SAHĐBĐNDEN KĐRALIK ÖZEN YULA. Not:



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

ISBN :

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ŞAHISLAR: Anne:Zişan, Baba:Orhan, Abla:Fehiman, Abla:Güzin, Abi:Osman, Küçük Kardeş:Fikret

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Herkese Bangkok tan merhabalar,

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Sevda Üzerine Mektup

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

MODERN BARBARLAR. Bu kısım hikayenin ortasından alınmıştır. (86 sayfalık hikayenin 52'inci sayfası)

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

tellidetay.wordpress.com

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ


AYLA ÇINAROĞLU MİĞFER

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Bu ses bu vücuttan nasıl çıkıyor, anlamıyorum, borazan

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Hayata dair küçük notlar

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Devamı4. - portakal,mandalina vb.. narenciye çeşitlerinin gece

Transkript:

SAHĐBĐNDEN KĐRALIK ÖZEN YULA KĐŞĐLER ADNAN : 22 yaşında. Ateşli, kararlı, toy. Farklı bir geçmişten. SADIK : 55 yaşında. Sakin, kendinden emin, tehlikeli. Nispeten iri cüsseli. SĐMAY : 14 yaşında olduğunu söylüyor. Bezgin, bazen delidolu, hep yalancı, hep yabancı. ORUÇ : 25 yaşında. Görmüş geçirmiş, isterse tehditkâr olabiliyor. KORHAN : 17 yaşında. Yakışıklı ile güzel arası, toy, hevesli, racon keserken gülünç. FERHAN : 25 yaşında. Zamana-zemine uyan cinsinden bir it. Not: Oyundaki zaman atlamaları ve zaman kırılmaları önemlidir. Hem yönetmen, hem oyuncular, hem ışık düzeni açısından. Özellikle 7. ya da 9. sahnelerin aslında son sahne olması daha mantıklıyken, her ikisi de sondan önceye yerleştirilmiştir. Yerlerinin değiştirilmemesi daha doğru olur. 1

1. (Kentin kozmopolit bölgelerinden birinde bir park. Arka tarafta bir yol seçilir. Yolla parkın sınırında ağaçlar. Ağaçların altında sık çalılar. Ön tarafta yan yana konulmuş üç adet bank. Gecenin geç bir saati. Hava serindir. Ay iyice gizlemiştir kendini bulutların ardına. Đleriden, görülmeyen bir park lambasının solgun ışıkları gelip, çok az aydınlatır parkın bu köşesini. Sahnenin en sağındaki bankta ADNAN oturmuş, sigara içmektedir. Kasketli, paltolu bir adam gelir. SADIK tır bu. Çevresine dikkatle bakınır. ADNAN sigarasından derin bir nefes çeker. SADIK sigaranın ateşine doğru ilerler. Tam bankın hizasına geldiğinde, ay, bulutların arasından sıyrılır. Dolunay ortalığı aydınlatır.) SADIK : Oturabilir miyim? ADNAN : (SADIK ın yüzüne ilgisizce bakar.) Farkmaz. SADIK : Sağ ol. (Oturduktan sonra bir sigara çıkarır paltosunun cebinden.) (ADNAN vinleks montunun yakasını kaldırır. Hafifçe titrer.) SADIK : Üşüdün mü? (ADNAN cevap vermeyince...) Bahar geliyor. Az kaldı. Biraz daha gayret edersen... (Hafifçe güler kendi kendine. ADNAN aldırışsızca oturmaktadır.) Ateşin var mı? ADNAN : Yok. SADIK : Elindeki ne? Tayyare mi? ADNAN : (Sigarasını yere atıp ayağıyla iyice ezer.) Düştü! SADIK : (Cebinden kaliteli bir çakmak çıkarır.) Buldum... Gümüş çakmağım. Cebimdeymiş. (Sigarasını yakar.) ADNAN : ( Gümüş sözcüğü dikkatini çekmiştir. Dönüp alıcı gözle SADIK a bakar.) Gece vakti böyle sakin bir yerde ne yapıyorsunuz? SADIK : Burası pek de sakin değildir. Đlk sefer mi? ADNAN : Neyin? SADIK : Đlk gelişin mi? ADNAN : (Pantolonunun paçasını yukarı çekip, çorabının içine yerleştirdiği sigara paketini çıkarır. Bir sigara aldıktan sonra paketi eski yerine koyar. Dudaklarını yalayıp, sigarayı ağzının kenarına sıkıştırdıktan sonra daha yumuşak bir tonda konuşur.) Ateşiniz var sanırım. SADIK : Amerikan ağızları ha? (Gülerek çakmağı uzatır, sigarayı yakar.) ADNAN : (SADIK ın çakmak tutan elini iki eli arasına alıp okşayarak konuşur.) Böyle sakin yerler geceleri tehlikeli olur. SADIK : (Elini çeker; çakmağı cebine atar.) Yenisin buralarda. ADNAN : Yoo... yeni değilim de... pek sık takılmam. SADIK : Daha önce hiç görmedim seni. ADNAN : Siz sık sık geliyorsunuz galiba. SADIK : Epeyce gelmişliğim vardır. ADNAN : Demek ki sizin gelmediğiniz zamanlara rast gelmişim ben. SADIK : Adın ne senin? ADNAN : Ah evet, tanışmadık! ADNAN ben! (Elini uzatır.) SADIK : (Elini sıkarken kalırlar uzun bir süre. SADIK gülümsemeye başlar.) Etkilendim! Benim adım da Sadık... Elli beş yaşındayım... Karanlıkta belli olmuyordur. 2

ADNAN : (Şaşırır.) Gerçekten mi? Tam formdasınız o zaman. SADIK : Bildiğin gibi değil. Formum iyidir. ADNAN : Şaşırttınız beni. SADIK : Sonradan şaşıracağına şimdi şaşırman evladır. ADNAN : Hayır... Hiç göstermiyorsunuz. SADIK : Zamanı gelince gösteririm. Sen kaç yaşındasın? ADNAN : Yirmi beş. SADIK : (Elini çekip dikkatle bakar ADNAN a.) Đn in! ADNAN : Gerçekten yirmi beş. SADIK : Đn in! ADNAN : En son yirmi iki olur. O da şeker abimin güzel hatırına. (Güler.) SADIK : Daha da küçük gösteriyorsun. ADNAN : Yirmi iki. Doğru söylüyorum bak! SADIK : Aferin. ADNAN, nerede oturuyorsun sen? ADNAN : Ben buralı değilim. Misafirliğe geldim. SADIK : Nerelisin? ADNAN : Balıkesir. SADIK : (Gülümseyerek...) Akrabalara ziyarete mi geldin? ADNAN : Evet. SADIK : Yoksa arkadaşlarına mı geldin? ADNAN : Akrabalarıma. SADIK : Yani evin yok burada. ADNAN : Yok. SADIK : Yazık. ADNAN : Niye? SADIK : Evin olsaydı daha rahat ederdin. ADNAN : Mesele zevkse burada da rahat edilir Sadık Bey. (Çalıları gösterir.) Şurada... çalıların ardında. SADIK : Ev gibisi yoktur. Rahat. Đstediğin gibi bağırır çağırırsın... Đnlersin! Dinlersin. ADNAN : Günün birinde o da olur elbet... Sizin yeriniz var mı? SADIK : Var. Kırk beş yıldır aynı yerdeyim ben. ADNAN : Buraların yerlisi misiniz? SADIK : Evet. Köküm buralı... (Güler.) Sağlamdır! ADNAN : Đyi. Belki bana da şehri tanıtırsınız. SADIK : Bence sen bu şehri iyi tanıyorsundur. ADNAN : Onu nereden çıkardınız? SADIK : Bence sen ziyarete filan gelmedin buraya. Evin burada senin. ADNAN : Boşa sallıyorsun. SADIK : Ama tutuyor değil mi?.. Evin yakınlarda bir yerde. Ailenle birlikte oturuyorsun. Hattâ nişanlısın. Ya da bir kız arkadaşın var senin. Sizin oradan. Đyi manita! ADNAN : (Gülümser. Hafif şaşırmıştır.) Olabilir. 3

