VERİLECEK OYUMUZ YOK, SORULACAK HESABIMIZ VAR!

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "VERİLECEK OYUMUZ YOK, SORULACAK HESABIMIZ VAR!"

Transkript

1

2 VERİLECEK OYUMUZ YOK 3-6 YUGOSLAVYA VE EMPERYALİZMİN SALDIRILARI BİRLEŞELİM, S A VAŞ ALIM, KAZANALIM KOSOVA VE KÜRT SORUNU TEK YOL DEVRİM...14 NATO SALDIRI ÖRGÜTÜDÜR ÖZGÜR TUTSAK BAŞLAMADAN BİTEN EYLEM 18 ATILIM NEREYE GİDİYOR? HABER-YORUM YOLDAŞLAR BİZİ AŞIN KARADENİZ (4) DÜZEN PARTİLERİ (FP) İŞKENCE GERÇEĞİ BU TARİH BİZİM MART HZILDERE TEMMUZ NİSAN PARTİ-CEPHE ŞEHİTLERİ HABER-YORUM ÖĞRENİYORUZ, ÖĞRETİYORUZ DEVRİMCİ YAŞAM KİTAPLARIMIZ YURTDIŞI GÖRÜNEN KÖY... 47

3 Ezilmekten, Sömürülmekten, Zamdan, Zulümden, Yoksulluktan» Aşağılanmaktan, Talandan, Soygundan, Çetelerden, Fuhuştan» Uyuşturucudan! Rüşvetten, Yalandan, Dolandan, Aldatılmaktan Memnunsak, Gidip Düzenin Seçim Oyununa Katılan Partilerden Birine Oy Verelim. Vereceğimiz Her Oy Bize Daha Fazla Sömürü, Açlık, Yoksulluk, Baskı ve Zulüm Olarak Geri Dönecektir. YOKİ Eğer, Bu Düzen Böyle Sürmesin Diyorsak, Onurumuzla» Namusumuzla Yaşamak İstiyorsak» Ülkeyi Bu Hale Getirenlere, Bu Pislikleri Yaratanlara Destek Olmak İstemiyorsak, Bizden OY İsteyenlere Diyeceğimiz Tek Şey Vardır; VERİLECEK OYUMUZ YOK, SORULACAK HESABIMIZ VAR! ÇARE SEÇİM YALANA, TALANA, SOYGUNA, ADALETSİZLİĞE, PİSLİĞE, MAFYACILARA AHLAKSIZLIĞA SUSURLUK PİSLİĞİNE RÜŞVETÇİLİĞE Ğ "Umut fakirin ekmeği." Onyıllardır böyle bellemişiz, böyle söyleriz. Neden peki? Çünkü umutlarla doğar, umutlarla büyür ve umutlarımızın gerçekleştiğini göremeden gözümüzü yumarız bu dünyaya. Yazgımış olmuş ölene kadar hep umutla yaşamak. Çok şey değildir aslında istediklerimiz, şu üç taran denizle çevrili bereketli Anadolu topraklarında. İyi bir eğitim görebilmeyi ele güne muhtaç olmadan, ay sonunu rahatça getirebileceğimiz bir iş güç sahibi olabilmeyi umut ederiz. Ya da bizi geçindirebilecek bir tarla sahibi olabilmek; alınterimizin karşılığı olmasa bile ektiğimize, ürettiğimize biçilen bedeli zamanında alabilmek olur çoğu zaman umudumuz. Çoğumuzun hayallerini kira köşelerinden kurtulmak, başımızı sokabileceğimiz bir ev sahibi olabilmek süsler. Mutlu bir yuva kurabilmeyi, çoluk çocuğumuzu iyi yetiştirip, adam etmeyi umut ederiz... İnancımızı, kültürümüzü özgürce yaşamayı, baskının, sömürünün, zulmün olmamasını umut ederiz. Kısacası yüzlerce umutla yaşarız ama onurumuzla, namusumuzla insanca yaşayabilmek hepimizin ortak umududur. Ama bir türlü olmaz, gerçekleşmez bu. Baskı, sömürü, yoksulluk, aşağılanıp horlanma, işkence, zulüm bırakmaz yakamızı. Onyülardır, hatta yüzyıllardır böyle bu. işte onun için "Umut fakirin ekmeği" demişiz. Peki neden? Çok mu şey istiyoruz? Gerçekleşemeyecek şeyler mi istiyoruz? Elbette hayır? Peki neden gerçekleşmez? İşte bu soruyu düşünmeliyiz, bu sorunun cevabını doğru bulmalıyız? Çünkü düşünmezsek, bu sorunun doğru cevabını bulamazsak bu devran böyle dönmeye, gerçekleşmeyen umutlarımız "ekmeğimiz" olmaya devam edecektir. Peki neden gerçekleşmez umutlarımız? Neden ömür boyu bunca zulmü, çileyi çekeriz? Umutlarını yitirenlerimiz intihar SORULACAK HESABIMIZ VAR "eder, aklını kaçırır, kötü yollara düşer. ÇÜNKÜ YILLAR YILIDIR, UMUTLARIMIZIN GERÇEKLEŞMESİNİ YANLIŞ YERDE ARAMIŞIZ. Hep başka birilerinin bizi kurtarmasını, umutlarımızı gerçekleştirmesini beklemişiz. Ne yapmışız? Birileri çıkmış ortaya A partisi, B partisi, C partisi demiş adına. Umutlarımızı, inançlarımızı, din, mezhep farklılıklarımızı kullanmışlar, kimi islamcı, kimi sol kimi sağ kimi milliyetçi, muhafazakar, kimi liberal... çeşit çeşit maskeleri takıp çıkmışlar karşımıza ve yıllar yılıdır, yalanlarıyla, vaatleriyle sizi şöyle kurtaracağız, böyle kurtaracağız demişler... İşsizlik, yoksulluk, zam, zülüm, işkence bitecek demişler... Demokrasiyi biz getireceğiz demişler... Kimi toprak reformu, herkese toprak, aş, iş vaat etmiş; kimi Türkiye'yi küçük Amerika yapacağım demiş. Kimi benim köylüm, işçim, memurum, emeklim diye ortaya çıkmış; kimi herkese bir ev, bir araba deyip iki anahtar vaat etmiş. Kimi "adil düzen" deyip kilo kilo altınları istif etmiş, kasalarını halkın yardım paraları ile doldurmuş; kimileri şeffaf karakollar, insan hakları vaat edip, "Kürt realitesini tanıyoruz" demişler, sonra bize tarihin en ağır işkence, katliam, zulüm dönemini yaşatmışlar. Yani onyıllardır herşeyimizi sömürmüşler, umutlarımızı, hayallerimizi bile çalmışlar. Sizi ancak biz kurtarırız deyip oylarımızı almışlar sonra da ertesi gün söylediklerinin hepsini unutmuşlar. Zengini zengin fakiri daha fakir etmişler. Bizi zam, zulüm altında per perişan ederken, emperyalistlere, tekelci patronlara, Koçlara, Sabancılara, Eczacıbaşılara hizmette kusur etmemişler. Peki biz ne yapmışız? Onların bu yalanlarını göre göre yine çoğumuz her seçim döneminde yeni vaadlerine, yalanlarına aldanmışız, belki bu sefer söylediklerini yaparlar demiş, gidip birine yine oyumuzu atmışız. Yani kurtuluşu hep yanlış yerde, seçim sandıklarında, düzen partilerinde aramışız. Yanlış yere umut bağlamışız. İşte onun için bu düzen bir türlü değişmez;

4 HAYATI YENİDEN YARATAN, ÜRETEN İŞÇİLER; Biz olmazsak fabrikalar, makineler, gemiler, uçaklar, trenier oimaz. Biz çalışmazsak hayat durur. Hayatı yaralan, can veren bizler bu düzenin köleleri durumuna getirilmişiz. Oysa seçim zamanlan meydanlara çıkan, muhalefetteyken işçi "dostu", iktidara gelince işçi düşman; kesilen düzen partilerinin en çok seslendiği kesimlerden biri de bizizdir. 50 yılda 56 hükümet geldi geçti bu ülkeden. Ne sözler ne vaatler verildi. Ama hepsi yalan, dolan, seçimlerin ertesinde unutulan sözler oldu. Grev hakkımızı tırpanlarken, patronlara lokavtı hak diye verdiler. İşsizlik son bulacak dediler, her geçen gün daha da arttı. Sendikasız işçi kalmayacak dediler, sendikaya üye olmak istedik işten Onun için bu devran onyıllardır hep böyle döner. Onun için "umut fakirin ekmeği" olmaya devam eder. Çünkü bu düzenin çarkı böyle kurulmuş.. Halk yalan vaatlerle kandırılacak, oyalanacak, ezilecek, sömürülecek, zulüm görecek ki; atıldık. Ücretimize zam istedik işten alıldık. Sağlıklı koşullarda çalışmak istedik işten atıldık. Sigorta istedik işten atıldık. Özelleştirme yaptılar işten atıldık. Patronlar ya bizim istediğimiz koşullarda çalışırsınız ya da kapı oıada çeker gidersiniz dediler. Her VJI yüzbiniercemiz işten atıldı. Hükümetler, tüm düzen partileri sadece seyrettiler, patronlara, tekellere destek verdiler. Haklarımızı için direndik, yürüdük karşımıza polisi, jandarmayı çıkardılar. Dövüldük, coplandık. gözaltına alındık. Kriz dediler, faturasını önce bize çıkardılar. Asgari ücret diye kira parası kadar bir paraya bizi çatışmaya mahkum ettiler. Toplu sözleşme masasına oturan hükümetlerin hiçbiri bir kere olsun bizini taleplerimizi kabul etti mi? Bir patronlar, tekeller, toprak ağaları, mafyacılar, tefeciler, onlara hizmette kusur etmeyen burjuva politikacıları daha çok kazansın. Halk çile çekecek ki bu bir avuç emperyalistlerin işbirlikçileri zevki seîa içinde yaşasın; Avrupalarda, Amerikalarda, Bahama adalarında DEVLETİN KÖLE OLARAK GÖRDÜĞÜ MEMURLAR; Bırakalım yüzyıldır devletin kölesi olarak görülmeyi şu on senedir yaşadıklarımız;; bakalım. Bu on senede mücadeleyle kölelikten kurtuluş için cesaretle attığımız adımlar var. Dişe diş verilen mücadeleyle kazandığımız mevziler, kurduğumuz sendikalarımız var. Bu orı yıllık mücadelede coplanmamız., gözaltına alınmanuz. işkenceler görmemiz, tutsaklıklar, işten atılanlar, sürgünler var. Elmas Yalçın, Ayşenur Şimşek gibi mücadelenin en önünde yer alıp katledilen arkadaşlarımız var. Bir de bu on sene içinde hemen her seçimde, hemen her hükümet kuruluşunda bize verilen sözler, vaatler var. Dönüp bakanın şöyle bir gevive, hangi düzen partisi memura sendika hakkı verilmelidir demedi. Hangisi memurlar coplanmasın, sürgünler, işten atmalar dursun, partizanlık yapılmasın, memurun hakkı yenilmesin demedi. Hangisi memura insanca yaşama koşullan sağlanmalı demedi. Ama ne oldu? Bu on sene içinde bunları diyen DYPsinden ANAP'ma, CHP'sinden, DSP DTP, Fazilet (Refah) Partisi'ne kadar hepsi hükümet oldu. Hükümet olan her düzen partisi ise muhalefette iken söylediklerini, seçim dönemlerinde vaadettiklerini bir çırpıda unutmadı mı? Fiili olarak kurduğumuz sendikalarımızı yasallaştırmadıkları gibi şimdi de sahte sendika yasasıyla grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkımızı engellemeye çalışmıyorlar mı? Coplamaya, gözaltına almaya, işkence tezgahlarından geçirmeye, hapis cezalarına, sendikalarımızı basıp kapatmaya, sürgünlere, işten atmalara, partizanlığa, adam kayırmaya, sefalet ücretiyle yaşamaya mahkum etmeye devam, etmiyorlar mı? Söylenen sözlerin, vaatlerin hepsi yalandır. Hiçbirinin birbirinden farkı yoktur. Hiçbiri bizim taleplerimizi yerine getiremez. Hiçbiri insanca yaşayabileceğimiz koşulları sağlayamaz. Bırakalım düzenin partilerine umut bağlamayı, bugüne kadar kazandıklarımızı şu ya da bu partinin lütfiıyla değil, naşı! mücadele ederek kazandıysak, bundan sonra da ancak mücadele ederek kazanabiliri/-. Sendika hakkını kazanmakla da sorun bitmiyor.. İşte, isçilerin Türk-tş'i.. DİSK'ı. Hak-Iş'i var. Sömürüden, bastılardan kurtulabiliyorlar mı? Sendika hakkimız ekonomik-demokratik haklarımız için mücadele edelim ama bu düzene, düzenin partilerine bel bağlamayalım. Sömürülmekten. ezilmekten devletin kölesi olarak görülmekten ancak bu dikenin yıkılmasıyla kurtulabileceğimizi, gerçek kurtuluşumuzun DEVRİM'de olduğunu unutmayalım. Ekonomik-demokratîk haklarımızı almak için de, baskı ve sümürüye tümüyle son vermek için de devrimci memur hareketinde örgütlenelim: devrim için, halkın iktidarı için mücadele edelim. kere olsun siz bunları istiyorsunuz ama daha fazlasına layıksınız, istediğinizden duba fazlasını verelim diyenine rastladık mı? Aksine taleplerimizi kuşa çevirmek için ellerinden geleni yaptılar. Greve kırmak için ellerinden erteledediler, Bu düzenin çarkı böyle kurulmuştur. Kapitalizm işçiler, emekçiler sömürülmeden, ezilmeden yaşayamaz. Başka türlü patronlar, tekeller servetlerine serveî katamazlar. Sömürü düzeni, tekellerin, patronların iktidarı yıkılmadan, Koçların, Sabancıların saltanatı sona erdirilmeden, sömürü ve zulüm düzeni yerle bir edilmeden kurtuluşumuz olamaz. Bu düzen durdukça sömürülmeye, ezilmeye mahkumuz demektir. Kapitalizme, sömürüye, tekellere karşı olmayan, bunlara karşı mücadele etmeyen hiçbir parti de işçinin dostu olamaz. tatil yapabilsin. Kasaları dalla çok dolsun, servetleri büyüsün. PEKİ ŞİMDİ NE YAPACAĞIZ? 18 Nisan'da yine seçim sandıklan önümüze konulacak. Seçim ça partilerden birini daha diyecekler. Diyecekler, bizler de gidip o TOPRAĞA CAN VEREN KÖYLÜLER; VERİLECEK OYUMUZ YOK Onun için düzen partilerine, seçimlere umut bağlamak, düzen partilerinin bizi kurtaracağını, sorunlarımızı çözeceğini beklemek beyhude bir bekleyiş, çabadır. Onlar ancak patronlara, bu düzene uşaklık ederler. Kurtuluşumuzun tek yolu vardır: DEVRİM. Devrim, işçilerin, emekçilerin iktidarı demektir. Devrim, sömürünün, zulmün son bulması demektir. Yıllardır oynanan seçim oyunlarını, düzen partilerini bir yana bırakalım. Düzen partilerinin oylarımızı çalmak için listelerine aldığı MGK sendikacılarının sözlerine aldanır» ayalim. Bizi devrime götürecek devrimci partide, devrimci işçi hareketi saflarında örgütlenelim. Ömür boyu hak kırıntılarının peşinden koşmak yerine kendi iktidarımız için, devrim için mücadele edelim. Birleşelim savaşalım kazanalım. partilerden birine oy a onyıllardır oynanan bu demokrasicilik oyunu sürebilsin. Bizi aldatmaları, ezmeleri, sömürmeleri sürebilsin. süre daha talancıların, soyguncuların, sömürücülerin "Köylü milistin efendisidir" demişler bizim için. Yalan! Onyıilardır, bu yalanı yüzümüze baka baka söylüyorlar. Efendilik nerede? itfindeki avııcundakiler çalınacak, cahil, frörgüsüz kul olarak gördüler hep bizi, aşağıladılar. Elimizle, tırnağımızla, gözümüzün nurunu akıtarak toprağa can veriı; buğdayından mısırına, nohuduna, elmasından incirine fındığına, etinden sütüne İ35 milyona aş yetiştiririz. Ama, yine de biz değil miyiz yolsuz, SUSUZ, elektriksiz, doktorsuz, okulsuz bırakılan? Biz değil miyiz, bir avuç toprağa muhtaç bırakılıp Karadeniz'de Çukurova'ya ırgatlıktan ırgatlığa koşmak zorunda kalan? Biz değil miyiz,subvansiyonlar kaldırılarak, gübreye, mazota, tohumluğa zam üstüne zamlar yapılarak canına okunan. Bu nasıl efendiliktir ki maliyeti bile karşılamayan başfiyatlarla bizi borç bataklığına ürnlerimizin bedelini zamanında ödemezler. Bizi aracının, tefecinin eline muhtaç ederler. Kredi faizleri, tefeci faizleri belimizi büktükçe büker. Bir çoğumuz tarlasını, bahçesini satıp elinden çıkarmak zorunda kalır. Yetmez; etinden buğdayına, peynirinden pirincine, tütününden meyvesine bu topraklarda ne yetişiyorsa üç beş kişi daha köşeyi dönsün diye ithal ederek tarımı da, hayvancılığı da öldürürler. Sebzemizi, meyvemizi elimizde bırakıp tarlada çürütürler. Yetmez, korucu olmayı dayatırlar. "Teröristsiniz", "devrimcilere, yurtseverlere yardım ediyorsunuz" deyip evimizi, köyümüzü, tarlamızı yakarlar. Yaylaları, mezraları yasaklarlar. Yerimizi, yurdumuzu terkedip göçe zorlarlar. Efendilik bunun neresinde? Peki kim bunların sorumlusu?seçimden seçime köyümüzün yolunu hatırlayan, emeğimizi, alınterimizi, ağarlara, patronlara peşkeş çeken düzen partileri değil mi? Onyıllardır bizi yalanlarıyla, sahte vatleriyle aldatanlar bunlar değil mi? Şimdi bu sömürü, çektiğimiz bu çile, zulüm sürsün diye yaptıklarını unutup vatlerine kanıp yine bunlara oy mu vereceğiz? Hayır OY değil, devrimcilerin sesine kulak verelim. Yalan, dolana, kulluğa, köleliğe son diyelim. Kurtuluşmuz için mücadele eden devrimcilerin saflarında yer alalım. Yıllardır bize çektirdikleri çilenin, acının hesabını soralım. Milyonlarca köylü olarak bu ülkenin yönetiminde söz, karar sahibi olmak için, kendi kendimizin efendisi olmak için, DEVRİM mücadelesine, HALKIN İKTİDAR mücadelesine katılalım.

