Açıklama No: 365 / Tarih: 19.11.2012 19 ARALIKLAR DAN ÜNİVERSİTE ÖNLERİNE DAĞLARDAN SOKAKLARA KİMYASAL GAZLARLA HALKI TESLİM ALAMAZSINIZ! Gençlik Federasyonu nun Parasız Eğitim Sınavsız Gelecek İstiyoruz, Tutsak Dev-Gençliler Serbest Bırakılsın talepleri ile başlattığı kampanya çerçevesinde, taleplerini halka duyurmak, meşru hak arama yollarını işleterek iktidarın başta öğrenci gençlik olmak üzere her kesimine yönelmiş saldırılarına karşı bir direniş mevzisi yaratmak için başlattıkları açlık grevi ve çadır kurma eylemleri, devletin anayasasında kendisinin de uymayı taahhüt ettiği yasalarına bile aykırı bir biçimde engelleniyor. Silahsız ve saldırısız bir biçimde herkes düşünce ve ifade hürriyetini kullanabilir diyor bu ülke anayasası. Bunun ama sı ancak ı yoktur. Amalı, ancaklı cümleler hakkın gasp edilmesine zemin hazırlamak içindir ve hakkın özünü yok eder. İnsanlık dışı bir yönetim şekli olan faşizmi işaret eder. Faşizme karşı direnmek insanlık görevidir. Demokrasicilik oyunun giderek rafa kaldırıldığını açıktan herkesin görebildiği faşizan uygulamalar, eğer direnmezsek, bedeller ödemeyi göze alamazsak genel geçer ve kabul edilmiş bir gelenek haline gelecektir. Anayasalara hak olarak geçirilmiş her ne varsa hepsi kan can bedeli kazanılmıştır. Bu nedenle bu uygulamaların yerleşmesine göz yummak, görmezden gelmek çok daha büyük saldırıların göğüslenmesini gerektirecektir. 1 / 6
Bugün faşizme karşı direnmek görevini yaşları 17-22 arası olan gençlerimiz omuzluyor. Hem de her gün yüzlerine biber, portakal gazları sıkılarak, coplanıp, yerlerde sürüklenerek. Kullandıkları bir gaz öyle değişik ve kullanılmamış bir gaz ki salep kıvamında, kokusuz bu madde vücuda yapışarak yakıyor. Ve çok uzun bir süre etkisini yitirmiyor. Değdiği yer kızarıp şişiyor, dayanılmaz acılar yaşatıyor. Benzer gazları ve daha kötüsünü 19 Aralık 2000 tarihinde 20 hapishaneye aynı anda yapılan hapishaneler katliamında tutsakların üzerine attılar. AKP iktidarı bugün sokaklara çıkan, hak talep eden herkesi kimyasal gazlarla öldürmeye çalışıyor. Buna rağmen vazgeçmiyor Dev-Gençli ler. Çünkü savunduklarının tüm halkın hakları ve özgürlükleri olduğunu biliyorlar. Çünkü gasp edilmek istenenin, daha önceden ödenmiş ağır bedellerle kazanıldığının bilincindeler. Emniyet amirleri çevik kuvvet kolluğuna emir verirken süpürün diyor. Halkın çocuklarına bakışları budur işte. Kendi gerçeklerini, kim olduklarını unutmuş akıllarını teslim etmiş zavallı aymazlardır onlar. Ve bir gün kendilerinin tarihin çöplüğüne süpürüleceğini tarihin ve bilimin yasaları söylüyor. Ve biz yalnızca toplumsal gelişim yasalarının söylediklerine inanıyoruz. Aşağıda bu saldırılara maruz kalan gençlerimizin anlatımlarını sizinle paylaşıyor, tüm halkımız adına kendilerine minnet duygularımızı iletiyoruz. Saldırıları yaşayanların anlatımları Esma Kat; Çadırı açmak istediğimiz ilk gün gözaltına alındık. Gözaltından sonra da bir kez daha saldırıya uğradık. İkinci saldırıda kurmak istediğimiz çadırı, pankartı almışlardı. Gözaltına alındığımda polis boğazımı sıkıp cama yapıştırdı ve beş dakika cam üzerine bastırıp boğazımı sıktı, astım olduğumu söylediğim halde gaz sıktı, yüzüme vurdu, yerlerde sürükledi. Cavit Yılmaz; Çadırı açmak istediğimiz ilk gün gözaltına alındık ve sonrasında dört kez saldırıya uğradım. Ters kelepçe ile kelepçeleyip, kelepçeleri sürekli sıktılar, benim katıldığım basın açıklamasına son saldırıda değişik bir gaz sıktılar, gaz şerbet 2 / 6
