ağustos 14 11. YIL TAKDİM GAZZE İÇİN KINAMAKLA YETİNENLERİ KINIYORUZ KöklüDeğişim suskunluğun kırılma noktası



Benzer belgeler
HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim :31

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Anlamı. Temel Bilgiler 1

3 Her çocuk Müslüman do ar.

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Kur an ın Bazı Hikmetleri

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.


TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Ne kadar kötü ب ئ س Temel-esas. Alçattı-küçük

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

SEN ONLARIN ARALARINDA İKEN, ALLAH ONLARA AZAP ETMEZ Cuma, 18 Haziran :45

EV SOHBETİ DERSLERİ. Biz insanı en güzel biçimde yarattık. (Tîn, 95:4)

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

GECE NAMAZI, SALİHLERİN İŞİDİR

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Fetih izzet ve şerefle bütün insanları tanıştırma mücahedesidir. Bu kutlu gayede karşısına çıkanlarla en güzel şekilde mücahede etmektir.

Transkript:

KöklüDeğişim suskunluğun kırılma noktası TAKDİM GAZZE İÇİN KINAMAKLA YETİNENLERİ KINIYORUZ Köklü Değişim Dergisi Gazze İçin Kınamakla Yetinenleri Kınıyoruz başlıklı Ağustos sayısıyla okuyucularıyla buluşuyor. İ badetlerle geçirdiğimiz Ramazan ayını vesile kılıp, Rabbimizden Ü mmet in kanayan yaralarını saracak, beldelerini kâfirlerden emin kılacak, sömürgeci kâfirleri ise zilletleri içerisinde boğacak ikinci Raşidî Hilâfet Devletiyle bizleri izzetlendirmesini niyaz ediyoruz. Bu ayki dergimizde Gazze yangınını konu edinen yazarımız Mahmut Kar çözüm yolunda birlik olabilmeye vurgu yaptığı Bölük Pörçük Gazze yi Kurtarmaya Yürüyemiyoruz başlıklı yazısını kaleme aldı, Ü mmet in kan ve gözyaşına boğulduğu şu günlerde Bayramı Karşılarken İslâm Ümmeti başlıklı yazısıyla hocamız Abdullah İ MAMOĞ LU idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı nı konu edindi. Süleyman SORGUÇ geleceğimizin teminatı gençlerimizi İslâm da Gençliğin Önemi başlıklı makalesiyle ele aldı. Yazarımız Cahit Toprak son günlerde medyayı ve Müslümanların gündemini oldukça çok meşgul eden IŞİ D konusunu ve toplumun haberlerle yönlendirilmesini IŞİD ve Paket Haberlerin Toplum Üzerindeki Etkisi başlıklı makalesinde ele aldı. Köklü Değişim bu ayda birbirinden ilgi çekici konularıyla sizlerle buluşuyor Köklüdeğişim Suskunluğun Kırılma Noktası... 11. YIL 1

4 8 Mahmut KAR Bölük Pörçük Gazze yi Kurtarmaya Yürüyemiyoruz? Bayramı Karşılarken İslâm Ümmeti Abdullah İMAMOĞLU 11 gündem Murat SAVAŞ Bayram ve Sıla-i Rahim 16 20 27 30 gündem fikir Pelda SORGUÇ Cahit TOPRAK Bu Rahatlık Bizi Helak Eder Işid ve Paket Haberlerin Toplum Üzerindeki Etkisi Ey Yöneticiler Müslümanların Kanlarını Kirli Politikanızın Aracı Yapmayın Ahmet SAPA Songül TOPRAK Bu Çocuklar Bizim Kuruluş: 2004 İslâmî Fikirlere Dayalı Aylık Siyâsî Dergi Şevval 1435 Ağustos 2014 Sayı 119 Yerel-Süreli ISSN 1304-8724 Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Süleyman UĞURLU Yönetim Merkezi Mithatpaşa Caddesi 47/B Kızılay/ANKARA İletişim&Abonelik Tel: (+90) 0 312 229 77 91 Faks: (+90) 0 312 229 77 92 www.kokludegisim.net bilgi@kokludegisim.net Kapak&Grafik Tasarım: KöklüDeğişim İrtibat Büroları İstanbul (Avrupa Yakası): Mahmut KAR Kirmasti Mah. Kıztaşı Cad. 43/5 Fatih/İstanbul Tel: 0212 631 65 26 İstanbul (Anadolu Yakası): Genç Değişim Kitabevi Mehmet Akif Ersoy Mah. Fatih Bul. 145/10 Sultanbeyli/İstanbul Tel: 0 532 354 38 31 Diyarbakır: Ümmet Kitabevi Şeyh Şamil Mh. Cengizler Caddesi 555. Sk. 28/A Bağlar / Diyarbakır Tel: 0 533 026 95 07 Van: Erkam Kitabevi Ordu Cad. Ulu Cami Karşısı Medine Pasajı P-37 Zemin Kat Merkez / VAN

35 41 45 fikir Süleyman SORGUÇ İslâm da Gençliğin Önemi Kutuplaşma Sorunu ve Çözümü Aydın USALP Bekir KURTULUŞ Yusuf un Medrese Kültürü Nasıl Olmalı 53 gündem Tuba SİVREN Türkiye de Hizb-ut Tahrirli Eşi Olmak 57 faaliyet Köklü Değişim Faaliyetler 61 tefsir Ali İmran Suresi 111. ve 112. Ayetlerin Tefsiri Esad MANSUR Tel: 0 538 087 35 78 Bursa: Tayfun Üstünkaya Kemalpaşa Mh. Atatürk Blv. Kaptan İşhanı Kat:4 No: 58 İnegöl / BURSA Tel: 0 541 795 38 38 Konya: Murat Savaş Alaaddin Caddesi Şeyh Ziya Sokak No:5-1 0536 739 09 88 Merkez / KONYA Adana: Özler Caddesi No:6 Veli Gözcan İşhanı Kat:3 Kuruköprü Seyhan - Adana Tel 0507 631 46 20 Ankara / Çubuk: Murat Altın Yavuz Selim Mahallesi Hükümet Caddesi 55/C 533 760 96 67 Abonelik ve Hesap Numaları Yurtiçi: 6 Aylık: 30 Yıllık (12 Ay): 60 Yurtdışı 6 Aylık: 30 Yıllık: 60 Sesli Dergi / Online Okuma: 50 (Süleyman Uğurlu Adına) * PTT Posta Çeki Hesabı: 10592742 * Ziraat Bankası TL Hesabı: TR66000100 1683-47475782-5002 * Ziraat Bankası Euro Hesabı: TR860001001262604945545002 * Ziraat Bankası Dolar Hesabı: TR590001001262604945545003 Baskı: 01.08.2014 Önka Ofset Matbaacılık Büyük Sanayi 1. Cadde Keskinler İşhanı No: 80/32-33 İskitler / Ankara Tel: 0 312 384 26 85-86 - Fax: 0 312 341 64 08 onka@onkapromosyon.com.tr

gündem BÖLÜK PÖRÇÜK GAZZE Yİ KURTARMAYA YÜRÜYEMİYORUZ? Mahmut KAR Bir ramazan ayında daha yine dergilerimizde Filistin i yazmak zorunda kalıyoruz. Bir ramazan ayında daha yine katil İ srail varlığını tüm Müslümanlar olarak lanetleniyoruz. Bir ramazan ayında daha çaresiz ve umutsuz bakışlarla yöneticileri yardıma çağırıyoruz. Ama nafile Yine ellerimiz havada kalıyor. Yüzümüz yere düşüyor. Bir ramazan ayında daha yine yokluğunu yüreklerimizde, zayıf ellerimizde ve yere yığılacak kadar fersiz dizlerimizde hissediyoruz. Yokluğunu hissettiğimiz şey, bir yetimin hissettiklerinden farklı değil. Yokluğunu hissettiğimiz şey bir imam. Yokluğunu hissettiğimiz şey bir koruyucu. Yokluğunu hissettiğimiz şey, sırtımızı rahatça dayayabileceğimiz sağlam bir duvar. Yokluğunu hissettiğimiz şey, ağır darbelere dahi dayanıklı çelik bir çatı. Yokluğunu hissettiğimiz şey, varlığına güvenerek özgürce Allah a karşı kulluğumuzu yaşayabileceğimiz bir irade. Yokluğunu 4 hissettiğimiz şey, kenetlenmeye çok ihtiyacı olan bu yorgun vücuda bir baş. Yokluğunu hissettiğimiz şey bir Halife Raşid bir Halife İ şte O nun yokluğunda mübarek bir ayda mübarek topraklara yine bomba yağıyor. Hem de bu topraklardan kovulan ve lanetlenen Yahudilerin işgalci varlığı tarafından. Kudüs dediğimizde aklımıza gelen ilk şey O nun kutsiyetidir. Nitekim Allah Subhanehû ve Teâlâ İ sra Suresi nin ilk ayetinde bu toprakların kutsiyetini İ slâm akidesi ile ilişkilendirmiş ve hükmünü ortaya koymuştur. س ب ح ان ال ذ ي أ س ر ى ب ع ب د ه ل ي ال م ن ال م س ج د ال ح ر ام إ ل ى ال م س ج د األ ق ص ى ال ذ ي ب ار ك ن ا ح و ل ه ل ن ر ي ه م ن آي ات ن ا إ ن ه ه و الس م يع الب ص ير Kendi kulunu (Muhammed i) bir gecede Mescid-i Haram dan (Kâbe den) yola çıkararak kendisine bazı mucizelerimizi gösterelim diye, çevresini kutsal kıldığımız Mescid-i Aksa ya (Kudüs e) ulaştıran Allah, her türlü noksanlıktan münezzehtir. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir. (İ sra 1) Ayette anlatıldığı gibi Mescid-i Aksa miraç hadisesinin üssü, Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem in göğe yükselişini gerçekleştirdiği kalkış noktasıydı. Ve sonra İ slâmî fetihler Arap Yarımadasını tamamen kuşatınca H.15 M. 636 yılında dönemin Halifesi Ö mer RadiyAllahu Anh Kudüs ün anahtarlarını Patrik Sophronius dan aldı. Halife Ö mer RadiyAllahu Anh Kudüs ün anahtarlarını teslim aldığında mabetlerini koruma ve Kudüs ün güvenliğini sağlamak adına halka yazılı bir emanname sundu. Bunun karşılığında bu mübarek topraklarda Yahudilerden hiçbir kimseye oturma izni verilmemesi konusunda halktan söz alıyor. Nasranî ler ise cizyelerini ödemek koşulu ile emniyet ve huzur içinde bu topraklarda uzun yıllar yaşıyorlar. Haçlılar bu mübarek topraklarda uzun yıllar kan dökerek hüküm sürseler de Salahuddin Eyyubi gibi cesur komutanlar