5 GELECEĞİN KURUCUSU GENÇLİK; Düzen hep korkmuştur gençlikten. Çünkü toplumun en dinamik, haksızlığa, zulme en çabuk başkaldıran kesimiyiz. 60 yıllarda Türkiye'yi yerinden oynatmış, halkı ayağa kaldırmışız. Emperyalizme ve faşizme karşı halkımızın kurtuluş mücadelesinin öncüsü, egemenlerin kabusu olmuşuz. Cuntalara karşı direnmiş, mücadele etmişiz. Bu nedenle onyülardır en çok baskı gören, denetim altında tutulmak istenen biz olmuşu? hapislerde, idamlarday katliamlarda en büyük bedelleri ödemişiz Korkuları o kadar büyük ki, çocuk yaşta en ağır işlerde çalışırken, okullarda coplanırken, işkence görürken, hapislere atılırken bizi düşünmeyenler, gençtirler, tecrübesiz, cahildirler, doğru tercihler yapamazlar bahanesiyle düzenin demokrasi oyunu içinde bile yer vermek istememişler bize. Seçme seçilme Amerikancı iktidarı ömrünü uzatsın. PEKİ BİZLER BİR KEZ DAHA YALAN VAATLERE, SAHTE UMUTLARA BEL BAĞLAYIP BU PARTİLERDEN BİRİNE OY VERECEK MİYİZ? Hayır! Artık bunu kabul edemeyiz. Etmemeliyiz. Bugüne kadar 56 hükümet geldi geçti. Değişen ne var? Aynı tas aynı hamam. Üstelik yalan, dolan, yolsuzluk, sömürü, baskı, zulüm arttıkça artıyor. BU YALANLARA, DOLANLARA, ALDATILMALARA, OYNANAN OYUNA ARTIK DUR DEMELİYİZ. Artık onyıllardır oynanan bu oyunun figüranı olmak istemiyoruz, size oy moy yok demeliyiz. Bizden oy isteyeceğinize bunca yıldır bizi aldatmalarınızın, oyalamalarınızın, yaptığınız zulmün hakkı tanımamışlar. Baskıyla, faşist terörle teslim alamayınca, özellikle 12 Eylül'den bu yana popla, topla, uyuşturucuyla, emperyalizmin yoz kültürüyle yozlaştınp halkımızın, ülkemizin sorunlarından uzaklaştırıp apolitikleştirerek, bizi düzen için tehlike olmaktan çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar. İstedikleri gibi sonuç alamadılar ama bu politika önemli ölçüde etkili oldu gençlik üzerinde. Şimdi ise seçme yaşını 18'e düşürerek 8 milyon kadarımıza oy kullanma hakkı tanıyorlar. 18 yaşına gelmiş olanlarımızı seçecekler ama kendileri seçilemeyecek! Görüyor musunuz ne kadar değer veriyorlar gençliğe? Oyunu al ama seçilmesini engelle! Bu bizi düzene bağlama amaçlarının bir parçasından başka bir şey değildir. Peki ne yapacağız? Onların bu oyununa gelecek miyiz? Hayır! İstemiyoruz. Seçme, seçilme hakkı da, parlamentoda onların olsun. Ülkemizi emperyalistlere peşkeş çekenlere, incirlik üssünden kalkan ABD uçaklarının kardeş Irak halkını hesabını verin diyerek hesap sormalıyız. UMUT NEREDE? DEVRİMCÎLER NE DİYOR, NE İSTİYOR? Devrimciler, düzen partilerinin yaptığı gibi bir öyle, bir böyle konuşmuyor, nabza göre şerbet vermiyorlar. Yalan vaatlerle kimseyi aldatmıyorlar. Düzen partileri gibi ikiyüzlülük yapıp bize oy verin sizi biz kurtaracağız demiyorlar. Devrimciler, onyıllardır aynı gerçekleri, doğrulan söylüyor; OY'LA KURTULUŞ OLMAZ diyorlar. Özünde birbirinden farkı olmayan, bu düzene hizmet eden tüm partilerin söyledikleri yalandır; seçimler, sandıklar göstermelik bir oyundur, bu oyuna kanmayalım diyorlar. ASKERLER, SUBAYLAR; Bu ülkede olup bitenleri, yaşananları göremiyor olamazsınız. Durup düşünün bir kez. Kimin iktidarını koruyorsunuz, kimlerin iktidarına hizmet ediyorsunuz? Kimler için savaşıyorsunuz? Kurtuluş savaşında canlarını ortaya koyan, bedeller ödeyen dedelerimiz, ninelerimiz, babalarımız, analarımız neyin mücadelesini verdiler? Düşman neydi, kimdi? Emperyalizm ne, sömürü ne? Vatanseverlik, yurtseverlik ne? Kan bedeli, can bedeli ülkemizden kovduğumuz emperyalizm ve işbirlikçileri yine ülkemizde değil mi? Yine bu halkı sömürmüyorlar mı? Emperyalist tekeller, işbirlikçileri, üsler kime hizmet ediyor? Kimin çıkarları için çalışıyorlar? Bunlar Kurtuluş Savaşında şehit düşenlerimizin kanıyla sulanmış bu topraklarda cirit atarken, insanlarımız çöplüklerden ekmek toplayacak hale getirilirken, yoksulluk, zulüm kol geziyorken vatanseverlik, yurtseverlik, halk sevgisi ne tekrar tekrar sorgulanmak zorundadır. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin halkı sömürmesine, ülkeyi talan etmesine sessiz kalanlar, nnay. destek verenler vatansever olamazlar. Halkın seviyor olamazlar. Hangi gerekçelerin, hangi kılıfların arkasına gizlenirse gizlensinler böyleler! emperyalizmin, sömürücülerin işbirlikçisi durumundadtrtar. Halkın karaşındadırlar. Emperyalizme karşı savaşta şehit düşenlere ihanet ediyor durumundadırlar. vicdanlarında şu veya bu ölçüde vatanseverlik duygusu taşıyanlar bunca sömürüye, bunca zulme sessiz kalamazlar. Sessiz kalmak onaylamaktır. Suça ortak olmaktır. Suça ortak olmak istemeyenler halkın yanında yer almalıdırlar. Savaşacaklarsa bağımsızlık için savaşmahdırlar, söînürüve ve zulme karşı savaşmahdırlar. Yoksa halkın lanetiyle anılacaklardır. bombalamasına izin verenlere; analarımızı babalarımızı emekli kuyruklarında ölüme terkedenlere; halkımızın kondularını başlarına yıkanlara; eğitimi özelleştirerek, paralı hale getirerek okul kapılarını yoksul halkın çocuklarına kapatanlara oy veremeyiz. Ne düzen partilerinin, ne de düzenin seçimlerinin gençliğe verebileceği hiçbir şey yoktur. Yıllardır en küçük hak mücadelemizde protestolarımızda bile üzerimize azgınca polisi, jandarmayı saldırtanların, yeni YÖK yasalarıyla üzerimizdeki baskı ve terörü artıranların, faşist eğitim sistemiyle halkımızın sorunlarına duyarsız, düşünmeyen, mücadele etmeyen tek tip öğrenci yetiştirmek isteyenlerin bize verebilecekleri hiçbir şey yoktur. En son 16 Martta, İstanbul Üniversitesi katliamının anmasında gördük işte bize yaptıklarını. En meşru hakkımızı kullanmamıza bile tahammülleri yok. Onların seçim oyununa katılarak, oy kullanarak bu baskı ve terörlerini, gerici-faşist eğitim sistemini Bu düzende asıl iktidar, bebelerimizin sütünde, örülülerimizin kefen parasında bile gözü olan emperyalizm ve onun işbirlikçisi oligarşi, yani bir avuç tekelci patron, toprak ağası, tefeci, soyguncu ve onlara hizmet eden uşaklardır diyorlar. DEVRİMCİLER, ZULMÜN İKTİDARI OY'LA YIKILMAZ DİYORLAR. Çünkü, ekonomi, bankalar onların denetimindedir, devletin tüm kurumları, ordusundan polisine, parlamentosundan yargısına kadar onların hizmetindedir, onların iktidarının koruyucusu, kollayıcısıdırlar. DEVRİMCİLER DİYOR Kİ, emperyalizmin işbirlikçisi oligarşinin iktidarı yıkılmadan, emperyalizmden bağımsızlık SORULACAK HESABIMIZ VAR meşrulaştırmalarına onay veremeyiz. Seçim oyununu reddedelim. Oy vermeyelim. Baskı ve yıldırma politikalarına, düzenin saldırılarına karşı nasıl mücadele etmemiz gerektiğini 16 Mart'ta İstanbul Üniversitesi'nde işgal eylemi yapan İYÖ-DER'Ii öğrenciler gösterdi bke. Devrimci gençliğin 30 yıllık mücadele geleneğinin sürdürülmesidir bu. 60lardan bu yana gençliğin halkımızın mücadelesine önderlik edenler bu mücadeleyi, bu önderliği seçim sandıklarında kazanmadılar. Üniversitelerin halkın üniversitelerine dönüştürülmesi, bilimsel demokratik bir eğitim sisteminin kurulması da seçimle, oy'la olmaz. Düzen partileri, seçimler, oligarşinin parlamentosu sağlayamaz bunu. Ancak örgütlenerek, mücadele ederek, mücadelemizi halkımızın iktidar mücadelesiyle birleştirerek sağlayabiliriz. DEVRİMİ gerçekleştirerek sağlayabiliriz. Gençlik umuttur. Gençlik gelecektir. Halkımızın umudunu boşa çıkarmayalım. Geleceği kazanmak için devrim mücadelesine katılalım. kazanılmadan; tekellerin, toprak ağalarının, tefecilerin, soyguncuların iktidarına ve sömürüsüne son verilmeden umutlarımız gerçekleşemez. Bu ülkede baskı, sömürü, zulüm son bulmaz. DEVRİMCİLER DİYOR Kİ; Emperyalizmin, oligarşinin düzen partileri bizim kurtuluşumuzu sağlayamaz, o düzen partisinin, bu düzen partisinin peşinden gitmeyi artık bırakalım, sahte umutlara bel bağlamayalım. BİZİ BİZDEN BAŞKA KİMSE KURTARAMAZ. Kürt, Türk, Arap, Laz, Gürcü, Çerkeş, Abazha, Terekeme, Çeçen, Boşnak, Arnavut, Çingene, Süryani, alevi, sünni, hıristiyan, ermeni, rum... Anadolu toprakları üzerinde kimler yaşıyorsa bizi bölüp ESNAFLAR; Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'na üye dört milyon işletmeden 400 bini; Bakkallar ve Bayiler Konfederasyonu'na üye 150 bin bakkal kepenk kapattı. Ayrıca 80 bin pastane, 40 bin atölye kapısına kilit vurdu. Pek çok esnaf arkadaşımız İşyerini başkasına kiraya vermek ya da satmak zorunda kalıyor. Taksiciler öldürülmek korkusuyla çalışıyorlar. Halkın yoksullaşmasının, krizlerin en önce etkilediği kesimlerden biriyiz. Bir çoğumuz siftah yapamadan kepenk açıp kapatıyoruz. Sattığımızın yerine yenisini ya koyamıyoruz ya da koymak için adeta ip üstünde cambazlık yapıyoruz. Tekellerin hipermarkelleri, süpermarketleri karşısında hiçbir rekabet şansımız, bizi koruyan, kollayan yok. Üstüne üstlük bir de ağır vergilerle canımıza okuyorlar. Pek kim tüm bunların sorumlusu? Sorunlarınızı biliyoruz, çözeceğiz diye yıllardır vaatlerle bizleri oyalayan düzen partileri değil mi? Şimdi bizden hangi yüzle oy istiyorlar, Vermeyelim hiçbirine oyumuzu Alsınlar derslerini. Bizim kaderimiz işçinin, memurun, köylünün kaderiyle birdir Halk yoksullaştıkça bizim işlerimiz de yoksulaşır. O halde halkın kurtuluş mücadelesinin yanında yer almalıyız. Devrini bizim de çıkarımızadır. Düzen partilerinin peşine takılmaktan, onlara umut bağlamaktan vazgeçip devrimcilerin yanında yer almalı devrime güç vermeliyiz.

6 parçalamalarına izin vermeyelim, birlik olalım, birlikte mücadele edelim ve birlikte yapacağımız DEVRİM'le HALKIN İKTİDARINI, HALKIN DEMOKRASİSİNİ kuralım. Sömürü ve zulüm düzenine son verelim. Hakça, adaletli, sömürü ve zulmün olmadığı bir düzen kuralım. KURTULUŞUMUZUN TEK YOLU BUDUR. UMUT DEVRİMDİR. Devrimciler onyıllardır bunları söylüyor, bunları istiyorlar. Bunun için mücadele ediyorlar. Bunun için en adi saldırılara, tecavüze uğruyor, en ağır işkenceleri görüyorlar. Bunun için onyıllarca hapislerde yatıyorlar, idam cezalarına çarptırılıyorlar, dağda şehirde katlediliyorlar. Bizi onyıllardır yalanlarıyla, vaatleriyle, aldatanların; copla, dipçikle faşizmin sömürü ve zulüm düzenine boyun eğmeye zorlayanların değil, halkı için bedeller ödeyen, gözünü kırpmadan ölüme giden DEVRİMCİLERİN SESİNE KULAK VERELİM. DEVRİMCİLER OY İSTEMİYOR, MÜCADELEYE ÇAĞIRIYOR; DİYORLAR Kİ; Yalancıları, ikiyüzlüleri, emperyalizmin, Sabancıların, Koçların uşaklarını bizi daha çok ezsinler diye parlamentoya göndermek için değil, birlik olup kendi iktidarımız için mücadele edelim. Ancak halkın iktidarını kurduğumuzda emperyalizmin varlığına son verebilir, bağımsızlığımızı kazanabilir, emperyalist sömürüye son verebiliriz. Ancak o zaman komşu ülkelerdeki kardeş halkları bombalayan uçakların kalktığı ABD üsleri olmaz ülkemizde. Ancak o zaman. IMF, Dünya Bankası, emperyalist tekeller yönetemez bizi. ANCAK HALKIN İKTİDARINDA; bilim, teknoloji, eğitim halkın hizmetinde olur. Çocuklarımızı nasıl okutacağız diye düşünmeyiz. Gençlerimiz; üniversite kapılarında yığılmaz, kahve köşelerinde işsiz güçsüz zaman öldürmezler. ANCAK HALKIN İKTİDARINDA; bizim sorunlarımız tartışılır, bizim sorunlarımız için çözümler üretilir. Kondularımız başımıza yıkılmaz, her tarafından su fışkıran, dünyanın en bereketli bu topraklarında aç, susuz, açıkta, işsiz, güçsüz, topraksız kalmayız. Çöplüklerden ekmek toplayan insanlarımız olmaz. Depremlerde, sellerde per perişan sokaklarda yatıp kalkmayız. ANCAK HALKIN İKTİDARINDA; mafyacılar, çeteler, uyuşturucu, kadın tüccarları, ahlaksızlar, namussuzlar, soyguncular ortalıkta istedikleri gibi cirit atıp at oynatamazlar, yaşama olanağı bulamazlar, şimdiki gibi teşvik, destek görmezler. ANCAK HALKIN İKTİDARINDA; hakça, adaletli bir düzen kurulabilir. Anayasa halkın anayasası olur. Ancak o zaman, talancılar, soyguncular, işkenceciler, katiller, çeteler aklanmaz mahkemelerde. Parası bol, arl ayrıcalık tanır suç işleyenleri cezalandırır halkın çıkarlarını korur. Çünkü halkın iktidarında, halkın adaleti de iktidarda olur. Yargı halkın denetiminde olur. ANCAK HALKIN İKTİDARINDA; emperyalistlerin, tekellerin, patronların uşağı, sözcüsü DÜZEN PARTİLERİNE OY VERME DESTEKLEME politikacılar, partiler halkı yönetmek için iktidar olamazlar, yönetime seçilemezler. Çünkü halkın iktidarında halk örgütlüdür. Halk, şimdi olduğu gibi önüne konulanları değil, mahallesinden, fabrikasından, köyünden, kentinden kendisinden olanları temsilcisi olarak seçer. Seçilmek için para pul kar etmez. Halktan biri olmak, halkı sevmek, halk için çalışmak gerekir. Onun için halkın iktidarda olduğu Anadolu Halk Cumhuriyetinde parlamento; işçisi, memuru, köylüsü, esnafı, aydını, sanatçısı, doktoru, mühendisi, askeri... ile HALKIN PARLAMENTOSU olacaktır. Yerel yönetimlerde, belediyelerde halkın temsilcileri olacaktır. Halk, halk için çalışmayan, görevini yapmayan, yolsuzluklara karışan, halka karşı suç işleyen temsilcilerini görevden almak için 4-5 sene sonra yeni seçimlerin yapılmasını beklemeyecektir. Nasıl seçip gönderdiyse öyle anında görevden geri alacaktır. Hiç kimsenin yönetici, temsilci seçildi diye halktan bir ayrıcalığı, dokunulmazlığı olamaz. HALKIN İKTİDARINDA, milliyetleri, inançları, dinleri, mezhepleri farklı diye hiçbir halk kesimi arasında ayrım yapılamaz. Gerek ülke içinde, gerek dünyada halklar arasında birlik, dayanışma, kardeşliği geliştirmek esastır. Tüm VERİLECEK OYUMUZ YOK arasındaki birliği, kardeşliği, dayanışmayı geliştirmek, güçlendirmek için kullanılır. İşte devrimciler bunları istiyor, devrimciler böyle bir iktidar, böyle bir ülke istiyor. Devrimciler halkımıza ele güne muhtaç olmadan, baskı zulüm görmeden, onurlu bir yaşam istiyor. Kimsenin başında efendi, altında kul, köle olmasın istiyor. Halkımız geleceğine güvenle baksın istiyor. Bunlar halkın çıkarlarına olandır. Bunlar umutlarımızın, beklentilerimizin gerçekleşmesidir. Bunlar yapamayacağımız, elde edemeyeceğimiz şeyler değildir. İstersek yaparız. Çünkü biz milyonlarız, çünkü biz bu ülkenin gerçek sahipleriyiz. Çünkü biz zulme karşı başkaldıran Baba Ishaklann, Bedrettinlerin, Pir Sultanların soyundanız. Çünkü biz, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşını kazanmış bir halkın çocukları, torunlarıyız. O zaman tercihimizi yapmak zorundayız. 18 Nisan'da önümüzde iki yol var. Ya bizi aldatmaya çalıştıklarını bildiğimiz partilerden herhangi birine yine oy verip, bu sömürü ve zulüm düzeninin ömrünü uzatmasına destek verecek, kendimizi bundan sonra da ezilmeye mahkum edeceğiz; ya da devrimcilerin çağrısına kulak verip onurlu yolu seçeceğiz, size oy yok diyeceğiz. BIRAKALIM BİZİ ALDATANLARIN PEŞİNDEN GİTMEYİ! BU DÜZEN DURDUKÇA HİÇ KİMSE, HİÇBİR PARTİ BİZİ KURTARAMAZ! BANA OYVERİN SİZİ KURTARIRIM DİYEN, İSTER SAĞCIYIM, İSTER SOLCUYUM DESİN YALAN SÖYLÜYORDUR. KURTULUŞUMUZU ÎÇİN TEK YOL DEVRİM, TEK YOL HALKIN İKTİDARIDIR! BAŞKA YOLU YOK; BİRLEŞELİM, HALKIN İKTİDARI İÇİN MÜCADELE EDELİM! OYVERME, HESAP SOR!*

7 NAZİLERİDİR Bir tarafta Kosova, bir tarafta Yugoslavya... Yugoslav halkı NATO bombalarıyla katledilirken, Kosova'lüar yerlerinden, yurtlarından göç ederek mülteci kamplarında yaşama mücadelesi veriyor. Belgrat yanıyor, Kosova göç ediyor... İki taraf da mağdur, iki taraf da acı içinde. Kazanan kim? Bu, emperyalizmin resmidir. Emperyalizm, dünya halkları için bombalar, salgın hastalıklar, ölümler, kan, acı, gözyaşı'ndan başka bir şey ifade etmiyor. Halkları birbirine kırdıran da, onları yerlerinden yurtlarından eden de, üzerlerine bombalar yağdırıp katleden de emperyalizmdir. Kar hırsına, çıkar hırsına halkları katlediyorlar. Ondan sonra da "biz barış getiriyoruz" diyorlar. Hayır! Bunların barışla, özgürlükle, demokrasiyle hiçbir ilgileri yoktur. Madem halkları o kadar çok düşünüyorlar, neden Kosova halkına ülkelerinin kapılarını açmıyorlar? İşte Almanya, Fransa, İtalya... Niye açmıyorlar kapılarını Kosovah'lara... Açmazlar. Açmak istemezler. Çünkü Kosovalı'lann damarlarında taşıdıkları kan Alman ya da Fransız kam değildir. Irkçıdır hepsi. Halkları düşündükleri koskoca bir yalandan ibarettir. Emperyalizm halklara, insanlığa düşmandır. Emperyalistler suçludur! Bakmayın siz BM veya NATO üniforması giymiş olduklarına. Günümüzün Nazileridir onlar. Hitler gibi lanetle anılacaklar dünya halkları tarafından. Ve Hitler gibi, dünya halklarının kızıl kurtuluş orduları karşısında bozguna uğrayacaklar. Vietnam'da, Küba'da, Irak'ta, emperyalizme direnen halklar, yine direnecek, emperyalistler hak ettikler dersi dünya halklarından mutlaka alacaklardır. *

8 GÖÇÜN SORUMLUSU EMPERYALİSTLERDİR "CIA ve askeri istihbaratın, Yugoslavya'ya hava saldirdanna girişilmesi halinde, Miloseviç'in iki milyona yakın Kosovalı Arnavut'u bir hafta içinde sınırdışı edeceği konusunda ABD ve NATO'yu aylar öncesinden uyardığı ortaya çıktı." (New York Times'den aktaran Milliyet, 2 Nisan 1999) EMPERYALİSTLER BİLİYORDU! Amaç Yugoslavya'yı parçalamak olunca, göç de bu planın bir parçası olarak emperyalistler tarafından tezgahlanmıştır. Yugoslavya'ya her gün onlarca, yüzlerce bomba yağdıran emperyalizm, göç sonucu açlık, hastalık içinde ölümle koyun koyuna yaşayan Kosovalılara, bir bombanın yarı parası kadar yardımı çok görmektedir. 500'ü aşkın uçak Yugoslavya semalarında bomba yağdırırken, sınırlarda yığılmış yüzbinlerce Kosovalı'ya yardım için üç beş uçak ancak havalanmaktadır. Hani NATO, emperyalistler Kosovalılar korumak için BÖYLE Mİ KORUYORLAR? Bir tarafa bomba yağdırıp Sırpları katlederek, Kosovahların da açlıktan, hastalıktan ölümlerini seyrederek mi koruyorlar?

