ŞİİR DİLİ EDEBÎ SANATLAR



Benzer belgeler
*Edebi Sanatlar ve Örnekleri Mecaz. Teşbih

TEŞBİH(BENZETME) Bir sözün anlamını kuvvetlendirmek için aralarında benzerlik bulunan iki şeyden zayıf olanı güçlü olana benzetilmesidir. İhtiyar adam

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Yazı Menu. - Teşbih. - İstiare. - Kinaye. - Mecaz-ı Mürsel. - Teşhis. - İntak. - Tecahül-i Arif. - Hüsn-i Talil. Söz Sanatları (Edebi Sanatlar)

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...9

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "soğuk" sözcüğü mecaz anlamda kullanılmıştır?

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

Azrail in Bir Adama Bakması

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

22-26 Nisan 2011Tarihleri arasında TİF(Türkiye İzcilik Federasyonu) nun Çanakkale'deki

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM

gösteren gösterilen biçim anlam

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim. Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır.

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mutfak Etkinliği. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Şarkı. Büskivili pasta yapıyoruz.

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

B. ŞİİRİN AHNEK ÖGELERİ

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi, Orhan Seyfi Orhon, 1919, (Şiirler 1970)

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

TÜRKÇE. Değerlendirme 1 Harf Bilgisi. A. Seviyorum B. Süt. A. Anne B. Dede. C. Baba. A. Kaplumbağa B. Tavşan C. Kurbağa. A. Okul B.

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

, ERZİNCAN, TÜRKİYE.

Aşağıdaki resmin içinde yandaki eşyalar gizlenmiş. Onları bulalım ve boyayalım. -16-

Cenab Şahabettin. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

İsimlere eklendiğinde onları yüklem yapan; çekimli fiillere eklendiğinde onları birleşik zamanlı yapan i- fiiline denir.

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Müdürlük Seçme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı

Ziya Gökalp. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

gece bana gündüzleri uğramaz gece uykudayken gelir şşşşşşt deyince ağzı şarap tadındadır hatıralarım karışır

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Mecazlar. mecaz vardır? 1. Benzetme (Teşbih)

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

4. Demiryolu ile tren arasındaki ilşki vapur ile aşağıdakilerden hangisi arasında vardır? A) Karayolu B) Gökyüzü C) Denizyolu D) Yeraltı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

İ.Ö 100 Temel Eser. Kategori: Şiir Salı, 11 Ağustos :32 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF. Çanakkale içinde aynalı çarşı

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Eyup AKŞİT. arapcadersi.com

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür.

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

KARACAOĞLAN DEYİŞLERİ

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SİBELANNE ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ ÇALIŞKAN ARILAR SINIFI

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Transkript:

ŞİİR DİLİ EDEBÎ SANATLAR

Şiir şairin muhayyilesinde hayat bulur. Kelimeler, yani dil göstergeleri sınırlıdır; fakat hayal gücü ile derûnî hisler fazlasıyla yoğundur.

Kelimelerin yalın halleriyle hayal gücü ile derûnî hisleri ifade etmeye yetmediği durularda şair kelimeler üzerinden yeni anlam buluşları gerçekleştirir.

İMGE Doğal dil dediğimiz günlük konuşma dili bazen insanın duygu, düşünce, hayal, coşku ve heyecanlarını anlatmaya yetmediği bir durumlarda şiir dili devreye girer. Şair dildeki kelimelere yeni anlamlar yükler. Böylece duygu ve düşüncelerine bir derinlik kazandırmış olur. Bunu yaparken de imge den yararlanır.

İmge, Şiirin O zaman şiirde kullandığı şair anlama kullandığı asıl malzeme ulaşma sözcüklerle yaşantısı daha algıların etkili olduğu ve zihindeki için canlı bu yolunu insan hale yaşantıyı bazıgetiren resimlerle şiirleştirmek bir zihinde eşleşmesini canlandırma imgeye sağlar. düşer. Bunu başarabilen bir işi biçimidir. Bir bakımbiliriz. bir hayal imgeye de biz iyi imge diye- yaratmadır. Yapraktan saçını yerlere saçmış Sonbahar ağlıyor ayaklarında

Sen geldin benim deli köşemde durdun Bulutlar geldi üstünde durdu Merhametin ta kendisiydi gözlerin Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu Bulutlar geldi altında durduk Konuştun güneşi hatırlıyordum Gariptin yepyeni bir sesin vardı Bu ses öyle benim öyle yabancı Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı Dişlerin öpülen çocuk yüzleri Güneşe açılan küçük aynalar Sert içkiler keskin kokular dişlerin İçinden geçilen küçük aynalar Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

Veda (1923) Elimde, sükûtun nabzını dinle, Dinle de gönlümü alıver gitsin! Saçlarımdan tutup kor gözlerinle, Yaşlı gözlerime dalıver gitsin! Yürü, gölgen seni uğurlamakta, Küçülüp küçülüp kaybol ırakta, Yolu tam dönerken arkana bak da, Köşede bir lâhza kalıver gitsin! Ümidim yılların seline düştü, Saçının en titrek teline düştü, Kuru yaprak gibi eline düştü, İstersen rüzgâra salıver gitsin!

Şiirlerdeki bu imgeler edebî sanatları oluşturmuştur.

Anonim halk şiiri, Âşık şiiri, Dinî-Tasavvufî şiir, Divan şiiri az kelimeyle çok şey ifade etmek mecazlar, mazmunlar, kelime oyunları

MECAZLAR

Mecaz Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlamlarla yapılan edebi sanattır. Mecazda benzetme amacı güdülür, kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır.

Mecaz Sizin bu yolda daha çok pişmeniz lâzım. Olaylara bir de bu gözle bakmalısın. Ölçülü davranışları vardı. O evine bağlı bir insandır.

Mecâz-ı Mürsel Benzetme amacı güdülmeden bir sözün, aralarındaki ilgi dolayısıyla bir başka söz yerine kullanılmasıdır.

Mecâz-ı Mürsel Bu sanatta benzetme amacı olmaz.

İç-dış Havalar da soğudu, artık bundan sonra sobalar yanar.

parça-bütün Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl

neden-sonuç Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.

Mecâz-ı Mürsel sanatçı-eser Yahya Kemal i okumak ve anlamak ayrıcalıktır.

yer-insan Filistin, şimdi yardıma ve kardeşliğe daha çok muhtaç.

Seydişehir in eski evleri Kurum, kuruluş, yapı - insan İşe alınman için dün şirketle görüştüm. Bu duruma okul ne der acaba? Evden izin almadan dışarı çıkmamalıyız.

