ALMAN DERİN DEVLETİ NİN GİZLİ TARİHİ



Benzer belgeler
ALMAN DERİN DEVLETİ NİN GİZLİ TARİHİ SON GLADYO: KILIÇ FARUK ARSLAN

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Cumhuriyet Halk Partisi

01/05/ /05/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

YÜRÜRLÜKTE BULUNAN ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI. ( tarihi İtibariyle) Yayımlandığı Resmi Gazete

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

1/11. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarih 30/03/2018 Yıl 01 Ocak - 28 Subat 2018

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Kuzey Irak'a harekat

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Mart Ayı İhracat Bilgi Notu

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ÜNVER Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü

Araştırma Notu 15/179

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

EYLÜL 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Hikayeye başlıyoruz...

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

BLOG ADRESİ :

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Haziran Ayı İhracat Bilgi Notu

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Avrupa daki Medya ve Gazetesi nin Başarı Öyküsü

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

Cumhuriyet Halk Partisi

Rapor tarihi:13/06/ HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret. İhracat Miktar 1. İhracat Miktar 2. Yıl HS6 HS6 adı Ulke Ulke adı Ölçü adı

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

SONUÇ RAPORU. CYF Fuarcılık A.Ş.

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler

YURTDIŞI MARKA TESCİL MALİYETLERİ

TÜRKİYE DEKİ YABANCI ÜLKE TEMSİLCİLİKLERİ

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Devrim Öncesinde Yemen

Türkiye İle Yabancı Ülkeler Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik Ve Spor Alanlarında Mevcut İşbirliği Anlaşmaları

Her yıl kaç vize veriliyor? Türkiye deki Alman temsilcilikleri her yıl yaklaşık 160 bin vize veriyor.

Afganistan'da Afyon Üretimi Dosyası (İnfografik)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat İthalat Ulke adı

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

Berkalp Kaya KASIM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

01/01/ /01/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ KAPILARA GÖRE EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

01/07/ /07/2015 TARİHLERİ ARASINDAKİ EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

ERASMUS KOORDİNATÖRLÜĞÜ GENÇLİK DEĞİŞİM PROJELERİ

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE ÖZEL OKULLAR Murat YALÇIN > muratmetueds@yahoo.com

01/03/ /03/2014 TARİHLERİ ARASINDAKİ KAPILARA GÖRE EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

AR& GE BÜLTEN ARAŞTIRMA VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ HAZİRAN. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

KONUK VEYA UİP ÖĞRENCİLERİ İÇİN DİNİ YÜKSEK İHTİSAS KURS DUYURUSU

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

MİT'ten yurt dışındaki FETÖ'cülere 3 aşamalı operasyon

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI İhracat Genel Müdürlüğü PAZARA GİRİŞ KOORDİNASYON YAPISI VE HEDEF ÜLKELER

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

smart solutions FUAR KAPANIŞ RAPORU

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜRKİYE NİN İHTİYAÇ DUYDUĞU FUAR 3.ELECTRONIST FUARI

Avrupa Birliği Nedir?

Saadet Partisi Yerel Basınla Buluştu Saadet Partisi Beykoz İlçe Teşkilatı Yerel Basınla biraraya geldi.

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013

Yaz l Bas n n Gelece i

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler

OHAL Bilançosu, Hak İhlalleri Raporu

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

YAPI FUARI TURKEYBUILD İSTANBUL FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU SONUÇLARI

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarihi:11/02/2016 Yıl 2015 YILI (OCAK-ARALIK) HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret

ACR Group. NEDEN? neden?

ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI DIŞ İLİŞKİLER ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ

EKİM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

01/03/ /03/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ KAPILARA GÖRE EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

MEDYADA NEFRET SÖYLEMİNİN İZLENMESİ

ÜYE DEVLET HÜKÜMETLERİ TEMSİLCİLERİ KONFERANSI. Brüksel, 25 Ekim 2004 CIG 87/1/04 EK 2 REV 1. Konu :

TÜİK VERİLERİNE GÖRE ESKİŞEHİR'İN SON 5 YILDA YAPTIĞI İHRACATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (ABD DOLARI) Ülke

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

Transkript:

Faruk Arslan - Derin Devlet Ve Son Gladyo Kılıç www.cepsitesi.net ALMAN DERİN DEVLETİ NİN GİZLİ TARİHİ SON GLADYO: KILIÇ TANITIM Avrupa da artan ırkçılığın merkezi olan Almanya da, Gladyo nun Derin Devleti Kılıç,Alman Gençliği Birliği (BJD) ile yabancı düşmanlığını körüklüyor. Son Gladyo olarak tasfiye edilmeden kalan Kılıç, Ergenekon ı da yönetir vedaha derindir. Almanya nın Amerikan çıkarlarına hizmet eden Kılıç tan kurtulma kararı alması halinde Ergenekon sürecinde olduğu gibi ortaya kirli Alman ve Amerikan bağırsakları dökülecektir. Gurbetçilerimize yönelik işledikleri cinayetler deşifre olan Kılıç ın Almanya da BND nin BKA, GSG9 gibi birimleri ve Neo Nazi Partisi NPD nin 64 bin üyesi var. Şimdi NPD nin kapatılması tartışılıyor. Alman Anayasa Mahkemesi, NPD nin kapatılmasına karşı çıkıyor, çünkü alman Anayasa Koruma Örgütü nün bunların içinde çok sayıda ajanı var, onların açığa çıkmasından korkuluyor. Derin Almanlar, uzun süredir vakıfları aracılığıyla, Türkiye`nin, etkin, dinsel ve mezhepsel farklılıklarını ele alıyor, bu farklılıkları derinleştirerek ulus devleti zaafa uğratmaya çalışıyorlar. Türkiye`de cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Kemalizm in iflas ettiğini ve bu haliyle Avrupa Birliği ne alamayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Türk ulusunun uyduruk ve yapay olduğunu empoze ediyorlar. Ayrıca Türkiye`deki, yerel yönetimlere işlerlik kazandırıp, federatif sistemi Türkiye`de

tanıtmak ve yerleştirmek, ülkemizde yerli köprübaşları oluşturmak için, çaba sarf ediyorlar. Almanya da 2000 li yıllardan beri derin ve organize işler konuşuluyor. Bu kitapda şu üç soruya yanıt veriliyor: Asıl soru: Türkiye de Alman vakıfları ve derin devleti Kılıç ın üç atlısı olan BND, BKA ve GSG9 acaba Türkiye yi kaosa sokmayı amaç eden Ergenekon soruşturmasının neresinde yer alıyor? Yoksa yer alamıyor mu? İkinci temel soru: Acaba Türkleri hedef alan cinayetler, Alman makamların söylediği gibi gerçekten yasadışı faaliyet gösteren bir çetenin işi mi? Yoksa Alman derin devletinin İslamfobisiyi kullanarak gurbetçilerimizi kovmak için gerçekleştirdiği bir siyasi ve stratejik seri operasyon mu?... Üçüncü ana soru: Tüm NATO ülkelerinde Soğuk Savaş döneminin Gladyoları ortaya çıkarıldığı ve tasfiye edildiği halde Alman derin devleti Kılıç a neden kimse dokunamıyor? Alman Gladyosu ile Türk Gladyosu Ergenekon arasındaki ilişkileri sorgulamalıyız. Alman Gladyousu ortaya çıktığında Alman ekonomisi krize girecek, politik ortamı allak bullak olacak ve sonuçta Avrupa Birliği en geç 2020 yılında çökecektir Alman Derin Devleti ve İstihbaratı peşime 2000 yılı başında Ankara da bir Alman ajan takana kadar ülkemizde ve diaporada yaptıklarından habersizdim. Ben Alman ajan Şermin i değil, o beni bulmuştu. Bu kitapda okuyacağınız bilgileride ben bulmadım, onlar beni buldu FARUK ARSLAN Kimdir? 12 Nisan 1969 de Ankara da doğdu. Alanya nüfusuna bağlı olmakla beraber aslen Çorumludur. 3 yıllık GATA Sağlık Astsubay Hazırlama Okulu ndan 1986 da mezun oldu. Sağlık Astsubay Sınıf Okulu dan mezun olmaya 3 ay kala 1987 de ayrıldı. Azerbaycan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdi. Hazar ın Statüsü konusunda tez yazarak 1997 de Uluslararası Hukukçu ünvanını kazandı. Kanada da Centennial College den 2008 de Sosyal Toplumcu diplomasıyla mezun oldu. Toronto da York Üniversitesi nde Sosyoloji alanında yüksek eğitim gördü ve 2011 de mezun oldu. Arslan, Karabağ, Çeçenistan ve Abhazya savaşlarını yakından takip etti. Hazar ın enerji rezervleri ile ilgili yazdığı 3 binden fazla haber ve makale Türk ve yabancı basında yayımlandı. Azerbaycan Zaman Gazetesi nde muhabirlik, haber müdürlüğü ve köşe yazarlığı yaptı. CHA Azerbaycan temsilciliğini 3 yıl yürüttü. 2 yıl süresince Türkiye de yayımlanan Zaman gazetesinde Bakü Mektubu adlı köşeyi yazdı. Azerbaycan da yayımlanan ilk çocuk gazetesi Tomurcuk un kurucularından oldu. Zaman gazetesinde 2000 yılı sonuna kadar Ankara da diplomasi, Yurtdışı Baskılar, dış politika ve enerji muhabirliğini yürüttü. 14 ülkede basılan Zaman lara yönelik özel araştırma dosyaları hazırladı. Türk dünyası özel muhabirliği yaptı. 2000-2001 de Kanada Zaman gazetesi temsiciliği görevini üstlendi, Toronto muhabiri olarak çalıştı. Kanada Türklerinin posta ile dağılan ücretsiz haber dergisi Sunrise ı kurdu ve bir yıl boyunca editörlüğünü yürüttü. 1998-2004 periyodunda Ali Alperen mahlasıyla sırasıyla Gündüz, Muhalif, Gelecek Gazetesi, Hür Gelecek gazetelerinde köşe yazdı 2008 ile 2011 arası, kendi ismiyle Milli Ocak haber portalında köşe yazısı

