editör Selam ile, Yasemin GÜNGÖR



Benzer belgeler
tellidetay.wordpress.com

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Cumhuriyet Halk Partisi

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

10SORUDA AİLE SİGORTASI

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

nevi den ( Mes 9şirli) r H i k â y ele

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum.

4. Habib-i Neccar Hz. Anma Etkinlikleri

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

MİLLİ İTTİFAK BASIN'LA BİR ARAYA GELDİ

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

Azrail in Bir Adama Bakması

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Ben Allah ın (cc) kitabıyla kendini keşfeden ve O nunla bir anlam ifade eden her insan gibi, Eşref-i Mahlukat bir varlığım.

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

Yeryüzünde Çocuklar. Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz.

Cumhuriyet Halk Partisi

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA...

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

TÜRKİYE DE BAĞIŞÇILIĞIN DURUMU

KLÜ DEN SAGLIK OKURYAZARLIGI EGITIM SEMINERI

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Cumhuriyet Halk Partisi

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Transkript:

editör Selam ile, 2015 yılının ilk çeyreğini bitirirken baharın ve SENCE nin yeni sayısını size sunabilmenin coşkusu yaşıyoruz. Umudumuz yeni yılla beraber emeğin ve özellikle kamu çalışanının değer bulduğu, bunun ötesinde memleketin huzur bulduğu güzel günleri hep birlikte görebilmektir. Yasemin GÜNGÖR 2015 Yılı tarihimizin şanlı bir destanının, İstiklal Mücadelesi ve Kurtuluş Savaşının önsözü niteliğinde olan Çanakkale Savaşlarının ve Türk ün unutulmaz zaferinin 100. Yılıdır. Bu nedenle Çanakkale Zaferimiz ilk sayfalarımızı süsledi. Ramazan Durmuş, bize Anzak Ömer in hikâyesini anlattı. Asırlık bir iftirayı da Yusuf Sarınay Ermeniler neden tehcir edildi? sorusuyla açığa çıkardı. Çocuklarımız kaybolmasın derken; geleceğimize yönelik tehditlere karşı uyanalım ve uyandıralım istedik. Adalet olmadan her şey anlamını yitireceğinden hareketle Fahrettin Yokuş Adalet mülkün temelidir ilkesini hatırlattı. SENCE nin bu sayısında Agah Oktay Güner konuğunuz oldu ve israf üzerine değerlendirmelerini paylaştı. Başka bir konuğunuz da Mehmet Arifler, bizden biri olarak şiirleriyle geldi. Süleyman Güngör, toplumsal yozlaşmanın bir boyutuna değinerek İslam güzel ahlaktır yazısı ile Türk edebinin temellerini yazdı. Bu sayımızda güvenlik sorununa iki ayrı noktadan yaklaştık: Büro çalışanlarında iş sağlığı ve güvenliği riskleri ve Ev kazalarına karşı güvende olmanın yolları. Türkiye Kamu-Sen Kadın Komisyonları olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde yuvarlak masa toplantısı düzenledi. Sonuç bildirisini de sayfalarımıza taşıdık. Didem Önder iki yazı ile sayfalarımızda yer aldı: Destanlarda kadınlarımız ve Kamu binalarında mimari. Mustafa Yiğit, Karacaoğlan ve Pir Sultan Abdal gibi Türk dilinin ve edebiyatının temel taşlarının tozunu bizim için temizledi. Kuşçuların dünyalarına SENCE bir pencere açtı. Berk Sencer Güngör, Mangala: Türk strateji ve zeka oyunu yazısı ile bize kaybolmaması gereken bir değeri tanıttı. Yunus Şevki Kibar Kent kültürü nü yazdı ve Son Umut filminin eleştirisini yaptı. Ahmet Demirci nin Türkiye de kadın olmak yazısı ile kadınların sorunlarını ele aldık. Ramazan Durmuş, Ankara nın tarihinden bir sayfa açarak Unutulan Karargahtepe yi gündemimize taşıdı. Dilek Kapdağ, bu sayımızda ağız tadınız daimi olsun dilekleri ile Brüksel lahanalı top köfte yi tarif etti. Keyifli okumalar dileyerek yeni sayımıza kadar sağlıkla kalın.

İÇİNDEKİLER Türk Büro-Sen Adına Sahibi Fahrettin YOKUŞ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cafer SEÇER Editör Yasemin GÜNGÖR Yayın Kurulu Nejla ÖKSÜZ Dr. Süleyman GÜNGÖR Yunus Şevki KİBAR Mustafa YİĞİT Ahmet AZİZOĞLU Ülkü DAVUTOĞLU Ali KARADENİZ Banu KIRAN Ramazan DURMUŞ Yönetim Yeri Talatpaşa Bulvarı No:160 06590 Cebeci / ANKARA Tel: 0.312 424 22 11 4 1915 ten 2015 e ÇANAKKALE 4 8 12 14 Bir Asır İmanın ve Aldananların Hikayesi Geleceğimiz, Çocuklarımız KAYBOLMASIN Asla Benim Başıma Gelmez Demeyin! Allah için adaleti ayakta tutup, gözeten şahitler olun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe götürmesin... (Maide Suresi 8. Ayet) Agah Oktay GÜNER le İSRAF ÜZERİNE 8 Reklam Rezervasyon Tel: 0.312 434 04 12 Faks: 0.312 434 04 13 Yapım Alban Tanıtım Ltd. Şti Tunalı Hilmi Cad. Büklüm Sk. No 45/3 Kavaklıdere/ANKARA Tel: 0.312 430 13 15 www.albantanitim.com.tr 20 Türkiye bugün israf ekonomisini bütün boyutlarıyla yaşıyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse, israf ekonomiyi aşmış, topyekûn devlet varlığımıza kasdeder hale gelmiştir. İslam Güzel Ahlaktır Güncel Türk toplumunun yaşadığı hale ahlak noktasından bakılınca yozlaşma, eski tabirle tefessüh, tabiri çok yakışmaktadır. 14 Baskı Ozyurt Matbaacılık Ltd. Şti. Süzgün Sokak No:8 İskitler/ANKARA Basım Tarihi Mart 2015 20 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın (Dört ayda bir yayımlanır.) Yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir. ISSN: 2147-7329 Bu dergi Türk Büro-Sen tarafından ücretsiz dağıtılmaktadır.