Tanzimat I. Dönem Tanzimat II. Dönem Ziya Paşa Namık Kemal yön - ülke Şinasi Abdülhak Hamid Tarhan Recaizade Mahmud Ekrem Samipaşazade Sezai Şark ın Garb ı tanıması yeni ufuklar açmıştı sanatkârların dünyasında.

Eşya - insan Karşımda eskimiş, yıpranmış bir askerî üniforma duruyordu.

Teşbih (Benzetme) Aralarında türlü yönlerden benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden zayıf olanı nitelikçe daha üstün olana benzetme sanatıdır. Benzetmede dört öğe bulunur: Benzeyen (zayıf olan) benzetilen (üstün olan) benzetme yönü benzetme edatı Bunlardan ilk ikisi temel öğe; son ikisi yardımcı öğedir.

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

Oldu gül rûyun görüp gülşende gül hayrân sana Andelib-i gül değil hayran bütün devrân sana

Yarin dudağından getirilmiş Bir katre alevdir bu karanfil

Benzetme öğelerinin kullanılışına göre benzetme, çeşitlere ayrılır:

Teşbîh-i Mufassal Tam Benzetme (Ayrıntılı Benzetme) Benzetme unsurlarının tümü kullanılarak yapılan benzetmedir. Ahmet boğa gibi kuvvetlidir. Benzeyen kendine benzetme benzetme yönü benzetilen edatı

Ali aslan gibi cesurdur. 1- Benzeyen-benzetilen : Ali 2- Kendisine benzetilen : aslan 3- Benzetme yönü : cesaret 4- Benzetme edatı : gibi

Cennet kadar güzel vatanımız var.

Ah türküler, köy türküleri Ana sütü gibi candan Ana sütü gibi temiz.

Teşbih-i Beliğ (UZ BENZETME) Benzetme unsurlarından temel öğelerin kullanılmasıyla yapılan benzetmedir. BENZEYEN-BENZETİLEN

İNCİ DİŞ KÖMÜR GÖZ TAŞ KALP ATEŞTEN GÖZLER SERVİ BOYLU

Som gümüşten sular üstünde giderken ileri Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : sular 2- Kendisine benzetilen : som gümüş 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : -

Fark etmez anne toprak ölüm mâceramızı Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : toprak 2- Kendisine benzetilen : anne 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : -

Hulyâ tepeler, hayâl ağaçlar Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : tepeler, ağaçlar 2- Kendisine benzetilen : hulyâ, hayâl 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : -

Muhtasar Teşbîh Kısaltılmış Benzetme Benzetme yönü söylenmemiş benzetmelerdir. Sen de baban gibisin. Nokta kadar ağzı vardı.

Ali aslan gibidir. 1- Benzeyen : Ali 2- Kendisine benzetilen : aslan 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : gibi

Hizmetçiye gel der gibi Azrail e gel der. Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : azrail 2- Kendisine benzetilen : hizmetçi 3- Benzetme yönü : - 4- Benzetme edatı : gibi

Müekked Teşbîh pekiştirilmiş benzetme Benzetme edatı bulunmayan benzetmelerdir. Aşk pırıl pırıl, ilâhî bir mumdur. Yumuşak bir el olmuştu saçlarımda rüzgâr

Yalnız bu katta mümkün olur dâimî uçuş Her hamlesiyle rûh, o çelikten kanatlı kuş Yahyâ Kemâl 1- Benzeyen : ruh 2- Kendisine benzetilen : çelik kanatlı kuş 3- Benzetme yönü : uçma, uçuş (ruhun da uçar gibi göğe yükseldiği fikri) 4- Benzetme edatı : -

İstiare (EĞRETİLEME) Bir sözü benzerlik ilgisiyle kendi anlamı dışında kullanmaktır. Yani bir kelimeyi kendisine benzeyen başka bir varlığın yerine kullanmaktır. Benzetmenin asıl öğelerinden (benzeyenbenzetilen) biriyle yapılır. Ya sadece BENZEYEN ya da sadece BENZETİLEN kullanılır.

İstiare (EĞRETİLEME) Temel olarak ikiye ayrılır: a. Açık İstiare b. Kapalı İstiare

a. Açık İstiare Kendisine benzetilen öğe ile yapılır. Benzeyen öğe kullanılmaz. Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor. Benzetilen: Güneş Benzeyen: ---

a. Açık İstiare Gökyüzünün kandilleri yanmıştı Kandil: yıldız Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü Kurşun: bulut Aslanlarımız bu maçta da iyi mücadele etti. Aslanlar: futbolcular

a. Açık İstiare Havada bir dost eli (rüzgâr) okşuyor tenimizi Doya doya sevemedim kuzumu (çocuk)

a. Açık İstiare İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece

b. Kapalı İstiare Benzeyen öğe ile yapılır, kendisine benzetilen söylenmez. Ama benzerlik yönü ya söylenir ya da anlaşılır. Kapalı istiarelerin büyük çoğunluğunda aynı zamanda bir teşhis sanatı görülür.

b. Kapalı İstiare Boynu bükük adalar tanıyor sanki bizi. (insan; boynu bükük, tanıyor)

b. Kapalı İstiare Yüce dağların başında Salkım salkım olan bulut (üzüm; salkım salkım)

b. Kapalı İstiare Ahmet, kükreyerek rakibinin üzerine saldırdı. (aslan; kükreyerek)

b. Kapalı İstiare Bükün boynunuzu bayraklar bükün. (insan; bükün boynunuzu)

b. Kapalı İstiare Çamlar hüzünlü, yollara düşmüş söğüt çınar (insan; hüzünlü, yollara düşmüş)

b. Kapalı İstiare Yedi yıl süren hikâyemizi dinlemiş ihtiyar çınardan. (insan; ihtiyar)

b. Kapalı İstiare Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu.

Teşhis (Kişileştirme) İnsan dışındaki varlıkların insana özgü davranışlarla anlatılması sanatına teşhis denir

Teşhis (Kişileştirme) Onun ölümüne gökyüzü ağladı.

Teşhis (Kişileştirme) İçmiş gibi geceyi bir yudumda, Göğün mağrur bakışlı bulutları.

Teşhis (Kişileştirme) Ay suda bestelerken en güzel şarkısını Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı.

Teşhis (Kişileştirme) O çay ağır akar,yorgun mu bilmem, Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem. En güzel türküyü bir kurşun söyler.

Teşhis (Kişileştirme) Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın Yalnızlığın okşadığı kalbime, yağmurlar küskün

Teşhis (Kişileştirme) Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdir muttasıl Başını taşdan taşa urup gezer avare su

İNTAK (KONUŞTURMA) İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı olmayabilir.

İNTAK (KONUŞTURMA) Sordum sarı çiçeğe: Annen baban var mıdır? Çiçek eydür: Derviş baba, Annem babam topraktır.