SADIK : Ve... paraya ihtiyacın var! ADNAN : Herkesin paraya ihtiyacı vardır. SADIK : Elbette. O kadar uzun zamandır bu parktayım ki, her şeyin bir fiyatı olduğunu unutmam mümkün değil. ADNAN : Tabiî ki. Bir şey istiyorsan fiyatını ödemelisin! Hele de iyi bir şey istiyorsan daha fazla ödemelisin. SADIK : (Gülümseyerek ADNAN ın gözlerinin içine bakar.) Ne kadar? ADNAN : (Boğuk bir sesle...) Yirmi bir! SADIK : Fiyatı soruyorum. ADNAN : Đşte gönlünden ne koparsa! SADIK : O ölçüye göre alçakgönüllüsün de! ADNAN : Yoo... Memnun kalırsan bahşişi bol tutarsın. Yerin olduğuna göre inleme dinleme derdimiz de olmaz! SADIK : Bir yerde çalışıyor musun sen? ADNAN : Bir oteldeyim. Barında. En üst kat. SADIK : Sorsam, adını da söylemezsin şimdi! ADNAN : Söylerim. Niye söylemeyeyim? SADIK : Ama yalan söylersin. Sonra yapışırım diye korkarsın. ADNAN : (Başını öne eğer.) Beni benden iyi tanıyor gibi bir halin var. SADIK : Tecrübe güzelim, tecrübe! ADNAN : Bizim de tecrübeli olduğumuz bir şeyler vardır herhalde! (Elini pantolonunun önüne götürüp oynamaya başlar.) SADIK : Göreceğiz hangimizin daha tecrübeli olduğunu! Skorun kaç senin? ADNAN : Nasıl yani? SADIK : Off yahu! Boş ver! Aslında işsizsin değil mi? ADNAN : Haaa! Üst üste kaç defa mı? Yedi-sekiz posta giderim. SADIK : Ohha! ADNAN : Đnanmadın mı? SADIK : Çok iyi! Seninle iyi anlaşacağız. Ben de o skoru yakalarım, ötesine de geçerim. ADNAN : Hoşuna gidecek! SADIK : Gümüş çakmak da senin hoşuna gidecek değil mi? ADNAN : (Kendisiyle oynamayı bırakır.) Senin çakmağın mı? SADIK : Tabiî. Benimle gideceğin yerde kim bilir daha neler bulacağını ümit ediyorsundur!.. Güzelim benim. ADNAN : Ne diyorsun sen ya? SADIK : Đki saat sonra o evden çıkarken kim bilir birlikte neler götürmeyi ümit ediyorsun diyorum. ADNAN : (Aniden SADIK ın elini tutar.) Önce şu çakmağı ver bakalım! SADIK : (Elini geri çekmek ister.) Bırak elimi! ADNAN : (Bırakmak bir yana daha da sıkar.) Sigara yakacağız tatlım. Versene şu çakmağı! Gümüşünü yakından görelim. SADIK : (Gene elini çekmeye çalışır.) Elim! Bak kıracaksın, sonra göreceksin ebeninkini! 4

ADNAN : (Pis pis güler.) Daha elim ve daha vahim! Ya ben sana Kanun namına dur! dersem? SADIK : Sen polis değilsin, o lum! Avare takımındansın. ADNAN : Ne çok bilmişsin sen moruk! SADIK : Senin gibilerden polis olmaz, o lum. Şimdi bırak elimi! ADNAN : Đstediğin kadar bağır, burada kimse duymaz seni. Önce çakmağını ver babacım! Gümüşü görelim. SADIK : Bu senin ilk işin mi? ADNAN : Boş ver. Çeneni yorma artık. Çakmağı ver! SADIK : Çok aceleci davranıyorsun! Bu işte ne kadar sakin davranırsan, kazancın o kadar fazla olur. ADNAN : (Elini gevşetir.) Neden bahsediyorsun sen? SADIK : (SADIK elini çekip kurtarır.) Bak sevgilim, birinci ders, o an müşterinin üstünde ne varsa onu alayım olmamalı! Bu, ucuzcu puştların işidir. ADNAN : Bak sen! Neler bilir, ne dersler de verirmiş babacık! SADIK : Şu anda, sahte gümüşten bir çakmakla, seni hayal kırıklığına uğratacak kadar az miktarda bir para bulabilirsin üstümde. ADNAN : Kimliğini ver bakalım! SADIK : O lum, sen beni hiç dinlemiyorsun! ADNAN : Cüzdanın nerede senin? (Elini SADIK ın iç cebine uzatır.) SADIK : (Đç cebini açar.) Yok, bak! (ADNAN kontrol ederken...) Hem sonra, her gece burada iş tutabilecekken, daha ilk gecende iş yerinde müşterini soymaya kalkarsan, bu, aptallık olur. ADNAN : Kes akıl vermeyi!.. Önce çakmak, sonra cüzdan. SADIK : Şansını zorlama! ADNAN : (Bağırarak...) Sen beni ibne mi sandın lan? Ben garibanım, senin gibi değilim lan! SADIK : Ne bağırıyorsun? Madem kimse duyamaz bizi, ne diye bağırıyorsun? Aklınca beni rezil edip, korkutup bütün paramı alacaksın öyle mi?.. Buradakilerin hepsi garibandır, o lum. ADNAN : Kes sesini lan! SADIK : Sen hakikaten çok yeni başlamışsın bu işe. Yöntemleri biliyorsun, ama birbirine karıştırıyorsun. ADNAN : Sen manyak mısın lan? SADIK : Ee, kes sesini, götveren! (Elini cebinden çıkarıp ADNAN ın yüzüne doğru savurur.) Tanış bakalım! (ADNAN canhıraş bir feryatla ellerini sağ yanağına götürür. Sağ yanağından kan akmaktadır.) ADNAN : Ah anam yandım! SADIK : Đlk ders: Jilet kardeş! Bir tanıştın mı tadını unutamazsın, yavrum! Daha başka unutamayacağın tatları da tanıtacağım sana! (ADNAN yere düşmüş inlerken, SADIK onu tutup arkadaki çalılığa götürür. ADNAN ın pantolonunu indirir. ADNAN inleyerek ona engel olmaya çalışır. SADIK bu defa da jileti ADNAN ın sağ eline indirir. ADNAN müthiş bir çığlık atar.) SADIK : (Pantolonunun fermuarını indirirken...) Đkinci ders: Yirmi üçlük kardeş!.. (ADNAN ın arkasına doğru eğilir. Tükürdüğünü görürüz.) Tanış bakalım! (SADIK öne doğru hamle yaparken sahne kararır.) 5

