Çiğ Süt Primi %33 Düşürüldü

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Çiğ Süt Primi %33 Düşürüldü"

Transkript

1 Üreticiden Tüketiciye Doğal Lezzet Türkiye nin Tek Tarım Gazetesi EYLÜL 2013 Yıl:2 Sayı:22 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Çiğ Süt Primi %33 Düşürüldü 2013 Yılı Birleşmiş Milletler 19. Uluslararası Kooperatifler Günü'nün teması: "Kooperatif kurumsal kriz döneminde güçlü kalır" Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 27 Ağustos 2013 tarihi itibarıyla çiğ süt üreticilerine litre başına ödediği destekleme primini 9 kuruştan 6 kuruşa düşürdü. Nisan, Mayıs, Haziran dönemine ait destekleme prim ödemelerini alan çiğ süt üreticileri, çiğ süt destekleme priminin 6 kuruş olduğunu görünce şaşkınlık içinde kaldılar. 9 Kuruş Müjde Olarak Verilmişti Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, 21 Mayıs Dünya Süt Günü etkinlikleri kapsamında; Atatürk Orman Çiftliği nde süt ve süt ürünleri üreticileri ile biraraya gelmişti. Bakan Eker, 2012 yılında verilen soğutulmuş çiğ süt desteğinin 6 kuruş olduğunu belirterek, 2013 yılı çiğ süt destekleme primini yüzde 50 artışla 9 kuruşa yükseltiklerini müjdelemişti. Baklanlık, Ocak, Şubat ve Mart döneminde üreticiye litre başına 9 kuruş prim ödemişti. Destekleme Bütçesi Yetersiz Bakanlık yetkilileri tarafından Köy-Koop Merkez Birliği ne yapılan açıklamada; 9 Kuruş olan çiğ süt destekleme priminin, 6 kuruşa düşüşün temel nedeni olarak, destekleme bütçe kaynağının yetersiz olması gösterildi. Ayrıca, çiğ süt fiyatlarının 01 Ağustos 2013 tarihi itibariyle 1 liraya yükselmesi ve geçen dö- Süt Destekeleme Ödemelerinde Meydana Gelen Düşüş Üreticiler Tarafından Üzüntüyle Karşılandı Üreticiler, Köy-Koop Haber gazetemizi arayarak, "Girdi maliyetlerimiz zaten çok yüksek. Sütün fiyatı mı arttı? Girdi fiyatları mı düştü? Keyfi olarak primimiz mi düşürülüyor?" sorularını yönelttiler. Tarımsal İşletmelere 375 Lira Destek Ormanlarımız Yanıyor! Farkında mıyız? Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan ve belirlenen şartları taşıyan tarımsal işletmelere yılda 375 lira katılım desteği ödenecek. Anadolu ormanları, gerek savaşlar nedeniyle gerekse odun ihtiyacını karşılamak, tarım alanı ve otlak oluşturmak için yıllar boyu tahrip edilmiş, ediliyor. Son yıllarda artan orman yangıları, orman varlığımızın git gide yok olmasında baş aktör. Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dahil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ i, ÇMVA sisteminin kurulduğu iller İstanbul, Samsun, Malatya, Adana, Konya, Bursa, Erzurum, Şanlıurfa, Nevşehir, Tekirdağ, Giresun, İzmir de gönüllülük esasına dayalı olarak sisteme katılan işletmelere 2013 yılı için yapılacak katılım desteği ödemesine ilişkin usul ve esasları kapsıyor. Ödemeler, Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) veya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından oluşturulan herhangi bir idari kayıt sistemine kayıtlı olup ÇMVA sistemine dahil olan, bir muhasebe yılı süresince tarımsal faaliyetlerine ilişkin muhasebe verilerini belirlenen zamanlarda veri toplayıcılarla paylaşan ve verileri Bakanlık Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kontroller sonunda doğrulanan tarımsal işletmelere yapılacak.» Syf 3 de Gıdalarda Gizli Tehlike: Aflatoksin Karaciğer Kanserine Yakalanan İnsan Sayısı İle Tükettikleri Aflatoksinli Gıda Arasında Yakın Bir İlişki Var Son yıllarda yazılı ve görsel medyada, özellikle ihracatla ilgili konularda gündemde yer alan Aflatoksin hakkında; TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Şennur Özkaya ile görüştük. Röportaj» Dünyada Tarım Dört Firmanın Tekelinde neme göre süt üretimi fazlasının ortaya çıkması nedeniyle; Haziran, Temmuz, Ağustos ayları için çiğ süt desteklemesi litre başına 6 kuruş olarak ödeme yapıldığının bilgisini verdiler. Çiğ süt üretiminin arttığı dönemlerde, destekleme primi asıl o zaman önem kazanacak. Ek bütçe çıkarılmaz ise üreticilere verilen diğer destekleme prim ödemeleri de sıkıntıya girebilir. Syf 12 de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Güvenliği raporu ile tarımsal üretiminin gelecek haritasını çıkardı. Gıda Güvenliği konusunda hazırlanan raporla ilgili konuşangıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker; Dünya tarımının dört firmanın tekelinde bulunduğunu belirterek, Ülke tarımının daha da gelişmesi için yeni stratejik planlar hazırlıyor ve uygulamaya koyuyoruz dedi. Yapılan araştırmalara göre, 203 milyon hektar alan, bu kapsamda uluslararası şirketlerce ya satın alınmış ya da kiralanmış. Bu şirketler, İngiltere, Amerika, Çin, Hindistan ve İsrail e ait. Bu şirketlerin kiraladığı veya satın aldığı topraklar ise başta Afrika ülkeleri olmak üzere Brezilya, Flipinler, Endonezya ve Laos da bulunuyor.» Syf 9 da Et Piyasasına İlk Müdahale Gerçekleşti Et ve Süt Kurumu besicilere çağırıda bulunarak, karkas etin kilo fiyatını 15,6 liradan vereceğini açıklandı. Türkiye yaklaşık olarak 80 milyon ha yüz ölçümüyle dağlık ve ekocoğrafya bakımından zengin bir çeşitliliğe sahip. Bu ekolojik zenginliğe paralel olarak ormanlarımız da tür ve kompozisyon olarak zengin yılı itibarıyla yapılan tespitlere göre ormanlar ülke yüz ölçümünün %27,6 sını kaplamakta. Bu değere orman içi açıklıklar dâhil değil. Orman Yangınları dosyamız» Syf 19 da Et ve Süt Kurumu (ESK), karkas et fiyatlarının kıpırdanmaya başladığı dönemde piyasaya müdahale etmeye başladı. Ramazan ayında artan taleple birlikte ithalat söylentilerinin de artması yanı sıra karkas et fiyatlarında lira gibi seviyelerin konuşulması üzerine, Et ve Süt Kurumu harekete geçti. Yük- selişe geçen et fiyatlarını düşürebilmek için besicilere çağrı yaparak karkas etin kilosuna 15.6 lira vereceğini açıkladı. ESK besiciye erken kesim primi ve nakliye farkı verecek, ayrıca satın alma bedellerinin yüzde 50 sini de nakit olarak ödeyecek.» Syf 8 de Hadi İLBAŞ Pr.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Dr. Umut TOPRAK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -22» Syf 2 de Kooperatiflerin Topluma Katkıları» Syf 6 da Siz Hiç Bakuloviris Kullandınız mı?» Syf 13 de Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Uzm. Dr. Esra GÜNERİ Et ve Süt Kurumu Ne Yapmalı?» Syf 4 te Amerikan Emperyalizmi, Suruye ve Tohumlar» Syf 5 te Türkiye de Tarım Reformu Hareketleri Dr. Neşe Nuray TOPRAK Dr. Erhan EKMEN Tevfik Fikret CENGİZ Silajla İlgili Bilinmesi Gerekenler Daha Bitmedi IPARD 11. Başvuru Çağrısı Yayınlandı» Syf 15 te» Syf 14 te» Syf 20 de» Syf 10 da

2 2 KOOPERATİFÇİLİK Eylül 2013 Köy-Koop Haber Dünden Bugüne Kooperatifçilik yılında Karacan Armağanı kazanan kooperatiflerden ikisini inceledik. Sıra üçüncüsüne geldi. Üçüncüyü de inceledikten sonra bunlardan hangilerinin ayakta kalabildiğini, kalamamışsa nedenlerinin ne olduğunu son üçüncü kooperatifi de inceledikten sonra bir değerlendirme yapacağım. MUHASEBEDE BU AY Murat AKBABA Muhasebeci Sevgili kooperatifçiler, Eylül ayı muhasebe konusu ile ilgili yapılması gerekenleri sizler için, madde madde aşağıda sıraladım. İşlerinizde başarılar dilerim. TÜTEN BACANIN ÖYKÜSÜ Yazarı Kooperatif Başkanı Yalçın Engiz Giriş. Bu öykü, Fabrika bacasına hasret Anadolu çocuklarının kendi köylerinde bir baca tüttürmek uğruna girdikleri uğraşın öyküsüdür. Bu yazı dizisi, Kuzey Anadolu nun bir yöresinde, bolluk içinde darlık çeken insanların, yoksulluk günlerini geride bırakmanın yollarını, nasıl öğrendiklerini dile getirmektedir. Kuruluş, Girişimler, Elde Edilen Sonuçlar Yöntem Bu yazı dizisi Samsun,-Bafra-Engiz- Çevresi Köy kalkınma Kooperatifleri Genel İş Birliği Kurulu çalışmaları ve bu Kurulun kararları ile Engiz Köyü Kalkınma Kooperatifi genel kurul ve yönetim kurulu karar defterleri, etütplan-proje ve yazışma dosyaları, uzun süreli iş planları, yıllık çalışma programları, bütçe ve bilançoları incelenerek hazırlanmıştır Ayrıca yazarın konu ile ilgili özel anılarına ve çevrede konu hakkında ileri sürülen fikirlerde ve resmi görevlilerin beyanlarına da yer verilmiştir. Önce çalışma alanının sosyal ve ekonomik yapısı ile kuruluştan önceki atılımlar incelendi. Daha sonra kuruluş çalışmaları ve kuruluş günlerinde karşılaşılan güçlükler saptandı. Girişimler bölümünde çevredeki kooperatifler arası işbirliği uzun süreli iş planları ve projelendirme çalışmaları ile proje uygulamaları ele alındı. Girişimler tasnif edildi ve kooperatifin ana projesini oluşturan Süt Fabrikasına ağırlık verildi. Sonuç olarak girişimin sağladığı faydaların değerlendirilmesi yapıldı. Kuruluş Yerinin Tanımı Mehmet Hadi İLBAŞ Köy-Koop Eski Genel Başkanı Engiz, Bafra ovasının sağ kanadını oluşturan, Bafra ve Samsun Merkez ilçelerine bağlı 18 muhtarlıktan oluşan bir çevrenin merkezidir. Samsun-Sinop karayolunun iki yanında sıralanan Engiz çarşısı çevre halkının buluştuğu, alış-veriş, sözleşme, tartışma, hatta vuruşmalarını yaptığı yerdir. Engiz çarşısının en sıcak köşeleri Engiz kahveleri. Engiz Kahvelerinde resmi dil Türkçe, ancak masalarda Türkçenin çeşitli şiveleri, yanında, Kürtçe, Gürcüce, Çerkezce, Lazca, Arnavutça hatta Rumca işitebilirsiniz. Çevre halkı, Oğuz Boylarından Bayatoğulları, Alevi Türkler, Aydın ve Adapazarı ndan gelme Yörükler, Rumeli Mübadilleri, Dağıstan ve Kuzey Kafkas Muhacirleri, Batum Muhacirleri, Yugoslavya Muhacirleri ve bütün Doğu Karadeniz ilçelerinden kopup gelen insanlardan oluşur. Ayrıca, bir kaç dönme ve Çingene ailesi de vardır. Engiz çevresi etnolojik yönden aşure çorbasına benzer. Eskinin ıssız sıtma diyarı 1960 larda insanlarla dolup taşmaktadır. Eskiden Rus Kazaklarının işlettikleri göllerde, balığı artık Doğu Karadeniz kökenli çevre halkı avlıyor.. Samsun- Sinop karayoluna güneş düşürmeyen ormanların yerinde yeller esiyor. Eski meraların tümü tarla olmuş., yine de dev traktörlere az geliyor. Toprak, artık Engiz düzlüğünde de kıt. Çevreden dışarıya göç başlamıştır. İnsanların koşup geldikleri ve getirildikleri çevre artık onları doyuramamaktadır. Az topraklı ve topraksız aileler için geçim ağırlaşmıştır. Eskiden yarıcılık yaptığı ailelerin çoğalan nüfusu, onları bu görevlerden alıkoymaktadır. Balık göllerinde yarı bele kadar su v e batak içinde saz kamışı biçerek geçim sağlamak özenilen ekonomik bir çaba olmuştur. Ormanların sırtından vurgun vuran, sahte tapularla arazileri ele geçiren toprak ağaları ile Bafra- Balık Göllerini işleten Şehir ağaları- Çalışan kazanır. Allah her kulunun rızkını verir. - demektedirler. Öte yandan boynu bükük yoksullar Ne yapalım? Bizim kaderimiz bu diyorlar. Kuruluştan Önceki Atılımlar 1964 yılının Mayıs ayında Engiz kahvelerinde kimine göre acayip, kimine göre ilerici fikirlerin tartışılmaya başladığını görüyoruz. - Arkadaşlar, b ir ortaklık kuralım. Ürettiğimiz ürünleri topluca satalım. Tüketim mallarını, ziraat alet ve makinelerini, gübre ve zirai ilaçları toptan alalım. - Bu fikri rahmetli Muhtar Şemsettin Köksal da ortaya atmıştı. Hatta ortaklık için para bile toplamıştı. - Ne olacak? Çok az kimse katıldı Köyün ağaları, hiç aldırış etmediler. Muhtar da kızdı, topladığı paraları geri verdi. - Peki, fikir kötümüydü arkadaşlar? - Hayır - Öyleyse, yeniden girişimde b ulunabiliriz. Köyün ağaları katılmasalar da olur. - Olmaz, Yalçın Bey olmaz. Kendini boşuna yorma. Körler diyarında ayna satmaya uğraşma. - Neden olmasın? Ortaklığımıza çevre köylülerini, şehirlileri, hatta Almanya daki işçileri bile katarız. Bir satış mağazası açarız. İleride bir fabrika bile kurarız. - Ne? Fabrika mı? Biz mi? Parayı nereden bulacağız Yalçın Bey? Ondan haber ver. - Arkadaşlar, siz kendi değerinizi bilmiyorsunuz. Üzerinde oturduğunuz o küçük araziler Milyonlarca liralık servettir. Bunu farkında değilsiniz. - Yalçın Bey, bir Güzelleştirme Derneği kursak nasıl olur? - O ayrı bir konu. - Neyi güzelleştirecen lan? Kel başına şimşir tarak mı arıyan? - Arkadaşlar, konuyu dağıtmayalım. Kuracağımız birlik kooperatif olabilir. - Bizim kooperatifimiz var Tarım Kredi Kooperatifdi - Uvv senun koparatifunun pağa ne faydasi var? Pen tütün ekmeyorum çi.. - Arkadaşlar, kooperatif kurarsak, Balık göllerini kiralayıp işletmecesi de biz oluruz.. - Yalçın Bey, güzel söylüyon emme, parayı nereden bulacağız? Sonrama şeherli ortak olmaz ki. - Almanya da kaç kişi var sanki? Bir tek Yalçın Beyin abisi. - Yörüklerden de birkaç kişi var. - Bir kaç kişiynen olur mu? Bu işlere çok para lazım. Engiz kahvelerinde bu konu günlerce, haftalarca, aylarca tartışıldı. Sonuç: kooperatif faydalı idi. Ancak Para Sorunu çözülemiyordu. sürecek - Yazarımızın tüm yazılarına; internet adresinden ulaşabilirsiniz. 01/08/ /09/ /08/ /09/ /08/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/ /09/2013 KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN Dr. Umut TOPRAK Dr. Hilal TUNCA Dr. Tuba ŞANLI Dr. Güray AKDOĞAN Tevfik Fikret CENGİZ YAYIN KURULU Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Prof.Dr. Cem ÖZKAN Dr. Yener ATASEVEN Dr. Özdal KÖKSAL Dr. Neşe N. TOPRAK Dr. Levent DOĞANKAYA Dr. Selen Deviren SAYGIN Ünal ÖRNEK Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ Diğer Ücretlerin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi Temmuz 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi Temmuz 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi Ağustos 2013 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi Ağustos 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı Ağustos 2013 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi Ağustos 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı Ağustos 2013 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı Ağustos 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi Ağustos 2013 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi Ağustos 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi Ağustos 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi Ağustos 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun Ağustos, yoksul ve ümitsiz bir halkın diriliş ve bağımsızlığı uğruna verdiği var olma savaşının taçlandığı bir gündür. Emperyalist ülkelere karşı ezilen tüm mazlum halkların, özgürlük direnişine güç ve cesaret vermesi Zaferin ne denli anlamlı ve önemli olduğunu ortaya koymuştur. Köy-Koop Merkez Birliği Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet VAROL Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: Faks: Web: E-posta: info@koy-koop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Eylül 2013 ANKARA Baskı: Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/ İskitler - ANKARA Tel: Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.

3 Köy-Koop Haber Eylül 2013 GÜNDEM 3 Ayçiçeği Üreticisi Kaygılı Geçen sene tonu 1400 ile 1600 TL arasında alıcı bulan yağlık ayçiçeğine, bu yıl tüccarlar 900 ile 1000 TL arasında fiyat biçiyor. Trakya da yağlık ayçiçeği üreticisi kaygılı. Ayçiçeği ülkemiz insanı için vazgeçilmez bir yağ bitkisi. Türkiye bitkisel yağ tüketiminin % 70 ini ayçiçeği yağından karşılıyor. Türkiye yılda 400 ila 500 bin ton arası bitkisel yağ ithal etmek zorunda yılı 1 dekar ayçiçeği maliyeti 190 TL. Bunun içinde tarla kirası yok, yani fiyat 1 TL seviyelerinde olursa ancak maliyeti kurtarabiliyor yılında AB ile yapılan Gümrük Birliği antlaşmasına göre devlet ithal edilen ay çekirdeğinden % 27, ham yağdan da % 36 dan fazla gümrük vergisi uygulayamıyor. Çözüm olarak yurtdışından yapılan ithalatta uygulanan vergilerin arttırılması ile geçmiş dönemlerde referans fiyat uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi düşünülebilir. Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ da Ayçiçeği üreticileri, Trakya Birliğin bu yıl belirleyeceği taban fiyatın, geçen yılın altına düşmesinden kaygılı. Mazota, ilaca, gübreye, tohuma gelen zamlarla ayçiçeği üreticisinin yükü her geçen gün artıyor. Bu yılki yağlık ayçiçeği fiyatlarının TL arasında düşüş yaşanması, üreticinin üzerindeki yükü daha da ağırlaştırıyor. Topraklarını ipotekleyerek kredi çeken köylüler, ayçiçeğin zarar etmesi halinde borçlarını ödemek için topraklarını satmak zorunda kalacak. Yağlık ayçiçeğindeki düşüşün temel nedeni ithalat Fiyatlar, yurt dışından ithal edilen ayçiçeği rakamları üzerinden belirleniyor. Ayçiçeği fiyatlarındaki keskin düşüşün biran evvel önlemesi gerekiyor. Ayçiçeği üreticileri geçen yılın fiyatları üzerinden bu yılki planlarını yapıyor. Trakya Birliğin taban fiyatlarının 950 TL olarak belirlenmesi durumunda üretici zor durumda kalacak. Afetlerden Zarar Görenlere Borç Erteleme İmkânı Lüleburgaz daki ayçiçeği üreticilerinin tek sıkıntısı taban fiyatlarının düşüklüğü değil. Bundan birkaç ay önce yaşanan dolu felaketi, 18 bin dekar araziyi telef etmişti. Ürünleri telef olan üreticiler, umudunu ayçiçeğine bağladı. Her yıl üreticinin ürünlerini ucuza kapatmak isteyen büyük yağ şirketleri, hasat zamanı geldiğinde sıvı yağ fiyatlarını düşürüyor. Trakyalı köylüler bunun bilinçli yapıldığı düşüncesinde. Büyük yağ şirketlerinin yağ fiyatlarını düşürmesi Trakya Birlik ve tüccarların ürün pazarlığı sırasında elini güçlendirmesine yardımcı oluyor. 200 Kuş Türünün Yaşadığı Göl Kurudu Kırşehir in Mucur ilçesi sınırlarında bulunan kuş cenneti Seyfe Gölü, bilinçsizce su çekilmesi sonucu tamamen kurudu. 200 e yakın türü bulunan göçmen kuşların konaklama üreme yeri olan, 1 inci derecede SİT alanı Seyfe Gölü nü kuşlar terk ederken, ölü yavru kuşlar dikkat çekiyor. Seyfe Gölü nün, son yıllarda yetersiz yağışla birlikte çevre ilçe ve köylerin içme suyunun karşılanması için açılan derin kuyularla birlikte vahşi sulama gibi nedenlerle kuruduğu öne sürüldü. Seyfe Gölü Koruma Derneği Başkanı emekli öğretmen Mustafa Yavuz şunları anlattı: Kırşehir in Mucur İlçesi nde bulunan Seyfe Gölü bir kuş cennetiydi. şimdi adeta kuş cehenmemi oldu. Son bir yıl içerisinde yağışların yetersizliği başta olmak üzere çevre ilçe ve köyler, açılan derin kuyulardan çektikleri sularla içme suyu ihtiyaçlarını gideriyorlar. Göl, suların çekilenmesiyle tamamen kurudu, çöl oldu.bu konuda sıkıntılarımızı Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ne, Doğa Koruma Dairesi Başkanlığı na ve Kırşehir Valiliği ne anlatmaya çalıştık, ancak ilgilenen olmadı. Kuş cenneti oldu, kuş cehennemi. Kaçan kuşlar canını kurtardı, uçamayan yavrular da ölüyor. Yüzde 30 ve daha üstü afet zararı hasar tesbiti belirlenenler üreticiler bu imkandan faydalanabilecek. Tarımsal İşletmelere 375 Lira Destek Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan ve belirlenen şartları taşıyan tarımsal işletmelere yılda 375 lira katılım desteği ödenecek. HAL VE GİDİŞ Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dahil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ i, ÇMVA sisteminin kurulduğu iller İstanbul, Samsun, Malatya, Adana, Konya, Bursa, Erzurum, Şanlıurfa, Nevşehir, Tekirdağ, Giresun, İzmir de gönüllülük esasına dayalı olarak sisteme katılan işletmelere 2013 yılı için yapılacak katılım desteği ödemesine ilişkin usul ve esasları kapsıyor. Ödemeler, Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) veya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından oluşturulan herhangi bir idari kayıt sistemine kayıtlı olup ÇMVA sistemine dahil olan, bir muhasebe yılı süresince tarımsal faaliyetlerine ilişkin muhasebe verilerini belirlenen zamanlarda veri toplayıcılarla paylaşan ve verileri Bakanlık Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kontroller sonunda doğrulanan tarımsal işletmelere yapılacak. Söz konusu tarımsal işletmelere, işletme başına ve yılda bir kez olmak üzere bu yıl 375 lira katılım desteği ödenecek. Ödemeler, Bakanlık tarafından Ziraat Bankası'na, kaynak aktarılmasının ardından, il müdürlüğünce hazırlanarak onaylanan belgeye göre, banka aracılığıyla, ilgili şubelerde daha önce çiftçiler adına açılan veya açılacak hesaplara yapılacak. ÇMVA katılım desteği ödemeleri uygulaması, Bakanlık Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, merkez ve il ÇMVA komisyonları ile il müdürlüğü tarafından yürütülecek ve işletmelerin bir muhasebe yılı boyunca gerçekleştirdiği tarımsal faaliyetlerine ilişkin veriler, takip eden yıl içinde anket yoluyla toplanacak. Haksız ödemelerin geri alınması Haksız yere yapılan destekleme ödemeleri, ödeme tarihinden itibaren ilgili kanunda belirtilen gecikme zammı oranları dikkate alınarak hesaplanan kanuni faizi ile birlikte geri alınacak. Haksız ödemenin yapılmasında ödemeyi sağlayan, belge veya belgeleri düzenleyen gerçek ve tüzel kişiler, geri alınacak tutarların tahsilinde müştereken sorumlu tutulacak. Bu karar kapsamındaki destekleme ödemelerinden, idari hata sonucu düzenlenen belgelerle yapılan ödemeler hariç, haksız yere yararlandığı tespit edilen üreticiler, beş yıl süreyle hiçbir destekleme programından yararlandırılmayacak. Bu arada, 2012/67, 2011/45, 2010/43 ve 2009/35 numaralı Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğleri yürürlükten kaldırıldı. Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışması Başvuruları Başladı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Eğitim, Yayım ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı nın, DenizBank sponsorluğunda düzenlediği Tarım ve İnsan Ulusal Fotoğraf Yarışması başlıyor dan bu yana düzenlenmekte olan ve bu yıl 5. kez düzenlenecek yarışmada, toprağın ve tarımın önemi konusunda sosyal ve bireysel duyarlılığın geliştirilmesi amaçlanıyor. Herkesin katılımına açık olan yarışma Genel, Çiftçi, Toprak Teması, Öğrenci, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Çalışanları ve Deniz- Bank Çalışanları olmak üzere 6 farklı kategoride gerçekleşiyor. Yarışmacılar tarım, hayvancılık, toprak, su, su ürünleri, gıda ve muhafazası, tarım ürünlerinin işlenmesi, çiftçi, köylü ve köy yaşamına dair her türlü faaliyeti konu alan fotoğraflarla yarışmaya katılabilecektir. 5. Tarım ve İnsan Ulusal Fotoğraf Yarışması başvurularının tamamı internet üzerinden yapılacak ve kazananlara toplam TL tutarında DenizBank hediye çeki ve kitap, CD setleri armağan edilecektir. Yarışmaya başvurular tarihinde başlayıp, tarihinde sona erecek, sonuçlar tarihinde tr, tr adreslerinden ve yarışmaya ait sosyal medya kanallarından duyurulacaktır. Kazananlara ödülleri tarihinde düzenlenecek bir törenle takdim edilecektir. Sait MUNZUR Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada; 23 Ağustos 2013 tarihinde 2013/2013/5199 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01 Ocak 2013 tarihinden bu Kararın yayını tarihine kadar Türkiye genelinde meydana gelen yangın, aşırı sıcak zararı, samyeli, çığ, heyelan, taban suyu yükselmesi, sel-su baskını, fırtına, aşırı yağış, aşırı kar yağışı, dolu, don, kuraklık, yıldırım düşmesi ve hortum afetlerine maruz kalan ve bu afetler sebebiyle ekilişleri, ürünleri, hayvan varlıkları, tesisleri veya seraları zarar gören Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı gerçek veya tüzel kişi üreticilerin (kamu kurum ve kuruluşları hariç) T.C. Ziraat Bankası A.Ş. (Banka) ve Tarım Kredi Kooperatiflerine (TKK) olan düşük faizli kredi kullandırılmasına ilişkin bu karar kapsamındaki kredi borçlarının ertelenmesi yapılacaktır. Bakanlar Kurulu Kararına göre afetler sebebiyle %30 ve daha fazla zarar gördüğü Hasar Tespit Komisyonlarınca belirlenen çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifler Birliğine olan zirai kredi borçlarının, kararın yayımlanmasından itibaren bir (1) ay içerisinde müracaat etmeleri üzerine %5 faizle bir yıl süreyle ertelenmesi sağlanmış olacağı erteleme imkanından yararlanmak isteyen afet den zarar gören çiftçilerin bir(1) ay içerisinde müracaat etmek zorundalar.

4 4 GÜNDEM Eylül 2013 Köy-Koop Haber Et ve Süt Kurumu Ne Yapmalı? Et ve Balık Kurumu nun Et ve Süt Kurumu adıyla yeniden örgütlenmesine ilişkin Karar; 27 Nisan 2013 tarihli Resmi Gazete de yayınlandı. Kurum, devletin genel hayvancılık politikası çerçevesinde, hayvancılık sektöründe düzenleyici ve destekleyici bir rol üstlenecek, piyasa ekonomisi kuralları içerisinde sektörde tam rekabet koşullarının tesisine katkıda bulunarak kamu yararı ile etkinliklerini sürdürecekmiş. Et ve Süt Kurumu Ne Yapmalı? Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu Türkiye de süt fiyatları sürekli inişli çıkışlı bir grafik izliyor. Bunun sonucunda bırakınız küçük çiftçileri, orta ve büyük işletmelerin sahipleri bile zor durumdalar. Örneğin istikrarsız politikalar nedeniyle süt inekçiliği yapan işletmeler verimli ineklerini satıyorlar, borçları yüzünden çiftliklerini kapatma noktasına geliyorlar. Bu durum, Süt Endüstrisi Kurumu nun özelleştirilmesinden sonra çiğ inek sütü piyasasında kartelleşmenin başlamasıyla ortaya çıkmış. Koyun ve keçi yetiştiricileri daha da zor durumda. Bir yıl önce borç olmak zorunda bırakılan üreticiler, sütlerini mandıracıların belirlendiği fiyat üzerinden pazarlayabiliyorlar. Bütün bu nedenlerden dolayı Kurum, Ulusal Süt Konseyi ve Ulusal Süt Konseyi nden farklı olarak temelde üretici lehine piyasaya müdahale edecek yapılanmaya gitmeli. Kurum ne yapmalı? Kurum, et ve sütte fiyat oluşumuna üretici lehine müdahale etmeli. Bu şekilde süt kartellerinin egemen olduğu ekonomide çiftçi çıkarları korunabilir. Girilmesi amaçlanan AB de durum budur. Çiğ inek sütü üretiminin fazla olduğu dönemlerde, sütü diğer ürünlere dönüştürecek yapısal düzenlemeler gerçekleştirilmeli. Çiftçinin örgütlenmesini teşvik etmek amacıyla sütlerini kooperatiflere pazarlayan üreticilere özel destek sağlanmalı. Koyun ve keçiyi sağlanan destekler, ineğe göre şimdikinden daha yüksek düzeyde gerçekleştirilmeli. Bunun iki nedeni var; Birincisi et açığı, büyük ölçüde koyun ve keçi sayısının azalmasından çıkmıştır. İkincisi ise, gerekli önlemler alındığı takdirde koyun ve keçi ürünlerinin ihracattaki şansının ineğe göre üstün olmasıdır. Ette ve sütte kesinlikle DİR (Dâhili İşleme Rejimi) e izin verilmemeli. Dünya Borsa Fiyatları(DBF) gerekçesiyle süt dozu ithaline kesinlikle olanak sağlanmamalı. Kurum, hayvansal üretimle ilgili bütün düzenlemelere, hayvan ıslahı ve sağlık koruma hizmetlerini de kapsamak üzere müdahil olmalı. Tarım Politikası da Nasıl Olmalı? Bunların dışında izlenecek tarım politikasında, ağırlıklı olarak küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin dirliğini artıracak yollar izlenmeli. Nedeni şu; Türkiye de bu tür işletmeler, işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Bunların tasfiyesi, işsizliği körüklüyor ve gelir dağılımını bozuyor. Nasıl bir tarım politikası izlenmeli? Sıfır faizli krediler, tarım dışı sektöre ve büyük çiftçilere değil, küçük ve orta ölçekli işletmelere verilmeli. Girdilerden KDV ve ÖTV alınmamalı. Kooperatifler aracılığıyla üreticileri sanayici yapmalı. Katma değer, ancak bu şekilde üretende kalabilir. Aksi durumda üreticilerin oligopol duruma gelmiş sanayicilerle başa çıkmaları olası olamaz. Kooperatiflerin ürettikleri malların KDV leri de düşürülmeli. Çiftçilerin kooperatifler aracılığıyla mallarını pazarlamaları için satış yerleri sağlanmalı. Özelleştirilen Tarımsal KİT ler yeniden kamulaştırılmalı. Mera ıslahına önem verilmeli. Meraların tarlaya dönüştürülmesi yoluna gidilmemeli ve meraların amaç dışı kullanılması engellenmeli. Ayrıca Yem Ofisi kurulmalı (Günümüzde gözlemlenen kaba yem fiyatlarındaki artış büyük ölçüde spekülatiftir.) Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele yapılmalı. Hayvan dâhil her türlü tarımsal ürünlerin ithalatı engellenmeli. Dünya Gül Yağı Üretiminin Yüzde 65 i Isparta dan Isparta Gül ve Gülyağı Satış Kooperatifi tarafından gül çiçeğinin kilogramı başına üreticiye ödenecek fiyat, 3,68 lira olarak belirlendi. Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, yaptığı açıklamada, 2013 yılı gül çiçeği kampanyasının 7 Mayıs'ta başladığını ve 26 Haziran'da sona erdiğini belirtti. 51 gün devam eden kampanya döneminde, haziran başlarındaki kuvvetli sıcak rüzgâr sebebiyle 7 bin 500 ton civarında beklenen gül çiçeği rekoltesinin 6 bin ton seviyelerinde gerçekleştiğini söyleyen Çelik, olumsuz hava şartlarına rağmen planlanan üretim miktarlarını yakaladıklarını ifade etti. Çelik, "Dünya gül yağı üretiminin yüzde 65'inin karşılandığı Isparta'da gül çiçeği fiyatı geçen yıla oranla yüzde 17 artarak kilogram başına 3,68 lira olarak tespit edilmiştir. Ürün bedelleri eylül ayının ilk haftasından itibaren ödenmeye başlanacak" dedi. AB Süt Kotalarını 2015 de Tamamen Kaldırıyor Avrupa Birliği'nde 1984 yılında artan üretim sonucunda, ürün stoklarının aşırı yükseldiği bir dönemde konulan süt kotaları 31 Mart 2015'te tamamen kalkıyor. AB tarımının en sıkı uygulanan kurallarından biri olan süt kotaları, üretim ve fiyat istikrarını koruyarak, aşırı stok oluşumunu engellemek amacıyla konulmuştu. Kotaya uymayan üreticilere büyük cezalar verilmekte. Süt kotalarının kaldırılmasının birçok olumsuz sonuçlar doğuracağı düşünülüyor. Üretim kapasitesi yüksek ve kaliteli üretim yapan süt üreticilerinin daha çok üretim yaparak, süt fiyatlarının düşmesine neden olacak ve küçük üreticilerin zarar görmesi bekleniyor. Süt kotalarının kademeli olarak azaltılması, üye ülkeler arasında kota transferine izin verilmesi ve kotayı sınırını aşan üreticilere uygulanan cezaların düşürülmesi bekleniyor. Kotaların kalkmasıyla AB'de süt üretiminde artış, dünya süt ve süt ürünleri piyasasında ise fiyatların düşmesi bekleniyor. Türkiye'yi nasıl etkileyecek? AB süt kotalarını kaldırılması sonucunda üretim çoğalırken, dünya süt ürünleri piyasa fiyatları düşme eğilimine girecektir. Bu durum tüketiciler açısından olumlu, üretici açısından ise olumsuz olacaktır. AB süt üretiminin talepten çok fazla artması, özellikle süt tozu üretiminin artmasına ve dünya süt fiyatlarının düşmesine yol açacaktır. Ülkemizdeki üreticilerinin büyük sıkıntısı olan girdi maliyetlerinin yüksek Balıkçılık Av Sezonu 1 Eylül de Başladı olması ve maliyetlerin aşağıya çekilememesi üreticilerimiz açısından çok sıkıntılı bir dönem olacaktır. Ülke olarak yapmamız gereken tarım sektöründe ileriye dönük uygulanabilir planlar ve politikaları belirleyerek yaşanacak sıkıntılılara hazırlık yapmamız gerekiyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, gırgır ve trol ağları ile avcılık faaliyetinde bulunan balıkçı gemileri için 15 Nisan 2013 tarihinde başlayan genel av yasağı, gırgır gemileri için 1 Eylül 2013 de, trol gemileri için 15 Eylül 2013 de sona ererek yeni av sezonunun başlayacağını bildirdi. Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan bakanlık yetkilileri, açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Bakanlığımız, su ürünleri avcılığıyla ilgili düzenlemeler yaparken bilimsel, çevresel, ekonomik ve sosyal hususları göz önünde bulundurmuştur. Su ürünleri avcılığına ilişkin tür, boy, zaman, derinlik, mesafe ve av araçları bakımından yasak, sınırlama ve yükümlülükler getirilmiştir. Getirilen düzenlemeler, sürdürülebilirliğin sağlanması ve herkesten önce balıkçılarımız içindir. Balıkçıların bu düzenlemelere uygun avcılık faaliyetinde bulunmaları, hem kendi menfaatleri hem de kaynaklarımızın sürdürülebilir işletimi bakımından önem taşımaktadır. Bu nedenle su ürünleri stokları üzerindeki aşırı av baskısının azaltılması, av ile av gücü arasındaki dengenin kurulması ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması amacıyla balıkçı gemisi sahiplerine, gemilerini avcılıktan çıkarmaları karşılığında destekleme ödemesi uygulaması başlatılmıştır yılında 12 metrenin üzerindeki 407 balıkçı gemisi sahibi müracaat etmiştir yılında desteklemenin kapsamı daha da genişletilerek, 10 metrenin üzerindeki balıkçı gemileri destek kapsamına alınmıştır. Bugüne kadar da 350 balıkçı gemisi başvuruda bulunmuştur. Bu sayının müracaat için son tarih olan 20 Eylül e kadar 400 ü geçeceği beklenmektedir." Uluslararası Su Konferansı Düzenlendi Bu av sezonunda uygulanacak ilgili tebliğde değişiklik bulunmadığına belirten yetkililer, "Su ürünleri avcılığı yapacak balıkçılar, faaliyetlerini Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığı'nı düzenleyen tebliğ hükümlerine göre yürüteceklerdir. Son yıllarda, kontrol ve denetimlere ağırlık verilmiştir. Bu sezonda denetimleri daha etkin kılmak için gerekli önlemler alınmıştır. Denizlerimizde yapılan gözlemler ve yürütülen araştırmalara göre başta hamsi olmak üzere bu av sezonunun bol geçmesi beklenmektedir. Halkımıza insan beslenmesinde; özellikle çocukların gelişiminde ve erişkin insanların sağlıklarının korunmasında ve sürdürülmesinde sayısız faydaları olan su ürünlerinin sezon boyunca bol bol tüketmeleri tavsiye edilir balıkçılık sezonunun balıkçılarımız için bol ve bereketli olmasını diliyoruz." diye bilgilendirdi. Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de Uluslararası Su Konferansı düzenlendi. Devlet Başkanı İmamali Rahman'ın ev sahipliği yaptığı konferansa, aralarında Tayland Başbakanı Yingluck Shinawatra, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri yardımcıları, Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu temsilcileri, bakanlar ve çok sayıda yabancı heyet katıldı. Su alanında uluslararası işbirliğini konu edinen konferansa, dünyanın 70'ten fazla ülkesi ve ve 20 civarında uluslararası kuruluştan 900'e yakın üst düzey temsilci katıldı. Konferansın ev sahibi Devlet Başkanı İmamali Rahman, açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Rahman, bu konferansı BM Genel Kurulu kararıyla düzenlediklerini kaydederek, "Burada su alanında işbirliğini öngören ve daha önce alınan kararlar da gelinen son durum değerlendirilecek. Tacikistan'ın inisiyatifi ile BM Genel Kurulu'nda 2013 yılı Uluslararası Su Yılı ilan edildi. Bu yıl su konusundaki problemlerin karşılıklı anlayış çerçevesinde çözülmesi için gayret göstereceğiz" diye konuştu. Rahman, son 20 yılda fazla 2,1 milyardan fazla insan içme suyuna kavuştuğunu ve 1,9 milyar insan için hijyenik ortamın sağlandığını ifade etti. Tacik lider, buna rağmen hala 768 milyon insanın güvenli olmayan kaynaklardan su kullandığına dikkat çekti. Kendi ülkesinden örnek veren Tacik lider Rahman, ülke halkının yüzde 58,5'lik kesiminin temiz içme suyuna sahip olduğunu belirtti. Konuşmasında Orta Asya'daki su sorununa da değinen Rahman, bu konuda çok hassas olduklarını ve bölgedeki bütün ülkeler ile karşılıklı çıkara dayalı işbirliği yapmak istediklerini ifade etti. Rahman, su sorunları ile ilgili başkent Duşanbe'de Uluslararası Su Diplomasisi Merkezi'nin kurulmasını teklif etti. Dünyadaki su sorunu, su kaynaklarının verimli ve ortak kullanımı, sınır aşan ırmaklardaki su-enerji kaynaklarının komşu ülkeler arasında ortak kullanımı ve paylaşımı meselelerinin ele alındığı konferans 22 Ağustos a kadar devam etti. Orta Asya da Su Büyük Sorun Su sorunu açık denizlere çıkışı olmayan ve tarım arazilerinin sulanmasında önemli sorunlar yaşayan Orta Asya ülkeleri için önemli sorun haline gelirken, bu sorun, bölge ülkelerini sulayan Amuderya ve Sirderya ırmaklarının yukarı ve aşağı kısımlarında bulunan ülkeler arasında zaman zaman ilişkilerin keskinleşmesine de neden oluyor.