24 Büro Çalışanlarında İş Sağlığı ve Güvenliği Riskleri 24 28 Ofis bir şirketin işlerini yürüttüğü genelde bir bina veya binanın bir kısmını ifade eden yer olarak tanımlanmaktadır. Ofis ortamında çalışma genelde temiz, kolay ve güvenli olarak bilinir. 28 Destanlarda Kadınlarımız Bamsı Beyrekleriz... Banu Çiçekler düşlerimizdir. 36 Ev Kazalarına Karşı Güvende Olmanın Yolları 36 44 Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre kaza nedeniyle ölüm vakalarının dörtte biri evlerde meydana gelmektedir. 44 Güzelin Peşinde Bir Karacaoğlan Gözel ne gözel olmuşsun, görülmeyi görülmeyi 48 MANGALA Türk Strateji ve Zekâ Oyunu Tarihi araştırmalar Mangala Oyunu nun Sakalar, Hunlar ve Göktürkler döneminde oynandığını göstermektedir. 48 52 52 Kuşları İçin Evini Satan, Mahallesini Değiştiren Adamlar Kuşçular 54 58 Biz onları pek tanımıyorduk, taa ki Deli Yürek dizisin- deki Sendee Hazreti Hüseyin mayası va Yusufuum, zalımlala savaşmak senin kaderin diyerek bizlerin gönül telini titreten, çatıda demlediği çayla içimizi ısıtan Kuşçu karakteriyle tanıdık... Sivas ellerinde yüzyıllardır çalınan saz Pİr Sultan Abdal Ak saçlı, aksakallı bir adam; başındaki kızıl sarığıyla, dörtlükler eşliğinde kurulu düzene, haksızlıklara karşı başkaldırıyordu. Türkiye de KADIN Olmak... Kadın olmak bütün dünyada çok ZOR, Türkiye de ve bölgemizde çok daha ZOR... 54 58

SENCE 1915 ten 2015 e ÇANAKKALE Bir Asır Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. Mustafa Kemal ATATÜRK 4 www.sencedergisi.com

İmanın ve Aldananların Hikayesi Ramazan DURMUŞ Gazeteci Anzak Ömer Tarih Çanakkale, dillerden düşmeyen destan... 1915 ten 2015 e tam bir asır geçti... Kapkaranlık tarih kıvılcımları arasında Çanakkale de tartışılıyor hala... Ama birileri 1915 Çanakkale sinin bir daha dönmemek üzere gidenlerin kanlarıyla yazdıkları tarihi konuşacağına zihin bulandırmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Gidip de dönmeyenlerin hikayesi elbette Çanakkale... Türk ün yetişmiş insan gücünün, o büyük asil ruhun Haçlı Orduları karşısında vatan için şahadete kavuştuğu asrın savaşı... Ne diyor Mehmet Akif; Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar. Bu yazıda en şerefli kahramanlarımızı, Çanakkale Şehitlerimizi sizlere hatırlatmak için buradayız. 1915, Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti dünyanın en büyük devletleri ile mücadele ediyor. İngiltere, Fransa ve Rusya beraberinde getirdikleri binlerce kandırılmış sömürge askeriyle asrın Haçlı Seferinde... Hedef belli; Türk milleti bu topraklardan atılacak. Öyle ya; gemileriyle, toplarıyla ve tüfekleriyle gelenler, Türk ün azminden ve imanından bi haber... Ne acıdır ki, günümüzde Çanakkale anmalarına baktığımızda, İngiliz oyunuyla taa Avustralya dan gelen kandırılmış insanların yakınlarının etkinlikleri, bizim kutlamalarımızı gölgede bırakıyor. Hürriyet aşkının sömürge yanlılarına tokat gibi cevap verdiği Çanakkale nin yıldönümünde, Türk e kurşun sıkmanın, kandırılmışlığın pişmanlığını, pazusundaki Türk bayrağı dövmesi ile gideren bir Anzak ın, Anzak Ömer in hikayesini dikkatlerinize sunmak istedik. Anzak Ömer in hikayesi, 1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD ye giden Dr. Ömer Muşluoğlu Beyin, görev yaptığı hastanede başından geçen çok enteresan bir hadise... Şöyle anlatıyor bu hikayeyi: Amerika ya gittiğim ilk yıllar.. New York da Medical Center Hospital da görev almıştım. Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorları hemen hasta muayenesine, tedavisine vermiyorlar. Vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi işler... Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahminen yetmiş beş yaşlarında... -Kan vereceğim, kolunuzu açar mısınız? dedim. Adamcağız kanserdi ve aynı zamanda kansızdı. Kolunu açtım, baktım pazusunda bir Türk bayrağı dövmesi... Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim: -Siz Türk müsünüz? Kaşlarını yukarıya kaldırarak Hayır manasında bir işaret yaptı. Ama ben hala merak ediyorum. Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir? -Aldırma öylesine bir şey işte, dedi. Ben yine ısrarla: -Fakat benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım... SENCE 2015 Sayı 7 5

SENCE Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu: -Siz Türk müsünüz? -Evet Türk üm... İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı. Anlatmaya başladı: -Yıl 1915 Çanakkale diye bir yer var, Türkiye de. Orada savaşmak üzere bütün Hristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben, Avustralya Anzaklarındanım. İngilizler bizi toplayıp, dediler ki: -Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda. Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemli. Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına katıldık. Beynimizi yıkayan İngilizler Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale ye sevk etti. Bizi gemilere doldurup Mısır a getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da alıp Çanakkale ye getirdiler. Geceyi Gündüze Çeviren Gülleler Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler, suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler gibi geceyi gündüze çeviriyordu. Her taarruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer bu barbarlıktan değil, kalplerindeki vatan sevgisindenmiş... Karaya çıktık; taarruz edeceğiz ama Türkler bizi püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz, bizi gene püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz. Yediği Dipçikle Gerçeği Öğreniyor Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim. Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl korktuğumu anlatamam. İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmıyorlar, yaralarımı sarmışlar. İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şok olmuştum doğrusu. Dedim ki kendi kendime: -Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler, ama öldürmüyorlar... Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Hal- Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ, Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ. 6 www.sencedergisi.com