9 Emperyalizmin Milliyeti, Dini Yoktur Yugoslavya'ya yağan bombalar emperyalizmin yüzünü hiç kimsenin görmezden gelemeyeceği bir çıplaklıkta herkese gösteriyor. Ama açığa çıkan yalnızca emperyalizmin yüzü mü? Hayır; işbirlikçilerinin yüzü de çok daha açık görülüyor şimdi. Bu işbirlikçiler, yalnızca MGK gibi, hükümetler gibi, işbirlikçilikleri bilinenlerle sınırlı değil. Daha düne kadar, ABD'ye "büyük şeytan" diyen, düne kadar emperyalizmin Irak'a müdahalesine karşı çıkan "islamcılar" var aralarında. Daha düne kadar, yeni dünya düzenini tahlil edip bu düzeni eleştiren "aydınlar" var aralarında. İSLAMCILAR! Artık kendinizi aldatmayın. Herşey ortada. Türkiye Gazetesi'nden Kanal 7'ye kadar... son bir kaç aydır emperyalizmin Irak'a saldırısı üzerine ne çok eleştiri yazısı yazıp, ne çok konuşma yapıldi islamcılar tarafından. Öbür TV kanalları zaten ilgisizdi, emperyalizmin ambargosu sonucu ölen çocukları bir tek Kanal 7 düşünüyordu sanki. AYDINLAR! Gerçeği göremiyor olamazsınız. Üç beş TV kanalının gösterdiğinin ötesinde Amerikan, İngiliz, Fransız, bilumum dünya basınından da izliyorsunuz gelişmeleri. Her birinde gerçeğin şu veya bu parçası yazılıyor. Siz aydınsınız. Parçalan birleştirebilirsiniz. Ama hala bu emperyalist saldırıyı destekliyorsanız, hala, NATO müdahalesi kötü ama Milosevic de kasap, başka yapılacak bir şey yok diyerek, emperyalist saldırıyı meşrulaştırıyorsanız, siz aydın değilsiniz. Siz olsa olsa, emperyalizmin hizmetinde bir mürekkep yalamış cahilsiniz. Küreselleşme, Globalizm, bunlar hep emperyalist tahakkümü gizlemek için uydurulmuş kavramlardır. Emperyalizmde ilericilik arayanlar, hayal görüyorlar. Emperyalist medyanın yarattığı hayaller bunlar. Savaşları atari oyunu gibi izlettiren medyanın. Unutmayın; O yeşil gökyüzünde uçan ışıklar, halklara ölüm götürüyor. Globalizm, küreselleşme edebiyatıyla emperyalizmin jandarmalığını meşrulaştırmaya çalışanlar, emperyalist vahşeti ve sömürüyü gizlemek isteyenlerdir. "Emperyalizm değişti", "emperyalizm artîk insan hakları için, uluslararası hukukun işlemesi için çalışıyor" diyenler, artık adını açıkça koymak gerekir ki, emperyalizmin ajanlarıdır. Çünkü tüm bu olan bitenler Pratik maskeleri nasıl da düşürüyor. Şimdi emperyalizmin Yugoslavya'ya saldırısını alkışlıyorlar. Bombalanan "müslüman"sa karşı çık, hınstiyansa alkışla! O zaman mesela, müslümanhıristiyan boğazlaşması çok meşru! Hadi durmayın cihad ilan edin tüm hıristiyanlara. Ama gene yapamazsınız. Çünkü bugün "Miloseviç'e haddini bildiriyor" diye alkışladıklarınız da Hıristiyan. islamcı, dinci bakış açısı bir çıkmazdır. Çıkamazsmı* işin içinden. Diyordunuz ki, Hıristiyan Sırplar Kosovalılan müslüman olduğu için karşısında bu görüşleri ileri sürmek siyasi körlükle, dünya konjoktürünü yanlış tahlil etmekle açıklanamaz. Bir tavır, bir tercih sözkonusudur. DEMOKRATLAR! YURTSEVERLER! Emperyalizm 91'de Irak'a saldırdığında Kuveyt'in işgalden kurtanlacağı, Irak'a demokrasi getirileceği, Güney Kürdistan'ın özgürlüğüne veya (özerkliğine) kavuşacağı, kendilerinin gelişmesi için uygun koşullann doğacağı gibi çok çeşitli beklentilerle kendilerine ilerici, yurtsever diyen çeşitli kesimler emperyalist müdahaleyi desteklemişlerdi. Devrimcilerin önemli bir kısmı da en azından "it dalaşı" diyerek bu saldın karşısında tavırsız ve tarafsız kaldı... Kuveyt işgalden kurtarıldı! ABD emperyalizmi 8 yıldır hala saldınyor. Hala Irak'a, Irak halkının üzerine bombalar yağdırıyor. Hani amaç Kuveyt'in işgalden kurtarılmasıydı? Hayır, amaç emperyalizme teslim olmamış bir ülkenin dize getirilmesidir. Emperyalizm değişmemiştir. Emperyalizm dünya pazarları üzerinde mutlak bir tahakküm ve dünya halkları karşısında haydutluk demektir. katlediyor. E, peki şimdi ne oluyor, Hıristiyan Sırpları, yine Hıristiyan NATO-ABD güçleri bombalıyor, ve Hıristiyan NATO güçleri, müslüman Kosovalılan kurtarıyor! İşte tüm teoriniz, felsefeniz, dünya görüşünüz çöktü! islamcılık, milliyetçilik bir çıkmazdır. Çünkü emperyalizm gerçeğini görmez. Emperyalizmin Irak'a saldırısına da, emperyalist haydutluktan dolayı değil, sadece Irak halkının çoğu müslüman olduğu için karşı çıkar. Bu "sahip çıkma"nın temelinde sadece din olunca, emperyalizm ve işbirlikçiler biraz bastırınca, kendi din kardeşini de satar. SORULACAK HESABIMIZ VAR 1991'de emperyalizmin Irak'a saldırısı döneminde öyle olmadı mı? islamcılar o zaman da emperyalist saldırı karşısında sustular. Ortadoğu'daki pek çok islamcı ülke, saldırıyı destekledi büe. Emperyalizm karşısında ne diyorsunuz? Bugün dünyanın temel sorusu müslümanlardan yana mısınız, hristiyanlardan yana mısınız? Şeklinde değildir. Bugün temel soru, emperyalizmden mi, yoksa halklardan yana mısınız? Buna ne diyorsunuz? Emperyalizm gerçeğini görmeyen bir islamcılık, şu veya bu biçimde emperyalizmin hizmetine girecektir. Nitekim girmektedir. Emperyalizmi avuçları patlaymcaya kadar Hani siz ABD'ye, "Batı"ya karşıydınız. Şimdi nasıl olur da, o ABD'yi, Batı'yı "kurtarıcı" olarak alkışlarsınız? "Büyük şeytan"ı alkışlayan o elleriniz taş olmaz mı şimdi? Katledilen halklar için üzülmüyorsanız, kendi tükürdüğünüzü yalamaya utanmıyor musunuz?* İSLAMCILAR, AYDINLAR, DEMOKRATLAR! YURTSEVERLER; BİR SENARYO DÜŞÜNELİM! Evet, şimdi gelin bir senaryo düşünelim. Yugoslavya- Kosova senaryosunu olduğu gibi ülkemize uyarlayalım. Kimilerinin de zaten istediği gibi; emperyalizm "Kürtlere özerklik" veya bağımsızlık" verilmesi için, Ankara'yı, istanbul'u, izmir'i, Bursa'yı, Trabzon'u, Samsun'u, Adana'yı, Mersin'i, Antalya'yı bombalamaya başlıyor. Tabii "Kürt soykırımını" yürüten askeri birlikleri "cezalandırmak" ve saldıramaz hale getirmek için -aynen Kosova'da olduğu gibi- Kürdistan toprakları üzerindeki birliklere de bombalar, füzeler yağdırıyor. Yine elbette ki, bombalar, füzeler bazen hava muhalefeti, bazen teknik bazı aksaklıklar nedeniyle Ankara'da, istanbul' da, izmir'de, Bursa' da, Trabzon'da, Samsun'da, Adana'da, Mersin'de, Antalya'da, Van'da, Diyarbakır'da, Mardin'de, Urfa'da, Ağrı'da, Erzurum'da, Kars'ta, Siirt'te halkın bulunduğu yerlere de düşüyor, Kürt ve Türk halkımız neticede emperyalist "kurtancı meleklerin" bombaları altında ölüyor... Senaryoyu sürdürebilirsiniz; Türkiye oligarşisi madem öyle deyip, Kürtler üzerindeki baskıları iyice artırıyor, Kürtler yüzbinler halinde Irak, Iran, Suriye, ulaşabilirlerse, Yunanistan, Bulgaristan sınmna yığılıyorlar... hiç bir yardım ulaşmıyor, tifodan, dizanteriden sapır sapır dökülüyorlar... Evet, durum bu; Ne yapacak Türkiyeli devrimciler? Ne yapacak Kürt devrimciler? Türk devrimciler ne yapacak? Türkiye'nin aydınları, demokratları ne yapacak? Türkiye'deki islamcılar ne yapacak? Evet, hadi verin bu soruya cevabınızı? Kimi alkışlayacak, kime karşı savaşacaksınız? Kimlerle ittifak yapacak, kimlere karşı olacaksınız? Verin cevabınızı; ve emperyalistlerin NATO'ya müdahalesi karşısındaki tavrınızı yeniden gözden geçirin!

10 Emperyalist Saldıdınyı Alkışlayanlar, Açın Gözünüzü Bakın; Her şey Nettir: Ortada Kurtarılan Kimse Yoktur. Yugoslavya'ya NATO Saldırısının Tek Amacı Vardır: EMPERYALİSTLERİN EGEMENLİĞİ Emperyalistler, haydut olmasına haydutturlar. Ama haydutluklarını gizlemek için her zaman bir gerekçeye ihtiyaç duymuşlardır. Bu sefer gerekçeleri "Kosoya'da yaşanan insanlık faciasına son vermek"tir. Sanki Yugoslavya'da milliyetçiliği geliştiren, halkları birbirine düşüren kendileri değilmiş gibi, bugün, Kosovalı'ları "Sırp zulmü"nden kurtarmak için müdahale ettiklerini söylemektedir. Ama NATO operasyonu da "insanlık faciası"na son verememiş, onu daha da boyutlandırmıştır. Emperyalistlerin yağdırdığı bombalar yalnızca askeri hedefleri değil, okuldan hastaneye, evlere, işyerlerine kadar "sivil" hedefleri de vurmakta; halk katledilmektedir. Yugoslav halkı emperyalist bombalar altında katledilmektedir. Kosova halkı yukarıdan yağan bombalar ve aşağıda Sırp'ların göç dayatması arasında kalmıştır. Sonuç; emperyalist saldırı sonucu yüzbinlerce insan göç etmek durumunda bırakılmıştır. Emperyalistler kana doymuyor. Dünya halklarının kanları üzerine kurdukları iktidarlarını sağlama almak için hergün dünyanın bir yerinde halkın kanını dökmeye devam ediyorlar. Daha dün Irak'a karşı sürdürdüğü saldırılarda Irak halkını füzeleriyle, bombalarıyla katleden, ekonomik ambargoyla halkın açlıktan, yoksulluktan, sefaletten kırılmasına sebep olan da emperyalizmdir. Dünya halklarının cam, kanı üzerinden politikalarını yürüten emperyalist devletler bu kez de vurucu gücü NATO aracılığıyla Yugoslavya'ya saldırıyor. Yaklaşık iki haftadır kesintisiz sürdürdükleri saldırılarda füzeleriyle, bombalarıyla Yugoslavya'yı kana, gözyaşına boğuyorlar. KOSOVA SORUNU BAHANE; AMAÇ BALKANLARI TESLİM ALMAK Emperyalistler uzun bir süre, emperyalist basın-yayın tekelleri aracılığıyla Yugoslavya'ya yönelik bir saldırının zeminini yaratmaya çalışmış, "ha bugün, ha yarın müdahale olacak" beklentisini yaratıp saldırılarını meşrulaştırmayı hedeflemişlerdir. Emperyalizmin Kosova'da yaşanan gelişmeleri sürekli gündemde tutması Kosova halkını çok düşündüklerinden, acılarını paylaştıklarından değildir. Amaç Kosova'yı kullanmak, Kosova halkı üzerinden Balkanlar'daki politikalarını hayata geçirebilmektir. Gelişmeler bunun böyle olduğunu çok kısa sürede kanıtlanmıştır.. Irak'a saldırıda Kuveyt'in ilhakı gerekçe gösterilmişti. Kuveyt kurtanlalı 8 yıl oldu. Saldırı hala sürüyor. Demek AMAÇ, Kuveyt'i kurtarmak değil, Irak'ı teslim almaktı. Irak hala teslim olmadığı için saldırı da sürüyor. Yugoslavya'ya saldırıda da senaryo aynıdır. Yugoslavya Kosova'ya özerkliğini verse de saldın durmayacaktır. Hatta Yugoslavya Kosova'nın "bağımsızlığını" tamsa da, belki saldırı geçici olarak duracak, ama eğer emperyalizme teslim olmamakta direnirse, emperyalizm yarın bir başka vesileyle Yugoslavya üzerine bombalar yağdırmaya devam edecektir. Aynen Irak örneğinde olduğu gibi. Emperyalizmin senaryosu çok açıktır. Ne uluslararası hukuk, ne insan haklan, ne halklann karşı karşıya olduğu açlık. Soğuk salgın hastalıklar, hiç biri,, ama hiç biri emperyalistleri ilgilendirmemektedir. Eğer ilgilendirseydi, Kosova'dan göç eden yüzbinlerce insanın yaşadığı o daram karşısında bu kadar ilgisiz olabilir miydi? Tersine, bu da emperyalist planların bir parçasıdır. Göç yoluna düşürülen yüzbinlerin gözyaşlarını, acılarını, ölümlerini, kendi emperyalist saldırısını meşrulaştırmak için kullanmaktadır. "YENİ DÜNYA DÜZENİ": EMPERYALİST VAHŞETİN DÜNYASI ABD, patronunun kendisi olduğu "tek merkezli bir dünya" istemektedir. Yeni Dünya Düzeni'ne ters düşen, çelişen hiçbir hareket ve gelişmeye tahammül edememekte, "ya bana itaat edersin ya da ezerim" demektedir. Patronluğunu kabul etmeyenleri açık işgalden ekonomik ambargoya kadar her türlü yöntemle boyun eğdirmeye çalışmakta, dünyayı Yeni Dünya Düzeni'ne uygun olarak yeniden düzenlemek istemektedir. Yeni Dünya Düzeni'nde, uluslararası hukuk, toprak bütünlüğü, ulusal egemenlik vb. kavramlara yer yoktur. Dünya, ABD'nin üzerinde istediği gibi oynayabileceği, çıkarlarına uygun olarak düzenleyebileceği bir "arka bahçe"dir. Bu "arka bahçe"nin kendisinden onbinlerce kilometre uzakta olması onun için önemli değildir. ABD bu rolü öylesine benimsemiştir ki, ABD Kongre'si- ne, "Mitoseviç'i iktidardan indirmek, Yugoslavya'da demokrasiye geçişi sağlamak" amacıyla "Yugoslavya'nın Demokratikleştirilmesi Yasa Tasarısı" sunmuştur. Peki ABD bu "demokratikleşmeyi" nasıl sağlayacak? Irak'a 8 yıldır yağdırdığı bombalarla demokrasi getirmeye çalıştığı gibi tabii! ABD Kongresi'ne sunulan yasa tasarısı, Yugoslavya semalarını işgal eden hayalet uçaklarla, B-2'lerle, "akıllı füzeler"le uygulamaya sokulmuştur. Yugoslavya'nın Ankara Büyükelçisi D. Tanaskoviç, emperyalistlerin Yugoslavya planı konusunda şöyle diyor: "Yugoslavya olarak biz bağımsız bir politika istiyoruz. Ama temel sorun budur, şimdi dünyamızda bağımsız olmak mümkün mü? Sadece en büyük ve zengin ülkeler nispeten bağımsız olabilirler. Diğer orta ve küçük ülkeler için hiç bağımsız hakimiyet kalmadı. Bu temel problemdir, çünkü biz Yugoslavya küçüğüz... Bunun için küçük Yugoslavya'yı parçalamak ve Balkanlarda sadece itaatli devletçikler oluşturmak istiyorlar." (31 Mart 1999, Evrensel) Tesbiti doğrudur. Gökten yağdırılan bombaların asıl amacı budur. AMA EMPERYALİSTLER KORKUYOR DA! Başlangıçta uçaklarına, bombalarına güvenen emperyalistler, Yugoslavya'nın erken teslim olacağını hesaplayarak "kara harekatı düşünmüyoruz", "işgalci değiliz", "amacımız Kosovalı'ların haklarını korumak" vb. demagojileriyle sonuç almaya ça-