İNTAK (KONUŞTURMA) Gördü bir bal arısın sivrisinek Dedi böyle ona fahreyleyerek: Var mı bir bencileyin nefs-i nefis

İNTAK (KONUŞTURMA) Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: İçimde kanayan yara gibisin.

Kinâye Bir sözün, hem gerçek hem de mecaz anlamlarını düşündürecek bir biçimde kullanılması sanatına kinaye denir. Kinayede sözün mecaz anlamı daha ön plandadır.

Kinâye Mum dibine ışık vermez. Hamama giren terler. Taşıma su ile değirmen dönmez. Yuvarlanan taş yosun tutmaz. Ateş düştüğü yeri yakar.

Kinâye Cep delik cepken delik, Kol delik, mintan delik, Yen delik, kaftan delik Kevgir misin be kardeşlik.

Kinâye Ben toprak oldum yoluna Sen aşırı gözetirsin Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın?

Tariz Söylenen sözün gerçek veya mecazi anlam dışında büsbütün tersini kastetmektir. Alaylı, iğneleyici, küçük düşürücü bir dille yapılır.

Tariz Aman ne kadar erken geldiniz. (Çok geciken birine dendiğinde tariz olur.)

Tariz Ne kadar cömertsiniz. (Cimri birine)

Tariz Benim oğlum hep okur. Okur, okur, binâ okur. Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden.

Tariz Eski eş'arda (şiirlerde) dürbin ile mana görünür. Yeni şiirde mânâ gibi külfet yoktur. (Burada mânâ külfetinin yeni şiirde olmayışı olumlu bir şey gibi söyleniyor; ama yeni şiirin anlamdan, anlam derinliğinden yoksun olduğu kastediliyor.)

ANLAMLA İLGİLİ SANATLAR

Tevriye Bir sözün birden fazla anlama gelecek biçimde kullanılması sanatıdır. Bu sanatta sözün bütün anlamları gerçektir. Ama yakın anlam söylenip uzak anlam kastedilir.

Tevriye Bu kadar letafet çünkü sende var Beyaz gerdanında bir de ben gerek ben: 1. Birinci kişi zamiri 2. vücuttaki koyu renkli leke (kastedilen, ikincisi, yani uzak olan)

Tevriye Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş Bâkî: 1. ebedî, sonsuz 2. Şair Bâkî nin adı (Bu beytin şairi)

Tevriye Bana Tahir Efendi kelb demiş İltifâtı bu sözde zâhirdir. Mâlikî mezhebim benim zîrâ İtikâdımca kelb tâhirdir. طاهر Tâhir : 1. temiz 2. Tahir (Efendi)

Tevriye Dedim dilber niçin sararıp soldun Dedi, çektiğim dil yarasıdır. dil: 1. gönül, 2. (dilden sâdır olan, çıkan) söz

Tevriye Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül eller: 1. organ 2. yabancı

Tevriye Verdim gönül o gül-rûhun alına(aline) aldanıp Etmezdi kimse eylediğin rengi ben, bana al: 1. kırmızı rengi: 1. renk 2. hile 2. hile

Tevriye Sordum Nigâr ı dediler ahbab Semt-i Vefa da doğru yoldadır. Vefa: 1. sözünde durma, vefa, sadakat 2. Vefa semti(istanbul da)

Tevriye Bir bûse mi bir gül mü dedi gönlüm Bir nîm tebessümle o âfet gülüverdi. (Burada söyleyiş ön plândadır.) gülüverdi : 1. gülü verdi 2. gülüver-

Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Gerçek nedeni herkes tarafından bilinen bir olayı daha güzel bir nedene bağlayarak anlatma sanatıdır.

Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Ateşten kızaran bir gül arar da Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi Gül tabiî hâlinde kırmızıdır. Bu kırmızılığı ateşin kırmızılığı ile açıklamak gülün tabiî kırmızılığına daha etkileyici bir sebep bulmaktır.

Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Ey sevgili sen bu ilden gideli Yaprak döktü ağaçlar, coştu gökyüzü

Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Tarihini aksettirebilsin diye çehren Kaç Fatih in altın kanı mermerle karışmış

Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdir muttasıl Başını taşdan taşa urup gezer avare su

Hüsn-i Talil (Güzel Sebep Gösterme) Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak. Rüzgar gökte bir gezinti, Üşürüz her akşam vakti, Ne sıcak vücutlar gitti, Toprağı ısıtmak için. Güller kızarır utancından o gonca gül gülünce Sümbül bükülür kıskancından kakül bükülünce.

Mübalâğa Bir durumu, nesneyi, varlığı olduğundan daha az veya fazla göstermeye mübalağa denir. Fakat dizedeki asıl sanatı bulamayınca sırf anlaşılamadığı için hemen mübalağaya sarılmamak gerekir.

Mübalâğa Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ

Mübalâğa Alem sele gitti gözüm yaşından

Mübalâğa Merkez-i hâke atsalar da bizi Kürre-i arzı patlatır çıkarız

Mübalâğa Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın Gömelim gel seni desem tarihe sığmazsın

Mübalâğa Sekizimiz odun çeker Dokuzumuz ateş yakar Kaz kaldırmış başın bakar Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

Mübalâğa Bir ah çeksem dağı taşı eritir Gözüm yaşı değirmeni yürütür

İstifham Cevap almak için değil de dikkât çekmek için soru şeklinde söz söyleme sanatıdır.

İstifham Hani Yunus Emre ki kıyında geziyordu? Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin cömert Nil yeşil Tuna? Giden şanlı akıncı, ne gün gider yurduna?

İstifham Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? --- Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

İstifham Şakaklarıma Zamanla nasıl kar değişiyor mı yağdı insan! ne var? Benim Hangi mi resmime Allahım baksam bu çizgili ben yüz? değilim. Ya Nerde gözler o günler,o altındaki şevk, mor halkalar? o heyecan? Neden Bu güler böyle yüzlü düşman adam görünürsünüz, ben değilim; Yıllar Yalandır yılı dost kaygısız bildiğim olduğum aynalar? yalan.

Zıtlık ilişkisi içinde olan kavramları, hayalleri, düşünceleri bir araya getirme sanatıdır. Aynı varlığın birbirine zıt iki yönü bir arada ifade edilir veya birbirine zıt iki varlık veya kavram arasında ilgi ve benzerlik kurulur.

Kanı ol gül gülerek geldiği demler şimdi Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz

Ne efsunkâr imişsin ah ey dîdâr-ı hürriyyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Çeşm-i âşıkda imtizac etmiş Âb u âteş olup beraber dost

Adûlar kahkaha eyler; gürûh-ı dostân ağlar.