2. (Aynı parkın gündüz vakti. Hava ılık. Güzel bir bahar günü. SĐMAY ortadaki bankta oturmaktadır. Lise üniforması giymiştir. Elindeki Lolita adlı kitabı açmış, ilk sayfasını okumaya çalışmaktadır. Siyah bir vinleks mont giymiş olan ORUÇ gelir. Elindeki tespihi çevirerek çevreye bakınıp soldaki banka oturur; dikkatle kıza bakmaya başlar. Uzun bir süre gözlerini ayırmadan bakar. SĐMAY sırt çantasını iyice çeker yanına. ORUÇ dikkatle kitabın kapağına bakıp, yüksek sesle hecelemeye başlar.) ORUÇ : Lo... li... ta... SĐMAY : (Gülerek...) Memnun oldum! Ben de Simay. ORUÇ : Hayır yani... Kitabının adı. SĐMAY : Ay ne sazansın ya! Espri yaptık. ORUÇ : Haaa! Güzel... Ben espri severim. SĐMAY : Aferin! Adın ne senin? ORUÇ : Oruç. SĐMAY : Ne kadar sürecek? ORUÇ : Ha? SĐMAY : Orucun?.. (Kıkırdar.) Espri yapıyorum. ORUÇ : Yok ya! Eski bir kahramanın adıymış bu. Oruç Reis. Duymuş muydun? SĐMAY : Duymadım. Hangi dönemdenmiş o? ORUÇ : Nasıl hangi dönemden? SĐMAY : Yani Kurtuluş Savaşı ndan mı? Preveze Zaferi nden mi? Mohaç Meydan Muharebe sinden mi? ORUÇ : Tam bilmiyorum, ama onlardan daha eski. SĐMAY : Haçlı Seferleri nden mi? ORUÇ : Oho nereden bileyim ya?.. Bu arada, senin adın ne? SĐMAY : Simay. ORUÇ : Senin adının anlamı neymiş bakalım? Aylı maylı bir şey mi? SĐMAY : Ne bileyim?.. Ama bi dakika!.. Rahmetli annem koymuş adımı. Kızımın altın gibi saçları var. Ay gibi parlıyor demiş. Ay ışığı mı, öyle bir şey. ORUÇ : Đyi de sen kara saçlısın! SĐMAY : Ya sen de hiçbir şeyden çakmıyorsun... Diyoruz ki ay ışığında parlıyormuş. Altın rengiymiş de, ben büyüdükçe koyulaştı. Küçükken gözlerim de yeşilmiş benim. ORUÇ : (Eğilip bakar oturduğu yerden.) Sonra mı kapkara oldu? SĐMAY : Hı hı! Büyüyünce koyulaşmış. ORUÇ : O zaman sen bebekken Avrupalı gibi bir şeymişsin. SĐMAY : Ne sandın ya? Benim babam Đtalyan. ORUÇ : Yani yarı yabancı sayılırsın. SĐMAY : Evet! ORUÇ : Ülkemize hoş geldin! Sana konukseverliğimizi göstermek isterim. Biz Avrupalıları çok severiz! 6

SĐMAY : Ay, aferin size! Ne ilginç bir ülke burası! ORUÇ : Kızım şaka yapıyoruz! Senin neren yabancı? SĐMAY : Kızın kaç yaşında? ORUÇ : Ne diyon ya? SĐMAY : Ben de şaka yapıyorum. ORUÇ : Ya hakikaten, kaç yaşındasın sen? SĐMAY : On dört. ORUÇ : Yani ayağın yere değiyor! SĐMAY : Ayağım yere basıyor! ORUÇ : (Gülmeye başlar.) Espri yaptım... Severim espri yapmayı. SĐMAY : Pek anlamadım ama! ORUÇ : Olsun. Ben de seni anlayamıyorum. Türkiye ile Avrupa gibi birbirimizi anlamadan konuşup duruyoruz ö le! SĐMAY : Sık sık gelir misin buraya? ORUÇ : Yoo. SĐMAY : Đşin yok mu senin? ORUÇ : Var. SĐMAY : O zaman bu saatte burada ne işin var? ORUÇ : Sen öğrencisin, değil mi? SĐMAY : Evet. ORUÇ : Senin ne işin var burada bu saatte? SĐMAY : Đşi mi kırdın? ORUÇ : Olabilir... O okuduğun neydi senin? SĐMAY : Roman. ORUÇ : Yani ne hakkında? Nasıl bir şey? SĐMAY : Yaşlı bir adamla küçük bir kızın aşkını anlatıyormuş. Edebiyat öğretmenim söylemişti. Ben de merak edip aldım. ORUÇ : Edebiyat hocan yaşlı mı? SĐMAY : Evet, ama kadın! ORUÇ : Ne güzel kitaplar tavsiye etmiş hocan! SĐMAY : Etmedi ki! Olumsuz bir şeye örnek veriyordu. Edebiyat çöp değil filan diye bir şeyler anlatıyordu. O zaman geçti bu kitabın adı. ORUÇ : Kaçıncı sınıftasın? SĐMAY : On dört yaşımdayım dediğime göre hesap et! ORUÇ : Off ya! Sen ne biçim bi şeysin? SĐMAY : Sen ne iş yapıyorsun? ORUÇ : Amme hizmeti... Emme hizmeti... Yerine göre! SĐMAY : O ne demek ya? ORUÇ : Bir kamu kuruluşunda çalışıyorum. Sıkıcı iş! SĐMAY : Đyi para kazanıyor musun? ORUÇ : (Gülmeye başlar.) Ne dandik sorular soruyorsun be! Đyi kazanmak kim, biz kim? 7

SĐMAY : Ne bileyim? Üstün başın düzgün. Böyle deri mont giymişsin. ORUÇ : Ek işlerden kazanıyorum biraz... Sen birini mi bekliyorsun burada? SĐMAY : Yoo, öylesine oturuyorum. Havayı böyle güzel, güneşli görünce, buraya geleyim dedim... Açık hava bana iyi geliyor. Şimdi arkadaşların hepsi içeride. Koyun gibi tıkıldılar o odaya. ORUÇ : Bir şeyler öğreniyorlar ama! SĐMAY : Ben de öğreniyorum. Sonu yok bu işin. ORUÇ : Yaa senin kimin kimsen yok mu? SĐMAY : Vaar!.. Yoksa sen de mi o ahlak bekçilerindensin? Hani annenle baban bilseler ne derlerdi diyenlerden? ORUÇ : Ahlak bekçiliği ile alakası yok kızım! SĐMAY : Kızım değil. Simay. ORUÇ : Oldu Simay!.. Bu parkın tehlikeli bir yer olduğunu bilmiyor musun? (Yerinden kalkıp SĐMAY ın oturduğu banka geçer.) SĐMAY : Yoo, nesi varmış bu parkın? ORUÇ : Pek tekin değil gibi geldi bana. Tuhaf tipler geziniyor burada. SĐMAY : Hapçıları filan mı diyorsun? Ee, ne zararı var bunun? ORUÇ : Başın belaya girebilir. SĐMAY : (Sahte bir korkuyla...) Ay, inanmıyorum! Beni yerler mi yoksa? ORUÇ : Sen geç dalganı! Burada bir sürü çakal var. Taze eti buldular mı bırakmazlar. Ortalığı kan götürür. Şaşırmayı o zaman görürsün. Alttan akan kanlara bakınca aklın başına gelir. SĐMAY : Vahşi doğa belgeselinde oynamıyoruz. Burası şehir. ORUÇ : Şehir simidi yer misin?.. Benim midem kazındı biraz. SĐMAY : Yok. Sonra şişmanlıyorum. ORUÇ : Balık eti iyi gider kadında. SĐMAY : Ben daha körpecik kızım. Gün değmemiş taze kuzuyum! Sen koyunlara söyle onu. ORUÇ : Ben simit alsam kızar mısın? SĐMAY : Çatlak mısın sen? ORUÇ : Düzgün konuşsana lan! SĐMAY : (Gerçekten öfkelenir.) Sen beni ne rahatsız ediyorsun be? (Sesi gitgide yükselir.) Kendi bankından kalkıp ne geliyorsun benimkine? ORUÇ : (Sesini yükseltir.) Bu bank senin mi lan? Babandan mı miras? SĐMAY : Ben oturuyorum ya bu bana yeter! Bizim vergilerimizle yapıldı bu banklar. ORUÇ : Yok ya! Koca devletin işi yok. Senin ödemediğin vergilerle bank yaptıracak! Kızım bu bank devletin! Devletin! SĐMAY : Yok deve! ORUÇ : Ya kiminmiş? Paşa babanın mı? SĐMAY : Paşa babam kıçını sürmez böyle banklara. Bu, Parklar ve Bahçeler Genel Müdürlüğü nün. (Đkisi de bir an kalakalırlar. Sonra aniden gülmeye başlarlar.) ORUÇ : Ulan saçmalıyoz ha! SĐMAY : (Gülmesi kesilirken...) Tatlı abisin! Hoşuma gittin! ORUÇ : Ne abisi kızım? Babayım ben baba! 8

