Cumhurbaşkanı Sn. Dr. Derviş Eroğlu nun Doğa Koleji nde Yapacakları Konuşma:

Transkript

1 Cumhurbaşkanı Konuşması Lefkoşa,KKTC 17 Nisan 2012,Salı Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu Cumhurbaşkanı Sn. Dr. Derviş Eroğlu nun Doğa Koleji nde Yapacakları Konuşma: Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig te Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun diyor Kendisi bu sözlerle bin yıldır yaşıyor; yaşamaya da devam edecek. Liderlerin, tarihe not düşmek gibi bir görevleri var. Bu görevi de dikkate alarak sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz bir yılı aşkın süredir yakın çevremizde devrim niteliğinde bir dönüşüm yaşıyoruz. Doğu Akdeniz Arap coğrafyası halk iradesinin ve şeffaflığın hakim olduğu bir yaşam kurmak için ayaklanmış durumda. Önce Tunus... Sonra Mısır. Ardından Libya. Şimdilerde Suriye... Kan bedelini giderek artan ölçülerde ödeyen Arap halkları adalet ve özgürlük mücadelelerini sürdürüyorlar. Dikkat ederseniz bu devrim, şahıslara indirgeyecek olursanız lidersiz yürüyor. Halklar, kendi liderliklerine soyunmuş durumdalar. Bir üniversite öğrencisi... Veya bir esnaf... Bir işçi... Bir köylü. Sıradan insanların özgürlük mücadelesini gözlemliyoruz. Pekiyi bu halk devrimlerinin başarı şansı ne olacaktır? Arap dönüşümü, arzu edilen adil ve özgür rejimlerin bu ülkelerde ihdas edilmesini ne kadar sağlayabilecektir? Bu ülkelere barış ve huzur gelebilecek midir? Yoksa nesiller boyu sürecek kanlı bir evrim mi bizi beklemektedir? Bunlar, yakın coğrafyamızda bizi derinden ilgilendiren önemli sorulardır. Akla hemen işgal altında Anadolu geliyor. Trakya Paşaeli... Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti... Trabzon'da Muhafaza-i Hukuk Derneği Ve daha nice vatanseverin kurduğu muhtelif cemiyetler. 1

2 Elbette halkın bağrından çıkan ve haksız işgale karşı duran; ancak birbirinden kopuk bir şekilde belki başarısızlığa mahkum bir çabanın eseri bu adalet kavgasının liderliğine soyunan, Mustafa Kemal! İşte arkadaşlar lider, bir ülkenin en hazin anında, en zor durumunda ortaya çıkıp, vatan kurtuluşunu sağlayabilen Mustafa Kemal dir. Lider, ulu önder Atatürk tür. Kıbrıs Türkleri olarak bizler de meşakkatli bir özgürlük mücadelesi verdik. Bu konuda Kıbrıs insanı, liderlerinin gösterdiği azim ve kararlı mücadeleye her zaman şükranla sahip çıkmıştır. Rahmetli Dr. Fazıl Küçük. Osman Örek, Burhan Nalbantoğlu. Ve elbette yakın zamanda Hakkın Rahmetine kavuşmuş olan Rauf Denktaş. Son derece zor şartlar altında anavatan Türkiye nin gündemine Kıbrıs meselesini sokmayı başarmışlar, büyük bir mücadele örneği vererek Kıbrıs ta Türklere mutlak bir soykırımdan kurtulma mücadelesinde liderlik yapmışlardır. Burada bu büyük liderlerin aziz hatıralarını saygı ile yad etmeyi bir vazife addediyorum. Dünyanın her yerinde hükümetler vardır. Gerçekte bu hükümetlerin pek azı iktidar sahibidir... Pek azı gerçek anlamda muktedir olabilirler. Çoğu hükümet gelir ve gider. Tarih onları yazar. İyi veya kötü bu hükümetlerin ve başkanlarının neler yaptığından söz eder. Ancak liderlerin en