11 lıştılar. Fakat günlerdir ağır bombardımana rağmen, sonuç alamayan emperyalistler, "Sırplar Kosovalı'ları göçe zorluyor", "etnik temizlik yapıyor" gerekçesiyle bu defa kara savaşı olmadan sonuç alınamayacağının propagandasını yapmaya başladılar. Bu konuda denetimlerindeki medya yoğun bu kampanya başlatarak işgali meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Ancak emperyalistler kara savaşı ve işgal konusunda kendi aralarında bir ikilem yaşamaktadırlar. Fakat emperyalistleri kara savaşından ve açık işgalden şimdilik alıkoyan ne kendi aralarındaki çelişkiler, ne uluslararası hukuk, ne de başka birşeydir. Asıl korkulan Yugoslavya'ya yönelik bir kara harekatından alacakları darbedir. Başlangıçta bunu açıkça ifade etmeseler de bugün "en az 200 bin kişilik ordu lazım", "bölge gerilla savaşına çok müsait", "Sırplar gerilla savaşı verecek", "İkinci bir Vietnam olur" diyerek korkularını açığa vurmaktadırlar. Halkların direnme gücü emperyalistleri korkutmaktadır. Fakat bütün korkularına rağmen, emperyalistler, Balkanlar'da hakimiyetlerini pekiştirmek ve dünya halklarına gözdağı vermek için, Kosova ve gerektiğinde bütün Yugoslavya'yı işgal etmekten çekinmeyeceklerdir.. Zaten emperyalistler olası bir kara savaşına ve açık işgale göre 4-5 aşamalı planlarını önceden hazırlamışlardır. Hedefleri her koşulda Yugoslavya'ya diz Çöktürmektir. Elbette bunu ne ölçüde başaracakları ayrı bir konu. Fakat ABD, NATO'yu kullanarak Yugoslavya üzerinden Balkanlar'ı denetlemek ve dünya halklarına tek egemen gücün kendisi olduğu mesajını vermeye çalışmaktadır. Bunun emperyalistler açısından önemini ABD Başkanı Clinton şöyle ortaya koymuştur. "Bu müdahale ahlaken haklıdır. ABD'nin hayati çıkarları doğrultusundadır." (25 Mart 1999 Zaman) Clinton gayet açık itiraf etmiş: Onların ahlak ölçüleri, ABD'nin, emperyalistlerin çıkarıdır. Yüzbinlerce insanın güç yollarında ölümü terkedilmesindeki ahlaksızlık, onlara göre önemli değildir. Halklar katledilsin, yerlerinden yurtlarından olsun, önemli değil, önemli olan, emperyalizmin egemenliğini herkesin kabul etmesidir. Emperyalizmin Yugoslavya'ya müdahalesinin bütün anlamı budur işte. Bu müdahaleye başka anlamlar yükleyenler, ya kördür ya da emperyalizmin işbirlikçisidir. KOSOVADAKİ TRAJEDİNİN SORUMLUSU EMPERYALİZMDİR; ÇÖZÜM EMPERYALİZME KARŞI SAVAŞMAKTIR Bugün eski Yugoslavya toprakla-rında bir trajedi yaşanmaktadır. Bu-nun asıl sorumlusu emperyalizm olmakla birlikte, emperyalizmin milliyetçi kışkırtmalarının aleti olanların da bunda payı vardır. Milliyetçiler kendi çıkarları için yıllarca birlikte yaşadıkları halklara karşı düşmanca politikalar izlemeye başlamışlardır. Bu politikalar, emperyalistlerle ilişki geliştirdikleri ölçüde, başka halkları sürgün, ulusal haklarını kullandırmama, baskı ve etnik temizlik şeklinde göstermeye başlamıştır. Bunun en çıplak örneklerini Bosna'da Sırp, Hırvat ve Boşnak milliyetçileri göstermişlerdir. Bugün de Kosova'da durum farklı değildir. Milliyetçi Sırp yönetimi, Kosovalı'ların ulusal ve demokratik haklarını engellemeye çalışmaktadır. Bu konuda Kosova Ulusal Kurtuluş Ordusu UÇK da, bu son olaylardan önce, kendi bölgesindeki diğer azınlık halklar üzerinde aynı politikayı uygulamaktaydı. Yugoslavya'yı böyle bölük pör-çük hale getiren de emperyalizm-dir. Bu noktada Sırp yönetimine karşı emperyalistlerin saldırılarını desteklemek, emperyalizmin oyununa gelmektir. Çünkü orladaki tablonun sorumlusu emperyalizmdir. Ve emperyalistlerin Yugoslav yönetimine yönelik saldırılarının nedeni de, artık çok daha net görülebildiği gibi Kosovah'ların korunması değil, kendi egemenliklerinin kabul ettirilmesidir. Buna rağmen emperyalist ellerindeki iletişim araçlarıyla bilinç çarpıklığı yaratarak mazlum Kosovalı'ları korumak için Yugoslavya'yı bombaladıklarının propagandasını yapmaktadırlar. Bu şekilde gerçek amaçlarını gizlemekte, saldırılarını meşrulaştırmakta ve pek çok kesimi de kendi politikalarına alet etmektedirler. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin Kosovaİı'ları bahane ederek Yugoslav halklarına yönelik saldırısına karşı çıkmak, bugün anti-emperyalist, demokrat ve devrimci olmanın gereğidir. Dünyanın pek çok bölgesinde defalarca kez görülmüştür ki emperyalistlerin amacı mazlum halkları korumak değil, kendi egemenlikleri altına almaktır. Kosovalı'ların haklarını savunmak, emperyalizmle birlikte Yugoslav halklarını vurmak değil, emperyalizme karşı savaşmakla mümkündür. Çünkü yaşananların sorumlusu emperyalizmdir, işbirlikçileridir ve halklar arası düşmanlığı körükleyen Sırp, Arnavut, Boşnak milliyetçileridir. Bütün halkların özgürlüğü ancak; "Birlikte mücadele, birlikte iktidar" anlayışıyla sağlanabilir. Değişik uluslardan Yugoslav halkları bunu 1945lerde faşizme karşı savaşarak başarmış ve onyıllarca birlikte kardeşçe yaşamışlardır. Bugün de bu, hayal değildir. Emperyalizme karşı savaşmak halkları birleştirecektir. Bağımsız, demokratik bir ülkede özgürce yaşamanın koşullarını yaratacaktır.* Yugoslavya'dan göçlerin emperyalistlerin oyunlarının bir parçası olduğuna ilişkin Haklar ve Özgürlükler Platformu, gazetemiz Kurtuluş, İYÜ- DER, TAYAD'lı Aileler tarafından basın açıklamaları yapıldı. Gazetemizin açıklamasında; bir yandan binlerce insanın yurtlarını terkettiği, bir yandan da NA'IO nun bombalamalarının devam ettiği belirtilirken şöyle denildi: "Sosyalizm döneminde birbirleriyle bir sorunu olmayan, birlikte yaşayan halklar emperyalistlerin oyunlarıyla, kışkırtmalarıyla, böl-parçala-yönet politikalarıyla birbirlerine düşman edilmeye çalışıldı. Bugün emperyalistlerin böl-parçala-yönet politikası Arnavut halkına sözde destek olmak adına Yugoslavya halklarının üzerine bombalar yağdırılarak devam ettiriliyor. Emperyalistler kendi tekellerinin çıkarları dışında halkların yararına olacak hiçbir adım atmazlar. Emperyalistlerin yaptığı herşey kendi sömürülerinin, çıkarlarının daha da artması içindir. Halkları milliyetleri ve dinleri farklı olduğu için suni bir şekilde birbirine karşı kışkırtan emperyalistlerin milliyeti ve dini yoktur. Onların milliyeti de dini de paradır; kendi çıkarlarıdır. NATO ve ABD bombalamalarla Kosova'yı Yugoslavya'dan ayırmak istiyor. Yugoslavya'dan göçler de bu planın bir parçasıdır." Haklar ve Özgürlükler Platformu tarafından yapılan açıklamada ise emperyalizmin yeni dünya düzeni politikalarına devam ettiği vurgulanırken şunlar belirtildi: "{...) ABD ve onun güdümündeki NATO Yugoslavya halkını topraklarından sürüyor, göçe zorluyor. Yugoslavya halkı zulüm altında, Yugoslavya halkı vatansız bırakılmak isteniyor, halk da tam anlamıyla NATO SORULACAK HESABIMIZ VAR YUGOSLAVYA'DA Kİ GÖÇÜN SORUMLUSU aracılığıyla emperyalizmin kölesi haline getiriliyor. Emperyalizm Kürt halkı üzerinde Türkiye oligarşisi aracılığıyla benzer zulmün, baskının, şiddetin ve göç zorlamasının altında bırakıldığı yıllardır bugün. Aynı zulüm şimdi Yugoslavya halkına yaşatılıyor." İYÖ-DER'in yaptığı açıklamada emperyalizmin azgınca saldırdığı belirtilerek şu görüşlere yer verildi: "(...) Yağan bombalar arasına sıkışan Kosovalılar göç etmek zorunda bırakılmıştır. YugosIavya'daki bu göçlerin sorumlusu ve planlayıcısı başta ABD olmak üzere emperyalistlerdir. Emperyalizmin milliyeti ve dini yoktur. Her türlü din ve mezhep ayrılığını kendi lehlerine kullanırlar. Emperyalizm Kosova'yı Yugoslavya'dan ayırarak bölgeye dahi iyi hakim olacağını düşünüyor. Bu nedenle de milliyetçiliği körükleyip Yugoslavya halkını birbirine düşürerek bölgede ayrılık tohumlarını ekiyor." TAYAD'lı Aileler imzalı açıklamada binlerce Kosovalı'nın göç yollarında açlıkla, ölümle pençeleştiği söylenerek; şunlar belirtildi:"(...) Bugün, emperyalizm Yugoslavya halklarını birbirinden ayırarak bu bölgedeki denetimini garanti altına almak istiyor. Onyıllardır dünya halklarına kan kusturan, dünyayı kan gölüne çeviren emperyalizm Yugoslavya'da yaşanan göçün katliamların asıl sorumlusudur. Tarih göstermiştir ki emperyalistler için ne milliyetin ne de dinin hiçbir anlamı yoktur. Onların tek sorunu dünya ülkelerini kendi egemenlikleri altına almak ve kendi zenginliklerine zenginlik katmaktır. Yugoslavya'da yaşanan bu vahşet ancak emperyalistlerin bölgeden ellerini çekmeleri ile mümkün olabilecektir.

12 EMPERYALİZM, SEÇİM VE DEVRİM Basında, televizyonlarda iki olay savunur olmuştur. Öyle ya, nasıl olsa var gündemde: kendi denetiminde olduktan sonra NATO'nun Yugoslavya'ya "bağımsız" olmasında ne mahsur var! saldırısı ve Seçim. Sonuçta Arafat bir miktar toprağa ve iki olay da, iki çıkmaz yolu azçok devlet sayılabilecek bir gösteriyor halklara. kurumlaşmaya kavuşmuştur ve devlet BİRİNCİSİNİN SONUÇLARI bir başkanı sıfatıyla sağa sola gidip kaç günde ortaya çıktı; görüldü ki, gelmektedir. Hatta yakında doğrudan hiç bir emperyalist müdahale, "devlet" ilan etmeye niyetlenmektedir; halkların lehine değildir. tabii emperyalist efendileri olur derse. Emperyalist saldırı altında Yugoslav Ama bugün, Arafat gerçekte CIA halkı kaüediliyor, Kosova'lüar göç denetiminde bir belediye başkanı yollarında ölüyor. Görüldü ki, hiç konumundadır. Filistin halkı bir emperyalist çözüm, halkların sömürüden kurtuldu mu diye sormaya ulusal, sosyal, sınıfsal sorunlarını ise hiç gerek yok? Filistin halkı yine çözemez. yoksul, sömürülen Filistin halkıdır. İKİNCİSİNİN SONUÇLARINI ise 90'larm başında Azerbaycan'dan, onyülardır görüyoruz. Bugüne Ermenistan'a, Çeçenistan'a kadar eski kadar hiç bir seçim çözüm olmadı, SSCB sınırları içerisinde esen güçlü ki bundan sonraki olsun! milliyetçilik rüzgarlarına, bu temelde İki olayı da biraz açıp halkların kanının döküldüğü onlarca ayrıntılarına bakalım: çatışmaya bakalım; hangisinde gerçek Mesela, çok bilinen bir örnek bir ulusal bağımsızlık amacı, olması itibarıyla, emperyalizmden hangisinde emperyalizme bir tavır alış çözüm isteyen Arafat'a bakalım. vardır? Hiçbirinde yoktur. Hepsinin Emperyalizmin "barış" yürüttüğü sözde ulusal kurtuluş masallarıyla önce Filistin halkının savaşları şu veya bu emperyalist mücadelesi tasfiye edilmeye ülkenin desteğindedir. çalışılmıştır. Arafat emperyalizme Bağımsızlıklarını elde ettiklerinde de o teslim olmaya başladıkça, emperyalist ülkenin bir yeni-sömürgesi emperyalizm belli koşullarda önce olmuşlardır. Bugün bu özerk Filistin devletini, ardından "bağımsız" Filistin devletini durumdadırlar. Emperyalizm destekledi her birini. Ulusal bağımsızlıklarına mı kavuştular? Ve Yugoslavya; Güya Kosovalıları kurtarmak için geldi emperyalistler; Kosovalılar topraklarından oldular. Sırplar kazanmadı bu işten. Kosovalılar da. Peki kim kazandı? Cevap emperyalistlerdir. SONUÇ: MİLLİYETÇİLİKTE KURTULUŞ YOKTUR. EMPERYALİZMİN ÇÖZÜMLERİNDE KURTULUŞ YOKTUR. Şimdi ikinci olayımıza, yani seçimlere bakalım. Onlarca yıldır biri geldi biri gitti. Her gelişlerinde bir sürü vaatle geldiler. Sonuç, çalışanların gerçek ücretleri hep düştü. Holdingler büyüdükçe büyüdü. Yolsuzluk, soygun, sömürü arttıkça arttı. Halk bu kadar da olmaz deyip, mücadele ettikçe, baskı, zulüm arttı. 10 yıl önceki seçimlere bakın. Mesela bütün düzen partileri işsizlik sigortası vadetmişler. Hala ortada yok. Ama 20 yıl öncekilere bakın, o zaman da aynı şeyi vadetmişler. Yani kısacası 50 yıldır vadediliyor bu. Ortada bir şey yok. Bakın 83'ten bu yana besince seçim olacak bu. Hepsinde enflasyonun düşürülmesi vaadi var. Hepsinde demokratikleşme vaadi var. Ortada bir şey yok. Şimdi hiç bir seçimde olmadığı kadar çok "solcu", "sosyalist" parti katılıyor seçimlere. Onların pek bir şey dediği yok ama, arada bir cılız sesle, bunları biz çözeriz diyorlar. Devletin nasıl bir devlet olduğundan ya haberleri yok, ya bilmezden geliyorlar. Devleti TBMM yönetmiyor ki, iki yönetici var: MGK ve TÜSlAD. Onların hayır dediği hiç bir şey, bu düzen içinde olmaz. Enflasyonun sıfırlanmasını TÜSlAD'çılar istemez. Demokratikleşmeyi MGK istemez. Bu reformistler, hasbelkader bir kaç milletvekili sokarlarsa parlamentoya, düzenin demokrasi vitrininin nadide bir çiçeği olurlar en fazla. Hatırlarsanız, cuntanın Danışma Meclisi'nin bile bir kaç "muhalif" üyesi vardı. Cunta onları bilerek sokmuştu o Danışma Meclisi'ne. Sonra, bakın şu reformistlere; polis onlara bir sürü engel çıkarıyor, ama onların kendi partilerinin propaganda hakkım kullanmak için bile dişe diş bir mücadelesi yok. Kendi haklarını savunamayanlar, polise bunun için bile direnemeyenler, halkın hakları için ne yapabilirler ki! Esasında bu parlamentodan ne çıkıp çıkamayacağı 50 yıldır belli olmuştur. SONUÇ: Reformistlikte çözüm yoktur. Reformistlerin izledikleri çizgide kurtuluş yoktur. İki olaya da dikkat edelim şimdi; Her ikisinde de halkı bölüp parçalamak egemen sınıfların değişmez yöntemidir. Emperyalist müdahalenin koşullarını yaratmak için, onları daha kolay tahakküm altına almak için bölüyor, parçalıyor. Seçimlerde de, esasmda birbirinden farkı olmayan düzen partileri arasında sanki bir farklılık varmış havası yaratıp, halkın bir kısmının ondan, bir kısmının diğerinden umut beslemesini sağlamaya çalışıyor. Bir kısmını aleviğiyle, bir kısmını falan şehirden olmasıyla, bir kısmını milliyetçilikle kendine çekmeye çalışıyor. Biri teşhir olunca, burjuva medya aracılığıyla bir başkasını parlatıyor. FP'nin oylan DSP'ye, ANAP'ın oyları DYP'ye, şunu oyları buna, bunun oyları şuna kaysın diye yönlendirmeler yapıyor, ama dikkat edilirse, halkın tercihi illa ki düzen içinde kalacak; düzen içinde kaldıktan sonra mesele yok. Emperyalizm de, oligarşi de halkların hiç bir sorununu çözemez. Bu yüzden, Mahir'ler yıllar önce kurtuluşun yolunu formüle ederken, şunu söylemişlerdir: ANTİ-EMPERYALİST, ANTİ- OLİGÂRŞİK DEVRİM. Bu devrim, DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ'dir. Böyle bir devrimi ancak birleşmiş bir halk başarabilir. Bu devrim sonunda kurulacak iktidar DEVRİMCİ HALK İKTİDARI'dır. Böyle bir iktidar ancak, Susurluk iktidarı yıkılarak kurulabilir. İşte, KURTULUŞUMUZ, ulusal, sosyal, sınıfsal tüm sorunlarımızın çözümü bunlardadır. * VERİLECEK OYUMUZ YOK