SĐMAY : Göreceğiz babanı! ORUÇ : Vay vay! Neyi görecekmiş Simay hanım neyi? SĐMAY : Hayatı tanımam gerektiğini düşünüyorum. ORUÇ : Ee? SĐMAY : Daha da ötesi... hayatı tanımaya karar verdim. ORUÇ : Aferin sana! SĐMAY : Bana hayatı sen tanıtabilirsin gibime geliyor. ORUÇ : Memnuniyetle! Şehrimizi gezelim mi? SĐMAY : O nereden çıktı? ORUÇ : Hayatı en iyi öyle tanırsın. Sokaklarda beş parasız gezenleri görünce daha iyi tanırsın. Sonra, kenar semtlerdeki hayatları görmen lazım. Birahanelerin kokusu, çamaşırhanelerin kokusu... Sonra, hastanelerin kokusu... Ölmek üzere olan insanlar... Tanırsın işte! SĐMAY : Ben onları dememiştim. ORUÇ : Biliyorum senin neyi kast ettiğini. Ama hayatı tanımak oralarda. Ayrıca istersen, türlü türlü barlara götürürüm seni. Đstediğin hapı, otu, sıvıyı denersin oralarda. Tayyare olursun, tayyare! SĐMAY : Benim tek istediğim... ORUÇ : Yaa senin derdini anladım ben. Onun da icabına bakacağım. SĐMAY : Đyi o zaman. Nerede bakacaksın? ORUÇ : Bir arkadaşın evi var. Merak etme! Emniyetli yer! SĐMAY : Ne kadar? ORUÇ : Ne ne kadar? SĐMAY : Kaç para? ORUÇ : Yoo! Para dersen bozuşuruz. Para filan veremem. SĐMAY : (Şaşırır.) Bana mı? ORUÇ : Yok paşa babana!.. (Güler.) Bak, espri yaptım. SĐMAY : Aman çok komik! ORUÇ : Ama böyle yaparsan ben para isteyeceğim. SĐMAY : Sen mi? Tabiî! Ne kadar istiyorsun? ORUÇ : Saçmalama kızım!.. Haa, kız mısın sen? SĐMAY : Evet! ORUÇ : Yani hiç yapmadın mı daha önce? SĐMAY : Yaa iki-üç kere oldu, ama hiç sonuna kadar gitmedim. ORUÇ : O zaman dikkatli olacağız desene! SĐMAY : Hayır ya! Tamamını yapacağız seninle. ORUÇ : Vay be! Sonuna kadar mı? Perdeyi açacağız mı yani? SĐMAY : Evet! Ya salak mısın sen? ORUÇ : Bak gene başlama! Adam gibi konuş! SĐMAY : E, anlamıyorsun ki bir türlü! ORUÇ : Anladık be! Sen ilk defa yapacaksın bu işi! SĐMAY : Bravo! ORUÇ : Đyi de niye beni seçtin? 9

SĐMAY : Sen zaten bu işi yapmıyor musun? ORUÇ : Yapıyorum da, ben yaşlılara çalışırım genelde. Đlk defa yapmak isteyen bir kızla ilk defa yapacağım. SĐMAY : Đyi ya, sonra pasta keser kutlarız. ORUÇ : (Güler.) Ya bendeki şansa bak! SĐMAY : Ne şansıymış o? ORUÇ : Ben aslında burada çalışmam, biliyor musun! Başka mekânlara takılırım. Bu sabah hava güzel diye biraz gezineyim dedim. Şans eseri geldim buraya. Kader seni çıkardı karşıma. SĐMAY : Yani vereceğiz diye bu ne mutluluk? ORUÇ : Ağzını bozma! Ne o vermek filan? Efendi ol! SĐMAY : Affedersin!.. Ne zaman koyacaksın bana? ORUÇ : Şimdi elimin tersiyle bi koyacam, o olacak. SĐMAY : Sert erkeklere bayılırım. ORUÇ : Kızım, bu oyun değil. SĐMAY : Biliyoruz. Ne zaman gideceğiz şu arkadaşının evine? ORUÇ : Kalk gidelim. Topla Lolita nı. SĐMAY : (Romanı sırt çantasına atar.) Hadi! Simit istiyorsan al da gidelim. Susamlı susamlı iyi olmaz bu iş, ama ne yapalım! ORUÇ : Boş ver simidi! Hem o simitçi değil, polis! SĐMAY : (Simitçinin olduğu yöne bakar.) Đyi o zaman. Ben de kız değil erkeğim. (ORUÇ boş boş bakar.) SĐMAY : (Kahkaha atar.) Şaka şaka! ORUÇ : Bak, para filan vermem. Ona göre. Ben parayla yapıyorum bu işi. SĐMAY : Tamam yaa! Nerede arkadaşının evi? ORUÇ : Bayaa uzakta! SĐMAY : (Toparlanıp yürürken...) Hava ne güzel, değil mi? ORUÇ : Hııı!.. Ne renk külot giyiyorsun sen? SĐMAY : Salak! ORUÇ : Ağzını bozma! Efendi ol! SĐMAY : (Aniden elini ORUÇ un önüne uzatıp, avuçlar. ORUÇ irkilir.) Ne yiyeceğiz, bi bakalım! ORUÇ : Bakanlar var. Çek elini! SĐMAY : Aa, elime uhu sürmüştüm. Yapıştı! (ORUÇ boş boş bakar.) Şaka... şaka! (SĐMAY kahkaha atarken sahne kararır.) 10

3. (Aynı parkta akşamüstü. FERHAN la KORHAN sahnenin solundaki bankta oturmaktadırlar. Bahar zamanı. FERHAN nispeten daha şık giyinmiştir. Elinde bir cep telefonu vardır. Tecrübeli olduğu her halinden bellidir. KORHAN, yakışıklı ve gariban tipli bir genç. Ne kadar racon kesmeye çalışsa da, çocuksu, gülünç bir hali var. Böbürlenerek anlattığı olaylar, onun ağzından çıkarken gülünçleşiyor. Elinde bir tespih. Arada bir tespihi bileğine takıp çıkarır.) FERHAN : Şimdi... acayip kazanç var işin ucunda. Seni seçtiğim için şanslısın. KORHAN : Kaldırdın kahveden, getirdin beni buraya. Ne iş bu FERHAN abi? FERHAN : O lum, aklını kullandın mı paranın dibine vurursun. KORHAN : Ama yalnızca paranın dibine vuracağız değil mi? Başkalarının dibine karışmayacağız. FERHAN : KORHAN!.. Aptal o lum... Başkalarının dibine vurmadan paranın dibine vuramazsın. (Bu sırada telefon çalar. FERHAN eliyle KORHAN a bir dakika anlamına gelen bir işaret yapar. Bir süre bekledikten sonra telefonu açar.) Alllo!.. Ha benim, siz kimsiniz?.. Haa, sen misin güzelim? Ne zaman geldin?.. Yoo rahatım şimdi. Evdeyim. Yalnızım... Üstümde bir tek şortum var. Seni çok özledim. Şorttan da belli oluyor. Bi görsen!.. Dur... Şimdi yapmayalım. Hazırla parayı, al karayı!.. Evet... Yeri söyle!.. Biliyorum... Saat onda. Bütün gece için mi?.. E, ona göre hazırla!.. Tamam canım. Karına da selam söyle! (Telefonu kapar. E, ne yaparsın? anlamında omuzlarını kaldırır. KORHAN a bakar.) Bak, bu işin ileri aşaması! Artık kendi başına buyruk çalışabiliyorsun. Ama önce geçmen gereken aşamalar var. Sonra, buradakilerden habersiz böyle işlere girişebiliyorsun... Bu arada bu mesele aramızda kalsın, tamam mı? KORHAN : Senin fiyakan tamam da, mahalledekilerin neler dediğini biliyorsun, değil mi? FERHAN : Siktir et mahalleliyi! Hepsinin açlıktan nefesi kokuyor. KORHAN : Hoop! Abimizsin, ama mahalleye laf ettirmem. Sen de orada yaşıyorsun. Yediğin çanağa sıçma! FERHAN : O lum, mahallenin bana ne faydası oldu şimdiye kadar? Rahmetli anam bile o itlere bakıp bakıp, Elâleme minnet edeceğime keser götümü kebap ederim! derdi. KORHAN : Benim babam da Çocuklarımın kursağından haram lokma geçirmedim der. FERHAN : KORHAN! Ağzınla sıçıyon be o lum! Bu işler böyle olmaz. Bak, benim yerimde başkası olsa, ağzını, burnunu çoktan kırmıştı. KORHAN : O niye abi? FERHAN : Sanki benim kursağımdan haram lokma geçmiş gibi konuşuyorsun. Ben yediğim her lokmayı alnımın teriyle kazandım. Kolay mı sanıyorsun? KORHAN : Yok abi! Helal olsun tabiî! FERHAN : O lum, birazdan hava kararacak. KORHAN : Ee? FERHAN : Ee si emme-gömme işleri. KORHAN : Abi, bu işin kafayı bulmayla bir alakası yok değil mi? FERHAN : Ne kafası lan? KORHAN : Đşte... uçuş dersleri filan? FERHAN : Uyuşturucu mu? Yok lan! Git işine. O çok paralı iş. Bize bırakırlar mı onu? Türlü türlü mafyası var o lum. Daha ucuzları da bi boka yaramaz. Onu kenarda köşede satarlar ama ben bulaşmam ö le işlere. Yakınımdakileri de bulaştırmam. Senin niyetin varsa ayağını denk al! 11

