Türkiye nin barışa, kardeşliğe, birarada yaşamaya ihtiyacı var

Transkript

1 sayı 197 / 1 ekim 2009 Şubelerden... 2 de 12 Eylül 29. yılında tüm Türkiye de lanetlendi te Sağlık hiçe sayılıyor te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ORGANIDIR ISSN: Trakya ve İstanbul da yaşanan sel baskınlarında 33 kişi yaşamını yitirdi Basında İMO da İMO Şubeleri de 49. ECCE toplantısı Ljubljana da yapıldı de İktidar sahipleri vicdanını kaybetmiştir 33 kişinin ölümünden sorumlu olanlar, takdiri ilahi tespitleriyle! halkı uyutmaya devam etmektedirler. Yöneticilik derenin intikamı ağır olur belirlemelerinden öteye gitmeyi gerektirir Devlet yanınızdadır, devlet yaraları saracaktır hamasetiyle sorumluluklar örtbas edilemez. Yaşanan afet, kentlerimizi imarsızlığa, sağlıksız yapılaşmaya mahkûm eden ve çıkar çevrelerine peşkeş çeken yönetim anlayışının bir sonucudur. Doğanın yapısıyla oynamak, doğal olan doğa olaylarını birer felakete dönüştürmektedir. İMO İstanbul Şube Raporu: Kontrolsüz yapılaşma ve kentleşmenin, sel ve taşkın riski bulunan her yerde mutlaka bir afet yarattığı görülmektedir. Seller, doğal olaylardır ancak afete dönüşmesi yönetememe sorunundan kaynaklanmaktadır. İstanbul da yaşananlar bir kez daha bunu gözler önüne sermiştir. 10 da İMO nun geleceği Foça da kamptaydı İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen genç-imo Yaz Eğitim Kampı, 31 Ağustos - 8 Eylül 2009 tarihleri arasında Foça da yapıldı. 6 da Unutmadık, unutmayacağız, unutulmasına izin vermeyeceğiz 17 Ağustos Marmara depreminin 10. yıldönü- münde İnşaat Mühendisleri Odası, geçen yıl olduğu gibi yine Gölcük teydi. 15 te Türkiye nin barışa, kardeşliğe, birarada yaşamaya ihtiyacı var Türkiye Eylül üne barış umuduyla giriyor. 19 da

2 2 1 Ekim 2009 Şubelerden Şubelerden Şubelerden Şubelerden Ankara Şube Fikir yarışması İMO Ankara Şubesi, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, Çevre Mühendisleri Odası yla birlikte Çankaya Belediyesi, Kavaklıderem Derneği, Vehbi Koç ve Ankara Araştırmaları Merkezi (VEKAM), Mülkiyeliler Birliği, Yüksel Caddesi ve Çevresini Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği nin desteklediği 4. Kent Düşleri Kızılay Kent Meydanı ve Çevresi Kentsel Tasarım Ulusal Proje Fikir Yarışması nı düzenliyor. Kentlerimizin sakini değil sahibi olalım sloganıyla düzenlenen ve tüm lisans ile yüksek lisans öğrencilerinin katılımına açık olan yarışmaya 25 Eylül 2009 tarihine kadar proje teslim edilebilecek. Kolokyumu 9 Ekim 2009 tarihinde gerçekleştirilecek olan yarışmaya katılan projeler 5-10 Ekim 2009 tarihleri arasında sergilenecek. Atölye çalışması İMO Ankara Şubesi, Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul da gerçekleştirilecek olan Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı öncesinde düzenlenecek yerel kurultaylardan biri olan Ankara Bölge Kurultayı nın daha verimli geçmesi ve katılımın arttırılması için Jeofizik Mühendisleri Odası yla birlikte atölye çalışması düzenledi. 29 Ağustos 2009 Cumartesi günü İMO Kongre ve Kültür Merkezi Rüştü Özal Toplantı Salonu nda yapılan çalışmaya Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Alpay Dikmen panelist, İMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Taylan Ulaş Evcimen ise kolaylaştırıcı (moderatör) olarak katıldı. Mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki olarak yaşadıkları dönüşüm ve çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunların konuşulduğu toplantıda bu sorunlara karşı geliştirilebilecek çözüm olanakları da tartışıldı. Bursa Şube İMO Bursa Şubesi temmuz ayında iki farklı gezi gerçekleştirdi. Gezilerin ilki 19 Temmuz 2009 tarihinde Uludağ da bulunan Aras Vadisi ne, ikincisi ise 26 Temmuz 2009 tarihinde İznik Sansarak Kanyonu na düzenlendi. Gezilere üyeler büyük ilgi gösterdi. Eskişehir Şube 17 Ağustos basın açıklaması İMO Eskişehir Şube Başkanı Erman Gölet, 17 Ağustos Depreminin 10. yılı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. Gölet açıklamasında, 10 yıllık süre zarfında yöneticilerin neler yaptığını ve yapmadığını sıraladı. Yöneticilerin aradan geçen 10 yılda bol bol medyada boy gösterdiklerini vurgulayan Gölet, yasalarda yapılması gereken düzenlemelerin bir türlü yapılamadığını kaydetti. Gaziantep Şube GAMOB toplantı düzenledi Gaziantep Akademik Meslek Odaları Birliği (GAMOB), 5 Ağustos 2009 tarihinde bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya İMO adına İMO Gaziantep Şube Başkanı Metehan Gündüz katıldı. GAÜN Rektörüne ziyaret İMO Gaziantep Şube Başkanı Metehan Gündüz, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun u 10 Ağustos 2009 tarihinde makamında ziyaret etti. Seminerler İMO Gaziantep Şubesi, 4 Temmuz 2009 tarihinde Doç. Dr. Kadriye Bakırcı nın sunumuyla İMO Gaziantep Şubesi Konferans Salonu nda, İş Hukuku ile İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı konularında meslekiçi eğitim semineri düzenledi. İstanbul Şube Afet Çocuk ve Okullar TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ve YTÜ Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi tarafından Marmara Depreminin 10. yılı nedeniyle 15 Ağustos 2009 tarihinde düzenlenen etkinlik, YTÜ Oditoryumu nda yapıldı. Etkinlikte, afet riskleri, okulların depreme ve çocukların afete karşı hazır olup olmadığı gibi konuların tartışıldığı etkinlikte afetlerde sivil toplum örgütlerinin ve medyanın rolü de tartışıldı. Etkinliğin Okullarımız Depreme Hazır mı? konulu oturumuna İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe panelist olarak katıldı. Etkinlik sonrasında bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Siyasiler İstanbul u satmaktadır İMO İstanbul Şubesi, TMMOB ye bağlı diğer odalarla birlikte İstanbul da yapımına hazırlanan 3. Köprü ile ilgili 1 Temmuz 2009 tarihinde basın açıklaması yaptı. Açıklamada köprünün trafik sorununu çözemeyeceği belirtilerek, siyasilerin İstanbul u bir kez daha satmaya kalkıştıkları vurgulandı. Öğrencilerin staj yerleri belirlendi İMO İstanbul Şubesi, stajyer öğrenciler ile firmalar arasında aracılık yaparak 82 öğrenciyi staj yapmak üzere firmalara yerleştirdi. İMO, ders notu ortalamalarını, içinde bulundukları öğrenim dönemini ve İMO Öğrenci üyesi olup olmadıklarını göz önünde bulundurarak puanlamalarını yaptığı öğrencileri tercih ettikleri firmalara yerleştirdi. İMO ya toplam 28 firmadan 102 stajyer talebi geldi. Staj için 181 öğrenci başvuruda bulundu. Bu öğrenciler arasından 82 kişi tercih yaparak firmalara yerleştirildi. 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı na itiraz İMO İstanbul Şubesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi nin 13 Şubat 2009 tarihli toplantısında oy çokluğu ile kabul ettiği, 15 Haziran 2009 tarihinde ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ın onaylaması neticesinde 17 Temmuz 2009 tarihinde askıya çıkarılmış olan 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı na 6 Ağustos 2009 tarihinde itiraz etti. İMO İstanbul Şubesi nin itirazına ilişkin ayrıntılı bilgi için adresi ziyaret edilebilir. Kamulaştırma Bilirkişiliği Kursu İMO İstanbul Şubesi, Ağustos 2009 tarihleri arasında İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri nde bilirkişi meslekiçi eğitim kursu düzenledi. Kursa toplam 110 kişi katıldı. Kurs eğitimleri Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Mehmet Şenol tarafından verildi. Kurs sonunda yapılan sınavda başarılı olan inşaat mühendisleri, 5 yıl geçerli olacak Bilirkişi Yetki Belgesi almaya hak kazanacaklar. İzmir Şube Stajyer öğrencilere eğitim İMO İzmir Şubesi, staj yapmakta olan öğrenci üyelere yönelik İsmail Türkmen in eğitmenliğini yaptığı Stajyer Öğrenciler İçin - İş Ortamında İletişim ve Davranış Kuralları isimli eğitim seminerini düzenledi. 20 Temmuz 2009 tarihinde düzenlenen eğitim, İMO İzmir Şube Konferans Salonu nda gerçekleştirildi. Mesleğe hazırlık kursları İMO İzmir Şubesi, genç meslektaşlara yönelik 21 Temmuz-6 Ağustos 2009 tarihleri arasında Mesleğe Hazırlık Kursları düzenledi. Yoğun ilgi gören kurslara yaklaşık 100 üye katıldı. Öğrenci anketi İzmir Kent Kurultayı için yapılan ve genç-imo nun etkin bir şekilde yer aldığı öğrenci anketi çalışması, 28 Temmuz 2009 tarihinde TMMOB İzmir İKK tarafından kamuoyuna açıklandı. Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama Kursu İMO İzmir Şubesi, Ağustos 2009 tarihleri arasında genç meslektaşlara yönelik Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama kursu düzenledi. Yoğun ilgi gören kurslara 104 kişi katıldı. 2 Temmuz söyleşi ve sergisi Sivas katliamının yıldönümü nedeniyle Sivas katliamı mağdurlarından eğitimci ve yazar Hidayet Karakuş un konuşmacı olduğu Sivas Katliamı ve Siyasal İslam konulu söyleşi 3 Temmuz 2009 tarihinde İMO İzmir Şubesi Konferans Salonu nda gerçekleştirildi. Katliamın yıldönümü nedeniyle hazırlanan sergi bir hafta boyunca İMO salonunda sergilendi. 9 Temmuz Dokuz Eylül Üniversitesi Mezuniyet İMO İzmir Şubesi, Dokuz Eylül Üniversitesi mezuniyet töreninde yeni mezun olan ve dereceye giren inşaat mühendisi üyelere çeşitli hediyeler verdi. Mezun olan tüm üyelere İMO İzmir Şubesi tarafından baret verilerek törene katılanlar baretlerle selamlandı. Harç zamlarına protesto YÖK ün yüksek öğrenim harçlarına çok büyük oranlarda zam yapmasının kamuoyuna yansıması üzerine, 24 Temmuz 2009 tarihinde Bornova Meydanı nda genç- İMO üyelerinin de desteklediği, İzmir deki üniversite öğrencilerinin katıldığı kitlesel bir basın açıklaması ile aynı akşam Bornova Ayfer Feray Açıkhava Tiyatrosu nda Ahibba müzik grubunun katıldığı konser gerçekleştirildi. Etkinlik öncesi ilçe merkezlerinde ve üniversitelerde üç gün boyunca açılan stantlarda genç-imo üyeleri etkin bir şekilde yer aldı.

3 1 Ekim Şubelerden Şubelerden Şubelerden Şubelerden Konya Şube Teknik Gezi İMO Konya Şubesi, Konya Ovası Sulama Projesi olarak adlandırılan KOP un en önemli ayaklarından birisi olan, Mavi Tünel projesi kazı çalışmalarına inceleme amaçlı bir teknik gezi düzenledi. Gerçekleşen teknik geziye, Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli, İMO Konya Şube Başkanı Ali Çınar, Karatay Belediye Başkan Yardımcısı ve İMO Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Hüseyin Esfendiyar ve Yönetim Kurulu Üyesi Faruk Ulular ile Karatay Belediye Meclis Üyeleri katıldı. Yöneticiler ile çalışanlar yemekte bir araya geldi İMO Konya Şube Üyesi İnşaat Yüksek Mühendisi Mustafa Gür, İMO Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyelerini ve şube çalışanlarını 18 Ağustos 2009 tarihinde evinde ağırladı. İMO Konya Şube Başkanı Ali Çınar, Mustafa Gür e davetinden dolayı teşekkür etti. Mustafa Gür ise yöneticilere ve çalışanlara teşekkür ederek, davete katılmalarından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Muğla Şube 2. Temsilcilikler Ortak Toplantısı düzenlendi Toplantıda mesleki alanda sürekli karşılaşılan sorunlara karşı çözüm önerileri masaya yatırıldı. Oda uygulamaları hakkında üyelerin görüşleri alındı. Fethiye temsilciliği üyeleriyle toplantı İMO Muğla Şubesi, Fethiye Temsilciliği nde 29 Ağustos Cumartesi günü Fethiye bölgesinde faaliyet gösteren üyelerin yaşadıkları sorunların ve önemli güncel konuların tartışıldığı bir toplantı düzenledi. Toplantıda üyelerin yaşadıkları sorunlar ve çözüm önerileri değerlendirildi. Sakarya Şube Seminer Japon Kültür Merkezi Derneğinden Ziyaret Japon Kültür Merkezi Derneği başkanı İnşaat Mühendisi Mehmet Ali Arpacı, 15 Haziran 2009 tarihinde İMO Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri ni ziyaret etti. İMO Konya Şube Başkanı Ali Çınar ve yönetim kurulu üyeleri ziyaretten duydukları memnuniyeti dile getirerek, dernek başkanı Mehmet Ali Arpacı ya teşekkür ettiler. Belediye başkanlarıyla istişare toplantısı İMO Konya Şubesi, 11 Temmuz 9009 tarihinde İMO Konya Şube Eski Başkanı ve Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ın katıldığı, 18 Temmuz 2009 tarihinde ise Konya Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli nin katıldığı birer istişare toplantısı düzenledi. İMO Konya Şubesi seminer salonunda gerçekleştirilen toplantılarda İMO Konya Şube Başkanı Ali Çınar, İbrahim Altay ve Mehmet Hançerli birer konuşma yaptılar. Konuşmacılar Konya nın kent sorunlarını değerlendirildiler. İMO Muğla Şubesi, 31 Temmuz 2009 Cuma günü Milas-Ören Alnata Otel de Muğla Şube ve Temsilcilikleri 2009 Yılı 2.Temsilcilikler Ortak Toplantı nı düzenledi. Toplantıya İMO Muğla Şube Yönetim Kurulu Üyeleri nin yanı sıra şubeye bağlı Bodrum, Datça, Fethiye, Marmaris ve Ortaca temsilciliklerinden katılım sağlandı. İMO Muğla Şube Başkanı Alifer Atasever, şube çalışmalarını aktardığı açılış konuşmasının ardından önceki toplantı tarihinden bugüne kadar yürütülen Temsilcilik çalışmalarını aktardı. Üyelerle toplantı İMO Muğla Şubesi, 7 Ağustos 2009 Cuma günü Muğla Merkez de faaliyet gösteren üyelerle İMO Muğla Şube Hizmet Binası nda toplantı düzenledi. İMO Sakarya Şubesi, Isı ve Su İzolasyonu Uygulama ve Yönetmelikleri konulu meslekiçi eğitim seminerini 4 Temmuz 2009 Cumartesi günü Serdivan Tunatan Tesisleri Toplantı Salonu nda gerçekleştirdi. Yoğun bir ilgi ve katılımla gerçekleşen sempozyum, ısı ve su izolasyonlarının ayrı ayrı ele alındığı iki oturum halinde tüm gün sürdü. Sempozyumun öğleden önceki birinci oturumunda Makina Mühendisi Kıvanç Barman tarafından Isı İzolasyonu konusu ele alındı. Öğleden sonraki oturumda Mimar Melih İbrahimoğlu Su İzolasyonu hakkında detaylı bilgiler verdi. Konya yı inşaat mühendisleri yönetiyor İMO Konya Şubesi, 17 Temmuz 2009 tarihinde düzenlediği yemekte, Konya merkez ilçe belediye başkanları ile İMO Konya Şubesi geçmiş dönem şube başkanlarını buluşturdu. İMO Konya şube binasında tertip edilen yemeğe; Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli, Meram Belediye Başkanı Serdar Kalaycı, İMO Konya şube geçmiş dönem başkanlarından, Süleyman Temizci, Yaşar Pişkince ve Ramazan Özkaya katıldı. Yemekte konuşan İMO Konya Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çınar, merkez ilçe belediye başkanları ile sıkı diyalog içerisinde olduklarını kaydederek, belediye başkanları ile üyeler arasında köprü kurmayı önemsediklerini belirtti. İnşaat mühendisi belediye başkanları ise İnşaat Mühendisleri Odas ının üyesi olduklarını ve bundan gurur duyduklarını ifade ettiler. Belediye başkanları, Bu süreçten sonra belediye başkanlığı makamında, meslek camiamızı en iyi şekilde temsil edeceğiz. Bu güne kadar olan bazı sıkıntıların, bundan sonra daha rahat çözüme kavuşması için el birliğiyle çalışacağız diye konuştular. Buluşmadan dolayı, memnun olduklarını ifade eden Meram, Selçuklu ve Karatay belediye başkanları, İMO Konya Şube Başkanı Ali Çınar ve Yönetim Kurulu Üyeleri ne teşekkür ederek, hatıra fotoğrafı çektirdiler. 3. Köprü ihtiyaç değil cinayettir 3. Köprünün yapımına karşı çıkan İstanbullular, Çayırbaşı ndan Sarıyer e yürüyerek üçüncü köprüye hayır dediler. 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu tarafından 18 Temmuz 2009 tarihinde, düzenlenen yürüyüşün sonunda Sarıyer de basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında şimdiden bağlantı yollarının yapımı ile yok olmaya başlayan kuzey ormanlarının kaybolacağı, yaşam kaynağı olan suyun ve havzalarının yok olacağı, barınma hakkının gasp edileceği, kent içi trafiğin çözümü değil, trafik çilesinin daha da artmasına neden olacağı belirtildi. Basın açıklamasında; 3. rant köprüsü söylentilerinden vazgeçilinceye kadar, bundan sonra da gerekirse Türkiye nin tüm meydanlarını dolaşarak mücadelemizi sürdüreceğiz, İstanbul halkına, kente, çevreye ve doğaya karşı suç işlenmesini, ülkenin parasal kaynaklarının çarçur edilmesini önleyeceğiz. dendi. UNESCO-IPRED ve İTÜ den Deprem Çalıştayı İTÜ İnşaat Fakültesi nde UNESCO nun desteğiyle 6-7 Temmuz tarihlerinde deprem çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, Güvenli yapı üretimi ve mühendislik hizmetlerinin önemi konulu sunumuyla panelist olarak katıldı. Cemal Gökçe sunumunda, yapı stokunun durumuna, 1999 depremlerinin ortaya çıkardıklarına, imar afları ve denetimsizliğe, günümüzde uygulanan yapı denetimine ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun na değindi. Çalıştaya Mısır, Endonezya, italya, Japonya, Kazakistan, Meksika, Peru, Romanya ve Türkiye den katılan uzmanlar, devletin ve yerel yönetimin üst düzey yöneticilerine, beklenilen ve gerçekleşme olasılığı giderek artmakta olan yıkıcı deprem ve depreme hazırlık konularında değerlendirmeler yaptılar Gürpınar: Oluşacak yıkımlar şimdiye kadar yaşadıklarımızı aratabilir Üniversite Tim Teşkilatları Derneği, Marmara depreminin 10. yıldönümü olan 17 Ağustos 2009 tarihinde, 10. Yılda Depremde Kaybettiklerimiz ve Şimdi konulu bir panel düzenledi. İMO Sakarya Şube Başkan Hüsnü Gürpınar ın da konuşmacı olarak katıldığı panelde Sakarya Valisi Hüseyin Atak, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Sakarya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muzaffer Elmas, Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Akgün Altuğ, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü Kriz Merkezi Başkanı İsmail Yıldırım, Sakarya İl Sivil Savunma Müdürü İsmail Dilaver, Sakarya Kızılay Şube Başkanı Şaban Kaludra birer konuşma yaptı. Hüsnü Gürpınar panelde, Deprem Öncesi Depreme Karşı Yapılması Gerekenler ve Öneriler konulu bir sunum gerçekleştirdi. Gürpınar sunumunu deprem öncesi hazırlıklar, yerel yönetimler, merkezi yönetimler, üniversiteler, meslek odaları, inşaat mühendisleri, yapı denetim firmaları ve vatandaş ile mal sahibi tarafından yapılması gerekenler konu başlıkları altında yaptı. Gerekli mevzuat değişikliklerinin bir an önce yapılması gerektiğine dikkat çeken Gürpınar, Önlemler alınmazsa ileriki tarihlerde yaşanacak depremlerde oluşacak yıkımların şimdiye kadar yaşananları aratacağı bilinmelidir dedi.

