OCAK Yıl: 1 Sayı: 9

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "OCAK 2015. Yıl: 1 Sayı: 9"

Transkript

1 OCAK 2015 Yıl: 1 Sayı: 9 Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine. Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu. Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine; Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine... Cahit Sıtkı Tarancı 9.Sayı

2 1 Künye Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Selim SOYDAŞ Sorumlu Yazı İşleri Müdürleri Neriman TULGAR Hümeyra TARHAN Editörler Hümeyra TARHAN Yavuz Selim SOYDAŞ Tasarım Edebiyat Kıraathanesi Dergisi Yazışma Adresi: Dergimizde yayımlanan yazıların her türlü telif hakları yazarların kendisine ve/veya temsilcisine aittir. Yazarların izni alınmadan kopyalanması veya kullanılması yasaktır. Yazarlar Ayşenur KAYA Begüm YILDIZ Büşra TEPE Esma TAPAN Hümeyra TARHAN Mehmet Kaan TİRYAKİ Murat KIZMAZ Necla DEĞER Ömer KONAKÇI Reyhan ATASOY Rumeysa ARSLAN Selim SEVEN Sevilhan BOZBIYIK Sırt Çantalı Maria Puder Sümeyra AYHAN Uğur KARAMAN Yavuz KORKMAZ Zoya Seksenyedi Yavuz Selim SOYDAŞ Zeynep BAKIR Zeynep EMRE Ekiraathane ekiraathanesi

3 2 Bir aylık aradan sonra yeni bir sayı ile karşınızdayız. Edebiyatın hayata araladığı kapıdır dergiler. Yazılan yazılar kafesteki kuş gibidir sadece sahibi izler onu. Ama dergide yayınlanan yazılar artık özgürlüğe kanat çırpar. Ve her okunduğunda yeni anlamlar kazanır. Dergi çıkarmak hazırlamak zor bir şey değil ama ha deyince de hemen hazırlanıp ortaya çıkan bir olgu da değildir. Bizler Edebiyat Kıraathanesi ekibi olarak karınca kararınca birşeyler ortaya koymaya çalıştık. Bir an yaşarsın. Tutuverirsin nefesini. Ve öylece izlersin uzaktan, incitmeden, kırmadan, dokunmadan. Tınısı bozulacak diye korkarsın. Yüreğinde öyle bir heyecan yaşanır ki kalbin daha bir hızlı atar. İşte tam o esnada kalem yoldaşın olur. Anlatamadığın o duygulara tercüman olur kalem. Mutluluğun sesini dinlersin. Bu ruh hali her insanda farklı cümlelere dönüşür. Kimi mısralara döker, kimi o anı öyküleştirir. Kimi de bu yazılanları okur. Bizler de sizlerin yaşadığı, yaşaması muhtemel olan duyguları kendimizce anlatmaya çalıştık. Sizler okuyunca; İşte tam da bunu hissediyordum! diyeceksiniz. Bugün günlerden yarın. Mevsimlerden kış ve renklerden beyaz. Pencereden izlerken karın usul usul yağmasını sıcak bir bardak çay eşlik eder bize. Her mevsimde çayın tadı farklıdır; yani mevsimine göre değişir çay. Kış mevsiminde soba üzerinde durmaksızın kaynayıp duran çay sohbetlerimize ayrı bir lezzet katar. O uzun kış gecelerinde soğuktan üşüyen yüreklerimizi ısıtmak için boş kalmasın bardaklarımız. Elinizdeki çay ile keyifli okumalar HÜMEYRA TARHAN

4 3 İçindekiler Hümeyra TARHAN - Vakit Yazma Vakti! - [deneme]...4 Begüm YILDIZ - Toprak Kadar Çamurdanız - [şiir]...6 Büşra TEPE Rehine - [şiir]...7 Ayşenur KAYA Bitmeyenler - [deneme]...8 Mehmet Kaan TİRYAKİ - Edilgen Çatı- [şiir]...10 Murat KIZMAZ - Lütuf Mustatili - [şiir]...11 Necla DEĞER Pervane - [deneme]...12 Reyhan ATASOY - Visâlin Gurbeti - [şiir]...13 Selim SEVEN - Kısa Günün Kârı - [şiir]...14 Ömer KONAKÇI - Kırılan Camlar Kadar Kısadır Ömür - [deneme]...15 Yavuz KORKMAZ Söyleşi - [şiir] Zeynep EMRE - Son mu bahar? - [şiir]...17 Yavuz Selim SOYDAŞ Kurtuluş - [öykü]...18 Rumeysa ARSLAN - Var mısın? - [deneme]...24 Sümeyra AYHAN - Hasretin Dili Yoktur - [şiir]...26 Sevilhan BOZBIYIK - Yüreğim Sana Emanet - [öykü]...27 Sırt Çantalı Maria Puder - Raif Efendi den Halliceyim, Kafka Kadar Karmaşık; Ama Bir Voltaire Değil! - [deneme]...31 Uğur KARAMAN - Akdeniz İklimlerinin Son Durağı - [şiir]...33 Zeynep BAKIR - Ve Sanırım Bu Bir Özgürlük Sancısıdır Çektiğim! - [deneme]...35 Zoya Seksenyedi - İçimizde Bile - [şiir]...37 Esma TAPAN - Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka Tuğrul Tanyol Şiiri Emel Koşar -[Kitap İncelemesi]...38 Sinemada Neler Var / Film önerisi...40/42

5 4 HÜMEYRA TARHAN- ( DENEME ) VAKİT YAZMA VAKTİ Dünya kadar büyük bir karanlık içindeyim. Az ötede çok cılız bir sokak lambası Bir kargaşa bir telaş var geçmişten gelen.. Anlam veremiyorum. Vaktidir diyorum. Artık yazmak vaktidir. Ruhumun karanlıkta kalan kısımlarında bir karıncalanma bir hareketlenme başlıyor. Evet evet elimdeki kalem ile yükümü hafifletmeliydim. Geç kalmıştım yaşamaya, hayata... Karanlık daha fazla sarmadan o cılız sokak lambasına doğru bir adım atmalıydım. Karanlıkların aydınlıklara en yakın olduğu o ince çizgi üzerinde durmalıydım bir müddet.. Bakmalıydım, okumalıydım, anlamalıydım. Ve yazmalıydım geçmişimden biriktirdiğim kırıntıları Ve haykırmalıydım sessizce Vakit yazma vakti dedim ama ne yazmalıydım, nasıl yazmalıydım Böyle düşünceler sarmışken beni sokak lambasını o cılız ışığı daha bir parlamaya başlıyor ve ben o ışığa doğru adım atmaya başlıyorum. Sanırım ne yazmalıyım? sorusuna cevap buluyorum. Ne yazmalıyım Yüreğime nakış nakış işlediğim DUA mı yazmalıyım. Hayallerimi yazmalıyım. Bugünümü yazmalıyım. Gündemi yazmalıyım.. Omzumdaki o yükü hafifletmeliyim.

6 5 Yazmalıyım Böylece geleceğe bir adım atmalıyım. Geleceğin geçmişinde benimde bir izim olmalı Bir cümlem olmalı... Ve şairin dediği gibi Bir adım kalmalı geriye... Yazmalıyım diye haykırıyorum içimde Yazmalıyım Üç noktalar (... ) koymadan anlatmalıyım artık kendimi Ben de varım dercesine haykırmalıyım kalemimin ucuyla Fısıldıyorum kalbime yazmalıyım diye An itibariyle alıyorum elime kalemi ve o çizgiden bir adım atıyorum aydınlığa doğru Rabbim muvaffak etsin İnşallah Hümeyra TARHAN

7 6 BEGÜM YILDIZ-(ŞİİR) TOPRAK KADAR ÇAMURDANIZ Neşvesi ömre bedel kız, Lakin unutma ilelebet çamurdanız... Aldı başını izah etmeli, Malum dizeleri cilveyle serpmeli. Zira şiir kabusla; Üstadın ellerini öpmeli. Eller ki güne yetmez tasvir etmeye. Güle yetmez su, Hakikate değmez ölüm korkusu. Ölüm, Varlığın ruhlaştığı mı? Suyun toprağa sarıldığı mı? Hani güle yetmezdi su, Hakikate değmezdi ölüm korkusu? Şimdi yaslanmış dimağıma hançer, Biri şarkı söyler, Diğeri ayet der geçer. Ölüm bilir korkuyu Bilmediğidir aslında, Toprağa tutunmuş su! Canı damardan ayrılan adsız, Bizde şiir kadar yalnızız. Hakikat kadar cilveli, Toprak kadar çamurdanız! Begüm YILDIZ

8 7 BÜŞRA TEPE-(ŞİİR) REHİNE Ziyana uğradığımız doğrudur. Geceleri gecelere, Heceleri hecelere rehin verdik. Tam tuttuğumuzu sandığımız, Lakin daima boğan karanlıklarımız... Ah ne yapmalıydı, Bir gün daha ufku görebilmek için? Hangi yaprağı dalına takmalıydı, Hangi damlayı okyanusa salmalıydı? Haktan deyip geçelim mi Allah ım? Eteklerinde salındığımız boşlukları, Hangi durakta oyalayalım? Velev ki oyaladık Allahım! Değil miydi yolcuyu alıkoymak günah, Değil miydi hakikat en mübah? Belki bir küçük bilyedeydi felah, Fakat daima yitikti gönlümüzdeki sabah.

