NİSAN 2014
02 MODA 10 DEKORASYON 14 SEYAHAT 26 MÜZE VE ÖREN YERLERİMİZ 18 TEKNOLOJİ 06 BAKIM 21 RÖPORTAJ
mo da BİLGİLERİNİZİ TAZELEYİN, BAHARA HAZIRLIKLI GİRİN LEKELENEN ÇANTALARI, AYAĞINIZI VURAN AYAKKABILARI BİR KENARA ATMAYIN! GARDIROPLARINIZI ELDEN GEÇİRİRKEN BU BİLGİLERDEN FAYDALANIN
n Eğer kaşmir bir giysiniz varsa, bu bir kazak da olabilir bir fular da, etiketinde ne yazıyorsa yazsın mutlaka elde yıkayın. Sıkmak içinse, kulağa her ne kadar garip geliyor olsa da, salata kurutucusunu kullanın. Sadece saniyeler içerisinde yıkama suyunun geride kaldığını göreceksiniz. Bu işlemin ardından kesinlikle asarak değil, bir yere sererek kurutun. n Kırmızı şarap lekeleri her zaman başa beladır. Çamaşır suyu ve leke çıkarıcılar bile kimi zaman işe yaramaz. Eğer giysiniz kırmızı şarap lekesi olmuşsa, lekenin üstüne beyaz şarap dökün ve daha sonra yıkayın. Lekenin çıktığını göreceksiniz. n Kot pantolonlar genellikle satın alındıktan hemen sonra paça boylarının kısaltılması için terziye gönderilir. Yeni aldığınız kot pantolonunuzu terziye göndermeden önce iki defa yıkayın. Çünkü kotlar yıkandıktan sonra mutlaka bir miktar kısalır. n Tüyleri sizi deli eden angora ya da tiftik bir kazağınız mı var? Onu bir poşete koyun ve en az üç saat buzdolabınızın dondurucu kısmında bekletin. Şu ana kadar her yere bulaşan tüylere bir nebze de olsa çare olabileceği bilinen tek yöntem bu!
n Çok sevdiğiniz çantanızda yağ lekesi mi oldu? Bebek pudrasını lekenin olduğu yüzeye sürün ve gece boyunca bekletin. Sabah olduğunda leke hala duruyorsa bu işlemi leke tamamen gözden kaybolana kadar tekrarlayın. n Elmas gibi mücevherlerinizi daima ışıl ışıl tutmak istiyorsanız yapmanız gereken son derece basit: Sıvı bulaşık makinesi deterjanı ve eski bir diş fırçasını kullanarak onları ilk günkü parlaklığına kavuşturabilirsiniz. n Gardırobunuzu düzenlerken kıyafetlerinizi her zaman açık tonlardan koyu tonlara olacak şekilde sıralayın. Bu düzenleme gözlerinizin renkleri takip etmesini kolaylaştıracak ve bu sayede daima düzenli bir gardıroba sahip olacaksınız. n Eğer pantolon alırken yeteri kadar vaktiniz yoksa boynunuzu kullanın. Nasıl mı? Pantolonun bel kısmını iki ucundan tutup boynunuzun etrafına sarın. Eğer tuttuğunuz iki uç rahatlıkla birleşiyorsa o pantolon size uygundur. Birleşmiyorsa, giymek için zahmet etmenize bile gerek yok çünkü mutlaka dar olacaktır. Boyun ve bel arasında çoğu kimsenin bilmediği böyle bir gizemli orantı vardır.
n Dolabınızda fazla kıyafet olmasından mı şikayetçisiniz? O zaman kendinize şu soruyu sorun: Eğer şu anda alışveriş yapıyor olsaydım, bu giysiyi alır mıydım? Cevabınız hayırsa, o zaman onu dolabınızdan çıkarma vakti gelmiştir. Bu sayede gereksiz kalabalığın da önüne geçmiş olacaksınız. n Bir giysiyi ütüledikten hemen sonra giymeyin. Beş dakika bekleyin. Aksi takdirde bu yeni kırışıklıklara davetiye çıkarır. n İnce çorabınızın üzerine sıkacağınız saç spreyi, çorabınızda kaçık ve deliklerin olmasını önlemeye yardımcı olur. Saç spreyi aynı zamanda ruj lekelerini çıkartmak için kullanılan yöntemlerden biridir. n Önemli bir gün öncesi elbise almaya gittiğinizde, mutlaka saçlarınız yapılı ve makyajlı olun. Bu sayede alacağınız elbise ile nasıl bir görünüm sergileyeceğiniz hakkında da bir fikre sahip olursunuz. n Ayaklarınızı sıkan ayakkabılarınız için iki poşete su doldurun ve ayakkabılarınızın içine yerleştirin. Ardından gece boyunca donmaya bırakın. Su dondukça ayakkabınızı genişletecektir. n Deri ayakkabılarınız üzerindeki lekeler için bir miktar soğuk suya sirke damlatın ve yumuşak bir fırçayla temizleyin. Daha sonra kurumaya bırakın. n Giysilerdeki ter lekeleri özellikle yaz ayları için büyük sıkıntıdır. Yıkamadan önce ter lekesi olan yerlere limon suyu sıkmak, aradığınız çözüm olabilir. n Gömleklerinizin yaka kısmına bulaşabilecek makyaj lekelerini, traş kremi ve lif yardımı ile çıkarabilirsiniz.
ba kım SIRLARLA DOLU BEDENİMİZ KADINLARIN KALBİ ERKEKLERDEN DAHA HIZLI ATIYOR, BURNUMUZ 50 BİN FARKLI KOKUYU AYIRT EDEBİLİYOR, BEYİN BİR ORGAN OLARAK ACIYI HİSSETMİYOR. BEDENİMİZİN SIRLARINA BİR YOLCULUK YAPMAYA NE DERSİNİZ?