13 Kosova ve Kürt Sorunu Gerek Kürt milliyetçi çevrelerde, gerekse de egemen sınıflar cephesinde, Kosova sorunuyla Kürt sorunu arasında çeşitli paralellikler kuruluyor. Bazı Kürt milliyetçileri NATO'yu çifte standartla eleştirip Kosova sorununa müdahale ederken Kürt sorunu konusunda neden müdahale etmediklerim soruyor. Egemen sınıflar cephesinde ise, şimdi biz bu müdahaleyi destekliyoruz ama yarın Kürt sorununda aynı dayatmayla biz karşı karşıya kalırsak korkusu yaşanıyor. ilginçtir; iki yaklaşımda da emperyalist saldırganlığa bir tavır yoktur. Ama iki yaklaşımda da emperyalizme karşı, dünden farklı olarak bir çekinceli ruh hali vardır. Oligarşinin burjuva basındaki kalemşörleri çekincelidir; emperyalist müdahaleciliğin nereye kadar uzanacağını kestirememenin çekincesini yaşıyorlar. * Kürt milliyetçileri ise daha yakın zamanda emperyalizme güvenmekten dolayı ağızları yandığı için, doğrudan emperyalizmi müdahaleye çağırmayıp, bunu "çifte standart" eleştirisi ardına gizlemeyi uygun görüyorlar. Çünkü herkes şu veya bu biçimde emperyalizmin çıplak gerçeğiyle karşı karşıyadır. Her şey o kadar açıkça cereyan ediyor ki, herkes, emperyalist saldırıdaki bahaneyi ve gerçek niyeti görmek durumunda kalmıştır. NATO'nun Yugoslavya'ya saldırısını ilk günlerde alkışlayan, destekleyen faşist bir gazete bile emperyalist müdahalenin ikiyüzlülüğü, "Kosova'da yakında kurtarılacak kimse kalmayacak" diye ortaya koymak zorunda kalmaktadır. Emperyalizm üzerine yaratılmaya çalışılan yanılsamalar, illüzyonlar, kan, ölüm, acı, gözyaşı, göç getiren emperyalist bombalarla bir bir parçalanıyor. Sağda ve solda, herkesin emperyalizm konusunda bugüne kadar söylediklerini, düşündüklerini Emperyalizm "Kosova'nm özgürlüğü" için Yugoslavya'ya bombalar yağdırıyor. Bir halk katlediliyor. Bir halk göç yollarına düştü. Kürt sorununun çözümü için NATO'ya müdahale çağnsı yapanlar, bunu mu istiyordunuz? Aylardır Kosova sorunun çözümü için Türk milliyetçileri, dinciler NATO'ya çağrılar yapıyorlardı. Şimdi de NATO müdahalesini alkışlıyorlar. Onların ölçüsü bellidir. "Türki" olanlara bir şey olmasın. Diğerleri, dinciler, müslümanlar katledilmesin, onun dışında kime ne olursa olsun! Hatta aleviler bile katledilebilir, onlar sesini çıkarmaz. Onlar emperyalizmin işbirlikçileridir; uşaklıklarını dini, ırkçı gerekçelerle gizlemeye çalışırlar. Bu yüzden Irak halkı bombalanır, alkışlarlar. Yugoslavya halkları kadedilir, alkışlarlar. Daha doğrusu birine "üzülür" gibi yapıp diğerini alkışlarlar. Evet, Kürt sorununun çözümü için NATO'nun Türkiye'ye müdahalesini isteyenler, istediğiniz bu mudur? Tekrar düşünün. NATO sizin çağrınıza uyarsa Türkiye ve Kürdistan'da yaşanacak tablo, günlerdir televizyon ekranlarından izlediğiniz Yugoslavya ve Kosova tablosudur. PKDV Başkanı Yaşar Kaya, 2 Nisan tarihli Özgür politika gazetesinde yayınlanan açıklamasında "Kosova'ya gösterilen hassasiyetin Kurdistan'a da gösterilmesini" istiyor. Açıklamasının daha geniş bir bölümü şöyle. "NATO tutumunu değerlendiren bazı devlet adamları, Yugoslavya topraklan içinde bir halka yapılan bu kırıma müdahalenin Kürt sorununun Türkiye'de halledilmesi için de gündeme gelebileceğini dile getirdiler. Ne yazık ki, başta Avrupa Birliği ülkeleri ve NATO, müttefikimiz Türkiye' kisvesi altında gözardı etmektedirler. Kosova'da gösterilen hassasiyetin yüzde birini Kürtlere ve Kürt sorununa göstermek gerekiyor." Nasıl bir "hassasiyet" istiyor acaba Yaşar Kaya? Ne diyor? NATO, Yugoslavya ve Kosova topraklarını olduğu gibi, Türkiye ve Türkiye Kürdistan'ı topraklarını bombalasın mı diyor? Belli ki, "bazı devlet adamlarının" bu müdahalenin Türkiye için de gündeme getirilebileceğini söylemesinden hoşnut Yaşar Kaya. Zaten PKDV adına yaptığı yazılı açıklamada da emperyalist müdahaleye yönelik tek kelimelik bir eleştirisi mevcut değil. Tabii bombalar Türk ve Kürt halklarının üstüne yağacak. Yaşar Kaya, tatil beldelerinden yalnızca bombaların görüntüsünü izleyecek. Aynen Yugoslavya'yı izlediği gibi. Sonra, Yaşar Kaya, emperyalistlerin denetiminde oluşturulacak olan "Özerk" hatta belki de "bağımsız" Kürdistan'ın devlet adamı olarak koltuğuna oturmak üzere Kürdistan'a. teşrif buyuracaklar. NATO müdahalesi isteyen Yaşar Kaya ve onun gibilerin hayali budur! Bu hayal, halkların katledilmesi pahasına, emperyalizmin dünya egemenliğinin pekişmesi pahasına gerçekleşecekmiş, Yaşar Kaya için ne gam! Kürt milliyetçilerinin bir kısmı, yaşadıkları onca acı deneye rağmen bu hayalleri kurmaya devam ederken, bazıları daha gerçekçi. Aynı tarihli Özgür Politika'da başka bir yazıda ise şu satırları okuyoruz: "NATO güçleri... yoğun hava bombardımanını, Kosova Arnavutlarını Sırbistan yönetiminin zulmünden kurtarma gerekçesiyle açıklıyorlar. Bu, düpedüz insanlığı aptal yerine koyma ve ABD ve NATO'nun politikalarını gizlemeye yönelik bir aldatmacadır... NATO ve ABD için halkların ulusal hakları ve istemlerinden çok, kendi çıkarları ve politikaları esastır. Bu tür yerel ve ulusal çelişkiler politikalarını dayatmada etkili bir araç işlevini görüyorsa, o zaman'halkların dostu' postuna bürünürler." Aynı gazetede daha önce NATO'ya, BM'ye, Avrupa Birliği'ne, ABD'ye müdahale çağrıları yapıldığı, emperyalizme rolünüzü oynayın denildiği unutuldu mu? Bunların muhasebesi yapılmayacak mıdır? Bir yandan bu satırları yazarken, hala bir yandan da emperyalistlere çağrılar yapmaya devam edilmesinin bir açıklaması olmayacak mıdır? Irak, Yugoslavya, Öcalan'ın teslim edümesi, örnekler çok açık. Emperyalizm ne, milliyetçilik ne, enternasyonalizm ne, tüm bu gelişmeler ışığında yeniden ayrışıyor. Ve ayrışmak zorundadıı*' Ama, emperyalistler için "halkların dostu" postunun yalnızca bir aldatmaca olduğunu görmek için bütün bunların yaşanması, görülmesi mi gerekiyordu? Nerede hata yapılmış ve neden emperyalizm bu kadar yanlış tahlil edilmişti? Öcalan, emperyalizmden çok çeşitli beklentilerle Roma'ya gelmiş, bu gelişin adına da "Roma Yürüyüşü" denilmişti. Artık Kürt sorunu emperyalizmin başkentlerinde çözülecekti. Bunun hazırlıkları daha eskiye dayanıyordu. Avrupa Parlamentosuna, Clinton'a, Tony Blair'e, BM'ye, NATO'ya defalarca mektuplar yazılmıştı. Hatta NATO'ya müdahale çağrısı bile yapılmıştı. Roma'da talepler emperyalizmin kabul edebileceği bir sınıra da çekilerek "sadece otonomi istiyoruz" denildi. Avrupa ve ABD emperyalizmine "rolünüzü oynayın" çağnsı yapıldı. Kürt milliyetçilerinin gözünde emperyalizmin rolü tüm dünyada insan haklarının, ulusların kaderlerinin tayin hakkının savunulmasıydı... Bu devrimcilerin bildiği, tanıdığı emperyalizmin rolünden farklı bir şeydi. Ama Kürt milliyetçiliğinin gözünde emperyalizm buydu... Sonuç; emperyalizm rolünü oynadı! Öcalan'ı Türkiye oligarşisinin eline teslim etti. Emperyalizm şimdi de Yugoslavya'da rolünü oynuyor. Onun kendisine çizdiği rol bellidir: bütün devletlerin, halkların, siyasi hareketlerin kendisine tabi olacağı bir dünya düzeni yaratmak. Her olaya müdahalesinde üstlendiği rol, bu amaç doğrultusunda oluyor. Çok tarihi bir sözdür; "ABD büyükse büyüklüğünü göstersin" deniliyordu. ABD'nin büyüklüp, işte Yugoslavya'da ortaya konulan büyüklüktür. Bütün bu gerçekler nasıl SORULACAK HESABIMIZ VAR olmuştu da görülmemişti veya görülüyor idiyse, izlenen politika nasıl bir politikaydı? Burada bir başka soru daha çıkıyor karşımıza. Bu tartışmayı hangi zeminde yapacağız? Aslında Kürt ulusal hareketinin yaşadığı süreç, tartışmanın hangi temelde yürütüleceğini de tartışmalı hale getirmiştir. Milliyetçi ideoloji zemininde mi, yoksa Marksist- Leninist literatürde mi tartışacağız. Mesela ABD'ye, Avrupa Birliği'ne sorunu çözün denildi. Milliyetçi bir perspektifle ele alındığında, milliyetçi bir hareketin sorununu ABD ile çözme istekleri yadırganamaz. Yani bir Barzani, Talabani örneğinde böyledir. Çözülsün de kim çözürse çözsün anlayışıdır. Ama bir hareket ben sosyalistim diyorsa bu anlayış kabul edilemez. Zaten kemalizm meselesindeki tarüşma da budur. Kemalistler katıksız milliyetçidirler. Bu nedenle her türlü pragmatizmi kullanmışlardır. Ama bir hareket kendine sosyalistim djyofgâ emperyajkm karşısındaki tavrı temelden farklıdır. Geçmişte de, bugün de solun anlayamadığı budur. Bu yanıyla Kürt ulusalcı hareket, tipik bir kemalist "taklitçisidir. Hatta Kürt kemalistleri demek de yanlış olmaz. Emperyalizm konusunda kullandığı literatür Marksist- Leninistlerin, devrimcilerin literatürü değildir. Kavramlar kalkmıştır. Kürt ulusal hareketi başka bir dilden konuşmaktadır. Bu dil milliyetçiliğin dilidir. Barzani'yle nasıl tartışacağımız bellidir mesela. O bir burjuva milliyetçisidir. Dolayısıyla ona yönelik bir eleştirimiz olursa ancak bu çerçevede olur. Onu falan konuda niye devrimci tavrı almadı diye eleştiremezsiniz. Emperyalist saldırganlık, emperyalizm gerçeğini unutanlara gerçeği yeniden hatırlatıyor. Bulanıklaştırılan teoriyi yeniden netleştiriyor. Bu netleşme kaçınılmazdır; çünkü, sınıflar mücadelesinde, emperyalistler emperyalist gibi, devrimciler devrimci gibi, ulusalcılar ulusalcı gibi davranırlar. Çağım dolduran, çağı çözümleyemeyen tüm siyasi akımlar, ya devrimci çizgiye gelecek, ya da sonuçta emperyalizmin dümen suyuna gireceklerdir. Çünkü çağımız emperyalizm ve devrimler çağıdır. Tüm siyasi örgütler, tavırlar, sonuçta birinden birine hizmet eder. Ya, Yugoslavya'ya NATO müdahalesi desteklenecek, aynı müdahale Kürt sorunu için de istenecektir; Ya da, emperyalizm üzerine söylenen her sözün, bu konuda üretilen tüm politikaların hesabı halka verilecektir. Bunun başka yolu yoktur.*

14 RUANDA'YI HATIRLAYALIM Şu son yıllan bir hatırlayın. Emperyalizm hakkında nasıl bir imaj çizildi. Emperyalistler her yere "barış" irin gidiyorlar. düğü "bağımsız" Ruanda ve Bu rıındi devh-rleri oluşturuldu." Bu gelişmelerle birlikte Hutu «e Tutsi halkları arasında oluk oluk kap dökülecek sürece de girildi, İnsan haklanın ihlale den yü- netimler emperyalistlere 90'ın Hutu'lar, yüzde 3'unı; da şikayet ediliyor. Tutsi'ier oluştuıuyordu. Burun-di'de Artık dünyada "saf egemenlik" de etnik dağılım aynıydı, Ein>peryalizm 1962'te bölgede dîye bir şey yoktu yaşa-yan 'Bağımsızlık" tarihe karışıyordu. "İnsan haklarının sının yok- halkları dörf devlet arasında parçaladı. Halkların etnik ve tarih-sel kökleri bu bölünmede gözardı edilmişti. Nitekim Burundi ve Ruanda'nm Brüksel ve Paris'te emperyalizm taralından masabaşın- 1 Milyon ÖSlü: Kimdi Sorumlusu? onun kulağını çekecekle!di, da sınırları çizilirken, aynı masa Peki emperyalistlerin kulağım larda iktidarın sahipleri de belirlenmiş ve emperyalizmle daha içli kin* çekecekti? Bu sorunun cevabı yoktu ama olsundu, o emperyalistti, o kadaretk ayrıcalığı dışlı olan sanlık Tutei'ler iktidar olsun-du..-islında tanıyanlar yine tanı-yor, bilenler yine biliyordu em- Bazı gelişmeler» hiraz ortalığı bulandırmıştı, o kadar. Bazen musibefler öğretirdi halklara. Emperyalist saldırganlık da bu dünyanın en büyük musibetiydi zaten. Ruanda'yı hatırlayalım şimdi bir. Halkların yaşadığı en büyük musibetlerden biridir çünkü. Belki zamanında yeterince ders çıkarılmamıştır. Ama son yaşanan gelişmeler ışığında herkes onda yeni bir şey-ler görebilir. "Herşey 1962'de Hutu ve Tutsi yapılmıştı. Aralarındaki çekişine hep sür dü. Çünkü emperyalistler sürekli bir kışkırtma içindeydiler arasında Hutu'larda Tütsi'ler arasındaki çatışmak; 150 bin kişi öldü. Emperyalizm seyrediyor. (Daha doğrusu perde rtrkasıtu kışkırtıyordu) 1994 Nisan'mda iç savaş man di. Fransa'nın eğittiği ölüm man galan, katliamları gerçekleştiren güçtü. Ama bir süre sonra, 1994 Hazi ran'ında Fransa eğittiği ölüm mangalarının katliamlarıyla yetinmeyerek, BM kararıyla Fransa Ruanda'yı işgal etti. BİLANÇO; BİR KAÇ AY İÇÎNDE 1 MİLYON ÖLÜYDÜ! SONUÇ MU?; Emperyalizm, halklarının "devletleşmesiyle" ve ''bağımsızlığını" kazanmasıyla başladı. Başlangıçta Almanya'nın klasik sömürgesi olan hu iki ülke, milliyetlerle, mezheplerle oynamış, halkları birbirine kırdırmış. "devletleşerek" bölünmeden önce, sırasıyla Fransa ve Belçika'nın da kıyım yetmeyince kendisi bizzat sömürgesi oldular. Belçika, 1925'te kıyımı sürdürmüş, ve bölüp parçaladığı bu ülkeleri teslim almıştı. Ruanda-Urundi adıyla bu ülkeleri Belçika Kongosu'yla birleştirdi. 1 Şu kadar bin kişi katledildi diye, temmuz 1962'te iç ve dış geliş-mch>ro NATO'yu harekete geçiren emper- bağlı ölerek bugünkü sınır-ları içerisinde, iki hailin âtı bolun- yalistler, 1 milyon kişiyi katletmişti Ru-anda'da. Bir kaç ay içindeki 1 milyon duli i k ü ü dü VERİLECEK OYUMUZ YOK