Nida

Nida Duygulanma ve heyecanlanma sonucu seslenme sanatıdır. Ünlemlerle ya da ünlem ifade eden cümlelerle yapılır. Yâ Rab! Bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? --- Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak! --- Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!

Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Anlatımı çekici kılmak için şairin bildiği bir şeyi bilmezlikten gelmesidir.

Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım?

Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer?

Tecâhül-i Ârif (Tecâhül-i Ârifâne) Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Tekrir

Tekrir Anlatımı çekici kılmak için bazı kelimelerin veya kelime gruplarının cümle içinde veya arka arkaya gelen cümlelerde tekrarlanmasıyla yapılan edebi sanattır.

Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur Bu yağmur, bu yağmur bir gün dinince Aynalar yüzümü tanımaz olur

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır

Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz.

Telmih

Telmih Herkesçe bilinen bir kişi, bir olay, bir efsane veya inanışa şiirde işaret etme, onu hatırlatma sanatına telmih denir.

Telmih Vefasız Aslı ya yol gösteren bu Kerem in sazına cevap veren bu

Telmih Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd i Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi

Telmih

Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su İnsanların efendisi, seçme inci denizi olan Hz. Muhammed in mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.

Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın Mu cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için ve onun mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.

Mu cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su Hz. Peygamberimiz in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan o mucizelerden, ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.

Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr a su Mihnet günü Ensâr a parmağından su verdiğini bir mucize olarak parmağından su akıttığını kim işitse hayret ile şaşakalarak parmağını ısırır.

Sehl-i Mümteni Söylenmesi kolay gibi görülen fakat aslında zor söylenebilen anlatımlardır. Yunus Emre gibi halk diliyle söyleyen ve yazan tasavvuf şairlerinin şiirleri hep böyledir.

Sehl-i Mümteni Gönül mü yeğ Kabe mi yeğ Ayıt bana aklı eren Gönül yeğdürür zirâ kim Gönüldedir dost durağı Gönül çalabın tahtı Çalab gönüle baktı İki cihan bedbahtı Bir gönül yıkar ise Sakıngıl yârin gönlün sırçadır sımayasın Sırça sındıktan geri bütün olası değil Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz

Sehl-i Mümteni Benim bunda kararım yok, bunda gitmeye geldim Bezirganım mataım çok, alana satmağa geldim. Ben gelmedim da'vi için benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim

İham İki ya da daha fazla anlamı olan bir kelimeyi bir dize ya da beyit içinde bütün anlamlarını kastederek kullanma sanatıdır. Kelimenin her iki anlamı da diğer kelimeler tarafından desteklenmelidir. Kinayeden ve tevriyeden farklıdır. Kinayede gerçek ve mecazlı anlamları bir arada kullanılıp mecazlı anlamı kastedilir. Tevriyede ise gerçek anlamların hepsi söylenip uzak anlamı kastedilir.

İham Bâkî çemende hayli perişan imiş varak Benzer ki bir şikâyeti var rüzgârdan Rüzgâr: 1. yel 2. zaman Burada rüzgâr ın zaman ve yel anlamlarının ikisi de geçerlidir.

İham Güzellerde vefâ olmaz demek yanlıştır ey Bâkî Olur vallâhi billâhi hemân yalvarı görsünler Yalvar: 1. yalvarmak fiili 2. Eskiden İran da kullanılan bir para

İham Rakîbe sadr gösterdin dedin ol fitneye ulu Benim bir it kadar kapında vah vah i tibârım yok Ulu: 1. Yüce 2. Ulu(köpeğin uluması) Zâtî

İham Taştîrimiz bu sayede az çok bahâ bulur Bâkî kalır sahife-i âlemde adımız Bâkî: 1. Şair Bâkî nin adı 2. Sonsuza kadar, ebedî

Tenasüp Şiirde anlamca ve çeşitli yönlerden ilgili olan kelimeleri bir arada kullanma sanatıdır.

Tenasüp Bir şâhda iki gonce-i gül Birbirlerine olurdu bülbül.

Tenasüp Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabib Kılma derman kim helâkim zehri dermanındadır.

Tenasüp Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

Tenasüp Eyledi aşk Zeliha sı bu can Yusuf una Mısr-ı hüsnünde zenahdânın zindan-ı Mısr

Tenasüp Gonca gülsün gül açılsın cûy feryâd eylesin Sen sus ey bülbül biraz gülşende yârim söylesin

Leff ü Neşr Birinci dizede söylenen en az iki kelimeyi, sonraki dizede ise bunlarla ilgili benzerlik ya da karşıtlıkları verme, anlam bakımından uyumlu veya tezatlı olanlarını kullanma sanatıdır.

Leff ü Neşr İKİ ÇEŞİTTİR: leff ü neşr-i müretteb (düzenli, simetrik) İlk dizede söylenenlerin karşılıkları ikinci dizede aynı sırayı izler. leff ü neşr-i müşevveş (çapraz veya karışık) İlk dizede söylenenlerin karşılıkları ikinci dizede ters yönden sırayı izler ya da karışık verilir.

Leff ü Neşr Ârızın yadıyla nemnâk olsa müjgânım nola Zâyi olmaz gül temennasıyla vermek hâra su leff ü neşr-i müretteb

Leff ü Neşr Bağda zülf ü ruhun andıkça bu kimdir deyü Sünbül ü gül birbirinden sual eyler beni leff ü neşr-i müretteb

Gönlümde ateştin, gözümde yaştın, Ne diye tutuştun, ne diye taştın. leff ü neşr-i müretteb

Leff ü Neşr Gülşene nergis ü gül hayli letâfet verdi Şimdi açıldı dahi yüzü gözü gülzârın leff ü neşr-i müşevveş

Leff ü Neşr Ben bir sedefim, sen nisan bulutu, Ver damlaları, al yuvarlak inciyi. leff ü neşr-i müşevveş

Leff ü Neşr Zülfün altında ruhun üstünde hâlin dil-berâ Gül döşenmiş sünbül örtünmüş Habeş sultanıdır. Leff ü neşr-i müşevveş

Rücu Söylenen bir sözü yalanlamadan geri çevirip onun yerine daha güçlü ve onu kanıtlayıcı bir düşünceyi söylemektir. Makber Makber değil bir türbe Türbe değil bir mabed Mabed değil bir kürre Kürre değil bir feza-yı bi intiha

Rücu Kaddin libas-ı surh ile afet değil midir Afet değil kızılca kıyamet değil midir

Rücu Girye-i gamla geçti eyyâmım Etmedi hande rûy-ı şâdânî Yok yok estağfiru l-lâh ettim sehv Eyledim çarh u bahta bühtânî Bana hep cevri marifet etti Al elimden Hudâ bu irfânı

Rücu Severim seni can gibi Hatâ dedim. Maâzallah Ne mikdârı ola canın ki benzedem sana canı

Kat Sözü, etkili kılmak ve arkasının kendiliğinden anlaşılmasını beklemek üzere yarıda kesmektir.