9 8 AYŞENUR KAYA- (DENEME) BİTMEYENLER Sanki yolda düşmüşüm de kanamamış dizlerim, eve gelmişim ve çalmamışım kapıyı, anahtar da deliğe girmemiş ve çevrilmemiş. Selam vermemişim ev halkına, odama koşmuşum da varamamışım. Düşündüğüm beni düşünecekmiş de seslenip kafasındaki beni dağıtmışlar. Sevecekmiş de bir güzel çıkmış yolda karşısına, bindiği otobüste ya da, çok da önemli değil. İşler benim için rast gitmemiş. İşler hiç gitmemiş, gelmişler, kafamda durmuşlar, seyahat etmişler düşüncelerimde ama gitmemişler. İşlerim hiç bitmemiş. Yapacağım dediklerim hiç olmamış. İnşallah dediklerim ahirete saklanmış. Sanki her şey var ile yok arasında, yokluğa bir adım daha yakında kalmış. Meğerse benim bu dünyadaki görevim olmamışlıklardan olmuşluk ayıklayarak ümide tutunmakmış. Geçen gün Eminönü ne gittim, taşa oturdum, denizi seyrettim. Denizi seviyorum, bitmemiş işlerime vapur yolluyor zihnimde. Yaparım diyorum kendime umutsuzluğa düşme. Yine de bir eksiklik vardı. Elimde bir kitap olmalıydı, yoktu. Çantamın ağır olmaması için çıkarttığım kitap gelmiş gönlüme oturmuştu. Kendi kendime konuşturur beni deniz, öyle de oldu. Dedim ki: Beni okuduğum kitaptan tanı. Bir kafede otururken ya da bir bankta, yüzümü

10 9 kapatan kitabımı görsün gözlerin. Bunu de, Bu kitabı ondan başkası burada böyle okuyamaz. Beni yazdığım şiirden tanı. Bu sözcüğü de, Bu sözcüğü ondan başkası böyle kullanamaz. Beni kalbimden çok atan sol gözümden tanı. Bil ki normalden uzaklaştığımda sayıklamaya başlar gözüm. İki gözüm, beni bensiz tanı. Ondan başkası bu denli yok olamaz. de. Yokluğum, beni tanı, beni sev, beni gör. Sonra Gülhane ye geçtim. Masaya oturdum, dört kişilik semaver söyledim, düşüncelerime ayıp etmekten çekinerek. Yanımda kitabım yok söylemiştim. Kitap yok ama deniz yerinde, şükür. Dedim ki: Ellerim küçücük, tutarsan ellerim ellerin olur. Sensiz yapamayıveririm. Sonra yağmur yağar, bir tramvay daha geçer önümüzden, arkamızda deniz Sen gözlerimin derinine bakarsın yüzünde ellerim kadar minik bir gülümseme. Ellerini nereye koyacağını bilemezsin, hâlbuki ellerin ellerime ne de uygun düşer! Sonra ben seni sevmeye kalkarım sen gidersin. Dur! Sevmeyeyim amenna ama gitme. Bana mütemadiyen karışık zihninin arkasından bak. Hatta bir çılgınlık yap ve sen sev beni. -Semaveri yenileyelim mi? -Hayır hayır, gidiyordum zaten. -Çayınız bitmemiş. -Bitmemiş kalsın. Ayşenur KAYA

11 10 Mehmet Kaan TİRYAKİ [ŞİİR] EDİLGEN ÇATI Edilgen bir çatının altında birleştirilmiş, Yapay öznelerdik bizden önce. Nokta ile bitecek bir sonumuz olacaktı, Ama biz sonsuz noktalar olduk. Hikaye devam etsin diye, Hep üç noktalı cümleler kurduk. Bazen birimizin ağzından ben çıktı. Edilgenliği kırıp geçirdi bizi. Etme; cümleleri silemezsin dedik. Yok olmaz hikayemiz silinmez cümlelerle başladı. Birimiz anlattı birimiz dinledi. Ve destanlaştı kalbimizde kalemimiz. Kimi zaman lirik, kimi zaman didaktik Ama hep birimizin kahramanıydık; epik. Yalnızlığa boğulduğumuz geceler, Felsefeyle yoğrulmuş sabahları kovaladı. Bu olan şeye bu mudur dedik; bir hiçlik içinde, Kimi gece salak, kimi gece ahmak olduk ama Hep sevdik oturduğumuz bitmeyen geceleri... Mehmet Kaan TİRYAKİ

12 11 MURAT KIZMAZ ( ŞİİR ) Lütuf Mustatili Önünde diz çöküp rahlesinin, Edep dersine talip olduk şiirin. Kimi zaman umudun mutluluğun sevdanın, Kimi zaman yeisin hüznün ve firakın, Yer aldığı mısralarda yaşadık hayatı. Mihriban, Gülce ya da Mona Roza, Belki de Rüveyda, Beklediğimiz yârin adı oldu şiirde. Gelmeyeceğini biliyorduk ama; Yine de bekledik işte. Ihlamurun çiçek açmasını bir gün. Saat 12 olup da lambalar söndüğü zaman, Gecenin koynuna bıraktık yüreğimizi. Zira hem gecenin hem yüreğimizin Sahibi bilirdi halimizi. İnce ince hüznün katreleri düştü kâğıdımıza. Dalları usul usul süsleyen kar taneleri gibi, Kimi zaman esen meltem rüzgârları getirdi yârin özlemini. O zaman anladık bir kez daha; "Yâr deyince kalem elden düşüyor. Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor. dizelerini Ya da Züleyha gibi; Tek bir sözcük yazabilmeyi bir mektuba. Sayfalarca yazsak da; Sadece O, bir tek O vardı gönül defterimizde. Onunla başlayıp onunla yaşayıp onda var olmak. Kimi zaman da sustuk. Kelimelerin artık yetmediği yerde. Lisan-ı halimiz anlattı en güzel melalimizi, Bir bardak çay eşliğinde. Geceler ve geceler Yâr ve yara Yaratan'ın bahşettiği lütuf mustatili. Murat KIZMAZ Sızlattı içimizi, kanattı kabuk bağlamaya başlayan yaraları yeniden.

13 12 NECLA DEĞER- ( DENEME ) PERVANE Pervaneler kimine göre aşk ve teslimiyet kimine göre vefadır. Pervaneler bilindiği üzere ışık kaynağı etrafında dönerler. Dönerken gittikçe yaklaşırlar ışık kaynağına. Yaklaşırlar ama bilmezler yanacaklarını ya da bilir yanacağını ama kabul eder bu yanmayı. Boyun eğer yanmaya. Sevgilinin ateşinde yanmak bir zevktir onun için ya da zikirdir. Belki pervane anlamıştır yanarak birre ulaşacağını. Yanmak... Pervaneye göre vuslat ışık kaynağına göre firkattir. Pervane sevdiği için yanmayı göze almıştır. Ama ışık kaynağına düşense ayrılığı ile yaşamaktır. Onunki de razı oluştur. Firkate boyun eğiştir. Aslında iki tarafta yakmakta kendini feda etmektedir. Biri varlığını ışığına hayran olduğu ışık kaynağına biriyse kendinde pervanenin yanmasına izin vererek ayrılığa... Onların sevgilerini gösteriş biçimi bu. Tıpkı gül ile bülbül gibi. Tıpkı karınca gibi. Karınca da öyle değil miydi? Küçücük bedenine rağmen ağzında su taşıyarak Hz. İbrahim(as)'e yardım etti. Onun da vefası yok mu Hz. İbrahim(a.s)'e karşı? Onun da kendini feda edişi ve bu sayede Bir re ulaşma düşüncesi yok mu? Ah.. Pervane olmak da zor ışık kaynağı olmak da. Yanmak da zor yakmak da... Necla DEĞER

14 13 REYHAN ATASOY-(ŞİİR) VİSÂLİN GURBETİ Susmanın kefaret sayıldığı her köşeye aşinalığımı yitiriyorum. Vardığımız her kapı bir hüsran, Bakamadığımız o gök, bir ütopya Çünkü Allah bize yeterdi Zehra! Bilirim, her kaçış bir visâle gebe, Ve her visâl de bir gurbete Senin visâlin benim gurbetim olur Benim gurbetim, senin hasretin Bağışlanacak bir suçum varsa, affet. Yoksa, bu seyir neye yorulur? Zehra Yüzünde baharları gördüğüm, Gözlerinde cenneti tanıdığım, Hâl-i pür melâlimizin hâkîkî şahidi Şimdi, bitmeyen bir hüzündür adın. Yaşamak için adın, ölmek için yine adın Reyhan ATASOY

15 14 SELİM SEVEN- ( ŞİİR ) Kısa Günün Kârı Yangınlar düşün çocuk Bildiğin ateşler gibi değil Adamın ciğerini yakan Ateşler düşün İçinden çıkageldiğim... Sevdalar düşün Anlatılanlar kadar pembe değil Koşar adımları ayrılıklara prangalı Aşklar düşün Yudumlayamadan tükettiğim... Ve kadınlar Gözün gördüğü kadar Cesaretin yettiği kadar cüretkâr Bir âmânın eline verilmiş Çil çil altınlar... Kullanılamadan geçmiş bir gecede Yalnızlıklarına satılmışlar... Benim deyip ellerini tutamadan Cebimden çalınmışlar... Bir tarla düşün çocuk Umut ekip, gözyaşı biçtiğin Sonra anla yıkılanları Yerine konamayanları... Anımsa yıllar mıydı nadasa çektiğim Gülümseyiş sefalarım mı...? Ara sırada kendini düşün be çocuk Gözyaşın toprağa düşmeden Bitecek bu yolculuk Gülümseyebildiğin kadar senindir Duaların kadar sanadır sonsuzluk. Unutma bu kavga bitmez Ne karganın günahı var Ne de gölgesine küser korkuluk...

16 15 ÖMER KONAKÇI-(DENEME) KIRILAN CAMLAR KADAR KISADIR ÖMÜR Hayat bazen çok kısadır hem de hiç ummadığımız kadar hiç düşünmediğimiz kadar hayalini bile kuramadığımız kadar kısadır Sonbahar gibidir yaprakları her biri dökülen film şeridi gibi anıdır kimi zaman ya da ilkbaharda açan renkli çiçeklerin umududur bize gelen kokular, hissetmek bir nefestir bir gülüştür yaşama yeniden bağlanmaktır Kırılan camlar kadar kısadır ömür neyin ne zaman olacağına ömür kestiremez insan her şey bir anda kırılır tane tane ve su bardaktan biranda taşar boşalırcasına bu hayatta ve beklemediğin o anda yaşanır her şey ayağına batan bir parça cam kalbine saplanan bir parça düş kadardır kimse tutamaz gözlerde ki yaşı, ellerini tuttuğun gözlerine güldüğün bu yaşam canı toprağa vermekte de çok kısadır Ömer KONAKÇI

17 16 YAVUZ KORKMAZ- ( ŞİİR ) SÖYLEŞİ Koştuk. Menziller bükük karanfil, Yollar veremli, Yollar hep sefil, Koştuk. Ardına tüm uykuların, Köhnemiş ayın, Ve kuytuların. Koştuk. Gerçeklik sanrı, Ve suskun tanrı, Ve tanrı sordu: Yalnızlık kimdir? Ve tanrı sordu: Tanımı aşkın? Aşk, hastalığı, Tüm zamanların. Aşklardan arın Kime hakimdir? Ve tanrı sustu Yalnızlık gerçek, Suskunluk pustu. Gerçeklik ürkek, Yalan bir masal, Masallar yalan, Günlerden kalan. Sonsuzluk gerçek, Gerçeklik sanrı, Ve kırgın tanrı

