Candace Camp - Asi Ve Güzel

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Candace Camp - Asi Ve Güzel www.cepsitesi.net"

Transkript

1 - Asi Ve Güzel Büyükannem Lula Lee Bibby Irons için, zaman hayal kurma oyununa katılacak zamanı oldu. Bana sık sık usta desteklerde bulunan yayın hakları temsilcim Maria Carvainis m yardımı olmasaydı, bu kitap asla var olmazdı. Paha biçilmez anlayışı ve önerileri için editörüm Abby Zidle a da teşekkürlerimi gönderiyorum. Ve en çok da, bütün fikirlerimde (sıklıkla karmaşık olsa da) harika deneme tahtaları sağlayan kocam Pete Hopcus a ve kızım Anastasia Hopcus a teşekkür ediyorum. Bölüm 1 Londra, 1824 Maıy Bascombe korkuyordu. Daha önceden de korktuğu olmuştu. Yeni ve tehlikeli topraklarda büyümüş biri insanın kalbini iki kat hızlı attıran bir şeylerle karşılaşmadan yaşayamazdı. Fakat bu, annesinin çamaşır ipinin çevresini koklayan ayıyı gördükleri zaman gibi değildi. Ya da üvey babasının leş gibi alkol kokarak onun kolunu kavradığı ve kendine doğru çektiği gün kalbinin boğazına tırmanışı gibi bile değildi. O zaman ne yapması gerektiğini biliyordu. Evin içine doğru yavaşça ve sessizce gerileyip silahı doldurmayı veya Cosmo nun ayağının üst kısmına sertçe basıp acıdan uluyarak onu bırakmasını sağlaması gibi. Hayır, bu tamamıyla yeni bir durumdu. Yabancı insanlarla dolu yabancı bir şehirdeydi ve ne yapması gerektiğine dair kesinlikle bir fikri yoktu. O... kaybolmuş hissediyordu.

2 Mary hareketli rıhtımda etrafına bir bakış daha attı. Hayatı boyunca hiç bu kadar gürültü ve hareket ya da tek bir yerde bu kadar çok insanı bir arada görmemişti. Philadelphia daki rıhtımların kalabalık olduğunu düşünmüştü fakat hiçbir şey Londra yla kıyaslanamazdı. Çevrelerinde yüklerden oluşan yığınlar, onlan yükleyen ve boşaltan rıhtım işçileri ve bir yere yetişmeleri gereken ancak çok az vakitleri varmış gibi görünen aceleci insanlar vardı. Hiç kadın yoktu. Maıy nin gemiden indiğini gördüğü birkaç kadın, erkek eşlikçileriyle birlikte at arabalarına binip uzaklaşmıştı. Aslında onlann gemisindeki yolcuların hepsi çoktan gitmişti, yalnızca Mary ve kardeşleri hala ufak bagaj yığınlarının yanında perişan bir grup olarak dikiliyordu. Gölgeler uzamaya başlıyordu; gecenin çökmeye başlaması uzun sürmeyecekti. Ve Mary, Londra ya sürüklenmiş tecrübesiz bir Amerikalı olsa bile, Londra rıhtımlarının dört genç kızın geceleyin yalnız kalacağı bir yer olmadığını bilecek kadar akıllıydı. Sorun, Maıy nin bir sonraki adımın ne olacağını bilmemesiydi. Gemilerinden indikleri yerden pek de uzakta olmayan bir han olmasını beklemişti. Fakat gemiden indikleri anda, bu rıhtımın etrafında, bir grup saygın genç bayanın kalabileceği bir hanın yer almadığını fark etmişti. Önlerinde uzanıp gittiğini görebildiği dar sokaklarda yürümeleri için bile isteksizdi. Maıy, birkaç kiralık araba yanaştığında bir ya da ikisini durdurmaya çalışmıştı fakat arabacılar öylece geçiverip onu görmezden gelmişti. Paspal bavullarından yığınlarına bakıp Mary ve kız kardeşlerinin yol ücretini karşılayamayacaklarını varsaydıklarına şüphe yoktu. Burada kalamazlardı. Kısa sürede bir araba bulamazlarsa, çantalarını toplamaya ve rıhtımların ötesindeki dar, kirli sokaklara doğru yürümeye zorlanacaklardı. Mary emin olamayarak etrafına bakındı. Gemileri yükleyen adamlardan birkaçı, uzun zamandır Mary ve kız kardeşlerine doğru bakıyordu. Şimdiyse, Mary nin bakışı onlardan birine çevrildiğinde, adam ona küstah bir gülüş gönderdi. Mary buz gibi bakışını takınırken gerildi ve yavaşça, kasten kendi etrafında döndü. Üç kız kardeşini inceledi. Mary nin bir küçüğü ve ailenin güzeli olarak bilinen Rose, berrak mavi gözlü ve gür siyah saçlıydı, gri gözlü ve koyu altın sarısı saçları sıkıca örülmüş ve tepesinde topuz olarak toplanmış Camellia her zaman mantıklı ve tetikteydi; güneşte açılmış açık kahverengi saçlı ve gri-yeşil gözlü Lily, en gençleri ve babalarına en çok benzeyendi. Kızların üçünün de, Mary ye sadık bir güvenle bakarak karşılık vermesi, Mary nin karnındaki buz gibi düğümü daha sıkı hale getirdi. Kız kardeşleri, kendileriyle ilgilenmesi konusunda Mary ye güveniyorlardı. Tıpkı annelerinin, kendi ölümünün ardından, kızlan üvey babalarının evinden kaçırması ve okyanusun karşısındaki Londra ya, büyükbabalannın evinin emniyeti ve güvenliğine getirmesi için ona güvenmesi gibiydi. Mary, ilk kısmı başarmıştı. Fakat eğer şimdi başarısız olursa hepsinin bir hiç için olacağını biliyordu. Kız kardeşlerini gece için güvenli ve uygun bir yere götürmeye mecburdu. Sonrasındaysa daha önce hiçbirinin karşılaşmadığı büyükbabalarıyla, isteklerine karşı geldiği için öz kızını kovan adamla, yüzleşmek ve kovduğu kızının çocuklarını yanma alması için onu ikna etmek zorundaydı. İçgüdüsel olarak, Mary ince, dikişli deri omuz çantasını göğsüne daha yakın tuttu. Tam o anda, bir gölge onlara doğru koşturdu ve Mary yi sarsarak yere yapıştırdı. Bir an için Mary, hareket etmek ya da hatta düşünmek için bile fazla sersemledi. Sonra ellerinin boş olduğunu fark etti. Çantası! Delirmiş gibi etrafına bakındı. Orada yoktu. Çantam! Belgelerimizi çaldı! Mary ayağa fırladı ve dönüp koşan figüre bakındı. Dur! Hırsız var! Rose a bir bakış atıp bavulları işaret edecek kadar duraksadıktan sonra, Mary eteklerini topladı ve adamın peşine takıldı. Rose, yılların aşinalığıyla ablasının bakışının anlamını çözerek çantaların yanında durmak için ilerledi fakat Lily ve Camellia çoktan Mary nin peşindeydi. Mary bugüne kadarki en hızlı koşusunu tutturdu, kalbi dehşetle çarpıyordu. Onlar için önemli olan her şey oradaydı, onlara inanmayan bir akrabaya dürüstlüklerini kanıtlayabilecekleri her şey. O belgeler olmadan, hiç umutlan yoktu; büyük, korkunç ve tamamen yabancı bir şehirde gidecek hiçbir yerleri ve yardım isteyecek kimseleri olmadan burada çıkmaza düşerlerdi. Çantayı geri almaya mecburdu!

3 Kız kardeşleri hemen arkasmdaydı; içlerinden en süratli olanı Camellia neredeyse ona yetişmişti. Fakat çantasını çalan sırım gibi hırsız hepsinden daha hızlıydı. Bir köşeyi dönerken, adamın yanm blok ötede olduğunu gördü ve yürek sızlatan bir umutsuzlukla, adamı yakalayamayacaklarını fark etti. Hırsızdan bir metre ötede, iki adam bir kapının dışında durmuş, sohbet ediyordu. Son, çaresiz bir çabayla, Mary çığlık attı, Durdurun onu! Hırsız! İki adam döndü ve genç kıza baktı fakat adama doğru hiçbir hamlede bulunmadılar. Mary, yüreği ezilerek kız kardeşlerinin geleceğinin gözlerinin önünde yok olduğunu biliyordu. Sör Royce Winslow, kumarhaneden dışan çıkıp altın başlı bastonunu kayıtsızca çevirdikten sonra ucunu yere dayadı. San saçlan ve yeşil gözleriyle otuzlarının başındaki yakışıklı bir adamdı, rıhtım kumarhanesinden çıkması beklenilen tarzda biri değildi. Geniş omuzlarını saran son derece kaliteli mavi paltosu, öylesine zarif kesimliydi ki yalnızca Weston da yapılmış olabilirdi, tıpkı ayaklarındaki cilalı, uzun çizmelerin açıkça Hoby ürünü olduğu gibi. İyice oturmuş açık kahverengi pantolonu ve beyaz gömleği, kolalı ve zarifçe bağlanmış boyun bağı, basit altın saat zinciri ve saat kösteğiyle, zarafet ve servet sahibi bir adam olarak görünüyordu ve erkek kardeşi Fitz in tabiriyle inişli çıkışlı olan böyle ayakaltı bir yerde yakalanmayacak kadar görmüş geçirmişti. Sör Royce, Pekala, Gordon. Beni yine çok zahmete soktun, derken onu takip ederek kapıdan çıkan adama döndü. Ergenlikten daha yeni çıkmış eşlikçisi, yorumdan dolayı bir parça mahcup göründü. Sör Royce un aksine, Gordon m kıyafetleri aşın uçta tarzı ve renkleriyle, onu bir züppe olarak damgalıyordu. Paltosu, yumurta sansmı anımsatan bir sanydı ve altındaki işlenmiş satenden yelek eflatundu, pantolonu da aynı tonla şeritlenmişti. Paltonun omuzlan olağandışı şekilde genişti ve vatkayla doldurulmuş, beliyse sıkıca kıstınlmıştı. Yakasına devasa bir yaka çiçeği kondurulmuştu ve saat cebinin gözlerinden geçirilmeyen saatinin zinciri sallanıyordu. Gordon, kendini abartılı şekilde olgun tavra bürümek için dimdik durdu, yine de yaratmayı umduğu tablo, olduğu yerde sallanıp yerinde kalamamasıyla bir şekilde bozulmuştu. Biliyorum. Af diliyorum, Kuzen Royce. Jeremy sana hiç söylememeliydi. Diğer adam ılımlı şekilde, Kardeşini suçlama, diye cevap verdi. Senin için endişelendi ve haklıydı da. Orada fena halde yolunuyordun. Gordon kızardı ve laf yetiştirmeye yeltendi fakat diğer adam ustalıkla kaldırılan tek kaşıyla onu durdurdu ve devam etti: Jeremy, konta değil de, bana geldiği için minnettar olsan iyi edersin. Öyle zannediyorum! Gordon şoke olmuş bir tonla kabul etti. Kuzen Oliver sonsuza kadar aile saygınlığından ve ebeveynlerime olan borçlarımdan bahsedip dururdu. Bu boşuna olmazdı. Genç adam karşı çıkarak, Bak şimdi, Kuzen Fitz ile senin hiç şakayla ortalığı karıştırmadığınızı söyleme! dedi. Sör Royce un düzgün biçimli dudaklarında hafif bir gülümseme şekillendi. Yapmış olabiliriz, evet fakat ben asla kendimi Oxford dan attırmadım ve sonra da daha güç duruma düşmek için şehre gitmedim. Gözlerini kıstı. Asla şu san paltoyu da giymeyi düşünmezdim. Gordon, Ama bu çok moda! diye açıkladı. Ne var ki yoldaşı artık onu dinlemiyordu. Sör Royce un dikkati, sokağın aşağısından onlara doğru koşturan, deri bir çanta taşıyan adama kaymıştı. Asıl dikkatini çeken şeyse, hemen onun arkasından koşan mavi elbiseli, genç bir kadındı. Koyu kahverengi saçlan gevşemiş, arkasından sallanıyordu ve elbisesini neredeyse dizlerine kadar sıyırarak çorapla sarılmış ince bacaklarını sergiliyordu. Arkalarında aynı hararetle koşan iki genç kız daha vardı, boneleri kurdeleleriyle sallanıyor ya da tamamen düşüyordu, yüzleri kıpkırmızıydı. En baştaki kadın, Durdurun onu! diye bağırdı. Hırsız! Royce, önündeki manzaraya hayretle baktı. Sonra, tam hırsız yanlarından geçip gitmek üzereyken, bastonunu zahmetsizce uzatıp kaçağın ayaklarına güzelce

