ÖNSÖZ. sorumluluk örneği göstermiştik.



Benzer belgeler
O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

İşitme Engelli Öğrenciler için Sıralama Kartlar ile Okuma-Yazma ve Anlama Çalışması. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler Sınıf Öğretmeni

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

TÜRKÇE PAMUK DEDE soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. 1) Aşağıdakilerden hangisi Pamuk dede nin yaptığı işlerden birisi değildir?

SİTEMİZE EKLENEN METİN KİTABIM-1 VE METİN KİTABIM-2 ADLI DÖKÜMANLARI OKURSAK HEM OKUMA HIZIMIZ ARTACAK HEM DE OKUDUKLARIMIZI ANLAYACAĞIZ.

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

.com 2. SINIF 1. DÖNEM TATİL KİTABI

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

ISBN :

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

2.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

CİN ALİ İLE BERBER FİL

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ:

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI ZIT KAVRAMLAR DUYU KAVRAMLARI. Geometrik Şekil. Yön Mekanda Konum BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR.

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Elvan & Emrah PEKŞEN

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU SINIFI ŞİRİNLER SINIFI MAYIS AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1


EYLÜL 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Eylül 2014 Bülten

HAYAT BİLGİSİ. Bulutların her birinde özellikler yazmaktadır. İyi bir arkadaşta bulunması gereken özelliklerin olduğu bulutları boyayın.

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

ARI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

Transkript:

ÖNSÖZ Öğrencilerimle bu yıl son senemiz.onları en güzel anılarla Nilüfer Belediyesi Rotary İlkokulu ndan mezun etmek düşüncesiyle sene başında bir öykü gecesi düzenleme kararı aldık. Bu amaçla Türkçe dersinden proje görevi olarak öyküler yazma görevi verdim. Onlar da gerek okulda gerek evde sık sık farklı öyküler yazarak bana getirdiler.bu öyküleri ÖYKÜ KUMBARASI yaparak biriktirdik. Yaklaşık 200 öykü içinden en güzellerini seçerek ÖYKÜ KUMBARAMIZ adlı öykü kitabımızı oluşturduk. sorumluluk örneği göstermiştik. Yazdığımız bu kitabı da yine imza günü düzenleyerek satacak ve buradan elde ettiğimiz gelirle okul bahçemize, öğrencilerimizi mezun etme anısına bir çeşme yapacağız. Bu kitabı alarak bizlere destek olan başta velilerimiz olmak üzere tüm okurlara teşekkür eder, amatörce yazılmış bu kitapta görülecek hataları hoş görmeniz dileğiyle en derin sevgilerimi sunuyorum. Geçen yıl Şiir Kumbarası adlı bir şiir kitabı yazmış ve bunu imza günü etkinliği düzenleyerek satmıştık. Buradan elde ettiğimiz geliri Van daki bir okula giysi ve kıyafet yardımına dönüştürerek bir sosyal 1 Ahmet AKİKOL 4/ A Sınıf Öğretmeni

BÜYÜK YANLIŞ Bir gün terk edilmiş bir köyü şehire çevirerek trafik levhaları koydular. Trafik levhaları temiz, düzgün ve pırıl pırıl parlıyordu. O şehirde trafik çok düzenli idi. Hiç kaza olmuyor du. insanlar can ve mal kaybı yaşamıyordu. Herkes trafik işaretlerine uyuyordu ama kötü insanlarda vardı. Akıllarına kötülükler geliyordu. Birkaç kötü insan birleşip sırf eğlence olsun diye bütün trafik levhalarını çizip, boyayıp, kırdılar. Caddelere zarar verdiler. Etraflarında trafikle ilgili ne varsa yok ettiler. Şehirde yaşayan insanlar çok üzüldü. Aralarında para toplayıp tabelaları tamir etmeye çalıştılar. Fakat hepsini tamir edemediler. Bu kötü insanların aklına yine bir kötülük geldi. Bütün tabelaların yönünü değiştirdiler. Bu şehirde artık kazalar olmaya başladı. Bu şehirde yangın çıktı, itfaiyeyi 2 çağırdılar. İtfaiye trafik levhaları yanlış olduğu için yangına zamanında müdahale edemediler. Ambulanslar hastalanan kişilere vaktinde gidemedikleri için bir çok can kaybı yaşanmaya başladı.bir gün yine bu şehirde bir kadın hastalandı. Ambulansı çağırdılar ama ambulans, bu hastaya yanlış yön gösteren levhalardan dolayı zamanında gidemedi. Kadında ciddi problemler yaşandı. Bu kadın tabelalara zarar verenlerden birinin annesiydi. Bu kötü kişi yaptığının çok yanlış olduğunu geç de olsa anladı ve yaptıklarından pişman oldu. Bu kişi zarar verdiği tabelaları tek tek tamir edip eski haline getirdi. O şehirde bir daha hiç kaza olmadı. Tüm şehir halkı trafik levhalarının ne kadar önemli olduğunu anladı. Alp Bora BUR

AHMET İLE ÖMER İN DOSTLUĞU Ömer siyah saçlı mavi gözlü bir çocuktu. Kitap okumayı, spor yapmayı severdi. Arkadaşlarıyla iyi geçiniyordu. Henüz 9 yaşındaydı ama her istediği olmuyordu. Çünkü ailesinin ekonomik durumu kötüydü. Ömer in korktuğu tek şey ailesinin vefat etmesiydi. Ömerlerin evi 2008 de depremde yıkılmıştı. Şuan Kızılay ın yaptığı prefabrik evlerin birinde oturuyorlardı. Ömer in abisi Burak 22 yaşındaydı. Üniversiteyi yeni bitirmişti. Şu an inşaat mühendisiydi. Onun kazandığı parayla ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Ahmet kahverengi saçlı, siyah gözlü ve zayıf bir çocuktu. Ahmet de Ömer gibi Kardelen İlköğretim Okulu nun öğrencisiydi. Ahmet, Ömer den bir yaş daha büyüktü. Ömer le ikisi okulun satranç kulübüne üyeydiler. İkisi de çok iyi satranç oynuyorlardı. Orada birbirlerine alışmışlardı ve iyi arkadaş olmuşlardı. Anneleri de onları hafta sonları bir araya getirip oyun oynamalarını sağlıyordu. Ömer, bir gün Ahmetlere gittiğinde Ahmet in odasındaki kitaplara baktı. Kitaplıktaki kitapların arasından Ali Baba ve Kırk Haramiler kitabını gördü. Bu kitabı çok merak ettiği için Ahmet ten istedi. Ahmet de o kitabı çok beğendiğini söyleyip Ömer e verdi. Ömer, Ahmet e kitabı verdiği için teşekkür etti. Ahmet, Ömer e Kitap okumayı seviyor musun? diye sordu. Ömer de kitap okumayı sevdiğini söyledi. Ama çok fazla kitap alamadığını anlattı. Ömer bu olayı anlattıktan sonra Ahmet Ömer e Çizmeli Kedi adlı bir kitap daha verdi. Ömer tekrar teşekkür etti. Ömer eve gidince üstünü değiştirip yemek yedi. Yemekten sonra Ahmet in ona verdiği Çizmeli Kedi adlı kitabı okumaya başladı. Ömer o kitapta en çok Çizmeli Kedi karakterini ve Çizmeli Kedi nin padişahın kızını seven oğlanı tuzağa düşürdüğü bölümü beğendi. Ertesi gün yemekte ailesine Çizmeli Kedi kitabını 3 anlattı. Ailesi Ömer in anlatımını çok beğendi. Yemek yedikten sonra Ömer, Ali Baba ve Kırk Haramiler kitabını okumaya başladı. Tam kitabı bitirmek üzereyken uyuyakaldı. O gece rüyasında okuduğu kitabın içinde olduğunu gördü. Ertesi gün Ömer okulda derslerde uyudu. Öğretmeni Ömer in bu davranışını tekrarlamamasını söyledi. Ömer akşam eve gidince Ali Baba ve Kırk Haramiler kitabını bitirdi. Ömer o gece öğretmeninin sözlerini hatırlayarak erken yatmaya çalıştı.. Ömerler güçlükle geçiniyor olsalar bile Ömer in sağlıklı bir ailesi ve Ahmet diye güzel bir arkadaşı vardı. Bu yüzden Ömer seviniyordu. Ahmet in Ömer e yardımları hep devam etti. Ama Ömer bu yüzden biraz üzülüyordu. Arkadaşı Ahmet ona bir sürü yardım etmişti ama Ömer sadece boş boş oturuyordu. Arkadaşına bir şey alamıyordu. Ömer annesinden üzgün olduğunu saklıyordu. Annesini boş yere üzmek istemiyordu. Ama annesi Ömer in üzgün olduğunu yüz ifadesinden anlamıştı. Annesi Ömer e Seni üzen şey nedir? Bana söyleyebilirsin. dedi. Ömer Ahmet bana çok yardım ediyor anneciğim ama ben ona hiçbir yardımda bulunamıyorum. dedi. Annesi Oğlum, her yardıma teşekkür etmek için hediye almamız gerekmez. dedi. Peki, sen mutsuzsun ama Ahmet senden hediye almadığı için mutsuz mu? diye sordu. Ömer de bu soruyu duyunca çok şaşırdı. Ahmet in ondan bir hediye isteyeceğini düşünmüştü. Anneciğim sanırım mutsuz değil. Çünkü bana kitaplarını verirken paylaşmaktan memnundu dedi. Annesi Aferin oğlum,