buki beni cephenin gerisine götürdüler. Türkler biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla Yazıklar olsun bana dedim. Böyle asil insanlarla ben niye savaşıyorum, niye savaşmaya gelmişim? Bu İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış, diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam diye düşündüm durdum günlerce. Nihayet bizi serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. Memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte... Devam ediyordu konuşmasına Anzak: -Talihin cilvesine bakın ki, o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarf eden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden bir Türk... Ne garip değil mi? Avustralya dan Amerika ya gelirken bir Türk le karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle inanıyorum. Peşinden nemli gözlerle: -Bana adınızı söyler misiniz? dedi. Ömer cevabını verdim. Merakla tekrar sordu: -Peki niçin Ömer ismini vermişler sana? -Babam Müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş. -Senin adın Müslüman adı mı? -Evet, Müslüman adı deyince yüzüme baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: -Benim adım şimdiye kadar Josef Miller idi, şimdiden sonra Anzak Ömer olsun. - Olsun dedim. Şaşırdım, nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o bunu hep düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için gerçekleştirememiş. - Tabii, Müslüman olmak çok kolay dedim. Sonra kendisine imanın ve İslam ın şartlarını anlattım, kabul etti. Hem kelime-i şahadet getiriyor, hem de ağlıyordu. Mırıldandı: -Siz Müslümanlar tespih çekersiniz, bana da bir tespih bulsan da ben de yattığım yerden tespih çekerek Allah ımı ansam olur mu? Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Hemen bir tespih bulup kendisine getirdim. Hasta yatağında tespih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti. -Beni yalnız bırakma, olur mu? dedi. -Ne gibi Ömer amca diye sordum. Şöyle dedi: -Ara sıra gel de bana İslamiyet i anlat! Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor. O günden sonra her gün yanına gittim, bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum, hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum; Doktor Ömer, lütfen 217 numaralı odaya gidin! Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tespih, açık duran sol kolunun pazusunda Türk bayrağı dövmesi, göğsünde imanı ile koskoca Anzak Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum, kendisine kelime-i şahadet getirttim, o şekilde kucağımda ruhunu teslim etti. Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu. Ne yalan söyleyeyim, ağladım. Madem ki; düşünceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve adil Türkler var, üzerinde hakikatin, adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü bir güneş ülke neden vücut bulmasın... Tarih - Peki doktor, beni Müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu? SENCE 2015 Sayı 7 7

SENCE Geleceğimiz, Çocuklarımız KAYBOLMASIN Yasemin GÜNGÖR Kanayan yaramız kaybolan şahıslar ve bunların başında yer alan çocuklarımız. Kayıp çocukların sayılarına dair veriler kurumdan kuruma değişmekte. Türkiye İstatistik Kurumu 2008-2011 yılları arasında kaybolan çocuk sayısı 27 bini geçti derken, İçişleri Bakanlığı Ocak 2015 verisine göre ise çocuk yetişkin toplam 20 bin 629 sayısını vermekte. Buna karşılık Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği (YAKAD) kayıp çocukların sayısının 30 binden fazla olduğunu söylemekte. Tüm bu rakamların ortak noktası, kaybolan çocukların sayısındaki büyük artış Türkiye İstatistik Kurumu nun, 81 ilde gerçekleştirdiği araştırmanın Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuklar adlı raporuna göre; 2008-2011 yılları arasında kaybolan çocuk sayısı 27 bini geçti. Bunların 16 bin 289 u kız çocuğu. Araştırmanın bir diğer dikkat çekici sonucu ise kurumlardan kaçan çocuk sayısı, son 4 yılda 3 bin 227 iken, bunların bin 620 sini de kızlar oluşturuyor. Peki Çocuklarımız Neden Kayboluyor? YAKAD verilerine göre evden kaçmak dışında çocukların kaybolmalarının sebebi şu şekilde sıralanıyor; zeka geriliği ve benzeri durumlar, trafik kazaları, doğal afetler, evlat edinme, fuhuş yaptırma, organ ticareti ve dilendirme. 8 www.sencedergisi.com

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLAR İÇİN 10 ALTIN KURAL Güncel Çocuklarınıza sakıncalı yerler hakkında bilgi verin. Issız sokaklar, inşaat ve terkedilmiş yerlere gitmemeleri gerektiğini öğretin. (T.C İçişleri Bakanlığı KİHBİ Dairesi Başkanlığı verisidir.) Çocuklarınıza tanıdıkları bir kişiyle bile olsa hiçbir yere sizin onayınız olmadan gitmemesi gerektiğini öğretin. ASLA BENİM BAŞIMA GELMEZ DEMEYİN! Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, çocuk kaybolmalarına karşı alınabilecek basit önlemleri hatırlatmak, kamuoyu duyarlılığını artırmak, ailelerin bilinçlenmesini sağlamak ve çocuklarda farkındalık yaratmak amacıyla YAKAD ve STRÖER Kentvizyon ile Çocuklarımız Kaybolmasın projesini başlattı. Bu kampanya, okul öncesi çocukların ve okul çağı çocukların kaybolmalarını önlemek ya da en aza indirmek amacıyla geliştirilen 10 Altın Kural uygulamasından oluşuyor. Bütün bunlara rağmen çocuğunuz kaybolduysa ve bulunamadıysa yapılacak araştırmalarda kullanılmak üzere çocuğunuzun saç fırçaları ve saç tutamları, diş fırçaları, tırnak makası gibi üzerinde biyolojik izlerin bulunabileceği eşyalarını DNA testi yapılması amacıyla saklayın. Doç. Dr. Cengiz ÖZBESLER e Kulak Verelim Çocuklara bir yerden bir yere gitmeleri gerektiğinde, örneğin okul servisinden eve, evden okula, okulda spor salonuna, soyunma odalarına vb. grup halinde birkaç çocuk bir arada gidip gelmeleri, oyun ortamlarında oynarlarken de yine gruplar halinde oynamalarının öğretilmesi önemlidir. Çünkü zarar verecek olan kişiler genellikle yalnız olan çocuklara yönelmektedir. Çocukları okula getirip götürme ve okul dönüşü onları karşılamada birbirlerini iyi tanıyan komşular işbirliği ve dayanışma içerisinde dönüşümlü olarak hareket edebilirler. Bu konuda okullarda anne babalar bilgilendirilebilir. Çocuklarınıza tanımadıkları kişilerden yiyecek, içecek, ilaç gibi maddeler almaması gerektiğini öğretin. Çocukalarınıza sesin bir imdat çağrısı olabileceğini öğretin. Zor durumlarda bağırarak yardım istemesini öğretin Çocuklarınıza adını, soyadını, aile bireylerinin ad, soyad ve adresini öğretin. Kimlik bilgilerini yanında taşımasını sağlayın. Çocuklarınıza evde yalnız kaldıklarında tanımadıkları kimseye kapıyı açmamalarını öğretin. Çocuklarını parkta ya da dışarıda oyun oynarken sürekli izleyin. Çocuklarınıza güvenlik görevlileri, polis, jandarma gibi güvenebilecekleri kişileri ve okul, hastane, karakol, cami gibi yardım isteyebileceği yerleri öğretin. Çocuklarınıza kaybolduklarını farkettiklerinde oldukları yerden uzaklaşmaması gerektiğini anlatın. Çocuklarınızı birine emanet etmek zorunda kaldığınızda sürekli o kişiyle iletişimde kalın. SENCE 2015 Sayı 7 9