18 17 ZEYNEP EMRE- ( ŞİİR ) SON MU BAHAR? Son mu bahar? İlk mi hazan? Sana mı hasret? Bana mı gurbet? Yok mu dönüşü bu gururun? Döndürmez misin yapraklarımı yeşile? Bu kadar mı aşıksın yanık sarıya? Ben daha bitirmemişken, Eylüle sözümü, Sen şiire boğmuşsun ekimi kasımı... Gitmek için gelmişsin ya meğer... Şiirine bahane bakınıp gitmişsin Olmazdı zaten böyle iki şair, Aşkına aşık iki misafir... Yalanmış o beylik laflar, Hani derdin ya hep eğer BİZ isek... Gerisi vesair... İşte şimdi biz iki şair, Borçluyuz birbirimize tüm şiirlerimizi! Zeynep EMRE

19 18 YAVUZ SELİM SOYDAŞ - ( ÖYKÜ ) KURTULUŞ Yıllar önce... Bembeyaz karların üzerinde uzayıp giden, koca koca ve her adımda biraz daha kızıla boyanan ayak izlerinin dikkatli takipçileri; ciğerleri yakan soğuğun etkisiyle biraz daha yavaşlamak zorunda kalmıştı. Bulutların arkasından göz kırpan güneş havanın direncini kırmaya çalışsa da çaresizdi, aylarca dağın sırtlarını süslemiş parlak karlar karşısında. Ağızlardan çıkan soluk fazla uzağa gidemeden, hemen bir karış mesafede titriyor, fırsat bulsa az evvel terk ettiği ciğerlere geri dönmek istiyordu sanki. Doğa, bedenleri üşütmek için bunca mücadele verirken; hafif sisler arasında ilerleyen iki eski dost, nefeslerini idareli kullanmak adına sessiz sessiz ama ihtiyatlı adımlarla yürümeye devam ediyordu. Yaklaşık iki saattir devam eden takibin sonuna yaklaştıklarını haber eden dar geçit uzaktan göründüğünde birbirlerine attıkları sinsi bakışlar, basıp geçtikleri billur karlardan çok daha soğuk ve acımasızdı. Sabırla bu anı beklemişlerdi aslında, iki koldan başlayan takip ve yönlendirme meyvesini vermek üzereydi. Bu sinsi plan çok defa işe yaramış ve bu ikilinin ceplerini haddinden fazla ısıtmıştı. Öyle olmasa; çam odunlarının harıl harıl narlandırdığı sobanın başında keyif çayı içmek varken, bölgenin en tehlikeli yerine, kurtların bile yolunu kaybettiği Gittigelmez geçitine yürümeyi neden seçsinlerdi ki. Tepesini sis kaplamış, derin ve dar kanyonun uzaktan görülmesiyle birlikte suratlara yerleşen sinsi bakışlar birbirlerini bile korkutur olmuştu son zamanlarda... *** Bugün... Köy odasını dolduran meraklı kalabalık, pür dikkat adamın anlattıklarını dinliyordu. Bu tür muhabbetlerin daimi dinleyicisi olan eski soba; her zamanki yerinde, odanın ortasında, muhabbetin ateşiyle iyice harlanmıştı. Çaylar da bardaklardaki yerini aldıktan sonra, hikayenin devamını isteyen gözler daha da sivrilmişti şimdi. Adam, kimi zaman sesini kısarak kimi zaman gözlerini süzerek etrafındaki meraklı bakışların derinlerine dalıyordu. Anlatılanların gerçeklik payını sorgulamak akıllarına dahi gelmeyen birkaç küçük göz de oradaydı. Adamın dediğine göre bu çok eski bir efsaneydi. Uzaklardan gelen ilginç misafir, nasıl oluyordu da kendi köylerine ait olan bir efsaneyi bu derece iyi bilebiliyor ve yaşamış gibi anlatabiliyordu. Olay daha da karmaşıklaştığında, bu soru zihinlerdeki

20 19 sayfalarda çoktan geride kalmıştı bile. Herkes, adamın ağzından çıkacak bir sonraki cümleyi merak ederken bir kişi vardı ki bakışları daha başkaydı. Daha bir dalgın ve hüzünlüydü çekik gözleri. *** Adam demli çayından bir yudum daha aldıktan sonra anlatamaya devam etti: "Bunun uyduruk bir efsane olduğu söylense de gerçeklik payının kuvvetini artıracak birçok şahit de var. Babamdan dinlediğim bu hikayeyi ona da dedesinin anlattığını söylerdi. Bunun doğruluğunu sınamak için yola çıkanların birçoğu geri dönememişti. Kimisi gittiği gibi tek parça halinde geri dönse de ruhen geri dönmemiyordu, ölene kadar aynı rüyaların tesiriyle çıldırma noktasına geliyorlardı. Söylentilere göre dar geçitte sıkıştırılıp, açlığa terk edilen masum insanların tutsak ruhları hala oralardaydı ve öç almak için fırsat kolluyorlardı. Hatta bazı yörelerde anlatılana göre buraya giden insanların bedenlerini ele geçirmek tek kurtuluş yollarıydı, bu nedenle gidenler bir daha geri dönemiyor, bedeni çalan ruh arkasına dahi bakmadan orayı terk ediyordu. -Tabii kendi yerine bedenin gerçek sahibini bırakarak-..." Bu son cümle ile kalpleri saran ürperti olanca gücüyle damarlara pompalanıyor, odadaki bütün bedenleri uyuştururken gözlerde de korkunun temellerini atıyordu. Sözünü kesmeden, sessiz sessiz dinleyenlerin korkusu en zevk aldığı anlar oluyordu. Hikayedeki dondurucu etkinin izlerini gözlerde arayan bakışlarla anlatmaya devam etti adam: "Evet aynen böyle, bu yüzdendir ki oraya GittiGelmez demişler yıllar yıllar önce. Geri dönmeyi başarabilenlerin de hali ortada. Hatta bazı insanların başka diyarlarda başka hayatlar yaşadığına ve eski dostlarına denk geldiklerinde tanımadan öylece geçip gittiklerine dair rivayetler, çalıntı beden olayına delil olarak anlatılmakta. Şimdilerde kimse gitmeye cesaret edemiyor, bunların saçmalık olduğunu söyleyip gidenlerden de bir daha haber alınamadı." Yine öksüz bir sessizlik çökmüştü şimdi, kimisi nasıl bir yer olduğunu hayal etmeye çalışıyor kimisi de dehşet verici sahneler hayal edip kendi içinde korkudan titriyordu. Köşeye kurulmuş iri yarı, orta uzunlukta saçlarını eliyle yana taramış, çekik gözlü adamın buğulu bakışlarındaki sis perdesi ağır ağır aralandı. Odanın diğer köşesinde harıl harıl birşeyler anlatan adamı ilk defa görmüş gibi yeniden inceledi. Adını bile duymadıkları bir köyden gelmiş, garip garip hikayeler anlatarak insanları tesiri altına alan bu adamı daha önce görmüş gibiydi. Bir şeyler böyle düşünmeye zorluyordu onu sanki. Durumdaki garipliği çözebilecek kadar berrak değildi aklı, bazen bu köye bile nereden geldiğini unutuyordu, belli etmese de zihnindeki gitgeller sıklaşmıştı.

21 20 Yıllar önce köye gelip yerlermiş, yalnız yaşayan kendi halinde bir çobandı. Boğazını temizleyerek lafa girdi: "Böldüğüm için kusura kalma beyim, ancak anlamadığım bir nokta var: Bu hikayenin en başı, temeli neden anlatılmıyor, orada gerçekte ne oldu, kim neden açlığa terkedilmiş ki?" Beklenmedik soru karşısında şaşıran adam, kim bu münasebetsiz diye önce şöyle bir etrafındakileri süzdükten sonra, karşı köşedeki çekik gözlerle kontak kurdu. Beklenmeyen şey sorunun çoban tarafından sorulmuş olmasıydı. Bütün gözler aynı merakla, aynı hedefteydi şimdi. Köylüler bunu saygısızlık olarak görse de içten içe soruya katıldıklarını gösteren bakışlarını adama döndürdüler tekrar. Adam sinsi bir gülümseme ile oturduğu minderde doğrularak yükseldi. Yüzündeki ifade yavaş yavaş daha da sertleşti ve dalgın bakışları sardı odanın duvarlarını. Mimikleri hüzün ve kin arasında bir çizgide yürüyor bazen hüzne bazen de kine dokunur adımlar atıyordu. İçinden geçirdikleri ise tam bir dehşet senaryosuydu. "Hiç sormayacaksın sanmıştım" diyen yeşil gözleri ayrı bir parlıyordu şimdi. Daha iştahlı anlatmak üzere hazırladı kendini, beklediği an sonunda gelmişti. "Bunu kimse tam olarak bilmiyor, çok çeşitli söylentiler mevcut bu konuda. " Kimse tatmin olmamıştı. Devam et diyen gözlerin sahipleri sessiz kalarak adama yol gösteriyordu. Çekik gözlü adam çok daha dikkatle ve istekle dinliyordu, oturuşunu ayarlayıp geriye yaslanışı ve kaşlarını çatışından belliydi bu. Adam istediğini aldığını düşünerek içten içe sevinirken, parlak gözlerini süzerek anlatmaya başladı... Yeşil gözlerin sahibi, istediğini aldığını düşünerek içten içe sevinirken, derin bir nefes eşliğinde sorunun beklenen cebını anlatmaya başladı: "Esasında tam olarak bilinmese de söylentilere göre savaştan kaçan bir gurup asker, yanlarına alabildikleri kadar altını ve değerli taşları da alıp bu geçiti kullanarak kaçmaya çalışmışlar. Bu bölgedeki inanılmaz soğuk ve kar kalınlığı buna müsait olmasa da son birkaç kişi kalana kadar yola devam etmişler. Komutan, arkalarından yakalama kararı çıkarmasına rağmen takip eden ekip belli bir noktadan sonra, nasılsa daha ileriye gidemezler, geri dönmek zorundalar diye düşünerek pusuya yattı. İki taraf da birbirini kollarken soğuk ve açlık her ikisini birden kıskacına almıştı. Belli bir süre sonra haber alınamadığında her iki taraf için de vatan hainliği adıyla bildiri yayınlanarak ölüme terk edildiler. Hiçbiri bir daha geri dönmedi. Derler ki; oralarda esen rüzgârın nefesinde acı çığlıklar hâlâ kol gezermiş. O zamanlardan beri bu geçitin adına Gittigelmez denir. Buradaki suçsuz askerlerin ruhları hiçbir zaman huzura kavuşamadığı için gelenlerin bedenine girip kendilerini aklama amacıyla etrafta dolaşmaya devam ettikleri anlatılır. Tabii o altın ve mücevherler için bu

