Mihrac Ural ın İhanet Dosyası (8) THKP- C (Acilciler) AÇIKLIYOR

Transkript

1 THKP- C (Acilciler) AÇIKLIYOR İŞBİRLİKÇİ HAİN, YOLDAŞLARIMIZIN KATİLİ, DEVRİMCİLERİN DÜŞMANI, HAİN HIRSIZ ARSIZ YÜZSÜZ, AYRI VARLIK Mihrac Ural ın İhanet Dosyası (8)

2 İBRAHİM YALÇIN yazdı. sitesinden alındı. Konuya girmeden önce Mihrac Ural ın 17 Ağustos tarihli yazısını okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim. Anında baskı yapmış. Önce, Öner (Ömer) çömezi adıyla yazdı. Hızını alamadı ve aynı yazıyı, bazı eklemeler yaparak, kendi adıyla bir kez daha yazdı. Ölüleri çok sevdiği için, Günay Karaca yı da ne kadar çok sevdiğini anlatıyor Aralık operasyonunu İbrahim Yalçın yaptırdı diyor. Beylerderesi katliamını da Engin Erkiner yaptırmış. Bunlar yeni bilgiler. Yeni ama birazcık yanlışı var, düzeltiyorum ve bir itirafta bulunuyorum. Beylerderesi katliamını Engin yaptırmadı, ben yaptırdım. Engin, Beylerderesini değil, Kızıldere katliamını yaptırmıştı. Okuyun ve tarihimiz hakkında doğru bilgi edinin. Mihrac soytarısının yüzüne tükürmekte acele etmeyin, zamanı var biraz daha bekleyin. Mihrac Ural, bu yazısında gözden kaçmaması gereken bir belirleme yapmış, ben onu önemsedim. Günay Karaca nın iki gün, Haydar Yılmaz ın beş gün gözaltında tutulmasına karşın, İdris Köylü nün 30 gün gözaltında tutulduğunu ve bunun çok garip olduğunu anlatmaya çalışıyor. O dönem gözaltı süresi bir hafta, bilemedin on gün diyor ve 30 gün gözaltında kalan adamın itirafçı olduğunu anlatmaya çalışıyor. Mihrac Ural yazdıkça kendisini ele veriyor derken boşuna konuşmuyorduk. BİR KEZ DAHA YAKALANDI Aralık ayında 30 gün gözaltında kalmanın mutlaka itirafçılık ile ilintili olduğunu ima eden bu adam, 1978 Mart ında 21 gün Ankara-İstanbul arasında dolaştırıldığını söylemiyor muydu? Bunu biz yazmadık, kendisi yazdı. O dönemde gözaltı süresinin bir hafta, bilemediniz on gün, olduğunu söyleyen adam nasıl oluyor da 21 gün dolaştırılıyor? Ben, 1979 operasyonun nasıl başladığını ve geliştiğini yazmayacağım. Bu operasyonda yakalanan yoldaşlar kendileri yazmalılar ve Mihrac adlı soytarının kurgularına onlar cevap versinler. Ben sorumu sordum ve yazmak istediğim konuya geçiyorum.

3 Bir kez daha ve yeniden yazıyorum. Güzel bir iş yapıyoruz. Tarihimizi aydınlatıyoruz. Bu tarihin aydınlanmasına ihtiyacımız var. Karanlıkta kalan ve bugüne kadar soru işaretleriyle dolu pek çok konunun netleşmesi gerekiyor. İlgi duyan arkadaşlar yoldaşlar yardımcı olmaya çalışıyorlar. İlgisiz olanlar, ilgilenmiyorlar. İlgilenmelerini de beklemiyoruz, biz de onlarla ilgilenmiyoruz. Ülkemiz sosyalist hareketi ciddi bir sınavla karşılaştı. 12 Eylül sınavı bazı konuları gündemden kaldırdığı gibi, birçok alanda yeni kanallar da açtı. Yarattığı tahribatları saymaya gerek yok. Biliniyor. Bir müsibet bin nasihattan iyidir derler ya, işte tam öyle oldu. 12 Eylül müsibeti kimi konularda bir çoğumuzu uyardı, daha temkinli ve daha sağlıklı gözlemler yapmamıza vesile oldu. Yaptığımız budur. Tarihimizi yeniden gözden geçirirken daha titiz, daha dikkatli olmak gerektiğini öğrendik. Geçmiş dönemde üzerinde durma gereği durmadığımız kimi konuların, aslında son derece önemli olduklarını gördük. İki buçuk senedir bunları yazıyoruz. Yalanlar ve ihanetler üzerine kurulmuş tarihin bilinmeyenleri arasında gezinirken, kendisini saklamış ve hiç hak etmedikleri halde bu tarih içinde kendilerine bir misyon yüklemiş olan sahtekârları yakaladık. Yakalamaya devam ediyoruz. Rahatsız oldular. Bu tarih yazılmaya başlandığı zaman ödleri koptu. Kalp krizi geçirenler olduğunu duyuyoruz. Sağa sola telefon ederek kuru gürültü tehdit savuranlar olduğunu duyuyoruz. Bu sitede yazı yazmaya başlayan ve sürece katkı sağlamak isteyen yoldaşlara haberler gönderildiğini, orada yazmasın da, isterse bize küfretsi diye haberler yollandığını duyduk. Yazılmasını istemiyorlar. Yazılacak olan her şeyin kendileri için hayra alamet olmayacağını biliyorlar. Korkunun nedenlerini biliyoruz. Kendilerine güvenmediklerini, yalanlar üzerine kurulu tarih sayfaları arasında kahramanlık edebiyatı yaparak gezinirken kulaklarından tutularak derdest edildiklerinin farkındalar. Kızgınlıkları kırgınlıkları bundandır. THKP-C Acilciler başta olmak üzere, Türkiye nin samimi devrimcileri bunları bilmek zorundadır. Bizim tarihimiz bizimle sınırlı ve sadece bize özgü değil elbette. Bu tarih, Türkiye solunun ortak tarihi içindedir. Sorumluluğu

4 sadece bize ait değildir. Sorumluluk hepimizindir. Komisyon kurulmalıdır. THKP-C Acilciler tarihi içindeki ihanetin adresi tespit edilerek gereği yapılmalıdır. Mutlaka ama mutlaka yapılmalıdır. Bazı arkadaşlarımız, sorunun özünü ve önemini halâ anlamadılar. Bu yazıları, karşılıklı tartışma ve öç alma gibi görüyorlar. Yanlış düşündükleri kesin. Bu kavrayışın doğru olmadığını bilmeleri gerekiyor. Kendi açımdan ve bütün samimiyetimle bir kez daha söylüyorum. Kimseye bir kırgınlığım ve öç alma gibi bir saplantım bugüne kadar olmadı. Isteyen inanır, isteyen inanmaz. Umurumda bile değil. Bugün inanayım ki, Mihrac Ural ihaneti bıraktı ve samimiyetle doğru olanı yapmaya başladı, onun en büyük destekleyeni yine ben olurum. Benim bütün sorunum, uğruna her şeyimi verdiğim örgütümün bir avuç serserinin elinde kullanılmış olmasıdır. Ben buna tahammül edemem. Defalarca yazdım. Bir kez daha yazıyorum. Mihrac Ural adlı bir Suriye ajanı ve MİT işbirlikçisi eliyle bu hareket tasfiye edildi. Tüm değerlerine el konuldu. Değerlerimizin bugün hangi amaçlar adına kullanıldığını, bu soysuzun çetleşmelerinden öğreniyoruz. Turizm tesisleri kuruyormuş. Zeytinlikler arasında taştan villa yaptırıyormuş. 3-5 milyon dolar mesele değilmiş. Sosyalist bir ülkeden silah ihracatı için teklif almış(mış). Parti Okulu diye militanlarımızın emekleriyle kurulan bina üç katlı otel olmuş. Bu hesap daha o zamanlardan yapılmış. Deniz kenarında bir köy varmış ve burayı almak için uygun zamanı kolluyormuş, maksat ucuza kapatmakmış. vb vb... İşte bu soysuz adam, marksist-leninist olduğu zaman bile oruç tutar namaz kılarmış. Acilciler örgütünü ehlileştirmiş. İnsan kıyımına son, halka zarar yok demiş. Her şey öyle açık ve net ki. Bunları görmeyen gözler kör, duymayan kulaklar sağır değil mi? Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Yaptığımız budur ve bunun öç almak gibi feodal bir kültürle ne alâkası olabilir. Biz bunları yapmaya çalışmakla tarihimizi mi kirletiyoruz?