büyük vasfı, tarihi yazmalarıdır. Onları tarih yazmaz, onlar tarihi yazar! Tarih yazabilmek!... Kolay bir şey değildir... Normal zamanlarda başarılı lider, iyi otobüs şoförüne benzer. Sizi kazasız-belasız istediğiniz yere ulaştırır. Varlığını dahi hissetmezsiniz. Ancak tarihi yazan liderler bir halkın en zor zamanlarında ortaya çıkar. Ve halkının başında tarihi yazar! Gerçek liderlik de budur. Kıbrıs meselesinin bugün geldiği noktada büyük liderliklere ihtiyaç vardır. Kıbrıs ta iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi bulunmaktadır. Amacımız bu iki ayrı demokrasinin bir araya gelmesinden müteşekkil yeni bir ortaklık devleti kurabilmektir. Bu yeni yapıda bir halkın, öteki üzerinde tahakkümü olmayacaktır. Yeni ortaklık devleti iki ayrı halkın, Türklerin ve Rumların, eşitliği üzerine bina edilecektir. Kıbrıs ne yazık ki acılar dolu bir yakın geçmişe sahiptir. Kıbrıs Türkleri, 1960 lı yıllar boyunca devlet tarafından yönlendirilen şiddete maruz bırakılmışlardır. Kimileri devleti meşru şiddetin tekeli olarak görür... Oysa Arendt daha haklıdır; şiddetin başladığı yerde politik otorite artık ortadan kalkmış demektir. Salt şiddete dayanan bir iktidar, bütün meşrutiyetini yitirmiş olacaktır. İşte bu nedenle Kıbrıs ta sadece zor ve şiddet tekeli üzerine kurgulanacak bir politik yapı sürdürülemez. Yeni ortaklık devleti, geçmişin tecrübelerinden ders çıkararak ciddi bir meşruiyet temeli üzerine oturtulmalıdır. 2

3 Kurulacak yeni ortaklık yapısında güç, şiddet meşruiyetin kaynağı değil, adalet ve eşitlik yani meşruiyetin ta kendisi gücün, yasal gücün kaynağı olmalıdır. İşte bu yüzden Kıbrıs ta liderlik fevkalade önemlidir. Halklarımızı barışa ve anlaşmaya hazırlamak gibi çok önemli bir ödevimiz bulunmaktadır. Büyük düşünür Tolstoy, Savaş ve Barış romanının yazarı Dünyanın meşhur klasik eserlerinden birinin yazarı Hakikat, güzel olmuştur, şimdi de güzeldir ve hep güzel olacaktır demişti. Bizim hakikatimiz de güzeldi, güzeldir ve hep güzel olacaktır. Büyük ustayı bu sözleriyle hatırlarken, Kıbrıs ta adil çözüm hakikatlerimize dayalı olduğu takdirde güzel olur. Kıbrıs ta anlaşmanın önünde iki temel engel bulunmaktadır: Bunlardan birincisi, Rum milli iradesinin, federal çözümü reddetmiş olmasıdır. Rumlar 2004 Nisan ayında sadece Annan Planı nı reddetmemişlerdir. Aynı zamanda Kıbrıs ta federal yapıya dayanan BM kapsamlı çözüm planını da reddetmişlerdir. Her dört Rum vatandaşından üçü böyle bir plana ki Annan Planı Rumlara büyük avantajlar sağlamaktaydı- HAYIR demiştir. Kıbrıs ta barışın önündeki ikinci engel özellikle dış dünyanın Rum siyasi elitlerine müsamaha ve koruma kalkanı içeren tutumlarıdır. Şiddet ile Türkleri Kıbrıs Devletinden uzaklaştırmalardan, Annan Planı na hayır dedikten sonra Avrupa Birliği ne alınmalarına kadar Rumlar, Kıbrıs ta iki halkın eşitliğine dayanan adil ve kalıcı bir anlaşmanın yapılmasına koydukları bütün engellerden sonra ödüllendirilmişlerdir. Buna karşılık Kıbrıs ta Türkler, hiç bir hukuki, vicdani veya ahlaki dayanağı bulunmayan ambargolar altında ezilmektedir. Bu konuda özellikle Avrupa