SENCE Ebeveynlerin her zaman çocuklarının nereye gidip geldiklerini, ne zaman gelip gideceklerini, mutlaka bilmeleri ve izlemeleri gerekiyor. Hatta çocuklar bilinen tanınan bir yetişkin ile bir yere gidip gelecekse bile, anne babalar mutlaka bu durumdan haberdar olmalıdırlar. Eğer çocuk bir arkadaşının evine gidecekse ve orada bir süre arkadaşı ile zaman geçirecekse, ders çalışacak veya birlikte oyun oynayacaklar ise, her iki çocuğun annesi bunu karşılıklı olarak yüz yüze konuşmalı ve sonra izin vermelidirler. Çocukların daha sonra o evden izinsiz ayrılmalarına ve denetimsiz bir biçimde dışarıya oyun oynamaya ya da zaman geçirmeye çıkmalarına müsaade edilmemelidir. Ancak evden bir yetişkinin çocuklar dışarıya çıktığında veya oyun oynarlarken onları izleyeceğine ilişkin karşılıklı bir plan yapılabilir. Çocuklar eve yakın bölgelerde oyun oynuyorlar ya da bisiklete biniyorlarken bir yabancı onları rahatsız ettiğinde veya kendilerini tehlikede hissettiklerinde, hemen ulaşabilecekleri güvenli yerleri (okul, kütüphane, banka vb.) ve güvenebilecekleri kimseleri daha önceden belirlemeli ve çocuklarla hemen o güvenli yere gitmeleri konusu önceden konuşulmalıdır. Yine aynı biçimde çocuk okuldan gelip, okul servisinden indiğinde servis görevlilerinin çocuğun eve girdiğinden veya evden bir yetişkinin yanına ulaştığından emin olana kadar çocuğu izlemeleri önemlidir ve bu konularda okul servis görevlilerinin bilgilendirilmesi yararlı olur. Ayrıca çocuğa herhangi olumsuz bir durum karşısında, o anda evde kimse olmadığında, korkmadan, paniğe kapılmadan yakın civarda ulaşabileceği güvenli kişiler ve ortamlarla ilgili olarak önceden mutlaka bilgi verilmelidir. (örneğin varsa eve yakın bir banka ve güvenlik görevlisi, her zaman evde olabilecek tanıdık güvenilir komşular vb.) Hatta her ihtimale karşı aile bu kişilere hem kendi telefonunu vermeli, hem de önceden belirlenen bu güvenilir kişilerin telefon numaralarını almış olmalıdır. Böylece anne ya da baba evde olamadığında, çocuğunun nerede olduğunu kolayca ve hızlı bir biçimde öğrenebilecektir. Tanınmayan kişilerle iletişim, onların bir şey sormaları vb. konularla ilgili çocuklarla önceden mutlaka konuşulmalı, bu tür kişilerin onlardan bir şeyler isteyebileceği, kendini acındırarak çocuklara yaklaşabileceği, bir yere gitmeleri konusunda yardım etmelerini isteyebileceği vb. konularda çocuklar önceden mutlaka bilgilendirilmelidirler. Çocuğunuzla Konuşun ve Dinleyin 10 www.sencedergisi.com

Böyle durumlarda çocuğun o ortamdan uzaklaşmaya çalışması ve önceden anne babası ile belirledikleri güvenli yerlere doğru gitmeye çalışması öğretilmelidir. Çocuğun tanımadığı kişi çocuğa doğru yürüdüğünde, ona dokunması ya da onu tutmaya çalışması gibi durumlarda çocuğun çığlık atması, HAYIR diye bağırması ve hemen uzaklaşmaya çalışması öğretilmelidir. Bunlara ek olarak çocuklar hangi tanımadıkları yetişkinlerin onlar açısından güvenilir olduğunu bilmelidirler. Çocuklara; polis memurları, çocuklu anneler, öğretmenler, okul yöneticileri, üniformalı postacılar gibi yetişkinlerin genellikle güvenebilecekleri kişiler olduğu öğretilebilir. Çocuğa ihtiyacı olduğunda böyle yetişkinlerden yardım isteyebileceği konusunda önceden bilgi verilmelidir. Anne babalar çocukları ile ve zaman zaman çocukla iletişim kurması gereken yetişkinlerle aralarında önceden birkaç kod kelime belirleyebilirler. Bu kelimeler yabancı kimselerin kolayca tahmin edemeyeceği, anlayamayacağı türden kelimeler olmalıdır. Belirlenen bu kod kelimeler sık sık yenilenmelidir. Çocuğun yetişkinler tarafından bir yerden alınıp bir yere ulaştırılması gerekiyor ise kendisini almaya gelen yetişkin ile bu kod kelime üzerinden iletişim kurması ve gelen kişi bu kelimeyi bilmiyorsa kesinlikle onunla gitmemesi gibi planlar yapılabilir. Çocuğun ismini ve ailesinin isimlerini bilen yabancıların eğer daha önce aralarında kararlaştırdıkları kod kelimeleri bilmiyorlarsa muhtemelen güvenilir olmayacağını da çocuklara hatırlatmak gerekmektedir. OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARI İÇİN 10 ALTIN KURAL Çocuklarınıza sakıncalı yerler hakkında bilgi verin. Issız sokaklar, inşaat ve terkedilmiş yerlere gitmemeleri gerektiğini öğretin. Çocuklarınıza tanıdıkları bir kişiyle bile olsa hiçbir yere sizin onayınız olmadan gitmemesi gerektiğini öğretin. Çocuklarınıza internet ve sosyal medya ortamında tanımadığı kişilerle fotoğraf, adres, okul ve şahsi bilgileri paylaşmamalarını öğretin. Çocukalarınıza sesin bir imdat çağrısı olabileceğini öğretin. Zor durumlarda bağırarak yardım istemesini öğretin Çocuklarınıza adını, soyadını, aile bireylerinin ad, soyad ve adresini öğretin. Kimlik bilgilerini yanında taşımasını sağlayın. Çocuklarınıza evde yalnız kaldıklarında tanımadıkları kimseye kapıyı açmamalarını öğretin. Çocuklarını parkta ya da dışarıda oyun oynarken sürekli izleyin. Güncel Çocuklara zarar verebilecek güvenilmeyen yetişkinlerin kullandıkları tuzaklar da öğretilmelidir. Örneğin yabancı yetişkinin bir hayvanını kaybettiğini söylemesi ve çocuğun onu bulmasına yardım etmesini istemesi, bir yerden bir yere gitmek için yol sorması, (çocuğa yaklaşmak ve onunla iletişim kurmak amaçlı), güvensiz yetişkinlerin çocukların ve ailelerinin isimlerini, aileleri ile ilgili bazı bilgileri bildikleri görülmektedir. Güvensiz yabancı kişiler bu bilgilerle ailesinin tanıdığı birisi olduğuna dair çocuğa güven vermeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle sosyal medya ortamlarında bu tür bilgilere kesinlikle yer vermemek çok önemlidir. Çocuklarınıza güvenlik görevlileri, polis, jandarma gibi güvenebilecekleri kişileri ve okul, hastane, karakol, cami gibi yardım isteyebileceği yerleri öğretin. Çocuklarınıza kaybolduklarını farkettiklerinde oldukları yerden uzaklaşmaması gerektiğini anlatın. Çocuklarınızın gün içinde yaptıklarından haberdar olun. Arkadaşlarının ve ailelerinin adlarını, telefon numaralarını ve adreslerini kolayca ulaşabilecğiniz bir yerde bulundurun. SENCE 2015 Sayı 7 11