5 Öyle olduğunu söyleyenler var. Gerçekten öyle mi yapıyoruz? Ali Fuat Çiler, bunlardan birisi. Son günlerde dellendiği anlaşılıyor. Bu tarihin tacizcisi olduğunu yazdık. Öyle değil mi? Öyle olmadığını yazsın ve desin ki, Siz yalan yazıyorsunuz, tacizci değil, devrimciyim. Bunu yazamıyor. Tacizci değilim diyemiyor. Tacizci olmadığını yazarsa başına gelecekleri çok iyi biliyor. Bu bakımdan yazamaz. Ali Fuat Çiler e bir çift sözüm daha var. Ben tacizci değilim diyemiyor ama, Ben Acilciyim diye yazabiliyor. Sağa sola telefon ediyor ve Mahkemeye gideceğim, tazminat davası açacağım diyebiliyor. Hep yalan söylüyor. Hiç doğru söylemiyor tarihinde yakalandım ve 6 sene hapis yattım diyor. Tekrar telefon ediyor ve sözümona yanlışını düzeltiyor den başlamak üzere 10 sene hapis yattığını söylüyor. Her ikisi de yalan. Daha önce tacizci olduğunu yazarken fotoğrafını da yayınladım Şubat ayında İstanbul da yakalanıyor. Ser verdim sır vermedim dediğine bakmayın, İrfan Dayıoğlu nun evine polisleri getiren adam Ali Fuat Çiler dir. İrfan Dayıoğlu evde olmadığı için yakalanamıyor ama hanımı yoldaş yakalanıyor ve polis arabası içersinde Ali Fuat Çiler i görüyor. Ali Fuat bunu bile yalanlıyor. Polisler beni oraya getirdiler ama, evde çatışma çıkarsa, Beni İrfan Dayıoğlu na öldürtmek için getirdiler diyor. Önemli olan bu değil, çok daha önemli olduğuna inandığım bir yalan daha söylüyor Şubat ından itibaren 10 sene hapis yattım diyor. Olacak şey değil. Ben mi yanılıyorum diye çok düşündüm. Ama hayır, yanılmıyorum yılının Eylül veya Ekim ayında, Isparta Cezaevi nden Amasya Cezaevi ne sürgün edildim ve o tarihte Ali Fuat Çiler Amasya Cezaevi nde benim ziyaretime geldi. Bu hesaba göre, Ali Fuat, 1978 Şubat ayında yakalandıktan birkaç ay sonra tahliye edilmiş olmuyor mu? Peki bu nasıl oluyor? Mehmet Avan a göre, Ali Fuat Çiler yakalandıktan sonra, Mihrac Ural, Mehmet Avan ı Ali Fuat Çiler in evine gönderiyor ve evde bulunan parayı silahları aldırıyor. Mehmet Avan birkaç gün sonra yakalandığı zaman polis, Mehmet Avan ın Ali Fuat Çiler in evine gittiğini ve evdeki parayı silahı aldığını silahın markasını da söyleyerek ayrıntısına kadar biliyor. Nasıl biliyor peki?

6 Düşündürücü değil mi? Burada mide bulandırıcı bir şey yok mu? Burada yalan yok mu? Bu tarih yalanlardan ve bilinemezliklerden arındırılmasın mı? Bunları kapatalım ve Mihrac Ural ihanetlerini yok sayalım, öyle mi? Ali Fuat Çiler doğru konuşmalıdır. Yalansız ve yalın olmalıdır. Ali Fuat Çiler le hiçbir sorunum yok. Tacizci olduğunu yazdım. Kolayı var. Evet, doğrudur. Gençtim, bir gençlik hatası yaptım der kurtulur. İhanet ettiğini söylemedim. Ali Fuat ihanet etmedi, ihanet edeni bildiği halde saklamaya çalışıyor. Ali Fuat ihanet etmedi, poliste çözüldüğü halde bunu saklıyor, ser verdim sır vermedim diyor. Tıpkı ağababası Mihrac Ural gibi davranıyor. Bundan vazgeçmelidir. Adam gibi dosdoğru konuşmalıdır. Ben Acilciyim diyor. Yalan söylüyor. Doğrusu, Ben Acilciydim olacak. Bitmedi. Ali Fuat Çiler yalan söylememelidir. Dürüst olmalıdır. Nebil Rahuma benim elimde büyüdü derse doğruyu söylemiş olmaz. Doğruyu söylemelidir. Adana da ABD Konsolosluğu nun bombalanması eyleminde, Nebil Rahuma yı tek başına bıraktık. Mihrac Ural ile birlikte tabanları yağlayıp kaçtık, yanlış yaptık derse, doğru konuştuğuna inanacağız. Böyle konuşmadığı sürece bu tarihin kirletilmesine bilinçli olarak katkı yapan Ali Fuat Çiler, hep tacizci yalancı ve saray soytarısı sahtekârın kuklası olarak anılacaktır. Haberi olsun. Tercih kendisine aittir. Biz Mihrac Ural ın ihanetlerini sorguluyoruz. Ali Fuat Çiler bizim önümüze atılıyor. Tpkı, Ödemiş veya Bayterin gibi. Ali Fuat için gerçekten üzülüyorum. Ödemiş seviyesine düştü, değer miydi? Tacettin Sarı gibi bir soysuzun elinden kazanç sağlamak adına, Mihrac Ural adlı bir alçağın ayakları altında paspas olmaya değer miydi? Bu site, tüm eski Acilciler e açık olduğu gibi, Ali Fuat Çiler e de açıktır. Yeter ki, dürüst ve samimi olsun. Yanlış yazabilir, hatırlamakta zorlanabilir, önemli değil. Önemli olan samimiyettir. Çok basit bir örnek veriyorum. Ali Fuat Çiler, kardeşinin kim olduğunu bilmez mi? Elbette bilir. Kardeşinin, Suriye de Mihrac Ural ın emriyle Hanna Maptunoğlu nu tutuklayıp hapsettiğini bilmiyor mu? Bilmez olur mu? Bunları bildiği halde, Hanna nın arkasında timsah gözyaşları dökmesi, bizim bunları yazmamız üzerine mit ajanı, özel harp dairesi elemanları, tarihimizi

7 karalıyorlar, alçak herifler diye feryat etmesi ne demek oluyor? Bunları geçiyorum. Sorun Ali Fuat değil. Ali Fuat, bu tarih içinde bir virgül bile olamaz, olmadı da. Yeniden başa dönüyorum. Mihrac Ural ın, bugüne kadar hep atladığı ve cevap veremediği, Aciciler in cevap beklediği sorulara dönüyorum. Mihrac Ural zor günler geçiriyormuş. Canı cehenneme. Suriye istihbarat örgütü Muhaberat ın SIRTLAN kod adlı elemanı Mihrac Ural ın, benim için hiçbir önemi kalmamıştır. Mihrac Ural ismi, bizim için sadece bir simgedir. Türkiye devrimci hareketi içindeki ihanetin simgesidir. Biz, kendi Sırtlan ımızı yakaladık. Gönül ister ki, dışımızdaki solun tamamı da bizim yaptığımızı yapsın ve kendi içlerindeki SIRTLAN ları yakalasın. Verdiğimiz mücadele buna yöneliktir. İçimizdeki ihanetin üzerindeki şalı kaldırdık. Gerçeği bir kez daha ve tüm çıplaklığıyla yakından gördük, örtünün altından sırtlan çıktı. O halâ sırıtıyor. Önemli değil, varsın sırıtsın. Biz dedesinin MİT kadrolu elemanı olduğundan bahsediyoruz. O dedesinin ölüm tarihini yazıyor. Ruhuna fatiha okumayacağız. O dede nin kim olduğunu soruyoruz. O bir MİT ajanıydı, diyoruz. Cevap vermiyor. Hayır, MİT ajanı değildi diyemiyor. Lafı eveleyip geveliyor ve dedenin soylu geçmişinden dem vuruyor. Kendi geçmişinin karanlık olmadığını bilse, böyle yapmazdı ve Evet, dedem MİT ajanıydı, bana ne bundan der ve kurtulurdu. Hiç kimseyi dedesinin yaptığı işten dolayı yargılayacak değiliz. Oysa, buradaki durum çok farklı. Dedesinin torun Sırtlan üzerindeki hamilik görevi ve yönlendirme trafiği açığa çıktığı için, dedeyi gizlemek istiyor. Sıkıntı buradadır. Tıpkı, kadim yoldaşı Şerif, (Beşir Kanmaz) gibi yapıyor. Düşünsenize, Şerif, daha doğrusu kandırılarak ucuza kapatılmış Beşir Kanmaz ın babası da bir subaydı. Olabilir, önemli değildir. Namuslu bir Şerif için elbette önemli değildir. Öyle olmadı. Şerif namuslu değil ki, polisler evine geldiler ve bu namussuzu aradıklarını söyleyip gittiler. Yoldaşları bu durumu kendisine iletip,