gündem Hilâfet in orduları ile mübarek topraklardan haçlı pisliğini temizlemeyi başarmışlardı. Kudüs, H.15. asırda İ slâm toprağı olmuş, İ slâm hükümlerinin yürürlükte olduğu bir şehir olmuştu. Güvenliği Müslümanlar tarafından sağlanan, üzerinde yaşayanların İ slâm tabiiyetini taşıdıkları ve tarih boyunca Müslümanların canla başla savuna geldikleri bir İ slâm diyarı olmuştu. Bundan dolayı Kıyamet saati gelinceye kadar herhangi bir işgal durumunda Kudüs ün korunması ve savunması bütün Müslümanlar üzerine farzdır. Çünkü bu mübarek toprakları diğer İ slâmî beldelerden ayıran şey bu toprağın İ slâm ın ilk kıblesi olan kutsal yer olmasıdır. Geldiğimiz noktada Filistin sorunu diye adlandırılan şey iki taraf arasında geçen siyasi bir hesaplaşmanın doğurduğu Yahudi varlığı sorunudur. Burada birinci taraf bütün Müslümanlardır. İ kinci taraf ise Yahudiler ve onlara destek olan Nasranî dünyasıdır. O halde Filistin bütün Müslümanlar olarak bizim ortak meselemizdir. Bu mesele sadece Araplara ait bir mesele olmadığı gibi, sadece Hamas ın kısmî olarak yönetimde olduğu Gazze meselesine de hasredilmemelidir. Çünkü bu topraklar topyekûn bütündür ve parçalara ayrılarak değersizleştirilemez. Gazze yi Kurtarmaya Yürüyemiyoruz dedim. Hiç sordunuz mu niçin Gazze? Niçin Filistin değil? Niçin tüm Kudüs değil de sadece Gazze diye. Geldiğimiz noktada Filistin sorunu diye adlandırılan şey iki taraf arasında geçen siyasi bir hesaplaşmanın doğurduğu Yahudi varlığı sorunudur. Burada birinci taraf bütün Müslümanlardır. İkinci taraf ise Yahudiler ve onlara destek olan Nasranî dünyasıdır Evet, öyle parçalandık öyle parçalandık ki, bütünden parçalara öyle bölündük ki, bölünen ve parçalanan sadece topraklarımız olmadı. Düşüncelerimiz de parçalandı. Zihinlerimizdekiler de bölündü. Adeta bir atom parçacığına dönüştük. Ama güçsüz ve etkisiz küçük parçacıklar. Evet, ben dahi meramımı, gündemin ana konusunu (Gazze yi) daha somut anlatabilmek için Gazze yi Kurtarmaya Yürüyemiyoruz dedim. Hâlbuki Gazze sadece 1948 de işgal edilen topraklardan sadece bir parça. Kudüs, Batı Şeria, Ramallah, el-halil Bunlar işgal altında değil mi? İ şgal altında ama Müslümanlar olarak bizim daralan zihinlerimize, küçülen düşüncelerimize artık sadece Gazze sığıyor. Buna rağmen Müslümanlar olarak Gazze ye bile birlikte yürüyemiyoruz. Gerçi Suriye ve Mısır a yürüyebildik mi ki Gazze ye yürüyelim. Somut bir yürüyüşten bahsetmiyorum. Zaten buradan Gazze ye, Şam a, Kahire ye yürünmez de Kim hadi kalkın yürüyoruz Gazze ye diyorsa olmayacak şeye çağırıyordur. Çünkü Gazze ye, Şam a ve Kahire ye ordular yürütülür. Tarihte hep böyle olmuştur. Hiçbir zafer halkın topyekûn sınırlara yürümesi ile kazanılmamıştır. Ben Şam daki zulme karşı, Kahire deki zulme karşı ve Gazze deki zulme karşı yürümeyi kastediyorum. Yürüyoruz ama birlikte yürüyemiyoruz. Haydi, yürüyün ordular dediğimizde ise olmayacak şeye çağırıyorsunuz diye eleştiriliyoruz. O şeyin olmayacağını belirleyen şey ise reel politikadan başka bir şey değil. Evet, İ slâmî kitleler ve gruplar yaşadıkları ülkelerin yönetimlerinin yürüttüğü siyaseti reel politikayı ne zaman sorgulama ve sert bir şekilde muhasebe etmeye başlayabilirlerse o zaman Gazze ye birlikte yürüyebiliriz. Ama şimdi yürüyemiyoruz. 5

gündem Nasıl yürüyelim ki, daha dün Suriye de çocukları katleden, kadınların iffetini şebbihalara teslim eden, âlimleri işkence ile şehit eden, canlı canlı gençleri toprağa gömen, şehirlerde taş üstünde taş bırakmayan ve dahi taş toprak, ağaç, yaprak canlı cansız tüm varlığı yok etmeye çalışan Baas rejimine muhafızları ve milisleri ile destek veren İ ran a, sırf mezhebî körlükleri sebebi ile destek verenler vardı. Suriye devrimi sürecinde ABD ile aynı müttefiklik üzerinde Baas a destek veren bu İ ran a, Türkiye de hâlâ belirli kesimler destek veriyorlar. Ellerindeki argümanları ise şu: Filistin direniş cephesine Suriye rejimi güya destek veriyormuş. Dolayısıyla eğer Suriye rejimi yıkılırsa direniş zarar görürmüş. Güler misin? Ağlar mısın? Şimdi, Amerika ile Suriye devriminin soyunu kurutmaya çalışan bu sözde İ slâm Cumhuriyeti İ ran ın Suriye deki katillerini destekleyen Müslüman gruplar, Filistin direnişinin de yılmaz savunucuları olmaları hasebi ile haydi Gazze için yürüyoruz deseler, onlarla beraber yürüyebilir misiniz? Ancak İ ran ın Irak ve Suriye de işlediği cürümlerden beri olduklarını ve hata ettiklerini açıklamaları sonrası düşünülebilir Şimdi Siz meydanlarda Ey Müslümanlar; Biz gasıp Yahudi varlığı İsrail i kınamıyoruz. Biz, bu saldırılara karşı suspus olanları kınıyoruz! Yağmaya- 6 cağı kesin olan, ama gürlemekten dahi aciz kalanları kınıyoruz! Söz üretip somut adımlar atmayanları kınıyoruz! Ordularını kışlalarda tutarak terörist İsrail in kalbine korku salamayan korkakları kınıyoruz! Müslüman kanı bulaşmış kâfirlerin kanlı ellerini tutanları kınıyoruz! Mavi Marmara şehitlerini üç kuruş tazminata satanları kınıyoruz. Müslümanların ilk kıblesi ve kutsalı olan Aksa yı işgal ettiği halde Yahudi ile istihbarat işbirliği antlaşması yapanları kınıyoruz! Askerî ve ekonomik işbirliği içerisinde olanları kınıyoruz! Yahudi varlığı İsrail in Büyükelçi ve konsoloslarını hâlâ ülkesinde barındıran tüm ülkelerin yöneticilerini kınıyoruz. dediğinizde, diğerleri kalkıp neredeyse son yirmi yıldır söylenen şarkının aman Türkiye çok zor bir süreçten geçiyor istikrarı bozacak eylem ve sözlerden uzak durmak gerek sözlerini tekrarlayıp Türkiye iktidarına toz kondurmamak için var gücü ile çalışıyorsa yürümek doğal olarak zorlaşıyor. Yine siz meydanlarda kalkıp Ey Müslümanlar! Biz diyoruz ki; ABD nin şer planı olan İki Devletli çözüme Hayır! Filistin için tek çözüm, tek devlet RAŞİDÎ HİLÂFET dediğinizde, başka biri de Ey Müslümanlar! Filistin için çözüm, ne olduğu belli olmayan, ayakları yere basmayan projeler değildir. Filistin için çözüm, İhvan, Hamas ve İslâmî harekettir diyorsa doğal olarak bu halde yürümek zor oluyor maalesef. Ezcümle konuşabiliyorsunuz. Ama konuştuğunuz gibi yürüyemiyorsunuz. Siz Filistin meselesi başta olmak üzere İ slâm beldelerinde son yüzyılda yaşanan tüm sorunların, zulümlerin, katliamların, işgallerin, talanların ve sömürülerin tek sebebinin otoritesizlik olduğunu, İ slâm ın yönetim otoritesinin ise Raşidî Hilâfet olduğunu tüm şer î delilleri ile ortaya koyup sonra da Ü mmetin vahdetini yeniden sağlayacak Hilâfet in ikamesi için çağrı yaptığınızda; başka biri de ortaya somut hiçbir proje ve çözüm koymadan, ilginç bir önyargı ve yönlendirme ile Ü mmetin vahdetinin sağlanması konusunda sizi sırf Hilâfet e çağrı yaptığınız için taassupçulukla suçluyorsa nasıl birlikte yürüyeceksiniz? Peki, yürümek için ne yapmanız lazım? Demokratik parlamento seçimlerine katılma, 1948 sınırlarını tanıma, Hain FKÖ ile her türlü müzakere ve uzlaşmaya yanaşma gibi siyasetleri yapsa da Hamas a Selam Direnişe Devam demelisiniz. Irak ve Suriye de işlediği olanca cinayet ve katilliğine rağmen sırf kendilerinden birkaç füze ve silah desteği aldığı için İ ran ve Hizbullah hakkında net karar ve tavrını hâlâ daha ortaya koymayan ve aksine İran ve Hizbullah ile olan ilişkimiz sanılanından daha sıkıdır. şeklinde açıklama yapan Hamas ı bu siyasi hatalarına rağmen destekleyeceksiniz ki birlikte yürüyebilesiniz. Hâlbuki mesele birkaç füze