KORHAN : Yok abi. Ne niyeti?.. Bu arada ben ne yapacağım? FERHAN : Şimdi kaç yaşındasın sen? KORHAN : On yedi. FERHAN : Kaç yaşından beri iş tutuyorsun? KORHAN : Nasıl iş? FERHAN : Yani... (Eliyle, cinsel ilişki anlamına gelen bir işaret yapar.) KORHAN : (Biraz kasılarak...) Haa... Đlk on üçümde vurdum tokmağı! FERHAN : Aferin lan! Benden küçük başlamışsın. Ama seninki de benimkinden küçüktür kesin! KORHAN : (Övünerek...) Sana öyle geliyor! FERHAN : Göreceğiz! KORHAN : Ne, şimdi? Sünnet bebesi gibi açıp sana mı göstereceğim? FERHAN : Yoo! Đşe başlayınca zaten birbirimizinkini göreceğiz. KORHAN : Nasıl yani? Beraberce mi iş tutacağız? FERHAN : Evet... Yani, bazen. Eğer kabul edersen... Bak, bu iş böyle! Üçüncü kişi olarak katılacağız çiftlere. Bazen de ikimiz bir ibneyle gideceğiz. KORHAN : Üçüncü kişi olarak nasıl FERHAN abi? FERHAN : Ya abim, çocuk gibi sorular soruyorsun ha! Bir sürü evli çift, birlikte olmak için üçüncü kişileri arıyor. Ya herifin kuşu kalkmıyordur. Karısını başkalarının altında görmek ister. Ya bize katılır, kendi de arkasını döner. Ö le işte!.. Eğer biraz iyiysen paraya para demiyorsun. Sonra, evlerinden ayrılırken bir şeyler de alabiliyorsun. Tabiî bunu yapınca birkaç gün ortalıkta görünmemen gerek... Hoş, görünsen de bir şey olmaz ya. Herifi eve çağırdık, bizi düzdü. Sonra da eşyamızı alıp gitti diyecek halleri yok. KORHAN : Ben adamları sevmem ama! FERHAN : Yaa ben de sevmem de, onlar da arada gidiyor işte! Merak etme! Zamanı gelince görürsün! Yalnııız... KORHAN : Şimdi de zurnanın zırt dediği yere geldik! FERHAN : Aferin lan! Yanlış manlış ama, bazen araya iyi deyimler yerleştiriyorsun. KORHAN : Gerektiğinde iyi yerleştiririm abi! FERHAN : Evet! Şimdiii... KORHAN : Bu kadar zor mu söylemesi? FERHAN : O lum, ne sabırsızmışın ya! Ananın karnında nasıl bekledin dokuz ay? KORHAN : Gerektiğinde beklemesini biliriz. Đşini kolaylaştırmak istiyordum FERHAN abi. FERHAN : O lum, her iş gibi bunun da bir raconu var. Her şeyden önce, iyi kazanmak istiyorsan, belini tutacaksın. Uzun zaman akıtmadan gel-git yapman gerek. KORHAN : Merak etme orasını! Aysu, Dur artık, bittim. Şimdi duman tütecek! diye bağırıyor da, gene durmuyorum. FERHAN : Hangi Aysu lan? KORHAN : Fırıncının karısı yok mu, o işte! FERHAN : Aslanım benim! Melik in karısını mı götürdün sen? KORHAN : Hem de kaç kere! Bir kocamın fırınında var bu kürekten, bir de sende! diyor. Bööle körük gibi ohluyor! FERHAN : Helal sana! Ama artık fişekleri boşa harcamak yok! 12

KORHAN : Harcamıyom ki! Aysu da bana hediye alıyor. FERHAN : O lum, aklını başına topla! Ö le iki paket sigara parasına gidilmez. Bak buradan neler kazanacan sen! Ama bana da belli bir para ödemen gerekiyor. KORHAN : Sana niye ödeyecekmişim ki? FERHAN : Buranın kanunu budur. Bana bu işi gösteren adama ben hâlâ para ödüyorum o lum. Benim her işten kazandığımın yüzde otuzu Sadık abiye gider. Ö le başkaları da var. Sadık abi sana yol gösterdiyse karşılığını da alır. Ya para olarak ya da başka şekilde! KORHAN : Ee, bi de Sadık abine mi para verecez? FERHAN : Yok, o lum. Ben ona ödeme yapıyorum. Sen de bana yüzde otuz vereceksin. Ne zaman ki sen de yeni bir arkadaş getirip yol gösterirsin; o zaman kendi yüzde otuzunu alırsın ondan. KORHAN : Hayır dersem ne olur? FERHAN : Burada iş yapamazsın. Adımını bile atamazsın şu parkın kapısından. KORHAN : Eğer istersem başka yerde yaparım. FERHAN : Nerede yaparsan yap, oranın yetkilisine ödersin parayı. KORHAN : Ne yetkilisi ya? FERHAN : O lum, ben senden sorumlu olarak buranın yetkilisiyim. Çünkü seni ben sokuyorum bu işe. Başına bir bela gelmemesi için uğraşacağız. Kolay mı sanıyorsun? Sapığı var, iti var. Kezzabından tut, jiletine, bin türlü bela var. Seni koruyan yetkiliye para vereceksin ki, daha iyi korunasın. KORHAN : FERHAN abi, kahvede oturup okey oynamak daha iyi be! Hiç değilse oranın yetkilisine oyun paranı verip gidiyorsun evine. Haa tabiî kim ütülürse o veriyor parayı! FERHAN : Şimdi gidip orada kokacan mı o lum? Aklını başına topla! Vur dibine herifin, karının, sonra da vur dibine paranın! KORHAN : Bul karayı, al parayı gibi yaa! Ama sonradan mahallede kötü şeyler söylerlerse acayip bozulurum. FERHAN : Saçmalama lan! Herkesin hakkında kötü şeyler söylemek için vardır mahalleliler. Onların bu dünyadaki varlık nedeni budur!.. Hem sonra bak, ben bozuluyor muyum? KORHAN : Ama sen artık!.. FERHAN : Ne?.. Ben artık ne? KORHAN : Yani eşeğinkine suyu kaçırmışın! FERHAN : O lum, sıçtırtma ağzına! O parayı kazanmaya bir başla; değil mahalleli, bütün şehir konuşsa, sikine sallamazsın. KORHAN : Abi, kadınları anladım da, adamlarla zor iş be! FERHAN : O lum, gözünü kapayıp kadını düşünürsen kolayca yaparsın. Hele bazıları var, kadından beter kadın olmuş. KORHAN : Yaa... Bizim Gencer ustanın oğlu gibi. FERHAN : Marangoz Gencer abinin oğlu mu? Ö le mi oldu o? Ne yapıyor şimdi? KORHAN : Đşte şehrin öbür ucunda bir ev tutmuş; bizim mahalleyi ağırlıyor. Şimdiki çocuklar ona takılıyor. FERHAN : Ya onda varmış olmuş. Sonunda bizim de ibne olacak halimiz yok ya! KORHAN : Yok değil mi? FERHAN : Yok lan! Bak ben ibne gibi mi duruyom? KORHAN : Yoook! FERHAN : Yok ya! Đşte şimdi şu yüzde otuzu kabul edersen, bu gece ilk müşterileri götürürüz. 13