4 taktı ve adamı yere yapıştırdı. Adam bir gürültüyle yere düştü ve elindeki çanta fırlayıp sokakta kayarak ilerledi, bir aydınlatma direğine çarparak durdıı. Hırsız bir yandan söverek ayağa kalkmak için çabaladı fakat Royce tek ayağını adamın sırtına dayadı ve onu sertçe yere bastırdı. Gordon, git deri çantayı getir, olur mu? Aferin sana. Gordon ağzı açık bir halde hırsıza bakıyordu, Sör Royce un çizmeli ayağının altında kıvranıyor ve sağa sola sallanıyordu fakat kendisinden büyük adamın sözleriyle birlikte sadece hafifçe dağılan çanta>ı aldı. Teşekkürler! Grubun başındaki kadın onlara doğru koşturdu ve soluk soluğa kalmış bir halde durdu. Diğer ikisi genç kızın yanma geldi ve bir an için, iki adam ve üç kadın hatırı sayılır bir dikkatle birbirlerine baktı. Sör Royce, kızarmış ve dağılmış olsalar bile, gerçekten güzel kızlar olduklarını düşündü fakat ilgisini en çok çeken, en öndekiydi. Kızın saçlan yoğun bir çikolata rengindeydi ve gözleri mavi ile yeşilin mest edici bir kanşımıydı. Royce un içinde kızı daha yakma çekip kusursuz rengi saptama ihtiyacı duymasına sebep oluyordu. Cömert ağzı ve çıkık elmacık kemikleriyle birlikte, çenesinin sert çizgisi, genç kızın yüzüne aşikar bir güç veriyordu. Dahası, leziz bir şekilde dolgun olan alt dudağın tam ortasında, en cazip kıvnmlardan biri vardı. Royce, o dudaklan görüp de, onları öpmemeyi istememenin imkansız olduğunu düşündü. Sör Royce, Rica ederiz, diye cevapladı, reverans yapmak için çizmeli ayağını gaddar herifin sırtından çekti. Hırsız bu jestten yararlanarak ayağa kalktı ve koşmak için yeltendi fakat Royce un eli uzanıp adamı yakasından yakaladı. Gözlerini kadınların üzerinde sorgular gibi gezdirdi. Şikayetçi olmak istiyor musunuz? Onu sulh yargıcına götürmeli miyiz? Hayır. İlk kadın başını iki yana salladı. Çantamı geri aldığım sürece, gerisi önemli değil. Pekala. Sör Royce sıkıca tuttuğu adama baktı. Şansına, leydinin nazik bir yüreği var. Bir dahaki sefere bu kadar şanslı olmayabilirsin. Royce, hırsızı serbest bıraktığında adam hızla kaçtı ve bir köşede yok oldu. Ardından genç kadınlardan oluşan topluluğa geri döndü. Affedin, izin verin kendimi tanıtayım, Sör Royce Winslow, hizme-tinizdeyim. Ve bu genç delikanlı benim kuzenim, Bay Harrington. Genç kadın tereddüt etmeden, Ben Mary Bascombe, diye yanıtladı. Ve bunlar da benim kız kardeşlerim Camellia1 ve Lily2. Ne kadar da uygun, güzel bir buket oluşturuyorsunuz. Mary Bascombe, bu yağcılığa gözlerini devirerek karşılık verdi. Korkarım annemin çiçeklere karşı olağanüstü bir düşkünlüğü varmış. Öyleyse söyleyin bana, Bayan Bascombe, nasıl oldu da bir çiçeğin adını almadınız? Ah, aslında aldım, diye cevapladı. Gülümsediğinde yanağında çekici bir gamze beliriverdi. Aslında ismim Marigold3. Maıy, adamın kibar bir cevap için kıvranışını görerek gülümsedi. Endişelenmeyin. Korkunç değilmiş gibi davranmanıza gerek yok. O yüzden Mary yi kullanıyorum. Fakat... Omzunu silkti. Sanınm daha kötüsü olabilirdi. Annem bana Mugvvort4 veya Delphinium5 isimlerinden birini verebilirdi. Royce güldü, ilgisi gittikçe artıyordu. Kızların hepsi güzeldi ve Maıy, en azından, her hanımefendi gibi telaffuzu mükemmeldi. Yine de Royce un tam olarak çıkaramadığı garip bir aksam vardı. Onların canlı, sevimli yüzlerine bakarak veya genç kızm konuşmasını dinleyerek Mary ve kız kardeşlerinin genç hanımefendiler olduklarını varsayıyordu. Fakat kıyafetleri genç bir leydinin giyeceği hiçbir şeye ı (İng.) Kamelya, (ed.n.) 2 (İng.) Zambak, (ed.n.) 3 (İng.) Kadife çiçeği, (ed.n.) 4 (İng.) Misk otu. (ed.n.) 5 (İng.) Hezaren, (ed.n.) benzemiyordu, hatta kırsal kısımdan gelenlerin bile. Elbiseleri ve saçlan basitti ve birkaç yıl öncesinin modasıydı, sanki kız kardeşler hiç moda dergisi görmemişlerdi. Fakat onıın da ötesinde, kızların adaba uygun davranışlan hayret verici şekilde eksikti.

5 Onlara refakat eden yaşı büyük bir kadından eser yoktu. Ve görünüşlerine ya da bonelerinin çıktığına ehemmiyet vermeden, öylece sokaklarda koşmuşlardı. Ardından burada öylece durmuş, sanld yabancı adamlarla konuşmak gayet sıradan bir şeymiş gibi, hiç kızarmadan, bakışlarını sakınmadan ya da kıkırdamadan düpedüz dikkatle bakıyorlardı. Tabii ki nasıl tanıştıkları dikkate alındığında, doğru düzgün tanıtılmadan bir adamla konuşulmaması gerektiği kuralına uymaları pek beklenemezdi. Fakat adam ona yardım etmiş olsa büe, hiçbir soylu genç kadın, bir yabancıya ismini böyle gelişigüzel biçimde söylemezdi. Ve az önce Maıy Bascombe un neşeli şekilde yaptığı gibi, kızların ilk isimlerini de kesinlikle vermezdi. Ayrıca, annesinin onlara isimlerini vermesi konusunda pervasızca yorumda bulunmazdı. Hepsinden de öte, rıhtımların yakınında ne yapıyorlardı? Royce aniden, Siz... Amerikalı mısınız? diye sordu. Mary kahkaha attı. Evet. Nasıl bildiniz? Royce güçsüz bir gülümsemeyle, Şanslı bir tahmin, diye cevapladı. Mary karşılık olarak gülümsedi ve yüzü aydınlandı. Royce un eli, bastonunun sapını istemsizce daha sıkı tuttu ve ne söyleyeceğini unuttu. Mary de aniden kelimelerini kaybetmiş gibi göründü ve yanaklarına renk hücum ederken bakışlarını kaçırdı. Elleri saçlarına gitti, aniden saçlarının dağınık durumda olduğunun farkına vardı ve tekrar toplamak için beceriksizce uğraştı. Ben... ah, Tanrım, sanınm şapkamı kaybettim. Etrafına bakındı. Cüretkarlığımı bağışlarsanız, Bayan Bascombe, siz ve kız kardeşleriniz... şey, burası fazla uygun bir bölge değildir. Kaybolmuş olma ihtimaliniz var mı? Hayır. Mary omuzlarım dikleştirdi ve adamın bakışma karşılık verdi. Kaybolmadık. Mary nin arkasından, kız kardeşlerinden biri zarif olmayan biçimde bir ses çıkardı. Hayır, sadece mahsur kaldık. Mahsur kalmak derken? Bascombe kardeşlerin en genci gibi görünen kız büyük, gri-yeşil gözlerini ona çevirerek, Bu öğlen gemiden indik, diye açıkladı. Sesi dramatik biçimde azaldı. Burada tamamen yalnızız ve nereye gideceğimize dair hiç fikrimiz yok. Görüyorsunuz ya... Lily! Mary onu sertçe kesti. Eminim Bay Winslow bizim hikayemizi dinlemekle ilgilenmiyordur. Mary, Sör Royce a döndü. Şimdi, bize çantamızı verirseniz yolumuza gideceğiz. Royce kibarca, Sör Royce, diye düzeltti. Ne? Adım. Sör Royce, Bay Winslow değü. Ve çantanızı iade etmekten mutlu olurum. Çantayı Gordon m tutuşundan çekip aldı ve Maıy ye uzattıktan sonra elini çekmedi. Öte yandan, şehrin bu adı çıkmış kısmında üç genç hanımefendiyi yalnız bırakamam. Mary, Sorun değil, gerçekten, diye karşı çıktı. Israr ediyorum. Size eşlik edeceğim... Royce anlamlı biçimde durakladı. Mary sertçe, Bir hana kadar, dedi ve çantayı adamın elinden çekti. Genç kızın çenesi hafifçe havaya kalktı. Gerçeği söylemek gerekirse, yardımınız için minnettarız, efendim. Eğer bizi uygun bir hana yönlendirirseniz, sizi daha fazla rahatsız etmeyiz. Sör Royce ona doğru eğildi, eğlendiğini gizlemek için yüzünü kontrol altında tutuyordu. Kızın sözlerinin bir teşekkür olduğu kadar, bir baştan savış olduğunu biliyordu. Pekala, diye düşündü Royce, Bayan Maıy Bascombe onu baştan savmanın düşündüğünden daha zor olduğunu görecekti. Mary, Sör Royce un caddeye adım atışını ve rahat bir hareketle bastonunu kaldırışını izledi. Genç kızı hayrete düşürerek bir blok ötedeki bir at arabası onlara doğru gelmeye başladı. Mary, içinde ona karşı saygı uyanarak adama döndü. Zarifçe giyinmiş bu centilmeni, hırsızın yolunda dururken gördüğü ilk anda ne düşüneceğinden emin olamamıştı. Adam, az önce Mary nin kıymetli çantasını çalan adamla herhangi bir şekilde boğuşmaya

6 girecek tarzda birine benzemiyordu. Yine de, pek fazla çaba harcamadan hırsızı yere yıkmış ve Mary ye çantasını geri vermişti. Ve şimdi de bu tatsız yerde, onlar için bir kiralık at arabası çağırmayı başarmıştı. Mary, Sör Royce u inceledi. Daha önce hiç bu adamın kültürlü ve zarif havasına sahip kimseyi görmemişti. Adamın kıyafetleri ve çizmeleri kusursuzdu, ayrıca boş zamanı olan bir adamın yapacağı gibi ağır bir zarafetle hareket ediyordu. Yine de gözleri olan herkes için, adamın ceketinin altındaki omuzlarının geniş ve üzerine oturan pantolonunun sardığı bacaklarının kaslı olduğunu görmek kolaydı. Amerika da, tipik İngiliz erkeği hakkında söylenen o zayıflık, erkeklikten uzak tavırlar bu adamda yoktu. Maıy gözlerini dikmiş bakıyor olmalıydı ki Sör Royce ona gülümsedi, genç kızın kanı şaşırtıcı biçimde kaynadı. Kendi kendine, bu saçmalık, dedi, Sör Royce un gülümsemesinin onun üzerinde farklı bir etkisi olmamalıydı. Aslında, eğer dürüst olması gerekirse, gür, san saçlanndan, yaprak yeşili gözlerine kadar bu adamla ilgili her şey, onu farklı bir şekilde etkiliyor gibiydi. Doğrusu bir erkeğin dış görünüşünü böylesine güçlü biçimde fark etmek Mary ye göre değildi. Bir de bunlann yanında adam ona gülümsediğinde, nabzının hızlandığını fark etmişti! Adama bakarken içine çöreklenen bu acayip sıcaklık da neydi? Ve adamın çenesindeki gamze neden bu kadar cazipti? Bu düşünceleri sert bir biçimde akimdan uzaklaştırdı. Toy kızlar gibi davranmanın zamanı değildi. Şehirlerde pusuya yatıp tedbirsizleri dolandırmak ya da daha kötüsünü yapmak için dolaşan insanlar hakkındaki hikayeleri duymuştu. Nasıl oldu da böyle kolayca araba durdurabildiniz? Mary nin ses tonu karşılığını tepeden bakar tavırla kalkan bir kaşla aldı. Şüphelendiniz mi, Bayan Bascombe? Muhtemelen böyle hissetmekte haklısınız. Fakat ben genç, güzel Amerikalı kızlan alıkoymak için rıhtımlan arşınlayan bir beyaz köle tüccarı değdim. Ve bu kiralık araba değil, benim kendi arabam. Arabayla geldim çünkü buradaki genç Gordon ı anyordum ve onu hangi durumda bulabileceğimden emin değildim. Eğer o, ee, biraz yorgun düşmüş bir halde olursa eve kadar yürüyerek eşlik etme isteğim yoktu. Ah. Maıy, genç adamı inceledi. Sör Royce un güvenilir olup olmadığım bilmenin bir yolu yoktu. Fakat sonuçta hırsızı yere devirmiş ve çantasını iade etmişti, bu da kanunlara saygılı biri olduğunu gösteriyordu. Ve yanındaki bu Gordon denilen adam fazlasıyla garip giyinmiş olsa da, Sör Royce fazlasıyla saygıdeğer görünüyordu. Mary ninki gibi deneyimsiz gözler için bile, adamın parlak çizmeleri ve zarif paltosu varlıklı bir adama duruşu da kesinlikle bir centilmene özgündü. Adamın rol yapıyor olabileceğini varsaydı fakat Mary ve kız kardeşleri sayıca ondan üstündü; elbette hepsinin birden hakkından gelemezdi. Aynca, bililerinin çalmak isteyeceği bir şeyleri yoktu, o hırsız çantayı açıp da içinde belgelerden başka hiçbir şey olmadığını gördüğünde fazlasıyla hayal kırıklığına uğrayacaktı. Beyaz köle tüccarlarını da duymuştu elbette fakat Mary, beyaz köle tüccarlarının bu adam gibi göründüğüne ve davrandığına inanamıyordu. Sör Royce, Lütfen, izin verin de saygın bir hana kadar size eşlik edeyim, diyerek ısrar etti. Mary, bir an için tereddüt ederek kız kardeşlerine göz attı. Lily kesinlikle solgun görünüyordu ve hatta Camellia bile onayladı, elini eteğinin cebinden çıkanp tuttuğu bıçağı Mary ye gösterdi. Onunla baş edebilirim, Mary. Sör Royce un kaşlan yukan kalktı ve Gordon, Royce un bakışını takip etti, gözleri yerinden fırladı ve bağırdı, Lanet olsun, o bir bıçak mı? Royce sakince, Öyle sanıyorum, diye yanıtladıktan sonra ekledi, Kullandığın dile dikkat et, kuzen. Yanımızda hanımefendiler var. Gordon bu açıklamaya itiraz edecek gibi göründü fakat kendisinden büyük adamdan gelen bir bakışla birlikte yalnızca, Affedersiniz, demekle yetindi. Gordon, kendi başına idare edebilir misin? Royce devam etti. Korkanm arabamda hepimize yetecek kadar yer yok. Hala Camellia nm bıçağına bakmakta olan diğer adam onayladı. Tabii ki. Demek istediğim, eğer sen güvenli olduğundan eminsen... Sör Royce, Eminim başımın çaresine bakabilirim, diyerek güvence verdi. Doğrudan eve gideceğine dair bana söz veriyor musun? Eve! Orası olmaz! Gordon karşı çıktı. Annem