5 Köy-Koop Haber Eylül 2013 GÜNDEM 5 Yumurtada Soğuk Zincir Koşulu Kalkıyor Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yumurtanın kurallarını yeniden düzenliyor. Bakanlık tarafından hazırlanan ve birkaç gün önce görüşe açılan yeni yumurta taslağının en önemli özelliği; yumurtada soğuk zincir koşulunu kaldıracak olması. Artık yumurtaların yumurtlama gününden itibaren 18. güne kadar soğutulmaması gerekecek. Halen yürürlükteki mevzuata göre ise, yumurtaların 5 ila 12 derece arasında korunması gerekiyor. Taslak, 30 luk bir A sınıfı yumurta kolisinde 4 taneye kadar kırık veya kirli yumurtaya da tolerans kapsamında izin verme dönemini de başlatıyor. Yumurta sektörü ise, getirilmesi öngörülen düzenlemelerden memnun. Geçtiğimiz günlerde görüşe açılan Türk Gıda Kodeksi Yumurta Tebliği nde yumurtaların tüketiciye ulaşana kadar dönemdeki taşıma ve depolama koşulları değiştiriliyor. Halen yürürlükte olan tebliğe göre, A ve B sınıfı yumurtalar 5 ila 12 derece arasında muhafaza edilebilir ve taşınırken; pastörize ürünlerde depolama sıcaklığı 4 derece olarak uygulanıyor. Taslak ise, bu oranların tümünü birden kaldırıyor. Buna göre artık yumurtalar yumurtlama tarihinden sonraki 18. güne kadar soğutulmayacak. 18. günden sonra ise 8 derecenin altındaki bir sıcaklıkta korunabilecek. Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Derya Pala, yumurtada soğuk zincirinin kaldırılmasının sektörü memnun edecek bir gelişme olduğunu söyledi. Pazarlarda soğuk zincirine uyulamadığını belirten Pala, Yumurtayı en çok ısı değişikliği bozuyor derecede yumurtayı tutmak, ömrünü uzatıyor; ama üç beş saatlik bir ısı değişimi bile sıkıntı oluşturuyor. Bu nedenle, hiç soğutulmaması daha sağlıklı. Avrupa Birliği nde ülkelerin çoğunda böyle diye konuştu. Güneşin altında uzun süre bekleyen yumurtanın tazeliğini kaybedeceğini ancak bakkal ve pazarlarda tüketimin hızlı olduğunu belirten Pala, Marketlerde yine dolaplarda bekleyebilir. Tüketici ise evine götürdükten sonra buzdolabında tutar dedi. Kırık ve Kirliye Tolerans A sınıfı yumurtalarda, belli bir sayıya kadar kirli veya kırık olmaları durumunda tolerans değerleri devre girecek. Paketleme tesisinde sevkten önce yüzde 10, pazarlama ve satışın diğer aşamalarında ise yüzde 14 e kadar tolerans uygulanacak. 30 luk bir yumurta paketinde 4 taneye kadar kırık ve kirli yumurta tolerans kapsamında olacak. A sınıfı ağırlığını taşımayan yumurtalar için de tolerans değeri olacak. 30 lu pakette 3 taneye kadar, ağırlık koşullarını taşımayan yumurtaya izin verilecek. Toplanan Deniz Patlıcanları Nedeniyle Ekolojik Denge Bozuluyor Aydın'nın Didim İlçesi'nde denize girenlerin vücutlarına yapışan sarı renkli, yağlı, peltemsi bir madde tedirginliğe neden oldu. Şikayetler üzerine, belediye, kirlliğin nedenin belirlenmesi için sudan numune alıp, incelenmek üzere Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'ne ve Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü'ne gönderdi. Akbük Çevre ve Kültür Derneği (AKÇED) Başkanı Ferda Kılıç, ellerinde somut bir şey olmadığını ancak kirliliğin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın toplanmasına izin verdiği deniz patlıcanları nedeniyle ekolojik dengesinin bozulmasından kaynaklandığını düşündüklerini söyledi. 55 kilometrelik kıyı şeridine sahip, mavi bayraklarıyla ünlü Didim'de, iki haftadır denizde kirlilik yaşanıyor. Başka ilçe merkezi ve Akbük beldesi olmak üzere tüm plaj ve koylarda denize girenler, vücutlarının yağlı, peltemsi, sarı renkli bir maddeyle kaplanması üzerine tedirginlik yaşadı. Altınkum Plajı'nda denize giren Süleyman Tan, 15 yıldır tatillerini Didim'de geçirdiğini belirterek, Böyle bir durumla ilk kez karşılaşıyorum. Son zamanlarda denize her girişimizde vücudumuza yosunsu yağlı bir sıvı bulaşıyor. Geçenlerde suyun üzerinde balık yemi gibi maddeler vardı, suyun dibinde ise bataklık gibi yosunlaşma var dedi. Zıpkınla balık avlayan Lütfi Gökkuş da deniz dibinde ciddi bir kirliliğin söz konusu olduğuna dikkati çekip, Sudan çıktığımda dalış kıyafetlerimde ve bedenimde ağır bir koku kalıyor diye konuştu. Tedirgin olduklarını belirten Gülsün Dinler de deniz suyunun vücutta yanma ve gerginliğe neden olmaya başladığını belirtip, Ciddi sağlık sorunları yaşamaktan korkan pek çok arkadaşım, artık burada denize girmemeye başladı dedi. Didim'in ekonomisinin denizi ve plajları sayesinde döndüğünü söyleyen Orhan Kılıç ise şunları söyledi Altın gibi denizi, kumu ve güneşi olmayan bir Didim düşünmek abes. Bunlardan biri eksik olursa, sacayağının biri, en önemlisi kırılmıştır. Onbeş gündür denizde birşeyler oluyor. Bir panik havası var insanlarda. Ancak, kimse de ne olduğunu bilmiyor. Kimsenin birşeyden haberi yok. Olumsuzluğun kaynağı belirlenip, çözüm getirilmez, gerekli önlemler alınmazsa, sonucu düşünmek bile istemiyorum. Belediye Sudan Numune Aldı Didimliler ve tatilcilerden gelen şikayetler, Didim Belediyesi'ni harekete geçirdi. Plajlardan ve bazı koylardan alınan deniz suyu numuneleri, incelenmek üzere Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'ne ve Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü'ne gönderdi. Denizdeki Ekosistem Bozuldu İddiası AKÇED Başkanı Ferda Kılıç ise kirliliğin deniz dibindeki ekosistemin bozulmasından kaynaklandığını düşündüklerini söyledi. Gümüldür - Güllük arasındaki sahil şeridi boyunca aynı kirliliğin görüldüğüne dair duyumlar aldıklarını belirten Kılıç, Bölgemizde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verilen 5 yıllık izin kapsamında geçtiğimiz 1 yıl boyunca denizin temizliğini sağlayan `deniz patlıcanları' toplandı. Bunun iptalini istedik, ancak geçen sürede sonuç ortada. Elimizde henüz bir bulgu yok ama yaşanan durumun, yosun patlaması adı verilen, ekosistemin bozulmasından kaynaklandığını sanıyoruz. Yosun patlamasının insan sağlığına zararı olmadığını öğrendik, ancak somut bir raporumuz henüz yok. Geçen gün bir dalgıç arkadaşımız, diplerde deniz patlıcanı aradı bir tane bile bulamadı. Bunun yanı sıra ahtapot da yok. Avrupa artık deniz patlıcanlarının toplanmasını yasakladı biz ise denizlerimizi mahvetmek adına avcılığa izin veriyoruz. Bir an önce bu durumun kaynağının belirlenerek kesin çözümün belirlenmesi gerekir dedi. Deniz Patlıcanı Kıyılarımızın Temizlikçisi, Çöpçüsü Denizin kıyılarında ve sığ olan yerlerde yaşayan bu canlılar, kumun ve çamurun içindeki organizmalarla, organik maddelerle beslenmekte. Bir deniz patlıcanı yılda 150 ton kumu süzüp temizliyor. Özellikle Akbük ve diğer koylarda avlanan deniz patlıcanlarının ülkemizde 15 çeşidi bulunuyor. Çin, Japonya ve bazı Avrupa ülkeleri deniz patlıcanı alımınıda ilk sıradalar. Ülkemizde yenilmeyen deniz patlıcanının çorbası, kızartması yapılıyor. Siyah ve beyaz renkleri olan deniz patlıcanlarının siyahının kilosu 2-3 liraya, beyazının kilosu ise 6 lira civarında alıcı buluyor. Deniz patlıcanları ilaç yapımında, kozmetik sanayinde sabun ve şampuan yapımında da kullanılıyor. Bu kadar önemli bir deniz canlısının, balıkçılar tarafından talan edilircesine denizlerden toplanması, denizlerimizin doğal dengesine çok büyük zararlar veriyor. Kıyılarımızın temizlikçisi, çöpçüsü olan deniz patlıcanlarının plansız, programsız aşırı derecede avlanması denizlerimizi öldürüyor. Unutmayalım, doğal kıyılarda barınabilen deniz patlıcanlarının, balık çiftliklerinin kirliliğini ve deniz suyunun temizlenmesindeki katkısı çok önemli. Amerikan Emperyalizmi, Suriye ve Tohumlar Bu satırları okuduğunuzda belki de Suriye devleti tarafından gerçekleştirildiği kanıtlanamamış olan bir rezil kimyasal saldırı gerekçe gösterilerek ABD füzeleri Suriye tesislerini vurmaya başlamış olabilir. Bu filmi Irak ta seyretmiş idik. ABD emperyalizmi tarım, tohumlar açısından ne getiriyor. Geçmişe bir göz atmak çok yararlı. Olay 1: Tezkere 1 Mart 2003 de gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı Hükümetçe belirlenecek şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine ve en fazla askeri personelin ve hava unsurları olarak 255 uçak ve 65 helikopteri aşmamak kaydıyla yabancı silahlı kuvvetler unsurlarının Hükümetin tespit edeceği mücavir bölgelerde geçici olarak konuşlandırılmak üzere 6 ay süreyle Türkiye'de bulunmasına dair hükümet tezkeresi için yapılan oylamada 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyu kullanıldı. Tezkere kabul edilmemiş sayıldı. AKP oylamada 97 fire verdi. Olay 2: Irak Tohum Kanunu 26 Nisan 2004 de Koalisyon Geçici Yönetimi denilen gerçekte ise Amerika önderliğindeki işgal kuvvetlerinin komutanı olan Paul Bremer, önüne getirilen 81 nolu emri imzaladı. Metin şüphesiz Amerikalı uzmanlar tarafından hazırlanmıştı. Bu emir patent, endüstriyel tasarım, gizli enformasyon, entegre devreler ve bitki çeşitleri ile ilgili kanun adıyla anılacaktı ve Bremer in bir imzası ile Irak kanunları arasında yerini alıyordu. Bu kanun Türkiye de dâhil olmak üzere bereketli hilal denilen bölgede diğer çiftçilerle birlikte on bin yıldır bütün bir dünya tarımına çeşitler geliştirmiş olan Irak lı çiftçilerin kendi tohumları üzerindeki egemenliğine son vererek başta Amerikan tohum tekellerine yeni kârlı alanlar açıyordu. Koalisyon Geçici yönetiminde Irak Tarım Bakanlığı'na yardımcı olarak yönetmek üzere atanan Dan Amstutz zaten ABD li tohum tekeli Cargill in adamıydı. İşgal süresince Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tayfun.ozkaya@ege.edu.tr Yılda 114 Kilo Domates Yiyoruz Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinde Yılda 11 milyon ton domates üretilen Türkiye de kişi başına ortalama tüketim kilograma ulaştı. Üretilen domatesin 9.5 milyon tonu yurt içinde tüketiliyor. Yaz günlerinin sevilen gıdası karpuzda ise kişi başına ortalama tüketim 45.2 kilogarama çıktı. Türkiye de üretilen 3.8 milyon ton civarındaki karpuzun 3.4 milyon tonu yurt içinde tüketiliyor. Karpuzun ardından Türk insanın en fazla tükettiği meyveler arasında sırasıyla üzüm, elma ve kavun geliyor. Yılda 1.2 milyon ton çay üretilen Türkiye de kişi başına ortalama tüketim 13.8 kilograma ulaştı. Çay çiftçilerin tahıl stokları zaten tükenmiş idi. Amstutz ve eş başkan yardımcısı Avustralya lı buğday tekellerinin adamı Trever Flugge çiftçilere Cargill ve Monsanto tohumlarından dağıttılar. Yeni yasa artık bu tohumların üreticilerce tekrar kullanımını yasaklıyordu. (Çıkan yasayı orijinalinden okumak isteyenler internette arama motorlarına CPA/ORD/26 April 04/81 yazsınlar.) Olay 3: Türkiye Tohum Kanunu 31 Ekim 2006 da TBMM, Paul Bremer in 81 nolu emrine çok benzeyen 5533 sayılı Tohumculuk Kanunu'nu CHP lilerin muhalefetine karşı kabul etti. Gerek Irak gerekse Türkiye kanunları bitki çeşitlerini korumayı amaçladığını iddia etmesine rağmen bu aslında George Orwell in 1984 romanında olduğu gibi bir şaka kabul edilebilirdi. Aslında yerel çeşitleri yok etmeye yönelikti. Bunların çiftçilerce satışı yasaklandı. Eğer Suriye işgal edilirse, on bin yıl önce tarım devrimine Türkiye, Irak gibi ülkelerle birlikte öncülük etmiş bu ülkede ABD tohum imparatorlarının hegemonyalarını kuracaklarına şüphe yok. Yaşam bilimi alanında çalıştığını ileri süren bu imparatorlar ABD nin hegemonyasının sadece petrol değil, tohum alanında da olması gerektiğini çok iyi biliyorlar. Verimli hilal işgal ediliyor. tüketimi günde 40 grama, o da 10 bardak çaya denk geliyor. En az tüketilen mamullere bakıldığında Türkiye, fındık üretimi ve ihracatı konusunda dünyada söz sahibi olmasına karşın bu ürünü çok az tüketiyor. Yıllık kişi başı fındık tüketimi 1.2 kilogram seviyelerinde bulunuyor. Buna karşın ceviz, yıllık yaklaşık 3 kilogramla Türk insanın en çok tükettiği kuruyemişler arasında yer alıyor.

6 6 TARIM Eylül 2013 Köy-Koop Haber Kooperatiflerin Topluma Katkıları Kooperatiflerin pek çok ülkelerin ekonomik, sosyal ve politik amaçlarına ulaşmasında önemli katkıları olduğu ve toplumsal kalkınmada önemli roller oynadığı gözlemlenmiştir. Kooperatifler, girişimcilik ruhuyla çelişmeyen erdemli topluluklar yaratmış dernekçi bir yapıdaki bir başka ekonomi girişimleri ni ekonomiye sokmuş, ayni zamanda ortak aklı karakterize eden dayanışma ruhunun da göstergeleridir. Pek çok gelişmiş ülkede, kooperatiflerin gelişmesini ve çalışma koşullarını iyileştiren ve destekleyen yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmıştır. Yine gelişmiş ülkelerde, kooperatiflerin geleceği konusunda projeksiyonlar üretilmiş, kooperatiflerin geleceği için yüksek düzeyde vizyonlar öngörülmüştür. Daha büyük bir toplumsal bütünleşme ve daha üst düzeyde bir istihdam yaratmak ve istihdamın niteliğini iyileştirmek ve ekonomik büyümeyi olanaklı kılmada kooperatifleri olanaklar sağlayan tedbirler üzerinde önemle durulmaktadır. Rekabet koşullarını yeniden düzenlemede ve ekonominin yeniden dinamikleşmesinde kooperatiflerin katkısını önemseyen politikalar üreterek devreye sokulmaktadır. Adil ve sorumlu bir toplumsal yapı için ekonomik kurallar içinde yeniden yapılanma pekâlâ mümkündür. Kooperatifler, böyle bir yapılanmanın oluşumuna katkıda bulunabilecek en önemli kuruluşlardır. Bunun gerçekleştirilmesi için gelişmiş ülkelerin, hatta Türkiye deki binlerce kooperatifin deneyimlerini ve tarihçelerini iyi değerlendirmek gerekir: her başarının ve her başarısızlığın mutlaka nedenleri vardır. Önemli olan bu nedenleri iyi saptayabilmek ve çözüm analizlerinde onlardan yararlanabilmeyi becerebilmektir. Kooperatifler, gönüllü yurttaşların ve girişimcilerin yeniden bir araya gelerek örgütlenmesi temeli üzerinde oluşmuş, dernekçi bir yapı özelliği taşıyan sosyo-ekonomik birimler olarak ortaya çıkarlar. Onlar, fazla sermayeye gereksinim duymadan insanlara istihdam yaratarak zenginlik üreten nadir girişim biçimleridir. Kooperatifler, yöresindeki değerleri harekete geçirerek doğduğundan, öteki sermaye girişimlerinden daha farklı girişimlerdir. Beraberce ürün ve hizmet üretme, başkaları ile birlikte çalışma, Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN gönüllü paylaşım, eşitlikçi ve dayanışmacı bir katılımcılıkla, adeta bir kimlik bütünlüğüne ulaşmasındaki toplumsal katkısı son derecede önemlidir. Kooperatifler, ekonomik olarak rekabet koşullarını iyileştirmeğe önemli katkıda bulunurlar. Yenilikçi ve ayni zamanda daha genel karakterli toplumsal ve çevresel amaçları hedefleyen çalışmaları ile de ayrı bir katkı özelliği de taşırlar. Kooperatiflerin topluma kattığı değerler: Bunun yanında kooperatifler, özgür birliklerdir. Kooperatif olarak onlar, üyelerine ve tüm topluma önemli avantajlar sağlarlar. Bu avantajlar, kooperatiflere bugün özel bir konum kazandırmaktadır. Örneğin küreselleşme ve bölgesel kalkınma konusunda. Küreselleşme süreci pek çok insanı farklı şekillerde etkilemektedir. Bir kısım insanlar küreselleşmeden olumlu şekilde etkilenirken, önemli bir bölümü de küreselleşmeden hoşnut değillerdir. Kooperatifler, küreselleşmenin olumsuz etkilerini karşı koymada insanlara yardım ederler, dayanışma dinamiği içinde küçük işletme/ birey ile pazar arasında bileşik geçit noktaları oluşturur; Kooperatifler, otomatik olarak kendini ve ortaklarını korurken yerel Kolombiya da Çiftçiler Ayaklandı bazda herkesi koruyarak çok geniş piyasalarda küçük işletmelerin varlığını sürdürmelerine ortam yaratırlar; Kooperatifler, özerk tarzda ihtiyaç duyulan sermayeyi kendine çekemeyen zor bölgeler de insanların yaşamasına ortam hazırlarlar; Kooperatifler, yerel ve bölgesel kalkınmanın önemli aktörüdürler; Kooperatifler, kurdukları işletmeler ile yerel topluluklarda kökleşmişlerdir, çünkü kendisini destekleyen dayanışma, girişimciliği yadsımaz, ayrıca toplumsal gerçekçiliği de kapsamına alır; Gelişmiş pek çok ülkede kırsal yörelerdeki yerel hizmetleri kooperatifler sürdürmektedir. Örneğin bu ülkelerde köy ve kasabalardaki çok sayıda banka şubeleri kapanırken, bu gibi hizmetleri kooperatif bankalar sürdürmektedir; Kooperatif işletmeler, toplumsal sorumluluğu geliştirerek, topluma önemli bir yurttaşlık bilinci katarlar. Topluma, toplumsal sorumluluk tohumları eken nadir kuruluşlardır. Son yıllarda, sermayenin birikim amacını kooperatifleştirerek nesnel özgür işletmecilik ile ortaklarının ve toplumsal bütünlüğün yararına uzun dönemli bir perspektif yaratmaktadırlar. Kooperatiflerin sosyal güvenliğin savunulması ve sürdürülmesine katkıları: Örneğin AB ülkelerinde pek çok sosyal güvenlik konularında kooperatif kurumların yer aldığı, yurttaşların bu konudaki ihtiyaçlarını daha iyi yanıtlamak için etkin organizasyonlara gittiği gözlemlenmektedir: Kooperatiflere katılım, demokratik toplum değerlerinin hayati çekirdeğidir; Kooperatifler demokratik katılımın ve yurttaş olmanın okullarıdır; Kooperatifler bireylere kendi geleceğini bizzat eline alma ve ortak amaçlarına ulaşmak için örgütlenme olanağı sağlar; Kooperatifler aracılığı ile insanlar, istihdam yaratırlar, özerk tarzda sosyal hizmetler ve yardımlaşma sağlarlar; Risklere karşı sigorta yardımlaşması gerçekleştirirler. Kooperatifçi selamlarımla Güney Amerika ülkesi Kolombiya'da çiftçiler, hükümetin tarım politikalarına karşı yürüttükleri gösterilerine devam ediyor. Kolombiya hükümetinin, ABD ve AB ile imzalanan serbest ticaret anlaşmasından dolayı ucuz ithalatla rekabet edemeyen; özellikle patates, mısır ve süt üreticileri yakıt ve gıda kıtlığını protesto ettiler. Ayrıca, kahve üreticileri ise tarım ilaçları için hükümetten destek talep ediyorlar. Güvenlik güçleri ve protestocular arasında yaşanan şiddet olaylarında 3 gösterici yaşamını yitirirken, 200 gösterici de yaralandı. Yetkililer, bir hafta için 250 göstericinin gözaltına alındığını açıkladı. Pirinçte KDV Yüzde 1'e İndirilsin' İpsala Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Girgin: "KDV oranının düşürülmesiyle sektördeki kayıt dışı satışlar tamamen ortadan kalkacaktır" Türkiye'nin ürettiği pirincin yüzde 35'inin İpsala'da yetiştirildiğini belirten İpsala Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Girgin, pirincin toptan satışındaki KDV oranının yüzde 1'e indirilmesini talep ettiklerini bildirdi. Türkiye'nin pirinç üretiminde kendine yetebilen bir ülke haline gelebilmesi için kayıt dışı satışların önlenmesi gerektiğini belirten Girgin, bunun, pirincin toptan satışlarındaki KDV oranının yüzde 8'den yüzde 1'e indirilmesiyle mümkün olabileceğini öne sürdü. KDV'de yapılacak indirimle birlikte devletin daha çok kazanç elde edeceğini savunan Girgin, " Pirincin ham maddesi çeltikte yüzde 1 olarak uygulanan KDV, pirincin toptan satışlarında yüzde 1, perakende satışlarda da bulgurda olduğu gibi yüzde 8 olarak uygulanmalıdır. KDV oranının düşürülmesiyle sektördeki kayıt dışı satışlar tamamen ortadan kalkacaktır" dedi. Girgin, KDV oranının düşürülmesine ilişkin taleplerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bildirdiklerini, konuyla ilgili olumlu bir haber beklediklerini ifade etti. Çin Pirinçte Artık İthalatçı Tek başına dünyanın en büyük pirinç üreticisi ve tüketicisi olan Çin in pirinç ithalatı her geçen dönem hızla artmaya devam ediyor. Çin, 2010 da yaklaşık 600 bin ton ihracat gerçekleştirirken, neredeyse yarısı kadar pirinç ithalatı gerçekleştiriyordu. Ancak son iki yıldan bu yana Çin in pirinç ithalatı, ihracat rakamlarını geçmiş bulunuyor. Çin, 2013 yılında 2 milyon ton ithal pirinç satın alırken, ülkenin söz konusu dönemdeki pirinç ihracatı 500 bin tona geriledi. Çin in pirinç stokları ise hızla erimeye devam etti de 90 milyon tonluk pirinç stoğu bulunan Çin de bu rakamın 2013 te 35 milyon tona kadar gerilemesi bekleniyor. Büyük şehirlerde yaşayan orta sınıfta Çinliler ortan gelirlerinden dolayı; ülkedeki lüks tüketim ürünlerine olan talebin hızla arması pirinçede yansıdı. Çinliler, yerli üretim pirinç yerine yurtdışında üretilen kokulu pirinci tercih etmeye başladı. Bu yüzden pirinç ithalatının artmasının en büyük sebeplerinden bir kokulu pirinç olarak gösteriliyor. Sektör temsilcileri, Çin in beklentiler üzerinden bir ithalat gerçekleştirmesi halinde sadece Türkiye nin değil tüm dünyanın etkileneceğini söylüyor. Çin de bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle pirinç üretiminde sorun yaşandığına dikkat çeken Sezon Pirinç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, yetiştirilen ürünlerde de kadmium maddesine rastlandığını söyledi. Kadmium un ağır metaller içerdiğini ve insan vücüdundan çıkmasının çok zor olduğunu ifade eden Erdoğan, Dünya piyasalarında Çin in bu anlamda sıkıntı yaşayacağı konuşuluyor. Çin in ithalatını arttırması yönünde bir beklenti var. Eğer beklentiler üzerinde bir pirinç alımı gerçekleşirse sadece Türkiye değil tüm dünya etkilenir. Çünkü Çin hareket ettiğinde taşlar oynuyor dedi. Erdoğan, Çin in uzun süredir Vietnam dan kokulu pirinç aldığını dile getirdi. Çin in pirinç ithalatının artmasının en büyük sebeplerinden biri de ülkedeki tarım arazilerinin daralması olarak gösteriliyor. Konu hakkında çalışmalar gerçekleştiren Çin hükümeti, daralan tarım arazilerine önlem olarak gökdelen şeklinde tarım arazileri oluşturulacak. 187 metre uzunluğunda olacak dev kulelerin her katı güneş görecek şekilde tasarlanmış durumda. Bu kulelerde meyve ve sebze gibi diğer ürünlerde yetiştirilebilecek. Çin de yaşanan pirinç ithalatındaki artışın Türkiye deki fiyatları etkilemeyeceğini ifade eden Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis Türkiye de 650 bin ton pirinç tüketimi olduğunu, üretimin ise 500 bin ton civarında olduğunu belirtti. Kişibaşı pirinç tüketiminin 8 kilogram civarında olduğunu dile getiren Reis, Türkiye 20 yıl öncesine kadar ihtiyacı olduğu pirincin yüzde 50 sinden fazlasını ithal ederdi. Ancak son yıllarda durum değişti. Dünyada da pirinc üretimi artmaya devam ediyor. Türkiye yıllık bin ton arasında pirinç ithal ediyor. Bu da kabul edilebilir bir rakam. Rakamlara bakıldığında da Çin in yapacağı ithalat Türkiye nin durumunu etkilemez. Çünkü üretimimiz çok iyi gidiyor dedi. Reis, Çin in son yıllarda daha çok buğday ve et ithalatına yöneldiğini de vurguladı. 30 Bin çiftçi ve Kamyon Şoförü Grevde Çiftçilerin grevinden dolayı Bogota daki marketlerin meyve ve sebze reyonlarının boş olduğu kaydedildi. Kolombiya da çiftçilerin ağustos ayı ortalarında başlattıkları protesto hükümeti harekete geçirdi, bazı ürünler için taban fiyat ve tarım desteği talep eden Bocaya bölgesindeki çiftçilerle görüşmeyi kabul etti. Ancak müzakerelerin ülke çapında yapılması gerektiğini savunan çiftçiler, başkent Bogota ya giden ana yollardan birini uzun süre işgal ederek güvenlik güçleri ile çatıştı.

7 Köy-Koop Haber Eylül 2013 TARIM 7 Ziraat Mühendislerinden Hükümete Çağrı ZMO "Ülke çıkarlarını ön planda tutan, doğal kaynakların alanını önleyen ulusal bir tarım politikası" istedi. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Turhan Tuncer, Onuncu Kalkınma Planı nda, Dokuzuncu Plan dönemine ilişkin tarım sektörü analizinde büyümegelişme iddiasıyla sunulan birçok verinin gerçeği yansıtmadığını belirterek, tozpembe bir tablo yaratma çabalarından artık vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. Gerçeklerin kamuoyu ile paylaşılmasını gerektiğini dile getiren Tuncer, hükümete biran önce ülke çıkarlarını ön planda tutan, doğal kaynakların alanını önleyen ulusal bir tarım politikasını yürürlüğe koyma çağrısında bulundu. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Turhan Tuncer, Onuncu Kalkınma Planı nda yer alan Dokuzuncu Plan dönemine ilişkin değerlendirmelerde tarım sektörün analizinde büyüme-gelişme iddiasıyla sunulan birçok verinin gerçek biçimde değerlendirilmediğini vurguladı. Planda tarımsal destekleme ödemelerinin 2006 yılında 4.8 milyar TL iken 2013 yılı bütçesi itibarıyla 9 milyar TL ye yükseltildiğine yer verildiğini dile getiren Tuncer, cari fiyatlarla yapılan bu değerlendirmenin, propagandadan başka bir anlam taşımadığını ifade etti yılında çıkan 5488 sayılı Tarım Kanunu na göre Tarımsal destekleme için Bütçeden ayrılacak kaynağın, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1 inden az olamaz hükmü getirilmesine karşın, son 7 yılda tarımsal transferlerin GSYH nın binde 6 sını dahi geçemediğinin altını çizen Tuncer, Hükümetin kendi çıkardığı yasayı uygulayamadığını kaydetti. Plana Göre Tarım İşletmelerinin Küçük Olması Sorun Oldu Onuncu Kalkınma Planı nda döneminde tarım sektörünün yıllık ortalama yüzde 2.1 olarak büyüdüğünü belirten Tuncer, Oysa bu dönemde GSYH yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 3.3 olmuştur. Bu veri uygulanan politikaların sektörde istikrarsızlığa yol açtığı: bu nedenle tarımın büyüme hızının GSYH deki büyüme hızının oldukça altında kaldığını ortaya koymaktadır dedi. Planda gıda fiyatlarının olağanüstü artmasına ve dalgalanmasına yol açan faktörlerin arasında pazardaki spekülasyon ve özellikle Avrupa Birliği nin ihracat sübvansiyonlarının bulunduğunu belirten Tuncer, bu faktörlerin nüfus artışı, iklim değişikliği, girdi fiyatlarındaki artışlar, ürün stoklarındaki azalma ve tarım arazilerinde biyoyakıt için üretim yapılması kadar önemli olduğunun altını çizdi. Planda tarım işletmelerin küçük olmasının sorun olarak yer aldığına dikkat çeken Tuncer, şunları kaydetti: Bu nedenle IMF ve Dünya Bankası öncelikle köylüye verilen desteklerin kaldırılmasını dayatmışlardır. Küçük işletmelerin bilgi, teknoloji ve girdi desteğiyle çok daha düşük maliyetle, tüm ülkeyi doyuracak üretimi yapması teorik olarak olanaklıdır. Böyle bir üretim yapısının aynı zamanda daha dengeli bir ekonomik yapı, daha istikrarlı, iyi eğitilmiş, çağdaş kültürlü ve dolayısıyla daha demokratik bir toplumun oluşmasına yapacağı katkı da ortadadır. Planda tarım işletmelerinde bütünlüğün sağlanacağı, arazi parçalanmasının önüne geçileceği ve iyi işleyen bir tarım arazisi piyasasının oluşturulacağı belirtilmektedir. Halen Meclisin gündeminde olan Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı da bunun için hazırlanmıştır. Oysa bu kanunun esas amacı, küçük ölçekli işletmelerin tasfiyesi, tarım arazilerinin merkezileşmesi ve tarımda şirketlerin hâkimiyetinin sağlanmasıdır. Tarımın GSYH İçindeki Payı 2012 Yılı Sonunda Yüzde 7.9 a Geriledi Tuncer 10. Kalkınma Planında yer alan 9. Plan dönemine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: Kurban Bayramında Hayvan İthalatı Yok Plana göre, işletmeye açılan net sulama alanı 2006 yılı sonunda 2,53 milyon hektar iken, 2012 sonu itibarıyla 2,81 milyon hektara çıkmıştır. Yani bu plan döneminde işletmeye açılan net sulama alanı 280 bin hektardır. Bu rakam bir başarıyı değil, son yıllarda sulama yatırımlarının ciddi anlamda ihmal edildiğini göstermektedir. Sadece 7. Kalkınma Planı ( ) döneminde, 4 yılda sulamaya açılan toplam alanın354 bin hektar olması da bunun kanıtıdır. Plana göre; döneminde ülke nüfusu toplamda yüzde 7.1 artarken, kırsal nüfus yüzde 8.8 oranında azalarak yaklaşık 22.9 milyondan 20.9 milyon kişiye düşmüştür. Böylece kırsal nüfusun toplam içindeki payı yüzde 32.5 den yüzde 27.7 ye gerilemiştir. Bu veri AB ye uyum çerçevesinde nüfusun kırsal alanlardan kopartılması planının sürdürüldüğünü ortaya koymaktadır. Aynı şekilde tarımın GSYH içindeki payı, Plan dönemi başında yüzde 8.3 seviyesindeyken 2012 yılı sonuna gelindiğinde yüzde 7.9 a gerilemiştir. Bu durum tarımın milli gelirden aldığı paydaki erimenin sürdüğünü göstermektedir. Dokuzuncu Plan Döneminde özellikle mısır, pirinç ve ayçiçeğinde üretim artışları olduğu belirtilmektedir. Aslında üretim artışı yalnız bu ürünlerde gerçekleşmiştir. Son 10 yıllık dönemde diğer ürünlerde üretim istikrarsızdır, kendini tekrarlama veya üretim düşüşleri söz konusudur. Planda tarımsal ürünler dış ticaretine ilişkin veriler gerçeği yansıtmamaktadır. Planda kırsal yoksulluğun önemini koruduğu belirtilmekte, kırsal alandaki geçimlik işletmelerin yoksulluk ve göç sorunlarını tetiklediği belirtilmektedir. Yoksulluğun nedeni geçimlik işletmeler değil; tarımda girdi, kredi, destekleme ve örgütlenme politikalarının yoksullar lehine düzenlenmemesidir. Tarımda tozpembe bir tablo yaratma çabalarından artık vazgeçilmesi gerektiğini belirten Tuncer, Gerçekler kamuoyuyla paylaşılmalıdır. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak hükümeti, biran önce ülke çıkarlarını ön planda tutan, doğal kaynaklarımızın talanını önleyen ulusal bir tarım politikasını yürürlüğe koymaya çağırıyoruz dedi. Et ve Süt Kurumu (ESK) Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, Kurban Bayramı'nın Türkiye'deki et piyasasında çok önemli bir nokta olduğunu, büyükbaş hayvanların yüzde 28'inin, küçükbaş hayvanların ise yaklaşık yüzde 33'ünün Kurban Bayramı'nda kesildiğini belirtti. Kurban kesimi sonrasında tüketicilerin etin bir kısmını stokladığı için belirli bir süre talepte azalma görüldüğünü belirten Kemaloğlu, bu durumun da et fiyatlarının artmasına engel olduğuna dikkati çekti. Türkiye'de son dönemde yaşanan et fiyatlarındaki hareketlenmenin, Kurban Bayramı'na kadar devam edebileceğini, daha sonrasında bir hareketlenme beklemediklerini ifade eden Kemaloğlu, "Bakanlığımız 3 milyon hayvanın Kurban Bayramı için hazırlandığı mesajını verdi. Son hesaplamalara göre Kurban Bayramı için herhangi bir hayvan varlığı sıkıntısı görünmüyor. Dolayısıyla şu anda Kurban Bayramı için ithalat söz konusu değil" diye konuştu. Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Kemaloğlu, kurban Bayramı için herhangi bir hayvan varlığı sıkıntısı görülmediğini, bayram için hayvan ithalatı yapılmayacağını ifade etti. İsmail Kemaloğlu, ESK'nin, besicilerin Kurban Bayramı'nda satamadıkları hayvanlarını daha önceki yıllarda aldığını, bu sayede üreticiye destek olduğunu hatırlattı. Kurumun piyasayı düzenlediğini ve yerli besicinin yanında olduğunu vurgulayan Kemaloğlu, "Bu manada ola ki besicilerin satamadığı, elinde kalan hayvanları almamız açısından hiçbir sorun yok. Et ve Süt Kurumu arz-talep dengesini gözeterek fiyat istikrarı sağlamaya uğraşıyor. Kurban Bayramı sonrası elde kalan, satılamayan hayvanlar için Kurumumuzun stoklama, kombina altyapısı müsait." diye konuştu. Özeleştiri Geçen yazımızda kooperatifçilik strateji belgesi ve eylem planı ile ilgili faaliyetlerin hangi aşamada olduğu, bu konuda yapılması öncelikli faaliyetlerle ilgili somut bir adım olmadığı düşüncesinde olduğumuzu belirtmiştik. Kooperatifçilikle, hatta üretici örgütlenmesi ile ilgili çalışmaların Sayın Başbakanın da direktifleri doğrultusunda Bakanlıkların kendi bünyesi içerisinde başlatılmış olması gerekmektedir. Bu çalışmalara ilgili kuruluşların davet edilmesi, ortaya çıkarılacak yapılanmanın katılımcı bir anlayışla ortaya çıkartılmasının, uygulanması gereken bir yöntem olduğu da bir gerçektir. Ancak; Öyle anlaşılıyor ki, yarın Bakanlar Kurulunca imzalanarak TBMM ye sevk edilmiş bir kanun tasarısı ile karşılaşmak ihtimal dâhilindedir. Hatta radikal bazı kararların alınması da kaçınılmazdır. Zira bu tür yaklaşımlar dünden bu güne olagelmiştir. Şu ana kadar olan gelişmelerde maalesef öyle olduğunu göstermektedir. İçinde bulunduğumuz dönem kooperatifçilikle ilgili yeni düzenlemelerin ve oluşumların sağlanmasının gerektiği önemli bir süreçtir. Bu süreçte sanki sorunun ta kendisi kooperatiflermiş gibi gösterilmesi çabalarının boşa çıkartılması gerekmektedir. İnsanlar hangi tür ticari faaliyet yürüteceklerse ona göre şirketlerini oluşturabilirken ve Devletin burada hemen hemen hiçbir müdahalesi yokken, kooperatiflerin kategorize edilerek geliştirilebileceği yanılgısından kurtulamayan bir düşünce sistemi ile kooperatifçiliğimizin gelişemeyeceği gerçeğini artık kabul etmek gerekir. Ekonomik bir faaliyeti kategorize etmenin, sınıflandırmanın, sınırlandırmanın o yapının gelişmesindeki en büyük engeli oluşturacağını bilmemiz gerekir. Bu güne kadar çözüm diye sunulan önerilerin, sorunları giderek çözümsüzlüğe götürdüğü de bir gerçektir. Ancak; Bu gün kooperatifçiliğimiz arzuladığımız noktada değilse bunun sorumlusunun tümüyle Devlet olduğunu, siyasetçi olduğunu söyleyerek hiçbirimiz bu sorumluluklardan kaçamayız. Özeleştiri yapmadan sadece eleştiri getirmek kurum ve kuruluşlara hiçbir katkı sağlamaz. Hep geçmişle övünmek, artık gelecekle ilgili bir şeyler yapamayacağımızın da işaretlerini verir. Şu soruları samimiyetle sormak gerekir. Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Milli birlik (Türkiye Koop.) Kooperatifçiliğimizin Neresinde? Gerçekten olması gereken yerde mi? Bir kurumu gerçekten işlevsel hale getirmek kolay değildir. Ancak yöneticilerin Kaynak yok, destek yok gerekçelerine sığınması ve yıllardan bu tarafa kurumun giderek zafiyet içerisine düşmesi kooperatifçiliğimiz adına gerçekten üzücüdür. Çünkü TÜRKİYE KOOP. örgütlenmeyi tam anlamıyla sağlayamadığı için gerçek bir çatı örgütü olamamıştır. Tüm kooperatifçileri ve örgütlerini kucaklayamamıştır. Kooperatifçiliği temsil ile ilgili ciddi sorunu vardır. Bu dönemde ataletten kurtularak üretici örgütlenmesinde önemli rol oynaması gerekmektedir. Türk Kooperatifçilik Kurumu nun kariyer için bir platform oluşturmasının ötesinde, uygulamada kooperatifçiliğimize yeterli desteği verip veremediği de tartışılmalıdır. Merkez birliklerinin çok önemli bir kısmı hala kurumsallığını sağlayamamış, ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Görülüyor ki gerek kooperatifçiliğimiz adına, gerekse üretici örgütlenmesi adına uygulayıcı kuruluşlar olarak ciddi bir çalışma içerisine girmemiz gerekmektedir. Çünkü Önümüzdeki günlerde model tartışmaları önemli gündem maddesini oluşturacaktır. O halde, uygulanabilir, Ülkemiz gerçekleri ile örtüşen bir modelin ortaya konulması için çalışmalara bir an önce başlanılması gerekmektedir. Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifinin 1 nolu ortağı bu günkü kooperatifçiliğimiz hakkında ne düşünürdü bilmiyorum ama kooperatiflerin Toplumsal kalkınmada çok önemli rolü olabileceğine inanan gerçek kooperatifçilerin mutlu olmadığı kesindir. Köy-Koop İzmir Birliği 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

