İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI



Benzer belgeler
İrfan VURAL Gelirler Kontrolörü

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERE TASDİKİ ZORUNLU İŞLEMLER YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI YILLIK GELİR VERGİSİ BEYANNAMESİ VERİLMEYEN HALLER (2011 Yılı Gelirleri

SİNERJİ SİRKÜLER RAPOR

SİNERJİ SİRKÜLER RAPOR

Sayı : 2018/233 2 Tarih : Ö Z E L B Ü L T E N. MENKUL SERMAYE İRADI BEYANI (2017 Yılı Kazançları)

FİRMA YÖNETİCİLERİ VE MUHASEBE BİRİMLERİNİN DİKKATLERİNE, 2006 YILI GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

Gelir Vergisi Kanununun Geçici 67. maddesi kapsamında vergi kesintisine tabi tutulmuş olan

Sirküler no: 013 İstanbul, 3 Şubat 2009

FİRMA YÖNETİCİLERİ VE MUHASEBE BİRİMLERİNİN DİKKATLERİNE, 2005 YILI GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

2009/ Konu: 15 ve 30 ncu Maddedeki Tevkifat Oranlarıyla İlgili Düzenlemeleri Açıklayan Kurumlar Vergisi Sirküleri

Kabul Tarihi: 31/12/2004 Resmi Gazete Tarihi : 31/12/2004

FİRMA YÖNETİCİLERİ VE MUHASEBE BİRİMLERİNİN DİKKATLERİNE, 2004 YILI GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

12/1/2009 TARİHLİ VE 2009/14580 SAYILI KARARNAMENİN EKİ KARAR

RASYO YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK LTD.ŞTİ.

Konu: Menkul kıymetlerden 2018 yılında elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi.

Arkan & Ergin Uluslararası Denetim ve Y.M.M. A.Ş.

% 0 stopaja tabi olup, kurumlar vergisine tabidir. (5) Nakit teminatlardan elde edilen gelirler % 15 stopaja tabidir.

MENKUL SERMAYE İRATLARI İLE MENKUL KIYMET ALIM SATIM KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2010/62 TARİH:

I. STOPAJ YÖNTEMĠNE TABĠ MENKUL SERMAYE GELĠRLERĠ VE DEĞER ARTIġ KAZANÇLARI

İrfan VURAL Gelirler Kontrolörü I- GİRİŞ :

Gelir Vergisi Kanunu nun Geçici 67.maddesi kapsamında vergi kesintisine tabi tutulmuş olan; (Ticari kazançla ilişkisi olmaması şartıyla)

2013 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

2017 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

SİRKÜLER 2009 / 5. 03/02/2009 tarihli ve Sayılı Resmi Gazete de aşağıda yer alan vergi tevkif oranları yayımlanmıştır.

2013 YILI MENKUL KIYMET GELİRLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

SİRKÜLER 2011 / 01. Gelir Vergisi Kanununun 2011 Yılı Uygulamasına Yönelik Tarifeler, İstisna/İndirim Hadleri, Tutarları ve Oranları

TAM MÜKELLEF KURUMLARA YAPILAN ÖDEMELERDE VERGİ KESİNTİSİ

Tam Mükellef Gerçek Kişilerce 2010 Takvim Yılında Elde Edilen Gelirlerin Beyanı

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

No: Gelir Vergisi Kanunu 94. Madde ve Geçici 67. Madde Oranlar. Gelir vergisi kanunu 103 ve 104 madde. 1) Ücretlerden

2016 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

GELİR VERGİSİ TEVKİFAT ORANLARI

A) % 100 B) %75 C) %50 D) %40 E) %25

2015 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI GERÇEK KİŞİ. Yatırım Fonu (**)

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

TABLO YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI. Tam Mükellef Sermaye Şirketi ve Yatırım Fonu (**)

C) I-II-III D) IV-III

İMKB de işlem gören hisse senetleri alım satım kazançları % 0 stopaja tabi olup, beyan edilmez.

SĐRKÜLER Đstanbul, Sayı: 2009/32 Ref: 4/32

GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (Seri No:266)

No: 2011/32 Tarih:

HİSSE SENEDİ ALIM SATIM KAZANCI TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF KURUM (1) DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ

278 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği Yayımlandı DUYURU NO:2011/08

2012 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI KURUM. Yatırım Fonu (**)

SİRKÜLER ( ) 1- Yeniden Değerleme Oranında Artırılan Had ve Tutarlar:

2012 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI GERÇEK KİŞİ. Yatırım Fonu (**)

15 NO LU 5520 SAYILI KURUMLAR VERGĐSĐ KANUNU SĐRKÜLERĐ YAYIMLANDI

ÜRÜNLER VE GELİR TÜRÜ TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF** KURUM*** DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ***

5520 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNU ÖRTÜLÜ SERMAYE. PwC

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2009/82 TARİH: Gelir Vergisi Kanunu nda Yer Alan Had ve Tutarlara İlişkin 273 no.lu G.V.K.

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2008/62 TARİH:

2 yıldan fazla elde tutulan tam mükellef kurumlara ait hisse senetlerinden elde edilen kazançlar istisnadır.

2016 YILINDA ELDE EDİLEN MENKUL SERMAYE GELİRLERİNİN BEYAN VE VERGİLEME ESASLARI GERÇEK KİŞİ. Tam Mükellef. Yatırım Fonu (**)

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2009/17 TARİH: GVK 94 de Yer Alan Kazanç ve İratlardan Yapılacak Tevkifat Oranları

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2014/215 Ref: 4/215

2010/926 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yazı ekinde olup, eskiye göre değişen hususları şu şekilde özetleyebiliriz:

GELİR VERGİSİ KANUNU ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Vergi tevkifatı ve muhtasar beyanname

Gelir Vergisi Genel Tebliği. Seri, Sıra Numarası, No : 266 Sayılı GVK. 28 Aralık 2007 CUMA. Resmi Gazete. Sayı : TEBLİĞ. Maliye Bakanlığından:

TAM VE DAR MÜKELLEFİYETE İLİŞKİN ÖDEMELERDE YAPILACAK YENİ TEVKİFAT ORANLARI HAKKINDA SİRKÜLER SİRKÜLER NO: 2004/02

2016 Yılında Gelir Vergisi Kanunu Kapsamında Uygulanacak Had ve Tutarlara İlişkin 290 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği Resmi Gazetede Yayımlandı

ö z d o ğ r u l a r serbest muhasebeci mali müşavirlik ltd.şti. Chartered Accountants & Auditors Ltd.

Yeminli Mali Müşavirlik Bağımsız Denetim ve Danışmanlık. Konu : Tarihinden İtibaren Uygulanacak Olan Gelir Vergisi Maktu Had ve Tutarları

ÜRÜNLER VE GELİR TÜRÜ TAM MÜKELLEF KURUM TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ DAR MÜKELLEF** KURUM*** DAR MÜKELLEF GERÇEK KİŞİ***

2009 YILINDA TÜRK MENKUL KIYMETLERİNDEN ELDE EDİLEN KAZANÇLARIN TAM MÜKELLEF GERÇEK KİŞİLER AÇISINDAN VERGİLENDİRİLMESİ

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2015/184 Ref: 4/184

GELİR VERGİSİ KANUN TASARISINDA GERÇEK KİŞİLERİN VERGİLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ YENİ HÜKÜMLER GVK TASARI MADDE 51-88

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

SİRKÜLER İstanbul,

2010/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK MAZERET SINAVLARI SORU VE CEVAPLARI GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER 23 Temmuz 2010-Cuma 16:00

bc. TL MEVDUAT FAİZLERİ : (01/01/2013 Tarihinden itibaren)

DUYURU. Üyelerimizin ve kamuoyunun bilgisine sunulur. Ali VAROL. Genel Sekreter 287 SERİ NO'LU GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ

- Diğer alım satım kazançlarıyla birlikte

SİRKÜLER NO: POZ-2015 / 4 İST,

DENİZBANK ANONİM ŞİRKETİ ÖZEL BANKACILIK B TİPİ TAHVİL BONO FONU 30 HAZİRAN 2009 TARİHİ İTİBARIYLA FİNASAL TABLOLAR

Anılan değişiklikler ile ilgili açıklamalarımız önceki yazılarımızda yer almaktadır.

Sayı: İstanbul, Konu: Bazı Vergi Kanunlarında değişiklikler içeren Yasa Tasarısı nın Kurumlar Vergisi Kanunu ile ilgili düzenlemeleri.

SİRKÜLER. Sirküler Tarihi: Sirküler No: 2016/ Yılı Gelir Vergisi Tarifesi ile Bazı İstisna ve İndirim Tutarları

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

MENKUL KIYMETYATIRIM ORTAKLIKLARI VE VERGİLEME

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2017/1

KÂR DAĞITIMI VE KÂR DAĞITIMINA BAĞLI STOPAJ VERGİLENDİRİLMELERİNE YÖNELİK ÖRNEK BİR ÇALIŞMA

mali açıklamalar YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

GELİR VERGİSİ KANUNU NDA YER ALAN MAKTU TUTARLAR ARTIRILMIŞTIR

KONU: 302 SERİ NO'LU GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ. GENELGE (Sadece Müşterilerimiz içindir)

BÜLTEN. KONU: Gelir Vergisi Kanununda yer alan ve 2015 Yılında Uygulanacak Maktu Had ve Tutarlara İlişkin 287 nolu GV Tebliği yayınlanmıştır.

SİRKÜLER NO: POZ-2011/ 07 İST. 10/01/2011

No: 2018/7 Tarih:

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2016/8

SİRKÜLER RAPOR GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ. ( Seri No : 284 )

04/01/2016 SİRKÜLER 2016/01. Sayın Yetkili;

369 Nolu, VUK Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği. Seri, Sıra Numarası, No : 369 Sayılı Tebliğ. 3 Nisan 2007 SALI. Sayı : TEBLİĞ

No: 2016/107 Tarih:

GELİR VERGİSİ KANUNU NA GÖRE BAZI KAZANÇ VE ÖDEMELER ÜZERİNDEN YAPILACAK TEVKİFAT (VERGİ KESİNTİSİ) ORANLARI

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2013/1 Ref: 4/1. Konu: 2013 YILINDA GEÇERLİ OLACAK GELİR VERGİSİ TARİFESİ AÇIKLANMIŞTIR

Özet: tarihinden geçerli olmak üzere Gelir Vergisi Kanununda uygulanmakta olan bazı miktarlarda değişiklik yapılmıştır.

KONU: Gelir Vergisi Kanununda Yer Alan Maktu Had ve Tutarlar ile Menkul Sermaye İradının Beyanında Dikkate Alınacak İnd. Oranı Uygulaması Hakk.