Bilim dünyası her geçen gün, insan vücuduyla ilgili yeni bilgilere ulaşıyor. Bu gelişmelere rağmen bedenimiz öyle gizem dolu bir makine ki, tüm sırlarına vakıf olmaya deyim yerindeyse ömür yetmiyor. İşte bedenimizle ilgili bilimin bize sunduğu şaşırtıcı gerçeklerden bazıları. Kan dolaşımına giren oksijenin %20 sini beynimiz kullanır. Beyin, vücutta en fazla oksijen tüketen organlardan biridir. Bu nedenle yüzmek ve derin nefesler almak beynimiz için son derece faydalıdır. BEYNİMİZİN ETKİLEYİCİ GERÇEKLERİ Beyindeki sinirlere ait uyarılar saatte 273 km hızla yol alıyorlar. Bu sayede bedenimiz olaylar karşısında son derece hızlı bir şekilde tepki verebiliyor. Süper hızlı bir yarış arabası misali, beynimiz ömrümüz boyunca bu hızla bizi korumaya devam ediyor. Hani çok bildik bir görüntü vardır. Özellikle çizgi filmlerde birinin aklına bir fikir gelince, başının üstünde hemen bir ampul yanar. Peki bu görüntüde az da olsa gerçeklik payı olduğunu söylesek? Beynimiz çalıştığı sırada 10 watt lık ampul gücünde enerji üretir. Hatta uyuyor olduğunuzda bile. Aklımda tutamıyorum, hiçbir şey hafızamda kalmıyor demeden önce bir kez daha düşünmenizi öneririz. Beyin hücrelerimiz bir Britannica ansiklopedisinin kapsadığı bilginin 5 kat daha fazlasını alacak kapasiteye sahip. Teknik bir dille ifade etmek gerekirse 3 ila 1000 terabayt arası bir kapasiteden bahsediyoruz. Oldukça etkileyici değil mi? Her ne kadar acı duyusunun ve ağrının merkezi olsa da, beynin kendine dair acı reseptörleri yoktur. Bu nedenle beyin acıyı hissetmez.
SAÇ VE TIRNAKLAR Yüzümüzdeki kıllar, vücudumuzdaki diğer bütün kıllardan daha hızlı uzar. Eğer bir erkek yaşamı boyunca traş olmazsa, sakalının uzunluğu 9 metreye kadar ulaşabilir. Bilim adamları nedenini tam olarak çözememiş olsalar da en uzun parmağımızın (yani orta parmağımızın) tırnağı her zaman en hızlı uzayan tırnaktır. En kısa parmağımızın tırnağı ise tam tersine en yavaş uzayandır. Tek bir saç telinin taşıyabileceği ağırlık 99 gram dır. Yani Rapunzel masalında anlatılanlar belki de sandığımız kadar gerçek dışı değildir! Saçlarımız neredeyse yok edilemez bir yapıya sahiptir. Sıcağa, soğuğa, pek çok asite ve kimyasala karşı dayanıklıdır. Sarışınların daha fazla saçı olur. Saç rengimiz saç yoğunluğumuzu da belirler. Ortalama olarak siyah saçlı insanlarda 110 bin, kumrallarda 100 bin, kızıllarda 86 bin, sarışınlardaysa 146 bin saç folikülü vardır.
ORGANLARIMIZ Kalbimiz kanı 9 metre uzağa fırlatabilecek yeterlilikte basınç yaratır. Kalp atışlarımızı hissedebiliyor olma sebeplerimizden biri de budur. Midemizdeki asit pek çok metali, örneğin bir jileti bile eritebilecek güçtedir. Vücudumuzdaki tüm kan damarlarının uzunluğu 96.560 km dir. Yani damarlarımızın uzunluğu Dünya nın etrafını iki defadan fazla turlayacak uzunluğa sahiptir. Akciğerlerimizin kapladığı yüzey alanı bir tenis kortunun kapladığı alanla eşittir. Kadınların kalbi erkeklerden daha hızlı atar. EK BİLGİLER Bebekler henüz fetüs halindeyken (6-13 hafta arasında) parmak izleri oluşur. Çok fazla yemek yediğiniz zamanlarda, işitme duyunuzdaki keskinlik azalır. Burnunuz 50 binden fazla kokuyu ayırt edebilir. Tek yumurta ikizleri dışındaki tüm insanların kendilerine has bir kokuları vardır. Kokuyla ilgili bir diğer ilgi çekici bilgi ise yeni doğan bebeklerin annelerinin kokusunu tanıyabilmeleridir. Gözlerimizin ölçüsü doğduğumuz andan itibaren değişmezken, kulaklarımız ve burnumuz hayatımız boyunca büyümeye devam eder.
de ko ras yon MUTFAK ADALARI VE TABURELER EĞER MUTFAĞINIZDA YETERLİ ALANINIZ VARSA, BİR ADA VE ONU TAMAMLAYAN TABURELERİN OLMAMASI İÇİN BİR NEDEN YOK DEMEKTİR.