kıvamındaydı, gaz dokunduğu yeri uyuşturuyor, vücuda yapışıyordu, nefes darlığı yaratıyor, gazdan sonra da beni ambulans ile Haseki Hastanesi ne götürdüler, bu kimyasal gaz aşırı yanma hissi yaratıyor, gece uyutmuyor, güneş altında deri kabarıyor, yıkama ile çıkmıyor, süt ile çıkmıyor, üzerinden iki gün geçmesine rağmen hala yanıyorum. Diğer gazlara hiç benzemiyor. Bu bambaşkaydı. Oturma eylemimiz devam ederken faşistlerin saldırısına uğradık, polis faşistleri gördüğü halde müdahale etmedi, faşist saldırı esnasında iki arkadaşımızın başı yarıldı. Yakup Işık; Çadırı açmak istediğimiz ilk gün gözaltına alındık, sekiz kez saldırıya uğradık. Bayılacak gibi oldum, gaz sıktıklarında göremez oldum, kafam sürekli yanıyor, saldırı da suyumuzu, şekerimizi, montumu çaldılar. Saldırmadan önce silahla tehdit ettiler, gaz sıktıktan sonra vurmaya devam ettiler, kalkan ve silah dipçikleri ile vurmaya devam ettiler, küfür ettiler, kelepçeyi sürekli sıkıyorlardı, sizi de katledeceğiz dediler, kendi aralarında bunları vurup atalım diyorlardı. Erdem Hanoğlu ; Çadırı açmak istediğimiz ilk gün gözaltına alındık, beş altı kez saldırıya uğradım. Kalkan ve coplarla saldırdılar. portakal gazı sıktılar bunun yanında başka bir gaz daha sıktılar gözlerimi açamadım, bayılacak gibi oldum, hastaneye taşıdılar, yüzümü kaynar suya sokmuş gibilerdi. Gaz elbiselerden içeriye girip vücudumuzu yakıyordu, bir gün boyunca çıkmadı, bacağımda bitip kollarım yanmaya başlıyordu. Dilan Poyraz; çadırı açmak istediğimiz ilk gün gözaltına alındık, gözaltına alındığımda astım hastasıyım dediğimde daha çok gaz sıkmaya başladılar, yüzüme hortumla gaz sıktılar, saçlarımın dibinden tutup başımızı bacak arasına sokmaya çalıştılar, kelepçeden tutuyorlardı, kafamızı kaldırdığımızda coplarla vuruyorlardı, bacaklarımda ödemler var. Bize portakal gazı attılar ama bizden sonraki arkadaşlara değişik bir gaz atmışlar. Birdal Nakay; Çadırı açmak istediğimiz ilk gün gözaltına alındık, beş kez saldırıya uğradım, en çok yapışkan gazdan etkilendim, yapışkan gaz nedeniyle hastaneye taşıdılar bizi, gaz dayanılmaz bir yanma hissi veriyor, acıdan çıldırıyorsun, araçla bizi hastaneye götürdüler araç trafikte durduğunda acıdan camları kırmak istedik. Gözümü kapatınca 3 / 6
bir daha açamadım, derim soyuluyor gibi oluyor, süt döktüm fayda etmedi, doktor bu nasıl bir gaz dedi, krem sürdü ama geçmedi bugün üçüncü gün etkisi devam ediyor. Üstüne normal gaz yedim, beş saat gözümü açamadım. Berk Ercan; 18 yaşında lise öğrencisi. 13 Kasım dan bugüne tutsak Dev Gençlilerin serbest bırakılması için kampanya yürütüyoruz. Burada Beyazıt Meydanında parasız eğitim istedikleri için yargılanan tutukluların serbest bırakılması için oturma eylemi yapıyoruz. Polis her bahane ile üzerimize saldırıyor. Bazen de sivil faşistleri salıyor üzerimize. Buraya geleli 5 gün oldu sekiz defa saldırıya uğradım. Üstelik gözaltında iken arabada sürekli bir saldırı oldu. Ya çadırı diyorlar, çadır olmazsa pankart diyorlar ama mutlaka bir bahane yaratıyorlar. İlk gün yani 13 Kasım salı günü arkadaşlarım Ebru ve Yakup ile oturuyorduk. Dövizlerimiz ile sorunlarımızı anlatmaya çalışıyorduk. Çadırı açar açmaz çevik kuvvet geldi. Kalkanlarını önlerine alıp bizi yuvarlak bir çembere aldılar. Sonra o çemberin içinde bize vurdular işkence ettiler. Sonra teker teker ters kelepçe yaparak yere yatırdılar. Sırtımıza kafamıza basarak tuttular bizi yerde. Sonra arabaya attılar. Burada da dayak yemeğe devam ettik. Vatan emniyete götürüp arabanın içinde beklettiler ve avukatlarımız gelene kadar durduk orda. Sonra doktora götürdüler. Hepimizin doktor raporları vardır. O gece serbest bırakıldık. Ondan sonra da çeşitli saldırılar yaşadık. Ama gözaltına almak istemiyorlar. Bizi gözaltına alırlarsa kendi elleriyle rapor hazırlatmak zorunda kalacaklar doktora götürecekler. Bu zahmete katlanmak istemiyorlar. İşkence edip bırakıyorlar. En azgın saldırı ayın on altısında oldu. Cuma günüydü, o gün değişik bir saldırı örgütlediler. Bir çeşit gaz sıktılar ki daha önce hiç görmemiştik. Şöyle bahçe ilaçlanmasında kullanılanlar gibi bir boru içinde katı uhu gibi yapışkan bir madde püskürttüler üzerimize. Bu madde yapıştı elbiselerimizden tenimize işledi. O gün bizi gözaltına da almadılar ama daha beter bir işkence uyguladılar. Gözlerimizi açamadık. Vücudumuzdaki sızı günlerce geçmedi. Nasıl anlatsam herhalde kezzap gibi bir şeydi bu, derimizi parçalıyordu. Nehir Sarıkaya; 17 yaşında. Tam sekiz kez saldırıya uğradık bir kez de gözaltına alındık. Ama daha sonra bir suç oluşmadığını gördükleri için dövüp bırakmayı tercih ettiler. Kimse kendilerinden hesap sormuyor. Şu anda tüm vücudum sızlıyor. Çünkü az önce de gaz sıktılar. Bizi gaza boğdular ve gittiler 4 / 6
En şiddetli saldırı Erdemlerin uğradığı saldırıydı. Ben orda yoktum ama salep kıvamında bir gaz sıkmışlar. Ben arkadaşlarımın vücutlarını gördüm daha sonra. Resmen yanık et gibiydi. Yani kaynar su döküldüğünde yanar ya işte öyleydi. Yusuf Sinan Kul; 17 yaşında. Bugün altıncı günü eylemimizin. Salı gününden beri buralardayız. Tutsak arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz. Burada her gün ya faşistlerin ya da polislerin saldırısına uğruyoruz. Cuma günü ise değişik bir gaz attılar. Uhu gibi saydam ve yapışkan bir gaz. Hani benzin istasyonlarındakiler gibi bir hortum vardı. Parça parça fırlattılar üstümüze. Gözlerimi ertesi gün açabildim. Yani sabah. Gözümü açtığımda hala sızlıyordu. Vücudumda ise üç gün boyunca ağrı sızı kaldı. Ne yapsak geçmiyordu. En sonunda katkısız sabun ile yıkayıp biraz rahatladık. Bu gazın ne olduğunu bilmiyoruz. İlk defa gördük. Ama üç gün boyunca aralıksız dayak yesek böyle acı verirdi ancak. Ancak biz yine de buradayız. Arkadaşlarımız serbest bırakılsın diye bir hafta burada olacağımızı söylemiştik. Yine de buradayız Tanık : Ben O gün internet sitesinde arkadaşların duyurusunu gördüm ve fotoğraf makinamı alıp direk üniversite önüne gittim orda arkadaşlar en doğal hakları olan oturma eylemiyle başladılar. Her şey düzgün gidiyordu ama arkada 100 e yakın polis duruyordu ve iki üç katı çevik onların amirleri sürekli ne yapacağını anlatıyordu. Amirleri Çevike biber gazıyla dağıtacaklarını anlatıyorlardı. Arkadaşları çadır kurulduktan sonra hiç bir ikaz yada herhangi bir açıklama yapmadan direk saldırdılar ve bal kıvamında bir akıcı madde kullandıklarını gördüm bu maddenin adını bilmiyorum ama çeviklerin sırtında normal biber gazı tüplerinin içinden sıvı akıyordu gaz değil bal kıvamında akışkan bir maddeydi bu. İNSANLIK ONURU İŞKENCEYİ YENECEK! KAZANILMIŞ HAKLARIMIZI GASPEDEMEZSİNİZ! GAZLARLA HALKI TESLİM ALAMAZSINIZ! 5 / 6
HALKIN HUKUK BÜROSU HALKIN HUKUK BÜROSU Gürsel Mah. Kumlu sk. No: 13/10 Kağıthane/İSTANBUL Tel-fa ks. 0212-296 31 59 /e-mail.halkinhukuk&gmail.com Ana sayfa 6 / 6