SENCE Allah için adaleti ayakta tutup, gözeten şahitler olun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe götürmesin (Maide Suresi 8. Ayet) Fahtrettin YOKUŞ Türk Büro-Sen Genel Başkanı Adalet, dilimizdeki en sihirli sözcük. Onun olmadığı yerde kargaşa, haksızlık ve zulüm var. Kelime anlamı, hakka ve hukuka uygunluk, hakkı gözetmek; yani adalet bir anlamda, haklıya hakkının teslimiyetidir. Ünlü bilim adamı Sigmund Freud Medeniyetin ilk şartı adalettir demiş. Eğitimci Mümin Sekmen ise, Adalet bize bütün ilişkilerimizde rehberlik eden bir değerdir. Toplum olarak, yaşadığımız bütün sorunların kökeninde adalet eksikliği vardır. Eğer çalıştığımız kurumda ve kişisel ilişkilerimizde bir sorun varsa, orada mutlaka adalet zedeleniyor demektir. Eğer daha huzurlu, daha verimli ve daha uygar ilişkiler arzu ediyorsak, hepimiz her ilişkimizde Adalet duygusunu yüceltmeliyiz diyor. İnsanlık tarihine baktığımızda adalet üzerine yönetilen milletlerin daha hızlı geliştiği ve yüksek medeniyet seviyesine ulaştığı, devletlerin yükseliş dönemlerinin de bu dönemler olduğunu görmekteyiz. 12 www.sencedergisi.com

Adaletli toplumlar, medeniyet yolunda öne geçmiş milletler olarak tarihe damgalarını vurmuşlardır. Bugün de, adaleti her şeyin üzerinde tutan toplumlar, daha mutlu ve huzurlu toplumlardır. Adalete önem vermenin üç boyutu olduğunu savunan Harvard Üniversitesi nden Prof. Yochia Bankler, bunları; a. Niyetlerin adil olması. b. Süreçlerin adil olması. c. Sonuçların adil olması. olarak sıralar. Konfüçyüs ise, Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner diyerek, adaletin her şeyin başı olduğunu, toplumsal hayatın merkezinde yer alması gerektiğini ifade eder. Türk devlet geleneğinde de, Yüce Dinimiz İslam ın temel anlayışında da Adalet her zaman ana kavram olmuştur. Çünkü Allah kendisi âdildir ve yaptğı herşeyde de adalet tecelli eder. Hiç şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline teslim etmeyi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder. (Nisa 4/58) İslam dinine göre yöneticilik insana verilen emanetlerden biri hatta en önemlisidir. Müslüman yönetici, adaletin yönetimin temeli olduğuna adaleti sağlayamayan yönetimin yok olacağına zulm edenin akıbetinin kötü olacağına inanır. Yüce Peygamberimiz, Adalet güzeldir. Devlet büyüklerinde olursa daha da güzeldir buyurmuşlardır. Bir başka hadiste ise, Haktan ve adaletten ayrılmadıkça ümmetimden hiçbir kavim zeval bulmaz buyurarak, adaletten ayrılan kavimlerin yok olacağını ifade etmiştir. Hz. Ali de; Adalet halkın dirliği, düzeni, idarecilerin süsü ve güzelliğidir Adalet imanın başıdır. İhsanın birleştiği noktadır ve imanın en yüksek mertebesidir buyurmuşlardır. Tarihte de görülmüştür ki, hiçbir millet yokluk ve yoksulluk nedeniyle tarih sahnesinden silinmemiştir. Milletler tarihten adaletsizlik ve hukuksuzluk nedeniyle silinmişlerdir. Adalet Mülkün Temelidir Bizde de adalet anlayışı ne zaman yöneticilere göre şekil almış ve içi boşaltılmış ise, o dönemlerde istikrarsızlığın yoğunlaştığı aşikardır. Bugün de adliye binalarımızda, Adalet, mülkün (Devletin) temeli diye yazar. Bunun anlamı, adaletten ayrıldığımızda devletin temellerinin sarsılacağıdır. Peki... Ülkemizde gerçek manada bir adalet var mı? Maalesef, toplumuzun kahır ekseriyeti gerçek bir adaletin olmadığı kanaatindedir. Hele hele son yıllarda adaletle ilgili yapılan yeni düzenlemeler, siyasi iktidarların anayasa ve yasaları hiçe sayan yönetim anlayışı, adalete güveni sıfırlama noktasına getirmiştir. Adalet dağıtmakla görevli bazı yargıçlarımızın bile, Adalete güvenin her geçen gün azaldığı ve %20 lere kadar düştüğünü kabul ettikleri ülkemizde toplum olarak bizlerin geleceğe umutla bakabilmesi mümkün mü? Oysa ki Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, Devlet halinde varlığı kabul olunmaz der. Adalet kelimesi elbette sadece yargı anlamına gelmiyor. Hayatın her aşamasında adaletden söz edebiliyormuyuz. Ülkemizde; Adil bölüşüm var mı? Hakça paylaşımdan söz edilebilir mi? İnsanlar emeğinin karşılığını alabiliyor mu? Milli gelir, toplumun sosyal kesimlerine adil dağıtılıyor mu? Çalışanlar, üretenler haklarını tam alabiliyor mu? Eğitimde adaletten bahsedilebilir mi? Atamalar da adil davranılıyor mu? sorularına da maalesef olumlu cevaplar veremiyoruz. Ayrıca birey olarak da ticari hayatımızda adil miyiz, ailemizde adil miyiz? Kısacası adalete bir yaşam felsefesi olarak içselleştirdik mi. Bunları gerçekleştiremediğimiz takdir de ne iç huzura, ne de toplumsal huzura ulaşamayacağız. Ümidimiz odur ki, Adil Devlet yöneticilerinin yönettiği, hakkın ve hukukun gözetildiği bir ülke hayalimiz tez zamanda gerçek olur Güncel SENCE 2015 Sayı 7 13