Taburenin modası hiçbir zaman geçmedi ve geçmeyecek gibi görünüyor. Mutfak adalarının tarihi ise Amerikan kolonilerine kadar uzanıyor. Bu dönemde estetikten ziyade işlevsel bir amaca hizmet eden mutfak adaları, 20. yüzyıla gelindiğindeyse; tasarım, stil ve farklı malzemeler ile buluşmaya başlıyor. Bugünse geniş mutfakların vazgeçilmezlerinden biri haline geldi. Mutfak adalarını tamamlayan öğelerin başında da tabureler geliyor. Kimi adalar sadece yemek pişirme ve depolama için kullanılıyor olsa da, pek çoğunda ailelerin yemek yemesine de imkan tanıyan alanlar bulunuyor. Normal ölçülerde sandalyeler ise adalar için yeterli uzunlukta olmadığından ideal çözüm tabureler oluyor. Taburenizi almadan önce adanızın görünümünü belirlemeniz gerekir. Mutfak adalarında kullanılan malzemeden, renge, boyuttan, raf sistemlerine kadar pek çok farklı değişken vardır. Mutfağınızın ölçüsü ve zevkiniz doğrultusunda mutfak adanız şekillenir. Tabure boyutu için de en önemli etken adanın yüksekliğidir.
Hafif ve kolay hareket ettirilebilir bu tabure ahşap ayakları ve yuvarlak hatlarıyla samimi bir dokunuş arayanlar için ideal. Abartıdan uzak durmak isteyenler için sade tasarımıyla öne çıkan bu tabure, aynı zamanda oldukça az yer kaplıyor. Rengi sayesinde pek çok farklı mobilyaya uyum sağlamasının yanı sıra, sırtı destekleyen yapısı ile uzun süren mutfak sohbetlerinde de bedeni yormuyor. Lazer kesimi, göz alıcı rengi, dinamik yapısı ile cesur tasarımlardan korkmayanların tercihi olabilir. Paslanmaz çelik ve kahverengi derinin mükemmel uyumunu sergileyen bu tabure, klasik olarak adlandırılabilecek bir görünüme sahip. Mutfağınızda retro bir dokunuş isterseniz, sizin için biçilmiş kaftan.
MUTFAK ADALARI Adalarda sıklıkla sunta, mdf ve doğal ahşap kullanılır. Malzeme kalitesini belirleyen kriter tabii ki bütçedir. Doğal ahşap, hem kullanım ömrü hem sağlamlık açısından bahsettiğimiz malzemeler arasında en kaliteli olan üründür. Mutfak adaları aynı anda farklı amaçlara hizmet ederler. Yemek öncesi hazırlık, pişirme, yemek yeme, saklama alanı oluşturma bu fonksiyonların başında gelir. Aynı zamanda sadece mutfağın değil evin de kalbinin attığı, misafirlerin ağırlandığı bir nokta olarak düşünülebilir. Gelelim bir ada için gerekli olan noktalara. Her şeyden önce mutfağınızda ada için yeterli alan bulunması en önemli kriter. Eğer adanızda bir lavabo istiyorsanız, bunun için daha fazla yere ihtiyacınız olduğunu belirtmemiz gerekir. Lavabo olduğu takdirde, bulaşık makinesi, çöp tenekesi gibi unsurları da dikkate almak zorundasınız. Lavabonun, adanın ve buzdolabının arasında oluşan üçgene dikkat etmelisiniz. Bu üçgen sizin en rahat şekilde hareket edebileceğiniz tarzda dizayn edilmelidir. Adanın mutfak tezgahına olan uzaklığı da önemlidir. Bu ölçü, mutfağınızın genişliğine göre değişkenlik gösterir. Bar taburelerinin uzunluğu ise en fazla 1 metre civarında olmalıdır. Herkesin boyu farklı olduğu için, yüksekliği ayarlanabilir bar tabureleri olası sıkıntıların da önüne geçecektir. Mutfak lambanız da adanızın üstünde konumlanmalıdır. Yalnız lambanın yüksekliği gözünüzü almayacak ve çalışmanızı engellemeyecek ölçüde olmalıdır.
se ya hat AĞAÇLARI, KUMSALLARI, LEZZETLİ BALIKLARIYLA: İĞNEADA DENİZİ, ORMANLARI, KENDİNE HAS EKOSİSTEMİ, SICAKKANLI İNSANLARIYLA HERKESE VE HER MEVSİME HİTAP EDEN BİR TATİL BELDESİ.