8 aranıyorsun kaybol dedikleri halde kaybolmadı ve örgütün motorsikletine binerek aile meclisinin kararıyla teslim olmaya gitti ve teslim oldu. Kendisi teslim olmakla kalmadı, örgütün motorsikletini de teslim etti. Utanmaz adam, teslim oldu, kısa süreli bir hapis yattı ve çıkar çıkmaz da, doğru Suriye ye gitti veya gönderildi. Bununla kalsa yine iyi. Suriye de Mihrac Ural ın sağ kolu ve kadim yoldaşı olarak ser verdim, sır vermedim cilik oynamaya başladı. Öyle olmadığını ve bu küçücük biçare zevatın ne menem bir pislik olduğunu yazdım ve yüzündeki maskesini kaldırıp attım. Şimdi çırpınıyormuş. İbrahim bu bilgileri bilmez, kim verdi bu bilgileri diye yorum yapıyor ve bulmaya çalışıyormuş. Bilgiyi kim verdiyse verdi, ne önemi var? Bilgi doğru mu, yanlış mı? Ona bakacaksın. Yanlış diyebiliyor mu? Babam subay değil diyebiliyor mu? Teslim olmadım diyebiliyor mu? Örgütün motorsikletini teslim etmedim, yaya gittim diyebiliyor mu? Diyemiyor ve İbrahim e bu bilgiyi hangi Antakyalı vermiş olabilir? diye araştırma yapıyormuş. Kolay gelsin. Acilciler e soruyorum. Kendi isteği ile gidip teslim olan bir soysuzun ser verdim sır vermedim demeye hakkı var mı? Bunu diyen adamın namusundan, ahlâkından ya da ahlâksızlığından söz etmeye gerek var mı? Böyle bir adamın samimiyeti olur mu? Samimiyetsizliği ve ahlâksızlığı sorgulanmaz mı? Kime hizmet ettiğine bakılmaz mı? Böyle bir adamın 30 yıllık kadim yoldaş ı Mihrac Ural soytarısının dede tarafından MİT emeklisi olması ve birbirlerine sarılmak zorunda kalmaları doğal değil mi? Komisyon kurulsun diyoruz ya, ödleri kopuyor. Sırtlan dedesinden, kandırılarak ucuza kapatılmış Kanmaz Beşir babasından korkuyor. Biz bunları yazarken onlar ne yapıyor? Akıllarınca, en iyi savunma saldırıdır sanıyorlar ve

9 saldırıyorlar. Daha doğrusu, saldırdıklarını sanıyorlar. Saldırı silahlarını ellerinden aldık, anadan üryan ederek sokağa saldık. Sokak köpeği gibi olduklarının farkındalar. Farkında oldukları için hırlıyorlar. Şimdi de tutmuş Günay Karaca yı kim yakalattı, belli değil diyor. Vah vah vaaahh. Günay Karaca yı kimin nasıl yakalattığını bilmiyorsa, ben söyleyeyim de öğrensin bari. Kayseri bölgesinden EROL ve FİKRİ YALÇIN ı tanır mısınız? Tanırsınız değil mi? Bu kişilerin Niğde Cezaevi ne sürekli gidip geldikleri biliniyor. Bu kişiler ve tüm yakalananlar haftalarca takip edilip fotoğraflanıyor. Takiplerin ucu nereye çıkıyor? Niğde Cezaevi ne, yani MİHRAC URAL a çıkıyor. Mihrac Ural ın sıkıntısı budur operasyonunu karartmaya çalışan adam MİHRAC URAL kendini gizleyeceğini sanıyorsa aldanıyor. GÜNAY KARACA nın yakınlarına çağrıda bulunuyorum. Bu operasyonun iç yüzünü açıklayınız ve Mihrac Ural ın maskesinin bu alanda da düşürülmesine katkıda yapınız. Mihrac Ural bu operasyonun ve bu operasyonda aldığı görevin korkusu içersindedir. Dikkat ediniz. Özellikle dikkat ediniz. Bu operasyonda adı Genel Komite Üyesi olarak geçen SAVAŞ adlı kişi hiçbir yerde yok. Herkes takip edilip fotoğraflanıyor ama SAVAŞ ortada yok. Adı bile bilinmiyor. Neden bunu sorgulama gereği duymuyorsun? Elimizden kaçamayacaksın SIRTLAN, yakalandın artık. Yuların elimizde ve bu meselenin de peşini bırakmayacağız. Hadi bakalım, bu yazıdan sonra yine bir ABDULLAH ÖCALAN güzellemesi yaparsın artık. Şunu unutma SIRTLAN, bir arkadaşımdan aldığım haber diye yazdığın cümleyi, daha sen yazmadan yazacağını biliyorduk ve o

10 arkadaşına bu bilgi kırıntısı özellikle bilerek sızdırıldı. Mihrac Ural, korku duvarını aşmaya çalışıyor, korkudan korkmamaya kendini hazırlıyor. Ne zaman Kürt özgürlük hareketi ve Abdullah Öcalan hakkındaki ihanetlerinden söz edecek olsak, derhal ve aniden bir Abdullah Öcalan güzellemesi yazmasının bir nedeni olmalı. Biz bu nedeni çok iyi biliyoruz. Ne zaman açıklayacaklar diye ödü kopuyor ve tir tir titriyor. Biraz daha bekleyecek. 30 senelik taktikler sökmüyor artık. Beyinsiz eşek herif, halâ bıraktığımız yerde otluyor. Haydar Yılmaz, İbrahim Yalçın için ne demiş. İbrahim Yalçın, İrfan Dayıoğlu için, İrfan Dayıoğlu, İbrahim Yalçın için ne demiş. Şimdi buraya geldiler. Devam edin ve asla bir şeyi unutmayın. Bugüne kadar, insanları birbirlerine karşı kullandınız. Acilciler i Acilciler e düşman ederek yaşadınız. Herkes birbirine kuşku ile bakar oldu. Bir zamanlar birbirleri için ölüme koşan militanlar birbirlerine düşürüldü. Aradan 30 koca yıl geçti ve bu insanlar birbirlerini unutmadılar. Bu örgüte emeği geçen, bedel ödeyen, yılmayan, yıldırılamayan, devrimci kalmaya devam eden insanlar hakkında aşağılık yalan ve iftiralarla kara çalmaya devam ettiniz.halâ da ediyorsunuz. Devam edin. Söyler misiniz ne geçti elinize? Kaybettiniz. Karşımızda, 30 senedir Sekreter geçinen pislik var. Tek başına kaldı. Allah ın bir kulu ortaya çıkıp, Yapmayın beyler, bu kadar yüklenmeyin, yazıktır diyebiliyor mu? Diyemiyor. Demiyor. Demezler. Neden diyemiyorlar, demiyorlar, demeyecekler? Biliyorlar da o nedenle diyemiyorlar, demiyorlar, demeyecekler. Aslında demiyor değil, diyorlar. Bu pislikle uğraşmaya değmez, o zaten yaşayan ölüdür artık diyorlar.

11 Sırtlan tek başına kalmıştır. Çırpınıp duruyor. Yaşadığını sanmayın. Evet, o artık canlı cesettir. Takke düştü, kel göründü. Okuyucu her şeyin farkındadır. Biz ne yazıyoruz? Sırtlan ne anlatıyor. Günay Karaca yı neden öldürtmek istedin? diyoruz. Yalan diyor. Günay ı kamplara gönderdim diyor. Ne zaman göndermiş imiş? Cevap veriyor, 1982 de. Ahlâksız adam. Semir (Ertan) e, sınırın öte tarafına geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık diye emir vermediniz mi? İsim veriyorum. Yalanlayan çıkıyor mu? Ahlâksız adam, İbrahim Yalçın birden bire tahliye edildi diyor. İbrahim Yalçın ın nasıl tahliye edildiğini bilmiyor mu? Elbette biliyor. Bilmeyen varsa beklesin. İbrahim Yalçın ın nerde ne zaman ve nasıl tahliye edildiğini ona anlatacağım. İbrahim Yalçın ın birden bire değil, 5 senelik fazladan bir ceza yattığını ve nasıl tahliye olduğunu anlatacağım. Mihrac Ural, İbrahim Yalçın gibi tahliye olsaydı, bir değil birkaç kitap yazar ve nasıl kahraman olduğunu anlatırdı. Beklesin ve öğrensin. Suriye de Muhaberat ın kucağında devrimcilik yaptığını zanneden ve bu örgütün militanlarına kara çalmak için kıçını yırtan SIRTLAN adlı bu soysuzun bilmediği o kadar çok şey var ki. Hepsini öğreteceğiz ona. Suriye istihbarat örgütünde kod adı Sırtlan olan Mihrac Ural adlı

12 eşek adam, bir komisyon önüne çıkartılmalıdır. İbrahim Yalçın, bugüne kadar yaşamının her anını bu komisyona anlatacak ve yaptığı her şeyi sonuna kadar savunacaktır. Aynı şeyi eşek adam da yapmaya hazır mı? Fazla söze gerek yok. Hazır mı, değil mi? Bu eşek adamın anlamak istemediği bir şey var. Biz kendisiyle uğraşmıyoruz. Biz, içimize sızdırılan MİT-MUHABERAT döküntülerinin nerede, nasıl ve ne zaman sızdırıldıklarını, neleri nasıl tahrip ettiklerini bulmaya çalışıyoruz. Bir kez daha önümüzün kesilmemesi için, geçmişte yaptığımız yanlışlardan ders çıkartmaya çalışıyor ve tecrübelerimizi yeni kuşaklara anlatmak istiyoruz. Attığımız her adımda karşımıza çıkan adres aynıdır. SIRTLAN kod adlı Mihrac Ural ile bu vesile ile uğraşmak zorunda kalıyoruz. Mesele bundan ibarettir. Mihrac Ural istediği kadar kıçını yırtsın. Lakin şu sözümüzü asla unutmasın. Bizde zaman aşımı yoktur ve olmayacaktır. Nebil Rahuma nın nasıl yakalandığını araştırmayacak mıyız? Ali Çakmaklı nın kimler tarafından nasıl ve niçin katledildiğini araştırmayacak mıyız? Müntecep Kesici neden öldürüldü? demeyecek miyiz. Sami (Gökhan Saç) ve Yusuf (Zihni Alan) neden öldürüldüler? Suçları neydi? Kim öldürdü? demeyecek miyiz. Mihrac Ural ın babasının URUBACI, dedesinin MİT elemanı, kendisinin sızma casus olduğunu kim biliyordu? Hanna Maptunoğlu nu neden tutukladın? Arabasının frenini niçin bozdurdun? (Semir-Ertan tarafından bozuldu) diye sormayacak mıyız? Ali Fuat Çiler in kardeşi Muzaffer Çiler e, Hanna Maptunoğlu nu Lübnan da tutuklayın, Lazkiye ye getirin diye emir veren ve tutuklatan kişinin kim olduğunu bilmek hakkımız değil mi?

13 Tekrar tekrar yazıyorum. Günay KARACA için sınırı geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık diyen hain mantığı sorgulamayacak ve bu aşağılık katil zihniyetin ne adına faaliyet gösterdiğini merak etmeyecek miyiz? Bunları merak etmeyen sormayan sorgulamayan bir kişi devrimci olabilir mi? Biz bunları sorup sorgularken karşımıza çıkan SIRTLAN kod adlı MIHRAC URAL ile uğraşmayalım ve KEMAL BAYRAM (Salih) adlı çakma insan gibi adaamm sende... davası olmaz mı diyelim? Mihrac Ural adlı SIRTLAN, sorularımıza adam gibi cevap verip gerçekleri söylemediği ve kurulmasını istediğimiz komisyon önerisinden kaçtığı sürece peşini bırakmayacağız ve onu çıktığı yere kadar kovalayacağız. Ortalık Oğlanı Sırtlan kod adlı Mihrac a soru soruyoruz. Cevap vermiyor. Aklısıra kafa karıştıracak, okuyucuyu bıktıracak usandıracak, her iki taraf da aklına geleni söylüyor, bu işin ciddiyeti kalmadı dedirtecek, deşifre ettiğimiz ihanetlerini karartacak. İt izine, at izini karıştırma çabasındadır. Bu aklı ona kim servis etmiş olabilir diye düşündüm ve siyah lale olduğunda karar kıldım. Kimsesi kalmadı. Bir süre de siyah lale ile idare edecek. Siyah lale yi yazacağım, o da bitecek. Şerif ten beter olacak, kaçacak delik arayacak. Bunlar teferruattır, suçlarının artmasını bekliyoruz. Acelemiz yok. Bu sıralar, Mihrac Ural la ilgiliyiz. Çırılçıplak edip başıboş sokağa salacağımızı söylemiştik, bunu becerdik. Şimdi yalnızlaştırıyoruz. Kimsesiz bırakacağız, büyük oranda bunu da yaptık. Daha da yapacağız. Sonra?..

14 Sonrasını bekleyip göreceğiz. Zamanımız var. Sırtlan ne yazıyorsa okumanızı salık veririm. Deşifre edildikçe, suçları suratına bir tokat gibi çarpıldıkça sersem tavuğa döndü. Çırpınıyor. Sayesinde tarihimizi öğreniyoruz. Baksanıza, Mahir Çayan ların Kurtuluş dergisi sorumlu müdürü olan Engin Erkiner in o tarihte niçin yakalanmadığını ve Malatya Beylerderesi katliamının Engin in ihbarı sonucu yapılmış olduğunu da öğrenmiş olduk. Aydınlandık. Ulan eşek herif, sen o tarihte kaç yaşındaydın? diye sormayacağız, gerek yok. Sahi bu Kurtuluş dergisi de ne oluyor? Sakın ola, bu yayın organı Kurtuluş değil de İleri dergisi olmasın. Kurtuluş gazete idi. İleri dergi. Ben demedim mi, yakında Kızıldere katliamını da yazacak diye. Sıra oraya geldi. Mustafa Suphi lere kadar karanlık tarihimize ışık tutacağı anlaşılıyor. Mihrac Ural a sağlam bir bilgi vereceğim. Topal Osman ı tanır mısın? Engin Erkiner in büyük büyük dedesi oluyor. Mustafa Suphi dosyası hazırlarken bu noktadan hareket edebilirsin. Sürmeneli Kayıkçı Yahya, Mustafa Suphi yi Van Gölü nde Topal Osman bıçakladı. Topal Osman nın Engincik isimli mazarat bir torunu vardı. Topal Osman, soyadı kanunnamesi zuhur edince, Erkiner soyadını aldı. Engincik büyüdü, Engin oldu. Engin Erkiner isimli şahsın aslı faslı tas tamam budur diye yazmış. Evliya Çelebi yoldaş bu bilgiyi Heredot yoldaşa anlatmış. Sağolsun, bu arada beni unutmuyor. Paris te MİT le görüştüğümü ve Mihrac hakkında bilgi verdiğimi bile tespit etmiş. Çok merak ettim. Bu kadar gizli bir buluşmayı nasıl haber almış. Paris in de suyu çıktı anlaşılan, ortasından ırmak geçiyor. Bundan sonraki görüşmeleri Helsinki de bilinmeyen bir yerde yaparım, inşallah. Utanmaz eşek herif, aziz mübarek ay da oruçlu haliyle günaha girmekten ve Allah korusun, çarpılmaktan da korkmuyor. Eskiden marksist-leninist olduğu için korkmazdı, şimdi münafık olduğu için korkmuyor. Ar damarı yok, yalan atmaktan utanmıyor. Sırtlan soytarılık yapıyor, biz yolumuza devam ediyoruz.

15 İrfan Dayıoğlu nu okumuş olmalısınız. Günay Karaca nın ablası ile konuşmuş. Günay ın ablasına anlattıklarını öğrenmiş olduk. Ben ne yazmıştım daha önce? Günay Karaca nın Sırtlan tarafından öldürülmek istendiğini ve Semir (Ertan) a sınırı geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık dediğini yazmamış mıydım? Ne oldu peki? Söylediğim doğrulanmadı mı? Sırtlan kod adlı Mihrac ne diyordu? Ne diyecek, yalan diyordu. Günay Karaca için yoldaş diyordu. Ölüleri sevdiğini, dirilerden korktuğunu yazmadım mı? Öyle olduğu anlaşılmıyor mu? Mihrac Ural ın o ufacık beyninde kurduğu şatosunu kafasında parçalıyoruz. Öfkesi bundandır. Dellenmesi bu nedenledir. Öyle uzaktan uzağa horozlandığına bakmayınız, ödleğin tekidir. Sami (Gökhan Saç) nin kardeşi Mihrac ı Paris te yakaladığı ve kardeşi Sami nin akıbetini konuşmak istediği zaman ne hale geldi, bileniniz var mı? Gelin herşeyi anlatacağım diye kapıya doğru usul usul ilerledi ve kapıya gelir gelmez, İmdaaaattt, adam öldürüyorlar!.. diye bağırarak kaçtı. Kaldırımın öte yanına geçip kalabalığa karışınca, Ben size gösteririm!.. diye horozlanmaya başladı. Bugün bile, Paris te bu olay konuşulurken herkes kıçıyla gülüyor. Küresel militan veya küresel soytarı işte budur. Günay Karaca yoldaş için artık yazmayacağım. Şahsen tanıma olanağım olmadı. İrfan Dayıoğlu gibi, onu tanıyan yoldaşlar yazmalı. Günay artık aramızda değil. Yaptıklarıyla yetenekleriyle zaaflarıyla tarihimizin bir parçasıdır. Yaşamının son günlerinde ablasına anlattıklarını İrfan açıkladı. Benim ekleyeceğim yeni bir şey yok. Bu konuda, görevimi yaptım. Sırtlan ın, Günay Karaca ya kurduğu hain tuzağı ortaya çıkarttım. Bundan sonrasını, Günay Karaca nın ailesine bıraktım. Hesabını ailesi soracak, gereğini Acilciler yapacaktır.