SENCE Agah Oktay GÜNER le İSRAF ÜZERİNE Röportaj: Deniz GÜRBÜZ Türkiye bugün israf ekonomisini bütün boyutlarıyla yaşıyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse, israf ekonomiyi aşmış, topyekûn devlet varlığımıza kasdeder hale gelmiştir. Tarih İsrafı Bunu biraz açalım; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir kuruluş felsefesi var. Devleti kuran sivil ve askeri kadrolar 16 yıl savaşmış, hayatlarının 16 yılı cephede geçmiştir. Bu kadrolar yamçının üzerinde geçmiş ve büyük bir sabırla, büyük bir imanla, büyük bir heyecanla malzemelerini biriktirmişler, Çanakkale de örs ve çekiç üzerinde dövülerek, Cumhuriyeti kuracak hale gelmişlerdir. 14 www.sencedergisi.com

İmparatorluk da Cumhuriyet de Türk ün malıdır. 12 yıldır Türkiye yi yönettiğini iddia eden siyasi iktidar ne yazık ki, devletin temel felsefesi ile çatışma halindedir. Osmanlı yı yüceltmek amacıyla Cumhuriyeti yok sayan beyanlarda bulunmaktadır. Bu konuda en selahiyetli, en ehliyetli, en akil insan kimdir derseniz, hiç şüphesiz Sultan Vahdettin in kızı Sabiha Sultan derim. Kendisinin yarım asır önce yazdığı hatıralarında söylediği cümleler bütün bu safsatalara son verecek niteliktedir. Sabiha Sultan ın, Gönlüm ister ki, Türk milleti tarihine karşı hürmetkar olsun. Geçmiştekilerin hizmetlerin büyüklüğünü unutmasın, onlara tam kıymetlerini versin. Osmanlı Devleti nin tarihte kazandığı azameti ve kârlı yeri küçümsemesin. Maziye karışan bedbaht hükümdarlara şimdiye kadar yüklenen ithamların yerinde olup olmadığını tam bir müsamaha ve titizlikle tetkik etsin. şimdi bu ne güzel bir ölçüdür. Sabiha Sultan devamında, Bugün Cumhuriyet kurulmuş, ailemiz vazifesini yapıp geçmiştir. Türk milletinin bizi artık dedikodulara mevzu etmesi ayıptır. Çünkü milletimiz için Osmanlı tarihi iftihar edilecek bir mirastır. İmparatorluk ayrı bir devirdi, fakat o da Türk ün idi. Bugünkü Cumhuriyet de Türk ün malıdır. İşte meselenin temeli buradadır. Sabiha Sultan ın da buyurduğu gibi, Osmanlı tarihi iftihar edilecek bir mirastır. İmparatorluk ayrı bir devirdi, fakat O da Türk ün idi. Bugünkü Cumhuriyet de Türk ün malıdır. Bu ölçüdeki hakkaniyet, adalet, denge ve samimiyet dilerim siyasilerimize de rehber olur. Bu arkadaşlarımızın, yani bugünkü iktidarın en büyük eksiği tarih kültürü ve tarih bilgisinin yokluğu, eksikliği ve tarih şuurundan mahrumiyettir. Tarih şuuru olmadığı için çok abuk sabuk laflar ediyorlar. Atatürk ü küçültme gayretleri çok zavallı gayretlerdir. Atatürk ömründe hiç mağlup olmamış bir kumandan. Bu milleti zaferden zafere koşturmuş bir kumandan. Efendim, içkiciydi diyorlar. Evet, Sakarya Meydan Muharebesi nde 22 gün 22 gece Fevzi Paşa yla birlikte savaşı idare eden Mustafa Kemal, ağzındaki 17 dişin verdiği ağrıyı hissetmemek için rakıyla ağzını çalkalamıştır. Efendim dişçiye niye gitmedi diyorlar, yani cepheyi bırakacak dişçiye gidecek Mustafa Kemal in çok ciddi sağlık sorunları var. Yamçının üstünde geçiyor ömrü. Yamçı şu kadar bir kilim. Toprağın üstüne seriyor, onun üstünde uyuyor. Dizlerinde romatizma var. Atını ürküttükleri için Kocatepe de düştü. 3 kaburga kemiği kırık, ağzında 17 dişi çürük. Diyorlar ki, Paşam, Ankara da bir müddet istirahat edin. Hayır! diyor. Kaburga kemikleri batmasın diye vücuduna değnekler bağlatıyor ve hiç uyumadan o değneklerin hapsinde, rakıyla gargara yaparak savaşı idare ediyor. Namuslu bir siyaset adamı yargıdan kaçmaz. Şimdi bu iktidarın içinde bazı hırsızlar var. Hırsız denildiğinde, sinirlenen adamlar var. Namuslu bir siyaset adamı yargıdan kaçmaz. Cumhuriyet Halk Partisi nin tek parti iktidarı devrinde Suat Hayri Ürgüplü, Gümrüklerden Sorumlu Bakandı. Efendim, Kahvede kaçakçılık var, suiistimal var dediler. Yüce Divan da yargılanmak istiyorum dedi. Yargılandı, aklandı. Suat Hayri Ürgüplü sonra Başbakan oldu. Dürüst bir siyaset adamı yargıya gitmekten korkmaz. Hele bugünkü yargı, MAŞALLAH! Polisiyle, savcısıyla, hakimiyle, kontrol edebilecekleri en üst noktaya geldiler. Ama kontrol edemeyecekleri bir nokta var. Türk ün onurlu vicdanı... Türk Röportaj SENCE 2015 Sayı 7 15