4 4 1 Ekim Yapı İşletmesi / Yapım Yönetimi Kongresi Ekim 2009, Eskişehir 1990 ı yıllardan sonra inşaat sektöründeki değişimlere paralel olarak Yapım Yönetimi alanında da gelişmeler olmaktadır. Bilimsel ve teknolojik alanlardaki ilerlemelerin ve yeni bilgilerin meslek adamlarına ulaştırılması ve gelişmelerinin sağlanması kaçınılmaz bir gereksinimdir. Bilgilerin güncelleştirilmesi, gelişmelere daha açık ve kolay ulaşma olanaklarının sağlanması ve meslek grubumuza dahil uygulayıcı ve katılımcıların kendilerini yenilemeleri de gerekmektedir. İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi, 1996 yılından bugüne kadar çeşitli aralıklarla yapılan ve 4 kongreden oluşan zincirin yeni bir halkası olarak düzenleyeceği 5. Yapı İşletmesi/Yapım Yönetimi Kongresi ile bu alandaki eksikliği kapatmayı hedeflemektedir. Kongrenin temel amacı, inşaat mühendisliği alanında ön plana çıkan yapım yönetimi konusundaki eğitim, mesleki problemler, önemli uygulamalar, teknolojik gelişmeler ve inşaat sektörünün ulusal ve uluslararası sorunlarının ele alınmasıdır. Konuyla ilgili akademisyen, uzman, bürokratların özgün çalışma ve birikimlerinin paylaşılması; özellikle de uygulamacıların başarılı yönetilmiş projelerinin sergilenmesi, ayrıca başarısızlık ve sorunlarının tartışılarak çözüm önerilerinin geliştirilmesi de amaçlanmıştır. Kongrede Sunum ve Poster Yapılacak Konular Yapım yönetiminde eğitim İnşaat proje yönetimi Şantiyelerde karşılaşılan iş yönetim problemlerine çözüm önerileri Merkez ve şantiye arası iletişim problemleri ve çözüm yolları İnşaat sektöründe muhasebe, maliyet ve finansal yönetim modelleri ve uygulamaları Şantiyelerde güvenlik yönetimi ve iş güvenliği Yapım sözleşmeleri ve hukuksal boyutları Şantiyelerde verimlilik ölçümleri ve prim sistemleri Ulusal ve uluslararası iş geliştirme modelleri Türk yüklenicilerin uluslararası platformlardaki sorunları ve çözüm önerileri Kamu İhale Kanunu uygulamalarına göre mühendis ve mimarların sorunları Yapıda kalite yönetimi Malzeme tedarik yönetimi Şantiye de kullanılan bilişim teknolojisi uygulamaları İnşaat Sektörü nde Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Stratejik Yönetimi - İnşaat Sektörüne yönelik özgün geliştirilen yazılım ve prototipler - İnşaat (Yapı/Bina) Bilgi Modelleri - Bütünleşik Bilgi Sistemlerinin(ERP, CRM, Groupvvare) sektörel ve kurumsal uygulamaları - Kurumsal İntranet/Extranet Uygulamaları - Web tabanlı proje yönetim sistemleri - Süreç ve Kalite yönetiminde Bilişim Teknolojisi uygulamaları - Bina ve Şantiye Otomasyon Teknolojileri (Barkod, RFID, Sensörler) - Risk analizi ve karar modelleri Yapıda otomasyon ve robotik sistemler Yapı sektöründe atıkların geri kazanımı Yapım yönetiminde Bulanık mantık ve yapay sinir ağlarının kullanımı Kongre Sekreteryası TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Büyükdere Mah. Bayraktepe Sok. No:22, Eskişehir Tel: Faks: imoeskisehir@imo.org.tr İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu Kasım 2009, Sakarya Amaç İnşaatta sektöründe iş sağlığı ve güvenliği konusu; işverenler, mühendisler, mimarlar, proje danışmanları, iş yöneticileri, müteahhitler ve işçiler gibi farklı aktörlerinin tümünün sorumluluk sahibi olduğu bir süreci kapsamaktadır. İnşaat sektörü, çalışma şartları bakımından en ağır sektörlerden biridir. Sektörümüz, iş kazaları açısından en riskli sektörlerin başında gelmekte olup, iş kazası sayısı ve kaza sonucu meydana gelen ölüm sayısı bakımından, tüm sektörler arasında birinci sırada yer almaktadır. Her projenin kendine özgü koşullarının olması ve projeye özgü iş güvenliği planlarının henüz tam anlamıyla uygulanamıyor olmasının yanı sıra, şantiyelerde sürekli sirkülâsyona uğrayan vasıfsız işçilerin çalışması inşaat sektöründe iş kazalarının oluşmasında önemli rol oynamaktadır. Kapsam İnşaat sektöründe iş sağlığı ve güvenliği konusuna dikkat çekmek, Meslektaşlarımızın konu ile ilgili bilinç düzeyini arttırmak, Yapı işlerinin, fenni yeterliği bulunan kişilerin, teknik gözetimi ve sorumluluğu altında yürütülmesi gerekliliğini vurgulamak, Yapı işlerinde meydana gelen iş kazalarının nedenleri ile alınması gereken tedbirler konusunda inşaat sektörüne ışık tutmaktır. İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu Konu Başlıkları İnşaat iş kolu kazaları ve meslek hastalıklarının sebepleri ve iş yerindeki riskler İnşaat iş kolu kaza, yaralanma ve hastalıklardan korunma prensipleri ve korunma teknikleri İş yerinde güvenli çalışma ortamı ve sistemi kurulması İnşaat iş kolunda kişisel koruyucular ve alet kullanımı (iş ekipmanlarının güvenli kullanımı) İnşaat sektöründe araç kazalarının önlenmesi Yapı işlerinde iskelelerinin kurumu, kullanımı ve sökümü ile ilgili alınacak güvenlik tedbirleri Kazı işlerinde alınacak güvenlik tedbirleri Kimyasal, Fiziksel ve Biyolojik maddelerle ortaya çıkan riskler Yangın ve yangından korunma tedbirleri Küçük şantiyelerde iş sağlığı ve işçi güvenliği İşverenin genel yükümlülükleri ve işçilere karşı yükümlülükleri İşçilerin yükümlülükleri İnşaat sektöründe kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları İş sağlığı ve güvenliğinde hukuki süreç İlk yardım ve kurtarma Sempozyum Takvimi Bildiri Teslimi İçin Son Tarih: 25 Eylül 2009 Kabul Edilen Bildiriler İçin Duyuru: 30 Eylül 2009 Sempozyum Tarihi: Kasım 2009 Sempozyum Sekreteryası İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi Cumhuriyet Mah. Burak Sok. No:18/A, Adapazarı Tel: imosakarya@imosakarya.org.tr

5 1 Ekim İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu 6-7 Kasım 2009, Antalya Ülkemizdeki yatırımların büyük bir bölümünün yer aldığı inşaat mühendisliği alanında, nitelikli uygulamalar ancak çağdaş bir eğitim düzeni içinde çalışan eğitim kurumlarınca iyi düzeyde yetiştirilen bir mühendis kadrosu tarafından gerçekleştirilebilecektir. Bir yandan teknolojideki hızlı gelişim, diğer yandan sayıları artan üniversitelerimizin durmadan çoğalan, biçim ve boyut değiştiren sorunları, bugünkü mühendislik eğitiminin ne denli nitelikli ve çağdaş olduğunu tartışmaya açmaktadır. Günümüzün ve yakın geleceğin koşulları, düşünebilen, araştırabilen, çözüm üretebilen ve eksiklerini kendi tamamlayabilen mühendisleri gerektirmektedir. Küreselleşme, sınır aşan mühendislik, sanayileşmede yeni aşamalar, iletişim araçlarının hızlı gelişimi, ekonomik, toplumsal ve kültürel değişimler ülkemizde inşaat mühendisliği alanını önemli ölçülerde etkilemektedir. Bunun sonucu olarak inşaat mühendisliğinde kapsam, içerik, yöntem ve nitelik değişimleri; öğrenci niteliğindeki değişimler; öğretim yöntem, araç ve olanaklarındaki değişimler; eğitim politikalarındaki değişiklikler Türkiye deki inşaat mühendisliği eğitiminin de geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, düzenlediği 1. İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu nda, Türkiye deki inşaat mühendisliği eğitiminin bugünkü ve yakın gelecekteki durumunun, sorunları ile bunların çözümüne yönelik arayış ve açılımların geniş kapsamda ele alınması amaçlanmaktadır. Sempozyum bildirili katılımcıların sunum yapacakları sözlü oturumlar ve çağrılı konuşmacıların yer alacağı özel oturumlardan oluşacaktır. İnşaat mühendisliği alanındaki tüm paydaşlarımızı İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu na katılmaya ve sorunların çözümüne öneriler geliştirilmesi için katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Sempozyum Konuları Türkiye de Üniversite Eğitiminin Durumu, Sorunları ve Çözüm Arayışları Öğrenci niteliğinde değişmeler / Öğretim elemanı niteliği ve yeterliliği Yönetim sorunları / Yetersiz altyapı sorunları / Bilişim teknolojilerinin eğitime etkileri / Akreditasyon çalışmalarının eğitime etkileri Türkiye de İnşaat Mühendisliği Eğitiminin Durumu, Sorunları ve Çözüm Arayışları Yukarıdaki alt başlıklara ek olarak: Eğitime uygulamacıların katkıları ve istemleri / İMO dan inşaat mühendisliği eğitimine yansımalar Türkiye de Temel Eğitimin Durumu, Sorunları ve Çözüm Arayışları Orta öğretimde eğitim sorunları, iyileştirme olanakları / Orta öğretim düzeyindeki meslek eğitimi sorunları / Giriş sınavının temel eğitim ve üniversite eğitimi üzerindeki uzun erimli etkileri İnşaat Mühendisliğinde Meslek İçi Eğitim ve Yaşam Boyu Öğrenme Olanakları Yaşam boyu öğrenme kavramı / Meslek içi eğitim (kamu ve özel kurumlarda) / İMO dan üniversite sonrası eğitimine yansımalar / Yetkin mühendisliğin olası katkıları Gelişmiş Ülkelerde Eğitim Sorunları, Çözüm Arayışları ve Gelişmeler Çıktı bazlı eğitim planlama ve değerlendirme / İnternet üzerinden eğitim olanakları ve yöntemleri / Öğretim elemanı ve öğrenciler için yurt dışı değişim programları (ERASMUS vb) / Uluslararası akreditasyon (EUR-ACE, ABET, MÜDEK vb) / Uluslararası mesleki tanınırlık ve dolaşım çalışmaları (ECCE, WFEO vb) / Uluslararası eğitim projeleri (EUCEET vb) Sempozyum Takvimi Kabul Edilen Bildiriler İçin Duyuru: 30 Eylül 2009 Sempozyum Tarihi: 6-7 Kasım 2009 Sempozyum Sekreteryası TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Meltem Mahallesi 3808 Sok. No: Antalya Tel: Faks: egitim1@imoantalya.org.tr İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu 20. yüzyılın sonlarına doğru dünyada çok önemli değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Bu değişim ve dönüşümlerin temelinde, çeşitli sosyo-ekonomik gelişimler, bilim ve teknoloji alanda görülmemiş hızlı ve kapsamlı değişimler yatmaktadır. Sözü edilen gelişimler dünyada büyük bir bilgi ve teknoloji patlamasına neden olmuştur. Bilgi ve teknolojideki bu gelişmeler ve değişimler yaşanan çağı bir bilgi ve iletişim çağı haline getirmiş, bilginin uzaklığını tüm dünyada bir tuş mesafesine indirmiştir. Sonuç olarak birçok ülke ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik alanlarda işbirliği ve dayanışmaya yönelmiş ve bu sürecin sonunda küreselleşme adı verilen olgu yaşanmıştır. Dünyadaki bu değişim fırtınasından ülkemiz de etkilenmiş, birçok alanda olduğu gibi yüksek öğretimde de evrensel örnekleri ile karşılaştırılır olmuştur. Günümüzün ve yakın geleceğin koşulları, düşünebilen, araştırabilen, çözüm üretebilen ve eksiklerini kendi tamamlayabilen, öğrenmeyi öğrenmiş nitelikli mühendisleri gerektirmektedir. Ancak ülkemizde bugün inşaat mühendisliği eğitiminde ve mesleğimizde çok yönü nedenlerden kaynaklı önemli nitelik sorunları yaşandığı bir gerçektir. Sınır aşan mühendislik, sanayileşmede ve teknolojide yeni aşamalar, iletişim araçlarının hızlı gelişimi, ekonomik, toplumsal ve kültürel değişimler ülkemizde inşaat mühendisliği alanını önemli ölçülerde etkilemiştir. Bunun sonucu olarak inşaat mühendisliğinde kapsam, içerik, yöntem ve nitelik değişimleri; öğrenci niteliğindeki değişimler; öğretim yöntem, araç ve olanaklarındaki değişimler; eğitim politikalarındaki değişiklikler, akademik donanımı yetersiz yeni üniversitelerde inşaat mühendisliği eğitimi başlatılması gibi gelişmeler Türkiye de inşaat mühendisliği eğitiminin de geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. İMO konunun tüm boyutlarıyla irdelenmesi için tartışma platformları açarak dinamik bir süreç başlatmıştır. İlk olarak, Nisan 2009 tarihlerinde, üyelerinin ve akademisyenlerin katıldığı bir çalıştay düzenlemiştir. Çalıştayda inşaat mühendisliği eğitimi, a) Türkiye de inşaat mühendisliği eğitiminin bugünkü ve yakın gelecekteki sorunları ile iyileştirmeye yönelik açılımları, b) Orta öğretimin üniversite eğitimine etkileri, c) İnşaat mühendisliği eğitiminde dünyadaki gelişmeler, d) Üniversite sonrası eğitim gereksinimi olmak üzere dört ana tema altında tartışılmıştır. Geniş katılımlı diğer tartışma platformunu 1. İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu olarak açılmıştır. Sempozyum 6-7 Kasım 2009 tarihlerinde Antalya da yapılacaktır. Bu sempozyumda Türkiye deki inşaat mühendisliği eğitiminin bugünkü ve yakın gelecekteki durumu, sorunları ile bunların çözümüne yönelik arayış ve açılımlar ele alınacaktır. Sempozyumla ilgili detaylı bilgilere İMO Antalya Şubesi nin web sayfasından ( egitim1@imoantalya.org. tr) ulaşılabilmektedir. Sempozyumda bildiri ile ya da dinleyici olarak tartışmalara katılım olanağı bulunmaktadır. İnşaat mühendisliği alanındaki tüm paydaşlarımızı sempozyuma katılmaya ve sorunların çözümüne ilişkin öneriler geliştirilmesi için katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Prof. Dr. Sinan Altın Düzenleme Kurulu Başkanı, İMO-İMEK Başkanı 3. Ulusal Çelik Yapılar Sempozyumu Gaziantep te yapılacak İMO İstanbul ve Gaziantep Şubesi nin ortaklaşa düzenlediği 3. Ulusal Çelik Yapılar Sempozyumu, 8-10 Ekim 2009 tarihleri arasında İMO Gaziantep Konferans Salonu nda gerçekleştirilecek. Çelik yapıların projelendirilme, imalat, montaj ve standartlar ile ilgili gelişmeleri sergilemek, bu konulardaki sorunları belirlemek ve bunların çözümleri konusunda fikirler üretmek amacıyla düzenlenen 3. Ulusal Çelik Yapılar Sempozyumu nda toplamda 11 oturum gerçekleşecek. Sempozyum sonunda yapılacak panelde Çelik Yapıların Projelendirilmesi, İmalatı, Montajı, Denetimi ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ele alınarak tartışılacak. Sempozyumda üç adet çağrılı konuşmacı yer alacak. Teoman Pököz Soğuk Şekillendirilmiş Çelik Elemanların Projelendirilmesi ve Uygulamaları, Hasan Özdemir Çelik Konstrüksiyonda Denetim ve Eşgüdüm bildirilerini, Suat Korkmaz ise Yapısal Çelik Endüstrisinin Geleceği konulu bildiriyi sunacak. 8. Ulaştırma Kongresi nin hazırlıkları tamamlandı İMO İstanbul Şubesi nin düzenleyeceği 8. Ulaştırma Kongresi Kültür Başkenti İstanbul sloganıyla 30 Eylül ve 1-2 Ekim 2009 tarihlerinde İTÜ Mustafa Kemal Amfisi nde gerçekleştirilecek. Kongre toplamda 11 oturumdan oluşuyor. Ülkemizin sorunlarını gündeme getirmeyi ve çözümleri için öneriler sunabilmeyi amaçlayan kongrede plana ve etüde dayanmaksızın gerçekleştirilmeye çalışılan pahalı ve geleceğe dönük zararları söz konusu olabilecek yatırımlara yer verilecek. Kongrede üç adet çağrılı bildiri yer alacak. Kongrenin ilk oturumunda Atila Alpöge, Geleceğe Yansımalar, Rahmi Akçelik, Trafik Mühendisleri İçin Model Uygulamaları, adlı çağrılı bildirileriyle yer alırken ikinci oturumun ilk bildirisi İsmail Şahin nin 1/ Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı ve Ulaştırma Ana Planı İlişkisinin Değerlendirilmesi konulu çağrılı bildirisi olacak. Kongrenin sonunda gerçekleştirilecek panelde Kentlerimizde raylı ulaştırma sistemleri konusu tartışılacak ve bilgi aktarılacak.