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2013/18 Ref: 4/18

Transkript:

İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 26 OCAK 2006 AYLIK TOPLANTISI 69

İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 26 OCAK 2006 AYLIK TOPLANTISI OTURUM BAŞKANI KONUŞMACILAR KONUSU : Vehbi KARABIYIK : Bülent ÜSTÜNEL (Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu Başkanı) Dr. Veysi Seviğ (YMM) Süleyman Genç (YMM) Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ : Son Vergi Düzenlemeleri ve Yeni Yayınlanan Türkiye Muhasebe Standartları TARİH : 26 Ocak 2006 14. 00-18. 00 BAŞKAN VEHBİ KARABIYIK Değerli konuklar, değerli Yeminli Mali Müşavirler, değerli basın mensupları toplantıyı açıyorum. Bu kış gününde hakikaten beklediğimizden çok fazla bir izleyici var. Hepinize çok teşekkür ediyoruz. Türkiye de her yerde iptal oluyor bu toplantılar. Biz inatla yapıyoruz. Dün Platformu da yaptık. Bugün Paneli de yaptık. Ama bizim haklı olduğumuz çıktı. Önemli ölçüde bir dinleyici grubu var. Belki de az sonra gelenler de olur. Zaten biliyorsunuz bunu Platformda da yayınlıyoruz ayrıca. Dolayısıyla gelmeyenler için de bir şekilde oradan takip etme imkanımız olacak. Sizlere konuşma sırasıyla önce konuşmacıları takdim edeyim. Sayın Bülent Üstünel, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu Başkanı. Sayın Veysi Seviğ hocamız, yazarımız, aynı zamanda üstadımız. Sayın Süleyman Genç Yeminli Mali Müşavir, biliyorsunuz Odamıza büyük katkıları olan eski Yönetim Kurulu Üyemiz. Sayın Bumin Doğrusöz, vergi hukuku alanında Türkiye de i- sim yapmış değerli bir hocamız, eski bir meslektaşımız. Konuşma bölümü de şöyle; Sayın Bülent Üstünel bize Muhasebe Standartları hakkında tarihçesini de katarak bir konuşma hazırladı. Sayın Veysi Seviğ üstadımız Kurumlar Vergisi nin son halini. Kendisi oralarda da görevli biliyorsunuz. Son halini sağolsunlar bize aktaracaklar. Sayın Süleyman Genç Menkul Sermaye İ- ratları ile ilgili son düzenlemeleri, aslında konular da serbest. Başka konulara da girilebilir. Konuşmacılarımız da serbest. Biliyorsunuz biliyorsunuz bu beyanname aşamasında, bizle ilgili konuları mümkün olduğu kadar gündeme getirmek için bu toplantıları yapıyoruz. Ama konuyu da kısıtlamak gerekiyordu. Bu şekilde yaptık. Ama serbest konuşmacılarımız. Sayın Bumin hocamın bölümü daha böyle konuşmanın en sonunda, biraz böyle karşılaştırmalı. Sanıyorum çok ilginizi çekecek. Bir önceki yılda yasalardaki mevzuattaki değişiklikler neydi? Ne oldu? Neden yapıldı? Neye yaradı? Neye yaramadı? Neler elde edildi? Bunları bize anlatacak. Şimdi ben sözü 70

çok uzatmadan ilk konuşmayı yapmak üzere sayın Bülent Üstünel üstada sözü veriyorum. Buyurun üstadım. BÜLENT ÜSTÜNEL Saygıdeğer meslektaşlarım böyle soğuk bir günde, teşrif ettiğiniz için hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi konuları atlaya atlaya gideceğim. Ama çoğu hepiniz tarafından bilinen şeyler. Biliyorsunuz Türkiye de finansal tablo dediğimiz zaman, işletmenin iktisadi durumunu aksettiren bu mali tabloların farklı ortamlarda, farklı standartlara göre düzenlendiği vakasıyla karşı karşıya bulunmaktayız. Esas itibariyle finansal tablolar, bilançoyla ilgili hükümler temel Yasamız olan Türk Ticaret Yasası nda yer a- lır. Ancak Türk Ticaret Kanunu Yasası nda yer alan sayılı ilkeler halindeki bu maddeler uygulamada yetersiz kalmış ve zaman içerisinde bu boşluk vergi kanunları tarafından doldurulmuş bulunmaktadır. Aslında bizim Vergi Usul Kanunu muzun değerlemeyle ilgili 3 üncü kitabının ilk maddesine baktığımız zaman, değerlemeyle ilgili hükümlerin doğrudan vergi matrahının tesbiti ile ilgili olduğu yazılıdır. Yani bundan 50 sene önce çıkmış olan Vergi Usul Kanunu, Türk Ticaret Kanunu tarafından tarif edilen mali tablolara müdahale etmek niyetini taşımaz. Sadece vergi matrahının hesaplanmasıyla ilgilidir. Ancak bu mali tablolar nereye takdim edilmektedir. Genelde Türkiye de finansal tabloların sunulduğu en önemli merci Maliye Bakanlığı sayılmaktadır. Dolayısıyla bir kolaylık ve de bir zorunluluk bir a- raya geldiğinden finansal tablolar, muhasebenin tutuluşu vergi kanunlarında yer alan ilkeler çerçevesinde yapılagelmiştir. Hal böyleyken, zaman içerisinde sermaye piyasasının gelişmesiyle Sermaye Piyasası Kanunu farklı bir açıdan finansal tabloların düzenlenmesi gereğini duymuş. Kendi Kanununda yer alan hükümlere dayanarak o da farklı standartlar yayınlamıştır. Sonra Bankalar Kanunu nun getirdiği ilkeler çerçevesinde finansal tablolar, bankalar mevzuatına uygun hale getirilmiştir. Uygulamaya baktığımız zaman, eğer bir banka aynı zamanda halka açıksa birbirinden farklı üç tane finansal tablo düzenlemek durumunda kalmaktadır. Bunlardan biri zaten, vergi kanunlarına göre tutulan defterde yer almaktadır. Ona göre bir bilanço çıkartılmaktadır. Bankalar Kanunu na göre haricen bir düzeltme yapılmaktadır. Ayrıca banka halka açık ise, SPK mevzuatına göre de bir mali tablo düzenlemektedir. Bu kurumun yabancı ortağı varsa, yabancı ortağına da finansal tablo sunabilmek için, Uluslararası Muhasebe Standartlarına göre farklı bir tablo daha düzenlenmektedir. Bankanın aynı döneme ait 4 tane finansal tablosu olmakta, 4 ünde de 4 ayrı kar teşekkül etmektedir. Bu karın hangisi dağıtıma esas alınacaktır? Bu tür sorunlar ülkede sürekli problem olarak karşımıza çıkmıştır. Bu tablolardan hangisi doğrudur? Hepsi doğrudur. Çünkü kendi standardına göre yapılmıştır. Ama bunlarda belli bir noktada buluşulması lazım gelmektedir. Bu sadece bizim ülkemizin problemi de değildir. Küreselleşme nedeniyle ülkeler, farklı ülkelerde şubeler tesis edip yatırımlar yaptıkça, o ülkelerin mevzuatına göre mali tablolar çıkartmakta, sonra bunları kendilerine göre düzeltmek durumunda kalmaktadırlar. Ekonomide güçlü olan her şeye hakim olmaktadır. Almanya da fevkalade güçlü olan Mercedes in finansal tabloları Avrupa 4 Nolu Yönergesine dayalı standartlara göre 71

düzenlendiğinden hisse senetlerinin Newyork Borsası nda satılamamaktadır. Çünkü orada USGAAP denilen Amerikan Genel Kabul Görmüş Muhasebe Prensipleri geçerlidir. O standartlara göre Mercedes bilançosunu tanzim ettiğinde muhtemeldir ki karlı bilançosu zarara dönüşmektedir. Dolayısıyla bütün dünyada da bu çok başlılığı indirgemek maksadıyla çalışmalar yapılmıştır. Şu anda dünyada iki büyük standartlar seti vardır. bunlardan bir tanesi Amerikan Muhasebe Standartları, diğeri Uluslararası Muhasebe Standartları. Bu iki standartlarındaki farklılıkların giderilmesi konusunda 2002 yılında bir anlaşma yapılmıştır. Dolayısıyla çok yakın bir gelecekte bu iki standart tabiatıyla güçlü olanın empoze ettiği şekilde tek bir set altında birleştirilmiş olacaktır. Türkiye bu konuda ne yapmaktadır? Daha önce bu kargaşaya son vermek maksadıyla TMÜDESK bünyesinde bir Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu kurulmuştu. Ancak bunun bir kamu tüzel kişiliği olmadığı için bu Kurul tarafından yayınlanmaya çalışılan standartlar tavsiye niteliğinde kalmış idi. Bunun üzerine Sermaye Piyasası Kanununa, Parlamentoda bir gecede bir ek madde yapıldı. Bu ek maddeyle Türkiye de muhasebe standartlarını oluşturma yetkisi Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu na verildi. Böyle bir Kurulun kurulduğundan bahsedildi ama, uzunca bir süre fiiliyata geçilmedi. Sonradan Dünya Bankası ve IMF in Türkiye üzerindeki operasyonları münasebetiyle Türkiye de böyle bir Kurulun olması gündeme getirildiğinde fark ettiler ki, Sermaye Piyasası Kanunu na ekli maddede böyle bir Kuruldan söz ediliyor. Alelacele bu Kurula ilgili Kuruluşlar birer üye göndermek suretiyle 2002 yılında Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu oluşturuldu. Ben de bu Kurula TÜRMOB bünyesinden Yeminli Mali Müşavir olarak uygun görüldüm ve atandım. Bu Kurulda kimler var. Bu Kurul özellikle düzenleme ve denetleme yetkisini haiz olan belli başlı kamu kurumlarından oluşmaktadır. Buraya Maliye Bakanlığı üye vermektedir. BDDK üye vermektedir. Sermaye Piyasası Kurulu üye vermektedir. Hazine Müsteşarlığı Sigorta Şirketleriyle ilgisi dolayısıyla üye vermektedir. Sanayi Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı üye vermektedir. Bunların dışında üniversiteden bir üye, TOBB dan bir üye, TÜRMOB dan da bir SMMM ve bir YMM olmak üzere toplam 9 üyeden oluşmaktadır. Bu Kurulla ilgili hüküm tek bir Kanun maddesinde yer almaktadır. Ancak fevkalade önemli yetkilerle techiz edilmiştir. Bu Kanun metnine göre, Türkiye de muhasebe standardı yayınlama yetkisi sadece bu Kurula bırakılmış vaziyettedir. Ancak bazı kurulların da kanunlarında standart yayınlama yetkisi vardır. O halde kargaşa hala devam etmekte midir? Acaba Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu da bir standart yayınlamaya başlarsa, bu defa dört tane standarda göre dört tablo düzenleyenler, bu defa beş tablo mu düzenleyeceklerdir? Hayır Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu bu konuda bir strateji belirlemiştir. Belirlenen stratejide şu hedeflemiştir; Öncelikle, Türkiye de düzenlenen finansal tablolar bundan böyle dünyanın her yerinde geçerli olabilmelidir. Yani benim ülkemde düzenlenen bir finansal tablo bir başka ülkede okunabilsin, değerlendirilebilsin ve işleme konulabilsin. Bununla ilgili olarak, yani Türkiye deki finansal tabloların akredite olabilmesi için ne yapmak lazımdır? Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu yla bu konuda 2003 yılından itibaren işbirliği içindeyiz. 72

Kendileri bunun için Türkiye de resmi bir çevirinin mevcut olması ve Türk mevzuatının buna uyum sağlaması, bunun uygulamasını zorunlu hale getirmesi ifade edildi. Bununla ilgili olarak kendileriyle yapmış olduğumuz görüşmelerde, tabii bu çevirileri bütün detaylarıyla anlatmıyorum size. Bu çevirilerin çok teknik olması nedeniyle, İyi bir ekip tarafından çevrilmesi gerektiğini kendilerine ifade ettik ve kendilerine Türkiye de bu standartlarla uğraşmış kimselerden bazılarını önerdik ve Siz bunların arasından dilediklerinizi seçin. dedik. Bunlar arasında üniversiteden akademisyenler, denetim şirketlerinin partnerlerinden ve de piyasadaki büyük şirketlerin deneyimli finansal tablo düzenleyicilerinden uzmanlar vardı. Bunların özgeçmişlerini yolladık. Bunlardan etkilendiler ve çevirileri bu elemanlar vasıtasıyla Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun yapmasını istediler.tabii bu anlaşma çerçevesinde kendi prosedürlerini, standart çevirme prosedürlerini gönderdiler. Önce bu standartlar setinde mevcut aşağı yukarı 1070 tane kavramın Türkçe karşılıklarının oluşturulması gerektiğini bildirdiler. Biz bilim adamlarından oluşan bir Alt Komisyona bu kavramların Türkçe karşılıklarını tesbit ettirdik. İşi zannedildiği gibi kolay olmadı. A- radan üç sene geçmiş olmasına rağmen, hala bu standartlarla ilgili kavramlar seti netlik kazanmış değil. Çünkü her standartta farklı bir şekilde bu kavramlar telaffuz edilmektedir. Bu terimlerin Türkçe karşılıkları her standartta esas itibariyle aynı olmakla birlikte, çeviride zorluklar yaşanıyor. U- luslararası Muhasebe Standartları sayı itibariyle 37 tanedir. Bu standartlara dayanarak düzenlenen finansal tabloların uluslararasında geçerli olabilmesi için, noksansız bunlara uyulmuş olması gerekiyor. Yani bu standartlardan bir tanesine biz uymak istemiyoruz dediğiniz anda, buna göre düzenlenen finansal tablolar uluslar arası standartlara uyumlu değildir. Binaenaleyh uygulama özellikle bu yönde önem arz etmektedir. Avrupa Birliği üyesi olarak onlarla birlikte hareket etme, onların uyguladığı politikalara da uyum sağlama gereği söz konusu olduğu için, onlardan farklı bir uygulama içerisine girmemiz mümkün değil. Avrupa Birliği Konsey Kararıyla, Avrupa Birliği üyesi ülkelere 2005 yılından itibaren Uluslararası Muhasebe Standartlarını uygulama zorunluluğu getirildi. Ancak tamamına değil. Sadece Bankalara, halka açık şirketlere ve de sigorta şirketlerine. Bu üç grup için 2005 yılından itibaren Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyumlu uygulama başladı. Türkiye de aynı şeyi yaptı. SPK ve BDDK, Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyumlu tebliğler yayınladı. Onlarla birlikte Türkiye de de bu üç Kurulun kontrolü altında olan alanlardaki işletmeler mali tablolarını Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyumlu hale getirdiler. Şimdi bu çalışmalar içerisinde, sözün başlangıcında da ifade etmiştim Türk Ticaret Kanunu temel Yasadır. Bu arada Türk Ticaret Kanunu nda çok kapsamlı değişiklik çalışmaları yapılıyordu ve Bu çalışma komisyonuna Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ndan üç üye Adalet Bakanlığı tarafından atandı. Biz bu çalışmalara katıldık. Çok değerli hocamız Prof. Dr.Ünal Tekinalp başkanlığında yürütülen bu çalışmada bizlerin de iştiraki sonucunda, Türk Ticaret Kanunu nda Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yayınlanacak olan standartlara yollama yapıldı. Yani mevcut yasadaki finansal tabloyla ilgili 9 10 tane madde yerine bir kaç maddeyle Türkiye Muhasebe Standartlarına yollama yapıldı ve bunlara uyulmasının zorunlu olduğu Yasada ifade edildi. 73

Bu yapılırken diğer taraftan Bankalar Kanunu çalışmalarında da bir şekilde etkili olduk ve Bankalar Kanunu nda finansal tablolarla ilgili hüküm konurken, bankaların finansal raporlama konusunda standart veya kural yayınlamaya kalktığında bunlar hakkında, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu nun görüşünü alma mecburiyeti getirildi. Şu anda fiili durum olarak söylüyorum, Sermaye Piyasası Kurulu ve de BDDK mevzuatı içerisinde yer alan Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyumlu tebliğler güncelliğini yitirmiş durumdadır. Bu iki Kurum kendi tebliğlerini Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyumlu hale getirme çalışmasına başlamaktan şu anda vazgeçmişlerdir. Çünkü Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yayınlanan standartlar bu senenin başından geçerli olmak üzere yayınlanmaya başlamıştır. Şu ana kadar 17 tane standardımız Resmi Gazete de yayınlanmıştır. İki tanesi bugün gönderildi, yayınlanmak üzeredir. Geri kalan 17 tane standart da Mart ayı sonuna kadar yayımlanacaktır. Bu standartların tamamının çevirileri hazırlanmış vaziyettedir. Sadece birkaç tane önemli standardın çeviri çalışması sürmektedir. Bu çeviri çalışmaları Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından tesbit edilen çalışma komisyonlarına yaptırılmaktadır. Çalışma komisyonlarında ağırlık üniversite mensubu akademisyenlerle denetim şirketlerinin Uluslararası Muhasebe Standartlarını uygulayan, bilen elemanları görev almıştır. Bu çalışmada hazırlanan çeviri taslakları özellikle farklı denetim firmalarının uzmanlarca çapraz kontrole tabi tutulmaktadır. Yani bir standart diyelim ki, büyük bir denetim şirketi tarafından çevrildi. Bu yapılan çeviri ona rakip olan bir diğer denetim şirketinin uzmanlarına gözden geçirtilmektedir. Dolayısıyla kendi yapmış oldukları çevirilerde hata olmaması için, azami dikkat göstermektedirler ve bu şekilde çapraz kontrolden geçirilen standart taslakları Kurulumuza intikal etmekte ve Kurulumuzun uzmanları tarafından gözden geçirildikten sonra, Kurulun onayına sunulmaktadır. Çevirilerin olabildiğince iyi yapılmış olması çok önemli. Çünkü duydukki,. Danimarka da yapılan çeviriyi, Danimarkalılar anlayamamışlar. Hala İngilizce metnine bakıyorlarmış. Bu durum Avrupa Birliği ne yeni geçmiş ülkelerde de söz konusu. Bizim standartlarımızda da böyle bir sorun yaşanacak mıdır? Elbette yüzde yüz mükemmel olması söz konusu değildir. Ama olabildiğince anlaşılabilir bir Türkçeyle bunları yapmaya gayret ediyoruz. Bu çeviriler de tabiatıyla bire bir tercüme değildir. Bir taraftan orijinaline sadık kalmaya çalışılırken, diğer taraftan standardın ifade etmek istediği şey Türkçe anlatılmaya çalışılıyor. Okunduğu zaman ümit ederim sizler de fazla rahatsız olmazsınız. Esasen bunların çoğu, bizim bildiğimiz şeylerdir. Yani getirilen standartlar üniversitelerimizde yıllardır eğitimi yapılan enternasyonal kurallardır. Bizim ülkemizde bazı kurallar farklı uygulanmaktadır. Dolayısıyla bizim bu konuda belli başlı bazı standartların dışında fazlaca sorunla karşılaşılmayacağı kanaatini taşıyorum. Tabiatıyla bahsetmiş olduğum bu 38 tane standart bankalar, sigorta şirketleri ve halka açık şirketleri ilgilendirmektedir. Halbuki Ticaret Kanunu çok daha büyük kitleye hükmetmektedir. Dolayısıyla bu şirketlerin dışında kalan, çok önemli sayıda olan şirket de bu Uluslararası Muhasebe Standartlarına u- yumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını uygulamak durumunda 74