Kat Garibim; Ne bir güzel var avutacak gönlümü, Bu şehirde Ne de bir tanıdık çehre; Bir tren sesi duymaya göreyim İki gözüm İki çeşme...

Kat Bir yerki sevenler sevilenlerden eser yok Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok Yok... Yok...

Kat Ey mâder-i hicrân-zede! ey hem-ser-i muğber Ey kimsesiz âvâre çocuklar!.. Hele sizler Hele sizler...

TEREDDÜT (O.S. Orhon) Kat Sarâhaten acaba söylesem darılmaz mı? Darılmak âdeti, bilmem ki, çapkının naz mı? Desem ki: Ben seni yok, dinlemez ki hiddet eder Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der? Desem ki: Ben seni pek ya kızar, konuşmazsa? Derim: Bu çektiğim, insaf edin azsa? Desem ki: Ben seni pek çok hayır, kızar, bilirim. Tereddüdüm acaba hiddetinden az mı elîm? Desem ki: Ben seni pek çok Sakın gücenme emi; Sakın gücenme, eğer anladınsa sevdiğimi.

Terdid Sözü, karşısındakini merakta bırakacak, ilerisinin ne olacağını sezdirmeden sürdürdükten sonra, beklenmedik ve çarpıcı bir şekilde sonuca bağlamaktır.

Terdid Geldiler beklenen çiftler ormana Duruyor iki genç, ne hoş, yan yana Bir kurşun kadına bir de çobana Çınlasın yıllarca orman be Ali Görünce uzanmış yar kucağına Boynunu dolamış zülfü bağına Kurşunu kahpeye atacağına Kendine çevirdin... Aman be Ali!

Öğüt Terdid Dişin mi ağrıyor? Çek kurtul Başın mı ağrıyor? Bir çeyreğe iki aspirin. Verem misin? Üzülme, onun da çaresi var: Ölür gidersin (Sabri Soran)

İrsal-i Mesel Sözü inandırıcı ve etkili kılmak için atasözü veya atasözü değerinde özlü sözlerle örnekler vermektir.

İrsal-i Mesel Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

İrsal-i Mesel Allâh a sığın şahs-ı halîmin gazabından Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir.

İrsal-i Mesel Geldimse ne var ben şuara bezmine ahir Âdet budur ahirde gelir bezme ekâbir

İrsal-i Mesel Kirpikleri uzundur yârin hayâle sığmaz Meşhur bir meseldir: Mızrak çuvala sığmaz

İrsal-i Mesel Ey güzellik göğüne hurşid olan yakma bizi Yerde kalmaz çün bilirsin dûd-ı âhı kimsenin

İrsal-i Mesel Ahd-i vefâyı va d-i tehî sanmasın ki dost Gözden ırak olunca gönülden ırak olur

İrsal-i Mesel Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın Sırtı pek kimseye ahvâl-i şitâ yaz görünür

İrsal-i Mesel

İrsal-i Mesel

İktibas Söze, anlamı pekiştirmek amacıyla ayet, hadis ya da bunlardan parçalar almaktır.

İktibas Hâk-i pâyin olduğum gördü dedi kâfir rakîb Taş ile bağrın dövüp yâ leytenî küntü türâb

RAHMET Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı; Ne olurdu halimiz gözyası olmasaydı?

Sensin şeref-i zâtını derrâk senin Şerh eyleyemez sıfatın idrâk senin Ünvân-ı kitâb-ı midhatın olmuş ezel Levlâke lemâ halaktü l-eflâk senin

NUR Sen ol dersin ve olur! Pırıltı dolu billur, Çığlık içinde fağfur. Bir renk bize öteden Ve bir ses o besteden Nur bize Allah ' ım nur! Büyük divan ve huzur... Bekliyor mezarı Sûr. Sonsuzluk ölümsüzlük Bitmez tükenmez düzlük; Nur bize Allah'ım nur! Güneşi tuttu çamur; Elmas mahcup zift mağrur. Yakın kandili yakın; Ne donanma ne yangın Nur bize Allah'ım nur! Sen ol dersin ve olur! NECİP FAZIL KISAKÜREK

Kendinizi yalnız hissederseniz şâyed Unutmayın ki yalnızca Allahu s-samed O na güven, O na dayan dua et O na Kimsesizlerin kimsesi, sarıl Kur an a

Erişdi cânib-i Hak tan kulağıma nâgâh Nidâ-yı Eşhedü en lâ ilâhe illallah

Sus ey divâne! Durmaz kâinâtın seyr-i mu'tâdı. Ne sandın? Fıtratın ahkâmı hiç dinler mi feryâdı? Bugün, sen kendi kendinden ümîd et ancak imdâdı; Evet, sen kendi ikdâmınla kaldır git de bîdâdı. Cihân kânûn-i sa'yin, bak, nasıl bir hisle münkâdı! Ne yaptın? «Leyse li l-insâni illa mâ-se â» vardı!

«Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Olmaz yâ... Tabî'î... Biri insan, biri hayvan Öyleyse, «cehâlet» denilen yüz karasından, Kurtulmaya azmetmeli baştan başa millet. Kâfî mi değil yoksa, bu son ders-i felâket?

SÖZLE İLGİLİ SANATLAR

CİNAS Ses bakımından (hem okunuş şekli hem de yazılış şekli) aynı veya birbirine çok yakın; fakat anlamları ayrı olan kelimelerin bir arada kullanılmasına cinas denir. Genellikle cinaslı kafiye olarak kullanılır. Sesteş kelimeler cinas için en uygun olanlardır.

CİNAS Gayet çoktur değil benim yaram Bana yardan gayrı cerrah yaramaz az

CİNAS Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya Ben yârimden geçmezem götürseler asmaya

CİNAS Şah verdi, filiz sürdü, sinemde yara dalı Şu cihanda gülmedim, Yaradan yaradalı

CİNAS Kısmetindir gezdiren yer yer seni Göğe çıksan akıbet yer yer seni

CİNAS Bir evde olursa dü zen O evde olur mu düzen

CİNAS Eyleme vaktini hiç zayi, Deme kış yaz, oku yaz

CİNAS Kalem böyle çalınmıştır yazıma, Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma

CİNAS Böyle bağlar, Yâr başın böyle bağlar, Gül açmaz, bülbül ötmez, Yıkılsın böyle bağlar

CİNAS Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç

CİNAS Geçtikçe bembeyaz gezinenler üçer beşer Bildim ki âhiret denilen yerdedir beşer

CİNAS Uğrarız sadmesine her Bu da bir çiftesi hergelenin gelenin

ALİTERASYON Bir mısrada veya cümlede aynı ünsüzün veya bazen hecenin tekrar edilerek ahenk sağlanması sanatıdır.

