Kalmadı, sf. 26 ю Özelleş rmeler İçin Alan Temizliği Yapıldı, sf.28. ю Sendikamızdan, sf.7 ю İşyerlerimizden, sf.47 ю Basında Basın-İş, sf.



Benzer belgeler
Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Cumhuriyet Halk Partisi

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Sivil toplum KAMU HARCAMALARINI İZLİYOR

KRİZ ÜÇ KOLDAN SARSIYOR ENFLASYON-KÜÇÜLME-İŞSİZLİK

T.C. ÇALİŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI Çalışma Genel Müdürlüğü. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINA (Personel Daire Başkanlığı)

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

AKADEMİK ZAMMI ADIMDA ALDIK

ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

Türkiye nin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Karnesi

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

İÇİNDEKİLER. A. Bülent Gürel (Üsküdar Hakimi) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ekonomik Rapor Kaynak: TÜİK. Grafik 92. Yıllara göre Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU**

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Ocak / January Temmuz / July , ,992 24,009 25,142 26,003 32,581 41,462 46,587

Kürtaj toplumsal bir haktır, bedenimiz bizimdir!

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

Ocak / January Temmuz / July 1985

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ LAFTA KALDI: İSTİHDAM ARTIŞI YAVAŞLADI

HAK-İŞ KONFEDERASYONU

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 6 MİLYONA YAKLAŞTI!

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ

Ocak / January Temmuz / July 1985

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

TOPLUMSAL RAPORLAR CEZALANDIRILIYORUZ ( ) Türkiye nin cezalı kentleri

ASGARİ ÜCRET VE EKONOMİK BÜYÜME RAPORU RAPORU

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

-1- Adres: A Blok AZ. Kat 1 Nolu Banko Oda: 12, TBMM, ANKARA Tel: +90 (312) (312) Faks: +90 (312) E-Posta:

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

Ocak / January Temmuz / July 1985

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

İşsizliğin Önlenemeyen Yükselişi: Son Beş Yılın Zirvesi

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

ÖZGEÇMİŞ. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ABD Medeni Hukuk ABD

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U)

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

Ocak / January Temmuz / July 1985

Ocak / January Temmuz / July 1985

İŞSİZLİKTE VAHİM TABLO SÜRÜYOR! KAYITDIŞI ve GÜVENCESİZ İSTİHDAM ARTIŞI KAYGI VERİCİ BOYUTTA

ÖZGEÇMİŞ. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ABD Medeni Hukuk ABD

Ocak / January Temmuz / July 1985

Ocak / January Temmuz / July 1985

Ocak / January Temmuz / July 1985

EKONOMİK VE SOSYAL GÖSTERGELER TEMMUZ 2010 RAPORU

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

Faik ÖZTRAK Tekirdağ Milletvekili

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu

GÜVENCELİ VE SENDİKALI BİR İŞ, ŞİDDETSİZ BİR YAŞAM!

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

TÜM YEREL-SEN TÜM YEREL YÖNETİM ÇALIŞANLARI SENDİKASI İZMİR 1 NOLU ŞUBE BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ

Transkript:

Basın-İş gündem Türkiye Basın, Yayın, Grafiker ve Ambalaj Sanayii İşçileri Sendikası Yayın Organı (yaz - 2012- Sayı: 41) ю 1 Mayıs Coşkuyla Kutlandı, sf.2 ю Havada Grev Yasağına Grevle Yanıt, sf.9 ю Memurlardan Tarihi Genel Grev, sf.37 ю 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, sf.41 ю Kürtaj Yasağı Daha Fazla Kadın Cinaye Demek r, sf. 11 ю AKP nin Saldırı Ajandası, Sf. 23 ю Hekim Cinayetleri ve Sağlıktaki Dönüşüm, sf. 34 ю 4+4+4= Sı r, sf. 38 ю İşyerlerinde Sağlık ve Güvenlik ю Rakamlarla Türkiye Analizi, sf.14 ю Toplu İş İlişkileri Yasası Bir Aldatmaca, sf.30 ю Taşeronluğun Hukuki Çerçevesi, sf.42 Kalmadı, sf. 26 ю Özelleş rmeler İçin Alan Temizliği Yapıldı, sf.28 ю Sendikamızdan, sf.7 ю İşyerlerimizden, sf.47 ю Basında Basın-İş, sf.48

basın-iş gündem yaz 2012 / sayı: 41 Yayınlayan: Türkiye Basın, Yayın, Grafiker ve Ambalaj Sanayii İşçileri Sendikası (Basın-İş) Genel Merkezi Basın-İş Merkez Yönetim Kurulu Genel Başkan : Yakup Akkaya Genel Sekreter : Savaş Nigar Genel Mali Sekreter : Hasan Sönmez Genel Teşkilat Sekr. : Ahmet Özbakır Genel Eğitim Sekr. : Menderes Çadır Adres: Necatibey Cad. Hanımeli Sok. No: 26/7 06430-Sıhhıye / ANKARA Tel: (312) 230 29 08 / 229 96 15 GSM: (530) 3225390 Fax: (312) 229 43 15 E-mail: basinis@basin-is.org Internet: www.basin-is.org İmtiyaz Sahibi: Basın-İş Sendikası adına, Yakup Akkaya Genel Başkan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Yıldız Koç Yazılar: Duygu Gözlek, Fatih Aydemir, Yıldız Koç Grafik Tasarım: Yıldız Koç Fatih Aydemir Yerel Süreli Yayın Baskı&Cilt Gurup Matbaacılık Adres: İstanbul Yolu Trafo Karşısı 06070 Tel: (312) 384 73 44-45 Varlık / ANKARA www.gurupmatbaacilik.com.tr ziraatmatbaa@mynet.com gurupmatbaa@mynet.com Baskı Tarihi: Haziran 2012 İÇİNDEKİLER BAŞYAZI Güçlü Bir İşçi Sını nı Oluşturmak İçin Emek Vermek ve Mücadele Etmek Zorundayız... 1 İŞÇİNİN GÜNDEMİ 1 Mayıs lar Yarına Umudu Devretsin Diye... 2 İstanbul Taksim Meydanı... 3 Ankara Sıhhiye Meydanı... 4 İzmir Gündoğdu Meydanı... 5 Düzce Anıtpark... 6 SENDİKAMIZDAN HABERLER... 7 GREV, EYLEM, DİRENİŞ Havacılık Hizmetlerinde Grev Yasağını REDDEDİYORUZ!... 9 EMEKÇİ KADIN Güvenceli ve Sendikalı Bir İş, Şiddetsiz Bir Yaşam İs yoruz...10 Kürtaj Hak r, Kürtaj Yasağı Daha Fazla Kadın Cinaye Demek r!... 11 Kadın - Erkek Arasındaki Yasal ve Fiili Eşitlik... 12 DOSYA - RAKAMLARLA TÜRKİYE ANALİZİ... 14 SENDİKAL BAKIŞ Hükümet in Saldırı Ajandası... 23 İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ - Siz Bu Yazıyı Okurken 40 İşçi Daha Hayatını Kaybedecek!... 26 Darphane de Çalışan Üyelerimiz Meslek Hastalığı Şüpnesiyle Tedavi Altına Alındı...27 ÖZELLEŞTİRME Özelleş rmeler İçin Alan Temizliği Yapıldı... 28 YAKIN PLAN 12 Darbe Yasalarına Bir Güzelleme: Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı... 30 SOSYAL GÜVENLİK Hekim Cinayetlerinin Sorumlusu Sağlık Sistemini Dönüştürenlerdir... 34 ÇALIŞMA HAYATINDAN Engelliler İs hdam Dışı... 36 Kamu Emekçileri Sözünü Söyledi... 37 GÜNCEL 4+4+4 Eşi r SIFIR... 38 ULUSLARARASI Çocuk İşgücünde Ar ş... 40 BİZİM TARİHİMİZDEN 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi...41 HUKUK 4857 Sayılı İş Kanunu Çerçevesinde Taşeron Meselesi...42 BİLİM TEKNOLOJİ Küresel Biyoyakıt Endüstrisi Kitlesel Yıkımlara Nasıl Yol Açıyor...46 ÜYE İŞYERLERİNDEN... 47 BASINDA SENDİKAMIZ...48