8 Eylül 2013 Köy-Koop Haber 8 KOOPERATİFÇİLİK Tarımın Geliştirilmesi İçin Köy-Koop un Önerileri -II- Tarım ve Çiftçilikle İlgili Genel Düzenlemeler İçin Öneriler 1- Tarım ve çiftçilikle ilgili yasa ve yönetmelikler yeniden gönden geçirilmelidir. 2- Tarım ve çiftçilikle ilgili konular tek bir bakanlığın sorumluluğuna verilmelidir. 3- Tarım ve çiftçilikle ilgili meslek örgütleri tek bir çatı altında toplanmalı ve eşgüdüm sağlanmalıdır 4- Ürün konseyleri tek bir çatı altında toplanmalı ve eşgüdüm sağlanmalıdır. Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi İçin Öneriler Türkiye de başta buğday olmak üzere, yağlık bitkilerde, bakliyatta, yem ham maddesi olan tahıllarda ve dokuma sanayisi için pamuk üretiminde yetersizlikler vardır. Son 10 yıllık dönemin rakamlarına gelince; 21 milyon ton buğday ithalatı yapılarak karşılığında 6 milyar dolar ödenmiştir. Mısırda 8 milyon tonluk ithalatın karşılığı 1,7 milyar dolar olmuştur. İthal edilen 2,8 milyon ton çeltiğin bedeli ise yaklaşık 1,2 milyar dolardır. Türkiye günümüzde Çin den sonra ikinci büyük pamuk ithalatçısıdır. Aynı dönemde ithal edilen 7 milyon ton pamuğa ödenen döviz yaklaşık 11 milyar dolardır. Son 10 yılda ise, yağlı tohum, ham yağ ve küspe ithalatı için ödenen bedel 18 milyar doları geçmiştir. Tohumculukta dışa bağımlılık ithalata bağımlılık oranı standart sebzede yüzde 45 e, çim bitkilerinde yüzde 60 a, hibrit sebze tohumluğunda ise yüzde 80 e ulaşmaktadır. Bu bağlamda, Tohumluk piyasasına yabancılar egemen olmuştur. Özel tohumculuk şirketlerinin hibrit mısır, hibrit ayçiçeği, patates ve sebze tohumlukları tedarikindeki payı yüzde 100 e ulaşmaktadır. Bitki koruma ilaçları pazarında üç, şirket egemendir. Bu aktif madde açısından dışa bağımlıdır ve imalatta kullanılan girdilerin yüzde 90 1 ithal edilmektedir. Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi İçin Başlıca Öneriler aşağıda gibi sıralanabilir; Bitkisel üretim açığını kapamak için, başta buğday, mısır, çeltik, pamuk ve yağ bitkileri ile yem hammaddesi olan tahıllarda özel desteklemeler uygulamalıdır. Bu desteklemede doğrudan üreten çiftçi hedef alınmalıdır. Ulusal Ürün Konseyleri süs olmaktan çıkarılmalıdır. Piyasaya çiftçi lehine müdahale edecek konuma getirilmelidir. İç piyasada çiftçilerin örgütlenerek ürün işleme tesislerini kurmaları ile lisanslı depoculuk yapmaları sağlanmalıdır. Tarım Birlikleri yasası, doğrudan üreten çiftçilerin birliği olacak şekilde değiştirilmelidir. Özelleştirilen ve kimileri de kapatılan Tarımsal KİT ler; yeniden açılmalıdır. Zorunlu olarak bitkisel ürünlerde yapılacak ithalatta Dünya Ticaret Örgütü nün getirdiği zorlamalara çare aranmalıdır. Örneğin ithalatta kalite standartları yükseltilmelidir. Desteklemeler, dev işletmeler ve tarım dışından gireceklere değil, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönlendirilmelidir. Kısa dönemdeki desteklemeler, AB düzeyinde gerçekleştirilmelidir. Uzun dönemde ise işletmelerin orta ölçekli işletmelere dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda ucuz girdi sağlanmasında olduğu kadar ürünlerin değerlendirilmesinde, kooperatif örgütlenme temel araç olmalıdır. Bitkisel ürünlerde, hayvancılıkta olduğu gibi üretiminden işleme ve pazarlamaya kadar olan aşamalarında, oligopol yapılaşmayı engellemeye yönelik önlemler alınmalıdır. Bunun için büyük alıcıların ve organize gıda perakendeciliği yapan şirketlerin tedarik şekilleri incelenmeli, kural dışı fiyat oluşturma çabalarını ortadan kaldıracak uygulamalar devreye sokulmalıdır. Bitki ıslahı çalışmalarına önem verilmelidir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yetiştirici birlikleri ve üniversitelerle ortak ıslah çalışmaları yapmalıdır. Türkiye bitki hastalıklarıyla mücadele de yetersiz kalmıştır. Hastalıklar ile mücadele bir kamu hizmeti olarak ele alınmalıdır. Desteklemeler, AB/ABD çiftçilerine benzer ölçütlerde gerçekleştirilmelidir. Üreticilerin kooperatif örgütlenmesini sağlayacak önlemler devreye sokulmalıdır. Özelleştirilen ve kimileri de kapatılan Tarımsal KİT ler, yeniden açılmalıdır. Hayvancılığın Geliştirilmesi İçin Öneriler Türkiye de et açığı, hayvan sayısı ve verimliliği artırmakla giderilebilir. Et açığını kapamak için; 1- Koyun ve keçi sayısı,2009 yılı değerinin iki katına çıkarılmalıdır. Bu durumda, karkas ağırlığı aynı kaldığında bile, Türkiye kırmızı et üretimi 210 bin ton, yaklaşık %251 kadar artabilecektir. 2- Sığır eti üretimi, sığır sayısı yaklaşık 15 milyon başa çıkarılır ve ortalama karkas ağırlığı %25 artırılabilirse, bugünkünün yaklaşık iki katına ulaşmış olacaktır. Koyun, keçi ve sığır sayısını artıracak önlemler, ülke kırmızı et üretimini 900 bin tondan 1,6 milyon tona yükseltecektir. Bugün kişi başına yaklaşık 12 kg olan kırmızı et üretimi, 80 milyon nüfuslu Türkiye de 20 kilograma yükseltilmiş olacaktır. Hayvan sayısını artırmak ise, öncelikle hayvansal ürün fiyatlarında istikrar ve yeterliliğin sağlanmasıyla olasıdır. Bu amaca yönelik olarak fiyatlara müdahaleyi yapabilecek bir piyasa düzeni oluşturulmalıdır. Müdahaleci kurum olarak oluşturulan Et ve Süt Kurumu, Ulusal Süt Konseyi ile Ulusal Et Konseyi gibi süs kurumlar konumuna düşmemelidir. Özelleştirilen ve kimileri de kapatılan Tarımsal KİT ler; yeniden açılmalıdır. Kesinlikle ve kesinlikle hayvan ve hayvansal ürünlerde, ithalata yönelmemelidir. Dünya Ticaret Örgütü nün getirdiği zorlamalara çare aranmalıdır. Örneğin ithalatta kalite standartları yükseltilmelidir. Hayvancılıkta yapılan ve yapılmakta olan desteklemeler, dev işletmeler ve tarım dışından gireceklere değil, küçük ve orta ölçekli işletmelere yönlendirilmelidir. Kısa dönemdeki desteklemeler, AB düzeyinde gerçekleştirilmelidir. Uzun dönemde ise işletmelerin orta ölçekli işletmelere dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda ucuz girdi sağlanmasında olduğu kadar ürünlerin değerlendirilmesinde, kooperatif örgütlenme temel araç olmalıdır. Et ve sütün, üretimden işleme ve pazarlamaya kadar olan aşamalarında, oligopol yapılaşmayı engellemeye yönelik önlemler alınmalıdır. Bunun için büyük alıcıların ve organize gıda perakendeciliği yapan şirketlerin tedarik şekilleri incelenmeli, kural dışı fiyat oluşturma çabalarını ortadan kaldıracak uygulamalar devreye sokulmalıdır. Türkiye de et üretimi süt sığırcılığı ile birlikte ele alınmalıdır. Et sığırı yetiştiriciliğine yönelmek, Türkiye gerçeklerine uygun değildir. Hayvan ıslahı çalışmalarına önem verilmelidir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yetiştirici birlikleri ve üniversitelerle ortak ıslah çalışmaları yapmalıdır. Başta sığırlar olmak üzere hayvanlarımızın hazır yemlerle değil, mera ve çayırlardan beslenmesi için meralarımız geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Serbest şekilde otlayarak hayvan besleme teşvik edilmeli, tüketiciler bu hayvanların et ve sütlerinin sağlıklı olduğu konusunda eğitilmelidir. Türkiye de hayvan hastalıklarıyla mücadele yetersiz kalmıştır. Hayvan hastalıklarının yaygınlığı, insan sağlığı yanında üretim ekonomisini çok olumsuz yönde etkilemektedir. Aşılama ile önlenebilir hastalıklar başta olmak üzere, Türkiye hayvan hastalıkları ile mücadeleyi bir kamu hizmeti olarak ele almalıdır. Özetlenirse; Hayvan sayısını ve birim verimliliği artırmak için çiftçinin para kazanmasını sağlamak gerekiyor. Bu amaçla şunlar yapılmalıdır; Desteklemeler, AB/ABD çiftçilerine benzer ölçütlerde gerçekleştirilmelidir. Desteklemelerde istikrar sağlanmalı, küçük ve orta ölçekli işletmelere yapılmalıdır. Üreticilerin kooperatif örgütlenmesini sağlayacak önlemler devreye sokulmalıdır. Hayvan ve hayvansal ürünlerde, ithalata kesinlikle karşı çıkılmalı. Özelleştirilen ve kimileri de kapatılan Tarımsal KİT ler; yeniden açılmalıdır. Müdahaleci kurum olarak yeni kurulan Et ve Süt Kurumu, Ulusal Süt Konseyi ile Ulusal Et Konseyi gibi süs kurumları konuma düşmemelidir. Hayvan ıslahı çalışmalarına önem verilmelidir. Meralarımız geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Hayvan hastalıklarıyla etkin mücadele yapılmalıdır. Önümezdeki sayıda gıda sanayi ve organize gıda perakendeceliğinde durum ve çözüm önerilerimizi konu alacağız. Et Piyasasına İlk Müdahale Gerçekleşti Et ve Süt Kurumu besicilere çağırıda bulunarak, karkas etin kilo fiyatını 15,6 liradan vereceğini açıklandı. Et ve Süt Kurumu (ESK), karkas et fiyatlarının kıpırdanmaya başladığı dönemde piyasaya müdahale etmeye başladı. Ramazan ayında artan taleple birlikte ithalat söylentilerinin de artması yanı sıra karkas et fiyatlarında lira gibi seviyelerin konuşulması üzerine, Et ve Süt Kurumu harekete geçti. Yükselişe geçen et fiyatlarını düşürebilmek için besicilere çağrı yaparak karkas etin kilosuna 15.6 lira vereceğini açıkladı. ESK besiciye erken kesim primi ve nakliye farkı verecek, ayrıca satın alma bedellerinin yüzde 50 sini de nakit olarak ödeyecek. Piyasaya Karkas Et Sürülecek Kurum ayrıca stoklarındaki donmuş eti de salam, sucuk, sosis gibi şarküteri ürünleri üreten sanayicilere satışa sunacak. Piyasadaki perakende esnafına doğrudan karkas et satışına başlayacak. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, fiyatların piyasada fiyatların sınır olarak belirlediği, 16.5 liranın üzerine çıkmasına izin vermeyecek. ESK alınan önlemlerin yeterli gelmemesi halinde ise ithalat yoluna gidecek. 3 yılda 3 milyar dolarlık ithalat AB Gümrük Birliği anlaşması uyarınca birlik ülkelerinden canlı hayvan ve et ithalatı zorunluluğu bulunan Türkiye, yerli üreticiyi korumak amacıyla deli dana hastalığını gerekçe göstererek uzun süre bu ithalatı gerçekleştirmemişti. Ancak piyasada fiyatların aşırı dalgalanarak et fiyatlarının yükselmesi üzerine ilk olarak 2010 yılında canlı hayvan ithalatı kararı alınmış, bu önlem yeterli olmayınca bir süre sonra karkas et ithalatına da izin verilmişti. Bu kapsamda yılları arasında Türkiye 3 milyar doların üzerinde canlı hayvan ve et ithalatı yapmıştı. TZOB: Et üretimi arttı ithalata gerek yok Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yılın Nisan-Haziran döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre sığır eti üretiminin yüzde 17.7, koyun eti üretiminin yüzde 9.2 arttığını, ikinci çeyrek kırmızı et üretiminin yüzde 16.3 artışla 212 bin 885 tona yükseldiğini bildirdi. Bayraktar, Bu ortamda Türkiye neden et ithal etsin. Üretim olağanüstü bir hızla artarken et ithalatını gündeme getirmenin art niyetten başka bir amacı yoktur dedi. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2013 yılının ikinci çeyreğinde kırmızı et üretiminin 212 bin 885 tona çıktığını belirtti. TESK: İthalat Çözüm Değil Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, talebin artması ile et fiyatlarında artış beklentisi nedeniyle et ithal etmenin çözüm olmadığını söyledi. Palandöken, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, İthal et çiftçimizi ve köylümüzü ekonomik olarak bitirme noktasına getirir. Geçmişte yapılan et ithalatı fiyatları düşürmediği gibi aksine fiyatların daha da artmasına sebebiyet vermiştir. Et ve Süt Kurumu nun et fiyatlarına müdahale edeceği söylentileri dahi piyasaları dalgalandırmaya yetmektedir ifadelerine yer verdi. Et ürünlerinde karışıma son veren tebliği yayınlamasının ardından geçen 5 aylık sürede karışım ağırlıklı çalışan firmalar tek tek kepenk indirmeye başladı. Et Üreticileri Birliği Derneği (ETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bılıkçı 200 e yakın küçük firma rekabetle baş edemeyerek kapandı. 3-4 büyük firma ise iflas sinyali veriyor dedi.

9 Köy-Koop Haber Eylül 2013 TARIM 9 Dünyada Tarım Dört Firmanın Tekelinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Güvenliği raporu ile tarımsal üretiminin gelecek haritasını çıkardı. Dünya tarımının dört firmanın tekelinde bulunduğunu anlatan Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Ülke tarımının daha da gelişmesi için yeni stratejik planlar hazırlıyor ve uygulamaya koyuyoruz dedi. Bakanlığın raporuna göre, dünya tarımı dört firmanın tekelinde bulunuyor. Bu firmalar, tahıl ticaretinin yüzde 75 ini yönetiyor. Dünya devleri, tarımın geleceğini hesaba katarak, başka ülkelerde arazi kiralıyorlar. Türkiye gıdada güvenli konusunda dünya ülkeleri sıralamasında yedinci sırada bulunuyor. Bakan Mehdi Eker, Gıda Güvenliği konusunda hazırlanan raporla ilgili olarak şu bilgileri verdi: Globalleşen dünyada bugün 3 önemli stratejik alan bulunuyor. Bunların başında gıda geliyor. Diğer iki alan ise su ve enerji. İnsanların sağlıklı bir yaşam sürdürmesinin en önemli koşulu ise güvenli gıda ile mümkün. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, kendi topraklarının yanı sıra başka ülkelerde satın alma veya kiralama yöntemiyle üretim yaptıklarını görüyoruz. İşte O Dört Şirket Yapılan araştırmalara göre, 203 milyon hektar alan, bu kapsamda uluslararası şirketlerce ya satın alınmış ya da kiralanmış. Bu şirketler, İngiltere, Amerika, Çin, Hindistan ve İsrail e ait. Bu şirketlerin kiraladığı veya satın aldığı topraklar ise başta Afrika ülkeleri olmak üzere Brezilya, Flipinler, Endonezya ve Laos da bulunuyor. Dünya tarımının neredeyse tamamı 4 büyük uluslararası firmanın tekelinde bulunuyor. Bu firmalar, tahıl ticaretinin yüzde 75 ini yönetiyor. Bu firmalar ise Cargill, ADM, Bunge ve Louıs Dreyfus. Bakan Eker, halkın güvenli gıdaya ulaşması için gerekli düzenlemeleri yaptıklarını, Yasa ve yönetmeliklere aykırı üretim yapan ve satanlara izin verilmediğini belirten Eker, denetim ekiplerinin sürekli takipte olduğunu kaydetti. Eker, Biz merdiven altı tabir edilen üretimlere izin vermiyoruz. Hijyenik ortamlarda üretilen kaliteli ürünlerin halka sunulması için çaba gösteriyoruz. Bu kurallara uymayanlara gereken müeyyideler Ziraat Bankası nın Sıfır Faizli Hayvancılık Kredilerinin Faturası Ağır Oldu uygulanmaktadır. Vatandaşlarımızdan da yönetmeliklere uygun olmayan ürünleri almamalarını rica ediyorum. diye konuştu. Devletin üst kademesiyle de paylaşılan Gıda Güvenliği raporunun başlıklarında; Dünyada kullanılan suyun yüzde 70 i tarımda, yüzde 22 si sanayide, yüzde 8 nin evlerde tüketildiği, geçtiğimiz yüzyılda dünya sıcaklığının 0,74 derece arttığı, küresel ısınmanın olumsuz yönlerini gidermek için kuraklığa dayanıklı türlerin geliştirilmesinin gereklilği yer aldı. Mısırın ton fiyatı 696 lira Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, mısır müdahale alım fiyatlarını açıkladı yılında ton başına fiyatın 640 lira olarak belirlendiğini ifade eden Eker, 56 lira prim ve diğer desteklerle birlikte ton başına 696 liraya yükseldiğini söyledi. Türkiye de mısır ekim alanının yaklaşık 660 bin hektar olduğunu dile getiren Eker, TMO geçen sene 2012 yılında 37 alım noktasında aldığı 125 bin 692 ton mısır karşılığında üreticilere 73 milyon lira ödeme yapmıştı dedi. Eker, TMO, 12 Ağustos 2013 Pazartesi günü itibariyle mısır alımı yapacak. Mısır alımlarında tam randevulu alım yapacak diye konuştu. Sektör dışından pek çok yatırımcının Sıfır faizin cazibesiyle yaptığı yatırımlar; Milyonlarca dolar ödenerek ithal edilen hayvanlar arz-talep dengesini bozmasıyla sıkıntılı bir aşamaya geldi. Sektörde oluşan olumsuzluklar sonucunda üretici aldığı kredi borcunu ödeyemez hale geldi. Tesisler satılığa çıktı. Özellikle hayvanlarına kaba yem üretecek arazisi olmayıp da tesis kuranlar şu an bunu sürdüremez noktaya geldiler. Besiciler sıfır faizli kredinin önemesini yapamadığı için borçlarının yeniden yapılandırılmasını bekliyor. Hayvan yetiştiricilerinden yüzde 50 sinin ödeme sıkıntısı yaşadığı iddia ediliyor. Tire Süt Kooperatifi nin Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük, zamanında bu uygulamaya tepki gösterdiklerini hatırlatarak, O zamanlar tarımla ilgili olmayan, kaba yem üretecek arazisi bulunmayan kişilere bunun verilmesinin yanlış olduğunu, bu kaynağın mevcut işletmeleri iyileştirmek, geliştirmek, modernize etmek ve büyütmek için kullanılması gerektiğini söylemiştim. Gelinen noktada bunların hepsi pişman. Özellikle hayvanlarına kaba yem üretecek arazisi olmayıp da tesis kuranlar şu an bunu sürdüremez noktaya geldiler. Borçlarını ödeyebilmeleri mümkün değil. Hepsi çiftliklerini satışa çıkardılar. Çünkü hayvancılığın en büyük gideri kaba yem. Bunları hazır almak, hayvanları lokantadan beslemekle eşdeğer. Nasıl bir çalışan sabah-öğle-akşam yemeklerini lokantada yerse maaşını yetiremezse, dışarıdan alınan kaba yemle hayvancılık da sürdürülebilir olmaz. Bu yanlıştı, sonuçta bu yatırımcılar kaybetti. Hayvanlar yurtdışından getirildiği için ülke ekonomisi zarara uğradı. Türkiye nin büyük bir kaynağı yurtdışına gitti. Mevcut üreticiler de bu durumdan zarar görenler arasında. Piyasada arz fazlası üretimden dolayı süt fiyatları maliyetleri karşılayamayacak oranda düştü. Yani sonuç alınamadı diye konuştu. Daha önce Ziraat Bankası nın krediyi şartlı olarak verdiğini belirten Eskiyörük, Banka kredi için hayvan başına 3 dekar şartı koyuyordu. Bu işin bir hobi olmadığı, evde akvaryumda balık beslemeye benzemediği hesaplanmalıydı. Anlatmaya çalıştık ama o gün sıfır faiz birçok kişiye çok cazip geldi. Şu an onlar yüzde 100 faizle kredi kullanmış gibi oldular. Çünkü aldıkları hayvanların fiyatı yarıya düştü. 7 bin TL ye aldıkları hayvanın fiyatı şimdi 3 bin 500 TL. O günkü fiyat da gerçekçi değildi. 4-5 bin TL olması gereken fiyat talep artışıyla 7 bin TL ye çıkmıştı. Şu an bu hayvanları besleyemez durumdalar. İşletmenin gelirleriyle borçlarını ödemeleri de çok zor. Zaten onlar para kazansalar benim mevcut çiftçim ihya olmuş olurdu dedi. İzmir Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gülkaynak, Ziraat Bankası nın iki yıl önce sıfır faizli hayvancılık desteklerinde yaptığı değişikliklerin üreticiyi olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekti. 2 yıl önce Ziraat Bankası nın gebe düve alımlarıyla ilgili sıfır faizli düve başına 6 bin-6 bin 500 TL kredi ödemesi yaptığını hatırlatan Gülkaynak, şimdi ise gebe düve alımı için Ziraat Bankası nın verdiği desteği 4 bin-4 bin 500 TL ye çektiğini belirterek, 2 yıl önceki sıfır faizli kredilerin yoğun olduğu dönemde alımlar hızlandı. Ama aradan belli bir süre geçtikten sonra gebe düve ve inek fiyatlarında düşmeler başladı. Yani o günlerde 6 bin, 7 bin TL ye almış olduğumuz gebe düvelerin alım satım fiyatı 4 bin-4 bin 500 TL ye geriledi. Hayvanların değeri yarı yarıya düştü. O gün bankadan kredi kullanan üreticimiz 6 bin-6 bin 500 TL üzerinden borçlandı. O kredilerin ödeme dönemleri geldi. Bazı üreticilerimiz ödemeyle ilgili büyük sıkıntı içerisinde. Ödemesi gelip ödeme zorluğu içinde olan üreticilerimizden bazıları hayvanını kesime götürmek zorunda kalıyor. Kimisi tarlasını satıyor. Kimisi de alternatif bankalardan kredi kullanarak borcunu ödemeye çalışıyor tesbitinde bulundu. Gülkaynak, yaşanan aksaklıklar hakkında Tarımsal kredi yapılandırmalarında uygulanan faiz oranları özel bankalardan daha yüksek. Üreticilerimizin kullandığı tarımsal kredilerin risk değerlendirmeleri havuz sistemi içerisinde yapılıyor, ancak burada tarımsal krediler ile ticari kredi, bireysel kredi ve işletme kredisi gibi kredilerin aynı değerlendirme kriterlerine tabi tutulması tarımsal kredi kullanacak üreticilerimizin aleyhine bir durum oluşturuyor şeklinde konuştu. Ulusal Tarım Kongresi Ekim 2013 tarihlerinde Antalya Falez Otel de birincisi gerçekleşecek. Nobel Bilim ve Araştırma Merkezi önderliğinde her yıl düzenlemesi planlanan Kongrenin başlıca hedefi kongrede belirtilen konuları akademik düzeyde tartışarak, ilgili alanlardaki gelişmeleri paylaşmak. Ayrıca, ülkemizde Tarımla ile ilgili konularda faaliyet yürüten kamu ve özel kuruluşların bilimsel bir çatı altında karşılıklı iştişarede bulunabilecekleri bir ortam oluşturmak. Kongrede; Bitkisel üretim, Hayvansal üretim, Su ürünleri, Bitki ıslahı, biyoteknoloji, genetik mühendisliği, Doğal kaynakların kullanımı ve muhafazası, Bitki ekolojisi ve fizyolojisi, Bitki besleme ve toprak verimliliği, Çayır-mera ıslahı ve amenajmanı, Endüstriyel bitkiler, Bio-yakıtlar, Tıbbi ve aromatik bitkiler, Bitkisel ve hayvansal atıkların değerlendirilmesi, Bitki koruma ve gelişmeler, Hasat sonu işlemler ve teknolojileri, Gıda güvenliği, Gıda işleme ve teknolojisi, Su yönetimi ve su kullanım stratejileri, Tarım makineleri ve inovasyon,, Uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemlerinin tarımda uygulaması, Yapay sinir ağlarının tarımda uygulaması, Tarım politikaları, Türkiye ve Dünya tarımındaki gelişmeler, Tarımda bilgisayar uygulamaları, Çevre düzenleme ve çevre sorunları, Tarımsal krediler, destekler ve kooperatifçilik, Tarımsal pazarlama, Kırsal-Tarımsal yayım, Ziraat Mühendisliği eğitimi ve akreditasyon, Tarımda Avrupa Birliği ilişkileri, Çevre dostu üretim teknikleri, Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin tarım üzerine etkisi, Çiftlik yönetimi ve işletmeciliği, Tohumluk politikaları, Tohumluk, fide, fidan üretimi konuları yer alacak. Kongrede bildiri ve poster sunumlar gibi bilimsel faaliyetlere ek olarak, ilgilenen özel şirket ve araştırma gruplarını bir araya getirecek etkinliklerin de gerçekleştirilmesi de düşünülüyor. Ayrıca, kongre süresinde,tarımla ilgili çalışmalarda kullanılan laboratuar ekipman ve ürünlerinin, bu alanda hizmet veren firmalarca sergilendiği ve tanıtıldığı standlar da yer alacak. Güneydoğu Çiftçisi Elektriği Ucuz Tüketecek Çiftçiler tarımsal sulamada kullandıkları enerjinin yaklaşık yüzde 20'sini ödeyecek. Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (DEDAŞ) Genel Müdürlüğü tarafından sulamada kullanılan enerjide, üreticilere kolaylık sağlanacağı bildirildi. DEDAŞ Genel Müdürü Murat Karagüzel yaptığı açıklamada Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde tarımsal sulama amacıyla açılan 25 bini aşkın kuyudan yeraltındaki suyun elektrik enerjisiyle çekildiğini söyledi. Suyun çekimi nedeniyle kullanılan enerji miktarının yüksek meblağlarda olduğunu ifade eden Karagüzel bu sebepten dolayı üreticilerin çoğunluğunun kaçak elektrik kullanımına yöneldiğini dile getirdi. Üreticilere ödeme kolaylığı sağlamak, kaçak elektrik kullanımı önlemek ve tüketim alışkanlığını sağlamak için çalışma yürüttüklerini kaydeden Karagüzel, "Konuyla ilgili aralarında sulama birlikleri, ziraat odaları ve il tarım müdürlüklerinin temsilcilerinin de yer altı toplantılar düzenledik. Toplantılarda üreticilerimizin taleplerini dinledik. Sulamada kullanılan enerjide üreticilere kolaylık sağlayacağız. Yapılacak başvuruların sonrasında değerlendirmede bulunup üreticilere sağlayacağımız kolaylığın miktarını belirleyeceğiz. Üreticilerin bize sunduğu teklifler var. Bunları da göz önünde bulunduracağız. Bazı internet sitelerinde indirim miktarları yer alıyor. Henüz netleşen bir şey yok. O rakamlar çiftçilerin bize sunduğu tekliflerdir" dedi. Karagüzel Eylül ayında üreticiye sağlanacak kolaylığın miktarının kesinleşeceğini de sözlerine ekledi. Çiftçilerden Yumurtalı Protesto Fransa da, yumurta fiyatlarının düşüklüğünden yakınan çiftçiler, ilginç bir protesto gösterisiyle gündemde. Yüzleri maskeli çiftçiler, yumurtaları, alışık olunduğu üzere protesto konusunun sorumluları olarak gördükleri politikacılara atmak yerine sokağa döküyorlar, hem de yüz binlercesini. Fransa nın Cotes d Armor bölgesinde 100 bin yumurtayı bir süpermarket kamyonundan atan çiftçiler, bu ilk gösterilerinin ardından yine 100 bin yumurtayı daha, Carhaiz kasabasında bulunan vergi idaresinin önünde kırdı. Yumurta fiyatlarının yükseltilmesi talebinde bulunan çiftçiler, 100 bin yumurtayı daha kıracaklarını söyledi, sorunlarının çözülmemesi durumunda daha radikal eylemlerin gerçekleştirileceği tehdidinde bulundu.