6 6 1 Ekim 2009 İMO nun geleceği Foça da kamptaydı Kampın açılış toplantısında Oda Başkanımız Serdar Harp ve kamp sorumluları kampla ilgili bilgilendirme yaptılar Her sabah 8.00 da sabah sporu yapıldı İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen genç-imo Yaz Eğitim Kampı, 31 Ağustos-8 Eylül 2009 tarihleri arasında Foça da düzenlendi. 27 Nisan 2007 tarihinde yayımlanan İMO Öğrenci Üyeliği Yönetmeliği ile şekillenen kamp projesi, genç-imo örgütlülüğüne hız, motivasyon ve gelecek öngörüsü verme amacıyla tasarlanmıştı. Hedef kitlesi genç-imo üyeleriydi. Amaç, başlangıcından beri içinde yer alan veya daha sonra bu heyecana dahil olan genç- İMO üyelerini bir araya toplamaktı. Gençleri Oda yöneticileri ile buluşturmak, mesleki ve teknik alanlardaki gündemi konuşmak, ülkenin güncel sorunlarına değinmek, -sanatın, edebiyatın, şiirin olduğu- amacıyla tüm üye gençlere çağrı yapıldı. Çağrıya beklenilenin üzerinde bir ilgi oldu. Yüz kişiyi bulamayacağı sanılan başvurular, iki yüzü aştı. 1, 2 ve 3. sınıf öğrencilerinin çoğunlukta olduğu, yüzden genç-imo üyeleri Teknik Gezi sırasında Yortanlı Barajı nı gezip ilgililerden bilgi aldılar Atölye çalışmaları arasında en ilgi çekenlerden birisi halk oyunlarıydı. Hem çalışmalarda hem gösteri sırasında katılımcıların aldığı keyif gözlerinden okunuyordu

7 fazla başvuru sahibine olumlu yanıt verildi ve kampa davet edildiler. Bir meslek örgütü zemininde biraraya gelecek olan inşaat mühendisi adaylar için kamp programını oluşturmak üzere çalışmaya başlandı. Öncelikli amaç, gençleri meslek örgütleriyle tanıştırmaktı. Bu nedenle TMMOB ve İMO örgütlülüğünü konuşmak ilk konu başlığı oldu. Ardından mesleğin politikası ve Odanın gündemi konuşulmalıydı. Sonra gençlerin birer üniversite öğrencisi oldukları gerçeğinden yola çıkılarak özgür ve bilimsel üniversite ile mühendislik eğitiminin sorunları sıradaki yerini aldı. Ülkenin sorunları ve siyasal gündem Kamp sırasında pek çok değerli konuğumuz oldu. Bu etkinliklerden birisi: Sinema sanatçısı Halil Ergün, BirGün Gazetesi yazarı Burhan Sönmez ve eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş Türkiye nin siyasi gündemini Demokratik Açılımı tartıştı Gençler, yöneticiler, konuklar kimse ayırt edilmeden herkese görev verildi, herkes görevini keyifle yerine getirdi Boş vakitlerde herkes kendine bir uğraş buluyordu. Kimi voleybol oynayarak, kimisi tavla turnuvasında gününü geçiriyordu Kampa gelen her kampçı, kendilerine verilen çadırları kurarak güne başladılar ile program taslağı oluşmuştu bile. Buna sanat, edebiyat, spor atölyeleri eklendi. Artık, yemeği birlikte dağıtılacak, ortak alanları birlikte temizlenecek, sabahları birlikte kalkıp akşamları birlikte eğlenilecek ve konaklamanın ortak çadırlarda yapıldığı bir kamp için her şey hazırdı. Kamp alanı, Foça ile Yeni Foça arasında bulunan denizi berrak, havası temiz, günbatımı romantik, nar ağaçlı Pollen Tatil Köyüydü. Tüm katılımcılar kendilerine ayrılan çadırlarını kurup, dokuz günlük kamp hayatına ortak oldular. Her gün 10 ar kişilik bir grup, yemek dağıtımı, bulaşık ve yemekhane temizliği gibi görevleri üstlendi. Sabahları 8.00 da sabah sporu ve müzikle başlayan kamp günü, öğleden önce bir oturumluk çalışmayla sona eriyordu. 1 Ekim Kampın unutulmayacak etkinliklerinden birisi tüplü dalış oldu. Kamp programında olmasaydı en çok eksikliği hissedilecek etkinlikti demek doğru olacaktır 1.Yaz Eğitim Kampı Konukları Aziz Konukman: Mühendis, Gelecek ve Kriz Yasemin Özgün: Öğrenci Sorunları, Türkiye ve Dünya Örnekleri Mustafa Yalçıner, Oğuzhan Müftüoğlu: 68 den Bugüne Barış Muzaffer İzgü: Tiyatro ve Yaşam Cengiz Bektaş: Neden Kerpiç, Örnekler, Uygulamalar Ant Akman: Kerpiç Yapılarda Ekoloji Kavramı, Örnekler, Uygulamalar Bilge Işık: Kerpiç, Malzeme Özellikleri, Çağdaş Teknolojilerle Uygulamalar Mehmet Soğancı: TMMOB Tarihi ve Toplumsal İşlevi Mehmet Ali Taşdemir: İnşaat Mühendisi Olmak Engin Önen: Türkiye de Futbol Taraftarlığı ve Fanatizm Zafer Kızılkaya: Akdeniz Fokları ve Foça Şirin Gülcen Eren, Tuğrul Tankut, Taner Yüzgeç: Oda Belgelendirme Politikaları Ercan Karakaş, Halil Ergün ve Burhan Sönmez: Demokratik Açılım, Siyaset, Gelecek Oğuz Türkyılmaz, Şahnaz Tiğrek: Su ve Enerji Politikaları Ahmet Alpay Dikmen: Değişen Mühendislik Alanı ve Üniversite Kamp Atölyeleri ve Eğitimciler Emrah Güney: Resim Atölyesi Ahmet Antmen: Şiir Atölyesi Tamer Özşeker: Sinema Atölyesi Turgay Tanülkü: Tiyatro Atölyesi Sevilay Özkırlı: Halkoyunları Atölyesi Erhan Öztürk: Tüplü Dalış Atölyesi Öğlen yemeğinden akşam a kadar serbest zaman bölümünde, tüplü dalış, tiyatro, sinema, şiir, resim, halkoyunları atölyeleri çalışmaları yapıldı. Kimi zaman hocalarını, kimi zaman yöneticilerini denize atan gençler, bol bol denize girip (ya da düşüp) farklı şehirlerden kampa katılmış olan arkadaşlarıyla tanışıp, kaynaştılar. Akşam günbatımı toplantıları saat ile arasındaydı da yenen yemeğin ardından sahilde yakılan kamp ateşinin etrafında ya da çimenlik alandaki minderlerin üzerinde toplanan genç-imo üyeleri gecenin geç saatlerine kadar birlikte vakit geçirip eğlendiler. Kampın 3. günü Bergama da bulunan Yortanlı Barajı na bir teknik gezi düzenlendi. Allionoi yi sular altında bırakacak bu baraj ve havzası yerinde inceleyen gençler, yetkililer ile görüş alışverişinde bulundu. Kamp süresince atölyelerde eğitim alan gençler hünerlerini kamp sonunda ortak bir gösteri ile paylaştılar. Halkoyunları grubu, 24 kişiyle İzmir Zeybeği ni sergilediler. Tiyatro grubu, Muzaffer İzgü nün Sınır ve Duvar oyununu sahneledi. Sinema grubu, kamp içerisinde çektikleri iki kısa filmin gösterimini yaptı. Şiir grubu şiir dinletisi düzenledi. Katılımcılar kamp açılışında Grup Martaval ın, kampın sonunda ise Bandista nın konseriyle coştular, eğlendiler. Kamp sonunda katılımcıların özverisi ile yayınlanan kamp gazetesi ise herkes de bir tebessüm bırakarak, unutulmayacak anıların bir belgesi olarak yoğun ilgi gördü. Kampın sonunda; yöneten ve yönetilen ikilemini aşan, mesleğin geleceğinin ortaklaşa bir çaba ile diri tutulacağına inançla bağlanan, ülkenin yaşanabilir, bağımsız ve güçlü geleceğinin ise barış ve dayanışma içindeki demokratik yapılarla ayakta kalacağını bilen her yaştan gençler kucaklaşarak ayrıldılar. İnşaat Mühendisleri Odası için bir ilk olma özelliğine sahip genç-imo 1. Yaz Eğitim Kampındaki panel ve söyleşilerin kurgusu ile yakın gelecekte her biri inşaat mühendisi olacak öğrenci üyelerin, mesleklerini, TMMOB nin ve bileşeni olan İMO nun çalışma anlayışı ve ilkelerini tanımaları; ülkemizde ve dünyada yaşanmakta olan sosyal-kültürel ve ekonomik gelişmeler ile ilgili konuların uzmanlarıyla birlikte tartışmaları amaçlanmıştır. Birçok öğrenci için ilk olma özelliğine sahip atölye çalışmaları ile her biri farklı farklı üniversitelerden gelen öğrencilerin birlikte üretme süreçlerinden geçerek birbirlerini tanımaları geleceğe taşınacak güçlü bağların oluşması amaçlanmıştır. Ortaya çıkan atölye çıktıları ise bu durumu kanıtlar niteliktedir. Kampın açılış paneli kampın ikinci günü; Aziz Konukman ve Yasemin Özgün ile bugünün mühendislerinin ve öğrencilerin sorunlarının değerlendirildiği etkinlik oldu. Akşam, günbatımı söyleşisinde ise Mustafa Yalçıner ve Oğuzhan Müftüoğlu ile Türkiye 68 Gençlik Hareketi ve Türkiye de barış süreci değerlendirildi. Kampın üçüncü günü gerçekleştirilen Tiyatro ve Yaşam Söyleşisi nde Muzaffer İzgü, yoksulluk içerisinde geçen çocukluğunu ve Adana Halkevinde ilk defa kitaplar ile tanışmasını anlattı. Muzaffer İzgü öğrencilere ders niteliğindeki öğütlerde bulunurken, Gülmece Sanatının inceliklerini de anlattı. Dördüncü gün sabahı Cengiz Bektaş ve Bilge Işık ho-

8 8 1 Ekim 2009 Ünlü Mimar Cengiz Bektaş, Kerpiç Atölyesi için Anadolu nun kerpiç geleneğini örnekleriyle anlattı Yemek dağıtımı ve bulaşıkların yıkanmasında tüm katılımcılar görev aldılar, işlerini titizlikle yaptılar 1.Yaz Eğitim Kampı Şube Konukları Serdar Harp, Levent Darı, Züber Akgöl, İlker Gündez, Ayşegül Bildirici, Gülsüm Sönmez, Gökhan Marım, Necati Koçak Ankara Şube: Nevzat Ersan, Taylan Ulaş Evcimen, Ferhat Yaşar Arıkan, Fatih Akın Kurt Antalya Şube: A.Tarkan Vardaryıldızı, Rıza Arslanbay Aydın Şube: Kazım Zeyrek, Ahmet Ünveren, Mutlu Bilgin Balıkesir Şube: Burak Sezginsoy Çanakkale Şube: İlyas Acar Erzurum Şube: Özgür Bostancı Eskişehir Şube: Erman Gölet, Niyazi Üstün İstanbul Şube: Cemal Gökçe, Temel Pirli, Nusret Suna İzmir Şube: Ömer Zafer Alku, Tahsin Vergin, Ayhan Emekli, Sadık Can Girgin, Şefika Seyhan Has, Zehra Germen, Eylem Ulutaş Kocaeli Şube: Aykut Bozkurt, Abdurrahman Çukdar Manisa Şube: Cemil Kora, İ.Hakkı Sözbilen Muğla Şube: Aydın Doğer, A.Cihangir Aydın Sakarya Şube: İlker Ergül, Semih Uçar Samsun Şube: Hüseyin Tüfek, Ümit Eminoğlu Tekirdağ Şube: Oral Çelikol calarımız ile Anadolu nun yapılarında önemli bir yeri olan Kerpiç in günümüz modern yapılarında nasıl uygulanabileceği tartışıldı. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ve İMO Başkanı Serdar Harp ise TMMOB ve İMO örgütlülüğü anlattı. Dördüncü günün akşamında ise İTÜ eski dekanlarından Mehmet Ali Taşdemir hocamız, geleceğin inşaat mühendisleri ile inşaat mühendisliği mesleğini anlattı. Kampın beşinci gününde Engin Önen hocamız, kendi takımlarının tezahüratını yapan öğrencilerin eşliğinde salona girerken, öğrencilere futbol taraftarlığını ve fanatizmi anlattı. Aynı günün akşamında ise Zafer Kızılkaya Foça nın da ismine ilham olan Akdeniz Foklarını anlattı. Kampın altıncı gününde Şirin Gülcen Eren, Avrupa Birliğinin ve Hizmetlerin Serbest Dolaşımı Anlaşmalarının getirdiklerini anlatırken; ulusal mühendislik alanının korunması için ulusal belgelendirmenin şart olduğuna değindi. Tuğrul Tankut hocamız mühendislik eğitimi ile ilgili değerlendirmeler de bulunurken, Odamız eski başkanlarından TMMOB Onur Kurulu Üyesi Taner Yüz- Kampın ilk etkinliklerinden birisi Dünya Barış Günü nedeniyle düzenlenen 68 den Bugüne Barış söyleşisiydi. Konuşmacılar Mustafa Yalçıner ve Oğuzhan Müftüoğlu yıllar sonra ilk kez aynı masada buluşup 68 in siyasal havasını ve bugünle bağını konuştular Gülmece yazarı Muzaffer İzgü, hem söyleşide hem söyleşi sonrasında gençlerin ilgi odağı oldu. Ünlü yazar çocukluğunu, kitapla tanışmasını, gülmeceyi ve gençlerin dizi merakına ilişkin düşüncelerini paylaştı Kamp kararının II. İMO Öğrenci Meclisi Toplantısı nda olgunlaşmasının ardından, 14 Mart 2009 tarihinde Ankara da Bilimsel, Demokratik ve Parasız Eğitim temasıyla Öğrenci Kurultayı düzenlemiştik. Kurultaya altı yüzden fazla öğrenci üye katılmıştı ancak kurultay programımızı bir güne sığdırmak zorunda kaldığımız için öğrenci arkadaşların salondaki tartışmalara ve değerlendirmelere yeterince dahil olamadıklarını gözlemlemiştik. Ayrıca zaman darlığı sebebiyle farklı şubelerden gelen öğrenciler arasında etkili bir iletişim de kurulamamıştı. Kampın örgütlenmesi sürecinde bu deneyim bizim için yol gösterici oldu. Daha geniş bir zaman aralığında, daha dar bir katılımla gerçekleştirilecek bir etkinliğin örgütlenme sürecimiz için son derece faydalı olacağını düşündük. Böylelikle katılımcılar tartışmalara daha çok müdahil olabilecek ve diğer şubelerden gelen öğrenci üyeler ile daha rahat iletişim kurabilecekti. Kamp Değerlendirmesi Avşar Çelik genç-imo Öğrenci Konseyi Düzenlediğimiz kamp etkinliği amacımızı gerçekleştirmemize büyük oranda olanak sağladı. Öncelikle öğrenci üyelerin tamamının kamptan memnun ayrıldığını belirtmek gerekiyor. Katılımcılar kamp ile ilgili bazı eleştirilerde bulunsalar da kampın çok verimli, geliştirici ve eğlenceli geçtiği yorumlarını yaptılar ve kampın her yıl mutlaka tekrarlamasını istediler. Sonuç itibari ile Öğrenci Konseyi olarak bizim gözlemimiz öğrenci üyelerin kamp ile ilgili genel görüşlerinin olumlu olduğu yönündedir. Bu defeatle birçok katılımcı tarafından dile getirilmiştir. Ufak çaplı eksiklikler ve aksaklıklar yaşamamıza rağmen, genel anlamda başarılı bir kamp organizasyonuna hep birlikte imza attık. Kamp boyunca öğrencilerin ve yöneticilerin samimi bir ortamda birçok anıyı ve çalışmayı paylaştığını gördük. Bunun yanı sıra öğrencilerin kendi aralarında geliştirdiği arkadaşlık ve kolektif çalışma bilincinin, örgütsel anlamda önümüzdeki dönemlerde de devam edecek bir pratiğin başlangıcı olacağını düşünüyoruz. Gelecek dönem çalışmalarına ışık tutması için elinizdeki rapora ek olarak ve bir sonraki kamp için somut öneriler içerecek bir rapor İMO Öğrenci Konseyi tarafından hazırlanacak ve ilgililere duyurulacaktır. Katılan tüm arkadaşlara ve Odamızın yöneticilerine teşekkürler ediyoruz.

9 1 Ekim geç Oda nın belgelendirme projelerini anlattı. Aynı günün akşamı Sinema Sanatçısı Halil Ergün, Birgün yazarlarından Burhan Sönmez, Kültür Eski Bakanı ve 1999 yılında yayımlanan Doğu ve Güneydoğu Raporu yazarlarından Ercan Karakaş ile güncel siyaset ve kürt açılımı üzerine söyleşi gerçekleştirildi. Kampın yedinci gününde ise Oğuz Türkyılmaz Türkiye nin genel enerji politikaları ve enerjide dışa bağımlılığı anlatırken; Şahnaz Tiğrek hocamız, Türkiye nin hidroelektrik politikası ve son dönemde oldukça yoğun gündeme gelen nehir tipi hidroelektrik santralleri değerlendirdi. Kampın son gününde ise Ahmet Alpay Dikmen hocamız ile birlikte mühendis mimarların değişen özlük hakları, mühendislik mimarlık hizmetinin değişen iktisadi yapısı ve bu durumdan üniversite eğitiminin değişimi öğrencilerin katılımıyla tartışıldı. Panel ve söyleşilerin kurgusu, öğrenci üyelere mesleği, TMMOB ve İMO yu tanımalarını sağlamak ve bunu yaparken öğrenci üyelerin paylaşım içerisinde olması amaçlanmıştır. Tüm bu etkinlikler ile Odanın toplumsal sorumluluğu; üyelerine olan sorumluluğu anlatılmaya çalışılmış özetle Oda nın birçok toplumsal konuya ve mühendislik alanını etkileyen konulara bakışının bilim ve tekniğin ışığında nasıl oluşturulduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Ben hiç resim yapamam diyenler bile resim atölyesinde Emrah Güney hocamızın elinde başarılı çalışmalar yaptılar 1.Yaz Eğitim Kampına Katılan Öğrenci Üyeler Abdurrahman Gülden, Ahmet Bilge, Ahmet Burhan Karaeminoğulları, Ahmet Sarper Gazozcu, Ali Aslan, Ali Çagatay Yamanlar, Ali Erdi Doğan, Ali Kemal Öztürk, Ali Mart, Ali Oğan, Ali Rıza Demiralp, Alpay Tuncay, Anıl Asil, Arda Çiçek, Arda Gümüş, Ata Cankut Çiftçi, Ata Kaya, Avşar Çelik, Aytaç Keskin, Aytekin Akyıldız, Bahadır Başaran, Basri Mert Tuğlu, Batuhan Koçak, Bilal Alpaslan, Boran Kantacı, Cansu Zeynep Akgöl, Cengiz Keçeci, Çağlayan Demircioğlu, Deniz Bilgin, Doğukan Cürül, Doruk Cirit, Emrah Yücel, Emre Dilek, Emre Durgun, Emre Soydaş, Erkay Kılıç, Fatma Rübeyda Avan, Gökhan Bozalp, Gökhan Uygun, Gül Sümeyra Şahin, Güven Kazım Altunkaya, Hasip Atıcı, Hüseyin Bolat, İbrahim Halil Şirin, İbrahim Yılmaz, İlker Bilgin, İslam Gökalp, Kaan Hüsnü Girgin, Kaan Veral, Kerim Nadir Aktaş, Kutay Yücetürk, Mert Ünver, Metin Bahçeli, Metin Görgeç, Murat Ozan Candaş, Orçun İlhan, Osman Fatih Beşler, Ozan Erol, Ömer Tekpınar, Özcan Kartay, Özge Gökçeli, Özgür Fırat, Özgür Güzel, Pınar Bektaş, Ramazan Armağan, Rıdvan Memişoğlu, Roger Çağer, Salih Deniz Islakoğlu, Sibel İnce, Sonat Çelebi, Süleyman İnci, Şahin Bankir, Taylan Atasoy, Tilla Pazarbaşı, Tuğçe Zeynep Keyik, Umut Polat, Vehbi Can Koca, Yasemin Erişen, Zeynep Çiftçi Foça nın serin suları kimi zaman sabah sporunda kimi zaman öğlen sıcağında kampın en keyifli anlarına kucak açtı