KORHAN : Ne yapacağım? FERHAN : Sen hiçbir şey yapmayacaksın. Yalnız, bakmasını bil, yeter. KORHAN : Nasıl? FERHAN : O lum, şurada otursan, hava kararınca gelip, dikkatle yüzüne bakmaya başlarlar. Sen de onlara ö le bakınca, gelip yanına konuşurlar. Burnunu karıştırmadan, geğirmeden, osurmadan on dakika konuşursan, burada bile götürebilirsin müşteriyi. KORHAN : Burada olur mu ya? Umumî yer. FERHAN : Olur olur... Karanlıkta kimse aldırmaz. Çalıların ardına geçip bitirirsin işi. Hem gecenin o saatinde buraya gelenler o iş için gelirler... Yalnız, dediğim gibi, kibar olacan biraz, sizli-bizli konuşacaksın. KORHAN : Burada olmaz ya! FERHAN : Olur... Alışınca nasıl oluyor görürsün! Havadar havadar... Bir yandan rüzgâr okşuyor, bir yandan müşterin okşuyor. Bazen nefsin ö le uyanır ki, o gidelim demeden, sen şuracıkta halletmek istersin işini. Đşini iyi bilenler vardır. Görürsün! KORHAN : Ben açık yerde yapamam, gören olur sonra. Kahvede başlarlar : Ne o KORHAN? Gece parkta arkaya dolanıp iki puan alıyormuşun! diye. Ayıp ya! FERHAN : O zaman eve gidersin, o lum. Daha da iyi. Đşini bitirip paranı aldıktan sonra, bir şeyler de yürütürsün oradan. Sonra başkalarına okuturuz yürüttüklerini. (Parkın solundan ADNAN girer. Sağ yanağında ve sağ elinde derin yara izleri vardır. Aradan geçen zamanda yaralar iyileşmiş, ancak derin izleri kalmıştır. Üstünde şık bir spor kıyafet vardır. Gülümseyerek FERHAN a yaklaşır.) ADNAN : FERHAN, Sadık abi düşmedi mi daha? FERHAN : (ADNAN ı görünce canı sıkılır.) Yok! Gece geç gelecekmiş. ADNAN : Arkadaşla yeni mi tanıştınız? FERHAN : Yok yaa! Bizim mahalleden... Biz karıya atlarken, bunlar kısa pantolonla, uzun eşek oynuyorlardı. (KORHAN, biraz ürpererek, ADNAN ın yanağındaki ve elindeki yara izlerine bakmaktadır.) ADNAN : Eski mahalleli... Dilin yok mu senin? Sadık abi mi kesti? KORHAN : Yüzüne ne oldu senin? ADNAN : (Sıkıntılı...) Meslek kazası. Gece vardiyasında çalışırken oldu... Adın ne? KORHAN : KORHAN. ADNAN : Benimki de ADNAN. (Elini uzatır. KORHAN biraz tiksintiyle ADNAN ın sağ elini tutar. El sıkışırlar.) Bak Allah ın işine! Ben ADNAN, sen KORHAN, bu FERHAN, şiir gibi olduk lan! (Güler. KORHAN da gülümser.) FERHAN : Senin çenen niye düşmüş bu kadar? ADNAN : Kaldırmak ister misin?.. (FERHAN ters ters bakar. ADNAN gülümser.) Sıkıntıdan düştü çenem! Simay halen ortada yok. FERHAN : O lum, başını belaya sokacan o küçük orospu yüzünden. ADNAN : Đki gündür kayıp. FERHAN : Babasına gitmiştir. ADNAN : Ohoo!.. Babası dört kolludan meteoroloji durumunu takip ediyor senelerdir. FERHAN : O ne lan? KORHAN : Babası öleli çok olmuş. 14

FERHAN : Kes lan! Sana mı sorduk? ADNAN : (KORHAN a göz kırparak...) E, doğru söyledi arkadaş. FERHAN : Lan hani babasıyla anası ayrı yaşıyordu? Gene mi yalan söylemiş? Ne orospu yaa! O lum, nereden takıldın bu karıya? ADNAN : Ne bileyim abi? Aslında öyle ciddi bir şey de değil. Dediğin gibi takıldım işte! Đstediğim an bırakırım. FERHAN : Yok ya! ADNAN : Valla bak! FERHAN : O lum, senin gözünü sevda bürümüş. Artık zor bırakırsın onu. Ama Sadık abi, sizi gündüz gözüyle birlikte görüp de, durumun farkına varınca ne yapar bilemem! ADNAN : Ya bu özel hayat. Đş hayatında onunla ortak çalışıyoruz da; özel hayatımıza ne karışacak? FERHAN : (Gülerek...) O lum, topluma mal olmuş kişilerin özel hayatı olmaz. Sen bilmiyor musun? ADNAN : Ya FERHAN siktir git yaa! FERHAN : Şaka yapıyoz o lum. Ne sinir yaratıyon? ADNAN : Hiç yaa! (KORHAN a bakarak...) Ee, sen neler yapıyorsun? KORHAN : Hiiç! Yani yakında belki fırında işe başlayacağım, ama belli de olmaz ki! ADNAN : Peki genelde ne yapıyorsun? FERHAN : O lum, benim arkadaşım o. Ben getirdim buraya. Ne bu polis sorgusu gibi? ADNAN : Đki muhabbet edelim dedik. Ne kızıyorsun? Merak etme yüzde on beşi senin! FERHAN : (KORHAN ın hafif şaşırarak baktığını görünce...) Yüzde otuz! Otuzu benim! ADNAN : Haaa! Durum anlaşıldı! KORHAN : Yaa ben kahveye döneyim artık. Bizim çocuklar bekler beni. (Yerinden doğrulur.) FERHAN : Gel de gidip başka yerde konuşalım! KORHAN : Abi hakikaten gideyim ben. Dördüncüye acayip ihtiyaçları vardır. FERHAN : (KORHAN ın kolundan tutar.) Başkasını bulurlar, o lum. KORHAN : Benden başkasıyla anlaşamazlar abi. Senelerdir benimle oynuyorlar. Birbirimizin huyunu suyunu biliriz. FERHAN : Sen artık daha büyük oyunlar oynayacaksın. KORHAN : Sonra oynayacağım FERHAN abi. Ama şimdi okey oynamak istiyorum. (Kolunu çekip, FERHAN ın elinden kurtarır.) Eyvallah FERHAN abi. (Dinlemeden uzaklaşır.) FERHAN : Konuşacağız ama bak! (KORHAN ın gittiğini gördükten sonra ADNAN a döner.) Yuh lan! Bir çuval inciri bok ettin! ADNAN : Ne dedim ki? FERHAN : Đşte oğlandan yüzde otuz alacaktım. Benim Sadık abiye vereceğim yüzde on beşi de bedavaya getirecektim. ADNAN : Ben anladım zaten durumu. FERHAN : Sen anladın, ya o lavuk anladıysa? Hıyar! (ADNAN şaşkın şaşkın bakarken sahne kararır.) 15