7 buradaki konakta. Pekala. O zaman doğrudan babana git. Malikanede, değil mi? Gordon rengi atmış göründü fakat isteksizce onayladı. Evet. Babama gideceğim ve her şeyi anlatacağım. Güzel. Eğer başka türlüsünü yaptığını öğrenirsem, tüm bunlan Oliver m ellerine bırakmm. Gordon inledi fakat tekrar onayladı ve sokaktan aşağı doğru ağır adımlarla yürüdü. Lily, O iyi olacak mı? diye sordu, adamın yürüyerek uzaklaşmasını izliyordu. Biraz şey görünüyor, şey... Camellia yardımseverlikle, Sarhoş, diye ekledi. Sör Royce hayretler içinde gibi göründü fakat yalnızca, Evet. Haklısınız. Korkanm biraz fazla düşkünlük gösterdi. Fakat toparlanmayı başaracağını düşünüyorum, dedi. lily, O yüzden mi o şekilde giyiniyor? diye sordu. Sarhoş olduğu için mi? Royce kısa bir kahkaha koyuverdi ve başını iki yana salladı. Hayır, korkanm o kıyafetleri satın alırken büyük ihtimalle oldukça ayıktı. Etrafına bakındı. Şimdi, hımm, bavullarınız olduğunu varsayıyorum? Mary, Ah! Çantalanmız! Rose bizim için endişelenip üzülecek, diye bağırdı. Kızlar döndü ve geldikleri yöne doğru geri koşmaya başladılar. Royce iç çekerek arabasının ayaklığına çıktı ve kulpu kavrayarak arabacıya ilerlemesini işaret etti. Korkanm onlan takip etmek zorundayız, Billings. Arabacı, Evet, efendim, diye cevapladı, adamın renksiz sesi, patronunun sıradışı hallerini uzun zaman önce kabul ettiğini ortaya koyuyordu. Kızlar nhtıma doğru koşarken, araba arkalanndan ağır ağır ilerledi. İki tane paralanmış sandığın üzerine tünemiş oturan kuz-guni saçlı, mavi gözlü... kucağında uzun bir tüfekle oturan güzelliği gördüğünde, Royce un ağzı açık kaldı. Yüce Tanrım! Royce hafifçe yere atladı ve kızlar topluluğuna doğru uzun adımlarla yürüdü. Sizden bir tane daha var. Evet, bu diğer kız kardeşim Rose. Tabii öyle. Güzel genç kıza zarif bir selam verdiğinde, kız utanarak karşılık verdi. Ve yanınızda bir tüfek getirdiğinizi görüyorum. Elbette. Babamızın silahını geride bırakamazdık. Royce zayıf bir tonla, Doğal olarak... diye cevapladı. Ne zaman kullanmanız gerekebileceğini kim bilir? Yanınızda başka silahlar var mı? Tabancalar mesela? Lily adama, Çantalarımızda, dedi. Onlara gerçekten ihtiyacımız olacağını düşünmedik. Hımm. Bir tüfeğin ve kız kardeşinizin bıçağının günlük olaylar için yeterli olduğunu tahmin ediyorum. Royce, arabadan inip onu takip eden arabacısına doğru döndü. Pekala, Billings, bavulları yükle de yola çıkalım. Royce arabanın kapısını açtı ve elini Mary ye doğru uzattı. Bayan Bascombe... Mary, kız kardeşlerini arabanın etrafına topladı ve Royce arabaya çıkmalarına yardım etti, Maıy sona kalana kadar geride oyalandı. Genç kız, kapının kenarındaki kulpu tutmayı ve kendini arabaya doğru çekmeyi isterdi ancak Sör Royce un uzattığı elini görmezden gelme kabalığını etmeden bunu yapamazdı. Sör Royce un elini tutmaktaki isteksizliğinin sebebini kendisine bile açıklayamıyordu. Sadece teması korkuyla beklediğini biliyordu ve aynı zamanda bir şekilde bunun için hevesliydi. Royce, kız kardeşlerden sonuncusunu arabaya bindirmek için döndü. Mary tereddüt etti, ardından uzandı ve elini adamın eline kaydınverdi. Adamın parmaklan onunkilerin üzerine hafifçe kapandı. Mary, onun teninin sıcaklığını hissedebiliyordu; adam, Mary ye normal gelmeyecek kadar sıcak gibiydi veya genç kızın elleri aniden buz mu kesmişti? Başım kaldınp adamın yüzüne baktı. Şu anda, adama her zamankinden daha yakındı ve çöken alacakaranlıkta bile, adamın kirpiklerinin nasıl günahkarca uzun ve gür olduğunu açıkça görebiliyordu. Adamın kaşlarıyla aynı kızılımsı kahverengi tonlanndaydı, gür san saçlanndan daha koyu renkti ve parlak yeşil gözlerini vurguluyordu. Adam doğrudan onun gözlerinin içine bakıyordu ve bakışlanndaki yoğunluk, sıcaklık, aniden Maıy ye kendisini utangaç hissettirdi. Genç kız bakışlannı aşağı eğdi; yanaklanna tırmanan kızarıklığı hissedebiliyordu. Neredeyse sezilemez biçimde, adamın parmakları onunkileri daha sıkı tuttu.

8 Mary çabucak arabaya çıktı ve bir an için, adam onun elini tutmaya devam edebilirmiş gibi göründü fakat sonrasında Royce onu serbest bıraktı. Üç kız kardeşi tek bir koltukta sıkışmıştı, o yüzden, Mary onlann karşısındaki koltuğa oturdu ve Sör Royce un yanında seyahat etmek zorunda kaldığının farkına vardı. Adam, arabacısıyla konuşmasından hemen sonra arabaya bindi ve yumuşak deri koltukta Maıy nin yanına oturdu. Mary adamın bakışından sakınarak lüks araçta çevresine bakındı. Daha önce hiç böyle zarif ve rahat bir araca binmemişti. Ferahtı, koltuklar koyu kırmızı deriyle kaplıydı ve arkalannda, sırtlarını dayadıkları minderler aynı yumuşacık deriden yapılmıştı. Kısa, ağır perdeler pencereleri süslüyor, gittikçe azalan akşam ışığının içeri girmesine izin vermiyordu. Araba, eğri Arnavut kaldırım taşlarının üzerinde ileri atıldı. Mary, yanındaki adamın varlığının fazlasıyla farkındaydı. Adamın geniş omuzlan epeyce yer işgal ediyor gibiydi ve kaslı uyluklan onunkilerden yalnızca birkaç santim uzaktaydı. Mary, kendini arabanın diğer duvanna iyice yapıştırdı, arabanın yalpalamasından ve adama çarpmasına sebep olmasından ödü kopuyordu. Uzun bir zaman boyunca, arabanın içinde yalnızca sessizlik vardı, dört kız ve onlann kurtancısı dikkatle birbirlerini inceliyordu. En sonunda Sör Royce konuştu, Siz genç hanımefendilerin nereden geldiğinizi sorabilir miyim? Lily hiç beklemeden, Three Comers, diye yanıtladı. Phila-delphia dan pek de uzak olmayan ufak bir kasaba. Pensilvanya da. Amerika Birleşik Devletleri. Royce başım salladı. Anlıyorum. Peki, sizi İngiltere ye getiren ne? Lily... Mary, kız kardeşine uyancı bir bakış attı. Lily şaşkınlıkla ona baktı. Ama ne sakıncası var... Sör Royce rahatlıkla, Hayır, ablanızın haklı olduğundan şüphe etmeyin, dedi. Şehirdeyken ne kadar tedbirli olsanız az. Tehlikeli bir yer olabilir. Yine de, Camellia ya doğru bir bakış atarak ekledi, hazırda bir bıçak tutmanın, gerçekten gerekli olduğundan pek emin değilim. İnsanlann yanlış sonuçlar çıkarmasına sebep olabilirdi. Maıy araya girerek, Genellikle silahlı gezmiyoruz, Bay... şey, Sör Royce, dedi. Fakat sizin de söylediğiniz gibi, şehir tehlikeli bir yer olabilir. O yüzden, Camellia bugün bıçağım takmaya karar verdi. Takmaya? Royce, Camellia ya, sanki genç kızın boynundan sarkan bir şey görecekmiş gibi boş boş baktı. Camellia hafifçe gülümsedi ve eteğinin kenarım kaldırmak için aşağı uzandı, düzgün şekilli bacağının ufak bir kısmını açığa çıkardı. Bacağına sarılmış ufak, deriden bir kın vardı. Camellia eğüdi ve taşıdığı bıçağı kınına soktu, ardından eteğini düzeltti ve Sör Royce a baktı. Anlıyorum. Fazlasıyla soğukkanlı olan adamın hafiften rahatsız olduğunu görmek, Maıy ye bir parça tatmin duygusu yaşattı. Kullanışlı. Pekala, güvenliğiniz için endişelenmemem gerektiği açık. Mary kararlılıkla, Evet, diye onayladı. Gerek yok. Maıy, bu adama kendisi ve kız kardeşi hakkında bir şey söyleme konusunda neden isteksiz olduğundan emin değildi. Sonuçta adam onlara zarar verecek bir şey yapmamıştı veya şüphe bile yaratmamıştı. Tam aksine, onlara birden fazla kez iyilik etmişti. Belki de bu İngiliz onu alışık olmadığı yönlerden etkilediğinden ya da onun etrafindayken kendinden emin hissetmeyişindendi. Veya belki Sör Royce onlann sorunlarının sorumluluğunu ele aldığında ve bir hana kadar onlara eşlik etme kararıyla ortaya çıktığında, kendi hissettiği rahatlama duygusundan rahatsız olduğu içindi. Tüm endişelerini bir kereliğine bir başkasının ellerine bırakmak, sorumluluk sahibi olmamak, kız kardeşlerini koruma ve onları daha iyi bir hayata yönlendirme konusunu emniyete almak öyle iyi, öyle kolaydı ki... Fakat bu kesinlikle yapamayacağı bir şeydi. Annesinin acı deneyiminden, birisinin bütün mutluluğunu bir adamın ellerine bırakmasının aptallık olduğunu öğrenmişti. Sırtını yalnızca kendine dayamak en iyisiydi. Sör Royce, onun meydan okuyan bakışma uzunca bir süre karşüık verdi. Adamın gözlerinde bir şeyler vardı. İlgi? Eğlence? Kendine bir uğraş bulma? Bu da genç kızın hem ilgisini çekiyor, hem de aklını karıştırıyordu. En sonunda yüzünü diğer tarafa çeviren Mary oldu, adamın bakışlarına daha fazla karşılık veremedi.