10 Eylül 2013 Köy-Koop Haber 10 TARIM REFORMU Türkiye de Tarım Reformu Hareketleri -III- Türkiye iklimi ve coğrafyası bakımından çeşitli tarım ürünlerinin üretilmesine uygun bir ülkedir. Ancak uygulanan politikalar sebebiyle çiftçi üretimden uzaklaşmakta bu da ihracatın azalmasına ithalatın ise artmasına sebep olmaktadır. TÜİK 2011 verilerine göre son 40 yıllık dönemde toplam tarım arazilerinin yaklaşık 11 milyon hektar daraldığı, son on yılda ise bunun yaklaşık 2 milyon hektarının kayba uğradığı görülmektedir. Ayrıca özelleştirme politikalarının bu hızla devam etmesi halinde, önümüzdeki dönemlerde çayır ve meralar, orman arazileri ve tarım arazileri üzerinde; kentleşme, sanayileşme, inşaat ve turizm sektörlerinin yoğun yapılaşması kaybı daha da artıracaktır. Şimdi şapkamızı elimize alalım ve önümüze bir koyalım. Bizim tarım sektöründeki problemlerimiz nelerdi? Ülkemizdeki tarım işletmelerinin kullandıkları arazi miktarı küçük ölçekte, birbirinden uzak ve çok sayıda parçalardan meydana gelmiştir. Artan nüfusun tarım dışı sektörlere çekilememesi ve diğer nedenlerinden dolayı, tarım işletmelerinin sahip olduğu arazilerde parçalanma sürmekte ve ekonomik işletme büyüklüğünün altına düşürmektedir. Arazi parçalılığı miras hükümleri, satış, kanal ve yol inşası vb. nedenlerle parçalanma süreci hız kazanmaktadır. İşletmelerin mevcut yapısal özelliklerinin getirdiği olumsuzlukların yanı sıra yerleşim yerlerine de uzak ve çok parçalılık nedeniyle dağınık oluşu da özellikle işletmelere ulaşım maliyetini artırmaktadır. Bu durum tarımsal yapıyı, masrafları ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sorunun önünü kesebilecek en önemli gelişme arazi toplulaştırmasıdır, ancak tarım arazilerinin yeniden parçalanması önlenmesi için miras hukuku yeniden ele alınmalıdır dan bu güne kadar yaklaşık 3 milyon hektar tarım arazisinde toplulaştırma çalışmaları tamamlanmış, bunun 2,5 milyon hektarlık kısmı yılları arasında özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde gerçekleşmiştir yılına kadar da DSİ nin sulamaya açacağı alanlar başta olmak üzere yaklaşık 5 milyon hektar arazinin toplulaştırma çalışmalarının tamamlanması planlanmaktadır. Türkiye toplam tarım arazilerinin TÜİK 2011 verilerine göre yaklaşık 38 milyon hektar olduğu dikkate alındığında rakam düşük görünmekle birlikte, iyimser bir bakış açısıyla ele aldığımızda ve geçmişle kıyasladığımızda olumlu bir gelişmedir. Arazi toplulaştırması deyip geçmeyelim, biraz açıklayalım. Arazi toplulaştırılması; aynı şahsa veya çiftçi ailesine (işletme) ait, çeşitli nedenlerle, ekonomik üretime imkan vermeyecek biçimde veya toprak muhafaza ve zirai sulama tedbirlerinin alınmasını güçleştirecek derecede; parçalanmış, dağılmış, şekilleri bozulmuş arazi parçalarının ve hisselerinin bir araya getirilerek, düzgün şekiller halinde birleştirilmesi, bütünleştirilmesi ve işletmelerin yeniden düzenlenmesi işlemi olarak tarif edilebilir. Yani arazi toplulaştırması uygulamaları, tarımsal arazileri niteliklerine göre sınıflandırarak, bir kişiye ait, farklı alanlardaki küçük arazi grupları yerine, o arazinin toplamını karşılayacak kadar, en az miktarda parça arazinin (mümkün olursa tek bir parçanın), o kişiye verilmesidir. Böylece iş gücünden, akaryakıttan, tarla sınırlarındaki kayıplardan kazanç sağlanmış olur (küçük arazileri birbirinden ayıran kullanılmayan arazi şeritleri azalır); ayrıca toprağın işlenebilme süresi ve kalitesi artar. Yapılacak diğer iyileştirme (drenaj, katkı v.b.), sulama, gübreleme ve ilaçlama gibi yatırımlar daha ucuza mal edilebilir. Her işletmenin tarla içi yollarına sınırı olur ve ulaşımı kolaylaşır, böylece komşu işletmelerle oluşan anlamsız sorunların da önüne geçilmiş olur. Diğer taraftan tarım arazilerinin planlı olarak kullanılamaması, toprak ve iklim özelliklerinin gerektirdiği ürünlerin yetiştirme olanaklarının tam olarak bilinmemesi ve bir kısım üretici bazında para getiren ürünlere yönelimin artması gibi birçok sorun birbirini kovalamaktadır. Demek oluyor ki, ulusal bazda veri olmayışı sıkıntıların tuzu biberi olmaktadır. Ayrıca, 1996 ile 2013 yılları arasında yaklaşık 2,4 milyon hektar alanda arazi kullanım planlamaları tamamlanmıştır. Bu çalışmalar neticesinde toprak etüdleri yapılmış, tarımsal arazi kullanım planlaması raporları çıkarılmış ve arazi derecelendirmesi esas alınarak toprak puanları hesaplanmıştır. Bu tür projeler, Türkiye deki tarım arazilerinin kullanılabilirliği açısından olumlu gelişmeler arasında sayılabilir ya da belki hiç yoktan iyidir mi demek gerekir. Ancak ve ancak yapılan çalışmaların sürekliliği söz konusu olduğunda, hukuki temelleri de eksiksiz oluşturulduğunda ve her şeyden önemlisi iyi niyetler için kullanıldığında başlangıç olarak da görülebilir. Zaman bunun en güzel göstergesi olacaktır. Bununla birlikte, ülkemizde kayıt dışılığın yaygın olması, düzenli bir veri akışının sağlanamaması, diğer taraftan da eğitimli kişiler tarafından bir denetim mekanizmasının oluşturulmaması uygulanacak her türlü tarımsal politikanın hüsranla sonuçlanmasına neden olacaktır. Ulusal anlamda da siz ne kadar olumlu projeler gerçekleştirmek isteseniz de elinizde doğru bir veri akışını sağlayamamanız sizi bilinen ve kaçınılmaz sonuca götürecektir. Önemli olan her alanda olduğu gibi Uzm. Dr. Esra GÜNERİ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü eguneri@ankara.edu.tr tarımda da bilgi sistemi oluşturulmasıdır. Ülkemizde tarımsal bilgi sisteminin oluşturulması için "Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli" uygulanmaya çalışılmış, ancak DGD yaklaşımlı olması nedeniyle hüsranla sonuçlanmıştır yılından itibaren ise "Tarım Parselleri Verim Modeli uygulanmaya başlanmıştır de gelinen noktada modelin işleyişini ele alalım; arazi toplulaştırma çalışmaları ile birlikte sınırları belirlenen tarım parselleri sayısallaştırılarak bilgisayar ortamına taşınır. Tarım parsellerinin belirlenen toprak ve arazi özellikleri, ülkemizdeki iklimsel değerler ile birlikte; sulu veya kuru şartlarda üretim yapılıyor olması nedeniyle de birinci üretim veya ikinci üretim olması durumu öne çıkarılarak ele alınır. Arazi toplulaştırma çalışmaları sırasında elde edilen hava fotoğrafları ve uydu görüntüleri kullanılarak sayısallaştırılan tarım parsellerinin kontrol çalışmalarının tamamlanmasının ardından, kadastral parsel bazında verim hesaplanır. İlçe bazında belirlenen ürünler için bir önceki yıla ait en yüksek ve en düşük verim değerleri belirlenir. Parsel bazında verim durumu tespit edilirken değişken olmayan ve değişken değerler dikkate alınır. Denizden yükseklik, eğim (meyil), bakı (yöney), toprak yapısı, toprak derinliği, sulama durumu, arazi kullanım kabiliyet sınıfı gibi unsurlar değişken olmayan etkenler olarak alınır. Yıllık ortalama yağış, aylık toplam yağış, üretim sezonunda meydana gelen toplam yağış, yıllık ortalama sıcaklık, aylık ortalama sıcaklık, üretim sezonu boyunca toplam buharlaşma, aylık buharlaşma gibi unsurlar da değişken parametreler olarak kullanılır. Bu parametreler doğrultusunda parsel bazında verimlilik değerleri hesaplanarak, aynı zamanda il bazında "Verim Haritaları" oluşturulmuş olur. Belirlenen her tarım parseline bir kimlik numarası verilir. Yapılan çalışmalar neticesinde beklenen yararlar şu şekilde ifade edilmektedir: tarım arazileri bu teknoloji sayesinde parsel bazında kayıt altına alınacaktır. Veriler doğrultusunda tarım parseline ne kadar gübre veya zirai ilaç kullanıldığı belirlenebilecek, bakanlık parsellerle ilgili tüm bilgileri takip edebilecektir. Daha sonra geçmiş yıllarda o parselde yetiştirilen ürün ve verim durumu belirlenecek ve bu bilgiler planlamalarda kullanılacaktır. İklim değişikliklerinin tarım ürünlerinin ekim alanlarını ve verimlilikleri üzerine etkileri izlenebilecek, uydudan tarım arazilerinin takibiyle arazilere ekilecek ürünlerde arz talep dengesinin kurulması sağlanacak ve en önemlisi tarımsal destekler de bu verim değerleri üzerinden yapılacaktır. Bu model sayesinde haksız kazanç elde eden, üretim yapmadığı halde haksız destek alanların tespit edilmesi hatta cezalandırılması sağlanabilir. Şu gerçeği bir tarafa atmayalım; Bunlar tarım reformu hareketlerinde daha önce yapılması gereken çok ciddi işlerdir. Toplulaştırma çalışmaları tamamlanan yerlerde işletme büyüklüklerinde artış sağlamıştır, çok parçalılık ortadan kalkmıştır. Her işletmeye ait tarla içi yollar yapılmıştır. Bu tarlaya ulaşımı kolaylaştıracak ve ulaşım maliyetlerini azaltacağı gibi işletme içinde çalışma maliyetlerinde de şüphesiz düşüş sağlayacaktır. Toprak etüdlerinin yapılması ve bir veri tabanı oluşturması da tarımsal üretimde uygun ürünün yetiştirilmesi açısından haksız rekabetin önüne geçebilir. Zira sektör çalışanları bazında eğitim düzeyimiz hala çok düşüktür. Üreticinin parasal kaygıları nedeniyle hangi üründen kazancı yüksek ise ona yönelimi artmaktadır. Bu veri tabanlarının oluşturulması denetimlerin de uygun şekilde yapılmasını ve arz-talep doğrultusunda üretim yapılmasını sağlayabilir. Tarım sektöründe oluşturulacak kayıt sistemlerinin kurumlar arası koordinasyona açılması doğa koşulları neticesinde oluşabilecek risklere karşı dönemsel risk planlarının oluşmasında kullanımı söz konusu olabilir. Ancak çok kısa zamanda yapılan ve son derece ciddi boyutlara ulaşan bu projelerin karşılığının ne olacağını düşünmeden edemiyorum. Zira yazımın başlangıcında yapmış olduğum birçok alıntı ile ortaya koymaya çalıştığım Türk tarımının tarihsel dönüşümü ve geldiği nokta bende olumlu hisler uyandırmıyor. Yemeğin pişirilip pişirilip farklı tabaklarla masaya getirildiği izlenimini veriyor. Tamamen iyi niyetlerle veriyormuş gibi görünen ama almasını çok iyi bilen bir politika ile karşı karşıyayız. Bu nedenle, ülkemizdeki başarısızlığın en büyük gerekçelerinden birinin, izlenen politik yaklaşımların yanlış ve yanlı olmasından kaynaklandığını ısrarla vurgulamak istiyorum. Son zamanlarda fındık ithal etmemize yönelik açıklamalarda olduğu gibi birçok söylem, geçmişten günümüze kadar yürütülen ve yürütülmeye çalışılan tarım politikalarının sadece birbirinin devamı olduğuna işaret ediyor. IMF ve DB ile yapılan ikili anlaşmalar ve verilen sözler ulusal anlamda bir tarım reformunun yapılmasının yolunu kesiyor. Son olarak bir gerçeği daha ortaya koyalım, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri nedeniyle dünya çapında ciddi değişimler yaşamaktayız. Şiddetli kuraklıklar, ani yağışlar, sel felaketleri hatta fırtına ya da kasırgalar dünyada ve ülkemizde yürütülen tarım politikaları kapsamında yeni değişimlere neden olacaktır. Sadece ekonomik yönden baktığımızda AB de tarım reformu hareketleri için kullanılmakta olan Ortak Tarım Politikalarına ait bütçenin 2020 yılı öncelikleri kapsamında iklim değişikliği ile mücadele etme gibi alanlara aktarılması mümkün görünmektedir. Bu durum yakın bir zamanda tarım için yapılan desteklerin daha da azalması anlamına gelmektedir. Gerçekçi bir reform hareketinde eğer gerçekten tarım yönünde iyileştirme hedefleniyorsa; birçok uzman tarafından defalarca dile getirilen gerekliliklerin yanı sıra, her açıdan stratejik öneme sahip olan tarım sektörünün dış faktörlerden korunması için siyasi kaygılardan vazgeçilmesi gerekmektedir. Planlanan tarımsal reform programlarının toplum yapımıza uygun ve ulusal çıkarları gözetecek şekilde hükümetlere ait politikalar olarak değil devletin kendi uzmanları tarafından hazırlanan devlet politikaları olarak ele alınması ve uygulanması gerekmektedir. Saygılarımla. Kaynaklar: Z. K. Kıraç, Kamu Yönetimi Çalışmaları. Kamu Yönetimi ve Reform, Sayı: E. E. Hatunoğlu, F. Eldeniz, Yılı Sonrası Türk Tarım Sektöründe Yapısal Dönüşüm Politikaları. Sayıştay Dergisi, 86, C. Doğan, Dünya Bankası Kredileriyle Destekli Tarım Projelerinin Türk Tarımına Etkileri. Yüksek Lisans Tezi, T.C.Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Yönetimi Ana Bilim Dalı, 124 s., Ankara. Anonim, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu. Strateji Geliştirme Başkanlığı/Stratejik Yönetim Dairesi Sunusu. TOPLULASTIRMASI_00160.html Detay.aspx Yazarımızın önceki yazısına; adresinden ulaşabilirsiniz.

11 Köy-Koop Haber Eylül 2013 SÜT 11 Türkiye Koşullarında Toprak İşlemesiz Tarım İyi Bir Alternatif mı? Avantajları ve dezavantajlarıyla toprak işlemesiz tarım (doğrudan ekim) İkinci dünya savaşı sonrasında artan çevre bilinci ve akabinde sürdürülebilir üretim sistemlerine duyulan gereksinim neticesinde ortaya çıkan toprak işlemesiz tarım fikri üzerine 1960 lı yıllardan beri dünya genelinde uygulama alanları, avantajları ve dezavantajları konularında kapsamlı araştırma faliyetleri yürütülmektedir. Bunun yanı sıra gerek ulusal gerekse uluslara arası ölçeklerde yürütülen doğal kaynakların yönetimiyle ilintili eylem planlarında konunun önemi ve bu sistemin yaygınlaştırılmasının gerekliliğine vurgu yapılmaktadır. Bu sistem, adından da açıkça anlaşılabileceği üzere, tohumların, önceki ürün hasadının hemen üzerine ve her hangi bir işleme faliyeti yapmaksızın doğrudan ekim yapabilen gömücü ayaklı uygun alet ekipmanlar ile açılan çizilerin üzerine yerleştirilmesi ve sonrasında toprak ya da bitki artığı ile üzerlerinin örtülerek özel baskı elemanları ile bastırılması süreçlerinden oluşmaktadır. Bu süreçte ot mücadelesi için herbisit kullanılmakla birlikte eğer ciddi düzeylerde mücadele gerekiyorsa 4-5 yılda bir ekim öncesinde azaltılmış toprak işleme faliyetleri yürütülebilmektedir. Ve gerek duyulduğu takdirde, anız artıkları doğal koşullar altında kısmen parçalandıktan sonra, toprak yüzeyinde artıklarının yarıya yakını kalacak şekilde sonbahar toprak işlemesi yapılabilmektedir. Anız artıklarının toprak yüzeyinde bırakılması toprağın suyun ve rüzgârın aşındırıcı etkisinden korunmasında son derece önemlidir. Çıplak toprak yüzeyine düşen damlalar doğal agregat yapısının bozulmasına ve kabuk oluşumuna yol açarak hidrolojik yapıyı bozmakta ve tohum çıkışını zorlaştırmaktadır. Özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde yani su kısıdının ve bitki maddesi noksanlığının yaygın olarak görüldüğü alanlarda, toprak işleme sonucunda toprak tanecikleri tarafından tutulan su buharlaşma ile kaybolmakta, organik madde hızla mineralize olarak ortamdan uzaklaşma ve sonuç olarak ürün veriminde ciddi düzeylerde azalmalar meydana gelmektedir. Doğrudan ekim ile buharlaşmayla olan kayıpların önüne geçilerek toprakta tutulan suyun miktarı arttırılabilmektedir. Buna ilaveten üst toprak katmanında organik madde birikiminin olması bu katmandaki Dr. Selen Deviren SAYGIN Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Anabilim Dalı strüktür gelişimini teşvik edeceğinden dolaylı, toprak içerisinde su ve havanın hareketi daha da kolaylaşmaktadır. Ayrıca, organik madde miktarındaki artıs topragın agregat stabilitesini ve dayanımını artırmakta erozyonu azaltmaktadır. Topraktaki organik madde ile birlikte çözülebilir fosfor miktarı da dogrudan ekimle birlikte artıs göstermektedir. Topraktaki biyolojik aktiviteyi de teşvik ederek toprak gelişimine katkı sağlayan bu sistem ile önemli küresel problemlerin başında gelen iklim değişikliği ve küresel ısınmanın sebebi olarak nitelendirilen sera gazı (CO2) emisyonları atmosfere daha az düzeylerde salınmaktadır. Doğal sistemlere olan faydalarının yanı sıra çiftlik ekonomisine olan katkılarını da şu şekilde özetleyebiliriz. Doğrudan ekim ile üretim sezonu içerisinde önemli düzeylerde zamandan tasarruf sağlanabilmekte ve yakıt tüketimi ile iş gücü için gerekli maliyetleri % 50 oranında azaltılabilmektedir. Bu sayede üretici gelirlerinde uzun vadede önemli düzeylerde artış sağlanabilmektedir. Yukarıda saydığım faydaların yanı sıra bu sistemin bazı olumsuz daha doğrusu altyapı ve maliyet gerektiren bazı sorunları da bulunmakta. Bunların başında elbette mevcut ekipmanlar da yapılması gereken dönüşümler yer almakta, bir takım modifikasyonlar ile bunların üstesinden gelebilmek elbette mümkün. Uzun süre tahıl yetiştiriciliği yapıldığı koşullarda ise kök çürüklüğü gibi hastalıklar ve nematod miktarında artışlar gözlenmiştir. Bu tarz sorunlar ise uygun ürün rotasyonlarının uygulanması ile engellenebilmekte. En önemli sorunların başında gelen hastalık, zararlı ve yabancı ot mücadelesi içinse ilaç kullanımı gerekmektedir. Bu olumsuzluklara karşın, yapılan çalışmalar 5-6 yıllık bir geçiş döneminden sonra geleneksel yöntemlere kıyasla önemli düzeylerde verim ve gelir artışının sağlanabileceği yönündedir. Peki, Türkiye toprakları bu sistemin işletilebilmesi için uygun mu? Yapılan araştırmalar yıllık toplam yağış miktarının 200 ile 500 mm arasında değiştiği kurak, yarı kurak ve yarı nemli bölgelerde bu sistemin başarıyla uygulanabileceğini işaret etmektedir. Bahar aylarının soğuk geçtiği, toprak sıcaklılığının bitki gelişimi için uygun değerlerin altında olduğu yani serin ve yağışlı bölgelerde, ince bünyeli toprak yapısına (kil içeriği fazla) ve drenajı kötü olan topraklarda bu yöntemin uygulanması ile ise verimde artış değil azalış gözlenmektedir. Türkiye iklimsel olarak bu sınıflara dâhil olmakla birlikte bünyesel özellikleri nedeniyle ülke genelinde bu yöntem mevcut koşullar altında uygulanabilir değildir. Türkiye topraklarının bünyesel olarak dağılımlarına bakıldığında, özellikle Marmara, Karadeniz, Akdeniz ve İç Anadolu bölgesi topraklarının ağırlıklı olarak kil tın bünyeye sahip olduğunu görmekteyiz. Kil içeriği yüksek toprakların suyu diğer bünyeli topraklara kıyasal daha yoğun oranda bünyesinde tutabilmesi nedeniyle, işlemeyle buharlaşma kaybının olmadığı koşullarda yüksek nem içeriği tohumun çimlenebilmesi güçleşmektedir. Diğer bölge toprakları genel ortalama olarak tın bünyeye sahip olup, bu yöntemin uygulanabilmesi açısından toprak ve iklimsel açıdan çok fazla kısıtlayıcı etmene sahip değildir. Uygun ekipman, doğru ekim zamanlaması ve ürün rotasyonu planları ile uygulamaya geçildiği takdirde başarılı sonuçlar elde edilebilir. Ayrıca uygulama öncesindeki maliyetlerin yüksek oluşu ve çifçimizin ortalama işletme büyüklüklerinin ve gelirlerinin düşüklüğü, yeni sistemlere karşı ön yargılı oluşu bu tarz toprak korumalı işleme sistemlerine geçişi zorlaştırmaktadır. Bu noktada sıfır toprak işleme yerine azaltılmış toprak işleme yöntemlerinin benimsetilmesi ve anız örtüsünün belirli oranlarda tarla içerisinde bırakılması en azından toprakları en önemli bozulum sebeplerinden biri olan erozyonun olumsuz etkilerinden bi nebze dahi olsa koruyabilecektir. Ayrıca, dünya dan bir örnek olarak, eğer, Hindistan gibi gelişmekte olan ve ülkemize kıyasla daha düşük ekonomik güce sahip bir ülkenin çifçileri bu sistemi kendi koşullarına adapte ederek yakıt ve iş gücü tasarrufu sağlayabiliyorlar ise bizim çifçilerimiz uygun yönetim planları ile çok daha başarılı uygulamalara imza atabileceklerdir. Doğrudan ekim (sıfır toprak işleme) ile ilgili görseller (Kaynak: Kaynak: Türkiye topraklarının bünyesel özellikleriyle ilgli değerlendirme, Prof.Dr. Abdullah Baran ın Türkiye Toprakları ders notlarından yararlanılarak yapılmıştır. Ruslar, Süt ve Su Ürünleri İthalatı İçin İzmir deki Tesisleri Gezdi Bir süre önce Türkiye den süt ve balık ürünleri almak için çalışma başlatan Rusya, incelemelerde bulunmak üzere İzmir e bir heyet gönderdi. Rusya, Ağustos ayında Türkiye den hayvan ve süt ürünleri ithalatıyla ilgili süreci başlatmıştı. Rus yetkililer, Türkiye de yapacakları incelemenin ardından ihracat yapacak firmaları belirleyecek. Rusya Federasyonu Bitki Karantina ve Veterinerlik Servisi nden gelen heyet, İzmir de hayvan hastalıklarıyla ilgili bilgi aldı ve bazı süt üretim tesislerini gezdi. İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Ali Erkul, heyete, İzmir in süt ve süt ürünleri konusunda yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi. İzmir de üretilen sütün tamamen soğuk zincire alındığını anlatan Erkul, İl Müdürlüğü olarak bir sonraki hedeflerinin, bölgeyi hastalıklardan tamamen ari bir bölgeye dönüştürmek olduğunu söyledi. Çalışmalarının da bu yönde sürdüğünü ifade eden Erkul, üretilen toplam süt miktarının yıllık 1 milyon 334 bin ton olduğunu kaydetti. İzmir deki hastalıklardan ari işletme sayısının 44 olduğunu ve bu işletmelerde günlük 200 ton civarında süt üretildiğini aktaran Erkul, 585 kilometrelik kıyı şeridi ile İzmir in aynı zamanda su ürünleri üretiminde önemli bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çekti. 6 Aylık Su Ürünleri İhracatı 66 Milyon Lira Su ürünleri üretiminde deniz balıkçılığı yanında kültür balıkçılığının da son yıllarda gelişim gösterdiğini dile getiren Erkul, İzmir de 58 kültür balığı, 10 iç su üretim ve 6 orkinos balığı çiftliği mevcut. Türkiye, 25 Avrupa Birliği ülkesi arasında su ürünleri yetiştiriciliğinde 6 ncı sırada yer alıyor. Türkiye nin balık üretiminin yüzde 93 ü Ege kıyılarında gerçekleşiyor. Bu üretimin yüzde 22'si ise İzmir de. İl sınırlarımız içinde 2012 yılında 28 bin 835 ton üretim gerçekleşti ve bu üretimin parasal değeri yaklaşık 278 milyon lira. bilgilerini verdi. İzmir in 2012 yılında yaklaşık 72 milyon değerinde 14 bin 352 ton su ürünü ihracatı gerçekleştirdiğini de kaydeden Erkul, 2013 yılının ilk 6 aylık döneminde ise 66 milyon TL değerinde 13 bin 145 ton su ürünü ihracatı yapıldığını aktardı. Okul Sütü Programı 2 Yıl Daha Devam Edecek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca, Okul Sütü Programı'nın Bakanlar Kurulu kararıyla 2 yıl daha sürdürüleceği bildirildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından ortaklaşa yürütülen Okul Sütü Programı (Program) kapsamında bağımsız anaokulu, uygulama sınıfı, anasınıfı ve ilkokul öğrencilerine süt içme alışkanlığının kazandırılması ile yeterli ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme Süt Üretimi Geriliyor ve gelişmelerinin sağlanması amacıyla, ve eğitim öğretim yılında, Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenecek okullarda her öğrenciye haftada 3 gün, 200 ml sade, yağlı UHT içme sütü dağıtımına devam edecek. Karar, 17 Ağustos 2013 tarih ve Sayılı Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Haziran ayında toplanan inek sütü miktarı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,9 azalarak 692 bin 8 tona geriledi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Süt ve Süt Ürünleri Üretimi Haziran 2013 verilerine göre; toplanan inek sütü miktarı Haziran da yıllık bazda yüzde 4,9 azaldı. Haziran ayında ticari süt işletmeleri tarafından içme sütü üretimi ise bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,8 azalarak 84 bin 228 tona geriledi. İnek peyniri üretimi 52 bin 571 tonla bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,1, koyun, keçi, manda ve karışık sütlerden elde edilen peynir çeşitleri ise 4 bin 289 tonla önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,4 artış gösterdi. Yoğurt üretimi 95 bin 10 tonla bir önceki yılın aynı ayına göre değişim göstermedi. Ayran üretimi ise 53 bin 907 tonla bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,4 arttı. Ayrıca 2 bin 344 ton kaymak, 260 ton konsantre süt, 3 bin 858 ton tam yağlı, yarım yağlı süt tozu ve kaymak tozu, 3 bin 942 ton yağsız süt tozu ve 3 bin 369 ton tereyağı üretimi gerçekleşti.

12 12 RÖPORTAJ Eylül 2013 Köy-Koop Haber Gıdalarda Gizli Tehlike: Aflatoksin Karaciğer Kanserine Yakalanan İnsan Sayısı İle Tükettikleri Aflatoksinli Gıda Arasında Yakın Bir İlişki Var Röportaj: Emel Tuğrul Son yıllarda yazılı ve görsel medyada, özellikle ihracatla ilgili konularda gündemde yer alan Aflatoksin hakkında; TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Şennur Özkaya ile görüştük. Uzun yıllar ülkemizde aflatoksin sorunu, özellikle AB ülkelerinde olmak üzere ürünün ihraç edildiği ülkelerde tespit edilmesi ile ortaya çıktığı için ihraç ürünlerimize ait bir sorun olarak algılanmış ve ihracatı olmayan ürünlerde de bir aflatoksin sorunu olabileceği ihmal edilmiştir. Örneğin, mısır ve yerfıstığı aflatoksin açısından en riskli ürünlerden olmalarına rağmen, bu ürünlerde yapılan çalışma da, alınan önlemler de saydığımız ihraç ürünleri düzeyinde olmamıştır. Köy-Koop - Öncelikle son yıllarda sıklıkla duyduğumuz aflatoksin in ne olduğunu bize anlatabilir misiniz? Dr. Şennur Özkaya - Gerçekten de son yıllarda çeşitli nedenlerle sıklıkla duyduğumuz aflatoksinler; günlük yaşantımızda her yerde karşılaştığımız küflerden bazılarının ürettikleri birçok kimyasal madde arasında bir grup kimyasal maddedir. Bu kimyasal maddelerin hepsi değil- aflatoksinlerin de içinde bulunduğu bazıları insanlarda ve hayvanlarda hastalığa neden olduğu için bir tür zehir özelliği taşımaktadır ve bunlara genel olarak mikotoksin denilmektedir. Aflatoksinler de bir mikotoksin grubudur ve aflatoksin kelimesi de, onu üreten küfün adından (Aspergillus flavus ) ve zehir anlamına gelen "toksin" kelimesinden türetilmiştir. K.K. - Aflatoksinler insanlarda ne gibi sağlık sorunlarına yol açmaktadır? Ş.Ö. - Aflatoksinler olarak ifade edilen grup içersinde birçok aflatoksin türevi olmakla birlikte, en yüksek toksik etkiyi aflatoksin B1 göstermektedir. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi tarafından aflatoksin B1, insanlarda kansere neden olduğuna dair yeterli kanıt elde edilmiş olan maddeler arasında sınıflandırılmaktadır. Aflatoksin B1 in hedef organı karaciğerdir ve bu organa verdiği zarar karaciğer kanserine kadar gidebilmektedir. Bu etki, genetik çalışmalarla son yıllarda kesin olarak kanıtlanmıştır. Ayrıca birçok ülkede yapılan çalışmalar, karaciğer kanserine yakalanan insan sayısı ile tükettikleri aflatoksinli gıda arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermiştir. K.K. - Peki aflatoksin B1 bu tehlikeli etkiyi hangi miktarlarda göstermektedir? Ş.Ö. - İnsan sağlığını bozan bu etkiyi, aflatoksinin gıda maddesi içersindeki çok düşük miktarları yapabilmektedir. Ülkemizde ve dünyada birçok ülkede tüketime sunulan birçok gıda maddesinde bulunmasına izin verilen 5 ppb düzeyi, milyarda 5 in ifadesidir; yani 1 kg da 5 mikrogram (1 mikrogram = 0,000001g), 1 tonda 5 miligram (1 mg = 0,001g), 1000 tonda 5 gram gibi çok küçük miktarları ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle de, 1 kg gıda maddesinde bulunan 0, gramı aşan aflatoksin B1 insan tüketimi için güvenli değildir. K.K. - Aflatoksinlere en çok hangi gıda maddelerinde rastlanmaktadır? Ş.Ö. - Dünyada aflatoksinlerin keşfedildiği 1960 lı yıllardan bu yana yapılan araştırmalar; fındık, yerfıstığı, antepfıstığı gibi kabuklu yağlı-kuru meyveler, yağlı tohumlar, başta mısır olmak üzere tahıllar, kurutulmuş meyve ve sebzeler, kırmızıbiber gibi bazı baharatlar ile süt ve süt ürünlerinin aflatoksin oluşumu yönün- den riskli ürünler olduğunu göstermiştir. Süt ve süt ürünlerini dışarıda bırakacak olursak bu ürünlerin ortak özelliğinin kuru ürünler olması dikkat çekmektedir. Küfler bakteri ve mayalara göre daha az nemli ortamlarda gelişebildikleri için, bu ürünlerde özellikle kurutma sırasında ve sonrasında da iyi kurutulmamış ve/ veya sıcaklık ve nem yönünden iyi koşullarda korunmamış ürünlerde aflatoksini oluşturabilmektedir. Süt ve süt ürünlerinde ise, aflatoksin oluşmuş olan hammaddeyle (yağlı tohum, mısır vb) üretilen yemleri yiyen süt hayvanlarının sütlerinde ve bu sütlerden yapılan ürünler yönünden tehlike bulunmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki, yemle alınan aflatoksin B1, hayvanın metabolizmasıyla aflatoksin M1 denilen bir başka aflatoksin türevine dönüşmektedir ve bu nedenle de süt ve süt ürünlerinde aflatoksin M1 yönünden bir risk bulunmaktadır. K.K. - Aflatoksinin bir gıda maddesinde nasıl oluştuğu konusunda biraz ayrıntı verebilir misiniz? Ş.Ö. - Aflatoksin yapıcısı A.flavus grubu küfler doğada çok yaygın olarak bulunmaktadır. Bunlar özellikle tropikal ve subtropikal iklim bölgelerinde; topraktan, çürümekte olan bitkilerden, depolanmış tohum ve tanelerden ve daha birçok değişik gıda maddesinden izole edilmektedir. Bu nedenle de dünyanın bu bölgelerinde, gıda ve yemlerde oldukça büyük problem oluşturmaktadır. Bir gıda maddesinde aflatoksinin oluşması için ilk koşul, bu toksini yapan küfün sporlarının gıda maddesine bulaşması; daha önemli ikinci koşul ise, gıdanın kendisinin ve bulunduğu ortamın, bu küf sporlarının çimlenerek çoğalmasını sağlayacak şartlara sahip olmasıdır. Küflerin gelişimi ve toksin oluşturabilmesi için en önemli faktörler, sıcaklık ve ürünün su aktivitesidir. Su aktivitesi, ürünün içerdiği serbest su ile bulunduğu ortamın nispi nemiyle ilişkili bir faktördür ve mikroorganizmaların o üründe kullanabileceği su olarak tanımıyla söyleyeceklerimizin daha kolay anlaşılmasını sağlayabiliriz. Küfler genel olarak diğer mikroorganizmalara göre daha düşük su aktivitesinde gelişebilmektedirler ve aflatoksin yapıcı olanlar da dahil olmak üzere çoğu küf türü 0.70 su aktivitesinin altında gelişemez. A.flavus grubu küfler 0.80 nin üzeri su aktivitesi değerlerinde ve 25-35*C arasındaki sıcaklıklarda iyi gelişebilirler. Toksin oluşumu için ihtiyaç duyulan su aktivitesi ise, fungus gelişimi için ihtiyaç duyulandan biraz daha fazladır (0.90'nın üzeri). Koşullar uygun olduğunda, 48 saat içinde çok iyi bir gelişme gösterebilir ve yüksek miktarda aflatoksin üretebilirler. Aflatoksin oluşumu, ürünün tarladaki gelişimi, hasat edilmesi, depolanması veya işlenmesi sırasında meydana gelebilir. Birçok çalışmada, A.flavus'un, tarladaki üründe gelişebildiğini ve aflatoksin oluşturduğu görülmüştür. Ardından hasat sonrası, A.flavus düşük su aktivitelerinde gelişebildiği için kurutularak tüketilen ürünlerde aflatoksin sorunu daha sıklıkla görülmektedir ve tarladan hasat edilen ürünü kurutma işlemi, aflatoksin oluşumu ve artışı yönünden dikkat edilmesi gereken en önemli aşamadır demek yanlış olmaz. Depolama sırasında ise yeterince kurutulmamış ürünler, depoya su sızması veya depoda meydana gelen sıcaklık değişimleriyle ortaya çıkan kondensasyon aflatoksin oluşumu ve artışı için uygun durumlardır. Yine ürünün mamul maddeye işlenmesi sırasında da, teknolojisi gereği yapılan bir ıslatma vb. toksin gelişimini teşvik edebilir. K.K. - Ülkemizde aflatoksinlere daha çok hangi gıdalarımızda rastlanmaktadır? Ş.Ö. - Ülkemizde aflatoksini ilk olarak 1970 li yıllarda fındık ve 80 li yıllarda da kuru incirde ihracatta yarattığı sorunlar nedeniyle medyada çıkan haberler aracılığıyla duymuştuk. Bu ürünlerde aflatoksin sorunu yine ihracatla ilgili olarak sıklıkla gündeme gelen bir konu olmuştur. 90 ların ortasında ise medyanın gündemine aflatoksin nedeniyle giren bir başka ürün de kuru kırmızıbiberdir. Sorun yine ihraç edilen partilerde ihracatçı ülke tarafından aflatoksinin belirlenmesiyle ortaya çıkmış ve Almanya da, Türkiye den ithal edilen kırmızı pul ve toz biberlerin önemli bölümünde limitlerin çok üzerinde aflatoksin bulunarak toplatılması üzerine kırmızıbiberlerde aflatoksin sorunu medyada sıklıkla yeralmıştır. Uzun yıllar ülkemizde aflatoksin sorunu, özellikle AB ülkelerinde olmak üzere ürünün ihraç edildiği ülkelerde tespit edilmesi ile ortaya çıktığı için ihraç ürünlerimize ait bir sorun olarak algılanmış ve ihracatı olmayan ürünlerde de bir aflatoksin sorunu olabileceği ihmal edilmiştir. Örneğin, mısır ve yerfıstığı aflatoksin açısından en riskli ürünlerden olmalarına rağmen, bu ürünlerde yapılan çalışma da, alınan önlemler de saydığımız ihraç ürünleri düzeyinde olmamıştır. K.K. - Sözünü ettiğiniz bu ürünlerde bugün ülkemizdeki durumdan söz edebilir misiniz? Ş.Ö. - Bugün artık sadece ihracatta yaşanan sorunlar nedeniyle değil, kendimizin de sıklıkla tüketmekte olduğu ürünlerle ilgili bir gıda güvenliği sorunu olarak ele alınan aflatoksinler konusunda ülkemizde önemli bir bilgi birikimine ve riskli ürünlerin kontrolüne yönelik gelişmiş bir alt yapıya sahibiz. Ancak, aflatoksin sorununun bu ürünlerde tam olarak kontrol altına alınabildiğini, bu gıdaları hala aflatoksin yönünden endişe duymadan tüketebileceğimizi söylemek mümkün değil. Yapılan çok sayıda çalışmayla, fındıkta sorunun birçok ürünle karşılaştırıldığında çok büyük olmadığı, bu üründe çok yüksek düzeylerde aflatoksin oluşmadığı görüldü. En önemli ihraç ürünlerimizden biri olan bu üründe etkin bir kontrol sistemi kurulmuş durumda. İncir ise fındıkla karşılaştırıldığında yüksek miktarlarda aflatoksin oluşumuna çok daha fazla elverişli bir üründür. Ancak, incirin UV ışığı altında ayıklama yönteminin çok etkili olduğu birkaç üründen biri olması durumun vahametini azaltmakta, özellikle ihracata giden ürünler yönünden bu ayıklama yöntemi önemli bir rahatlama sağlamaktadır. İhracatta, özellikle incir için karşılanması hemen hiç mümkün olmayan AB limitlerinin çok düşük olması nedeniyle yaşanan sorunlar; Türkiye nin de içinde bulunduğu birçok ihracatçı ülkenin girişimleriyle belirlenen Codex Alimentarius limitlerine AB nin de fındık için 2010, incir için ise 2012 yılında uyum sağlayarak yükseltilmesiyle azalmıştır. Kırmızıbiber de incir gibi, geleneksel üretim koşullarında yüksek miktarlarda aflatoksin oluşumu için adeta ideal bir ortam sağlamaktadır ve sorunun ortaya çıktığı yıllarda yapılan çalışmalar, bu üretim biçiminde biberlerin önemli bir kısmında yüksek düzeylerde aflatoksin varlığını ortaya çıkarmıştır. Kırmızıbiberin ihracatta önemli bir yerinin olmaması önlemlerin çok hızla alınmasında bir engel olsa da, bugün gelinen noktada önemli ilerlemeler kaydedilmiş, kuru kırmızıbiber üreticisi çiftçiden aflatoksinsiz ürün talep ettikçe, çiftçi geleneksel üretim tarzından uzaklaşarak aflatoksini azaltıcı önlemler almaya yönelmiş, üretim bölgesinde modern kurutma tesisleri oldukça artmıştır. Sözkonusu ürünlerde aflatoksin nedeniyle ortaya çıkan ihracattaki darboğazları çözme yönünde adımlar atılırken, diğer yandan iç tüketimde de aflatoksin kontrolünün sıkılaştırılması, ihracattan dönen veya dönme olasılığı olan aflatoksinli ürünlerin iç tüketime sunulmaması yönündeki talepler artmıştır. Bu yöndeki olumlu gelişmelere rağmen, hala kayıt-dışı üretimin gıda güvenliği için büyük bir tehlike olmaya devam ettiği, denetimlerin yeterli olmadığı, bu yüzden de hala aflatoksin dâhil önemli gıda güvenliği sorunlarımızın olduğu da bir gerçektir. K.K. - Genel olarak ve sözünü ettiğiniz ürünlerde aflatoksin sorununun çözümüyle ilgili neler söyleyebilirsiniz, çiftçilerimize bu yönde önerileriniz neler olacaktır? Ş.Ö. - Hepimiz kendi deneyimlerimizle küflerin gıdalarda ne kadar kolaylıkla gelişebildiğini biliriz. Daha önce sözünü ettiğim gibi, aflatoksin yapıcı küfler de doğada çok yaygın olarak bulunmaktadır ve sporları havada her tarafa kolayca yayılabilir. Bu nedenle, özellikle de aseptik koşullarda üretimin mümkün olmadığı, açık ortamlarda tutmak, kurutmak zorun-