yazdı. 2004 yılllarında Metafizik Magazin dergisinde yazıları yayınlandı. 2004 den beri Kanada da beş bin tirajla yayımlanan Canadatürk te aralıksız olarak, 2006 dan beri Almanya da yayımlanan Platform dergisinde köşe yazarlığı yapıyor. 2000 den 2006 ya kadar aralıksız her gün makaleler yazarak, sonsaniye.net gibi çeşitli İnternet medyasında köşe yazılarıyla haberciliğini sürdürdü. Ergenekon örgütünü tüm yönleriyle 2001 den beri sık sık yazan ve ortaya çıkartan ilk gazetecidir. 2005 yılında yazdığı Vadi nin Şifresi Çözülüyor adlı kitabı, eski Ergenekon dan yeni Ergenekon a geçilen süreci deşifre ettiği için Ergenekon çetesi tarafından toplatılmıştır. Ergenekon un karakutusu Tuncay Güney i ilk defa Toronto da bulan, röportaj ve haberleriyle 2006 ve 2007 yıllarında meşhur eden isimdir. Ölüm kuyuları ve Asit kuyuları olarak bilinen JİTEM kuyuları, Arslan ın Karakutu Tuncay Güney kitabında verilen bilgiler savcılık tarafından ihbar ve delil kabul edilerek açılmıştır. Halen Mason Bektaşiler kitabı, ABD, İngiltere ve Türkiye de üniversitelerde doktora tezi konusu olarak incelenmektedir. Evli ve iki çocuk babası olan Arslan, Kanada ve Türk vatandaşı olarak Kanada da gazetecilik yaşamını sürdürüyor. Arslan, iyi derecede İngilizce, Almanca ve Azerice biliyor. 4 tanesi İngilizce, 5 tanesi basılmayı bekleyen kitap çalışması ve yayınlanmış 16 eseriyle toplam 21 eseri bulunmaktadır. İngilizce eserlerinden ikisinin Türkçe tercümesi henüz yapılmamıştır. ÖNSÖZ Son Gladyo Kılıç ve Gurbetçilerimiz! Şahsen, Alman istihbaratı ile ilk tanışmam Şermin adında gazeteci görünümlü bir ajanları vasıtasıyla olmuştu. Yeni Şafak gazetesinde diplomasi muhabiri olarak çalışıyordu ve Milli Gazete den bir Türk genci ile Mersin in Mut ilçesinde daha yeni evlenmişti. Asıl adı Sonja idi. Alman kraliyet ailesi Habsburg un Bosna Hersek kolundan geliyordu. Anneannesi Habsburg hanedanına gelin olarak gitmişti. Babasının Almanya da halen bir şatosu, üzüm bahçeleri ve şarap fabrikası vardı. 8 dil biliyordu ve bunlardan 6 tanesini anadili gibi konuşuyordu. Almanca, Türkçe, Boşnakca, İngilizce, Hırvatca ve Sırbcası mükemmeldi. Yahudi Hebrew dilini ve Fransızcayı anlıyordu. Böyle bir muhabire Yeni Şafak ın verdiği asgari ücret tuhafıma gitmişti. 2000 yılı başında birden en iyi gazeteci arkadaşım oluvermişti. Almanca bilmem nedeniyle bana her geçen gün daha da yakınlaştı. Artık bana dokturcum diye hitap ediyordu. Şermin sayesinde Alman istihbaratının Ankara daki tüm merkezlerine, büyük yatırımlarına, vakıflarına, enstütülerine ve büyükelçiliğine serbestce girdim, çıktım. Almanların Türkiye deki yatırımlarını reklam eden bir haftalık geziye katıldım. Bursa, Eskişehir ve Kocaeli ayakları çok etkileyiciydi. Bosh un fabrikasını gezerken, Alman derin devletinin ülkemize ne kadar sağlam girdiğini fark ettim. Almanya nın Ankara Büyükelçiliği tarafından 2000 yılının Eylül ayının son haftası ve Ekim ayı başında bir grup gazeteci ile birlikte resmen Almanya ya davet edildim. Tüm bunları ayarlayan, beni kafalayan Şermin idi. Salak rolünde bilgi toplamak hoşuma gidiyordu. Bende zokayı yutmuş bir balık görüntüsü verdim. Almanya hükümetinin resmi davetlisi olarak gittiğim Almanya'da Göç, İltica ve Alman Hukuk Devleti' konulu, bir haftalık Almanya gezisi bana Almanların gücü ve oyunları konusunda aydınlattı. Diğer süper güçler karşısında küçümsediğim Almanların daha derin çalıştığını gözlemledim. Gözüm açıldı. Almanya nın Berlin kentinde Cem Evi ni ve PKK nın açtığı anaokulunu 1 Ekim 2000 de ziyaretimden sonra kafamda bu kitabı yazma fikri oluştu. Alman BND, Adalet ve İçişleri bakanlığının üst düzy bürokratları,politikacıları ve sivil toplum örgütleri ile direct görüşmeler ayarlanmıştı. Yeşillerin liderleri Cladio Roth ve Cem Özdemir den derin bilgiler aldım. Almanya nın PKK yı yönettiğine Hamburg da Doğu Enstütüsü Müdürü Udo Steinbach ı ziyaretden sonra kesinlikle anladım. Bu

eser, aslında 12 yıl gecikmiş bir kitapdır. Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu nun Alman istihbaratı tarafından öldürülmesi nedeniyle yazımını sürekli erteledim. Zaten kısa bir yoklamadan sonra basmaya cesaret edecek yayınevi bulamayacağımı kavramıştım. Hemen hepsi, hayatına mı susadın diyordu. Şimdi zamanı geldi. Son Almanya Gladyosu Kılıç ın dağıtılması artık zaruridir. Zaten Avrupa Birliği 2020 yılında çökmeye mahkumdur. Şermin in Alman ajanı olduğunu bize söyleyen gazeteci ve yazar Fehmi Koru dur. Peki neden onu Yeni Şafak ta işe almıştı. Az kalsın kendi ellerimle Şermin i Zaman gazetesine sokacaktım. Bir saatlik iş mülakat görüşmesinden sonra köşe yazarlarımız Tamer Korkmaz ve İbrahim Öztürk ün bana ilk sitemi şu oldu: Faruk, nereden buldun bu Alman ajanını? Ben onu değil, o beni bulmuştu. Bu kitapda okuyacağınız bilgileride ben bulmadım, onlar beni buldu Almanya nın Türkiye ilgisinin nedenleri oldukca çeşitlidir. Bazı Almanlar, atalarının Anadolu dan göç ettiğine inanıyor, Cermen ırkının bir zamanlar Fırat ve Dicle nehirleri arasında yaşadığını ileri sürüyorlar. Bu tesbiti, Türkiye Kürtleriyle yakından ilginiyorsunuz da neden İran, Irak ve Suriye Kürtleri ile ilgilenmiyorsunuz? sorum üzerine Udo Steinbach yapmış ve eklemişti. AB ye girmek isteyen sizsiniz, size değiştirip dönüştürmeden, Kemalizm in diktatörlüğünü sona erdirmeden Türkiye yi içimize alacağımızı mı sanıyordunuz? Doğrusu oldukca açık sözlüydü. Almanya nın Ankara Büyükelçisinin odasında neden Türkiye nin etnik haritasının bulunduğunu bile sordum. Muhatabımı epey terlettim. Bizle birlikte olan DSP nin eski lideri MasumTürker in kardeşi, o dönemde Nokta Dergisi Ankara temsilcisi olan Turgay Türker şunu söyledi: Helal olsun Faruk! Almanların dersini verdin. Bundan sonra kendine dikkat et, bu adamlar peşini bırakmaz. Bizi verdikleri çok gizli ve derin bilgilerin esiri haline getiriyorlar. Alman derin devletine dersini verecek güçte değiliz, bize tepeden bakıyorlar. Ekonomi kötüye gidince sonradan gelme müslüman göçmenler Avrupa da hedef haline gelmeye başladı. Artan ırkçılığın merkezleri Almanya ve Fransa. 2008 den beri ateşi yükselen ırkçılık, ayrımcılık ve İslamfobi yi körükleyen saldırılar nedeniyle 90 bin vatandaşımız ülkemize geri döndü. Zaten amaçta Türkleri korkutmak, sindirmek ve Türkiye ye geri dönmelerini sağlamaktı. Ancak bunlar Almanların gitmesini istediği Türkler değildi. Daha çok Kaliteli Türkler, okumuş, meslek sahibi ve diplomalı Türkleri kaçırmayı başardılar! Beyin göçü artık tersine, lehimize çalışıyor. Okumuş çocuklar, hormonlu ırkçılığın ardındaki gizli elleri gördü. NATO çerçevesinde kurulan Gladyo nun, Alman Derin Devleti nde karşılığının adı Kılıç tır, yani Alman Gençliği Birliği (BJD). Dış istihbarata bakan Federal Haber Alma Servisi (BND), Askerî İstihbarat Servisi (MAD) ve iç istihbarata bakan Anayasayı Koruma Teşkilatı nın (Verfassungsschutz), artık Alman medyasında süren tartışmaların merkezinde yer alıyor. Anayasayı Koruma Teşkilatı nın beş binden fazla çalışanı ve 300 milyon avro bütçesi var ve parlamentoya hesap vermek zorunda. Almanya da Türklere yönelik Ekim 2011 işlenen 8 Nazi cinayetlerinde çıban patladı. Gurbetçilerimizi hedef alan cinayetler deşifre olunca Alman istihbaratı BND nin gizli hücre orduları sayılan BJD, BKA ve GSG9, nihayet tartışılmaya başlandı. Hessen Anayasayı Koruma Örgütü nün ( MİT in bölge şubesi gibi düşünün) bir elemanının da 6 cinayette olay yerinde olduğu ortaya çıktı. Aramada 88 kişilik ölüm listesi ortaya çıktı. Bonn Başkonsolumuz, çoğu dindar müslüman, sivil toplum örgüt lideri olmak üzere, Türk diasporasının beyin takımı hedefteydi. Nazi cinayetlerin arkasındaki Alman derin devleti, nefret uyandırdı. Sağduyulu, Türkleri seven Almanlar şimdi utanç içinde, nasıl özür dileyeceklerini bilemiyorlar. Yakın dostum Prof. Faruk Şen, 2008 yılında Türkiye deki Referans gazetesinde yayınlanan Avrupa nın yeni Yahudileri-Türkler yazısı nedeniyle Alman hükümeti tarafından Türk Araştırmaları Merkezi ndeki görevinden alınmış ve daha sonra Türkiye ye dönmüştü. Şen halen Türkiye de bir Alman Üniversitesi kurmak için

çalışan TAVAK Vakfı nın başkanı. Aydın, demokrat bir akademisyendir. Şu görüşleri savunuyor: Türkiye nin Almanya daki Türklere karşı yıllardır sürdürdüğü vurdumduymazlığın da payı var. Almanya da yıllardır çok sayıda, 80 kadar MİT mensubu var. Bunların da Türklere yönelik bu cinayetlerin peşine düşüp, sorumluları bulması gerekirdi. Dışişleri de konuyla daha yakından ilgilenmeliydi. Almanya da beyin takımı Türkler geri dönüyor ama en fakir en alt tabaka ve Alman devlet yardımından, sosyal kasalardan para alarak yaşayan Türkler kalıyor. Onlar dönemiyor. Bu kesim Almanya daki Türklerin yaklaşık yüzde 40 ını oluşturuyor. Bunların yüzde 30 u da işsiz durumda. Bu yoksul kesim arasında Almanlara dönük öfke ve tepki de artıyor. Daha agresif hale gelme ihtimalleri var. Bu da Almanların başına yeni sosyal sorunlar açabilir. Neo Nazilerin özellikle küçük işletme sahipleri ve dönercileri hedef alması da, onların küçük iş sahiplerini korkutup kaçırmak amacını ortaya koyuyor. Ancak Türkler bu tip korkutmalara çok da papuç bırakmıyor. Halen Almanya da 77 bin Türk küçük işletmeci var. Bunların 15 bin kadarı da Türk dönercileri. Neo Nazilerin hedefine ulaşması zor görünüyor. Neo Nazi Partisi NPD nin 64 bin üyesi var. Şimdi NPD nin kapatılması tartışılıyor. Alman Anayasa Mahkemesi, NPD nin kapatılmasına karşı çıkıyor, çünkü Alman Anayasa Koruma Örgütü nün bunların içinde çok sayıda ajanı var, onların açığa çıkmasından korkuluyor. Takke düşerse kel gözükecektir! Almanya nın yoğun Türkiye ilgisi, Ergenekon ile bağlantılarından kaynaklanıyor. Derin Almanlar, uzun süredir vakıfları aracılığıyla, Türkiye`nin, etkin, dinsel ve mezhepsel farklılıklarını ele alıyor, bu farklılıkları derinleştirerek ulus devleti zaafa uğratmaya çalışıyorlar. Türkiye`de cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Kemalizm in iflas ettiğini ve bu haliyle Avrupa Birliği ne alamayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Türkiye`deki, yerel yönetimlere işlerlik kazandırıp, federatif sistemi Türkiye`de tanıtmak ve yerleştirmek, için çaba sarf ediyorlar. Alevi İslamı adında müslümanlıktan soyutlanmış bir Alevi kimliği oluşturma projeleri hızla devam ediyor. Militan Kürtleri siyasileştirip Türkiye nin başını ağrıtmaktan hoşlanıyorlar. Hatta bazı Almanlar, atalarının Anadolu dan göç ettiğine inanıyor, Cermen ırkının bir zamanlar Fırat ve Dicle nehirleri arasında yaşadığını ileri sürüyorlar. Almanya gezimde, üst düzey Alman yetkililere Dazlakların arkasında durarak Hitler in ruhunu hortlatabileceklerini ve Alman hukuk devletini yıkacaklarını Ekim 2000 de net bir dille açıkca söyledim ve kibarca uyardım. Şok olmuşlardı,benden böyle direkt bir tepki beklemiyorlardı. Almanya ya getirilen Türk gazeteciler yer, içer, eğlenir, doğru düzgün haber bile yazmazdı. Ben ise, Almanların yanlışlarını sorguluyordum. Bu eserde de doğruları arayan araştırmacı bir gazetecinin heyecanını, sezgilerini, bilgilerini, soluklarını bulacaksınız. Son Gladyo olarak tasfiye edilmeden kalan Kılıç, aslında Ergenekon ı da yöneten paralel güçlerden biridir ve daha derindir. Almanya nın Amerikan çıkarlarına hizmet eden Kılıç tan kurtulma kararı alması halinde Ergenekon sürecinde olduğu gibi ortaya kirli Alman ve Amerikan bağırsakları dökülecektir. Almanya Türkiye nin vazgeçemeyeceği bir ülke, umarız sağduyu galip gelir Bu kitap, Alman Derin Devleti Kılıç ı deşifre ederek aslında Almanlara iyilik ediyor Almanya da Türkiye gibi normalleşme sürecine girmelidir. Faruk Arslan Toronto, Kanada 26 Aralık 2011 GİRİŞ Alman Derin Devleti Kılıç, Son Gladyodur! Gerçekte Almanların ön ırkı Ren nehrinin doğu tarafına yerleşmiş Cermenler dir. Saksonlar, Frisler, Franklar, Thürüngenler, Alamanlar ve Bayuvarlar, bu genel anlamda Cermen ırkının belkemiğini oluştururlar. Macarlar, Slavlar ve Keltikler ve de diğer uzaktan boylar Cermenlerle karışarak zamanla Alman dilini ve kültürünü benimseyip Almanlaşmış ve bu etnik yapıda yer edinmişlerdir. 9. ve 10. yüzyıl ortalarında bir millet anlayışı ile birlikte Franklar Krallığı'nı oluşturmuşlardır. Ancak