9 Ondan sonra, sessizlik yaşandı. Hatta genellikle aşın meraklı olan Lily bile, soru soramayacak kadar yorgundu. Ta ki araba sonunda bir hanın avlusunda durana kadar. Sör Royce arabadan indi ve kızlara içeride kalmalarını söyledi. Mary ve kız kardeşleri, birbirlerine baktılar ve hızlı bir şekilde adamın peşinden araçtan inip hanın içine doğru onu takip ettiler. İçeri girdiklerinde, Royce u, başını sallayan ve yalakalık edercesine gülümseyen, ufak tefek bir adamla konuşurken gördüler. Royce kızların içeri giriş sesi üzerine döndü ve iğneleyici bir bakış attı fakat talimatlarını görmezden geldikleri için itirazda bulunacak bir şey yapmadı. Tekrar döndü, birkaç kelime daha etti, sonrasında cebinden bir şeyler çıkardı ve adama verdi. Adam hızla uzaklaştı ve Sör Royce, Mary ve diğerlerine doğru geldi. Holcombe, Yaban Domuzu ve Ayı Hanı nm sahibidir. Odalarının size sunulacak kaliteye getirildiğinden emin olana kadar özel odada beklemenizi önerdi. Arabacım eşyalarınızı getirecek. Birahane ve handaki diğer müşterilerle aynı ortamda bulunmadan içki içmek veya akşam yemeğini yemek isteyen müşterilere aynlan özel alanlardan birini göstermek için bir hizmetçi beliriverdi. Birkaç dakika sonra hizmetçi tekrar geldiğinde, kızlar için bir demlik çay ve fincanlar taşıyordu. Aynca, eğer isterlerse birazdan dumanı tüten yahnilerle geleceğini söyledi. Kızların hepsi fazlasıyla hoşlanna gideceğine karar verdi. Sör Royce, odaya şöyle kapsamlı bir bakış attı ve konuştu: Pekala, hanımlar, buraya iyice yerleşmiş görünüyorsunuz, o yüzden size veda edeceğim. Mary nin kız kardeşleri adamın etrafında toplanarak onu teşekkür yağmuruna tuttular. Hatta utangaç Rose bile, kızararak gülümserken yumuşak bir şekilde minnettarlığını dile getirdi. Yalnızca Mary mesafesini koruyor, Royce u soğukkanlı ve düşünceli bir havayla izliyordu. Royce her birine veda ettikten sonra, Mary ye döndü ve genç kıza doğru zarifçe eğildi. Bayan Bascombe. Benim için bir zevkti. Gerçekten öyle. Man7 başını öne eğerek onayladı, hareketinin fazla resmî olduğunun farkına vardı. Nankör gibi göründüğünü düşündü fakat bu adamın etrafındayken rahatlayamıyor gibiydi. Royce tereddüt etti, ardından paltosunun içine uzanırken konuştu, İzin verin size kartımı vereyim, herhangi bir... Mary elini havaya kaldırdı. Hayır. Lütfen. Çok naziksiniz fakat sizi temin ederim, iyi olacağız. Yann büyükbabamızla temas kuracağım. Ah, o zaman burada aileniz var? Evet. Maıy, adamın gözlerinde şekillenen sorulan görebiliyordu ve çabucak ileri doğru bir adım atıp kapıyı koridora doğru açtı ve açık bir gönderme işaretiyle adama döndü. Teşekkürler, Sör Royce. Bizim için yaptığınız her şeye minnettanm. Adam, MaıyYe iğneleyici bir bakış atarak kartını masanın üzerine bıraktı, sonra şapkasının kenanna dokunarak Mary yi selamladı ve onu geçip koridora çıktı. Maıy, kız kardeşlerine ufak bir bakış attıktan sonra, adamı takip ederek koridora çıktı ve ardından kapıyı kapattı. Sör Royce... Adam sorgular biçimde döndü. Dediğim gibi, bizim için yaptıklannıza minnettanm ama o adama para verdiğinizi gördüm. Hangi adama? Hancıya. Bizim konaklamamız için ödeme yapmanıza izin veremem. Sizi tanımıyoruz bile. Ve ücreti ödemeye gücüm yeter. Meteliksiz değiliz, sizi temin ederim. Bu tamamen bir yalan değil, diye düşündü; çantasında hala birkaç kuruşu vardı. Genç adam yumuşakça, Elbette değilsiniz, diye yanıtladı. Asla öyle bir tutumla düşünmem. Adama verdiğim şey odalann ödemesi değildi. Ufak, önemsiz bir şeydi... teşvik amaçlı, şöyle diyelim, hancının sizin için oda bulmasını sağlama almak için. O zaman, size geri ödemeliyim.

10 Sör Royce elini sallayarak böyle bir fikri kabul etmedi ve Mary inatla çenesini havaya dikti. Israr ediyorum, efendim. Borçlu kalmak gibi bir arzum yok. Elbette bizim için yaptığınız iyiliğin karşılığını ödeyemem fakat bizin için harcadığınız parayı geri ödeyebilirim ve ödeyeceğim. Sevgili hanımefendi, önemli değildi. Ona ne kadar verdiğimi bile bilmiyorum. Adam ona yumuşakça baktı ve Mary nin içinde rahatsızlık yükseldi. Adamın onu kasten engellediğini biliyordu ve elinde olmadan, Sör Royce un ona yalan söylediğinden şüphelendi. Elbette, adam kibarlık ediyordu ama yine de... Mary ellerini kalçalarına yerleştirdi ve inatçı bir şekilde, Size geri ödeme yapmadan gitmenize izin veremem, dedi. Adam bir an için onu dikkatle izledi ve gözleri ışıldamaya başladı. Pekala, o zaman, karşılığında bunu almama izin verin. Ve bununla birlikte, Royce ileri doğru bir adım attı ve tek kolunu genç kızın beline doladı, ardından başını eğerek Mary yi öptü. 2 Mary şaşkınlıktan donakaldı. Daha önce de bir erkek onu öpmeye çalışmıştı. Rose unki kadar çok olmasa da, onun da birkaç tane talibi olmuştu. Ve meyhanenin içinde ya da etrafında olan kadınların kolay hedef olduğu fikrine kapılıp onu elleyen ve bir öpücük veya daha fazlasını almaya çalışan adamlar olmuştu. Bazılarıyla zekice hamlelerle, bazılarıyla ise acı vererek başa çıkmıştı. Fakat bu adamın öpücüğüne karşı hazırlıksızdı. Onu etkileyen genç adamın onu zarifçe kendine çekme biçimi değildi, öpücüğün kendi etkisi de sarhoş ediciydi. Adamın dudakları sıkı ve sıcaktı, genç kızm ağzına yumuşak bir ısrarla baskı yapıyor, kızın ağzını kendine açıyordu. Parfümünün yoğun, tatlı kokusu genç kızm duyularına sataşıyor, adamın bedeninin ısısı, dudaklannm tadı, kendi göğüslerine bastırdığı göğsünün hissiyle birleşip onu soluksuz, hatta sersemlemiş bırakan bir duygu yumağı oluşturuyordu. Mary, kendisinin ısındığını, eridiğini hissetti ve şaşkınlıkla, artık dimdik ayakta durmadığını, Royce a yaslandığını fark etti. Bir açıdan, bunun ayıplanacak bir şey olduğunu biliyordu. Fakat tam burada ve şu anda, hissettiği şeyin dışındaki hiçbir şeyi umursamadı. Sonra Royce, onu kollarına aldığı gibi çabucak bırakıverdi ve geriye doğru bir adım attı. Mary, kendi gözlerinde olduğuna emin olduğu şaşkınlığın aynısını adamın gözlerinde gördü fakat Royce ondan çok daha çabuk toparlandı. Maıy ye ufak, küstah bir gülümseme gönderdikten sonra, şapkasının kenarına dokundu. İşte. Bence bu karşılık olarak münasip, sizce öyle değil mi? Mary lafa karşılık vermek şöyle dursun, tek bir düşünce bile oluşturamadan, adam topuğu üzerinde döndü ve uzun adımlarla handan çıktı. Mary aniden hissettiği zayıflıkla kapıya dayanırken, adamın gidişini izledi. Adam görüş alanından çıktıktan sonra bile, olduğu yerde kaldı, başı fini fini dönüyordu. Sorunu neydi böyle? Maıy, herhangi birinin onların öpüşmelerini görebileceği bir hanın koridorunda dikildiğinin farkına vardı ve dimdik durarak çabucak etrafına bakındıktan sonra, koridordan aşağı indi. Utanç onu ele geçirirken, yanaklarına bir kızarıklık hücum etti. Alelade bir kadın gibi davranmıştı. Ateş basmış yüzünü serinletmek için, titrek ellerini yanaklarına doğru kaldırdı ve kendini toparlamaya çalıştı. Kız kardeşlerinin onu bu kadar telaşlanmış halde görmesine izin veremezdi. Sör Royce bir centilmen gibi davranmamıştı ve Mary, normalde olduğu gibi yanıt vermemişti. Onu tokatlaması gerektiğine dair şüphesi yoktu ya da en azından, itip uzaklaştırmalıydı. Fakat çok sıkıntılı bir gün olmuştu; tepki göstermekte bu kadar yavaş olmasına şaşmamak gerekiyordu. Bir ya da iki dakika sonra garip uyuşukluğunu silkeler ve adamın kollarından sıyrılırdı. Yapardı, değil mi? Adam onu öperken akın eden garip hisler gibi, ısı, heves, sinirlerinin vahşi vızıltısı, bunu da şu anda düşünmek istemiyordu.

11 Mary derin bir nefes aldı ve eteğini düzeltti; ardından çenesini havaya kaldırıp döndü ve kapıyı açıp odaya girdi. Kız kardeşleri ona döndü. Ne oldu? Nereye gittin? Bay Winslow a ne söyledin? Rose, Camellia yı, Sör Royce, diyerek düzeltti. Artık burada olduğumuza göre, doğru terimleri kullanmayı öğrenmeliyiz. Camellia, Sör. Bay. Ne farkı var ki? diye cevap verdi. Ona hangi unvanı verirsen ver, o aynı adam, değil mi? Evet, tabii ki, dedi Mary. Fakat bizim ona Bay diye hitap etmemiz sanınm kabalık oluyor. Camellia omuz silkti. Eğer birisi sana, kendisine imparator denilmesini istediğini söyleseydi, yapar mıydm? Lily gözlerini devirdi. Ah, Cam. Dürüst olmak gerekirse, bir unvanının olması suç değil. Bence romantik. Camellia suratını ekşitti. Sen her şeyin romantik olduğunu düşünürsün. Mary kendiliğinden, Tamam, kızlar, dedi. Birbirimizi sinirlendirmenin hiç gereği yok. Lily, Neden onunla birlikte koridora çıktın? diye sordu. Ben sadece... bizim adımıza yaptıkları için ona tekrar teşekkür ettim. Mary yanaklarındaki ısının arttığını hissetti ve kız kardeşlerinin fark etmemesi için dua etti. Rose kaşlarım çatarak, Kim olduğumuzu ve burada ne yaptığımızı ona söylememiz gerektiğini mi düşünmüyorsun? diye sordu. Büyük ihtimalle büyükbabamızı bulmamızda bize yardım edebüirdi, değü mi? Kontu tanıyor bile olabilir, oldukça iyi bir centilmene benziyordu. Camellia, bir noktaya parmak basarak, Bir papağan gibi giyinmek seni bir centilmen yapmaz, dedi. Lily karşı çıktı, Bir papağan gibi giyinmemişti. Kuşa benzeyen diğer aptal adamdı. Camellia ona katılarak, Eflatun çizgüi pantolon giyen bir kuş, derken sırıttı. Ne? Rose bir ona, bir diğerine baktı. Neden bahsediyorsunuz? Ah, onu görmeliydin, Rose! Lily ayağa sıçradı, kalp şeklindeki yüzü kahkahasıyla ışıldıyordu. Tek elini kalçasına dayayarak poz verdi, çenesini havaya kaldırdı, Rose a burnunun ucundan bakıyordu. Bu şekilde duruyordu ve öyle sersem görünüyordu ki paltosunun buradan şişirildiğini görebiliyordun. Ellerini omuzlarının kenarlarında tuttu. Rose, kardeşinin soytarılığına karşı kıkırdadı ve Maıy gülümsedi. Amerika dan ayrıldıklarından beri, sanki Rose zorlukla gülümsüyor gibi görünüyordu. Mary, kız kardeşinin diğer herkesin uykuya daldığını zannettikten sonra, gemideki ranzasında sessizce ağladığını birden fazla kez duymuştu. Onun tekrar güldüğünü görmek rahatlatıcıydı. Mary, Rose un yüzündeki gülümsemeyi sürdürmek isteyerek, Yakasında yumruğum kadar bir çiçek vardı, diye ekledi. Hayır! Gerçekten mi? Mary, Evet ve paltosu kanarya sarısıydı, diye devam etti. Lily karşı çıkarak, Bu kanaryalara haksızlık, dedi. Hepten kepaze bir renkti. Camellia araya girip, Bıçağımı gördüğünde yüzündeki ifadeyi görmen gerekiyordu, dedi. Gözlerinin yuvalarından fırlayacağını sandım. Sör Royce, onun kuzeni olduğunu söyledi fakat Sör Royce la alakası yoktu. Lily, Camellia ya anlamlı bir bakış attı. Sör Royce bir centilmen. Mary, Belki Sör Royce göründüğü gibidir, diyerek katıldı ve konuşmayı asıl konusuna geri getirdi, fakat bunu kesin olarak bilemeyiz. Yabancılara güvenmememiz en iyisi. Eğer hatırlarsınız, Sör Royce bile bunda hemfikirdi. İşte o yüzden, hakkımızdaki her şeyi ona anlatamayız. Rose ona, Fakat bize karşı kibardı, diye hatırlattı. Bizi buraya getirdi ve bana, onun hırsızı durdurduğunu, çantanı geri verdiğini söyledin. Eğer o adam bütün belgelerimizle gitseydi ne yapardık bilmiyorum. Kim olduğumuzu nasıl kanıtlardık?