4. (Parkın sabah saatleri. Ortadaki bankta SĐMAY oturmaktadır. SĐMAY ın üstünde bir kotla, sapsarı bir bluz var. Sırtına bir yağmurluk geçirmiş. Ucuz giysiler. Ayaklarında ucuz bir çift spor ayakkabı. Hava bulutludur.) SĐMAY : Sevdin mi onu? Sevdin... Đnandın mı ona? Đnandın... Hayır... Đnanmak istedin... O zaman ne diye yattın onunla?.. Beni sevmesini istedim. Beni çok sevsin istedim... Hayır!.. Bir daha görmeyecektim onu... Yattım, kurtuldum... Kimsenin beni sevmesini istemedim... Sen ne güzel yalan söylüyorsun Simay?.. Aferin sana!.. Ağlamaktan başka bir bok yemedin buralarda. Doğar doğmaz vurup götümüze ağlatıyorlar. Sonra da yıllarca ağlıyorsun işte!.. Neydi oğlanın adı?.. Oruç!.. Değil ya!.. Yattığının değil... Yatmadığının. Đçini aydınlatan oğlanın adı?.. ADNAN! (ADNAN girer. Bankta oturmuş kendi kendine konuşan SĐMAY a bakar. ADNAN ın üstünde bir önceki sahnede giydiği spor kıyafet, onun da üstünde siyah vinleks montu vardır. SĐMAY a arkadan yaklaşıp elleriyle onun gözlerini kapar.) ADNAN : Bil bakalım ben kimim! SĐMAY : Brad Pitt! ADNAN : (Hafiften bozulur. Ellerini kızın gözlerinden çekerken...) Yok, Ayhan Işık! SĐMAY : Hah, bu hareketler ancak onların filmlerinde bulunur. ADNAN : Ne olmuş, kötü bir şey mi yaptık? SĐMAY : Yok ya! Ne alıngansın sen! Hem ben o eski filmleri severim. Eskiden geç vakitte seyrederdim öyle siyah-beyaz... Temiz... Masum. Var ya, sen Ayhan Işık olursan, ben de o kadın olurum. Hani var ya yanağı benli... Küçük hanımefendi canım! ADNAN : Belgin Doruk! SĐMAY : Belgin Doruk yaa!.. Sana bir sır vereceğim. ADNAN : Ciddi misin, yoksa gene kafa mı buluyorsun? SĐMAY : Ciddiyim yaa! Đstemiyorsan anlatmam. ADNAN : Yok, madem canın istedi anlat. Đnanacağım sana... söz! SĐMAY : Kimseye de söylemeyeceksin. Söz mü? ADNAN : Öff! Her seferinde söz verdirip sonra abuk sabuk şeyler söylüyorsun. SĐMAY : Bu defa doğru. ADNAN : Neymiş bakalım? SĐMAY : Ben çok kötü bir şey yaptım... (Durur, bekler. ADNAN, SĐMAY ın yüzüne bakmaktadır.) Meraklanıp, Ee? demen gerek. ADNAN : Ee? SĐMAY : Çok kötü!.. ADNAN : Neymiş o çok kötü şey? SĐMAY : Ben... sana âşık oldum! ADNAN : Yaa iki günde bir bunu söyleyip durma! Sonra inanırım. SĐMAY : Đnan! ADNAN : Ben sana nasıl inanayım? Hangi bir dediğine inanayım? SĐMAY : Her dediğime inanma elbette. Bazen ben bile inanmıyorum kendime... Ama buna inan. Ben sana âşık oldum. 16

ADNAN : Yav seninle yatmadık bile! Ne biçim aşk bu? SĐMAY : Đşte onun için sevdim seni. Beni kendi gönlüme bıraktın. Buradakiler gibi, dışarıdakiler gibi zorlamadın bir şeye. Seninle yan yanayken hiç kimse kötü bakmadı bana. ADNAN : Yav ben sana yüz kere ima ettim yatalım diye. Sen anlamadın. SĐMAY : Anlamaz olur muyum? Niye, ben salak mıyım? ADNAN : Ee, o zaman? SĐMAY : Anlamazlıktan geldim lan! Birini seveyim dedim, anlamazlıktan geldim. ADNAN : Manyak mısın sen? SĐMAY : Evet! Ama senin de bana âşık olduğunu biliyorum. ADNAN : Yok ya! SĐMAY : Tabiî. Yoksa, ikide bir niye yatmak isteyesin benimle? Senin gibiler için aşk demek, yatmak demektir. ADNAN : Yok lan! Ne alakası var? Benim için aşk, senin var olman. SĐMAY : Bak, dedim sana, sen de bana âşıksın! ADNAN : Âşığım lan, it gibi âşığım. Seni yalamak istiyorum. SĐMAY : (Gülerek...) Hayvan! ADNAN : Efendim? SĐMAY : ADNAN... ADNAN : Ne? SĐMAY : Beni öyle seviyor musun lan? ADNAN : Nasıl? SĐMAY : O siyah-beyaz filmlerdeki gibi? ADNAN : Siktir ya! SĐMAY : Peki sevecek misin öyle? ADNAN : Saçmalama gene! SĐMAY : Ama ben seni öyle seviyorum. Sanki sen beni siyah-beyaz filmlerdeki gibi seviyorsun diye. ADNAN : Saçmalıyorsun... SĐMAY : (Kalkıp ADNAN ın sağ elini tutar.) Şu elinin... (ADNAN ın sağ yanağını okşar.) Şu yanağının... ADNAN : (Çevredekilerden çekinir gibidir.) Dur ya!.. Herkesin içinde... SĐMAY : Đzlerini sevdim... Harita gibi... Anı defterimdeki yazılarım gibi geçmiş iç içe... ADNAN : Valla sen manyaksın! SĐMAY : (ADNAN ın yanağını okşarken...) Yanağındaki şu yarığın içine sığsam... Alsan beni götürsen, nereye gidiyorsan. ADNAN : Ya herkes bize bakıyor. Sonra sen de rahat edemeyeceksin buralarda. SĐMAY : Sen yanımdayken bana hiçbir şey olmaz. O çakallar yalanıp dururlar, ama hiçbir bok yiyemezler. (ADNAN ın yanağını okşamaya devam eder.) ADNAN : Ohhh, yanağımı ne güzel okşuyorsun! SĐMAY : Ayın iki yüzü varmış, biliyor musun? Bir yüzü hep karanlıkta kalırmış. ADNAN : Nereden buluyorsun bunca sözü? SĐMAY : Ben okula gidiyordum oğlum. Orada duydum bunları. ADNAN : Çenen de durmuyor... 17

SĐMAY : Beni aşk gevezesi ettin oğlum! ADNAN : Elin de... Bak, böyle yanağımı okşadıkça nefsim uyanıyor... Gel, biraz uzaklaşalım buradan. Okşayacak başka şeyler göstereceğim sana. SĐMAY : (Birden ADNAN ın yanağına bir tokat patlatır.) Đtoğlu it! (ADNAN yerinden fırlar. Çok canı yanmıştır. SĐMAY a vurmamak için kendini güç bela tutar.) ADNAN : (Az ilerilerindeki birisine bağırır.) Ne gülüyon lan? Bok mu var? SĐMAY : Ne bağırıyorsun çocuğa? ADNAN : Sıçacağım sana da! Bu ne biçim aşk lan? SĐMAY : Kendi gibi bir aşk işte! (Elini ADNAN ın yanağına uzatıp, okşar.) Başka bir yerine de vurabilirdim ama... kıyamadım. ADNAN : Oraya vursaydın, görürdün gününü! SĐMAY : Biraz paran var mı? ADNAN : Sen ne yapıyorsun paralarını? Bu kadar da para kazanıyorsun. Ben senden para almalıyım asıl! SĐMAY : Arada anneme para bırakıyorum. ADNAN : Çok ihtiyacı varmış gibi! Hani parasal durumu iyiydi? Sen de zevk için yapıyordun bu işi? SĐMAY : Yok tabiî! Ama kızının da parası olduğunu bilmesini istiyorum. Yani artık, onun sürekli başıma kaktığı parasına ihtiyacım yok! ADNAN : Şimdi de benim parama ihtiyacın var, öyle mi? SĐMAY : Senin hayatındaki en önemli şey para değil mi sevgilim? ADNAN : Hayır. SĐMAY : Yalan söyleme. ADNAN : (Gülümser.) Hep sen mi söyleyeceksin? SĐMAY : Karnım acıktı. Onun için istiyorum parayı. ADNAN : (Cebinden bir deste para çıkarır.) Dolar mı, mark mı, Türk lirası mı? SĐMAY : Riyal var mı? ADNAN : Yok. Bildiğim paraları tercih ediyorum. SĐMAY : Türk lirası. En azından neyle borçlandığımı bileyim. ADNAN : Siktir et borcu morcu da, seni yemeğe götüreyim... (SĐMAY kulaklarına inanamıyormuşçasına bakar ADNAN ın yüzüne.) ADNAN : Mi? (SĐMAY ın yüz ifadesi değişir. Bir mucizeye tanık oluyormuş gibidir.) ADNAN : Ben de acıktım. Seninle beraber yemek yeriz. SĐMAY : Sen... beni yemeğe davet ediyorsun! ADNAN : Yok be! Şuradan hamburger alıp yiyeceğiz. SĐMAY : Đlk defa biri beni yemeğe davet ediyor. ADNAN : Yok deve! SĐMAY : Sen... beni çok seviyorsun. ADNAN : Evet lan. Ben seni itler gibi seviyorum. Bir kere de versen! SĐMAY : Önce yemek! (ADNAN şaşkın şaşkın bakarken sahne kararır.) 18