belli başlı Cermen boylarının birleşmesi ile birlikte bir krallık altında Alman milleti oluşmaya başlamıştır. Bu arada kuzeyde Frisler, Franlar, Anglosaksonla, güneyde ise Bayyuvarlar ile Saksonlarla karakteristik ve folklorik yapılara ayrılmışlardır. Batı Roma nın çöküşü sonucu çeşitli krallıklar ve derebeylikler kurmuşlar ve genelde Frank Krallıkları altında tarihte yerlerini almışlardır. Esas anlamda Cermen soyu ve buna bağlı olarak Alman millet yapısı ise 19. yüzyıl başlarında başlayan milliyetçilik akımı ile oluşmuştur. 1871 yılında ilk Alman İmparatorluğu ile milli devlet oluşturulmuştur. Vatandaşlarına ise "Reichsdeutsche" (İmparatorluk Almanları) denilmiştir. Bu milli sınırlar dışında kalan Alman kökenlilere ise diğer tabir yakıştırılmış, Öz Şıvablar veya Güney Almanları olarak adlandırılmışlardır. Nasyonal Sosyalizm, yani Nazi zamanında ise bunlara topluca "Volksdeutsche" (Halk Almanları) denmiştir. İsviçre vatandaşlarının dilleri Almanca olsa da, onlar Alman milletinden görülmez, sadece Almancayı almış ve özel ilişkiler kuran diğer Avrupalılar olarak bakılır. Anadili Almanca olan yaklaşık 100 milyon insanın ortalama 80 milyonu kendisini Alman olarak görür. Avusturyalılar'ın da büyük bir bölümü Cermen soyundan, yani Alman kökenlidir. İngilizler, Danimarkalılar, Hollandalılar ve Fransızlar Alman değil; ama yine de Cermenik sayılırlar. Avrupa da Roma döneminin arkasında oluşan Avusturya Habsburg İmparatorluğu boyunduruğunda pek sivrilmeden yaşayan Almanlar, 19. Yüzyıl başına kadar sadece derebeylikler ve Frank Krallıkları kurmuşlardır. Napolyon un sebep olduğu çalkalanmalar sonucu 19. yüzyılın başında bütün Avrupa'da oluşan milliyetçilikle sivrilmeye başlamışlardır. 1871 de kurulan Alman İmparatorluğu sonucu kendileri de Avrupa'da söz sahibi olmaya başlamışlardır. 1. Dünya Savaşı sonunda İmperatorluk Almanyası yıkılmış ve yerine Prusya ağırlıklı Weimar Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg un 30 Ocak 1933 tarihinde şansölye olarak atadığı Hitler in iktidara geçmesiyle sona ermiştir. Onun yerine kendilerini Roma İmparatorluğu'nun varisi olarak group Üçüncü İmparatorluk ilan etmişlerdir. Adolf Hitler'in getirdiği baskıcı rejim ve yenilikler Almanya'yı güçlü bir ülke yapmış, ülkedeki suç oranı ve işsizlik ciddi derecede azalmıştır. 2. Dünya Savaş ından sonra 3. Reich de yıkılmış ve ikiye bölünmüş, Almanya Demokratik Cumhuriyeti adını alan sosyalist, diğeri ise Batı Almanya veya Federal Almanya adını alan demokratik iki Almanya kalmıştır. 1989'da şiddetsiz halk ayaklanması ve Mihael Gorbaçov un umursamazlığı sonucu Alman Demokratik Cumhuriyeti lağvedilmiş ve ardından iki Almanya birleşmiştir. Bu birleşmiş Almanya'da milliyetçi duygular ve eylemler genellikle nasyonel sosyalist geçmişin getirdiği bir tür utanma duygusu nedeniyle bastırılır ve hoş görülmez. Aşırı milliyetçilik ve özellikle ırkçılık çeşitli yasalarla sınırlandırılmış veya yasaklanmıştır. Alman vatandaşlığı kanunu temel olarak kan bağı prensibine dayalıdır. Yani herhangi bir kişi Alman vatandaşlığını doğum yerinden bağımsız olarak, bir ebeveyni Alman vatandaşıysa edinir. Almanya anayasasının 116. paragrafında 2001 yılına kadar Alman; hem Almanya'nın vatandaşlığına sahip hem de Cermen soyundan gelen kişiler olarak açıklanmıştır. 2001 yılında çıkarılan vatandaşlık kanununda ise, Alman vatandaşlığına sahip olanlar Alman olarak kabul edilmektedir. (2) Avrupa da artan ırkçılığın yeniden merkezi olan Almanya derin devleti Kılıç, 2000 li yıllarla birlikte yabancı düşmanlığıyla oynamaya başladı.. Çok kültürlülüğe inanmıyor. NATO ülkelerinde kurulmuş Gladyo ların hemen hepsi dağıtıldığı halde Almanya nın Ergenekon u olan Kılıç a nedense kimse dokunamadı. Son Gladyo olarak kalan Kılıç, Ergenekon dan daha derindir. İş dünyası, istihbarat, bürokrasi, medya ve yargı ayakları vardır. Türk Ergenekon u ile ilişkileri, Kılıç ı ortaya çıkardı. Hatta Türk 1 numaranın Alman kökenli olduğu sanılıyor. Almanlar, uzun süredir vakıfları aracılığıyla, Türkiye`nin, etkin, dinsel ve mezhepsel farklılıklarını ele alıyor, bu farklılıkları derinleştirerek ulus devleti zaafa uğratmaya

çalışıyorlar. Türkiye`de cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Kemalizm in iflas ettiğini ve bu haliyle Avrupa Birliği ne alamayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Türk ulusunun uyduruk ve yapay olduğunu empoze ediyorlar. Ayrıca Türkiye`deki, yerel yönetimlere işlerlik kazandırıp, federatif sistemi Türkiye`de tanıtmak ve yerleştirmek, ülkemizde yerli köprübaşları oluşturmak için, çaba sarf ediyorlar. Asıl soru şu: Türkiye de Alman vakıfları ve derin devleti Kılıç ın üç atlısı olan BND, BKA ve GSG9 acaba Türkiye yi kaosa sokmayı amaç eden Ergenekon soruşturmasının neresinde yer alıyor? Ya da yer alamıyor mu? İkinci temel soru: Acaba Türkleri hedef alan cinayetler, Alman makamların söylediği gibi gerçekten yasadışı faaliyet gösteren bir çetenin işi mi? Yoksa Alman derin devletinin bazı amaçlar için gerçekleştirdiği bir siyasi ve stratejik seri operasyon mu Üçüncü ve son soru: Tüm NATO ülkelerinde Soğuk Savaş döneminin Gladyoları ortaya çıkarıldığı ve tasfiye edildiği halde neden Alman derin devleti Kılıç a kimse dokunamıyor? Kitabımda bu üç soruya yanıt vermeye çalıştım. Almanya da 2000 li yıllardan beri derin ve organize işler konuşuluyor. Almanya da 2000 ile 2006 yılları arasında sekiz Türkiyeli ve bir Yunanlı, Nazi faşistleri tarafından öldürüldü. Ama failler bulunamadı! Almanya da işlenen cinayetlerin %97 si çözülüyor ve failleri yakalanıyordu. Nedense dokuz göçmenin failleri yakalanamıyor ve cinayetlerin arkasındaki sır perdesi açığa çıkarılamıyordu! Bu cinayetlerin ırkçı motivlerle işlenmiş olduğunu kanıtlayacak deliller olmasına rağmen, soruşturma başka yöne kaydırıldı. Alman polisi, cinayetlerin ırkçı bir bağlantı ile işlendiği iddialarını kabul etmemişti. Kasım 2011 de bir banka soygununun ardından hırsızların intihar etmesi, sonra bir evi ateşe veren kundakçının yakalanması Almanya nın Susurluk kazası oldu âdeta. Dokuzu Türk on kişiyi öldüren cinayet şebekesinin ucu Alman Ergenekon una çıktı. Tüm bu olgular çete üyelerinin Alman Anayasa Koruma örgütü adı verilen 'derin devlet yapılanması' ile bağlantılı olduğu kuşkuları kuvvetlendiriyordu. Ortaya çıkan kimi bilgiler sadece buzdağının görünen kısmıydı. Soruşmalarda Alman devletinin imajının sarsılmaması için, kimi ajanlara fatura kesilmesi veya suçun PKK nın, Türk mafyasının üzerine atılması dahi planlandı. Nazi çetelerinin açığa çıkarılmaması için Kılıç, mücadele ediyordu. Ancak Nazi terör hücresinin ortaya çıkmasıyla birlikte, tepki eylemleri de yükselmeye başladı. Göçmen örgütleri ve anti-faşist gruplar eylemler yapıyor ve derin devlet ilişkilerini teşhir ediyordu. Aşırı sağcı terörün en büyük darbeyi Alman istihbarat birimlerine vurduğunu söylemek yanlış olmazdı. Özellikle medya, terörle mücadeleden sorumlu birimleri artık sert bir şekilde eleştiriyordu. Tarihlerindeki en ağır eleştirilerle karşı karşıya kalan istihbarat birimleri, Aşağı Saksonya Anayasayı Koruma Teşkilatı nın hata yaptıklarını ifade etmesinin haricinde suskunluğunu korudu. Almanya da örgütlenme şekli birbirinden farlı olan üç istihbarat teşkilatının denetimi 1978 yılından beri faaliyette bulunan Parlamenter Denetim Paneli (PKGr) tarafından yapılıyordu. Toplantıları gizli yapılan panel daha çok dış istihbarata bakan Federal Haber Alma Servisi (BND), Askerî İstihbarat Servisi (MAD) ve iç istihbarata bakan Anayasayı Koruma Teşkilatı nın (Verfassungsschutz) kontrolünden sorumluydu. Tartışmaların merkezinde olan Anayasayı Koruma Teşkilatı nın beş binden fazla çalışanı ve 300 milyon avro bütçesi olmasıydı. Amerikalıların yürüttüğü çalışmalar ve harcadığı milarlarca dolarlık bütçeler, elemanları kamuoyundan hep gizlenmişti. (3) Ülke derin ABD nin uydusu gibiydi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Makedonya gezisi dönüşünde 3 Ekim 2011 de, Avrupa başkentlerinde oldukça dikkat çekecek ve Türkiye ile Almanya arasında yepyeni bir tartışma yaratan bir iddia ortaya attı: Alman vakıfları güneydoğu ve doğu daki projeler üzerinden PKK ya yardım ediyor. Başbakan Erdoğan, uçakta gazetecilere şu