İstanbul a oldukça yakın olması nedeniyle, özellikle hafta sonları şehrin Bizanslılar ve Osmanlılar da İğneada yı hükümdarlıkları altına almış medeniyetlerdir. İğneada nın coğrafi konumu onu, çeşitli müdahalelerden uzak tutmuş ve doğal örtüsü, biyolojik çeşitliliği, yaban hayatının varlığı, eşsiz manzarası ile doğa hengamesinden uzaklaşmak Eğer geçmişten kalan güzelliklerinin korunmasını yürüyüşlerine ve fotoğrafçılığa isteyenler için bir sığınak tarihi yapıları ziyaret etmek sağlamıştır. Bu doğal ilgi duyanların mutlaka ziyaret olan İğneada, Kırklareli nin, isterseniz Sivriler Köyü ne güzelliklerin başında da etmesi gereken yerlerdendir. Demirköy ilçesine bağlı bir doğru kısa bir yolculuğa Longos Ormanları gelir. 2007 yılında milli park kıyı kasabası. Orta Asya dan çıkabilirsiniz. Burada Dünya üzerinde Longos ilan edilen, meşe ve kayın gelen Trakların bir boyu Cenevizlilere ait yıkılmış kale Ormanları nın sahip olduğu ağaçlarıyla bezeli Longos olan Thynler, Thynias ı yani kalıntılarına rastlayabilirsiniz. bir ekosisteme rastlamak Ormanları, Türkiye nin en bugünkü adıyla İğneada yı Köy içerisinde Traklara ait çok zordur. Göçmen kuşların büyük, Avrupa nın ise 2. büyük kurmuşlar. Yunanlılar, Persler, evleri andıran, eski yapılı sazlık da durak noktalarından biri longos ormanları ekosistemine Makedonyalılar, Romalılar, evler de bulunmaktadır. olan bu alan, endemik bitki sahiptir.
Longos Ormanları nın ardından İğneada nın en dikkat çekici doğal güzelliklerinden biri de aynı isimli plajıdır. 15 km uzunluğundaki bu plaj, altın renkli incecik kumu ile ünlüdür. Sığ bir denize sahip olması ise güvenle denize girilebilme imkanı sağlamaktadır. Konaklama ve eğlence tesislerine yakınlığı ile bölgenin oldukça ilgi gören bir diğer kumsalı ise İğneada Belediye Plajı dır. Gidenler bilir; İğneada denilince akla hemen iki köy gelir: Limanköy ve Beğendik. Romanya dan gelen göçmenler tarafından kurulan Limanköy, doğal güzelliklerinin yanı sıra konukevleri ile de size köy yaşamının sıcaklığını sunar. Yöresel ürünlerle hazırlanan kahvaltıyla güne başlamak, ardından köy kahvesinde güzel bir kahvenin tadına bakmak gibisi yoktur. Limanköy, Longos Ormanları na yakınlığı nedeniyle konaklama için tercih sebebidir. 1866 yılında Fransız mühendisler tarafından yapılan, bu nedenle halk arasında Fransız Feneri olarak da bilinen, dört kuşak boyunca aynı aile tarafından işletilen İğneada Deniz Feneri de bu köyün sınırları içinde yer almaktadır. Bulgaristan sınırındaki Beğendik Köyü ise tertemiz denizi ve sakin yaşantısı ile öne çıkar. Köyde turistler için konaklama imkanının olmaması günübirlik ziyaretçileri doğurmuş, bu durum da köyün tenha ortamını korumasını sağlamıştır. 500 metre uzunluğundaki kumsalın gerisinde yer alan tepeye çıktığınızda, Bulgaristan ın Rezova Köyü nü de görebileceğiniz eşsiz bir manzara önünüze serilir.
TATMADAN DÖNMEYİN! Karadeniz kıyısına konumlanmış bir kasaba olan İğneada nın, en önemli lezzetleri arasında doğal olarak balık gelmektedir. Palamuttan kalkana çeşit çeşit balıkların tadına isterseniz salaş ama samimi, isterseniz şık mekanlarda varabilirsiniz. Kıyı şeridinden ayrılıp, iç bölgelere doğru gittiğinizdeyse ormanın içinde yer alan ve yörenin göllerinde tutulan balıklardan yeme şansınız da var. Dere Hamsisi, kurt balığı, acı balık, has kefal, alabalık, deniz iğnesi, gümüş balığı İğneada da bulabileceğiniz balık türlerindendir. İğneada nın balı da en az balıkları kadar meşhurdur. Son derece kaliteli olan bu organik ballardan almak için doğru adreslerden biri de Sislioba Köyü dür. Burada satılan ballar, en az Anzer balı kadar lezzetlidir. Ormanda bir yürüyüş yaptıktan ve balığınızı da yedikten sonra İğneada ya yakın olan Sarpdere Köyü ndeki Dupnisa Mağarası nı da ziyaret etmenizi öneririz. 3200 metre uzunluğundaki bu mağara jeolojik yapısı itibariyle dünyanın sayılı mağaraları arasında yer alır. Mağaranın su olan bölümünde 300, su bulunmayan bölümünde ise 200 metrelik alan ziyarete açık durumdadır.