ALİTERASYON Dest-busı arzusuyla ölürsem dostlar Kuze eylen toprağım sunun anınla yare su

ALİTERASYON Öldük ölümden bir şeyler umarak Bir büyük boşlukta bozuldu büyü

ALİTERASYON Eylülde melûl oldu gönül soldu da lâle Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle

ALİTERASYON Sev seni seveni hâk ile yeksân ise Sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultân ise

ALİTERASYON Gül dedim gülmedi gül derde düştü Giderken görmedim gül nerde düştü

ALİTERASYON cinayeti kör bir kayıkçı gördü ben gördüm kulaklarım gördü vapur kudurdu, kuduz gibi böğürdü hiçbiriniz orda yoktunuz.

ALİTERASYON Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi

ALİTERASYON Yürü, gölgen seni uğurlamakta, Küçülüp küçülüp kaybol ırakta, Yolu tam dönerken arkana bak da, Köşede bir lâhza kalıver gitsin!

ALİTERASYON

ASONANS Şiirde aynı ünlü seslerin tekrarına denilir. Aliterasyonla birlikte yapılır. Kelimelerde vurguyu taşıyan aynı ünlünün tekrarından doğacak ahengi yakalamak için şâir ve yazarlar bu sanata baş vururlar.

ASONANS Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gâib eyleyen kuş gibi kar Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar Ey kulübün sürûd -ı şeydâsı Ey kebûterlerin neşideleri, O baharın bu işte ferdası Kapladı bir derin sükûta yeri karlar (Cenab Sahabettin) Yukarıdaki şiirde (â), (e), (û) gibi ünlü sesler tekrarlanarak şiirde bir ahengin oluşması sağlanıyor.

ASONANS Neysen sen, nefes sen, neylersin neyi Neyzensen, nefessen neylersin neyi

ASONANS Ayağın sakınarak basma aman sultanım Dökülen mey, kırılan şişe-i rindân olsun

AKROSTİŞ Her dizenin ilk harfini, yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda bir kelime çıkacak şekilde düzenlemektir.

AKROSTİŞ Nasıl ağlar hazan erince yapraklar İntizâr ile bî-mecâl sararıp düşerken Hayâli kaplar ufku geçen yıldızın Artık sade hâtırâsı kalacaktır Leylaklarda müteessir solan beyazın

Mona Roza, siyah güller, ak güller. Gülce nin gülleri ve beyaz yatak... Kanadı kırık kuş merhamet ister; Ah, senin yüzünden kana batacak. Mona Roza, siyah güller, ak güller. Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Roza, bugün bende bir hal var, Yağmur iğri iğri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar. Açma pencereni, perdeleri çek; Mona Roza, seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmem için yetecek, Anla Mona Roza, ben bir deliyim, Açma pencereni, perdeleri çek. Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, Bende çıkar güneş aydınlığına, Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi, Seni hatırlatır her zaman bana; Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi... Zambaklar en ıssız yerlerde açar, Ve vardır her vahşî çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr, Işıksız rûhumu sallar da durur. Zambaklar en ıssız yerlerde açar. Ellerin ellerin ve parmakların Bir narçiçeğini eziyor gibi. Ellerinden belli olur, bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi. Ellerin ellerin ve parmakların Zaman çabuk çabuk geçiyor Mona: Saat on ikidir, söndü lambalar, Uyu da turnalar gelsin rüyana, Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar; Zaman çabuk çabuk geçiyor Mona: Akşamları gelir incir kuşları, Konarlar bahçemin incirlerine; Kiminin rengi ak, kiminin sarı. Ah, beni vursalar bir kuş yerine! Akşamları gelir incir kuşları. Ki ben, Mona Roza, bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında, Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar... Su kenarında Ki ben, Mona Roza, bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza: Henüz dinlemedin benden türküler, Benim aşkım uymaz öyle her saza, En güzel şarkıyı bir kurşun söyler... Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza. Artık inan bana muhacir kızı; Dinle ve kabul et itirâfımı. Bir soğuk, bir garip, bir ince sızı, Alev alev sardı her tarafımı. Artık inan bana muhacir kızı. Yağmurlardan sonra büyürmüş başak, Meyvalar sabırla olgunlaşırmış. Bir gün gözlerimin tâ içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış, Yağmurlardan sonra büyürmüş başak. Altın bilezikler, o korkulu ten, Cevap versin bu kanlı kuş tüyün; Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen, Bir tüy ki kapalı, geceye güne, Altın bilezikler, o korkulu ten. Mona Roza, siyah güller, ak güller. Gülce nin gülleri ve beyaz yatak... Kanadı kırık kuş merhamet ister; Ah, senin yüzünden kana batacak. Mona Roza, siyah güller, ak güller

Mona Roza, siyah güller, ak güller. Gülce nin Ulur aya karşı gülleri kirli ve çakallar, beyaz yatak... Kanadı Ürkek Açma pencereni, ürkek kırık kuş bakar merhamet perdeleri tavşanlar çek; ister; dağa. Ah, Mona Zeytin senin Roza, ağaçları, yüzünden bugün seni söğüt görmemeliyim. bende kana gölgesi, batacak. bir hal var, Mona Yağmur Bir Bende bakışın Roza, iğri ölmem iğri siyah düşer güller, için toprağa, yetecek, ak güller. Zambaklar çıkar en güneş ıssız aydınlığına, yerlerde açar, Ulur Anla Bir Ve nişan aya Mona karşı yüzüğü, Roza, kirli ben bir çakallar. Ellerin vardır ellerin her vahşî ve parmakların çiçekte kapı bir deliyim, sesi, gurur. Açma Seni Bir mumun hatırlatır pencereni, ardında her perdeleri zaman bekleyen bana; çek. Zaman narçiçeğini çabuk çabuk eziyor geçiyor gibi. Mona: rüzgâr, Zeytin Işıksız Ellerinden Saat Akşamları on ağaçları, rûhumu ikidir, gelir belli söndü sallar olur, incir söğüt bir kuşları, lambalar, da gölgesi... kadın durur. Zambaklar Denizin Uyu Konarlar Ki ben, da Mona turnalar dibinde bahçemin en Roza, ıssız gelsin geziyor yerlerde incirlerine; bulurum rüyana, gibi. açar. seni Ellerin Bakma Kiminin İncir Kırgın kuşlarının kırgın ellerin tuhaf rengi bakma tuhaf ve ak, bakışlarında, parmakların kiminin göğe yüzüme bu sarı. kadar; Roza: Zaman Ah, Hayatla Henüz Artık beni inan dinlemedin çabuk doldurur vursalar bana çabuk muhacir bir benden boş geçiyor kuş kızı; yelkeni yerine! türküler, Mona: Akşamları O Benim Dinle masum bakışlar... gelir incir Su kuşları. Yağmurlardan ve aşkım kabul uymaz sonra et itirâfımı. öyle büyürmüş kenarında her saza, başak, Ki En Bir Meyvalar ben, güzel soğuk, Mona şarkıyı bir Roza, garip, bir kurşun bulurum bir ince söyler... sızı, seni Altın bilezikler, sabırla o olgunlaşırmış. korkulu ten, Kırgın Alev Bir Cevap gün alev kırgın gözlerimin sardı bakma her tâ tarafımı. yüzüme içine bak Roza. Mona Roza, versin siyah bu kanlı güller, kuş ak tüyün; güller. Artık Anlarsın Bir Gülce nin tüy inan ki, ölüler gülleri can bana verir niçin muhacir bir beyaz yaşarmış, gülümsesen, kızı. yatak... Yağmurlardan Bir Kanadı tüy ki kırık kapalı, kuş sonra merhamet geceye büyürmüş güne, ister; başak. Altın Ah, senin bilezikler, yüzünden o korkulu kana ten. batacak. Mona Roza, siyah güller, ak güller