dikkat çekici açıklamayı yapmıştı: Dünyada, Türkiye'de de faaliyet gösteren öyle vakıflar var ki bunlardan çok rahatsızım. Özellikle bir Alman vakfının bölgedeki faaliyetleri çok dikkat çekici. CHP ve BDP'li belediyelerle çalışıyor. Onlarla kredi sözleşmesi yapıyor. Bu tabii vakıf adı altında aslında bir fon. Sözleşmeyi yaparken de şu müteahhit firmaya vereceksiniz diye şart koşuyor. Bu ilginç. Bu yolla resmen PKK'ya para gönderiyor o vakıflar. Ama tabii teknik takipte ortaya çıkan bazı noktalar var. Almanlara zaman zaman bu konudaki rahatsızlığımızı dile getirdik. Bir sonuç alamadık. Ama rahatsız olduğumu söyleyebilirim. (4) Mesaj ve adres oldukca net ve açıktı. Alman vakıfları "öfkeli" ve "şaşkın" tepki verdiler. Erdoğan'ın neden bu açıklamayı yaptığı bana göre açıktı. Alman vakıfları, 9 yıl önce "casusluk" suçlamasıyla mahkeme önünde çıkmış, ancak söz konusu vakıflar mahkemede iddiaya göre Ergenekon tarafından zorla beraat ettirilmişti. PKK yı siyasileştiriyor ve Ankara nın üzerine sürüyorlardı. Üstelik Türkiye deki gizli yapıları polis ve askeri istihbarat tarafından 5 Haziran 2011 de Diyarbakır da ele geçirilen bir ajandaki harddrive disk sayesinde öğrenilmişti. Devam eden KCK davası sürecinde polisin eline binlerce döküman ve itirafcı geçmişti. Artık mızrap çuvala sığmıyordu. Acaba Alman vakıflarına haksızlık veya yargısız infaz mı yapılıyordu? Gazeteci ve yazar Mehmet Ali Birand Posta daki köşe yazısında 6 Ekim 2011 de şunları yazdı: Alman vakıflarının BDP ve BDP'li belediyeler üzerinden PKK'ya para aktarması suçtu. KCK operasyonlarında belediye yöneticilerinin gözaltına alındığına dikkat çeken Başbakan, bölgeye gönderilen paranın yatırıma dönüşmediğine dikkat çekti. Bir Alman vakıflarının belediyeler ile kredi sözleşmesi yaptığını belirten Erdoğan "Hangi müteahhitlerle iş yapmaları gerektiği konusunda işaret veriyorlar. Bu yolla resmen PKK'ya para gönderiyor o vakıflar" dedi. Türkiye de faaliyet gösteren dört önemli Alman vakfı var: Konrad Adenauer-Friedrich Ebert- Friedrich Naumann- Heinrich Böll Bu vakıfların her biri, Almanya nın önde gelen, son derece ciddi, ağırbaşlı düşünce kuruluşlarıdır. Bütçeleri ve çalışmaları hem Türk hem de Alman yetkililer tarafından incelenir. İstedikleri gibi para da harcayamazlar. Zira bağışlarla yaşadıklarından dolayı her kuruşları denetlenir. Hemen hepsinin toplantılarına katıldım. Genel yaklaşımlarını izledim. Hiçbirinde gizli kapaklı oyunlar çevirdikleri izlenimini edinmedim. Tam aksine, Türkiye yi birçok uluslararası konuda desteklemiş, hatta lobici gibi çalışmışlardır. İlgilendikleri sahalar, bulundukları her ülkeye göre değişir. Yıllar içinde Türkiye de insan hakları, sivil-asker ilişkileri, Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs, Yunanistan ile ilişkiler, eksen kayması, Orta Doğu, Suriye gibi konularla ilgilenmişlerdir. Yani biz hangi konuları konuşuyor idiysek, uluslararası kamuoyu Türkiye hakkında neleri merak ediyorsa, hangisi moda ise onları ele alırlar. Eskiden Kıbrıs, Türk-Yunan, insan hakları, asker-sivil ilişkileri modaydı; şimdi eksen kayması, Türkiye nereye gidiyor ve Kürt konusu moda Üstelik bu vakıflar bulundukları bir ülkede yer altı çalışması da yapamazlar. O işleri yapanlar vardır. Bu dört büyük vakıf yıkıcı faaliyetlerde bulunamaz, konuk oldukları ülkelerin resmi makamlarının şikayetine yol açacak adım atamazlar. Bırakın böyle bir durumda o ülkeden çıkarılmalarının kendilerine getireceği prestij kaybını, Alman yasaları da bu tip çalışmaları cezalandırır. İspat edildiği taktirde bu vakıflar ellerindeki vakıflık statüsünü dahi kaybederler. Alman sistemi çok demokratik, uygar ve disiplinlidir. Bu tip suçları görmezden gelmez. Bu vakıflar kredi de veremezler. Konferanslar düzenlemenin ve raporlar hazırlamanın ötesine geçemezler. Yani bir düşünce kuruluşu olmanın dışına çıkamazlar. Hele hele bir siyasi partiye veya terör örgütüne destek sağlamak, para aktarmak bu vakıflar için bir suç oluşturur. Başbakan suçlamada bulunduğuna göre elinde mutlaka bir bilgi veya belge vardır. Boşu boşuna

böylesine ağır bir konuşma yapmaz veya yapmaması gerekir. Bundan dolayı, şimdi Başbakan ın delilleri açıklaması bekleniyor. (5) Hemen belirteyim ki, Alman vakıfları ile ilgili iddialardan hukuki bir sonuç çıkmayacaktır. Çünkü, bunlar illegal kuruluşlar değildir. Yaptıkları her şeyi hukuki kılıfa uydurma imkanına sahiptirler. Hukuk dışı eylemler ise zaten farklı yollardan yapılmaktadır. Buna rağmen Hükümetin elinde gerçekten bir takım yabancı kökenli vakıfların terör örgütüne yardım yaptıklarının belgesi vardı, konuşmadan olaya diplomatik ve yargı yoluyla neşteri vurmak gerekirdi. Ama bunlar devlet sırrıdır, açıklanırsa iki ülke arasındaki ilişkiler kopar. Ayrıca vurgulamakta yarar var; bazı vakıf ilgililerinin BDP'li belediyelere yaptıkları ziyaret delil olmaz. Çünkü, Avrupa'dan her sene yüzlerce parlamenter ya da yetkili gelip Güneydoğu'da bir dizi ziyaretlerde bulunuyor. Sanıyorum tüm bu ziyaretler ilgili birimlerin gözetimi altındadırlar. Böyle değilse sahipsiz bir ülkede yaşıyoruz demektir. Özelliklede Başbakan'ın şikayetçi konumunda olması düşündürücüydü. Başbakanın amacı, herhalde Alman vakıflarının Türkiye de yasaklamak ve Alman ajanlarını sınırdışı etmek değil, sadece aba altıntan sopa göstermek ve bazı odaklara mesaj veya gözdağı vermekti. Gemi azıya almışlardı, dur denmesi gerekiyordu. Başbakanın delillerinin ne olduğunu bu kitabı okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız. 2002 de faili bir meçhul suikasta kurban giden Doç.Dr Necip Hablemitoglu Alman vakıfları meselesini gündeme taşıyan ve bu konunun üzerine giden ilk isimdir. Hablemitoğlu, bugün en çok adı geçen Friedrich Ebert Vakfı başta olmak üzere belli başlı 6 Alman vakfının Türkiye'deki bazı siyasi kuruluşlara ve PKK'ya akıttığı paraların izini sürüyordu. Hablemitoğlu'nun Alman vakıflarıyla ilgili çıkan kitabı, Alman istihbarat kuruluşlarını alarma geçirmiş ve daha sonra ortaya çıkan belgelerde Kitaplarının mutlaka raflardan indirilmesi gerektiği üzerinde durulduğu belirtilmişti. Hablemitoğlu öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihinden 6 ay önce Alman istihbaratları BND ve BKA çalışanlarının hazırlamış olduğu raporda, Hablemitoğlu'nun Alman vakıflarını ve şirketlerini araştırdığı ve bu konuda çıkan kitabının da raflardan mutlaka indirilmesi gerektiği şeklinde geçiyordu. Hablemitoğlu'nun hem bu bilgiyi hem sıcak takipte olduğunu yakın çevresine aktarmıştı. Cinayetten sonra soruşturma bu yönde bir süre devam etmiş, daha sonra Alman vakıfları konusu soruşturma kapsamından çıkartılmıştı. Ergenekon soruşturmaları başlayınca Hablemitoğlu dosyası da yeniden önem kazandı. Hablemitoğlu, öldürülmeden bir yıl önce yayımladığı Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası adlı kitabında, Konrad Adenauer Vakfı, Körber Vakfı, Alexander von Humboldt Vakfı, Friedrich Ebert Vakfı, Friedrich Naumann Vakfı, Heinrich Böll Vakfı, Hans Seidel Vakfı özellikle dikkat çekenleridir diyor ve Alman Orient Enstitüsü, Goethe Enstitüsü, Alman Kültür Merkezi, Georg Eckert Enstitüsü, Fian Örgütü'nün Türkiye'deki faaliyetleri ve hibe politikalarının mutlaka izlenmesi gerektiğini vurguluyordu. Hablemitoğlu, CHP ile Ebert Vakfı arasındaki ilişkiden de ilk bahseden araştırmacılar içindeydi. Hablemitoğlu kitabında şu bilgileri veriyordu: Bu vakfın bilinmeyen faaliyetleri bilinenlerin çok çok üzerindedir. Örneğin, 24 Haziran 2001'de, Türkiye'ye gelen Almanya Adalet Bakanı Herta Daubler-Gmelin ile özel' Türk vatandaşı arasındaki özel enformasyon' görüşmesini, Friedrich Ebert Vakfı'nın Türkiye Temsilcisi Hans Schumacher organize etmiştir. TÜSES Genel Sekreteri ve CHP Beşiktaş İlçe Örgütü üyesi Nilüfer Mete'nin de aralarında bulunduğu kişiler ile Alman Bakan'ın görüşmesi Alman Konsolosluğu'na ait Tarabya'daki Konukevi'nde gerçekleşmiştir. (6) Hablemitoğlu, Alman hükümetinin söz konusu vakıflara doğrudan bütçe ayırdığını ve milyar euroları bulan bu bütçelerin önemli bir kısmının Türkiye'de hibe yoluyla

kullandırıldığını da ilk olarak belgeleriyle yazan isimdi. Hablemitoğlu neredeyse dağa çıkan her PKK militanının bu vakıflar tarafından maaşa bağlandığını belirterek, söz konusu hibelerin birtakım sivil toplum kuruluşları ve belediyeler vasıtasıyla örgüte ulaştırıldığını da dile getiriyordu. Hablemitoğlu cinayetinde bugün Çeçenlere yönelik Rusya'nın yaptığı yargısız infazların bir benzerinin yapılmış olabileceği üzerinde de duruluyordu. Hablemitoğlu cinayetinden 3 gün önce Alman BND bağlantılı 9 kişilik GSG9 timinin İstanbul'a geldiği, bu timin Havaalanı'ndan diplomatik pasaportlarla giriş yaptığı öne sürülüyordu. Ayrı timin Hablemitoğlu öldürüldükten iki gün sonra gizli bir biçimde Türkiye'den ayrıldığı tespit edilmişti. O dönem bu grubun Türkiye'ye neden geldiğinin üzerine gidilemedi. (7) Ankara nın eli Almanlara karşı hep zayıf oldu. Alman Vakıflarının faaliyetlerini dile getiren en yetkili ağızlardan biriside eski başbakanlardan Bülent Ecevit idi. Ecevit, 1991'de DSP Genel Başkanı olarak yaptığı bir açıklamada, CHP Genel Başkanı iken bu vakıfların kendisine de para teklifinde bulunduğunu ifşa ediyordu: Bir yabancı Vakfın şube yöneticileri, ellerinde bir çanta dolusu parayla bana geldiler. O zaman yanımda başkaları da vardı. Bana uluslar arası Sosyal Demokrat hareketi adına yardım etmek istediklerini söylediler. Sonra da çantayı açıp parayı ortaya koydular. Ben hemen cevabını verdim. Böyle bir yardımın kanuna aykırı olduğunu söyledim ve teklifi reddettim. (8) Necip Hablemitoğlu nun kitabında, onu mezara götüren okkalı satırlarda şunlar yazılıydı: Alman İstihbaratı Bundesnachrichtendienst (B.N.D), II. Dünya Savaşı sonrasında en az C.I.A. ve Mossad kadar özgün bir yapılanmayla ortaya çıkmıştır. Örneğin, askeri istihbarat, sanayi-teknoloji istihbaratı, karşı istihbarat gibi klasik uğraş alanlarının yanısıra, Doğu Almanya ile bütünleşme dahil her alandaki stratejilerinin oluşturulmasında ve hayata geçirilmesinde; doğu blokundan göçmen getirtilmesinde önemli görevler üstlenmiştir. Bölgedeki güç dengeleri arasında ikili oynamak konusundaki ilk başarı da, 1972 de Münih Olimpiyatları sırasında Sovyet Hükûmeti nin tahrik edilmesi ve sonucunda oluşan tepkinin Sovyetler Birliği ni Öğrenme Enstitüsü nün kapatılma gerekçesi olarak kullanılması ile sağlanmıştır. Böylece, A.B.D. nin onayı da alınarak doğu bloku ile ilişkiler yoluna konulmuştur. Daha sonra ekonomik ve siyasal açıdan ağırlığını iyice hissettiren Almanya; A.B.D. ve İngiltere gibi ülkelerden bağımsız stratejiler geliştirmiştir. Örneğin, batılı müttefiklerine rağmen İran la askeri-ticari ilişkilerin geliştirilmesi; Birleşmiş Milletler ambargosu öncesi Libya ve Irak la askeri-ticari ilişkilerin sürdürülmesi; özellikle Irak daki muhalif kürt gruplarına ülkesinde kucak açıp destek sağlarken, Irak yönetimine Halepçe katliamında kullanılan Hardal Gazı başta olmak üzere her türlü kimyasal ve konvansiyonel silâh ve askeri amaçlı elektronik araç ve gereçleri satması gibi. Alman İstihbaratı BND, arka bahçe olarak nitelendirilen ve ekonomik açıdan hayat alanı kabul edilen Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk, Makedonya, Moldova, Ukrayna, Beyaz Rusya, Estonya, Letonya, Litvanya, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Afganistan, İran, Türkiye ve Irak gibi ülkelerin yeraldığı geniş bir coğrafyada, Alman Devleti nin çıkarlarını koruyup kollama görevini fonksiyonel biçimde yerine getirmektedir. Klasik istihbaratçıların yanısıra, ilgili tüm ülkeler hakkında key-man s niteliğinde özel olarak hemen her alanda, örneğin filolog, tarihçi, araştırmacı-gazeteci, antropolog, sosyal antropolog, arkeolog, sosyolog, mühendis, çevreci, insan hakları uzmanı, sanatçı, sanat tarihçisi, ruhban, asker, demografi uzmanı, tıpçı, ziraatçı, siyaset bilimcisi, halkbilimci, jeolog gibi farklı meslek dallarına mensup elemanlar da istihdam edilmektedir. A.B.D. nde Jamestown Vakfı, Hoover Enstitüsü gibi akademik nitelikli kuruluşların örneklerine, Almanya da Humboldt Vakfı ve Üniversitesi, Osteurope Enstitüsü, Gettysburg