10 10 1 Ekim 2009 Trakya ve İstanbul da yaşanan sel baskınlarında 33 kişi yaşamını yitirdi İktidar sahipleri vicdanını kaybetmiştir Marmara ve Trakya bölgelerinde dün başlayan yağmurlar sonucunda oluşan su taşkınları yine can aldı; taşkınlar telafi edilmesi mümkün olmayan maddi ve manevi zararlara yol açtı. Su taşkınlarında kaybettiğimiz yurttaşlarımızın yakınlarının acısını paylaşıyor, yaralananlara, maddi kayba uğrayanlara geçmiş olsun diyoruz. Marmara ve Trakya bölgelerinin beklenenden fazla yağış aldığı bir gerçektir. Beklenenden az ya da çok olması gerçeği değiştirmez; yağmur bir doğa olayıdır. Doğa olayları ise ülkemizde ne yazık ki doğal afet gibi yaşanmaktadır. Tıpkı bir doğa olayı olan depremin can ve mal kaybına yol açması gibi. Bu bir Türkiye gerçeğidir; deprem can alır, sel can alır, rüzgâr can alır. Çünkü Türkiye gerçeğini yaratan zihniyet kentleri, yerleşim alanlarını, köprüleri, binaları, barajları oluştururken bilimin, mesleki doğruların, insan ihtiyaçlarının değil, çıkar çevrelerinin, rantiyenin, popülist politikaların etkisi altınadır. İmarsız kentlerin, kaçak yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, dere yataklarının yerleşime açılmasının, altyapı eksikliğinin sorumlusu bu zihniyettir. Doğa olayları ancak bu çağdışı, bilimdışı zihniyetin marifetiyle binlerce insanımızın hayatına mal olan, şehirlerin, evlerin, köprülerin yıkılmasına yol açan, çatıları yerle bir eden doğal afete dönüşmektedir. Dün yaşanan su taşkınlarından sonra bu vurdumduymaz, sorumsuz, ihmalkâr zihniyet, yine ortaya çıkmış, yaşananları takdiri ilahi olarak yorumlamış, kendisinin hiç sorumluluğu yokmuşçasına, TV ekranlarında pişkin pişkin boy göstermiştir. Her afet sonrasında yapıldığı gibi, devlet yanınızdadır, devlet yaraları saracaktır hamasetiyle sorumluluk örtbas edilmek istenmiştir. Oysa yara açanın bizzat devlet olduğu gün gibi ortadadır. Kentlerimizi çıkar çevrelerine teslim eden, kentsel değerleri rantiyeye peşkeş çeken, kentleri, orman arazilerini, akarsuları sermayenin av alanlarına çeviren, kentleri imarsızlığa ve sağlıksız yapılaşmaya mahkûm eden, kamu binalarını denetimden muaf tutan, yapı denetimini gereği gibi uygulamayan, kentsel dönüşüm adı projeleri dışında kent ve kentleşme politikası olmayan, kentleşmede mühendis, mimar ve şehir plancılarının bilgi ve birikimine ihtiyaç duymayan, merkezi ve yerel düzeyde hükümranlığını ilan eden neoliberalizm, kanayan yarayı durdurmak şöyle dursun, yarayı daha derinleştirmekte, kentleri yaşanılır olmaktan çıkarmaktadır. Hiçbir teknik ve bilimsel inceleme yapmadan, kent imarını, ulaşım master planını dikkate almadan, Üçüncü Boğaz Köprüsü güzergâhını helikopter gezisiyle belirleyen iktidar sahipleri, bu zihniyetin bir kez daha tipik ve güncel bir örneğini sergilemiştir. 21. yüzyıl Türkiye sinde, beklenenden çok yağan yağmur onlarca canımızı almış, yerel yönetimlerin makyajı akmış, vahim tablo, insanlarımızın hayatı pahasına bir kez daha görünür hale gelmiştir. Bilinir ki, başbakan, ilgili bakanlar, belediye başkanları, yine rollerini oynayacak, ayaklarına çizme giyip sel mağduru bölgeleri ziyaret edecek, hane başı bilmem kaç lira yardım edileceği ilan edilecek, ölenlere rahmet dilenecek ve işler kaldığı yerden devam edecektir. Ta ki yeni bir su taşkını, yeni bir deprem yaşanana kadar. İnşaat Mühendisleri Odası olarak biz de, afet sonrası açıklama yapacak, sorunu ve çözüm önerilerini sıralayacak, sorumluları istifaya davet edeceğiz. Hem de bunu, çağrımızın sorumluları hiçbir şekilde etkilemeyeceğini bile bile yapacağız. Evet, doğrudur; Türkiye de bilim, bilimsel yaklaşım, mesleki bilginin kullanımı ihmal edilmekte, kulvar dışına itilmektedir. Ancak asıl bir başka gerçeğin bugünümüzü ve geleceğimizi belirlediği bilinmelidir: Ülkemizde iktidar sahipleri vicdanını kaybetmiştir. 8-9 Eylül 2009 Tarihinde Yaşanan Su Taşkınları Nedeniyle, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Tarafından Hazırlanan Ön Değerlendirme Raporu Ülkemizin temel gündem maddeleri olarak zaman zaman kuraklık sorunuyla, su taşkınları sorunuyla, deprem ve benzeri doğal olaylarla karşılaşıyoruz. Kimi zamanda insandan kaynaklanan teknolojik esaslı, can, mal kayıplarına neden olan ve afet olarak ortaya çıkan bir durumla da karşılaşıyoruz. İfade etmemiz gerekir ki, doğa veya teknolojik olayların afet olarak adlandırılması, olayın kendisiyle ilgili değil, doğurduğu sonuçlar olarak ele alınmaktadır. Açıkçası afet bir olayın kendisi değil, doğurduğu sonuçlar olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizin Su Sorunu, Su Taşkınları ve Can Kayıpları Su, canlıların yaşaması için vazgeçilmez bir maddedir. Canlı organizmaların oluşumunun % 60 ı ile % 90 ı sudan oluşmaktadır. Susuz bir hayat düşünülemez. Yeryüzünde bulunan tüm su kaynaklarının ancak %1,5 kadarı tatlı sulardan oluşmaktadır. Ülkemiz, su kaynakları bakımından zengin bir ülke olarak bilinmesine karşın su fakiri olmasa da, su kısıtı olan bir ülkedir. Bu nedenle tatlı su kaynaklarımızın kirletilmesinin önlenmesi, su havzalarının yapılaşmadan uzak tutulması, yağan yağmur sularının da akıp denizlere karışması yerine, olabildiğince biriktirilmesi de gerekmektedir. İki yıl kadar önce kuraklık konusu ülkemizin temel gündem maddelerinden birini oluştururken; kısa bir süre önce Karadeniz de meydana gelen su taşkınları, bugün de İstanbul ve çevresinde yaşanan su taşkınlarının ortaya çıkardığı can ve mal kayıpları ülkemizin, bölgemizin ve bizlerin temel gündem maddesi olarak yeniden tartışma konularının odak noktasını oluşturmaya başlamıştır. Şimdilik 33 yurttaşımızın can kaybının yanında, ortaya çıkan ekonomik kayıplar, ülkemiz açısından sıradan olaylar(!) olarak gündeme gelmeye başlamıştır. Su kısıtı olan ülkemizde; yağmur, kar ve dolu gibi meteorolojik odaklı su kaynağının afet yaratması yerine, yeryüzünde tutularak havzalarda depolanmasının sağlanması son derece önemli bir konudur. Hukuki Süreç İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi ve İstanbul Şubesi olarak su havzalarının korunması kapsamında

11 1 Ekim bugüne kadar birçok çalışma yapılmıştır. Afet ve Su taşkınları konusunda panel, sempozyum ve kongreler düzenlenmiştir. İSKİ nin Su Havzaları Yönetmeliği ne yönelik olarak davalar açılmış, çoğu zamanda bu davalar kazanılmıştır. Ne yazık ki, tüm çabalarımıza rağmen su havzalarının, dere boylarının ve ormanlık alanların yapılaşmasına engel olunamamıştır. İSKİ, su havzalarının yapılaşmasını kontrol altına almak bahanesiyle, mevcut kaçak yapılaşmayı yasallaştırmayı amaçlayan, 1995 Su Havzaları Yönetmeliği ni çıkarmıştır. Açmış olduğumuz dava sonucu bu yönetmelik iptal edilmiştir. İSKİ, bu yönetmelikte birkez daha küçük bir değişiklik yaparak, 1998 yılında yeni bir yönetmelik daha çıkarmıştır. Bu yönetmelikte su havzalarının, dere yataklarının ve orman alanlarının yapılaşmasına yol açacağı için, yeniden dava açılarak ilgili maddeleri iptal ettirilmiştir. Bu davalar açılırken, gerek 1995 İSKİ Yönetmeliği ne, gerekse 1998 yönetmeliğine yönelik olarak açtığımız davaların temel gerekçesi, nüfusa sahip olan bölge de kötü sınıfına giren suyun, bölgenin nüfusa ulaşmasıyla kirlilik boyutu ne olacaktır? diye sorulmuş, su havzalarının ve dere boylarının yapılaşmasının engellenmesi gerektiği de ifade edilmiştir. Bu kapsamda, İSKİ nin çıkardığı yönetmeliklere sürekli olarak dava açılmış, en son olarakta tarihli kararla İSKİ yönetmeliğinin bazı maddeleri birkez daha mahkemece iptal edilmiştir. Küçükçekmece Gölü nün tatlı su kaynağı olarak kullanılmasından vazgeçilmesi ve su havzasının yapılaşmış olması nedeniyle, havza kapsamından çıkarılması bu noktadaki öngörümüzü ve haklılığımızı da ortaya koymaktadır. Taşkın Kavramı, İstanbul ve Çevremizde Yaşadığımız Taşkınlar Taşkın, akan bir suyun doğal ve yapay olarak oluşturulmuş olan yatağına sığmayarak, bu yatak sınırları dışında akışını sürdürmesi ve çevreye zarar verme olayı olarak tanımlanmaktadır. Doğal yollardan veya insan müdahalesi sonunda ortaya çıkan afetlerden biri de su taşkınları olarak gündeme gelmektedir. Toplumlar ve ülkemiz insanları yüzyıllardır taşkın problemiyle karşı karşıya kalmışlardır. Bu taşkın problemleri nedeniyle toplumlar konuyu araştırmışlar, taşkından korunmanın yollarını bulmaya çalışmışlardır. Kontrolsüz yapılaşma ve kentleşmenin, sel ve taşkın riski bulunan her yerde mutlaka bir afet yarattığı görülmüştür. Özellikle ülkemizde ve bölgemizde varolan bilgi birikimine rağmen, zaman zaman taşkınların ortaya çıkardığı can ve mal kayıplarıyla karşı karşıya kalmaktayız. Son yıllarda yerkürenin ve ülkemizin bazı yerlerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerde de önemli iklimsel değişiklikler gündeme gelmektedir. Bunların sonucunda da taşkın olaylarının daha sık ve daha etkili bir biçimde ortaya çıktığı da görülmektedir. Buna karşın, bir yandan meteorolojik ölçekteki bilgi düzeyinin gelişmesiyle birlikte, yeni teknolojik araçların gelişmesi; diğer yandan da, teknolojik gelişmelerin önceden ortaya koyduğu meteorolojik olaylarla ilgili bilgiler, yönetimlerin önlem almalarına olanak sağlayarak, yönetimlerin işlerini kolaylaştırmaktadır. Taşkın esas itibariyle doğal bir olaydır. Bu olayı can ve mal kayıplarına neden olacak şekilde afete dönüştüren neden ise çoğunlukla kötü yönetimler ve insan müdahalesidir. Burada, doğal ve insandan kaynaklanan taşkınları kısaca değerlendirdiğimizde; Nedenlerine Göre Su Taşkınları 1) Doğal nedenlerden kaynaklanan taşkınlar; Günümüzde, dünyanın ve ülkemizin pekçok yerinde, uzun yıllar ortalamasının çok üzerinde yağmurun yağması ve bu nedenle taşkınların ortaya çıkmasıdır. Ancak, taşkın olayının doğal boyutunu engellemek veya ortadan kaldırmak çok kolay değildir. Buna karşın taşkın risklerini mühendislik yaklaşımıyla değerlendirerek ortaya koymak, her alanda riske dayalı tasarım ve planlama yapmak son derece önemlidir. 2) Yönetim ve insan etkisinden kaynaklanan taşkınlar; İnsanların doğanın kendi kurallarıyla uyumlu olmayan veya doğaya engel oluşturacak olan her türlü aktivitesi, taşkının ortaya çıkaracağı zararların boyutunu da arttırarak, taşkının bir afete dönüşmesine neden olabilir. Açıkçası doğanın kendi çizgisini dikkate alarak ona uygun davranmak, taşkının ortaya çıkarabileceği zararların azaltılmasını sağlayabilir. Veya, doğanın ortaya koyduğu çizgiye uygun davranmayarak yapılacak müdahaleler, taşkının boyutunu büyüterek taşkının zararlarını artırabilir. Doğal taşkınlar: bir akarsuyun, kar erimesi veya yağmur yağması sonucu akışa geçen suyun, su yatağının yetersiz kalması (akarsu ve dere) sonucu taşarak akışını sürdürmesidir. Yapay taşkınlar ise, su depolamak amacıyla yapılan bir barajın herhangi bir nedenle yıkılması ve kapaklı dolu savaklardaki kapakların bilinçsiz/kontrolsüz bir şekilde açılarak dere yatağında ani tehlikeli taşkın dalgasının ortaya çıkmasıyla oluşmaktadır. Taşkın Planlama ve Yönetiminden Sorumlu Kurumlar: 1) DSİ Genel Müdürlüğü 2) İller Bankası Genel Müdürlüğü ve Belediyeler 3) İl Özel İdareleri Bir yağmursuyu drenaj şebekesi ve taşkın önleme/kontrol yapılarının planlanma-projelendirme, uygulama ve yönetim süreci: 1) Taşkın riski oluşturabilecek bir dere/akarsu havzasına ait uzun süreli yağış, sıcaklık, toprak nemi gibi meteorolojik verilerin derlenmesi, 2) Varsa, bu akarsu/dereye ait uzun dönemli akış verilerinin temini; yoksa, bilimsel olarak kabul görmüş ve ilgili standart ve şartnamelere girmiş olan hesap/ tahmin yöntemleri kullanılarak yağış-akış bağıntıları nın ortaya konulması ve bundan yararlanılarak yatakta olası taşkın debilerinin hesaplanması, 3) Derede/akarsuda ölçülmüş veya sentetik olarak üretilmiş (hesaplanmış) debilerinden yararlanıp, geçerli analiz yöntemleri kullanılarak değişik dönüş/tekerrür aralıklarına karşı gelen taşkın debilerinin belirlenmesi, 4) Yapılacak taşkın önleme yapısının koruyacağı alan İstanbul ve çevresindeki akarsu havzalarında ortaya çıkan yerleşim alanları, açılan kural dışı yollar, yapılan alışveriş merkezleri, fabrikalar, yeni tesisler arazi yapısını da önemli ölçüde değiştirmiştir. Ayrıca, meraların tahrip edilmesi de su taşkınlarına davetiye çıkarmıştır. veya bölgedeki olası sosyo-ekonomik (çevresel) riskler dikkate alınarak yapı için uygun bir proje/ tasarım debisi nin belirlenmesi, (bu proje debisinin seçilmesinde, korunması gereken bölge/alan ve arazi kullanım politika, karar ve özelliklerine göre uluslararası kabul görmüş ve ilgili standartlara girmiş kural ve ilkeler mevcuttur.) 5) Belirlenen taşkın proje/tasarım debisine göre yapılacak taşkın koruma yapısının (baraj, gölet, tersip bendi, dere/akarsu yatak ıslahı/düzenlemesi veya yatağın yer değiştirmesi ve yeniden inşası gibi) boyutlarının belirlenmesi; Hidrolik, Geoteknik ve Yapısal Stabilite Analiz ve Hesaplarının Yapılması, 6) Koruma yapısına ait uygulama projelerinin ve ilgili teknik şartnamelerin hazırlanarak buna göre inşaatın yapılması/yaptırılması, 7) Dere/akarsu havzası ve dere yatağı çevresi için planlama ve projelendirme aşamalarında öngörülen (kabul edilen) arazi kullanım koşul ve esasları ile işletme dönemi için kabul edilen bakım-onarım esasları dikkate alınarak bu yapıların korunması ve çevre koşullarının kontrol altında tutulması. 8) Barajların doluluk oranlarının %100 seviyeye ulaştığı düşünüldüğünde dolu savak baraj kapaklarının kontrollü olarak açılması, Bu Süreçte Görev Alan (Alması Gereken) Kurum- Kuruluş ve Meslek Grupları: Bu sürecin her aşamasında başta DSİ olmak üzere, İller Bankası, İl Özel İdareleri ve ilgili belediye doğrudan veya dolaylı olarak görev ve sorumluluk taşımaktadır. Bu kurumlar arasında zaman zaman yetki ve sorumluluk devirleri yapılıyor olsa da özellikle DSİ ve belediyelerin görev ve sorumlulukları esastır. Sürecin tamamlanmasında öncelikli olarak yetki ve sorumluluk üstlenen meslek gruplarının başında İnşaat Mühendisliği gelmektedir. Son İstanbul taşkınından sonra kamuoyu karşısında en çok gördüğümüz Me-