arkadaşlarını düşünmen çok güzel bir davranış. Ahmet le siz zaten dostsunuz. Birbirinize yardım edin yeter. Alınca da, verince de insan kendini mutlu hisseder. dedi. Ömer annesinin bütün söylediklerini can kulağıyla dinleyerek yardımların karşılıksız yapıldığını anladı. Şu an ben Ara sıra hastaneye doktorunu, Ayşe Ahmet e yardım edememiş olabilirim ama eninde sonunda onun yardıma ihtiyacı olursa, onun için elimden geleni yaparım. Çünkü biz arkadaşız ve arkadaşlar birbirlerine yardım eder. dedi. Ahmet Tuna TETİK MİNE İÇİN Mine beş yıldır lösemi hastasıydı. Daha iki yaşında bu hastalığa yakalanmıştı. Beş yıldır maskeyle dolaşıyordu. Neyse ki Ayşe adında bir hemşire Mine ye destek oluyordu. Fakat Mine ye bir ilik bulunamıyordu. Mine haftada bir kemoterapiye giriyordu. En onunda Mine ye ilik bulunamadığı için bir ilik kampanyası başlattılar. Kadın, erkek, yaşlı, genç herkes geldi. Ama Mine ye ilikler uymadı. En sonunda Ayşe Hemşire nin iliğinin uyduğunu gördüler. Ayşe Hemşire ye bunu söylediler. Ayşe Hemşire tamam dedi ve ameliyata girdi. İlik, Mine ye verildi. Mine iyileşti. Hastaneden çıkacağı gün bir sürprizle karşılaştı. Ona maske atma töreni düzenlemişlerdi. Mine hastane yolunda maskeyi attı. Direk parka koştu. Doktorlar diğer çocukların da parka gitmelerine izin verdi. Mine arkadaşlarıyla oynadı. Sonra evine gitti. Artık kardeşi ile rahatça koşup oynayabiliyordu. Sinemaya, parka, tiyatroya gidebiliyordu. 4 Hemşire yi ve arkadaşlarını görmeye gidiyordu. Ailesi ile alışveriş merkezine gidip istediği kitabı, ayakkabıyı ve kıyafeti alabiliyordu. Ayrıca babası istediği hediyeyi de alıyordu. 4 yıl sonra Mine nin annesi ve babası bir trafik kazasında öldü. Kaza E-5 kara yolunda olmuştu. Aşırı hız yapan bir araç Minelerin aracına çarptı. Mine nin annesi ve babası bu darbeden dolayı başlarını cama vurdular. Hastaneye götürüldüklerinde zaten ölmüşlerdi. Mine ve kardeşi yetimhaneye verildi. Bir ay kadar orada kaldılar. Sonra Ayşe Hemşire hallerine dayanamadı ve onları evlat edindi. Bir sürü şey imzaladı. En sonunda Mine ve kardeşi Ayşe Hemşire nin evladı oldular. Onları ve kendi oğlunu aynı okula gönderdi. Birbirlerinden ayırt etmedi. Bir süre sonra Mine ve kardeşi Ayşe Hemşire ye ve kocasına anne ve baba demeye başladılar. Alara BEKİ

MERT İN BÜYÜK DERSİ Mert ve ailesi gece tatile gitmeye karar verdiler. Sabah olduğunda Mert, anne ve babası arabaya bindiklerinde annesi ve babası Mert e ısrarla emniyet kemerini takmasını söyledi. Mert de Takmasam ne olacak ki? diyerek emniyet kemerini takmış gibi yaparak emniyet kemerini takmadı.yolculuğa çıktıklarında bir süre sonra kırmızı ışık ihlali yapan bir sürücü yüzünden Mert in babası aniden fren yaptı. Mert emniyet kemerini takmadığı için arabanın ön camından dışarıya fırladı. Anne ve babası ise emniyet kemeri taktıkları için kazayı küçük sıyrıklarla atlattılar. Etraftan herkes yardıma koştu ve 112 acil servisi aradılar. Mert in kırıkları olduğunu düşündükleri için kimse onu yerinden kıpırdatmadı. Ambulans geliş yolunda 5 park etme yasağı olan yerlerde araçlar park edilmişti, bu yüzden ambulans olay yerine gelemedi. Ambulanstakiler olay yerine yetişemediği için hava ambulansını çağırdılar. Mert i hava ambulansına yerleştirdiler ve hastaneye götürdüler. Doktor Mert in iyi olduğunu söylediğinde anne ve babası çok mutlu oldular. Mert aylar sonra iyileştiğinde artık dersini almıştı, hayatta kaldığı için çok şanslıydı. Mert herkese yaşadıklarını söylüyor ve emniyet kemeri takmanın önemini anlatıyordu. Böylece arkadaşları da bu olaydan etkileniyor ve emniyet kemeri takmayanlar da takmaya başlıyordu Alper AKBULUT

EMANET Bir gün Pelin babasıyla parka gidiyordu. Giderken bir kediyle karşılaştı. Kedi çok güzeldi. Pelin onu almak istedi. Babası hayır dedi. Pelin üzgün üzgün parkın yoluna devam etti. Pelin parkta salıncağa, kaydırağa ve tahterevalliye bindi. Dönerken babası Pelin i hayvan barınağına götürdü. Yolda gördüğü kediyi orada gördü. Mutlu olmuştu. Çünkü kedinin güvende olduğunu gördü. Orada başka hayvanlar vardı. Babası görevliye O kediyi alabilir miyiz? dedi. Görevli,hayvan barınağına yardım ederlerse alabileceklerini söyledi. Pelin mutlu oldu. Kedisi olmuştu. Pelin onu bahçede oynattı. Adını Boncuk koydu. Pelin in ailesi bir tatil köyüne gidecekti. Ancak babası Boncuk un gelmesini istemedi. Pelin, üzgün üzgün onu komşuya bıraktı. Pelin tatil köyünde Boncuk u 6 özlüyordu. Komşusu bir gün alışverişe giderken Boncuk u da götürdü. Boncuk orada kayboldu. Sonra onu biri alıp adını Minik diye değiştirdi. O sırada komşusu Boncuk u arıyordu. Gece yarısı Pelin ve ailesi tatil köyünden gelecekti. Ancak kediyi bulması gerekiyordu. Gece yarısı oldu. Pelinler geldi. Pelin Boncuk nerede? dedi. Komşusu tereddütlü bir şekilde Kaybettim dedi. Pelin ağlamaya başladı. Huzursuz bir şekilde uyudu. Ertesi gün el ilanları çıkarttılar. Boncuk u alan kişi ilanları görünce telefon numarasını aradı. Boncuk u Pelin e teslim etti. Pelin mutlu oldu. Pelin, bir daha kedisini başka birine teslim etmeyecekti. Ceren Başak NOGAY

DUR İŞARETİ Bir cumartesi günüydü. Sergen ve Erdem evlerinin yakınındaki otoyola çıktılar. Yol kenarında içi beyaz, dışı kırmızı tabela gördüler. İçindeki yazı tam olarak okunmuyordu.tabelaya yaklaştılar.bu tabelanın bir Dur işareti olduğunu fark ettiler.akıllarına bir fikir geldi.evlerinden mavi,siyah ve kırmızı ve yeşil sprey boya getirdiler. Dur işaretine yaklaştılar. Çizmeye başladılar. İlk önce Dur işaretinin altına büyük harfler ile siyah sprey boya ile ma yazdılar. Artık Dur işareti Durma olmuştu. Yani artık olumsuz fiildi. Etrafına üç mavi,iki kırmızı ve yedi yeşil olmak üzere on iki içi dolu renkli yıldız çizdiler. Bu tabelanın olduğu yerden geçen bir petrol tankeri,siyah bir arabaya çarptı. Her yer petrol oldu. Petrol yandı. Kazaya karışan araçların şoförleri yangından son anda kurtuldu. Yine bir şoför aynı yolda tabelanın yanıltması ile kaza yapıp hayatını kaybetti.o günün yarını yine bir kaza oldu.alkollü bir otobüs sürücüsü bir yük kamyonuna çarptı. Otobüste birçok yaralı vardı. de bu anlaşılıyordu.polis Dur işaretini yani Durma işaretine çevrilmiş işareti inceledi.parmak izlerini topladı ama incelemedi çünkü izlerin yarısı yoktu. Polisler biten sprey boyaları buldular.bu sprey boyaları satan mağazaya ürünleri kimlere sattıklarını sordular.polisler trafik levhasına yazı yazan Sergen ve Erdem i yakaladılar. Önce sorguda konuşmadılar.sonra polis zorlayınca konuştular.yani yaptıklarını Dur levhasının sonuna siyah sprey boya ile ma ekini getirdiklerini kabul ettiler. Sergen ve Erdem birer birer,tane tene,ses tellerinden gelen tırsak ve titrek bir ses ile yaptıklarını anlattılar.savcılığa sevk edilen Sergen ve Erdem iki gün sonra mahkemeye gidecekti.sergen ve Erdem in aileleri çocuklarına mahkemede onları savunabilecek birer avukat tuttular. Sonunda mahkeme günü gelmişti.hakim Sergen ve Erdem in dosyasını inceledi.onların yaptıklarını görünce çok fazla şaşırdı. Daha 12 yaşındaydılar..onları ilk önce iki yıl ceza vermeyi düşündü.sonra avukat söze atıldı.daha önce hiç ceza almadıklarını hakime anlattı.hakim durumu anladı.sergen ve Erdem e altı ay hastanede hizmetli olarak çalışma ve Dur levhasını değiştirme ve zararı karşılama cezası verdi. Artık çevredeki hiçbir kimse tabelalara zarar vermiyor.karalamıyorlardı;çünkü hiç kimse aylarca para alamadan çalışmayı hayatta istemezdi.sergen ve Erdem de trafik levhalarına zarar vermemeyi öğrenmiş oldular. Berkay AK Bir gün Ali adlı bir çocuk burada niye kaza olduğunu merak etti.ilk önce nedeninin virajlar olduğunu düşündü. Sonra Dur işaretine ma ekinin getirildiğini fark etti. Bu yüzden olduğunu fark etti. Dediği doğruydu.şoförlerin ifadelerinden 7