12 Evet, bize yardım etti. Ancak açıkça serveti ya da önemi olmayan dört genç kadına yardım etmek bir şeydir. Hatta bir hırsız ya da hilekar bir kumarbaz veya üçkağıtçının teki de bunu yapabilir, tabii başlarım büyük belaya sokmayacaksa. Fakat eğer o kişi, bu dört genç kadının aslında Stevvkesbury Kontu nun torunları olduğunu öğrenirse ne olur? Artık göz önünde bulundurmamız gereken sadece biz deği- 32 liz. Büyükbabamızı da düşünmemiz gerekiyor. Hayatına, yanımızda madrabazlan alıp da giremeyiz. Rose her zamanki yumuşakbaşlılığıyla, Sanınm öyle, diyerek ona katıldı. Camellia, Kontu neden bu kadar önemsememiz gerektiğini anlamıyorum, diye yanıtladı. O kendi kızını kovdu! Lily, Evet, annemin anlattığına göre, kulağa huysuz, yaşlı bir adam gibi geliyor, diyerek hemfikir olduğunu belirtti. Mary, Eminim inatçı ve zorbadır, diyerek kabullendi. Ve annemi hayatından çıkarması çok korkunç. Fakat annem, geçen yıllar sayesinde onun karanndan pişman olduğundan emindi. Ve o bizim büyükbabamız. O yumuşak, neredeyse meleksi tavırlarıyla değerlendirilen Rose, genellikle insanlan şaşırtan pratikliğiyle, Aynca, burada kendimizi kontun merhametine bırakmak için bulunuyoruz, diye ifade etti. Gidecek başka bir yerimiz, geriye dönecek hiç kimsemiz yok. Onu gücendirmeye durumumuz el vermez. Camellia yüzünü ekşitti. Bundan nefret ediyorum. Mary ona anlayışla baktı. Ben de nefret ediyorum. Fakat gerçekten kaçamayız. Eğer kalabilseydik ve hanı işletebilseydik, farklı olurdu. Fakat annem öldü ve üvey babamız her şeyi miras aldı, yapamayacağımızı biliyorsun. Başka ne yapabilirdik? Nereye gidecektik? Cosmo yla kalmak istemezdin, değil mi? Hayır! O yaşlı zampara içüı çalışmak mı? Camellia mn yüzü vahşi bir hal aldı. Bize ücret bile ödemiyordu. Başımızda çatı ve yiyecek yemeğimiz olduğu için minnettar olmamız gerektiğini söylemişti. Lily, Evlilik haricinde de kaçış olmadığını söyledi, diye araya girdi. Sadece kendime ait bir evim olsun diye evlenmeyi reddediyorum. Ben aşk için evlenmek istiyorum, annem ve babam gibi. Ne kadar mutlu olduklarını hatırlıyor musunuz? Rose ona katılarak, Hepimiz öyleydik, dedi, sesi hüzünlüydü. 33 Maıy onayladı. Altı yıl önce babalan ölünceye kadar, hayatları i> i olmuştu. Hiç fazla paraları olmamıştı. Miles Bascombe, bir sürü hayalleri ve planları olan, yaşamını sürdürmek için elini bir düzine farklı işe atan etkileyici bir adamdı, çiftçilik, eğitmenlik, hatta gezgin bir sanatçılık yapmış fakat hiçbirinde başarılı olmamıştı. Bir yerden bir yere taşınmışlardı, ilk önce Maryland de, sonra Pensilvanya mn iki ya da üç farklı bölgesinde yaşamışlardı. Anneleri Flora, bir soylu olarak yetiştirildiğinden, nasıl yemek yapılacağı ya da bütçeyle uğraşmak şöyle dursun, evin nasıl yönetileceği hakkında tek bir fikri yoktu. Sonuç olarak, hayatları, en hafif tanımıyla, sık sık karman çorman oluyordu. Fakat Miles ve Flora eğlenmeyi seven, nazik insanlardı ve birbirlerine deli gibi aşık olmuşlardı. Çocuklarına sıcaklığı ve sevgilerini vermişlerdi. Eğer Bascombe ailesinin elinde fazla bir şey yoksa da, en azından açlıktan ölmüyor ve hayatın tadını çıkarıyorlardı. Babalannm bir sonraki girişimi, Philadelphia yolu üzerindeki ufak bir kasabada bir han açmak olmuştu. Babasının her zamanki özensiz haline kalsa, bu işini de batıracağına şüphe yoktu fakat Mary işe el atmıştı. O zamanlar on dört yaşında olan Mary, evin işleyişine alışkın hale gelmiş ve işin yürütülmesinin de neredeyse her şeyini ele almıştı. Sadece hesaplan tutmuyor, aynı zamanda hanın günlük işleyişini de denetliyordu. Hanı Miles m değişken ve genellikle iyi olmayan iş kararlarından kurtaramıyordu fakat mekanı tıkırında işletmeyi başarmıştı.

13 Fakat sonra dost canlı babası ölmüş ve iş ortağı Cosmo Glass, hanı satma niyetiyle gelivermişti. Onun yerine, güzel dula kapılıver-miş, hanı yönetip Flora ya kur yapmıştı. Sevgili kocasının ölümünden dolayı büyük bir üzüntü içinde olan anneleri, işin yönetilmesi konusundaki kabiliyet eksikliğini bildiğinden, onunla evlenmeyi kabul etmişti. Kızlarının geçimini sağlayabilmesinin tek yolu bu olmuştu. Fakat sonradan Flora bu evliliğe giriştiği için pişman olmuştu. Cosmo dürüst biri değildi, hep kurnazlıkla para kazanılacak işlerin 34 peşinden koşuyordu. Aksi ve içkiye düşkün olduğundan, ne yanlış giderse gitsin çevresindekileri suçluyordu. Ne iyi bir kocaydı, ne de evine iyi bakıyordu, hayatlarına bir gölge gibi inmişti. Hanı çekip çevirmek bir kez daha Mary ye düşmüştü ama Cosmo tekrar tekrar otorite kurmaya çalışmış, yok yere siparişleri iptal edip tedarikçileri değiştirerek kötü sonuçlara neden olmuştu. Sık sık kasadan para alıyor ve çevrilecek yeni bir dolabın peşine düşmek için kullanıyordu. Tüm kızlar ve Flora onun yokluğundan memnun olsa da bu alışkanlığı sürekli bir maddi zorluk durumu yaratıyordu. Mary nin ondan daha fazla tiksinmesine sebep olan davranışları da vardı, yine de bunu annesine belli etmeme konusunda dikkatliydi. Flora ne kadar yanılmış olursa olsun, kızlarının geleceği için kendi mutluluğunu feda etmişti ve Mary, annesinin suçluluk hissetmesini kaldıramazdı. Cosmo nun sarhoşken ona ve Rose a asılması konusunda sessizliğini korumuştu, Cosmo nun kasığına bir diz darbesi yerleştirmiş ve böyle bir şeyi bir daha denerse ne olacağını söyleyerek kendi başının çaresine bakmıştı. Aynca bütün kızların aynı odada uyuduğundan ve geceleri kapılarının iyice kilitli olduğundan emin olmuştu. Birkaç ay önce Flora hasta düşmüş ve haftalar geçip giderken, bu dünya için özlem duymadığı gittikçe daha belli olmuştu. Onlara, sevgili Miles ma kavuşacağı sürece ölmeye aldırmadığını söylemişti. Fakat ölümünün ardından kızlarının başına neler geleceğini düşünmeye dayanamıyordu. Cosmo Glass m insafına kalacaklardı çünkü Flora yla evlenerek tüm han üzerinde hak kazanmıştı. Birkaç ufak parça mücevheri dışında, kızlarına bırakacağı hiçbir şeyi yoktu. En sonunda, bir sabah kızlarını yanma çağırmış ve onlara büyükbabalarını anlatmıştı. Flora, babası ya da Miles Bascombe la evlenmeden önceki hayatıyla ilgili asla fazla konuşmamıştı. Fakat şimdi, büyükbabaları, Stewkesbury Kontunun, güçlü ve nüfuz sahibi bir adam olduğunu açıklıyordu. Flora, alt düzey bir soylunun meteliksiz en küçük oğlu, 35 Miles Bascombe a aşık olduğunda, Kont küplere binmiş ve evlenmelerini yasaklamıştı. Eğer evlenirse onu reddedeceğini ve ailesinden sonsuza kadar uzaklaştıracağını söylemişti. Flora babasına karşı çıkmış ve Miles la birlikte Amerika ya kaçmıştı. Mary ye, Ama şimdi babama gitmelisiniz, demişti, annesinin endişeli yüzü başının altındaki yastık kadar beyazdı. Elbette bunca zaman sonra beni atfetmiştir ve sonuçta siz de torunlarısınız. Sizi geri çevirmeyecektir. Hayır, anne, hayır. Mary ve diğerleri, annelerine ölmeyeceğini söylemişlerdi fakat Flora yalnızca yorgunca gülümsemişti. Sevgilerinden dolayı yalan söylediklerini onlar kadar iyi biliyordu. Evet. Annesinin sesi, Mary nin o güne kadar duyduğu en sert halindeydi. Burada onunla birlikte kalamazsınız. Kelimeyi vur-gulayışı, evlendiği adam için hissettiği bütün zehri barındırıyordu. Söz ver bana, Mary. Kız kardeşlerini babama götüreceğine söz ver. Mary söz vermişti. On iki yıldır yaşdıklan evden ayrılmaktan en az kız kardeşleri kadar nefret etmişti. Geceleri birkaç damla gözyaşı akıtan yalnızca Rose değildi. Fakat Maıy ölmekte olan annelerine söz vermişti ve annesinin haklı olduğunu biliyordu. Cosmo yla kalamazlardı. Cosmo hiçbir zaman iyi bir adam olmamıştı ancak annelerinin ölümünün ardından, çok daha kötü olmuştu. Daha fazla, günün her saatinde içki içiyordu. Kötü niyetli bakışlarını bütün Bascombe kızlarına