SENCE hakimlerinin onurlu vicdanı hiçbir iktidara teslim olmamıştır, bu iktidara da teslim olmayacaktır. Devletin felsefesiyle çarpışmaları bize zaman ve imkan kaybettiriyor. Bir kere milleti lüzumsuz yere böldüler. Atatürkçüler, Atatürkçü olmayanlar... Atatürk bu milletin bir evladı, Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ebediyen payidar kalacaktır diyor. Bunu söyleyen Atatürk... Siz ne istiyorsunuz kardeşim? Atatürk nesi var nesi yok milletine hediye etmiş. Anıtkabir deki müzeye gidin. Trilyon dolar değerinde hatıralar var. Hepsi bu milletin. Ama siz onun millete hediye ettiği, bataklıktan çam bahçesine çevirdiği Atatürk Orman Çiftliği ni yok etmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Kendilerini güçlü hissetseler Anıtkabir in bahçesine de girecekler. Daha o güçte hissetmiyorlar. Diğer büyük yanlışları, Atatürk ve İnönü den sarhoş diye bahsetmeleridir. Buna hakları yok. İnönü nün aile hayatı da meydanda, çocukları da meydanda. Onlar çocuklarına vakıf kurmamışlar, vakıf yoluyla belediyelerin arazilerini yutmamışlar. Midelerine haram lokma girmemiş ve dindarlıklarını gizlemişler, dini reklam etmemişler. Bu kadro konuşurken Cuma namazında camide miyiz yoksa dışarda mıyız diye gayr-i ihtiyari insan düşünüyor. Ne kadar yarım yamalak bildikleri İslam ile ilgili konu var, hepsini döküyorlar ortaya. Ne büyük Müslümanlar desin millet. Ama bu beyler şunun farkında değil. Dini bilgiden çok, insanlar dini duyguya muhtaçtır. Eğitim İsrafı Bu iktidar döneminde eğitim sistemi perişan edildi. Neden? Neden Kindar ve dindar bir nesil istiyorum dedi. Atatürk ise Cumhuriyet, hür vicdanlı, hür akıllı, sağlam bünyeli bir gençlik ister dedi. Hür vicdan, hür akıl... Vicdanını ve aklını kimseye kiraya vermemiş, tertemiz, insan. İnsan gibi düşünen bir varlık. Şimdi kindar ve dindar nesil... Gazete haberlerine göre zatı muhteremin oğulları vakıf başkanı ya, Milli Eğitim Bakanı na talimat vermiş. Bir milyon diplomalı imam hatip okulu mezunu istiyor. Zaten yaptıkları o, onlar için bir tek okul var, imam hatip okulu. Başka okul yok. Çok büyük yanlış yapıyorlar. Bu ülkede hiç şüphesiz imam hatip okulları nın da yeri var. Ama bütün okullar imam hatip olsun, bu çok saçma bir şey. Kalkınmasını başarmış, dünya üzerinde söz sahibi olan Almanya gibi, Rusya gibi ülkeler teknik eğitime ağırlık vermiştir. Ve her diploma aldığı zaman üretici olabilecek adam yetiştirmiştir. Alman eğitiminin özü budur. Lenin Rusya da Marksist ihtilali gerçekleştirdikten sonra, karısını Almanya ya göndererek, Alman eğitim sistemini inceletmiş, teknik eğitim sistemini Rusya ya uygulamıştır.. Şimdi Türkiye nin dünya üzerindeki bu yarışları görerek bu memleketin gençliğini mollalar haline getirmek yerine, teknik üreticiler haline getirmesi lazım. 16 www.sencedergisi.com

Tekrar ediyorum, imamlar, hatipler belli. Türkiye nin ihtiyacı da belli. Şu andaki gidişat da Türkiye nin 100 sene sonraki imamlarını da yetiştiriyoruz. Bunlar ne üretecek, ne üretebiliyor? Maaşlı Din Adamı Yoktur. Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden fazla bir Diyanet bütçesi var. Ben bu efendilere soruyorum. İslam da din adamları sınıfı var mı? Yoktur. Buna batılılar Clerje derler. Papazların sahtekarlıkları, namussuzlukları, yanlışları Clerje sınıfını batıda mahkum etmiştir. İslamiyet te kim namaz kıldırmayı biliyorsa, geçer cemaatin başına camide namazı o kıldırır. Maaşlı din adamı yoktur. İslam ın bu açık hükmü sebebi ile Hıristiyanlar, Müslümanlığa koştular. Çünkü adamlar bıkmış ve bezmiş. Parayı veriyor, Endülüjans kağıdı alıyor, cennetten yer tutuyor. Hıristiyanlık böyle, dejenere hale gelmiş. Şimdi tartıştıkları konulara bakın. Anaokulunda kız çocukları başörtüsü örtsün mü, örtmesin mi? Bu vahabi kafasıdır. Suudi Arabistan da 4+4+4 sistemi var, Türkiye ye de o sistemi getirdiler. Kız ve erkek öğrenci ayrılsın, kız öğrenciler başörtüsü örtsün. Dikkat buyurun! Kafanın içiyle meşgul olan tek sancıları yok. Sırf şekil. Bu noktada, eğitim sistemimizin tam bir biçimde israf edildiğini söylüyorum. Mahvettiler. 12 senedir, Türk eğitimi kısır bir döngü halindedir. Diyanet İşleri bütçesi bunları sildi süpürdü. Benim bu sözlerimden Diyanet İşleri mensupları alınmasınlar. İslam ın özünü idrak etsinler. Kullara yaranmak kolay, ama Allah a yaranmak esas olmalıdır. Emek İsrafı Türkiye de 12 yıl zarfında emeğiyle geçinen bütün insanların çalışanların ve emeklilerin reel gelirleri düşmüştür. Enflasyonu düşün, eline geçen paraya bakın, başlangıcın altındadır. İşçi sendikalarını güçsüz hale getiren her türlü çalışma yapıldı. Taşeron işçilik hakim oldu. Öylesine yeni bir sermaye sınıfı meydana geldi ki gamsız ve utanmaz... Taşeron işçilik, işçinin hiçbir güvenliğinin olmadığı, emeğinin sahipsiz olduğu bir sistemdir. Çalışma şartlarında iş güvenliği yoktur. Taşeron işçilik sebebiyle, işçilerimizin bir bölümü madenlerde boğuluyor, göçük altında kalıyor, asansör facialarında ölüyor. İşçilerin yattığı çadırlar yanıyor. Hangi birini söyleyeyim. 300 işçinin öldüğü madenin sahibi, vicdansızca devletten tazminat istiyor, ben zarara uğradım diyor. Bu bahiste söylenecek çok söz var. Ama derginizin hacmi bizim destanlara yetecek halde değildir. Biraz insaflı olmalıyız. Sermaye İsrafı Peki emek sömürülüyor, bitiriliyor da sermaye ne halde? Cumhuriyet in bütün birikimini, Cumhuriyet i küçük gören beğenmeyen bu efendiler, 64 milyar dolara sattılar. Bunun 32 milyar Türk Lirası hükümet eliyle yardımlara gitti. 19 bin aileye yardım yapıldı. Ben bir iktisatçı olarak bu anlayışa şiddetle karşıyım. Bu asil millet, bu yüce gönüllü millet fakir olabilir. Ama sadaka alacak kadar küçülmez. Devlet Teşekküllerini sattılar. Kendilerine oy getirecek kölemenler yarattılar. Siz paraları, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Kuruluş Kanununa göre derhal sanayi yatırımına götürmek zorundaydınız. Atatürk ve arkadaşlarının İktisadi Devlet Teşekküllerini kurarken yazdıkları kanunda bu madde var. Efendim, para dağıt, somun dağıt, zeytinyağı dağıt, fasulye dağıt. Bunlar çok ayıp şeyler, bunlar oy avcılığıdır. Halbuki yapılacak iş, bunları sanayi üretimine götürmek ve vatanın çocuklarına iş sağlamaktı... Ankara da defalarca bu alışveriş merkezleri, AVM leri kuranlarla konuştum ve onlara, Yanlış yapıyorsunuz, Ankara için 32 tane AVM ye ihtiyaç yok. Gidin Düsseldorf a 30 sene önce 3 tane AVM vardı, şimdi de 3 tane AVM var. Paralarla fabrika yapın Ankara da. İnsanlar çalışsın, dedim. O paralar bu sermayeler katledildi, öldürüldü. Sırf kendilerine yakın olanlar arazi rantından faydalansınlar diye Başka bir şey için değil. Onlara bir rant geliri sağlamak. Ne oldu, İktisadi Devlet Teşekküllerinden gelen para heder oldu. İktisadi Devlet Teşekkülleri ahbap-ı yarana satılarak, onlar ihya edildi. Kasalarındaki paraları, arazilerı, stokları hiç düşünülmeden yok pahasına gitti. Şimdi, bu hovardalığa bu millet müsaade etmez. Gün ola harman ola. Röportaj SENCE 2015 Sayı 7 17