فرقتك اغلمقدن طاشدى محوركده AKROSTİŞ Firkatin aldı bütün neşve vü tâbım bu gece Ağlamaktan yine zehr oldu şarâbım bu gece Taştı peymâne-i gam kalmadı şekvâya mecâl Mihverinde dolaşır leşker-i endûh u melâl Hep senin aşkın ile böyle harâbım bu gece هپ فاطمه ف ا ط م ھ ) ه (

AKİS Bir cümle ya da dize içindeki sözleri ters çevirerek söylemeye akis denir. Akis sözcüğünün, kelime -yani sözlük- anlamı, geri dönme, yansıma dır. Sözcüğün terim anlamı ise, bir mısra içinde anlamlı bir ifadenin ters çevrilip, yine anlamlı bir ifadeye dönüştürülerek yerleştirilmesiyle yapılan sanat olarak açıklanmaktadır.

AKİS Dîdem ruhunu gözler gözler ruhunu dîdem, Kıblem olalı kaşın kaşın olalı kıblem, Nazmî

AKİS gamzen ciğerim deldi, deldi ciğerim gamzen bilmem nic olur halim, halim nic olur bilmem

AKİS cennet gibidir rûyin / rûyin cennet gibidir âdem doymaz sana / sana doymaz âdem

İADE Bir beytin son kelimesi sonraki beytin ilk kelimesidir.

İADE Ey güzellik göğünün mâh-ı münevver kameri Şâd kıl gönlümü gün gibi tulû et seherî Seherî aşk ile meydâna girip seyr edeyim Ola ki peyk-i sabâdan ere yârin haberi Haberi olsa anın yoluna cân verdiğime Bana rahm eyleyüben eyleye idi nazarı Zâtî

İADE

MUAMMA VE LÛGAZ Bir tür bilmecedir. Muamma öncelikle Esmâü l-hüsnâ için, bazen de insan isimleri için kullanılır. Lûgaz ise daha kapsamlı olarak nesneler, durumlar vb. için kullanılır.

MUAMMA Divan şiirinde, başta Esma ül Hüsna (Allah ın doksan dokuz güzel ismi) olmak üzere konusu insan ismi olan manzum bilmeceler. Kelime "gizli, örtülü, anlaşılması güç veya işaret remiz yoluyla söylenmiş söz" anlamlarına gelir. Muammalar lügazlardan farklıdır. Muammalar Allah ın isimlerinden biri veya insan ismi için düzenlenirken lügazlar her şey hakkında düzenlenirler.

MUAMMA Yalnız muammaların bazen lügaz, hatta âşık edebiyatında bir çeşit bilmece karşılığı olarak da kullanıldığı görülür. Muamma alanında en çok eser veren şairimiz Emri (Edirneli Emrullah Çelebi) olmuştur. Muammanın düzenlenmesinde çoğu kez ebced hesabı kullanılır. Burada sorulan bir isimdir.

MUAMMA Muamma söyleyenlere, muamma-guy, muammayı çözene ise, muamma-küşa denir. Genellikle çözüm ikinci mısradadır. Arap edebiyatından İran edebiyatına onlardan da Türk edebiyatına geçmiştir. Türk edebiyatında Ahmedî ilk muamma yazan kişidir.

MUAMMA Bende yok sabr ü sükûn sende vefâdan zerre İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre

MUAMMA Bir katre mâ düşünce gülün kalb-i pâkine Nâmım yazıldı her verak-ı tâb-nâkine

MUAMMA Hamdi teksîr eyle kim matlûba vâsıl olasın Terk-i küllî eyle Hakk ın resm ü râhın bulasın

MUAMMA

MUAMMA

LÛGAZ Lugaz (Lügaz), herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri anlatılarak yazılan manzum bilmecelere denir. Daha çok divan edebiyatında kullanılmıştır. Muamma ile birlikte çok kullanılan bir söz oyunudur. Muamma dan farkı konusunun daha geniş olmasıdır.

LÛGAZ Çoğunlukla soru biçiminde düzenlenir. En önemli özelliği içinde çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır. Divanların son bölümlerine konur. Eğlendirici ve öğretici olanların yanı sıra öğretici ve dinsel lûgazlar da vardır. Lûgazlar yazarlarının imzasını taşıdığından halk edebiyatındaki bilmeceden ayrılır. Lûgazlar genellikle, "Bir acayip nesne gördüm", "Ol nedir kimdir" ya da "Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar.

