kırımer in haklı ve isabetli titizliğinden ve ihtiyatından neş et ediyordu. Bu arada1908 den başlayan geleneklerin dersleri ve birikimi de yönlendirici oluyordu. Kırım Türklerinin muhatap olduğu ağır ve haksız uygulamalar dolayısıyla geniş bir coğrafya, Emel dergisinin ilgi alanına giriyordu. Bu ufkun çok ciddi bir bölümünü SSCB oluşturmaktaydı.ayrıca Türkiye dışındaki oluşumların (Promete, Paris Bloku, SBÖE vs.) karakteristiği ile Türkiye içindeki faaliyetlerin kurgusu farklıydı. Ancak belli ölçülerde temas ve işbirliğikaçınılmazdı. Paralel dergiler de aynı kaygılarla benzeri teamüllerle uyguluyorlardı. Hatta yakinen takip edenlerce bilineceği üzere, bazı dergilerde yazıların tamamı bir veya iki kalemden çıkmaktaydı. Bu açıdan Emel dergisi daha şanslıydı. İyi organize olmuş bir ekip, uzun işleri aksatmadan ve asli mecrasında sürdürdü. İşaret edilen sebepler çerçevesinde ve henüz telaffuzu gerekmeyen sair özel sebepler gözetilerek Emel Mecmuasında zaman zaman müstear isimlerle yazılar yeralmıştır. Bunların bir kısmını okurlarımızla paylaşmak gereğini duyduk. Kırımlı Yılmaz : Cafer Seydahmet Kırımer, Kırımlı Yiğit : Dr. M. Edige Kırımal, Orlu : Selim Ortay, Gültekin : İbrahim Otar, A. K. : Ahmet Karakaya, Kırımsar : Ali Kemal Gökgiray, Temircili : Kerim Toktar, Totmanlı : Bekir Akcar (Bekir Muhittin), Tekin : Müstecib Ülküsal, Dobrucalı : Müstecib Ülküsal, İmzasız / M. Ü. : Müstecib Ülküsal, M.Y. : Murat Yakupoğlu, A.Y. : Arıkan Yakupoğlu, A.Z. : Dr. Abdullah Zihni Soysal, M. Alaç : Sabri Arıkan, O.Ö. : Sabri Arıkan (yalnız 25. sayıdaki yazı için), Tonguç : İsmail Otar, Çorabatır : Raşit Aşkı Özkırım, A.(Eli Elif) : (Romanya daki Emel de ve Arslanoğu nun başharfleri olarak) İsmail Otar. Emel bünyesinde daha bir kısım müstear isimle çıkan yazıların sahiplerini özel sebeplerle şu safhada yazmak durumunda değiliz. İlerki yıllarda uygun vesilelerle bunları da yazmayı düşünüyoruz. Yitirdiğimiz ve yaşayan tüm vatan hadimlerini hatırlamayı ve hatırlatmayı milli ve vicdani vecibe telakki ederek, sırası gelmişken şairin (Eşref Şemizade) dörtluğuyle duygularımızı yansıtalım : Bir tamçı suv ne eken dep besinmeyip keçmeñiz! Şu tamçı, nice özen denizlerin başıdır. Denizlerni, devletlerni, insanlarnı kozgatkan, Bir tamçı suv, bir tamçı kan, bir tamçı közyaşıdır. 20 Not. : 1930 1940 yıllarında Müstecib Ülküsal ve arkadaşlarının çıkardıkları Emel Mecmuasında Dobruca Kırımtatar Kültürüne ve Kırım Milli Davasına ilişkin çok önemli ve kıymetli şahsiyetlerimizin yazılarının yer aldığı bilinmektedir. Bu yazıların bir kısmı o devrin şartları gereğince takma adlarla yayınlanmıştı. Günümüzde maalesef bu yazıların yazarları bazen bilinmemektedir. Bundan dolayı emeldaş arkadışımız sayın Av. Ünsal Aktaş tan bu konuda yukarıdaki yazısını Dergimizde yayınlamamız için iznini rica ettik. Buna binaen Cafer Seydahmet Kırımer in Kırımlı Yılmaz imzalı çıkan aşağıdaki hikâyesini, eski harflerden çevirerek, okuyucularımıza sunmayı faydalı gördük. Saim Osman Karahan Cafer Seydahmet Kırımer (Kırımlı Yılmaz)