12 12 1 Ekim 2009 teoroloji Mühendisliğinin yetki ve sorumlulukları, bu sürecin 1. maddesindeki iş ve çalışmalarla sınırlıdır. Bundan sonraki aşamaların tamamı İnşaat Mühendisliğinin yetki ve sorumluluğu altındadır. İnşaat Mühendisi, bu konuda yapacağı bütün etüt, planlama ve projelendirme çalışmalarında konuya taraf olan DSİ, İl Özel İdareleri, Belediyeler, Kent Plancıları ve Çevre Bakanlığı gibi kurum ve meslek gruplarıyla sürekli temas halinde olacaktır. Daha işin başında DSİ, Valilik (Özel İdare) ve Belediyeler bu konuda işveren, hizmet talep eden ve sürecin her aşamasında işi kontrol etmek ve işletme-bakım sorumluluğunu almak durumunda olan kurumlardır. İstanbul ve Trakya Bölgesinde Meydana Gelen Son Taşkınlarda Sorgulanması Gereken Noktalar 1) Bu taşkın bölgelerinde yukarıda tanımlanan süreç baştan sona kadar doğru ve eksiksiz bir şekilde tamamlanmış/tamamlatılmış mıdır? 2) Tamamlanmamış/tamamlatılmamış ise, eksik veya yanlışlık nerede? 3) Baştan sona kadar tüm kurum-kuruluş ve konuya taraf olan gruplar görev sorumluluklarının yerine getirmiş veya önemli sayılabilecek bir yanlışları olmamış ise, yaşanan bu çok acı ve ürkütücü tabloya neden olan taşkın olayının tek nedeni, siyasilerin öne sürdüğü gibi sadece planlama/projelendirme kabul ve kriterlerini aşan bir yağış miktarı mıdır? Eğer gerçek bu ise, hiç eksik bir iş ve suçlu bir taraf aranmamalıdır; böyle bir gerekçe ve risk dünyanın her tarafında geçerlidir. Dolayısıyla zaman zaman çok zayıf da olsa bu acı fatura her an ödenebilir. Son Taşkın Olayları ve Bir Değerlendirme Doğal meteorolojik koşullara müdahale edebilmek olanaklı olmadığı dikkate alınırsa, taşkına neden olabilecek meteorolojik koşulların gelişmiş yöntemlerle tahmini yapılabilir, taşkın riski irdelenebilir. Ayrıca, dere havzalarının doğal özellikleri dikkate alındığında herhangi bir müdahalenin yapılması da söz konusu olmamalıdır. Yine, hatalı arazi kullanımı, bitkilerin yok edilmesi, ormansızlaştırma, dere yataklarında yasa dışı ve bilimsel olmayan yöntemlerle yapılaşma, erozyon ve benzeri konulara yönelik olarak insandan, ve denetim eksikliğinden ve yönetimden kaynaklanan taşkın zararları azaltılabilinir. Bugüne kadar taşkınlara yönelik olarak ortaya konan raporlar, sel ve taşkın afetinin tamamen insan ve yönetim aktivitelerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı belirtilmektedir. Kontrolsüz yapılaşma ve kentleşmenin, sel ve taşkın riski bulunan her yerde mutlaka bir afet yarattığı görülmüştür. Özellikle bölgemizdeki sanayileşme ve sektör çeşitliliğinin ortaya çıkardığı kentleşme süreci ve plansızlık, akarsu havzalarının üzerinde bulunan yapılaşma yoğunlunu da önemli ölçüde artırmıştır. Bu durum havza bütünlüğünde bulunan hidrolojik dengeyi önemli ölçüde bozmuş, son karşılaştığımız olayda olduğu gibi ortaya çıkan taşkınlar can ve mal kayıpları yaratmıştır. İstanbul ve çevresindeki akarsu havzalarında ortaya çıkan yerleşim alanları, açılan kural dışı yollar, yapılan alışveriş merkezleri, fabrikalar, yeni tesisler arazi yapısını da önemli ölçüde değiştirmiştir. Ayrıca, meraların tahrip edilmesi de su taşkınlarına davetiye çıkarmıştır. Açıklamaya çalıştığımız nedenler, birçok yerde taşkın koruma önlemine gerek duyulmayacak önlemlerin alınmasının zorunluluğunu da gündeme getirmiştir. Silivri ilçesinde yaşanan su taşkını, Boğluca Deresi nin taşması ve gelen suyu denize taşıyamaması nedeniyle çevrede bulunan yapılı alanların içine dolmuş, birçok konut oturulamaz hale gelmiştir. Yine Selimpaşa da bulunan iki derenin taşması sonucu yazlık sitelerin önemli bir kısmı sular altında kalarak kullanılamaz hale gelmiştir. Dere çevresinde bulunan birçok araç denize sürüklenmiştir. Yine önemli can ve mal kayıplarına neden olan ve basında da çok sıkça gündeme gelen Ayamama Deresi yle aynı güzergahta bulunan Mahmutbey-Yeşilköy bağlantı yolu, yaklaşık 7,5 km uzunluğundadır. Bu yol, Basın Ekspres Yolu olarakta bilinmektedir. Özellikle bölgemizdeki sanayileşme ve sektör çeşitliliğinin ortaya çıkardığı kentleşme süreci ve plansızlık, akarsu havzalarının üzerinde bulunan yapılaşma yoğunlunu da önemli ölçüde artırmıştır. Kısa Bir Tarihçe Yeşilköy - Mahmutbey Bağlantı Otoyolu nun yapımına başlandığı tarihte, Ayamama Deresi havza alanı içerisinde kalan Yenibosna, Güneşli, Mahmutbey, İkitelli, Halkalı ve Sefaköy yerleşimlerinin köy yerleşik alanı dışında kalan bölümlerinin tamamı tarım alanı niteliğinde olup, Ayamama Deresi su akış kotu dere yatağı üst kotundan 3.50m m. derinliğindedir. Ayamama nın taşmasıyla birlikte görülmüştür ki dere yatağı yer yer 2.00m m dolmuştur. Mahmutbey- Yeşilköy bağlantı yolunun projelendirildiği ve yapıldığı dönemde; gerek TEM Otoyolunun kuzeyindeki İkitelli Organize Sanayi Bölgesi ve Başakşehir kesiminde, gerekse; Yeşilköy bağlantı yolunun her iki tarafında, imar planlarında öngörülen herhangi bir yapılaşma sözkonusu değildir. Yola dair projelendirmede esas alınan hesap kriterleri ve başlangıç durumu budur. Ayamama Deresi üzerindeki tüm yapılar, Mahmutbey-Yeşilköy bağlantı yolu tamamlandıktan sonra gerçekleşmiştir. Ayrıca, yüzey suyu drenajı ve arazi yüzeyindeki değişiklik nedeniyle suyun emilememesi (akışkanlık kat sayısının değişmesi ve su akış hızının ve gelen su miktarının artması), Ayamama Deresi üzerinde, başlangıçta var olmayan olumsuz bir etki yaratmıştır. Mevcut durum gözetilmeksizin yapılaşma izni verilmiş ve bu arada değişen çevre koşullarına göre gerekli önlemler alınarak mevcut dere kesiti ve dere akış değerleri güncellenerek mevcut sanat yapılarının ıslahına gidilmemiştir. Dere yatağı koruma alanını etkileyen imar değişikliklerini düzenleyen İstanbul yerel yönetimi, mevcut

13 dere yatağında gerekli ıslah çalışmalarını da yapmakla yükümlü oldukları halde herhangi bir iyileştirme ve ıslah çalışması yapmamışlardır. Bağlantı yolunun yapıldığı tarihlerdeki arazi durumu, yıllık yağış miktarları, akış katsayıları ve drenaj ile ilgili diğer şartlar dikkate alınarak hazırlanan hidrolik yapılar, o günün koşullarına göre teknik şartnamelere uygun olarak, olması gereken yerde ve kesitte inşa edildikleri izlenimi edinilmiştir. Fakat değişen dere yatağı koşullarına göre bu hidrolik yapılar güncellenmemiş, gerekli temizlik ve bakım çalışmalarının yapılmadığı da anlaşılmıştır. Mahmutbey-Yeşilköy bağlantı yolunun projeleri hazırlandığı tarihte, günün şartları dikkate alınarak, köy yollarının bağlantısının sağlanması amacıyla, üst geçit köprüsü olarak projelendirilen ve inşa edilen İkitelli, Güneşli ve Sefaköy üst geçit köprülerinin bulunduğu yerler, 1990 lı yılların başlarında köprülü kavşak şekline dönüştürülmüştür. Bu kavşak bölgeleri ve dere yatakları da dâhil olmak üzere birilerine, peşkeş çekilmiş, kaçak yapılaşmaya göz yumulmuştur. Yol yapım evresinde, mevcut arazi kotunun 2.50m m. üzerinde yapılan Bağlantı Yoluna; yol ana gövdesini çevre suların etkisinden kurtarmak ve suyun enine geçişlerini sağlamak amacıyla gerekli yerlerde menfezler yapılmıştır. Ancak plansız olarak imara açılan bu bölgedeki yapılaşmalar, arazi ve dere yatağı topografyası göz önüne alınmadan yapılan hafriyatlar ve dolgular nedeniyle, bu menfezlerin her iki ucu kapatılmış, dolayısıyla menfezler devre dışı kalmıştır. Esasında yol ana gövdesi dolguda olan otoyol bu dolgular sonucunda yer yer yarmada kalmıştır. Buna bağlı olarak hem enine geçiş menfezleri hem de drenaj sistemleri devre dışı kalmıştır. Bağlantı Otoyolu etrafında yapılan sanayi tesislerinin kanalizasyon ve atık suları, bütün müdahalelere rağmen, otoyol drenaj sistemine bağlanmıştır. Proje sonundaki Mahmutbey Batı Kavşağı ile İkitelli Kavşağı arasında bulunan Ayamama Deresi nin akış rejimini düzenlemek amacıyla, yürürlükte olan teknik şartnamelere uygun olarak yaklaşık 1.10 km. uzunluğunda ki dere yatağı ıslah edilerek derive edilmiştir. Bu kesimin dışında; Bağlantı Otoyolu ile ilişkisi olmayan Ayamama Deresi nin Halkalı Bağlantı Yolu menfezi hariç, hiçbir kesitine müdahale edilmemiştir. Plansız olarak imara açılan bu bölgede dere koruma alanı içinde izinli ve izinsiz olarak yapılan yapılara ait hafriyat ve dolgular, dere akış koridoru içine itilmiştir. Bunun sonucunda imar parsellerinde yapılan dolgular, dere yatağını ve dolayısıyla dere koruma kesitini iyice daraltmıştır. Taşkın esas itibariyle doğal bir olaydır. Bu olayı can ve mal kayıplarına neden olacak şekilde afete dönüştüren neden ise çoğunlukla kötü yönetimler ve insan müdahalesidir. Bu konuda tek yetkili idare olan DSİ tarafından hazırlanan hesap kriterlerine uygun olarak yapılması gereken hidrolik hesap ve sanat yapıları, yerel yönetimlerce kontrol edilerek zamanla değişen arazi kullanımı; imar planlamaları ve kaçak yapılaşmalar sonucunda hesap kriterlerinin değişmesinden dolayı tekrar gözden geçirilerek gerekli önlemler alınmamıştır yılında ihale edilen, Kınalı-Sakarya (TEM) Otoyolu nun yapımı devam ederken, o güne kadar hiçbir planda yer almayan İkitelli Organize Sanayi Bölgesi iş yeri olarak planlanmış fakat plansız olarak gelişen söz konusu sanayi bölgesinin bugün ulaştığı nokta, iş yeri olmuştur. Son sel baskınında; bir bölümü TIR Parkı olarak kullanılan ve dere akışını engelleyerek büyük can ve mal kayıplarına sebep olan TIR parkının bulunduğu alan, 1995 yılı 1/5000 imar planlarında İkitelli Organize Sanayi Bölgesi nin atıksu arıtma ile çöp toplama ve imha alanı olarak planlanmıştır. O zamanki planlarda olan ve daha sonra iptal edildiği anlaşılan İkitelli Org. San. Bölgesi atıksu arıtma tesisinin mevcut olmaması, bölgenin bütün atık suyunun Ayamama Deresi ne akması sonucunu doğurmuştur. İSKİ yetkilileri, Ayamama Deresi etrafındaki sanayi yapılarına ait atıksu arıtma tesisinin Ataköy de yapılacak arıtma tesisi ile sağlanacağını ifade etmektedirler. Ayamama Deresi nin O3 Otoyolu (TEM) öncesindeki ıslah edilmiş dere kesiti 9.50x2.50m olup bu kesit O3 Otoyolu altında 6.20x5.00m lik bir kutu kesite bağlanmaktadır. Mevcut kesit yerinde yapılan inceleme sonucunda gerekli bakım ve temizliğin yapılmaması sebebiyle yaklaşık 2.00m dolarak kesit boyutu 6.20x3.00m olarak çalışmaktadır. Dolayısıyla dereden gelen suyu geçirmeye yetmemektedir. Bu menfezin acilen temizlenerek açılması gerekirken, herhangi bir işlem yapılmamıştır. 1 Ekim Sonuç Arazi kullanımına karar veren, imar planı yapan, yapılaşma izni veren ve yapılaşmayı kontrol etme yetkisi ve görevine sahip olan Anakent Belediyesi yönetimleri, mevcut dere yataklarını yeni oluşan çevre koşullarına göre tekrar gözden geçirerek gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Asıl işleri kentin altyapısına gerekli yatırımları yapmak olan yerel yönetimler işin kolayına kaçarak, çevre peyzajına gereksiz paralar harcayarak bugün oluşan problemlerin baş aktörleri olmuşlardır. Halktan toplanan vergiler bahçelerdeki lalelere harcanmış asıl yapmaları gereken dere ıslahlarına gereken önem verilmemiştir. Dere ıslahları için dünya bankasından alınan kredilerin başka işlerde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bugün gelinen noktada suç daha önceki yönetimlere yüklenerek halkın kafası karıştırılmak istenmiştir. Dere yatağı çevresindeki sanayi yapıları ve alışveriş merkezlerinin dere yatağına girmelerine göz yumulmuş, bu tip yapıların dere koruma alanlarına yapılmasına seyirci kalınmıştır. Dere koruma alanı birilerine peşkeş çekilmiş ve kaçak yapılaşmaya göz yumulmuştur. Altyapı hizmetlerini yürütmekle görevli olan İstanbul yerel yönetimi bu işlerin başkaları tarafından yapılmasına seyirci kalmışlardır. Asıl işi sosyal konut imal etmek olan KİPTAŞ, kavşak ihaleleri yapmıştır. Asıl işi ucuz ve altyapılı arsa üretmek olan TOKİ, köprü ve kavşak ihaleleri yapmıştır. Bütün bunlar yapılırken kentin asıl sahibi olan Anakent Belediyesi hiç dikkate alınmamış, bu konuda onların görüşü bile alınmadan kararlar verilerek kent yağmalanmıştır. Bütün bu gelişmelere karşı çıkması gereken belediye başkanı halkın karşısına çıkarak benim bunlardan haberim yoktu benim bilgim dışında yapılmıştır diyerek kente ve yerel yönetime ne kadar hâkim olduğunu da itiraf etmiştir. Yerel yönetimler günü kurtarmakla yetinmiş, asıl işlerini yapmak yerine birilerine rant sağlamak için kent planları üzerinde sürekli değişiklikler yapılmış, imar kararları ve değişiklikleri yeni bir rant alanı oluşturmuştur. Ayamama Deresi yle, Mahmutbey-Yeşilköy bağlantı yolu güzergahı üzerinde de yukarıda sözü edilen uygulamalar yapılmış, dere koruma alanlarının rantçılar tarafından yağmalanmasına göz yumulmuştur. Otoyol çevresi imara açılarak burada daha önce öngörülmemiş yeni yağmursuyu rejimleri oluşmuştur. Bunun sonucunda mevcut dere yatakları yeni duruma göre tekrar incelenerek gerekli önlemler alınmamıştır. Hafriyat artıkları ile dolan dere yatakları temizlenmemiş, buraları dolduranlar hakkında gerekli işlemler yapılmamıştır. Öncelikle Yapılması Gerekenler Dere koruma alanı içindeki bütün yapılar yıkılarak dere yatağı eski rejimine kavuşturulmalıdır. Otoyol buyunca ilerleyen dere yatağı temizlenmeli yeni akış değerlerine göre dere kesiti tekrar gözden geçirilerek üzerindeki bütün sanat yapıları yenilenmelidir. Dere içerisi düzenli olarak temizlenmeli akarsuyla gelen pislikler ve yabancı malzemelerin birikmesi önlenmelidir. İlgili kurumlar tarafımdan yapılan dere ıslah çalışmalarının lokal bazda kaldığı, kurumlar arası bir koordinasyonun yapılmadığı belirlendiğinden, kurumlararası koordinasyonun yapılması gerekir. Su ve sel havzalarının bir bütün olduğu dikkate alınarak havza yönetimi çalışmalarına yer verilmelidir. Alınacak önlemler sadece dere taşkın sahalarıyla sınırlı kalmamalı, dere üst havzalarını da kapsamalı, kurumlar arası bir koordinasyon sağlanmalıdır. Kurum ve kuruluşların kendi görevlerini yapmalarının yanında, halkın bilinçlendirilmesine yönelik bir eğitimin yapılması da son derece önemlidir.

14 14 1 Ekim Eylül 29. yılında tüm Türkiye de lanetlendi 12 Eylül Askeri Darbesi nin 29. yılı Türkiye nin dört bir yanında düzenlenen miting ve yürüyüşlerle protesto edildi. TMMOB üyelerinin de yoğun katılım sağladığı etkinliklerde sloganlarla, pankartlarla darbecilerin yargılanması istendi. Ankara Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri nin düzenlediği miting için öğlen saatlerinde Tren Garı önünde toplanmaya başlayan kalabalık, 12 Eylül Darbecilerini Birlikte Yargılayalım ve Anayasanın geçici 15. maddesi kaldırılsın pankartlarının arkasında Sıhhiye Meydanı na yürüdü. Ellerinde darbecilerin katlettiği yüzlerce kişinin fotoğraflarını taşıyan kalabalık, yürüyüş boyunca darbecilerin yargılanmasını istedi. Yürüyüş güzergahı üzerinde bulunan, darbenin ilan edildiği TRT Ankara Radyosu nun önüne gelen kalabalık, burada bir süre bekleyerek, slogan ve alkışlarla darbecileri protesto etti. İstanbul İstanbul da da sağanak yağışa rağmen Tepe Nautilus tan Kadıköy Meydanı na geniş katılımlı bir yürüyüş düzenlendi; atılan sloganlar, taşınan pankartlarla darbeci generallerin halen yargılanmamasına duyulan öfke dile getirildi. İzmir İzmir de akşam saatlerinde Basmane Meydanı nda toplanılarak Konak Meydanı na yüründü ve basın açıklaması yapıldı. Adana Adana da 5 Ocak Meydanı ndan İnönü Parkı na yürünerek, İnönü Parkı nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Ayrıca Konya, Kayseri, İzmit, Samsun, Eskişehir, Mersin, Niğde, Manisa, Tokat, Denizli, Aydın, Kars, Batman, Bolu, Adıyaman, Urfa, Milas ve Lüleburgaz da da eylemler düzenlendi. Sağlık hiçe sayılıyor DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 15 Ağustos 2009 tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik üzerine 8 Eylül 2009 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde bir basın açıklaması yaptı. Dört örgüt yönetici ve üyelerinin katıldığı basın açıklamasında ortak metin TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı tarafından okundu. Açıklamada, yönetmelikle işçi sağlığının hiçe sayıldığına dikkat çekilerek Yönetmeliğe göre 999 işçiye kadar işçi çalıştıran işyerleri ortak sağlık birimlerinden hizmet alabilmektedir. Yönetmeliğin izin verdiği zamanlamalar ışığında bir işyeri hekimi 8 saatlik iş gününde 11 adet 999 çalışanı olan işyerine bakabilmekte, böylece ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli bir işyeri hekimi işçiden sorumlu olabilmektedir. Çünkü AKP nin vicdanı işçi başına yılda 3 dakikayı yeterli görmüştür denildi. TMMOB yönetmelik hakkında Bakanlığa görüş gönderdi İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik ile ilgili itirazlarını sürdüren TMMOB, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı na 24 Eylül 2009 tarihinde görüş gönderdi. TMMOB nin mesleki ve toplumsal sorumluluklarından hareketle, insanın ve özel olarak çalışanların haklarını tırpanlayan uygulamaları engellemek için yasal girişim ve eylemlerini sürdürmede kararlı olduğuna dikkat çekilen metinde, Yönetmelikteki eksiklikler tek tek sıralandı ve biran evvel düzenlenmesi önerildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı na İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik ile ilgili gönderilen görüşlerde öne çıkan bazı eleştiriler şöyle: 15 Ağustos 2009 tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik, sorun çözmek yerine, sorunları artırıcı niteliktedir. Ülkemizin en ciddi sorunlarından biri olan işçi sağlığı ve iş güvenliği olgusu, bahse konu Yönetmelikteki yol ve yöntemle çözüme kavuşturulacak bir sorun değildir. Kamu düzeni, güvenliği ve sağlığını ilgilendiren bu konunun kamusal hizmet anlayışı ile ele alınmadığı müddetçe çözümü olanaklı değildir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda önce insan anlayışının dışındaki her türlü düzenleme yanlıştır 4857 sayılı İş Kanununa dayanılarak 2004 yılında çıkarılan İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile ilgili yargı kararlarını yok sayarak bu yönetmeliğin düzenlenmesi ise bir başka hata olarak değerlendirilmektedir. Konu ile yakından ilgilenenlerin ve iş hukuku alanında çalışma yapanların bildikleri 4857 sayılı Kanun da yer alan İş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanların nitelikleri, sayısı, görev, yetki ve sorumlulukları, eğitimleri, çalışma şartları, görevlerini nasıl yürütecekleri, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. hükmünün işletilmemesi ya da yeterince önemsenmemesi doğru bulunmamaktadır. İşin özelliğini, çalışma koşullarını, çalışanların bilgi ve becerilerini göz ardı eden düzenlemelerin beklenen faydayı yaratması olanaksızdır. İş kazaları sayısının fazla, işgücü kayıplarının çok olduğu ülkemizde önlem, uyarı, denetim gibi faaliyetlerin önemsenmesi gerekir. Mevzuat düzenlemeleri, uygulamada karşılaşılan sorunları ortadan kaldırıcı nitelikte olmalıdır. İş kazaları, iş gücü kayıpları, işgörmezlik ve can kayıpları ile ilgili kayıtlar, istatistiksel bilgiler karar vermede ve yapılan düzenlemelerde göz önünde bulundurulmak zorundadır. Yönetmelikte işyeri sağlık güvenlik biriminin sanayiden sayılan işyerlerinde kurulması hükmü bulunmaktadır. Ancak, otel, hastane, hipermarket, katı atık toplama, havaalanı yer hizmetleri gibi işyerlerinde ve faaliyetlerde sağlık ve güvenlik yönünden önemli riskler bulunmaktadır. Yönetmeliğin, elli kişinin altında işçi çalıştırılan işyerlerinde uygulanmayacak olması da çok sayıda çalışanın sağlığı ve bedensel bütünlüğünün risk altında olması anlamına gelmektedir...iş kazaları ve meslek hastalıklarının yoğun olarak yaşandığı ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, azaltılması için gerekliliklerden birisi de, doğru bir işyeri İSG örgütlenmesi, hekim, mühendis, hemşire, teknik eleman, psikolog vb. meslek gruplarının katkısının sağlanmasıdır Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı na gönderilen, görüşlerin yer aldığı metnin tamamına org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