BALIKÇI Rüzgarlı bir sonbahar günüydü. Sağanak yağmur tekneleri ve kayıkları batıracakmışçasına yağıyordu. Deniz, dalgaları evlerin üstüne vuruyordu. Dalgalarla boğuşan gemiler çabalıyor fakat bir türlü yenilgilerini kabul etmiyorlardı. Bir balıkçı oturmuş balık tutuyordu. Yanından koşarak geçen bir başka balıkçı: -Ne oturuyorsun burada,sağanak yağıyor görmüyor musun,diyerek koşup gitti. Balıkçı dalgın dalgın, yanından geçen balıkçının ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Daha sonra birkaç balık tutup evine gitti. Eve gidince hanımına: -Hanım!Bu gün yanımdan geçen bir balıkçı acele ile bir şeyler dedi. Fakat ben anlamadım,dedi. Hanımı: -Ne diyecek sağanak yağmur yağarken balık tutulur mu demiştir, dedi.balıkçı hanımına hak verdi. Balıkçının karısı kocasının getirdiği balıkları pişirdi.. Birlikte yemek yediler. Balıkçı günün yorgunluğuyla kendini yatağa attı. Aradan kısa süre geçti balıkçı hanımına: -Paramız az, bu günlerde para bulmak zor. Şu Hamdi Bey in gemisinde mi çalışsam? 8 Hem Hamdi Bey le ikimiz arkadaş sayılırız deyince hanımı: -Yarın gidip konuşursun.gemisine alırsa orada çalışırsın, cevabını verdi.sonraki gün balıkçı, Hamdi Bey le konuşmaya gitti. Hamdi Bey balıkçıyı işe aldı. Günlerden bir gün balıkçı uzun bir yolculuğa çıkacağını öğrendi. Hanımına gidip bu haberi söyledi. Hanımıyla esenleşip gemiye geldi. Gemi yolculuğuna hazırdı. Kısa süre sonra hareket etti. Balıkçı ailesinden ayrıldığı için çok üzgündü. O akşam büyük bir fırtına çıktı. Gemi salıncak gibi sallanıyordu. Balıkçı korkmaya ve tir tir titremeye başladı. Balıkçı, sabahı zor etti. Sabah hava iyileşmeye başladı ancak akşama doğru soğumaya başladı. Balıkçı bu geceyi daha da zor geçireceğini anladı. Çünkü hava dünkünden daha da kötüydü. Balıkçının dediği oldu. Şiddetli bir fırtına başladı. Gemi ters dönecekmiş gibi savruluyordu. Balıkçı o geceyi de çok zor geçirdi. Bunun üzerine ertesi gün yolculuğa son verdiler. Balıkçı ailesine kavuştuğu için çok mutluydu. Hanımına tüm bu olanları anlattı. Her deniz meselesi açıldığında balıkçı hep bu anısını anlatır olmuş. Berre ŞAHİN

DEPREM OLUNCA Saat dokuz sularıydı. Babam televizyon izliyor,annem ütü yapıyor ben de ders çalışıyordum. Birden lambanın sallandığını gördüm. Babam: -Deprem oluyor!, diye bağırdı Ben hemen dolabımın yanında hayat üçgeni oluşturdum. Dolabım duvara monte edilmişti. Ayrıca üstünde de hiçbir şey yoktu. Biraz olsun içim rahattı. Babam ve annemde hayat üçgeni oluşturmuşlar. Deprem bitince annem ve babam beni odamdan aldı. Ardından salona giderek deprem çantamızı aldık ve sokağa çıktık. Herkes sokakta idi. Bazı evler yıkılmış,bazı evler ise sağlamdı. Yanımızdaki gittiğim okul yıkılmıştı. Bir ara Türk Kızılay ı geldi. Herkes biraz olsun rahatlamıştı. Ama ben değildim. Çünkü okuldan arkadaşım Beyza yı göremedim. Beyza,benim sınıftan en iyi arkadaşım. Daha da üzülmüştüm, çünkü Beyzaların evi yıkılmıştı. Üzülerek çadırlara döndüm. Karşımda Beyza yı görünce birbirimize sarıldık. Beyza ya: -Sana bir şey oldu diye çok korktum, dedim. Beyza -Canım arkadaşım, dedi Beyza: -Deprem olduğunda kardeşim uyuyordu. Babam televizyon izliyordu. Annem ile ben de salon da bulmaca çözüyorduk. 9 Depremin olduğunu annem anladı. Babam kardeşimi koruyarak hayat üçgeni oluşturdu. Annem ile ben de salon da ikinci deprem başlamadan deprem çantamızla sokağa çıktık. Ardından ev yıkıldı diye ekledi. Beyzaların durumuna çok üzüldüm çünkü evleri yıkılmıştı. Bizim evimiz de yıkıldı. Kızılay çalışanları hepimizi bir araya topladı. Endişelenmememiz gerektiğini ve sıraya girmemizi söylediler. Herkese yastık, yorgan verdiler. Her aile bir çadırda yatacaktı. Akşam olunca herkes yattı. Ben de rüyamda bizim evlerimizin devlet tarafından yıkıldığını ayrıca güzel ve sağlam evlerde yaşayacağımızı gördüm. Sabah olunca bunu Beyza ya anlattım. Beyza da çok mutlu oldu. Kızılay çalışanları yine herkesi sıraya soktu. Kahvaltı dağıttılar. Kızılay çalışanları bize yardım ederken ustalarda evlerimizi onarmaya çalışıyorlardı. Rüyamda gördüğüm gibi çıktı. Ustalar evleri yapamadılar. Devlet binaları yıktı. Ardından bize ücretsiz olarak binalar verdiler. Mahallenin yetişkinleri iki ayda bir Kızılay a kan bağışında bulunuyor-lar. Ben de büyüyünce Kızılay a kan bağışında bulunacağım. Beste AKYİĞİT

KİMSE YOK MU? Sokakta yaşayan, yalnız, mutsuz bir kediyim. Adım Mırnav. Kış günün de karda kaldım. Sürücülerden çok korkuyorum. Çünkü beni gördüklerinde üstüme üstüme geliyorlar. Geçen gün Zeynep adında bir kız beni kucağına aldı. Ben hiç hırçınlaşmadım. Çünkü beni ısıttı. Bir haftaya kadar kendisi beni besledi, korudu. Sonra beni bir veterinere götürdü. Veteriner Can, benim aşılarımı, muayenemi yaptı. Bir hayvan barınağında yaşamamın gerekli ve daha doğru olacağını söyledi. Zeynep benden ayrılmak istemiyordu. Fakat benim iyiliğimi istediği için ayrıldık. Beni hayvanlar ile dolu bir barınağa götürdüler.kediler ile dolu bir kafese koydular. Yan tarafta köpekler vardı. Hepsi çok seve- 10 cendi. Köpeklerden bir tanesi ile tanıştım. Adı Boncukmuş. O da sokaklardan gelmiş. Boncuk a burada neler yapıyorsunuz? dediğimde Boncuk bana eğleniyoruz, oynuyoruz dedi. Bir kaç gün sonra Mert adında bir çocuk anne ve babasına beni almak istediğini söyledi. Mutlu oldum. Mert beni aldı. Biliyor musunuz? En güzeli beni para vermeden alması. Mertlerin evine gittiğimizde kocaman bir bahçelerinin olduğunu gördüm. Mert bana çok iyi bakıyordu. Temel ihtiyaçlarımı karşılıyordu. Zeynep de bana Mert gibi bakıyordu. Çocuklar gerçekten bana yetişkinlerden daha iyi bakıyorlar. Bundan sonra Mert in kedisiyim. Ama yine de Boncuk u özellikle de Zeynep i unutmayacağım. Beste AKYİĞİT