Koleji, Bamberg Üniversitesi gibi çok sayıda ilişkili akademik kuruluşlarda rastlamak mümkündür. İstihbarat servisi veren masum görünüşlü vakıfların yanısıra, tıpkı A.B.D. ve İngiltere de olduğu gibi sözkonusu servisler tarafından kurdurulan ve yönetilen-yönlendirilen sivil toplum örgütleri, Almanya için de aynen ve de fazlasıyla sözkonusudur. Başta İnsan Hakları olmak üzere, azınlıklar, göçmen ve mültecilik konularında bu servisler ve bağlantılı vakıflar, enstitüler ve sivil toplum örgütleri birbirleriyle sürekli paslaşmakta; enformasyon alışverişinin yanısıra birbirlerini de sürekli yakın takip altında tutmaktadırlar. Alman Servisi BND nin, A.B.D. ve İngiliz Servislerinin nitelikli profesyonel kadrosuna oranla daha fazla gönüllü elemana sahip olmasının temelinde, bu toplumun adeta genlerine işlemiş milliyetçilik duygularının ve de bilincinin yattığını kabul etmek gerekir. Aynı duruma İsrail de de rastlamak mümkündür. İsrail de de tüm Yahudilerin -ister A.B.D., ister Rusya Federasyonu ve isterse de dünyanın herhangi bir yerinde yaşasın- birer doğal Mossad elemanı olduğu kabul edilir. Nasıl Yahudiler için Mossad a çalışmak ve görev verildiğinde sorumluluk üstlenmek ve yerine getirmek bir ulusal onur-dinsel vecibe olarak kabul ediliyorsa, aynı durum Almanya için de daha yumuşatılmış olarak böyledir. Ancak, Almanya, profesyonel istihbaratçıların yanısıra, yukarıda da belirtildiği gibi akademisyenlerden, gazetecilerden ve de avukatlardan fazlasıyla yararlanmaktadır. Alman Servisi, adeta küçük bir avukat ordusuna sahip bulunmaktadır. Hayat Alanı ya da Arka Bahçe olarak nitelendirilen hedef ülkelerdeki azınlıkların her türlü legal-illegal ve hatta terörist örgütlerinin temsilcilerine, militanlarına kendi ülkesinde yaşama hakkı tanımaktadır. Bu iş için Kiliselerden Mason localarına kadar pekçok kuruluşu ve özel olarak oluşturulan yardım (!) amaçlı sivil toplum örgütünü (NGO) kamuflaj olarak kullanan Alman Servisi, buralarda ajan olarak kullanabilecekleri işbirlikçileri saptama ve yetiştirme fonksiyonunu yerine getirebilmektedir. Keza, hedef ülkelerdeki yetenekli, gelecek vaad eden ve Almanya ya karşı önyargısı bulunmadığı anlaşılan politikacıların, özellikle de etnik ve dinsel sorunu mevcut olan politikacıların yanısıra, genç akademisyenlere de akademik nitelikli burs dağıtan vakıflar yolu ile deyim yerinde ise çengel atılmaktadır. Aynı şekilde, hedef ülkelerin üniversitelerinde paraya zaafı olan yetenekli akademisyenlere, o ülkenin aile yapısı, toplumsal sorunları, dinsel farklılıkları, azınlıkların kültürel özellikleri, bölgelerarası ekonomik farklılıklar, insan hakları gibi doğrudan dikkat çekmeyecek ama sosyal-siyasal ve kültürel istihbaratta kullanılanılan verilerin elde edilmesini sağlayacak bilimsel projelere destek sağlanmaktadır. Saptanmış eleman adaylarına belli bir yönlendirme sürecinin sonunda gereksinim duydukları alanda her türlü destek sağlanmaktadır (tıpkı A.B.D. ve İngiltere de sözkonusu olduğu gibi). Almanya da yaşayan yabancılardan sözkonusu standarda sahip olan, bir başka deyişle nitelikli gençlere aynı yolla çengel atılırken, kontrolünde güçlük çekilen ama işe yarayan militanteröristler de avukatlar aracılığıyla sevk ve idare edilmektedir. Örneğin, kabul edilebilir eylem sınırlarını aşan, Alman Devletine ters düşen ya da dıştaki imaj açısından tutuklanması gerekenler, gözaltına alınmakta; sonra da bağlantılı avukatlar devreye sokulmaktadır. Gözetim süresinde pazarlık ve yönlendirme yapıldıktan sonra, tutuklananlar kontrollü olarak ama Alman Servisinin denetiminde serbest bırakılmaktadır. Hiç bir ülke Servisinde bulunmayan bu kadar çok avukat, Alman Derin Devleti nin karakteristiğini oluşturmaktadır. (9) Ünlü eski MİT mensubu Mehmet Eymür, faili meçhul kalan araştırmacı Necip Hablemitoğlu cinayeti ile Danıştay baskınındaki ilginç bağlantılara dikkat çekiyordu: Hablemitoğlu, askeri ihalelerle ilgili bilgi sızdıranca Ergenekon'un hedefi haline gelmiş olabilir... Hablemitoğlu Almanların ve Alman vakıflarının Türkiye üzerindeki faaliyetlerini açığa çıkaran yayınlar yapıyordu. Görünen hedefi, Almanların Türkiye üzerindeki etkinliğini kırmaktı. Ben o yayınların hiçbir zaman Hablemitoğlu'nun

kendisi tarafından kaleme alındığını sanmıyorum. Çünkü onu aşan bilgiler vardı ve yazılar, resmi yazışma dilini andırıyordu. (10) Yine de teşekkürler Necip! Almanların maskesini düşüren bu cesur ve gözüpek yaklaşımın, analizin olmasaydı, belki bu eseri yazmazdım. Alman derin devletinin ekonomi ayağı çok güçlüdür. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerikan sermayesiyle iç içe giren Alman tekelci sermayesinin bir ayrılış sürecine girmiş olması Kılıç ın sonunu getirebilir. Bu gelişmenin en medyatik olanı 2009 da Daimler-Craysler ayrılığı ile yeni gerçekleşen Opel-General Motor ayrılığıydı. Bu süreç ekonominin diğer alanlarında da yaşanıyor. Alman sermayesi artık Amerikan ekonomik altyapısını irreel, hantal ve yeni dönemin yeni ihtiyaçlarına uygun bulmuyor. Bu gelişme gelecekte Avrupa Birliği'nin özerk politikalar uygulaması durumunda, ortak şirketler üzerinden Amerika'nın Avrupa'ya müdahale etme şansını elinden alıyor. Burada, Bush yönetiminin Irak'a askeri müdahalesine Berlin hükümetinin açıktan muhalefeti sonrasında, General Motors'un Avrupa'daki bazı üretim merkezlerini kapatacağını açıklamasıyla yaşanan infiali hatırlamak gerekiyor. Almanya, ülkesindeki Amerikan askeri sayısını inanılmaz oranda azalttı. Bir diğer dikkat çeken gelişme de, şimdiye kadar dünya ekonomisinin Suudi sermayesinin Amerika'ya gittiği yönündeki ezberin de bozulma eğilimine girmiş olmasıydı. Suudi Arabistan kraliyet ailesi 2.5 milyarlık bir başlangıç sermayesiyle Daimler'e ortak oldu. Almanya ya 2001 den beri 250 milyar dolar Arap parasının aktığı, açıklanmayan bir gerçek. Alman basını, büyük şirketlerin, Arap petrol zenginleriyle ortaklık pazarlığı haberleriyle doluydu. Gerçekten de Alman Ekonomi Bakanlığı bu süreci koordine etmek amacıyla, bakanlık bünyesinde bir özel masa kurmuş bulunuyordu. Petro- Dolar'ın Amerikan piyasasından çekilerek, yeni alanlar aramaya başladığı, burada da yüksek teknoloji ve altyapıya sahip Alman şirketlerinin cazibesinin arttığını söylemek mümkündü. Ortadoğu'da siyasi itibarı yüksek olan Almanya açısından bu gelişmenin Amerika ile rekabette önemli siyasi sonuçlar doğuracağı açıktı. (11) Almanya nın Amerikan çıkarlarına hizmet eden Kılıç tan kurtulma kararı alması halinde Ergenekon sürecinde olduğu gibi ortaya kirli Alman bağırsakları dökülebilirdi. Almanlar, Kılıç tan kurtulma savaşı vermezse bağımsız devlet olmazlardı. Türkiye nin Ergenekonla mücadelesi onlar için en güzel modeldi. Türkiye, elbette Almanya ile ilişkilerini bozamazdı. Ancak Türkiye nereye aittir, AB ye girmek gereksiz midir, Almanlardan artık umudu kesmeli midir sorularını kendine sormalıdır; belki de AB ye girmeden kendi doğru bildiği yolda ilerlemesinin daha yararlı olacağı sonuca varabilir. Nitekim kısa adı TAVAK olan Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmaları Vakfı nın birbirinden zengin içerikli, bilgi dolu yaptığı yayınlar, Türkiye nin eksenini belirlemesine ışık tutuyor. 2011 yılına ait raporlara imzasını atan Prof. Dr. Faruk Şen, Almanya yı en iyi bilen akademisyen ve aydındır. Vakfın merkezi İstanbul da bulunuyor. Avrupa Birliği ile Türkiye arasında sürdürülen Katılım Müzakereleri ve Müzakerelerin Geleceği ne TAVAK yararlı katkılar sunuyor. AB ile ilgili doğru ve güvenilir bilgiler ile dokümanları AB Haber ve AB Vizyonu siteleri ile Avrupa Birliğinin kendi sitesinden takip ediyorum. AB de Euro nun geleceği artık tartışılıyor. Daha evvel bazı Alman iş adamları bazı öneriler ortaya atmış ve gelecekte Euro nun Kuzey-Euro ve Güney-Euro adları altında iki ayrı para birimi şeklinde yürürlüğe konması olasılığını gündeme getirmişti. Alman derin devleti ve Kuzey Avrupa ülkeleri, Güney Avrupa ülkelerine güven duymuyordu. AB ye girdiği 1980 yılından beri 107 Milyar Euro hibe alan Yunanistan gibi asalak ve şımarık ülkeleri artık sırtlarında taşımak istemiyorlardı. Avrupa Birliği nin batak ülkeleri olan Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz, hep güney yarıdandı. Belçika orta batıda, İrlanda ise İngiltere nin batısında yer alan ve ekonomisini şişirilmiş inşaat sektörüne dayamış, başka göze çarpan bir endüstrisi bulunmayan bir ülkeydi. İnşaat sektörü batınca, İrlanda da onunla beraber battı.