22 21 geçidi ziyaret eden define avcıları da çok fazla." *** Esrarengiz adam garipliklerle dolu hikayeyi tamamladıktan sonra yatmak üzere müsaade isteyip kalktı. Odayı dolduran kalabalık harıl harıl kendi aralarında konuşmaya dalmışlardı şimdi, gece geç vakit olmasına karşın kimse evine gitmemiş hikayeyi tahlil ediyorlardı. Herkesin ağzında aynı şey vardı: Mücevherler, altınlar, değerli taşlar... Birkaç saat önce korkulara neden olan lanetli ruh konusu çoktan uçup gitmiş, yerini para, altın, zenginlik hayalleri almıştı bile. Yeşil gözlü adam yastığa başını koymuş sinsi bir gülümseme ile kendi kendini methederken, köylüler birbirlerinden gizli geçite gitme planları yapıyordu. Ne de olsa maddi arzular insanı ayartmaya ezelden yeminli idi. Yalnızca bir kişi altınlardan ziyâde olayın kahramanlarını düşünüyordu: Soğukta can veren, aç kalmış askerleri ve o acı çığlıklarını. Hikayeyi de o sesleri de daha evvelden duymuş gibiydi, ürperti bütün iliklerine kadar işlerken beyninin uyuştuğunu hissetti bir ara. Onlarla arasında bir bağ vardı. Bu hikaye ona yabancı değildi, belki de bu yüzden o soruyu soran kişi olmuştu, onların konuşulmadan geçmesine gönlü razı değildi. Ancak bazı noktalara haddinden fazla şaşırmış olsa da ses etmeden dinlemiş, işin nereye varacağını beklemeyi tercih etmişti. Günün ilk ışıklarını arkasına almaya niyetli olan birkaç genç adam dağa doğru yola çıkmak için gerekli hazırlıkları tamamlamıştı. Kimseye duyurmadan yola çıkmak niyetinde idiler, köpek balığının kan kokusuna amansız yolculuğu misali para kokusu beşeri yine yolundan şaşırtmayı başarmıştı işte. Ne zaman başaramamıştı ki sanki. Tabiatın kanunuymuş gibi, suyu bulduğunda yeşeren toprak gibi, para ve zenginlik kokusunu alan insanın içinde de umutlar ve hatta umursamazlıklar bu minvalde yeşeriyordu işte. Odada bulunanlardan, ruhlar alemi muhabbetini safsatalar olarak nitelendirip, işin define kısmına yoğunlaşmış olanları yola çıkmak için maddi, manevi hazırlardı. Yeşil gözlü adamın gözlerindeki ışık yalan söylüyor olamazdı, kaldı ki daha önceleri geçitin oraya gidip cebini dolduranların hikayelerini çok duymuşlardı. Anlatıldığı gibi giden gelmiyor da değildi öyle, ama kafası gidik halde dönenler olmuştu eski zamanlarda, yine de denemeye değerdi, hem ruhlar filan çok saçma geliyordu birçoğuna... Ellerindeki gaz lâmbalarının belli belirsiz loş ışığı suratlarını aydınlatırken ay da gözlerini kapatmak için güneşi bekliyordu bir kenarda. Gizli ve sessiz adımlarla köyü ağır ağır terk ettiler, köyün ışıkları git gide küçülmüş ve çok aşağılarda kalmıştı. Damarlarındaki deli kan rahat durmuyor hayalleri körüklüyor ha körüklüyordu. Öyle ya gençti hepsi; yol, dağ, taş engel olamazdı, hepsinin aklını karmakarışık eden düşüncelerin sebebi aynıydı: "Yeşil gözlerdeki o ışık" özellikle bu gençlere mi doğrulmuştu ki vakit dahi kaybetmeden, tam inanmışlıkla yola düşmüşlerdi... Uzaklarda bir tepede gaz lâmbalarını taşıyan karaltıları izleyen iki çift göz daha vardı, birbirlerinin varlığından bihaber, genç

23 22 gurubu takip ediyorlardı. Birisi, yeşil gözlü olanı, durumdan çok memnun, sinsi ve zafer kazanmış bir komutanın vakurluğunu içinde hissediyordu. Diğeri ise, çekik gözlü olanı, akşam anlatılan hikayenin içindeki, dimağını bulandıran yerleri tekrar tekrar düşünüp, yeniden muhakeme ediyordu. Bir terslik olduğuna emindi, sanki bu adam onu bir uykudan uyandırmış gibiydi, bir kez daha ürperdi bütün vücudu. Kıskaç daralıyordu, geçitin sisli başı çok uzaklardan görünür olduğunda güneş tepeye tırmanmamıştı henüz. Bir kayayı siper edinmiş, çekik gözlerini daha da kısarak, takip mesafesindeki genç gurubu süzerken sağ omzunda bir ağırlık hissetti aniden. Aynı ürperti bu kez daha derinlere işlemişti, dizlerinin titrediğini fark etti birden. Başını ter içinde arkaya çevirdiğinde o yeşil gözlü adamı karşısında buldu. Nasıl olmuştu da bu kadar sessizce yanaşabilmişti ki! Ama o gözlerin içinde birşeyler oluyordu, ayağa kalkıp içine içine baktı, adamın yüzündeki sinsi gülümseme daha belirgindi artık. "Tanışma zamanımız geldi artık, yoksa hatırlama zamanı mı demeliydim. Odada o soruyu hiç sormayacaksın sanmıştım doğrusu..." Anlam vermeye fırsat dahi vermeden avuç içini çekik gözlü adamın alnına yapıştırıp gözlerine daha da daldı. Aralarında bir akım oluşmuştu; olanca hızıyla bir veri aktarımı oluyor gibiydi. Gözleri sağa sola fıldır fıldır hareket ederken yer yer bulanık olan zihin köşeleri de netleşiyordu iyice, yıllar önce olan şeyler, birlikte yaptıkları, çığlıklar, kahkalar kare kare kesitler halinde ona sunuluyordu... Hayal alemi... "Şimdikinden daha gençler, birbirlerini tanıyor hatta çok iyi, çok eski arkadaşlar. Bembeyaz karların üzerinde soluk soluğa yürüyorlar, uzaktan uzağa birbirlerini de kontrol ederek, el işaretleri ile anlaşarak ilerliyorlar. Şuanda bulundukları yerden, yanlarından, yüzlerinde soğuk gülümsemeler eşliğinde az evvel geçtiler, ellerinde av silahları var, dikkatli dikkatli ayak izlerini takip ediyorlar. Geçite doğru gidiyorlar, önlerine kattıkları; kürkü çok değerli olan bir ayıydı bu, birkaç el atışla yaralanmış her adımda bembeyaz karlar üzerinde kan izleri bırakarak kaçmaya çalışıyor. Yakın zamandaki diğer avların hasılatındaki dolgunluk onları yine buralara getirmiş. Ama o da nesi! Gittikleri yer, o geçit! Başını saran o sis bulutu birdenbire kararıp üstlerine doğru hızla kapanıyor. Sonrası karanlık, kapkaranlık! Az evvel bulutlara inat parlayan güneş kaybolmuştu sanki! Garip uğultular ve acı çığlıklar kulak zarlarını yırtacakmış gibi zorluyor, dayanamayıp yere yığılıyorlar... Sis usul usul dağılıyor şimdi bedenlerine geçitin sarp tepelerinden bakıyor gibiler, ufacık iki beden oracıkta yatıyor. Ruhlar birbirlerine bakıp çığlıklar atarken birazdan kalkıp gidecek olan iki beden, yeni ruhları ısıtmaya başlamıştı bile. Yemyeşil parlak gözlü olan önce uyandı, çekik gözlü olan onu takiben gözlerini açtı. Yeşil gözlü olanı -askerlerin

24 23 komutanı- her şeyin farkındaydı, her seferinde baştan yaşadığı bu olayı bir tek o tam anlamıyla çözebilmişti. Diğeri yarı baygın, bir nevi trans halindeydi. Zamanı geldiğinde tekrar görüşeceğiz diyerek ayrıldılar. Farklı yerlerde, ancak GittiGelmez geçitine yakın çevre köylerde, yeni hayatlar yaşamak ve geri dönerek diğer arkadaşlarını da kurtarmak amacı üzerine sözleştiler. Dönerek az önceki yerden, yıllar sonraki hallerinin yanından aynı bedenlerin genç halleri olarak geçti ve uzaklaştılar." *** Trans hali devam ederken artık her şey ayan olmuştu çekik gözlerin sahibine, daha doğrusu çalıntı olan gözlerin taşıdığı askerin ruhuna. Gerçekte ne bir para konusu vardı ne de altın, düşmanın geçişini önlemek için kendini feda eden birkaç vatansever askerin hikayesi yıllarca yanlış anlatılagelmişti. Bölgeye bu adı veren bu bedenler değildi, lâkin ruhların kendilerini aklama çabaları ve azapları da dinecek gibi değildi. Mütemadiyen yeniden yeniden yaşanan bu sahnede ruhlar aynı kalsa da bedenler sürekli olarak değişiyordu, onların da inandığı bir başka efsane vardı sanki, her seferinde yeni birileri... Kendi yerlerine onları hapsedip kaçıp kurtulabilme umudu... Şimdi parlak karlarda oluşan ayak izlerini yıllar önceki dikkatle takip eden bu iki çalıntı bedenin gözlerinde ve yüzünde yine aynı sinsi ve soğuk bakışlar belirmişti. Yönlendirme bundan önce defalarca olduğu gibi yine işe yaramıştı; zenginlik, kolay ve haksız kazanç uğruna, canlarından olma pahasına yollara düşen bu zavallı adamlar, GittiGelmez geçitine doğru, garip hülyalar içinde yürüyorlardı... Keşke geçitin başını saran yoğun sisteki çığlıkları duyabilmeleri için onlara katılmaları gerekmeseydi... Hangisi efsaneydi, hangisi gerçek? GittiGelmez mi, hazine mi, yeşil gözlerdeki esrar mı yoksa unutulmuş kahramanlar mı? Gerçek esaret neresiydi, bedenler mi yoksa nefisler mi? Yavuz Selim SOYDAŞ