14 çevirmiş ve onlara sürtünmek için her fırsatı değerlendirmişti, o yüzden kızlar onunla yalnız kalmamaya dikkat etmişlerdi. Ufacık bir şeyde küplere biniyordu ve bunu bazen ortada hiçbir şey yokken yapıyordu. Hatta bir keresinde tepesi attığında Camellia ya vurmuştu. Genç kızı yaralanmaktan alıkoyan şey çevikliği ve adamın sarhoşluğu olmuştu. Camellia en yakınındaki şey olan dökme demirden tavayı eline almış ve adamı mutfaktan kovalamıştı fakat Cosmo nun onlar için bir tehdit olmaya başladığı açıktı. 36 En kötüsüyse, uzun süreli seyahatlerinden birinden döndüğünde, yanında Egerton Suttersby diye bir adamı getirmesiydi. Suttersby soluk ve sessizdi, bir yılan gibi karanlık bakışlıydı. Rose la evlenmek istedi, bu fikir Cosmo nun akima yatmıştı. Rose un açıkça ondan uzak durma çabalarına rağmen Suttersby ısrarla ona kur yapmıştı. Cosmo her fırsatta bu konuda Rose a nutuk çekmiş, teklifi kabul ederse onu bekleyecek harika dünyayı tarif etmekle, onu tehdit etmek arasında gidip gelmişti. İkisi öyle ısrarcı olmuşlardı ki Mary onlann Rose u kaçırmaya ve adamla zorla evlendirmeye çalışabileceğinden korkmaya başlamıştı. O yüzden, Maıy yapabildiği kadar parayı toplamış ve annesinin az miktardaki mücevherlerini satmıştı. Cosmo meşhur seyahatlerinden biri için gider gitmez, kızlar anne ve babalarının evlilik belgelerini, kendi doğum belgelerini ve Flora dan babasına yazılmış mühürlü bir mektupla Three Corners tan kaçmışlardı. Mary, mektubun içinde ne olduğunu bilmiyordu fakat annesinin, babasının merhameti için kendini acılı bir şekilde satırlara döküp çocuklarını alması için ona yalvardığından şüpheleniyordu. Annesinin, herhangi bir şey için yalvarmak zorunda kalması Mary yi yaralıyordu. Mary, büyükbabalarıyla yüzleşip, onlan yanma almasını isteyecek kişinin kendisi olmamasmı diliyordu. Fakat annesi kızların sorumluluğunu ona vermişti ve Mary, annesinin istediğini gerçekleştirmeye kararlıydı. Mary, şimdiki zamana geri döndü. Konta ulaşmak yapabileceğimiz tek şey. Gözlerini kız kardeşlerinin üzerinde gezdirdi. Başka türlü bir arada kalamayacağımızı siz de benim kadar iyi biliyorsunuz. Para kazanmak için ne yapabiliriz? Hiçbirimiz mürebbiye olacak kadar donanımlı değiliz; yeterli eğitimimiz yok. Belki dikiş dikebilir ya da bir yerde hizmetkar olabilirdik fakat asla aynı evde işe alınmayız. Aynca, Rose sessizce araya girdi, annemize söz verdik. Onun sözlerinin ardından bir anlık sessizlik oldu, hepsi Florayı kaybetmenin acısını hissediyordu. 37 Maıy onayladı. Annem, büyükbabamızın sözlerinden dolayı pişman olacağından emindi. Hem kendi torunlarını sokağa atacak kadar vicdansız olamaz. Bilmiyorum. Lily başını iki yana salladı. Kim annem gibi birini, sırf isteklerine karşı geldi diye hayatından çıkanp atacak kadar vicdansız olabilir ki? Yaşlı bir despot olduğu açık. Fakat açlıktan ölmek veya Cosmo Glass la yaşamak düşünülünce, onunla birlikte yaşamak bir gelişme olmalı. Rose ürpertiyle, Veya iğrenç Egerton Suttersby la evlenmek, diye ekledi. Biraz endişeyle Mary ye bir bakış attı. Ondan oldukça uzaktayız, değil mi? Bizi takip edemez, değil mi? Hayır, sersem olma. Bay Suttersby ın bile, kendini istemeyen bir kadın üzerinde hak iddia etmek için Atlantik i geçecek kadar şevkli olduğunu sanmıyorum. Camellia gözlerini devirip, Başka herhangi bir adamın, Rose un onu istemediğini haftalar önce anlayacağını düşünürdüm, diyerek araya girdi. Ne zaman hana girse, Rose un sıvışıp gittiğini görmüş olması gerekirdi. Bazen Rose un neden orada olmadığıyla ilgili kuyruklu yalanlan sıralarken tepeme yıldmm düşeceğini sanıyordum. Lily kabaca güldü. Sanki onlar söylediğin en kötü yalanlarmış gibi. En büyük ablasına döndü. Pekala, şimdi ne yapacağız? Büyükbabamızı nasıl bulacağız? Mary, Bilmiyorum, diye itiraf etti. İç çekip kendini sandalyelerden birine bıraktı. Londra nın bu kadar kocaman olmasını beklemiyordum. Demek istediğim, büyük bir şehir olduğunu biliyordum ama

15 Philadelphia gibi bir şey olacağını düşünmüştüm. Fakat bu... Rose, İşte bu yüzden, Sör Royce bize yardım edebilirdi, diye belirtti. Kontun nerede yaşadığını biliyor olabilir. Belki de. Mary suratım buruşturdu. Ancak o zamparanın bizim işimizi öğrenmesini hiç arzulamıyorum. 38 Zampara mı?! Rose kaşlannı havaya kaldırarak ablasına baktı. Fakat onun tam bir centilmen gibi davrandığını düşündüm. Mary, bir kızarıklığın yanaklarına hücum ettiğini hissetti. Kız kardeşlerine koridorda yaşanan hadiseden bahsetmeyecekti. Şey, belki bir zampara değildir. Ama kesinlikle tanıdığımız biri de değil. Gidip herkese hayat hikayemizi anlatmaya istekli değüim. Bir şekilde kontun adresini bulacağıma eminim. Durakladı, ardından devam etti, Yarın sabah kontu bulmak için tek başıma gitmeliyim diye düşünüyorum. Hepimizin kapısının eşiğinde belirmesinden daha kolay olacaktır. Lily, Ama ben de onunla tanışmak istiyorum! diyerek karşı çıktı. Onunla tanışacaksın. Sersem olma. Ben ona her şeyi açıklar açıklamaz, eminim bizi evine alacaktır. Mary, hissettiğinden daha ikna edici bir tavırla konuştu. Adamın yanma ilk seferinde tek başına gitmek istemesinin bir sebebi de, Kont varlıklarından hiç haberdar olmadığı dört torunu olduğunu öğrendiğinde, adamın bu habere vereceği tepkiden kork-masıydı. Mary ona söylediğinde, adamın söyleyebileceği şeyleri kız kardeşlerinin duymasını istemiyordu. Rose, Mary haklı, diye araya girdi, Mary nin her zaman güvenebileceği gibi, ona arka çıkıyordu. Camellia ve Lily den birkaç yaş büyük olmalan ve aralarında yalnızca bir yaş olması, Mary ve Rose un hep özel bir bağa sahip olmasını sağlamıştı. Hepimizin tek seferde ortaya çıkması zavallı adama fazla gelebilir. Lily, Ama Mary gittiğinde biz ne yaparız? diye karşı çıktı. Camellia, Ölümüne sıkıcı olacak, diyerek ona katıldı. Ama yaşlı bir kontu ziyaret etmenin daha da sıkıcı olacağına şüphe yok. En azından buradayken ahıra inip atlan görebiliriz. Lily surat asarak, Ah, atlar kimin umurunda ki? diye cevapladı. Camellia, Yakınlarda dükkanlar olabilir, diye belirttiğinde. Lily nin gözleri parladı. 39 Hayır! Mary nin gözleri telaşla irileşti. Dışanda dolaşmama-lısımz. Ya kaybolursak? Ya bir şey olursa? Rose a yalvaran bir bakış attı. Rose, ben yokken burada kaldıklarından emin olmalısın. Ne kadar anaçsın. Lily gözlerini devirdi. Camellia yla ben başımızın çaresine bakabiliriz. Evdeyken, bakabilirsiniz. Hatta kırsalda olsanız bile endişelen-mezdim. Ama burası farklı. İnsanlar farklı. Çıkmayacağınıza söz verin. Kızlar biraz daha tartıştı fakat hizmetçilerin bir tepsi yiyecekle içeri girmeleri karşı çıkışlarına son verdi. Yemek yemelerinin üzerinden saatler geçmişti ve günler boyunca yedikleri gemi yiyeceğinden sonra, taze yemeklerin manzarası ağız sulandırıcıydı. Oturdular ve tadını çıkararak yemeye koyuldular. Sonunda doyduklarında, bütün tartışmaları akıllarından uçup gitmişti ve hancıyı odalarına kadar takip etmeye çoktan hazırlardı. Lily ve Camellia bir odayı paylaştı ve ablaları hemen yanlarındaki odadaydı. Maıy, kapının içeriden kilitlendiğini görünce memnun oldu. Anahtarı çevirdi ve yanındaki Rose rahatlayarak iç çekti. Kapıyı kilitleyememekten korktum. Rose, kapının yanında duran dik arkalıklı sandalyeye çöktü. Bu yer beni korkutuyor. Han mı? Maıy hafif bir şaşkınlıkla sordu. Bana oldukça saygın bir yer gibi göründü. Hayır. Tüm bu yer. Rıhtım. Londra. Çok büyük. Çok kirli ve... iğrenç. Zor bir gün oldu. Mary yatağın üzerine hopladı. Evden çok farklı. Ama eminim rıhtım geri kalanından daha kötüdür. Yann her şey daha farklı olacak. Göreceksin. Rose, ablasma hafif bir gülümseme gönderdi. Hep güven dolusun. Maıy omzunu silkti. Alternatifinden hiç hoşlanmıyorum. Bazen nasıl kardeş olabildiğimizi merak ediyor olmalısın. Her şeyden korkuyormuşum gibi hissediyorum.

16 Sersem olma. Rıhtımda tek başına oturup çantalarımızı korudun. Bu pek de bir korkağın yapabileceği şey değil. 40 Candace Canip Şey, evet. Yani, yapmak zorundaydım. Ama tüm vakit boyunca korktum. Ama cesur olmakla ilgili şey budur, değil mi? Korksan bile olduğun yerde durmak. Maıy hafifçe kaşlarım çatarak kız kardeşine doğru eğildi. Rose, tüm bu konuşmanın sebebi ne? Canını ne sıkıyor? Rose başını iki yana salladı. Sadece, her şey o kadar garip ki. Ya büyükbabamız bizi geri çevirirse? Ya onu bulamazsak? O şekilde düşünme. Mary yataktan aşağı kaydı ve kız kardeşine doğru gidip kolunu rahatlatıcı bir şekilde onun omuzlarına doladı. Rose, hep içlerindeki en hassas yürekli olandı, anlayış göstermeye istekli olsa da, bir o kadar kolaylıkla inciniyor ve hepsinden daha çok endişeleniyordu. Sadece yorgunsun, o yüzden her şey daha kötü görünüyor. Ama artık her şey yoluna girecek. Göreceksin. Mary, Rose un kalkmasını ve yatmak için hazırlanmaya başlamasını izledi. Günün olaylarının kendisini de ne kadar sarstığını kız kardeşine itiraf etmeyecekti. Eğer Sör Royce o hırsızı durdurmasaydı, ne kadar berbat bir durum içinde bulunacaklarını düşünmek tüylerini ürpertti. Maıy kendisine, çok daha dikkatli olması gerektiğini söyledi. Daha tetikte. Yeni bir şehrin ve ülkenin tehlikeleriyle nasıl başa çıkacağım öğrenmesi gerekirdi. Ve bu, Sör Royce Winslow gibi adamlan da içeriyordu. Sör Royce u düşünmek bile nasıl da aptalcaydı. O öpücük onun için hiçbir anlam taşımıyordu, tıpkı Mary için de taşımadığı gibi. O adamı bir daha asla görmeyecekti. Aptalcaydı ama tamamen zararsızdı. Yine de, elbisesinin düğmelerini açarken, elinde olmadan adamın dudaklarının onunkiler üzerinde nasıl hissettirdiğini hatırladı; yumuşak, ısrarcı baskıyı... sıcaklığı... daha ileri coşkuların sözüııii. Birazcık kızaran Maıy, basit, beyaz pamuklu kumaştan gece başlığını başına geçirdi. Sertçe, aklını gittiği tutarsız yoldan geriye çekti. Kendine onun hakkında düşünmeyeceği sözünü verdi. Düşüncelerinin, adamın güneşteki buğday rengindeki gür saçlarına veya 41 çimen yeşili gözlerine ya da genç kızın kolunun etrafında kıvrılan güçlü, becerikli parmaklara kaymasına izin vermeyecekti. Hayır. Kesinlikle. Royce Winslow la işi bitmişti. Maıy, ertesi sabah büyükbabasının evine gitmek için kalktığında, önceki gece eğlendiği ruh halinden çok daha iyi haldeydi. İyi bir gece uykusu ve doyurucu bir kahvaltı, sıkıntılı düşüncelerini kovalamakta fazlasıyla işe yaramıştı, o yakışıklı Sör Royce la ügili olanlar da dahildi. Hancıya Stewkesbury Kontu nun adresini bilip bilmediğini sorduğunda ve adamın yüzünden geçen kısa bir şaşkınlık sonrasında, Stewkesbuıy Malikanesi nin Bariston Crescent üzerinde olduğunu ve şehirdeki herhangi bir kiralık aracın, onun nerede olduğunu bileceğim söylediğinde, Maıy şansının döndüğünden emin oldu. Birkaç dakika içinde en iyi elbisesini ve bonesini kuşandı, ellerini hanımefendilerinki gibi pimpiriklice eldivenleriyle kapattı ve annesinden kalma zarif küpelerini taktı. Bunu yoksul bir akraba gibi görünmemeye kararlı olduğu için yapmıştı. Ardından handan çıktı. Onu kontun evine götürecek bir araba bulmak burada daha kolaydı ve bir tatmin duygusuyla koltuğuna yerleşti. Önceki gece bindiği aracın zarafetine sahip değildi elbette fakat en azından bunu kendi başına başarmıştı. Mary, önündeki proje için iyiye alamet olduğunu düşündü. Görkemli gri taştan binanın önünde durup arabadan aşağı indiğinde, Mary çantasında yalnızca Amerikan parası olduğunu korkuyla fark etti. Arabacı aşağı atladı ve Mary belgeleri içeren çantayı kolunun altına sıkıştırıp el çantasının içini kurcalarken, adam beklentiyle bekleyerek durdu.