13 Köy-Koop Haber Eylül 2013 TARIM 13 da olduğumuz ürünlerde küf sporlarının ürüne bulaşmasını tamamen önlemek mümkün olamayacağından, üründe bu sporların çoğalamayacağı, küfün toksin üretemeyeceği koşulların oluşturulması esastır. Yani, gıda üretim zincirinin mikotoksin oluşumu yönünden riskli olan her aşamasında, küfün mikotoksin üretmesini sağlayan koşulları ortadan kaldırarak önlem alınması gerekmektedir. Daha önce sözünü ettiğim gibi, bazı ürünlerde aflatoksin oluşumu hasattan önce de meydana gelebilmektedir. Çoğu kez bu aşamada aflatoksin çok düşük düzeylerde oluşmakta ise de, burada meydana gelen kontaminasyon hasattan sonraki kontaminasyonlar için başlangıç oluşturacağı için önem taşımaktadır. Bu yüzden, aflatoksin oluşumunun tarımsal üretim sürecindeki boyutu da, hasat sonrasındaki kadar önem taşımaktadır ve aflatoksin oluşumunu önleme çalışmaları içerisinde bu aşama ile ilgili olanlar da önemli yer tutmaktadır. Bitkinin hızlı gelişmesini ve sağlığını korumak amacıyla uygulanan iyi tarım tekniklerinin küf gelişimini önlemede olumlu etkisi olduğu bilinmektedir. Örneğin, yapılan çalışmalarda yerfıstığında kabuk oluşumu sırasında ortaya çıkan kuraklık stresinin aflatoksin yapıcı küflerin gelişimine ortam sağladığı; sulanan alanlarda yetişen yerfıstıklarında, kurak koşullarda yetişenlere göre daha az A.flavus enfeksiyonu olduğu görülmüştür. Diğer ürünlerle rotasyonla ekimin, optimum olgunlukta hasatın, toprak ıslahı çalışmalarının da aflatoksin yapan küflerin önlenmesinde etkili olduğu gösterilmiştir. Ayrıca, yerfıstığı, soya fasulyesi, ayçiçeği, mısır gibi ürünlerin değişik varyeteleri arasında aflatoksin oluşumuna dayanıklılık yönünden farklılıklar görüldüğünden, aflatoksin oluşumunun minimum olduğu varyetelerin belirlenmesi ve dayanıklı genotiplerin geliştirilmesi hasat-öncesi aflatoksin oluşumuna karşı alınan önemli önlemlerdir. Hasat-öncesi aflatoksin oluşumuyla ilgili olarak; bu aşamada aflatoksinin asıl olarak, dalındayken su kaybetmeye, canlılığını yitirmeye başlamış olan meyvelerde oluştuğunu da belirtmek gerekir. Örneğin taze incirde bulunan düşük düzeydeki aflatoksinin, esas olarak ağaç üzerinde kurumaya yüz tutan ve buruk olarak tabir edilen incirlerde oluştuğu tespit edilmiştir. Bu nedenle buruk incirlerin ayıklanarak sağlam olanlardan ayrılması önemlidir. Kırmızıbiber için de hasat-öncesi bir risk oluşturan dalında kurumayı önlemek amacıyla, ürünün yeterli olgunlukta hasat edilmesi ve hasadın bir defada değil, birkaç seferde yapılması ve kurumuş olanların ayıklanması uygun önlemlerdir. Ayrıca incirde hasat-öncesi alınacak önlem olarak iyi tarım tekniklerinin yanı sıra, ilek arıcıklarının aflatoksin yapıcı küf sporlarını taşımasını azaltmak amacıyla ilek meyvelerinin özenle seçilmesinin öneminden de söz edilmektedir. Hasat-sonrası kurutma işleminin aflatoksin oluşumu ve artışı yönünden en kritik aşama olduğunu söylemiştik. Bu aşamada çeşitli ürünler için hangi koşullarda aflatoksin oluştuğunu/oluşmadığını ortaya koyan birçok çalışma bulunmaktadır. Örneğin; yüksek nemlilikteki bir mısırda, aflatoksin konsantrasyonunun 3 günde 10 kat arttığı; öte yandan yoğun olarak A.flavus sporları bulaştırılmış mısırda 48 saat içersinde %13 nemin altına inilmesi durumunda aflatoksin oluşmadığı görülmüştür. Kırmızıbiberlerde geleneksel kurutma yönteminde, taze biberler bütün olarak güneşte kurumaya bırakılmaktadır. Tarladan yeni hasat edilmiş biber içerisinde barındırdığı nem oranı ve hasat zamanındaki hava sıcaklıkları nedeniyle, aflatoksin yapan küflerin çoğalabilmesi ve aflatoksin yapabilmesi için ideal bir ortam oluşturmaktadır. Bu şekilde kurutma gün sürerken ve tabiri caizse aflatoksin miktarı alıp başını giderken-, biberi ikiye-üçe parçalayıp çekirdek evini çıkararak kurutma süreyi 2-3 güne indirmekte; eğer temiz koşullarda da yapılmışsa geleneksel kurutmaya göre aflatoksin oluşumunu önemli ölçüde azaltmaktadır. Modern kurutma fabrikalarında birkaç saat içersinde kurutulan biberlerde ise aflatoksin sorunu hemen tamamen giderilmektedir. Görüldüğü gibi ürünün süratli kurutulması, küfün gelişmesi ve toksin oluşması için gerekli zamanın bırakılmaması, kurutma sırasında aflatoksin oluşumunu önleme veya azaltma yönünden büyük önem taşımaktadır. Ürünün yüksek nemli olarak toksin gelişimine izin verecek bir sürede kalmaması tüm aşamalarda önem taşımaktadır. Bu nedenle de, depolama ve mamul maddeye işlenmesi sırasında, nem ve sıcaklık sürekli kontrol altında tutulmalı, A.flavus'un gelişimi ve toksin oluşturmasına izin verecek nem ve sıcaklık değerlerinden hızla uzaklaşılması gerekmektedir. Son olarak, ürünün hasatından itibaren her aşamada, hasarlı, küflü ve hastalıklı tanelerin uzaklaştırılmasının da, aflatoksin konsantrasyonunu azaltmada çok etkili olduğunu da belirtmeliyim. K.K. - Tüketici aflatoksinli ürünü anlayabilir mi? Ş.Ö. - Maalesef çoğu gıda güvenliği sorununda olduğu gibi, bir gıda veya yem maddesinde aflatoksin olup olmadığı da gözle anlaşılamamakta, bu ancak komplike analizler sonucunda ortaya koyulabilmektedir. Çok sağlıklı görünen bir fındık tanesinde aflatoksin bulunabileceği gibi, farklı bir küfün gelişimi sonucunda bozuk bir görünüme sahip fındık tanesinde bulunmayabilir. Tüketiciler için önerilebilecek olan; ikincisini, yani üzerinde bir küf gelişimi ve/veya bozulma belirtileri görülen ürünleri farklı riskler de taşıdığı için kesinlikle tüketmemeleri ve kontrollü üretim yaptığına inanılan firmaların ürünlerine yönelmeleridir. K.K. - Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Ş.Ö. - Aflatoksin konusunda söylenecek daha çok şey var tabii, ancak okumayı da zorlaştırmamak gerek. Bugün eğer merdiven-altı üretim yapmıyorsa bir gıda üreticisi piyasaya güvenilir gıda sunmaktan sorumlu, bu yüzden de güvenli üretimin tüm önlemlerini almak durumunda. Aflatoksin yönünden riskli bir gıdanın üretimini yapan veya bu yönden riskli bir gıda bileşeni kullanan işletmeci bu bir gıda fabrikası olabilir veya bir yemek şirketi, restoran olabilir- kullanacağı hammaddeyi, ürünü aflatoksin yönünden kontrol ederek alırsa aflatoksinsiz (yasal limitlere uygun) üretimi sağlayabilecek, böylece kendisine ürünü satan tedarikçiyi, tedarikçi de birincil üretici olan çiftçiyi aflatoksinsiz ürün üretmeye teşvik etmiş olacaktır. Bu silsilenin etkili olmasının yolu da; gıda güvenliğinin her alanında olduğu gibi, yetkili kurumlar tarafından limitlerin üzerinde aflatoksin içeren ürünlerin piyasaya sürülmesini engelleyici etkin denetimlerin uygulanmasından, merdiven-altı üretimi engellemeye yönelik önlemler alınmasından geçmektedir. Siz Hiç Bakulovirüs Kullandınız mı? 2002 yazında Çukurova nın bereketli topraklarında denemelerim için böcek ararken, bulduğum bir sürü pamuk yaprak kurdu larvası beni sevindirmişti! Ama bu sevinç çok uzun sürmeyecekti. Laboratuara getirdiğim böcekler bir süre sonra öldü Gün batarken bir tane dahi böcek bulamamanın sıkıntısıyla Çukurova nın toprağında belimi geçen bir soya fasulyesi bitkisinin gölgesine oturmuş düşünüyordum. Bu böcekler nereye saklanmıştı? Sabahtan beri onlarca tarla dolaşmanın yorgunluğuna sıcağın yılgınlığı eklenmiş, dönmekle dönmemek arasında gidip geliyordum. Beynim, kal derken ayaklarım adeta, dön artık diyordu ama haksız da sayılmazlardı! O şekilde ne kadar oturdum tam hatırlamıyorum ama gün batmış ve gökyüzü kararmaya başlamıştı. Ekosistem serinlemiş ve dolunay altında yapay şehir ışıklarından uzakta bitkiler halinden memnundu! Derken onlarla göz göze geldim! Bir grup pamuk yaprak kurdu, hiçte istiflerini bozmadan topraktan abdomenlerini sallayarak yavaşça bitkilere tırmanıyordu. Sonunda bulmuştum onları! Şimdi anlamıştım, ne de olsa onlar da Çukurova nın sıcağından pek hoşnut değillerdi. O gün ne kadar böcek topladım bilmiyorum ama Ankara ya laboratuara geldiğimizde kutuları ayırmak neredeyse bir günümü aldı. Ertesi gün larvalara bakmaya gittiğimde bir grup larvanın öldüğünü gördüğümde sevincim kursağımda kaldı! Ancak böcek ölümleri çok ilginçti. Böcekler eriyerek ve kendilerini baş aşağı sarkıtarak ölmüşlerdi. İlk aklıma gelen bir ilaç kalıntısı nedeniyle ölme olasılıkları oldu. Ama aynı tarladan toplanan diğer larvalar o zaman neden ölmemişti? Sonra eriyen böcek örneklerinden bir miktar alıp sulandırarak mikroskop altında incelemeye karar verdim. Işık mikroskobu altında baktığım örneklerde binlerce yuvarlak obje görünce ne olduğuna anlam veremedim. Sonra sağlıklı bir grup larvanın kanını alıp incelediğimde yuvarlak objelerin olmadığını gördüm. Evet, bir şey bulmuştum! İçimdeki heyecan artmış, böceklerin ölümünün üzüntüsü yerini meraka bırakmıştı. Böcekleri öldüren acaba patojen bir mikroorganizma olabilir miydi? Bunu anlamanın tek bir yolu vardı, o da yıllarca Ziraat Fakültesindeki derslerimizde öğrendiğimiz patojenisite testiydi! Ölü böceklerden aldığım örneği sulandırıp sağlıklı bir grup larvanın yiyeceği yaprağa bulaştırdım. İlk iki gün böcekler gayet sağlıklıydı. Üçüncü gün sabah geldiğimde böcekler ölmese de ölüden farksızdı. Hepsi sırt üstü yatmış ve adeta bacaklarını dahi oynatacak mecalleri kalmamıştı. Dördüncü gün geldiğimde deneme kabında bir grup erimiş larvadan başka bir şey bulamadım. Evet, elimde bir patojen mikroorganizma vardı ama neydi? Yaptığım literatür araştırmaları ölüm belirtilerinin bir virüsten kaynaklanabileceğini göstermekteydi ama virüsler ışık mikroskobunda Dr. Umut TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü utoprak@agri.ankara.edu.tr altında görülmezdiki! Etmeni saflaştırmam ve genetik barkodu olan DNA sını çıkarmam gerekiyordu. Ölü böcekleri aldım, ezdim ve kaba bir filtrasyon işlemine tabi tuttuktan sonra da DNA sını çıkardım. Sonra da moleküler bir yöntemle birkaç gen alanının DNA dizilerini. Artık elimdeki etmene ait bazlık bir genetik şifre vardı. Gen bankasına ilgili DNA dizisini girdiğimde bilgisayar etmenin hangi organizmaya ait olduğunu gösterdi: Bakulovirüs. Evet, bir bakulovirüs bulmuştum ama neydi bu bakulovirüsler? Bakulovirüsler 40 milyon yıldır yeryüzünde var olduğu bilinen sadece böcekleri hastalandıran viral hastalık etmenleriydi. Büyük üstat Martignoni 1950 lı yıllarda bu etmenleri tanımlanmış bakulovirüslerin tarımsal mücadelede önemli kullanım potansiyellerinin olabileceğini göstermişti. Bakulovirüs dünyasına girdikçe bu etmenlerin A.B.D. den Kanada ya, Güney Amerika dan Avrupa ya, Çin den Hindistan a kadar dünyanın pek çok yerinde aslında uzun yıllardır kullanıldığını gördüm. Bakulovirüs kullanımına en başarılı uygulamalardan biri olarak gösterilen, Brezilya daki 1.8 milyon hektar soya fasülyesi alanının zararlı böceklere karşı bakulovirüslerle kontrol edilebilmesi bunların en çarpıcı örneklerinden birisi olarak verilebilir. Bakulovirüslerin en önemli avantajlarından birisi yukarıda da bahsettiğim gibi böceklere spesifik olmaları. Bakulovirüs uygulamalarında insandan kuşa, ya da tarlanızdaki bitkinizden üzerine konan bal arısı ya da uğur böceği gibi faydalı böceklere kadar pek çok canlı hiçbir şekilde etkilenmemekte. Bakulovirüslerin diğer bir avantajı da hiç kuşkusuz kullanım kolaylıkları. Tıpkı tarım ilaçlarında olduğu gibi bakulovirüslerinizi de holderinizle ya da pülverizatörünüzle bitkilere püskürterek uyguluyorsunuz. Viral etmenler her ne kadar mutlak canlı dokularda canlılıklarını sürdürebilse de, bakulovirüs partükülleri sahip oldukları Occlusion Body olarak adlandırılan özel protein toplar içerisinde bitki yüzeyi ve toprak gibi cansız ortamlarda da aylarca canlılıklarını koruyabiliyor. İşte bakulovirüslerle o ilk karşılaşmamda ışık mikroskobunda gördüğüm bu protein toplardan başka bir şey değildi. Bitkinizin üzerinde beslenen larvalar, bitki üzerine püskürttüğünüz bu occlusion body leri yiyerek hastalanmaktaydı. Böcek ağzından giren occlusion body ler içerisindeki bakulovirüs enfektif birimleri böcek midesine ulaşmakta ve mide epitelyum hücrelerinden enfeksiyonu başlatmakta ve böcek bir müddet sonra ölmekteydi. Bakulovirüslerin diğer önemli bir avantajı da komşularınız tarım ilacı kullansa dahi kendi bahçenizde ya da tarlanızda biyolojik mücadele yapabilme olanağını size sağlaması! Yani komşunuz tarım ilacı kullanırken, siz kendi tarlanızda başarılı bir şekilde biyolojik mücadele yapmaya devam edebiliyorsunuz! Çünkü bakulovirüsler yan komşunuzdaki tarım ilacı uygulamalarından etkilenmiyor. Hatta tam tersine bazı ülkelerde tarım ilacı kullanımını azaltma ve daha etkili bir mücadele oluşturabilme amaçlarıyla çok düşük dozlu tarım ilacı ve bakulovirüs kombinasyonlarının da uygulandığını görüyoruz. Peki bakulovirüslerin dezavantajları yok mu? Her tarımsal mücadele stratejisinde olduğu gibi bakuloviral uygulamalarda da çeşitli sıkıntılar mevcut. Bunlara özellikle etki süresinin uzunluğu, arazi koşullarında güneş gibi etkenlerden ötürü etkinliğin azalması ve bakuloviral pestisitlerin depolaması ile ilişkili özel koşulların sağlanılması gerekliliği örnek gösterilebilir. Ancak formülasyon teknolojisi sayesinde bakulovirüslerin etkinliğinin artırılması ve doğal koşullarda güneşten korunması konularında önemli ilerlemeler sağlandığını da belirtmekte fayda var. Bugün dünyada başta kelebek ve sinek larvaları olmak üzere pek çok zararlıya karşı bakulovirüsler ticari birer preparat olarak başarılı bir şekilde kullanılmakta ve pestisit pazarında satılmakta. Çevre dostu tarımsal mücadele stratejileri arayışlarının ve organik tarım çalışmalarının hız kazandığı bir dönemde ülkemizde de bakulovirüsler gibi biyolojik mücadele ajanlarına şans vermek gerekiyor. Sağlıcakla kalın.

14 14 AB ve TARIM Eylül 2013 Köy-Koop Haber Kangal Termik Konya Şeker in Oldu Konya Şeker in Şubat ayında ihalesini kazandığı Kangal Termik Santrali, Ankara da atılan imzalar sonucunda resmen Konya Şeker in oldu. Konya Şeker, enerji sektöründe büyüme hedefinin bir adımı olan Kangal Termik Santral i için imzayı attı. Konya Şeker in 985 milyon dolar ile en büyük teklifi verdiği Kangal Termik Santrali için Ankara Rixos Otel de devir teslim töreni düzenlendi. Törene Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk katıldı. Konya Şeker, santralin üretimini yeni rehabilitasyon yatırımları ile yüzde 25 oranında artıracak. Törende bir konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız: "Türkiye de her 5 birim ürettiğimiz elektriğin 1 tanesi kömürden. Biz, bunu 3'te 1'e çıkarmak istiyoruz. Adana, Kütahya, Manisa, Eskişehir ve Konya da bu yerli kömürlerimize daha fazla yer vermiş olacağız" "Şu anda 1600 megavata yakın güce sahip santral rehabilitasyonda. Santrallerin çevreye uyumu için 1,5 milyar lira harcanıyor" dedi. Enerji sektöründe 59 yıllık tecrübesi ile Kangal Termik Santral ihalesini kazanan Konya Şeker, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile 14 Ağustos ta attığı imza ile Santralı devralmasının ardından bugün Ankara Rixos Otel de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, EPDK Başkanı Hasan Köktaş, Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu ve Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk un katıldığı devir teslim töreni düzenledi. Bu devir teslim töreninin, enerji sektöründe önemli bir gün olduğunu vurgulayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, konuşmasında "Dünyada özellikle son 20 yılı dikkate aldığımızda hâlâ kömür dünyanın en önemli birinci enerji kaynağıdır. Dünyanın enerji tüketiminin yüzde 41'i kömürlerden elde ediliyor. Daha sonra petrol ve doğalgaz geliyor. Uluslararası Enerji Ajansı 2035 yılına kadar yaptığı öngörülerde kömürün hâla tahtını koruyacağını gösteriyor" dedi. Dünyada yılda 7 milyar ton kömürün tüketildiğini anlatan Yıldız, Türkiye'nin toplam rezervinin 14 milyar ton olduğunu ifade etti. Kömür santrallerinden temiz kömür teknolojileriyle beraber elektrik üretmenin mümkün olduğuna dikkati çeken Yıldız, çevreye duyarlı olarak bu üretimlerin gerçekleştirildiğine işaret etti. Şu anda bin 600 megavata yakın rehabilitasyonda santrallerin olduğunu anlatan Yıldız, "1,5 milyar TL civarında çevreye uyumlu olmasıyla alakalı para harcadık" ifadelerini kullandı. Bakan Taner Yıldız: Karapınar da Konyalıların, Konya Şeker in mutlaka bir adım önde olmasını isterim Özelleştirmelerin insan kaynaklarıyla birlikte gerçekleştiğine dikkati çeken Yıldız, Konya Karapınar'daki 1,8 milyar tonluk kömür ve kurulacak 5 bin megavatlık elektrik santrallerinde Konya'nın dinamiklerinin bulunmasını istediklerinin altını çizdi. İhalenin şeffaf bir şekilde yapılacağını belirten Yıldız, Konya'nın kaynaklarının yerli müteşebbislerce değerlendirilmesi temennisinde bulundu. Bakan Taner Yıldız, Karapınar özelleştirmesi için Konya'nın dinamiklerinin orada olmasını istiyoruz. İhalede Konyalı müteşebbislerimizin ve Konya Şeker Fabrikası nın mutlaka bir adım önde teklifle kendilerini ayarlamalarını isterim" dedi. Bakan Yıldız, elektrik dağıtım santralleri özelleştirmelerinden 13 milyar dolar gelir elde edildiğini, 13 milyar dolar da elektrik üretim santrallerinden beklediklerini sözlerine ekledi. Kangal Termik Santrali nde Konya Şeker yüzde 51, Konya Şeker Grubu'nun çatı şirketi konumundaki Anadolu Birlik Holding bünyesinde yer alan Çobanyıldızı Elektrik Üretim A.Ş. firması yüzde 49 paya sahip oldu. Törende bir değerlendirmede bulunan Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk ise Konya Şeker bir üretici kuruluşu. Bizim hissedarlarımız pancar üreticileri kooperatifleri. Büyük hissedar Konya Kooperatifi nezdinde olmak üzere yaklaşık 900 bin çiftçi Konya Şeker in hissedarı. Kangal Termik Santrali özelleştirmesini diğer özelleştirmelerden farklılaştıran da zaten budur. Belki de bu özelleştirme, bu yönüyle ülkemiz özelleştirme tarihinin en geniş tabanlı özelleştirmesidir dedi. Konuk sözlerini şöyle sürdürdü: Türkiye de termik santral işletmeciliği konusunda daha doğrusu elektrik üretimi konusunda kurumsal tecrübeye sahip iki tane kurum vardır. Biri termik santralleri bugüne kadar kuran Enerji Bakanlığı, diğeri Şeker Fabrikalarıdır. Türkiye de kurulan her şeker fabrikası kendi tüketeceği enerjiyi üretecek şekilde projelendirilmiştir. Otoprodüktör lisansına sahip olan şeker fabrikaları kampanya dönemlerinde ürettikleri elektriğin fazlasını da enterkonnekte sisteme vererek ülkemizin elektrik enerjisi arzına katkı vermişlerdir. Bu anlamda pancar şekeri sanayi elektrik üretiminde 87 yıllık, Konya Şeker ise 59 yıllık bir tecrübeye, birikime sahiptir. Kangal özelleştirmesi Konya Şeker in tek kalemde yaptığı en büyük yatırım. Kangal özelleştirmesinin diğer yatırımlarımızla bir farkı daha var, biz ana faaliyet alanlarımızdaki yatırımlarımızı öz kaynaklarımızla yaparken bu yatırımda yurt içi finans kaynaklarını değerlendirdik dedi. Türkiye de bulunan kömüre dayalı 26 santral arasında Kangal ın gücü yüzde 3,7. Türkiye de kömüre dayalı 26 santral bulunuyor ve bu santrallerin toplam kurulu gücü MW. Kangal Termik Santralı, bu gücün yüzde 3,7'sini oluşturuyor. Santralin 457 MW lık toplam kurulu gücü, Elektrik Üretim Anonim Şirketi'nin (EÜAŞ) toplam kurulu gücünün yüzde 1,9 unu ve Türkiye nin kurulu gücünün ise yüzde 0,75 ini oluşturuyor. Kangal Termik Santrali üretim açısından ise Türkiye nin 2012 yılı üretiminin ( GWh) yüzde 1,1 ini gerçekleştirdi. Santralin son yıldaki ortalama yıllık brüt üretim değeri 2,43 TWh olarak gerçekleşti. Konya Şeker, santrali devraldıktan sonra yapacağı rehabilitasyon yatırımları ile doğru ve verimli işletme prensiplerine bağlı olarak yıllık üretimi yüzde 25 oranında arttırmayı planlıyor. Kangal Termik Santralı toplam 8 bin 45 hektar alana sahip tek ruhsatta kullanılabilir toplam 91 milyon 717 bin 598 ton kömüre sahip. Kömürün ortalama kalorisi kcal/kg; santralin günlük kömür ihtiyacı ise 21 bin ton olduğu kaydediliyor. Türkiye linyit üretiminin yaklaşık yüzde 8 ini Kangal gerçekleştirecek 2011 yılında Türkiye'de toplam 70 milyon ton linyit üretimi gerçekleşiyor. Kangal Termik Santrali nde yılda yaklaşık 5,5-6 milyon ton linyit kullanılacağı düşünüldüğünde Türkiye linyit üretiminin yaklaşık yüzde 8 ini gerçekleştirileceği öngörülüyor. Konya Şeker, geleceğin iki stratejik sektöründe; gıda ve enerjide büyümeyi hedefliyor Geliştirdiği entegre yatırım modeliyle sıra dışı işlere imza atan ve tarım sektörünün vizyonunu değiştiren, tarımsal üretim kooperatifçiliğine yeni bir bakış açısı getirerek, şekerden dev bir dünya kuran Konya Şeker, ülkemizin son yıllarda en hızlı büyüyen, faaliyet alanını en hızlı geliştiren şirketlerinden biri olarak öne çıkıyor li yılların başında sadece pancar şekeri üreten ve büyük hissedarı Konya Kooperatifi olmak üzere 15 pancar ekicileri kooperatifinin iştiraki olan Konya Şeker, son yıllarda yaptığı çok sayıda yatırımla faaliyet alanını çikolata ve şekerli mamullerden donuk ürünlere, tohumculuktan ham yağa, yemden hayvancılığa, plastik sanayinden enerjiye kadar uzanan geniş bir yelpazeye taşıdı. Konya Şeker, geleceğin iki stratejik sektöründe; gıda ve enerjide büyümeyi hedefliyor. KOOPERATİF Daha Bitmedi Bu ülke, 91 yıl önce büyük bir Kurtuluş Savaşı ve Bağımsızlık Mücadelesi verdi. Sonunda, 30 Ağustos ta Zafere ulaştı. Üzerinden 91 yıl geçti ama mücadele daha bitmedi. Hala bu topraklar üzerindeki emellerine ulaşmayı planlayanlar var. Hasta adam durumuna düştüğümüz an doğal süreç yine başlayacak. Yüzyıllar boyunca süregelen emperyalist zihniyete sahip ulusların vazgeçilemez bir alışkanlığı bu. Kıtaların birleştiği yerde, değerli madenlerin, bereketli toprakların ve özellikle su kaynaklarının iştah kabarttığı bu coğrafyada, bu planlar hiçbir zaman bitmeyecek. Biz kuvvetli olduğumuz ve oyunu çağın gerektirdiği imkanları kullanarak oynadığımız sürece mevcudiyetimizi sürdüreceğiz. Bunun için gerektiğinde elimizdeki kozları iyi kullanarak çevremizdeki güçlüler ittifakına hatta zenginler kulübüne katılacağız. İşte, Avrupa Birliği bu platformlardan biri; belki de mücadelemizi sürdürmek açısından en önemlisi. Peki daha kapısından bile giremediğiz bu kulüpten nasıl faydalanacağız? Tarih boyunca birbiri ile can düşmanı olan Avrupalı bunu nasıl başarmış ise; biz de öyle yapacağız. İki kuşak önce dedesini öldüren can düşmanı bir Alman a karşı Fransız, ya da İngiliz e karşı İtalyan nasıl davranıyor ise; biz de öyle davranacağız. Son 300 yıldır Avrupa ülkeleri, bir yandan Dünyayı sömürmeye, bir yandan da birbirlerini yok etmeye çalıştılar. Son iki büyük Dünya Savaşından sonra tükenme noktasına geldiklerinde, artık Dünya nın yeni hâkimleri vardı. İşte o zaman hem birbirlerini kontrol altında tutmak ve özellikle de Almanya yı dizginleyebilmek için, hem de tekrar güç kazanmak için bir araya gelmeyi akıl edebildiler. Önceleri topluluk olarak başlayan bu birliktelik, bugün Avrupa Birliği adı altında büyük oluşum haline geldi. Menfaat ilişkileri sürdüğü sürece Birlik ayakta kalmaya devam edecek. Burada işin sırrı; menfaat çatışması içinde güçler dengesinin kurulabilmesi. Ülkemiz için muasır medeniyet olarak hedef aldığımız Avrupa Birliği, Dünyadaki diğer emsallerine göre hala daha önde. Bu nedenle AB şimdilik bizim için doğru bir yaklaşım. İşte burada dikkat etmemiz gereken bir durum var. Menfaat çatışmalarına Köy-Koop Burdur Birliği 30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu karşı, ülke çıkarlarını Avrupalıların yaptığı gibi en iyi şekilde koruyabilmek. Yani sahip olduğumuz değerlerimizi güce çevirip kullanabilmek. Bunu devletten önce birey olarak bizler başarmalıyız. Bu ülkenin vatandaşları olarak çalıştığımız sektörde birlik ve beraberlik ile sağlamalıyız. Ancak bu şekilde oluşturulacak güç ile kulübün nimetlerinden faydalanabiliriz. İçinde bulunduğumuz sektörde sahip olduğumuz değerleri güce çevirmenin en iyi yolu kooperatiflerdir. Özellikle tek başına zayıf kalan ve desteğe ihtiyaç duyan tarım sektöründe kooperatifler, Avrupa da ve gelişmiş bütün ülkelerde, en önemli güç kaynağı olmuşlardır. Bizler de bu mekanizmayı kullanarak AB deki emsallerimiz ile rekabet edebilir ve birlikte iş yapabiliriz. İşte o zaman kulübe katılmanın anlamı hem bizim için hem de AB tarafı için değer kazanır. Tarih açısından 91 yıl kısa sayılır. Bu açıdan, bütün dünya devlerine karşı kazanılan bu yeni başarının sürdürülebilmesi için mücadeleye devam etmek gerekli. Bu zaferin arkasında, birlik içinde beraberliği oluşturabilme başarımız yatmaktadır. Kooperatifler içinde bulunduğumuz sektörün en önemli birlik oluşturma mekanizmasıdır. Sahip olduğumuz değerleri en iyi şekilde kullanabilmemiz umuduyla 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutlarım.

15 Köy-Koop Haber Eylül 2013 TARIM 15 Tarımda İnovasyon Dünya nüfusundaki hızlı artış, iklimsel değişikler ve gıdanın adil bir şekilde dağılımının gerçekleştirilememesi gibi nedenler gıda güvenliğini ciddi anlamda tehdit etmektedirler. Bu tehditler, ülkemizde ve özellikle gelişmiş ülkelerde sürdürülebilir büyümenin gerçekleştirilebilmesi için, tarımda ileri teknolojilerin kullanımını ve bilişim teknolojisindeki gelişmeleri zorunlu kılmıştır. Bilişim teknolojisindeki gelişmelerin yaptığı değişimler tarımsal üretimde ürün, uygulanan metot, hizmet ve pazarlama alanlarında inovasyon (yeni fikirler) ve inovasyon sistemi kavramlarını gündeme getirmiştir. İnovasyon, keşif ve icat kelimeleri ile karıştırılmamalıdır. Keşif daha önce bilinmeyen ve tanımlanmamış şeyleri ifade ederken, icat keşfin işe yarar hale gelmesi için ilerleme kaydetmesi demektir. İnovasyon ise keşfin açığa çıkardığı, icadın yarattığı fikri geliştirerek müşterilerin satın almak isteyebileceği ve ticari değer taşıyan bir ürüne dönüştürmedir. İnovasyon içerisinde orjinallik, farklılık, değişiklik ve yenilik barındıran yaratıcı bir fikirden kaynaklanmaktadır. İnovasyon ile ilgili dünyada yapılmış değişik tanımlar mevcuttur. Örneğin, MasterCard CEO su ve başkanı Ajay Banga inovasyonu doğasında ölçeklendirebilirlik olan fikir olarak tanımlıyor ve eğer ölçeklendiremiyorsanız, bu gerçek anlamda bir inovasyon olamaz diye tanımlamıştır. Ford Motor Company yönetim kurulu başkanı Bill Ford, inovasyonu İnsanların hayatını eskisinden daha iyi duruma getiren ürünleri ve süreçleri kapsayan bir terim olarak ifade etmiştir (Stevenson ve Kaafarani, 2011). İnovasyonda başarılı olmanın sırrı, inovasyonu gerçekleştiren kuruluşun ve bu kuruluşun ortaya koyduğu ürüne talip olan müşterilerin karşılıklı birbirlerini desteklemeleri şeklinde ifade edilebilecek takım ruhundan kaynaklanmaktadır. İnovasyon genellikle dört aşamalı bir süreçten oluşmaktadır : 1.Problemin / Konunun Tanımlanması 2. Yaratıcı Fikirlerin ve Çözümlerin Oluşturulması, 3.Fikirlerin Değerlendirilmesi ve Seçilmesi, 4.Projelendirme ve Uygulamaya Geçirme İnovasyon sistemi kavramı ise çeşitli kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve kişilerin yeni bir ürün, yeni bir hizmet ve yeni bir süreç geliştirmek için performanslarını etkileyecek olan kuruluşlar ve mevcut politikaların tümüyle temas halinde olan ağ yapıya verilen isimdir ( Avrupa Birliğinde inovasyon odaklı çalışmalar, Avrupa Komisyonu tarafından hammaddeler ve Tarımsal Sürdürülebilirlik-Verimlilik konularında iki yeni Avrupa İnovasyon Ortaklığı ile başlatılmıştır. Avrupa daki tarım arazilerinde Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi nezaketcomert@yahoo.com toprak kalitesinin düşmesi ve verimlilik düzeyindeki düşüşler gibi nedenlerden dolayı kurulan Tarımsal Sürdürülebilirlik - Verimlilik Avrupa İnovasyon Ortaklığı nın amacı; AB'de tarım, biyo-ekonomi, bilim ve diğer paydaşlar arasında ulusal ve bölgesel düzeyde bir çalışma platformunun sağlanmasıdır. Avrupa İnovasyon Ortaklıkları, araştırma-geliştirme-inovasyon zincirinde yeni bir yaklaşımla kamu ve özel sektör paydaşlarını bir araya getirerek inovasyonu hızlandırmayı amaçlamaktadır. Avrupa İnovasyon Ortaklıklarının her biri, ilgili alandan sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi başkanlığında bir Yürütme Kurulu tarafından yönetilmektedir. Ayrıca üye ülkelerin bakanları, parlamento üyeleri, sektör liderleri, araştırmacıları, sivil toplum örgütleri ve diğer önemli paydaşların temsilcileri de yer almaktadırlar. Ülkemiz dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olup, tarım sektörümüz dünyada 7. Avrupa'da 1. sırada olan önemli bir stratejik iş koludur. Bu önemli potansiyelimizin, ileri tarım teknolojilerini içeren inovasyon çalışmalarının yaygınlaştırılmasına yönelik desteklemeler, teşvikler, finansal, hukuksal ve kurumsal altyapılarının oluşturularak desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye de son yıllarda tarımsal inovasyon ve uygulamaları hakkında daha fazla AR-GE ve yayım çalışmalarına ihtiyaç vardır. İletişim teknolojilerinin çok yaygın olarak kullanıldığı günümüzde televizyon, internet ve cep telefonu vasıtasıyla çiftçilere teknoloji kullanımının faydaları açıklanmalı ve kurulacak yerel merkezler ile inovasyonun benimsenmesi yönünde eğitimler verilmelidir (Özertan,2013). Ülkemizde mevcut olan tarımsal örgütlerimiz aracılığı ile çiftçilerimizin, özellikle gelişmiş ülkelerde sürekli gelişim ve değişim gösteren tarımsal inovasyon ile ilgili gelişmeleri takip etmeleri, bilgi edinmeleri ve inovasyon sistemlerine yatırım yapmaları, tarımsal üretimde verimlilik ile rekabet gücünün arttırılmasını ve sürdürülebilirliğin devam ettirilmesini önemli derecede etkileyecektir. KAYNAKLAR Özertan, G. (2013). Türkiye Tarım Sektöründe Yapısal Dönüşüm ve Teknoloji Kullanımının Rolü.Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü.İstanbul s:68-69 Stevenson, J. ve Kaafarani,B.( 2011). Keşif, İcat ve İnovasyon. Sürüden Ayrılmak. Kitap s: Silajla İlgili Bilinmesi Gerekenler Uygun koşul ve yöntemlerle hemen her bitkisel materyal ve yan ürünün silajının yapılması mümkündür. Dünyada yaygın olarak kullanılan silaj bitkileri; mısır, yonca, sorgum ve silajlık çim çeşitleridir yılı verilerine göre Türkiye de 3.5 milyon dekar alandan yaklaşık 15 milyon ton silajlık mısır elde edilmiştir. Silaj yeşil ot saklama yöntemlerinden biridir. Gevişgetirenlere yedirilen kaba yemler içinde gerek besin maddesi içeriği gerekse lezzeti sebebiyle önemli bir bölümü kapsar. Ancak doğru bir şekilde yapılmayan, saklanmayan ve bozulan-küflenen silaj maalesef hayvanlarda zehirlenmelere, verim kaybına, üreme problemlerine hatta gebe hayvanlarda yavru atmalara dahi sebep olabilir. Bu nedenle silajın doğru yer, doğru zaman ve doğru bitki çeşidi ile yapılmasının yanısıra saklanması ve bozulmadan korunması da oldukça büyük önem taşımaktadır. Silaj; suca zengin yeşil yem bitkilerinin, parçalanarak havasız ortamda laktik asit (süt asiti) bakterileri tarafından fermantasyona uğratılmaları sonucu oluşur. Birçok bölgede hayvan turşusu ya da yemlik turşu olarak da adlandırılır. Doğru yapılan silaj, birim alandan en yüksek sindirilebilir besin maddesi sağlayan, lezzetli, uzun süre saklanabilen, kış mevsiminde taze ve sulu yem olarak yedirilen kaliteli bir kaba yem kaynağıdır. Silaj yapımına başlamadan önce, silajı yapılacak bitkisel materyalin seçimi, uygun dönemde hasat edilmesi ve silolamaya hazır hale getirilmesi gereklidir. Ayrıca silajın yapılacağı yerin seçimi, silajın doldurulması, kapatılması, fermentasyon süresince bekletilmesi ve boşaltılması da tekniğine uygun olarak yapılmalıdır. Silaj yapımında temel amaç, besin maddesince zengin dönemde biçilen yeşil otun silaj yapımından sonra saklanması esnasında minimum besin maddesi kaybıyla hayvana yedirilmesidir. Silolama işleminin uygun ve her aşamasının kontrollü bir şekilde yapıldığından emin olunmalıdır. Böylece, minimum besin maddesi kaybı ile işlem tamamlanmış olacaktır. Silolama işlemi sırası ile, bitki için en uygun zamanda biçilmesi (örneğin; mısır için süt olum devresi ile hamur olum devresi arası), soldurma (laktik asit fermantasyonu için bitki kuru madde içeriğinin artırılması amacıyla önerilir), parçalama, materyalin silo yerine taşınması, sıkıştırma (hiç hava kalmayacak şekilde), kapatma şeklinde özetlenebilir. Silaja katkı maddesi ilavesi yapılacaksa parçalama aşamasında yapılması en uygundur. Silaj kapatıldıktan sonra meydana gelen biyokimyasal ve mikrobiyal olaylar 4 temel aşamada özetlenebilir: Dr. Neşe Nuray TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü a. Aerobik aşama (Oksijenli aşama): Bitkisel materyalin içinde çok iyi sıkıştırılsa dahi azda olsa bir miktar oksijen hala bulunmaktadır. ph silaj oluşumu için hala yüksektir (6-6.5). Bu aşamada bitki solunumu, protein yıkımı, enterobakteri, maya ve mantarlar gibi oksijen kullanan mikroorganizmaların aktivitesi devam etmektedir. b. Fermentasyon aşaması: Ortamda bulunan oksijenin azalması ile laktik asit bakterilerin çoğalması başlar, laktik asit ve diğer organik asitler birikmeye başlar böylece ph 5 in altına düşer. c. Depolama aşaması: Silaj hala açılmamıştır, hava (oksijen) girişi sözkonusu değildir, çok fazla değişiklik olmaz. En uygun ph arasındadır. d. Boşaltma (açılma) aşaması: Bu aşamada silaj yeniden oksijenle buluşur ve çoğunlukla küf ve mantarlardan oluşan aerobik mikroorganizmalar silajın bozulmasına neden olabilir. Bu sebeple bu aşamanın gün içinde çok sık tekrarlanmamasına ve mümkün olan en kısa sürede silajın yeniden kapatılmasına özen gösterilmelidir. Ne kadar az oksijen o kadar kaliteli, güvenilir ve sağlıklı silaj Silajı yapılacak yem bitkisinin yapısı kaliteyi etkileyen en önemli özelliktir. İyi bir silaj için bitkinin kuru madde içeriği ve suda çözünebilir karbonhidrat miktarının yeterli, tamponlama kapasitesinin ise düşük olması istenir. Tamponlama kapasitesi, bitkinin silaj olum aşamasındaki ph düşüşüne karşı gösterdiği dirençtir. Protein ve mineral içeriği yüksek yemlerin tamponlama kapasitesi yüksektir. Bu nedenledir ki baklagil yem bitkilerinin silolanması daha güçtür. Silajı yapılacak bitkiyi tanımak kaliteli silaj elde etmek açısından oldukça önemlidir. Bitkinin uygun dönemde hasadı yapıldıktan sonra bazı bitkiler için soldurma önerilir. Burada amaç silolanacak materyalin kuru madde miktarının (optimum % 30) artırılmasıdır. Soldurma işlemi güneş altında mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilmelidir. Bitki olabildiğince geniş bir alana ince bir satıh halinde yayılmalıdır. Soldurma esnasında baklagil yem bitkilerine ayrı bir önem göstermek gerekebilir zira bu bitkilerin sapları hızlı kuruduğundan ince ve kırılgan olan yaprakları taşıma aşamasında kayba uğrayabilir bu da besin maddesi kaybı anlamına gelmektedir. Silajlık mısır, soldurma işlemi yapılmadan doğrudan silolanabilir bunun nedeni hem soldurma için fazla kalın saplara sahip olması hem de kuru madde içeriğinin silolama için yeterli olmasıdır. Bitki parçalama boyutunun genellikle 1-2 cm aralığında olması tavsiye edilir. Daha kısa parça boyutlarının silajın sıkıştırılmasını kolaylaştırdığı ancak hayvanlarda rumen fonksiyonu üzerine olumsuz etki ettiği bildirilmektedir. Parçalama işlemi bittikten sonra katkı maddesi ilavesi, siloya doldurma (taban toprak ise, yemler doldurulmadan önce tabana sap saman gibi maddeler serilerek silajın toprakla karışması önlenmeli) sıkıştırma (yığın haline getirilmeden her katın ayrı ayrı sıkıştırılmasına özen gösterilmeli) ve kapatma işlemleri gerçekleştirilir. Parçalamadan sonra doldurma aşamasında katkı maddeleri ilavesi silajın kalite ve daha uzun süre bozulmadan saklanması bakımından önem taşımaktadır. Çoğunlukla kullanılan bu katkı maddeleri: Tuz Melas, tahıl kırması, şeker gibi karbonhidrat kaynakları İnokulantlar (bakteri kültürleri - fermentasyonu teşvik eder, silajı korur) Enzimler Üre (silajı azotça zenginleştirir) Sebze ve meyve posaları Absorbanlar (su içeriği yüksek materyalin kuru madde miktarını artırmak amacıyla kullanılır) Kapatılan silajın olgunlaşma süresi ay arasında değişmektedir. Açılmayan-oksijenle buluşmayan silaj uzun süre bozulmadan saklanabilir. Türkiye de son yıllarda Kültür ırkı ve Kültür melezi hayvanların sayısında (yaklaşık 11.5 milyon baş) görülen artış uzun yıllardır yaşanmakta olan kaba yem sıkıntısını daha da çok artıracak gibi görünmektedir. Bu hayvanlar arasında 5.5 milyon baş sağmal olduğu düşünülürse silajın önemi daha da çok ortaya çıkmaktadır. Zira hayvanların kaba yem ihtiyaçlarının sadece kuru ot ve samanla (!) karşılanması mümkün değildir. Bu sebeple, silajlık yem bitkileri üretiminin artırılması, silaja verilen devlet desteğinin artarak devam etmesi, yetiştiricilerimizin silaj yapımı ve kullanımı konusunda bilgilendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

16 16 KOOPERATİFÇİLİK Eylül 2013 Köy-Koop Haber Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli Kooperatifçi Dostlar, Dünyadan kooperatif hikâyeleri anlattığımız bu sayıdaki köşemizde sizlere bu sefer Avrupa dan, tarımı bize benzeyen İtalya dan bir hikâyeyi paylaşacağız. Bu hikâyede anlatılan kooperatif, Avrupa Birliği nde tarımsal piyasalarda kooperatiflerin ne kadar etkili olduğunu göstermesi açısından gerçekten anlamlı bir örnek. Birlik olmanın verdiği gücün önemini bir kez daha hatırladığımız şu günlerde 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutlarız. Entegre Gıda ve Tarım Kooperatifi (Şirketi) CLAI, 1962 yılından beri dondurulmuş ve taze et sektöründe faaliyet gösteren tarım işçilerinin ve yetiştiricilerin oluşturduğu bir kooperatiftir. Özellikle bir kooperatif olarak, gıda zincirinde tam denetim yaptığını garanti etmektedir. Bu kooperatif, günümüzde 230 üye ve 400 çalışana sahiptir. İtalya da salam pazarında 3.sırada yer almaktadır. Tüm ürünlerini mükemmel kalitede ve İtalyan mutfak geleneğine göre yapmaktadır. CLAI, 1962 de kurulduğu günden bu yana genişlemeye devam etmiş ve şu anda İtalya da önde gelen entegre gıda ve tarım üreticileri arasında önemli konuma gelmiştir. CLAI nin hikâyesi, çiftlikleri ve ürünleri için daha çok yeni iş geliştirme fırsatları yakalamak amacıyla bir grup yetiştiricinin ve çiftçinin bir araya gelerek kuruluşu 1960 lardan daha önceki dönemlere kadar uzanan güçlü bir bağa dayanır. Kooperatif yeni üyeler ekleyerek, kendi yetiştirme çiftliklerini yöneterek ve üyelik tabanını İtalya nın ünlü Po Vadisindeki çiftçileri de kapsayacak şekilde genişleterek yıllar içinde büyümüştür. CLAI gücünü, tek sertifikalı gıda zinciri içerisindeki sığır ve domuz eti işleme ile hayvancılıktan almaktadır. CLAI nın faaliyetleri, bitkisel üretim yapmak, kendi yetiştirme çiftliklerini, kesimhanelerini ve salam fabrikalarını yönetmektir. Sığır ve domuz etinin çoğu Po Vadisinde yaşayan ve kooperatife üye olan çiftçilerden ve kendi çiftliklerinden temin etmektedir. Tüm şarküterilerinde, salamda özellikle tat ve güvenilirlikte en üst kaliteyi garanti etmek için uzman salam yapıcıları ve taze İtalyan etinden en iyi işleme teknolojisi ile üretilmektedirler. CLAI nın ürün yelpazesi İtalya nın geleneksel mükemmel klasiklerini içermektedir. Kooperatifin üretim tesisi ISO 9001:2008 ve ISO 14001:2004 standartlarına yönelik olarak Kalite ve Çevre Yönetim Sistemi Sertifikasına sahiptir. Ayrıca BRC (Gıda Güvenliği için Global Standart) ve IFS (Uluslararası Gıda Standardı) ye uygun uluslararası standartlarda sertifikaları vardır. CLAI, güncel ticaret ve modern dağıtım sistemlerinin her ikisine odaklı bir satış ağına sahiptir. Kooperatif aynı zamanda ürünlerin geldiği bölgelerin etrafındaki yerlerde the Macellerie del Contadino The Farmer Butcher adları ile meşhur olmuş 7 tane dükkân işletmektedir: Çevre sorumluluğu her zaman CLAI nın faaliyetlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle güneş paneli güneş enerjisini temiz enerjiye, enerji üreten biyogaz tesisine ve işleme tesislerinin yan ürünlerinden elde edilen atıkları ısıya dönüştürmek için kurulmuş tesise sahiptir. Tabii bu da bilinçli tüketici tarafından tercih edilmelerine neden olmaktadır. 2. ULUSAL BAĞCILIK ve ŞARAPÇILIK SEMPOZYUMU 31 Ekim, 1-2 KASIM 2013 DENİZLİ Kırsal Kalkınma ve Köy Enstitüleri Eğer yaşınız ileri ise yaşadığınız zaman dilimi içinde geçmişi ve bugünü çok iyi tahlil edebilirsiniz. Çünkü olanları gözlerinizle görür, yaşar ve hissedersiniz. Eğer genç iseniz geçmişi belgelere ve canlı şahitlerine göre değerlendirebilirsiniz. Sonuçta her ikisi de bizlere günümüzü geçmişe göre değerlendirme ve geleceğe yönelik politika geliştirmemize imkân verir. Doğruyu ve yanlışı karşılaştırır ve geleceğe ışık tutmaya çalışırız. Hepimizin hayatında ilkokuldan itibaren yaşadığımız eğitim süreci önemli yer tutar. Hayatın kapılarını ilk olarak okula başladığımız an açarız. Evimizin çatısı altından çıkıp yeni insanlar tanır, uzun hayat yolculuğunun ilk adımlarını atmaya başlarız. Ailemizden sonra ilk öğretici sözleri ilkokul öğretmenimizden duyarız. O bize okumayı, yazmayı ve hayatın ilk bilgilerini öğretir. Ailemizden sonra topluma hayırlı bir birey olmanın ilk derslerini ondan alırız. İlköğretim sağlam bir toplumsal geleceğin temellerinin ilk atıldığı yerdir. Topluma şekil verilen ve geleceğinin yönlendirildiği dönemdir. Bu nedenle ilköğretim bir ülkenin geleceğini hazırlayan en önemli eğitim alanıdır. Temel eğitimi sağlam olmayan toplumlarda sorunlar asla bitmez. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde sorunların temelinde işte bu eğitim eksikliği yatmaktadır. Bu nedenle ilköğrenimi bir birey olarak çok önemserim. İlköğrenimin bir insan yaratmak olduğunu düşünürüm. Bugün ülkemizde tüm sorunların kaynağında da bu dönemdeki eğitim hatalarımızın olduğuna inanırım. Köy enstitülerinin ülkemiz için kaçırılmış bir fırsat olduğunu her zaman dile getiririm. Ne zaman Köy enstitülerinin kuruluş günü olan 17 Nisan gelse kırsal kalkınmanın önemine inanan bir birey olarak hüzünlenirim. Çünkü ayni amblemlerinde olduğu gibi köy enstitüleri köyden doğan bir yıldızdı. Kuruldukları yerlerde çevrelerinde hep farklar yarattılar. Hem de o köydeki insanlarla, O toprakların çocuklarıyla. Onlara kendi güçleri ile ayağa kalkmayı ve kalkınmanın alfabesini öğreterek. Onlarında kendi bilgi, görgü ve deneyimlerini köylerine taşımasını hedefleyerek. 17 Nisan 1940 tarihi Köy Enstitüleri kuruluş tarihidir. Gerçi o yılları yaşamadım. Ama o yıllarda yetişmiş insanları tanıdım, öğrencisi olma şerefine eriştim. Amcam Akif Örnek Akpınar Köy Enstitüsü mezunu idi. İlkokul öğretmenim Ahmet Filiz bir köy enstitüsü mezunuydu. Aile dostumuz eğitimci Sabri Erdoğan bu okuldan mezun idi. O yılları canlı tanıkları ile yaşadım. Onların ne tür kişilikler olduğunu, neler yaptıklarını ve yapabildiklerini gördüm. Onların hikâyelerini birinci ağızdan dinledim. Geçmiş ile ilgili heyecanlarını paylaştım. Benim için onların döneminde yaşamak, tarihe tanıklık eden bu insanları tanımak büyük bir şans idi. Şöyle bir düşünün ülkemiz istiklal savaşı sonrasında Atatürk ün önderliğinde kalkınma seferberliğine girmişti. Kalkınmanın köyden başlatılmasının önemi görülmüştü. Köylerimizin büyük bir kısmında yol, su, elektrik, sağlık ocağı, okul yoktu. Köylerin büyük bir çoğunluğu bilimden uzaktı, okuma yazma bilmiyordu.o yıllarda nüfusun yak- Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi uno58@hotmail.com laşık % 80'i köye ve tarıma dayalı yaşıyordu. Köylerde vasıflı insan gücü yoktu. Başta tarımsal üretim olmak üzere yaşam için gerekli mesleklerde bilgi ve deneyim düşüktü. Köylerde tarım, hayvancılık, inşaatçılık, demircilik konularını bilen insan gücüne ve sağlıklı konut yapımına ve sağlıklı yaşamın geliştirilmesi için alt yapının güçlendirilmesine ihtiyaç vardı. Bu amaçla köydeki insanların eğitilmesi ve köylerine hizmet etmeleri gerekiyordu. Köy Enstitülerinin çoğu ilk dört yılda kuruldu, sayıları zamanla 21'e çıktı. Köy enstitüleri öğrencileri ilk yıllarda eğitim öğretim süreci içinde önce kendi okullarını, atölyelerini, iş yerlerini kendileri yaptılar. Tarımsal üretim yaparak günlük gıdalarını kendileri temin ettiler. Yurtlarında yiyecek, içecek, temizlik temini işlerini kendileri yaptılar. Çağdaş ve demokratik iş eğitimi, yaratıcı üretim ve verimlilik eğitimi aldılar. Eğitim öğretim, uygulama ve iş süreçlerinde çevreye görelik, doğa uygunluk, kendi kendini yönetme, kendi kendine çalışma ilkelerine yönelik metotlarla eğitildiler. Köy Enstitüleri eğitim öğretim çalışmalarına kalite getirdiler. Bunu 14 yıl başarı ile devam ettirdiler. Ne yazık ki, 1953 yılında 5. Milli Eğitim Şurası'nın köy Öğretmen Okulları ile Köy Enstitülerini birleştirme kararları doğrultusunda 1954 yılında bir yasa ile Köy Enstitülerinin şekli ve yapısı değiştirilerek bir bakıma kapatıldı. Bu sürece kadar öğretmen, Eğitmen, sağlık memuru olmak üzere toplam kaliteli eleman yetiştirildi. Kırsal alanın vasıflı insan gücü ihtiyaçları karşılandı. Kapanışa kadar geçen sürede gelişmiş ülkelerde şehir nüfusu % 70'ı aşarken, ülkemizde köy nüfusu % 75 civarlarında idi. Toplam nüfus 21 milyon, şehir nüfusu 6 milyon civarına varmıştı. İkinci dünya savaşının en zor günleri yaşanmıştı. Dünya yeni bir bloklaşma sürecine girmişti. Türkiye'de de bu süreçten payını almıştı. Köy enstitülerinin hizmet verdikleri sürede kırsal alanda yaratıkları başarıları bazı çevreleri rahatsız etmeye başlamıştı. Daha bilgili daha üretici, haklarını daha iyi bilen üreticilerin çoğalması ve bunlarında örgütlenmeleri siyasi ve ekonomik güç çevrelerinin alandaki dengelerini bozmaya başlamıştı. Köyünde eğitim düzeyi yüksek bilgili ve hünerli bireylerin ortaya çıkması, köylerde tiyatroya varana kadar etkinliklerin artması kırsaldan rant sağlayan çevreleri rahatsız etti. O yıllardaki siyasi yaklaşımın da baskısı ile köy enstitüleri kapatıldı yılından 2011 yılına kadar geçen 57 yıl sonrada Köy Enstitülerinin başarılarını unutmadık. Neden? Neydi bu eğitim kuruluşlarını farklı kılan? Madem bu kuruluşlar o kadar kötüydü de neden unutulmadı? Bu okullar faaliyetlerine devam etseydi, Her konuda kırsalda vasıflı insan gücü artsaydı. Üretim ve yaşam kalitesi artsaydı ve bu insanlar şehre göçtüklerinde de şehre katkıda bulunsalardı. Kötü mü olurdu! Bence bu okulların kapatılmasına neden olanlar acaba bugün gelinen nokta için ne diyeceklerdir? Köylerdeki eğitim durumunu ve elde edilen sonuçları, şehirlerde başta gecekondu bölgeleri olmak üzere yaşanan eğitim sorunları şöyle bir değerlendirmelidirler. Eğitimin hala neden bu halde olduğunu ve her geçen gün kötüye gittiğinin hesabını vicdanlarında vermelidirler. Bırakın köyleri artık şehirlerde köyleşmiş ve modern şehircilikten ve eğitimden uzak yerleşim alanları haline gelmişlerdir. Hazırlanan kırsal kalkınma planlarında hala eğitim sorunlarından bahseder durumdayız. Okullarımızdaki eğitim düzeyi zayıf kalmış, dershaneler eğitime hakim hale gelmiş ve o dershaneler ki bazı kesimlerin elinde kazanç kapısı ve sisteme müdahale aracı haline gelmiştir. Köylerimizde ise okulların büyük bir kısmı harabeye dönmüştür. Şehirde ve köyde eğitim kalitesi düşmüştür. Üniversite imtihanlarında düşük puan öğrencilerin sayısı oldukça çoktur. Hele son yıllarda üniversite seçme sınavı bile şaibeli hale gelmiştir. Artık eğitimde bile güven bunalımı ortaya çıkmıştır. Köy Enstitülerin kapatılmasından 57 yıl sonra bile hala kırsal alanda geri kalmıştan, yoksul ve fakirlikten, eğitim eksikliğinden, vasıfsız işgücü nedeniyle işsizlikten, çocuk ölümlerinden, kadına karşı şiddetten, töre cinayetlerinden bahsediyoruz. Hala nüfusumuzun %50 nin kırsalda olduğunu görmüyoruz. Şehirdeki köy nüfusunu şehirleşmiş gibi kabul ediyoruz. Bu resim karşısında kendimizi hiç aldatmayalım. Köy enstitülerinin kapatılması yanlış olmuştur. Bunun bedelini toplumun tüm kesimleri ödemiştir ve ödemeye devam etmektedir. Kırsal alanda görev yapan insanların büyük bir kısmı bu alanda görev yapmak yerine şehir merkezlerine gelmenin hesabını yapmakta, kırsaldaki yaşama uyum sağlayamamaktadırlar. Kırsal kalkınma yine kırsaldaki insan gücünün kalitesini artırmakla mümkündür. Kırsal kalkınmayı sağlayacak kırsalın gücü olacaktır. Kırsaldaki vasıflı insan gücünün artırılması için yine köy enstitülerine ihtiyacımız vardır.

17 Köy-Koop Haber Eylül 2013 ÇEVRE 17 Trakya da Yerin Üstü Yerin Altından Daha Değerlidir 1/ ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı (Trakya Bölge Planında) yapılan değişiklik tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nca onaylanmıştır. Bölge Planında yapılan değişikliğin aynısı 1/ ölçekli Tekirdağ İl Çevre Düzeni Planında da yapılmıştır. Her iki plandaki değişiklikleri hukuksal ve kamusal açıdan incelemeden önce geçmişe göz atmamız gerekmektedir: 2004 yılında Bakanlıkça onaylanıp yürürlüğe giren, çevre korumacı özelliğiyle sermaye ve iktidar çevrelerine güven vermeyen, Trakya Üniversitesinin hazırladığı bölge planı; ardı ardına yapılan değişikliklerle ana eksenine dokunulamayınca, 2009 yılında birçok kesimin haklı ve gerekçeli itirazlarına rağmen siyasi iktidar kendi bölge planını onaylamıştır. Siyasi iktidarın Trakya Bölge Planına karşı Danıştay 6. Dairesinde iptal davaları açılmış olup; bu davalarda, Trakya Bölgesi nin tamamını doğaya, hukuka aykırı planlayan, geleceğimize kasteden, yaşamsal karar ve notlar içeren, 1/ ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planının 26 önemli maddesinin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Danıştay ca yürütmeyi durdurma kararına esas alınan 217 sayfalık bilirkişi raporu Planın hukuka bütünüyle aykırı olduğunu açıkça ve ayrıntılı bilimsel açıklamalarla ortaya koymuştur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Anayasanın 125. Maddesi ve Hukukun Üstünlüğü ilkesi gereği yürütmeyi durdurma kararlarını uygulayan işlemler yapmak yerine gerek ana plana gerekse de Danıştay YD kararına aykırı plan değişikliği yaparak hukuka ve kamu yararına aykırı işlem ve karar tesis etmiştir. Zaten hukuka aykırı olduğu Danıştay kararıyla tescilli bir planda yine hukuka aykırı değişiklikler yapmak hukukun ve kamu yararının katlidir. Ülkemizde sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı doğrultusunda, doğal kaynakların korunmasının sağlanması, çevrenin korunması; kirliliğin, çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşmenin önlenmesi için koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin belirlendiği içerik ve şekilde Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması gerekmektedir. Adına plan denilen her belge Çevre Düzeni Planı olmaz. Gerek 2009 Plan notlarında gerekse 2013 Plan değişikliğinde esas alınan Çevre Koruma değil NEYE MAL OLURSA OLSUN KALKINMA AN- LAYIŞI dır. lıklı, adil ve sürdürülebilir çözümler üretilebilmesi için; sağlıklı bir çevrede, yaşama hakkının bir insan hakkı olarak ve kamusal bir anlayışla ele alınması gerekmektedir. Adı Çevre Düzeni Planı olan ancak maalesef çevreyi koruma bir yana bölge çevresinin geri döndürülemeyecek derecede bozulmasına sebebiyet verebilecek olan; 26 maddesinin yürütülmesinin durdurulmasına Danıştay tarafından karar verilen Trakya Bölge Çevre Düzeni Planında bu haliyle değişiklikler yapılması ve uygulanması, çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararın daha çok artmasına sebep olacaktır. Plan değişikliği yapılırken, ilgili kurullardan sit alanlarının ve kültür ve tabiat varlıklarının plan değişikliğinin öngördüğü yatırım, faaliyet ve işletmelerden dolayı zarar görüp görmeyeceğine dair görüş alınmadığı gibi devletin onayladığı uluslararası sözleşmelerin öngördüğü halkın katılımı ilkesi de gözardı edilerek halkın bilgilendirilmesi ve sürece katılımı gerçekleştirilmemiştir. Plan değişikliği ile kurulmasına yasal zemin hazırlanan Marmara Ereğlisi, Şarköy, Malkara ve yakın gelecekte gündeme gelmesi muhtemel Kıyıköy ve İğneada Termik Santralleri, İğneada Nükleer Santrali Halk Sağlığı ve Doğa Açısından Son Derece Tehlikeli Faaliyetlerdir. Gerek 2004 üniversite bölge planında gerekse 2009 bakanlık bölge planında yer almayan termik santrallerin plan değişikliği ile hüküm altına alınması bölge çevre düzeni planının vizyonunu ve amacını esastan değişikliğe uğratan, planı çevre korumacılıktan çıkaran bir işlemdir. Termik santrallerin atmosfere saldığı SO2 ve NOx gazları asit yağmurlarının oluşumundan birinci derecede sorumludurlar. Hiçbir filtre termik santrallerin NOx, CO, O3 gibi atıklarını filtre etmez. Sonuç olarak; termik santraller, sağlığı zedeleyen, çevrenin sağlığı destekleyişini engelleyen, hastalık ve ölümlere yol açan yapılardır. Plan Değişikliği İle Sağlıksız Bir Çevrenin Oluşturulması Hedef ve İlkeleri Ortaya Konmuştur. Ana Planda yer almayan termik santrallerin kurulmasına dair karar ve notların üretilmesi ve değişikliğe Av. Bülent KAÇAR Edirne Barosu konu edilmesi, amacın çevreyi ve sağlığı korumak olmadığı; ekolojik kararların plan değişikliğinde tamamen gözardı edildiğini, amacın kamu yararı olmadığı yatırım ve işletme faaliyetlerinin, sermaye hareketlerinin halk sağlığından ve doğal yaşamdan üstün tutulduğunu ortaya koymuştur. Nitekim Plan değişikliği işlemi ile Malkara ve Şarköy de kurulacak olan termik santraller resmi mavi bayrak işaretini hak eden Şarköy ü, Marmara Denizi ni; saklı cennet kabul edilen, resmi koruma altındaki doğal varlık Uçmakdere yi, SİT Alanı ilan edilen koruma altındaki Şarköy Gaziköy ü; binlerce dönüm üzüm bağlarını ve zeytinlikleri mahvedecektir. Bunun sonucunda bölge turizmi yok olacak; Trakya Bölgesi nde canlı yaşamında çok ciddi sağlık sorunları, hava, toprak ve su kirliliği de meydana gelecektir. Söz konusu plan değişikliği sonunda kurulacak termik santraller çok yakınındaki Saros Körfezi ni, Koru Dağı nı, ormanları, bölgedeki verimli tarım alanlarını, yerleşim alanlarını, bölge turizmini, doğa sporlarını da ciddi şekilde etkileyecektir. Plan hazırlayıcılarının unuttuğu (!) Saros Körfezi nin 2010 yılında Bakanlar Kurulunca Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildiğidir. Bakanlığın açıklamasına göre, Saros Körfezi, 144 çeşit balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür süngere ev sahipliği yapan, ( gerçi son dönemlerde Ergene Nehri nin kirletilmiş sularının akması sonucu körfezde büyük tahribat oluşmuştur ) su altı zenginlikleri ile dolu ve bunun sağladığı zenginlikleri ile ilgilenenler için oldukça önemli bir bölgedir. Körfez içinde barındırdığı zengin balık çeşitleri nedeniyle deniz biyologları ve dalış meraklıları arasında büyük ve doğal bir akvaryum olarak nitelendirilir. Kaptan Cousteau 1970 li yıllarda gemisi Calipso ile Türkiye yi ziyareti sırasında bu Körfezde dalış yapmış Kızıl Denizin Kuzey versiyonu olarak nitelendirmiştir. Saros Körfezi ve kıyıları jeomorfolojik, peyzaj, ekolojik, floristik, biyogenetik ve turistik özelliklerinin bozulmadan korunması amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiştir. Ege Denizi nin en tuzlu kesimlerinden birini oluşturan Saros Körfezi nde karmaşık girdaplar çizen akıntılar görülür. Bu akıntılar nedeniyle de kendi kendini temizleyen bir körfez konumundadır. Dünya da kendi kendini temizleyerek temiz kalan beş körfezden biri olduğu ileri sürülür. Suların yüksek oksijen içeriği ve körfeze dökülen akarsuların getirdiği bol besin tuzları nedeniyle tür bakımından zengindir. Plan değişikliği işleminde bölgedeki güçlü deprem olasılığı, bölgenin üzerinde bulunduğu Ganos Fay Hattının aktif olduğu hiç gözetilme- rili Trakya mızın herhangi bir noktasına termik santral kurulmasına, enerji üretim ve depolama tesislerine hukuki zemin sağlayacak her planlama işlemi kamu yararına, halk sağlığına, doğal yaşama ve elbette hukuka açıkça aykırıdır. Tarım Alanlarının Yok Olmasına Neden Olunacaktır. Plan değişikliği ile yeni düzenlenen F-19 ve G-19 numaralı Plan paftalarında Tarım Alanı kullanımında kalan yaklaşık 178 hektar büyüklüğünde alanın Kentsel Yerleşme Alanı kullanımına dönüştürülmesi hükmü ile TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Tekirdağ Şubesinin tespitine göre mutlak tarım alanlarının yok olmasına neden olunacaktır. Ayrıca, Marmara Ereğlisi ilçesinde bulunan ve 1/ ölçekli Tekirdağ İl Çevre Düzeni Planında Enerji Üretim ve Depolama Alanı, Konut Dışı Kentsel Çalışma Alanı ve Kentsel Yerleşme Alanı olarak gösterilmiş olan ve alt ölçekli planları bulunan bölgenin; 1/ ölçekli Çevre Düzeni Planı F 19 nolu Plan paftasında Tarım Alanı kullanımı olarak gösterilmiş olan bir kısım alanların Enerji Üretim ve Depolama Alanı ve Kentsel Yerleşme Alanı olarak gösterilmiştir. Bunun sonucunda toprak niteliğine bakılmaksızın çeşitli adlar altında Tarım Alanlarını yapılaşmaya açarak yaşam, tarım ve su kaynaklarına yönelik kalıcı sorunlara yol açılmaktadır. İlaveten, TAB ve TOB alanlarında toprak niteliğine bakılmaksızın maksimum emsalin 0,30 olduğu bir yerde bölgedeki tarım nüfusunun mevcut yaşam alanlarında kendi ihtiyaçlarını karşılayacak yapıları ise 75 m2 (mesken+işletme) ile sınırlayarak üreticilerin yaşam ve geçim kaynaklarının elinden alınmasına neden olunmaktadır. Planda ifade edilen Küresel Ölçek ve Küresel Ekonomi saptamalarıyla amaçlanan Trakya nın doğasını, topraklarının tüm mevcut değer ve doğal varlıklarını talan edilip küresel sermaye hareketlerine, Enerji Lobisi ne açılmasıdır. Anayasanın 56. Maddesi ile sadece bizlerin değil, gelecek nesillerin de yaşama hakkı güvence altına alınmıştır. Bu çerçevede, insan ve canlı yaşamının devamlılığı adına, sağ- miştir. Dünyada sayılı birinci sınıf verimli tarım alanlarının ve üstelik deprem kuşağının üzerine termik santraller kurmayı planlamak adeta Trakya yı toptan yok oluşa götürmek demektir. Önceki Çevre Bakanlığı ÇED ve Planlama genel müdürü Fevzi İşbilir in Edirne DSİ plan hazırlık ve vizyon toplantısında belirttiği gibi Trakya da yerin üstü yerin altından daha değerlidir. Bu sebeple dünyanın ve türkiye nin en verimli ve 1. Sınıf tarım arazilerinin olduğu üç tarafı üç ayrı denizle çev- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, öncelikle Trakya da yaşayanlara ve Danıştay kararına rağmen onayladığı bu plan değişikliğini acilen iptal etmelidir. Ancak asıl olarak Bakanlık 2009 Çevre Düzeni Planını tümden yürülükten kaldırarak, halkın gerçek katılımı ile halkın söz ve karar sahibi olduğu; çevre korumacı yeni bir çevre düzeni planını üniversiteler ve TMMOB paydaşlığıyla yapılmasını hedeflemelidir. Çünkü aslolan bölge planlamasının kamu yararına uygun, bilimsel doğrultuda, hukuka uygun yapılmasıdır.