25 24 RÜMEYSA ARSLAN ( DENEME ) VAR MISIN? Ne oldu bize? Neden bu haldeyiz? Neden hiçbir şeyden tatmin olmuyoruz ya da olamıyoruz? Tatminin daha çok 'harca(!)'makta olduğunu mu zannediyoruz? Acaba paraları değil de kendimizi mi harcıyoruz? Herkes herkesten daha iyi olma çabasında. "Ben daha üstünüm!" deme çabasındayken belki de ; "Ben o kadar aşağılardayım ki, açığımı bu gösterişlerle kapatıyorum..." diyor modern insan (!). Karanlık bir kuyunun içinde yaşayıp duruyoruz. Bize uzanacak bir el ararken, bir yandan da ne istediğini bilmez yaramaz çocuklar gibi uzanan ellere tekme atıyoruz. Bildiğimizi zannettiğimiz bu karanlık dünyada kendimizi garantiye alıyoruz (güya)... Halbuki, bir bilebilsek, farkına varabilsek kuyunun dışındaki aydınlık dünyada neler var... Tattığımız zevklerin yaşanabileceklerin en güzeli olduğunu zannetmenin ne kadar hatalı bir bakış olduğunu göreceğiz. Ne bu inat? Neden kurtulamıyoruz bu kuyudan? Aslında kendimize itiraf edemesek de biz de sıkılıyoruz bu karanlıktan... Aslında biz de bu kuyulardan kurtulup, ötelere ulaşan o 'nadir' insanlardan olma potansiyelini taşıyoruz. Ama nedense bu potansiyelimizi kullanmıyoruz. Belki kullanmayı bilmiyoruz. Belki 'bu yollardan geçmiş' birilerine başvurmak lazım... İşte bu yollardan geçmiş bir 'zat-ı mübareğin'* ötelerden bize seslenişi... " Allah'ın güneşinin nuru ile aydınlanmayan, karanlıklara dalmış gönül evleri de vardır. Senin için mezar böyle bir gönülden daha iyidir. Sen şimdi gel de karanlıklar içinde kalmış, nursuz, daracık gönlünün mezarından çık kurtul! Aslında sen ölü değilsin! Sen bir dirisin ve bir dirinin oğlusun. Senin bu dapdaracık gönül mezarın nefesini daraltmadı mı? Böyle daracık bir gönülle nefes alamaz hale gelmiyor musun? Sen vaktinin Yusuf'usun, gökyüzünün güneşisin. Şu beden kuyusundan, şu karanlık dar zindandan çık, güzel yüzünü göster! " Kendimizi ne kadar tanıyoruz? İhtiyaçlarımızın ne kadar farkındayız? Fiziki ihtiyaçlarımızı (açlık, susuzluk, cinsellik vb.) doyurduğumuzda mutlu olacağımızı mı düşünüyoruz acaba? Eğer mutluluğa böyle ulaşabilseydik günümüz insanının kanayan yarası depresyon (hayattan zevk alamama, mutlu olamama vs. vs..) gibi bir sorun bu

26 25 kadar yaygın olmazdı. İnsan sadece bedeninden oluşan bir varlık değil, öyle olduğunu iddia eden insanlar acaba ölü bir insanın yaşayan bir insandan farkını nasıl açıklıyorlar? Biz de olup da ölende bulunmayan ne olabilir; kalbin atması, midenin, bağırsakların çalışması mı? Böyle basit bir açıklama bu soruya cevap vermede yetersiz kalır, kaldı ki böyle bir cevap bizi dar bir alana hapseder. İnsanı makine gibi çalışan bir varlık gibi görmüş oluruz. İnsan makine değildir. Hisleri vardır onun; sevinci, hüznü, endişesi... Aklı, zekası vardır onun; makineler üretebilen. En önemlisi ruhu vardır! Bir makinenin başka bir makineyi tasarlayıp üretmesi nerede görülmüş, hissiz, akılsız demir parçalarının?! İnsanı bu demir parçalarıyla bir tutabilir miyiz? Tabi ki hayır. Makinenin bakımını yapar, yağını, civatasını değiştiririz ve çalışmaya sorunsuz bir şekilde devam eder. Ya biz? Sadece yemek yiyip su içmekle "iş" bitiyor mu sizce?... İnsanı tanımanın yalnızca üniversitede psikoloji okumakla ya da dünyada uzun yıllar yaşamakla elde edilebilecek kolay bir bilgi olduğunu hiç mi hiç zannetmiyorum. Evet şüphesiz bunlar bize birçok şey katacaktır ama yeterli değildir. Bir makine bozulduğunda, kullanma kılavuzuna bakıp, nerede hata yaptığımızı araştırırız, bu işin ustasını çağırırız. Usta dahi işi çözemezse üreticinin el atması gerekir. Bu makineyi en iyi bilen takdir edersiniz ki onu üretendir. Zaten kullanma kılavuzunu hazırlayan da, makineyi nasıl tamir edeceğini ustaya gösteren de üreticidir. Peki ya insan? Makineden daha karmaşık olan insanı nasıl anlayabiliriz, tanıyabiliriz, sorununu nasıl çözebiliriz? İnsanı en iyi tanıyan kimdir? Onu yaratan değil midir? Biz 'üretici'nin kullanma kılavuzuna bakmadan, 'bozulduğunda' başvurmamız gereken ustaları çağırmadan onlardan bilgi almadan ne yapabiliriz? Kendisine uzanan ellere tekme atan insan, bozuk makine gibi(!) bir konumda olmaktan çok mu memnun acaba? Hayatı sorunsuz bir şekilde devam mı ediyor? Bakın psikoloji doktoru Mustafa Merter 900 Katlı İnsan adlı kitabında ne diyor; " Orta yaş krizi, yıldırım hızıyla ortaya çıkan depresyonlar ve bunların trajik sonuçları olan intihar eğilimi, alkol bağımlılığı, kompülsif cinsel davranış ve benzeri yeni çağ patolojileri, hep bu çağrıya duyarsız kalma (nefs bilgisi), dolayısıyla dikey gelişim potansiyelini kullanmak yerine yatay alanda sıkışıp kalmanın neticeleridir. Genellikle materyalist, ateist, pozitivist yapıdaki bir kişi doğrudan manevi ihtiyacını dile getirmek yerine, bu acil sorununa ters yönden yaklaşarak maneviyata ve maneviyatı temsil eden kişilere yönelik bir saldırı başlatır. Bu saldırı aslında bir imdat çağrısından başka bir şey değildir. " Bir adım atma vakti şimdi... Çağrıya kulak verme vakti... Var mısınız? *Hz. Mevlana, Cevahir-i Mesneviyye Rumeysa ARSLAN

27 26 SÜMEYRA AYHAN ( ŞİİR) HASRETiN DİLİ YOKTUR Hasretinin sessizliğinde gönlüm lal oldu.. Ne anlatacağı var ne de anlayacağı. Sanki bütün sesler sensiz ziyan oldu.. Söylenen bütün türküler eksik kalıyor sanki. Tohum toprakta çatlamayı unutuyor. Hasretinin sessizliğinde dünya biraz daha yavaş dönüyor... Hasretinin sessizliğinde boğazımda düğümleniyor saat sesleri. Gözlerim dalıyor yollara kuşlar usulca bir fısıldıyor. Gökyüzü maviden biraz daha kara. Hasretin sessizliği yüreğim gurbet yaşıyor... Sesin geliyor aklıma birden ; Kuşların cıvıltısı, bülbülün sesi, Gökte güneş ve yıldızlar yer de güllerin kırmızısı, Ne varsa güzel namına sesinle hayat buluyor. Gönlüm sesinde bahari soluyor. Hasretinin sessizliğini gönlümün SENliliği yeniyor... Sümeyra AYHAN

28 27 SEVİLHAN BOZBIYIK- (ÖYKÜ) YÜREĞİM SANA EMANET Bir hikaye düştü kalbime, Kalbim düştü bir hikayeye Ardından dilime düştü ve şimdi anlatıyorum dillere düşsün diye; Hani candost derler ya, işte aynen o cinsten bir dostluktu onlarinki. İstanbul un yaşanmışlıklarla dolu,tarih kokulu,mütevazi bir semtinde yaşıyorlardı. Semtin adı, başta bir garip geliyor ilk duyana. Horhor Fatih te bulunan semt, ismini Horhor çeşmesinden alıyor. Anlatılanlara göre, Fatih Sultan Mehmet Han bölge civarında yürürken yerin altından su sesleri duyar ve yanındakilere, Buraya bir çeşme yapın baksanıza hor hor su sesleri geliyor der. Ee! Koca cihan sultanı emreder de yapılmaz mı? Buraya bir çeşme yapılır. Artık o vakitten sonra çeşme de semt de Horhor ismiyle anılır. Yahya Kemal öyle diyordu ya; Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmediğim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Kimbilir İstanbul un daha hangi köşesinde kaç hikaye saklı!.. Gelelim minik kalpleriyle dostluğu sımsıkı yaşayan Ali ile Ahmet e. Karşı komşu idiler birbirleriyle. Yedikleri içtikkleri ayrı gitmezdi. Öğle yemeği Ali lerde yendiyse, akşam da muhakkak Ahmet lerde olunurdu. İki aile de aittiler sanki aynı anda.. En sevdikleri oyuncakları rengarenk misketleriydi. Esasen pekte seçenekleri yoktu ya. Herzaman oynamaya çıkmadan önce mahalledeki çocuklardan üttükleri misketlerini sayarlardı. Kiminki daha çoksa ayrı bir havası olurdu. Birbileriyle arada kavga edip, küsseler de bir oyun vaktinden fazla uzun sürmezdi. Buna rağmen mahalledeki kimsenin onlardan birine laf etmesine de izin vermezler,birine ters birşey söylense, diğeri hemen savunmaya geçer,dostunun hakkını yerde koymazdi.