Avrupa Birliği İrlanda, Yunanistan, Portekiz ve İspanya yı nasıl kurtarayım diye düşünürken 2012 yılında genişleme için öngördüğü Hırvatistan dan sonra 2014 yılında da Sırbistan gibi Balkan ülkelerini de tam üye yapmanın kararlılığı içindeydi.türkiye Türk diasporasını yönetmeye karar vererek doğru olanı yapıyordu. AB, vize konusunda Türkiye nin önüne 1959 yılından beridir yüksek duvarlar koyarken, 2011 de Arnavutluk a vizeyi kaldırdı, Rusya ve Ukrayna ya da vizeyi kaldırmanın hazırlığını yapıyordu. Yapılan gelecek bütçe planı ise geleceği adeta bize söylüyordu. 2014-2020 yılları için öngörülen Avrupa Birliği nin 7 yıllık bütçesi içinde Türkiye ile ilgili herhangi bir kalem ve ifade yoktu. Bu da, Türkiye nin AB ye katılabileceği en erken tarihin 1 Ocak 2021 olabileceği anlamına geliyordu. Tabii bu öngörünün de geçerliliği ancak, o tarihte Avrupa Birliği diye bir oluşumun hala yaşıyor olmasına bağlıydı. Şahsen 2020 yılını görmeden AB nin dağılacağını öngörüyorum.

Çünkü Almanya, Kılıç ıer veya geç tasfiye edecek ve sadece Almanya yı kurtarma odaklı planlar yapacaktır. Türkiye 2014 yılında Avrupa Birliğine tam üye olabilseydi, bütçesinin AB den alabileceği toplam katkı 2 milyar Euro yu hiçbir zaman geçemeyecekti. Yunanistan ın 1980-2008 yılları arasında AB den 107 milyar Euro hibe aldığı ve kaynaklarında artık sonuna gelindiği dikkate alınırsa, Türkiye için Avrupa Birliğine girişin hiç bir kazanımı olmayacağı, gün gibi aşikârdı. Türkiye nin geleceği, bu önümüzdeki on yılda, gerçekte AB yerine, İngilizce adlarının baş harflerinin yan yana yazılımı ile BRIC olarak tanımlanan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin den oluşan dünyanın yeni ekonomik devleri arasında gözüküyordu. Bölgeselbir güç olark yükselen Türkiye nin Almanya ve AB ye ihtiyacı yoktu. Ekonomik ve siyasi bağımsızlığını Frankfurt ve Brükel e veremezdi. Zaten İran ın nükleer çalışmaları ile ilgili olarak Türkiye ve Brezilya ortak bir adım atmışlardı. Türkiye nin dünya üzerindeki siyasi ve ekonomik konumu değiştikçe, Kıbrıs konusunun çözüm şekli de birlikte değişime uğrayacaktı. Kıbrıs konusunda AB nin çözüm parametrelerinin ve perspektifinin Ankara nın AB yolunu tıkamasıyla, yıllar içinde Türkiye nin küresel olarak ekonomik ve politik güçlenmesine paralel olarak, köklü bir eksen değişikliğine gidileceği neredeyse kesindi. (12) Sonunda Almanya da Neo Nazilerin 88 kişilik ölüm listesi ortaya çıktı. Listede bazı Alman politikacıların yanı sıra Türk örgütlerinin önde gelen isimleri de vardı. Almanya da yıllarca TAM ın başında olan Prof. Faruk Şen, NTV ye 17 Kasım 2011 de yaptığı açıklamada, cinayetlerin Alman derin devletinin işi olduğunu söyledi ve ölüm listesine dikkati çekti. Prof.Şen, şu noktaları vurguladı: Almanya da Neo Nazi saldırılarının tarihi eskidir. Mölln ve Solingen de Türklere saldırılar ve kundaklama olayları hala hatırdadır. Burada toplam 7 kişi ölmüştü. 2008 de meydana gelen Ludwigshafen yangınında Neo Nazi kuşkusu gündeme gelmiş, ancak dosya örtbas edilmişti. Şimdi bu çete bağlamında bu dosya yeniden açılıyor. (13) İtalya dan başlayan Gladyo temizliği Almanya da henüz yapılamadı. Ergenekon süreci başladığında ve yeraltından gizli silahlar, çeşitli mekanlara saklanmış cephaneler bulunduğunda, Dünya da artık Gladyo nun tarihte kaldığı, NATO nun bu tip yapılanmalardan vazgeçtiği, bunların komplo olduğu savunması yapılmıştı. Ancak devam eden hukuk sürecinde toprak altı cephaneliklerin hiç de öyle eski zamanlardan kalma olmadığı ortaya çıkmıştı. Almanya da ortaya çıkan durum ise, Gladyo nun sadece Türkiye de değil Avrupa nın kalbinde bile hala var olduğunu ortaya koydu. Örgüt kendisini yok etmiyor sadece şekil değiştiriyordu. Gladyo üzerine en ciddi çalışmayı yapan Danielle Ganser in NATO nun Gizli Orduları adlı kitabında, ABD Genelkurmay Başkanlığı nın 28 Mart 1949 da genel stratejik konseptler isimli belgesinde Almanya nın hem yeraltı hem de Secret Army Recerves (gizli ordu güçleri) Stay-Behinds Units (Cephe Arkası Güçleri) için mükemmel yetişmiş eleman potansiyeli olduğu belirtilmişti. Aynı kitapta Ganser, Türk gladyosu için ise bütün yapılanmalar içinde en kanlı, tehlikeli ve halen çözülememiş olduğunu belirtiyor. Alman Gladyosu nun adı: BJD (Bund Deutscher Jugent- Alman Gençlik Birliği). (14) Bu yapılar tasfiye edilmiş gibi görülse de tıpkı Türkiye de olduğu gibi farklı biçimlerde kendilerini revize ederek varlıklarını sürdürüyorlardı. Kritik zamanlarda ortaya çıkarak derin yapılar adına cinayet-kundaklama-infial benzeri olayları kolaylıkla gerçekleştiriyorlardı. Yunanistan ın mali krizini üstlenen ve zor günler geçiren Almanya da oluşan istikrar sarsılması BJD için oldukça uygun bir ortam olarak değerlendirilmişe benziyordu. Avrupa Parlamentosu 1990 da İtalya daki gibi Gladyo benzeri yapılanmaların ulusal meclislerce araştırılmasını ve hukuki sürecin işletilmesini istemişti. Ancak bu neredeyse hiçbir ülkede başarılamadı.almanya da, Türkiye de ve diğer ülkelerde adı değişse de Gladyo olarak anılan bu yapılanmaların temelini Özel Harpçiler/Gayri Nizami Harpçiler

oluşturuyordu. Bunlar genel olarak istihbarat ve askeri birimlerin güdümünde oluyor ve sivil güçlerle iç içe oluşturuluyordu. Türkiye de ulusalcı reflekslerin uzun bir emek harcanarak harekete geçirildikten sonra, tam olarak ne yaptığının farkında bile olmayan bir çocuğa Rahip Santoro nun kurşunlatılması neyse; Almanya da dönerci cinayeti olarak adlandırılan olaylarda Türklere yapılan oydu. Türkiye de ulusalcılık denilen refleksle bu yaptırılırken Almanya da etnik reflekslerle gerçekleştiriliyordu. Fark sadece buydu. İki ülke arasındaki diğer benzerlik de bu yapıların yok edildiğine yönelik yaygın hale getirilen kanaatin tuzağına düşmeydi. Türkiye de önce Susurluk sonrası şimdi Ergenekon sonrası bu kanaat pompalanıyordu. Ama Gladyo nun kalbine girilmediği müddetçe, eski yapılar tasfiye olup yerine yenileri gelecekti. Ülkemizde Özel Harbe bağlı yapının toplamda 10 bin kişiden oluştuğu belirtiliyordu. Almanya da aynı tuzağa düştü. Neo-Nazilerin tamamen bitirildiği düşünülürken, ülkedeki bütün istihbarat ve askeri yapılanma ABD-İngiltere ve NATO tarafından kuruldu. Irkçı akım istenildiği an istenildiği biçimde yükseltilebilir ve Almanya nın üzerine çökmek için kullanılabilirdi. Türkiye Ergenekon davasıyla konuyu hiç olmazsa hukuki çerçeveye çekerek önemli bir adım attı. Almanya henüz bu noktadan oldukça uzaktaydı. Alman yargısı hızla bu adımı atmalıydı. Türkiye ise Ergenekon davasının ötesine geçerek, Gladyo benzeri yapılanmaların temelini/yaşam alanlarını yok edecek Anayasa sürecini tamamlamalıydı. Aksi takdirde kendisini yeraltında ve örtülü biçimde revize edecek Türk Gladyosu, ilk uygun konjonktürde daha çetrefilli ve mücadele edilmesi zor yöntemlerle geri dönecekti. Almanya'daki 8 Türk'ün öldürülmesi Neo-nazilerin basit bir ırkçılık cinayeti değildi. Soğuk savaş sonrası bitmeyen ve kendini revize ederek hayatta kalan Derin Gladyo'nun işiydi. (15) Dost acı söyler derler, ama sanki AK Parti hükümeti, 12 Haziran 2011 seçimindeki zaferin ardından hızla ANAP laşmaya başladı. Ergenekon ve Balyoz davaları savsaklanıyor ve süratle Yeşil leşen ve formasyon değiştiren Ergenekon ahtapotunun uzlaşma girişimlerine kanılıyordu. Avı tavukları yemek isteyen tilkinin mübarek gözükmek için hacca gitmesi misali, Ergenekon ejderhasının zeytin dalına güvenilip, ipleri gevşetiliyordu. İktidar sarhoşluğuna kendini fazla kaptıran bazı devlütlü dostlarımız, ustalık döneminde parsa toplamayı, makam kapmayı, ihale takipçiliğini, illegal zenginleşmeyi, adam kayırmayı ve zevkü sefayı zirveye çıkardı; tıpkı ANAP ın son dönemi gibi devleti babasının çiftliği sanıp tıksırıncaya kadar yeme telaşındaydılar! Kendisine güven duyulan bu dostların bazıları, kurdun ağacı içerden yemesine, çakalın, akbabanın leş sevdasına, yılanın yemeden önce avını etkisiz hale getirip zehrini akıtmasına göz yumuyorlardı. Akrebin huyudur sokar, köşeye sıkıştırılan kedi tırmalardı. İş ehil olana verilmiyordu. Bizdendir, liyakatlı değilse bile koy gitsin orada liyakat kazanır tavrı, iktidardan yıkılışın başlangıç emaresiydi. Maske değiştiren kobralara geçit verirseniz, sizi pohpohlayanlara güvenir, size sonsuz kredi sunanları yüzüstü bırakırsanız, sonunuz hüsran olurdu. Polis dursun diyen elçi ( Bülent Arınç) ve diğer aracılar krediyi tüketiyorlardı! Ergenekon ejderhası henüz çökertilmedi, beş bin operasyonel elemanı sahada, beş binde elit yönetici masa başında dört gözle tökezlemenizi bekliyordu. Aktif Haberde, gazeteci ve yazar Yusuf Gezgin şunları yazdı: Hayatı boyunca dipçik yemiş, asker korkusu yaşamış iktidar sahipleri, askerler kendilerine topuk selamı verip, karşılarında hazırola geçince böyle bir zehaba kapılmış olabilirler. Yakın çevrelerini sarmış Ergenekon kırıntısı siyasetçiler de bu doğrultuda konuşup, artık bu askerlerle, Ergenekoncularla uğraşmayalım; tehlike geçti. Daha fazlası orduyu yıpratmak olur diye akıl verince, Sultanı şahanelerimiz Ergenekon denen örgütün bittiğine ve derin yapıların damarlarımızdan, bağırsaklarımızdan bile temizlendiklerine inanabilirler. Bir ameliyat yaptık ve bağırsaklar temizlendi diye düşünebilirler. Ama bağırsaklarda kanser varsa bir ameliyatla temizlenmez. Bir süre

sonra yeniden ve daha güçlü nüksedebilir. (16) Bana sorarsanız, (Gezgin gibi düşünüyorum): Ergenekon temizlenmiş veya çökmüş değil. Ergenekon da temizlenenler, içeriye tıkılanlar sadece derin örgütün, kripto yapının bazı ortaboy icracılarıdır; operasyonel elemanlarıdır. Ama hala bu derin, sinsi yapının beyni ayaktadır. Stratejistlerinden, teorisyenlerinden, esas oğlanlarından kimse tutuklanıp içeriye tıkılamamıştır. Masanın etrafında olduğundan şüphelenilen bazıları yurt dışına kaçmış ise de, asıl masanın başını tutanlar hala ülkededir; taktik hareketlere devam etmektedirler. Ancak stratejilerinde bir kısım temel değişiklikler olmuştur. Bundan sonra daha uzun soluklu planlarla, daha sinsi, örtülü, sureti haktan görünen, daha münafıkça taktiklerle ve stratejilerle ilerleyeceklerdir. Bu yapıya hükmeden zevat ve güruh, artık Türkiye de pek çok dengenin değiştiğinin, Kemalist formlarla, laik ayaklarla oyun kuramayacaklarının, alan kazanamayacaklarının farkındadırlar. Eskiden bu derin kripto ekip biraz münafıkça, ama daha çok kafirce hareket etmekte ve millete ve değerlerine açıktan cephe almaktan, hakaret etmekten çekinmemekte idiler. Artık derin yapıların temel taktiklerinde, stratejilerinde, jargonlarında büyük değişiklikler olmuştur. Bundan sonra cepheden değil, yandan vurma, dışarıdan değil, içeriden çökertme, dost görünüp çakma, dostlarla vuruşturarak enerjisini tüketme, bol nifak üreterek iç dengelerle oynama, ahlaki, mali zaafları kullanarak teslim alma gibi yeni taktikler denenecek ve uygulanacaktır. Bütün bunlar gayet muhafazakar, hatta dindar tavırlar içine girilerek yapılacaktır. Ergenekon un icracıları ve uygulayıcıları farklı isimlerdir. Ergenekon un ve derin yapının beyni, özellikle taktikler geliştiren, Ergenekoncu askerlere emirler veren sivil beyinleri neredeyse tam kadro dışarıdalar. Şu anda onlar yeni Türkiye ye, mevcut şarlara uyum sağlamakla meşguller. Kabuk değiştiriyorlar. Yeni dönemde hangi zarfın ve kabuğun uygun olacağı, hangi renklerin makbul olacağı noktasında fikir jimnastikleri yapıyorlar. Yeni stratejilerini daha kurmadılar ve devreye sokmadılar. Kara Kuvvetler sanılan birkaç yüz kişiyi Silivri de toplamakla karanlık yapı çökmüyor. Beyaz Kuvvetler denilen başka bir kesim, gerekmedikçe silah kullanmayan, daha çok toplum içinde etkin olan ve toplumu, toplumsal kesimleri manipüle eden elemanlar. Bunlar toplumda meslek sahibi, etkin, itibarlı; ama derin yapı hesabına organize edilmiş ve çalıştırılan kimseler; yani gazeteci, yazar, milletvekili, siyasetçi, doktor, öğretim görevlisi, din adamı, avukat Ergenekon denilen yapının sadece bir kısmı içeriye alındı. Bu tür yapıların en tepesinde olan ve Ergenekon a da hükmeden gayrı milli, kriptolar kontrolündeki derin yapı ise hepten duruyor. Ergenekon ne çöktü ne de göçtü. Bir kısım ortaboy elemanları hariç hepsi ayakta ve hepsi duruyor. Beyin takımı duruyor. Ayak takımı da Beyaz ıyla Siyah ıyla aynen duruyor. Şu anda Ergenekon ve ona hükmeden derin yapı toplumdaki değişime paralel kendini yeniden yapılandırıyor. Bir metamorfoz geçiriyor, şekil değiştiriyor. Kendisini muhafazakar (!) Türkiye ye uydurmakla meşgul. Eğer mevcut iktidarda veya Türkiye de bir tökezleme, bir sürçme olursa, hiç şüpheniz olmasın derin yapı ve Ergenekon aynen koruduğu beyniyle ve siyah-beyaz kuvvetleriyle alana iner ve Türkiye ye yeniden kabuslar yaşatabilir. Türkiye nin fazla büyümesi dış odakları, Almanya, Fransa ve İsrail i rahatsız ediyor, bu nedenle iç ve dış yeni komplolara hazırlıklı olalım. Almanya yı sosyolojik olarak tanıyıp alternatif bir tarih okumaya bir sonraki bölümde hazırlanın GİRİŞ Almanya Üzerine Sosyolojik Anekdotlar Giriş kısmı biraz uzun yazdım, ünlü Alman düşünür Goethe nin dediği gibi; Uzun yazdığım için hakkınızı helâl edin, kısa yazacak vaktim yoktu. Bu bölüm, Almanları ve Almanya yı yakından tanımanızı sağlayacaktır. Gurbetçilerimizi Almanya ve

Avrupa dan kovma girişiminin tarihi köklerini ve gerçek nedenlerini anlamınızı sağlayacaktır. Avrupa kıtasında bulunan Almanya, Merkezî Avrupa bölgesindedir. Ülkenin başkenti Berlin, uluslararası trafik plaka remzi D, Avrupa Birliği (AB) üyesi olduğu için para birimi Euro (EUR) dur (1 EUR = 100 Cent). Almanya, 357 bin 111 km² büyüklüğünde bir ülkedir. Nüfûsu 82 milyon 2 bin 356 dır. Almanya nüfûs bakımından dünyanın 13. büyük ülkesi, yüzölçümü bakımından ise dünyanın 61. büyük ülkesidir. Yüzölçümü Türkiye den daha küçük, fakat nüfûsu Türkiye den daha fazladır. Türkiye yüzünü Batı ya, Almanya çatıya çevirmiştir; kiracılar çatı katında otururlar. Türkiye nin nüfûsu daha genç ve dinamik, fakat Almanya nın nüfûsu daha yaşlıdır ve devrini tamamlamıştır. Almanya nın nüfûsu selvi boylum, Türkiye nin nüfûsu al yazmalım, Almanya da yaşayan gurbetçilerin nüfûsu ise selvi boylum al yazmalım dır. Gurbetçiler ne çekmişse Türkiye de enflasyondan, Almanya da entegrasyondan, yani asimilasyondan çekmiştir. Gurbetçiler çok çalışkandır, karı koca yıllarca çalışıp para biriktirmişlerdir; koca makinaları, karı paspasları temizlemiştir; çok çok çalışıp çok çok para biriktirmişlerdir, paralarını ne Hans a, ne de Hasan a koklatmışlardır fakat sonunda hepsini Kombassan a ve tabela İslami görünümlü şirketlere kaptırmışlardır. 30 milyar dolarlık bir vurgun, hırsızlıktır bu. Gurbetçinin birikimleri çalınmıştır. Almanya dakileri Alman devleti, Türkiye dekileri; Türk devleti ise, Türkiye den Almanya ya gelmiş gurbetçileri kazıklamıştır, her iki devlet birden gurbetçileri öpmüştür! Almanya nın kalbi Alanya da, Türkiye nin kalbi Kreuzberg de atmaktadır. Fazıl Say Türkiye dekilerin korkusundan Alman laşmış, Christoph Daum da Almanya dakilerin korkusundan Türk leşmiştir. Gurbetçiler, yılda bir kez izin yapmakta, ayda bir kez maaş almakta, haftada bir kez alışveriş yapmakta, fakat günde 20 kez televizyon seyretmektedir; babalar oğullarıyla futbol maçı, anneler kızlarıyla pempe dizi bakmaktadır. Almanlar hafta sonları balkonda uzanıp güneşlenmekte, gurbetçiler ise misafirliğe gitmektedir; misafirlikte birlikte televizyon izlenmekte, iki paket çekirdek bitirilmektedir. Almanlar ın en sevdiği yemekler lahmacun ve döner kebab, gurbetçilerin ise Nutella ve Milch Schnitte dir. Yeni ehliyet alan Alman gençlerin arabalarında Tarkan CD si, yeni ehliyet alan gurbetçi gençlerin arabalarında ise Monrose CD si çalmaktadır; ikisi bir araya geldiklerinde ise ortak zevkleri olduğu için İsmail YK dinlemektedir. Almanlar kahvaltılarını Türk çayıyla, gurbetçiler de Alman kahvesiyle yapmaktadır. Gurbetçiler vatanı çok özlemekte, bu özlem konsolosluk önünde kuyruklar oluşturmaktadır. Gurbetçiler oğullarını ve kızlarını Almanya da büyütmekte, fakat Almanya da büyümüş oğlanlara ve kızlara kötü gözle bakmakta, Almanya da büyümüş oğullarını ve kızlarını Türkiye de evlendirmektedir; Türkiye den getirtilen damatlar parasızlık, Türkiye den getirtilen gelinler ise yalnızlık çekmektedir. Çocuklar babalarının, babalar kadınlarının, kadınlar da annelerinin sözünden dışarı çıkmamaktadır. Almanlar çok çocuk yapanları takdir etmekte, gurbetçiler ise hor görmektedir. Velhasıl uzatmaya gerek yok: Onlar biz olmuşlar, biz ise onlar. Burada herkes okula gitmekte, insanlar okuma yazma öğrenmekte, fakat hiç okuyup yazmamaktadır. Burada insanlar az evlenmekte, fakat çok boşanmaktadır; firma açan erkekler karılarını, Facebook adresi açan kadınlar da kocalarını boşamaktadır. Türkiye deki bütün günlük ulusal gazeteler burada da çıkmaktadır; bu gazetelerimiz Türkiye de Türkiye Türklerindir logosuyla, burada ise Almanya Hepimizindir logosuyla çıkmaktadır. Bu gazetelerimiz Türkiye de başörtü yasağını, burada ise başörtü özgürlüğünü savunmaktadır; bu gazetelerimiz Türkiye de tek dil, tek ırk, tek ideoloji propagandası, burada ise farklılıklar zenginliktir propagandası yapmaktadır. Almanya nın durumu gittikçe kötüleşmekte, Türkiye nin durumu da gittikçe iyileşmektedir. Eskiden burada Almanlar gurbetçilere hava atmakta, gurbetçiler de memlekete gidince Türkiye dekilere hava atmaktaydı; şimdi ise burada

gurbetçiler Almanlar a hava atmakta, memlekete gidince de Türkiye dekiler gurbetçilere hava atmaktadır. Türkiye ileriye gitmekte, Almanya geriye gitmekte, gurbetçiler ise iki ileri bir geri gitmektedir. Almanlar kendilerine Deutsch, Almanya ya da Deutschland derler. Karl May des Orients (Doğu nun Karl May ı) tarafından kaleme alınan Adını Arayan Coğrafya kitabının 35. sahifesinde yazıldığına göre Deutsch (Alman) kelimesinin kökeni, Eski Almanca da halk anlamına gelen diota sözcüğüdür. Gotça daki thiuda ve Cermence deki theude sözcükleri de aynı anlamda kullanılıyordu. Almanya nın ve Almanlar ın isminin bugün dış dünyada anılmasında, pekçok kişi farkında değildir ama, çok garip bir durum söz konusudur. Bugün bu ülkede yaşayan kavmin ismi Deutsch (okunuşu Doyç) olup, bu kavim, tarihte yaşamış Cermen ve Alman (Alaman) kavimlerinin soyundandırlar. Yani biz bunlara her ne kadar Alman, dillerine Almanca, ülkelerine de Almanya diyorsak da, bunlar Alman değildirler. Cermenler ve Almanlar, bunların atalarıdırlar. Fakat onlar tarihte kaldı, artık yaşamıyorlar. Şu anda burada Deutsch (Doyç) kavmi yaşamaktadır ve bu kavim, tarihteki Cermenler in ve Almanlar ın soyundan gelen kavimdir. Ancak bugün dış dünyadaki insanlar, bu kavmi kendi isimleriyle değil de, tarihte yaşamış olan atalarının ismiyle anmaktadırlar. Bazı dillerde bu halk ve bu ülke, ataları olan Almanlar ın ismiyle anılırken (örneğin Türkçe de Almanya, Arapça da Almaniye, Fransızca da Allemagne gibi), bazı dillerde de bu halk ve bu ülke, yine başka bir ataları olan Cermenler in ismiyle anılır (örneğin Kürtçe de Cermenistan, Yunanca da Ğermania, İngilizce de Germany gibi). Oysa Almanlar da Cermenler de artık yaşamamaktadırlar; fakat bugün yaşayan Doyç halkının atalarıdırlar. Aslında dış dünyada böyle ilginç bir muamaleye maruz kalan tek ülke Almanya değildir. Meselâ İran da dış dünyada aynı muameleye tabi tutulmaktadır. İran ın Almanca daki ismi Persien, İngilizce deki ismi de Persian şeklindedir. Almanca da Farsça ya ise Persisch denir. Halbuki Persler tarihte kalmış bir kavimdir ve şu anda yaşamamaktadırlar. Bugün orada yaşayan halk Fars kavmidir ve dilleri de Persçe değil Farsça dır. Persler bunların atalarıdır. Persler de tıpkı Almanlar ve Cermenler gibi En az 3 çocuk kuralını ihlal ettikleri için Hakk ın rahmetine kavuşmuşlardır. Aynim punun kibi, Yunanistan ın isminde de benzer bir karışıklık ortaya çıkmıştır. Burada da Yunan kavminin Yunan, Elen ve Grek isimlerinden kaynaklanan bir farklılık göze çarpmaktadır. Yunanlar kendi ülkelerini Elen ismiyle irtibatlandırarak Ellás diye anarken, örneğin Türkçe de Yunan ismine dayalı Yunanistan, İngilizce ve Almanca da Grek ismine dayalı Greece ve Griechenland isimleri kullanılmaktadır. Almanya nın iki denize kıyısı vardır. Bunlar, kuzeybatıda Kuzey Denizi, kuzeydoğuda ise Baltık Denizi dir. Almanya haritasını bir insan vücûduna benzetirsek, bu iki deniz, o insanın sağ ve sol omuzlarındaki iki su kovası gibi durur. Ancak Almanlar Baltık Denizi ni bu ismiyle anmazlar; onlar bu denize Ostsee (Doğu Denizi) derler. Her iki deniz de adalar yönünden oldukça zengindir ve Almanya nın ikisi üzerinde de pek çok adası vardır. Kuzey Denizi (Nordsee) üzerinde kıyıya paralel bir şekilde bir baştan bir başa Frizya Adaları uzanır. Bunlar batıdan doğuya (aynı zamanda güneyden kuzeye) Borkum, Lütje Hörn, Kachelotplate, Memmert, Juist, Norderney, Baltrum, Langeoog, Spiekeroog, Wangerooge, Minsener Oog, Oidoog, Alte Mellum, Neuwerk, Scharhörn, Trischen, Blauort, Nordstrand, Nordstrandischmoor, Südfall, Pellworm, Süderoog, Süderoog Sand, Norderoog Sand, Jarpsand, Hooge, Habel, Gröde, Oland, Langeneß, Amrum, Föhr ve Sylt adlı adalardır. Bunların haricinde yine Kuzey Denizi üzerinde, ana karadan uzak bir noktada Helgoland adası ile hemen yanıbaşındaki küçük Düne adası bulunur. Ancak ikisi birden de idarî olarak Helgoland olarak anılır. Helgoland, Almanya nın anavatana uzak olan yegâne adasıdır. Ada yüzyıllarca Britanya egemenliği altında

kalmıştır; ada halkı da Britanya kökenli olup Almanlaşmıştır. Helgoland adasında konuşulan Almanca kulağa çok ilginç gelir; ada halkı Almanca yı İngilizce aksanıyla konuşmaktadır. Yani konuştukları dil Almanca olduğu halde sesleri çıkarırken sanki İngilizce deki harfleri okuyormuş gibi çıkarırlar. Almanya nın, diğer denizi olan Baltık Denizi (Ostsee) üzerinde de adaları vardır. Almanya nın Baltık Denizi ndeki ada sayısı, Kuzey Denizi ndeki ada sayısından çok daha azdır ama ordaki adalara nisbeten çok daha büyüktürler. Bunlar batıdan doğuya (aynı zamanda kuzeyden güneye) sırasıyla Fehmarn, Hiddensee, Rügen, Vilm, Ruden, Greifswalder Oie ve Usedom adlı adalardır. Bunlardan 926 km² büyüklüğündeki Rügen, Almanya nın en büyük adasıdır ve uçak bileti bulamayan fukara Almanlar ın tatil yaptıkları bir adadır. En doğudaki Usedom ise Almanya ile Polonya arasında ikiye bölünmüş bir adadır. Adanın batısı Almanya, doğusu Polonya topraklarıdır. Adanın Almanca adı Usedom, Lehçe (Polonya dili) adı Uznam, Venetçe adı ise Uznjöm şeklindedir. Venetler, Batı Slav kökenli bir kavimdir ve bunlar 7. yy da, bugünkü Kuzey ve Doğu Almanya topraklarının genişçe bir alanında yaşıyorlardı. O dönemlerde bu coğrafyanın adı da Germania Slavica (Slav Almanyası) şeklinde idi. Elbe Nehri kıyısında yaşadıkları için bunlar şu anda Elbslaven (Elbe Slavları) olarak anılırlar ancak sayıları yok denecek kadar azalmıştır. Kuzey Denizi nde, Frizya coğrafyasına paralel şekilde ve hilâl gibi kavis çizerek batıdan doğuya (aynı zamanda güneyden kuzeye) uzanan Frizya Adaları, Frizya ülkesinin adalarıdırlar. Frizya, üç ülke (Hollanda, Almanya ve Danimarka) arasında üçe bölünmüş bir coğrafyadır ve bu coğrafyada Frizler yaşarlar. Avrupa tarihi boyunca Hollandalılar, Almanlar ve Danimarkalılar tarafından katliâmlara ve asimilasyon politikasına maruz kalmış, bu asimilasyon politikasının bu üç devlet tarafından halen dahi sürdürüldüğü bir kavim olan ve Frizce konuşan Frizler, Avrupa kıt âsında Hıristiyanlık dînini en son kabul etmiş olan topluluktur ve kılıçla, katliâmla kendilerine dayatılan Hıristiyanlık a karşı yüzyıllarca direnip mücadele ettikten sonra da gönüllü olarak değil, kılıç zoruyla ve baskıyla Hıristiyanlaştırılmışlardır. Hollanda, Almanya ve Danimarka tarafından uygulanan asimilasyon politikaları sonucu bugün Frizce de tıpkı ülkemizdeki Lazca gibi tamamen unutulma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Üçe bölünmüş ve parçalanmış olan Frizya (Friesland) ülkesinin batı toprakları bugün Hollanda nın, doğu toprakları Almanya nın, kuzey toprakları ise Danimarka nın egemenliği altındadır. Frizya (Friesland), bu coğrafyada kayıp ülke dir. Almanya nın tam 9 tane komşusu vardır. Bunlar; kuzeyde Danimarka, batıda Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve Fransa, doğuda Polonya ve Çek Cumhuriyeti, güneyde ise Avusturya ve İsviçre dir. Almanya nın güneyindeki her üç ülke de (Avusturya, İsviçre ve Liechtenstein) Almanca konuştukları için, Almanya nın güneyinden ülkeyi nereden terk ederseniz edin, sınırın öte yanında dil sorunu yaşamazsınız. Çünkü ülkeyi güneyden terk ettiğinizde, sadece Almanya yı terk etmiş olursunuz, Almanca yı değil. Almanya nın haritasına baktığınızda, aslında bu ülkenin de ne kadar stratejik bir konumda bulunduğunu hemen anlarsınız. Zira Almanya, dört ayrı kıt â bölgesinin tam ortasındadır. Almanya nın güneyi (kendisi de dahil olmak üzere) Merkezî Avrupa, doğusu Doğu Avrupa, batısı Benelux, kuzeyi ise İskandinavya topraklarıdır. Almanya, genelde komşuları tarafından sevilmeyen bir devlettir. Bunun tarihten gelen haklı sebepleri vardır, kuşkusuz. Sömürgecilik ve emperyalizmin dünyayı kasıp kavurduğu 19. yy ın ikinci yarısı ile 20. yy ın ilk yarısında (o dönemlerde insanlar ve devletler göklere pek hâkim değildiler ve en büyük güç, suya hâkim olmaktan geçiyordu), İngiltere, Hollanda, Belçika, Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi emperyalist devletler gemicilikte oldukça ilerlemiş ve üstün bir deniz gücüne sahip oldukları için, tâ Afrika, Asya ve Amerika kıt âlarına uzanıp sömürgecilik faaliyetlerini icra ediyorlar, deniz gücüne sahip olmayan ve fakat

aynı emperyalist karaktere sahip olan Almanya ise mecburen elindeki tek güç olan kara gücüyle bu işi götürmeye çalıştığı için ancak komşularına saldırabiliyor, Afrika ve Asya ya uzanamadığı için ancak komşu ülke ve toprakları işgal edebiliyordu. Dolayısıyla, örneğin Afrika halkları için bugün İngiltere, Hollanda, Belçika, Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz zihinlerde neyi çağrıştırıyorsa, Avrupa nın edilgen halkları için de Almanya zihinlerde aynı şeyi çağrıştırıyor. Federasyonla yönetilen Almanya, 16 eyaletten oluşan federal bir cumhuriyettir. Bunlar; başkenti Münih (München) olan Bavyera (Bayern), başkenti Stuttgart olan Baden Württemberg, başkenti Wiesbaden olan Hessen, başkenti Mainz olan Renanya Palatina (Rheinland Pfalz), başkenti Saarbrücken olan Saarland, başkenti Düsseldorf olan Kuzey Ren Vestfalya (Nordrhein Westfalen), başkenti Hannover olan Aşağı Saksonya (Niedersachsen), başkenti Hansestadt Bremen olan Bremen, başkenti Hansestadt Hamburg olan Hamburg, başkenti Kiel olan Schleswig Holstein, başkenti Schwerin olan Mecklenburg Ön Pomeranya (Mecklenburg Vorpommern), başkenti Magdeburg olan Saksonya Anhalt (Sachsen Anhalt), başkenti Erfurt olan Thüringen, başkenti Dresden olan Saksonya (Sachsen), başkenti Potsdam olan Brandenburg ve aynı zamanda federal cumhuriyetin de başkenti olan Berlin dir. Almanya da her eyalet iç işlerinde serbesttir; ayrı parlamentosu, ayrı anayasası, ayrı hükûmeti, başbakanı, iç ve dış işler bakanı, milletvekilleri, ayrı bayrağı vardır. Yaşadığınız eyaletteki kanunlar hoşunuza gitmiyorsa veya ordaki rahatlık batıyorsa, başka bir eyalete taşınıp yerleşebilirsiniz. Aslında Almanya dediğimizde bir değil, tam 16 ayrı devletten bahsetmiş oluyoruz. Almanya nın 2011 deki cumhurbaşkanı Christian Wulff, başbakanı Angela Merkel, dışişleri bakanı Guido Westerwelle, içişleri bakanı Thomas de Maizière dir. Almanya nın en büyük eyaleti olan Bavyera, aynı zamanda Almanya nın en dîndar eyaletidir. Okullardaki sınıfların duvarlarına Haç asılmasının yasal olarak mecburî olduğu tek eyalettir. Ülkenin aynı zamanda en zengin eyaleti de olan Bavyera, devlet içinde devlet gibidir. Almanya nın 16 eyaletinden 13 ü, belli bir coğrafyaya ve toprak parçasına sahip eyaletler iken, 3 tanesinin durumu biraz farklıdır. Başkent Berlin şehri, tek başına eyalettir (tıpkı Avusturya daki Viyana, Belçika daki Brüksel, Pakistan daki İslamâbâd, Hindistan daki Yeni Delhi, Endonezya daki Jakarta, Avustralya daki Canberra, Somali deki Mogadişu veya Brezilya daki Brasília gibi). Hamburg eyaleti ise ülkenin 2. büyük şehri olan Hansestadt Hamburg şehri ile Kuzey Denizi sularındaki küçücük ve üzerinde sadece 44 insanın yaşadığı Neuwerk ile hemen yakınındaki yine küçücük ve üzerinde insan yaşamayan Scharhörn ve Nigehörn adlı üç adacıktan oluşur. Bremen eyaleti de ülkenin 10. büyük şehri olan Hansestadt Bremen şehri ile Kuzey Denizi kıyısındaki Bremerhaven kentlerinden ibarettir. Yani Berlin eyaleti sadece bir şehirden, Bremen eyaleti iki şehirden, Hamburg eyaleti ise bir şehir ve ikisinde insan yaşamayan üç adacıktan oluşur. Trafik plaka remzi HH olan Hansestadt Hamburg ile trafik plaka remzi HB olan Hansestadt Bremen şehirleri kastedildiğinde genelde sadece Hamburg ve Bremen denilir. Oysa bu yanlış bir kullanımdır. Çünkü Hamburg veya Bremen dediğinizde kastedilen, eyaletler olmalıdır ve bu durumda Hamburg derken sadece bir şehir değil, bir şehir ve üç ada birden, Bremen derken de iki şehir birden (Hansestadt Bremen ve Bremerhaven) kastedilmelidir. Sadece şehirlerden söz edildiğinde Hansestadt Hamburg ve Hansestadt Bremen şeklinde zikredilmesi daha doğru bir kullanım olur. Çünkü işte o zaman sadece o şehri kastetmiş oluruz. Almanya nın tek yerli kavmi Almanlar değildir; bu ülkede konuşulan tek yerli dil de Almanca değildir. Göçmen nüfûsun konuştuğu dillerin yanısıra, Almanca haricinde ülkede yerli azınlık halkların konuştuğu diller de vardır. Bunların başında, yukarıdaki paragraflarda da dil e getirdiğimiz Frizce gelir. Frizce, Frizya da yaşayan Frizler tarafından konuşulur. Frizya ülkesi, Hollanda, Almanya ve Danimarka arasında üçe