SENCE Devlet Planlama Teşkilatı nı, -biz orada yetiştik- yok ettiler. Halbuki, Devlet Planlama Teşkilatı iktidarların en büyük dostu. Vatandaşın bu iktidar döneminde en büyük eksikliği güven duygusudur. Vatandaş ekonominin içinde cereyan ettiği piyasa şartlarına güven duymuyor. Parasını ne yapsın? Bankaya götürüyor, altın alıyor, hisse senedi alıyor. Üzülerek ifade ediyorum, borsa vatandaşı devamlı hicrana uğratıyor. Altın çok uzun dönemlerden sonra minicik karlar sağlıyor. Vatandaş çaresiz ve ümitsiz. Ekonomide güven duygusu olmadan herhangi bir başarı sağlamak mümkün değildir. Eğer siz güven duygusunu sağlayan halkın ve muhalefetin dürüstlüğünden şüphe etmediği bir iktidar olursanız, hakkınızda ileri süren her türlü şaibeye karşı, her türlü dedikoduya karşı beni yargılayın deme cesaretine sahipseniz, o zaman ekonomide bütün gizli kaynaklar ortaya çıkar. Efendim 3500 ton altın varmış, yastık altında. Niye bu altınlar çıkmıyor? Niye çıksın? Sen alamadığın elektriğin bedelini benim faturama yükleyeceksin, alamadığın vergiyi benim vergime yükleyeceksin ve Güneydoğu Anadolu yu babanın tarlası gibi terk edeceksin yanacak, yıkılacak, perişan edilecek, aman olay çıkmasın diye kuluçkaya yatmış tavuk gibi bakacaksın öyle bir şey olamaz. Buna hakları yoktur. PKK bu iktidarın sayesinde kadrolarını yenilemiş, gençleştirmiş, stoklarını tazelemiştir. Diğer taraftan, vatandaşın devlete olan güveni yıkılmıştır. Korucuları kendi kaderine terk ettiler. Türkiye Cumhuriyeti milli tarihe yakışmayan bir iş yapmış oldu. Korucular devlete hizmet etmiş adamlar. Ayıp değil mi? Utanmıyor musunuz? Bunları PKK kurşunlarına nasıl terk ediyorsunuz? Devlete güvenen aşiretleri de kırdılar. Devletin yanında yer alan aşiretleri de sahipsizliğe mahkum ettiler. Şimdi hem korucular kurşun yiyor, hem aşiretler kurşun yiyor, silahlı kuvvetler ve polis bakıyor. Neden? Efendilerimiz aman karışmayın dedi. Gelelim toprak konusuna. Bir devlet toprağıyla vardır. Toprak devletin ana malıdır. Türkiye de toprak üzerinde çok oyun oynanıyor. En büyük tavizler İsrail e bu dönemde verilmiştir. Hükümet, İsrail ile devamlı kavga görüntüsü veriyor. İsrail toprak satmaz, toprak vakıflar ve devletin elindedir. %10 u vatandaşın elindedir, vatandaş o toprağı yabancıya satamaz. Bu hükümet mütekabiliyet şartını tanımadan yani benim vatandaşıma toprak alınma hakkı verilse de verilmese de ben onlara toprak satıyorum dedi. İkincisi, Atatürk Köy Kanunu nu bizzat kaleme almış. Köy Kanunu nda diyor ki, yabancılara köylerde toprak satılamaz. Bu efendiler, bu maddeyi de değiştirdiler. Yabancılara köylerde toprak satılır, dediler. Ondan sonra da İsrail aleyhine nutuk üstüne nutuk. Milli Değerlerin İsrafı Teröre karşı savaşan paşaların yargılanması gündeme getiriliyor. Çocuk şehit düşmüş, mekanı cennet olsun. Baba, Beni hiç kimse aramadı. Bilgi almaya nereye gittiysem, devlet sırrı denildi geri çevirdiler. Ben oğlum için dava açacağım ama avukat tutmak için param yok. diyor. Böyle bir durum olabilir mi? Gazi, protez ayak yaptırıyor. Efendim şu kadar kuruş fazla, bu kadar kuruş fazla. 1700 odalı saray yaptıran israfın sahipleri, gazilerin ayaklarına gidecek paraya sahip olmalılar. Bir gazi bu muameleye maruz kalmamalı. Bir belediyenin otobüs şoförü bir gaziye hakaret edememeli. Aksi halde siz, vatan için fedakarlık yapacak hiç kimseyi bulamazsınız. İstedikleri nihai hedefleri de odur zannediyorum. Uygulanan yanlış maden politikalarıyla yeraltı servetlerimiz heder oluyor. Uygulanan yanlış ve dikkatsiz politikalar sebebiyle, Doğu Akdeniz de Rumlar denizaltı servetlere sahip oluyorlar ve biz seyirci kalıyoruz. Bu aziz millet vatanı, namusu, bağımsızlığı, bayrağı için gözünü kırpmadan can vermeye hazır olan bu aziz millet, birtakım insanların siyaset bayrağı altında, daha doğrusu siyaset flaması altında Türk Devleti ni israf etmelerine müsaade etmeyecektir. Demokrasilerde bunun pek çok imkanı vardır ve en güçlü fırsatta seçimlerdir. Dileyelim! Seçimlerde önce kendi aklımızı israf etmeyelim, sonra devletimizi 18 www.sencedergisi.com