Birliği ne büyük görev düşmektedir. Bu iki sorun, Kıbrıs ta barışın önünde duran bu iki engel de ancak kararlı, azimli liderliklerle aşılabilir. Kıbrıs Rum liderliği, artık kendi halkına gerçekleri açıklamak durumundadır. Yıllardır söylenenlerin doğru olmadığı, mutlakıyetçi yaklaşımlarla Kıbrıs ta adil ve kalıcı bir barışa ulaşmanın mümkün olamayacağı ortaya konulmalıdır. Bu, liderlik ister. Ve Avrupa Birliği liderliğini ortaya koymalıdır... Kıbrıs Türklerine ayrılmış olan iki Avrupa parlamentosu sandalyesinin bu şartlar altında niçin boş bırakılmadığını; bilakis bu sandalyelerin Rumlar tarafından kullanılmasına müsaade edildiği, Kıbrıs Cumhuriyeti nin resmi dili olan Türkçe nin niçin AB resmi dili haline getirilmediğini... Kıbrıs Türklerine uygulanan izolasyonun kaldırılacağı sözünün niçin tutulmadığı izah edilebilir değildir. Bunlar ciddi ikilemlerdir. Ayrımcılıktır... Bütün bir birliğin ortak iradesinin, tek bir ülke veyahut iki üç ülkenin çıkarlarının tahakkümü altında bırakılmalısıdır. Üstelik Avrupa Birliği ni kuran zihniyete, temel Avrupalılık felsefesine aykırı şeylerdir. Bakınız Avrupa nın Babası Jean Monnett, daha 1952 yılında, Birliğin tohumlarının atıldığı Avrupa Kömür Çelik Topluluğu nun kuruluşunda nasıl bir vizyon ortaya koyuyor. Şöyle diyor Monnett: Her birimiz kendi hükümetlerimizin biri tarafından değil, ancak altı hükümetin ortak rızası ile atandık. Dolayısıyla hepimiz bu altı hükümetin temsilcileriyiz. Ve Monnett özellikle bir hususa vurgu yapıyor: 3

4 Fransızlar ve Almanlar olarak aynı Topluluğun altında bir aradayız. Almanya ve Fransa nın hayati çıkarları bir Otorite altındadır ve bu otorite, artık ne Alman, ne Fransızdır; bu otorite Avrupalıdır. Almanya ve Fransa, milyonlarca insanın telef olduğu ardarda savaşlarda karşılıklı olarak birbirlerini yok etme noktasına gelmiş iki ulus-devlettir. Monnett, Schuman, Adanauer gibi liderler tarafından birbirlerini yok etmeye yönelik enerji, birlikte çıkarların ortak çaba ile ileriye taşındığı bir ortaklığa dönüştürülmüştür. Alman, Alman olarak; Fransız, Fransız olarak kalmaya devam etmiş; Ama aynı zamanda ortak bir vizyon ve Avrupalılık kimliği altında birleşmeyi de başarmışlardır. O zaman, Türk de Türk, Kıbrıslı Türk de Kıbrıslı Türk olarak kalma hakkına elbette sahiptir. Ve Türklerin, Avrupa ya katacakları büyük değerler bulunmaktadır. Monnett gibi insanların vizyonları unutulmamalı, çıkar gruplarının baskıları altında terk edilmemelidir. Lider, temsil ettiği insanların toplam sorumluluğunu üzerinde taşıyan insandır. Bir kişidir, ama yeri gelir yüzleri, binleri hatta milyonları temsil eder. Doğruyu kovalamak, doğru için yaşamak liderin görevidir, hedefidir. Yanlışlar topluma mal olsalar bile liderler tarafından düzeltilebilirler; bu bizzat gerçek bir liderin yapması gereken şeydir. Politikada her zaman en doğru şeyleri bulamıyorsunuz... James Madison un yıllar önce söylediği gibi, eğer insanlar melek olsalardı, hükümetlere ihtiyaç olmazdı. Ne yazık ki insanlar melek değillerdir. Ve hükümetler, çıkarları peşinde koşan insanlardan oluşan kitleleri