5. (Parkta gece karanlığı. Sıcak bir bahar gecesi. FERHAN ortadaki bankta oturmuştur. Gelen-giden var mı diye sağına-soluna bakınır. Sakin bir gecedir. Baharın en güzel zamanı. Hafif ılık bir esinti, gökte hilal. Elverdiğince aydınlık ortalık. Arkada SADIK belirir. Gülümseyerek FERHAN a bakar. Sonra arkadan yavaş yavaş yaklaşır. Sesini değiştirerek konuşmaya başlar.) SADIK : Yüzüme bakma! FERHAN : (Đrkilir. Bakıp bakmamak konusunda bir tereddüt geçirir.) Ne istiyorsun? SADIK : Bakma dedim! FERHAN : Tamam be! Bakmıyoruz. Ne istiyorsun? SADIK : Ne kadar? FERHAN : Ne ne kadar? SADIK : Ne olacak... fiyatı. Öbürünü zaten göreceğiz. FERHAN : Seni görmeden karar veremem. Rasgele yapmam ben bu işi. Karşımdakinin temizliği önemli, neler istediği önemli. SADIK : Bende Aids var. FERHAN : (Aniden dönüp bakar.) Siktir ya! Sadık abi ne oynuyon ya? SADIK : (Gülmeye başlar.) Ülen salak, iyi yedin! FERHAN : Anladım abi! Başka kim gece vakti gelip de... SADIK : Hadi len!.. Sana bakma diyene bakmazsan tarrağı yersin. Sende hiç mi akıl yok len! Başını belaya sokmadan bunca zamandır bu işi yaptığına inanasım gelmiyor. FERHAN : Yapıyoz ama n abeer! SADIK : Đyi iyi, güzelcene yap da, beraberce paraları kapalım. FERHAN : Yakında yeni bir çocuk getireceğim. SADIK : Vay! Desene sen de yüzde on beşçi oluyorsun! (FERHAN ın yanına oturur.) Versene bir sigara! (FERHAN sigara uzatır. SADIK alıp, gümüş çakmağıyla yakar sigarasını.) SADIK : Anlat bakalım. Neci bu çocuk? FERHAN : Ya bizim mahalleden işte. Kahveden çıkmaz it. Ama mahalleli hasta buna. Bu sokaktan geçerken bütün kızlar cama çıkıyor. Şu kliplerdeki gibi. SADIK : Yumurta gibi ha? Biliyor mu durumu? FERHAN : Anlattım biraz. Razı gelir gibi. Bir-iki mırın kırın. Ama sonunda, kazanacağı parayı görünce, razı gelir. SADIK : Đyi... Bir an önce razı et! FERHAN : Abi yaa... Bu kadar parayı ne yapıyorsun sen? SADIK : (Aniden parlar.) Götüne sokuyorum. Sana ne len? Hesap mı vereceğiz? Asıl sen bana hesap vermelisin götoş! FERHAN : Kızma abim. Merak ettim ya! SADIK : Senin başına hem meraktan gelecek hem... FERHAN : Tamam ya! Sormadım say... (Bozulmuştur. Bir süre sessizce sigaralarını içerler.) SADIK : (Sessizlikten sıkılmıştır. Biraz düşündükten sonra...) En fazla beş sene daha yaparım bu işi. Sonra kim bakacak bana? Karı öleli dört sene oluyor. Çocuklar çoktan kaçıp gitti. Hiçbirinden ha- 19

ber yok. Kaldık cascavlak ortada... Ben şimdiye kadar hapçılığa başlamadıysam bu iş sayesindedir... Ee, sonum ne olacak benim? Şu sokaktaki evsiz serseriler gibi mi gezelim? FERHAN : Tamam abi ya! Bizim ne olacağımız belli mi? SADIK : Đşte... huzurlu bir yaşlılık istiyorum. Deniz kıyısında bir kasabada, küçük bir ev, bir de bahçe... FERHAN : Bu şehrin yarısı bunu istiyor yaşlılığında! SADIK : Bahçeyle uğraşacağım gün boyu. Kazıp toprağı, dikeceğim yediverenleri. Arada çıkıp olta sallayacağım sakin kıyıdan. Akşamları da rakı sofrası... yediverenlere ve denize karşı... Değme keyfime!.. Mangalda koyun eti cızır cızır... FERHAN : Keyif edecen ha? SADIK : Edecem ya! FERHAN : Aynısından bize de! (Uzun bir sessizlik yaşanır. Kendi başınadır her ikisi de.) SADIK : (Aniden sessizliği bozar.) Bir belgeli film seyretmiştim. Yaban itlerini anlatıyordu. Bilir misin sen yaban itlerini? FERHAN : Bilirim de ö le ayrıntısını bilmem. SADIK : Ceylanları parçalayıp yiyorlar. Karınlarını doyurup it keyfi yapıyorlar. Aralarından biri kocadığında, onu atıyorlar sürü dışına. Ama nasıl biliyor musun? Teker teker saldırıp bacaklarını, gövdesini ısırarak. Kocamış it azap içinde kaçmaya çalışıyor, ama diğerlerinin gazabı baskın. Kocamış haline bakmadan, can havliyle onları ısırmaya çabalıyor. Ama öbür itler çok çevik. Kocamış olanı bir bok beceremiyor. Sonunda... kanlar içinde kaçmaya çalışıyor oradan. Biraz gittikten sonra da yığılıp geberiyor. FERHAN : Ee? SADIK : Ee si gebermeden gitmek gerek! FERHAN : Haa!.. (Kısa bir sessizlik. FERHAN kurnazca gülümser.) Sadık abi... Sen şu ADNAN meselesine ne diyorsun? SADIK : Ne olmuş lavuğa? Yarıklarıyla güzel duruyor! (Güler.) FERHAN : Senin haberin yok nu abim? SADIK : Ne oldu len? FERHAN : Hiiç! SADIK : Kes numarayı da, söyle! FERHAN : Şu... küçük bir kız var. SADIK : Hangi küçük kız? FERHAN : Görmedin herhalde... Ee, tabiî görmezsin. Senin olmadığın zamanları seçiyorlar. SADIK : Ne diyorsun len? Açık anlatsana şunu! FERHAN : Abi... tıraşı kesiyorum! O kızı çalıştırıyor bizimki. Bütün parayı da kendi alıyor. Ne kıza koklatıyor, ne de senin haberin var. SADIK : Kız hangi kız len? FERHAN : Abi, on dört yaşında bir orospu. Ama tatlı bir şey. SADIK : Đtoğlu it! Götveren! Ben onun yedi ceddini, gelmişini, geçmişini... FERHAN : Haberin olsun istedim Sadık abi... Kimse seni komik duruma düşüremez. SADIK : (Aniden atılıp FERHAN ın önünü tutar, sıkmaya başlar. FERHAN ın canı çok yanmaktadır.) Ülen göt! Kim komik duruma düşüyormuş len? 20