gündem veya silah meselesinden öte bir şeydir. Zira eğer mesele silah olsaydı ve Hamas Suriye devrim gruplarına açık ve net desteğini sunup İ ran ve Hizbullah a sırtını dönseydi Suriye den mücahitler Hamas a İ srail i iyi hırpalayacak güçte silah yardımını çok rahat yapabilirlerdi. Ama eğer siz bunları değil de: Şüphesiz Filistin için çözüm, 1948 de işgal edilen ile 1967 de işgal edilenler arasında bir fark olmaksızın nehirden denize kadar Filistin in bir bütün olarak ele alınmasıdır. Zira Filistinin küçük bir parçasından taviz veren bir kimsenin daha büyük parçalarından taviz vermesi kolay olur. Aksa ya yardım etmek, orduları savaş için harekete geçirmeleri çağrısıyla yöneticilerin karşısına dikilmekle olur. Böylece ordu, bir süs eşyası olarak kutlamalar için kışlalara çakılıp kalmaz. Bilakis iki güzellikten birine nail olmak ve iki kıblenin ilkini kurtarmak için harekete geçer. derseniz o zaman birlikte yürüyemiyorsunuz. Peki, reel politikadan ne bekliyor Müslümanlar? Reel politika denilen şey Türkiye nin BM ve BMGK ne Filistin için bir çözüm önerisi sunması ve bu çözüm önerisinin belki bir ihtimal kabul edilmesidir. O öneri de nedir? 1967 sınırları üzerinde ortak mutabakat ve Gazze ye ambargonun kaldırılması Biz, Hamas ın muhlis liderleri böyle sinsi bir oyuna gelmesin, Filistin 1967 sınırları ile İ srail varlığını tanımasın diye didinip duruyoruz. Eğer birlikte yürüyemeyişimizin sebebi bu hassasiyetimiz ise biz hassasiyetlerimizden ve Müslümanların muhlislerine nasihat ederek onları uyarmaktan geri durmayacağız. Evet, İ zzettin el-kassam tugayları Kudüs direnişinde öncü birliklerdir. Ecirlerini yalnız Allah tan umarak şahadet yolunda yürüyen erlerdir. Allah onların şehadetlerini kabul etsin. Allah sıkıntılarını gidersin. Şeyh Ahmet Yasin ve Rantisi Filistin topraklarından işgalci Yahudi varlığının kökünden temizlenmesi için Allah yolunda şehit oldular. Şimdi onların takipçileri aynı yolda devam ediyorlar. Bütün bunlar Hamas ın 2006 da parlamento seçimlerine girerek öncelikle FKÖ, sonra İ srail varlığı ve ABD gibi kâfir devletlerin sinsi planlarının uygulanma zemininde siyaset yapma hatasını örtbas etmemelidir. Hamas ın muhlis liderlerinin Müslümanların samimi ve cesur muhasebesi olmadan Filistin için doğru istikamette yürümesi zordur. Her kim Filistin i, Kudüs ü ve Aksa yı seviyorsa! Her kim mübarek el-mesra ve l Miraç arzını seviyorsa! Her kimin Yahudilerin Aksa daki cürümlerinden dolayı saçları dökülüyorsa! Her kimin Yahudilerin Aksa da itikâfa giren kimselere yönelik vahşi davranışından dolayı damarlarındaki kanı kaynıyorsa! O halde gerçekten mümin ise, bir an evvel yardıma koşsun ve Müslüman ordularını savaş için harekete geçmeye çağırsın. Eğer yöneticiler karşı gelirse onları değiştirip arkasında savaşılan ve kendisiyle korunulan mümin, mücahit Raşid Halife olan bir yöneticiyi getirsin... Zira Yahudilerle savaşmak için orduların harekete geçmesi ve askerlerin onun altında toplanmasından başka bir yol yoktur. Evet, Yahudi varlığını yok etmenin, Kudüs ü kurtarmanın ve Filistin i bir bütün olarak İ slâm diyarına döndürmenin bundan başka bir yolu yoktur. Bölük pörçük olduk. Birlikte kol kola yürüyemeyişimizin sebebi biz değiliz. Bizi ulusal bayrakların gölgesinde oyalayanlar, Meydanlarımızı ulusal bayraklar ile süsleyenler birlikte yürümemize engel oluyorlar. Meydanlar Ü mmet e yetecek kadar geniş. İ ktidarlar meydanları dahi karantina altına almaya kalkışıyorlarsa, bilelim ki biz meydanların hakkını gerçekten veriyoruz. Müslümanların protestoları, ateşli konuşmaları ve savaş meydanlarında tekbir çığlıkları atmaları işgalin gölgesinde değil, mübarek toprakların kurtuluşu gölgesinde olur İ nşaallah. 7 إ ن الل ل ق و ي ع ز يز Muhakkak ki Allah, Kaviyy dir, Aziz dir. (Hacc 40)

gündem BAYRAMI KARŞILARKEN İSLÂM ÜMMETİ Abdullah İMAMOĞLU Acının, gözyaşının yer bulamadığı günlerdir bayramlar Sevincin ve sürurun diğer bir adıdır bayramlar Ö ncelikle bizleri içerisinde bin aydan daha hayırlı bir geceyi barındıran Ramazan ayına ulaştıran, sonrasında salimen oruçlarımızı tutmayı lütfeden, şimdi ise Ramazan Bayramı na eriştiren Rahman a hamd-u senalar olsun. Rabbim sıyamlarımızı, kıraatlerimizi ve ibadetlerimizi katında kabul ve karin eylesin. Rabbim idrak etmekte olduğumuz Ramazan Bayramı nı hayırların keşfine ve şerlerin define, İ slâm Ü mmeti nin kurtuluşuna ve Raşidî Hilâfet Devleti nin ikamesine vesile kılsın.(amin) Medine ye hicretten sonra Allah Azze ve Celle, Müslümanlara kendisiyle sevinecekleri iki bayram hediye etti. Malum bunlar Ramazan Bayramı/Iyd el Fıtr ve Kurban Bayramı/Iyd el Adha dır. Sevinecekleri dedim, çünkü Allah ın Ramazan ve Kurban bayramı hediyesinden önce Medinelilerin kutla- 8 ya geldikleri ve sevinçle karşıladıkları bayram günleri vardı. İ slâm Müslümanların sevinmeleri ve sürura ermeleri için kutlanıla gelen bayram günleri yerine Ramazan ve Kurban bayramlarını haber verdi. Rasul Sallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إ ن الل ق د أ ب د ل ك م ب ه م ا خ ي ر ا م ن ه م ا ي و م األ ض ح ى و ي و م ال ف ط ر Allahu Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı nı hediye etti. (Süneni Ebu Davud, Salat, 239) Rasulullah tan sadır olan bir diğer rivayet ise aslında bayramların keyfiyetini ve mahiyetini anlatır nitelikte. Bayram nasıl karşılanmalı rivayet anlatsın bize Şöyle rivayet edilmiştir; Hz. Ebu Bekir, kızı Ayşe validemizin evine gidince, iki cariyenin tef çalıp oynadığını gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hz. Ebu Bekir, Rasulullah ın evinde böyle şey yapılmasının uygun olmayacağını bildirerek, onların susmalarını söyledi. Peygamber efendimiz, Hz. Ebu Bekir e; Onlara mâni olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir buyurdu. (Buhari) Evet, şüphesiz bayramlar Müslümanların sürur günleridir. Ve bittabi bayramlarda gülmeli, olabildiğince neşelenmeliyiz. AMA AMA AMA Biliyorsunuz ama nın dildeki işlevselliği çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz/ kelime olmasıdır. Yani ama kelimesi kendisinden önceki cümleyi tabiri yerindeyse nesh eder. Ama olmuyor işte. Gülemiyoruz, sevinemiyoruz, eğlenemiyoruz bayramı bayram gibi karşılayamıyoruz. Neden mi? Çünkü bayram günlerinin öznesi olan İ slâm Ü mmeti kan ağlıyor da ondan. İ slâm Ü mmeti nin haleti ruhiyesi se-

gündem vinç karşılayacak durumda değil de ondan. Cenazenin olduğu ev de davul-zurna çalınmaz da ondan. Velhasıl Ü mmet in malum durumu bayramlarımıza gölge düşürüyor vesselam. Nasıl düşürmesin ki; -Bayramı sevinçle karşılamak istiyoruz ama inim inim inleyen mazlum ve mustazaf çocuklar düşüyor gönlümüze sevinçle karşılayamıyoruz. -Eğlenmek istiyoruz ama kâfirlerin Müslümanların şerefleriyle, bacılarımızın namuslarıyla ve izzetleriyle eğlendiklerine şahit oluyoruz eğlenemiyoruz. -Çocuklarımızla sürur içerisinde bayramlaşmak istiyoruz ama ben bundan sonra kime anne-baba diyeceğim diyen Suriyeli çocuklar düşüyor aklımıza bayramlaşamıyoruz. -Yavrularımıza çamsakızı çoban armağanı kabilinden bayram hediyesi almak istiyoruz ama Filistin de, Irak ta, Suriye de ve sair Müslüman beldelerinde çocuklarımızın el bombalarıyla, tanklarla, tüfeklerle oynadıklarını görüyoruz hediye alma isteğimiz kursaklarımıza düğümleniyor. -Mutluluk içerisinde akrabalarımıza bayramlaşmaya gitmek istiyoruz ama gasıp Yahudilerce evlerine bomba atılarak tarumar edilen ve bütün akrabayı taallukatını, hain saldırıda kaybeden kardeşlerimiz düşüyor yüreğimize gitmek içimizden gelmiyor. Medine ye hicretten sonra Allah Azze ve Celle, Müslümanlara kendisiyle sevinecekleri iki bayram hediye etti. Malum bunlar Ramazan Bayramı/Iyd el Fıtr ve Kurban Bayramı/Iyd el Adha dır. -Coşkuyla tek bir Ü mmet olmanın şuuruyla karşılamak istiyoruz bayramı ama 90 yıl önce bir tek devletimizin 50 küsur devletçiğe bölündüğü, parçalandığı aklımıza geliyor coşku hevesimiz de düğümleniyor. -Bayramlarda Rasullah ın buyurduğu gibi gülmek istiyoruz ama bir vücudun azaları misali diğer aza(ları)mız, Gazze miz, Burma mız, Doğu Türkistan ımız, Suriye miz ağlıyor olunca gülemiyoruz. Çünkü bayramlarda sevinin buyruğunun sahibi Peygamber aynı şekilde Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeyi de emretti. Bir binanın tuğlaları gibi olmayı emretti. Bir vücudun azaları gibi olmayı emretti. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır: م ث ل ال م ؤ م ن ين ف ي ت و اد ه م و ت ر اح م ه م و ت ع اط ف ه م م ث ل ال ج س د إ ذ ا اش ت ك ى م ن ه ع ض و ت د اع ى ل ه س ائ ر ال ج س د ب الس ه ر و ال ح م ى Birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte ve birbirlerine sımsıkı sarılmakta müminler bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir uzvu rahatsızlandığı zaman diğer azalar da ateşlenerek ve uykusuzlukla ona icabet ederler (Buhari, Edeb 27, Muslim, Birr 66) Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem başka bir hadisinde şöyle buyurmuştur: م ن أص ب ح و لم ي ه ت م ب أم ر ال م س ل م ين ف ل ي س م ن ا Kim Müslümanların işlerini, dertlerini önemsemeksizin sabahlarsa bizden değildir. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem yine diğer bir buyruğunda, ال م ؤ م ن ل ل م ؤ م ن ك ال ب ن ي ان ي ش د ب ع ض ه ب ع ض ا و ش ب ك ب ي ن أ ص اب ع ه (Parmaklarını birbirine kenetleyerek) Müminler birbirlerine kenetlenmiş bir binanın tuğlaları gibidirler. (Buhari) Peki Çözüm? Müslümanların bu perişanlıktan kurtulmaları ve dolaysıyla bayramları bayram gibi 9

gündem ihya edebilmeleri, onların derdiyle dertlenebilecek, aşırılan kuzudan kendisini sorumlu tutma bilinciyle hareket edecek, Müslüman kardeşi zulüm altındayken kendisine yemeyi kerih görecek, İ slâm kutsalları işgal altındayken oraları kurtarana kadar kendisine gülmeyi haram kılacak hayırlı yöneticilerin varlığıyla mümkündür. Saydığım hususlar bana her zaman için iki örneği hatırlatır. Çoklarca defa paylaşmış olmama rağmen faydalı olacağını ümit ederek yeniden paylaşıyorum. Ö mer Radiyallahu Anh döneminde, Ebu Ubeyde bin Cerrah Radiyallahu anh ın komutasındaki İ slâm ordusu tarafından fethedilen Kudüs daha sonraki asırlarda yapılan Haçlı Savaşları sırasında tekrar Bizanslıların eline geçmişti. Selçuklu komutanı Selahaddin Eyyubi sürekli Kudüs ü yeniden feth etmeyi düşünüyor ve bunun için hazırlıklar yapıyordu. Bir Cuma hutbesinde gülmeyi, gülümsemeyi tavsiye eden imama aynen şu cevabı veriyordu: Kudüs haçlıların ayakları altında iken bana nasıl gülmeyi tavsiye edersin? Selahaddin Eyyubi Kudüs ü yeniden fetih etmek için hazırladığı İ slâm ordusunun konakladığı yerde geceleyin teftişe çıkar. Askerlerin çadırlarını teker teker dolaşır, kimi çadırlardaki askerlerin Kur an okumakta olduklarını, kimi çadırlardaki askerlerin namaz kılmakta olduklarını, kiminin 10 de dua ettiklerini görür ve çok memnun olur. Ancak bazı çadırlardaki askerlerin ise uyumakta olduklarını görür. Uyuyan askerlerin bulunduğu çadırlara birer işaret koyar ve sabahleyin orduyu içtima ettiğinde onları çağırarak bütün orduya şunları söyler: Geceleyin bütün çadırları dolaştım. Kimi çadırlardaki askerlerin Kur an okumakta olduklarını, kiminin namaz kılmakta olduklarını, kiminin de dua etmekte olduklarını gördüm. Ancak sizler bu esnada uyumakta idiniz. Savaş başladığı zaman samimi ve ihlaslı olanların ordunun ön saflarında yer almalarını isterim. Sizler ordunun arka saflarına geçiniz. Diğer örneğim ise çok lezzet aldığı başka bir ifadeyle mesrur olduğu bir işle meşgulken bir Müslüman kardeşinin yardım çığlığıyla sevdiği şeyden vaz geçerek yardım çığlığına koşan Mutasım hakkında olacaktır. Kısaca olay şöyledir; İ bnü l-imad el- Hanbeli Şezirat üz-zeheb Fi Ahbarin Min Zeheb adlı kitabında konuyla ilgili şu ilaveleri yapmaktadır: O kadının haykırışı Hilâfet sarayına ulaştığında Mutasım Billah çok sevdiği bir içeceği yudumluyordu. Va Mutasımah! diyerek bir kadının kendisinden imdat dilediği haberini alır almaz elindeki kâseyi hizmetkâra verdi ve O kadını esaretten kurtarmadan, o Rum valisini öldürmeden bana yeme içme yok dedi. Mutasım Billah Amuriye yi fethedince şehre girerken şöyle haykırır: Yetiştim, yetiştim!. Şehri zapt eden Mutasım Billah Amuriye valisini öldürür, kendisine haykıran kadının elinin bağlarını çözer, onu tutsaklıktan kurtarır ve hizmetkâra şunu söyler: Şimdi içeceğimi getirin. Mutasım Billah içeceği içerken İşte bunun tadına şimdi doyum olmaz der. Vallahi bugün Müslüman beldelerden yükselen yardım nidalarına kulak verecek Mutasımlar, hayırlı komutanlar ve Râşid Halî feler mevcut değildir. Müslümanlara bayramlarını mesrur bayramlara tebdil edecek hayırlı liderlerimiz yoktur bugün Hâl böyle olunca; bayramlarımız aslından çok uzak Asıl hüviyetinden çok uzak Sadece yapaylıktan öteye gitmeyen bayramlar var bugün Belki buruk ama şer î bayram tahakkuk etmiştir. Bu vesileyle bayramınızı en kalbî duygularımla tebrik ediyor bir daha ki bayrama Raşid Halife nin sancağı altında girebilmeyi Allahu Teâlâ dan niyaz ediyorum. En kısa zamanda münadinin tekbir sesleriyle Raşid Halife nin imametinde bayram namazlarına erişmek duasıyla

gündem BAYRAM VE SILA-İ RAHİM Murat SAVAŞ El-Hamdulillahi Rabb-il  lemî n, e s Salatu ve s Selâmu  lâ Seyyidinâ Muhammed ve  lâ  lihi ve Sahbihi ve Men Sâra  lâ Derbihi İ lâ Yevmi d Dî n ve ba d; Kerim kardeşlerim, sevgili okurlar; mübarek Ramazan ayından sonra buruk Da olsa bir Ramazan Bayramını daha bizlere idrak etmeyi nasip ettiği için Allah Azze ve Celle ye hamdolsun. Ramazan ayında oruç hususunda bizleri nasiplendirdiği gibi başka başarılar ve başka kazanımlarla da nasiplendirsin. İ nşaallah bir daha ki Ramazan ayına kalmadan Ü mmet-i Muhammed i bir Halife etrafında birleştirsin. Zira Ramazan yalnızca gündüzü aç geçirip, akşam iftar etmekten ve sabaha karşı sahurdan ibaret değildir. Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem; iki günü bir olan ziyandadır şeklinde buyurmaktadır. Kerim kardeşler, sözüm özellikle İ slâm ı bir dava olarak yüklenmiş, İ slâmî hayatı başlatmak için çalışan, İ slâm ı hayatın her alanında görmek isteyen ve bu amaç için insanlara davasını taşıyanlaradır. Sizler taşıdığı nur ile insanları hidayete ve kurtuluşa çağırırken o nurdan nasibini iyi almamış insanlar olamazsınız. Etrafı aydınlattığı halde kendi dibine gölge olan mum gibi yahut etrafı aydınlatıp kendini yakan ateş gibi olamazsınız? Bu hususta az da olsa şu ayetin muhatabı olmaktan sakınmamız gerekir: أ ف ت ؤ م ن ون ب ب ع ض ال ك ت اب و ت ك ف ر ون ب ب ع ض ف م ا ج ز اء م ن ي ف ع ل ذ ل ك م نك م إ ال خ ز ي ف ي ال ح ي اة الد ن ي ا و ي و م ال ق ي ام ة Siz Kitabın bir kısmını alıyor, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası dünyada rüsvalık ve Ahirette de ateşe atılmaktır. (Bakara 85) Dinimizde az da olsa ilim sahibi olana ve ilmiyle amil olanlara âlim denilmektedir. İ mam Gazali âlimleri üç sınıfa ayırarak şöyle söylüyor: 1- Hem kendini hem de diğer insanları helak edenler. 2- Hem kendini hem de etrafındaki insanları saadete ulaştıranlar. 3- Başkalarını kurtardığı halde kendini helak edenler. Ü çüncü şıktaki âlimler açıktır ki insanları iyiliğe çağırdığı halde kendisi onları terk eden kişidir. Bu durumda olan kişinin cehennemdeki durumu bakın nasıl teşbih ediliyor; Dünyada emr-i bil maruf ve neh-i anil münker yaptığı halde onu cehennemde görenler sorarlar, sen bize dünyada iyiliği emredip kötülükten de sakındırmaz mıydın, ne oldu da buraya girdin? O derki; evet ben size emri bil maruf ve neh-i anil münker yapardım ancak bunları kendim terk ederdim, der. Bu hususla alâkalı Kur an ı Kerim de ise şöyle geçmektedir; أ ت أ م ر ون الن اس ب ال ب ر و ت نس و ن أ نف س ك م و أ نت م ت ت ل ون ال ك ت اب أ ف ال ت ع ق ل ون Siz başkalarına iyiliği emrediyor da kendinizi unutuyor musunuz? Hiç akletmiyor musunuz? (Bakara 44) Evet, kerim dostlar sözleri- 11

gündem min biraz acı olduğunun farkındayım ancak dost acı söyler kabilinden beni mazur görmenizi istirham ediyorum. Hem bu söylediklerim en çok kendi nefsime sonra da sizleredir. Yukarıda konu başlığını vermekle birlikte henüz konuya girmemiş olmamız bu konuda Müslümanların derin bir zaafiyet yaşadığından dolayıdır. Şimdi ey kardeşlerim bizler bu hususun düzelticileri, icabet edicileri ve dirilticileri olmayacak mıyız? Evet kardeşlerim geleceğim konu, kendisine davet ettiğimiz İ slâm da önemli bir yer tutan, Allah ın terk etmemize karşılık cehennemle tehdit ettiği sıla-i rahim konusudur. Sıla; ulaşmak, kavuşmak manasına gelen vusul kökünden mastardır. Rahim; kelime olarak rahmetten gelir. Rahmet; acımak, şefkat duymak manalarını taşır. Akrabalık, hısımlık, yakınlık, kuvvet, karabet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşerî yakınlığı ifade eder. (Fî rûzâbâdî, İ bnü l-esir) Bir nesneyi bir nesneye ulaştırmak bitiştirmek ve eklemek manasındadır. Sıla-i rahim: Hısım akrabayı ziyaret emek ve onlarla görüşmek ve mektuplaşmak; alâkayı devam ettirmek, akrabanın kusurlarını affetmektir. Sözgelimi iş ve ikamet yerimiz akrabalardan uzaklarda ise zaman zaman ziyaretlerine gitmek, mektup yazıp telefon etmek, yakında ise arada sırada görüşmek, yardımımıza muhtaçsa yar- 12 dım etmek, hastaysa ziyaret etmek, bir meselesi varsa ilgilenmek, sürurunda tebrik, üzüntüsünde teselli ve taziyede bulunmak, hâl hatır sormak, selam vermek vs. hepsi sıla-i rahme dahildir. Şu halde sıla-i rahmi, bu sayılanlardan sadece biri olarak anlamak büyük bir eksiklik olur. Â limler sıla-i rahmin dereceleri olduğunu, en yüksek derecesinin nikâh düşmeyecek derecedeki yakın akrabalar arasında bulunduğunu, buna riayetin farz olduğunu söylerler. En aşağı derecesini de selamlaşma olarak ifade eden olmuştur. Bazı âlimler, miras babında zevi lerhâm (yakın akraba) denen bütün akrabaya farz olduğuna hükmetmiştir. Rahim (akrabalık) Allah Azze ve Celle nin isimlerinden bir isimdir. Rahim (akrabalık) arşta güzel bir dille şöyle konuşur: Allah ım! Benimle ilgi kuranla ilgilen, benden uzaklaşandan sen de uzaklaş. Bunun üzerine Cenab-ı Allah; Ben Rahman ve Rahim im. Rahimi (akrabalığı) ismimden aldım. Kim ona bağlanırsa, onunla ilgilenirim. Kim onu terk ederse, ben de onu yüzüstü bırakırım. buyurdu. (Bezzar) Sıla-i rahim; Akraba ve yakınları ziyaret etme, hallerini ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma anlamında bir İ slâm ahlakı terimidir. Ancak daha çok ahlaki bir kural ve hak gibi görünen bu terim bundan da öte fertlere hukuki anlamda mükellefiyetler de yüklemektedir. Her Cuma hutbesinde duyarız; إ ن الل ي أ م ر ب ال ع د ل و اإل ح س ان و إ يت اء ذ ي ال ق ر ب ى Allah adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya bakmayı emreder. (Nahl 90) İ slâm da insanlar arası ilişkilere önem verildiği gibi özellikle yakınlardan başlayarak anne ve babanın ve sırayla diğer akrabaların ziyaret edilip gözetilmesi prensibi son derece önemlidir. Halid b. Zeyd (Ebu Eyyüb el-ensarî ) RadiyAllahu Anh dan rivayet edildiğine göre bir adam Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem e gelerek: Ya Rasulullah; beni Cennet e sokacak bir ibadet söyler misiniz? dedi. Rasulullah şu cevabı verdi; Allah a ibadet eder ve O na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahim edersin (Buhari, Zekât, 1). Peygamber Efendimizin bu kadar önemle üzerinde durduğu ve yapıldığı zaman Müslümanların Cennet e girmelerine vesile olacağını haber verdiği sıla-i rahim; her türlü hayır işlerinde akraba ve yakınların görülüp gözetilmesidir. Gerek ayetlerde, gerek hadislerde bunun namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi İ slâm daki önemini göstermektedir. Â limler sıla-i rahimde bulunmanın vacip olduğu görüşündedirler. Bunun, terk edilmesi, yani akraba ve yakınlarla olan ilişkinin kesilmesini büyük günah saymışlardır. Cenab-ı

gündem Hakk şöyle buyuruyor: و ات ق وا الل ال ذ ي ت س اءل ون ب ه و األ ر ح ام Adını anarak karşılıklı istekte bulunduğunuz Allah tan ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının (Nisa 1) و ال ذ ين ي ص ل ون م ا أ م ر الل ب ه أ ن ي وص ل و ي خ ش و ن ر ب ه م و ي خ اف ون س وء الح س اب و ال ذ ين ص ب ر وا اب ت غ اء و ج ه ر ب ه م و أ ق ام وا الص ال ة و أ نف ق وا م م ا ز ق ن اه م س ر ا و ع ال ن ي ة و ي د ر ؤ ون ب ال ح س ن ة الس ي ئ ة أ و ل ئ ك ل ه م ع ق ب ى الد ار ج ن ات ع د ن ي د خ ل ون ه ا و م ن ص ل ح م ن آب ائ ه م و أ ز و اج ه م و ذ ر ي ات ه م و الم ال ئ ك ة ي د خ ل ون ع ل ي ه م م ن ك ل ب اب س ال م ع ل ي ك م ب م ا ص ب ر ت م ف ن ع م ع ق ب ى الد ار و ال ذ ين ي نق ض ون ع ه د الل م ن ب ع د م يث اق ه و ي ق ط ع ون م آ أ م ر الل ب ه أ ن ي وص ل و ي ف س د ون ف ي األ ر ض أ و ل ئ ك ل ه م الل ع ن ة و ل ه م س وء الد ار Onlar ki Allah ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar. Fakat Allah ın tevhit akidesini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah ın bağlanmasını emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü fesada verenler var ya; işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü Cehennem de onlara (Rad 21-25) Peygamber Efendimizin bu kadar önemle üzerinde durduğu ve yapıldığı zaman Müslümanların Cennet e girmelerine vesile olacağını haber verdiği sıla-i rahim; her türlü hayır işlerinde akraba ve yakınların görülüp gözetilmesidir. Gerek ayetlerde, gerek hadislerde bunun namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi İslâm daki önemini göstermektedir Ayet ve hadislerde geçen rahim (akraba) sözünün hangi derecede akrabaları içine aldığı hususunda farklı görüşler vardır. Bazılarına göre kendileriyle evlenilmesi haram olanlar; bazılarına göre vârisler akraba sayılır. Bazı âlimler de, mahrem olsun olmasın, kişinin bütün yakınları akrabadır (rahimdir) demişlerdir. Bu son görüş, toplumsal yardımlaşma bakımından daha kapsamlıdır. Allah Azze ve Celle ve Peygamberi SallAllahu Aleyhi ve Sellem akrabanın görülüp gözetilmesini emrettiklerine göre, bunun nasıl yapılacağını iyi bilmek gerekir. Sıla-i rahmin birkaç derecesi vardır. En aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak, karşılaştığımızda selamlaşmayı, hâl hatır sormayı ihmal etmemek, daima kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. İ kinci derece de ziyaretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedenî hizmetlerdir. Ö zellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak işleri varsa onları takip etmek kendilerini sevindirecektir. Sıla-i rahmin üçüncü ve en önemli derecesi akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır. Bu yardımlar herkesten beklenemez. Hasta ve yatalak bir kişiden akrabasını ziyaret etmesini istemek anlamsızdır. Fakir birisinden de başkalarına malî yardımda bulunmasını beklemek yanlıştır. Yalnız zengin, hali vakti yerinde bir Müslüman ın sadece ziyaret ve hâl hatır sormakla bu görevi yerine getirebileceği de söylenemez. Böyle zengin birisi için sıla-i rahim, yoksul akrabalarına elinden geldiğince malî destekte bulunmaktır. Bu des- 13

gündem tek ödünç para vermekle olabileceği gibi karşılıksız malî yardımlar şeklinde de olabilir. Şu halde, yakınları görüp gözetmek deyince yukarıda belirtilen üç derecedeki yardımdan hangisine güç yetiriliyorsa onun yapılması anlaşılmalıdır. Birine gücü yeten birini, hepsine gücü yeten hepsini Yapabileceği görevi yapmamak Müslüman ı bu konuda sorumlu kılar. Yukarıdaki ayeti kerimede, Allahu Teâlâ nın bu görevi yerine getirmeyenlere yönelttiği lânet unutulmamalıdır. Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: Her Cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah a arz olunur: Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların amelleri kabul olunmaz. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 484) Yine Hz. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Allah a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin. (Buharî, İ lim, 37; Müslim, İ mam, 74-77) Akrabalık, Arş ta asılıdır. Der ki: Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah terk etsin. (Müslim, Birr ve Sıla, 17) Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez. (Buhari, Edeb, 11) Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını gö- 14 rüp gözetsin. (Buhari, Edeb, 12) Ey insanlar, birbirinize selam verin, akrabanızı gözetin, yemeği yedirin! Geceleyin insanlar uyurken namaz kılın ki selâmetle Cennet e giresiniz. (Tirmizî, Et ime, 45) Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır. (Tirmizi, Zekât, 26) Akrabalarımız, özellikle hala, teyze, amca, dayı, gibi yakınlarımız aileden sayılır. Onları kendi yakınlarımız bilerek davranışlarımızı ayarlamakta büyük faydalar vardır. Rasulullah Aleyhi s Salatu ve s Selam; Teyze, anne yerindedir (Tirmizi, Birr, 5) buyuruyor. Amca da baba yerindedir. Bu kadar yakın olan kişilere karşı yerine getirilmesi gereken bazı ahlakî görevlerin bulunması tabiidir. Bu görevler arasında olan ziyaretlere özel bir yer ayrılmalıdır. Aşağıda anlatılacak genel ziyaret kurallarına uyarak yakınları, başta bayramlar olmak üzere, zaman zaman ziyaret etmek, mümkünse hediyeler götürmek güzel bir davranıştır. Yapılan ziyareti iade etmek de gerekir. Müslüman ı ziyarete gelene gitmemek aradaki bağların daha çabuk kopmasına sebep olmaktır. Ziyaretler akrabalar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirir. Dargınlıkları sona erdirir. Sevinç ve üzüntülerin karşılıklı paylaşılmasına, sıkıntılara birlikte çareler aranmasına vesile olur. Ö zellikle yaşlılar toplumda yalnız kalmadıkları, çevrelerinde kendilerini seven, arayıp soran insanların bulunduğu inancı ile son yıllarını huzur ve mutluluk içinde geçirirler. Sıla-i rahim konusunda dikkat edilecek hususlardan biri de şudur: İ yilik, karşılık bekleyerek yapılmamalı, sadece görüp gözeten yakınlara karşı sıla-i rahimde bulunulmamalı; aksine, unutan, akrabalık bağlarını koparanlara karşı da bu görev yerine getirilmelidir. Hz. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor; İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir. (Buharî, Edeb, 15) İ yilik her durumda düşünülmeli ve yapılmalıdır. Yoksul ve güçsüz iken iyilik ve yardımdan söz edip, zengin ve güçlü duruma yükselince başka türlü davranmak, fesat ve ahlaksızlıktan başka bir şey değildir. Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor; ف ه ل ع س ي ت م إ ن ت و ل ي ت م أ ن ت ف س د وا ف ي األ ر ض و ت ق ط ع وا أ ر ح ام ك م أ و ل ئ ك ال ذ ين ل ع ن ه م الل ف أ ص م ه م و أ ع م ى أ ب ص ار ه م Demek idareyi ve hâkimiyeti ele alırsanız hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarını

gündem bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör eylemiştir. (Muhammed 22-23) Bu çerçevede kerim kardeşler, anne baba en önde gelmekte ve bu konuda bize bazı mesuliyetler yüklenmektedir. Buna göre anne babaya itaat etmek, muhtaç iseler maddi destek olmak, zayıf ve yaşlı iseler onların kişisel ihtiyaçlarını gidermek ve gönüllerinin hoş tutulması üzerimize farzdır. Bizler anne ve babaya öf bile demeyi haram kılan bir dinin müntesipleriyiz. Nasıl olur da onlara karşı acı söz söyler, onlarla alâkayı keser ve onlara küsebiliriz? Bu konuda Müslümanlar derin bir zaafiyet yaşıyorlar. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünerek, kendisine ilgisiz olduklarını düşünerek ya da buna benzer sebeplerden ötürü onlara dargın olabiliyorlar. Hâlbuki anne-baba evlatlarının hakkını gözetmese dahi evlat üzerindeki anne-baba hakkı düşmez. Diğer akrabalar da öyledir. Ezcümle; güçlü bir dava taşıyıcısı diğer şer î mesuliyetlerde olduğu gibi sıla-i rahim konusunda da mesuliyetini yerine getiren ve etrafına karşı önyargıları kıran kimsedir. Ö zellikle onlar baba ile oğul, anne ile kız arasını açarlar ve ebeveyne karşı asidirler imajını yok etmek sıla-i rahim konusuna bağlıdır. Haydi, o zaman bu mübarek Ramazan Kerim kardeşler, anne baba en önde gelmekte ve bu konuda bize bazı mesuliyetler yüklenmektedir. Buna göre anne babaya itaat etmek, muhtaç iseler maddi destek olmak, zayıf ve yaşlı iseler onların kişisel ihtiyaçlarını gidermek ve gönüllerinin hoş tutulması üzerimize farzdır. Bizler anne ve babaya öf bile demeyi haram kılan bir dinin müntesipleriyiz. Nasıl olur da onlara karşı acı söz söyler, onlarla alâkayı keser ve onlara küsebiliriz? Bayramı nı vesile edinerek akrabalık bağlarını kuvvetlendirmek adına bir başlangıç yapalım. Akraba ve arkadaşlar arasında karşı taraftan beklemeden varsa dargınlıkları giderelim. Zira Allah Zülcelal-i ve-l İ kram şöyle buyurmaktadır; و أ نذ ر ع ش ير ت ك األ ق ر ب ين و اخ ف ض ج ن اح ك ل م ن ات ب ع ك م ن ال م ؤ م ن ين ف إ ن ع ص و ك ف ق ل إ ن ي ب ر يء م م ا ت ع م ل ون En yakın akrabalarını uyar. Sana tâbi olan müminlere kanadını indir. Eğer sana karşı gelirlerse, ben yaptığınız şeylerden uzağım de. (Şuara 214-215- 216) 15

fikir BU RAHATLIK BİZİ HELAK EDER Pelda SORGUÇ Mübarek Ramazan ayına girdiğimiz günden beri İ slâm beldeleri üzerindeki yoğun saldırılar artarak devam ediyor. Dört bir tarafta merhametsiz kâfirler, kendi politikalarına göre Müslümanlara zulmediyor. Doğu Türkistan daki barışçıl ve hoşgörülü Budistler Müslümanlara zorla oruç bozduruyor, Afrika da sahuru ve iftarı olmayan oruçlar tutulmaya devam ediyor Gazze, haddi aşmış ve gözü dönmüş Yahudilerin yoğun bombardımanına maruz kalırken, kanlı saltanatı hiç sona ermeyecekmiş gibi Esed başkanlık sarayında yemin ediyor, bu arada Suriye kan kaybetmeye devam ediyor Manzara aynı, İ slâm beldelerinin birinde kan dursa ötekinde başlıyor velhasılı kelam Müslüman a rahat yok! Anlaşılan, bu bayram da bayram gibi geçmeyecek. İ çinde bulunduğumuz ayın da vermiş olduğu hassasiyetle Müslümanların yaşadığı bu acılar karşısında Ü mmet in genel tutumu ve rehaveti beni düşündürüyor. Ço- 16 ğunun hayalinde iyi bir geleceğe sahip olmak, rahat bir yaşam sürmek vardır. Ö yle ki bu hayal onlar için hayat memat meselesi haline gelmiştir. Geleceklerini garanti (!) altına almak için canhıraş çalışıp dururlar. Aynı temennileri çocukları için de ederler. İ yi bir okul, iyi bir meslek, iyi bir gelecek Amaçları için didinirken ahiret için de çalışmayı ihmal etmezler. Ö ncelikler sıralamasında her ne kadar ikinci, üçüncü hatta en son planda kalsa da ibadetlerini yaparlar ve bu kalplerinin mutmain olması için yeterlidir. Hayatlarımızı esir alan rehavetin sebebi kalplerimize yerleşen dünya sevgisinin bir sonucudur. Yaratıcımızın bir oyun ve eğlenceden ibaret olarak tasvir ettiği dünya hayatını o kadar ciddiye almışız ki yanı başımızda cereyan eden olaylara gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatmışız. Yeter ki kendisi için yüzlerce plan yaptığımız mutlu yaşantımıza bir ok isabet etmesin, yeter ki mutlu aile tablomuzu bozacak bir fırça darbesi gelmesin. Gözümüzün önünde nice aile yok edilse de Allah Rasulü Aleyhi s Salatu ve s Selam asırlar öncesinden haber vermiş aslında bugünkü vahim durumumuzu: يوشك أن تداعى عليكم األمم من كل أفق كما تداعى األكلة على قصعتها قال: قلنا يا رسول هللا أمن قلة بنا يومئذ قال: أنتم يومئذ كثير ولكن تكونون كغثاء السيل ينتزع المهابة من قلوب عدوكم ويجعل في قلوبكم الوهن قلنا وما الوهن قال: حب الدنيا وكراهية الموت Yiyicilerin (oburların) tabakları üzerine üşüşmeleri gibi Ümmetlerin (diğer milletlerin) her taraftan sizin üzerinize üşüşmeleri yakındır. Dedik ki: Ya Rasulullah! Bu, bizim o zaman (sayıca) çok az olmamızdan dolayı mıdır? Dedi ki: Siz o zaman çok olursunuz, velâkin selin köpüğü gibi köpükler olursunuz ki düşmanlarınızın kalplerinden sizin heybetiniz çıkar ve sizin kalplerinize de Vehn girer. Dedik ki: Vehn de nedir? Dedi ki: Hayatı sevmek ve ölümü kerih görmektir. (Ebu Davud) Bu hadis Müslümanların

fikir Ahiret ve dünya hayatı arasındaki bağı koparan Kapitalizm in etkisiyle mutluluğu dünyada arayan insanlar ahiret hayatlarını ihmal ediyor, hatta tehlikeye atıyor. Abartılı bir çaba içerisinde kısacık ömrünün yarısından fazlasını ev, araba, mal-mülk sahibi olmak için harcıyor. Doğal olarak da, bu kadar emek harcayarak sahip olduğu yaşantısının bozulmasını istemiyor. Peki bugünkü dünya düzeninde ve Ümmet in içinde bulunduğu acı gerçekliğin içinde İslâm, bu gerçeklerden uzak bir yaşamı kabul ediyor mu? bugünkü durumunu bize adeta resmediyor. Ahiret ve dünya hayatı arasındaki bağı koparan Kapitalizm in etkisiyle mutluluğu dünyada arayan insanlar ahiret hayatlarını ihmal ediyor, hatta tehlikeye atıyor. Abartılı bir çaba içerisinde kısacık ömrünün yarısından fazlasını ev, araba, mal-mülk sahibi olmak için harcıyor. Doğal olarak da, bu kadar emek harcayarak sahip olduğu yaşantısının bozulmasını istemiyor. Peki bugünkü dünya düzeninde ve Ü mmet in içinde bulunduğu acı gerçekliğin içinde İ slâm, bu gerçeklerden uzak bir yaşamı kabul ediyor mu? İ slâm beldeleri acıdan, açlıktan, işkenceden kırılırken biz hiç kendi imtihanımızın ne olduğunu düşünüp endişe etmiyor muyuz? Hayatımızda, bizi Cennet e ulaştıracak sıkıntıların, zorlukların olmayışı kalbimizi titretmiyor mu? Bir yerlerde bombalar kardeşlerimizin uykularını bölerken, diri diri yakılırlarken, etleri kemiklerinden ayrılırken, namusları kirletilip toprakları talan edilirken biz, Allahu Teâlâ yı nasıl razı edeceğimizi düşünmüyor muyuz? Onların imtihanları ağır ama mükâfatları büyük, bizim onların yaşadıklarına şahit olup da aslında suskun vicdanlarımızı rahatlatmak adına döktüğümüz gözyaşlarımız bizi kurtaramayacak. Zalimleri kınamakla yetinip mazlumun yanında yer almadıkça bu ağır yük peşimizi bırakmayacak. Vallahi de bu dünyada rahatımızı kaçırmazsak, öbür dünyada rahatımız kaçacak. Bu da bizim imtihanımız olsa gerek. Bugün, eğer İ slâm tatbik edilmiyorsa ve Ü mmet perişan bir haldeyse Müslüman a rahatlık yoktur. Allah nasıl ki diğer kavimleri imtihana tâbi tuttuysa bugün de bizler imtihana çekileceğiz. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyurdu: أ م ح س ب ت م أ ن ت د خ ل وا ال ج ن ة و ل م ا ي أ ت ك م م ث ل ال ذ ين خ ل و ا م ن ق ب ل ك م م س ت ه م ال ب أ س اء و الض ر اء و ز ل ز ل وا ح ت ى ي ق ول الر س ول و ال ذ ين آم ن وا م ع ه م ت ى ن ص ر الل أ ال إ ن ن ص ر الل ق ر يب Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki nihâyet Rasul ve beraberindeki mü minler diyordu ki: Allah ın nusreti ne zaman? Dikkat edin, şüphesiz ki Allah ın nusreti yakındır. (Bakara 214) Ve şöyle buyurdu: و ل ن ب ل و ن ك م ب ش ي ء م ن ال خ وف و ال ج وع و ن ق ص م ن األ م و ال و األنف س و الث م ر ات و ب ش ر الص اب ر ين ال ذ ين إ ذ ا أ ص اب ت ه م م ص يب ة ق ال وا إ ن ا لل و إ ن ا إ ل ي ه ر اج عون أ ول ئ ك ع ل ي ه م ص ل و ات م ن ر ب ه م و ر ح م ة و أ ول ئ ك ه م ال م ه ت د ون Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmek ile imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele! Onlar ki kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman derler ki: Muhakkak ki biz Allah içiniz ve muhak- 17

fikir kak ki biz O na döneceğiz. İşte Rablerinden bağışlanmalar ve rahmet hep onların üzerinedir ve onlar hidayet bulmuş olanların ta kendileridir. (Bakara 155-157) Bu ve benzeri ayetler İ slâm dinine girmenin, Müslüman olmanın basit bir iş olmadığını bize göstermektedir. Müslüman olmak Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem in dediği gibi kardeşinin derdiyle dertlenmeyi gerektirir, aksini yaparsak bizi bekleyen hüsrana adım adım yaklaşmış olacağız. Müslümanın derdiyle dertlenmek demek, kardeşinin sokakta atıldığı kavgayı evinin pencere camının arkasından endişe ve hüzünle izlemek değildir. O camın arkasından Allahu Teâlâ ya Zalimleri helak et Allah ım! diye yalvarıp biraz sonra kendi yaşantısına dönerek olanları unutması demek değildir. Zira Allah Subhanehû ve Teâlâ zalimleri, bizim ellerimizle cezalandırmak istiyor tıpkı aşağıdaki ayette olduğu gibi: ق ات ل وه م ي ع ذ ب ه م الل ب أ ي د يك م و ي خ ز ه م و ي نص ر ك م ع ل ي ه م و ي ش ف ص د ور ق و م م ؤ م ن ين Onlarla savaşınız ki, Allah sizin elinizle onları azaba çarptırsın, hezimete uğratsın, sizi onlara karşı üstün getirsin de mü min kavmin göğüslerine şifa versin. (Tevbe 14) Allah Subhanehû ve Teâlâ biz kendi davranışlarımızı değiştirecek adımlar atmadıkça bizim vaziyetimizi değiştirmeyeceğini buyuruyor: 18 إ ن الل ال ي غ ي ر م ا ب ق و م ح ت ى ي غ ي ر وا م ا ب أ ن ف س ه م Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe, Allah onun konumunu değiştirmez. (Rad 11) İ man ile küfür mücadelesi devam ettikçe dert sahibi Müslümanlar olacaktır. Dolayısıyla onların derdiyle dertlenmek demek; Ü mmet in vaziyetini değiştirmek için çabalamak demektir. İ slâm davasını kendine dert edinerek gecesini gündüzüne katarak çalışmak, bu uğurda birçok bedel ödemeye hazır olmak demektir. Anlık hüzün seansları yerine bize itici gücü verecek olan öfkemizi de acımıza katarak bu uğurda ömrümüzü harcamayı göze almak demektir. Yoksa nasıl kurtuluruz o elim azaptan? Hem vücudumuzun bir uzvunu ateş sarmışken diğer uzuvların acı duymaması, bu acıdan kurtulmak için harekete geçmemesi mümkün mü? Müslümanların derdiyle dertlenmek demek onların hakkını her zaman, her yerde savunmak demektir. Müslümanları gerçek manada kardeş kabul ederek, ailemizdeki bir ferdin başına gelen bela ve musibetlere karşı nasıl üzülüyorsak onlar için de aynı derecede üzülmeli ve İ slâmî esaslar çerçevesinde çözüm arayışında bulunmalıyız. Müslümanların derdiyle dertlenmek, kardeşinin yanlış yapmasına engel olmak ve onu kendi haline bırakmamak demektir. Buhari ve Muslim de Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: م ث ل الق ائ م ع ل ى ح د و د هللا والو اق ع ف ي ه ا ك م ث ل ق و م اس ت ه م وا ع ل ى س ف ي ن ة ف أ ص اب ب ع ض ه م أ ع ال ه ا وب ع ض ه م أ س ف ل ه ا ف ك ان ال ذ ين في أ س ف ل ه ا إذ ا اس ت ق و ا م ن الم اء م ر و ا ع ل ى م ن ف و ق ه م ف ق ال و ا: ل و أ ن ا خ ر ق ن ا في ن ص ي ب ن ا خ ر ق ا ول م ن ؤ ذ م ن ف و ق ن ا ف إ ن ت ر ك و ه م و م ا أ ر اد و ا ه ل ك و ا ج م ي ع ا و إ ن أ خ ذ و ا ع ل ى أ ي د ي ه م ن ج وا ون ج وا ج م ي ع ا Allah ın hadleri üzere kâim olanların ve içerisinde bulundukları vakıanın misali, bir gemi üzerinde kura çeken bir kavmin misalidir. Nitekim (kura sonucu) bazılarına (geminin) üst katı, bazılarına da alt katı isabet eder (çıkar). Suya susadıkları zaman, (yukarı çıkmak için) üsttekilerin arasından geçmek zorunda olan alttakiler, üstümüzdekilere eziyet vereceğimize, bir delik açıp yerimizi delelim derler, (üsttekiler de) onları (kendi hallerine) terk ederlerse, hep birlikte helak olurlar. (Engellemek için) ellerinden tutarlarsa kurtulurlar, hep birlikte kurtulurlar. Müslümanın derdiyle dertlenmek demek onu kendinden bir parça görmekten geçer. Eğer ona bir zarar gelirse kendisi de rahatsızlık duyar. Muttefekun Aleyh olan Nu mân İ bnu Beşî r hadisinde Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مثل المؤمنين في توادهم وتراحمهم وتعاطفهم مثل الجسد. إذا اشتكى منه عضو تداعى له سائر الجسد بالسهر والحمى

fikir Birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte, birbirlerine şefkat göstermekte mü minlerin misali, bir bedenin misali gibidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler. Müslümanın derdiyle dertlenmek, onu düşmanlarına karşı korumak, düşmanlarına dolaylı ve dolaysız olarak teslim etmemek ve onun sıkıntısını gidermek demektir. Muttefekun aleyh olan İ bn Ö mer hadisinde Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: المسلم أخو المسلم ال يظلمه وال يسلمه من كان في حاجة أخيه كان هللا في حاجته ومن فرج عن مسلم كربة فرج هللا عنه بها كربة من كرب يوم القيامة ومن ستر مسلما ستره هللا يوم القيامة Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu (düşmana) teslim etmez. Her kim kardeşinin bir hacetini giderirse Allah da onun bir hacetini giderir. Her kim kardeşinin bir sıkıntısını giderirse Allah da onun Kıyamet Günü ndeki sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim bir Müslümanı(n ayıbını) örterse Allah da Kıyamet Günü onu(n ayıbını) örter. Müslümanın derdiyle dertlenmek demek, zalim Müslüman yöneticilerin ellerinden tutarak onları hakka döndürmek ve onları, ordularını Müslümanlar için seferber etmeye davet etmek demektir. Bir hadisinde Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: Müslümanın derdiyle dertlenmek ağır bir sorumluluğu yüklüyor omuzlarımıza. Üzülmek ve dua etmek elbet gereklidir ama bunlar tek başına bizi bu ağır yükten kurtarmayacaktır. Yarın Allah Subhanehû ve Teâlâ nın huzurunda mahcup duruma düşmemek için rahatlığımızı rahatsız etmeli ve İslâm ın yeniden hayata hâkim olması için çalışmalıyız. İslâm Ümmeti asıl o zaman zulümden ve zilletten kurtulacaktır كال والل ولتأخذن على يدي الظالم ولتأطرنه على الحق أطرا ولتقصرنه على الحق قصرا أو ليضربن هللا بقلوب بعضكم على بعض ثم ليلعننكم كما لعن بني إسرائيل Vallahi, ya gerçekten zalimin zulmüne engel olacak, onu hakka yöneltecek, onun şeriatla yetinmesini sağlayacaksınız veya Allah sizin kalbinizi birbirine vuracak, sonra Beni İsrâil i lânetlediği gibi sizi de lânetleyecektir. Dolayısıyla kardeşlerim, Müslümanın derdiyle dertlenmek ağır bir sorumluluğu yüklüyor omuzlarımıza. Ü zülmek ve dua etmek elbet gereklidir ama bunlar tek başına bizi bu ağır yükten kurtarmayacaktır. Yarın Allah Subhanehû ve Teâlâ nın huzurunda mahcup duruma düşmemek için rahatlığımızı rahatsız etmeli ve İ slâm ın yeniden hayata hâkim olması için çalışmalıyız. İ slâm Ü mmeti asıl o zaman zulümden ve zilletten kurtulacaktır. Asıl o zaman kardeşlerimize karşı görevimizi yerine getirmiş olacağız. و ق ل اع م ل وا ف س ي ر ى الل ع م ل ك م و ر س ول ه و ال م ؤ م ن ون و س ت ر د ون إ ل ى ع ال م ال غ ي ب و الش ه اد ة ف ي ن ب ئ ك م ب م ا ك نت م ت ع م ل ون De ki, çalışın! Çalışmanızı Allah da Rasulü de Müminler de göreceklerdir. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir. (Tevbe 105) 19