15 NATO, EMPERYALİZMİN ULUSLARARASI SALDIRI ÖRGÜTÜDÜR NAT NATO, 50. yılını, Yugoslavya halklarının tepesine tonlarca bomba yağdırarak kutluyor. Avrupa'nın doğu yakasında, emperyalist haydutluğun son örneği yaşanıyor. Emperyalistler, kendi yasalarını bile hiçe sayarak uluslararası hukuku ihlal ediyor, Birleşmiş Milletler şemsiyesine bile ihtiyaç duymaksızın Yugoslavya'ya saldırıyorlar. Bu emperyalist haydutluğun silahı ise NATO'dur. Emperyalistler, Yugoslavya'yı bölüp parçalamak ve Yeni Dünya Düzeni'ne teslim olmasını sağlamak istemektedirler. Bu aslında 1990'ların başında yürürlüğe konmuş bir plandır. Ve bugün NATO, Yugoslavya'ya son darbeyi vurarak bu süreci tamamlamak istemektedir. NATO, 2. Paylaşım Savaşı'nın ardından, değişen dünya dengelerine uygun olarak emperyalistlerin siyasi-askeri örgütü olarak kurulmuştur. Artık, emperyalizmin karşısında bir sosyalist sistem vardı ve NA- TO, sosyalist ülkelere, devrimci gelişmelere ve ulusal kurtuluş hareketlerine karşı "hür dünyayı" korumak üzere" oluşturuldu. Ama bir "savun-ma" örgütü olarak değil, siyasi ve askeri açılardan bir saldın örgütü olarak örgütlendirildi. NATO üyesi ülkelerde kontrgerillanın oluşturulmasından çeşitli ülkelerde sürekli askeri birlikler bulundurmaya ve doğrudan saldırılara kadar onyıllarca emperyalizmin saldırı örgütü olarak görev yaptı. Sovyetler Birliği dağılıp "soğuk savaş" sona erince, NA-TO'ya yeni bir işlev yüklemek zorunlu hale geldi. Emperya-listler, 1991 yılında kabul edilen "Stratejik Kavram" adlı belgeyle NATO'nun temel görevlerini şöyle belirlemişlerdi: "Avrupa'da istikrarlı güven ortamı yaratmak, NATO üyelerini hedef alan tehditler karşısında caydırıcı olmak, saldırı olursa müttefikleri savunmak, Avrupa'da stratejik dengeyi korumak..." Ancak yine de, asıl tehlike, yani komünist ülkelerden gelecek saldırı tehdidi ortadan kalktığında göre NATO ne için vardı? NATO artık varlık nedenini izah etmekte zorlanıyordu. Ama NATO olmalıydı. Emperyalizmin devasa askeri üretim mekanizmasını döndüren en önemli çarklardan biriydi o. Emperyalistler işte bu noktada NA- TO'nun genişletilmesi planını devreye soktular. ABD Devlet Bakan Yardımcısı Strobe Tablot, NATO'nun genişlemesinin temel gerekçelerini şöyle açıklamaktaydı: "1- Avrupa'da ülkeler arasında veya içinde ortaya çıkabilecek olan etnik ve diğer çelişkilerden kaynaklanan bölgesel istikrarsızlıklar; 2- Güneyden veya Doğudan gelebilecek dış tehlikeler." (Cumhuriyet, 24 Şubat 1997) Dikkat edin; Yugoslavya'ya yönelik uygulamaya konulan planlar ve saldırı, bu açıklamanın içinde vardır. Emperyalistler, öncelikle Yeni Dünya Düzeni'ne uygun olarak Avrupa'daki eski sosyalist ülkeleri denetimleri altına almak, Avrupa'da "istikrar"ı sağlamak istemektedirler. ABD Başkanı Clinton, NATO'nun genişlemesi konusunda "NATO'yu 1999yılından başlayarak genişletmeliyiz. Böylece bir zamanlar düşmanımız olan ülkeler müttefikimiz olacaktır... Genişletilmiş NA- TO, Amerika için iyidir" demekteydi. (6 Şubat 1999, Yeni Yüzyıl) Genişletilmiş NATO, ABD için iyidir elbette. NATO kurulduğu günden bu yana, ABD'nin askeri-siyasi örgütü gibi hareket etmiştir. ABD, bugün, NATO'yu genişleterek gücünü arttırmak, dünya üzerindeki hegemonyasını genişletmek istemektedir. NATO'nun "yeni işlevi"ne uygun olarak, "kriz" bölgelerine "daha hızlı" müdahale edebilmek için "ortak görev gücü" oluşturulmuş, NATO üyesi ülkelerin asker sayısı azaltılarak modernleştirme harcamaları arttırılmıştır. Emperyalistler, NATO'yu yeniden yapılandırma süreci-ni, 1990'Iarm başından iti-baren hızlandırmışlardır. İlk aşamada Polonya, Ma-caristan ve Çek Cumhuri-yeti gibi eski sosyalist ülke-leri NATO'ya dahil etmiş-lerdir. Arnavutluk, Bulga-ristan, Makedonya, Ro-manya, Slovakya, Sloven-ya, Estonya, Litvanya ve Letonya da sırada beklemektedir. Bakın; bunların çoğu, emperyalizmin milliyetçiliği kışkırtarak uyguladığı böl-parçala politikalarının sonucu olan ülkelerdir. Emperyalistler; kendi tanımlarıyla "te-rörizmden kitle imha silahlarının yayılma-sına, etnik ve bölgesel çatışmalardan göç olaylarına, aşırı milliyetçiliğe" kadar, dün-yanın neresinde olursa olsun kendileri için "tehdit" olarak gördükleri herhangi bir gelişmeye anında müdahale edebilme işlevine sahip bir NATO yaratmak istemektedirler. Yugoslavya'ya saldırı bu konuda atılmış son adımlardan biridir. NATO'da ABD Hegemonyası; NATO'nun genişleme alanı içerisinde bulunan eski sosyalist ülkeler, emperyalistlerin ele geçirmek için birbirleriyle kıyasıya bir rekabet yaşadıkları devasa pazarlar durumundadırlar. Emperyalistler, bu rekabeti yeni bir dünya savaşına dönüştürmeden, oluşturdukları siyasi, ekonomik, askeri kurumlar içerisinde sürdürmektedirler. NATO bu kurumların başlıcalarındandır. NATO, doğuya doğru, eski sosyalist ülkeleri içine alacak bir şekilde genişleyerek, emperyalistlerin bu bakir alanları ele geçirmesinde önemli bir oynamaktadır. Bu bakımdan NATO'nun genişlemesi aslında tüm emperyalistlerin ortak düşüncesidir. Ancak, bu genişlemenin nasıl olacağı, önce hangi ülkeleri içine alacağı konusunda emperyalist blok içinde farklı sesler çık- maktadır. Başka Fransa olmak üzere, Avrupalı emperyalistler, NATO'nun genişletilmesinin ABD hegemonyasını güçlendirecek bir biçimde gerçekleşmesini istememektedirler. Bu doğrultuda, Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nin yanında Romanya ve Slovenya'nın da NATO'ya dahil edilmesi için ABD'ya baskı yapmışlar, ancak başarıya ulaşamamışlardır. ABD, öncelikle görece siyasi istikrara sahip, kendi iç muhalefetini denetim altında tutabilecek güçteki ülkelerin NATO'ya alınmasını istemektedir. ABD'yle Avrupa emperyalistleri NATO konusundaki tartışma konularından biri de, NATO müdahalelerinde BM onayı aranıp aranmamasındadır. Avrupa emperyalistleri NATO'nun, kendi prosedürüne göre, kriz bölgelerine müdahale etmek için BM'den yetki alması gerektiğini söylerken, ABD, Yugoslavya'da olduğu gibi, BM kararı olmaksızın, "gereken yerde" ve "gereken zamanda" harekete geçebilme serbestliğine sahip olmak istemektedir. Mevcut durum ortadadır. NATO'da belirleyici olan ABD'dir. Avrupalı emperyalistler nihai çıkarlarına uygun olduğu için, ABD'nin peşinden Balkanlara sürüklenmişlerdir. Avrupalı emperyalistler, ABD'den bağımsız bir aske-ri güç oluşturmak ve ekonomik güçlerine paralel olarak pazar sahibi olmak istemektedirler, ama ABD'siz de yapamamaktadırlar. Başta halk kurtuluş savaşları olmak üzere, emperyalizmi tehdit eden gelişmeler konusunda birlikte davranma zorunluluğu ve ABD'nin devasa askeri gücü, Avrupalı emperyalistleri NATO'ya dolayısıyla ABD'ye muhtaç durumda bırakan temel nedenlerdir. NATO'nun genişlemesine karşı çıkan bir diğer ülke de Rusya'dır. Ancak karşı çıkışının bugün için fazla etkili olduğu söylenemez. Rusya'nın NATO'nun genişlemesi karşısındaki çaresizliği, emperyalistlerin Yugoslavya'ya saldırısında bir kez daha açığa çıkmıştır. NATO Dünya Halklarını Teslim Alamayacak; NATO, dünyayı emperyalistlerin istedikleri gibi at koşturabilecekleri dikensiz SORULACAK HESABIMIZ VAR bir gül bahçesine çevirebilmek için emperyalizm tarafından yeniden yapılandırılıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun emperyalistleri tehdit eden her hareket bu uluslararası saldırı örgütü için müdahale alanı haline geliyor. Bugün Avrupa'da Yugoslavya, bir "istikrarsızlık kaynağı" olarak, NA- TO'nun hedefi haline gelmiştir. NATO saldırısı ile, Yugoslavya bölünüp parçalanmak ve emperyalizmin kolayca denetleyip yönetebileceği bir pazar alanı haline getirilmek istenmektedir. NATO, Ortadoğu'daki "tehdit" odakları olarak da, İran, Irak, Suriye ve Libya'yı belirlemiştir. Bu ülkelerdeki küçük-burjuva iktidarlar, halen siyasi bağımsızlıklarını korudukları ve emperyalizmin bölge çıkarlarını zedeledikleri için, sürekli olarak emperyalistlerin komplo ve yaptırımlarına, terörüne maruz kalmaktadırlar. Emperyalistler dünyanın neresinde olursa olsun, halklar için kötü örnek oluşturabilecek, kendi denetimleri dışındaki gelişmeleri ezmek, yok etmek istemektedirler. Bunun için Panama Devlet Başkanı bir operasyonla ABD'ye kaçırılmış, Libya bombalanmış, Somali işgal edilmiş, Irak yıllardır bombalanmaktadır. Bosna'ya "Barışı kurma" adı altında asker gönderilmiş, ancak bugün görüldüğü üzere, halklar arası yeni düşmanlıkların zemini hazırlanmış, Balkanlar'ı küçük devletlere bölmenin koşulları yaratılmıştır. "Barış", "demokrasi" adına yapılan emperyalist müdahaleler, halklara yalnızca acı ve gözyaşı, daha büyük sefalet ve zulüm getirmiştir. Emperyalistler için en büyük tehdit kaynağı, halen sosyalizmde ısrar eden devletler ve ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadeleleridir. NATO'nun "yeni stratejisi"ne göre, gerek duyulduğunda dünyadaki faşist iktidarları korumak için bağımsızlık ve bağımsızlık mücadelesi ve-ren hareketlere müdahale edebilecek bu-nun için yeni sömürgelere "banş gücü" vb. adı altında işgal kuvvetleri gönderebile-cektir. Emperyalistler, sosyalist sistemin parçalanmasının verdiği moralle ekonomik, siyasi, askeri kurumlarını hızla yeni sürece uygun olarak düzenleyip, dünya halklarına yönelik saldırıyı tırmandırmak istemişlerdir. Amaçlan, adına Yeni Dünya Düzeni dedikleri, dünya üzerinde emperyalizme boyun eğmemiş tek bir halkın, emperyalizmin ayak basmadığı tek bir toprak parçasının kalmadığı bir düzen yaratmaktır. NATO, bugün, emperyalistlerin Yeni Dünya Düzeni'ni yaratmada sahip olduklan en güçlü silahtır. Aralarında kısmi çelişkiler olsa da, dünya halklarına karşı güçlerini birleştirmekte ve saldırmaktadırlar. Tüm saldırıları boşunadır. Bugün, emperyalistler 1990'ların başında kazandıkları moral üstünlüğü önemli ölçüde yitirmiş olup, halk kurtuluş savaşları yeniden yükselmeye başlamıştır. Tüm güç gösterilerine, üstün teknoloji ve devasa silahlarına rağmen emperyalizmin krizi derinleşmektedir ve dünya halklarının kurtuluş umutları öldürülememiştir. Emperyalistler NA- TO'yu yeniden yapılandırabilirler. Ancak tarihin vermiş olduğu hükmü değiştiremezler: Emperyalistler yenilecek, zafer dünya halklarının olacaktır.*

16 -KURTULUŞ Emperyalizmin Yugoslavya'ya Saldırısı ve "İnsanlık Suçu" Değişik milliyetlerden Yugoslav Partizanların ikinci paylaşım savaşında Alman emperyalizmine, faşizme karşı kahramanca savaşmaları dünya halklarının mücadele tarihinde onurlu bir yere sahiptir. Bu savaşta, Partizan adaylarının yemin ettikten sonra Partizan müfrezelerine kabul edilmeleri genel bir kuraldı. Bu yemin metni, içinde yer alacakları savaşın niteliğimde göstermektedir: "...Krallığın değil, halklarımızın varlığına ve vatanımızın kurtuluşu uğruna bütün gücümle savaşacağıma, halkların düşmanı faşizme ve yerli ajanlara karşı Partizan görevimi asla unutmayacağıma, halklarımızın ulusal, sosyal ve her çeşit haklarını sonuna kadar koruyup gözeteceğime ve bu yolda hiç bir şeyi esirgemeyeceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum. Eğer, bu yemin dışında halklarımızın kurtuluş davasına ihanet edersem, acımasızca cezalandırılmaya hazırım! Böyle bir ihanetin cezasını vermekte tereddüt edenler çıkarsa onlarda halk düşmanı hainlerdir" ( Yugoslavya-Recep Serbest'in Anıları sorun yayınları. Sayfa: 78 Partizanların yemininde öne çıkan yanlardan birisi "halklarımız" vurgusudur. Bir diğer ifade ile hangi milliyetten olursa olsun bir Partizan, değişik milliyetlerden halklarının kurtuluşu için savaşmakta olduğunun bilincindedir. Zira çok uluslu ülkelerden birisidir Yugoslavya. Doğal olarak burada sürdürülecek savaşında halkların ortak mücadelesi üzerinde şekilleneceği açıktır ve öyle de olmuştur. Partizanlar bunun göstergesi olmuş ve zaferle birlikte çok uluslu bir ülke olarak, halkların birlikteliği temelinde Yugoslavya kurulmuştur. Yugoslavya'yı oluşturan değişik din, mezhep ve milliyetlerden halklar o günlerden emperyalizmin sosyalist sistemi büyük bir komployla yıktığı '89-'90'lara kadar esas olarak kardeşçe yaşamışlardır. Bu gün ise Yugoslavya ve tüm Balkanlar yangın yeridir. Halkın tepesinde ard arda bombalar patlıyor. Bu bombaların patent hakkı kime aittir herkes biliyor. Başmı ABD'nin çektiği emperyalist güçlerin askeri örgütü olan NATO aracılığı ile Yugoslavya bombalanıyor... Emperyalist güçlerin basın sözcüleri saldırı gerekçesinin "Mazlum Arnavut halkını, Sırp vahşetinden korumak" olduğu açıklıyorlar. Oysa bugün NATO çerçevesinde bütünleşmiş emperyalist güçlerin Yugoslavya'ya saldırılarının "Arnavut halkının özgürlüğü, kendi kaderini tayin hakkı, insan haklarının ihlalleri" vb... üe bir ilgisi olmadığı açıktır. Zira doğası gereği emperyalizmin halkların özgürlüğünü, kurtuluşunu istemeyeceği karartılamayacak kadar nettir. Emperyalizmin ne olduğunu, tarihini bilenler için bugün yaşananların anlamı bellidir. "... bugün esas olarak kapitalistemperyalist pazara yeni açılmış, emperyalist tekeller için ham, bakir topraklar olan sosyalist sistemden kopmuş ülke ve bölgeler, aç gözlü emperyalistlerin bu pazarı ele geçirmek için rekabet ve savaş alanı olmuştur." (Rapor) Emperyalizm kendisi için bakir olan bu alanları ele geçirmek için öncelikle böl-yönet politikasını uygulamaya koymuştur. Bunu sağlamanın temel yolu milliyetçiliği körüklemektir. Kısaca halklar milliyetçilikle birbirine düşürülmekte, savaştırılmakta bu da yetmeyince bizzat emperyalizmin saldırıları başlatılmaktadır. Bu savaşlar sorunsuz sömürgeleştirilme sürecinin kırbacıdırlar. Birbiriyle savaşmaktan yorulan milliyetler çözümü emperyalizmde arayacak, itiraz edecek gücü olmadığından savaştan kurtulmak için dayatılacak koşullan kabul edeceklerdir... Halklar yıllarca süren amaçsız, nedenlerini, niçinlerini ayırdedemedikleri savaşların yıkımlarından başı dönmüş, bu kan ve acı dünyasından yümış biçimde kendilerini emperyalizmin çözüm platformuna attıklarında daha korkunç bir karabasanın içine çekilerek teslim alınmaya çalışılıyorlar. Böylece olan halklara olmaktayken emperyalizm çıkarlarını büyütmektedir. '89- '90'lardan bu yana eski sosyalist ülkelerin bulunduğu bölgelerde ortaya çıkan milliyetçiliğin ve yaşanan savaşların temelinde bu vardır. Bir diğer ifade ile on yıllarca bir arada ve kardeşçe yaşayan halkların bugün birbirine düşmesinin nedeni emperyalizmin körüklediği milliyetçiliktir. Körüklenen milliyetçilik, emperyalizmin "yeni dünya düzeni"nin temel ayaklarından birisidir. "Emperyalistler, bu pazar alanlarını ele geçirmek için, öncelikle daha baştan kendilerine bağımlı olarak gelişmiş burjuva sınıfların yaratılması uğrunda milliyetçiliği körükleyerek ve bu temelde bölgesel savaşlar çıkartarak, bir yandan buruvazinin kendi sınıf bilincine sahip olmasını sağlarken, bir yandan da halkları birbirine kırdırıp, maddi servetlerini tüketerek ekonomik, politik her konuda emperyalizme muhtaç hale getirerek kendi egemenliğini pekiştirmek istemektedir." (Rapor) Bugün Yugoslavya-Kosova'da yaşananların ve NATO saldırılarının özeti budur. Bu nedenle bir kez daha sormak gerekiyor, üzerinde bunca demogoji yapılan İNSANLIK SUÇU nedir? İnsanlık suçu, on yıllarca kardeşçe yaşayan halkları tüm araç ve yöntemlerle kışkırtarak milliyetçilik temelinde birbirine düşman edip sonrada bu halkların vatanlarına bomba yağdırarak kendi çıkarlarını garantiye almaktır. O halde İNSANLIK SUÇU işleyenler başını ABD'nin çektiği emperyalistlerden başkası değildir. Elbette bu saldırılar ve yaşananların NATO'nun Balkanlara yönelik emperyalist çıkarlara şekil vermesinin ötesinde sonuçları da vardır. Emperyalizm bir yandan Yugoslavya'ya saldınrken esas olarakta dünya halklarının bilincini teslim almak istemektedir. Verilen mesaj açıktır: "Emperyalizme rağmen hiç bir şey var olamaz." "Şu yada bu şekil ve nedenle varolmaya kalkanları ezerim, yok ederim, bombalarım, işgal ederim" denmektedir. Dünya halklan emperyalizmin kölesi olacak, iliğine kemiğine kadar sömürülecektir, kimse buna itiraz edemez. Ya kölelik kabul edilecek ve sürdürülecek ya da... Evet ya da ezer geçerim denmekte ve bu eşkiyalık Irak'tan Yugoslavya'ya kadar göstere göstere saldırılann propagandası hiç bir zaman böyle yapılmaz. Aksine demogojilerin vazgeçilmez klasiği "insan haklarını korumak", "bölge halklarının özgürlüğünü savunmak", "şu yada bu milliyetin haklarını korumak", "vahşete son vermek"vb... olmaktadır. Oysa herkes biliyor ki emperyalizm kendi çıkartan sözkonusu olmadıkça halklar için kılını bile kıpırdatmaz. Emperyalizmin halkların mutluluğu, esenliği ile bir ilgisi yoktur. Tarihi boyuncada halkların lehine bir tek girişimi olmamıştır. Hatta denilebilir ki, emperyalizm nerede, her hangi bir halkın "haklarından" vb... bahsediyorsa bilinmelidir ki, orada emperyalizmin bir çıkarı vardır. "Haklarından" söz ettiği halkları teslim almak, işbirlikçileştirmek istemesinin açıklamalarıdır bunlar. Bu nedenle yaşananları "tarihi sırp milliyetçiliği" ile açıklayanlar eğer emperyalizmin uşağı değillerse emperyalistlerin psikolojik savaşının etkisi altında kalmışlar demektir. Bir diğer ifade ile emperyalizmin istediği gibi düşünmektedirler. Kuşkusuz bu kendiliğinden olmayıp bir sürecin, politikanın, emperyalist ideolojik-psikolojik savaşın sonucudur. Bugün emperyalist VERİLECEK OYUMUZ YOK iletişim tekellerinin beslediği her hangi bir TV kanalı veya gazete açıldığında görüntülerden, haber ve yorumlara kadar her şeyin birbirinin aynısı olmasının nedeni de budur, örneğin ülkemizdeki TV'lerin karşısına geçtiğinizde adeta kelimesi kelimesine aynı haberleri izleyeceksinizdir. Ya da gazeteleri açtığınızda hemen hemen benzer yazılarla karşılaşırsınız. Sırp vahşeti... Katledilen mazlum Arnavut halkı... Müdehale eden NATO... Daha çok bombala NATO... Ya ya şa şa NATO, NATO çok yaşa... En büyük, en güçlü Amerika... Vur vur inlesin dünya halkları NATO'nun bombalarım dinlesin... Elbette haber ve yorumlar bu denli karikatürize değiller ancak özü budur. Saldırılan maç nakleder gibi heyecanlı bir sesle, hangi füzenin nereye kaç saniyede indiğini, füzenin düştüğü yerin hangi renge dönüştüğünü, yarattığı görsel güzellikleri "tanımlayan" yalaka sunucuların, yazarların yaptığı başka bir şey yoktur. Emperyalizmin yaratmak istediği de budur. însan haklarının savunucusu... Halkların kendi kaderini tayin hakkının koruyucusu... Hürriyetlerin ve barışın güvencesi... Kim bu? Sorunun cevabının başını ABD'nin çektiği emperyalist güçler olduğu halkların bilincine şırınga edilmeye çalışılmaktadır. Sosyalist ülkelerin var olduğu dönemde emperyalist güçler kendilerini "hür dünyanın savunucu" olarak göstermeye çalışırlardı. Sosyalist ülkelerin karşıdevrimlerle yıkılmasınan bu yana "halkların hamisi"maskesi ile gerçek yüzlerini gizlemeye çalışmaktadırlar. İnen kalkan savaş uçakları, teknolojik bombalar, füzeler, çeşitli silahlar vb... eşliğinde sonuçlarını Yugoslav halkı yaşarken, esas olarak ideolojik bombardımana tabii tutulan dünya halkları olmaktadır. Kontgerille eğitim kitaplarının temel kurallarından birisi bu bombardıman içinde geçerlidir: "... insanın en kritik noktası zihnidir. Zihnine bir kez ulaşıldımı, <siyasal hayvan> mermilere bile gerek kalmadan yenilgiye uğratılabilir. (...) O zaman hedef halkın, bütün halkın zihnidir."bu kuralın bugünkü anlamı emperyalizmin bütün dünya halklarının zihnini teslim almak istemesidir. Dünya halklarının zihnini ele geçirdiğinde artık egemenliğine karşı herhangi bir itiraz, muhalefet, karşı çıkış olmayacağını hesaplamakta ve bu amaçla var gücüyle halkları fiziki ve ideolojik bombardımana tabii tutmaktadır. Bu hedef dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir muhalefet potansiyeli taşımadan, herhangi bir itirazda bulunmadan her tür emperyalist çözüm ve politikaya tabiyettir. Ortadoğu'dan Afrika'ya Latin Amerika'dan Balkanlar'a sağlanmaya çalışılan kayıtsız şartsız itaat ve teslimiyet adı altındaki yeni dünya düzenidir. Bu teslimiyeti sağlamak için her tür araç

17 ve yöntemi kullanmaktadırlar. Emperyalizmin ideolojik saldırılarının hedeflerinden birisi de sol, milli, demokrat vb... hareketler olmuştur. Emperyalizmin ideolojik saldırıları karşısında dik duramayan bu türden hareketler zamanla teslim alınarak etkisizleştirilmiş ve giderek emperyalist çıkarların bekçileri durumuna getirilmişlerdir. FKÖ, ANC, IRA vb... bunun örneğidirler. Bu durum adeta milliyetçiliğin kaçınılmaz sonucu olmuştur. Ancak emperyalizmin tüm umutlan, düşleri ve beklentilerine rağmen halkların direnme, savaş dinamikleri her zaman vardır. En güçsüz, en zayıf anlarda bile mazlum halkların özlemi bağımlılık, sömürgeleşmek değil bağımsızlık ve özgürlükten yanadır. Tüm milliyet, din, mezhep hesaplarının dışına çıkıldığından onları sömürgecilik karşısında güç haline getirecek olan da bu özlem ve umut olacaktır. Emperyalizmin oyunlarıyla birbirlerine düşenler emperyalizmin üstesinden gelmenin koşul ve yolunun tüm bu ayrımların üzerinde sömürüye karşı bir araya gelmek olduğunu görecek ve öğreneceklerdir. Tüm bu nedenlerle yaşadığımız dünyada, bölgede ve ülkemizde Parti-Cephe'nin misyonu belirleyici önemdedir. Bu misyon dolayısıyladır ki, Partii- Cephe otuz yıllık tarihi boyunca emperyalizmin saldırılarnın hedefi durumdadır. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin bu fiziki saldırılarına bedeller ödenerek karşı durulurken esas olarak ideolojik saldırılarına karşı ideolojik bağımsızlığımız korunmuştur. Emperyalizme karşı adeta herkesin sustuğu, emperyalizmin "mazlum halkların hamisi" demogojisi ile pervasız bir saldırganlıkla halkları teslim almaya giriştiği bir süreçte emperyalizme karşı onurlu sesin sahibinin Parti-cephe olması boşuna değildir. Bu, dünya ve ülkemiz halklarının kurtuluşuna, bağımsızlığına, sömürüşüz bir dünya özlemine olan inancın ve ML olmanın bir gereğidir. Otuz yıldır bu inançla ve coşkuyla savaşıyoruz. Emperyalizmin teslimiyet saldırılarına karşı KURTULUŞA KADAR SAVAŞ şiarıyla halkların kardeşliğini, birliğini ve devrimci iktidarını savunuyoruz. Çünkü artık herkesin görebileceği kadar nettir. Emperyalizme karşı doğrudan tavır almadan, savaşmadan ve emperyalizm ve işbirlikçilerinin iktidarını parçalayarak halkların kurtuluşunu sağlamak mümkün değildir. Devrimci, demokrat, ilerici, yurtseverlerin bugünkü görevi emperyalizmin halkları birbirine düşüren saldırganlığını çözümleyerek, halkların birbirlerine düşmanlaştırılmasına karşı çıkmak, emperyalizmin sözde hak koruyuculuğu ile perdelediği aç gözlü politikalarına karşı uzlaşmaz bir savaşı büyütmektir. Balkanlar, Ortadoğu, ülkemiz ve dünya halklarının zaferi buradan geçmektedir. Tutsaklar Örgütlenmesi SORULACAK HESABIMIZ VAR

18

19 Küçük Hesaplar Yapanlar Küçük Kalmaya Mahkumdur Politikasızlık, Rekabetçilik ve Kürt Milliyetçiliğine Angaje Olmak, Kendi Yokoluşunun Alt Yapısını Örmektir ATILIM NEREYE GİDİYOR? Politikasızlık, kuşku yok ki, bir siyasi hareket için büyük bir eksiklik, büyük bir olumsuzluktur. Bir siyasi hareket hem politikasız, hem de iflah olmaz derecede rekabetçiyse durumu daha vahimdir. Rekabet edecektir, ama şu ya da bu konuda bir politikası olmadığı için, başka yollara başvurur, işte bir örnek; 20 Mart tarihli Atılım'da Gazi 12 Mart anmasının haberi var. Son derece ilginç bir haber. Anmaya ilişkin gelişmeleri "aktarırken"; Halk Meclislerinin dışlandığını söylüyor Atılım. Aslında Gazi üzerine koca puntolarla birkaç ayrı haber yapmış, ama ne öncesindeki, ne anma günündeki gelişmeler yok. Hele Atılım'ın kendi durumu hiç yok. Ama o bunları yazmak yerine, yememiş, içmemiş halk meclisiyle uğraşıyor. Derdi büyük. Oysa kendi haline baksa... Düşmanlık yapmak için reformistiyle, ÖDP'siyle, EMEP'iyle, Cemevcileriyle birleşmiş. Hem de nasıl? Bir odada polisler, bir odada kendileri oturmuş, pazarlık ediyorlar. Cemevci arada mekik dokuyor. Orada olmayan bir tek Halk Meclisi... İyi ki yok. Elbette yok. Halk Meclisi üyeleri o pazarlıkta olmaktan büyük utanç duyarlardı hiç kuşku yok ki. Atılım sarhoş, Halk Meclisi yoksa, kim olursa olsun, ne olursa olsun. Halk Meclisi yoksa mest oluyor. Tatmin olmuş ve büyük bir zevkle yazıyor. Sözde Halk Meclisi sektermiş de... "geçtiğimiz yıllarda yaşanan sekter ve benmerkezci tutumları yine varlığını koruyofmaş da... Utanmazlığın bu kadarı olur. Geçmiş yıllarda nasıl söz verip de sözlerinde durmadıklarını, nasıl herkesin gözleri önünde yalan söylediklerini unutmuşlar. "Nasıl olsa geçen yıllar unutuldu" diye düşünüyor olmalı Atılım. Yanılıyor. Bu toplantılar, tartışmalar hep halkın önünde yapılmıştı. Nasıl sözler verdikleri, sonra nasıl kararlar bizi bağlamaz dedikleri, verdikleri sözleri nasıl çiğnedikleri bunlar hepsi tanıkh, kanıtlı, belgeli duruyor, biliniyor. Geçen yılı bir kenara bıraktık; Peki bu sene Halk Meclisleri hangi konuda sekterlik yapmış, hangi "benmerkezci" tutumlarını sürdürmüş de "platformun dışında kalmışlar"? Bunlar Atılım'da yok. Gazi konusunda dünya kadar şey söyledik. Hem de gizli kapaklı değil, herkesin görebileceği, okuyabileceği şekilde dergide yazıldı bunlar. Bunların hiç birisine cevap veremediler. Atılımın yazdıkları ruh halinin resmidir. Yani benim derdim 12 Mart anması değil, Cephe'dır diyor yazıda Atılım'ın 12 Mart'ta ne yaptığı \ Çunku 12 Mart anmasında Atılım'ın mç bir varlığı voktur. Oysa toplantıda havaları öyle değildi Son toplantıda HADFP'lı şöyle der "Tartışmaya gerek yok. 12 Mart'ta tüm kitleselliğimiz ve görselliğimizle burada olacağız..." Onu Atılım takip eder. (Zaten Atılım başkasının gölgesi olmadan yaşayamaz.) Sonra ne mi olur? 12 Mart günü, Gazide, ne HADEP, ne Atılım ortada görünmez Ne kıtlesellıkleri, n görsellikleri yoktur ortada Tek bir pankart, tek bir dövizleri bile gorulm Yok olurlar. Halk Meclisi ortadadır. Kitlesi ve pankartıyla. Tüm polis baskısına karşı oradadır. Sahi o yükseklerden uçan çağrıyı yaparken, onlar kadar uzanacak 2 Anma öncesi, 12 Mart'ta oligarşinin yapacaklarını bilerek herkese birlik çağrısı yaptk Am; bizim dışımızda kumpas kurdular Sonuçta polisle pazarlığa oturan konuma düştüler Polis Cemevı'nde ağırlanıyor, yemek veriliyor, ama Atıhm'da bunları göremezsiniz, bunların eleştirisi yok. Çünkü derdi polisle değil, Cephe'yle. Kim birlikçi, kim anti-birlikçi ortadadır. Kimin derdi anma, kimin derdi kendi hesaplan, ortadadır. Bizi dışlamak için hesap kitap peşindeler. Atılım, Halk Meclisleri'nin dışında oluşturulan platformun nasıl oluşturulduğunu, ne kararlar aldıklarını, bu kararlan kimin, ne SORULACAK HESABIMIZ VAR kadar hayata geçirdiğini, 12 Mart günü kimin bu kararlara uyma konusunda ne yaptığını da yazsaymış ya! Bunlar da yok Peki, platformunuzun ne hayrını gördünüz? Atılım, polis bastırdığında hiç bir cemevcının de, reformistin de ortada kalmayacağını bilmez mi? Bilir elbette, bilir ama onun için önemli olan Cephe'nin dışında toplanmaktır, veya Halk Meclislerini "dışlamış" olmaktır. Atılım'ın asıl "zafer"i budur! ÖDP, HADEP, EMEP, Barış partisi ve benzeriyle platform oluşturmuş da... Halk meclisleri dışında kalmış da, al hayrını gor. Peki gördün mü? Çok kıymetli platform ortaklarınız 12 Mart'ta neredeydiler? Hangi "olumlu" tavırları sergilediler? Atılım'ın küçük hesaplarının sonu budur. Küçük hesaplar yapanlar, küçük kalmaya mahkumdur. Aferin Atılım'a; sen yeme içme, uyuma, halk meclisi düşmanlığı yap. Onun dışında başkalarıyla bir araya gelmeyi marifet say. Sen sakın hiç bir şey düşünme ve üretme; nasıl olsa senin adına Kürt milliyetçileri düşünüyor, politika belirtiyor. Bakalım bu düşmanlığın sonu nereye varacak? Bakalım bu kraldan daha çok kralcılığın sonu ne olacak? 16 Mart'ta da son derece ilginç bir tablo vardır ortada. Tüm oportünist ve reforrmistler toplanmış. Hepsi, toplam, 150 kişilik yürüyüş yapmışlar. İlginçtir; işte ların birlik dediği budur. "Anma i lanormu" adını verdikleri birliklerine 13 orgut-dergi katılmış. Her biri 10 kişi bile toplayıp getiremiyor. AmaTÖDEF'e düşmanlık yapmaktan geri kalmıyor. Oysa biz 16 Mart anması için de oportünistlere de, reformistlere de birlik önerdik. Tüm kitle de biliyor bunu. Gelin tek pankartla yürüyelim dedik. Yok dediler. Yine yanaşmadılar. Sonucu ortada kişi yazıyorlar. Gerçeği kişi. Yani her "örgüt" 5-6 kışı getiriyor. Dert, kitleler ve devrim olmayınca, rekabetçilik ve tekkecilik egemen oluyor. Oportünisti de, reformisti de aynıdır. 16 Mart bunun aynasıdır. Aynı hamurdan yoğrulmuşlardır. Onların oyununu bozan Cephedir. Bunun için Cephe'den uzak dururlar, ideolojik olarak korkarlar. Saf ve temiz olandan korkarlar. 16 Mart'ta herkes görmüş olmalı; birlik, şu kadar imzanın yanyana

20 gelmesi demek değildir. Gelir, onlarca imza olur, sonuç ne? 16 Mart'ta hiçbiri ciddi bir şey yapamamışlardır. Gençliğin onurlu geleneğini ÎYÖ-DER sürdürmüştür. Atılım HADEP üstelerinden bir aday göstermiş. Aday "İttifak adına" listeye konulmuş. Bu Atüım'ın geldiği noktadır. Artık hiç bir politikası yok. Kürt milliyetçiliğine adapte olmuş. Onsuz yaşayamıyor. Herşeyiyle ona bağlanmış. Bu, politikasızlığın, faydacılığın zemininde kendi yokoluşunun alt yapısını örmektir. Atılım HADEP kitlesine güvenerek yüksekten uçuyor. Önceki seçimlerde "Bans Bloku"nu desteklerken de öyle yapmıştı. Acaba Atüım'ın o çok güvendiği HADEP kitlesi, 12 Mart'ta, 16 Mart'ta, 8 Mart'ta, hatta Newroz'da neredeydi? Son günlerin bir başka gelişmesi DGM boykotudur. PKK'lı tutsakların önerisiyle gündeme getirilen DMG boykotu önerisi, başta MLKP tutsakları olmak üzere, oportünistler tarafından PKK'dan daha fazla savunulmuş, ve boykot doğrultusunda karar alınmıştır. Parti- Cephe tutsakları ise, DGM boykotunu sonuç yaratacak bir eylem biçimi olarak görmediklerini belirterek, kendi bağımsız tavrımızla "destek" vereceklerini açıklamışlardı. Boykot, karar alınmasının üzerinden daha bir hafta geçmeden fiilen bitirilmiştir. Peki niye böyle oldu?.. Neden vazgeçtiniz? tş,te bu Kürt milliyetçiliğinin ciddiyetsizliğidir. Yaptım der yapmaz. Karar alır, ertesi gün vazgeçer. Atılım ve onun gibi DGM boykotunu canhıraş savunanlar, şimdi ne düşünüyor? Aynı şekilde Öcalan için açlık grevine başladınız. Hatta hızınızı alamadınız, ölüm orucuna başladınız. Oysa davanın sahiplerinin bile öyle bir programı yoktu. Ne için yaptığınız da belli değildi.. Aynı PKK, bizim sonuç alıcı, somut talepli önerilerimizi kabul etmedi. Açlık grevi dedi. Sonra DGM boykotu önerdiler. Bu süreçte bunlarla sonuç alınamayacağını söyledik, ama ne PKK'lılar, ne diğerleri dinlemedi. Şimdi AG'yi de bitirdiler. Yine sonuç yok! Niye başladı, neden bitti, belli değil. Ölüm Orucuna bile başlayan MLKP'liler hiç bir eziklik, eksiklik hissetmiyor mu? Ölüm orucu böyle mi başlayıp bitiyor? PKK alışkındır; onlarca defa ölüm orucu ilan etmiş, sonra da sanki ölüm orucu ilan eden kendisi değilmiş gibi bitirmiştir. Ölüm orucunun onların dilinde sıradan bir protesto açlık grevinden farkı yoktur. Peki Atılım'cılar? Atılım artık kitleleri aldatmayı bırakıp kendi gerçeğine dönmelidir. Gazi anmasından tutun, Mavi Çarşının yakılması konusundaki tartışmalara, seçimlere kadar her konuda Kürt milliyetçiliğine angaje olmuş, hatta Mavi Çarşı örneğinde veya darbeci hainler konusunda olduğu gibi "kraldan daha kralcı" davranmaktadır. Bir kez daha hatırlatmak durumundayız; Cephe düşmanlığı ve provokasyon yapmak için lanetli darbeci hainlere umut bağlayanlar büyük hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsa, provokasyonlarla yaşamak istemiyorsa, hainlere kurtarıcı olarak sarılmamalıdır. Hainler vasıtasıyla provokasyon yapmamalıdırlar. Hiç bir provokasyonun düşüncelerimizi değiştirmeyeceğini bilmelidirler. Herkes bu konuda en azından geçmişin muhasebesini yaparsa, olumsuzlukların kimin işine yarayacağını da görür. Oportünizmin bu ve benzeri tavırlardan hiç bir yarar sağlayamayacağı kesindir. Atılım, rekabetçiliğin, faydacılığın, küçük hesapların kör ettiği bu çizgiden çıkmalıdır. Bu çizgi, ne kendisine, ne başkasına hiç bir yarar getirmez.* Mahkemeler Burjuvazinin Adaletini Uygulamaya Devam Ediyor... Grup Yorum elemanı lrşad Aydın'ın mahkemesi'ne 5 Nisan Pazartesi günü devam edildi, lrşad Aydın 21 Ağustos 1998 tarihinde İdil Kültür Merkezi'ne keyfi bir şekilde yapılan baskın sonrası gözaltına alınmış, ardından 25 Ağustos tarihinde ise tutuklanmıştı. 9 kişinin yargılandığıı davaya tutuldu, olan İrşad Aydın ile birlikte tutuksuz olarak da Vefa Saygın Öğütle ve Muzaffer Arslan katıldı. Mahkeme saat 13.25'te başladı, lrşad Aydın'ın avukatı Metin Narin savunmasında, müvekkilinin herhangi bir örgütle ilişkisinin l dğ iddianamede müvekkilinin örgüte rapor yazdığının yazıldığını, oysa rapor olarak gösterilmeye çalışılan şeyin bir rapor içeriği bile taşımadığını söyledi. Av. Narin'den sonra söz alan lrşad Aydın kendisinin Grup Yorum elemanı olduğunu ve yüzlerce defa binlerce kişinin katıldığı konserlerde yer aldığını, hergün zaten halkın karşısında olduğunu, hiç kimseden saklayacak bir şeyinin olmadığını, polisin gözaltındayken kendisine "Size türkülerinizi söyletmeyeceğiz" dediğini ve bütün meselenin bu olduğunu söyledi. Avukat Metin Narin ve lrşad Aydın 15 Ocak tarihinde yapılan davada herşeyi detaylı bir şekilde anlattıkları için yaptıkları bu kısa konuşmalardan sonra mahkeme kararını açıkladı ve lrşad Aydın'ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Sekiz aydan beri tutuklu bulunan lrşad Aydın'ın Hapishanede tutulmasının sebepleri ise gerçelcten de tam bir çelişkiler yumağı oluşturuyor. İddia makamı lrşad Aydm'ın örgüt üyesi olduğunu iddia ediyor ama bunu kanıtlayacak somut hiçbir kanıt yok. İddia makamı lrşad VERİLECEK OYUMUZ YOK Aydın'ın örgütle olan ilişkisini rapor yazması olarak gösteriyor ama rapor niteliği taşıyabilecek elle tutulur somut hiçbir şey de yok. Oysa gerçek apaçık ortada. Halka düşman olan bir devlet, doğal olarak, halkın kendi öz değerlerini dile getiren türküleri söyleyen insanlara karşı tam bir terör estiriyor. Gözaltına alıyor, işkence yapıyor, tutukluyor, lrşad Aydın da söylemiş olduğu türkülerle halkın öz değerlerini dile getirmeye çalışan devrimci bir sanatçı olarak bu terörden nasibini alıyor, işte bu sebepten dolayı lrşad Aydın sekiz aydır hapishanede bulunuyor. Bilindiği gibi Grup Yorum, 14 yıllık tarihi boyunca bu türden komplolarla defalarca karşı karşıya kalmıştır. Çalışmalarını sürdürdüğü kültür merkezine yapılan baskınlar sonucu bir yandan Grup Yorum'un dilden dile dolaşan ve halkın yüreğinde bir yer edinen türkülerine olan tahammülsüzlüklerini gösterirken bir yandan da bir kültürel faliyetin yürütüldüğü halkın kültürünü sahiplenen ve daha ileriye taşımanın verdiği bilinçle hareket eden kurumlara olan rahatsızlıklarını daha da pervasızlaşarak gösteriyorlar. Yöntemleri sadece silahları ve coplanyla yaka paça gözaltına almak oluyor. Kimi zaman da çeşitli komplolar geliştirerek susturabileceklerini sanıyorlar. Şimdi yine bir komplo uyguluyorlar. Çünkü Grup Yorum sesinden türkülerinden korkuyorlar.* İdil Kültür Merkezi Etkinlikleri İdil Kültür Merkezi'nde Söyleşi Ortadoğu Üzerine Katılımcı Suat Parlar Tarih: 10 Nisan 1999 Cumartesi Saat: İdil Kültür Merkezi Dereboyu Cad. No: 110/55 Ortaköy Tel: İdil Kültür Merkezi'nde Bağlama Gitar Halk Oyunları Kurs Kayıtları Devam Ediyor İdil Kültür Merkezi Dereboyu Cad. No:110/55 Ortaköy Tel:

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı İş ve aş için, Demokrasi ve özgürlük için, barış sürecinin ilerlemesi için, 7 Haziran seçimlerinde HDP yi desteklemek için, Haydin

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA BARIŞININ GÜVENCESİ İŞÇİ SINIFIDIR! HAKSIZ, GERİCİ VE EMPERYALİST SAVAŞLAR EMPERYALİST KAPİTALİST DEVLETLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMEKTEDİR! EMPERYALİST SÖMÜRÜ SİSTEMİ İŞÇİ

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı 15 yılda milyonlarca yurttaşın alın teri bir avuç yandaşa gitti, ekonomi darboğaza girdi. Yoksulluğu, yolsuzluğu yasakları bitireceğiz

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama.