15 1 Ekim Unutmadık, unutmayacağız, unutulmasına izin vermeyeceğiz 17 Ağustos Marmara depreminin 10. yıldönümünde İnşaat Mühendisleri Odası, geçen yıl olduğu gibi yine Gölcük teydi. Yüzlerce inşaat mühendisi Türkiye nin farkı kentlerinden yola çıkarak Gölcük te buluştu ve depremi unutmadıklarını, unutturmayacaklarını bir kez daha haykırdılar yılında Marmara Bölgesi nde meydana gelen ve derin yaralar açan depremler 10. yılında yapılan çeşitli etkinliklerle Gölcük te anıldı. Geniş bir katılımla gerçekleştirilen anma etkinliklerinde İnşaat Mühendisleri Odası, geçen yıl olduğu gibi yine Gölcük teydi. Etkinliğe Türkiye nin çeşitli yerlerinden binlerce İnşaat Mühendisi katıldı. Etkinlikler 16 Ağustos 2009 Pazar günü binlerce kişinin Gölcük Anıtpark ta toplanması ve Kuzey Anadolu Fay Hattı Bisiklet Turu na katılan sporculara teşekkür belgelerinin sunulmasıyla başladı. Meslek odaları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, kamu kurumları ve bölge halkından oluşan grup Gölcük Deprem Anıtı nın bulunduğu Kavaklı Sahili ne yürüyüşe geçti. Kavaklı Sahili ndeki etkinlikler saygı duruşu ve açılış konuşmalarıyla başladı. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, Kocaeli Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, Japonya Kobe Belediyesi nden Kenji Hıraı, Afet İşleri Genel Müdürü Mustafa Taymaz, Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu birer konuşma yaptı. Dinleyicilerden büyük destek ve bol alkış alan TMMOB Başkanı Soğancı konuşmasında deprem ve alınacak önlemlerinden bahsedip, siyasi iktidarın ve yerel yönetimlerin görev ve sorumluluklarını hatırlattı. Soğancı, depremin bir doğa olayı olduğunu, ancak afete dönüşmesinin siyasi iktidarların, yerel yöneticilerin yaptığı yanlışlardan kaynaklandığını söyledi. Bilime ve mühendisliğe, akla ve uygarlığa aykırı olarak siyasal iktidarlarca uygulanan rant politikaları nedeniyle, ülkemizin sadece bir deprem ülkesi değil bir afet ülkesi olduğunu belirten Soğancı, Sosyal devletten ve toplum yararı ilkesinden siyasal iktidarlarca vazgeçilmesinin sonuçlarının her alanda olduğu gibi her depremde karşımıza çıktığını ve gelecekte de çıkacağını hep söylüyoruz dedi. Soğancı konuşmasını şöyle sürdürdü: Bu ülkenin mühendisleri, mimarları ve şehir plancıları olarak biz, birer doğa olayı olan depremlerin afet haline gelmesi, felaket olarak yaşanması halkımızın yazgısı olamaz, olmamalıdır, diyor ve deprem tehlikesi ve riski konusundaki uyarılarımızın dikkate alınmasını istiyoruz. Anma etkinlikleri çerçevesinde gece boyunca fotoğraf sergisi, arama kurtarma malzeme sergisi, su altı dalışı, tiyatro gösterisi, engellilerin yer aldığı tenis turnuvası, ödül töreni ve panel düzenlendi. Saat de düzenlenen paneli Kocaeli Üniversitesi nden Prof. Dr. Şerif Barış yönetti. Panele İnşaat Mühendisleri Odası nı temsilen İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe katıldı. Panelde Kocaeli Üniversitesi nden Prof. Dr. Gönül Balkır, Boğaziçi Üniversitesi nden Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, GFZ Postdam dan Prof. Dr. Jochen Zchau, İBB AKOM Danışmanı Prof. Dr. Metin İlkışık, Kobe Belediyesi nden Kenji Hırai, TMMOB Mimarlar Odası ndan Mücella Yapıcı, Doç. Dr. Ufuk Sezgin konuşmacı olarak yer aldı. Etkinliklerin sonuncusu ise depremin olduğu an; saat: de Gölcük Deprem Anıtı nın önünde gerçekleştirildi. İnşaat mühendisleri saat de sirenler eşliğinde saygı duruşunda bulundu; denize çelenkler bırakıldı. Burada toplanan kalabalığa Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş ve İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Serdar Harp seslendi. Harp konuşmasında, İnşaat Mühendisleri Odası nın deprem duyarlılığı sağlanana, deprem önlemleri eksiksiz alınana, mevzuatta gerekli değişiklikler yapılana kadar depremin yıldönümünde Gölcük e olmaya devam edeceğinin altını çizdi ve 1999 depremlerinin üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, kayda değer adım atmayan siyasi iktidara diyoruz ki, önlem almak için, güvenli yapı üretmek için daha ne bekliyorsunuz? Daha kaç insanımızın ölmesi, daha kaç ocağın sönmesi sizi harekete geçirecektir? diye belirtti. Marmara depreminin 10. yılında, Kuzey Anadolu Bisiklet Turu düzenlendi. Türk Kızılayı, Kocaeli Üniversitesi ve Afet İşleri Müdürlüğü nün katılımcı kuruluşlar olarak yer aldığı, Ağustos 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilen tur, 11 Ağustos 2009 Çarşamba günü fay hattı üzerinde yaşanan depremlerin başlangıç noktası olan Erzincan dan başladı. Daha sonra sırasıyla Sivas, Tokat, Samsun, Çorum, Bolu, Düzce, Adapazarı, İzmit ve Gölcük üzerinden devam eden tur, 17 Ağustos ta Kocaeli nde düzenlenen Uluslararası Deprem Sempozyumu açılışına katılım ile sona erdi. Bisiklet turunun geçtiği hat üzerinde yer alan İMO Şube ve Temsilcilikleri, katılımcıları karşılama törenlerine katılarak etkinliğe destek verdiler. İMO Erzincan Temsilciliği turun başlangıç etkinliklerine destek verirken, 12 Ağustos ta Tokat taki karşılama programına İMO Tokat Temsilcisi Duran Belene, Temsilci Yardımcısı Mustafa Türker ve üyeler katıldı. Aynı gün Samsun a geçen katılımcıları karşılama törenine İMO Samsun Şube Sekreter Üyesi Bekir Bora Kocabaş ve çok sayıda İMO üyesi katıldı.

16 16 1 Ekim 2009 Basında İMO Basında İMO Basında İMO Basında İMO Üçüncü Boğaz Köprüsü ile ilgili İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan basın açıklaması. 20 Ağustos 2009 Üçüncü Boğaz Köprüsü cinayettir Başlıkta yer alan ifade Başbakan Recep Tayyip Erdoğan a ait. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaparken üçüncü köprü tartışmalarına katılmış, Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur diyerek, boğaza köprü yapılmasına karşı çıkan bilim insanlarının, çevrecilerin, üniversitelerin, meslek odalarının, ulaşımcıların yüreğine su serpmişti. Tarih 27 Nisan 1995 ti. Dün böyle düşünen Başbakan bugün İstanbul için ölümcül sonuçlar doğuracak adımı atmakta, cinayete birinci derecede ortak olmakta sakınca görmüyor. Hatta üçünü köprü yeniden gündeme getirildiği günlerde; 2006 nın Aralık ayında Marmaray Projesi temel atma töreni sırasında yaptığı konuşmada Bu ülkede boğaz köprüsü yapılacağı zaman ne gürültüler koparıldığını hatırlayınız. Bugün bile hâlâ üçüncü köprü yapılmasına karşı çıkanlar var. Bu zihniyetler maalesef hâlâ aramızdalar diyerek, birinci ve ikinci boğaz köprüsüne karşı çıkanları hedef tahtasına oturtuyordu. Hangi Erdoğan doğru söylüyor; hangi Erdoğan ın kent içi ulaşımla ilgili yaklaşımı doğru? Kamuoyu hangi Erdoğan a inanacak? Yoksa, dün dündür, bugün bugündür sözü, başbakanlar için muteber olmaya devam mı edecek? Boğaza köprü ulaşım sorununa çözüm müdür? Başbakan Erdoğan ın görüşleri sık sık değişiyor ama birinci boğaz köprüsünden bu güne, kent içi ulaşımla ilgili yaklaşımını değiştirmeyen, boğaz köprülerinin ulaşım sorununu çözmeyeceğini, hatta trafiği daha da kilitleyeceğini, kente kaldıramayacağı bir yük getireceğini savunan bilim insanları ve uzmanlar bulunuyor. İstanbul Boğazı na ilk köprü 1973 yılında yapılıyor. Köprü için karar alındığında, tartışma alevleniyor ve salt kent içi ulaşım konusuyla sınırlı kalmıyor; sosyal, siyasal, toplumsal odaklı bir kulvara evriliyor lı yılların gençlik hareketi tarafından Boğaza değil, Zap suyuna köprü kampanyası açılıyor. İnşaat Mühendisleri Odası, tartışmanın önemli bir ayağını oluşturuyor ve boğaz köprüsünün işlevsel olmayacağı, kent içi ulaşımı rahatlatmayacağı doğrultusunda görüş bildiriyor. İMO, Köprü, kısa zamanda ikinci, üçüncü köprüleri gerekli kılacaktır. Köprü ile birlikte yapılacak çevre yolu yerleşmeler için cazibe merkezi olacak ve böylece oluşan değer artışı birkaç spekülatörün cebine inecektir. Kent ulaşımına köklü çözüm getirmeyecektir. diyerek hem bilimsel hem de öngörülü bir yaklaşım sergiliyor. İMO nun olacak dediği her şey oluyor; birinci köprüyü, ikinci ve şimdi de üçüncü köprü izliyor. Aynı tartışmalar ve meslek odalarının aynı yöndeki itirazları ikinci köprü için de gündeme geliyor. Ama sonuç değişmiyor yılında devreye giren ikinci köprü, bir üçüncü köprüyü tetiklemekten başka bir sonuca yol açmıyor. Köprüler kent içi ulaşım sorununu çözemediği gibi, rant kapısı oluyor, çevre katlediliyor, arazi vurguncularına gün doğuyor. Üçüncü Köprü: Yağmaya açılma sırası İstanbul un kuzeyinde İstanbul trafiğinde toplu taşım araçlarının payı yaklaşık yüzde sekiz, özel araçların ise yüzde 92 dir. Köprü geçişleri bu oranı özel araçlar lehine daha da artırmaktadır yılında İstanbul da özel araç sayısının dört milyonu aşacağı tahmin edilmektedir ki bu, toplu taşımacılık yaklaşımından uzak kent yönetiminin dördüncü köprü projesini şimdiden hazırlayacağının bir başka ifadesidir. Karadeniz Sahil Yolu nu işlevsel haline getirmek amacıyla gündeme getirilen üçüncü köprü, İstanbul trafiğine yük getirecektir. Üçüncü köprü için transit geçişin öngörüldüğü ifade edilmektedir. Hatırlanacağı gibi, ikinci köprü projesinde olmayan pek çok bağlantı yolu, köprü çevresinde oluşan yapılaşma nedeniyle devreye alınmış, köprüdeki trafik akışı kent içi trafiğine yakın bir yoğunluğa ulaşmıştı. Açık ki, üçüncü köprüde de aynı durum açığa çıkacaktır. Kentin Kuzey tarafı yeni yerleşmeler için cazibe merkezi haline gelecek, üçüncü köprü kendi talebini yaratacak, artan nüfus ve ekonomik hareketlilik bırakalım ilk iki köprünün yükünü hafifletmeyi, iki köprüyü de içine alacak şekilde olumsuz sonuçların kentin geneline yayılmasına neden olacaktır. Üçüncü köprüyle birlikte yeni Beylikdüzü ler, Sultanbeyli ler oluşacak, kent yağması hızlanacak, Belgrad Ormanlarını da içine alan ormanlık alanlarda ciddi tahribatlar yaratacak, Ömerli ve Alibeyköy su havzalarının kirlenmesi İstanbul da yaşanan su sorununu katlayarak artıracaktır. Köprü güzergâhı içinde kalan bölgelerde iktidar partisine yakın isimler tarafından büyük arsa alımlarının yapıldığına dair iddialar gazetelerde yer almıştır ki bu, kentsel değerlerin peşkeş çekilerek türedi zenginler oluşturulması, zenginlerin daha da zenginleşmesi anlamına gelmektedir. Birinci köprüden önce tarihi yarımada ve Beyoğlu yla sınırlı yerleşik alan, köprü ve çevre yollarla Beşiktaş ve Bakırköy e kadar yayılmış, ikinci köprü ile de uçsuz bucaksız kaçak yapılarla dolu devasa büyüklüğe ulaşmış, Elmalı ve Küçükçekmece Barajları su rezervi dışına çıkartılmış, orman alanlarında ciddi bir gerileme görülmüştü. Üçüncü köprü ile İstanbul Karadeniz kıyılarına kadar genişleyecek, yeni yerleşim birimlerinin oluşması orman alanlarını ve su havzalarını yok edecektir. Kısa süre sonra üç köprünün biriktirdiği sorunları çözmek için yeni köprü projesinin gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır. İMO nun önerileri İnşaat Mühendisleri Odası ilk iki köprüye neden karşı çıktıysa üçüncüsüne de aynı gerekçelerle karşı çıkmaktadır. Çünkü boğaza köprü yapmanın Başbakan Erdoğan ın dediği gibi cinayet işlemek olduğunu düşünmektedir. İMO köprülere karşı çıkmakla kalmamakta, İstanbul trafiği için çözüm önermektedir. Buna göre; İstanbul da ulaştırma yatırımları mutlaka plana dayalı olarak yapılmalıdır. Ulaştırma yatırımları toplu taşımaya yönelik olmalıdır. Mevcut toplu taşıma sistemleri olan deniz taşımacılığı, raylı sistem taşımacılığı ve otobüs taşımacılığı geliştirilmeli, aralarındaki aktarma ve eşgüdüm olanakları iyileştirilmelidir. Deniz ulaşımının kullanımını arttırmaya yönelik çözümler ivedilikle uygulamaya geçirilmelidir. Yol kapasitelerini arttırıcı trafik mühendisliği önlemleri alınmalıdır. İstanbul da yeni kavşak, köprü ve yol genişletme çalışmalarından (çok zorunlu değilse) kesinlikle vazgeçilmeli, buralara akıtılan kaynaklar metro yapımı için kullanılmalıdır. İstanbul da yoğunluk artırıcı yapılaşmalara kesinlikle olanak sağlanmamalıdır. Hükümetin 2+2 lik zam önerisiyle ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 28 Ağustos 2009 Hükümetin toplu görüşme sürecindeki taktiği Ölümü gösterip sıtmaya razı etme Kamu emekçileri ile Hükümet arasında devam eden toplu görüşme süreci traji-komik bir hal aldı. Hükümet önümüzdeki yıl yapmayı düşündüğü zam oranını açıkladı. Buna göre, Hükümet hem ilk altı ay hem de ikinci altı ay için yüzde 2 lik zam yapmayı teklif etti. Bu oranların anlamı açıktır. Hükümet kamu emekçilerini açlığa mahkûm etmek istemektedir. Mevcut ücretlerle kamu emekçilerinin yüzde 95 i yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürmekte, ancak borçlanarak hayatını devam ettirebilmektedir Temmuz seçimlerinden bu yana ücretlerin alım gücü yüzde 40 civarında azalmıştır. Özellikle son bir yıldır yakıcı etkisini gösteren kriz, kamu emekçilerinin yaşam koşullarını daha da zorlaştırmış, yoksullaşma süreci