GÜÇLÜ BİR İŞÇİ SINIFINI OLUŞTURMAK İÇİN, EMEK VERMEK VE MÜCADELE ETMEK ZORUNDAYIZ başyazı Değerli Üye Arkadaşlarım, İşçisi ve memuru ile tüm emekçilerin haklarına saldırılar artarak devam ediyor. Demokrasilerde en temel hak olan grevli toplu pazarlık hakkı, emekçilere kullandırılmıyor. Toplu pazarlık sisteminde çalışanların en önemli gücü olan grev, halen devlet memurlarına yasak. Bu haktan yoksun olarak toplu sözleşme masasına oturan memurlara, iradeleri dışında bir toplu sözleşme dayatılmış oldu. ILO sözleşmelerine ve Anayasa nın 90. maddesine aykırı olmasına karşın memurlara grev hakkı verilmezken, işçilerin grev hakkına da göz diktiler. Bu çerçevede THY ile Hava-İş Sendikası arasında toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürerken, bir torba yasa içine sıkıştırılarak havacılık işkoluna grev yasağı getirildi. Bu yasak, işçilerin grev hakkına yönelik tek saldırı olarak kalmayacaktır. Toplu pazarlık sisteminin zayıflatılması ve hatta önümüzdeki yıllarda tamamen kaldırılması amacını güden bir yaklaşımla karşı karşıya bulunuyoruz. Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı bir türlü Meclis gündemine alınarak yasalaştırılmıyor. Bu tasarının yasalaşmaması mazeret gösterilerek, tamamen hukuksal daya-naktan yoksun bir şekilde 900 e yakın işyeri ve işletmeye toplu sözleşme yapma yetkisi verilmiyor. Bu nedenle 200 bin işçi toplu sözleşme hakkını kullanamayarak mağdur ediliyor. Bu durumun düzeltilmesi için ya hala yürürlükte olan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu çerçevesinde sendikalara bekletilen tüm yetkilerin bir an önce verilmesi ya da Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı nın meclis gündemine alınarak yasalaştırılması gerekmektedir. Ancak söz konusu tasarı yasalaştırılırken, işçi sınıfı tavrını net olarak ortaya koymalı ve sendikalara, serbestçe kurulma ve birliklerini oluşturma, faaliyetlerini özgürce belirleme, toplu iş sözleşmesi faaliyetlerini serbest iradeleriyle yönetme, grev haklarını özgürce kullanabilme hakkı veren; başta noter şartı olmak üzere örgütlenme önündeki engelleri kaldıran bir Toplu İş İlişkileri Kanunu nun yasalaşması sağlanmalıdır. Toplu sözleşme yapamayan işçilerimiz, insan onuruna yakışır yaşam ve çalışma koşullarını elde edemezken; diğer yandan gerekli önlemlerin alınmaması ve yasal düzenlemelerin yapılması nedeniyle iş kazaları sonucunda hayatını kaybediyor. Türkiye, ölümlü iş kazalarında dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Özellikle son 10 yılda iş kazaları nedeniyle toplam 10 bin 723 işçi hayatını kaybetti. Meslek hastalıklarında ise durum daha da vahim. Dünyada iş kazaları oranı yüzde 44, meslek hastalıkları oranı yüzde 56 iken; Türkiye de iş kazaları oranı yüzde 99,3, meslek hastalıkları oranı binde 7 dir. Bu oran ülkemizde meslek hastalıkları ile ilgili yaygın bir çalışma olmadığının ve konunun ciddiye dahi alınmadığının göstergesidir. İşçi sağlığı ve güvenliğine yönelik yasaların bir an önce çıkartılması gerekiyor. Ancak iş kazalarının cinayet haline geldiği ülkemizde, hükümetin hazırladığı ve Meclis te bekleyen tasarıda, iş güvenliğinin işverenin sorumluluğundan çıkartılması ve bu alanın da taşeron şirketler için bir kar alanı haline getirilmesi öngörülüyor. Böyle bir yaklaşımla hazırlanan bu yasa tasarısı ile iş kazalarının ve ölümlerin önlenemeyeceği bir gerçektir. Bu nedenle bu yasa tasarısı meclise gelmeden önce sendikaların görüşleri mutlaka alınmalı ve işçi lehine düzenlemelerin tasarı içine yerleştirilmesi sağlanmalıdır. Haklarımıza yönelik en temel saldırı ise Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) dayatması ile gündeme getirildi. Bu strateji ile işçi sınıfının geriye kalan tüm hakları tek seferde ellerinden alınarak, adeta kölelik sistemi getirilmek isteniyor. Kıdem tazminatının kaldırılmasından, bölgesel asgari ücrete; özel istihdam bürolarının işçi kiralamasından, esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılmasına kadar pek çok işçi düşmanı düzenleme UİS içinde yer alıyor. İşsizlik ise tüm çalışanların önünde yine bir tehdit olarak duruyor. İstihdam yaratmayan ekonomik politikalar ve özelleştirmeler işsizliğin sürekli artmasına neden oluyor. 2012 yılı Nisan ayında yine bir torba yasada yer alan düzenleme ile özelleştirme konusunda yargı kararlarının yok sayılabilmesinin önü açılmış oldu. Yani özelleştirmeler hızlanacak ve bunun sonucunda kamu işçilerin çoğu ya işsiz kalacak ya da 4-C kölelik düzenine mahkum edilecek. Görüldüğü gibi çalışanlar açısından hiç olumlu bir tablo ile karşı karşıya değiliz. Ancak haklarımıza yönelik tüm bu saldırıları durdurmak bizim elimizde. Daha fazla işyerinde örgütlenmek, daha fazla işçi arkadaşımızı sendikalı yapmak ve güçlü bir işçi sınıfını oluşturarak bu saldırılara karşı direnmek zorundayız. Görevimiz oldukça zor, bunun farkındayız. Bu zor görev için emek vermek ve mücadele etmek durumundayız. Yakup Akkaya Genel Başkan basın-iş gündem / haziran 2012 (1)

1 Mayıs lar, yarına umudu devretsin diye... 1 Mayıs lar işçiler için önemlidir. 1 Mayıs larda işçiler, birlik, mücadele ve dayanışma güçlerini gösterirler. Bu üç özellik, işçileri sınıf yapan özellikleridir. Dediğimiz gibi aynı zamanda tek güçleridir. Bunun için dünyanın dört bir yanında, yüzlerce ülkede işçiler 1 Mayıs günü sokağa çıkarlar. 1 Mayıs lara halkın ve işçilerin kitlesel olarak katılımı önemlidir. Meydanları dolduran yüzbinler, kimi ülkelerde milyonlar, aslında işçiler olarak biz buradayız mesajını vermiş olur. Kitlesel 1 Mayıslarda işçiler Buradayız ve bizi yok sayamazsınız! diye seslenirler. Ülkemiz, dünya üzerindeki ülkeler içinde en kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının gerçekleştiği ülkelerin başında geliyor. Özellikle son üç 1 Mayıs taki katılım bu açıdan oldukça üst düzeyde gerçekleşti. Bu yıl, sendikamızın da Sendikal Güç Birliği Platformu ile bütün alanlarda birlikte yer aldığı kutlamalar son yılların en kalabalık 1 Mayısı olarak tarihe geçti. Ancak 1 Mayıs ların etkisi sadece katılım sayısının yüksek olmasıyla orantılı değildir. Sendikamızın da içinde bulunduğu Sendikal Güç Birliği Platformu, 25 Nisan 1 Mayıs arasını Emek Haftası ilan etti ve 1 Mayıs a ilişkin çalışmalarını da gündemdeki saldırı başlıklarına odaklı olarak sürdürme kararını aldı. Ve yine bu nedenle, ayrı 1 Mayıs kutlamaları gündeme geldi. Yani 1 Mayıs ı, bir mücadele günü olarak anlamlandırmak için, yaşamımızı cehenneme çevirecek saldırılara karşı güçlü bir tepkiyi ortaya koyabilmek için... 1 Mayıs larda işçilerin ve orada kurulan kürsülerin tüm topluma verdiği mesajlar da son derece önemlidir. 1 Mayıs larda işçi sınıfı taleplerini ülke gündemine getiriyor mu? Yakıcı gündemlerini o alana ve oradan sınıfın geniş kesimlerine taşıyabiliyor mu? Ülkede yaşanan gelişmelere müdahale edebilme gücünü arttırabiliyor mu? Ve 1 Mayıs tan aldığı enerjiyle, sonrasında yürüteceği mücadeleye bir şeyler devredebiliyor mu? Katılım kadar hayati olan diğer mesele budur. İşler, atom reaktörleri, işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken hiç umut yok mu? Umut, umut, umut, umut insanda (Nazım Hikmet) (2) basın-iş gündem / haziran 2012

İ S T A N B U L İstanbul da Taksim Meydanı son yılların en kitlesel 1 Mayıs ına sahne oldu. Sabah erken saatlerden itibaren Şişli, Beşiktaş ve Şişhane de toplanmaya başlayan sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin, yapılan yürüyüşün ardından üç koldan Taksim Meydanı na girebilmeleri 13:30 u buldu. Yürüyüşte atılan sloganlarda, taşınan pankart ve dövizlerde AKP nin emek düşmanı politikalarına karşı tepki öne çıktı. Sendikamız da, Türk-İş e bağlı sendikalarla birlikte coşkuyla yürüyüşe katıldı. Oyuncular Sendikası ile birlikte alana gelen sinema ve tiyatro emekçileri tiyatroların özelleştirilmesine karşı alandaydı. Şişli kolunda taraftar grupları da yer aldı. Fenerbahçeliler, Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar ve Trabzonsporlular birlikte kutlamalara katıldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası üyeleri, Özgür Basın Varsa, Özgür Toplum Vardır, pankartıyla katıldıkları yürüyüşte, tutuklu meslektaşlarının fotoğraflarını taşıdılar. Yürüyüş boyunca, AKP nin kıdem tazminatına yönelik saldırıları, yeni saldırı paketleri, kamu emekçilerinin talepleri gibi başlıklara ek olarak, Hükümet in Suriye ye askeri müdahalede bulunma yönündeki girişimleri de sloganlarla eleştirildi. Taksim de ve diğer alanlarda saat 14:00 da hep bir ağızdan Faşizme karşı omuz omuza sloganı atıldı. Ardından kürsü konuşmalarına geçildi. Düzenleyici kurumlar adına yapılan konuşmalara ek olarak, kürsüden, direnişteki işçilerin de sorunlarını dile getirdiği miting, Kardeş Türküler, Grup Yorum konserleri ile sona erdi. basın-iş gündem / haziran 2012 (3)

emekçi kadın ANKARA Ankara da bu sene iki alanda 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti. Sıhhiye de Türk-İş üyesi Sendikal Güçbirliği Platformu, DİSK, KESK, meslek odaları ve emekten yana siyasi partiler 1 Mayıs ı kutlarken; Hak-İş ve Memur-Sen e bağlı sendikalar ise Tandoğan Meydanı nda Çalışma Bakanı Faruk Çelik in de katıldığı bir tiyatro gösterisi sundular!!! Emek örgütleri, Sıhhiye Meydanı na yapılacak yürüyüş öncesinde TCDD önünde buluştu. Gardan Sıhhiye Meydanı na, Emek, Özgürlük, Barış ve Adalet pankartı öncülüğünde yürüyen gruplar, saat 14:00 a gelirken meydanı hınca hınç doldurdu. Sendikamız Ankara Şube yönetimi ve üyeleri de pankartları ve sloganları ile alanda yerlerini aldı. Kutlamalara, işçiler ve öğrencilere ek olarak, ekolojist-lerden taraftar gruplarına kadar pek çok farklı kesim katıldı. Perşembe akşamı bisikletçileri eyleme bisikletleri ile katılırken, Tüketici Hakları Derneği de ellerindeki boş dövizler ile katılarak İsteyen istediğini yazabilir dedi. KESK üyelerinin, KCK Davası kapsamında sendika üyesi kadınların tutuklanmasını yaptıkları oturma eylemi ile protesto ettiği eylemde, en anlamlı görüntülerden biri de, çocukları ile alana gelerek çocuk işçiliğini ve kötü çalışma koşullarını protesto eden işçiler oldu. 1 Mayıs kutlamalarında kürsüden konfederasyonların mesajlarının okunmasına ek olarak, Grup Kibele sahne aldı. Çalan türküler eşliğinde halaylar çeken kitle, saat 16:00 civarında dağıldı. Tandoğan Meydanı ise gerçekten ilginç görüntülere sahne oldu. Hükümet yanlısı konfederasyonların yaptığı mitingde kürsüye çıkan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamu çalışanlarının yüzde 16 şeklindeki tezahüratına karşılık Teşekkür ediyorum, mesajınızı aldık şeklinde yanıt verdi. Bu satırları okurken, 1 Mayıs tan bir süre sonra açıklanan memur maaş zammının ilk yıl için 4+4 ve ikinci yıl için 3+3 olarak belirlendiğini ve Memur-Sen in dahi bu oranlara dağ fare doğurdu açıklamasını yapmak zorunda kaldığını unutmamak gerekiyor. (4) basın-iş gündem / haziran 2012