LÛGAZ Ol nedür kim âlem ana dolanır Kulağın bükdükçe ağzı sulanır

LÛGAZ Giydim bozu, gezdim düzü Bir ağzı var, kırk da gözü

Ol nedir kim üç birader her zaman Birbiri ardınca olmuşdur revân LÛGAZ Yılda bir kere gelirler âleme Makdemiyle kesb-i feyzeyler cihân Kimseler görmüş değildir yüzlerin İsmi vardır cismi ammâ ki nihân Birisi havaya münkalîb Birisi âb içre tuttu âşiyân Gördi bulmuş her birisi yerlerin Biri dahi eyledi hâki mekân Serleri üç pâları beş anların Kıl tefekkür eyledim sana beyân CEMRE

LÛGAZ Bir acayip nesne gördüm ey püser İki ata bir kişi binmiş gider Bunların hiç kimse çekemez başını Geri kalan at çeker yoldaşını

LÛGAZ Ol nedür hem nefesdir âdeme Meşrebi sermâyedür ayş ü deme Dostlar için durmaz yanar yakılur Yanına dilber gelince takılur Yansa âteşler başında da Terk-i yârân etmez ol sâhib-i vefâ

Nedir kim ol iki yüzlü münâfık Nümâyan çihresinde levn-i âşık Gezer dünyayı hem bî-dest ü pâdır Mukim-i hâne-i ehl-i gınâdır Teâl-Allah nedir anda bu kudret Yemez içmez virir dünyaya nî met Gehi Müslim kıyâfetle be-didâr Gehi şekl-i firengide nümûdâr Kırılsa pâre pâre olsa amma Zarar gelmez ana bir türlü kat â Yatar zir-i zemînde hâke yek-sân Semâda adıdır mihr-i dirahşân Eğer kim olmasaydı kalbi fasîd Cihânda olmaz idi kadri kâsid Yeter vasf eyledin ol bî-vefâyı Yanından gitmese virmez safâyı Vehbî LÛGAZ Sünbülzade

LÛGAZ Nedir ol kad-kamîde pîr-i şirrîr Cihânı eylemiş kahr ile dil-gîr Gehî bir şîr-i merdüm-bâra benzer Gehî bir dilber-i gaddâra benzer

LÛGAZ

LEB DEĞMEZ İçinde b, p, f, m, v gibi dudak ünsüzleri bulunmayan sözcüklerle yazılan şiire lebdeğmez denir. Lebdeğmez sanatına uygun şiir söyleme Halk edebiyatında saz şairleri arasında daha yaygındır.

LEB DEĞMEZ Âşıklar söylenen sözden alırsa İnsanlar içinde hastan sayılır Hakikat dersini özden alırsa Yaratan Tanrı ya dosttan sayılır (Selmani)

LEB DEĞMEZ Her şey ne sıcaktı, her şey ne iyi Hatta o karanlık, aysız geceler Ahmet Kutsi Tecer

LEB DEĞMEZ Çekil izzetle, uzlet kûşesinde, Aziz ol, derd-i şöhretden cüdâ ol Ahmed Remzi Akyürek

LEB DEĞMEZ Ateşe yakar cihanı aşk ile narın senin Ah ettin arşa dayandı ah ile zarın senin Nas içinde destan oldun düştün dilden dillere Yar elinden serserisin ya hani arın senin. Ahıskalı Emrah

TARİH (DÜŞÜRME) Önem verilen bir olayın, yılını göstermek üzere ebced hesabıyla bir cümle, biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır. EBCED HESABI nedir?

TARİH (DÜŞÜRME) Ebced hesabında da esas; alfabenin her harfine bir rakam değeri vermek ve bir kelimeyi teşkil eden harflerin toplam rakam değerini, anlatılmak istenen bir hadisenin tarihine denk düşürmektir.

TARİH (DÜŞÜRME) Bu ince usûl, çeşme, cami, medrese, han, hamam, kale, mezar... kitabelerinde; birçok tarihî olayların, kitap telif ve istinsahlarının, şahısların doğum ve vefatlarının tespitinde çok kullanılmıştır.

ا 1 ب, پ 2 ج, چ 3 د 4 ه 5 و 6 ز, ژ 7 ح 8 ط 9 ى 10 ك 20 ل 30 م 40 ن 50 س 60 ع 70 ف 80 ص 90 ق 100 ر 200 ش 300 ت 400 ث 500 خ 600 ذ 700 ض 800 ظ 900 غ 1000 زوھ دجبا ىطح نملك صفعس تشرق ذخث غظض

TARİH (DÜŞÜRME) Hafız Şirazî nin ölümü için: خاكمصلى =791 Timur un Sivas ı yaktığı tarih: خراب =803 بلدةطيبة 857= yılı: İstanbul un fetih

TARİH (DÜŞÜRME) İstanbul un fetih yılı için Fatih de şunu düşürmüştür: Feth-i İstanbûl a fırsat bulmadılar evvelûn Fethedip Sultan Muhammed dîdi târih: âhirûn ا خرون = 857

TARİH (DÜŞÜRME) Rivâyete göre; Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ye yaşını sormuşlar: Hüdâ dan bir küçüğüm, varın siz hesaplayıp bulun! demiş. خدا Hüdâ: Hı: 600 + dal: 4 + elif: 1 = 605 eder. Bu rivayete göre Mevlânâ 604 hicrî yılında doğmuş oluyor. Mevlânâ Hazretleri nin ölümü için düşürülen tarih ise: İbret tir: Ayn: 70 + be: 2 + re: 200 + te: 400 = 672.

TARİH (DÜŞÜRME) Muhammed (محمد) kelimesi ebcedle 92 eder. Mim: 40 + hâ: 8 + mim: 40 + dal: 4 = 92. Aman sözü (امان) de aynıdır: Elif: 1 + mim: 40 + elif: 1 + nun: 50 = 92. Bu eşitliği göz önünde tutan bir şair, Peygamber Efendimiz e yazdığı na tında şöyle diyor: Aman lafzı senin ism-i şerifinle müsavidir; Anınçün âşıkın zikri amandır yâ Rasûlallah.

TARİH (DÜŞÜRME)

TARİH (DÜŞÜRME)

İŞTİKAK Aynı kökten türemiş kelimeleri bir arada kullanmaktır. Çoğunlukla Arapça kelimelerle yapılır.

İŞTİKAK Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler

İŞTİKAK Ey beni lutfuyla yoktan var eden Rabb-i gafûr Mağfiret kıl eyledikte azm-i iklîm-i bekâ Enderunlu Vâsıf (Ey beni iyiliğiyle, rahmetiyle yoktan var eden, bağışlayıcı merhametli Allah, sonsuzluk dünyasına, âhirete gittiğimizde bizi bağışla, bize merhamet et) "gafûr" ve "mağfiret"

İŞTİKAK Karşısında nice erbâb-ı denaât titrer Hâkim-i mahkeme-i hükm-i cezâdır kalemim

İŞTİKAK Kılmagıl muhkem gönül dünyaya akd-i irtibât Sen bir avâre müsafirsen bu vîrân ribât

KALB Bir kelimenin harflerinin yeri değiştirilerek yapılan cinastır. Çoğunlukla Arapça harflerle yapılır.

KALB Mûr gibi emrine kılmış itâat halk-ı Rûm Râm olupdur nitekim Mûsâ ya ey şeh sihr-i mâr Mûr: Karınca, Rûm: Anadolu, Râm: İtaat etme, Mâr: Yılan anlamına gelir.

KALB

KALB

KALB

KALB

Ramazan Dolaşık