17 Ben... ben üzgünüm! Mary, yanaklarına bir kızarıklık hücum ederken kekeledi. Çantasından birkaç madenî para çıkarıp adama uzattı. Hiç İngiliz param yok. Bunlar iş görür mü? Arabacı ona, sanki genç kız aklını kaybetmiş gibi baktı. Para yok! Bu da ne? Beni kafese almaya çalışıyorsun, değil mi? 42 Hayır! Hayır, gerçekten... bunun tam olarak ne anlama geldiğini bilmesem de. Ama sizi kandırmaya çalışmıyorum. Buraya Amerika dan yeni geldim ve Amerikan parası dışında hiç param yok. Şey için vaktim yoktu, değişim için. Gerçeği söylemek gerekirse, nasıl yapıldığını bilmiyorum. Ama eğer sadece bekleyebilirseniz, eminim... Beklemek mi? Niçin bekleyeceğim? Arabacı onu şüpheyle süzdü. Bana hikaye anlatma. Ben dünkü çocuk değilim. Olmadığınızdan eminim. Ancak büyükbabam içeride ve İngiliz parası olacaktır... İçeride mi? Adam arkalanndaki büyük evi başıyla işaret etti. Tabii ve ben de Clarence Dükü nün kuzeniyim. Mary, bir an kafası karışarak, Öyle misiniz? diye sordu. Ama niçin... ah, ah, anlıyorum. Alay ediyorsunuz. Arabacı yüzünü buruşturdu. Onu bunu bilmem. Ama sana diyorum, paramı almadan şuradan şuraya gitmiyorum. Adam gözlerini kıstı. Eğer hiç paran yoksa, yerine o küçük küpeleri alınm. Hayır! Maıy nin elleri, içgüdüsel olarak kulaklarında sallanan ufak, gümüş halkalan kapatmak için kalktı. Onlar annemindi! Adam itiraz etmeye devam etti ve Maıy, sokaktan geçen bir çiftin onlara bakmak için durduğunu, ardından aceleyle devam ettiğini ve kavşaktan karşıya geçmekte olan bir çocuğun onlan izlemek için sokaktan aşağı indiğini fark etti. Kısa sürede, diye düşündü, kuru kalabalığı cezbedecekler ve büyükbabası bundan hoşlanmayacaktı. En sonunda, İşte, al! dedi, umutsuzlukla gümüş bir madenî parayı çıkardı ve adama doğru itti. Gümüş! Amerikan parası bile olsa, şehirdeki kısacık bir yolculuğu karşılamaya yetmek zorunda. O kadar da uzak değildi! Arabacı homurdandı ve parayı inceledi, hatta ısırdı, sonraysa taş kafalı Amerikalılara ilişkin tatsız bir şeyler söyleyerek cebine attı ve koltuğuna çıktı. Mary cüzdanını kapattı ve rahatlamayla iç çekerek el çantasının içine tıkıştırdı. Karşılaşma yüzünden elleri titriyordu. 43 Mary döndü ve ön basamaklara doğru yürüdü, sonra çantasını yere bırakmak ve eteğini düzeltmek için durdu. Kendine, kontun torunu olduğunu ve onu içeri almak zorunda olduğunu hatırlattı. Çantasını bir kez daha eline aldı, büyük, pirinç kaplı halkadaki aslan kafası şeklindeki tokmağı kaldırdı ve levhanın üzerine bir kez sertçe indirdi. Sadece saniyeler sonra kapı açılarak eski moda mavi bir pantolon ve ceket giymiş bir adamı açığa çıkardı, başında pudralı bir peruk vardı. Uzun, dar yüzünün merkezinde, uzun, dar bir burun yer alıyordu, genç kıza burnunun ucundan soğukça baktı. Maıy, adamın garip davranışı kadar, kabalığından dolayı da şaşkına uğrayarak uzun bir an boyunca sessizce durup adama baktı. Kapıyı açan kişi bir hizmetkar olmak zorunda, diye düşündü, yine de, neden sadece yaşlı centilmenlerin giydiğini gördüğü tarzda peruk ve kıyafetler giyiyordu? Servis girişi yan tarafta, dedi ve geriye doğru adım atarak kapıyı kapatmaya yeltendi. Hayır! Mary en sonunda sesini bularak bağırdı ve kapının kenarını kavramak için uzandı. Hayır, bekleyin. Kontu görmek için buradayım. Kont mu? Adamın kaşlan komik bir şekilde havaya kalktı fakat ifadesini önceki soğuk, boş ifadeye geri çekti. Korkanm fazlasıyla yanılıyorsunuz. Şimdi, çekilin.

18 Onu görmek zorundayım! dedi çabucak. Onunla çok kişisel bir işim var. Beni görmek isteyecektir, yemin ederim. Buraya Amerika dan geldim. Önce yazmalıydım, biliyorum fakat zaman yoktu ve mektup buraya benden önce varamazdı zaten ve... Adam, genç kızm bileğini sertçe tuttu ve onu kapıdan öteye çekip geriye doğru itti. Hikayelerini başkasına anlat, dilenci kadın. Kontun kapısının eşiğini kirletmeyi kes. Bununla birlikte, adam kapıyı Mary nin suratına kapattı es^ Mary ağzı açık halde, önündeki kapalı kapının pürüzsüz yüzeyine bakakaldı, konuşamayacak hatta hareket edemeyecek kadar şaşkındı. Birikmiş bir hiddet üzerinden akıp geçti ve kapı tokmağını kavrayıp birkaç defa indirdi. Durdu ve cevap gelmediğinde tekrar vurmaya başladı. Nihayetinde kapı açıldı. Aynı adam önünde durdu, adamın yüzü öfkeyle kıpkırmızıydı. Dışarı çıkıp kapıyı arkasından çekerek kapattı ve Mary yi gerilemeye, en üst basamağa inmeye zorladı, genç kız neredeyse çantasını düşürüyordu. Hemen şimdi gürültüye son vereceksin! diye buyurdu. Sana gitmeni söyledim. Kont kapısının önüne yığılan kuş beyinli aşüftelere zaman harcayamaz. Aşüfteler! Maıy gözleri parlayarak adamla yüzleşti ve boştaki elini hırçınlıkla kalçasına dayadı. Ne cüretle! Ben aşüfte değilim! Adam ona alaylı bir bakış attıktan sonra, burnundan garip bir ses çıkardı. Tabii, öyle giyinmediğin kesin. Pekala, modadan anlamayan kadınların onu taciz etmesine de ihtiyacı yok. Dediğim gibi ne toplamak için geldiysen, yan tarafı dene ya da git. Mary, en iyi elbisesi ve bonesine adamın ettiği yorumdan alınarak, Ben hiçbir şey toplamıyorum! diye sertçe cevap verdi. Size söyledim, Stevvkesbuıy Kontunu görmek için buradayım. Ona burada olduğumu söylemenizi talep ediyorum. 45 Adam kollarım göğsünde kavuşturdu. Bay Hooper söylemeden, hiç kimse kontu göremez. O zaman izin verin, her kimse şu Bay Hooper ı göreyim. Kendisi kahya. Ve sana zaten söyledim, yan tarafa dolaş. Man-, uzun bir süre boyunca adamı değerlendirdi. Planlarına bu engelin çıkmasını beklememişti. Büyükbabasını, iddiasının doğruluğuna ikna etmesi gerektiğini büiyordu. Büyükbabasını görmesine izin vermesi için, garip şekilde giyinmiş bir hizmetkarı ikna etmesi gerektiği hiç akima gelmemişti. Fakat adamı itip içeri giremeyeceği açıktı. Maıy arkasını dönüp basamaklardan indi ve azametli evin yan tarafı boyunca uzanan dar patikada ilerledi. Yolun sonunda, birkaç basamak onu pek de ihtişamlı olmayan bir kapıya yönlendirdi. Mary basamaklardan hızla indi ve çantayı kolunun altına sıkıştırıp kapıyı sertçe yumrukladı. İyice sinirleri bozulmuş, haklı öfkeyle yanıyordu ve Bay Hooper la savaşa girmeye hevesliydi. Başlıklı genç bir kız kapıyı açtı ve ona boş bakışlarla baktı. Mary, Bay Hooper ı görmeyi talep ettikten sonra bile, kız ona aynı bilinmezlikle bakmaya devam etti. Eleman aramıyoruz, dedi en sonunda, bir tencereyi karıştırmakta olan uzun boylu, kaslı kollu bir kadınla konuşmak için döndü. Aşçı, eleman anyor muyuz? Seslenilen kadın, kıza kaşlarını çattı. Tabii ki hayır. Ne yapıyorsun, Millie? Tencerelerin başına dön. Kız başım sallarken, Evet, hanımefendi, dedi ve kapıyı kapatmaya yeltendi. Hayır! Mary bu kez, ön kapıdakinden daha hızlıydı ve içeri atladı, kapı kapanmasın diye kolunu araya soktu. İş bakmak için burada değilim. Kontu görmek için buradayım. Hem kız, hem de aşçı onu şüpheyle süzdü. Maıy devam etti, Ön kapıdaki adam, Bay Hooper la konuşmam gerektiğini söyledi. Bu kapıdan. Şimdi, Bay Hooper a burada olduğumu ve onunla konuşmak istediğimi kibarca iletir misiniz?

19 46 k Sesindeki bir şey kızı ya da en azından aşçıyı ikna etmiş olmalıydı, ıızun kadının başıyla onaylamasının ardından, Millie döndü ve evin iç taraflarına doğru kayboldu. Bitmek bilmez zaman boyunca beklerken, kendini mutfağı incelerken buldu ve ambar gibi odaya bakınırken, oldukça geniş olduğunu fark etti. Mutfak, onların evdeki hanlarının mutfağından iki ya da üç tanesini kolayca içine sığdırabilirdi ve çalışanların sayısı göz korkutucuydu. Bu özel bir ev değil miydi? Nasıl bu kadar geniş bir mutfağa ihtiyaç duyulabilirdi ki? Ve bu kadar insan tam olarak ne iş yapıyor olabilirdi? İki veya üç adamın, ön kapıdaki adam gibi giyindiklerini fark etti. Çok uzun ve ince, pamuk gibi beyaz sakallı, fazlasıyla zarif bir adam hızla odaya girdi. Siyah ceketi, pantolonu ve kolalı beyaz gömleğiyle, o kadar gösterişli görünüyordu ki Mary görür görmez onun bizzat Kont olması gerektiğini anladı. Mille onu yanlış anlamış ve gidip Mary nin büyükbabasını çağırmıştı. Büyükbabasıyla tanışma düşüncesiyle Mary nin kamı buruldu fakat onunla doğmdan yüzleşti. Adam onun önünde durdu ve tereddütsüz bir bakışla Maıy yi inceledi. En sonunda, adam sıradan tuttuğu bir sesle, Evet? dedi, kelimeyi uzatıyor ve kararlı bir soğuklukla sarmalıyordu. Adamın ifadesindeki bariz aşağılama genç kızm tüylerini diken diken etti fakat Mary öfkesini kontrol altında tuttu ve kibar bir reveransla eğildi. Nasılsınız, Lordum? Gemide seyahat ettiği birkaç yolcu, bir konta hitap etmenin doğru yolunu çalıştırmıştı. Ben Mary Bascombe ve çok önemli bir konu hakkında sizi görmek için geldim. Adamın kaşları havaya kalkarken, yüzündeki dikkatli kayıtsızlık bozuldu. Korkanm kanştınyorsunuz. Ben Bay Hooper. Stewkesbury Malikanesinin kahyasıyım. Mary, odadaki kıkırdayışın farkına vararak kızardı. Ah. An... anlıyorum. Özür dilerim. Omuzlanm dikleştirdi; hatasının, görevinden vazgeçmesine sebep olmasına izin vermeyecekti. Kontu gönnek için buradayım. Oldukça önemli. 47 Adam kısaca, Lord hazretleri ziyaretçi kabul etmiyor, diye cevapladı. Ve Stewkesbury Kontuyla konuşmanızı gerektirebilecek herhangi bir şeyi idrak edemiyorum. Benim kontla meselem sizi ilgilendirmez. Korkanm ilgilendirir. Yabancı genç kadınların, akıllarına her estiğinde lord hazretlerine ulaşmalarına izin vermiyorum. Lord hazretleriyle olduğunu düşündüğünüz mesele her neyse, ben ilgilenebilirim. Maalesef yapamazsınız. Maıy kararlılıkla durdu ve sakince adamı inceledi. Kontla olan meselem kişisel. Bunu birisiyle, hizmetkarlanyla bile, paylaşmamı takdir etmeyecektir. Etraflanndaki oda bir sessizliğe gömülürken, gözlerini birbirlerine kenetleyerek durdular. Mary, bu zorbaya karşı çıkmaya cesaret edecek çok az kişi olduğundan şüphelendi. En sonunda kahya, dikkatle çekincesiz tonuyla konuştu, Eğer kartınızı bırakırsanız, lord hazretlerinin aldığından emin olacağım. Eğer sizinle temasa geçmek isterse, eminim geçecektir. Kartımı mı? Evet. Kartınız. Mary, dün gece Sör Royce un ona vermeye çalıştığı küçük, beyaz kartı hatırladı. Şüphesiz, verecek bir kartı olmaması onun için bir başka olumsuz özellikti. Bir kartım yok. Kontu bekleyeceğim. Sanmıyorum. Kulübünden dönmesi saatler sürebilir. O zaman oraya giderim. Bu kulüp nerede? Bu duyuru adamın yüzünden korku dalgası geçirdi. Kulübüne gidemezsiniz! Neden gidemeyeceğimi anlamıyorum. Bana nerede olduğunu söyleyin ve ben...