KULLANILAN OYUNCAKLAR Ece ile Damla adında iki küçük kız kardeş yaşardı. Annelerinin adı Ceyda babalarının adı Kemal idi. Ece, yeşil gözlü, kahverengi ve uzun saçlı bir kızdı. Damla ise ela gözlü, kumral ve uzun saçlı bir kızdı. Her ikisi de güzel oldukları kadar da akıllılardı. Bu iki kardeş güzel geçinir birlikte oyun oynarlardı. Yanı sıra ufak tefek tartışmalar olurdu ama yine de birbirlerini çok sever koruyup kollarlardı. İkisinin sevdiklerinin çoğu aynıydı ama her ikisi de ayrı ayrı mevsimlerden hoşlanıyorlardı. Damla yaz mevsimini seviyordu. Ece ise kış mevsimini tercih ediyordu. Damla yazın bisiklet sürmeyi, arkadaşlarıyla valeybol gibi oyunları oynamayı, ip atlamayı, parka gitmeyi ve herkes gibi tatile çıkmayı, denize girmeyi, yüzmeyi kumsalda kumlarla oynamayı, dondurma yemeyi seviyordu. Damla kışı sevmiyordu çünkü kışın her taraf çok soğuk oluyordu ve sürekli çok hasta oluyordu. Ece kışın kardan melek yapmayı, kardan adam yapmayı, kar topu savaşı yapmayı, kar ile pekmezi karıştırıp yemeyi ve evin camından karların yeryüzüne inişini izlemeyi seviyordu. Ecenin yazı sevmemesi ise oyun oynayınca çok terlemesi, geceleyin yatarken terlemesi, sürekli susaması, dondurmayı yiyince hasta olmasıydı. Ece ve Damla nın bir özellikleri de oyuncakları çok sevmeleriydi. Ana okulundan geldikten sonra televizyonu açıp oyun oynarlardı ama Damla hiç oyuncaklarını düzenli kullanmıyordu sürekli bebeklerinin saçını kesiyordu, elbiselerini yırtıp çıkarıyordu. Oyuncaklarını kırıyordu, döktükten sonra toplamıyordu. Ece ise oyuncaklarını çok düzenli kullanıyordu oyuncaklarını kırmıyordu. Bebeklerinin saçını yolmuyordu. Damla gibi bebek elbiselerini yırtmıyordu, ayrıca oyuncaklarını döktükten sonra mutlaka düzenli şekilde topluyordu. Ece ile Damla nın oyuncakları iyice eskimişti, çok kötü durumaydılar. Zaten 11 onlarda yeni oyuncak almaya dünden razıydılar. O akşam babaları geldi. Babalarının boynuna sarıldılar. Babaları : -Nasılmış benim güzel kızlarım? dedi. Çocuklar : -İyiyiz babacım, sen nasılsın, dediler. Babaları : -Teşekkür ederim güzel kızlarım. Ben de iyiyim, dedi. Daha sonra birbirleriyle konuştular ve babalarına kendilerine yeni oyuncak almak istediklerini söylediler. Babaları : -Peki çocuklar sizlere yeni oyuncak alabilirim, dedi. Ece ile damla çok sevindiler. Ailece yemek yedikten sonra alışveriş merkezine gittiler. Orada bir oyuncak mağazasına girdiler. Ece ile Damla o güzel oyuncakları görünce onlara hayran kaldılar. Yeni oyuncakların hepsi raflarında sahiplerini bekliyordu. Damla ve Ece beğendikleri oyuncaklarını seçtiler annelerine götürdüler. Ceyda Hanım : -Ececiğim!Senin aldığın bebek çok pahalı. Damlacığım!Senin de aldığın oyuncak çaydanlık takımların çok pahalı. Bakın çocuklar bütçemize uygun şeyler seçmelisiniz, dedi. Daha sonra gidip daha güzel oyuncakları seçtiler. Anneleri : -Aferin benim çocuklarıma. Bütçemize uygun oyuncaklar seçmişsiniz, dedi. Seçtikleri oyuncakların kasada paralarını ödediler. Ece ile Damla : -Teşekkür ederiz babacığım, dedi. Ardından eve döndüler. Ece ile Damla

eve girdiklerinde hemen oyuncaklarını paketlerinden çıkardılar. Tam oyunlarına başlayacakken anneleri geldi. Koltuğa oturdu ve şöyle dedi : -Bakın çocuklar! Siz de biliyorsunuz ki eski oyuncaklarınızı yoksul çocuklara bağışlıyorum. Damla nın oyuncakları kötü kullanıldığı için onları çöpe atmak zorunda kaldım. Ece ninkiler biraz eskimişti ama yine de iyi kullanılmıştı. Bu yüzden sadece Ece nin oyuncaklarını bağışlayabildim. Ceyda Hanımın konuşması bittiğinde Damla üzgündü. Annesi, Damla nın yüz ifadesini görünce : -Damlacığım, bu sözleri sen üzül diye söylemedim. Sadece her ikinizin de tutumlu su getirdi. Ama hala mutlu olamadım. Yanımdaki kuş Üzülme, bu çocuk merhametli bir çocuğa benziyor, eminim bizi salacaktır. dedi. İkimiz de beklemeye başladık.çocuk babasıyla konuşuyordu. Babası Oğlum bu kuşları bırakalım. dedi. Çocuk çok memnun değildi ama merhameti ona karşı geldi. Sonra kafesi dışarı çıkardılar. Ve kapısını açtılar. Hemen kafesten çıkıp kanatlarımızı rüzgara bıraktık. Babası Bak ben sana söylemiştim. Ne kadar mutlu oldular! dedi. Biz de gökte süzüle süzüle uçtuk. Beyzanur UYAN GÖKYÜZÜNDE YAŞAM Ben bir kuşum. Gökyüzünde yaşıyorum. Beni yemek isteyen bir sürü canlı var. Avlamak isteyen insanlar. Şimdi size bir anımı anlatacağım. Bir gün etrafta uçarken bir çocuk geldi. Elinde bir sapan vardı. Beni vuracağını düşündüm ve kaçtım. Tüm çabalarıma rağmen beni vurdu. Birkaç dakika sonra kendimi bir kafeste buldum. Yanımda bir kuş vardı. Bana şaşkın şaşkın bakarak süzüyordu. Biraz üzgündü. Galiba o da benimle aynı olayı yaşamıştı. Ama biz buraya ait değildik ve gökyüzünde yaşamalıydık. Biraz sonra beni vuran çocuk geldi. Bize olması için söyledim, dedi. Damla ve Ece özellikle de Damla annesinin söylediklerinden bir ders aldı. Damla hiç bu kadar ayrıntılı düşünmemişti. Bundan sonra tutumlu bir kız olacaktı.bunları düşünürken uyuma saatinin geldiğini fark etti. Ece ye söyledi ve her ikisi de oyuncaklarını düzenli bir şekilde topladılar. Anne ve babalarının yanlarına gittiler. Onlara : -İyi geceler anneciğim, iyi geceler babacı 12 ğım, dediler ve onları öptüler. Daha sonra dişlerini fırçalayıp, pijamalarını giyip yataklarına girdiler. Kemal Bey odalarına girip bir masal okudu ve kızlar uyuya kaldı. Beyza BİÇKİ