doğru noktada tutma vasfına sahip insanlardır. Martin Luther King in bir hayalim var konuşmasını hatırlarsınız. King, insanların ten renklerine ve kim olduklarına bakılmadan, herkesin eşit olduğu bir ülke hayal etmekteydi. Bu hayali kim paylaşmaz?! Bizler de Kıbrıs ta adalet ve eşitliğe dayanan kalıcı bir barış hayal ediyoruz. Çoğunluğun tiranlığını reddediyoruz. Kıbrıs Türklerinin egemenlik haklarını tırnak içine alacak her türlü yaklaşıma karşı dik duruş sergiliyoruz. Demokratik bir yaşam içinde Kıbrıs Türkleri olarak kendi egemen irademize sahip çıkarak yaşamak istiyoruz. Ne yazık ki bizler de melek değiliz. O yüzden en doğru hükümeti kuracak fren ve dengeler sistemini oluşturmak çabası içinde olmalıyız. Sırf bugün çıkar çevrelerini tatmin edeceğiz diye, gelecek nesillere kan bedeli ödetemeyiz. Hiç bir lider, yaptığı yanlışın bedelini gelecek nesillere ödetme vebalinin altından kalkamaz. Kıbrıs ta adil ve kalıcı barış tesis edilebilir. Böyle bir Kıbrıs kurmak mümkündür... Kıbrıs ta barış, huzur ve adaleti hakim kılmak mümkündür. Bunun yolu eşitlikten geçer. Bunu sağlayacak olan da liderliktir, liderliklerdir. Biz, Kıbrıs Türk liderliği olarak halkımızı böylesine eşitlikçi bir devletin eşit ve kurucu ortağı yapmak için üzerimize düşen liderliği gösterme kararlılığındayız. Muhataplarımızın da aynı cesaret ve gerekirse özveri ile hareket etmelerini dilemekteyiz. Biz, masada barışa yönelik bir anlaşma yapmak için bulunuyoruz. 4

5 Ve 1 Temmuz 2012 tarihinden önce bunu başarabileceğimize inanıyoruz. Bunun için gerekli liderlik iradesini de ortaya koyuyoruz. Ancak bu mümkün olmazsa; Tarihin çağrısı Kıbrıs Türklerinin hür ve bağımsız iradelerine sahip çıkmak konusunda bize bir misyon yüklemekteyse, bu kritik aşamada Kıbrıs Türkleri olarak tarihin edilgen aktörü olmayı kabul etmeyeceğiz. Eğer Kıbrıs ta anlaşma şansı bir kez daha kaybedilirse tarih, Kıbrıs ta bunun sorunluluğunu taşıyan liderliği sorgulayacak ve hatta yargılayacaktır. Kıbrıs Türkü bağımsızlık mücadelesine devam etmektedir; kurulacak yeni ortaklık devleti de bu bağımsız iradenin bir tezahürü olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri nin kurucu atalarından Patrick Henry meşhur hitabında şöyle demişti: Bizler de geçici ikbal kaygılarıyla bir şeyleri gözleri olup da görmeyen, kulakları olup da duymayan niceleri gibi yok mu olacağız? Ben kendi adıma hangi ızdırap bedelini ödersem ödeyeyim, tümüyle doğruyu bilmek isterim. Liderlik, gören gözler, duyan kulaklar ve söyleyebilen bir dil gerektirir. Patrick tarihe geçen hitabını şöyle tamamlar: Hayat bu kadar kıymetli veya huzur zincirler ve kölelik bedelini ödeyecek kadar tatlı mıdır? Olmaz olsun yüce Tanrım! Başkalarının hangi yolu takip edeceklerini bilemem ama benim için, bana ya özgürlüğümü verin, ya da ölümümü! Tarih bizi yazmayacak, Biz tarihi yazacağız! Bir arada... Veya ayrı ayrı Ama muhakkak hür bir milletin, özgür bireyleri olarak. Kıbrıs ta yakın gelecekte tarih yazılacaktır. Bu liderler olarak tarihe, hürriyet aşığı atalarımıza ve gelecek nesillere olan borcumuzdur. Teşekkür ederim. 5