29 28 Ne de olsa söz vermemişler miydi o gün Ahmet ve ailesinin o mahalleye ilk taşındığı gündü. Annesi,kız kardeşi ve Ahmet yeni gördükleri bu yerde acaba nasıl insanlarla karşılaşacaklardı. Taşındıktan birkaç saat sonra, Ahmet mahalleye çıktı. Çocuktu nihayetinde durur mu hiç oyunsuz Misket oynayan çocukları gördü,yanlarına yaklaştı sessiz sedasız. Çocuklar oyunu bırakıp sorular sormaya başladılar. Ama sorduları bir soru Ahmet in küçücük yüreğini deldi geçti sanki. Baban nerede peki?. Babası hapisteydi Ahmet in. Ah şu ocakları söndüren, aileleri direksiz bırakan kan davası denen illet yok mu? ondan girmişti hapse Ahmet, babam hapiste deyince alay etmeye başladı çocuklardan büyükçe olan. Yüzü düştü, umutlarla gitmişti oysaki oraya..ama hepsi sönüverdi bir anda. Çocukların arasından yaşça hemen hemen Ahmet kadar olan biri ayağa kalktı ve kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle omzundan itti alay eden çocuğu. Gel, gidelim dedi Ahmet e. Birinin onu koruması küçük yüreğini ısıtmaya yetmişti, kocaman bir gülümseme kondurdu güzel yüzüne. Adını sordu bedeni küçük ama civanmert çocuğa. Ali dedi o da. Tanıştılar, konuştular ve bundan sonra birbirlerini koruyacaklarına, dost kalacaklarına dair söz verdiler. İşte böyle başlamıştı onların yoldaşlığı. İki sene önce Eylül ayı gelip çatmıştı. Okullar açılmış ve her sene olduğu gibi öğrencileri yine bir telaş sarmıştı. Artık onlarında okula gitme yaşı gelmişti. Mavi önlükleri, beyaz yakaları, kendileri gibi küçük çantaları ile onlarda hazırdılar artık kara tahta önünde ders görmeye. Günler, ayları, aylar,yılları kovaladı. İkisi de mert, güzel huylu birer delikanlı olmuşlar ve üniversite okumaya başlamışlardı. Ne şanstır ki, aynı üniversitenin farklı bölümlerini kazanmışlardı. Ahmet öğretmen olup vatana hayırlı nesiller yetiştirecek, Ali ise doktor olup dertlere derman olmaya çalışacaktı. Samimiyetlerine ise diyecek yoktu, ilk günkü gibi saf, temiz arkadaşlıkları devam ediyordu. Hayatın dostluklarını imtihan edeceğinden habersizlerdi elbette. Üçüncü sınıfa başladıkları seneydi. Edebiyat Fakültesi ne yeni bir öğrenci gelmişti Konya dan. Ayşe ydi ismi. Bal rengi ışıl ışıl gözleri ile akça pakça güzel bir kızdı. İlk gördükleri andan itibaren Ahmet in de Ali nin de gönlü kaymıştı, Ayşe ye. İkisinin de birbirinin bu duygularından haberi olmadığı gibi Ayşe de onların bu hislerinden haberdar değildi. Bir gün Ali, Ahmet bugün işim var okulda sen beni bekleme. dedi. Tamam dedi Ahmet. Ama en yakın arkadaşında bir gariplik sezmişti doğrusu. O gün Ali okuldan çıkınca, Ayşe yi takip etti. Evi nerde öğrenmek istiyordu. Kendi oturdukları evden bir mahalle aşağıda olduğunu öğrenince yakın olmalarına çok sevindi. Ertesi gün oldu. Ali nin de Ahmet in de aynı düşünce zihinlerini kemirip duruyordu. İkisi de henüz açılmamışlardı

30 29 kıza. Ama önce birbileriyle bunu paylaşmalılardı, gizlemek olmazdı çünkü. Ne de olsa dost değiller miydi? Önce Ali başladı söze, Ayşe ye aşık olduğunu söyledi. O söyledi söylemesine ya, onu dinleyen Ahmet ne diyecegini bilemedi. Bu kez peki sen ne diyecektin kardeşim dedi, Ali. Ahmet, hiç, önemsiz birşeydi zaten diyebildi sadece. Ya şimdi bundan sonra ne olacaktı? O da söylese duygularını arkadaşlıklarının bozulmasından korkuyordu. Söylemese, gönlüne söz geçiremiyordu. Günlerce, haftalarca düşündü Ahmet. En sonunda yüreğine gem vurmaya ve hiçbir şey dememeye karar Verdi. Ali nin dostluğu daha kıymetliydi onun için. Ayşe ile Ali arasındaki yakınlaşmayı uzaktan izlemekle yetindi sadece. Yıllar geçti. Mezun oldu ikisi de.ahmet türkçe öğretmeni olarak Elazığ a atandı. Ali de Ankara da doktor olarak göreve başladı. Bu arada Ayşe ile Ali evlendiler. Ahmet kimseyle evlenmedi, kendini öğrencilerine adadı, onları evlat bildi kendine. Seneler hızla birbirini kovaliyordu. Ali nin biri kız,biri erkek, iki çocuğu olmuştu. Ahmet de onları ziyarete gidiyordu fırsat buldukça. Zaten telefonla irtibatlarını hiç koparmıyorlardı. Bu yaz yine gideyim diye düşündü birgün Ahmet. Yaz tatiline de az kalmıştı. Yalnız bir defasında aldığı haber onu derinden yaraladı. En yakın arkadaşı, dostu Ali, kalp yetmezliği ile mücadele veriyordu. Tatil olur olmaz, Ankara nın yolunu tuttu Ahmet. Bir an önce kardeşine kavuşmak arzusuyla. Birkaç saat kalmıştı ki, yoldan çıkan bir araçla çarpışarak kaza yaptı. Hastaneye kaldırıldı. Ağırdı yarası, ameliyata aldılar hemen, ama iç kanamayı durduramamışlardı. Ameliyat sonrasında yoğun bakıma aldılar. Bu esnada polisler son görüştüğü kişiye haber verdiler, yani Ali ye. Ali, duyar duymaz geldi hastaneye. O geldikten birkaç saat sonra uyandı Ahmet. Uyanınca ben seni ziyarete gelmiştim ama sen beni ziyaret ettin dostum dedi,güçlükle ve hafifçe gülümseyerek. Yorma kendini,yorma kardeşim diyebildi Ali. Bunları söylerken, kendi acısını unutmuş, gözlerinden yaşlar akıyordu. Yılların yaşanmışlıkları vardı aralarında. Duramadı daha fazla yanında, onu öyle görmeye dayanamadı, çıktı odadan. O çıkınca Ahmet, hemşireyi çağırdı yanına. Bir kağıda diyeceklerimi yazabilir misiniz?. Elbette dedi hemşire. Ahmet,ona birşeyler dedi o da yazdı, sonra da başucunda bulunan komidinin üzerine bırakması istedi, hemşireden. Ve hemşire çıktı odadan. üzerine Ahmet,artık hissediyordu sona yaklaştığını,öyle derin bir ağırlık çökmüştü ki Ali, tekrar odaya girdiğinde, Ahmet son nefesini vermişti. Onun cansız bedenini görünce hıçkırıklara boğuldu Ali, candostunu yoldaşını kaybetmişti. Bir ara gözü komidinin üstündeki kağıda takıldı. Gözyaşları ile okudu yazılanları;

31 30 KARDEŞİM, DOSTUM, CAN YOLDAŞIM; Dönüp arkaya baktığımızda, bir gün mü, bir saat mi,yoksa acaba? diye tartışacağımız kadar kısa bir dünya Anlık işte. bir an mı yaşadık Bitiyor benim için, iliklerime kadar hissettim bunu. Yolun sonuna geldim artık. Ama senin daha yaşayacağın güzel günlerin olacak. Hatırlar mısın? Hani,Ayşe den hoşlandığını söylediğin gün ; Sahi sen ne diyecektin kardeşim? demiştin de ben de sana; hiç önemsiz demiştim. Çünkü, sana ben de Ayşe ye gönlümü kaptırdım diyemedim. Biz seninle birbirimize bir söz vermiştik, senin dostluğun herşeyden öteydi benim için ve ben onu tercih ettim. Aramızın bozulmasından korktum. Ama içinde endişe olmasın sakın, siz evlenince Ayşe ye bir daha asla o gözle bakmadım. Bundan sonra benim yüreğim, seninle yaşayacak dostum! Ben ölünce kalbim sana nakledilecek. Biraz önce çağırdım doktorları, gerekli imzayı attım. YÜREĞİM SANA EMANET, CAN DOSTUM! Sevilhan BOZBIYIK

32 31 Maria Puder-(DENEME) RAİF EFENDİ DEN HALLİCEYİM, KAFKA KADAR KARMAŞIK AMA BİR VOLTAİRE DEĞİL! Ne tuhaf, sevmek hususunda hiçbir ihtiyaç hissetmiyorum. Ne birilerinin beni sevmesine tahammül edebilir vaziyetteyim ne de birilerini sevmeye. Eksik kalmış olduğunu zannettiğim taraflarımın hiçbiri de dolu değil halbuki. Ama o bir boşluk algısı yok gibi içimde hani bir vakitler sanki kara delik istilasına maruz kalmış gibi yastık altlarında saklandığım cinsten, ki hatta hiç. Her şey eskisi gibi hayatımda. Kaldırımlar da yürürken çıkardığım topuk seslerine yüklediğim anlamlar, korktuğumda ki hep geceleri; hızlanmalarım, sevmediğim birini gördüğümde, beni kapana kıstırdığını düşündüğüm, ruhumu kabzettiğine inandığım her bir bence virane yerlerden ve kimselerden kaçtığımda koşmalarım hemde bir tuhaf nefes nefese ve sonra bazen tam bir senfoni orkestrası eşliğinde yürüyormuş gibi yapmalarım her ayaklarım mutluluktan yerden kesildiğinde ve ben balonlar eşliğinde gökyüzünde uçmaya karar verdiğimde olur bana bazen öyle. Yağmurun altında duyduğum o mazoşistçe haz ki insanların kaçışmaları beni hep çok güldürür ve o bir adamın dudaklarını tenime değen her bir yağmur tanesi sanki başka hiçbir işi yokmuş gibi bana getirir. Ben hep bir "uygun adım yerinde say'' marş komutuna müptela olmuşum. Ne bir adım ileri ve ne de geri. Ve hiçbir değeri yokmuş gibi, artık yok. Geri sayım; üç-iki-bir bitti! İçimde tamamlanmış gibiyim, en azından şimdilik. Franz Kafka'nın ruh halini gezdiriyorum ellerinden tutmuş, öyle bir isyan hali ve kaos hatta hayatı algılayış biçimi. Yalnızlığımda iyiyim ve yalnızlığımda bütün. Sanki birileri geldiğinde darmadağın edilecekmişim gibi absürd bir düşünce hali ama yersiz değil, bunu bütün bir yaşadıklarımda kaybettiğim yarım kalmış her bir parçalanmışlıklarımı hatırladıkça daha iyi bilirim. Ben bir tümevarım kuramını saçlarımın uçlarına kadar yaşadım.