kalacaklardır. Bunu ufak ve orta boy işletmeler başarabilecekler midir? Bu bizim ülkemizde sorun teşkil edecek midir? Evet. Ama bu sadece bizim ülkemizin sorunu değildir. Yabancı ülkeler de orta ve küçük boy işletmeler için titizlik göstermektedirler. Şu anda Komisyonumuzun iki üyesi Londra da bu konuda yapılan toplantıda çalışmaktadırlar. Orta ve küçük boy işletmeler için Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu nispeten daha sade bir standart seti hazırlıyor. Ama bu hazırlık sürecine, bu çalışmaların zaman alacağı dikkate alınarak ülkeler olabildiğince Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyumlu yerel standart seti hazırlama konusunda yetkili kılındı. Bizim bu konuda yapacağımız şey, gene Uluslararası Muhasebe Standartlarının ne şekilde hareket ettiğini dikkate almakla birlikte, ülkemizdeki uygulayıcılara ters düşmemesi, onları ürkütmemesi için, şu anda halen kullanmakta olduğumuz 4 Nolu Yönergeye uygun olarak hazırlanmış bulunan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği, Uluslararası Muhasebe Standartlara uyumlu olan Türkiye Muhasebe Standartlarındaki ilkelere göre, ufak revizyona tabi tutulmak suretiyle, uygulamanın devamını sağlamak olacaktır. Bazı önemli standartların uygulanmasında bu orta boy ve küçük boy işletmeleri muaf tutmayı da düşünüyoruz. Çünkü bazı ö- nemli standartlar var. Yani bütün dünyada muhasebe kavramında çok ö- nemli bir değişiklik ortaya çıkmakta ve diyoruz ki, finansal tablolar işletmenin belirli bir andaki mali durumunu yansıtıyor. Yani üzerinden ne kadar vergi ödeyelim diye bir bilanço değil. Bu bilanço gerçek zenginliği ifade ediyor mu? Etmiyor mu? Bununla ilgili olarak bizim klasik anlamda düşündüğümüz bilançolarımıza baktığımızda örneğin, bakıyoruz bir duran varlık tarihi maliyetlerle yer alıyor. Bunun üzerinde bir Enflasyon Düzeltmesi yapıldı.. Enflasyon Düzeltmesiyle tarihi maliyetleri bugünkü değerlere getirdik. Yani yeniden bir değerleme yapmadık düzelttik. O günkü paranın değerini bugünkü para değeriyle ifade ederek bilançolarımızda düzelttik. Peki, bu düzelttiğimiz değer doğru mu? Dünyada değişen muhasebe anlayışında, bilançolardaki değerlerin, gerçeğe uygun değerlerle ifade edilmesi yönünde önemli bir değişim yaşanmaktadır. Yani diyelim ki, bilançonuzda tarihi değerlerle bir duran varlığınız vardı. Bu duran varlığınızı bugünkü değerlere göre, Enflasyon Muhasebesine göre düzelttiniz. Ama bir başka standart diyor ki, bu düzeltmiş olduğunuz değer gerçek değerin üzerinde olamaz. O halde bunu gerçek değerine indireceksiniz veya isterseniz yeniden değerleyerek yükseltebileceksiniz. Dolayısıyla bilanço üzerinde bu defa muhasebecinin önemi giderek artmaktadır. Yani o bilançoyu gerçek hüviyetine getirmekle mükellef hale gelmektedir. Bununla ilgili gerçeğe uygun değer şu anda Sermaye Piyasası Mevzuatını okuduğunuz zaman, makul değer olarak karşınıza çıkmaktadır. İşitmişsinizdir makul değeri. Makul değer kavramının bizim standartlarımızdaki karşılığı hocalarımızın da tavsiyesi üzerine gerçeğe uygun değer şeklinde dir. Çünkü bizim Vergi Usul Yasamızda da biliyorsunuz değerleme ölçüleri vardır. Bu gerçeğe uygun değer, tek bir değer değildir. Bazen maliyet bedeli gerçeğe uygundur. Bazen satış bedeli gerçeğe uygundur. Dolayısıyla bu ilke muhtelif standartlarda yer alacaktır. Orta ve küçük boy işletmelere bu değerleme hükümlerini uygulatmamak gerekebilir. Yani onlara bu tür ağır uygulamalar yüklenmemelidir. Büyük işletmeler bunları uygulayabilirler. Çünkü siz mali tablonuzu niye yayınlıyorsunuz. Üçüncü 75

kişilere kendinizi tanıtmak için. Bu fotoğrafın doğru çekilmiş olması lazımdır. Yani ben eğer o şirkette bir hisse senedi sahibiysem, o şirketin hisse senedini alacaksam, o bilgiye nereden ulaşıyorum? Onun mali tablolarından ulaşıyorum veya bırakın halka açık şirket olmasın, piyasadaki büyük bir şirket olsun. Ben o şirketle bir ticari ilişkiye gireceksem, ticari ilişkiye girmeden önce veya bir bankayım kredi vereceğim, o firmanın bilançosunu alıp, okumam lazımdır ve bu bilgiler gerçeğe en uygun değerlerle yer almış olmalıdır. Bir işletme düşününüz. Birisinin öz kaynakları müsait. Bir emtia alıyor. Bilançosuna 100 lira peşin alış fiyatıyla koyuyor. Diğerinin parası yok, gidiyor aynı malı 150 liraya faiziyle birlikte satın alıyor ve vergi kanunlarının anlayışıyla bunun üzerine finansman yüklerini de koyuyor ve 100 liralık malı bilançosunda 150 lira olarak gösteriyor. Uluslararası Muhasebe Standardı diyor ki, bunun üzerindeki finansman yüklerini kesinlikle kar zarara yollayacaksınız ki her iki firmanın da bilançosunda da bu mallar 100 liradan gözüksün. Aksi takdirde ne oluyor? Siz bilançoya dışarıdan bakıyorsunuz. Birisinde 100 liralık mal var. Birisinde aynı mal 150 lira. Hangi şirket daha varlıklı, İlk bakışta 150 liralık malı olan. Halbuki onda da aynı maldan var Binaenaleyh böyle bir uygulama okuyucuyu yanıltıyor. İşte Uluslararası Muhasebe Standartları değerleri eşitlemeye çalışıyor. İşletmenin üzerindeki riskleri bilançonun dip notlarında tafsilatlı bir şekilde a- çıklatmaya yönelik hükümler ihtiva etmektedir. Bu ve buna benzer ufak bir, iki örnek daha vereyim. Mesela biz duran varlıklarla ilgili bir binayı aldığımız zaman, binayı arsasıyla birlikte alırız, aktifleştirip amortismana tabi tutarız. Amortismanın ruhunda zamanla eskime vardır. Ama arsa hiç eskir mi? Eskimiyor. Dolayısıyla Uluslararası Muhasebe Standartlarında sadece arsa üzerindeki binayı amortismana tabi tutabilir. Arsa amorti edilmez. Bu mantıksız bir şey midir? Hayır, ama biz tamamını tutuyoruz.. Biz bir kavramsal çerçeve yayınladık. Bu kavramsal çerçeve muhasebe standartlarının uygulamasının ilkesini belirtiyor. Türkiye de bilanço, yani mali tablo tek tip olarak düzenlenecektir. Şu an gazetelerde ilan edilen Sermaye Piyasası Kurulu nun halka açık şirketlerin bilançolarının hiçbirisi kanuni defterlerde yazılı bilanço değildir. Çünkü o defterlerden çıkarılan bilançolar SPK mevzuatına göre revize edilmiştir. Denetim raporu ile o hale gelmiştir. Genel Kurullarında da onaylanan bu bilançolardır. Halbuki gidin deftere bakın, böyle bir bilanço yok. Tamamen farklı. İşte bunun için Türkiye Muhasebe Standartlarının devreye girmesiyle işletmeler tek bir mali tablo düzenleyeceklerdir. Bu mali tablo üzerinde bir tek kar zarar oluşacaktır. Bu kar zararlar vergi matrahına giderken artık beyanname üzerinde, kanunen kabul edilmeyen giderleri ekleyeyip vergiye tabi olmayan gelirleri düşeceksiniz. Ayrıca diyelim ki, Maliye Bakanlığı hala vergi kanunlarındaki değerleme hükümlerinde ısrarlı. Vergi kanunlarında yer alan değerleme hükümlerine göre, ne fark ediyor idi ise, onu beyanname üzerinde matraha ekleyecek veya düşeceksiniz ve bu suretle vergi matrahına geçeceksiniz. Bu kargaşayı arttırmayacak mı? Arttıracak. Onun için biz Maliye Bakanlığı yla da şöyle bir çalışma başlattık. Bu standartlar madde madde vergi kanunlarıyla karşılaştırılmakta, uyuşmayan maddeler saptanmaktadır. Ö- nemli olmayanların temizlenmesi mümkün olabilir diye düşünüyoruz. Bizim 76

sorunumuz kayıt dışılık zaten. Kayıt içine gelmiş olan mükellef kaydını öyle tutsa ne olur, böyle tutsa ne olur. Yani bir sene evvel, bir sene sonra bir şekilde bunlar birbirlerini ifna edecekler zaten. Dolayısıyla Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu bu konuda önemli bir çalışma başlatmıştır ve bu çalışmalarda bu maddeler gözönüne serildiğinde, gerçekten de bunların üzerinde fazlaca ısrarlı olunmayacağını Mali İdaremiz anlayacaktır ve bize gelen raporlar da bu istikamettedir. Yani vergi kanunlarında yer alan bu hükümlerin üzerinde fazla ısrarlı olmamaları lazım geldiğine dair kendi uzmanlarının bizlere notları ulaşmaktadır. Şimdi vaktinizi fazlaca almak istemiyorum. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun bu sene yayınlayacağı orta ve küçük boy işletmelerle ilgili standartlar dolayısıyla Türkiye de yeni bir döneme geçilmesi açısından fevkalade önemli bir yıl yaşayacağız. Bu bir eğitim yılı olacak. Pek çok sorunumuz olacak, ama bu sorun sizler gibi çok değerli uzmanların görüşleriyle bir noktaya gelecektir. Kurulumuzun sitesi vardır. Bu siteye tmsk.org.tr, girmek suretiyle yayınladığımız standartları burada göreceksiniz ve bu kaynakları giderek zenginleştireceğiz ve burada hepinizin görüşlerine ihtiyaç olacaktır. Sıkılmadan çalışıyoruz. Sizler de görüşlerinizi bize ulaştırdığınız ölçüde bu meseleleri süratle halletmiş olacağız. Zamanı aştığımız için özür diliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN VEHBİ KARABIYIK Sayın Başkana çok teşekkür ediyoruz. Şimdi söz sayın Veysi Seviğ üstatta. Buyurun üstadım. DR. VEYSİ SEVİĞ Teşekkür ederim sayın Başkan. Esasında sayın üstadın buraya aktarmış bulunduğu muhasebe standartları çok önemli. Çünkü bazı standartlar ve uygulamalar 01 Ocak 2006 dan itibaren başlıyor. Onun için son derece önemli. Kurumlar Vergisi Tasarısı oldukça uzun bir süredir tartışma konusu ve üzerinde çalışma konusu yapılıyor ama, şu var; Şu anda üzerinde 48 ana madde. 3 Mükerrer Madde, 35 Geçici Maddeden oluşan Kurumlar Vergisi Kanunu kısaltılıyor. 34 Madde, 4 Geçici Madde haline getiriliyor. Kurumlar Vergisi nde bir de yapısal değişiklik oluyor. Şu anda Kurumlar Vergisi 4 kısımdan oluşuyor. Birinci kısım da mükellefiyet var. İkinci kısım da verginin tarhı var. Üçüncü kısımda verginin ödenmesi var ve son hükümler var. Şimdi tamamen değişiyor. Üç kısma bölüyoruz. Birinci kısımda Tam Mükellef Kurumların Vergilendirilmesi yer alacak. İkinci kısımda Dar Mükelleflerin Vergilendirilmesi yer alacak. Üçüncü kısımda Ortak Hükümler yer alacak. Kurumlar Vergisinde prensip olarak istisna ve indirimler azaltılıyor. Buna karşılık bazı yeni müesseseler getiriliyor. İstisna ve indirimler azaltılırken vergi mükellefiyetini genişletici özel bir de hüküm içeriyor. Onu biraz sonra aktarmaya çalışacağım. Yine Kurumlar Vergisi Kanunun da yapılması öngörülen en önemli değişikliklerden bir tanesi, beyanname verme süresi eskiden olduğu gibi Nisan ayı sonuna kadar. Yani 15 Nisan kalkıyor. Nisan ayı sonuna kadar Kurumlar Vergisi Beyannamesi verilebilecek. 77

Kurumlar Vergisi nde istisna ve muafiyetler daraltılırken önemli bir düzenleme getiriliyor. Mükellefiyeti genişletici bir düzenleme. Çünkü Kurumlar Vergisi Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde mükellefler diye yapılan tanımlamada bu Kanun uygulamasında sendikalar, odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları gibi, siyasi partiler gibi kuruluşlar dernek ve cemaate, emekli ve yardım sandıkları vakıf niteliğinde kabul ediliyor. Bunların herhangi bir şekilde gelir sağlayıcı hizmetleri Kurumlar Vergisine tabi tutulmak üzere, Dernek ve Vakıflar İktisadi İşletmesi olarak kabul ediliyor. Bundan böyle Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Yeminli Mali Müşavirler Odası, Mali Müşavirler Odası ve sayın Bakan ın Odalar Birliğinde bir hafta öne yapmış olduğu konuşmada, Odalar ve Borsalar Birliğinin Başkanlarına yapmış olduğu konuşmada aynen tanımladığı şekil şu; Diyor ki, Eğer bir Mali Müşavirlik Odası, Yeminli Müşavirlik Odası üye gelir sağlıyorsa vergiye tabi olacaktır. Buna karşı giderini düşer, aradaki farkı vergi diye öder. Şimdi Kanundan ben hemen en son hükmü söyleyeyim; Diyor ki, Bu Kanun uygulanmasında sendikalar, odalar, borsalar, meslek örgütleri, bunların üst kuruluşları üye. Siyasi partiler gibi kuruluşlar dernek, cemaate ve emekli ve yardım sandıkları ise vakıf sayılır. diyor. SEZAİ ONARAL Partiler de dahil, öyle mi? DR. VEYSİ SEVİĞ Partiler de dahil. İktisadi işletme yukarıda var. Dernek ve vakıflara iktisadi işletmeler diyor ama, iktisadi işletme kavramından anlaşılması gereken, Gelir sağlayıcı faaliyet. Gelir sağlayıcı faaliyet, para tahsilatı. İstanbul YMM Odası hariç yazamıyor muyuz üs- VEHBİ KARABIYIK tat onu? DR. VEYSİ SEVİĞ SEZAİ ONARAL Valla o konuyu deneriz. Ayrıca iktisadi işletme yapmaya gerek yok yani. DR. VEYSİ SEVİĞ Üstat iktisadi işletme sayıyor. Yani diyor ki, gelir sağlıyorsunuz.diyor ki, Bir oda çıkıyor 10.000 lira aidat alıyor. Bu aidat, bir gelir sağlıyorsunuz, bununla bir iş yapıyorsunuz. Kendinize bina yapıyorsunuz. İşte sosyal faaliyet yapıyorsunuz. Bu gelirdir. Böyle mütalaa. Esasında Odalar Birliği bu konuya çok itiraz ediyor. Yani Odalar Birliğinin teknik kadrosu itiraz etti. En çok para orada var çünkü şu anda. Fakat, zaten deniliyor ki, bundan vergi almak istiyoruz. Şimdi Mecliste bu Plan Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda tartışılacak. Rotüşlenebilinir, farketmez. Meclise sevk edilen metinde bu düzenlemelere yer verilmemiştir. SEZAİ ONARAL VEHBİ KARABIYIK Genel Kurul da siyasi partileri çıkartırlar. Odalar Birliğinden fatura alırız. 78

DİNLEYİCİ Hazine yardımlarından o zaman vazgeçilir. DR VEYSİ SEVİĞ Hazine yardımı nasıl değerlendirilecek? Onu bilemiyorum. Şimdi bir değişiklik, iş ortaklığı tanımına getiriliyor. İş ortaklığı tanımına sadece taahhüt işi değil, diğer amaçlarla yapılan geçici ortaklıklar da iş ortaklığı kavramına alındı. Şimdi sadece taahhüt işleri alınıyordu. Bundan böyle biraz kapsam gelişti. Genişletilmesi öngörülüyor. Yine bir bakıyoruz Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan önemli bir değişiklik, tüketim ve taşımacılık kooperatifleri bundan böyle artık Kurumlar Vergisi istisnasından yararlanamayacak. Tüketim ve taşımacılık kooperatifleri, ticari işletme niteliğinde kabul ediliyor ve Kurumlar Vergisi istisnadan yararlandırılmayacak. Bu amaca yönelik olarak yapı kooperatifleri de gündemde. O Meclise inecek tasarı da yapı kooperatiflerine de yer verilebilir. Çünkü yapı kooperatiflerinin kötüye kullanıldığı hakkında bir düşünce var. Yapı kooperatiflerinin gerçekte konuş inşa eden ve ticari amaçlı şirket haline dönüştüğü ifade edilmektedir. İstisnalarda önemli değişiklikler var. Örneğin kazancın elde edildiği tarih itibariyle iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması koşulu getiriliyor. Bir yılı geçerse istisna uygulanacak. Kişiler için. Mesela ben şimdi şöyle bir şey yapıyorum. Ben bir şirketin ortağıyım. Hisse sahibiyim. Bu takdirde bana bir yıllık bir istisna haddi tanıyor. Bir yılı geçtikten sonra, benim buradan elde ettiğim kazancı beyana tabi tutmamamı öngörüyor. Bu sistem şimdi var halihazırda. Ama burada ilk yıl, mesela ortaklık payını koyduğu an herhangi bir şekilde kendisine imtiyazlı bir hak tanındığı vakit, o imtiyazlı hakkını da paraya dönüştürerek Takdirden geçirmesi öngören karmaşık bir düzenleme getiriliyor. Bu düzenleme tartışılıyor. Meclise nasıl inecek bilemiyorum. Yine bir başka önemli değişiklik, kurumların en az iki yıl tam süreyle aktifinde bulunan gayrimenkulleri sattığı vakit, hisse senetlerini sattığı vakit biz bunu istisnadan yararlandırıyorduk. Şimdi bu istisna daraltılıyor. % 75 ini yararlandıracağız. Eskiden tamamını yararlandırıyorduk. Şimdi % 75 ini yararlandıracağız. Yani bir gayrimenkulu sattı, 100 birim kar elde etti. Bu 100 birimin tamamını istisnadan yararlandıramayacak. Sermayeye başlama şartı olmaksızın % 75 i yararlanacak. Bu çok uzun tartışmalara sebep oldu. Bu uzun tartışmalara rağmen, Meclise giden kısımda % 75 üzerinde mutabık kalındı. Öyle bir düşünce var. Fakat bunu % 50 ye indirmek üzere bir girişim oldu. Yani Maliye Bakanlığı şimdi % 50 rakamına indirmeye çalışıyor. Demek ki, iştirak kazançlarında bu aktifte bulunan iştirak hisseleri ve gayrimenkul satışında bulunan istisnanın daraltılması gündemde. Hatta en son bugün sabahleyin konuşurken tamamını da kaldıralım gibi bir görüş te varmış. Yani bunu niye böyle bir istisna uyguluyoruz gibi bir görüş de var. Şimdi bir başka olay; Zararların bir yıl geriye taşınması olayı var. Bu konu çıksın mı, çıkmasın mı? diye tartışılıyordu. Fakat sabahki görüşmemizde bunun Meclise giderecek Tasarıda yer alması kabul edildi. Zararı 79

bir sene geriye götüreceğiz. Mesela diyelim ki, 2005 yılında ben kar elde ettim, ama 2004 yılında zarara uğradım. Bu zararımdan geçmiş yıl karına mahsup imkanım tanınıyor ama, buradan doğan farkı nakit olarak bize ödemeyecekler. Bu para benim daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan vergi borcuma mahsup edilecek. Eğer zarar saymış, zarar tahsil edilmişse ve de kar doğru ise, bir sonraki yıl ödenecek aylık veya üçer aylık vergi borçlarına mahsup edilmesi öngörülüyor. Burada mükellef kendisi başvurursa bu geçerli olacak. Başvurmazsa geçerli olmayacak. Yani bir seçimlik hak olarak getirildi. (Meclise sunulan tasarı metninden çıkartıldı.) Yine önemli bir düzenleme; Örtülü sermaye kavramıyla, transfer fiyatlandırılması şeklinde iki farklı uygulamaya giriliyor. Bugün örtülü sermaye, örtülü kazanç dağıtımı iki farklı şekle sokuluyor. Örtülü sermayenin tanımı genişletiliyor. Örtülü sermaye nedir? Bizim şimdi Kurumlar Vergisi Kanununda olan dar anlamından kurtulunuyor. Örtülü sermaye tanımı şöyle; Kurumların ana ortaklıklarından ve ana ortaklıkların ilişkili olduğu kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin edilerek işletmede kullandıkları borçların hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin iki katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi içinde örtülü sermaye sayılır. diyor. Şimdi burada oldukça karışık bir tanımlama getirmiş. Bu tanımlamaya göre önemli bir konu, ana ortak. Ana ortakların ilişkili bulunduğu kurum ve kuruluşlar ayırımı. Ana ortaktan anlaşılması gereken, Yasa maddesinde tanımlama yapılmış diyor ki, Ortakla ilişkili kişi, kurumun sermayesine doğrudan ve dolaylı olarak en az % 10 oranında ortak olan veya kurumun en az % 10 oranında oy veya kar payı hakkına sahip ise, elinde bulunan gerçek veya tüzel kişidir. Ana ortak tanımını getiriyor Kanun ve ana ortaklığın bağlı olduğu kişiler kimler olabilir? Ayrıca o tanımı getiriyor. Dolayısıyla burada örtülü sermaye kavramını esas alıyor. Örtülü sermaye kavramını köşeli olarak Kanun tarif ediyor ve diyor ki, Bu örtülü sermaye olan yerde örtülü kar dağıtımı vardır. Ben bunu kar dağıtımı diye sayarım, hesaplanır ve ona göre tarhiyat yapılır. Şimdi Kanunun çok önemli bir ö- zelliği bu. Örtülü kar dağıtımından daha çok, örtülü sermaye kavramında hareket ediyor ve örtülü sermayenin olduğu yerde, örtülü kar dağıtımı vardır diyor ve şöyle de bir ifade kullanıyor. Kanun da aynen madde şöyle; Örtülü sermaye üzerinden faiz, kur farkı ve benzeri şekillerde ödenen veya hesaplanan tutarlar Gelir veya Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulanmasında örtülü sermaye koşullarının gerçekleştirildiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı veya dar mükellef için ana merkeze artırılan tutar sayılır. Şimdi bu hüküm son derece riskli bir hüküm. Çünkü her an, böyle bir olaya herhangi bir kurumda rastlamanız mümkün. Çünkü iç ve dış ilişkilere Türkiye de şirket ve iş ilişkilerimiz yaygındır. Bu konu biraz İdareye resen takdir yetkisi getiren bir olay. Bu da tabii Kurumlar Vergisi nin önemli özelliklerinden biri. Transfer fiyatlandırmasıyla ilgili, daha önce burada açıklanmıştı. Bundan herhalde iki ay önce mi yaptığımız toplantıda bu konu tartışılmıştı. O tarihlerdeki tasarı da olan transfer fiyatlandırmasıyla, şimdiki transfer fiyatlandırması arasında bazı ufak tefek değişiklikler oldu. Burada transfer fiyatlandırmasında herhangi bir şekilde tespit edilen veyahutta kendisine esas aldığı ölçüyle uyuşmayan fiyat farklılıkları transfer fiyatlandırılması olarak kabul ediliyor ve bu transfer fiyatlan- 80