17 1 Ekim Basında İMO Basında İMO Basında İMO Basında İMO hızla artmış, özellikle tek maaşla geçinme durumunda olan kamu emekçilerinin yaşam standardı neredeyse aç kalma sınırına kadar gerilemiştir. Açık ki bu oranlarda bir kaybın, toplu görüşme sürecinde telaffuz edilen zam oranlarıyla karşılanması mümkün değildir. Bırakılım yüzde 6-7 lik oranlarını, Hükümetin önerdiği 2+2 lik zam kamu emekçilerini içinden çıkılmaz bir girdaba çekecektir. Hükümetin toplu görüme süreci başlamadan önce yüzde 5-6 civarında bir zam öngördüğünü belirtilmiş, toplu görüşme masasında ise bu oran daha da aşağılara çekilmiştir. Belli ki Hükümet ölümü gösterip sıtmaya razı etme taktiği gütmektedir. 2+2 zam oranı sıkı pazarlıkla biraz daha yükseltilecek, dolaysıyla hem Hükümet hem de toplu görüşme oyununa dahil olmakta sakınca görmeyen konfederasyonlar rollerini yerine getirmiş olacaktır. Üyelerinin yarısına yakını kamu çalışanı olan İnşaat Mühendisleri Odası, Hükümetin yıllar içinde büyük kayba uğrayan ücretleri önce makul bir seviyeye çıkarmasını ve ücret zammının ise insanca yaşamayı sağlayacak bir düzey göz önüne alarak belirlemesini istemektedir. Bütün bu süreç göstermiştir ki, kamu emekçilerinin adeta bir oyuna dönen toplu görüşmeye değil, grevli toplu sözleşmeli sendikal hakka ihtiyacı bulunmaktadır. İnşaat Mühendisleri Odası şimdiye kadar bu talebin destekleyici olmuştur, olmaya da devam edecektir sayılı Yasa nın uygulanmasıyla ilgili İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 4 Eylül 2009 AKP den yandaşlara kıyak Artık üniversiteye sınavsız girmek mümkün! 5806 sayılı Af Yasası, 28 Ekim 2008 tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, üniversitelerden herhangi bir nedenle ilişiği kesilen öğrenciler için üniversite eğitimlerini tamamlama şansı yaratılmıştı. Öğrenci affı, imar affı ve benzeri af yasaları ile ilgili farklı görüş ve yaklaşımların olduğu bilinmektedir. İnşaat Mühendisleri Odası da, afların sorunu çözmediğini, af çıkartılmasına yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünmektedir. Ancak AKP Hükümeti ve YÖK, öyle bir uygulamaya imza attı ki, tartışma üniversite eğitimi, eğitimin niteliği ve öğrenci affı ile ilgili tartışmaların sınırını bir anda aşarak, farklı bir boyut kazandı. İlgili yasanın 1. maddesinin 15 ve 16. bentlerini kendisine dayanak yapan YÖK, eşi benzeri görülmedik bir adaletsizliğe, deyim yerindeyse torpile, yandaş kayırmacılığına imza attı. 15 ve 16. bentler, Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı eğitim kurumları ile Polis Akademisi ve bağlı yükseköğretim kurumlarında okurken ilişiği kesilen ve ilgili yasayla af kapsamına alınan öğrencilerin, devam edecekleri okulun YÖK tarafından belirleneceğini hükme bağlamaktadır. YÖK, bu bentlere dayanarak, TSK dan ve Polis Akademisi nden ilişiği kesilen 800 öğrenciyi çeşitli okullara yerleştirdi. Yasanın verdiği yetkiden hareketle üniversitelerin fikrini bile alma gereği duymadı; talimat yoluyla mağdur öğrencilere üniversitelerin kapısını açtı. Hem de bu uygulamayı 16. bentte belirtilen denklik şartını dikkate almayarak gerçekleştirdi. Örneğin, 800 öğrencinin 20 si Boğaziçi Üniversitesi ne bağlı mühendislik fakültelerine yerleştirildi. Bilinmektedir ki, Boğaziçi ve benzeri okullara girmek için milyonlarca öğrenci büyük bir yarış içine girmekte, bu okulları kazanmak için yıllara yayılan yoğun ve planlı bir çalışma gerekmektedir. İki milyon öğrenci bir eğitim kurumunda okumaya hak kazanmak için yoğun çaba harcamaktadır. YÖK, politik arka planı konusunda büyük tereddütler ve soru işaretleri bulunan bir talimatla, kendi belirlediği öğrencileri adeta tereyağından kıl çeker gibi Boğaziçi gibi kazanmanın çok zor olduğu okullara yerleştirmiştir. Üniversite kazanmanın bir bedeli vardır; anlaşılan o ki, AKP iktidar için, TSK dan atılmak, en iyi bölümlere girebilmek için yeterli bir bedeldir. Üniversiteyi kazanmak için neredeyse bütün hayatını ders çalışmakla geçiren öğrencilerle, AKP nin ve YÖK ün kıyağı ile bu okullara atanan öğrenciler aynı sıraları paylaşacak, aynı diplomaya sahip olacaktır. Aşama aşama üniversite öğrenimini özelleştiren, paralı hale getiren AKP iktidarı, bu kararla yeni bir adaletsizliği daha yol açmıştır. Belli ki AKP iktidarı, üniversiteleri, İslami liberal kadrolaşmanın uygulama alanı yapmakta kararlıdır. Bunu yaparken yandaşlarını da ihmal etmemesi, onları ödüllendirmesi düşündürücüdür; AKP ateşle oynamaya devam etmektedir. Kırşehir Adliye Sarayı nın inşaat iskelesinde yaşanan çökme nedeniyle İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 8 Eylül 2009 Asıl ihmal yapı denetim sisteminin uygulanmamasıdır Kırşehir Adliyesi nin inşaat iskelesinde yaşanan çökme ve bu nedenle dört işçinin yaralanması, hem yapı denetim sistemimizin tüm Türkiye de uygulanamaması nedeniyle yaşanan aksaklıkları hem de iş güvenliği ve sağlığıyla ilgili sorunları bir kez daha gündemimize taşımıştır. Ülkemizde depreme gerek kalmadan binaların yıkıldığı gerçeği bu acı olayla bir kez daha kendini hatırlatmıştır. Bilindiği üzere yapı denetim sistemi 19 ilde uygulanmaktadır. Kırşehir bu iller arasında bulunmamaktadır sayılı Yapı Denetim Yasası nda kamu yapılarının kapsam dışı bırakıldığı, ayrıca Kamu İhale Kanunu nda yapılan değişikliklerle kamu ihalelerinin yapı denetiminden muaf tutulduğu bilinmektedir. Tam da bu noktada Kırşehir de yaşanan talihsiz olay, kamu yapılarının denetim dışı bırakılmasının ne denli yanlış bir uygulama olduğunu su yüzüne çıkarmıştır. Yapı Denetim Yasası, güvenli yapıların inşasının yanı sıra iş yeri güvenliği ve işçi sağlığı konularında da gerekli tedbirlerin alınması doğrultusunda hükümler içermektedir. İnşaat için kurulan iskelenin çökmesinin ardından yetkililerin, herhangi bir ihmal bulunmadığı şeklindeki açıklaması ise traji-komik bir durumdur. Yapı Denetim Yasası nı 19 ille sınırlamak ve kamu binalarını denetimden muaf tutmak başlı başına ihmal değil de nedir? Kırşehir de yaşanan olay nedeniyle bir kez daha sesleniyoruz: Güvenli ve sağlıklı yapılar için Yapı Denetim Yasası istisnasız tüm Türkiye de ve tüm yapılarda uygulanmalıdır. Aksi takdirde benzer sorunlar ve acılar yaşanmaya devam edecektir. Çökme nedeniyle yaralanan işçilere acil şifalar diliyor, benzer olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz. Hakkari de yedi askerin öldürülmesi ile ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 9 Eylül 2009 Provokatif eylemler kaygı uyandırıyor Hakkari de meydana gelen çatışmada yedi askerimizin öldürüldüğünü büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Ölümler karşında duyduğumuz tarifsiz acının yanı sıra, bu vahim olayın barış umudunun giderek ete kemiğe büründüğü bir zaman diliminde gerçekleşmiş olmasını kaygıyla karşıladığımızın bilinmesini istiyoruz. Türkiye, neredeyse 30 seneye yayılan bir iç çatışma ortamını, demokratik teamüller çerçevesinde geride bırakma, Kürt sorununu demokrasi temelinde çözüme kavuşturma, silahların susmasını sağlama, insanı, kültürel değerleri, insan haklarını koruma şansı yakalamıştır. Bu şans iyi değerlendirilmeli, uygulanabilir önerilerle somut hale getirilmeli, Türkler ve Kürtler bir arada ve kardeşçe yaşama iradesini alenileştirmeli ve en önemlisi de sürecin uzamasının barışı tanzim etme şansını azaltacağı unutulmamalıdır. Unutulmamalıdır; bundan sonra sıkılacak her kurşun, atılacak her bomba, patlayacak her mayın barış sürecinin kesintiye uğramasına yol açacaktır. Bu zaman diliminde askeri faaliyetin, saldırıların sürdürülmesi, barışı istemeyenlerin ekmeğine yağ sürecektir. Kürt sorununun barış temelinde çözülmesinden yana güçlerin, bu tür provokatif eylemler noktasında uyanık olması gerekmektedir. İnşaat Mühendisleri Odası, herkesi, her toplumsal kesimi açığa çıkan barış umudunu koruma ve yeşertme noktasında hassas olmaya çağırmaktadır.

18 18 1 Ekim 2009 İMO Şubeleri Denizli Şubesi Şubenin Kuruluş Tarihi : 1992 Şube üye sayısı : 866 Dönemi : 9 Denizli Şube Başkanı Ümit Bülent Altunay Teknik Güç ün sorularını yanıtladı. Denizli nin alt yapı sorunları nelerdir, kısaca özetleyebilir misiniz? Denizli, coğrafi konum olarak transit bir bölgede bulunması, turizm bölgelerine yakın ve sanayi kenti olması nedeniyle yakın döneme kadar yoğun göç alan illerden biriydi. Ancak son dönemlerde yaşanan ekonomik kriz ve Denizli ye yakın illerin teşvik kapsamına alınması sebebiyle göç alma hızı yavaşlamış durumdadır. Şüphesiz şehir nüfusundaki artış da sorunları arttıran etmenlerin başında gelmektedir. Denizli de kaçak yapılaşma az olmasına rağmen, geçmiş yıllarda bilinçli-bilinçsiz yapılan yanlış imar uygulamaları, kentin imar dokusunda olumsuzluklara ve şehir merkezinin modern kent olmaktan uzaklaştırmasına neden olmuştur. Yağmursuyu, içme suyu ve kanalizasyon alt yapı çalışmaları şu anda devam etmekte olup, şehir merkezinin bütün cadde ve sokakları şantiye sahasına dönüşmüş durumdadır. Acil çözüm bekleyen sorunlardan bir tanesi de trafik ve park sorunudur. Yerel yönetimin ulaşım politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 2000 yılında dönemin yerel yöneticileri tarafından ihale ile özel bir firmaya yaptırılan Denizli ulaşım master planı bulunmaktadır. Ancak bu plan içeriğinin ne olduğu bilinmemektedir. Bu plana dayalı bazı batar-çıkar kavşaklar yapılmakla birlikte mevcut plana ne oranda uyulduğu tartışılmalıdır. Ortada bir plan olduğu konusunda bir mutabakat olmakla birlikte planın bilimselliği tartışmasının yeterince yapılmadığı düşünülmektedir. Zaman zaman siyasilerin ulaşım planının revizyonundan bahsettiklerini biliyoruz. Ancak kentin ulaşım politikasının ne olduğunu bilen olduğunu da sanmıyoruz. Ulaşımda hafif raylı sistemlerden bahsederken ulaşım planlamasında yerinin de ne olduğu belirsizdir. Korkumuz iyi niyetlerle yapımına başlanmış ulaşım master planının bugün itibariyle amacına hizmet etmekten uzak olduğu ve plan adı altında yanlış işlerin yapılabileceğidir. Olmayan ulaşım politikasının planı da ne yazık ki olmamaktadır. Yerel yönetimin kentleşme politikalarını nasıl buluyorsunuz? Nüfus artışı ve sanayileşme sonucu ortaya çıkan kentleşme, çok sayıda sorunu da beraberinde getirmiştir. Doğal, kültürel ve tarihi değerleri ile dünya mirası olarak ayrıcalıklı varlığını sürdüren Denizli; hızlı nüfus artışı, göçler, plansızlık, işsizlik ve yoksulluğun neden olduğu sorunlar ile boğuşan bir kent haline dönüşme tehdidi altındadır. Trafik, hava kirliliği, zehirli atıklar, su havzalarının korunamaması, deprem riski, yeşil alan, tarihi dokunun bozulması, plansız kentleşme, işsizlik ve barınma sorunları nedeniyle günden güne sorunlu bir kent haline gelmektedir. Konut sorunu ele alındığında, deprem riski taşıyan mevcut binaları konut olarak değerlendirirsek, konut açığının olmadığını söyleyebiliriz. Denizli de kaçak yapılaşmanın az olması, kentleşme adına olumlu bir husustur. Denizli nin birinci derecede deprem bölgesi olması sebebiyle mevcut yapıların performansı ve depreme dayanıklılığı bir an önce belirlenmeli, olası bir depreme karşı ivedilikle önlemler alınmalıdır. Mevcut yapı stoklarının güçlendirilmesi, depreme ne kadar dayanıklı olduğunun bilinmemesi Denizli nin en önemli sorunudur. Denizli nin bir çok yerinde M.Ö. ye dayanan ve insanların ticaret yaptığı eşsiz tarihsel ve doğal zenginliği olan Hierapolis gibi, Pamukkale gibi turistik mekanlar bulunmaktadır. Buraların doğal güzelliklerinin korunması ve geleceğe aktarılması gereklidir. Son yıllarda kentsel dönüşüm adı altında TOKİ marifetiyle ilimizde bazı çalışmalar yapıldı. Ancak bu çalışmaların bir müteahhitlik işi gibi dar anlamda değerlendirilmesi, bütüncül planlamadan uzak olması başarılı olamamasına neden olmuştur. Kentsel dönüşüm yapılırken başta halk olmak üzere demokratik katılımın sağlanması uygulamanın başarılı olmasını sağlayabilirdi. Ancak bugünkü durum bundan çok uzak olduğunu göstermektedir. İMO Denizli Şube üyeleri, Denizli de mesleki olarak ne tür sorunlarla karşılaşıyorlar? Yaşanan ekonomik kriz, iş potansiyelinin aşırı derecede azalmasına neden olmaktadır. Bu durum gerek proje firmalarını gerekse uygulamaya yönelik kendi işini kurmuş meslektaşlarımızı zor durumda bırakmaktadır. İşsizlik meslektaşlarımızın en genel sorunlarından biridir. Rekabet ortamında proje hizmet bedelleri çok düşmüş ve uygulamaya yönelik çalışan üyelerimiz haksız rekabet karşısında ayakta kalmakta zorlanmaktadırlar. İşi olan meslektaşlarımız her an işten çıkarılma korkusu ile yaşamaktadırlar. Denizli nin Yapı Denetim kapsamında olmasıyla birlikte Yapı Denetim firmalarında çalışan meslektaşlarımız düşük ücretlerle çalışmaktadırlar.yeni mezun arkadaşlarımızın, deneyim sağlayacak iş imkanlarına yeterince ulaşamaması en önemli sorunlardan biridir.bunların yanında ilimizde devam eden TOKİ uygulamalarının yerel anlamda ekonomik işleyişe zarar vermesi iş potansiyelini etkilemektedir. Önümüzdeki dönem ne tür plan ve projeleriniz bulunuyor? Şube olarak odamızda ve yerel yönetimlerde meslektaşlarımızın daha aktif görev almalarını, Denizli de ve mesleğimizi ilgilendiren konularda söz sahibi olmayı planlamaktayız. Mesleki çalışmaları ve yetkilerini kullanmaları sürecinde karşılaştıkları her türlü haksızlık, şeref, haysiyet ve onur kırıcı davranışlara karşı meslektaşlarımızın yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Yıllardır bilinçli-bilinçsiz yapılan yanlış uygulamalar sonucu, kent imar dokusunda olumsuzluklar gözlenmektedir. Denizli nin kent imar dokusunun oluşmasında bugüne kadar uygun çözümler üretilemediği bir gerçektir. Bu amaçla ilgili birimler ile gerekli ve yeterli düzeyde diyalog kuracak ve gündem yaratacak bir komisyon oluşturulacaktır. Belediye Meclis toplantılarında kentimizin geleceği için alınan kararlar takip edilip, üyelerimize aktarılacak, odamız görüşleri bu toplantılarda dile getirilecektir. İMO Denizli Şubesi olarak yeni seçilen yerel yöneticilerden beklentileriniz nelerdir? Yerel yöneticiler, belediyeyi yönetmeye değil, birlikte yönetmeye talip olmalı. Bilim ekiplerden oluşan teknokrat bir yönetim kurmalıdır. Bu ekiplerin ürettikleri hizmetleri ve projeleri, toplumun kanaat önderleri, meslek odaların yanında diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte yapacağı görüş alışverişi ile yönlendirmelidir. Bu çalışmaları hep birlikte sorgulamaya açık olmalıdır. Demokratik katılım ve şeffaflık esas olmalıdır. Hizmetlerde bilimsel çalışmalar kılavuz olmalıdır.

19 III. Uluslararası Katılımlı Yapılarda Kimyasal Katkılar Sempozyumu Sonuç Bildirgesi İlki Mart 2005, ikincisiyse Nisan 2007 tarihinde düzenlenen Yapılarda Kimyasal Katkılar sempozyumunun Üçüncüsü Uluslararası Katılımlı Yapılarda Kimyasal Katkılar sempozyumu olarak yine Ankara Milli Kütüphane de 2-3 Nisan 2009 tarihleri arasında Kimya Mühendisleri ve İnşaat Mühendisleri Odalarının Ankara Şubeleri tarafından ortaklaşa düzenlenmiştir. Sempozyumda 24 bildiri sunulmuş ve 300 ün üzerinde katılımda yoğun bir ilgiyle gerçekleştirilmiştir. Kimyasal katkı kullanımı 1975 yıllarında yıllık toplam 1000 ila 1500 ton arasındayken bugün, tonun üzerindedir. Artık hazır betonun ve dolayısıyla kalitenin ayrılmaz bir parçası haline gelen kimyasal katkıların, özellikle bir deprem kuşağı üzerinde olan ülkemizdeki yapı stoğunun çoğunu oluşturan betonarme yapılardaki kullanımının önemi ortadadır. Beton teknolojisinde kimyasal katkıların vazgeçilmez yerinin saptanması ve vurgulanması yönlerinin tartışıldığı, gelişmelerin dününün, bugününün ve yarınının da gözden geçirildiği bu sempozyum amacına ulaşmıştır. Bu sempozyumun başarıyla gerçekleştirilmesinde emeği geçen ve katkı koyan Bilim, Danışma ve Düzenleme Kurullarına Sergi alanında yer alan firmalara, özellikle Katkı Üreticileri Birliği (KÜB) ne, TÜBİTAK a, yurtdışından ve yurt içinden bildiri sunan değerli akademisyenlere, konuşmacılara ve sempozyuma katılan katılımcılara en içten dileklerimizle teşekkür ederiz. Yapılarda kimyasal katkılar sempozyumu ülkemizde kimyasal katkıların öneminin ve amaca uygun kullanım bilincinin yaygınlaştırılması ilkesi etrafında düzenlenmektedir. Bu nedenle özellikle betonarme yapılarda oldukça farklı amaçlarla kullanılan kimyasal katkılarla ilgili sorunları bir kez daha gündeme getirmek, bu sorunlara karşı çözüm önerileri geliştirmek ve özellikle bilinçsiz ve yanlış kimyasal katkı kullanımını ortadan kaldırmak konusunda bir etki yaratmak sempozyumun en önemli amaçlarından biridir. Bu yıl uluslararası katılımlı olarak gerçekleşen Yapılarda kimyasal katkılar sempozyumu, geldiği nokta itibariyle hem alandaki hukuki, idari, akademik ve teknolojik gelişmeler üzerinde değerlendirme ve tartışma olanağını yaratmak, hem de sektör temsilcileri, kamu kurumu yetkilileri ve meslek örgütlerinin fikir, talep, öneri ve programlarını karşılaştırmalarına imkân vermek açısından önemli bir zemin oluşturmuştur. Sempozyumda kimyasal katkıların üretiminden, doğru kullanımına, Türkiye deki yasal düzenlemelerin denetimine, akademik çalışmalardan pratik uygulamalara kadar tüm süreçler ele alınmıştır. Sempozyum sayesinde birtakım işbirlikleri kurulmuş, kurumlar arası işbirlikleri sonrasında ortak bildiri sunulması, bu sempozyumun Sektörel birlikteliklere imkan sağladığının en önemli göstergesi olmuştur. Hatalı ve eksik uygulamalar sonucunda bedeli sadece yıkılan ya da hasar gören yapılarla değil, kaybedilen hayatlarla da ödenen böylesi kritik bir konuyu sadece, teknik uygulamalar, maliyet hesapları ve hukuki yaptırımlarla sınırlayıp bundan ibaretmiş gibi düşünmek bu alanda yapılacak belki en büyük yanlıştır. Bu öngörmeler ışığında; 1- Yapı üretimi özünde bir kamusal hizmettir ve bu bilinç ile kamuya mal edilmesi gerekmektedir. 2- Ülke içerisinde bütünlükçü bir yapı politikası üretmek ve buradan yola çıkarak alanda ciddi düzenlemeler gerçekleştirmek gerekmektedir, ancak bu yolla hatalı ve hileli uygulamaların yanlış, idari ve hukuki düzenlemelerin kâr ve maliyet öncelikli üretiminin önüne geçilir. 3- Gerekli düzenleme ve denetleme mekanizmalarının kamusal sorumluluk ve toplam duyarlılık çerçevesinde oluşturulması ve işletilmesi gerekmektedir. Hem meslek alanımızla ilgili, hem kamu kurumlarında, hem de sektörün bütününde bu yönde bir duyarlılık geliştirmek gereklidir. 4- Düzenleme ve denetim mekanizmalarının işlerlik kazanması şarttır. Önümüzdeki süreçte ekleriyle birlikte yürürlüğe girecek olan G belgesi denetimlerinde, böylece kaliteli beton üretimi sağlayabilen bir sektörel yapı elde edilmiş olacaktır. 5- Beton bileşenlerinin CE denetimlerinin de yetkilendirilmiş kurum veya kuruluşlarca gerçekleştirilecek denetim zincirine dahil olması ve bu sayede piyasa gözetimi ile bütünün bir parçası olacağı kalite alt yapısına sahip olması sağlanmalıdır. 6- Çevresel etkilere karşı dayanıklı hale getirilebilmiş beton üretimi için beton dayanıklılık standardizasyonunda revizyona gidilmesi ve ilgili deney standartlarının ülkenin coğrafik yapısı ve iklim koşullarının dikkate alındığı üretim toleranslarıyla yayınlanması gerekmektedir. 7- Sürdürülebilirlikte geri dönüşümlü malzemenin, geri dönen taze betonun ve eski betonların kırılarak ve tekrar agrega olarak kullanılmasının önü açılmalı, bu sayede kullanılacak mineral katkıları aktive edecek kimyasal katkılara yönelik yeni hedefler belirlenmelidir. 8- Yapı Denetim Yasasında öngörülen ve görev alan yapı denetim kuruluşlarının ve yapı denetim laboratuarlarının etkin ve verimli yapıda olmasını sağlayıcı şartlar geliştirilmelidir. 9- İlk ve İkinci Sempozyumlar sonucu oluşturulmuş olan Yapılarda Kimyasal Katkılar Platformu bileşenlerinin önderliğinde, Yapı Denetim Yasasına ilişkin öneri taslağı hazırlanmalı, TS EN 206/1 Standardının uygulanabilirliğini sağlayacak ulusal eke ilişkin çalışmalar ivedilikle başlatılmalıdır. Bu sempozyumun hemen sonrasında Kimya ve İnşaat Mühendisleri Odaları ile Yapılarda Kimyasal Katkılar Platformu Bileşenlerinin, kullanıcıların, üreticilerin ve akademisyenlerin söz sahibi olduğu bu bildirgenin etkileri ve sonuçlarının ülkemize sağlayacağı yararları ve gelişmeleri izleme olanağına sahip olacağımız inancı ile saygılarımızı sunarız. 1 Ekim Türkiye nin barışa, kardeşliğe, birarada yaşamaya ihtiyacı var Türkiye Eylül üne barış umuduyla giriyor; 1 Eylül Dünya Barış Günü nü, barışın ruhuna uygun karşılamaya hazırlanıyor. Barış günü, 1984 ten bu yana devam eden ve on binlerce insanımızın ölmesine yol açan savaşın yerini barışa bırakacağına dair beklentiyle karşılanıyor. Kamuoyu beklentisine karşılık bulacak mı? Kürt sorunu çözüme kavuşacak mı? Siyasi iktidar tarafından geliştirildiği bilinen önlem ve çözüm paketinde neler yer alacak? Silahların susması sorunun çözümünü sağlamaya yeterli olacak mı? Bütün bu gelişmeler karşısında sorunun silahlı çözümünden yana olan güçler ne yapacak, direnecek mi? Bu soruların yanıtı henüz ortada yok ama açık olan bir nokta var: Barış sözcüğünün telaffuz edilmesi bile kamuoyunu heyecanlandırmaya yetmiştir. Tartışmalar silahların nasıl susacağı, barışın nasıl kurulacağı ve kalıcı hale getirileceğine dair öneri ve düşünceleri de kapsayarak devam etmektedir. Kürt açılımı Kürt sorununun içinden çıkılmaz bir noktaya gelip dayandığı, emperyalist güçlerin Ortadoğu bölgesine dönük projelerinin bir unsuru haline getirildiği biz zaman diliminde gündeme getirildi. Açılımın özü, çerçevesi hakkında kamuoyunun henüz bilgilendirilmediği, kapalı kapılar arkasında çözüm arayışları sürdürüldüğü bilinmektedir ama nerdeyse toplumsal bir travma halini alan savaş ortamında, sorunun kaynağına inmeyi hedef alan ve barışı tesis etmeye çalışan yaklaşımlara ihtiyaç olduğu tartışılmazdır. Çünkü sorunu yok sayan, çözümü ise askeri operasyonların başarısına bağlayan yaklaşımların ülkeyi nereden nereye getirdiği ortadadır. Savaş insanı, doğayı, kültürel değerleri yok etmektedir. Savaş ve sonuçları, şiddetin kendisine toplumsal hayat içinde görmezden gelinemez bir yer açmış, toplumsal hayatın da belirleyicisi olmuştur. Savaş çığırtkanlığı, linç kültürü, barış talebine karşı gösterilen tahammülsüzlük, farklılıkları yok sayan yaklaşım savaşın devam etmesi sayesinde güç kazanmıştır. Türkiye neredeyse son otuz yılına damgasını vuran savaş nedeniyle çok acı çekmiş, her alanda ve her anlamda büyük kayıplara uğramıştır. Bugün, bütün bunlara bir son verilmesi şansı yakalanmıştır. Gelinen nokta umut vericidir. Türkiye toplumunun kendisini eşit ve özgür hissedebileceği, Kürt sorunundan emek mücadelesine kadar geniş bir yelpazede demokrasinin içselleştirildiği bir toplumsal düzeni hak ediyor; Türkiye nin barışa, kardeşliğe, birarada yaşamaya ihtiyacı bulunuyor. Her ne kadar süreç uluslar arası konjonktüre ve ABD nin Ortadoğu politikalarına denk düşse de sorunun çözümünde iç dinamiklerin rolü unutulmamalıdır. Çözümsüzlükten çıkar sağlayan kesimlerin söylem ve provokasyonlarının süreci olumsuz yönde etkilemesi barış için yakalanan şansın yitirilmesine ve umutsuzluğa neden olabileceği göz ardı edilmemelidir. Bu süreçte üzerinde durulması gereken en önemli konu, tüm toplumsal kesimlerin sorunun çözümü için düşüncelerini ifade edecekleri mekanizmaların oluşturulması ve kendini bu süreçte taraf görenlerin muhatap alınmasıdır. Savaşın sona erdirilip barış ortamının oluşturulması ancak Kürt halkının siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel taleplerinin karşılanması çerçevesinde gerçek muhataplarının çözüme ortak bir yaklaşım oluşturması ile sağlanabilecektir. Buradaki kritik soru, konu hakkındaki istikrarsız söylem ve politikaları nedeni ile güven vermeyen AKP iktidarı eliyle bunun başarılıp başarılmayacağıdır ki, bu süreç içinde açığa çıkacaktır. Soruna, salt hümanizma, salt insanlarımızın ölmemesi, silahların susması noktasında yaklaşmak bile başlı başına sürecin olumlu değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. İnşaat Mühendisleri Odası; Eylül Dünya Barış Günü nde barış, kardeşlik, demokrasi, hoşgörü çağrısı yapıyor. İMO, ABD nin Ortadoğu dan çekilmesini, bölge halklarının dostluk, kardeşlik temelinde kendi kaderini belirlemesini, Kürt sorununda barışçıl çözümlerin hayata geçirilmesini istiyor ve bu uğurda üzerine düşeni bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada yapacağını ifade etmeyi bir görev biliyor.

20 20 1 Ekim 2009 İMO Diyarbakır Şubesi tarafından Mayıs 2009 tarihlerinde Diyarbakır da düzenlenen Diyarbakır Kentiçi Ulaşım Çalıştayı Sonuç Bildirgesi 1.Giriş Nüfusu hızla artan ve buna paralel altyapı ve işletimde hedeflenen gerekli düzeylere erişmede bazı eksiklikler ve aksamalar gözlenen Diyarbakır kent bütünündeki ulaşım ve bunun normal sonucu olan trafik sorunlarını ele almak üzere İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi nin yürütücülüğünde düzenlenen Kentiçi Ulaşım Çalıştayı; Mayıs 2009 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Çalıştayda; toplam dört oturumda, konuk konu uzmanları ve yerel teknik ilgililerin değişik başlıklarda yaptıkları tartışma ve değerlendirmeler ile kentte yapılan gözlem gezileri çerçevesinde bazı sonuç ve önermeler ortaya konmuştur. İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi ne ilave olarak; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve bağlı ilçe belediyelerinin değişik konulardaki teknik yöneticileri, Karayolları Bölge Müdürlüğü, Dicle Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ile Şehir Plancıları Odası, çalıştay ve sonuç bildirgesinin oluşturulmasına geniş ölçüde katkı yapmışlardır. Bu bildirge; çok dinamik bir süreç olan ulaşım konularının daha az sorun yaratacak şekilde düzenlenmesinin nasıl başlayabileceği ve ne şekilde sürdürülebileceği konusunda bilgi vermek üzere hazırlanmıştır. 2. Yapılması gerekenler Diyarbakır için bir Ulaştırma Ana Planı çalışmasının sonuçlandırılmak üzere olduğu bilinmektedir. Bu plan gereklerinin titizlikle ve ödünsüz uygulanması, kent için en önemli önceliği oluşturacaktır. Bu çalışmayı destekler ve örtüşür biçimde aşağıdaki temel hususların bir grup başlangıç adımları olarak yaşama geçirilmesi önerilmektedir: 1. Diyarbakır daki karayolu ağı, ilgili Türk Standartları Paraleli nde tasnif edilmelidir. 2. Yol ağı üzerindeki temel trafik akım doğrultuları belirtilmelidir. 3. Bu ağı oluşturan yolların en kesitleri; a. Taşıdıkları trafik akımları, b. Yaya etkinlikleri, c. Komşun parsellerdeki arazi kullanma şekilleri, d. Park istemi, dikkate alınarak yeniden hesaplanarak tasarlanmalıdır. 4. Yol ağı oluştuktan sonra varılan sonuç; 2.maddedeki çalışmanın sonuçlarına göre irdelenmelidir. 5. Yapılacak işlerin maliyetleri çıkarılarak, teknik sonuçlardan taviz vermeksizin, maliyetin azaltılma olanakları araştırılmalıdır. Bu çalışma gerçekleşip uygulandığında, Diyarbakır da bu günkü koşullara oranla önemli rahatlamalar elde edilecektir. 3. Sürdürülebilirlik Varılacak düzenli ve güvenli ortamın sürdürülebilmesi için: 1. Kentte düzenli olarak ulaşım/trafik bilgisi toplanmalıdır. Bu bilgiler hem düzenli hem de doğru olarak toplanmalıdır. Toplanacak bilgiler; a. Kentin önemli, en az 20 kavşağında yapılacak trafik akım sayımları, b. Kentte oluşturulacak 3 kordonda yolcu sayımları, c. Uygun bir yöntem kullanılarak saptanacak kara nokta ların izlenmesi, olarak özetlenebilir. 2. Kentteki yapılaşmanın, özellikle kaçak yapılaşmanın, yakından izlenerek ileride ulaştırma sorunları da çıkaracak gelişmelerin daha başlamadan ortadan kaldırılması sağlanmalıdır. 3. Belediye hizmetlerinin düzenli yürümesi için ulaşım/ trafik alanında hizmet verecek personelin istihdamı ve eğitilmesi ile bilgi düzeylerinin artırılması sağlanmalıdır. 4. Toplu taşıma işletmelerinin daha iyi hizmet verilebilmesi için; a. Filoların durumunun, b. Hizmet verdikleri hatların özelliklerinin, c. Hareket tarifelerinin, d. Ücret tarifelerinin ve maliyetlerinin, yakından izlenmesi ve kayıtlarının çok sağlam tutulması sağlanmalıdır. Bu düzenli veri akışı, Ulaşım Ana Planı öngörüleri ve uygulama adımları ile sürekli bir biçimde karşılaştırılarak, varsa plandan sapmalar ve gerekçeleri ortaya konmalı ve planın eksiksiz uygulanması için gerekenler yeniden tariflenmelidir. 4. Arazi Kullanma Planları ve Ulaşım Kentteki kontrol edilemeyen büyümenin sorun yaratmaması için bazı önlemlerin alınmasında yararlar bulunmaktadır. Sorunların başında Suriçi olarak tanımlanan bölge ile kentin merkezini oluşturan yoğun iskân edilen alanın, yoğunluğu daha az olan yörelerden koparak kentin iki merkezli hale dönüşmesi olasılığı gelmektedir. Bunu önlemek ve kentsel bölgelerin her birinin işlevlerini rahatça yapabilecek hale getirilebilmesi için bu iki bölge arasındaki bağlantıyı sağlayan, havaalanı ile kolordu arasında kalan dar koridorun ulaştırma açısından çok etkin bir şekilde kullanılması gereklidir. Sonuçlandırılmak üzere olan ulaşım etüdündü verilerine göre kentteki taşıma istemlerinin Hafif Raylı Sitem (HRS) gerektirecek düzeyde olmadığı ve lastik tekerlekli araçlarla verilecek hizmetin yeterli olabileceği belirtilmektedir. Buna karşılık, özellikle, Diclekent Bulvarı - Turgut Özel Bulvarı - Ekinciler Caddesi - Dicle Üniversitesi doğrultusunda etkin bir ulaşımın sağlanmasına özel bir önem verilmelidir. Ayrıca mevcut demiryolu hattının, şehiriçi seyahatler için kullanılması imkanları da araştırılmalıdır. Suriçi bölgesinin, yapılacak yeni bir koruma amaçlı plan çerçevesinde turizm amaçlı kullanıma yönetilerek yörenin motorlu taşıt trafiğinden kademeli olarak arındırılması da, arazi kullanımı- ulaşım ilişkileri başlığında değerlendirilmelidir. 5. Sonuç Diyarbakır kentinin ulaşım altyapısı ile işletim düzeyinin iyileştirilmesi ve arazi kullanım-ulaştırma ilişkisinin doğru bir biçimde kurulup yaşatılabilmesi için; trafik mühendisliği prensipleri referans alınarak, Ulaştırma Ana Plan önermeleri izlenerek hareket edilmesi gerekmektedir. Bu Çalıştay Sonuç Bildirgesi, bu çerçevede bazı temel adım ve önermeleri aydınlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Diğer yandan, kentiçi ulaşımının sağlıklı, güvenli ve etkin bir biçimde gerçekleşmesi için yalnızca mühendislik hizmetleri ile işletme yatırımlarının yeterli olamayacağı açıktır. Başta hatalı araç parkları ve hız ile diğer trafik ihlallerinin azaltılması için etkin bir denetimin yapılması ve sürdürülmesi gereği bulunmaktadır. Bu çerçevede, Emniyet Müdürlüğü Trafik Kontrol Birimleri ile diğer ilgili personelin; mühendislik, altyapı hizmetlerini götüren yerel yönetimle tam bir işbirliği içinde çalışması, kentte yaşayan herkesin aldığı trafik hizmet seviyesi ile trafik güvenliğini artıracaktır. 49. ECCE Toplantısı Ljubljana da Yapıldı İMO nun üyesi olduğu Avrupa İnşaat Mühendisleri Konseyi nin (ECCE) 49. toplantısı Slovenya nın başkenti Ljubljana da geçtiğimiz Mayıs ayında yapıldı. Toplantıya İMO yu temsilen Uluslararası İlişkiler Kurulu Başkanı Prof. Tuğrul Tankut, üyeler İbrahim Helvacı ve Gülizar Özyurt ile İMO Yönetim Kurulu Üyesi İlker Gündez katıldı. Toplantıda yeni üyeler Bulgaristan ve Karadağ ın tanıtımlarının yanı sıra, şirketlerin ve sivil toplum kuruluşlarının da, kurum içindeki çeşitliliği ve çok yönlülüğü artırmak için, değişik kategorilerde üyeliğe kabul edilmeleri kararlaştırıldı. Ayrıca ülke sunumlarının yapıldığı oturumda Gülizar Özyurt un iki kıtayı birbirine bağlayan köprü temasını işlediği Boğaziçi Köprüsü sunumu toplantı delegelerinin beğenisini kazandı. Uzun süredir devam eden İnşaat Mühendisliği Mirası kitap projesi de Ljubljana toplantısında son dönemecine girdi ve kitabın bir sonraki ECCE toplantısına kadar hazır edilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca Sürekli Eğitim Kurulu nda bir sunum yapan Prof. Tuğrul Tankut, yeni bir çalışma grubunun kurulmasını önerdi. Tuğrul Tankut un önerisi kurul üyelerince desteklendi. İzleyen dönemde yeni bir uluslararası projeye dönüşme potansiyeli olan bir konu üzerinde odaklanan teklifin geleceği Helsinki toplantısında tartışılacak. Sürekli kurulların olağan toplantılarının da yapıldığı ECCE nin 49. buluşması, başkent Ljubljana çevresinde yapılan bir kültür programıyla son buldu. Öte yandan, ECCE nin 50. toplantısı Ekim 2009 tarihlerinde Finlandiya nın başkenti Helsinki de gerçekleştirilecek. Bu toplantının ana teması Altyapının Mevcut Durumu ve Sürdürülebilir Gelişimi için Zorluklar olarak belirlendi. Ana temaya bağlı olarak yeni ve renove binalarda düşük enerjili yapım kavramları ve binalarla altyapının durum analizi toplantı temasının alt başlıkları olacak. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adına Sahibi Serdar HARP Yazı İşleri Müdürü Zeki ERGİNBAY Zeki ERGİNBAY ( ) Levent DARI Yönetim Yeri: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Necatibey Cad. No: Kızılay / Ankara Tel: Faks: E-Posta: imo@imo.org.tr Web: Ekim 2009, Sayı:197, ayda bir yayınlanır, yerel süreli yayın. ISSN: Baskı: Mattek Matbaacılık Basın, Yayın Tanıtım Tic.San.Ltd.Şti. / GMK Bulvarı No: 83/23 Maltepe-Ankara / Baskı Tarihi: 1 Ekim 2009 / adet basılmıştır. Üyelerine parasız dağıtılır.