33 32 ''Bizi mutlu eden şey şartlardan çok ruhumuzdur.'' dedi Voltaire gözlerimin yaşını silerek elleriyle, bir silkiniş ki ruhumun bütün deliklerine atlastan libas diktim. Bir yama ne kadar tutarsa işte sımsıkı, ama değil mi ya gittiği yere kadar! Şimdilik iyiyim hep şimdilik ve şimdilik! Bütün kırılmışlıklarımı bizzat bendeniz bir yalnız kovboy Red Kit edasıyla tamir ettim. Artık gün batımına doğru hareket edebilirim. ''Havada uçuşan toz misali şımarık insan varlığı hiçbir bağa katlanamaz bu varlık kendisini bir yere bağladığı anda kısa süre sonra bu bağları sarsmaya koyulur, seddi de zincirleri de, sonuçta kendisini de parçalayarak dört bir yana fırlatır.'' dedi Kafka ruh halini içimde yaşasam da şımarık oluşuma hiç ihtimal dahi vermeyerek ki; bu da şımarık oluşumdandır, aslında ama görmezden gelinebilir, o da işte hep bir şimdilik; bir kalemde o bir hayalimde ki adam hariç herkesten gitmeye karar verdim; düşlerim olmadan gidemeyeceğimden. Çünkü ben düş kurmayı gerçek olan her şeyden daha çok sevdim.ve daha yeni parçalarımdan bütünüme varmışken kendimi değil, bir vakitler ruhumun parçalarını ellerinde kahkahaya çevirenleri fırlattım dört bir yana. İyi miyim? Şimdilik. Beni tanıyanlar bilirler ne hissettiğimi ve tanımayanlar çoktan da çok tuhaf bulurlar halimi. Anlam veremezler soğuğuna ellerimin her mevsim ve değişen göz rengime ki beni tanıyanlar bilirler yalnızca güneş değildir nedeni. ''Ondan ayrılmanın bana güç geleceğini biliyordum. Fakat bunun bu kadar korkunç, bu kadar acı olacağını tasavvur edememiştim.'' diyen Raif Efendinin şimdi yalnızca sükuneti ve sabrı var üzerimde. Geri kalanı nedense çer ve çöp. Peki ama neden? En azından şimdilik. Ve bu şimdilik tek ve yegane korkumdur. Ne tuhaf, sevmek hususunda hiçbir ihtiyaç hissetmiyorum. Ne birilerinin beni sevmesine tahammül edebilir vaziyetteyim ne de birilerini sevmeye. Eksik kalmış olduğunu zannettiğim taraflarımın hiçbiri de dolu değil halbuki. Ama o bir boşluk algısı yok gibi içimde hani bir vakitler sanki kara delik istilasına maruz kalmış gibi yastık altlarında saklandığım cinsten, ki hatta hiç. Sırt Çantalı Maria Puder

34 33 UĞUR KARAMAN - ( ŞİİR ) AKDENİZ İKLİMLERİNİN SON DURAĞI Ege dağlarına uzanıyorum, martıları tutup savurarak güne Toprağı ısırıyorum dudaklarımla, dişlerimle Isırıyorum güneşi, bir tutam büyü bozuluyor aniden Gazetelerde ölüm haberleri Cinayet İnsanlığın bitip tükenmeyen halleri Ve ibadet, yalnız Tanrı yadır. Yalnız Tanrı ya.. Gözlerime işleyen Akdeniz iklimi, Durağı kırık yolların geçidi Rüzgârın enseme üflendiği, Kumu dağılan zamanın küfrettiği hatıralar Ve ihanet yalnız şairedir. Yalnız şaire. Koparıyorum silahımın ucunu, Pencereden bakıp delicesine Hiç düşünmeden nefretimin sonucunu Kesiyorum kendimi deşercesine. Sicilya dan Mısır a kadar uzanan bu iklimin, Adriyatik te dalgalanan maceraları dilimin, Dibine kadar inilen bir okyanusun kalbinin gövdesine dokunuyorum. Gemilerin belki son seferi, Savaşın en saf en masum hali, kansız ve yangınsız.

35 34 Birden gözlerin düşüyor önüme Gecenin bu en yorgun, en keskin hecenin damarlarıma ulaştığı yerde. Ormanları canlandıran yaprakların ince sesleri Birçok hikâyenin yurdu, güneşimin nefesleri Ve haşyet yalnız kalbimedir. Yalnız kalbime. Parmaklarım bir türlü gidemeyen kuşları bırakırken, Gölgemde binlerce öfke dolu kafes Anadolu topraklarını yutan Karadeniz ve Bir litre benzinle yakılan binlerce nefes Hasreti erirken daha da büyüyen bir sevginin yükselmesi yeniden. Kılıcı dirilen Âli nin Kerbela ya düşen evladı Cennet kokulu boynunu feda ederken, ağlamasını duyarım tüm çöllerin, Bil ki kalbine diz çökerken eriyip giden bendim. Ve zahmet yalnız karıncayadır Yalnız karıncaya. İbrahim in korunda yanıncaya, Muhammed e varıncaya kadar. Yarımcaya kadar Uğur KARAMAN

36 35 ZEYNEP BAKIR-(DENEME) VE SANIRIM BU BİR ÖZGÜRLÜK SANCISIDIR ÇEKTİĞİM Usul usul gidivereceksin aklımın bir köşesinden. Belki dakikalar saatlere saatler günlere günler göz yaşlarıma boğulacak ama gideceksin. Bir süre sonra uğramayacaksın çocukluğumun masum dünyasına. Uğrayamayacaksın ; çünkü hatırlamayacağım seni. Hatırlamak isteyeceğim ama olmayacak. Sen olmayacaksın çünkü. Olamayacaksın. Evet şimdi ağlıyorum, doğru yalan değil. Ağlamak ne kelime hem de. Bir hıçkırık ki boğazıma takılı ölüyorum. Hani demiş ya şair '' Ne kadar ölürsen öl, Tanrı bir sayar! '' diye. İşte öyle ölüyorum. Yaşıyorum ama yokum, varım ama olmak istemiyorum. Susuyorum ama içerim çığlık çığlık. Korkuyorum ama kaçmıyorum. Garip bir hal benim ki. Seviyorum ama yoksun, seviyorum ama varım. Evet, doğru canım burnumda her gece. Her gece kokuna gebe düşlerim. Her soluğum can kesiği burnumda. Her nefesim nefesine karışmak istiyor, ellerinin eksikliği avuçlarımı yakıyor! Evet kabul ediyorum. Ama işte, sadece şimdilik tüm bunlar. Şimdilik can kesiğimsin. Şimdilik bembeyaz gelinlik düşlerimin beyaz atlı varisisin. Bir gün biteceksin. Doğanın kanunu bu. Sonsuza kadar yaşayamazsın içimde. Bunu sende biliyorsun, biliyorum. Evet, çok zor olacak. Evet, gözyaşlarım çığ gibi taşacak. Evet bağırdıkça etim çekilecek. Etin ayrıldığı gibi tırnaktan gülüşlerim değişecek. Yaptığım hiç bir şey bir dönem zevk vermeyecek bana hatta. Çok da dışarı çıkamayacağım mesela. Geceler, eskisi kadar benim olmayacak. Yıldızlar almayacak eski kadar yalnızlığımı. Düşlerim kamaşmayacak artık okuduğum romanlarda. Arkadaşlarım da pek bir haz vermeyecek bana hatta.

37 36 Yorgana yastığa sarılacağım gün gece. Belki de delireceğim. Kim bilir? Dondurma, çikolata, dinlediğim o şarkılar, attığım çığlıklar yaptığım çılgınlıklar hep daha bir boş gelecek bana. Doğru haklısın biliyorum. Hiç bir şey kolay olmayacak evet, kabul ediyorum. Ama alışacağım sonunda. Ve nihayetinde başka biri dolduracak yerini. Sonra onu seveceğim deli gibi. Onun için akacak gözyaşlarım. Aynı kelimelerle ona aşık olacağım tekrar tekrar. Onu merak edeceğim ve onu özleyeceğim. O can kesiğim olacak kanımda. T ekerrürdür tarih hep. Hani sanma ki ; sen yoksun diye akmayacak zaman. Evet, akacak. Belki biraz zor olacak ama akacak. Ve o akışta, bir varmış bir yokmuş gibi kaybolacaksın sen. Yazık olacak. Biz biz'likten biz bile fark edemeden öylece çıkmış olacağız. Evet, şuan ağlıyorum. Ama şuan işte. Anladığını biliyorum. Hepsi senin içinde geçerli merak etme. Hepsi bu kadar, ne bileyim bil istedim. Aşk sarhoşluğu benimki de. Ama işte, şimdilik, şimdilik işte! Zeynep Bakır

38 37 ZOYA SEKSENYEDİ - (ŞİİR) İÇİMİZDE BİLE Mahalle arası çocuk kavgaları. Bilye savaşları, Tahta kılıçlar, Küçük yumruklar. Büyümek ne acı. Ne büyük travma. Bir anda, Yol ayrımı. Kir-pas içinde çocukluğum. Özledim ağaca tırmanmayı, Gecekondudan pür telaş sokağa fırlamayı. Sana kavuşmayı. Kavgaya tutuşmak bahanesiyle boynuna sarılmayı. Şimdi bir boyun bağı, Hafta içi 08:00-17:00, Masa başında, Bilgisayar karşısı. İçimizde güzeldik küçükken biz. Şimdi içimizde bile, Dokunmaya utandığımız arzu ağrıları. Yalanlar, dolanlar, ikiyüzlü insanlar. Ve onların gri renkli dünyası.