TÜYLÜ İLE SÜSLÜ Kemal ile Sema nın köyde oturan bir dayıları vardı. Adı da Recep idi. Recep Dayı yeğenlerini çok severdi. Bir gün onlara sürpriz yapmak istedi. İki köpek yavrusu alarak yanlarına gitti. Recep Dayı birbirlerine benzeyen köpekleri özellikle seçmişti. Çocuklar birbirlerini kıskanmasın diye. Çocuklar kapıyı açtıklarında köpekleri görünce çok sevindiler. Kemal kendi köpeğine bakarak : -Amma da uzun tüyleri var, senin adını Tüylü koyacağım, dedi. Sema da kıskanarak hemen o da kendi köpeğini sevmeye başladı : -Aman aman ne şeker, ne süslü şeysin sen, senin adın da Süslü olsun, dedi. Tüylü ile Süslü çok şirin köpeklerdi ama çokta yaramazlardı. Evin içinde bir o yana, bir bu yana koşup duruyorlardı. Bir sürü saçmalık yapıyorlardı. Her sabah gazeteleri yırtıyorlardı. Biri gazetenin bir ucundan diğeri de diğer ucundan çekerek yırtıyorlardı. Çocukların annesi Ayşe Hanım köpeklerin bu yaramazlıklarını şikayet etmeye başlamıştı. Bir gün yine Tüylü ile Süslü oyun oynarken çöp kutusunu devirdiler. Yemeklerini yerken halılara döktüler. Babaları Ahmet Bey gazetesini okumak istiyordu. Eline aldığı gazetesi yırtılmıştı. Hemen çocuklarını yanına çağırdı. Gazetesini kimin yırttığını sordu. Kemal : -Gazeteyi mutlaka Süslü yırtmıştır, o çok yaramaz bir köpektir, dedi. Sema : -Yalan söylüyorsun! Gazeteyi Tüylü yırtmıştır, dedi. Çocuklar babalarının önünde kavga etmeye başladılar. O gece iki kardeş birbirlerine küserek uyudular. Sabah olunca annelerinin sesiyle uyandılar. -Bıktım ben bu köpeklerden, bu seferde bütün saksılarımı devirmişler! O kadar emek vermiştim bu çiçeklere. Topraklar halının üzerine dökülmüştü. Çocuklar yine birbirlerinin köpeklerini suçlamaya başladılar. Onlar kavga ederken Tüylü ile Süslü yan odaya gizlenip herkesin sakinleşmesini beklediler. Tüylü : -Süslü acaba bizim yüzümüzden mi kavga ediyorlar, dedi. Süslü: -Bilmiyorum ama olabilir. Geldiğimizden beri evi birbirine kattık, gazeteleri yırttık, yemeklerimizi döktük, saksıları düşürdük. Bizim bunları onlara yapmamamız gerekiyordu. Bizi dışarı atsalar buradaki rahatlığı bulamayız. Bizim bu evdekileri hiç üzmeye hakkımız yok Tüylü. Tüylü : -Evet Süslü haklısın, çok hatalı davrandık. Bir daha yaramazlık yapmayalım. Onlara tekrar kendimizi sevdirelim. O akşam köpeklerde bir değişiklik vardı. Bütün gün uslu durmuşlardı. Hiç bir şey kırmamışlardı. Çocukların babası Ahmet Bey yine gazetesini okuyacaktı. Çocuklardan gazetesini ve terliklerini istedi. Tam o sırada Tüylü ile Süslü yerlerinden fırladılar. İkisi birden terliklerin olduğu yere koştular. Çocuklar yine onların bir şey devireceklerini sanmışlardı. Bir süre sonra Tüylü gazeteyi, Süslü ise terlikleri Ahmet Bey in yanına götürdüler. Herkes çok şaşırmıştı. Ayşe Hanım o gece köpeklerin bu evden gitmelerini isteyecekti. Fakat köpeklerin bu davranışını görünce fikrinden vazgeçti. Burak KAN 13

ALİ NİN DAVRANIŞLARI Ali çok zeki bir çocuktu. Kitap okumayı çok severdi ama bilgisayarda çok oyun oynardı. Bir gün öğretmeni Ali ye : -Sen bilgisayarın başında çok duruyor ve oyun oynuyor musun, dedi. Ali üzülerek : -Evet öğretmenim, dedi. Öğretmeni ona: -Bilgisayar oynamak gözlerimize iyi gelmez. Sen hem zeki hem de çalışkansın. Geç saatlere kadar bilgisayar oynarsan sınavlardan kötü puan alırsın, dedi. Ali çok üzgündü. Ama hırslandı. Eve gitti yemeğini yedi ve yukarıya çıktı. Üstünü giyindi. Aslında her zaman giyindikten sonra hemen bilgisayara otururdu ama oturmadı. Kitap okudu. Annesi Ali nin bu davranışına hem şaşırdı hem de sevindi. Ali ödevlerini bitirdi hemen arkasından 14 bilgisayarın başına geçti. Annesi Ali yi görünce üzüldü ama ekrana baktığında aslında test çözdüğünü gördü. Ali okula gitti. Öğretmeni Fen dersinde: -Kimler geç saatlere kadar bilgisayarda oynuyor, diye sordu. Ali parmak kaldırmadı. Öğretmeni sevindi. Okul çıkışında Ali evine gitti. Bahçede biraz arkadaşlarıyla top oynadı. Çok yorgundu. Hemen uyudu. Sabah erken kalktı. Annesi daha kalkmamıştı. Annesine sürpriz yaptı. Kahvaltıyı kendisi hazırladı. Babası çiftlikteydi. Yanına gitti. Babasına, annesine sürpriz yaptığını söyledi. Babası sevindi. Annesi uyanınca Ali nin sürprizini çok beğendi. Ali arkadaşı ile okula gitti. Annesine yaptığı sürprizi öğretmenine anlattı. Öğretmeni Ali nin bu davranışları karşısında karnesindeki davranış puanlarına çok güzel puanlar verdi. Büşra SAYIN

BÜTÇE Ali adında bir çocuk vardı. Bu çocuk evde nereye girip çıksa, oranın lambasını açık bırakırdı. Bu sorun Ali nin ailesinin bütçesine yansırdı. Ali yine bir gün okula gitti. Okulda dersleri Sosyal Bilgiler di. Konuları ise Bütçe idi. Öğretmen anlatmaya başladı: -Çocuklar, aile bütçesi elektrik, su, doğalgaz faturalarını kapsar. Bu yüzden kaynaklarımızı tutumlu kullanmalıyız, dedi. Beste parmak kaldırdı. Öğretmen Beste ye söz verdi. Beste konuşmaya başladı: -Öğretmenim aile bütçemize yararı olması için annemize pahalı oyuncaklar aldırmamalıyız, dedi. Öğretmen: -Aferin Beste, dedi. Okul zili çaldı ve Ali dışarı çıktı. Çok üzgün duruyordu. Beste Ali nin yanına gitti. İlk önce sorunun ne olabileceğini anlamaya başladı. Ama anlayamadı. Beste Ali ye: -Neden bu kadar üzgünsün? dedi. Ali anlatmaya başladı: -Ben evde nereye girip çoksam, oranın 15 lambasını açık unutuyorum, dedi. Beste bu duruma çok üzüldü. Ama Beste nin yapabileceği bir şey yoktu. Bu durumu Ali öğretmeniyle paylaştı. Öğretmeni: -Ali bundan sonra kendine bir söz ver. Bu sözün Bundan sonra boşa yanan tüm lambaları kapatacağım olsun. dedi. Ali bu sözü kendine verdi. Sonra Ali okuldan eve geldi. Ellerini yıkadı. Tuvaletten çıkarken kendine verdiği söz aklına geldi. Hemen tuvaletin lambasını kapattı. Odasına girdi. Annesi Ali yi yemeye çağırdı. Sofrada annesine: -Anneciğim bugün kendime bir söz verdim, dedi. Ali nin annesi sordu: -Aliciğim, kendine ne sözü verdin? Ali: -Anneciğim boşa yanan lambaları kapatacağım çünkü ben de aile bütçemize katkıda bulunmak istiyorum, dedi. Ali bir süre sonra bu alışkanlığı edindi. Nerede açık bir lamba veya musluk görse hemen kapattı. Cenk Enes TURA

PAMUK KAYBOLDU Ben bir kediyim. Sokakta yaşarım. Beyaz ve tombulum. Bir sokağa girdim. Oradaki evlerden birinin köpeği kaçmış. Beni gördü. Kovalamaya başladı. Okula giden bir çocuk beni gördü. Kucağına aldı. Eve götürdü. Adı Tolga idi. Bir de onun kız kardeşi vardı. O da Çağla ydı. Bütün aile beni çok sevdi. Beni eve aldılar. Adımı ilk önce Minnoş koymak istediler. Sonra da beyaz olduğum için Pamuk koydular. Aheste aheste yürüyorum. Salondan bahçeye yarım saatte çıkıyorum. Bir gün halı yıkamacılar geldi. Beni görmemişler. Halıya sarıp beni halı ile birlikte götürdüler.halı fabrikasında beni gördüklerinde oradakiler beni beslediler. Evdekiler beni görmeyince telaşlanmış. Beni bir hafta sonra halılarla geri getirdiler. Bu olaya evdeki herkes çok şaşırmış. Ben daha evden bahçeye yarım saatte gidemem. Hep uyurum. Çağla ben kaybolunca çok ağlamış. Yüzü kıpkırmızı olmuş. Gözleri şişmiş. Beni görünce bütün göz yaşlarını sildi Çağla bir daha benim yanımdan ayrılmadı. Bir daha asla kaybolmadım. Ceren KUNŞUK 16 HAYVANAT BAHÇESİNDE Ali, en çok hayvanları severdi. En çok da hayvanat bahçesine giderdi. Oradaki aslan, kuş, akbaba, yılan, balık, bozayı ve tüm hayvanlar gözünde canlanıyordu. Ali, hayvanlara zarar vermeyen insanlardandı. Çünkü Ali hayvanların bize zarar vermediğini bilirdi. Bu nedenle Ali onlara hiç zarar vermezdi. Ali, akşam yemeğini yedikten sonra hemen televizyonun karşısına geçip haberleri izlemeye koyuldu. Haberlerde Ali nin her zaman gittiği hayvanat bahçesine yeni hayvanlar geldiğini söyledi. Ali, çok mutlu oldu. Hemen babasına bu haberi söyledi. Ali: - Babacığım, babacığım! Benim her zaman gittiğim hayvanat bahçesine yeni hayvanlar gelmiş biliyor musun? Hafta sonu müsait olursan gidelim mi, dedi. Babası: - Oğlum, hafta sonu müsaidim. Annen, sen ve ben pazar günü hayvanat bahçesine gidebiliriz, dedi. Ali, annesine de bu durumu anlatınca annesi memnun oldu. Ali, sabah okulu olduğundan erken yatacaktı. Ödevlerini yapıp yattı. Sabah olunca arkadaşı Kemal ile birlikte okuluna gidip, derse hazırlık yaptılar. Ali nin öğretmeni sınıfa girdi. Derslerinin hayvanların önemi olduğunu söyledi. Sınıftaki herkes çok mutlu oldu. Öğretmen çantasından bir tavşan çıkardı. Herkes çok şaşırmış ve susmuştu. Öğretmen tavşanı yere bıraktı. Tavşan öğretmenin ayakkabısını yalamaya başladı. Ama öğretmen mum gibi dikilmiş, hiçbir şey yapmıyordu. Sonra tavşan öğretmenin ayakkabısını yalamayı bıraktı. Öğretmen : -Gördünüz mü çocuklar? Hayvanlara zarar vermeye gerek yok. Bugün size esas şeyi anlattım. Şimdi siz Hayvanların Önemi adlı metni okuyun, dedi ve öğretmen tavşanı alıp çantasına koydu. O arada Ali metni bitirdi. Sonra bugünlük okulları bitti. Ali hemen evine gidip bu olayları annesine, babasına anlattı. Onlar da çok

17 şaşırdı. Ali, hemen ödevlerine koyuldu. Ali nin Öğretmeni; hayvanlar ile ilgili güzel bir resim çizmelerini istemişti. Ali resmini bitirdi ve çantasına koydu. Ali: -İnşallah öğretmenim bu resmimi beğenir, dedi. Sabah olunca Ali okuluna gitti. Öğretmeni, hayvanlar ile ilgili resimleri istedi. Öğretmen Ali nin resmine baktı ve çok beğendi. Çaba gösterilmiş bir çalışma olduğunu söyledi. Okulu bittikten sonra Ali eve geldi. Çok mutluydu. Pazar gününü iple çekiyordu. Sonunda pazar günü geldi. Ali sabah 07:00 de kalktı. Annesinin ve babasının yataklarına gidip yüksek sesle : -Anne, baba! Çabuk uyanın, bugün hayvanat bahçesine gideceğiz, dedi. Babası: -Oğlum saat 07:00. Ne bu acele,dur hele, dedi. Ali : -Offf! Zaten elini, yüzünü yıka, kahvaltı yap, giyin; geç olacak, dedi. Anne ve baba yarım saatte kalktılar. Tüm işlerini halledip, yola çıktılar. Arabayı park edip gezmeye başladılar. Ali,ilk olarak ördekleri gördü. -Çok tatlı değil mi anne, dedi. Anne : -Evet oğlum. Çok tatlılar, dedi. Ördeklerin vak vak sesleri Ali yi çok güldürdü. Bazı ördekler suda, bazı ördekler ise yuvalarındaydı. Ali sonra leoparları gördü. Leoparlar siyah benekli hayvanlardı. Leoparların hepsi çok tatlıydı.anne leoparların 4 er yavruları vardı. Kimisi uyuyor, kimisi koşuyordu. Ali sonra aslanları gördü. O arada bir veteriner geldi. Ama amacı hayvanları tanıtmaktı. Veteriner dişi aslanların avlandığını söyledi. Herkes çok şaşırdı. Bir çocuk: -Erkek aslanların avlanması gerekmez mi, dedi. Veteriner: -Hayır. Aslanlar kendilerine görev edinirler. Dişi aslanlara da bu görev düşmüş. Ayrıca dişi aslanlar yavrularına avlanmayı öğretir, dedi. Veteriner bilgi verdikten sonra herkes aslanlara baktı. Ali, en çok aslanların kürklerini beğenmişti ve hayran kalmıştı. Sonra inekleri gördüler. İnekler möööööööö diye sesler çıkarıyorlardı. Ali, buna çok güldü. İneklerin yavruları vardı. Sonra Ali ve ailesi tilkileri gördüler. Tilkilerin turuncu renkte vücudu, dört ayağı ve kısa bir kuyruğu vardı. Veteriner tilkilerin kurnaz olduğunu söyledi. Sonra horozları gördüler. Ali, horozlara dikkatlice baktı. Bir adam ise horozlara yem veriyordu. Ali: -Anneciğim, bu horozların bir tanesini eve götürsek olur mu, dedi. Anne: -Hayır oğlum. Hayvanat bahçesinde hayvanlar koruma altına alınır ve hiç kimseye verilmez, dedi. Ali: -Şaka yaptım anne. Zaten ben eve horoz istemem ki, dedi. Ali ve ailesi sonra kuşları gördüler. Bir melodi gibiydi sesleri.

Sonra akbabaları gördüler. Akbabalar Ali ye öfkeli bir şekilde bakıyorlardı. Ali, ürkmeye başladı. Veteriner, Ali nin yanına gelerek: -Senin ismin ne, dedi. Ali: -Benim adım Ali, sizin isminiz ne, dedi. Veteriner: -Benim adım Gülşah. Söyle bakalım, sen neden akbabalardan korktun Ali: Bana öfkeli baktıkları için korktum. Veteriner: -Korkmana gerek yok, dedi. Akbabaların çok yırtıcı olduğunu ve ceset yediğini söyledi. Herkes ıyyyy, iğrenç, dedi. Sonra tavus kuşunu gördüler. Veteriner tavus kuşuna sen güzelsin gibi bir şeyler söylendiğinde kanatlarını açacağını söyledi. Ali: -Güzel kuş, güzel kuş. Sen çok güzelsin, dedi. Tavus kuşu kanatlarını açtı. Ali çok şaşırdı. Sonra Ali ve ailesi biraz mola verdikten sonra geziye devam ettiler. Sonra kaplanları gördüler. Kaplanlar iri dişli, sert yapılı hayvanlardı. Tüm kaplanlar uykudaydı. Sonra yılanlara geçtiler. Yılanların dişleri kocamandı. Ve uzun tıslayan bir dili vardı. Veteriner yılanların 1 gramdan az zehrinin, bir sürü farenin ölümüne sebep olabileceğini, bazı yılanlar zehirsiz olsa bile boğup öldürebileceğini, yılanların genellikle çimlerin arasından çıktığını, eğer yılan birinin yanına gelirse, hiç kıpırdamamasını söyledi. Sonra Ali ve ailesi hayvanat bahçesinden ayrıldılar. Ali bu gezide çok mutlu olmuştu. Pazartesi günü Ali okula gidip arkadaşlarına bu olayı anlattı. Ali nin arkadaşlarının hepsinin ağzı açık kaldı. Derse girince Ali nin öğretmeni Ali ve arkadaşlarından birkaç kişi ile grup oluşturup bir tiyatro oluşturmalarını istedi.teneffüste Ali ve arkadaşları tiyatro hakkındaki düşüncelerini söylediler. Ali düşüne düşüne bir fikir buldu. Ali: -Buldum buldum. Hani ben size hayvanat bahçesindeki gezimi anlattım ya onun tiyatrosunu yapalım, dedi. Herkes bu düşünceye katıldı. Hemen hazırlıklara başladılar. Ali ve arkadaşları kendilerine bir yol belirlediler. İkinci gün kostümleri yaptılar. Üçüncü gün kişileri belirlediler. Sonra çalıştılar. Öğretmeni Ali ve arkadaşlarını çalışırken gördü. Gözlerine inanamadı. Çünkü, hiç tartışmadan, kavga etmeden, herkesin fikirlerine saygı duyarak çalışıyorlardı. Bir gün Ali ve arkadaşlarının çoğu hastalandı. Böylece birkaç gün çalışamadılar. Ali buna çok üzüldü. Birkaç gün sonra Ali nin arkadaşları okula geldi. Ama tiyatronun planlamasını unuttular. Ali: -Sizin yüzünüzden, sizin yüzünüzden! Okula gelseydiniz eğer çalışabilecektik, dedi. Ali nin arkadaşlarının bir tanesi: -Ne yapalım Ali? Bizi suçlamana gerek yok,dedi. Ali: -Sizi suçlamama gerek yokmuş. Vay efendim vay. O zaman kostümlere gerek yok. Yırtacağım bunları,deyince Ali nin arkadaşlarından biri: -Dur, çalışmayı hatırlarsak işe yarayabilir, dedi.hepsi: -Evet, dediler. Ali: -Haklısınız, hepinizden özür dilerim. Size büyük haksızlık ettim. Büyük saygısızlık yaptım. Beni affedin lütfen. Şimdi her şeyi bir kenara bırakalım, çalışmayı hatırlamaya çalışalım, tamam mı, dedi. Herkes çalışmayı hatırlamaya başladı. Hemen kostümleri giyip çalışmaya başladılar. Son gün çalışmayı öğretmene sunacaklardı. Herkes son hazırlıklarını yapıyordu. Hemen çalışmayı öğretmene sundular. Öğretmen onları tebrik etti ve hepsine 100 er puan verdi. Çok mutlu oldular. Ali, bu çalışmayı hiç unutmadı. Denizhan SEZGİN 18

FARE Ben peyniri çok seven bir sokak faresiyim. Her gün çöplerde dolaşır yemek ararım. Bulamazsam bazı evlere girerim. Bazen beni görürler. Bazen severler, bazen de korkarlar. Neden korkarlar bilmem. Ben onların evlerine sadece yemek almak için giderim. Onlara zarar vermek istemem. Yine bir gün yemek arıyordum. Bir eve girdim. Mutfaklarından bir dilim peynir aldım. Evden çıkacaktım. Tam pencereye yaklaştım, beni evin büyük kızı gördü. Beni sevdi, okşadı. Ama bu uzun sürmedi. Beni annesi gördü. Annesi: -Ne kadar tatlı bir fare. Ama burada kalamaz. Onu hayvan barınağına götürelim, dedi. Çok sevinmiştim. Orada bana çok iyi bakarlardı. Ertesi gün beni hayvan barınağına bıraktılar. Hayvan barınağında bana düşündüğümden de iyi baktılar. Ben de çöplerde yemek aramaktan ve evlere gizli gizli girmekten kurtulmuştum. Dilanaz AKA 19 RÜYA Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, bir çocuk varmış. Hep ders çalışırmış. Bir gün çocuğun aklına uzaya gitmek takılmış. Annesine hep Uzaya gideceğim dermiş. Annesi de Oğlum büyüyünce gidersin uzaya dediyse de dinletememiş. Bir gün çocuk okuldan dönmüş. Yemeğini yediği gibi ödevlerini yapmaya başlamış. Ödevlerini bitirince çok uykusu gelmiş. Ardından yatağa yatıp uyumaya başlamış. Gözlerini açtığında karanlık bir yer görmüş. Önce çok korkmuş. Ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş. Ardından bir ses gelmiş: Merhaba, nereden geliyorsun diye sormuş. Çocuk: sen de kimsin, bana yüzünü göster demiş. Aynı ses bir daha Işığa doğru gel demiş. Çocuk ışığı fark etmiş. Işığa doğru yürümeye başlamış. Aniden karşısına çok tuhaf birisi çıkmış. Dört kollu, dört bacaklı, dört gözlü ve dört kulaklıymış. Çocuk bir anda İmdat! Uzaylı! diye bağırmış. Uzaylı Korkma sana zarar vermem. Ben dostum diyerek çocuğu susturmuş. Çocuk Neredeyiz? diye sormuş. Uzaylı Horan dayız demiş. Çocuk Yani şu beyazlı gezegen mi? diye sormuş. Uzaylı Aynen! Tam üstüne bastın demiş. Çocuk Peki niye buradayız? diye sormuş. Uzaylı Bilmem, belki sen burada olmak istediğin içindir demiş. Çocuk Nasıl yani? demiş. Uzaylı Hatırlıyor musun? Sen annene, anne ben uzaya gideceğim, deyip durdun. İşte şimdi

uzaydasın. Niye sevinmiyorsun? demiş. Çocuk ağlamaya başlamış. Uzaylı Niye ağlıyorsun? demiş. Çocuk Hayır, ben artık uzaya gitmek istemiyorum demiş. Uzaylı Pekala! Şimdi gözlerini kapat ve ben üç deyince aç. Bir, iki, üç Çocuk tekrar gözlerini açtığında kendisini yatağında bulmuş. Çok sevinmiş. Anlamış ki her şeyin bir zamanı varmış. Doğukan ERYAŞA ARKADAŞLIK Bir gün Halil adında annesini dinlemeyen bir çocuk varmış. Halil bir sabah okula gitmiş.halil in dersleri kötüymüş. Bu yüzden sorulara hep yanlış cevap veriyormuş. Okul çıkışında iki tane adam Halil e: -Hey çocuk biz babanın arkadaşlarıyız seni eve götüreceğiz,demiş. Halil de bu söze kanıp onlarla gitmiş. Yolda giderken Halil başka yoldan gittiklerini anlamış ve adamlara: -Burası benim evimin yolu değil. Beni nereye götürüyorsunuz, demiş. Adamlar: -Seni kandırdık. Kaçırıyoruz seni, demiş. Adamlar Halil i ıssız bir ormana atıp kaçmış. Halil bu olaya çok üzülmüş.bunu gören köpek: -Hey çocuk! Seni çok üzgüm gördüm. Arkadaş olalım mı,demiş. Halil: -Tabi, olur senin adın ne, demiş. Köpek: -Benim adım Zilli. Senin adın ne,demiş. Halil: -Benim adım Halil, demiş. Zilli: -Sen neden buraya geldin,demiş. Halil? -Beni iki adam kandırarak buraya attı, demiş. Zilli bu olaya çok üzülmüş ve Halil e mutlu 20 etmek için onu gezmeye götürmüş. Birlikte parka gitmişler. Halil parkta sevimli sincap ile arkadaş olmuş. Sincap: -Seni evine götürebiliriz, demiş. Halil: -Olur, demiş. Evlerine gelince annesi evde yokmuş fakat birden annesi eve gelmiş. Halil e: -Nerelerdeydin oğlum? Bütün gün seni aradım, demiş. Halil: -Okul çıkışında iki tane adam beni kaçırıp ıssız bir ormana attı. Orada yeni arkadaşlar edindim. Sonra onlar beni eve getirdiler. Geldiğimizde sen evde yoktun ama hemen geldin, demiş. Annesi bu olaya üzülüp hemen polisi aramış. Polis Halil i kaçıran adamları bulup hapishaneye atmış. Artık mutlu günler geçiriyorlarmış. Halil annesinden izin alıp ormanda ki arkadaşlarının yanına gitmiş. Köpek ve sincap Halil i gördüklerine çok sevinmiş. Halil köpeğe: - Aç mısın, diye sormuş. Köpek: - Evet çok acıktım,demiş. Halil hemen eve gidip yiyecek bir şeyler almış sonra yine ormana gidip köpeğe yiyecekleri vermiş. Köpek: -Çok teşekkür ederim Halil, karnımı do-

yurdun, demiş. Halil: - Bir şey değil, deyip evine geri dönmüş. Annesi Halil e: -Senin arkadaşlarının adı ne? Diye sormuş. Halil: -Anne onlar hayvan. Biri sincap diğeri ise köpek, demiş. Bunu duyan annesi: -Aaa! Çok sevindim. Ben hayvanları çok severim, demiş. Halil: -Anne sen hiç hayvan besledin mi, Demiş. Annesi tabiki besledim. Bir köpek ile balık besledim, demiş. Halil: -Peki, hayvanlarının adı neydi,demiş. Annesi: -Köpeğin Kuper, balığın adı Şansal, diye cevap vermiş. Halil: -Peki onlara ne oldu,demiş. Annesi üzülerek: -Öldü, demiş. Halil de çok üzülmüş. Ormandaki arkadaşlarını yalnız bırakmamak için onları sık sık ziyaret etmiş. Efe ACAR LUNA PARK Bir yaz günü annemle lunaparka gittik. Girişten dondurma aldık.dondurmalar bittikten sonra aletlere binmeye başladık.dönen salıncak,dönme dolap,hızlı tren,hepsine bindim tabi bazı aletlere yaşım yetmedi.korku tüneline binecektim ama yeniliyorlardı,binemedim.o sırada bir korsan gemisi gördüm.çok güzel gözüküyordu.binmek için yanına gittim.adam Bu alete annenle binmen gerek. dedi. Hemen annemi çağırdım.annem yanıma geldi.adam bizi alete bindirdi.maalesef koltuklarda kemer yoktu.alet önce yavaş yavaş inip sonra hızlanmaya başladı. Gittikçe korkmaya başladım.artık o kadar hızlıydıki annem çığlık atmaya başladı. Kemer olmadığından dolayı sarsılmaya başladım ve vücudumun yarısı gemiden aşağı sarkıyordu.tam aşağı düşecekken annem beni tuttu.gemi durdu.herkes aşağı indi.ağlamaya başladım annem beni sakinleştirdi,pamuk şeker aldı.sonra eve gittik.eğer o gemide kemer olsaydı hayatım hiç tehlikeye girmezdi ve annem hiç üzülmezdi Ege KOLAY 21

SOKAK KEDİSİ BONCUK Soğuk bir kış günüydü.çocuklar okula gidip geliyor ve üşüyorlardı.sokak kedileri de çok üşüyordu.bu sokak kedilerinden biri olan Boncuk da çok üşüyordu.boncuk üşüye üşüye sokakta dolaşırken bir köpek havlayarak yanına yaklaşmaya çalıştı.boncuk hemen oradan uzaklaştı.okuldan çıkan bir çocuk boncuğa acıyıp elindeki ekmekten bir parça verdi.boncuk un karnı doymamıştı.bir evin önüne gidip miyavlamaya başladı.bu sesi duyan evin küçük kızı pencereden Boncuk u gördü. Hemen bir kaba süt koyup dışarı çıktı ve Boncuk un önüne koydu.boncuk küçük kıza bakarak Keşke bu evin kedisi olsaydım diye düşündü. Havalar artık ısınmaya başlamıştı. Boncuk sokaklarda yiyecek ararken bir fare gördü.fareyi kovaladı ama yakalayamadı.çöp bidonlarını karıştırırken bir köpek onu gördü.boncuk koşarak oradan uzaklaştı.bir evin bahçesine geldi.evin küçük oğlu Boncuk u bahçede görünce ona yiyecek verdi.boncuk o günden sonra evin bahçesinden hiç ayrılmadı.evin küçük oğlu da artık Boncuk a alışmıştı.bir süre sonra anne ve babasından izin alarak Boncuk u eve aldı.boncuk hayallerine kavuşmuştu.artık O da evcil bir kedi olacaktı Emre KÖKLÜ CESUR Bir gün hayvan barınağına giderken yolda perişan durumda bir köpek gördüm. Aldım onu da götürdüm. Veterinere gösterdim. Ameliyat etmesi gerekiyordu. Çok kötü bir durumdu. Hiç umut yoktu. Doktor ameliyathaneden çıkmıştı. Durumunun nasıl olduğunu sordum. Dinlenmesi gerektiğini söyledi. Gece oldu. Hiç uyumadım. Sabah olduğunda doktor yine ameliyata girdi. Bir saat bekledim. Doktor çıktı. Ona durumu sordum. Biraz dinlenmesini söyledi. Yarım saat sonra bir ameliyata daha girdi. Sonra köpeğin sahipleri geldi.doktor çıktı. Köpeğin sahipleri doktora sordular. Doktor köpeğin çok kötü durumda olduğunu söyleyince onu bırakıp gittiler. Aradan zaman geçince köpek iyileşmeye başladı. Ben de o köpeği sahiplendim. Sonra eve götürdüm. Adını da Cesur koydum. Bir gün dolaşmaya çıkardığımda sahipleri hemen köpeği gördü. Onu bizden istediler. Ben de onlara Madem köpeği istiyordunuz peki neden bıraktınız? diye sordum. Onlar da cevap veremedi. Sonra gittiler. Biz de onları mahkemeye verdik. Mahkemedeki hakim Köpek kime gelirse köpek onundur. dedi. Cesur onlara doğru giderken birden bire yön değiştirerek koşa koşa bize geldi. Hakim de kararı verdi. Köpek Albayrak Ailesi nindir dedi.sevinçten havalara uçtum. Eren ALBAYRAK 22

EZME Bir gün bir çocuk karınca ezmiş. Sonra evine gitmiş. Annesine anlatmış. Annesi: -Bir daha ezme, demiş. Üç gün sonra karıncalar intikam almak istemişler ve çocuğun yanına gitmişler. Bir karınca: -Hücum, demiş. Sonra çocuk: -Ben ne yaptım, demiş. Karınca: -Arkadaşımı ezdin, demiş. Çocuk: -Boş verin, demiş. Karınca: -Heyy! Nereye, demiş. Çocuk: -Odama, demiş. Karınca: -Saldırın, demiş. Çocuk: -Ne oluyor? Kaşınıyorum, demiş. 23 Karınca: -Isırın, demiş. Çocuk: -Bırakın beni, demiş. Karınca: -Asla, demiş. Çocuk: -Ama o çirkindi, demiş. Karınca: -Çirkindi diye ezmen mi lazım,demiş. Sonra Annesi: -Ne oluyor burada,demiş. Çocuk: -Anne! Bunlar beni ısırıyor, demiş. Karınca: -Ama o da arkadaşımızı ezdi, demiş. Çocuğun annesi: -Barışın, demiş. Çocukla karınca barışmış ve çocuk bir daha hayvanlara zarar vermemiş Mustafa Cem HORUZ

HAYATIN ZORLUKLARINDA BEN 24 Bir ağacın dalındayım. Kışın soğuğu yüzüme vuruyor. Kanatlarımla kendimi sarmaya çalışıyorum. Rüzgar ille de eseceğim diyor. Dışarıda ne insan ne bir şey var. Kışın soğuğunda ölüp gideceğim diyorum kendi kendime. Birden karşımdaki evin kapısı açılıyor. İrkiliyorum. Adam elindeki kediyi dışarı atıyor. Kediye acıyorum. Pencereden bakan bir adam gelip kediyi kendi evine alıyor. Tam kapıyı kapatacakken kendimi belli etmeye çalışıp ötmeye başlıyorum. Adam beni de fark edip içeri alıyor. Mutlu oluyorum. Adamı çok seviyorum. Çünkü hem beni içeri alıyor hem de şöminenin yanına koyuyor. Kedi de galiba beni seviyor. Çünkü yanıma gelip beni yalamaya başlıyor. Kısa zaman sonra birlikte oynamaya başlıyoruz. Adam merakla bizi izliyor. Yüzünde hafif bir tebessüm oluyor. Günler geçtikçe kediyle daha çok kaynaşıp oynuyoruz. Günler böyle geçip gidiyor. Ben git gide yaşlanıyorum. Kedi de benden farksız değil. Artık eskisi gibi oynayamıyoruz. Hep şöminenin yanında oturuyoruz. Artık kediyle beraber hayatımızın son günlerini yaşıyoruz. Umutsuz umutsuz öleceğimiz günü bekliyoruz. Adam üzgün, ölmemizi istemiyor. Çünkü bizden başka kimsesi yok. Hem adamla kediye, hem de kendime acıyorum. Bir hafta sonra çok kötü bir hastalığa kapılıyorum. Ölümüme az kalıyor gibi geliyor bana. Ama bir gün geliyor ve iyileşiyorum. Yeniden hayata bağlanıyorum. Berre ŞAHİN

ORMANDAKİ ÇİÇEKLER Bir gün, ağaçlık alanda yaşayan üç çiçek varmış.çiçeklerin olduğu yere bir aile gelmiş.piknik yapmak için hazırlanmış. Ailenin kız çocuğu çiçeklerden birini koparmış. Çiçekler aralarında konuşmaya başlamış: -Ühü ühü.arkadaşımızı kopardı.bu insanlar ne kadar acımasız.bildikleri halde bizi koparıyorlar.biz de canlıyız ya.off! -Evet üçtük iki olduk.bize neden böyle davranıyorlar ki?kendilerini öldürüyorlar.biz koparılınca ölüyoruz.bizde onları öldürsek hoşlarına gider mi? -Hayır gitmez.işte diyorum ya acımasız bunlar.allah bunlara akıl vermiş.bunlar kullanmıyor.allah o aklı bize verse o o o!ne çok şey yapardık.hem bizi niye kopartıyorlar ki?topraktayken,koparmadan koklasalar,sevseler ne güzel olurdu! Aradan iki hafta geçmiş.bir adam gelip boş yerlere fidan dikmiş.çiçekleri de boş kalan yerlere ekmiş.çiçekler bunu görünce çok mutlu olmuşlar. Keşke bütün insanlar böyle olsa diye düşünmüşler.ormanın kokusunu içlerine çekerek, kuşların ötüşünü dinlemişler.günler geçmiş bu aralar orman baya sessizmiş.çiçekler ne olduğunu anlayamamışlar.bir gün bir kuş gelmiş yanlarına ve: -Sevgili çiçek kardeşlerim, ormanımızın 25 kralını öldürmüşler,demiş.çiçekler merakla: -Kim,diye sormuşlar.kuş üzüntüyle: -İnsanlar,diye bağırmış. -Ne istiyorlar bizden? Ormanımızdaki ağaçları kesmekle kalmayıp, bize de zarar veriyorlar, demiş ve uçup gitmiş. Çiçekler,insanların onlara zarar vermediğine sevinseler mi,aslanı öldürmelerine üzülsünler mi bulamamışlar.çiçekler ne yapacaklarını şaşırmışlar.ama üzülmeleri gerektiğini anlamışlar.çünkü orman kralı ölmüş.eğer üzülmeyip sevinirseler ormandaki diğer hayvanlar yanlış anlayabilirlermiş.ormandaki hayvanlar yas içindeymiş.hep krallarını anıyorlarmış. Çok üzülüyorlarmış.bir süre sonra kralın oğlu babasını yerine geçmiş.bütün orman aslanla gurur duymuş.küçük aslan babasını aratmıyormuş.aynı babası gibi davranıyormuş.çiçekleri çok severmiş.bu yüzden iki arkadaşı hiç yalnız bırakmaz,onları korurmuş.çiçekler de aslanı severlermiş. Ama çiçekler gün geçtikçe yaşlanıyormuş.hastalanıp solmuşlar.aslan buna çok üzülmüş.elinden geleni yapmış.ama başaramamış.bir gün çiçeklerin yanına geldiğinde çiçeklerin öldüğünü görmüş. Çok üzülmüş.çiçekleri unutmamak için öldükleri yerde yuvasını yapıp hep orda yaşamış. Helin SÖYÜCENGİL