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama. Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama. Son bir ayda basına yansıyan bu iki cümlenin iyi okunması halinde dünyanın hali pür melali/

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

işçiokulu FASİKÜL 22:

işçiokulu FASİKÜL 22: Emperyalizm nedir? Emperyalizm dünya üzerinde uluslararası sermayenin tek tek ülkelerdeki emekçileri sömürmesi ve baskı altına almasının adıdır. Bütün yeraltı ve üstü zenginliklere el koyma, pazarı ele

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri Tarihi boyunca bağımsızlığını koruyabilmiş ve Afrika Kıtası'nın Avrupa devletlerince sömürge yapılamamış tek ülkesi olan Etiyopya (Habeşistan) dünya tarihinin en eski medeniyetlerinden biri olarak biliniyor.

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kılıçdaroğlu Antalya Muratpaşa daki törende Başbakan Erdoğan a, Bir başkasının içişlerinden bize ne? Suriye de demokrasi yokmuş Dönüp kendine baksana, kendi ülkende demokrasi var mı? diye

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

2016 Ocak Ayı / İşçi Aileleri Nasıl Geçiniyor? İSİG Meclisi

2016 Ocak Ayı / İşçi Aileleri Nasıl Geçiniyor? İSİG Meclisi 2016 Ocak Ayı / İşçi Aileleri Nasıl Geçiniyor? İSİG Meclisi Ön Not: Raporlarımız gerçek hayat hikâyelerine dayanmakta, yalnız işçilerin kişisel bilgileri -koruma amaçlı- olarak değiştirilmektedir 1 ASGARİ

Detaylı

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'na Kürtler Katıldı mı? Atatürk şehitlere ihanet etmiş! DTP'li Muş milletvekili Sırrı Sakık Çanakkale Şehitlikleri'ni gezmiş ve şu açıklamalarda bulunmus: "Bu ülkede burada

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018 Ahval 13/8/2018 Türkiye deki durumdan söz edeceğim, ama konu her ülke için de geçerli. Siyasi kutuplaşma, çok farklı görüşlerin ortaya çıkması olmasa gerek, bu farklı görüşlerin taraflarca tartışılamaz

Detaylı

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Alişan HAYIRLI Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Şimdi Müslümanlar ikiye bölünecek... 1-Bu baskını tasvip edenler,

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız? Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız? Bu ülkenin de insanı olmanız, gelmiş olduğunuz ülkeyle bağınızın kesilmesi, ona yabancılaşmanız anlamına gelmez. Ama eğer 20-25

Detaylı

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! 1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır.

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

SARACAĞIZ YARALARIMIZI BİRBİRİMİZLE KONUŞARAK, DİNLEYEREK, SARACAĞIZ YARALARIMIZI 1 Tek adam rejimi kurulacak, tek adam herşey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis,

Detaylı

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Türk siyasi lider olan Perinçek, onurlarına verilen yemek sırasında bir konuşma gerçekleştirdi. ABD'nin savaş

Detaylı

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda Zeynep Fazlılar Açılım sürecinin, ayrılıkçı Kürtlerin siyasi taleplerinin karşılanamaz olduğunu gösterdiğini belirten Tuğgeneral (E) Nejat Eslen; şiddet riskini

Detaylı

Araştırmanın Künyesi;

Araştırmanın Künyesi; Araştırmanın Künyesi; Araştırma; 05 06 Nisan 2008 günleri Türkiye nin 7 coğrafi bölgesinde, 26 il ve 68 ilçede bunlara bağlı 81 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 724 ü kadın

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

Destek Personeli Eğitimleri

Destek Personeli Eğitimleri 2.Dönem eczane çalışanlarının Destek Personeli Eğitimleri 28 Aralık 2009 tarihinde başladı 9 Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK 15 Aralık 2009 tarihinde Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti.. İstanbul Ecza Koop'la

Detaylı

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz! http://www.kesk.org.tr/2018/10/16/maaslarmiza-ek-artis-istiyoruz-bordrolarimizi-yaktik/ Ekonomik Kriz hakkında bütün illerde gerçekleştireceğimiz ayrıca Konfederasyonumuz Merkezi Toplantı Salonu nda da

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı. Kahramanmaraş Platformu ndan Şenliği Kadın Cumhuriyet On bir kadın derneğinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, Müftülük Meydanı nda düzenledikleri Cumhuriyet Şenliği ile Cumhuriyet in önemine dikkat

Detaylı

ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz.

ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz. YILIN FATURASI Sömüren yandaşın değil ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz. 9 yıllık kabusun sorumlusu AKP, yandaşlarının ne kadar semirdiğini gösteren ilanlar yayınlıyor. Yani kardeşlerimizin işsiz

Detaylı

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. İNSAN HAKLARI İNSAN HAKLARI İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Bu haklara herhangi bir şart veya statüye bağlı olmadan doğuştan sahip oluruz

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Kadınlar kimsenin namusu değildir Kadınlar kimsenin namusu değildir Son dönemlerde medyada namus cinayetlerine sıkça rastlanmaya başlandı. Kadınlarımız vahşice öldürüldü. Bu tür insan hakları ihlallerinin yapıldığı olaylar karşısında sessiz

Detaylı

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi 22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi GÜNAH KEÇİSİ BULUNDU! Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal, Soma daki kömür faciası hakkında çok tartışılacak bir yazı kaleme aldı.

Detaylı

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), Barzani nin liderliğinde 25 Eylül tarihinde bir referandum yapılacağını duyurdu. Referandumda KBY nin bağımsız

Detaylı

Şöyle ki ; Etnik köken olsaydı Bir şiir yüzünden yere düşen yiğidi %85 oy ve Üç Millet Vekili ile Parlamentoya gönderilmezdi,

Şöyle ki ; Etnik köken olsaydı Bir şiir yüzünden yere düşen yiğidi %85 oy ve Üç Millet Vekili ile Parlamentoya gönderilmezdi, BELEDİYEDE II.SELİM DÖNEMİ Merhabalar ;Bildiğiniz gibi genelde mali konularda yazılar yazarak sizleri bilgilendirmekteyim Ancak;Bu günkü konumu siyasi içerikli olarak yerel seçim sonuçlarına ayırdım, Öncelikle

Detaylı

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI. DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI İletişim: www.yorsam.org Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu Cd. Karakoç Plaza

Detaylı

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi genel Başkanı Selim Işık tarafından açıklanan raporda çok dikkat çekici sonuçlar elde edildi. Raporun Kahramanmaraş Onikişubat

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ KENTSEL DÖNÜŞÜM Öğrencinin adı- soyadı: ERDEM EGE MARAŞLI Proje Danışmanı: MÜGE SİREK Bahçeşehir - İSTANBUL Kentsel Dönüşüm Son günlerde haberlerde gazetelerde çok fazla rastladığımız

Detaylı

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP Sunu 1. Savaş? Savaş Ortamı 2. Tarihe dokunmak 3. IŞİD in Irak ve Suriye de ardışık saldırıları ve sonrasında gelişen Halk Sağlığı sorunları 4.

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim Türkiye de 2007 genel milletvekili seçimlerine ilişkin değerlendirme yaparken seçim sistemine değinmeden bir çözümleme yapmak pek olanaklı değil. Türkiye nin

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır. TERÖR VE BEKLENTİLER Türkiye, önce 22 Temmuz genel seçimleri ve ardından Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile yaz aylarını kendini yenileyerek geçirmiş, sonbahara ise artan terör olayları, şehitlerimiz, onların

Detaylı

16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması

16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması 16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu Sandık Sonrası Araştırması 19 NİSAN 2017 NOT: BU DOSYADA İLETİLEN VERİLER GÖRSELLEŞTİRİLİRKEN SLİDE DA BELİRTİLEN LOGO, ÖRNEKLEM BİLGİSİ (N=) VE IPSOS SOSYAL ARAŞTIRMALAR

Detaylı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 HAZİRAN 2012 Araştırmacılar Derneği üyesi olan GENAR, araştırmalarına olan güvenini her türlü denetime ve bilimsel sorgulamaya açık olduğunu gösteren Onur

Detaylı

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler Dünya üzerindeki birçok İslami kurum, kuruluş ve şahsiyetler Türkiye'de yaşanan darbe girişimi hakkında mesajlar yayımladı. 16.07.2016 / 22:09 15 Temmuz gecesi

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor

Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor Medya neden savaşları veya çatışmaları sever? 01 Eylül 2013 Yrd. Doç. Dr. Metin Ersoy Havadis Gazetesi-Poli Takvim yaprakları sonbaharın gelişini müjdelerken tarih

Detaylı

Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman

Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman SEÇİMİ BOYKOT ET! SOSYALİST DEVRİMİ ÖRGÜTLE! [B SÖMÜRÜ DÜZENİNE KARŞI ÇIKMAYAN HİÇ BİR PARTİYE VE KİŞİYE OY YOK 7 Haziran da genel seçimler

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015 Türkiye Cezasızlık Araştırması Mart 2015 İçerik Araştırma Planı Amaç Yöntem Görüşmecilerin Dağılımı Araştırma Sonuçları Basın ve ifade özgürlüğünü koruyan yasalar Türkiye medyasında sansür / oto-sansür

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

TÜRKİYE NİN NABZI KASIM 2014 Cumhurbaşkanlığı Sarayı, İş Kazaları, Barış Süreci ve Sığınmacılar Sorunu

TÜRKİYE NİN NABZI KASIM 2014 Cumhurbaşkanlığı Sarayı, İş Kazaları, Barış Süreci ve Sığınmacılar Sorunu TÜRKİYE NİN NABZI KASIM 2014 Cumhurbaşkanlığı Sarayı, İş Kazaları, Barış Süreci ve Sığınmacılar Sorunu MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi A.Ş. Cinnah Caddesi No: 67/18 06680 Çankaya/ANKARA

Detaylı

GENEL GÜNDEM KONYA ÇÖZÜM SÜRECİNE NASIL BAKIYOR

GENEL GÜNDEM KONYA ÇÖZÜM SÜRECİNE NASIL BAKIYOR GENEL GÜNDEM KONYA ÇÖZÜM SÜRECİNE NASIL BAKIYOR Konya Çözüm Sürecine Nasıl Bakıyor-2013 - Mayıs 1 Web: Eposta: bilgi@tusiar.com Adres: Yenişehir Mahallesi Hastane Caddesi Hisar İş Hanı Kat : 8 No: 35 -

Detaylı

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE Fevzi Karamw;o TARIH 10 FEN LisESi DERS KiTABI SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR Prishtine, 2012 i

Detaylı

frekans araştırma www.frekans.com.tr

frekans araştırma www.frekans.com.tr frekans araştırma www.frekans.com.tr FARKLI KİMLİKLERE VE YAHUDİLİĞE BAKIŞ ARAŞTIRMASI 2009 Çalışmanın Amacı Çalışma Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Türk Yahudi Cemaati ve Yahudi Kültürünü Tanıtma

Detaylı

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ Türk-İş Dergisi, Ekim-Kasım 2000 Genel Başkan Danışmanı Avrupa Birliği nin kasım ayı içinde yayınlanan iki belgesi, Avrupa Birliği nin Türkiye yi üyeliğe almak

Detaylı

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1 Rapor No: 41, Mart 2011 KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Center for Mıddle Eastern Strategıc Studıes mezhepçilik Irak

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI YAPI-YOL SEN YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI ZİYA GÖKALP CADDESİ NO:36/20 06420 YENİŞEHİR/ANKARA. TEL - FAX : 433 46 06-434 39 84-431 73 05 web sayfası: http:/www.yapiyolsen.org

Detaylı

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

SAYIN BASIN MENSUPLARI; SAYIN BASIN MENSUPLARI; BUGÜN TÜM TÜRKİYE DE, BAŞTA ULUSLARARASI SENDİKALAR KONFEDERASYONU İLE TTB OLMAK ÜZERE FİLİSTİN KATLİAMININ DURDURULMASI İÇİN ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER DÜZENLENMEKTEDİR. İsrail ordusunun

Detaylı

Referandum ve tezkere

Referandum ve tezkere Referandum ve tezkere Hani bir laf vardır İnsanoğlu kuş misali, dün neredeydik bugün nerede diye; aynen öyle. Türkiye, hemen hepsiyle açıkörtülü bir düşmanlık, anlaşmazlık, geçimsizlik, çıkar çatışması

Detaylı

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ... ÖRNEK SORU: 1 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından, 30 Ekim 1918 de, yenilgiyi kabul ettiğinin tescili niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşması yla sona erdi. Ancak anlaşmanın,

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Türkiye de azınlık olmak Anket Çalışması

Türkiye de azınlık olmak Anket Çalışması Türkiye de azınlık olmak Anket Çalışması Kişilik Bilgileri: D.1 Hangi yaş aralığında bulunduğunuzu işaretleyiniz. K.1 20 nin altında 1 20-29 2 30-39 3 40-49 4 50-59 5 59 un üstü 6 D.2 Cinsiyetiniz? K.2

Detaylı

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı Orta Doğu Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı Ali SEMİN BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı 56 Stratejist - Temmuz 2017/2 Orta Doğu da genel olarak yaşanan bölgesel kriz ve

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir.

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir. Sayın Yargıç, Ben bir yazarım. Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir. Siyasilerin, savcıların, yargıçların günün koşullarına göre değişip duran arzularına uyarak düşüncelerimi,

Detaylı

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ Bismillairrahmanirrahim 1. Suriye de 20 ayı aşkın bir süredir devam eden kriz ortamı, ülkedeki diğer topluluklar gibi

Detaylı

ve AHLAK BÝLGÝSÝ TESTÝ

ve AHLAK BÝLGÝSÝ TESTÝ SOSYAL BÝLGÝLER - DÝN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BÝLGÝSÝ TESTÝ 1 [ 9 ] A kitapçýðý soru numarasý B kitapçýðý soru numarasý 1[9] Anadolu uygarlýklarýndan Ýyonyalýlar denizcilik ve deniz ticaretiyle uðraþmýþlardýr.

Detaylı

Bu araştırma, 24 Haziran 2018 de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde seçmenin oy tercihlerini tahmin etmenin yanı sıra seçmenin

Bu araştırma, 24 Haziran 2018 de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde seçmenin oy tercihlerini tahmin etmenin yanı sıra seçmenin Bu araştırma, 24 Haziran 2018 de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde seçmenin oy tercihlerini tahmin etmenin yanı sıra seçmenin Türkiye nin en önemli sorunu hakkındaki görüşleri En

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01. Günlük Haber Bülteni 27.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 26.01.2015

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler On5yirmi5.com Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler nelerdir? Yayın Tarihi : 12 Kasım 2012 Pazartesi (oluşturma : 12/22/2018) Cemiyetler-Zararlı ve Yararlı

Detaylı

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir. Haziran 25 Medya ve Güven 2013 Tüm hakları gizlidir. Gündem 1. Yöntem Bu araştırma Xsights Araştırma ve Danışmanlık, bu konu hakkında online araştırma yöntemiyle, toplamda 741 kişi ile bir araştırma gerçekleştirmiştir.

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

İSTANBUL UN DÜNYA YA AÇILAN KAPISI BAYRAMPAŞA da yaşamak bir ayrıcalıktır.

İSTANBUL UN DÜNYA YA AÇILAN KAPISI BAYRAMPAŞA da yaşamak bir ayrıcalıktır. İSTANBUL UN DÜNYA YA AÇILAN KAPISI BAYRAMPAŞA da yaşamak bir ayrıcalıktır. Bayrampaşa da yaşamak neden ayrıcalıktır? Konum olarak İstanbul un en merkezi ilçelerinden biri. Avrupa nın en büyük 2.Otogarı

Detaylı

dünyanız evinizdir doğurganlığınız da milli göreviniz dir söylemlerinin daha çok duyulur hale gelmesi bir rastlantı değildir.

dünyanız evinizdir doğurganlığınız da milli göreviniz dir söylemlerinin daha çok duyulur hale gelmesi bir rastlantı değildir. Yıl 1960 Tarihi 25 Kasım Dominik Cumhuriyetinde Mirabel kardeşler Trujillo diktatörlüğüne karşı yürütükleri mücadele sonucunda tutsak düştüler. Ve devlet güçleri tarafından önce tecavüze ugradılar sonda

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Kılıçdaroğlu: İş adamı konuşuyor tehdit, gazeteci konuşuyor tehdit, belediye başkanı konuşuyor tehdit, ne olacak tehditlerin sonu? Tarih : 04.06.2011 -BATMAN MİTİNGİ- Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,

Detaylı

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER Merve Nur Bulut, Kübra Sezgin www.improkul.impr.org.tr facebook.com/improkul @improkul improkul@gmail.com SURİYE KRİZİ VE TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER 2011

Detaylı

GENEL BAŞKANIN MESAJI

GENEL BAŞKANIN MESAJI GENEL BAŞKANIN MESAJI Küresel ekonomik kriz, ekonomiyi kalıcı olarak küresel dünyanın birinci önceliği haline getirdi. İkibinli yılların ilk dönemine yıkıcı bir savaş olan ABD nin Irak işgali damgasını

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Avrupa da Yerelleşen İslam

Avrupa da Yerelleşen İslam Avrupa da Yerelleşen İslam Doç. Dr. Ahmet Yükleyen Uluslararası İlişkiler Bölümü Ticari Bilimler Fakültesi İstanbul Ticaret Üniversitesi İçerik Medeniyetler Sorunsalı: İslam ve Avrupa uyumsuz mu? Özcü

Detaylı