20 Genç hanım! Kahyanın sesi bir kırbaç gibi şakladı. Bu evden gitme vaktiniz geldi. Size önerim geldiğiniz köye geri dönün ve bu 48 saçmalığa son verin, dedi, genç kızın elbisesine küçümseyen bir bakış atarak. Ben Amerika dan geldim! Ah. Sanınm bu durumu açıklıyor. Yine de, size kontu görmek için hiç sebep vermiyor. Olay çıkarmadan gidin. Gitmeyeceğim! Mary öfkeyle çığlık atmak istedi. Ben kontun torunuyum. Duyurusu, umduğu etkiyi göstermedi. Sadece kahyanın yüzünün daha soğuk bir hale gelmesine sebep oldu ve Mary ye arkasını dönerken sesi buza dönüştü. James. Bu kişiye hemen dışan kadar eşlik et. Mary yi ön kapıdan kovan uşak, mutfağın kenarından ileri doğru atıldı. Adamın yüzündeki kasıtlı bakış, MaryVe, eğer gerekirse adamın onu kaldırıp dışan atacağına dair çok az şüphe bıraktı. Kalan ufacık saygınlığını korumak adına, Mary döndü ve kapıdan dışan çıktı. Kapının arkasından sertçe kapatıldığını duydu. Hiddet ve utanan gözyaşlanyla savaşarak basamaklardan yukan çıktı ve sokağa çıkan dar patikada ilerledi. İşte tam o zaman, kız kardeşlerinin beklediği Yaban Domuzu ve Ayı Hanı na nasıl gidileceğini bilmediğini fark etti. Ödeyecek İngiliz parası olmadığından, bir araba kiralamak seçenek değildi. Amerikan parasını, nasıl İngiliz parasına dönüştüreceğini de bilmiyordu ya, neyse. Hana yürüyerek geri dönecekti. O kadar da uzak değildi ancak geldikleri yola pek dikkatini vermemişti. Sağ taraf olduğunu umduğu bir yöne, yola çıktı ve yolunun kesiştiği ilk centilmeni yol sormak için durdurdu. Adam ona göz ucuyla baktıktan sonra başını iki yana salladı ve belli belirsizce işaret edip, Doğuda olduğuna şüphe yok, dedi. Ardından, güneşten korumak için güneş şemsiyelerini havaya kaldırmış, yürüyen bir grup kadının yanma yaklaştı fakat kadınlar başlarını iki yana salladı ve çabucak etrafından döndüler. Kavşaktan geçmekte olan genç bir çocuk aynı şekilde pek yardımcı olmadı, yine de konuştuğu için mutluydu. Mary, çocuğun yoğun aksanmdan dolayı söylediklerinin yansını anlayamadı, 49 kısa süre sonra yola devam etti. En sonunda Mary yi doğru tarafa yönlendiren kişi, ineyve ve sebzelerle dolu bir el arabasını iten bir kadındı. Maıy viirürken, birden fazla yayanın ona çabucak, meraklı bir bakış attıklarını fark etti. Elbisesi basit olduğu için kıyafetinden dolayı baktıklarından şüphelendi ve sokaktaki birkaç kadına bakılırsa, elbisesinin modasının geçmiş olduğunu da söyleyebilirdi. Fakat bundan daha fazlası vardı, birkaç dakika sonra, sebze satan kadın hariç eşlik edilmeyen tek kadının kendisi olduğunu fark etti. Çoğu kadın şık bir şekilde giyinmiş centilmenlerin kolunda ya da at arabalarının içinde gizlenmiş bir haldeydi ve diğer kadınların da onlara eşlik eden refakatçileri ya da arkalarından onları takip eden hizmetçileri vardı. Bu Maıy ye oldukça garip göründü. Yanlarında sürükleyecek birini bulamazlarsa kadınlar evde mi kalıyordu? Mesafe, arabada göründüğünden daha uzundu ve Mary ikinci kez kayboldu. Kasvetli düşünceleri yolculuğunu kolaylaştırmıyordu. Eğer evin içine giremezse, büyükbabalarıyla nasıl konuşacaktı? Yaşlı adamı, kendisinin ve kız kardeşlerinin onun torunu olduğuna ikna etmekte zorlanacağını biliyordu ve büyükbabalarının onları evine alacağından emin değildi. Fakat çantasını bile ona gösteremeyebi-leceği hiç aklına gelmemişti! En sonunda hana ulaştığında, yorgunluktan ölmüş ve morali bozuk bir haldeydi. İçeri girer girmez duyduğu ilk şey, kız kardeşlerinin özel salondan gelen neşe verici kahkahalarının sesiydi, o yüzden adımlarını o yöne çevirdi. Kapıyı tıklatıp içeri girdi ve aniden duruverdi. Kendinden emin hali ve yıkıcı yakışıklılığıyla Sör Royce Winslow içeride kız kardeşleriyle oturuyordu.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci Bir Kız Bara Girer Ve... Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci 4 Bir Kız Bara Girer Ve... Bütün kadınlar bir iç çamaşırından çok fazla şey beklememeleri gerektiğini bilirler. Çok seksi olmak istiyorsanız,

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir. ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 4-10 Nisan: Polis Haftası 7-13 Nisan: Dünya Sağlık Günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan'ı içine alan hafta: Dünya Kitap Günü T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM

Detaylı

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ŞİİRLER 10 Kasım geldi işte Üzgünüz biz milletçe Atatürk! ü anarız O bizim kalbimizde 10 Kasım geldi işte Koşarız Anıtkabir e Atatürk ü anarız

Detaylı

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI Güneşli bir günün sabahında, Geyikçik uyandı ve o gün en yakın arkadaşı Tavşancık ın doğum günü olduğunu hatırladı. Tavşancık arkadaşlarına her zaman yardımcı oluyor, ben

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Püsküllü Deve Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması Örnek Tarot Okuması Bir tarot okuması, bilinçaltına atılmış bir oltadır. Bizler yani tarot okuyucuları, sizin zihninize, bilinçaltınıza olta atarak, sebeplerini ve sonuçlarını zaten sizin biliyor olduğunuz

Detaylı

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO: A2 DÜZEYİ ADI SOYADI: PASAPORT NO: NOT OKUMA 1 KARADENİZ TURU Metin Bey: Merhaba! Görevli: Merhaba efendim, buyurun! Nasıl yardımcı.(1)? Metin Bey: Ben bu yaz ailem ile bir tura çıkmak istiyorum. Bana

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı. Düş Kırıklığı Karnı iyice acıkmıştı. Harabeler içinde bulunan bekçi kulübesinin ardındaki, begonvil, yasemin ve incir ağaçlarıyla çevrili alana doğru koştu. Leziz yemeğinin tadını uzaktan bile duyumsuyordu.

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N. New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **

Detaylı

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. 1. Bölüm Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. Tim ayağa kalktı. İpi çekti. Grk ayağa kalktı, JFK Uluslararası Havaalanı

Detaylı

Hedefler belirlendi. Saat on.

Hedefler belirlendi. Saat on. Bölüm Hedefler belirlendi. Saat on. En yakın arkadaşımın sesi, Thames Nehri üstünden esen rüzgâr kadar soğuktu. Beş yüz metre ötedeki Londra Kulesi nin antik duvarları kadar kararlıydı. Gecenin kararmakta

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY Anneciğim ve Babacığım, Mektubunuzda sevgili bebeğinizin nasıl olduğunu sormuşsunuz, hımm? Ben gayet iyiyim, sormadığınız için

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Yüreğimize Dokunan Şarkılar On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ VG&O 0-3 A.A. Vermulst, G. Kroes, R.E. De Meyer & J.W. Veerman AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ 0 İLA 3 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARIN ANNE-BABALARINA YÖNELİKTİR GENCIN ADI: TEDAVI ŞEKLI: DOLDURMA TARIHI:

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN n ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1 n Problem Avcıları Biz problem avcılarıyız. Benim

Detaylı

Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç

Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç Tanıdık Bir Yabancı Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç çekti. Gazeteyi aldı ve sosyete sayfalarını

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Yeşaya Geleceği Görüyor

Yeşaya Geleceği Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yeşaya Geleceği Görüyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

TÜRKÇE DERSİ GÖRSEL OKUMA TESTİ Kubilay ORAL

TÜRKÇE DERSİ GÖRSEL OKUMA TESTİ Kubilay ORAL TÜRKÇE DERSİ GÖRSEL OKUMA TESTİ Kubilay ORAL. SORU 1 SORU 2 Aşağıdakilerden hangisi insanın çevreye verdiği zararları anlatmamaktadır? Yukarıdaki karikatür hangi deyimi anlatıyor olabilir? Göze girmek

Detaylı

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT)

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) 02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş ljelinek@uke.de HOŞGELDİNİZ Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) D-MCT: Uzay Pozisyonu Günün Konusu Davranış Hafıza Depresyon Denken Duyguların

Detaylı

ERASMUS BAHAR DÖNEMİ Accademia della Moda İtalya DİDEM ALTUNKILIÇ

ERASMUS BAHAR DÖNEMİ Accademia della Moda İtalya DİDEM ALTUNKILIÇ Ben Didem Altunkılıç. 22 yaşındayım. Yaşar Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünde 4. Sınıf öğrencisiyim ve 3. yılımı Erasmus programı dolayısıyla gittiğim İtalya nın Napoli şehrinde Accademia

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Sevda Üzerine Mektup

Sevda Üzerine Mektup 1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4 Büyükanne ile Tatil Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4 Odongo ve Apiyo babalarıyla birlikte şehirde yaşıyorlardı. Onlar,tatili dört gözle bekliyorlardı. Sadece okul

Detaylı

UÇUŞ KORKUSUNUN SEBEPLERİ. Kontrolü kaybetme korkusu. Kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı yerde panik atak geçirme korkusu.

UÇUŞ KORKUSUNUN SEBEPLERİ. Kontrolü kaybetme korkusu. Kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı yerde panik atak geçirme korkusu. Bir hafta sonra bayram; kimileri bayramı evinde kutlarken bazıları da bu süreyi tatil yapmak ya da uzak şehirlerdeki akraba ziyaretleri için kullanacak. Hem sürenin kısalığı hem de böyle günlerde yolların

Detaylı

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı; Hisler körelir. Köreldikçe naçiz vücutta dans etmeye kalkışan ruhun etrafı kötülüğün demirden dikenleriyle çevrelenir. Her bir diken yastır ve mutluluğun katline en vefasız şekilde, acımasızca mührünü

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) Samuel Beckett (1981) Türkçesi: Semih Fırıncıoğlu Ohio Doğaçlaması (Ohio Impromptu) ilk kez 9 Mart 1981 de, Ohio State Üniversitesi nin işbirliğiyle, Drake Union, Stadium

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı