15-16 Haziran ın gücüyle emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı örgütlü mücadeleye!



Benzer belgeler
İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisi

Sınıf mücadelesi karşısında ilan edilmemiş ittifak: Esad- Merkel-Chavez Cephesi

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Uluslararası Kadın Hareketinin Uyanma ve Ayağa Kalkma Zamanı Gelmiştir! 2011 Venezüella Dünya Kadınları Konferansı için hep birlikte ileri!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

UIT-CI bildirisi: Kobane de Kürt halkının direnişiyle dayanışmaya!

Cumhuriyet Halk Partisi

ANKARA NIN OYLARI SEÇİM GÜNLÜĞÜ

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Merkezi. Facebook sesgm1996 1

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

BİRLEŞİK METAL İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROĞLU NUN 2011 MESS GREVLERİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

İşyeri Temsilcileri Rehberi

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi:

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

İlerici Kadınlar Kimdir?

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi

SUNUŞ. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu

Bir. güç birliği. hikayesi

Şahsım ve Öz Taşıma İş Sendikası adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım Eylül 2011

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

işçiokulu FASİKÜL 22:

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

Devrim Öncesinde Yemen

2.9. TMMOB,İKK,ÖKP,AEMÖP VE NKP İLİŞKİLER

MART 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik!

Sorunların Merkezinde Öğretmenler Değil, Eğitimi Ticarileştiren Politikalar Bulunuyor!

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

Cumhuriyet Halk Partisi

Arka Plan: Mücadeleleri Birleştirelim!

Teröre karşı mücadele cephesi!

DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR ISTANBUL

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

Halil Kurt'tan Esnafı Sevindirecek Talep

Cumhuriyet Halk Partisi

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Onuruna sahip çýk! Sýnýfa Karþý Sýnýf Kurultayý'na güç ver!

Metal işçisinin önündeki tehlikeler ve fırsatlar

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI

Kuzey Irak'a harekat

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Neden TMMOB? Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, 2B Kanunu gibi yasal düzenlemelere, Kentlerin yağmalanmasını amaç edinen kentsel dönüşüm politikalarına,

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Metalde grev süreci hangi fabrikalarda başlıyor?

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM (NKP) ETKİNLİKLERİ

2016 Ocak Ayı / İşçi Aileleri Nasıl Geçiniyor? İSİG Meclisi

Mevzuat Değişikliklerinin Meslek Alanımıza ve Odamıza Yansıması

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

ABD Suriye Rejimi'nin hava üssünü vurdu

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük eylemi Haziran Perşembe, 18 Haziran :54 -

Transkript:

uyla 15-16 Haziran direnişinin ruh işçilerin birliği! halkların kardeşliğini büyütelim Yerel işçi gazetesi - Gebze, Çayırova, Tuzla Mayıs 2013 gazetegrev@gmail.com 05428431601-05373352775 Metal işçileri MESS e boyun eğmiyor Grev yolunda ilerleyen metal işçilerinin mücadelesi haklı ve meşrudur. Metal işçileri, asgari ücrete yakın olan ücretlerine ortalama yüzde 18 oranında zam istiyor. Sosyal haklarının arttırılmasını, ağır ve kuralsız çalışma şartlarının düzeltilmesini istiyor. THY çalışanları grev silahını kullanıyor Türk Hava Yolları nda Havaİş te örgütlü olan çalışanlar günlerdir grevdeler. 24. TİS görüşmelerinde uyuşmazlık sonucu greve giden işçiler işten atılan 305 arkadaşlarının işe geri dönüşünü, çalışma koşullarında ve ücretlerinde iyileştirmeler istiyorlar. 15-16 Haziran direniş ruhuyla mücadeleye 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Türkiye işçi sınıfının tarihinde büyük bir önem taşıyor. İşçi sınıfının toplumsal yaşama damgasını vurduğu bu iki günlük süreçte işçi sınıfı haklarının elinden alınmasına karşı fiili-meşru mücadele hattının ne kadar önemli olduğunu bu direnişin tarihi bizlere gösteriyor. Staj sömürüsünü karşı mücadeleye Bizler, okul ve sanayi kurumlarının işbirliği sonucu zorunlu çalışmaya tabi tutulan stajyer öğrencileriz. Bizler, torba yasasıyla susturulup emeğimizin karşılığını alamayan meslek liseli öğrencileriz. Bizler, staj sömürüsüne maruz bırakılan, notla tehdit edilen liseli gençleriz. 15-16 Haziran ın gücüyle emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı örgütlü mücadeleye! Dünyada her yıl on binlerce insan açlıktan ve savaştan ölüyor/öldürülüyor. O çok gelişmiş Avrupa ülkelerinde de işsizlik oranları büyüyerek rekorlar kırıyor. Ezen ve ezilen sınıflar arasındaki farklılıklar keskinleşiyor. İşçi sınıfı daha da yoksullaşırken, burjuvazinin serveti katlanarak büyüyor. Hakları elinden alınan işçi sınıfına kapitalist krizlerin bedeli ödetilmek isteniyor. Sömürü ve kölelik düzeni kapitalizm, işçi sınıfına barbarca saldırıyor. Başını ABD'nin çektiği emperyalist devletler ise sistemin içinden çıkamadığı krizi savaşlarla aşmaya çalışıyorlar. Emperyalizm daha fazla savaş, daha fazla kan, daha fazla sömürü ile kapitalist krizi aşamaya çalışıyor, ancak bunu başaramayınca daha da azgınlaşıyor. Emperyalistlerin barış, demokrasi, özgürlük demagojileriyle saldırdığı Afganistan, Irak ve Libya'da yüzbinlerce masum insan katledildi, tecavüze uğradı; çocuklar yetim, kadınlar dul bırakıldı. Ortadoğu ülkelerinin zengin doğal kaynaklara sahip olması emperyalistlerin bu ülkelere neden saldırdığını gösteriyor. Emperyalizmin son ama sonuncu olmayan hedefi ise Suriye olmuştur. Beşar Esad diktatörlüğüne karşı iş, aş, özgürlük, onurlu ve insanca yaşam gibi taleplerle alanlara çıkan Suriyeli emekçilerin mücadelesi istismar edilmiş durumdadır. Başta Suudi Arabistan, Katar, Türkiye, İsrail gibi ABD uşağı devletlerin desteğiyle Suriye halkı katlediliyor; ABD, İngiltere, Fransa gibi emperyalistler de bu suça ortak oluyorlar. Emperyalistler güdümündeki El Nusra Cephesi, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında sokaklara salınan çeteler de masum insanları katlederek Suriye'de yaşanan vahşetin tetikçiliğini yapıyorlar. Suriye de yıkıcı savaş başlamadan önce Beşar Esad la kardeşlik pozları veren sermaye devletinin dümenindeki AKP hükümetinin şefleri ise, silahlı çetelere her türlü desteği vererek ağır bir savaş suçu İşçi Bülteni Özel Sayı: 994 ı 15-16 Haziran kararlılığıyla grev silahın kuşanalım, MESS i ezelim!

işlemeye devam ediyorlar. Şimdilerde ise, Hatay Reyhanlı'da, kendilerinin beslediği çeteler tarafından gerçekleştirilen vahşi katliamı bahane ederek, savaş çığırtkanlığına hız verdiler. Oysa daha önce Cilvegözü sınır kapısında bombalı saldırı gerçekleştirenlerin, AKP iktidarıyla ilişkili olduğu ortaya çıkmıştı. Bu da Reyhanlı'da gerçekleşen katliamın ardındaki kirli amacı bize göstermektedir. Diğer taraftan Filistin halkını katleden siyonist İsrail devletiyle ilişkilerin düzeltilmesinin neye hizmet ettiğini de gösteriyor. Taksim'de 1 Mayıs kutlamasının yasaklanması ve çözüm sürecinin başlatılması da şüphesiz ki bu yaşananlardan bağımsız değildir. Emperyalist-kapitalist sistem içine girdiği krizleri ve bunalımları aşmak için emperyalist savaşlarla, katliamlarla ve sosyal yıkım saldırılarıyla sömürü sistemini ayakta tutmaya çalışıyor. Türk sermaye devleti ise emperyalist saldırganlığa rahatça taşeronluk edebilmek için Türkiye işçi sınıfına dolu dizgin saldırıyor. Emperyalist savaş ve saldırganlığın faturası ise her zaman olduğu gibi işçi sınıfına ödetilmek isteniyor. Taksim 1 Mayıs ı kaba zorbalıkla yasaklanmakta, sendikalar yasasının değiştirilmesiyle işçi sınıfının örgütlülüğüne saldırılmakta, taşeronluk yaygınlaştırılmakta, kıdem tazminatı kaldırılmakta... İşte 43 yıl önce gerçekleşen 15-16 Haziran Direnişi de işçi sınıfının örgütlülüğünü dağıtmaya ve sömürüyü azdırmak için çıkartılan yasalara karşı gerçekleşmişti. DİSK'in kapatılması için çıkartılan yasalara karşı, işçi sınıfı fabrikalarından taşarak İstanbul'u zapt etmişti, Gebze ve civarındaki tüm fabrikalardan işçiler yolları keserek eylem noktalarına ilerlemişlerdi. 43 yıl önce gerçekleşen 15-16 Haziran Direnişi bizlere işçi sınıfının örgütlü ve kararlı olduğundan neler yapabileceğini örneklemiştir. Bu deneyimin gücüyle emperyalist savaş ve saldırganlık karşısında işçi sınıfının sermayeden ve hükümetinden bağımsız tavrını ortaya koyalım. İşçilerin birliği, halkların kardeşliği mücadelesini büyütelim. Reyhanlı katliamının sorumluları AKP ve ABD emperyalizmidir! 2 Suriye deki çatışmalar yaklaşık iki yıldır devam ediyor. Suriyeli emekçilerin sosyal adalet, onurlu yaşam ve eşitlik talebiyle başlattıkları mücadele emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından istismar edilerek yıkıcı bir savaş yaratıldı. Kimi zaman Türkiye sınırlarına da bombalar düşmekte ve bölge halkları da savaştan etkilenmektedir. Son yaşanan katliam ise Reyhanlı da bombaların patlaması ile gerçekleşti. Resmi rakamlara göre 51 kişi öldü, 147 kişi ise yaralandı. Patlamanın hemen ardından devlet yetkilileri Esat rejimini hedef göstermiş, savaş çığırtkanlığı yapılmıştı. Oysa Reyhanlı halkı, AKP ye, emperyalist devletlere ve ÖSO ya olan öfkelerini kendiliğinden gelişen eylemlerle ortaya koyarak patlamanın sorumlularını dünyaya ilan etmişlerdi. Cilvegözü sınır kapısındaki patlama aydınlatılmadan bir kez daha Esat rejimi hedef gösterildi. Ancak AKP hükümetinin iddialarına kimse inanmadı. Zira AKP iktidarının patlamalarla ilgili haber ve görüntülere sansür uygulaması, Reyhanlı daki 73 mobese kamerasının o gün çalışmaması, patlama yerindeki delillerin polis tarafından ortadan kaldırılması, Tayyip Erdoğan ın ise hemen ABD ye kaçması Tüm bunlar, gerçek suçlunun kim olduğuna işaret ediyordu. ABD ve işbirlikçisi AKP, İsrail, Suudi Arabistan ve Katar ın desteklediği ÖSO nun zayıflamaya başlamasıyla birlikte bu saldırıların gerçekleşmesi ise bize savaşın körüklendiği fikrini veriyor. Patlamadan bir hafta önce AKP nin şefi Tayyip Erdoğan, ABD savaşa girerse biz de karadan destekleriz demişti. Reyhanlı ve Cilvegözü saldırıları Suriye ye yönelik emperyalist savaş için gerekçe yapılmak isteniyor. Yeni saldırıların yaşanması da kuvvetli ihtimaller arasındadır. Türkiye nin dört bir yanından bu saldırılara eylemlerle tepki gösteren işçiler, emekçiler ve öğrenciler ise polis terörüne maruz kalmaktadır. Emperyalistler ile Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, İsrail gibi ABD uşakları, kökten dinci çeteleri tetikçi olarak kullanarak, Suriye ye karşı savaş yürütüyorlar. AKP iktidarı, Türkiye sınırını yol geçen hanı na çevirerek, çeteleri silahlandırarak ve eğiterek savaşa ortak oluyor. Bunlar yetmiyormuş gibi Tayyip Erdoğan ve hükümeti, NATO nun veya ABD ordusunun da savaşa katılmasını istiyor. Yani daha çok yıkım, daha çok katliam peşindeler. İşçi sınıfı ve emekçiler, Suriyeli kardeşlerinin demokrasi, siyasal özgürlük, sosyal adalet ve onurlu yaşam taleplerini desteklemeli ama aynı zamanda AKP iktidarının Suriye ye karşı işlediği savaş suçuna ortak olmayı reddetmeli, emperyalistlerle işbirlikçilerinin Suriye ye karşı yürüttüğü savaşa karşı sesini yükseltmelidirler. Unutmayalım ki, emperyalizme ve işbirlikçilerine hizmet eden savaşlarda bizim evlatlarımız, kardeşlerimiz ölür; ama bir avuç asalak bu savaşlarda kandan beslenir. İşte Reyhanlı daki katliamdan emperyalistler ve AKP hükümeti beslenmektedir. Bu katliamın en büyük sorumluları sermaye devletinin dümenindeki AKP hükümeti ve ABD emperyalizmidir. İşçi sınıfı ise bu savaş karşısında kendi sınıfının geleceği için sınıf savaşını büyütmelidir. Eğitim Sen den Reyhanlı için eylem Eğitim Sen Gebze Şubesi, Reyhanlı da gerçekleşen patlama ve AKP nin savaş politikaları ile ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Sendika binasının önünde bir araya gelen eğitim Alanlar, meydanlar işçilere yasaklanıyor 2013 Taksim 1 Mayıs ı yasaklı ilan edildi. Tüm yasaklamalara rağmen Taksim e çıkma iradesi gösterildi. Taksim e giden yollarda saatlerce mücadele sürdü. AKP nin yasak ve baskı politikaları 1 Mayıs ın sonrasında da devam etti. Yasaklı alanlar arttırıldı. emekçileri ve eyleme destek olan kişi ve kurumlar sloganlarla yürüyüşe geçtiler. Reyhanlı için yasta, barış için ayaktayız! şiarlı ozalit ve Eğitim Sen Gebze Şubesi pankartının açıldığı eylem Eskiçarşı çeşme önünde yapılan açıklama ile sona erdi. Basın açıklaması Gebze Şube Başkanı Güngör İrdem tarafından okundu. Taksim ve Kadıköy ün miting alanlı olmaktan çıkartılacağı, hemen ardından İstiklal Caddesi nin basın açıklaması ve eylemlere kapatılacağı duyuruldu. İstiklal Caddesi nde eylem yapan Hey Tekstil işçilerine ve THY çalışanlarına, Deniz Gezmiş i, İbrahim Kaypakkaya yı anmak isteyen ilerici ve devrimcilere polis saldırıları gerçekleşti.

Direnişlerden... Grevlerden... Eylemlerden... Direnişlerden... Grevlerden... Eylemlerden... Direnişlerden... Grevlerden... Eylemlerden... Direnişlerden... Grevlerden... Ey- Yurtiçi Kargo işçileri direnişte Metal işçileri MESS Sendikalaştıkları için işten atılan ve Çayırova aktarma merkezi önünde direnişlerini sürdüren Yurtiçi Kargo işçileri Gebze Eskiçarşı'da açtıkları stand ile mücadelelerini işçi ve emekçilere duyuruyor. Hafta içiher gün sabah çalışma saatinin başlamasından 15:00 a kadar aktarma merkezi önünde direnişleri sürdüren işçiler 15:00 dan sonra da Gebze çarşıda mücadelelerini sürdürüyorlar. Direnişçi Yurtiçi Kargo işçileri, yapılan konuşmalarla işten atılma süreçlerini anlatıp desteğe çağırıyorlar. Ayrıca imza kampanyası yürütüyorlar. Dağıttıkları bildirilerle Yurtiçi Kargo'yu boykot etme çağrısında bulunuyorlar. dayatmalarını kabul etmiyor MESS e bağlı fabrikalarda çalışan işçiler birçok eylemle tepkilerini ortaya koyuyor. Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik İş sendikaları bu süreçte grev kararı aldı. Birleşik Metal-İş sendikası Cuma yürüyüşleri ve mesaiye kalmama eylemleri ile MESS dayatmalarını kabul etmeyeceklerini dile getiriyorlar. Türk Metal sendikasının örgütlü olduğu yerlerde ise yemekhanede çatal kaşık vurma, düdük çalma, sakal bırakma eylemleriyle fabrika önlerinde yaptıkları açıklamalarla taleplerini kabul ettirene kadar mücadele etmeye devam edeceklerini belirtiyorlar. KESK, 5 Haziran da grevde Güvencesiz çalışmaya sürükleyen yasalar ve hak gaspları ile kamu emekçileri tehdit altında. Kamuda kadrolu çalışmanın ortadan kaldırılacağı, esnek çalışma dayatmalarının artacağı uygulamalar kapıda. Başta eğitim emekçileri olmak üzere kamu çalışanları uzun zamandır sözleşmeli hatta ücretli çalışmak zorunda kalmakta. KESK, güvencesiz çalışma koşullarına karşı mücadele programını açıkladı. 5 Haziran tarihinde greve çıkacağını açıklayan KESK, çalışmalarını yoğunlaştırdı. Çıkarılacak yasa ve karşı karşıya kalınacak saldırılarla ilgili kamu emekçilerini bilgilendirmeye çalışan KESK şubeleri, kamu emekçilerini greve çağırıyor. Bizler kim miyiz? Bizler, okul ve sanayi kurumlarının işbirliği sonucu zorunlu çalışmaya tabi tutulan stajyer öğrencileriz. Bizler, torba yasasıyla susturulup emeğimizin karşılığını alamayan meslek liseli öğrencileriz. Bizler, staj sömürüsüne maruz bırakılan, notla tehdit edilen liseli gençleriz. Bizler, iş öğretme bahanesiyle ayakçılık yaptırılan, çay demletilen, temizlik yaptırılan kısacası "ya bu deveyi güt, ya bu diyardan git" denilen küçük işçileriz. Öğrenciler aylık 200-300 TL arası düşük ücretle haftanın üç dört günü çalışmak zorunda bırakılıyor. Üstelik öğrenciye patronun da not vermesinden dolayı iş yerindeki baskılara itiraz edemiyor. Bizlerin lise başarısı üzerinde patronun etkili olması, öğrenci üzerinde her türlü yaptırımı uygulatıyor. Öğrenciler iyi not alabilmek için uzun bir staj süresi boyunca her türlü keyfi davranışa, ağır çalışma saatlerine maruz kalıyorlar. Kısacası, staj sömürüsünde ön görülen çalışma saatlerinden daha fazla çalışarak sömürülen öğrencileriz biz. Bizler her iş günü uyunmak istemeyen meslek liselileriz. Yüz binlerce çocuk işçi atölye ve fabrikalarda çırak statüsünde, ağır koşullarda, çok düşük ücretlere çalıştırılmakta ve acımasızca sömürülmektedir. Yaşadığımız staj sömürüsünü anlamak, çözümlemek ve gündeme getirebilmek için, kapitalizmin ekonomi politiğini ve kapitalizme karşı mücadele etmenin yollarını öğrenmek zorundayız. 3

Haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için; MESS i ezelim, ihanete geçit vermeyelim! Grev, son aylarda birçok sektörde işçi ve emekçilerin gündemine yaygın bir şekilde girdi. Hava yollarından hizmet sektörüne, gıda sektöründen metal sektörüne yıllardır hakları ellerinden alınan, ücretleri eritilen işçiler için grevden başka çıkış yolu kalmadı. Metal sektöründe örgütlü işçi sendikaları Birleşik-Metal, Türk Metal, Çelik-İş ile patron sendikası MESS arasında 10 aydır devam eden TİS süreci sendikaların grev kararı ile sonuçlandı. MESS sözleşme sürecini 3 yıla çıkarmak istedi; %19 ücret zammını ve bazı hakları ise kabul etmedi; sendikalar da bunun üzerine grev kararı aldı. Gebze, Çayırova ve Tuzla da metal sektöründe sendikalı, sendikasız on binlerce işçi çalışıyor. Bir çok fabrika MESS Grup TİS kapsamında. İçlerinde Arçelik, LG, Sarkuysan, Alstom, Çayırova Boru, Baymak, Kale Radyatör, Kale Balata, Ferro Döküm, Bosal, Autoliv ve adını sayamadığımız birçok fabrikanın işçileri bu sözleşmenin sonucuna kilitlenmiş durumda. MESS e üye olmayan FENİŞ fabrikasında Çelik-İş sendikası da bu süreçten etkilenerek grev kararı aldı. Türkiye genelinde 100 bini aşkın işçiyi ilgilendiren MESS Grup TİS süreci sadece metal işçilerini değil tüm sektörlerde çalışan işçileri de ilgilendirmektedir. Dolayısıyla herhangi bir kazanım tüm işçi sınıfının kazanımı olacaktır. Ayrıca hem diğer sektörlerde hem metal sektöründe yan sanayi olarak üretim yapan bir çok fabrika Arçelik e, Ford a, Tofaş a vb.ne iş yapmaktadır. Bundan dolayı TİS süreci, bu fabrikalarda çalışan işçileri de doğrudan ilgilendirmektedir. Metal işçilerinin talepleri, grev kararları, eylemleri haklı ve meşrudur. Yıllardır işçilerin ürettiği artı-değerlere el koyarak servetine servet katan metal patronları, bu sayede yeni fabrikalar açmış, yeni yalılar, yatlar/katlar satın almış ve böylece büyük bir saltanat kurmuştur. İşçilerin alınteri ile kurulan bu saltanat sarsılmasın, karları daha fazla artsın diyerek sömürü çarkı acımasızca döndürülmektedir. İşçilerin birleşik hak arama eylemlerinin önüne geçmek için ise, gerici politikalar patronlar tarafından devreye sokulmuştur. Yeri geldiğinde sendikalar da bu politikalara alet edilmiş, yeri geldiğinde işçiler işsizlikle korkutulmuş, yeri geldiğinde hak arama eylemlerine azgınca saldırılmıştır. Tüm bunlar yaşanırken işçiler de öfkeyi biriktirdiler. Bu öfke yer yer patronlara ve 4 çanak yalayıcılarına, yer yer de sendika ağalarının suratına patladı. İşçilerin öfkelerinin durdurulması zorlaştıkça, çeşitli oyunlar sergilenmekte, asalakların saltanatları sarsılmasın diye gerici politikalar devreye sokulmaktadır. Metal işçileri tüm bu oyunlar ve olası bir ihanet sözleşmesine karşı uyanık olmalı, şimdiden bunların önüne geçmek için dizginleri ele almalılar. Sendikaların alacağı kararlarda iradenin kendilerinde olduğunu ortaya koymalı, geri adımı ihanet sayacaklarını ve bunu kesinlikle kabul etmeyeceklerini dile getirmeli, ipleri ellerine alacak şekilde örgütlülüğü güçlendirmelidirler. Grev kararları alınmasında, işçilerin biriken öfkesinden duyulan korkunun etkili olduğu unutulmamalıdır. Bu öfke tek başına yeterli değil, fabrikalarda kurulacak grev komiteleri ile geri adımların kabul edilmeyeceği de güçlü bir şekilde dile getirilmelidir. Grev komiteleri, işçiler arasında koordinasyonun sağlaması ve gerekli olduğunda harekete geçirilmesi, grev fonunun örgütlemesi gibi temel konularda işçiler lehine sonuçlar üretecektir. Ötesi, bu sözleşme maddeleri işçilerin hakları için imzalanmaktadır, her işçinin bu sürecin bir parçası olmasından doğal bir şey olamaz. Tarihimizde birleşip sermayeye geri adım attırdığımız, haklarımızı geliştirdiğimiz birçok örnek mevcut. Bu örneklerde ön plana çıkan; 15-16 Haziran 1970 yılında DİSK e yönelik çıkartılan yasalar karşısında gerçekleştirdiğimiz direniştir. Bu direniş sendikalı, sendikasız, metal sektörü, petrokimya sektörü, tekstil, hizmet sektörü işçileri ve tüm emekçiler tarafından sahiplenilmiş ve yasalar geri püskürtülmüştür. 15-16 Haziran işçi direnişi bugün de kazanımların nasıl elde edileceğini, MESS in dayatmalarına karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini göstermektedir. Grev artık gündemdedir. Grevin kazanılması ise, tüm işçiler ve emekçiler için özellikle güven arttırıcı bir rol oynayacaktır. Bunu bilen asalak patron takımı, basında HAVA-İŞ grevini karalamakta, Metal TİS sürecinde yaşananları ise görmezden gelmektedirler. Yalan ve talan üzerine kurulu ücretli kölelik düzeninin devam etmesi için başka çareleri de yok. Emperyalist savaşı körükleyen ve sömürüyü yoğunlaştıran sermaye kodamanları ile onların sözcüsü boyalı basın ve bu politikayı hükümet olarak uygulayanlar bizlere bir gelecek sunamazlar. Bizler geleceğimizi kazanmak için her türlü hak arama eylemini, grevini kendi grevimiz olarak bellemeli, gücümüze güç katmalıyız. MESS i ezelim, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkalım! Geri adım ihanettir, ihanete geçit verme! Grev silahını kuşanalım Ücretli köleliğe dayalı kapitalist sistemde işçi sınıfının her saldırısı burjuvaziyi derinden etkiler. Kuşkusuz grev bunların içinde kullanılması en meşru ve en güçlü olan silahtır. Grev denince akla ilk gelen şey üretimi durdurmaktır. Burjuvazi için üretimin sürekliliği önemlidir, tam da bu noktada üretimden gelen gücü kullanmak, iş durdurmak o kadar önemlidir. Tarihsel deneyimler, bu olgunun dünya genelinde geçerli olduğunu kanıtlamıştır. Türkiye'de 1970'li yıllarda gerçekleşen, büyük 15-16 Haziran direnişi görkemli bir iş durdurma ve eylemlilik sürecidir. Bu süreçte, Türkiye işçi sınıfı gücünü göstermiş vekilini, patronunu yurt dışına kaçırmış, yürürlüğe sokulmak istenen yasayı püskürtmüştür. Grev silahını kullanmanın en temel yolu örgütlülükten geçer. Örgütlülükten kastımız, öncelikle sendikal örgütlülüktür. Sendikal örgütlülük diyorum, çünkü sendikasız grev çok zordur. Bu durumda öncelikli olan sendikal mücadele yürütmektir. Günümüzde her ikisi de kazanılmış anayasal haklarımızdır. Burjuvazi bu hakları elimizden almak için her fırsatta

saldırmaktadır. Ve saldıracaktır. Bu saldırıları püskürtmenin yolu da yine mücadeleden ve örgütlülükten geçer. Metal Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde olduğumuz şu günlerde "grev" sözcüğü sendikaların ağzından düşmemektedir. Bunun sebebi işçilerin bu sözleşme sürecinde göstereceği tepkinin ve sendikalara yapacağı basıncın yükselmesinden çekinmeleridir. İhanetçi Türk-Metal çetesi dahi grev kararı aldı. Alınan bu grev kararının zoraki bir grev kararı olduğu açık ve net bir biçimde ortadadır. Açıklamayı yapan Türk-metal başkanı Perul Kavlak'ın sözleri şöyle: "Sendikamız yönetim kurulu, bugün itibariyle grev kararını almıştır. Artık grev sürecindeyiz. Grev sürecine girdik, çünkü masada anlaşamadık. Çünkü uzattığımız eli işverenler geri çevirdi. O da yetmedi, Cuma (3 Mayıs) günü kabul edemeyeceğimiz yeni bir teklifte bulundu. Bundan sonra olacakların sorumluluğu işverenlere aittir. Düşünme sırası artık onlardadır. Karar onlarındır. Çalışma barışı artık onların ellerindedir. Evet, biz artık grev sürecine girdik. Greve çıkmak için yasal süre başladı. Grev emekçinin üretimden gelen gücüdür. Biz bu gücü hiçbir zaman gereksiz yere kullanmadık. Biz hiçbir zaman çarkları durdurmak istemedik. Hep şunu dedik: En iyi sözleşme masada biten sözleşmedir.'' Evet, bu defa sözleşmeyi masada bitiremediniz. Arçelik, Renault gibi önemli fabrikalarda işçilerin gösterdiği kararlılık ve yeniden oluşabilecek tepkiler, satış sözleşmesini imzalayıp masadan ayrılmanıza mani oldu. Yalnız Türk-Metal çetesi değil aynı zamanda gerici Çelik-İş sendikası da Gamak Makina ve Kalıp-San fabrikalarında grev kararı almak zorunda kaldı. Metal TİS sürecine patron sendika işbirliğiyle olabilecek yeni bir satış sözleşmesinin önüne geçmek için metal işçileri olarak, inisiyatifi elden bırakmamak, grev silahını kuşanmak zorunluluktur. Sefalet ücretinin (asgari ücretin), açlık sınırının altında olduğu günümüz koşullarında, insanca bir yaşama yetecek kadar asgari ücret için grev silahını kullanmak meşru ve zorunludur. Ücretli köleliği en çok hissettiren insanlık dışı, taşeron çalıştırmaya karşı grev meşru ve zorunludur. Ve yinelemek gerekirse uzun süreli çalıştırmaya, iş güvencesizliğine, sağlıksız koşullarda çalıştırmaya, iş cinayetlerine karşı grev meşru ve zorunludur. Bu zorunluluğu en doğru şekilde kullanmalıyız. Grev ve sendika anayasal haklarımızdır. Haklarımızı kaybetmemek için mücadele etmek zorundayız. Ve kazanmak için grev silahımızı kuşanmalıyız. Sermayenin grev korkusu açıktır. En son önceki THY grevi sürecinde, grevi yasaklaması ve 305 işçiyi işten atması ile bu korkusunu gördük. Ama tüm baskıya, yalana karşı THY işçilerinin greve bir kez daha çıkma iradesi gösterdiğini de gördük. THY işçileri grev silahını kullanmanın işçi sınıfı için en meşru hak olduğunu ortaya koydu. "Grevler işçileri devrime hazırlayan okullar gibidir.'' Bu okulda öğrenip, değiştireceğiz. İşçi sınıfının mücadele tarihindeki grevlerin, direnişlerin, işgallerin gücüyle haklarımıza sahip çıkmalı, grev silahını kuşanmalıyız. THY çalışanları grevde... G R E V Türk Hava Yolları nda, Hava-İş te örgütlü olan çalışanlar günlerdir grevdeler. 24. TİS görüşmelerinde uyuşmazlık sonucu greve giden işçiler işten atılan 305 arkadaşlarının işe geri dönüşünü, çalışma koşullarında ve ücretlerinde iyileştirmeler talep ediyorlar. Grev başladığı gün yüzlerce çalışanı ile greve giden hava yolu işçileri her gün yeni katılımlarla güçleniyorlar. Bir çok sendika ve emekten yana olan kuruluş destek ziyaretlerini ve dayanışmayı esirgemiyor. Grev başlamadan günler önce, THY yönetimi ile AKP iktidarı, Hava-İş sendikası ve çalışanlar üzerinde baskı oluşturmaya ve karalama kampanyaları yürütmeye başladılar. Bununla yetinmeyerek, grev başladığı gün polisleri, çalışanlar üzerinde baskı oluşturmak ve sindirmek için devreye soktular. AKP hükümetinin sözcüleri her ağızlarını açtıklarında THY nin bir dünya markası olduğunu ve bu markaya zarar getirmeyeceklerini tehditkâr bir şekilde dile getirdiler. AKP aylar öncesinde THY çalışanlarına grev yasağı getiren bir yasayı da çıkarmış, THY de bu yasaya karşı çıkan 305 işçiyi işten atmıştı. Yasa Yargıtay dan bozulmuş grev hakkı yeniden yasal olarak kazanılmıştı kısa süre önce. Ancak atılan işçiler hala geri alınmadı. THY yi bir dünya markası haline getirenler, bu şirkette çalışan işçi ve emekçilerdir. Bugün elde edilecek değerde en çok hakkı olan emekçilerdir. Zira THY yi vergileri ile kuran ve geliştiren tüm emekçilerdir. Ancak işçi ve emekçileri birer köle ve istediklerini yaptıracakları insanlar haline getirmek istiyorlar. Grev de neymiş? Emeği ile geçinenler yalnızca çalışsınlar, haklarını aramasınlar, sendikaya üye olup, birlik haline gelip Türkiye nin huzurunu kaçırmakta ne oluyormuş. Bunlar Türkiye ye zarar veriyormuş. Bu sakat zihniyete göre Türkiye nin çıkarları, birkaç sermayedarın ceplerine giren paradan ibarettir. AKP ye ve para babalarına göre, işçinin çıkarı, Türkiye nin çıkarı değil. Çünkü bu ülkenin çoğunu oluşturan ve her şeyi üreten bunun ulaşımını sağlayan biz işçilerin çıkarı değil bir avuç sermayedarın çıkarı önemli onlara göre. AKP hükümeti, THY yönetimi ve tüm asalaklar varsın kendi sefil dünyalarında işçileri nasıl daha fazla sömürürüz hesabını yapa dursunlar. İşçilerin sessizliğini fırsat bilip uzun bir dönem sesleri yükselmişti. Bir THY grevi onları bu kadar telaşlandırıyorsa tüm işçiler bir araya geldiklerinde kaçacak delik arayacaklardır. THY grevi ile dayanışmayı güçlendirerek, sendikal gücümüzü arttırarak, haklı ve meşru taleplerimiz için hak alma eylemlerimizi çoğaltarak telaşlarının boş olmadığını göstermeliyiz. 5

Sosyalizmde konut sorununun çözümü İşçi ve emekçiler, sağlığa uygun bir konut edinmek için yıllarca didinmesine karşılık ya derme çatma binalarda yaşamakta ya da yine aynı koşullarda kiralarda sürünmekteler. En görkemli binaların, en lüks villaların, koca sitelerin yapımında çalışan bir inşaat işçisinin barakalarda yaşaması ancak bu sömürü düzeninde olur. Sen yaparsın, bir başkası el koyar. İşçi kendisi için değil patronlar kar etsin diye o koca binaları diker. Bu sömürü düzeni bununla da sınırlı kalmaz. Dişiyle tırnağıyla artırarak iki göz ev alanların ise çatısını başına yıkar. Son günlerde kentsel dönüşüm adı altında işçi ve emekçiler ya polis zoruyla evlerinden kovulmakta ya da su ve elektrik verilmeyerek evlerini boşalmak zorunda bırakılmakta. Hatırlanırsa R.T. Erdoğan "bu konuda kimse direnmesin yıkar geçeriz" diyerek, işçi emekçilere göz dağı vermişti. Aynı zamanda bu yağma ve talanın önündeki Çayırova ve Gebze li emekçilerden yıkımlara karşı eylemler Çayırova ve Gebze'nin birçok mahallesinde emekçiler evlerinin yıkılacak olmasına tepkili. Evlerinin karşılığını alamadan barınma haklarına göz konulan emekçiler seslerini yükseltmekte kararlı. Mahalle dernekleri üzerinden bir araya gelen emekçiler yıkımlara karşı örgütleniyor, mahalle dernekleri birlikte hareket ederek güçlerini birleştirmeye çalışıyorlar. Evlerin yıkılmasına ve bazı alanların TOKİ'ye peşkeş çekilecek olmasına karşı yapılan bazı eylemler: Çayırova'da yaşayan emekçiler, Emek Mahallesi'nden Çayırova Belediyesi'ne kadar bir yürüyüş 6 en büyük engelin ise direniş olduğunun da itirafıydı. Sermaye devleti evimizi başımıza yıktıktan sonra bizlerden boşalan yerleri TOKİ, Ağaoğlu gibi sömürücü asalaklara peşkeş çekmektedir. Sermaye sınıfı bu uygulamalarla palazlanırken işçi ve emekçiler sokak ortasına atılarak ne haliniz varsa görün denmektedir. Dört tarafımızı boş siteler kaplamışken bizler evsiz barksız biçare olarak yaşamak zorunda bırakılmaktayız. Konut sorunu insanlığın ilk yıllarından günümüze kadar gelmiş bir sorun. Yalnız bir farkla. Toplum ezen ve ezilen sınıflara ayrılmamışken, emekçiler bu ihtiyaçlarını gidermek için doğayla mücadele ederken, şimdi sömürücü sınıflara karşı mücadele etmek zorundadırlar. İnsanlığın doğayla mücadelesi bilinçli ya da bilinçsiz hayatta kalma mücadelesidir. Varlığının devamı bunda başarılı olup olmamasına bağlıdır. Barınma, beslenme, giyinme insanlığın devamı için en temel ihtiyaçladır. Üretim araçlarının gelişmediği, bilimsel ilerlemelerin çok geri olduğu dönemlerde insanlık bu temel ihtiyaçlarını, en ilkel yöntemlerle karşılamıştır. Evleri mağaralar ve ağaç kovukları olurken, gerçekleştirdi. Çayırova Belediyesi önüne gelen emekçiler, belediye başkanına barınma haklarının güvenceye alınması ile ilgili talepte bulundular. Çayırova ve Gebze mahallelerinden biraraya gelen emekçiler topladıkları imzaları Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na teslim etmek için İzmit'e gittiler. Belediye binası önünde eylem yaparak belediye başkanını görüşmeye çağırdılar. Israrların sonucunda belediye başkanı tüm emekçilerle toplu şekilde görüşmeyi kabul etti. Belediye başkanının davranışlarından kaynaklı emekçiler tutum alarak görüşme salonunu terk etti. Bina önünde açıklama yaparak eylemi sonlandırdılar. giysileri ise avladıkları hayvanların postundan elde edilmiştir. Beslenme ihtiyaçlarını ise yabani otlardan ve avladıkları hayvanların etleriyle gidermişlerdir. Toplum ezen ve ezilen sınıflara bölünmeden önce ihtiyaçlarını karşılamak için doğayla mücadelede belli bir başarı elde etmişken sınıflı toplumlarda bu mücadele daha acımasızca sürmektedir. Aradan bin yıllar geçmesine rağmen üretim araçları en ileri seviyeye ulaşmış durumda ve büyük zenginlikler işçi sınıfının emek-gücü ile yaratılmasına karşılık, toplumsal konumu itibariyle işçi sınıfı, kapitalizmde tek mülksüz sınıf olarak kalmıştır. Bunun sonucu olarak bu ihtiyaçlarını karşılamak ancak onu ezen, sömüren sınıfa, yani kapitalizme karşı mücadele edebildiği oranda başarabilmiştir. Birçok gecekondu bölgelerinde bile emekçiler gecekondularını korumak için polisle çatışmak zorunda kalmıştır. Konut sorunu gibi diğer sorunların çözümü de ancak sosyalizmde çözülecek bir sorundur. Kapitalizm işçi sınıfını mülksüzleştirirken sosyalizmde bunun tam tersi söz konusudur. Toplumsal bir devrimle işçi sınıfı ezen sınıfın iktidarını alaşağı ederek tüm üretim araçlarına, fabrikalara toplum adına el koyar. Kapitalistleri mülksüzleştirir. Yani işçi sınıfı, kendisini mülksüzleştirenleri mülksüzleştirerek, insan soyunu özel mülkiyet belasından kurtarır! Ancak bu durumda toplumum sağlığa uygun konut ihtiyacı karşılanmış olur. Zira o koşullarda işçi sınıfı, asalak kapitalistler kar etsin diye değil, kendisi ve toplum için üretmiş olur. Yıkılan duvarlarla yiten umutlar... Dözerler yanaşıyordu mahalleye. Yıkılan değildi ki sadece dört duvar. Dört duvarın içine sıkışmış umutlardı yerle bir edilen. İlkin durdu 7 çocuklu Hüseyin in kapısında kepçe. İçerden çıkmamakta kararlı Hüseyin in eşi Seyhan. 7 çocuğu kollarının altında sesleniyor pencereden. Polisler dolmuş mahallenin dört bir yanına. Tüm mahalleli kendini evinin içine kapatmış. Tüm evlerden birden ses yükseliyor. Kimi mavi demir kapılara, kimin camın demirlerine, kimi tencereye, tavaya... Bir, iki, üç, günler geçiyor ard arda. Ve bir gece yarısı bölünüyor uykular kapıları kırarak içeri giren polislerin sesiyle. Sürüklenerek çıkartıldı herkes evlerinden. Onlar karakolda tutulurken bir bir iniyordu elleriyle yükselttikleri duvarlar.

İşçi sınıfının ve emekçilerin ölümsüzleşen üç kalemi... Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim, akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı. Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına : çürüyen diş, dökülen et bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler. Ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet... Nazım Hikmet RAN Haziran da yitirdiğimiz devrimci yazar ve şairlerimiz, Ahmed Arif, Nazım Hikmet ve Orhan Kemal'i anıyoruz. Üçü de düzene ve resmi sanat anlayışına karşı duruşlarıyla öne çıkan isimlerin başında geliyor. Üçü de ezilen ve sömürülen emekçi sınıfları, onların mücadelelerini temel konu olarak seçtiler, üçü de bunun bedelini hapis ve sürgün cezalarına çarptırılarak ödedi. Onlar sınıfsız, sömürüsüz her türden zorbalığın son bulduğu, kardeşliğin, özgürlüğün, eşitliğin ve emeğin iktidar olduğu sosyalist bir dünya için mücadelede yer aldılar. İşçi sınıfının içinden biriydi Orhan Kemal. Matbaada, çırçır fabrikasında işçilik, hamallık, kâtiplik, amelelik yaptı. Kitaplarında sanayi işçilerinin, gençlerin, mevsimlik tarım işçilerinin ve kadınların yaşam mücadelelerini gerçekçi bir dille işledi. Romanlarında emekçilere has, yalın ve duru bir anlatım var. İçerisinden geldiği insan ların yaşamlarındaki, davranış biçim lerindeki, dünya görüşlerindeki yalınlık kaleminde dile gelmiştir. Adana da işçilik yaptığı sırada, tanıştığı örgütlü işçilerin etkisiyle okumaya başlar. Askerlik yaptığı sırada Nazım Hikmet ve Maksim Gorki nin kitaplarını okuduğu ihbarı üzerine yargılanır ve 5 yıla mahkûm olur. Bursa Cezaevi nde Nazım ile tanışır. Ondan Fransızca, felsefe ve siyaset dersleri alır. Hapishane onun için bir okul olur. Burada Nazım ın önerisi ile en başarılı eserlerini vereceği öykü ve romana yönelir. Orhan Kemal hem işçi sınıfından her anlamda etkilenir, hem de yazdıklarıyla onları etkiler. Yaşamı boyunca çektiği zorlukların yanı sıra, düşündükleri, savundukları nedeniyle birçok kez yargılanır, yıllarca hapis yatar. Ancak hayatı boyunca fikirlerine uygun yaşar. Orhan Kemal Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil. Ne yaptığın önemlidir derken tam da bunu anlatmaktadır. Haziran'da yitirdiğimiz mücadelemizin değerli şairlerinden biri Ahmed Arif'tir. Diyarbakır da dünyaya geldi. Yaşadığı toprakların sesi olmayı hiç bırakmadı. Babası memur olduğu için maddi durumları o günün koşullarına göre iyi sayılırdı. Fakat Ahmed Arif, babasının memuriyeti boyunca görev yaptığı yerlerde halkın yoksulluğuna yakından tanık olur. Bir de Kürt halkı üzerindeki baskılara Bu ikisi onun yaşamına ve sanatına yön veren temel olaydır. Daha çocuk yaştayken zorbalığa ve baskılara karşı kin biledi. "Ben şairim, namus işçisiyim yani diyen Arif, Ankara Üniversitesi Dil Tarih- Coğrafya Fakültesi mezunudur. Üniversite eğitimi sırasında iki kere tutuklanmıştır. 1951 tevkifatında tutuklanan 184 kişi arasında Enver Gökçe'yle beraber o da vardır. Komünistlere destek olduğuna dair bir ifade imzalatmak isteyen polis, Ahmed Arif'i Ankara'dan İstanbul'a götürüp ünlü Sansaryan Hanı'nda aylarca işkenceden geçirir. Ahmed Arif, her gerçek sanatçı gibi, yalnızca çağına tanıklık etmekle kalmamış, taraf olmuştur. Yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarından, yaşadığı topraktaki çelişkilerden yola çıkar. Çağının gerçekliğine sıkı sıkıya bağlıdır, ama onun tutsağı olmamıştır. Ve Nazım Hikmet "O mavi gözlü bir devdi" ve vasiyeti Anadolu da bir köy mezarlığına gömülmekti. Taş maş da istemiyordu, Başında bir çınar ağacı olsa yetecekti. Fakat Nazım, emperyalistlerin ve uşaklarının en büyük vatansever olduğu bir ülkede hala bir vatan hainiydi. Ömrü hapishanelerde ve sürgünde geçti, idamla yargılandı. Yaşamak şakaya gelmediğinden büyük bir ciddiyetle yaşadı, hem de hiç ölünmeyecekmiş gibi Ve dışarıda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa oradaydı. İdamla yargılanıyorken Ölüm, bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nazım a diyerek, düşünceleri uğruna ölümden korkmadığını gösterecekti. İdealleriyle, O nu hapishanelerde yok etmeye çalışan burjuva düzenin tüm engellerini aşıyor, etrafına örülen duvarları bir bir yıkıyordu. İşte bugün, ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin, emeğimizin, alınterimizin yerli ve emperyalist tekellere resmi satışının imzalandığı parlamentolarından çıkaracakları kararlarla, O nu hala daha vatandaş Nazım yapmak istiyorlar. Ancak Nazım ın memleket sevgisi "kasaların ve çek defterlerinin içindekiler" değildi. "Şose boylarında açlıktan gebermek, kışın soğuktan it gibi titremek ve sıtmadan ölmek" de değildi. "Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması, topu" da değildi Nazım Hikmet için vatan O, "kardeşlerim bakmayın sarı saçlı, mavi gözlü olduğuma, ben Asyalı yım, Afrikalı yım" derken, "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" yaşanacak bir gelecekten bahsediyordu. Bu üç devrimci sanatçımız işçi sınıfının ve ezilenlerin sesidir. Bu devrimci değerlerimize bütün ilerici/öncü işçiler sonuna kadar sahip çıkmalıdır. Onlar da insanlık tarafından tüm ötekiler ile birlikte, devrim ve sosyalizme olan katkıları ile hatırlanacaklar. 7

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi yol gösteriyor 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Türkiye işçi sınıfı hareketi tarihinde özel önem taşıyan bir direniştir. Bu iki günlük süreçte toplumsal yaşama damgasını vuran işçi sınıfı, haklarının elinden alınmasına karşı fiili-meşru mücadele hattının ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermiştir. Türkiye'de 1960'lı, 70'li yıllarda kapitalizm hızlı bir gelişme gösterir. Kitlesel göçler halinde büyük kentlere yığılan kır emekçileri fabrikalarda işçi sınıfının nüfusunu arttırır. Bu arada çalışma koşulları ağır, çalışma saatleri belirsiz ve işçiler kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılır. Buna karşı hoşnutsuzluklar da başlar. Böylece 60 lı yıllara, giderek ivme kazanan sınıf çatışmaları damgasını vurur. 1952 de devlet eliyle kurulan Türk-İş Konfederasyonu, bu dönemde işçi sınıfının önünü kesmeği esas alan gerici bir rol oynar. Örgütlenme, mücadele ve bilinç planında gelişen işçi sınıfının tepkisi, yer yer Türk-İş bürokratlarını aşar. İşçiler hak almak için fiili-meşru mücadeleden başka seçeneklerinin olmadığını hem Türk-İş bürokratlarının pratiğinden hem de mücadele içinde yaşayarak öğrenirler. 15-16 Haziran direnişine gelene kadar işçi sınıfı, Türkiye sınıflar mücadelesi tarihinde hala çok önem taşıyan eylem, grev ve direnişler gerçekleştirir. Bu süreçte işçi sınıfının hak alıcı silahı olan grev hakkı, 29 Ocak 1963'te Kavel Kablo grevi ile bir meşaleye dönüşür. Daha öncesinde ise yüz binlerce işçi, hakları için mitinglerde buluşur. Birçok kere alanları dolduran işçiler grev ve toplu sözleşme talep ederler. Bu eylem ve grevler burjuvazi tarafından tanınan bir hak değildir. Fiili-meşru mücadele ile burjuvaziden koparılan haklardır. Bu direniş ve eylemlere polis veya jandarma saldırır, çıkan çatışmalarda onlarca işçi yaralanır. Kavel Kablo ile başlayan grev süreci işçi sınıfının mücadele sürecinde bilinçlenmesini ve sınıf dayanışmasının önemini daha iyi kavramasını sağlar. İşçiler direnmeyi ve yöntemlerini öğrenmeye başlarlar. Bu kıvılcımla birlikte 60'lı ve 70'li yıllar hep hareketli geçer. Birçok yerde çalışma koşullarının düzeltilmesi için eylem ve işgaller gerçekleştirilir. Bu direnişlerden bazılarında işçiler fabrika yönetimini ele alır ve üretimi kendileri devam ettirirler. İşçi sınıfının güçlenen mücadelesi burjuvaziye korku salmaya başlar. Kavel çıkışı artık patronlar sınıfını tedirgin etmektedir. Öte yandan ekonomik demokratik hakları için ayağa kalkan işçilerin kimi zaman fabrikaların yönetimlerini alması burjuvaziyi hayli rahatsız eder. Bu mücadelenin birikimi sayesinde Türk-İş bürokrasinden kurtulan işçiler, 1967 yılında DİSK in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) kurulması ile daha etkili eylemlere imza atmaya başlar. DİSK, işçilerin öz örgütü şeklinde ilerlemekte, fiili-meşru mücadele hattını benimsemektedir. İşçilerin daha iyi koşullarda çalışma ve yaşaması için mücadele vermektedir. Demokratik bir işleyişe sahiptir. Bunu gören sermaye iktidarı, 11 Haziran 1970 tarihinde meclisteki AP-CHP partilerinin onayladıkları yasa ile DİSK'in örgütlülüğünü yok ederek, sendikal örgütlenmeye ağır bir darbe vurmak için harekete geçer. Bu yasanın işçi sınıfının hak alma mücadelesine büyük bir saldırı olduğunu bilen işçi sınıfı, saldırıyı püskürtmek için ayağa kalkar. Yasanın meclisten geçmesiyle birlikte tepkiler sokağa taşmaya başlamıştır. İşçi sınıfı, saldırının sendikal örgütlülüğü hedef aldığının bilincindedir; örgütsüz kalmak ise kölece çalışma koşulları demektir. Bu saldırıyı parçalamak için meşru/militan direnişten başka yol yoktur. Bu bilinçle sokaklar işçilerle dolmaya başlar. 15 Haziran 1970'te yasanın geri çekilmesi için yürüyüşler başlar. Daha çok DİSK'e bağlı iş yerlerinden başlayan bu yürüyüşler, TÜRK-İŞ üyelerinin de katılımıyla kitlesel bir boyut kazanır. İstanbul'da Anadolu ve Avrupa yakasından işçiler Taksim meydanında buluşmak için yola çıkmışlardır. Bir diğer kitlesel kol ise Kocaeli den ilerlemektedir. İşçilerin buluşmaması için barikatlar kurulur. Yollarda işçilerin karşılarına panzerlerle askerler ve polisler çıkmışlardır. İşçiler barikatları bir bir yıkmaktadır. Kolluk güçlerinin bu saldırıları 16 Haziran günü boşa düşürülür.16 Haziran'da işçiler kent meydanlarına çıkar. 16 Haziran'daki çatışmalarda üç işçi öldürülür. Sınıf kardeşlerinin katledilmesinden sonra işçiler, Kadıköy kaymakamlığını ateşe verir ve hedefi vilayet olarak belirlerler. İşçilerin buluşmaması için türlü yöntemler uygulanır. Galata ve Unkapanı köprüleri kaldırılır, vapur seferleri iptal edilir. Ama yürüyüş o kadar güçlenmiştir ki önünde hiç bir engel duramamaktadır. Diğer şehirlerden de eyleme destekler çoğalmaktadır. 16 Haziran günü işçiler tekrar bir araya gelmeye ve yasayı geri çektirmeye kararlıdır. Ama bu kez bu büyük görkemli yürüyüş bürokratlar tarafından hançerlenir. DİSK yöneticileri işçileri sakin olmaya ve eylemleri sonlandırmaya çağırırlar... İki günlük başkaldırı işçi sınıfının gücünü göstermiştir. Eylemler sonrasında yasa geri çekilir, eylemlerde tutuklanan işçiler ve sendikacılar serbest bırakılır. Türkiye işçi sınıfı tarihinde 15-16 Haziran direnişi önemli bir yerde durmaktadır. 15-16 Haziran bize yol gösteriyor. 15-16 Haziran direnişinin kararlılığından aldığımız güç ile 2013 Taksim 1 Mayısı'nda irade bir kez daha ortaya konulmuştur. 2013 Taksim 1 Mayısı da işçilerin kitlesel bir şekilde taleplerini haykırmaları yine engellenmiştir. Vapurlar, trenler, otobüsler iptal edilmiş köprüler kaldırılmıştır. Ama barikatlarda işçiler ve devrimciler ateşi büyütmüşleridir. 15-16 Haziran 1970'te İstanbul ve Kocaeli'de 1 ay sıkıyönetim ilan edilmişti. 2013 Taksim 1 Mayısı'nda ise yine sıkıyönetim vardı. 15-16 Haziran ruhu Taksim 1 Mayısı'nda yaşatılmıştır. Haklarımızı kazanmak için Taksim iradesi ve 15-16 Haziran ruhuyla örgütlü mücadeleye! İşçi Bülteni Özel Sayı: 994 * Fiyatı: 25 Kr * Mayıs 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd Şti *Millet Caddesi Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İSTANBUL * Tel/Fax: (0212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cad. Güven Sanayi C BlokNo:242 Topkapı/İSTANBUL * Tel: (0212) 577 54 92