dırılması üzerinden de vergi tarhına neden olabilecek bir düzenlemeye yer veriliyor. Eğer sayın Başkanım izin verirse, bu transfer fiyatlandırılması için burada gerçekten farklı bir oturum düzenlememiz lazım. Çünkü Kanunun gerekçesinde yer alan hükümler ve düşünceler geçmişe göre biraz değişti. Gene Kurumlar Vergisi Kanunu vergi stopajını ayrı bir tanımlamayla yapıyor. Yani Kanun, Tasarının 15 inci maddesinde Vergi Kesintisi adı başlığı altında şunu söylüyor. Diyor ki, Gelir Vergisi Kanununa göre vergi kesintisi yapmak zorunda olanlar, kurumlara avansta dahil olmak üzere nakden veya hesaben yaptıkları aşağıdaki ödemeler üzerinden hak sahiplerinin Kurumlar Vergisine mahsuben % 15 oranında kesinti yapmak zorundadır. ve bunu tıpkı 94 üncü maddedeki gibi geniş bir döküm haline getiriyor. Yani herhangi bir şekilde eğer bir kuruma ödeme yapılıyorsa, bir kurum bir başka yere ödeme yapıyorsa, artık Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesi gereğince stopaj yapılması öngörülüyor. Muhtemelen, bu konuda edindiğimiz bilgilere göre, kurumların yapmış oldukları stopajların ayrı bir şekilde beyan edilmesi de öngörülmesi düşüncesi mevcut. Yine bakıyoruz, Kurumlar Vergisi Kanunun da bölünme ve tasfiyeyle ilgili hükümlerde değişiklik yer almış. Tasfiyeyle ilgili hükümlerde değişiklik yapılırken, yeni Ticaret Kanunundan da yararlanılması öngörülüyor. Yine bölünme konusunu da Türk Ticaret Kanununa atıf yapılıyor. Dar mükelleflerin vergilendirilmesinde ise, dar mükelleflerin matrah tesbitinde indirimden ayrıca sayılmak suretiyle belirtilmiş bulunuyor. Dar mükelleflerin Türk mükelleflerle olan ilişkilerinde dar mükellef ve tam mükellef ilişkisi konusunda da köşeli tanımlamalar getiriliyor. Yine bakıyoruz Kurumlar Vergisi Kanununda yapılması öngörülen bir düzenlemede de büyük yatırımları vergi indirimi tanımlaması konusunda ısrarcı Kanun. Yatırım İndirimi Türkiye de Türk Vergi Sisteminden kalkıyor. Fakat büyük yatırım diye yapılan tanımlamada, bu büyük yatırımın miktarı konusunda tartışma ve çekişme var. Büyük yatırım yapıldığı vakit, bunların Kurumlar Vergisinin % 2 oranında olması öngörülüyor. Kurumlar Vergisi oranıyla ilgili Yasa maddesi şu anda % 20 olarak açıklanmasına karşılık son şekliyle Tasarının. Yani bugünkü tarih itibariyle, bu % 20 oranı henüz Tasarıya tam olarak geçmiş değil. Yani Tasarı da öngörülen, Büyük Millet Meclisine sunulması öngörülen Tasarı da % 20 oranını telaffuz etmiş değil. Yazılmış değil. Bu % 20 o- ranı, ama söyleniyor, bu böyle olacak deniliyor. Gene bakıyoruz, kurumlar dar mükelleflerden yapılan kesintiler tekrar yeniden belirlenmiş olup, dar mükelleflerin bu kesintilere sayılmak suretiyle, tıpkı bizim Geçici 24 üncü maddede benzeri bir maddeyle ayrıca 15 inci madde dışında bir maddeyle getirilmesi öngörülmüş ve Kurumların ayrıca 30 uncu maddesinde, Tasarının 30 uncu maddesinde Kurumların Muhtasar Beyanname vermesiyle ilgili. Biraz önce ifade etmeye çalıştım kurum stopajları ile ilgili muhtasar beyanname vermeleri konusunda ayrıca bir düzenlemeye yer verilmektedir. Kurumlar Vergisinde Geçici Vergi oranları % 80 oranında alacaktır. Yani Kurumlar Vergisinin % 20 olarak belirlenmesi halinde, Geçici Vergi bunun % 80 i olarak alınacaktır. Demek ki % 20 nin, % 80 i 16 birim Geçici 81

Vergi alınacaktır. Sonra kurumlarda Geçici Vergide önemli bir düşüş öngörülmektedir. % 30 dan, % 16 ya indirilmesi öngörülmektedir. Yine bir başka değişiklikle tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin veya oy hakkının % 75 ine sahip oluyor. Yurt dışı iştiraklerden elde ettikleri temettüler üzerinden, Türkiye de ödenecek Kurumlar Vergisinden iştiraklerin bulunduğu ülkedeki temettü dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen Kurumlar Vergisi indirilecektir. Burada gördüğümüz gibi bir sınırlama getirmiş Kanun. Diyor ki, Tam mükellef kurumların doğrudan ve dolaylı olarak sermayesinin veya oy hakkının % 75 ine sahipsek biz veya daha fazlasına sahipsek orada ödenen vergileri, burada mahsup etme imkanımız olacak. Bu orana sahip değilsek, bu hakkımızı da kaybetmiş oluyoruz böylelikle. Kurumlar Vergisi yle ilgili olarak ana hatlarıyla yapılması öngörülen değişiklikler bunlar. Ancak şu gün Kurumlar Vergisi, Bakanlar Kurulu na imzaya açılmasına rağmen, üç maddesi boş. Yani bu maddelerden bir tanesi Kurumlar Vergisi oranıdır. Demek Kurumlar Vergisi nin son şekliyle e- limizdeki metinlere göre şekliyle size aktarabileceklerim bunlardan ibaret. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN VEHBİ KARABIYIK Sayın Veysi üstadımıza çok teşekkür ediyoruz. İfade ettiği gibi daha önce Kurumlar Vergisi ile ilgili özel toplantı yapmadık, sayın üstat da bilir. Bugünkü halinde belirlenmiş olan kendi bilgilerini bize naklettiler. Çok teşekkür ediyoruz kendilerine. Ben kaçırmadıysam, konsültasyon galiba yer almıyor, değil mi üstat? DR. VEYSİ SEVİĞ Konsolidasyon konusu çok tartışılıyor. Şu anda boş olan maddelerden bir tanesi de o. Fakat konsolidasyon konusundaki düzenleme, daha önceki tasarıda olan biçimden farklı olarak var. Konsolidasyon bütün sermaye büyüklüğünü dikkate almayı öngörüyorlar. İşte konsolidasyona tabi o- lan bilançodaki, eğer hizmet sektörü varsa, bunu dışında tutmayı düşünüyorlar. Böyle bir görüş var. Boş maddelerden bir tanesi. Fakat Maliye Bakanlığı konsolidasyon üzerinde hayır demiyor ama, bunun yeniden şekillenmesi konusunda şu anda Bakanlar Kuruluna giden tasarı da o. BAŞKAN VEHBİ KARABIYIK Peki, üstat biz buna çıkacak gözüyle bakabilir miyiz? Biz hep bunu konuşuyoruz da, en çok siz de var bilgi. Mükellefe ne diyeceğiz? Çıkacak mı? DR. VEYSİ SEVİĞ Şimdi şöyle bir şey söyleyeyim. Türkiye Odalar Birliği nde bu konu tartışıldı. Sayın Bakan da geldi ve Vergi Konseyi Başkanı mız, Gelir İdaresi Başkanı mız, Müsteşar ımız da bulunuyordu orada. Bu konuda tabii Odaların son derece farklı bakışları oldu. Kurumlar Vergisi Kanunu nda yapılması öngörülen değişiklerde Odaların en büyük tepkisi, Yatırım İndirimi 82

kalkması yönünde oldu ve konsolidasyon çok olumlu karşılandı. Bu konuda yani bir bütün olarak bir grubun ele alınmışlığı çok faydalı görüldü ama, tabii bunun getireceği vergi kaybıyla diğer alanlardan sağlanacak vergi gelirlerinin dengenin bozulmasına da Maliye Bakanlığı hiç böyle müsahamakar bir gözle bakmıyor. Yani her yapılacak düzenleme veya her geçecek düzenlemenin kaybedeceği verginin biraz daha fazlasını toplayabilecek bir başka alan arıyor. Onun için tereddütlere neden oluyor. BAŞKAN VEHBİ KARABIYIK Üstat çok teşekkür ederiz. İlk iki konuşmacımız bölümünü tamamladı. Bunlar bizim aç olduğumuz bilgiler. Kurumlar Vergisinin son hali, Uluslararası Muhasebe Standartları hatırlarsınız bunu daha önceki toplantılarımızda da sizlere aktarmıştık. Bu konuda bütün Yeminli müşavirlik Odaları ortak bir faaliyet içindeyiz. Epey de ilerledi. Muhasebe Standartları konusunda meslek içi eğitimler çok yakın sürede gündeme gelecek. Bizi sayın Başkan son bilgilerle de donattı. Şimdi sözü sayın Süleyman Genç beye vereceğim. Sadece konuyu sınırlamak için biliyorsunuz Menkul Sermaye İradı dedik. Yoksa konuşmacımız, serbest kürsü her konuda söz hakkı var. Ben şimdi sözü sayın Süleyman Genç e bırakıyorum. SÜLEYMAN GENÇ Sayın Başkan, sayın üyeler hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugünkü konuşmamın mevzuu Menkul Sermaye İradı ile ilgilidir. Yeni dönemde beyanla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken noktalara değineceğim. Çünkü menkul sermaye iradı konusundaki düzenlemeler hayli karışıktır. Unutuluyor da. Hem hatırlatmada bulunmak hem GVK nın Geçici 67 nci maddesi hakkında çok özet bir giriş yapmak istiyorum. Geçici 67 nci madde dört sayfadan fazla ve son derece karmaşık. O bakımdan, herhalde uygulama ilerledikçe bu konuları daha detaylı irdeleyeceğiz. Ayrıca Gelir Vergisi Kanununa bağlı olarak çıkarılan ve geçici 67 nci maddeyi açıklayan 257 Sayılı Tebliğ son derece iyi hazırlanmış. Tebliğden yararlanma o- lanağı da var. Bu bakımdan, o bölümü sadece bir anımsama, bir giriş olarak takdim etmek istiyorum. Önce Menkul Sermaye İradı ile ilgili beyan sınırları ve bunlarla ilgili istisna uygulamalarına bir göz atmakta yarar var. Bu bakımdan ben de Gelir Vergisi Kanunu 75 inci maddesindeki sıraya göre ortaya çıkabilecek sorunlara değinerek ilerlemek istiyorum. GVK nun 75 inci maddesine baktığımızda tek başına yeterli olmamaktadır. Aynı Kanunun 22 inci, 76 ncı maddesi, mükerrer 86 ncı maddesi, Geçici 55, Geçici 56, Geçici 59 uncu maddeleri ile geçici 67 nci maddesi de göz önünde bulundurulacaktır. Bilindiği üzere, 75 inci maddenin 1 inci bendi her nevi hisse senetlerinin kar paylarının elde edilmesi ni menkul sermaye iradı sayan bir düzenlemedir. Burada genel prensip, üzerinden vergi kesildiği kabul edilen 2005 yılı hisse senedi kar paylarının yarısı 15 milyar lirayı aşması halinde tamamının beyan edilmesidir. Eğer sınır aşılmıyorsa beyan edilmeyecektir. Gelir Vergisi Kanunu nun Geçici 62 nci maddesine göre 1998 dönemi ve 83

geçmiş dönemlerle ilgili olarak kar dağıtımı gerçek kişiler bakımından beyan dışı bırakılmıştır. Dolayısıyla 1999 ve takip eden yıllarda anonim şirketlerle hisseli komandit şirketler hissedarlarına kar dağıtımı yapılıyorsa, bunu elde eden gerçek kişilerin gelirlerinin yarısı 15 bin Yeni Türk Lirasını aşıyorsa beyan edilecektir. Eğer iradın tutarı 15 bin YTL nin altında ise beyan edilmeyecektir (GVM madde 86). Örneğin; 28.000 YTL hisse senedi kar payı elde eden bir kimsenin bu gelirinin yarısı vergiden istisnadır (GVK madde 22). Kalan 14.000 YTL ise beyan sınırının altında kaldığı için beyan edilmeyecektir. Örnekteki rakamın 32.000 YTL olduğunu varsaydığımızda, bunun yarısı istisna olup kalan yarısı 16.000 YTL beyan edilecektir. Üzerinden vergi kesilmiş olan menkul kıymet yatırım fonları, katılım belgelerine ödenen kar payları da bunlar üzerinde bir kesinti yapıldığı için, beyan edilmeyecektir. Yani bu tür kar payları miktarı ne olursa, olsun beyan dışı kalacak. 75 inci maddenin 2 nci bendine göre, iştirak hisselerinden doğan kazançlar üzerinden vergi stopajı yapılmışsa ve yarısı 2005 yılı itibariyle 15.000 YTL yi geçmiyorsa beyan edilmeyecektir. 15 bin YTL yi geçiyorsa tamamı beyan edilecektir. 75 inci maddenin 3 üncü bendine göre yönetim kurulu başkan ve üyelerine dağıtılan ve üzerinden vergi kesintisi yapılmış bulunan kar paylarının yarısının 15 bin YTL yi aşması halinde beyanı gerekecektir. Bilindiği gibi Gelir Vergisi Kanununun 22 nci maddesine göre tam mükellef kurumlardan elde edilen, GVK nun 75 inci maddesinin 1, 2, 3 numaralı bentlerinde yazılı kar paylarının yarısı gelir vergisinden istisna edilmiştir. İstisna edilen tutar üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılır ve tevkif edilen verginin tamamı, kar payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilir. GVK nun 75/5 inci bende göre, (Döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları irat sayılmamaktadır). Ancak 75/5 de sayılan iratların beyana tabi olup olmayacağı, beyan edilecekse ne kadarının beyan edileceği konusunda farklı düzenlemeler vardır. Birinci durum; Hazine bonosu ve Devlet tahvili faizleri de dahil olmak üzere her nevi tahvil faizleri, Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi yle ve Özelleştirme İdaresi nce çıkarılan menkul kıymetlerin gelirlerine, 76 ncı maddenin 2 nci bendine göre, Maliye Bakanlığı nca ilan edilen bir katsayı uygulanacak ve o kat sayıya göre bulunan rakam indirim olarak bu gelirlerden düşülecek, kalanı beyan edilecektir. Örneğin bir irat sahibinin 2005 yılında 500 bin YTL lik bir tahvil geliri var. GVK nun 76/2 maddesine göre, 2005 yılı için Maliye Bakanlığınca belirlenen indirim oranı olan % 53,7 bu miktara uygulandığında 500 bin YTL 268.500 TYL si beyan dışı kalacaktır. İkinci durum; 26.7.2001-31.12.2005 tarihleri arasında ihraç edilen sadece Devlet tahvili ve Hazine bono faizlerinin 50.000 YTL lik kısmı (200 yılı için bu miktar 171.842 YTL dir) ayrıca beyan dışı tutulacaktır. Örneğimizdeki 500 bin YTL lik tahvil gelirinin herhangi bir tahvil geliri değil 84

26.7.2001 tarihinden sonra ihraç edilen Devlet tahvili geliri veya Hazine bonosu faiz geliri olduğunu varsayalım. Bu taktirde 500 bin YTL lik irattan önce GVK nun 76/2 nci maddesine göre % 53,7 oranında indirim yapılacak, kalan 231.500 YTL den GVK nun geçici 59 uncu maddesinde öngörülen 171.842 YTL lik istisna düşülecek ve bakiye (231.500-171.842=) 59.658 YTL, 15 bin YTL lik beyan sınırını aştığından beyan edilecektir. Örnekten de anlaşılacağı gibi Devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz geliri elde edenlere önemli avantajlar sağlanmıştır. 26.07.2001 den önce ihraç edilen Devlet tahvili ve Hazine bonoları geçici 59 uncu maddedeki 171.842 liralık istisna uygulanmayacaktır. Her nevi alacak faizleri kesintiye tabi olmadığı varsayımı ile beyan edilecek. Onlar için GVK nun 86 ncı maddesine göre 2005 yılı için 800 YTL lik bir istisna var. Bir alacak faizi ödemesi üzerinden ister vergi kesintisi yapılsın ister yapılmasın beyan edilecek miktarı hesaplanırken öncelikle GVK nun 76/2 deki indirim oranı uygulanır. Bu indirim oranı 2005 yılı için % 53,7 dir. Kesinti yapılan alacak faizinin indirimden sonra kalan miktarı 15.000 YTL nin altında ise beyanname ile vergi dairesine bildirilmeyecek, bu miktarın üstünde ise tamamı beyan edilecektir. Üzerinden vergi kesilmeyen bir alacak üzerinden %53,7 oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar 800 YTL nin altında ise beyan edilmeyecek, üstünde ise tamamı beyan edilecektir. Mevduat faizleriyle ilgili: 75 inci maddeni 7 inci bendi mevduat faizlerini düzenlemektedir. Bu bentteki faiz gelirlerinin üzerinden vergi kesilmiş olanlarının tamamı Gelir Vergisi Kanunu Geçici 55 inci maddesinde beyan dışı bırakılmıştır. Hisse senedi ve tahvillerin vadesi gelmemiş kuponlarının satışından elde edilen bedeller üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmış ise 15.000 YTL ye kadar olan kısmı beyan dışı kalıyor. Stopaj yapılmamışsa beyan dışı kalabilecek rakam 800 YTL dir. GVK nun 75 inci maddesinin 12 nci bendi, faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kar payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları ve özel finans kurumlarınca kar ve zarara katılma hesabı karşılığı ödenen kar paylarının menkul sermaye iradı olduğunu tanımlamaktadır. Bu gelirler üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmışsa Geçici 55 inci maddeye göre tamamı beyan dışı kalacaktır. 75 inci maddenin 14 üncü bendinin kapsamında; her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme idaresince çıkarılan menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması karşılığında sağlanan menfaatler (Repo gelirleri) yer almaktadır. Eğer bunlar üzerinden vergi kesintisi yapılmışsa, GVK nun 76/2 nci bendine göre % 53,7 oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar 15.000 YTL yi aşıyorsa beyan edilecektir. Gelelim GVK nun geçici 67 nci maddesine: Geçici 67 nci madde 31.12.2004 tarihi itibarıyla kanunlaşmış ve uygulamasına 1.1.2006 tarihinde başlanacağı belirtilmiştir. Madde Aralık 2005 tarihinde değişikliğe tabi tutularak 01.01.2006 dan itibaren uygulanacak hale getirilmiş oldu. Geçici 85