18 18 HAYVAN HASTALIKLARI Eylül 2013 Köy-Koop Haber Paratüberküloz Hastalığı Paratüberküloz, başta sığır olmak üzere koyun, keçi ve diğer ruminantlarda görülen ishal ve kaşeksi (kilo kaybı) ile karakterize kronik seyirli biir hastalıktır. Hastalık özellikle süt sığırları üzerinde etkili olmakta ve süt üretimi üzerindeki olumsuz etkilerine bağlı olarak ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Hastalık etkeni Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis isimli bir bakteridir. Etken hasta hayvanlardan elde edilen süt, et ve direkt temas yolu ile insanlarda enfeksiyona sebep olabilmektedir. Bu sebeple hastalığın tespiti ve kontrolü önemlidir. Hastalığın kontrolünde özellikle hasta hayvanların kesim öncesinde tespiti, yine kesim sonrası şüphe duyulan hayvanların et muayenesi ile tespit edilmesi büyük öneme sahiptir. Hastalığın sürüde tespit edilmesi diğer hayvanlara bulaşmanın kontrolü açısından önlemler alınması için gereklidir. Hasta hayvanlar etkeni başta dışkı olmak üzere generalize enfeksiyonlarda süt, fötus ve genital sıvılarıyla dışarı atabilmektedir. Buna bağlı olarak hastalığın yayılımı farklılık göstermektedir. Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis, gram pozitif özellikte kalın hücre duvarı olan aside dayanıklı bir bakteridir. Etkenin hücre duvarında bulunan lipit katmanı etkeni dış faktörlere karşı oldukça dayanıklı hale getirmektedir. Buna bağlı olarak etken içeren dışkı ve benzeri vücut atıklarında etken canlılığını sürdürebilmekte ve diğer canlılara bulaşabilmektedir. Etkenin vücut içerisinde inkübasyon süresi oldukça uzundur. Bu süre süt sığırlarında 1 ila 10 yıl arasında değişebilmektedir. Bu süre içerisinde hastalık asemptomatik hayvanlar dışkıları ve diğer vücut sıvıları yoluyla etkeni yayabilmektedir. Süt üretimi amaçlı hayvanların bakım süresinin daha uzun olması hastalığın görülmesi açısından önem taşımaktadır. Hastalık çıkan hayvanların farklı yerlere alınarak sürüde hastalığın yayılması engellenmeli ve ahırlarda gerekli olan dezenfeksiyon sağlanmalıdır. Etkenin dış faktörlere karşı dirençli olması etkili dezenfektanların kullanılmasını önemli hale getirmektedir. Etken başta sığır, koyun ve keçi gibi türler yanında diğer hayvan türlerinde hastalığa sebep olmaktadır. Arş. Gör. Murat ULUDAĞ A.Ü. Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Oluşan bu kronik hastalık Johne hastalığı olarak adlandırılmaktadır. Genç süt sığırları hastalığa karşı daha dayanıksızdır. Bu hayvanlar daha az etken varlığında bile hastalığa yakalanabilmektedir. Yetişkin sığırlar ise daha yüksek sayıda etkenin bulunduğu ortamda hastalığa yakalanmakta ve hastalık belirtileri kendini göstermektedir. Hastalığın inkübasyon süresi hayvanlara uygulanan bakıma bağlı olarak değişim göstermektedir. Genel olarak inkübasyon süresi 1 ila 10 yıl arasında değişebilmektedir. Düzgün beslenmeyen, uygun koşullarda bakımı sağlanmayan hayvanlarda inkübasyon süresi kısalmaktadır. Süt sığırları hastalığın tipik semptomlarını üçüncü laktasyon periyodunda göstermektedir. Hastalığın yüksek miktarda görüldüğü sürülerde yeni doğan hayvanlarda hastalık belirtileri görülmektedir. Etken genel olarak sindirim yoluyla, nadir olarak diğer vücut sıvılarıyla ve intra uterin olarak bulaşmaktadır. Hastalık sığırlarda genel olarak yavaş seyirli kronik zayıflık ve ishal belirtilerini göstermektedir. Hayvanların iştahları ve vücut sıcaklıkları normal kalmaktadır. Hastalığın bu aşamasında bağırsak lenf yumruları ve mukozasında makrofaj infiltrasyonuna bağlı olarak kalınlaşma ve buna bağlı olarak bağırsaklarda yetersiz emilim şekillenmektedir. Bu durum hayvanların yeterli beslenmelerine rağmen kilo kaybetmelerine ve kronik olarak zayıflık görülmesine sebep olmaktadır. Nekropsileri yapılan kronik zayıflık görülen hayvanlarda hastalığa bağlı olarak bağırsak mukozasında beyin kıvrımlarına benzer bir görünüm şekillenmektedir. Hayvanlarda görülen ishal uzun süreli ve tekrarlayan yapıdadır. İshal olan hayvanlarda dışkı köpüklü, sulu ve pis kokuludur. Hayvanların vücut sıcaklıklarında bir değişim olmadan bu tür belirtilerin gözükmesi Tüberküloz başta olmak üzere birçok hastalık açısından önemli bir semptomdur. Süt üretimi amacıyla yetiştirilen hayvanlarda hastalık bu semptomlar dışında süt veriminde azalmaya sebep olmaktadır. Koyun ve keçilerde görülen semptom ishal ile kilo kaybı olmaktadır. Hastalığın seyri sığırlardakine benzerlik göstermektedir. Hastalığın kontrolü açısından hayvanlarda hastalığın tespit edilmesi ve bu hayvanların farklı bir yerde tedavi altına alınmaları büyük önem taşımaktadır. Hastalığın tedavisi semptomatik olarak yapılabilmekte fakat semptomlar tekrar kendini gösterebilmektedir. Hastalığın tespiti amacıyla sürüye alınacak hayvanların kan ve serum örnekleri analiz edilebilir. Aralıklı olarak görülen ve uzun süreli seyreden ishal, hayvanlarda oluşan ani kilo kaybı ve kronik zayıflık durumlarında dışkı ve gerekirse süt örnekleri etken açısından analiz edilebilmektedir. Hastalığın sürülerde tespiti ve koruyucu önemlerin alınması hastalığın yayılmadan kontrolü açısından önem taşımaktadır. Süt sığırlarında süt veriminde düşüşe, et sığırlarında ise kilo kaybı ile karkas ağırlığında azalmaya sebep olması paratüberküloz gibi kronik seyirli hastalıklar büyük ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Bu tür hastalıkların sürülere bulaşmadan kontrol altına alınması gerekmektedir. Et Muayenesi Yönünden Önemi Et üretimi amacıyla yetiştirilen hayvanlarda kesim öncesi yapılan canlı muayenede zayıf hayvanlar şüpheli olarak değerlendirilmelidir. Hayvanların geldiği sürü de yaygın olarak görülen bir zayıflık ve ishal durumu paratüberküloz açısından şüpheli bir durum olabileceğini düşündürmektedir. Şüpheli olarak ayrılan hayvanlar son olarak kesilmelidir. Kesim sonrasında özellikle ince bağırsaklarda bir yangı durumu olması, bağırsak mukozasının kalınlaşması ve kesilip bakıldığında iç yüzeyinin beyin kıvrımlarına benzer yapı göstermesi paratüberkülozun teşhisi açısından önemli bulgulardır. Hayvanlarda görülen kaşektik durumlarda etlerin tüketimine izin verilmez. Zayıflık ileri durumda değil ise iç organ muayenesinde bağırsaklar paratüberkülozdan şüpheli olarak muayene edilir. Bu hayvanlara ait etlerin görünümü ıslak ve ödemlidir. Hastalığa ilişkin semptomlar var ise etler 12 saat soğuk depoda bekletilir. Etlerin görünümünde bir düzelme yok ise etler imha edilir. Soğuk depoda bekletildikten sonra görünümü iyileşen hayvan etleri gıda değeri düşük etler olarak değerlendirilerek tüketime sunulabilir. Hastalık ile ilgili kesin bir durum olmadığından hastalığın yayılımı, hayvanın besi durumu ve etlerin genel görünümü verilecek karar üzerinde etkilidir. Hayvan Sahiplerine Yetki ve Yeterlilik Belgesi Alma Zorunluluğu Getirildi Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Manisa da hayvan nakilleri ile uğraşan nakliye şirketlerinin, sürücülerin, yolculuğa eşlik eden bakıcı ya da hayvan sahiplerine yetki ve yeterlilik belgesi alması zorunluluğu getirdi. Manisa İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Hasan Çebi, Hayvanların Nakilleri Sırasında Refahı ve Korunması Hakkında Yönetmelik gereğince hayvanların nakilleri ile uğraşan Manisa ilinde ikamet eden nakliye şirketlerinin, sürücülerin, yolculuğa eşlik eden bakıcı yada hayvan sahiplerinin İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü nden yetki ve yeterlilik belgesi alması gerektiğini bildirdi. Çebi, ilgililerin başvuru evrakları ile birlikte il ve ilçe müdürlüklerinden temin edecekleri dilekçe örneğini en geç 30 Ağustos 2013 tarihine kadar il müdürlüğümüze ibraz etmeleri gerektiğini kaydetti. Yeterlilik Belgesi 65 km Mesafe üstü için Söz konusu yönetmelikte taşıma yapılacak mesafenin 65 kilometrenin üstünde olduğu durumlarda, hayvan nakilleri ile uğraşan nakliyecilere yetki, sürücülere ve nakliyeye eşlik eden bakıcılara yeterlilik belgesi verileceğini aktaran Çebi, nakil sorumlularının faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için, yaptıkları işlerle ilgili yetki ve yeterlilik belgelerini 31 Aralık 2013 tarihine kadar il müdürlüğü eğitimleri ile almaları gerektiğini söyledi. Taşıma Süresi 8 Saat Üzerine Onay Belgesi Müdürlük bünyesinde yapılacak olan eğitim çalışmaları ve sınav tarihinin başvuru sahiplerine daha sonra telefonla bildirileceğini dile getiren Çebi, "Yönetmeliğe göre, taşıma süresi 8 saatin altında ise Tip1, 8 saatin üzerinde ise Tip2 Yetki Belgesi için müracaat edecekler. 8 saatin üzerindeki yolculuklarda kullanılacak araçlara ayrıca ilgili yönetmelikteki özellikleri taşıması durumunda Onay Belgesi düzenlenecek." dedi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Kurban Bayramı Öncesi Şaplı Hayvan Sevkiyatı konulu Basın Açıklaması Kurban Bayramı öncesi Türkiye de şaplı hayvan sevkiyatının yapılacağına dair bazı basın yayın organlarında çıkan haberler üzerine, aşağıdaki hususların kamuoyunun bilgisine sunulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Kurban Bayramının yaklaşması sebebiyle, kimi çevreler halkın kafasını karıştırmaya ve bunun üzerinden Bakanlığımızı töhmet altında bırakmaya çalışmaktadır. Hayvan sevkiyatında aşı kağıdı zorunluluğu kaldırıldı şeklinde yalan ve yanlış haberler, sadece provakatif düşüncelerin ürettiği ve hayvan üreticilerine zarar veren girişimlerdir. Türkiye de yılın hiçbir döneminde şap hastalığı tespit edilmiş hayvanın sevkiyatına izin verilmemektedir.şap hastalığı belirlenen hayvanların etrafında, 10 kilometrelik koruma ve gözetim bölgesi oluşturulmakta ve bu alanda hayvanların giriş ve çıkışına izin verilmemektedir. Hayvanlar sevk işleminden önce Resmi Veteriner Hekimler tarafından kontrol edilmektedir.kontrol işleminde hayvanların küpeli ve veri tabanına kayıtlı olup olmadıkları ile bulaşıcı hastalıklar açısından risk teşkil edip etmediklerine bakılmaktadır. Uygun olanların sevkiyatına müsaade edilmektedir. Önümüzdeki Kurban Bayramında da şaplı hayvan satılması veya buna göz yumulması söz konusu değildir. Böyle bir duruma da asla izin verilmeyecektir. Öte yandan şap hastalığı daha ziyade ekonomik yönden önemli olan bir hastalıktır. Bu nedenle hastalığın hayvandan insana geçtiğine dair iddialar da tamamen gerçek dışıdır. Ülkemizin mevcut büyük ve küçükbaş hayvan varlığı dikkate alındığında kurbanlık hayvanlarla ilgili de herhangi bir sıkıntı yoktur. Bu konuyla ilgili ithalat lobisinin yanlış yönlendirmelerine de halkımızın itibar etmemesi gerekmektedir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

19 Köy-Koop Haber Eylül 2013 Ormanlarımız Yanıyor! Farkında mıyız? ORMAN 19 Anadolu ormanları, gerek savaşlar nedeniyle gerekse odun ihtiyacını karşılamak, tarım alanı ve otlak oluşturmak için yıllar boyu tahrip edilmiş, ediliyor. Orman yangıları, orman varlığımızın git gide yok olmasında baş aktör. Bunların üstüne ormanlık alanlarda yapılamşamaya izin verilmesi gibi, yeni çıkan Orman Kanunu ndaki bazı yasaların, ormanlarımızın geleceği için kaygı verici gelişmelerin temel taşları. Türkiye yaklaşık olarak 80 milyon ha yüz ölçümüyle dağlık ve eko-coğrafya bakımından zengin bir çeşitliliğe sahip. Bu ekolojik zenginliğe paralel olarak ormanlarımız da tür ve kompozisyon olarak zengin yılı itibarıyla yapılan tespitlere göre ormanlar ülke yüz ölçümünün %27,6 sını kaplamakta. Bu değere orman içi açıklıklar dâhil değil. %21,3 %31,1 %27,6 %18,6 %1,4 Orman Yangınları Genel tanımıyla; serbest yayılma eğiliminde olan ve ormanda yaşama birliğine katılan canlı ve cansız bütün yanabilir varlıkları yakıp yok edebilen ateşe orman yangını denmektedir. Dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de orman varlığını tehdit eden faktörlerin başında orman yangınları gelmektedir. Orman yangınlarının çıkış sebeplerine baktığımızda, yıldırım gibi doğal nedenlerin % 5-6 oranında kaldığını, diğer bütün yangınların çıkış sebebinin insan olduğunu görmekte. Dolayısıyla ülkemiz ormanları için en tehlikeli varlığın insan olduğunu söylemek yanlış olmaz.. Bu nedenle orman yangının çıkmasına engel olmak veya çıkacak yangınların sayılarını olabildiğince azaltmak için insanlarımızı bilgilendirmek ve eğitmek zorundayız Yılı verilerine göre ülkemiz ormanlarında çıkan yangınların yüzde 8 i kasıtlı olarak tarla ve mera açmak, vasıfsız arazi haline getirip imara açmak ya da doğrudan zarar vermek amacıyla çıkarılmakta. Orman Genel Müdürlüğü nün verilerine göre diğer nedenlerlerse; yüzde 15 yıldırım, yüzde 38 ihmal, dikkatsizlik-kaza, yüzde 39 u ise nedeni bilinemeyen olarak sıralanıyor. Yanma Nedir? Orman Mera Su Alanl Tar m Di er Yanma; kimyasal bir oksidasyon olup, yüksek sıcaklık derecelerinde meydana gelir ve fotosentez yoluyla depo edilmiş olan ısı enerjisini açığa çıkarır. Tutuşma sıcaklığı oksijen ve yanıcı madde yeterli miktarda bir araya gelirse yanma olayı meydana gelir. Yanmayı meydana getiren bu üç faktördür. Herhangi bir orman yangınının türünü, şiddetini ve yayılma özelliklerini bu üçlünün miktar ve niteliği belirler. Orman yangınlarının çıkmasına yol açan birinci faktör, ilk kıvılcımın yol açtığı tutuşma ısısıdır C arasında tutuşma meydana gelir. Bu tutuşmayı başlatan % oranında insan elidir... Ve bu insanın elini tam anlamıyla bu işten caydırmak maalesef mümkün olamamaktadır. Bu amaçla insanların bilgilendirilip eğitilerek bilinç sahibi olmasına gayret gösterilmektedir. Yangın üçgenindeki ikinci faktör olan oksijen; havada ve orman yangını olabilecek ortamlarda % oranında, her yerde ve bolca bulunan bir elementtir. Yanma ortamında oksijenin % 15 oranının altına düşürülmesi halinde yanma olmaz. Geniş alanlarda bunu sağlamak pek mümkün değildir. Yangın üçgeni içerisinde yer alan yakıt (yanıcı maddeler), yangın savaşçılarının üzerinde en çok durduğu ve önem verdiği faktördür. Orman yangınlarında tutuşma ve alevlenme; yakıtın tipine (istihsal artığı, ham humus, ölü veya yeşil örtü gibi..), yakıtın devamlılığına, yakıtın ısısına bağlıdır. Yangın üçgenini kırmak için doğru kararlar almak, yakıtın çok iyi bilinmesine bağlıdır. Ormandaki yanıcı maddelerin yangın şeritleri gibi müdahaleler yada tedbirlerle devamlılığının kırılması üç faktörü bu noktada bozar ve yangın orada durmak zorunda kalır. Dünyada ve Ülkemizde Orman Yangınları Dünyada ve ülkemizde ormanları tehdit eden unsurlardan birisi de orman yangınlarıdır. Ülkemiz Akdeniz iklim kuşağına yer almaktadır. Orman yangınları bu kuşağın kaçınılmaz olgusudur. Her yıl dünyada ortalama 4 milyon hektar, Akdeniz kuşağında ise ortalama 550 bin hektar orman yanmaktadır. Ülkemiz özellikle Hatay dan başlayıp Akdeniz ve Ege sahil bölgelerinden İstanbul a kadar uzanan kıyı bandı yangınlar açısından en riskli bölgeyi oluşturmaktadır. Yangına birinci derece hassas alan ha, yangına ikinci derece hassas alan ha dır. Buna göre ormanlarımızın yaklaşık % 60 ına tekabül eden 12 milyon hektarlık kısmı yangına çok hassas bölgelerde yer almaktadır. Yıllık yağış miktarının orman yangınları üzerinde önemi büyüktür. Yangın mevsiminden önce kış ve ilkbahar ayları kurak geçerse yangın tehlikesi artar. Yağış havanın bağıl nemini etkilediği gibi yanıcı maddenin nem miktarını da etkiler. Otların yeni çıktığı dönemde bol yağış olması ince yanıcı materyal olan ot boylanmasına sebep olur, ama otların kurumaya başladığı sırada yağan yağmur orman yangınları açısından daha faydalıdır. Yağmurun özellikle yangın mevsimi içinde yağması ince yanıcı madde nemini yükselteceği için önem arz etmektedir. Ancak yağışın miktarı önemlidir. Havanın parçalı bulutlu ve gök gürültülü olması durumunda özellikle ağustos sonu eylül başında günde 45 adet orman yangını yıldırım nedeniyle çıkmaktadır. Nispi nem, orman yangınlarının müşirlerinden biridir. ORMANLARIMIZ CAN DAMARLARIMIZ Ülke ormanlarımız son yıllarda kendine yetmemekte, diğer ülkelerden kereste ve tomruk ithalatıyapılmaktadır. Bunun en büyük nedeni ise orman yangınlarıdır. Yangınlar ağaçları yutuyor, ormanlarımız git gide azalıyor. Özellikle yaz aylarında ormanlarımız için büyük tehdit oluşturan yangınlar, yüzlerce yılda yetişen ağaçların bir anda elden gitmesine neden oluyor. Ve ne acıdır ki, orman yangınlarının % 94 ü insanlardan kaynaklanıyor. Buna karşı, bu yangınların sadece % 6 sı doğal afetlerden kaynaklanıyor. Ormanları yangınlara karşı korumak için öncelikle şunlara dikkat edilmesi gerekir: Ormanlara cam ve cam kırıkları atılmamalı. Cam, güneş ışığını bir büyüteç gibi çimenlere çeker. Çimenler, tutuşarak çimenlerin alevlenmesine yangının oluşmasına neden olacaktır. Mangal küllerini soğutmadan dökmemeliyiz. Çünkü çimenler tutuşabilir. Sigara izmariti yanık olarak atılmamalı, çünkü sigara izmariti çimenleri yakar ve yangın oluşur. Bir yangın gördüğümüz zaman 110 Yangın İhbar Hattına bildirmeliyiz. Halk görevli kişiler ve çevre örgütleri tarafından bilinçlendirilmeli, bu konuda seminerler ve konferanslar düzenlenmelidir. Orman Yangınlarının Sebepleri Şunlardır İhmal ve dikkatsizlik nedeniyle çıkan orman yangınları: 1. Ormanda güvenlik tedbiri almadan ateş yakmak. 2. Yakılan ateşi söndürmeden bırakmak. Özellikle mangal için yakılan ateşin söndürülmeden bırakılması. 3. Sönmemiş sigara izmariti ve kibriti yere atmak. 4. Orman içinde veya bitişiğindeki tarlalarda istenmeyen otları veya tarla anızını yakmak. 5. Gece aydınlatma için ormanda ateşle dolaşmak. 6. Cam ve cam kırıklarını ormanda bırakmak, güneş ışığının camdan yansıyarak otları yakması. 7. Çocukların orman içinde ateşle oynamaları 8. Eğlence veya gösteri için ormanda ateşle bir şeyler yapılması ateş yakılması Kasıtlı çıkarılan orman yangınları 1. Orman içinde veya bitişiğindeki tarla veya otlakları genişletmek. 2. Orman içinde yapılan kanunsuz işleri gizlemek için çıkarılan yangınlar. 3. Yabani hayvanları uzaklaştırmak. 4. İş ve çıkar elde etmek. Orman Yangınlarından Korunmak İçin Yapılması Gerekenler Ormanlık bir bölgede bulunan ev ve tesislerin; Etraflarında en az 9 metrelik bir yarıçapa sahip daire içinde odun, saman ve talaş gibi tutuşabilecek, yanabilecek madde depolanmamalı. Bir orman yangını tehlikesi belirdiğinde, etraftaki her türlü yanabilir eşya ve malzeme içeri alınmalı. Aynı yerde hiçbir ağaç, fundalık, çalı, ot ve benzeri yanabilecek bitki yetiştirilmemeli. Yerdeki ot veya çimlerin uzamasına, duvarları kaplayan sarmaşık vb. bitkilere müsaade edilmemeli. Çatıda ve oluklarda birikmiş yaprak vb. yanabilir maddeler düzenli olarak temizlenmeli. Bacalar yılda en az iki kez temizlenmeli. Dokuz metrelik daire dışındaki yakın alanda bulunan ağaçlar seyrekleştirilmeli ve bu ağaçların dalları yerden en az 3 metre yüksekliğe kadar budanmalı, ölü dallar, yapraklar, çalı, çöp ve diğer kalıntılar da düzenli olarak temizlenmeli. Çankırı nın Yaylatepe Köyü nü yutan orman yangınında can kaybı olmaması çok sevindirici bir durum. Böyle bir orman yangınına ev veya tesislerde yakalananlara şunlar tavsiye edilebilir: Ormanlık/çalılık bölgelerde özellikle kuru ve sıcak günlerde bacalardan kıvılcım kaçmaması için önlem alın. Elektrik dairesinden veya yerel yöneticilerden, elektrik tellerine yaklaşan ağaç dallarının budanmasını isteyin. Evlerinizde, araçlarınızda, iş yerlerinizde yangın söndürücü bulundurun. Gücü yeten herkese bunların kullanmasını öğretin. Ormanda yangına yakalanma durumunda kullanmak için yünlü battaniyeler de bulundurun. Orman içinde veya yakınında ateş ve yangın belirtisi görürseniz hemen 177 nolu telefonu arayarak yangını bildirin. Hasat sonrası tarlalarda kalan anız, vb. atık ve çöpleri asla yakmayın. Arı kovanlarının tütsülenmesinde kullanılan ateş ormana atılmamalı, su ısıtmak veya yemek pişirmek vb. amaçlarla ormanda ateş yakılmamalı. Ormanların içinden veya etrafından geçen yol kenarlarında piknik yapmamalı. Yalnızca özel olarak belirlenmiş piknik alanlarından gerekli önlemleri alarak yararlanmalı. Bu piknik alanlarından ayrılırken, yakılan ateşler su ve/veya toprakla tamamen söndürmeli ve kullanılan alan temizlenmelidir. * Bu yazıdaki veriler Orman Genel Müdürlüğü web sayfasından alınmıştır.

20 20 KIRSAL KALKINMA Eylül 2013 Köy-Koop Haber Kooperatiflerde Muhasebenin Önemi -II- Sevgili Kooperatifciler, geçen ay muhasebenin genel tanımı ve bizleri ilgilendiren konularla giriş yapmıştım. Bu ay ise muhasebe tekniğine devam ediyorum. IPARD 11. Başvuru Çağrısı Yayınlandı Kooperatifin yaptığı işin niteliğine göre aşağıda belirtilen bazı yardımcı defterlere de ihtiyaç duyulabilir. Gelen-giden evrak kayıt defteri Kıymetli evrak Teftiş defteri Stok giriş çıkış defteri İmalat defteri Bu defterlere hangi bilgiler kayıt edilmelidir? Yönetim Kurulu Karar Defteri: Kooperatifimizin yönetim kurulunca alınan bu deftere kayıt edilir. Yönetim kurulu yapacağı faaliyet ve işlemleri bu deftere alacağı kararlar ile uygulamaya koyar. Ortak Kayıt Defteri: Ortaklarımıza ilişkin aşağıda belirtilen bilgiler bu defterlerde tutulur. Ortağın adı, soyadı Ortağın numarası T.C Kimlik Numarası Adresi Taahhüt ettiği ve ödediği sermaye tutarı Ortaklığa giriş ve çıkış tarihi, sebebi Kasa Defteri: Kooperatif faaliyet, iş ve işlemleri sonucunda para tahsilatı yaptığımızda veya kasadan harcama yapıldığında kasa mevcudu değişir. Kasa mevcudunu değiştiren her türlü işlem kasa defterine kayıt edilir. Kasa defteri tutmanın yasal zorunluluğu yoktur. Sadece kooperatif yönetimine hesapların tutulmasında kolaylık, düzen ve itibar sağlayacağı için tavsiye edilir. Demirbaşlar Defteri: Kooperatifimize alınan eşyaların, araç gereçlerin kayıt edildiği defterdir. Bu deftere yapılacak olan kayıtlar alınan varlığın; alınış tarihi, cinsi, alındığı firma ve tutarı belirtilerek yapılır. Önemli: Bu noktaya kadar bahsettiğimiz defterlerin, kooperatif yönetimi tarafından tutulması ve takip edilmesi zorunludur. Yevmiye Defteri: Kooperatif için yapmış olduğumuz tüm ticari faaliyetler, iş ve işlemler kayıt altına alınmalıdır. Kayda geçirilmesi gereken bu işlemleri belgelerden çıkartarak tarih, madde, açıklama ve tutar düzeninde yazdığımız defter Yevmiye Defteridir. Bu defter, bizim verdiğimiz belgelere göre kooperatifimizin muhasebecisi tarafından tutulur. Büyük Defter (Defteri-i Kebir):Yevmiye defterine yaptığımız kayıtları hesaplara düzenli bir şekilde dağıtan defterdir. Bu defter sayesinde her bir hesabı ayrı ayrı inceleme şansı buluruz. Örneğin yılın herhangi bir tarihinde, incelemek istediğimiz hesap üzerinde o güne kadar yapılan tüm işlemleri bu defterde görebiliriz. Sık kullanılan ve devamlı kontrol etmek istediğimiz hesaplar arasında Kasa ve Banka hesapları yer alır. Büyük defter de, yevmiye defteri gibi muhasebecimiz tarafından tutulur. Envanter Defteri: Belirli bir tarihte kooperatifimize ait tüm varlıkların, borçların ve öz kaynakların ve değerlerinin; sayım, ölçüm, kontrol ve düzeltme (gerekirse çıkartma) yapılarak belirlenmesi envanter (envanter çıkarılması) denilir. Envanter çıkarıldıktan sonra elde edilen kayıtların işlendiği defter ise Envanter Defteridir. Envanterin, kooperatifin kuruluşunda, işe başlaması esnasında ve devam eden her yılsonunda çıkarılması gerekir ve deftere kayıt edilmesi yasal zorunluluktur. Ancak kooperatif yöneticisinin yasal zorunluluktan ziyade, önemli gördüğü hesapları örneğin Kasa, Stok, Alacaklar, Borçlar, vb. kontrol etmek amacıyla belirli aralıklarla envanter çıkartması gerekir. Bu defter muhasebecimiz tarafından tutulur. Ancak fiili sayımı, ölçümü, tartımı mevcut kıymetler üzerinde bizler yaparak sonuçlarını muhasebeciye bildiririz. Bu defterlerin tasdik edilmesi gerekir mi? Eğer gerekiyorsa kim tasdik eder? Turgay SOLMAZ Köy-Koop Genel Müdürü Yönetim kurulu karar defteri: Tasdik edilmesi gerekir. Ortak kayıt defteri: Tasdik edilmesi gerekir. Demirbaş defteri: Tasdik edilmesi gerekir. Bittikçe tasdik edilir. Yukarıda belirtilen üç önemli defterin her biri, Bittikçe tasdik ettirilir. Ancak her yıl tasdiki zorunlu değildir. Kasa defteri: Tasdiki zorunlu değildir. Yevmiye defteri: Her yıl tasdiki zorunludur. Büyük defter (Defter-i kebir): Tasdiki zorunlu değildir. Envanter defteri: Her yıl tasdiki zorunludur. Tasdiki zorunlu olan defterleri, kooperatif merkezimizin bulunduğu yerdeki notere tasdik ettirmeliyiz. Eğer bulunduğumuz yerde noter yoksa, o yerin en üst mülki amirinin izin vereceği bir kişi (örn. mal müdürü) tarafından tasdik yapılabilir. Bazı defterin tasdik ettirilmesinin zorunlu olduğu artık biliyoruz. Peki bu işlemlerini ne zaman yaptırmalıyız? Yeni kurduğuz kooperatif için en geç defter tasdik zamanı, Ticaret Sicil Memurluğuna kooperatifimizi tescil ettirdiğimiz gündür. Geçmişte kurulan ve faaliyette olan kooperatifimiz içim tasdik zamanı, bir sonraki yıl kullanacağımız defterler için Aralık ayıdır. Yıl içinde defterlerimiz dolduğunda, yeni defterler kullanılmaya başlamadan evvel tasdik yapılmalıdır. Bu yıl kullandığımız bir defteri önümüzdeki yıl da kullanacak isek, o defteri de Ocak ayı içerisinde tasdik ettirmemiz gerekir. Bu defterlerin tasdik zamanını geçirirsek herhangi bir ceza alırmıyız? Defterlerin yukarıda belirtilen sürelerde tasdik ettirilmesi gereklidir. Bununla beraber tasdik süresi geçtikten sonra 1 ay içerisinde yapılacak tasdiklerde geçerlidir. Bu tür tasdiklerde, 2. Derece usulsüzlük cezası kesilir. Defterler yukarıda söylenen 1 aylık ek sürede de tasdik ettirilmedi ise, hiç tasdik edilmemiş hükmedilir. Bu duruma düşmek istemeyiz çünkü 1. Derece usulsüzlük ceza sı uygulanır, ayrıca inceleme sebebidir. Faturalarda uyulması gereken kurallar: Fatura düzenlenirken sıra numarasının takip edilmesi takip edilmesi zorunludur. Fatura en az bir asıl, bir örnek olarak düzenlenir. Tarihler birbirini takip etmelidir. Mal teslimini izleyen 7 gün içinde düzenlenmelidir. Fatura, düzenleyen tarafından imzalanmalıdır. Alınan bir faturaya itiraz süresi 8 gündür. Fatura düzenleme sınırı 2012 Yılı İçin 770,00 TL dir. Tasdiki zorunlu olan defterleri kullandıktan sonra kaç yıl saklamalıyız? Vergi Usul Kanununa (V.U.K) göre tasdiki zorunlu defterleri kullandığımız yıldan sonra gelen yıl başından itibaren 5 yıl süreyle saklamamız gerekir. Örnek:2011 yılı içim tasdik ettirdiğimiz defterimizi 01.Ocak.2012 tarihinden başlamak üzere 5 yıl boyunca yani tarihine kadar saklamamız gerekir. Türk Ticaret Kanununa göre ise, tasdiki zorunlu defterlerin 10 yıl süre ile saklaması gerekmektedir. Saygılarımla. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), Avrupa Birliği nin Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı olan IPA nın Kırsal Kalkınma Bileşeni kapsamında uygulanacak yatırımlara ilişkin Başvuru Çağrısı yayınlandı. Son başvuru tarihi 30 Ekim 2013 olan programın toplam bütçesi ise ,12 Avro. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nın ilgili kuruluşu olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), Türkiye Cumhuriyeti adına Avrupa Birliği nin Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı olan IPA nın Kırsal Kalkınma Bileşeni kapsamında uygulanacak yatırımlara ilişkin 26 Ağustos 2013 tarihinde On birinci Başvuru İlanına çıkmış bulunmaktadır. Başvuru kabulüne ilişkin bu çağrı, Kırsal Kalkınma (IPARD) Programı kapsamında yatırım yapmak isteyen işletmeler tarafından destek almak üzere yapılacak başvurularla ilgilidir. Kırsal Kalkınma (IPARD) Programının Amacı ve Öncelikli Eksenleri Avrupa Komisyonu tarafından 25 Şubat 2008 tarihinde onaylanan IPARD programı; Türkiye nin katılım öncesi dönemdeki öncelikleri ve ihtiyaçlarını dikkate alarak, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için kapasite oluşturmayı hedeflemekte. İşletmeleri AB standartlarına yükseltmeyi amaçlamaktadır. AB Kırsal Kalkınma (IPARD) fonları, aşağıda yer alan öncelik eksenlerine yönelik olarak kullandırılacaktır. Öncelikli Eksen 1: Ortak Tarım Politikası ve gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı ile ilgili alanlara ilişkin Topluluk standartlarının uygulanması ve tarım sektörünün sürdürülebilir adaptasyonuna katkı sağlaması. Öncelikli Eksen 2: Tarımçevre tedbirlerinin ve yerel kırsal kalkınma stratejilerinin uygulanması için hazırlık niteliğinde faaliyetlere katkı sağlanması. Öncelikli Eksen 3: Kırsal Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com ekonominin gelişimini destekleyerek, kırsal alanların sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlanması. Programın Kaynağı Faydalanıcılara uygun harcamalar karşısında sağlanacak olan mali desteğin kaynağı, AB ve Türkiye Cumhuriyeti Eşfinansmanından oluşturulan IPARD Programı Fonu dur. Bu destek Kamu Katkısı olarak adlandırılmaktadır. Bu kamu katkısı, program çerçevesinde gerçekleşmiş yatırımlar için geri ödemesiz olarak kullandırılacaktır. Başvuru Yapılacak İller Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Ardahan, Aydın, Balıkesir, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Giresun, Hatay, Isparta, Kahramanmaraş, Karaman, Kars, Kastamonu, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa Mardin, Mersin, Muş, Nevşehir, Ordu, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tokat, Trabzon, Uşak, Van, Yozgat. Başvuru Tarihleri Başvurular tarihinden itibaren yatırımın uygulanacağı ilde bulunan TKDK İl Koordinatörlüklerinde kabul edilmeye başlayacak olup, başvuruların son teslim tarihi ise dir. Bu çağrı için son teslim tarihinden sonra yapılacak başvurular kabul edilmeyecektir. Yatırım Süreleri On birinci Başvuru Çağrı İlanı kapsamında hazırlanacak başvurularda yatırım süreleri 2 taksiti geçmeyecek şekilde aşağıdaki gibi planlanmalıdır. Taksitlendirmenin nasıl yapılacağı ile ilgili bilgiler Başvuru Çağrı Rehberlerinde yer almaktadır. Başvuru tek taksit olarak planlanmış ise; yatırım süresi ve Ödeme Talebi Paketinin hazırlanıp İl Koordinatörlüğüne sunulması toplamda 8 (sekiz) ayı geçmemelidir. Başvuru iki taksit olarak planlanmış ise; birinci taksitin yatırım süresi ve Ödeme Talebi Paketinin hazırlanıp İl Koordinatörlüğüne sunulması 6 (altı) ay içerisinde olmalıdır. Traktör Desteği Yatırımları kapsamında traktör alımları için hibe desteği talebinde bulunacak başvuru sahipleri bütün tekliflerini traktör bayileri veya yetkili satıcılardan almaları gerekmektedir. Traktör alımları ile ilgili olarak tekliflerin toplanması ve ödeme talep işlemlerinde dikkat edilecek hususlara ilişkin gov.tr internet adresinde yayınlanan duyurular ve uyarılar dikkate alınmalıdır. Destekleme Ödemeleri İçin Başvuru 1 Kasım da Son Malatya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, Kanun uyarınca yapılan her türlü desteklemelerle ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle devam eden her türlü incelemeler veya adli ve idari soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar destekleme ödemelerinin yapılmaması amacıyla konulan ödeme yasakları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde haklarında ödeme yasağı bulunan kişilerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına başvuruda bulunmaları durumunda Bakanlık tarafından altı ay içinde yapılacak incelemede gerçek üretim yapıldığına dair bulgu ve emarelerin tespit edilmiş olması şartıyla kaldırılır ibaresi bulunmaktadır ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, destekleme ödemelerinin yapılmaması amacıyla konulan ödeme yasakları bulunan gerçek veya tüzel kişilerin sundukları makbuz, fatura veya diğer belgelerin gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte olduğu anlaşılanlar ile makbuz, fatura ve diğer belgelerin herhangi birini ibraz edemediği gerekçesiyle desteklemeden yararlandırılmayanların veya yararlandıkları destekleme tutarı aynı gerekçe ile bu kanunun 23. maddesi doğrultusunda geri alınanlar ve desteklemeden yararlandırılmayan üreticilerinin tarihleri arasında İl/İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine yapacakları başvuru ile gerçek üretim yaptıklarının tespit edilmesi halinde desteklemeden faydalandırılacakları kaydedildi.

TEBLİĞ ÇİFTLİK MUHASEBE VERİ AĞI SİSTEMİNE DÂHİL OLAN TARIMSAL İŞLETMELERE KATILIM DESTEĞİ ÖDEMESİ YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2016/14)

TEBLİĞ ÇİFTLİK MUHASEBE VERİ AĞI SİSTEMİNE DÂHİL OLAN TARIMSAL İŞLETMELERE KATILIM DESTEĞİ ÖDEMESİ YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2016/14) 13 Mayıs 2016 CUMA Resmî Gazete Sayı : 29711 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: TEBLİĞ ÇİFTLİK MUHASEBE VERİ AĞI SİSTEMİNE DÂHİL OLAN TARIMSAL İŞLETMELERE KATILIM DESTEĞİ ÖDEMESİ YAPILMASINA DAİR

Detaylı

Mısır alım fiyatı açıklandı

Mısır alım fiyatı açıklandı Mısır alım fiyatı açıklandı Ağustos 28, 2012-1:42:57 Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) mısırın tonunu 595 liraya almaya hazır olduğunu bildirerek, bunun geçen

Detaylı

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU Resim 1: Bakanlığımızca Geliştirilen Yerli Hibritlerimiz (ATAK S). 1. Kanatlı sektörü ile ilgili üretim, tüketim ve istihdam Bakanlığımız, 1930 lu yıllarda

Detaylı

İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı

İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı Mart 08, 2012-7:46:36 Bakan Eker, tarımın zannedildiği gibi sadece üreticilerle değil, gıdadan dolayı toplumun tamamını ilgilendiren bir konu olduğunu,

Detaylı

Çiftlik Muhasebe veri ağı sistemine dahil olan tarımsal işletmelere katılım desteği ödemesi yapılmasına dair tebliğ (Tebliğ No:2018/30)

Çiftlik Muhasebe veri ağı sistemine dahil olan tarımsal işletmelere katılım desteği ödemesi yapılmasına dair tebliğ (Tebliğ No:2018/30) SİRKÜLER İstanbul, 17.09.2018 Sayı: 2018/3 Konu: Çiftlik Muhasebe veri ağı sistemine dahil olan tarımsal işletmelere katılım desteği ödemesi yapılmasına dair tebliğ (Tebliğ No:2018/30) Tarım ve Orman Bakanlığından

Detaylı

TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI

TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI Dünyada Ham Yağ Üretimi (Milyon ton) Hammadde ihtiyacımızın yüzde 75 ini ithalatla karşılıyoruz. Bitkisel yağ sektörü, ayçiçeğinde hammadde yetersizliği nedeniyle dışa

Detaylı

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI 2003-2011 DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU Türk tarımını kalkındırmadan Türkiye yi kalkındıramayız Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan Ekolojik denge ve küresel gıda

Detaylı

Detay Fuarcılık Organizasyon ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti

Detay Fuarcılık Organizasyon ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti Detay Fuarcılık Organizasyon ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti HAKKIMIZDA Detay Fuarcılık Organizasyon & Tanıtım Hizmetleri Limited Şirketi TOBB- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nin Y-276 numaralı Yurtiçinde

Detaylı

TEBLİĞ ÇİFTLİK MUHASEBE VERİ AĞI SİSTEMİNE DÂHİL OLAN TARIMSAL İŞLETMELERE KATILIM DESTEĞİ ÖDEMESİ YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2016/14)

TEBLİĞ ÇİFTLİK MUHASEBE VERİ AĞI SİSTEMİNE DÂHİL OLAN TARIMSAL İŞLETMELERE KATILIM DESTEĞİ ÖDEMESİ YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 2016/14) 13 Mayıs 2016 CUMA Resmî Gazete Sayı : 29711 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: TEBLİĞ ÇİFTLİK MUHASEBE VERİ AĞI SİSTEMİNE DÂHİL OLAN TARIMSAL İŞLETMELERE KATILIM DESTEĞİ ÖDEMESİ YAPILMASINA DAİR

Detaylı

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI 2015 TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI TÜRKİYE DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ Ülkemiz coğrafi özellikleri bakımından her türlü hayvansal ürün üretimi için uygun

Detaylı

2003 yılında tarımın milli gelirlerimizdeki payı yüzde 12,6 iken, 2006 yılında yüzde 11,2 ye indi.

