Fark Yaratanlar Program Metni: Şahhanım Kanat (16 Mayıs 2010) Alan: Toplumsal Adalet Yer: İstanbul Sevgili seyirciler yeni bir Fark Yaratanlar Programı ndan merhaba, İstanbul dan merhaba. Özellikle İstanbul dan merhaba, 14 milyon ya da 15 milyon insanın yaşadığı bir şehirdeyiz. Şu anda ben size bu programı Emirgan da Sabancı Müzesi nde The Seed Salonu ndan sunuyorum. Bilmiyorum bu 14 milyon insanın kaçı buraya geldi. En son yapılan bir araştırmaya göre İstanbul da yaşayanların yüzde beşinin denizi görmediğini okumuştum ve dehşete düşmüştüm. İstanbul çok büyük, kimi ülkelerden bile büyük, şehirleri bırakın. İşte böylesine büyük bir şehre geldiğiniz zaman, kuşkusuz göç ettiğiniz zaman hele yıllarca yaşayıp denizi bile görmediğiniz bir şehirde yaşadığınız zaman, doğal olarak uyum sorunu çekiyorsunuz. İşte bugün Fark Yaratanlar da bu uyum sorununu çözmeye çalışan bir ismi konuk edeceğiz. Şahhanım Kanat sıradan bir isim gibi gelebilir ama kendisi Başak Kültür ve Sanat Vakfı nın kurucusu. Bu vakıf İstanbul a gelen farklılık yaşayan pek çok isme destek olmaya çalışıyor. Onları bu şehrin, bu ülkenin gerçekleriyle barıştırıyor diyebiliriz. Şahhanım Kanat ın yaptıkları anlatmakla bitecek gibi değil ama buyurun anlatmaya başlayalım. Türk sinemasının altın çağlarını yaşadığı dönem, İstanbul un da taşının toprağının altın olduğu dönemdi. Yeşilçam kamerasını Anadolu ya döndürüyor ve Anadolu dakiler hayallerini sırtlarına yükleyip, iniyorlardı Haydarpaşa ya. (Eski Türk filmlerinden görüntüler) Taksim Göztepe den taksim e. Taksim, Taksim -3.sınıf mı? -Oha deli misin sen, en lüksünden ver -biz senin bildiğin adamalardan değiliz birinci ver birinci. Zeki Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal ve Halit Akçatepe nin oynadığı Köyden İndim Şehre filmi hem ismiyle hem de konusuyla o yılları çok iyi anlatıyordu. 1
4 usta oyuncunun performanslarıyla unutulmazlar arasında giren filmden sonra Türkiye de pek çok şey değişmişti. Ancak büyükşehirlerin göç olgusu geçen yıllar içinde hiç değişmedi. Türkiye İstatistik Kurumu nun 2009 sonu verilerine göre Türkiye de her yıl ortalama 2 milyon 250 bin kişi şu veya bu sebeple yer değiştiriyor. Bu değişimden en çok etkilenen şehir de hiç kuşkusuz İstanbul oluyor. Nüfusu Türkiye nin dört birine denk gelen İstanbul her geçen gün giderek genişliyor. Araştırmalara göre her yıl Türkiye nin çeşitli bölgelerinden 400 bine yakın insanımız umutlarıyla, hayalleriyle İstanbul un yolunu tutuyor. Bu göç dalgasındansa en çok çocuklar etkileniyor. Yaşadıkları ortamları, mahallelerindeki arkadaşlıklarını, oyuncuklarını bırakarak göç eden çocuklar bu travmayı kolay kolay atlatamıyorlar. Daha neden göç ettiklerini anlayamadan, şehrin kalabalığının içinde kaybolup gidiyorlar. Şahhanım Kanat bir ev hanımı ama her şeyden önce bir anne. 1994 yılında kızını, İstanbul da yaşadığı bir terör saldırısında kaybettiğinde hayata bağlanabilmek için kendine tek bir hedef koydu. İlk amacı göç yoluyla büyükşehre gelen, iyi eğitim alamadığı için yanlış yollara sapan çocukları korumak ve onları hayata kazandırmaktı. Bu nedenle Kızı Başak Helin in anısına arkadaşlarıyla Başak Kültür ve Sanat Vakfı nı kurdu. Şahhanım Kanat ile Röportaj: Helin başağı bir otobüs taraması sonucunda kaybetmiştik. Kendisi sanatçı veya sanata aşık birisiydi. Helin in hayallerini nasıl harekete geçireceğiz, yaşadığımız o acının üstesinden nasıl gelebiliriz noktasında bir grup kadın arkadaşla bir araya gelip fikirler ürettik. Neler yapabiliriz? Yaşamını bir şekilde sürdürmeye çalışan çocuk ve gençleri gördük sokakta. Bu çocuk ve gençler de bir şekilde Helin i kaybettik ama bu çocuklar ve gençler sokakta çok ağır koşullarda çalışıyorlardı. Neler yapabiliriz noktasında, her şeyden önce çocuk ve gençler geleceğimiz diyoruz. Geleceğimize el uzatmak noktasında arayış içine girdik. Bu çalışmaları yaparken de sadece biz bunu istiyoruz noktasında değil de bu alanda çalışma yürüten bu alanda çeşitli akademik veya çeşitli uzman arkadaşlarımızla özellikle İstanbul un Anadolu yakasında yoksul ve dar gelirli semtlerde 185 çocuk ve genç, 85 aile ile birebir görüşmeler yaptık. 2
Gittiğimiz mahalleler genellikle gecekondu, varoşlar dediğimiz kesim. Göçle gelen yoksul insanların yaşadığı bölgelerdi. Biz burada çocuklara şunu sorduk. Gittiğimiz evlerde gerek çalıştıkları atölyelerde veya sokakta mendil satıyorlardı. Ayakkabı boyacılığı yapıyorlardı, su satıyorlardı. Bu çocuklara sorduk. Bütün yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen sanata olan ilgileri, özlemleri hep dikkatimizi çekti. Ve bu noktada sanatın değiştirici ve dönüştürücü aynı zamanda Helin Başak ın da hayallerini bir şekilde hayat bulması noktasında biz Başak Sanat Vakfı nı kurduk. Başak Kültür ve Sanat Vakfı kurulalı tam 7 sene oldu. Vakıf olarak ilk hedefleri göç yoluyla İstanbul a gelmiş çocuklara sanat eğitimi vererek şehre adaptasyonlarını sağlamaktı. Bugün Vakıf bünyesinde bir çok kurs ve eğitim veriliyor. Resim kursundan dramaya, oyunlardan müzik eğitimine kadar birçok alanda çocuklara hem sanat hem de hayat öğretiliyor. Helin Ölçer ile Röportaj: Öğretmenimiz bize bir masal anlattı. Kralın mutlu olması için bir resim çizdik, ağaç çizdik, güneş çizdik, ev çizdik. Damla Güder ile Röportaj: Burada taşlarla resim yaptım, boyalarla kralın mutlu olmasını yaptık. Buraya geldiğimde çok mutluydum. Burada yeni arkadaşlarımı tanıdım. Yeni arkadaşlarım olduğunda çok şaşırmıştım (Oyundan kısa bir sahne) Hoş geldiniz. Bencil tavşan şimdi size bir masal anlatacağım. Benimle ilgili mi sandınız? Hayır, Alice ile ilgili. Şimdi sizi masal dünyasına çekiyoruz. Dicle Kuaz ile Röportaj: Ben buraya gelmeden önce sokakta filan oyun oynardık. Ama buraya geldikten bakış açım daha çok değişti sanata karşı, tiyatroya karşı. Belki ileride bir oyuncu olabileceğimi bile düşünebiliyorum artık. Ama önceden bana sorsalar şarkıcı falan derdim belki ama şimdi belki oyuncu başka şeyler de olabilir. 3
Ronahi Dölek ile Röportaj: Buraya 5 senedir geliyorum, burada şu anda tiyatroya katılıyorum ve birçok yerde sergiledik. Hani burada sadece oynamak için gelmiyorum ben. Her anımı değerlendirmek için de geliyorum. 5 yıl uzun bir süre. Mesela bizim ilk gösterimiz olduğunda orada oynayınca çok acayip bir zevkti. Sonra annem babam geldi herkesin annesi geldi babası geldi. Güzeldi yani çok güzeldi. (Oyundan kısa bir sahne) - Ne olmuş Alice? - Kocaman elleri, kocaman ayakları, kocaman kafası olmuş. - Getirin! Hanife Kuaz ile Röportaj: Bu vakfa çocuklarım gelmeden önce ya sokakta oynarlar ya da televizyon başında film izlerlerdi. Ama vakfa geldikten sonra gerçekten hayatları çok değişti. Tiyatro kursuna, dramaya, müzik başka kurslara da geliyorlar. Gerçekten çok değiştiler. Burada saygıyı, sevgiyi öğreniyorlar, her şeyi öğreniyorlar. Vakfın sahiplerine de çok teşekkür ederim böyle bir şey yaptıkları için. Oğlum buraya gelmeden önce fazla içine kapanık, çekingen kimseyle fazla diyalog kurmazdı. Şimdi ise, vakfa geldikten hayatları değişti. Şimdi desen çocuklara git sokakta oyna yok diyor. Gideriz orada bir şeyler öğreniriz daha güzel, bizim için daha faydalı diyor. Başak Kültür ve Sanat Vakfı kurulduğundan bu yana yaklaşık 10 bine yakın gencin hayatına dokundu. Fakat vakfın çocuklara katkıları sadece sanat eğitimi ile de sınırlı kalmadı. Avrupa Birliği projeleri kapsamında İtalya, Fransa gibi ülkelerden değişim programları çerçevesinde her yıl onlarca öğrenci vakfa misafir öğrenci olarak geldi. (İtalyan bir değişim öğrencisi ders anlatıyor) - Ciao merhaba demek, çok önemli bir kelime. Evet, evet yaz lütfen. 4
Bu öğrenciler vakıfta çocuklara İtalyanca, İngilizce ve uzman oldukları bir konuda eğitim veriyorlar. Böylelikle çocuklar hem yeni bir dil öğreniyorlar hem de farklı bir kültürü tanıma imkanına sahip oluyorlar. Alexandra Mainini ile Röportaj: Ben Alexandra İtalya dan geldim. Biraz Türkçe konuşuyorum ama daha devam ediyorum okumaya. Buraya geldim çünkü İtalya da da tiyatro yapıyorum ve başka bir şey ama burada belki hep beraber iyi bir çözüm geliyor. Çünkü burada başka bir kültürle karşılaşıyorum. Çok insanlar çok ilginç var. Başka bir kültür başka bir dil var ben daha iyi bir insan oluyorum ve çocuklarla çalışmayı çok seviyorum. İtalya da da yaptım öğretmen olarak ve ya başka şeyler. Ama tiyatroyla, sanatla paylaşmak çok daha kolay ve çok daha iyi. Başak Kültür Sanat Vakfı nda verilen tüm kurslar ücretsiz ve sadece çocuklar için değil. Aynı zamanda yetişkinler için de okuma yazma ve meslek edindirme kursları da veriliyor. Böylelikle ailelerin değişimi için de önemli bir adım atılmış oluyor. Çiçek Kaya ile Röportaj: Kurumlara, ailelere gittik. Bu kuruma yardımcı olmaya çalıştım, o zaman okuma yazmam yoktu. 2005 de de böyle bir çalışma oldu, burada iş, meslek edindirme kursu açıldı. Buraya geldim ve okuma yazma, makine öğrendim. 6 ay sürdü. 6 aydan sonra bir mesleğim oldu, okumam yazmam oldu. Gittiğim yerleri biliyorum, bindiğim arabayı rahatlıkla bilebiliyorum. (Genç bir kız şarkı söylüyor) Karadır kaşların benzer kömüre, yardan ayrılması zarar ömre, kollarımdan bağlasalar beni zincire, kırarım zinciri giderim yare Şahhanım Kanat ile Röportaj: Acımı unutturuyor bana her şeyden önce. Çünkü dediğim gibi bir acıdan doğdu Başak, Başaklar daha doğrusu. Bir tohum düştü ama onlarca yüzlerce tohum yeşerdi. Bunlardaki değişim, dönüşüm hem toplumsal olarak yaptığımız bir çalışmada bize mutluluk veriyor. Aynı zamanda çocuklar geleceğimizdir diyoruz bu noktada onların bir birey olarak gelişmeleri, fırsat eşitliğinden yoksun olan bu kesimin gelişmeleri, elbette ki hem bize hem 5
kendilerinde hem de ailelerinde bu yönde ciddi anlamda bir duyarlılığın bir mutluluğun geliştiğini görüyoruz. Bu da bizi bu yönde, bu zor çalışmanın içinde mutlu ediyor. Şahhanım Kanat kızının adını ve anısını yaşatmak için Başak Kültür ve Sanat Vakfı nı kurdu. Çocukların taptaze ruhlarının sanatın o büyülü gücüyle iyiyi, doğruluğu görebileceğine inandı. Hem göçle başka bir hayata başlayan çocukların hem de ailelerin hayatlarında, geleceklerinde kocaman bir fark yarattı. Sanırım o Türk filmini hepiniz hatırlıyorsunuz. Kadir İnanır mıydı, Cüneyt Arkın mıydı? Hangisiydi tam emin değilim, jönlerimizden bir tanesi Kız Kulesi nin önüne gelir ve der ki İstanbul beni yenemeyeceksin Şahhanım Kanat belki de bu repliği hayata geçiren önemli isimlerden bir tanesi. Sıradan insanların, Türk insanlarının, bırakın jönleri hiç ismini bilmediğiniz insanların İstanbul un yenmesine izin vermeyen bir hanımefendi Şahhanım. Bugün Şahhanım hanımın hikayesini anlattık, kısa bir aradan sonra Fark Yaratanlar da başka isimleri bu programa nasıl önerebileceğinizi anlatacağım ve programı bitireceğim. Sevgili seyirciler bir Fark Yaratanlar Programı nın daha sonuna geldik. Eğer bu programa katılmak istiyorsanız, eğer bir fark yaratan olduğunuzu düşünüyorsanız lütfen bizi arayın. 0212 249 23 14 nolu telefonda arkadaşlarımız sizi bekliyor ya da lütfen internet sitemize www.farkyaratanlar.org da bu programa daha önce katılanların da videolarını bulabileceksiniz. Yeni bir Fark Yaratanlar Programı nda buluşuncaya kadar ben Cüneyt Özdemir, iyi akşamlar iyi geceler diliyorum. 6