67 nci madde, yani genel olarak vergilendirilmeyen, ya da önemli kısmı vergilendirilmeyen bir sektörü kapsadığı için sektörden güçlü dirençler o- luşmuştur. Fakat sonuçta bu direnç noktaları aşıldı gördüğüm kadarıyla. Konu en çok borsayı da ilgilendirdiği için, borsada dalgalanmalar olur veya borçlanma faizleri yükselir gibi bazı endişeler oluştu kamu oyunda, zannediyorum endişeler gerçek olmadı. Dolayısıyla yapılması gereken şey geçte olsa yapılmış oldu. Geçici 67 nci madde neyi düzenliyor? Bir kere şöyle diyelim. 67 nci madde bazı kurumlara yaptıkları işlemlerden dolayı yükümlülük getiriyor. Bu kurumlar hangileridir? Bankalar Kanununa göre banka kabul edilen kurumlar veya kuruluşlar, 2499 sayılı SPK mevzuatına göre aracı kurum sayılanlar. Saklama kuruluşları ve Takas Bank gibi aşağı yukarı dört mükellef grubu var. Maddenin ana teması, bir takım kişilere sağlanan gelirler üzerinden stopaj yapmaya dayalı. Her ne kadar geliri elde eden bakımından beyanla ilgili bir düzenleme içeriyorsa da sınırlı durumlar için söz konusu. Ama düzenlemenin amacı stopajla bazı vergileme sorunlarını tamamen ortadan kaldırmaktır. Bankalar ve aracı kurumlarla ilgili tanımlamaya gerek yok. Saklama, Takas Bank veya merkezi kayıt kuruluşları ne işe yaramaktadır. Biliyorsunuz borsada işlem gören kıymetlerin fiziki olarak varlıklarının saklanması önemlidir. Geçmiş uygulamalarda bu konuda bir boşluk vardı ve ortaya büyük suistimaller çıkmıştı. Bazı insanlar dolandırıldı. Bunları engellemek için, borsada işlem gören menkul kıymetlerin bir yerde muhafazası veya orada fiziki olarak saklanması için kurulmuş bir kurumdur Takas Bank. Ancak Takas Bankın stopajla ilgili omurganın içinde yeri çok az. Aslında ona sorumluluk konusunda fazla bir iş verilmemiş. Esas işlev banka veya aracı kurumlara verilmiş. Bir de saklama kuruluşları diye kuruluşlar var. Bunlar da Takas Bank gibi, özel olarak saklama hizmeti veren kuruluşlardır. Yani borsada işlemde bulunan bir oyuncu hisse senetlerini Falan özel bir saklama kurumu var. Ben orada muhafaza edilmesini istiyorum. diyebilir. Bu da mümkün yasalara göre. O kuruluşlar da Özel Saklama Kuruluşu olarak tanımlanmaktadır. Onlara da çok iş düşüyor. Çünkü genellikle yabancıların borsa işlemlerinde böyle özel saklama kuruluşlarını görevlendirdiği, güvendikleri saklama kuruluşlarını görevlendirdiklerini biliyoruz. Bu kurumların, yukarıda saydığım dört kurumu kastediyorum stopaj yapma sorumluluğu mevcuttur. Aslında Takas Bankı bunların içine genelde dahil etmememiz gerekir. İstisnai olarak bu üç kurumun dışında kalan bir işlem olmuşsa ve Takas Banka işin içinde ise, örneğin kaydından olan bir hisse senedinin getirisi olabilir. Başka aracı kurumlar vasıtasıyla değil de doğrudan doğruya Takas Bankta iken getiri sağlanmışsa, o getiri üzerinden Takas Bankın bir stopaj yükümlülüğü var. Yoksa Takas Bank normal olarak stopaj işlemlerinin tamamen dışında tutulmak istenmiştir. Çünkü Takas Bankın işlevine uygun değil stopaj sorumluluğu. Bu mülahaza ile Takas Bank tamamen devre dışı bırakılmak istenmişse de istisnai durumlar bunu engellemiştir. Kesinti matrahının konusuna gelince; Yani borsada ne gibi işlemler yapılıyor ya da menkul kıymetler üzerinde ne gibi işlemler oluyor ki, ortada bir matrah doğuyor ve bu vergileniyor. Kısaca matraha konu işlemleri dört grupta sayabiliriz. 86

Yukarıda saydığımı kurumların alım satımda aracılık ettikleri menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının alış satış bedellerinin arasında ortaya lehe bir fark çıkabilir. İkinci bir işlem türü; Aracılık ettikleri menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının alış ve itfa bedelleri arasında olumlu bir fark çıkabilir. Üçüncü bir durum; Menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının tahsiline aracılık ettikleri bu kıymetlerin dönemsel getirileri olabilir. Yani bunlar sorumlu tutulan kuruluşların ellerinde iken dönemsel getiriler olabilir. Ayrıca aracılık ettikleri menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının ödünç işlemlerinde kullanılması sonucunda ödünç verenin lehine bazı farklar doğabilir. O farklar da stopaj matrahının içine giriyor. Tabii stopaj matrahından istisna edilen gelirler de var maddede. Kısaca onlara da bir değineyim isterseniz. Mesela Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan Menkul Kıymet Yatırım Fonları Katılım Belgelerinin ilgili fona iadesinden elde edilen gelirler, gelir vergisi stopajının dışında tutulmuştur. Menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin alım satımından elde edilen gelirler de bu kapsamdadır. Hazine tarafından yurt dışına ihraç edilen menkul kıymetlerin alım satımından doğan gelirler ile tam mükelleflere ait olup İMKB de işlem gören ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulanların elden çıkarılmasından sağlanan hisse senedi kar payları istisna kapsamındadır. Başka istisnalar da var ama, onlara girersem konu uzayacak. Stopaj matrahına biraz önce söylediğim şeyler dahil ediliyor. Ayrıca bazen komisyon iadeleri de yapabilir aracı kurumlarca. Diyelim ki, şu kadar ciro yaptığınız için ödediğiniz komisyonlarınızdan şu kadarını geri veriyoruz. Bu da stopaj matrahına girecek. Ama bu gelirlerin elde edilmesi için bazı giderler de oluyor. Komisyon gibi, Banka Sigorta Muameleleri Vergisi gibi. Bunlar da indirim olarak dikkate alınacak stopaj matrahı hesaplanırken. Menkul kıymetin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Diğer sermaye piyasası araçları konusu da önemli. Diğer sermaye piyasası araçları kavramından şunu anlamımız gerekiyor. Türkiye de ihraç edilmiş ve SPK da kayda alınmış kıymetler, Türkiye de kurulu menkul kıymet ve vadeli işlem ve opsiyon borsalarında işlem gören menkul kıymetler, diğer sermaye piyasası araçları, Hazinece ve diğer kamu tüzel kişilerince ihraç edilecek her türlü menkul kıymet ve sermaye piyasası araçları. Bunlar diğer sermaye piyasası araçları arasında. Para ve sermaye piyasası aracına kıymetli maden, döviz alma, satma, değiştirme, hak ve hükümlülüğü veren vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri de girmektedir. Matrahı biraz önce söylemiştim. Kesinti oranı prensip olarak % 15 dir. Yalnız Türkiye de kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında 2006 yılı işlemlerinde elde edilen kazançlarda kesinti oranı, sadece 2006 yılında sıfır oranındadır. Bu tabii değişebilir veya 2007 de de devam edebilir. Şimdi burada akla gelebilecek bir çok sorunun cevaplandırılması gerekmektedir. Bir işlem yapıyorsunuz, kar ettiniz, bir işlem yapıyorsunuz, zarar ettiniz. Ne bileyim, değişik işlemler yapıyorsunuz. Şimdi bu kar ve 87

zararların birbirleriyle mahsubu mümkün mü? Hani hangi kar, hangi zararla mahsup edilebilir? Ya da hangi zarar, hangi kardan düşülebilir? gibi sorular var. Bunlara da kısaca değinmek istiyorum. Bir kere stopaj için dönemsellik ilkesi getirilmiştir. Yani bugün bir işlem yapılmış kar elde edilmiş. Ama bir ay sonra yapılan işlem zarar etmiş olabilir. Bu bakımdan burada vergi idaresine çok işlem yüklememek için, Kanunda üçer aylık beyan dönemleri ihdas edilmiştir. Yani yılda dört kere, üçer aylık dönemlerle stopajı yapan banka, aracı kurumlar ve saklama kuruluşları beyanname vereceklerdir. Diğer bir anlatımla muhtasar beyanname ile beyan edip, stopajları Maliyeye yatıracaklar. Beyan dönemleri Ocak-Mart, Nisan-Haziran, Temmuz-Eylül, Ekim-Aralık şeklinde belirlenmiştir. Her dönemi takip eden ayın 21 inci günü beyanname verilecek, 26 ncı günü de vergiler ödenecek. Sadece istisnai olarak bir seferliğine yabancı yatırımcılara hizmet veren özel saklama kuruluşları, 2006 yılının ilk iki dönemi, yani Ocak-Mart, Nisan- Haziran dönemini tek dönem olarak Temmuz un 20 sinde beyan edecek ve 26 sında vergisini ödeyeceklerdir. Prensip olarak bu şekilde stopaja tabi tutulan iratlar kişilerce beyan edilmeyecektir. Tabii bütün bu konuştuklarımız kurumların aktifinde yer alan kıymetler için stopaj bakımından geçerli olmakla beraber beyan dışı kalmaları söz konusu değildir. Kurumlar stopaja tabi bu gelirlerini diğer stopaja tabi gelirleri gibi beyan edecek ve kesinti yoluyla ödedikleri vergileri, hesaplanan vergilerinden indirebileceklerdir. Yani kurumlar için beyan istisnası söz konusu değil. Geçici 67 nci madde kapsamına giren gelirler ile oluşan zararların birbirine mahsubu bazı koşullara bağlı bulunmaktadır. Aynı tür menkul kıymetlerin kar ve zararları birbirinden mahsup edilebilecektir. Diyelim üç menkul kıymet türü var. Bu türlerin ne olduğunu biraz sonra belirteceğim. A, B, C diyelim. A daki zararı C den, ya da C deki zararı B den mahsup etme imkanı yok. Kendi içinde bir mahsup kuralı getirilmiş. Aynı tür kıymetler içinde. Şimdi bu aynı tür kıymetten ne anlamamız gerekir? Bunu da kanun şöyle belirlemiştir. Birinci gurup; Sabit Getirili Menkul Kıymetler ve Diğer Sermaye Piyasası Araçları. Bir kıymet sabit getirili ise, ne getireceği belli ise o bir grup sayılıyor. Bu tanımın içine tahvil geliri girebilir, hazine bonosu geliri girebilir, özel tahvillerin getirileri girebilir. İkinci bir grup, Değişken Getirili Menkul Kıymetler ve Diğer Sermaye Piyasası Araçları. Buradaki kıymetler değişken getirilidir. Üçüncü gruptakiler vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden doğan getirilerdir. Sabit getirili bir menkul kıymetin satımından doğan zararı, değişken getirili bir kıymetin satışından elde edilen kara mahsup edemiyorsunuz. Her üç gurup kendi içindeki işlemlerden oluşan kar/zararların birbirinden mahsup edilmesi olanağına sahiptir. Bu konuda çok itirazlar olmuş. Yani bunları ayırmaya ne gerek var diyenler olmuştur. Diğer bir anlatımla işlemler gruplandırılmaksızın birbiriyle kar zarar mahsubuna konu edilebilsin denmiştir. Ancak itirazlar yasallaşma sürecinde dikkate alınmamıştır. Son olarak biraz evvel de söylediğim gibi, stopaja tabi menkul kıymetler bakımından kişiler için özel veya münferit beyanname vermesi gerekmiyor. Keza tam mükellef gerçek kişiler için yıllık beyanname verilmesi 88