16 Yeniden tekrarlıyorum. Yoldaş katilliğinin zaman aşımı olmaz. İhanetin zaman aşımı yoktur. SIRTLAN kod adlı MİHRAC URAL, kelimenin gerçek anlamıyla tam bir ORTALIK OĞLANI dır. Tepeden tırnağa çırılçıplak ettik. Kıçı kabak gibi ortaya çıkmıştır. Bakmayan horozlandıgına, zevahiri kurtarma gayreti içersindedir. Ben buraya yazıyorum. Kurtaramaz. Bu haini konuşturalım Mihrac Ural dosyasında, büyük ihanetlerin suçları vardır. Mihrac Ural dosyasında, yalanlar vardır. Hiçbir sözü doğru değildir. Mihrac Ural dosyasında, yoldaşlarımızın kan izleri vardır. Mihrac Ural dosyasında, hırsızlık vardır. Mihrac Ural dosyasında, Suriye istihbarat örgütü Muhaberat adına casusluk faaliyetleri vardır. Mihrac Ural dosyasında, Milli İstihbarat Teşkilatı na örgütümüz Acilciler i ehlileştirmek ve tasfiye etmek için verilmiş söz vardır. Mihrac Ural dosyasında, eroin tüccarları arasında numune taşıyıcılığı yapmak ve bu işten kazanılmış kirli para vardır. Mihrac Ural dosyasında, sadece örgütümüze karşı işlenmiş suçlar değil, diğer solcu örgütlere ve onların militanlarına karşı kurulmuş tuzaklar vardır. Mihrac Ural dosyasında, özellikle Kürt özgürlük hareketi ve onun liderine yönelik çok ciddi tuzaklar vardır. Mihrac Ural dosyasında, Suriye ye gelen sıradan insanların imkânlarına el koymak adına işlenmiş onlarca cinayet vardır. Mihrac Ural dosyasında, ihbar vardır. İstihbarat örgütleriyle işbirliği vardır.

17 Mihrac Ural hiçbir sorumuza adam gibi cevap veremiyor. Örgütümüz militanları başta olmak üzere, isteyen sol örgüt temsilcilerinden ve özellikle Kürt özgürlük hareketi temsilcisinin de içinde yer alacağı bir KOMİSYON KURULMALIDIR. Mihrac Ural komisyon önüne çıkartılmalıdır. Söylediğim her sözün sonuna kadar arkasında olacağım. Bugüne kadar ne yazmışsam hepsinin delillerini sunacağım, belgelerini getireceğim ve yaşayan tanıklarının dinlenmesini sağlayacağım. Mihrac Ural ın, bir devrimci katili, bir muhbir, bir ajan, bir hırsız, bir yalancı, paradan başka hiçbir değer ölçüsü olmayan bir düzenbaz olduğunu, kuşkuya yer vermeyecek şekilde ispat edeceğim. THKP-C Acilciler adını kullandığına bakmayınız. Marksist-leninist olmadığını, devrimci-demokrat hiçbir özelliğinin bulunmadığını ispat edeceğim. Yapabildiği bir tek şeyin, eline geçirdiği örgütümüz imkânlarını kendi kişisel tasarrufunda bulundurmak ve aile ilişkileri içinde zimmetine geçirerek zıkkımlanmak olduğunu ispat edeceğim. Örgütümüzün ismini kullanarak yaptığı her türlü pisliğin üstünü örtmeye çalıştığını göstereceğim. Acilciler ismi, Mihrac Ural sahtekârının kirli ilişkilerini örtmek için kullanılmaktadır. Buna fırsat verilmemelidir. Yayınladığımız çetleşmelerinden öte, yayınlamadığımız çetleşmelerini de bu komisyona sunacağım. Devrimci olmadığını, tam bir ahlâksız olduğunu, kanıtlayacağım. Çok açık ve net söylüyorum. Aynı şeyi kendisinden de bekliyorum.

18 KOMİSYON ÖNERİMİZİ KABUL ETMELİDİR İddialarını sıralamalıdır. Sonuna kadar söz hakkını kullanmalı ve her söylediği sözün arkasında durmalı, HESAP SORMALIDIR. Türkiyeli, Türk ve Kürt devrimciler önünde şimdiden ilan ediyorum. Bugüne kadar, özel veya örgütsel yaşamım boyunca yaptığım herşeyin arkasında olduğumu ve sonuna kadar savunacağımı, söylediğim ne varsa tamamını delileriyle ortaya koyacağımı ilan ediyorum. Örgütümüz üyelerinden ve Türkiyeli Türk Kürt devrimcilerden oluşmuş KOMİSYON un vereceği kararı kesinlikle ve itiraz etmeksizin kabul ettiğimi de şimdiden deklare ediyorum. Mihrac Ural a sesleniyorum. Aynı şeyi sende kabul ediyor musun? Verilecek kararı sineye çekmeye hazır mısın? Kararın sonuçlarına katlanmayı ve gereğini yapmaya söz veriyor musun? Kabul!.. diyorsan mesele bitmiştir. Bu tartışma yı (sen tartışma diyorsun) derhal bitirelim ve kurulacak olan komisyonun teknik ayrıntılarını hazırlayacak olan bir heyet oluşturalım. Hadi bakalım sanal soytarı, yüreğin yetiyor mu? Façan sıkıyor mu? Evet!.. diyorsan söyle. Bir kez daha tekrarlıyorum. Mihrac Ural, bu söylediklerimi yapmadığı sürece peşindeyiz, haberi olsun. Türkiyeli Türk ve Kürt devrimciler, Mihrac Ural a baskı yapmalıdır. Komisyon önüne çıkartılması için zorlamalıdır. Yıllardır ortalığı kirletmiş olan bu serserinin peşini bırakmamalıdır. Adam yerine koymadıklarını çok iyi biliyorum. Komisyon huzuruna çıkartıncaya kadar bu pisliğe tahammül etmelerini bekliyorum. Bugüne kadar herşeyi çok açık yazdım. Bizzat bildiğim, duyduğum ve duyduklarımı tanığına da onaylattığım konuları yazdım. El yazılı belgeler elimde. Çetleşmeler elimde. Sanal ortamda inkâr ettiği, ama Komisyonda inkâr edemeyeceği belgeler elimde.

19 Mihrac Ural ı kendi yalanlarıyla başbaşa bırakmayacağım. Onu, kendi yalanlarıyla, kendisinden elde ettiğim kendi belgeleriyle mahkum edeceğim. Mihrac ın, o Dosya adı altındaki müsveddelerini suratında parçalayacagım. Ar damarı olmadığını bildiğim halde, onu utandıracağım. Utancıyla başbaşa bırakıp bir ölü sessizliğinde yaşamaya mahkum edeceğim. SIRTLAN kod adlı, Mihrac Ural denilen bu pislik adamın, örgütümüze, genel devrimci hareketimize ve halka karşı işlediği suçlarını aşağıya sıralıyorum. CEVAPSIZ KALAN SORULAR : 1) 1978 tarihli yakalanmasını örgütten gizleyerek yanlış yakalanma tarihi ve yeri vererek, örgüt militanlarını yanıltmıştır. Ankara dan önce Samsun da yakalandığını ggazeteler yazdığı halde, bu konuyu gizlemeye devam ediyor. Bursa da ne yaptığı konusunda bilgi vermiyor ve sorulan soruları duymazlıktan geliyor. 2) Samsun kuyumcu eyleminde alınan altınlardan önemli bir bölümü kendisindedir. Yakalanmadan birkaç gün önce aldığı altınları ne yaptığını söylemiyor. Kendisine verilen altınları kime aktardığını örgütten gizliyor. 3) Nebil Rahuma nın nasıl yakalandığını biliyor musunuz? Nebil e pusula yazmadığını söylüyor. E. Ulaşan Hayır!.. diyor. Nebil in E. Ulaşan a söylediğine göre, Nebil e iki kez pusula gönderen ve her ikisinde de pusuya düşürerek yakalatan kişinin Mihrac Ural olduğunu, Nebil el yazısından ve pusulanın altındaki isimden tanıyor. E. Ulaşan bunu ilk defa şimdi söylemiyor. Yıllar önce birçok kişiye anlatmış. Mehmet Yavuz a bile anlatmış. E.ulaşan ı ölü konuşturucu olarak ilan etti. 4) Mihrac, Nebil i yakalatan kişinin kendisi olduğu tespit edilir edilmez başka bir isim attı ortaya. Nebil i yakalatan kişi olarak Ahmet Babaoğlu nun adını verdi. Bunu daha önce neden söylemedi? Bugüne kadar sesini çıkartmadı. Şimdi mi aklı başına geldi? Ahmet Babaoğlu ismini yeni mi öğrendi?

20 Nebil Rahuma nın kaldığı evi Ahmet Babaoğlu nereden bilebilir ki? Kesinlikle bilmez. Bilmesi mümkün değil. Bilip bilemeyeceğini Samsun dan ve Havza dan yoldaşlara soralım mı? Bursa da yakalanan arkadaşlara soralım mı? Nebil Rahuma nın kaldığı yeri, Mihrac dan başka bilen var mıydı? Mihrac ile Nebil aynı günlerde ve aynı operasyon içinde yakalandı, bir tesadüf olabilir mi? 5) E. Ulaşan, Nebil yakalanmasını yazdığı zaman, Erkan a telefon etti. Nebil ile aramıza kimse giremez dedi. E. Ulaşan telefonda sana, Evet, Nebil bana o pusulaları gönderen kişi Mihrac Ural dır dedi. Buna rağmen, Mihrac ne yaptı? Erkan ın ağzından yalan yazdı ve birkaç saat sonra Erkan açıklama yaparak Mihrac ı yalanladı. 6) Adana ABD Konsolosluğu bombalanması eyleminde kim vardı? Nebil Rahuma yı olay yerinde bırakıp kaçan korkaklar kimlerdi? Mihrac Ural ve A. Fuat Çiler değil miydi? 7) Nebil neden bu örgütten ayrıldı? Mihrac bu soruya cevap veremiyor. Bu soruyu duymuyor. Nebil in kendi sesinden hazırladığı kasedi Mihrac bizzat elden ben verdim. Adıyaman Kapalı Cezaevi nde verdiğim bu kaset nerede? Nebil ne diyordu o kasette? Yakamı bırak, ben seninle bir arada olmam demiyor muydu? Benden öyle bir kaset aldı mı, almadı mı? Cevap vermiyor. Kaset nerde, kaset!.. 8) Nebil Rahuma güzellemesi yazacağına gerçekleri konuşsun. Nebil Rahuma gibi yiğit bir militanın kanına giren ödlekler de konuşmuyorlar. Hepsi birden sağır numarası yapıyorlar. Sesleri çıkmıyor. Nebil in öldürülmesinde Mihrac Ural da, onu öldürenler kadar suçludur. Nebil Rahuma ya yapılan karalamaların hepsi hikâye idi. Söylenmeyen gerçek, Nebil in Acil adına HDÖ içine sızdırılmış ajan olduğu kuşkusuydu. Bu kuşkuyu yaratan Mihrac Ural dır. Bile bile bu kuşkuyu yarattı ve Nebil in katline neden oldun. Nebil i öldürenler konuşmuyorlar. Konuşurlar ve namuslu bir tavır takınırlarsa bu gerçeği açıklayacaklardır. Hepsi susuyor. Eminim utançlarından susuyorlar. Konuşmak istiyorlar ama konuşamıyorlar. Susuyorlar. Nebil in kafasına ipe sapa gelmez gerekçelerle kurşun sıkanların, Nebil i öldündükten sonra başında ağlaştıklarını hepimiz biliyoruz. Neden peki? Kanıtı olmayan bir kuşku ile yoldaş katili oldukları içindir. Bu kuşkuyu yaratan Mihrac Ural dır. Nebil

21 öldürüldü, Mihrac Ural rahatladı. Rahatladı çünkü, yaşayan bir Nebil, onun için potansiyel tehlikeydi. 30 senelik sır Nebil de saklıydı. Poliste, tokat yemeden bülbül kesildi ve işbirliği yaparak kurtuldu. Nebil i sattı önce. Nebil tanıktı. Nebil delildi. Mihrac Ural, delili yok etti. Nebil yaşasaydı Mihrac Ural, ser verdim, sır vermedim diyemeyecekti ve taaa o zaman ipliği pazara çıkacaktı. Nebil i öldüren yoldaşları susuyorlar. Tek tek hepsiyle konuşun, hiç kimse bu olayı bugün onaylamıyor. Ama susmaya devam ediyorlar. Ali Çakmaklı öldürülmeseydi, Nebil öldürülmezdi. Nebil i Acilciler in içimizdeki ajanı olduğu kuşkusuyla öldürdük diyemiyorlar. Bunu diyemedikleri için, Mihrac Ural ın yalanlarına destek oluyorlar. Nebil Rahuma ile son Adana dönüşünden hemen sonra konuştum. Mihrac Ural bunu israrla reddediyor. Hiç kimse çıkıp da, Sus ulan, sen o tarihte Türkiye de bile değildin demiyor. Nebil in bir an evvel öldürülmüş olması Mihrac ın işine geliyor. Saliha susmaya devam ediyor. Kalkıp da, Evet, İbrahim Yalçın doğru söylüyor. Ben bu olayı biliyorum. Nebil Adana dan gelir gelmez tutuklanmadı. İbrahim Yalçın la görüştü diyemiyor. Nebil i bir kere öldürdüler, bir kere daha öldürüyorlar. Üstelik de, Bu olay, talihsiz bir hataydı diye diye yapıyorlar. Anlamak mümkün değil. Ziya Erdönmez, Nebil Rahuma yı Acilciler örgütüne para aktarmakla suçlamışmış. Ziya Erdönmez, Acilciler e (bana) altınları vermesi için, Nebil e haber veren kişidir. Nasıl olur da, Nebil i bu konuyla ilgili olarak suçlayabilir. Böyle şey olur mu? Nebil öldürüldükten sonra, ben yakalanmadan az önce, Saliha benimle Şirinevler de E-5 karayolu üzerinde ayaküstü görüşmedi mi? Nebil sana silah alımı için para vermiş, buna gerek kalmadı, biz o sorunu hallettik, parayı ver demedi mi? Ben ne cevap verdim peki? Hayır, Nebil bana silah alınması için para vermedi. Böyle bir mesele konuştuk ama para vermedi. Bana verdiği birkaç kilo altını, bizim ihtiyacımız olduğu için Ziya dan istedim. Ziya da Nebil le yolladı. Bunu dışında para verilmedi

22 demedim mi? Bunu üzerine, Saliha bana dönerek, Bundan haberimiz var. Biz silah alımı için de para verildiğini sanıyorduk. O halde mesele kalmadı demedi mi? Saliha ile bu konuşmanın geçtiği tarihte, Nebil öldürülmüş. Ama benim haberim yoktu. Saliha ya Nebil le görüşmem gerektiğini söyledim. Nebil in Güney de olduğunu ve gelir gelmez haber vereceğini söyledikten sonra gitti. Saliha niçin susuyor? Konuşması gerekmiyor mu? Susarak, Mihrac Ural adlı haini korumuş olmuyor mu? 9) Mihrac Ural ın ser verdim sır vermedim, adımı bile kendileri dosyadan buldular diye yalan söylediği, kendi anlatımlarıyla ve Ankara da birlikte gözaltında bulunduğu yoldaşların anlatımlarıyla açığa çıktı. Buna rağmen, yalan söylemeye devam ediyor. Mesela, elektirik işkencesi nin nasıl bir şey olduğunu bilmediği, Bana şartelle elektirik verdiler diye yalan söylemesinden anlaşılmıştır. Filistin askısı ve elektirik işkencesi nasıl yapılır? dedik. Bilmiyor. Bilmediği için anlatamıyor, cevap veremiyor. Anlattığı hikâyeye kargalar bile gülüyor. Bu soru halâ cevap bekliyor. 10) Polis ifadesi kaybolmuş, bunu anladık. Kaç tane polis ifadesi olduğunu soruyoruz, cevap veremiyor. Kaç yerde ve kaç tane polis ifadesi olduğu sorumuz her seferinde cavapsız kalıyor. Isparta da yarım sayfalık polis ifadesi göstermişti. Ankara da Mihrac Ural ın evine kurulmuş polis pususuna düşerek yakalanan Mustafa Burgaz, 2.5 sayfa polis ifadesi olduğunu gördüğünü söylüyor. Hangisi doğru? Cevap veremiyor. Susuyor. 11) İşkence de 21 gün her tarafım paramparça edilerek dolaştırıldım diyordu. Nereleri dolaştırdılar? diye sorduk. Hiçbir tarafının paramparça olmadığı görgü tanıklarının ifadeleriyle anlaşıldı. Yalan söylediği ortaya çıktı. Susuyor. Nerelerde dolaştırıldığını söylemiyor. Soruya, soru ile karşılık vererek gerçekleri karartmaya çalışıyor. 12) Yakalandığı zaman Antakya ya neden götürülmediğini sorduk. Antakya da davam yoktu, deşifre değildim, o nedenle götürmediler dedi. Daha sonra, bu söylediğini unutarak, Antakya da evinin basıldığını ve bu nedenle önce Adana ya, oradan da evi basılarak kaçtığı için İstabul a geldiğini yazdı. Antakya ya niçin götürülmediğinin gerekçesini açıklarken, yalancı olduğunu itiraf etti. MİT tarafından Antakya ya gizlice götürüldüğü buradan anlaşıldı. Bu durum Mihrac Ural ın yakalandığı gün MİT le anlaştığının en önemli delilidir.

23 Mihrac Ural ın da içinde bulunduğu 1978 operasyonunda kaç kişi yakalandı? Kaç şehirde operasyon yapıldı? Operasyon nerede başladı? Mihrac Ural, ser verdiğini, sır vermediği ini söylediğine göre, ser vermeyen, sır veren kimdi? 1978 operasyonunda 80 kişiden fazla militan ve sempatizan yakalandı. Kim yakalattı bunları? 13) İstanbul davasından tahliye olduğunu, 1979 operasyonundan önce Niğde ye neden götürüldüğünü ve 1979 operasyonu biter bitmez niçin Adıyaman a nakledildiğini izah edemiyor. Sorulan sorulara cevap veremiyor. 14) Mihrac Ural gittiği her cezaevinde herkesi yanına çağırarak takip edilmelerini sağlamış ve tüm operasyonların başlangıç yerinin Mihrac Ural ın bulundugu cezaevleri olduğu anlaşılmıştır. Örgüt üyelerimizin takip edilmesinde bilgisi ve katkısı vardır. 15) Tacettin Sarı yı savunyor. Oysa, Tacettin Sarı örgütten kaçtı. Suriye de Muhaberat elemanı oldu. Cezalandıracağız diye karar alanlardan birisi de kendisiydi. Mihrac Ural ın bu konuda örgüte yalan söylediği ve komplo kurduğu kendi sitesinde, Ben, Mihrac Ural ın talimatı ile Suriye ye çıktım, kaçmadım diyen Tacettin Sarı tarafından itiraf edildi. 16) Mihrac Ural, hapis yattığı iki seneye yakın bir dönemde, tahliye olacağını söyleyerek tüm kaçırılma tekliflerini geri çevirdi. Son olarak, Adana Cezaevi nden kaçışı ve iki gün sonra da Suriye ye gidişi tamamen örgütün bilgisi dışında gerçekleşmiştir. Mihrac Ural, Acilciler in tamamının bildiği gerçekleri bile ters yüz ederek yalan söylemekte ve ihanetini gizlemeye çalışaktadır. Cephe dergisinde, kendisi tarafından yazılan kısaca yaşamı adlı yazı bu yalanın en büyük delilidir. Bu yazıda, örgüt MK sının ısrarları üzerine Suriye ye çıktığını yazmaktadır. Mihrac Ural ın Suriye ye çıktığı tarihte Acilciler örgütünde MK diye bir yapı yoktu ve hiçbir bölge sorumlusunun da bu kişinin ne kaçtığından veya yurtdışına çıktığından haberi dahi olmadı, Adana hariç. 17) Mihrac Ural ın Adana Cezaevi nde yazdığı karanlık adam adlı yazı ile Ali Çakmaklı polis ilan edilerek öldürüldü. Acilciler ve Türkiyeli tüm devrimciler bunu bilmektedir. Buna karşın bugün bu durumu inkâr etmeye kalkıyor ve Ali Çakmaklı ya polis demediğini söylüyor. Yalan söylüyor. Ali Çakmaklı öldürüldükten bir sene

24 sonra bile polis ajanıydı diye Cephe de çıkan yazıyı yayınlamamıza rağmen inkâr etmeye devam ediyor. 18) Müntecep Kesici yi hain bir provakasyon sonucu öldürttüğünü inkâr ediyor, anlık bir olay diyerek suçunu hafifletmeye çalışıyor. 19) Yusuf (Zihni Alan) neden öldürüldü? diyoruz. Yalan söylüyor. Yusuf un öldürülmesini, Bir arkadaşın fevri davranışıdır, benim alakam yok diyerek geçiştiriyor. Cephe dergisinde yazdığı yazıya bile sahıp çıkmıyor. 20) Sami (Gökhan Saç) neden öldürüldü? diyoruz. İnkâr ediyor. Öldürmedik, sorguladık. Özeleştiri verdi, bıraktık diyor. Sami, sokak ortasında yoldaşlarının yanından alınarak götürüldü ve işkence edilerek öldürüldü. Ölüsü denizden çıkarıldı. İnkâr ediyor. 21) Günay Karaca için yoldaşım diyor. Günay Karaca nın Suriye de örgütle ilişkisini keserek Türkiye ye döndüğünü herkes biliyor. Günay Türkiye ye dönerken, Semir e (Ertan), yani Murat Sahillioğlu na Bu adamı sınırı ğeçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık dediğini yazdım. Günay ın Ablası, aynı şeyi Günay ın kendisine söylediğini söyledi. İrfan Dayıoğlu bunu yazdı. Günay Karaca yı niçin öldürmeye teşebbüs ettin? diyoruz, yalan söylemeye devam ediyor. Cevap vermekten kaçıyor. 22) Mihrac Ural akıl almaz bir yalancıdır. Devrimci ahlâk ve terbiyenin asla kabul etmeyeceği oranda hemen her konuda yalan söyler. Kısaca Yaşam öykü, Cephe dergisinde duruyor. Açın okuyun. Burada, 17 yaşında onlarca fabrika örgütlediği yazılı. Onlarca fabrikadan sadece bir tanesinin ismini yazabilir mi? Hayır, yazamaz. Öyle anlaşılıyor ki, henüz örgüte ayağını atar atmaz hile ve yalanlarla iş başı yapmış. Birinci yaşam öyküsünde hızını alamamış, ikincisini yayınlamış. Her iki yaşam öyküsü arasında, birbiriyle taban tabana zıt çelişkiler var. Çelişkileri nasıl izah ediyor dersiniz. Edemiyor ve yalanın üzerini yalanla örtmeye çalışıyor. Sahi, bu adamın kafasında kaç dikiş var? Bazen 17, bazen 45 diye yazıyor. Çetleşmelerine bakınız. Her yanından yalan akıyor. 23) Mihrac Ural, Mehmet Avanʼı çok iyi tanır. Şubat 1978 de Mehmet Avan a pusula yazarak. Ali Fuat Çiler in evine gönderdi. Ali Fuat Çiler o tarihte (Şubat 1978) yakalanmıştı. Mihrac Ural,

25 Mehmet Avanʼı Ali Fuat Çilerʼin evine yollayarak evde bulunan para ve silahı almasını söylemiştir. Mehmet Avan söyleneni yapmış ama birkaç gün sonra da yakalanmıştır. Mehmet Avanʼın Ali Fuat Çilerʼin evine ne zaman gittiğini ve evden ne aldığını polis bilmektedir. Ali Fuat yakalandığı zaman evini polise vermedi diyerek deşifre olmuş eve Mehmet Avanʼı bilinçli olarak yollayan ve yakalatan Mihrac Uralʼdır. Bu güne kadar hiçbir cevap vermedi. Bu soru halâ yanıtını bekliyor. Mihrac Ural, Nebilʼin yakalatılması konusunu inkâr ederken, E. Ulaşan a Biz o tarihte pusula ile haberleşmezdik diye yalan söylediği de bu vesileyle anlaşılmış olmuyor mu? M. Avanʼa pusula yazıp tuzağa düşüren kimmiş? 24) Mihrac Ural, Mehmet Avanʼı cezaevine, Adnan Demir ve amcasının oğlu İrfan Uralʼın ziyaretine gönderen ve Samandağ Ziraat Bankasıʼndan kamulaştırılan paraları isteten kişi değil mi? Mehmet Avan bu parayı Adnan Demirʼden ve İrfan Ural dan istediği zaman ne cevap aldı? Vermeyeceğiz demediler mi? Verdiler mi? Vermediler. Mihrac Ural şimdi bu adamlara yoldaş diyor ve haramzade sofrasında besliyor. Yeniden soruyorum. Bu para ne oldu? Haydar Yılmaz bu paranın nerede olduğunu Mihrac Uralʼa sordu. Haydar Yılmazʼa Yoldaş, bu para askeri bir alanda gömülü denildi. Haydar Yılmazʼın, Önemli değil, nerede olursa olsun biz alırız demesine rağmen, Mihrac Ural bu paranın akıbeti hakkında niçin bilgi vermiyor? Kim(ler) çaldı bu parayı? Hırsızlara ne yapıldı? Samandağ hırsızlarıyla yoldaşlığı devam eden Mihrac Uralʼın, bu derece sarmaş dolaş olmasının altında hangi çıkar ilişkisi var dersiniz? İrfan Ural hep susuyor. Niçin susuyor, bunu sormayalım mı? Sorduğumuz zaman tarihimizi kirletmiş mi oluyoruz? İrfan Ural sesini çıkartmayacak, çaldığı paranın hesabını vermeyecek, şanlı-şerefli tarihimiz karalanıyor diye çığırtkanlık yapacak, yavuz hırsız misali devrimcilik dürüstlük yapacak. Olamaz böyle şey. Biz tarihi kirletmiş olacağız, İrfan Ural Biz Acilciler diye bildiri yazacak ve papatyalar sofrasında zıkkımlanacak. Bu mudur bizim şanlı-şerefli tarihimiz? Böyle şey olur mu? Bir defa daha ve son kez yazıyorum. İrfan Ural ve Mihrac Ural, Samandağ Ziraat Bankası kamulaştırma eylemi sonrasını ve paranın akıbetini söylemek zorundadırlar. Dürüst ve samimi

26 olmalılar, gerçekleri açıklamalıdır. Aksi taktirde, Acilci değil, hırsız olarak anılacaklardır. Mihrac Uralʼın hırsızlığı konusunda şüphe yok. İrfan Ural ve Adnan Demir bu konuyu açıklamadıkça, aynı şekilde HIRSIZ olarak anılacaklardır. Bu para, örgüt kasasından çalınmıştır ve hesabını da Türkiyeli gerçek devrimciler soracaktır. Komisyon bu nedenle önemlidir. 25) Mihrac Ural nasıl yakalandı? Bilen var mı? Kim ele verdi? Nerede yakalandı? Samsun da, İbrahim Evren adlı şahısla birlikte yakalandığını Milliyet gazetesinde bulduk ve yayınladık. Hiç sesini çıkartmıyor. Neden? 1978 Mart operasyonu nasıl başladı? Bu operasyonda kaç kişi yakalandı? Samsun, Bursa, Ankara, İstanbul, Hatay ve Ege bölgesi olmak üzere toplam 85 kişiden fazla yakalanma oldu. Kim verdi bu insanları? Mihrac Ural neden hiç sesini çıkartmıyor. Bir nedeni olmalı? Bu operasyonlardaki görevini açıklamalıdır. Adam gibi her şeyi açıklamalı ve Acilcilerʼin adaletine güvenmelidir. Hep susuyor, susarak kurtulamayacağını anlamış olmalı. Sağırları oynayarak, soruya soru ile karşılık vererek kafa karıştırma dönemi çoktan geçti. Ben Samsunʼda değil, Ankaraʼda yakalandım desin bakalım. Bursa ya gitmedim desin bakalım. Bursa da, Ankara da, Samsun da takip edilmedim desin bakalım. Bunları diyebiliyor mu? Şimdi diyemiyor ama 25 sene önce diyordu. 25 sene değil, bundan 3 sene öncesine kadar söylüyordu. Şimdi söyleyemez. Yakaladık çünkü. Antakya ya götürülmediğini, Antakyaʼda deşifre olmadığını ve aranmadığını söylüyordu. Yalan söylediğini yakaladık ve itiraf ettirdik. Antakyaʼda daha önce deşifre olduğunu itiraf ettiğine göre, yakalandığı zaman Antakyaʼya niçin götürülmediğini de anlatması gerekiyor? Bu bölümü es geçiyor. Unutturmaya çalışıyor. Nedeni var. Herkes gibi götürülmedi, GİZLİCE GÖTÜRÜLDÜ. Susmasının nedeni burada yatıyor. 21 gün dolaştırıldığını söyledi. Ankara-İstanbul arasında değil, 21 gün buralarda dolaştırıldı da ondan söyleyemiyor. Utanmaz ahlâksız adam, bir de ser verdim, sır vermedim diye palavra atıyor.

27 26) Aralık 1979 başında, Haydar Yılmaz yakalanmadan 10 gün kadar önce, İstanbul dan Anarşist vasıtasıyla Mihrac Uralʼa (Niğde Cezaevi ne) cezaevleri yardımlaşma fonu için, 500 bin lira para göndermedi mi? Bu parayı nereye harcadı? Hangi yoldaşa bir kuruş aktardı, söylesin bakalım. Kesinlikle söyleyemez. Ne yaptı bu parayı? Mihribanʼa mı verdi? Zeki el Kasım Uralʼa mı verdi? Kime verdi? Bunların hesabını soracağız. 27) Hatay da dinamit deposunun kamulaştırılması eyleminde alınan dinamitleri, İstanbul örgütüne parayla sattı mı, satmadı mı? Satmadım diyebiliyor mu? O zaman bu dinamitlerin kaçakçılardan para ile alındığını söylemişti. İstanbul örgütünden aldığı 70 bin lirayı ne yaptığını soruyoruz. Kız kardeşinin düğünü için kullandığı söyleniyor doğru mu? 28) Aynı şekilʼde, Kayseriʼden gelen, kullanılmış silahları, yine İstanbul örgütüne, bizden sonra, Haydar Yılmazʼa sattı. Örgüt içi ticaret yapan ahlâksız adamın devrimciliğinden söz edebilir miyiz? 29) Samsun kuyumcu eyleminden alınan altınlardan 2.5 kg kadarının Bursaʼda kendisine verilmediğini söylesin bakalım. Yakalanmadan birkaç gün önce aldığı bu altınlar ortada yok. Kime verdi? Yakalanmadığına göre, bu altınlar nerede? Mihrac Ural nereye giderse, Zeki el Kasım Uralʼın da o civarda dolaşmasının altında, örgüt kasasının baba evine transfer trafiği olmasın? Zeki el Kasım Uralʼa örgüt paraları mı aktarılıyordu? Bu adamlar babadan oğula hortumcu muydu? Bunları da konuşacağız. 30) Kayseriʼde yapılan 10 milyonluk kamulaştırma eyleminde elde edilen paranın ne kadarı Mihrac Uralʼa aktarıldı ve bu paralar nerelere harcandı? Bilen var mı? Hayır. 31) Mihrac Ural, Suriyeʼye geçer geçmez, ısrarla para istedi ve Adanaʼda bir kuyumcudan kamulaştırılarak elde edilen altınlar kendisine gönderildi. Şimdi bir de utanmadan, dağlarda ot yiyerek yaşadık diyor. Bu palavraya inanan var mı? 32) Mihrac Ural, geçmişten bugüne babasını ve annesini kullanıyor. Duygu sömürüsü yapmak için, elinden ekmek yediniz diyor.

28 İnanmayınız, yine yalan söylüyor. Bu aile, dededen babaya, babadan oğula kadar, Acilciler örgütünün olanaklarını kullandı. Bugün herşey apaçık ortada. Mihrac Ural adlı hırsız, bugün ailesi ile başbaşa kalmışsa bir nedeni vardır. Baksanıza, bu sefil yaratığı kız kardeşinden ve babasından başka savunan var mı? 33) Mihrac Ural, bugüne kadar kendisine karşı olan ve karşı olacağını tahmin ettiği veya örgüt içi ihanetinin farkına varabilecek olan kim varsa hepsini tasfiye etmek için elinde gelen her şeyi yaptı. Mustafa Burgaz, Mihrac Uralʼı bu örgüte kazanan kişidir. Hatayʼda, M. Burgaz ismini bilmeyen devrimci yoktur. M. Burgazʼın, bir gün içinde 30 senedir MİTʼne bilgi veriyordu, ayyaşın tekidir diye karalanmasının altında yatan gerçek iyi bilinirse, Mihrac adlı sefilin kim olduğu ve ne adına hareket ettiği daha iyi anlaşılır. Sormamıza rağmen cevap vermiyor. Tekrar soruyoruz. M. Burgaz için bu ahlâksızlığı neden yaptın? M.Burgazʼı kim yakalattı? M. Burgaz a, Ankara emniyetinde, önemli değil, kabul et diye bağırdın mı, bağırmadın mı? Ne diye bağırdın? 33) Örgüt içinde polis işbirlikçilerini koruyarak (Ali Hamam) ve militanlarına da polistir diye kara çalmakla ne yapmak istiyordun? Alaaddin Özden için Cephe dergisinde polistir diye yazı yazmadın mı? Dr. M nin Kongre ye geliyorum diye telefon ettiği zaman yanında bulunanlara, Yoldaşlar, Kongreʼmize polis de geliyor, tamam olduk!.. demedin mi? Neden yaptın bunu? Örgütümüzün MK üyesi ALİ SÖNMEZ için, Bizi dostlarımıza ihbar ediyor. Kardeşi vasıtasıyla Türk Polisiʼne bilgi veriyor diyen sen değil miydin? Ali Sönmez seni hangi dostlarına ihbar etti? Adı nedir bu dostların? Söyle de devrimci kamuoyu da bilsin şu dost dediğin kişiler kimmiş? 34) Mihrac Uralʼın, 30 senedir yanında bulunan, pis işler sorumlusu Şerif (BEŞİR KANMAZ), kendi giderek polise teslim olmadı mı? Nasıl oluyor da, arandığını duyar duymaz polise giderek teslim olan bir adam, ser verip sır vermeyen cinsinden devrimci oluyor. Bu soruya niçin cevap veremiyor. Beşir Kanmaz (Şerif) polise teslim olurken Subay babası da yanında değil miydi? Şerif denilen bu pislik adam, örgütümüzün motosikleti ile teslim olmaya gitmedi mi, motosikleti de polise teslim etmedi mi?