İ Z M İ R İzmir de 1 Mayıs öncesinde yaşanan iki 1 Mayıs tartışması nedeniyle, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin ve siyasi partilerin katıldığı kutlamalara birlik mesajı damga vurdu. On binlerce kişinin katıldığı kutlamalarda, İzmirliler aileleriyle, çocuklarıyla birlikte Gündoğdu Meydanı nda hep bir ağıztan taleplerini haykırdı. Sabah saatlerinden itibaren Türk-İş Alsancak girişinde, DİSK Basmane Meydanı nda ve KESK ise Konak Meydanı nda toplandı. Yapılan yürüyüşün ardından çok büyük bir kalabalık Gündoğdu Meydanı na akmaya başladı. Yarın 1 Mayıs,çağdaş demokratik,özgür,hukukun üstünlüğüne dayalı bir ülke için, halkların birliği, bütünlüğü ve kardeşliği için, çocuklarımızın yarınları ve geleceği için, aşımız, ekmeğimiz onurumuz için, zamsız bir ülke için, parasız eğitim ve sağlık için in- sanca bir yaşam için, kordon boyunda oturmaya değil; hep beraber Gündoğdu ya haykırmaya çağrısı ile 1 Mayıs a hazırlanan İzmir Şube yönetimimiz ve üyelerimiz de aileleri ile birlikte alanda yerlerini aldı. İşçi sendikalarının kortejlerinde, kıdem tazminatlarının tasfiyesine, özelleştirmeye, sendikasızlaştırmaya, taşeronlaştırmaya ve esnek çalışmaya karşı sloganlar öne çıkarken; KESK kortejinde ise KESK li tutukluların serbest bırakılması, grevli toplu sözleşmeli sendika talebi, Dr Ersin Arslan ın öldürülmesi ve sağlıkta dönüşüme karşı mücadele, 4+4+4 eğitim sistemine karşı tepkiler öne çıktı. Kanlı 1 Mayıs olarak bilinen 1977 1 Mayısı nda öldürülenlerin fotoğraflarının da taşındığı 1 Mayıs ta, kapitalizme ve faşizme karşı birlik sloganları atıldı. Tertip komitesinin hazırladığı ortak metin kürsüden bir Billur Tuz işçisi tarafından okundu. Konuşmada, her türlü hak alma mücadelesinin baskı ve şiddetle durdurulmak istendiği bu dönemde, işçi sınıfının kazanılmış haklarının korunması için herkesin bu mücadeleye katılması gerektiği vurgulandı. Gündoğdu Meydanı ndaki miting, çeşitli müzik gruplarının çaldığı türküler eşliğinde çekilen halaylarla son buldu. basın-iş gündem / haziran 2012 (5)

emekçi kadın DÜZCE Düzce de, ellerindeki pankart ve dövizlerle, belediye önünde toplanan işçiler, emekçiler, öğrenciler, İstiklal Caddesi boyunca yapılan yürüyüşün ardından, mitingin yapılacağı Anıtpark a ulaştı. Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı yürüyüşte sıklıkla Yaşasın 1 Mayıs, Sendikal Mücadelemiz Engellenemez gibi sloganlar atıldı. Alanda bir konuşma yapan Genel Başkanımız Yakup Akkaya, ülkemizi 10 yıldan beri yöneten AKP iktidarı döneminde toplumun her kesimi gibi çalışanların da çok büyük hak kayıpları ile karşı karşıya kaldığını belirterek, Taşeronlaşma yaygınlaştı, insan onuruna yakışmayan asgari ücret uygulanmaya başlandı, işsizlik, kayıt dışı çalışma arttı, iş cinayetlerine dönen iş kazaları ile meslek hastalıkları yaygınlaştı, mezarda emeklilik getirildi, gazetecilerin, matbaacıların yıpranma hakkı ellerinden alındı. dedi. AKP iktidarının bunlarla da yetinmediğini belirten Akkaya, işverenlerin istedikleri kanunları bir gecede meclisten geçiren siyasi iktidarın, Sendikalar Kanunu konusunda tam tersi bir tavır içinde olduğunu ve barajlarla dolu, grev yasaklarıyla dolu, 12 Eylül zihniyetinin bile aklına getirmeye cesaret etmediği sömürünün önünü sonuna kadar açacak bir düzenlemeyi getirmeye çalıştığını vurguladı. Konuşmasında Suriye meselesine de değinen Genel Başkanımız Yakup Akkaya, 1 Mayıs Alanları aynı zamanda barışın da yüksek sesle dile getirildiği alanlardır. Hükümetin komşularımızla dostluk ve kardeşlik ilişkilerini zedeleyecek, birilerinin taşeronluğunu yapan anlayıştan vazgeçmesini istiyoruz. dedi. Miting Tertip Komitesi adına bir konuşma yapan Türk-İş Düzce temsilcisi Murat Ardış ise, sosyal adalet, eşitlik ve demokrasi istenildiğini belirterek şunları söyledi, Barış için, özgürlük için, demokrasi için, emek için daha güzel bir dünyada, baskısız, insan onuruna yaraşır bir yaşam için birlikteyiz. Haklarımız ve özgürlüklerimiz için dayanışma içindeyiz. Sosyal adalet özgürlük ve sendikal haklarımız için omuz omuzayız. Geçen ay Gaziantep te çalıştığı hastanede öldürülen Dr. Ersin Aslan ı unutmayan, KESK e bağlı SES üyeleri, üzerinde Ersinler Ölmesin yazılı kırmızı boyalı beyaz gömleklerle yürüyerek, sağlık emekçilerine yönelik saldırılara tepkilerini gösterdi. Düzce de 1 Mayıs kutlamaları, müzik eşliğinde omuz omuza çekilen halaylarla son buldu. (6) basın-iş gündem / haziran 2012

2012 yılında 1 Mayıs İzmir Şubemiz İçin Bir Başka Güzeldi: AMCOR (TOBACCO) İZMİR ARAMIZA HOŞGELDİN TÜRK-İŞ BAŞKANLAR KURULU TOPLANDI sendikamızdan Amcor Tobacco İzmir Şubat ayı içerisinde sendikamızda örgütlendi. Amcor (Rotopak) İstanbul un ve Etapak Ambalaj işyerlerinin 2006 yılında örgütlenmesinin ardından Amcor İzmir sendikamızın hedefleri arasında idi. Amcor Tobacco İzmir işçileri, son dönemde AOSB de artan sendikal bilinç ve etkinliğe seyirci kalmadı ve büyük bir çoğunlukla sendikamıza üye oldu. Örgütlenme sürecinde, gerek Amcor un, gerek tedarikçileri ve müşterileri ile küresel düzeyde çalıştıkları küresel işçi kiralama (özel istihdam bürosu) şirketlerinin altına imza attıkları davranış kuralları, Küresel Çerçeve Anlaşmalar ve benzeri kaynaklar güvence olarak kullanıldı ve bu anlamda, UNI Grafik, Amcor Avrupa Çalışma Konseyi, Avustralya da Amcor un merkez işyerlerinde örgütlü olan AMWU Grafik Seksiyonu nun süreci a- dım adım takip etmesi ve desteği sağlandı. Amcor Tobacco nun küresel düzeyde müşterileri olan çokuluslu sigara tekellerinde örgütlü olan sendikalar süreçten haberdar edildi. İşçi kardeşlerimizin güçlü bir kolektif irade sergilemeleri, yoğun ve stratejik yaklaşımımızla üyelerimiz kısa sürede yüksek oranda bir çoğunluk sağladı. Sendikamız 21 Şubat itibariyle yetki için Bakanlığa başvurusunu yaptı. Ancak, Çalışma Genel Müdürlüğü Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısını (işkolu sayısının, işkolu ve işyeri barajının değişme durumunu) gerekçe göstererek yetkimizi bekletmeye aldı. Bu süreçte birlik ve beraberliklerini bozmadan bugüne kadar kararlı bir irade ortaya koyan Amcor Tobacco da çalışan üyelerimize hoş geldiniz diyoruz. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, 5 Haziran günü TÜRK-İŞ Genel Merkezi nde toplanarak özetle aşağıdaki kararları almış r: - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, meclis gündeminde bekleyen Toplu İş İlişkileri Yasası nın henüz çıkmamış olmasını gerekçe göstererek toplu sözleşmeler için aylardır yetki vermemektedir. Bu mağduriye n giderilmesi ve Toplu İş İlişkileri Yasası nın TÜRK- İŞ in talepleri dikkate alınarak bir an önce çıkar lması gerekmektedir. - Ulusal İs hdam Stratejisi içinde yer alan emek karşı hükümler çıkar lmalıdır. Kıdem tazmina nda hak kaybına yol açacak bir uygulamanın TÜRK-İŞ açısından GENEL GREV sebebi sayılacağı ha rla lmakta ve bu konudaki kararlılık vurgulanmaktadır. - TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, hava işkolunun grev yasağı kapsamına alınmasının, hüküme n çokça dile ge rdiği ileri demokrasi yaklaşımıyla taban tabana çeliş ğini vurgulamaktadır. Hava işkoluna ge rilen grev yasağını kınamakta, Hava-İş Sendikası nın THY işyerlerinde yap ğı eylemi desteklemektedir. Başkanlar Kurulu, THY işverenini eylem nedeniyle işten çıkar ğı işçilerimizi işe geri almaya ve işten çıkartmalara son vermeye çağırmaktadır. Hava işkoluna ge rilen grev yasağının uluslararası platformlara taşınması kararı almış r. -TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu ülkemizde uygulanan ekonomik ve sosyal poli kalarda, özellikle geniş halk kesimlerinin yaşam ve çalışma şartlarının iyileş rilmesini talep etmektedir. - TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, başta Deri-İş Sendikamıza üye TOGO, Kampana, Savranoğlu işçileri olmak üzere ülke çapında sendikalaşma mücadelesi veren tüm emekçiler ile Petrol-İş Sendikamıza üye Soda, Kromsan ve tuz işçilerinin sürdürdüğü grevleri desteklemektedir. İzmir Şubemizde Görev Değişikliği İzmir Şubemizde uzun süredir Şube Başkanlığı görevini yürütmekte olan Yılmaz Yurteri nin görevini bırakmak durumunda kalmasının ardından, Şube Başkanlığı na, Şube Sekreterliği görevinde olan Murat Berk gelmiş r. Yılmaz Yurteri ye bugüne kadarki çalışmaları için teşekkür ediyor, Murat Berk e de yeni görevinde başarılar diliyoruz. basın-iş gündem / haziran 2012 (7)

sendikamızdan PROPAK TA TOPLU SÖZLEŞME İMZALANDI Propak işyeri için 01.01.2012 tarihinden itibaren geçerli olacak yeni dönem toplu iş sözleşmesi, arabulucu aşamasına gelindiğinde imzalandı. 7 Mayıs 2012 tarihinde imzalanan 3. dönem toplu iş sözleşmesi ile birinci yıl için işyeri ortalamasında yüzde 15,6 oranında ücret zammı alındı. İşyeri taban ücret skala sistemi, mesleki ilerleme, deneyim, sorumluluk, sağlık ve güvenlik riski gibi objektif ve izlenebilir kriterler gözetilerek yeniden yapılandırıldı. Kapsam dışında kalan işçilerin de toplu sözleşme kapsamına alındığı yeni dönemde, sosyal yardımların ise birinci yıl için ortalama yüzde 26,7 artırılması sağlandı. Yeni dönem toplu iş sözleşmesinin yeni üyelerimizle birlikte tüm üyelerimize ve işyerimize hayırlı olmasını diliyoruz. METEKSAN DA TOPLU SÖZLEŞME İMZALANDI Meteksan işyeri için 01.01.2012 tarihinden geçerli yeni dönem toplu iş sözleşmesi, arabulucu aşamasının sona ermesinden sonra 20 Nisan 2012 tarihinde imzalandı. İmzalanan 14. dönem toplu iş sözleşmesi ile birinci yıl birinci altı ay için ortalama yüzde 12,36 oranında ücret zammı alındı. Sosyal yardımlarda ortalama yüzde 14,87, olaya bağlı ödemelerde yüzde 29,75 oranında zam alındı. Sözleşme sürecinde Meteksan Kağıt fabrikasından matbaaya geçen işçi arkadaşların üyelikleri geldi. Yeni dönem toplu iş sözleşmesinin yeni üyelerimizle birlikte tüm üyelerimize ve işyerimize hayırlı olmasını diliyoruz. BANKNOT MATBAASI ÇOĞUNLUK TESPİT DAVASI YARGITAY DA 2011-2013 toplu sözleşme prosedürü kapsamında çoğunluk tespi başvurusunda ÇSGB nın Banknot Matbaası nda çalışan sözleşmeli personeli de tespite esas işyeri toplamında dikkate alması ile çoğunluğumuzun olmadığına dair verdiği karara i raz edilmiş. Ankara 9. İş Mahkemesi i razımızı yerinde gördü ancak kararda işyerinde sözleşmeli olarak çalışan işçilerin sendikal hakları ile ilgili eksik değerlendirme yapılması nedeniyle Yargıtay a i raz e k. MEB DEVLET KİTAPLARI NDA İŞKOLU DAVASI BİR KEZ DAHA YARGITAY DA 2010 Yılı Eylül ayında ÇSGB nin yap ğı tespi n ardından açılan işkolu tespit davasında Ankara 9. İş Mahkemesi 29.7.2011 tarihli kararında parçalı (üre m ve bağlı atölyelerinin-üre m planlama şefliğine bağlı birimlerin 10 nolu basın-yayın, bu birimler dışında kalan idari birimlerin, depo ve yayınevlerinin 17 nolu büro işkolunda olduğu yönünde) tespit yapmış. Bu Karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tara ndan 10 nolu basınyayın işkoluna giren işlerle ilgili olarak onandı ancak 17 nolu işkoluna giren iş ve bölümlerle ilgili olarak bunların yardımcı iş olup olmadığının tespit edilmesi gerekçesiyle karar bu yönüyle bozuldu. Akabinde 9. İş Mahkemesi nde tekrar görülmeye başlanan davada bir kez daha bilirkişi tespi istendi ve bilirkişi raporu üzerinden, 25.4.2012 tarihinde verilen kararda ilk karara uygun olarak Üre m Planlama Şefliği dışında Hasanoğlan tesislerinde yer alan diğer birimler 17 nolu işkoluna bırakıldı. Sendikamız bu karara i raz e. AMCOR (ROTOPAK) YAKACAK YARDIMI DAVASI ÜYELERİMİZ LEHİNE BİTTİ Amcor (Rotopak) İstanbul işyerimizde 1.7.2010 tarihinde yürürlüğe giren toplu iş sözleşmesinin yakacak yardımına ilişkin maddesinin uygulanması ile ilgili işveren tara ile sendikamız arasında çıkan uyuşmazlık sonucunda yorum davası açmış k. 4. Kartal İş Mahkemesi nde görülen davada mahkeme sendikamızın görüşlerini haklı buldu ve dava lehimize sonuçlandı. İşverenin Yüksek Mahkeme ye taşımadığı ve kesinleşen karar ne cesinde üyelerimiz işverenin yorum farkından kaynaklanan alacaklarını temsilciliğimizle işveren arasında varılan mutabakata göre en kısa sürede alacaklar. TEKEL AMBALAJ İŞÇİLERİ SENDİKAMIZA HOŞGELDİNİZ! Tekel in tasfiyesi ve Tekel işçilerinin mücadelesine son birkaç yıldan beri tanığız. Bu arkadaşlarımızdan bazıları Tekel Ambalaj da çalışıyordu. Tekel Ambalaj 2011 yılı sonlarında Darphane ve Damga Matbaası Gn. Müd. bünyesinde Damga Matbaası na devredildi. Bu devirle birlikte 75 Tekel işçisi kardeşimiz sendikamıza üye oldu. İşlerine Damga Matbaası ça sı al nda devam ediyorlar. Bu üyelerimizin Damga Matbaası ndaki toplu sözleşme düzenine hak kaybı yaşamadan in bakları konusunda çıkan uyuşmazlıkların çözümü konusunda girişimler devam ediyor. Elbe e bu sorunlar çözülecek r. Tekel mücadelesinde yanlarındaydık, şimdi de aynı ça al nda sendikal mücadeleye devam ediyoruz. Yeni üyelerimize bir kez daha dergimiz aracılığıyla hoşgeldiniz diyoruz. YERLEŞKESİNİN KÜLTÜR BAKANLIĞI NA TAHSİS EDİLMESİ NEDENİYLE, DAMGA MATBAASI SULTANAHMET TEKİ TARİHİ MEKANINDAN TEKEL AMBALAJ BİNASINA TAŞINDI. TÜM ÜYELERİMİZE HAYIRLI OLMASINI DİLERİZ. (8) basın-iş gündem / haziran 2012

REDDEDİYORUZ grev, eylem, direniş Havacılık işkolunda ar k grev yasak! Havayolu emekçilerinin, sendikal özgürlüklere ve uluslararası mevzuata aykırı düzenlemeye ve işten çıkartmalara karşı mücadelesi devam ediyor. İleri demokrasi, Türkiye de hergün yeni yasaklar anlamına geliyor... Hava-İş Sendikası ile THY yöne mi arasında 23. dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin sürdüğü ve görüşmelerde arabuluculuk aşamasına gelindiği bir aşamada 30 Mayıs 2012 de yapılan yasa değişikliği ile havacılık işkoluna grev yasağı ge rildi. Yasa teklifinin gündeme gelmesinin ardından, hem grev yasağına, hem de THY yöne minin toplu sözleşme sürecini uzatan girişimlerine karşı 5 bin havayolu emekçisi THY Genel Müdürlüğü önüne yürüdü. SGBP'nin de destek olduğu yürüyüşe, sendikamız Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Ahmet Özbakır, İstanbul Şube Başkanı Levent Dinçer ve İstanbul Şube Teşkilatlandırma Sekreteri Mehmet Keskin de destek verdi. Yasanın meclis gündemine geleceği 29 Mayıs günü ise, İstanbul Havalimanı nda Hava-İş Sendikası üyesi kabin memurları ve teknik ekip iş bırak. Havayolu emekçilerinin iş bırakmasıyla birlikte, 179 sefer iptal olurken, pek çok sefer de gecikmeli olarak hareket e. Eylem yoğun destek alırken, Türkiye Havayolları Pilotları Derneği de yap ğı açıklamada, "Uçuş güvenliğini riske atmamak kaydıyla, kararları ne olursa olsun, tüm meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu havacılık işkolu çalışanlarına ve kamuoyuna duyururuz" dendi. Redhack de, gün içerisinde THY nin sitesini hackleyerek, havayolu emekçilerine destek mesajını ile. Yasa nasıl gündeme gelmiş 11 Mayıs 2012 günü AKP İstanbul Milletvekili Me n Külünk tara ndan 2822 sayılı TİS, Grev ve Lokavt Kanunu nun 29 maddesinde, grev yasağı bulunan işkolları arasında havacılık hizmetlerinde şeklinde bir ekleme yapılması teklif edilmiş. Me n Külünk ün önerisinin zamanlaması ise dikkat çekici. Hava-İş ile THY AO arasında süren toplu sözleşme görüşmelerinde uzun süre anlaşma sağlanamıyordu ve arabulucu aşamasına gelinmiş. Değişiklik önerisi tam da bu noktada, gündeme geldi. Grev yasağı, korsan taksiciliğe cezalar da ge ren yasa teklifinin içine koyularak 30 Mayıs günü meclisten geçirildi. Birkaç gün içinde çıkar lan grev yasağı, sendikal mevzua düzenleyen yasa tasarılarının mecliste aylardır beklediği ve bu tasarılara ilişkin işçi konfederasyonlarının görüşlerinin hiçe sayıldığı da unutulmadan değerlendirilmeli. Eylemi tehditler izledi Grev yasağına karşı eyleme geçen THY çalışanları ileri demokrasi de doğrudan işten a lmakla tehdit edildiler. THY Yöne m Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, kendisine yönel len 150 THY çalışanını işten çıkar ğınız söyleniyor. Doğru mu? sorusuna, Daha da fazlasını çıkartacağız şeklinde yanıt verdi. Sendikal Güç Birliği nden destek mesajı Sendikal Güç Birliği Platformu adına yapılan yazılı açıklamada, Havacılık hizmetlerinde grev yasağını reddediyoruz. Güç Birliği olarak Hava-İş Sendikamızla birlikte, omuz omuza mücadele edeceğiz. Görülen o ki; AKP iktidarı ilke, sınır ve kural tanımaz yönetme anlayışına, bütün hırsıyla, adeta intikam alırcasına devam etmektedir dendi. Grev yasağı düzenlemesinin amacının toplu sözleşme sürecini baltalamak, Hava-İş Sendikası nı muhalif ve bağımsız duruşu nedeniyle cezalandırmak ve sendika üyelerinin tehdit ve baskı ile sindirmeye çalışmak olduğu vurgulandı. Eylemler sürüyor Tüm saldırılara karşı Hava-İş Sendikası süresiz eylem kararı aldı. Buna göre, havayolu emekçileri hergün sabah 06:00 ile akşam 23:00 arası Atatürk Havaalanı nda eylemlerini sürdürüyor. Eylemler ve destek ziyaretleri sürerken, THY Yönetim Kurulu 7 Haziran 2012 tarihinde yaptığı toplantıda, işten çıkarttığı 305 personelin tekrar işe alınma talebinin kabul edilmemesine karar verdiğini duyurdu. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, THY bundan sonraki süreçte olacaklara hazırlıklı olmalı. Gerek işyerinde gerekse yurt dışındaki işkollarında ciddi bir destek var. Bunların hepsi eyleme dönüşebilir. Kararı Yöne m Kurulu olarak vereceğiz dedi. basın-iş gündem / haziran 2012 (9)

emekçi kadın GÜVENCELİ VE SENDİKALI BİR İŞ, ŞİDDETSİZ BİR YAŞAM İSTİYORUZ! Bir 8 Mart ı daha geride bırak k. O gün televizyonlarda, kadına yönelik şidde n sorumlularının 8 Mar mızı kutladığını izledik, haber bültenlerinde kadınlara ilişkin rakamlar havada uçuştu ve onlarca yaşamın sönüşü ista s kler arasında kayboldu gi. Hemen ardından, özellikle kız çocukların yaşamını cehenneme çevirecek, çocuk gelinlerin sayısını ar racak 4+4+4 eği m sistemi, meclisten akıllara ziyan bir baskı ve şiddetle birlikte geçirildi. Sonrasında toplumda yaratacağı yıkım, o gün meclis sıralarında dahi kendini gösterdi. Ardından Başbakan ın onyıllarca geride kalmış olması gereken kürtaj saldırısı ile karşı karşıya kaldık. SGBP Kadın Koordinasyonu, tam da bu yaşanan süreç nedeniyle, 8 Mart ta kutlama değil, mücadele çağrısı yap ve bir ha aya yayılan bir etkinlikler dizisi organize edildi. 8 Mart ha ası için yaygın olarak dağı ğımız dave yede ve bildirimizde özetle dedik ki: Bizler kadınız. İşçi evlerinin kadınları... Yani hem evde, hem işte çalışanlarız... Yani yaşamları ve beklen leri benzer olanlar. Tenceremizde kaynayan bir kap yemek de, çocuklarımızı gönderdiğimiz okullar da, kurduğumuz hayaller de benzer birbirine. İşyerinde ucuz işgücü olan, ilk işten a lan bizleriz. Ne de olsa bizler, ev ekonomisine destek için çalışıyoruz. Gün geç kçe daha fazla, asıl işimizin evdeki işler olduğu söyleniyor bizlere. Ve mesai çıkışı yorgun argın geldiğimiz evlerimizde, aynı yoğunlukta başka bir mesai bekliyor bizleri. Diyorlar ki, evden çalışın o zaman, parça başı iş yapın mesela. Daha da ucuza çalışmamızı, daha da ucuza üretmemizi ve daha da yoksul, daha da kapalı hayatlarımız olmasını daya yorlar. Resimleri çıkıyor gazetelerin üçüncü sayfalarında, telefonla uzun konuştuğu için, alışveriş yap- ğı için ve daha pek çok anlamsız nedenle, namus belasına katledilen kardeşlerimizin. Alınıp sa lan, tecavüze uğrayan küçük kızlar, bakıyor bize gazetelerden kocaman, ürkek gözleriyle, Ve açıklama yapılıyor resmi makamlardan, bu kızların kendi istekleriyle olduğuna dair herşeyin. İçinizde kalmıyor mu sizin de çığlığınız o anlarda? Bugün bizim mücadele günümüz. Geçmişin kadın işçilerinin bize bırak ğı mirası ve çocuklarımıza borcumuzu bir kez daha ha rla r bize, her gelen 8 Mart. Küçücük dünyalarımızda, kocaman hayallerimiz var bizim. Ama mücadele edersek, kocaman olur dünyalarımız ve ulaşılabilir hedeflerimiz haline geliverir o hayaller. Bu çağrıyla başlayan 8 Mart etkinlikleri içinde, 8 Mart günü Hey Teks l de direnişte olan kadın işçileri ve Kampana Deri direnişçilerini ziyaret e k. Taksim de, slogonlarımızla, geniş ka lımlı bir bildiri ve karanfil dağı mı yap k. 8 Mart akşamında ise, kadın örgütleriyle birlikte yine Taksim de, meşaleli yürüyüşte yer aldık. 10 Mart günü ise, Aktaş Düğün Salonu nda 8 Mart Şenliği düzenlendi. İstanbul dan Hey Teks l ve Kampana Deri, İzmir den Billur Tuz ve Savranoğlu direnişçilerinin de ka lımıyla gerçekleş- rilen şenlikte, Önder Babat Çocuk Korusu ve Feryal Öney de aramızdaydı. Şenlikte yapılan konuşmalar ve a lan sloganlarla, kadın dayanışmasının ve bizi bekleyen yeni saldırılara karşı birlikte mücadele etmenin önemi bir kez daha vurgulandı. 11 Mart Pazar günü de, SGBP Kadın Koordinasyonu, Kadıköy de düzenlenen mi ngde yerini aldı. 8 Mart etkinliklerimizin tamamını GÜVENCELİ VE SEN- DİKALI BİR İŞ, ŞİDDETSİZ BİR YAŞAM! sloganıyla gerçekleş rdik. Önümüzdeki dönem, bu hedefe ulaşmanın yolu ise hep birlikte mücadeleyi büyütmekten geçiyor. Ülkemizde sendikaların genelde erkek egemen yapılar olduğu, kadınların bu yapılar içerisinde çeşitli nedenlere bağlı olarak yeterince etkin hale gelemediği bir gerçek. Kadınlar genellikle sendikaların vitrini olarak, genel kurullarda divana yazman sıfa yla oturtulur, bazen de dene m ya da disiplin kurullarında yer alır. Oysa kadın işçilerin mücadelede öne çıkmadığı durumda, sendikaların da toparlanması mümkün değil. Sendikal Güç Birliği Pla ormu yeni bir sendikacılık hedefiyle yola çık. Bu sendikal anlayış, bugüne kadar ihmal edilen kadınların talepleri için de poli ka üretmeyi gerek riyor. SGBP Kadın Koordinasyonu da bu amaçlar doğrultusunda yola çık ve ilk etkinliklerini 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nde gerçekleş rdi. Bunu 8 Mart etkinlikleri ve 1 Mayıs çalışmaları izledi. Ardından THY emekçileriyle dayanışma ziyare gerçekleş ren Kadın Koordinasyonu, atölye çalışmalarına da başladı. Önümüzdeki dönemde bu hedefler doğrultusunda, kadın üyelerimizin daha yoğun ka lımıyla etkinliklerini sürdürmesi planlanıyor. (10) basın-iş gündem / haziran 2012

KÜRTAJ HAKTIR, KÜRTAJ YASAĞI DAHA FAZLA KADIN CİNAYETİ DEMEKTIR! Aslında ne kürtaj gündemdeydi, ne sezaryen. Ancak gündemi takip edenler için çok da şaşırtıcı olmadı Başbakan Tayyip Erdoğan ın bir anda yaptığı açıklamalar. Ne de olsa, 4+4+4 eğitim sisteminden, 3 çocuk taleplerine kadar pek çok başlıkta uzun süredir toplumun dönüştürülmesi adımları atılıyordu. Uzun süredir, iktidarın kadınların özgürlüğünü kısıtlama yönündeki müdahalelerinin de karşısında durulmaya çalışılıyordu. Ve bir anda 25 Mayıs günü bu çağdışı gündem açıldı. Başbakan Erdoğan, Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programı nın uygulanmasına ilişkin 5. Uluslararası Parlamenterler Konferansı kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, ülkemizde yasal olan kürtaj uygulaması için cinayet sözcüğünü kullandığı skandal bir açıklama yaparak, yasal hakkını lanan binlerce vatandaşı katil olmakla itham kulilgili doğumlara karşı olan bir başbakanım. Kürtajı etmiş oldu. Konuşmasının devamında da yoksulluk sınırının 3000 TL ye ulaştığı ülkemizde, milyonlarca insanın hayatta kalma mücadelesi verdiğini yine görmezden gelerek 3 çocuk söylemini sürdürdü. Erdoğan konuşmasında: Şunu da açıkça söylüyorum, sezaryenle bir cinayet olarak görüyorum. Buna kimsenin müsaade etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu öldürürsünüz ha doğduktan sonra öldürürsünüz. Hiçbir farkı yok. Buna karşı çok daha duyarlı olmaya mecburuz. Buna karşı el birliği içinde olmak zorundayız dedi. Başbakan Erdoğan ın ardından ise, AKP nin önde gelen isimlerinden açıklamalar geldi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Üstün, tecavüze uğrayan kadınların da doğum yapmaları gerektiği yönündeki açıklamalar yaparak, adeta tecavüzü meşrulaştırdılar. TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl ise, çocuk tanımı 0-18 yerine eksi 1 ila 18 şeklinde tarif edilsin derken, yine tecavüzde kadının doğurmasını savundu. Melih Gökçek ise Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor? Anası kendisini öldürsün sözleriyle en skandal açıklamaya imza atmış oldu. Tüm bu açıklamaların yanı sıra, kürtaj yasası çıkartılacağı da ifade edildi. Kürtaj karşıtlığı, tüm dünyada gericiliğin alışılmış gündemlerinden biri. Başbakan Erdoğan ve kürtaj karşıtlığını savunanlar, aslında kadın özgürlüğünün AKP iktidarı için hiçbir anlamının kalmadığını bir kez daha kanıtlamış oldular. Kadının kendi bedeni üzerindeki söz hakkını dahi ortadan kaldırmanın AKP için olağan olduğu bir kez daha görüldü. Onlar, kadınlara diyorlar ki, aman ha kürtaj yaptırmayın, bize ucuz işgücü lazım, bize dış politikada üstlendiğimiz taşeron rol için asker yapabileceğimiz yoksul çocukları lazım. Bugünün koşullarında kurulan cümlelerin bir tercümesi de ne yazık ki budur! Zira, anne karnındaki daha bebek haline gelmemiş ceninin akıbeti konusunda kadın bedeni üzerinde hakimiyet kurarak yasalar çıkartmaya niyetlenenle, o çocukları doğduktan sonra açlıktan ölüme mahkum eden politikaları hayata geçiren aynı zihniyettir. Hükümet in kürtajı yasaklama konusundaki açıklamalarının üzerine pek çok ilde kadın örgütlerinden, sendikalardan, meslek odalarından ve siyasi partilerden kadınların katılımıyla eylemler düzenlendi. İstanbul/ Kadıköy de de 3 Haziran Pazar günü toplanan ve Kürtaj haktır, tartışmayız! Bedenimiz bizimdir diyen kadınlar adına yapılan ortak açıklamada AKP Hükümeti nin yıllardır üstü kapalı bir biçimde sürdürdüğü kadın düşmanlığını artık açıkça yaptığı vurgulandı. Eylemde ayrıca Başbakan ın her kürtaj bir Uludere dir açıklamasına tepki gösterilerek Kürtaj haktır, Uludere katliam denildi. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği nin konuyla ilgili bilimsel verilere dayanarak yaptığı açıklamaya göre ise, yasaklamalar nedeni ile düşüklerin 19 milyonu güvenli olmayan koşullarda gerçekleşiyor. Güvenli mayan düşüklere bağlı olarak dünyada olher sekiz dakikada bir kadın ölüyor ve güvenli olmayan düşükler dünya-daki anne ölümlerinin yüzde 13 üne, her yıl 68 bin kadının ölümüne, 5,3 milyon kadının hastalık ve sakatlığına neden oluyor. Kürtaj yasağının olmadığı Türkiye de anne ölümleri içinde düşüğün payının yalnızca yüzde 2 olduğunun belirtildiği açıklamada, Dünyada düşüğün anne ölümleri içindeki payının yüzde 13 olduğu hatırlanacak olursa bu durumun Türkiye açısından bir başarı olarak değerlendirilmesi gerekir denildi. Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu da konuyla ilgili bir basın açıklaması yaparak özetle şunları söyledi; Kadın erkek eşitliğine inanmadıklarını her fırsatta dile getirip, bizlere esnek güvencesiz çalışmayı layık gören ve üç çocuğu şart koşan AKP gericiliği bu kez bedenlerimizi ve cinselliğimizi denetlemek istiyor. Biz Sendikal Güç Birliği Kadın Platformu olarak buna itiraz ediyor, hangi şartlarda kaç çocuk doğuracağımıza biz kadınlar karar veririz, diyoruz. Başbakan kürtaj cinayettir diyor, biz Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu olarak kürtaj haktır, asgari sağlık koşullarına sahip olmayan merdiven altlarında yapılan kürtaj cinayettir, kadınları bilerek, isteyerek ölüme göndermektir, diyoruz. Medeni ülkeler daha bebek haline gelmemiş cenini değil, kadının sağlığını düşünüyorlar. Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümet kadın hayatını bu kadar değersiz kılmadı. Bu kadar ucuzlatmadı. AKP nin gerici ideolojisi toplumu egemenliği altına alırken, kadın bedeni ve cinselliği üzerindeki denetim artıyor, kadınların yaşam alanları kısıtlandıkça, kısıtlanıyor. Biz Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu olarak kürtaj hakkını kadınların kendi bedenleri, doğurganlıkları üzerinde söz sahibi olmasının ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. emekçi kadın basın-iş gündem / haziran 2012 (11)

emekçi kadın (12) KADIN-ERKEK ARASINDAKİ YASAL VE FİİLİ E Ş İ T L İ K!!!! Kadına yönelik şiddet ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadının fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine ve acı çekmesine yol açan, kadının temel hak ve özgürlüklerini ve onurunu zedeleyen bir eylemdir. Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur. Dünyada her üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suistimal edilmiştir. Türkiye de de tablo hiç farklı değildir. Bir soru önergesi üzerine Adalet Bakanı kadın cinayetlerinin 2002 den, 2009 a kadar yüzde 1400 oranında arttığını ve 2002 de 66 kadın öldürülürken, bu sayının 2009 un ilk 7 ayında 953 e ulaştığını açıkladı. Türkiye de şehirlerde evli kadınların yüzde 18 i, köylerde de yüzde 76 sı eşleri tarafından dövülüyor. Kadınların yüzde 57,7 si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor. Her gün 5 kadın namus cinayetine kurban gidiyor Bu tablo ülkemizde yaşanan sosyal ve ekonomik sıkıntılarının ilk mağdurlarının halen kadınlar olduğunu ortaya koymaktadır. Üst paragrafta istatistiklere sıkışan cinayetler sonucu yaşamını yitiren yüzlerce kadının çoğunluğu, namus belasına öldürüldü. Şiddete uğrayan kadınlar da yine namus adı altında dayak yediler, sakat bırakıldılar. Bu cinayetlerde, yaşanan şiddetin artışında en önemli sorumluluk ise bu anlayışı yayan zihniyete ait. Küçük birkaç örnekle devam edelim. Fatih ve Eyüp Belediyeleri nin danışmanı ve yaşam koçu Sibel Üresin örneğin, çok eşliliği savunuyor ve bunun çarpık ilişkileri önleyeceğini iddia ediyor. Ayrıca dayak ve aldatmanın boşanma sebebi olarak görülemeyeceğini ve kadınların yüzde 80 inin dili nedeniyle dayak yediğini savunan Üresin, Türkiye de kadına bakışın nasıl olduğunu özetliyor. Mahkemelerin verdiği kararlar da Sibel Üresin in anlayışının ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. 7 yılda 4 bin 190 kadın cinayetinin gerçekleştiği ülkemizde, kadının beyaz tayt giymesi, alışveriş yapması, cinsel ilişkiyi reddetmesi, boşanmak istemesi, eve geç gelmesi, telefonda uzun konuşması gibi olaylar, mahkemeler tarafından haksız tahrik kapsamında değerlendirildi. Ülkemizde kadına yönelik yaşanan şiddetin çarpıcı bir boyutu da binlerce kız çocuğunun alınıp satılıyor oluşu. Cumhuriyet Gazetesi nde yer alan habere göre, Çorum, Amasya, Tokat, Çankırı gibi İç Anadolu basın-iş gündem / haziran 2012 TÜRKİYE DEN UTANÇ KARELERİ NÇ DAVASI HALEN SÜRÜYOR! Yargıtay Başsavcılığı, 2002 yılında 13 yaşında, 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. nin bu işi rızasıyla yaptığı yolundaki mahkeme kararına itiraz etmemişti. 32 sanıklı davada, yerel mahkemenin N.Ç. nin sanıklarla rızasıyla birlikte olduğu yönündeki kararını onaylayan Yargıtay 14. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin sanıklara en az 10 yıl ceza verilmesini öngören tecavüz suçundan değil, en az 5 yıl ceza öngören 15 yaşından küçük biriyle rızasıyla birlikte olmak suçundan ceza verilmesi görüşünü onaylamıştı. Yargıtay ın 13 ay sonra gelen kısmi bozma kararının ardından ise dava yeniden görüşülmeye başlandı, ancak hakkında yakalama kararı çıkartılan sanıklardan biri halen bulunamadığından 17 Temmuz a ertelendi. 13 yaşında iken 26 erkeğe satılan bir çocuğun cebir, şiddet ve tehdit yaşamadığı yönünde karar alabilen yargı mensuplarının, bir kerecik olsun kendi çocuklarının benzer bir durumu yaşadığını gözlerinin önüne getirmeleri gerekiyor. Zira bir nebze dahi vicdan sahibi olanın, bu karara imza atması mümkün değildir. MEĞER FETHİYE DE DE TECAVÜZ YAŞANMAMIŞ! Fethiye de bir kadının sekiz erkeğin tecavüzüne uğradığı iddiasıyla açılan ve kadın örgütlerinin de sahiplendiği davada, sanıkların hepsi beraat etti. Davada, davacı kadının annesi ve babasının boşanmış oluşu ve bir gazeteye cinsel şiddet konusundan yazı yazmış olması dahi sanık avukatları tarafından delil olarak sunuldu. Hatırlanacağı üzere 2007 yılında bir kadının, Fethiye de sekiz erkeğin toplu tecavüzüne uğradığını ifade etmesi üzerine başlayan hukuk mücadelesi geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Sekiz sanığın tamamı beraat etti. Simge haline gelen bu davada, ülkenin pek çok yerinden davayı izlemeye gelenlerin attıkları sloganlar duyulmasın diye duruşma salonlarının camları kapatıldı, 32 avukat davaya müdahil oldu. Henüz gerekçeli karar çıkmamış olmasına karşın, büyük olasılıkla beraatler için delil yetersizliği dayanak gösterilecek. AİHM ise benzer bir vaka için, tüm çabaya rağmen yeterli delil toplanamazsa mağdurun beyanı esastır diyor.

kentlerinde evlenemeyen ya da dul kalan erkekler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi nden kız çocuklarını eş olarak satın alıyor. 1000 lira ile 5000 lira arasında satılan kız çocukları, hayatlarına fiilen köle olarak devam ediyor. emekçi kadın Adıyaman daki ailesi tarafından 2 yıl önce zorla evlendirilen adının açıklanmasını istemeyen bir kız çocuğu Annemi, babamı, kardeşlerimi 2 yıldır görmüyorum, çok özledim diyerek söze başlıyor. Küçük kız, kendisini görmeye gelenlerden hangisinin damat olduğunu dahi bilmeden evlendiğini, kısa sürede hamile kaldığını ve geçen yıl bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini anlatıyor. Küçük anne, kızının kendisi gibi olmasını istemediğini belirterek Hamileyken hep bir oğlum olsun istedim ama olmadı. Bizim oralarda erkek olarak dünyaya gelmek ayrıcalıktır. Ama kız doğmuşsanız çileniz bebekken başlar. Kimi zaman okula gidemezsiniz, kimi zaman erkeklere alınan bir çift ayakkabıdan bile mahrum kalırsınız. Ama Allah kız verdi. Kızımın sonu da benim gibi mi olur diye düşünüyorum dedi. Çıkartılan yasalar şiddeti engeller mi? Türkiye Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ne imza atan ülkeler arasında, parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu. Kanun tasarısını kabul ederek yasalaştırdı. Ve bu önemli karar 25 Kasım a denk geldi. Sözleşmede yer alan kadınerkek arasındaki yasal ve fiili eşitliğin gerçekleşmesine yönelik alınacak tedbirlerin nasıl uygulanacağı, kadına şiddetin ne oranda engellenebileceği merak konusudur Örneğin ülkemizde yasa koyucuların kadına bakışını özetleyen çarpıcı örneklerden biri, HSYK nın düzenlediği yargının iş yükünün azaltılması konulu çalışmada karşımıza çıktı. Hatırlanacağı üzere, burada yapılan önerilerden biri, kadınlar tecavüzcüsüyle evlensin dava kapansın oldu. Çalışma raporunda ayrıca tecavüze uğrayan kadınların beden ve ruh sağlığı raporu yerine sadece beden sağlığı raporunu alınmasının yeterli olduğu belirtildi. Son bir acı örnekle bitirelim. 8 çocuğun 2-3 yaşlarında kız çocuklarına tecavüz edip birini öldürdükleri olay, biraz duyarlılık sahibi herkesin aklında yer etmiştir. Bu olayın sonucunda Pervari nin Belediye Başkanı nın olayı çocuk oyunu olarak nitelendirdiğini de unutmadık, unutmamak zorundayız. Bu zihniyet toplumda egemen olduğu ve sürekli beslendiği sürece, kağıt üzerinde düzenlemeler başarısızlığa mahkûmdur... SEMA MARAŞLI DAN İBRETLİK TAVSİYELER Sema Maraşlı, cocukaile.net isimli internet sitesinde yazılarını yayınlıyor. Küçükçekmece Belediyesi nin düzenlediği etkinliğe katılan Maraşlı, kız çocuklarının yetiştirilme tarzına ilişkin verdiği öğütlerle de gündeme geldi. Maraşlı, Kadınlar, okuyan kız çocuklarını bile elinde mesleğin olsun, kendine güven, eşine muhtaç olma diye yönlendiriyor. Bu bilinçle yetişen kızların ileride evlilikleri yürümüyor. Evliliklerin psikolojiden ziyade inançla yürütülmesi gerekir. Bu noktada, kadınlar erkeklerin üstünlüğünü kabul etsin. Kuran-ı Kerim de de evin reisi erkek olduğu bildirilir. Kadından otorite olmaz. diye konuştu. Haber 7 adlı sitede yazdığı bir yazıda kadına yönelik şiddetin abartıldığını belirten Maraşlı, asıl şiddetin psikolojik şiddet olarak erkeklere uygulandığını ifade ediyor. BELEDİYELERDEN KADINLARA İDEAL EŞ OLMA TAVSİYELERİ AKP li bazı belediyeler, son dönemde artan biçimde, boşanma oranlarını azaltmak maksadıyla kadınlara tavsiye veren seminerler düzenliyor, kitapçıklar çıkartıyor. Kadınlara önerilenler ise, hakim zihniyetin kadına bakış açısını özetler nitelikte. Örneğin, Gaziosmanpaya Belediyesi tarafından dağıtılan kitapçıkta, ücretli bir işte çalışmayan kadınların, sabah eşinden önce kalkıp eşinin ihtiyaçlarını hazırlamaması durumunda, eşi tarafından sürekli uyuyan, tembel, hiçbir işe yaramayan, para yiyici olarak algılanacağı; problemlerin çözümünde vıdı-vıdı yapmamak gerektiği gibi kadınları aşağılayan ibarelerin yanı sıra, kadınların aldatılmamak için gizemli ve çekici olmaları, eşlerine rest çekmemeleri öneriliyor. basın-iş gündem / haziran 2012 (13)

DOSYA - Rakamlarla Türkiye GİRİŞ Gündem Dergisi nin bu sayısının tamamını genel bir Türkiye profili ortaya koyacak şekilde düzenlemeyi tercih ettik. Bu tablonun önemli bir ayağını ise, hepimizin yaşamını doğrudan etkileyen ekonomik veriler oluşturuyor. Dolayısıyla ekonomik verilerin ayrıntılı olarak ele alınmadığı bir Türkiye tablosu çok eksik kalacaktı. Bizim evlerimizdeki ekonomik krizler devam eder ve bizler borcu borçla kapattığımız bir yaşamı sürdürürken, medyadan sürekli ekonominin ne kadar iyi gittiği ni okuyoruz. Dergimizin bu sayfaları, açıkladıkları rakamların bizlerin evine nasıl yansıdığını da gösteriyor. Türkiye deki ekonomik durumu ele alırken, geniş bir döneme, Türkiye nin son 10 yılına odaklanmayı tercih ettik. Türkiye ekonomisi büyüyor mu?, Büyüyorsa kimin için büyüyor?, Gelir dağılımındaki uçurum azaldı mı?, Verimlilik artıyor, peki ya reel ücretler?, Cari açıktaki rekor ne anlama geliyor?, İşsizlik gerçekten azaldı ve medyanın verdiği gibi kahvehaneler boşaldı mı?, Türkiye yi yeni bir ekonomik bunalım bekliyor mu? türü sorulara, dergi sayfalarımızın yettiğince yanıtlar ürettik. Dönemsel anlamda önem taşıyan çıkışların verileri önemli ölçüde etkilediği örneklerde ise, daha geçmiş tarihlerden itibaren ele aldık. Örneğin verimlilik reel ücret karşılaştırması veri setinde, 1989 bahar eylemlerinin etkisi önem taşıdığı için, grafiği o tarihten başlattık. Rakamlar yalan söylemez, ancak onları kullananlar, kendi çıkarları doğrultusunda bazısını saklar, bazısını öne çıkartır. Basit bir örnek, ihracat rekoru kırdık açıklaması doğrudur; ancak aynı dönemde ithalat ve cari açık rekoru da kırdığımız saklanır. Yayınladıkları verilere bir de emekçilerin cephesinden bakalım... DIŞ BORÇ Türkiye ekonomisinin son dönemde içinden geçtiği büyüme trendi, gerek AKP, gerekse merkez ve yandaş medya tarafından sürekli gündemde tutuluyor. Oysa ki, Türkiye yi yıllardır krizden krize sokan ve dilimizden düşürmediğimiz ödemeler dengesi sorunu halen devam ediyor. Başka bir deyişle, ülkenin ürettiğinden fazlasını tüketmesi ya da tüketeceği kadar üretmemesi sonucunda ortaya çıkan borçlanma ihtiyacı artarak sürüyor. Grafik 1: Türkiye nin Dış Borcu (Milyar Dolar) Kaynak: Türkiye Cumhuriye Merkez Bankası (TCMB) Türkiye halen sıcak para adı verilen kısa vadeli yabancı sermaye girişleri tarafından finanse edilebildiği takdirde büyüyor. Ve büyüdükçe borçlanıyor, borçlandıkça daha fazla büyüyebilmek için, daha da fazla borçlanıyoruz. Yani dibe doğru bir sarmalın içinde olan bir ekonomiden bahsediyoruz. Peki Başbakan Tayyip Erdoğan ın bir yandan borç yiğidin kamçısıdır deyip, diğer yandan IMF ye olan borçların azaldığını, 2012 de sıfırlanacağını övünerek anlatması, Türkiye nin dış borç sorunundan kurtulduğu anlamına mı geliyor? Eğer Türkiye nin tek alacaklısı IMF olsaydı, Türkiye nin borç sarmalından kurtulmakta olduğunu söyleyebilirdik. Ancak genelde zannedilenin aksine, Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye asıl olarak yurt dışındaki bankalara ve yerli bankaların yurt dışındaki şubelerine borçlanmış durumda. Ülkemizin brüt dış borç stokundaki değişimi gösteren grafikten de görülebileceği gibi, dış borç stoku, son 10 yılda yüzde 140 artarak 300 milyar doları aşmıştır. Grafikten görülemeyecek önemli bir nokta ise, bu borçların kısa vadeli olan (dolayısıyla daha yüksek risk taşıyan) kısmının toplam dış borca oranının da son 10 yılda yüzde 14 ten, yüzde 27 ye yükselmiş oluşu. (14) basın-iş gündem / haziran 2012

İÇ BORÇ dosya İç borç göstergeleri de, dış borçtan bir farklılık göstermiyor. Türkiye nin iç borcu, yani bankalara olan toplam borç, son 10 yıllık süre zar nda 10 kat ar. Grafik 2 de görünen iç borç ar şlarına bakıldığında, 2000-2001 ve 2008-2009 yıllarındaki ar şın dünyada yaşanan ekonomik krizlerden kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. Tablonun geri kalanı ise doğrudan AKP ik darının eseridir. Peki ülkemizin iç ve dış borç stoku bu durumdayken, emekçilerin borçları ne durumda? Bizler ne kadar borçluyuz? Grafik 3 ve Grafik 4 te verilen kredi kar ve tüke ci kredisi borçları durumun bizler açısından hiç de parlak olmadığını göstermektedir. Tüke ci kredilerinde borçlar son 10 yılda 81 kat, kredi kartlarında ise 14 kat artmış durumdadır. Tüketici Dernekleri Federasyonu tarafından yapılan araştırmaya göre, 2011 yılı sonu itibariyle, 74 milyonluk Türkiye nüfusunda, kredi kartı sayısı 51 milyona ulaşmıştır. Tüketici kart harcamalarında, market ve gıda harcamaları yüzde 22 ile başı çekmektedir. Gıda harcamalarını, yüzde 13 le araç yakıt harcamaları, yüzde 9 ile giyim harcamaları, yüzde 6 ile iletişim harcamaları takip etmektedir. Eğitim harcamaları yüzde 1,7, sağlık harcamaları ise yüzde 4 oranına sahiptir. Bu dağılım bize tüketicilerin kartı yaşamak için kullandıklarını göstermektedir. Lüks tüketimin payı yüzde 5 i geçmemektedir. Konuya ilişkin açıklanan ilginç bir veri ise, kredi kartı harcamalarının tutarının, Estonya, Malta, Lüksemburg, Kıbrıs Rum Kesimi, Slovenya, Slovakya ve Finlandiya nın toplam kamu borcu kadar, hatta bazısının üzerinde oluşudur. Kredi kartları kapitalizmin en cin fikirlerinden biri olarak, yaşamımızın doğrudan bir parçası haline geldi. Cebimizde olmayan para ile alışveriş yapıyor, en temel ih yaçlarımızı karşılayabilmek için bile borçlanmaya ih yaç duyuyoruz. Ve sürekli asgari ödenen (ya da hiç ödenemeyen) kredi kar borçlarıyla boğuşmak Grafik 3: Kredi Kar Borçları (Milyar TL) Grafik 2: Türkiye nin İç Borcu (Milyar TL) Kaynak: Türkiye Cumhuriye Merkez Bankası Grafik 4: Tüke ci Kredileri (Milyar TL) 387 milyar TL durumunda kalan bir sınıf yara ldı -ki kredi kartlarına uygulanan faiz oranı, piyasadaki en yüksek faizdir-. Borçlanma, yalnızca kendi cebimizi yakmıyor, örgütlenme süreçlerini etkiliyor, saldırı yasalarına dair yürütülecek mücadeleyi etkiliyor. Borçlandıkça düzenle çok daha uyum halinde yaşanması gerekiyor. Fabrikada bir örgütlenme süreci söz konusu ise, ya da greve çıkacaksak, bundan 20 yıl öncesinde, bir ekmeğimiz varsa, onu paylaşırız denebiliyordu. Şimdi ise, yine ekmek paylaşılır, ama her ayın sonunda ödenmesi gereken onca borç olduğu sürece, riskleri göze almak zorlaşıyor. Borçlandıkça, işverenin zorla fazla mesaiye bırakmasına ses çıkaramaz hale geliriz, zam almadıysak da direnemeyiz, her türlü davranışı sineye çekmek durumunda kalırız. Örgütsüz bir fabrikada, sendikal örgütlenme gündeme geliyorsa aman işimden olursam, bunca borç harç varken nasıl yaşarız deriz. Borçlandırma mekanizması, kapitalizme, yalnızca aldığı yüksek faizler nedeniyle kar sağlamıyor; aynı zamanda emekçileri sindirmek ve sömürü oranları gün geç kçe artarken emekçi sınıfların ses çıkartamamasını sağlamak açısından da yarar sağlıyor. Kaynak: Türkiye Cumhuriye Merkez Bankası Kaynak: Türkiye Cumhuriye Merkez Bankası basın-iş gündem / haziran 2012 (15)

dosya EKONOMİK BÜYÜME Türkiye ekonomisi 2011 yılında önemli bir büyüme gösterdi. Bahsedilen ve medyadan bolca pompalanan büyüme efsanesinin, aslında yurt dışından gelen sıcak para ile sürüklenen ve dış borçlanmaya dayalı bir büyüme olduğunu, dolayısıyla ülkemiz ekonomisinin mevcut durumunun son derece kırılgan bir yapıya işaret ettiği sürekli vurgulanıyor. Burada bir ikinci nokta ise, ülke ekonomisinin AKP dönemi büyüme trendinin, Cumhuriyet tarihi boyunca büyümede sergilenen genel ortalamadan anlamlı bir farklılık göstermediğidir. Büyümede Kaynak: TÜİK anlamlı bir fark oluşmadığı gibi, bu süreçte Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı ölçüde bağımlı hale getirilmiştir. Tablo -1- Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye ekonomisinin büyüme rakamlarını göstermektedir. Büyüme verilerine ilişkin trajikomik bir durum da, rekor büyüme kutlamalarının hemen ertesinde açıklanan büyüme hedefleri oldu. Gelecek yıl için bu büyümenin yarısına bile ulaşılamamasının hedef diye belirlenmiş oluşu, yani büyüme oranının yarının altına inmesinin hedef oluşu, aslında ağır bir krizin de ilanıdır. Grafik 5: Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın Değişimi (2001-2011) Burada unutulmaması gereken; Türkiye ekonomisi büyümüştür, ancak emekçilerin geleceğini ipotek altına alarak bu büyüme gerçekleştirilmiştir. İkincisi, evet ekonomi büyümüştür, ancak bu büyümeden emekçilere düşen bir pay olmamıştır. Nitekim asgari ücretin alım gücü 30 yıl öncesi ile aynı düzeydedir. Büyümenin kime yaradığı ise Forbes Türkiye nin açıkladığı rakamlardan net olarak görülüyor. Forbes in açıkladığı En Zengin 100 Türk listesine göre, 100 zenginin serveti bir yıl öncesine göre 17 milyar dolar arttı. TABLO 1: Türkiye Ekonomisinde Dönemler İ bariyle Büyüme Hızları (1923-2010) Dönemin Yapısal Nitelikleri Kapsanan Yıllar Ort. Yıllık Büyüme, % Tüm Cumhuriyet Sonrası Dönem 1923-2010 4,5 1. İlk 25 Yıl Açık ekonomi koşullarında yeniden inşa Korumacı-devletçi sanayileşme Savaş yılları ve sonrası 1923-1948 1923-1929 1930-1939 1940-1943 2. Demokrat Par Dönemi, Öncesi ve Sonrası 1949-1961 6,0 3. Planlamacı ve İthal İkameci Sanayileşme 1962-1979 5,1 4. Neoliberal Yeniden Yapılanma Sermayenin karşı saldırısı Finansal serbestleş rme ve dene msiz kamu açıkları IMF yakından izleme ve sonrası AKP dönemi 1980-2010 1980-1988 1989-1997 1998-2010 2003-2010 Kaynak: Korkut Boratav, Türkiye İk sat Tarihi ve DPT, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler den düzenleyen, Erinç Yeldan, Büyüme Efsanesi, 6 Nisan 2011, Cumhuriyet Gazetesi 4,2 9,7 7,6-0,2 4,2 5,2 4,8 3,4 4,6 (16) basın-iş gündem / haziran 2012

CARİ AÇIK Bir ülkenin dış dünya ile olan mal, hizmet ve yatırım işlemlerinden doğan yükümlülükleri (borçları) ile, bu işlemlerden doğan alacakları arasındaki farka cari denge diyoruz. Türkiye de rekor seviyelere ulaşan ve ekonominin kırılganlığının başlıca nedeni olarak gösterilen cari açığın en önemli unsuru, ithalat ile ihracat arasındaki fark, yani dış ticaret dengesidir. Farklı bir anlatımla; Türkiye, tükettiği kadarını üretemeyen/üretmeyen bir ülke Bu yüzden tükettiğimiz malların büyük bir bölümünü yurt dışından ithal ediyoruz. Son yıllarda yabancı sermayeyi çekebilmek için Türk Lirası nı diğer para birimleri karşısında yüksek değerli tutmaya dayanan para politikaları da, ithalatı körükleyen ek bir faktör. Sanayi patronları sadece iç pazarda satacakları değil, ihraç edecekleri malların Grafik 6: Türkiye nin Cari Açığı (2000-2011) Not: Sıfırın altındaki değerler cari fazlayı belirtmektedir. Kaynak: TÜİK bile parçalarını ülke içinde üretmek yerine yurt dışından almayı kârlı görüyorlar. İşte bu durum, yani sermaye sahiplerinin üretmek yerine ithal etmesi, devletin bu bağımlılığı azaltacak yatırımlardan kaçınması ve bunun yerine özel sektörü teşviklerle ihya etmeyi tercih etmesi, ülkemizi bitmek bilmeyen bir cari açık sarmalına sürüklüyor. Türkiye nin cari açığının yıllar içindeki değişimine ilişkin yukarıdaki grafik, cari açığın son 9 yılda 8 katına çıktığını göstermektedir. Buna ek ve önemli bir veri de, cari açığın milli gelire oranının yüzde 9 ları geçmiş olması. Peki cari açığın bu düzeylere çıkmasının ülke ekonomisine etkileri neler? Doğrudan iki etkiden bahsetmemiz mümkün. Birincisi baştan beri vurguladığımız ekonominin kırılganlığı ve dolayısıyla kriz olasılığının artışı. Vurgulanması gereken ikinci etki ise, Türkiye nin bağımlılığının artışı. Burada kastedilen yalnızca ekonomik anlamdaki bağımlılık ilişkisi değil. Tam aksine ekonomik bağımlılığın, siyasi alandaki yansımaları ve topyekün bağımlı bir ülke haline gelme durumu. Örneklemek gerekirse, ekonomideki bağımlılığın, dış politikadaki sonucu; Türkiye nin Suriye de, İran da ve topyekün Ortadoğu da emperyalist güçlerin yürüttüğü operasyonlarda üs olması, emperyalizmin bölgedeki taşeronu haline gelmesidir. Yani ekonomik bağımlılık, bir yandan da Türkiye yi uluslararası alanda taşeron durumuna getirmektedir. dosya GELİR DAĞILIMI ARTIK DAHA MI EŞİT? Geçenlerde Merkez Bankası Konferans Salonu nda Türk Lirası simgesinin tanıtımına ilişkin programa katılan Başbakan Tayyip Erdoğan biz seçkinlerin, elitlerin, patronların hükümeti değiliz dese de, aşağıdaki grafikte de görülen rakamlar Erdoğan ın söylediklerinin gerçeğe uygun olmadığını gösteriyor. Ülkemizde en yoksul yüzde 10 luk dilimin milli gelirden aldığı pay yüzde 2,1 iken, en zengin yüzde 10 luk dilim milli gelirin yüzde 32,4 ünü alıyor. Yani arada 15 kattan daha fazla bir fark söz konusu. Konuya ilişkin bir başka çarpıcı veri ise, OECD ye göre, gelir adaletsizliği sıralamasında Türkiye nin, Şili ve Meksika nın ardından üçüncü sırada yer alıyor oluşu. Daha yakın tarihli bir başka araştırmada ise dikkat çekici başka bazı verilerle karşılaşıyoruz. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası, yaptığı incelemelerin ardından En Zenginler Ve En Yoksulların Türkiye Harcama Görünümü Raporu nu yayınladı. Rapora göre, yoksullar yılda 1 çift ayakkabıyı zor alırken, zenginler yılda 651 bin 144 araba alıyor. Bir yıllık TÜİK verilerine göre hanehalkları toplam 416 milyar TL tüketim harcaması yaparken, bunun yüzde 42 si en zengin yüzde 20 lik kesim, yüzde 7 si ise en yoksul yüzde 20 lik kesim tarafından yapıldı. Grafik 7: Milli gelirden aldığı paya göre yüzde 10 luk gelir dilimleri basın-iş gündem / haziran 2012 (17)

dosya (18) ÜCRET Türkiye ekonomisinin büyüme rakamlarını ele aldığımız sayfalarda da vurguladığımız gibi, ekonomik büyümenin geniş halk kesimlerine yansımadığı açıktır. Bunun en çarpıcı göstergesi ise asgari ücret örneğidir. Grafik 8 den de görülebileceği gibi, 2005-2011 yılları arasında GSYH de yaşanan yükselme, asgari ücrette olumlu bir değişiklik sağlamaktan uzaktır. Öte yandan TÜİK, açıkladığı son verilerde, ücretli çalışanların saatlik kazanç endeksinin 2011 yılının son çeyreğinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,4 oranında arttığını iddia etti. Ancak gazete haberlerinden okuduğumuzda, ücretli çalışanların alım gücü artmış gibi bir etki yaratan haberler, aslında gerçeği yansıtmıyor. Zira, işgücü maliyet ve kazanç endeksleri reel değil, nominal olarak ölçülüyor. Yani geçtiğimiz yıl, TÜFE deki artış oranının yıllık bazda yüzde 10,45 olduğu hesaba katıldığında, ücretli çalışanların kazancının reel olarak yerinde saydığı görülmektedir. Hatta örneğin endeks değerindeki yıllık artış oranının yüzde 9,1 de kaldığı sanayi sektöründe çalışanların reel olarak yoksullaştıkları söylenebilir. Öte yandan biraz daha uzun bir zaman aralığında Gayri Safi Milli Hasıla ile brüt asgari ücret karşılaştırması yapıldığında, büyüme ile asgari ücret arasındaki fark daha net görülebilmektedir. Grafik 9 da da görüldüğü gibi, asgari ücret 33 yıl önceki seviyelerde seyretmektedir. İlginç bir veri de, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası nın, gelir vergisi rekortmenleri istatistikleri üzerinden yaptığı tespitlerde ortaya çıkmaktadır. Buna göre, En Zengin 100 Türk ün ödediği gelir vergisinin oranı, servetleriyle karşılaştırıldığında yüzde 5,7 lik bir oran ortaya çıkarken, asgari ücretten alınan gelir vergisi oranı yüzde 15 ile bu oranın yaklaşık 3 katı düzeyinde gerçekleşmiştir. Büyüyen ekonomiden kimlerin nemalandığı da yine yapılan tespitlerle bir kez daha doğrulanıyor. Zira, 2011 yılı vergilendirme dönemi içinde, 100 Vergi Rekortmeni yıllık 2 milyar 40 milyon lira kazanç elde ederken, aynı kazancı yaklaşık 3 milyon 215 bin asgari ücretli ancak elde edebiliyor. Yani, başka deyişle, 32 bin 150 asgari ücretlinin yılda kazandığı gelir, bir tek zenginin gelirine denk düzeyde. Grafik 10 ise, neoliberal modelin kapsamlı son aşamasının uygulanmaya başladığı 1998 yılı ile 2010 yılı arasında reel ücret emek verimliliği karşılaştırması yapmaktadır. Bu grafik, ekonomik büyümenin ve verimlilik artışının toplumun hangi kesimlerine yansımadığını net olarak göstermektedir. 1998 2010 yılları arasında Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 30 büyüdüğü bir dönemde, sanayi işçilerinin ücret geliri 1998 yılının yüzde 12,5 altına düşmüştür. Tüm veriler, bölüşüm ilişkilerinin sermaye lehine dönüşümünün güçlendiğini göstermektedir. basın-iş gündem / haziran 2012 Grafik 8: Net Asgari Ücret ve Gayri Safi Yur çi Hasıla Karşılaş rması (2005=100) Kaynak: DİSK Araştırma Enstitüsü, Asgari ücret ve ekonomik büyüme raporu, Aralık 2011 Grafik 9: Reel Brüt Asgari Ücret ve Ekonomik Büyüme Karşılaş rması (1978=100) Kaynak: DİSK Araştırma Enstitüsü, Asgari ücret ve ekonomik büyüme raporu, Aralık 2011 Grafik 10: Reel Ücret - Verimlilik Karşılaş rması (1998-2010) Kaynak: Korkut Boratav, On İki Yıllık Bir Bölüşüm Bilançosu, sol Haber Portalı, 13.03.2011 (*) Enflasyondan (TÜFE den) arındırılmış ücretlerin işçi başına ortalama seyri (**) Sanayi sektörü verilerinden hesaplanan kişi başına sabit fiyatlı üretim değeri