tek no loji AKILLI TELEFONLARI BİR ADIM ÖTEYE TAŞIYAN TEKNOLOJİLER BU TEKNOLOJİK APARATLARLA AKILLI TELEFONLARINIZ ŞİMDİ DAHA DA AKILLI
LAZER EĞLENCESİ Paintball un boyasına bulaşmak istemeyenler ama bu oyunun ruhunu seven, bu nedenle laser tag oynamayı tercih edenler, bu aparata bayılacaklar! Rakibini lazer atışları ile vurmaya dayalı laser tag oyunu için özel olarak dizayn edilmiş tabancalarınız olması ya da bir oyun merkezine gitmeniz gerekiyor. Bu eğlenceli aparatsa, akıllı telefonunuzu anında laser tag oyununa hazır hale getiriyor. iphone, ipod ve Android telefonlarla uyumlu bu aparatın yerleşimi ise son derece kolay. TELEFONDAN PROJEKTÖRE İstediğiniz her yerde ve her anda videolarınızı, fotoğraflarınızı, internetten aradığınız bir görseli, iş sunumlarınızı akıllı telefonunuzdan yansıtma imkanınız olsa nasıl olurdu? Artık bunu yapmak mümkün. Hem de son derece küçük bir aparatla. LED ışık kaynaklı ve 20 bin saat kullanım ömrü olan bu projektörün aynı zamanda micro sd kart girişi bile bulunuyor.
KAYBOLAN ANAHTARLARA SON Herkesin başına gelebilecek ortak bir sorundur kaybolan veya unutulan anahtarlar. Bu akıllı aparat sayesinde artık anahtarlarınız kaybolmayacak. Nasıl mı? Aparatı anahtarlığınıza takacaksınız. Akıllı telefonunuzda bulunan bul tuşuna bastığınızda, anahtarlığınız nerede olursa olsun, cihazın ışığı yanmaya ve fark edilebilir bir ses yaymaya başlayacak. Siz de kolaylıkla anahtarlığınızı bulacak ve artık onu kaybetme sıkıntısından kurtulacaksınız. AKILLI KİLİT Kapınıza yerleştireceğiniz bu kilitle, akıllı telefonunuza tek dokunuşunuzla kapınız isterseniz kilitlenip, isterseniz açılabilecek. Hem de Dünya nın neresinde olursanız olun. Hepsi bu kadar da değil. Bu cihaz, kapınıza biri geldiği anda sizi uyarıyor. Ayarladığınız takdirde, siz kapınıza yaklaştığınız anda kilidi otomatik olarak da açabiliyor. Alışverişten döndüğünüzde, elleriniz paketlerle dolu olduğu anda böylesi bir kolaylık son derece hoş olurdu değil mi? FOTOĞRAFLAR EKRANA HAPSOLMASIN Akıllı telefonlarımızla çektiğimiz onlarca güzel kareyi o küçücük ekranlardan kurtarmak ve albümlerimize yerleştireceğimiz elle tutulur fotoğraf kareleri haline dönüştürmek mümkün. Hacim olarak son derece az bir yer kaplayan, bu nedenle kolay taşınabilir özelliği olan bu printerlar, yüksek kalitede fotoğraflar basmanıza imkan tanıyor. Tek yapmanız gereken, telefonunuzu cihazın üst kısmındaki bölüme yerleştirmek ya da dilerseniz usb aracılığıyla bağlantı kurmak.
rö por taj MÜTEVAZILIĞI GÜZELLİĞİNİ PERÇİNLİYOR KARİYERİNE KÜÇÜK AMA EMİN ADIMLARLA BAŞLAYAN, DAİMA KALİTELİ YAPIMLARLA SEYİRCİ KARŞISINA ÇIKAN MÜGE BOZ; GÜZELLİĞİ, YETENEĞİ VE SEMPATİK TAVIRLARI İLE HAYRANLARINA HER GEÇEN GÜN YENİLERİNİ EKLİYOR.
Bildiğimiz kadarıyla, sinema, fotoğraf, bale ve müzik üzerine eğitiminiz var. Aynı zamanda sporla da yakından ilgileniyorsunuz. Bunlara bir de oyunculuk ve modelliği de ekleyebiliriz. Bu saydıklarımız arasında hangisi sizin için ön plana çıkıyor? Oyunculuk tabii ki şu sıralar daha ön planda, diğerleri hobi olarak devam ediyor. Müzik eğitimime bir süredir ara verdim, en kısa zamanda başlamayı istiyorum. Fotoğraf çekmeyi seviyorum, genellikle obje fotoğrafı çekmeyi seviyorum, portre veya manzara fotoğrafı çekmekten çok zevk almıyorum. Çok sık spor yapıyorum, pilates yoga gibi bireysel sporların yanında voleybol tenis gibi karşılıklı yapılan sporlar da stres atmak için çok iyi oluyor. Oyunculuk serüveninize Melekler Korusun dizisi ile başlamıştınız. Çekime gittiğiniz ilk günü hatırlıyor musunuz? Neler hissetmiştiniz? Evet hatırlıyorum. Çekim Kadıköy de, onların sürekli çekim yaptıkları evdeydi ve o zamanki ajansım bana işle ilgili çok detay vermemişti, ne yapacağımı nasıl bir karakter olduğunu bilmiyordum. Bu bende stres yaratmıştı, böyle iş mi olur diye düşünmüştüm. Sonra sete gittiğimde setteki sıcak ortam beni rahatlatmıştı. Fotoğraf, dizi veya film çekimlerinde, bir modelin ya da oyuncunun rahat olabilmesinin sırrı nedir sizce? Bu kişiden kişiye göre değişiyor bence. Bazı kişilerin karakterleri daha vurdumduymaz, takmaz olabiliyor, bu kişiler doğal olarak daha rahat oluyorlar kafalarına çok fazla şey takmadıkları için. Beraber çalışılan kişilerin enerjisi de bu durumu etkiliyor. İyi anlaştığın kişilerle çalışırken daha rahat oluyorsun. Ama zamanla insan alışıyor ve gitgide daha rahat olmaya başlıyor. İş Bankası Maximum Kart reklamlarında Mert Fırat la birlikte yer alıyorsunuz. Reklamlardan izleyiciye geçen enerjiniz son derece yüksek. Peki çekimler nasıl gidiyor? İş Bankası Maximum Kart ile 2. yılımıza girdik. Çekimler çok iyi gidiyor. Çok keyif alarak çalışıyoruz. Giderek ekip olarak birbirimize alışmaya başladık. Mert le çok iyi anlaşıyoruz, sette çok eğleniyoruz ve bu enerjimiz de işimize yansıyor. Sadece reklam filmi çekimleri değil diğer etkinlikler de çok eğlenceli ve pozitif geçiyor. İş te Üniversiteli buluşmalarımızda gençlerle sohbet edebilme şansımız oluyor, onlar kadar ben de çok zevk alıyorum bu buluşmalardan.
Bir markanın reklam yüzü olurken dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir? Bu tek başıma aldığım bir karar değil ekibimle beraber karar veriyoruz. Tabii ki bu kararda en önemli faktörler markanın güvenilirliği, marka imajının benim imajımla örtüşmesi ve kampanyanın uygunluğu. Ama bütün bunların yanında duygusal durumlar da olabiliyor, mesela İş Bankası benim annemin yıllardır çalıştığı bankadır. Ve ben lise yıllarındayken ilk Bankamatik Kartım İş Bankası ndandı ve yıllarca o hesabı kullandım, başka bir bankayla çalışmadım. O nedenle benim için ayrı bir yeri var İş Bankası nın. Modayla aranız nasıl? Kreatif yönünüzü kıyafet seçimlerinize de yansıtıyorsunuz dersek yanlış olmaz herhalde? Modayla aram olması gerektiği kadar iyi. Modayı çok fazla takip edip bütün seçimlerimi o yönden yana kullanmıyorum. O sezon trend olan şeyler eğer benim de hoşuma giden şeylerse alıyorum. Onun dışında vintage parçaları giymeyi, onları arayıp bulmayı seviyorum. Bu tarz alışverişlerimi de genelde İstanbul daki butik ve vintage dükkanlardan yapıyorum. Yurtdışında ise Londra da gittiğim birkaç mağaza var onları takip ediyorum. Orada olan yeni parçalar arasından seçimlerimi yapıyorum. Yani o yüzden moda ile hem iç içeyim hem de değilim diyebiliriz. Yani genelde büyük palto vs. gibi şeylerimi vintage kullanırken bazı basic parçaları diğer yerlerden tamamlıyorum. Kreatif yönümün giyim tarzımı yansıttığını söyleyebilirim. Çünkü farklı şeyleri bir araya getirmeyi seviyorum. O an giyindiğim zaman gözüme hoş geliyorsa onu genelde beğeniyorum. Ve kıyafetlerime kendimden de parça katmayı seviyorum. Bir takım yerlerini kesiyorum. İpten kemer yapıyorum. Farklı şeyleri aksesuar olarak kullanıyorum. Kreatif yönümü sadece modada değil ev dekorasyonunda da kullanıyorum. Mesela duvarlarımı farklı renklere boyuyorum. Mobilyalarımın bazılarını kendim tasarlayıp yapıyorum. Boyalarla çalışmayı çok seviyorum.
Tanınan bir isim ve yüz olmak hayatınızda neleri değiştirdi? Daha doğrusu gerçekten radikal bir değişiklik oldu mu? Tabii ki herkesin olduğu gibi benim de hayatımı bazı anlamlarda değiştirdi. İnsan ne kadar çok tanınırsa o kadar çok özgürlüğü kısıtlanıyor. Yapabildiği şeylerin kapasitesi azalıyor. Eskiden yaptığı şeyleri yapamıyor diye gözükebiliyor ama; aynı zamanda da sosyal hayatta sizi seven biri ile karşılaşıyorsanız o zaman da daha farklı bir iletişim oluyor. O kişilerle sohbet ediyorsunuz. Mesela markete girince Müge Hanım dizinizi çok beğeniyoruz dediğinde normalde hiç beklemediğiniz bir şekilde o kişi ile çok tatlı ve samimi bir sohbete girmiş oluyorsunuz. Bu durum da sizi mutlu ediyor. Tanınan biri olmak benim hayatımı bu tarz detayların dışında çok da fazla değiştirmedi. Çünkü ben hiçbir zaman şöhret odaklı giden bir insan olmadım. Yani şöhret olmak benim için hiçbir zaman birinci planda olmadı. Zaten hayatımı da ona göre yaşamıyorum. Benim daha çok önceliğim işimde iyi olmak, iyi projelerde yer almak. Bunlarla meşgul olmak daha çok hoşuma gidiyor. O yüzden daha çok tanınayım, daha çok şöhret olayım diye düşünerek yapmış olduğum hareketler yok. Yani ona göre yaşamıyorum. Yaşamaktan en fazla keyif aldığınız şehir hangisi? İstanbul çok güzel yerleri olan ve çok farklı bir kültürel yapıya sahip bir şehir. Belki biz İstanbul un çok içinde olduğumuz için trafik vs. gibi durumlarından dolayı İstanbul dan çok fazla keyif alamıyoruz. Ama işimin ve trafiğin çok fazla olmadığı saatlerde İstanbul un keyfini çıkarmayı seviyorum. İstanbul dışında Barselona çok hoşuma giden bir şehir. Çünkü klasik mimari anlamında tarihi binaları var ve bütün şehir tarihi bir dokudan oluşuyor. Aynı zamanda modern mimari örneklerine de rastlamak mümkün yani şehirde yürürken boş hiçbir sokak yok. Her baktığınız yerde çok güzel binalar, heykeller vs. görebiliyorsunuz. Aynı zamanda yaz turizminin olduğu bir şehir. Yazın denize kıyısı olduğu için sokakları boş değil, cıvıl cıvıl çok hareketli ve yapılabilecek bir sürü etkinliğin olduğu bir şehir. Bunun yanı sıra yemek kültürünün de çok güzel olduğu bir şehir olması sebebiyle Barselona yı çok seviyorum. Onun dışında Londra da gitmekten ve zaman geçirmekten keyif aldığım şehirlerden bir tanesi. Londra nın biraz daha sanatsal yönünün ağır basması, sergilerini ve müzelerini gezmek çok keyifli. Londra da ulaşım inanılmaz kolay o yüzden Londra nın cosmopolit yapısını da çok seviyorum.
Kariyeriniz anlamında kendinize koyduğunuz bir hedefiniz var mı? Kariyerim için bir hedef koymak kelimesini çok doğru bulmuyorum. Çünkü beş yıl sonra şurada olacağım gibi bir planı olduğu zaman insanın, hayatını iş gibi yaşaması gerekiyor. O hedefine ulaştığı zaman yaşayacağı mutluluktan çok o hedefine ulaşmak için yaşadığı stresin daha çok ön plana çıktığını düşünüyorum. Yani hayatın bu kadar keskin çizgilerle ayrıldığını düşünmüyorum. Ama tabii ki insanın bir hedefi olması ve bu doğrultuda ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum. Yani benim herhalde şu andaki hedefim kendi projelerimi hayata geçirmek olabilir. Kendi yazdığım, yapımında ya da yazım grubunda yer aldığım ve aynı zamanda oynadığım bir iş hedeflerimden biri. Aynı zamanda bu bir film veya televizyonda başka bir proje de olabilir. Bunun dışında da komedi oyuncusu olmak istiyorum. Türkiye de aslında komedi oyunculuğu diğer drama oyunculuğuna göre biraz daha farklı bir kulvarda ilerliyor. Bizim yaşımızdaki insanlar çok fazla komediye yönelmiyor, daha çok drama tercih ediyorlar. Ama ben biraz daha farklı bakıyorum bu konuya. İyi bir komedi oyuncusu olmak hoşuma gidebilir. Daha farklı alanlarda ilerlemeyi düşünüyorum. Tek düze roller değil elimden geldiği kadar benim sınırlarımı zorlayan karakterleri canlandıracağım projelerde yer almak istiyorum. Hayalini kurduğunuz, keşke şöyle bir karakteri canlandırsam dediğiniz bir rol var mı? Var tabii, mesela vampir karakteri. Tilda Swinton un oynadığı bir film var, o filmdeki gibi bir vampiri canlandırmayı çok isterim. Onun dışında Helena Bonham Carter gibi Tim Burton filmlerindeki daha masalsı karakterleri canlandırmayı çok istiyorum. Tomb Raider da Angelina Jolie nin canlandırdığı gibi sert aksiyon içeren karakterleri canlandırmak da keyifli olur.
mü ze VE ÖREN YERLERİMİZ İHTİŞAMINI DÜNDEN BUGÜNE KORUYAN YILDIZ SARAYI EŞSİZ MİMARİSİ, MASALLARA KONU OLACAK BAHÇESİYLE İSTANBUL UN TEPELERİNDE BİR İNCİ.
İstanbul un Osmanlı mimarisini yansıtan en güzel yapılarından biri olan Yıldız Sarayı, padişahların av sahası olarak kullandıkları Yıldız Tepesi ndeki arazide konumlanmıştır. Bu arazideki ilk yapı Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılan kasırdır. Ardından Sultan III.Selim Yıldız Kasrı nı yaptırmış, takip eden yıllarda Sultan Abdülaziz ise Büyük Mabeyn, Malta ve Çadır Köşklerini ve Çit Kasrı nı inşa ettirmiştir. Bütün bu yapıların bir saraya dönüştürülmesi ve bugünkü adının verilmesi ise Sultan II. Abdülhamid döneminde gerçekleşmiştir. Sarayın denizden ulaşılması dolayısıyla kuşatılmasının zor olması, padişahın bu saraya taşınmasındaki en önemli etken olmuştur. Saray 1994 te ise Yıldız Sarayı Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. BÜYÜK MABEYN KÖŞKÜ İstanbul un bir dönem en ünlü mimarları Balyan ailesine mensuptu. Beylerbeyi Sarayı, Valide Sultan Sarayı, Nusretiye Camii, Selimiye Kışlası bu aile tarafından inşaa edilen en önemli yapılar arasındadır. Yıldız Sarayı nın en göz alıcı köşkü olan Mabeyn Köşkü de 1866 yılında Balyan ailesi tarafından yapılmıştır. Alt katta havuzlu Divanhane yer alır. Üst kata ise ihtişamıyla büyüleyen kristal trabzanlı merdivenlerden çıkılır. Sarayın yapıldığı yıllarda üst bölüm padişahın kullanımına ait idi. Cumhuriyet in ilanından sonra ise önemli davet ve ziyafetler için kullanılmaktadır.
KÜÇÜK MABEYN KÖŞKÜ Tarihin önemli anlarına tanıklık etmiş olan bu köşk, Sultan II. Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır. Padişah burayı çalışma mekanı olarak kullanmış, devlet işleriyle ilgili görüşme ve yazışmalarını bu köşkte gerçekleştirmiştir. Sultan II. Abdülhamid e tahttan indirildiği haberi bu köşkte verilmiş, Mustafa Kemal Atatürk ün, Samsun a çıkıp Kurtuluş Savaşı nı başlatmadan önce Sultan Vahdettin le yaptığı görüşmelere yine bu köşk ev sahipliği yapmıştır. Büyük Mabeyn de olduğu gibi yine Art Nouveau tarzındaki çiçek dallarıyla süslü trabzanlar dikkat çekicidir. Son derece değerli bir tabloya bakar gibi köşkün süslemeleri de dakikalarca bakacağınız güzelliktedir. ADA KÖŞKÜ Art Nouveau tarzındaki bu köşk Hasbahçe de yer almaktadır. Hayvanlara son derece düşkün olan II. Abdülhamid köşkün yanına küçük bir hayvanat bahçesi bile yaptırmıştır. CİHANNÜMA KÖŞKÜ İstanbul u ayaklar altına alan manzarası nedeniyle bu köşke Cihannüma (Dünya yı gören) ismi verilmiştir. Sarayın her bölümü kendine has güzelliklere sahip olsa da, bu bölüm süslemeleriyle ayrıca dikkat çekmektedir. YILDIZ SARAYI MÜZESİ Aralarında ağırlıklı olarak Sultan II. Abdülhamid in kişisel eşyalarının, marangoz aletlerinin ve kendisine armağan edilen objelerin de sergilendiği bu alandaki eserlerin tümü saraya aittir. 90 metre uzunluğundaki galeride dönemin Yıldız Porselen Fabrikası ürünleri de yer almaktadır.
HAMAMLAR Pek çok sarayda olduğu gibi Yıldız Saray ında da hamamlar bulunur. Yalnız Sultan II. Abdülhamid in özel hamamı, çağdaşı olan hamamların aksine kalorifer sistemine sahiptir. Saraydaki bir diğer hamamsa, Küçük Mabeyn Köşkü ne geçitle bağlanan Küçük Mabeyn Hamamı dır. Bu hamamda da sıcaklık ve ılıklık bölümleri ve şömineli dinlenme odası bulunur. YILDIZ SARAYI TİYATROSU Farklı ülkelerin önemli devlet adamlarının ziyaretleri bugün olduğu gibi eskiden de önem verilen bir konuydu. Özellikle imparatorlar üstünde iyi bir intiba bırakmak padişahlar için önemliydi. Yıldız Sarayı nda yer alan ve günümüze ulaşabilen tek saray tiyatrosu olan Yıldız Sarayı Tiyatrosu da Alman İmparatoru Kayzer II. Wilhelm in ziyareti için yaptırılmıştır. Küçük bir opera salonuna benzeyen tiyatronun etrafı localarla çevrilidir. Duvarları ve tavanı ise motiflerle süslenmiştir. ZİYARET SAATLERİ: 15 Nisan - 1 Kasım tarihleri arasında 09.00-19.00 1 Kasım - 15 Nisan tarihleri arasında 09.00-16.30 saatleri arasında Salı günleri hariç ziyaret edilebilir.