2003 yılında tarımın milli gelirlerimizdeki payı yüzde 12,6 iken, 2006 yılında yüzde 11,2 ye indi. Tarım Sektörünün İhracattaki Yeri ve Önemi Şebnem BORAN Ülkemizde son yıllarda önceliğin sanayi sektörüne kayması sonucu ekonomimizde göreceli olarak tarım ürünlerinin ihracatımızdaki ağırlığı giderek

Detaylı

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%) 2016/17 Global İhracat-Büyüme Tahminleri Kaynak : EDC Export Credit Agency - ÜLKE ANALİZLERİ BÜYÜME ORANLARI ÜLKELERİN YILI BÜYÜME ORANLARI (%) Avrupa Bölgesi; 1,5 % Japonya; 0,50 % Kanada ; 1,30 % Amerika;

Detaylı

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR Halil AGAH Kıdemli Kırsal Kalkınma Uzmanı 22 Kasım 2016, İSTANBUL 1 2 SUNUM PLANI TARIMDA KÜRESELLEŞME TÜRK TARIM SEKTÖRÜ VE SON YILLARDAKİ GELİŞMELER TARIMDA

Detaylı

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi Çalıştayın açılış konuşmasını gerçekleştiren Düzce Üniversitesi

Detaylı

(A) 1-500 Anaç küçükbaş 80-TL/baş (B) 501 ve daha fazla Anaç 72-TL/baş

(A) 1-500 Anaç küçükbaş 80-TL/baş (B) 501 ve daha fazla Anaç 72-TL/baş 2016 YILINDA UYGULANACAK TARIMSAL DESTEKLER BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar Amaç ve Kapsam 1. Tarımsal üretimde sertifikalı ve çevreye duyarlı üretimi yaygınlaştırmak, gıda ve yem güvenliğini, erkenciliği,

Detaylı

GAMBİYA ÜLKE RAPORU. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Afrika Koordinatörlüğü http://www.tuskon.org africa@tuskon.

GAMBİYA ÜLKE RAPORU. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Afrika Koordinatörlüğü http://www.tuskon.org africa@tuskon. GAMBİYA ÜLKE RAPORU 1. Nüfus: 1.797.860 (Dünyada 149.) 2. Nüfus artış oranı: % 2,4 (Dünyada 32.) 3. Yaş yapısı: 0-14yaş: % 40 15 64 yaş: % 57 65 yaş ve üstü: % 3 4. Şehirleşme: % 58 5. En büyük şehir:

Detaylı

İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ Büyük tarımsal ekonomiler sıralamasında 7. sırada yer alan ülkemiz tarımının milli gelire, istihdama ve dış ticarete katkısı giderek artmaktadır. Tarım sektörü; 2008 yılında

Detaylı

AB ORTAK PİYASA DÜZENİNE UYUM ÇALIŞMALARI. AB Ortak Piyasa Düzeni

AB ORTAK PİYASA DÜZENİNE UYUM ÇALIŞMALARI. AB Ortak Piyasa Düzeni AB ORTAK PİYASA DÜZENİNE UYUM ÇALIŞMALARI AB Ortak Piyasa Düzeni Ortak Tarım Politikası (OTP) AMAÇLAR Tek Pazar Tarımsal verimliliği artırmak Tarımda çalışanlara adil bir yaşam standardı sağlamak Mali

Detaylı

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye Günümüzde çok amaçlı bir kullanım alanına sahip olan Mısır, Amerika Kıtası keşfedilene kadar dünya tarafından bilinmemekteydi. Amerika Kıtasının 15. yüzyıl sonlarında keşfedilmesiyle

Detaylı

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN DÜZCE

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN DÜZCE T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI 2003-2011 DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN DÜZCE Türk tarımını kalkındırmadan Türkiye yi kalkındıramayız Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan Ekolojik denge ve küresel gıda

Detaylı

TÜRKİYE DE YAĞLIK AYÇİÇEK TOHUMU VE AYÇİÇEĞİ YAĞI ÜRETİMİ, ARZ TALEP DENGESİ

TÜRKİYE DE YAĞLIK AYÇİÇEK TOHUMU VE AYÇİÇEĞİ YAĞI ÜRETİMİ, ARZ TALEP DENGESİ TÜRKİYE DE YAĞLIK AYÇİÇEK TOHUMU VE AYÇİÇEĞİ YAĞI ÜRETİMİ, ARZ TALEP DENGESİ HAKAN ÇALEN GENEL MÜDÜR V. Yağlı Tohumlu Bitkiler ve Bitkisel Yağlar Konferansı 2016 / İSTANBUL Türkiye yağlı tohum üretimi

Detaylı

Tire İzmir % Tire İzmir % 2007 50.802 369.477 14% 25.005 614.805 4% 2008 58.142 368.591 16% 28.000 561.079 5%

Tire İzmir % Tire İzmir % 2007 50.802 369.477 14% 25.005 614.805 4% 2008 58.142 368.591 16% 28.000 561.079 5% Tire de ağırlıklı olarak büyükbaş hayvancılık olmak üzere küçükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı ve arıcılık yapılmaktadır. Hayvancılığa verilen önemle çiftçilerin elinde bulunan yerli ırkların yöreye

Detaylı

YAĞLI TOHUMLU BİTKİLER & BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI

YAĞLI TOHUMLU BİTKİLER & BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI YAĞLI TOHUMLU BİTKİLER & BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI ULRKNEGAĞO.83DSYB rm71032at A NR K Dünyada Yağlı Tohum Üretimi (Milyon ton) 600 500 EN BÜYÜK YAĞLI TOHUM ÜRETİCİLERİ 0

Detaylı

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU Şu an 240 çalışana sahip şeker fabrikası da, üretimin artması durumunda daha önce olduğu gibi istihdamını 400 lere çıkarabilecek ve il ekonomisine giren sıcak para miktarı da artacaktır. KARS ŞEKER FABRİKASI

Detaylı

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi TARIMSAL FAALİYETİN ÇEVRE ÜZERİNE ETKİSİ Toprak işleme (Organik madde miktarında azalma) Sulama (Taban suyu yükselmesi

Detaylı

Sağlıklı Tarım Politikası

Sağlıklı Tarım Politikası TARLADAN SOFRAYA SAĞLIKLI BESLENME Sağlıklı Tarım Politikası Prof. Dr. Ahmet ALTINDĠġLĠ Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü ahmet.altindisli@ege.edu.tr Tarım Alanları ALAN (1000 ha)

Detaylı

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı Nüfus ve İşgücü Katkısı Üretim ve Verim Katkısı Toplum Beslenmesine Katkı Sanayi Sektörüne Katkı Milli Gelire Katkı Dış Ticaret Katkısı Nüfus ve İşgücü Katkısı

Detaylı

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

Biyosistem Mühendisliğine Giriş Biyosistem Mühendisliğine Giriş TARIM Nedir? Yeryüzünde insan yaşamının sürdürülmesi ve iyileştirilmesi için gerekli olan gıda, lif, biyoyakıt, ilaç vb. diğer ürünlerin sağlanması için hayvanlar, bitkiler,

Detaylı

DİKİLİ TARIMA DAYALI İHTİSAS SERA (Jeotermal Kaynaklı Sera) ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ

DİKİLİ TARIMA DAYALI İHTİSAS SERA (Jeotermal Kaynaklı Sera) ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ TARIMA DAYALI İHTİSAS SERA ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ DİKİLİ TARIMA DAYALI İHTİSAS SERA (Jeotermal Kaynaklı Sera) ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ MENDERES TARIMA DAYALI İHTİSAS SERA (Süs Bitkileri Ve Çiçekçilik)

Detaylı

ZEYTİNYAĞI SEKTÖR RAPORU-2013

ZEYTİNYAĞI SEKTÖR RAPORU-2013 Türkiye de Üretim Zeytin ağacında periyodisiteden dolayı zeytin üretimi yıllara göre inişli çıkışlı bir grafik izlemekte ve üretime bağlı olarak bir yıl düşük (yok yılı) bir yıl yüksek (var yılı) ürün

Detaylı

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ KARAMAN ELMA PANELİ PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ 25 NİSAN 2016 Hazırlayanlar Uzman İsmail ARAS Uzman Hakan ANAÇ Araştırma, Etüt ve Planlama Birimi GİRİŞ Dünyanın en büyük elma üreticilerinden olan ülkemiz ve

Detaylı

KONU: Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ

KONU: Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ AA BAĞIMSIZ DENETİM VE YMM AŞ Şehit Ersan Cad. No: 28 / 5 06680 Çankaya- Ankara. Tel:+90 312 4688150 Faks: +90 312 4270847 Ticaret Sicil No: Ankara-170606 www.aa-ymm.com SİRKÜLER Tarih,17/09/2018 Sayı:2018/60

Detaylı

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Doç.Dr.Tufan BAL I.Bölüm Tarım Ekonomisi ve Politikası Not: Bu sunuların hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.İ.Hakkı İnan ın Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği Kitabından

Detaylı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya da 400-450 un değirmeni olduğu biliniyor. Bu değirmenlerin yıllık toplam kapasiteleri 6 milyon tonun üzerine. Günde 100 tonun üzerinde üretim gerçekleştirebilen

Detaylı

1- EKER: Doktorların Kırmızı Ete Özür Borcu Var Hayvancılık Akademisi - AA 17.09.2014

1- EKER: Doktorların Kırmızı Ete Özür Borcu Var Hayvancılık Akademisi - AA 17.09.2014 1- EKER: Doktorların Kırmızı Ete Özür Borcu Var Hayvancılık Akademisi - AA 17.09.2014 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, yumurta, tereyağı ve kırmızı et tüketiminin kalp ve damar hastalıklarını

Detaylı

MANİSA TİCARET BORSASI

MANİSA TİCARET BORSASI MANİSA TİCARET BORSASI KANATLI SEKTÖR RAPORU 2015 EĞİTİM ARAŞTIRMA BİRİMİ TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nca Geliştirilen Yerli Hibritler (ATAK

Detaylı

SİVAS İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ EKİM-2015 BORSA

SİVAS İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ EKİM-2015 BORSA SİVAS İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ EKİM-2015 BORSA Tar-Yat Birimi Destekler 2014 2003 2015 DGD - 387,2 Milyon TL Mazot 14,9 Milyon TL 152,7 Milyon TL ALAN BAZLI TARIMSAL DESTEKLER Kimyevi Gübre

Detaylı

ÇELTİK DOSYASI TÜRKİYE ÇELTİK EKİLİŞ ÜRETİM TÜKETİM VERİM

ÇELTİK DOSYASI TÜRKİYE ÇELTİK EKİLİŞ ÜRETİM TÜKETİM VERİM ÇELTİK DOSYASI Bileşiminde az miktarda protein bulundurmasına karşın beslenme için gerekli amino asitlerce zengin olması nedeniyle çeltik, insan beslenmesinde buğdaydan sonra en çok kullanılan tahıl ürünüdür.

Detaylı

ADANA İLİ TARIMSAL ÜRETİM DURUMU RAPORU

ADANA İLİ TARIMSAL ÜRETİM DURUMU RAPORU ADANA İLİ TARIMSAL ÜRETİM DURUMU RAPORU Ağustos 2013, Adana Hazırlayanlar Sabahattin Yumuşak; Adana Güçbirliği Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Sinem Özkan Başlamışlı; Çiftçiler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi

Detaylı

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü TARIMDA DEĞİŞİM Dünyada 1970 li yıllarda; Tüketicilerin bilinçlenmesi, 1990 lı yıllarda

Detaylı

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI Avusturya da un üretimi sağlayan 180 civarında değirmen olduğu tahmin edilmektedir. Yüzde 80 kapasiteyle çalışan bu değirmenlerin ürettiği un miktarı 500 bin

Detaylı

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI Dr. Osman Orkan Özer SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI Sürdürülebilir tarım; Günümüz kuşağının besin gereksinimi

Detaylı

BAKANLAR KURULU TOPLANTISI ADALET BAKANI VE HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ÇİÇEK, KOBİ LERİN BORÇLARININ YEN

BAKANLAR KURULU TOPLANTISI ADALET BAKANI VE HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ÇİÇEK, KOBİ LERİN BORÇLARININ YEN BAKANLAR KURULU TOPLANTISI ADALET BAKANI VE HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ÇİÇEK, KOBİ LERİN BORÇLARININ YEN Kasım 20, 2006-12:00:00 BAKANLAR KURULU TOPLANTISI ADALET BAKANI VE HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ÇİÇEK, KOBİ'LERİN BORÇLARININ

Detaylı

TC. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI GAP ULUSLARARASI TARIMSAL ARAŞTIRMA VE EĞİTİM MERKEZİ. Diyarbakır Tarımsal Ticaret / Nüsha 4

TC. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI GAP ULUSLARARASI TARIMSAL ARAŞTIRMA VE EĞİTİM MERKEZİ. Diyarbakır Tarımsal Ticaret / Nüsha 4 Sayfa1 TC. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI GAP ULUSLARARASI TARIMSAL ARAŞTIRMA VE EĞİTİM MERKEZİ GAPUTAEM GÜNCEL Diyarbakır Tarımsal Ticaret / Nüsha 4 ARALIK 2013 - YIL:1 SAYI:1 / ISSN :2148-1962.

Detaylı

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR Gözde SEVİLMİŞ Giderek artan nüfusa paralel olarak gıda maddeleri tüketimi ve dolayısıyla bitkisel yağ tüketimi artmaktadır. Diğer yandan artan gıda

Detaylı

Bazı gözlemler ve Haber Özetleri

Bazı gözlemler ve Haber Özetleri Kuzey yarım kürede buğday hasadı devam ediyor. Akdeniz çevresindeki ülkelerde buğday hasadı büyük ölçüde tamamlanmışken, Karadeniz çevresindeki ülkelerde ise sürüyor. Ancak bazı bölgelerde aşırı yağışlar

Detaylı

Dünya buğday üretimi ve başlıca üretici ülkeler

Dünya buğday üretimi ve başlıca üretici ülkeler DÜNYA TAHIL PAZARI Dünyanın her yerinde bulunan ve yaygın olarak tüketilen tahıllar, ekmek ve un gibi insan beslenmesinde son derece önemli temel gıda maddelerinin yapımında kullanılmaktadır. Genel olarak

Detaylı

2011 yılı dünya buğday üretimi, bir önceki yıla göre 42 milyon tonluk rekor bir artışla 695 milyon ton olarak gerçekleşmişti.

2011 yılı dünya buğday üretimi, bir önceki yıla göre 42 milyon tonluk rekor bir artışla 695 milyon ton olarak gerçekleşmişti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi EKER'in 2012 Dönemi Hububat Politikaları Kamuoyu Açıklaması Değerli Basın Mensupları ve Değerli Katılımcılar, 2011 yılı dünya buğday üretimi, bir önceki

Detaylı

2000 Yılı Sonrası Reformu - I

2000 Yılı Sonrası Reformu - I 2000 Yılı Sonrası Reformu - I 2000 yılı sonrasında reform niteliğinde atılan adımlar: DGD desteklemede ana araç oldu DGD uygulamasına tüm yurtta geçilmesini öngören 2000/2172 sayılı BKK Oluşturulan Çiftçi

Detaylı

İRAN ÇAY RAPORU. 8-12 Ocak 2014. Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014

İRAN ÇAY RAPORU. 8-12 Ocak 2014. Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014 1 İRAN ÇAY RAPORU 8-12 Ocak 2014 Tahran-Lahican-Tebriz İRAN İRAN ÇAY RAPORU Rize Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan ve Meclis Başkanı Resul Okumuş un da aralarında bulunduğu 7 kişilik

Detaylı

Şişecam, Yenişehir de dünya genelinde tek lokasyonda kurulu en büyük Cam Kompleksi nin yeni yatırımlarını açtı.

Şişecam, Yenişehir de dünya genelinde tek lokasyonda kurulu en büyük Cam Kompleksi nin yeni yatırımlarını açtı. Basın Bülteni Şişecam, Yenişehir de dünya genelinde tek lokasyonda kurulu en büyük Cam Kompleksi nin yeni yatırımlarını açtı. Şişecam, Yenişehir Cam Kompleksi nde yer alan Anadolu Cam Fabrikası 4. Cam

Detaylı

1- Ulusal Kırmızı Et Konseyi Seferihisar da Toplanacak!- 03.09.2014

1- Ulusal Kırmızı Et Konseyi Seferihisar da Toplanacak!- 03.09.2014 1- Ulusal Kırmızı Et Konseyi Seferihisar da Toplanacak!- 03.09.2014 Ulusal Kırmızı Et Konseyi (UKON) Yönetim Kurulu ve Değerlendirme Toplantısı, Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği alanında Türkiye'nin en

Detaylı

AR&GE BÜLTEN 2012 EYLÜL SEKTÖREL TARIM KENTİ İZMİR

AR&GE BÜLTEN 2012 EYLÜL SEKTÖREL TARIM KENTİ İZMİR TARIM KENTİ İZMİR Şebnem BORAN Gözde SEVİLMİŞ Küresel iklim değişikliği, gıda fiyatlarındaki yükseliş, dünya nüfusundaki hızlı artış gibi gelişmelerin etkisiyle tarım sektörünün son derece stratejik bir

Detaylı

SÜT SEKTÖRÜNDE MEVCUT DURUM. Yusuf GÜÇER Ziraat Mühendisi İzmir İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

SÜT SEKTÖRÜNDE MEVCUT DURUM. Yusuf GÜÇER Ziraat Mühendisi İzmir İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü SÜT SEKTÖRÜNDE MEVCUT DURUM Yusuf GÜÇER Ziraat Mühendisi İzmir İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü TARIMSAL ÜRETİM DEĞERİ BİTKİSEL VE HAYVANSAL ÜRETİMDE İZMİR İN ÜLKE SIRALAMASINDAKİ YERİ (TUİK-2014)

Detaylı

MEVZUATLAR KANUNLAR. TEBLİĞ, TALİMAT ve KARARLAR YÖNETMELİKLER KANUNLAR. Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu

MEVZUATLAR KANUNLAR. TEBLİĞ, TALİMAT ve KARARLAR YÖNETMELİKLER KANUNLAR. Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu T.C. ANTALYA VALİLİĞİ Tarım İl Müdürlüğü MEVZUATLAR KANUNLAR 6968 Sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu. 5179 Sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin

Detaylı

1- Ziraat, 100 milyon Euro kaynak sağlayacak - Dünya 03.12.2014

1- Ziraat, 100 milyon Euro kaynak sağlayacak - Dünya 03.12.2014 1- Ziraat, 100 milyon Euro kaynak sağlayacak - Dünya 03.12.2014 2- Sanayinin Sorunlarını üniversite çözecek Hürriyet- 02.12.2014 Ankara Üniversitesi bünyesinde yeni kurulan Teknoloji Transfer Ofisi (TTO)

Detaylı

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA COĞRAFİ İŞARETLER

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA COĞRAFİ İŞARETLER TÜRKİYE NİN COĞRAFİ İŞARETLER VE BOLU 24 KASIM 2017 KÜRESELLEŞEN DÜNYADA COĞRAFİ İŞARETLER DR. PINAR NACAK İZMİR TİCARET BORSASI GENEL SEKRETER YARDIMCISI Dünyada Coğrafi İşaretler 2050 yılında dünya nüfusu

Detaylı

AR&GE BÜLTEN. İl nüfusunun % 17 si aile olarak ifade edildiğinde ise 151 bin aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır.

AR&GE BÜLTEN. İl nüfusunun % 17 si aile olarak ifade edildiğinde ise 151 bin aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır. İzmir İlinin Son 5 Yıllık Dönemde Tarımsal Yapısı Günnur BİNİCİ ALTINTAŞ İzmir, sahip olduğu tarım potansiyeli ve üretimi ile ülkemiz tarımında önemli bir yere sahiptir. Halen Türkiye de üretilen; enginarın

Detaylı

Tablo 4- Türkiye`de Yıllara Göre Turunçgil Üretimi (Bin ton)

Tablo 4- Türkiye`de Yıllara Göre Turunçgil Üretimi (Bin ton) NARENCİYE DOSYASI Kökeni Güneydoğu Asya olan turunçgillerin, çağdaş anlamda üretimi 19. yüzyılda ABD`de başlamış ve hızla yayılmıştır. Turunçgil yetiştiriciliği dünyada 40 derece kuzey enlemi ile 40 derece

Detaylı

Tarımın Anayasası Çıktı

Tarımın Anayasası Çıktı Tarımın Anayasası Çıktı Günnur BİNİCİ ALTINTAŞ Tarım sektörünün anayasası olan 5488 sayılı Tarım Kanunu iki yıllık yoğun bir çalışmanın ardından 18.04.2006 tarihinde kabul edildi. Resmi Gazete de 25.04.2006

Detaylı

3 1 0 2 20 BUĞDAY RAPORU

3 1 0 2 20 BUĞDAY RAPORU 0 1 Dünya buğday üretimi, üretim devlerinden biri olan ABD nin yaklaşık 4 milyon tonluk üretim azalmasına rağmen bu sene ekili alanların ve verimin artmasıyla paralel olarak Ağustos ayı verilerine göre

Detaylı

PAMUK RAPORU Şekil-1 Pamuk ve Kullanım Alanları (Kaynak;

PAMUK RAPORU Şekil-1 Pamuk ve Kullanım Alanları (Kaynak; PAMUK RAPORU-2018 Pamuk lifi ile tekstil sanayinin, çekirdeğinden elde edilen yağı ile bitkisel yağ sanayinin, kapçık ve küspesi ile yem sanayinin, linteri ile kâğıt, mobilya ve selüloz sanayinin hammaddesini

Detaylı

ABD Tarım Bakanlığının 12/07/2018 Tarihli Ürün Raporları

ABD Tarım Bakanlığının 12/07/2018 Tarihli Ürün Raporları 17/07/2018 ABD Tarım Bakanlığının 12/07/2018 Tarihli Ürün Raporları ABD Tarım Bakanlığınca 12 Temmuz 2018 tarihinde yayımlanmış tahıl ve yağlı tohumlar raporlarında, ABD nin yanı sıra dünya üretimi ve

Detaylı

T.C. KIRIKKALE VALİLİĞİ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ ARALIK 2013 KIRSAL KALKINMA YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİ PROGRAMI

T.C. KIRIKKALE VALİLİĞİ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ ARALIK 2013 KIRSAL KALKINMA YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİ PROGRAMI T.C. KIRIKKALE VALİLİĞİ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ ARALIK 2013 KIRSAL KALKINMA YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİ PROGRAMI RECEP KIRBAŞ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRÜ Kırsal Kalkınma Yatırımlarının

Detaylı

TÜRKİYE DE TARIM FİNANSMANI KONFERANSI

TÜRKİYE DE TARIM FİNANSMANI KONFERANSI TÜRKİYE DE TARIM FİNANSMANI KONFERANSI Türkiye de Tarım Finansmanı Konferansı 18 Nisan 2012 İstanbul Dedeman Oteli, Türkiye Bu proje Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir Bu proje EBRD tarafından

Detaylı

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN GÜMÜŞHANE

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN GÜMÜŞHANE T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI 2003-2011 DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN GÜMÜŞHANE Türk tarımını kalkındırmadan Türkiye yi kalkındıramayız Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan Ekolojik denge ve küresel

Detaylı

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN AYDIN

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN AYDIN T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI 2003-2011 DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN AYDIN Türk tarımını kalkındırmadan Türkiye yi kalkındıramayız Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan Ekolojik denge ve küresel gıda

Detaylı

ABD Tarım Bakanlığının 12/10/2018 Tarihli Ürün Raporları

ABD Tarım Bakanlığının 12/10/2018 Tarihli Ürün Raporları 20/10/2018 ABD Tarım Bakanlığının 12/10/2018 Tarihli Ürün Raporları ABD Tarım Bakanlığınca 12 Ekim 2018 tarihinde yayımlanmış tahıl ve yağlı tohumlar raporlarında, ABD nin yanı sıra dünya üretimi ve ticaretine

Detaylı

ÇANAKKALE İLİ TARIM SEKTÖRÜ EYLEM PLANI

ÇANAKKALE İLİ TARIM SEKTÖRÜ EYLEM PLANI 2 1 1: Kuraklığa karşı önlem alınması - Kuraklık Eylem Planında farklı seviyelerdeki kuraklık senaryolarına göre üretim modellerinin geliştirilmesi 2: Yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi -

Detaylı

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE YAŞ SEBZE MEYVE ÜRETİMİ

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE YAŞ SEBZE MEYVE ÜRETİMİ ANKARA 23/01/2017 DÜNYADA VE TÜRKİYE DE YAŞ SEBZE VE MEYVE ÜRETİMİ Tarım insanlık için her çağda önemli olmuştur. Tarımında önemli bir bölümünü yaş meyve ve sebzeler oluşturmaktadır. Yaş meyve ve sebze

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Yardımcısı Oran: Et fiyatlarına müdahale, besiciyi bitirir! Tarih : 18.08.2013 ET ÜRETİCİSİ İTHALATLA TERBİYE EDİLEMEZ CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, AKP nin, uyguladığı üreticiyi

Detaylı

Söz konusu dönemde benzinli otomobil sayısı ise yüzde 27,8'lik azalışla 4 milyon 62 bin adetten 2 milyon 929 bin adete geriledi.

Söz konusu dönemde benzinli otomobil sayısı ise yüzde 27,8'lik azalışla 4 milyon 62 bin adetten 2 milyon 929 bin adete geriledi. Lpg li araçlar güvenli mi diye tereddüt eden araç sahipleri gün geçtikçe azalıyor. Türkiye'de son yıllarda benzin fiyatlarında yaşanan artış tüketicileri LPG'li otomobillere yönlendirdi. AA muhabirinin

Detaylı

STRATEJİK ÜRÜN PAMUKTA TEHLİKE ÇANLARI

STRATEJİK ÜRÜN PAMUKTA TEHLİKE ÇANLARI STRATEJİK ÜRÜN PAMUKTA TEHLİKE ÇANLARI Gözde SEVİLMİŞ-Şebnem BORAN 1. Giriş Pamuk, çırçır sanayisinin, lifi ile tekstil sanayisinin, çekirdeği ile yağ ve yem sanayisinin, linteri ile de kağıt sanayisinin

Detaylı

T.C. KIRIKKALE VALİLİĞİ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ ARALIK 2014 KIRSAL KALKINMA YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİ PROGRAMI

T.C. KIRIKKALE VALİLİĞİ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ ARALIK 2014 KIRSAL KALKINMA YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİ PROGRAMI T.C. KIRIKKALE VALİLİĞİ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ ARALIK 2014 KIRSAL KALKINMA YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİ PROGRAMI RECEP KIRBAŞ İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRÜ Kırsal Kalkınma Yatırımlarının

Detaylı

2014-2023 BÖLGE PLANI SÜRECİ Eskişehir Tarım, Tarıma Dayalı Sanayi ve Ormancılık İhtisas Komisyonu Çalışmaları 07 Mayıs 2013 ESKİŞEHİR

2014-2023 BÖLGE PLANI SÜRECİ Eskişehir Tarım, Tarıma Dayalı Sanayi ve Ormancılık İhtisas Komisyonu Çalışmaları 07 Mayıs 2013 ESKİŞEHİR 2014-2023 BÖLGE PLANI SÜRECİ Eskişehir Tarım, Tarıma Dayalı Sanayi ve Ormancılık İhtisas Komisyonu Çalışmaları 07 Mayıs 2013 ESKİŞEHİR İklim değişikliği Biyoçeşitliliğin Korunması Biyoyakıt Odun Dışı Orman

Detaylı

TARSUS TİCARET BORSASI

TARSUS TİCARET BORSASI TARSUS TİCARET BORSASI Ülkemizde yetiştirilen tarımsal ürünlerden, tarımsal üretimin bir kısmı doğrudan tüketilirken, bir kısmı sanayide hammadde olarak işlenerek değişik gıdalara dönüştürülmektedir. Tarımsal

Detaylı

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR 2015 KASIM-ARALIK- SEKTÖREL ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR Şebnem BORAN Dünya da ve Türkiye de organik tarım hızla gelişmekte ve yaygınlaşmaktadır. Son 20 yılda Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya da organik

Detaylı

HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015

HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015 HOLLANDA ÜLKE RAPORU 12.10.2015 YÖNETİCİ ÖZETİ Uludağ İhracatçı Birlikleri nin kayıtlarına göre, Bursa dan Hollanda ya ihracat yapan 361 firma bulunmaktadır. 30.06.2015 tarihi itibariyle Ekonomi Bakanlığı

Detaylı

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO BAKLİYAT DOSYASI Dünya üzerinde tarımı çok eski yıllardan beri yapılmakta olan yemeklik dane baklagillerin diğer bir deyişle bakliyat ürünlerinin insan beslenmesinde bitkisel kaynaklı protein gereksiniminin

Detaylı

Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi kuruluyor

Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi kuruluyor Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi kuruluyor Kasım 07, 2013-9:12:39 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Ürün Doğrulama ve Takip Sisteminin yılbaşı itibarıyla bebek maması, bitkisel sıvı yağlar,

Detaylı

HAMSİ AVCILIĞI ve BAKANLIK UYGULAMALARI. Vahdettin KÜRÜM

HAMSİ AVCILIĞI ve BAKANLIK UYGULAMALARI. Vahdettin KÜRÜM HAMSİ AVCILIĞI ve BAKANLIK UYGULAMALARI Vahdettin KÜRÜM Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Ankara. Su Ürünleri Hizmetleri Dairesi Başkanı Giriş Karadeniz de avlanan balıklar

Detaylı

AR&GE BÜLTEN 2016 OCAK-ŞUBAT SEKTÖREL SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

AR&GE BÜLTEN 2016 OCAK-ŞUBAT SEKTÖREL SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ Şebnem BORAN Ülkemiz ve bölgemiz tarım ekonomisi içerisinde hayvancılık sektörünün oldukça önemli bir payı bulunmaktadır. Hayvansal ürünler toplumun yeterli ve dengeli beslenmesindeki

Detaylı

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL 24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL UNCTAD Dünya Yatırım Raporu Türkiye Lansmanı Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü «UNCTAD» ın Uluslararası Doğrudan Yatırımlara ilişkin olarak hazırladığı Dünya Yatırım

Detaylı

TMO NUN HUBUBAT ROLÜ PİYASALARINDAKİ

TMO NUN HUBUBAT ROLÜ PİYASALARINDAKİ TMO NUN HUBUBAT ROLÜ PİYASALARINDAKİ 30/03/2012 1 TMO NUN TARİHÇESİ 1929 1933 1938 1939-45 1984 1993 2008 2011 2012 2 TMO NUN GÖREVLERİ Hububat piyasalarını düzenlemek, Afyon ve uyuşturucu maddelere konulan

Detaylı

Kuraklık Pamuğu da Vurdu

Kuraklık Pamuğu da Vurdu Kuraklık Pamuğu da Vurdu Bilindiği gibi pamuk dünyada söz sahibi olduğumuz ürünlerimizden biri. İhracatımızda önemli paya sahip ve lokomotif sektörlerimizden olan tekstil ve konfeksiyon başta olmak üzere

Detaylı

Ulusal ve Uluslararası Mali Destekler Konferansı / ERZURUM

Ulusal ve Uluslararası Mali Destekler Konferansı / ERZURUM Ulusal ve Uluslararası Mali Destekler Konferansı 22.11.2016 / ERZURUM TARIMSAL DESTEKLEMELER Bilgehan ÖZEN Ziraat Yüksek Mühendisi HAYVANCILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Tel : 0312 258 73 47 Faks : 0312 258 73 43

Detaylı

Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı - Ekonomik krizin şiddeti devam ederken, krize borçlu yakalanan aileler, bu dönemde artan işsizliğin de etkisi ile

Detaylı

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ELAZIĞ

2003-2011 T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ELAZIĞ T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI 2003-2011 DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ELAZIĞ Türk tarımını kalkındırmadan Türkiye yi kalkındıramayız Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan Ekolojik denge ve küresel

Detaylı

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER Prof.Dr.Emine Olhan olhan@agri.ankara.edu.tr Ulusal Tarım Politikasını Etkileyen Nedenler İçsel Faktörler: doğal koşullar, tarımsal yapı ve uygulanan tarım sistemleri Dışsal

Detaylı

5200 SAYILI TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİ KANUNU ve BU KANUN KAPSAMINDA KURULAN TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİNİN DENETİMİ

5200 SAYILI TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİ KANUNU ve BU KANUN KAPSAMINDA KURULAN TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİNİN DENETİMİ 06/07/2004 tarih ve 25514 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5200 SAYILI TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİ KANUNU ve BU KANUN KAPSAMINDA KURULAN TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİNİN DENETİMİ Madde

Detaylı

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR «GENÇ TARIMCILAR GELECEĞE HAZIRLANIYOR» GÜNÜMÜZ TARIMINDA GERÇEKLER, HEDEFLER VE FIRSATLAR PANELİ TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR Prof.Dr. Cengiz SAYIN Akdeniz Üniversitesi / Ziraat Fakültesi

Detaylı

TARIMA MÜDAHALE ŞEKİLLERİ

TARIMA MÜDAHALE ŞEKİLLERİ TARIMA MÜDAHALE ŞEKİLLERİ 1.Doğrudan Gelire Yönelik Müdahaleler a. Fark ödeme sistemi (FÖS) b. Doğrudan gelir ödemesi (DGÖ) 2. Fiyata Müdahale a. Destekleme alımı b. Müdahale alımı 3. Girdi Destekleri

Detaylı

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER 30 10 2013 topraksuenerji-ulusal güvenlik denince çoğu zaman zihnimizde sınırda nöbet tutan askerler, fırlatılmaya hazır füzeler, savaş uçakları

Detaylı

30.04.2009 / 27215. 30 Nisan 2009 PERŞEMBE. Resmî Gazete. (Mükerrer) Sayı : 27215 TEBLİĞ. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından:

30.04.2009 / 27215. 30 Nisan 2009 PERŞEMBE. Resmî Gazete. (Mükerrer) Sayı : 27215 TEBLİĞ. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından: 30.04.2009 / 27215 30 Nisan 2009 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 27215 (Mükerrer) TEBLİĞ Tarım ve Köyişleri Bakanlığından: ÇİĞ SÜTÜN DEĞERLENDİRİLMESİNE YÖNELİK DESTEKLEME UYGULAMA ESASLARI TEBLİĞİ (TEBLİĞ

Detaylı

Dünyada ve Türkiye de Organik Tarım

Dünyada ve Türkiye de Organik Tarım Dünyada ve Türkiye de Organik Tarım Organik tarım, dünyada yaklaşık 130 ülkede yapılmakta ve organik tarım üretim alanı giderek artmaktadır. 2011 yılı verilerine göre dünyada 37 milyon hektar alanda organik

Detaylı

2013 YILI DESTEKLEME BİRİM FİYATLARI

2013 YILI DESTEKLEME BİRİM FİYATLARI 013 YILI DESTEKLEME BİRİM FİYATLARI 1 3 MAZOT, GÜBRE VE TOPRAK ANALİZİ DESTEĞİ Mazot Gübre Destekleme Ürün Grupları Destekleme Tutarı Tutarı Peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman emvali alanları,9

Detaylı

ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI

ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI ÇEVRESEL TARIM POLİTİKASI Prof. Dr. Emine Olhan A.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü olhan@agri.ankara.edu.tr TARIMA MÜDAHALE ŞEKİLLERİ 1.Doğrudan Gelire Yönelik Müdahaleler a. Fark ödeme sistemi

Detaylı

GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ

GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ Bekir ENGÜRÜLÜ Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Daire Başkanı Haziran 2016 SUNUM PLANI DÜNYADA TARIMIN GÖRÜNÜMÜ TÜRKİYE TARIMINA BAKIŞ

Detaylı

YİSAD Üyelerinden Çanakkale Şehitliği ne ziyaret Ağustos 2012 / Demir Çelik Store

YİSAD Üyelerinden Çanakkale Şehitliği ne ziyaret Ağustos 2012 / Demir Çelik Store YİSAD Üyelerinden Çanakkale Şehitliği ne ziyaret 2 Ağustos 2012 / Demir Çelik Store Çanakkale Şehitlik Abidesi Tuncay Sergen / Y SAD Yön. Kur. Bşk. YİSAD - Yassı Çelik İthalat, İhracat ve Sanayicileri

Detaylı

ULUSAL HUBUBAT KONSEYİ 2018 ÜLKESEL HUBUBAT REKOLTE DEĞERLENDİRME RAPORU

ULUSAL HUBUBAT KONSEYİ 2018 ÜLKESEL HUBUBAT REKOLTE DEĞERLENDİRME RAPORU ULUSAL HUBUBAT KONSEYİ 2018 ÜLKESEL HUBUBAT REKOLTE DEĞERLENDİRME RAPORU (21.05.2018) Türkiye Geneli Bitki Gelişimi Türkiye de 2017-2018 Ekim sezonunda buğday ekim alanlarının geçen yılki rakamdan daha

Detaylı