39 38 ESMA TAPAN - [KİTAP İNCELEMESİ] Emel Koşar, [Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka Tuğrul Tanyol Şiiri, İstanbul, Mühür Kitaplığı,, 2014, s.] Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka Tuğrul Tanyol Şiiri, Emel Koşar ın Tuğrul Tanyol un şiirlerini tematik açıdan incelediği bir eserdir. Eser, Önsöz, Giriş, Zaman, Ölüm, Yalnızlık, Aşk, Müzik, Şiir ve Şair, Anne, Sonuç, Kaynaklar, Seçme Şiirler başlıklarından oluşur; son sayfalarda da şaire ait şiir kitaplarının görselleri yer alır. Giriş bölümünde Tanyol un hayatı ve eserleri konu edinilerek, Tanyol un şiirini oluşturan önemli ögelerden birinin imge olduğu söylenmiştir. Tuğrul Tanyol üzerinde çalışma yapan İmran Gür de şairin şiirlerinin imge üzerine kurulu olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir: İlk şiirleri, İkinci Yeni nin şiir atmosferinde yayımlanan Tuğrul Tanyol un şiirleri için söylenebilecek en kapsayıcı ifade şiirlerinin imge üzerine kurulmuş olmasıdır. 1 Zaman bölümü kendi içinde Fiziksel Zaman, Psikolojik Zaman, Mitsel Zaman, Rüzgâr ve Su, Ayna, Zaman-Mekân İlişkisi, Zamanın Tozları, Zaman-Resim-Müzik İlişkisi, Tarihsel Zaman olarak başlıklara ayrılmış; Tanyol un şiirlerinden parçalar verilerek bahsedilen zamanlar örneklendirilmiştir. Sanatçının şiirlerinde at, rüzgâr, su gibi sözcüklerin psikolojik zamanı ifade eden sözcükler olduğu tespit edilmiş; Zamanın Tozları bölümünde zamanı doğrudan hatırlatmayan nesnelerin zamanla olan ilişkisi gösterilmiştir. Ölüm bölümünde yalnızlık ve zaman temalarının ölüm temasıyla birlikte kullanılışı vurgulanmış; ölümü düşündüren şeylerin sebepleri ortaya konmuştur. Müzik bölümünde Tanyol un klasik müzikle olan ilişkisi üzerinde durularak müziğin şiirdeki etkisi tartışılmıştır. Şairin şiir hakkındaki görüşleri; Yahya 1 İmran Gür, Tuğrul Tanyol un Şiirinde Boşluk Problemi: Öznenin Tanrısı Ses-Varlık: Kendinde Şey, Tanrı Parçacığı, Adıyaman: Adıyaman Üniversitesi The Journal of Academic Social Science Studies (Şubat 2013):

40 39 Kemal, Fuzûlî gibi sanatçılarla olan yakınlığı ve imgelerin kendi şiirindeki önemli yeri Şiir ve Şair bölümüne dâhil edilmiştir. Anne bölümü, şairin geçmiş, çocukluk ve güven duygularının anneyle olan bağlantısını açıklar. Şairin annesinin ölümü üzerine söylediği Annemin ölmesi, kendimi bir süredir alıştırmış olmama rağmen çok zor geldi. Onu son gördüğüm anın son olabileceğini düşünmemiştim; hâlâ zaman vardır diye düşünüyordum... 2 cümlesi de eklenerek şairin şiirlerinde gerçek hayattan beslendiği tarafı gösterilmeye çalışılmıştır. Son bölümde ise Tuğrul Tanyol a ait on bir şiire Tuğrul Tanyol dan Seçme Şiirler başlığı altında yer verilerek şairin on bir adet şiir kitabının kapak resimleri eklenmiştir. Kitaba adını veren Sudaki Anka şiiri de seçme şiirler arasında yer alır. Şiirde bu imge şöyle geçmektedir: sen, sudaki rengine külünü savuran anka ırmak akıp gitti çoktan küllerimiz küllerimizi arıyor hâlâ 3 Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka Tuğrul Tanyol Şiiri nde yöntem olarak klasik bir yöntem olan tematik inceleme yöntemi kullanılmıştır. İncelemede şairin şiirleri tematik olarak sınıflandırılmakla kalınmamış; şiirlerdeki imgeler açıklamış; bunlar şairin şiir hakkındaki görüşleriyle ve yaşamıyla ilişkilendirilmiştir. Eser, şiir inceleme yöntemi olarak bir yenilik sunmasa da Tanyol un şiirleri üzerinde kapsamlı bir çalışma ürünü olduğu ve içeriği farklı bilgilerle zenginleştirildiği Türk edebiyatının yeni araştırma ve inceleme kaynakları arasında olmayı hak ediyor. Kaynakça Gür, İmran. Tuğrul Tanyol un Şiirinde Boşluk Problemi: Öznenin Tanrısı Ses- Varlık: Kendinde Şey, Tanrı Parçacığı. Adıyaman: Adıyaman Üniversitesi The Journal of Academic Social Science Studies (Şubat 2013): Koşar, Emel. Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka Tuğrul Tanyol Şiiri. İstanbul: Mühür Kitaplığı, (2014). Esma TAPAN 4 2 Emel Koşar, Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka Tuğrul Tanyol Şiiri, İstanbul: Mühür Kitaplığı, (2014): Emel Koşar, Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka Tuğrul Tanyol Şiiri, İstanbul: Mühür Kitaplığı, (2014): Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi

41 40 Sinemada Neler Var?

42 41

43 42 En Çok Beklenen Film Tüm hızıyla devam eden Fast & Furious serisinin 2014 yılında yapımı tamamlanacak olan son filminde yeni isimlerle karşılaşıyoruz. Serinin altıncı filminde yaşanan olayların ardından devam eden filmde Jason Statham tarafından canlandırılan Ian Shaw karakterinin intikam mücadelesine tanık oluyoruz. Filmin yönetmen koltuğunda sürpriz bir isim olarak James Wan bulunuyor. Genç yönetmen daha önce Saw ve Insidious gibi önemli filmlere imza atmıştı.

44 OCAK 2015 ekiraathanesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 23.10.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 05.05.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3 UFUK GÜRBÜZDAL 21302411 TURK 102-3 (Ayhan Türker/ Çiçekçi / turkerart.com) BÜTÜN YEMİŞLER DALLARINIZDADIR Çiçekçi bir abi var kireci dökülen binamızın önünde, yaşı binanın kapısından bakınca kırk, kırk

Detaylı

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 01.08.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Sevda Üzerine Mektup

Sevda Üzerine Mektup 1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.

Detaylı

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 Düzenleyen Administrator Salý, 15 Haziran 2010 Mersin Gazetesi KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 YAZIK Abidin GÜNEYLÝ-Mersin Küfürün adýný günah koymuþlar Etsem bana yazýk etmesem

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp. Sezen Aksu 2 Onaylayan Administrator Pazar, 20 Mayýs 2007 Son Güncelleme Perþembe, 14 Haziran 2007 Besteciler.org Çok Ayýp Söz - Müzik: Sezen Aksu Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki... Bir şairin seyir defteri Prof. Dr. Göksel Altınışık Gelinciğin Yalnızlığı Bir ömrü damıtsak ne kalır geriye? Benimkinden, en azından şu ana dek yaşanan kadarından, sözcükler kalıyor. Bir mucize bu benim

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 39 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? 1. A. Niçin 2. B. Ne

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR? KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR? Kişisel gelişim, insanın gelişimi merak etmesi, yeni insanlar tanıması, gazetede güzel yazı yazan veya kitap yazmış insanları merak ederek onları tanımak, sadece yazılarından

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

Firuze Keleş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Firuze Keleş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 14.9.2005 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir. Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür

Detaylı

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.7.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe. Sitti Cemili ve Meryem im Ben çocukken pek çok Arapça hikâye dinledim anneannemden. Sitti Cemili den anneanne diye bahsetmek de tuhafmış. Arapça da onun adı Sitti yani benim ninem. Söylemeden geçemeyeceğim,

Detaylı

"ben sana mecburum, sen yoksun."

ben sana mecburum, sen yoksun. Ad-Soyadı: Kübra Nur Akkoç Numara: 21302138 Ders - Şube: Türkçe 101-19 Öğretmen: Başak Berna Cordan Tarih: 17.11.2014 "ben sana mecburum, sen yoksun." Kavuşulamayandı. Erişilemeyen hedefti, sonu mutlu

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının ikinci haftası) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.11.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır. Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır. / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR En Kıymetlim, Sonsuz AĢkım Gözlerinde sevdayı bulduğum, ellerinde

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi, DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi, 1 / 9 Gönül tamircisi!, Tıpkı, Yunusun dediği gibi: Ben gelmedim kavga için!/benim

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı Ay Yine Gecikti Ferhat Şahnacı 4 TEŞEKKÜRLER Şiirlerimi okuyarak değerli görüşlerini okuyucuyla paylaşan Sayın Ataol Behramoğlu na, şiirlerimi yönettiği sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlayan Sayın

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Yüreğimize Dokunan Şarkılar On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden. BEYAZIN PEŞİNDEKİ TATİL Geçen yıllarda Hopa da görev yapan bir arkadaşım Adana ya ziyaretime gelmişti. Arkadaşım Güney in doğal güzelliğine bayılıyorum deyince çok şaşırmıştım. Sevgili okuyucularım şaşırmamak

Detaylı

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 21.2.2008 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Küçük bir rüzgar varmış. Bir köyün çok yakınındaki bir tepede ağaçlara dokunmadan, suların üstünde Eminim zihninizden birçok cevap geçti. Hepimizin buna benzer

Detaylı

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi. Malum ülkemiz son dönemde Globalleşen dünya ile birlikte oldukça sıkıntılı. Halk olarak bizlerde de pek çok sıkıntılar var. Ekonomik sıkıntılar, siyasi sıkıntılar, sabotaj planları, suikast planları. Darbe

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

Numan İstanbul. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Numan İstanbul. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 26.11.2005 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

Kadir Akel Dert Etme Allah Yeter diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor. Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor. Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız hocam? Hangi okullarda okudunuz? Nerede çalıştınız bugüne kadar? 1975 Kahramanmaraş

Detaylı

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Mehtap Uyanık. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehtap Uyanık. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 24.4.2004 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Boylesine bir emek hic bir maddi karsilikla elde edilemez... ILKYAR gonulluleri boylesine essiz birliktelikler yasiyorlar ilkyar lari ile...

Boylesine bir emek hic bir maddi karsilikla elde edilemez... ILKYAR gonulluleri boylesine essiz birliktelikler yasiyorlar ilkyar lari ile... Ilkyar da yar kim, ilk'i kim gonul kim, gonullu kim ayirt etmek cok zor birbirinin icine gecmis sevgi yumaklari; ama su var ki, bu sevgi ilmeklerini kiymetli kilan emek... Boylesine bir emek hic bir maddi

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1 by Mehmet- omeruslu06 1 3. Bayrağımızdaki hangi renk daha fazladır? 1. Sınıfımızdaki arkadaşlarımızın her siyah A. B. kırmızı birinin farklı güçlü yanları var. Mesela, Elif. Çizdiği resimleri Ahmet beyaz

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. NTİK SNDLYE 8 Genç adam, antika ile uğraşıyordu ve bu yüzden ülkenin en uzak yerlerini geziyor, beğendiği antika malları

Detaylı

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 10.11.2010 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 26.04.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 2.1.2005 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin

Detaylı

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 03.09.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 13.5.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim Sohbetler *Tatilde neler yaptık? *Hava nedir? Hangi duyu organımızla hissederiz? *Tatildeyken hava nasıl değişimler oldu? *Müzik dendiğinde

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı; Hisler körelir. Köreldikçe naçiz vücutta dans etmeye kalkışan ruhun etrafı kötülüğün demirden dikenleriyle çevrelenir. Her bir diken yastır ve mutluluğun katline en vefasız şekilde, acımasızca mührünü

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı