RUMELİ VE ANADOLU HİSARLARINA BASKIN

Transkript

1 Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 280 Süper Selim-3 RUMELİ VE ANADOLU HİSARLARINA BASKIN Süleyman Ezber RUMELİ VE ANADOLU HİSARLARINA BASKIN 3 Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Halil Temel Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen ve Kapak: Nurullah Bilekli ISBN: Baskı: Ekim 2017 Copyright Zafer Yayınları, 2017 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Talatpaşa Mah. İmrahor Cad. Terasevler Sitesi No: 1-A Kâğıthane/İstanbul Tel: (0212) Faks: (0212) zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari facebook.com/zaferyayinlari instagram.com/ugurbocegiyayinlari Baskı-Cilt: Çınar Matbaacılık Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti. Yüzyıl Mah. Matbacılar Cad. Ata Han No: 34 Kat: 5 Bağcılar/İstanbul Tel: (0212) Matbaa Sertifika No: Bu eserin tüm yayın hakları, sertifika numaralı, Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti. ye aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti. nin önceden yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayınlanması ve depolanması yasaktır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nun (FSEK), 21, 22 ve 23. maddelerine göre bu eserin işleme, çoğaltma ve yayma hakkı sertifika numaralı Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından, yazılı bir izinle sertifika numaralı Çınar Matbaacılık Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti. ye verilmiştir.

2 SÜLEYMAN EZBER 1986 yılında dünyanın en güzel şehri İstanbul da doğdu. Okuma-yazma öğrenene kadar her şey normaldi. Kalemi eline aldığında fark ettiler ki bırakmıyor. Bir eli çenesinde, diğer eli kâğıtta, kocaman gözlüklerinin arkasından dışarıdaki yağmuru izleyen düşünceli bir çocuk düşünün. Başarılı bir öğrenciydi. Biraz büyüyünce üniversiteye gitti. İktisat bölümünü okudu. O bölüm de ne işe yarıyor diye sorarsanız hemen cevaplayayım. Babanızdan aldığınız harçlık hemencecik bitince ne kadar üzülüyorsunuz değil mi? İşte iktisat bölümüne gidenler o paranın ömrünü uzatan gizli bir formül öğreniyorlar. Kimisi bu formülle zengin dahi olabiliyor! Yıllar çabuk geçti. Bir zamanlar kısık gözlerle düşünen bir çocukken elleri cepte hayal kuran bir yetişkin oldu. Okuma ve yazma aşkı değişmedi tabii... Birçok kitap kaleme aldı. Dergilerde yazılar yazdı. Gazetelere röportajlar verdi ve birçok okul gezerek genç okuyucularla tanıştı. Kendisi şu an yazmanın dışında işler de yapıyor. Özel bir firmada İnsan Kaynakları alanında çalışıyor. Siz şimdi bunu da soracaksınız biliyorum. Firmadaki çalışanların dertlerini dinliyor desem yeterli olur mu? Bunca işe koştururken enerjisini nereden mi alıyor? Genç okurların gözlerinden! Sakın onu karşısındakinin gücünü emebilen süper biri zannetmeyin. Yazdıklarını okuyan biriyle kısaca sohbet etmesi ona yetiyor. Mutlu bir okuru kocamaaan bir güç kaynağı gibi onu saatlerce şarj edebiliyor. Evli olan yazarımızın Erva Rabia isminde şirin mi şirin bir kızı var. Şimdilik babasının kütüphanesini alt üst etmekle meşgul! İnşaallah bu yaramaz kız yerlerinden hoplattığı kitapları bir gün okur :) Yazarımız hakkında detaylı bilgiye internet sayfasından ulaşabilirsiniz: Yayınlanmış Eserleri: Hikâyelerle 365 Gün Dinî Kelime (İkinci yazar) Hikâyelerle 365 Gün Güzel Davranış (İkinci yazar) Hatalıysam Söyle Siz Var Ne Demek? Cool Olma Kendin Ol! Sizin Orada Ne Diyorlar? Hani Derler Ya Arkadaşım Kur an Süper Selim-1 (Topkapı Sarayı nda Heyecanlı Takip) Süper Selim-2 (Ayasofya da Esrarengiz Kayıp) Süper Selim-3 (Rumeli ve Anadolu Hisarlarına Baskın) Süper Selim-4 (Galata ve Kız Kulesi ne Suikast) Süper Selim-5 (Eyüp Sultan da Karışan Mevsimler) İÇİNDEKİLER Nedir Bu Gulyabani?... 7 En Büyük Yardımcım Ben Bu İşi Çözerim! Herkes Rumeli Hisarı nda Ortalık Karışıyor Kim Var Bu İşin Arkasında? Karşı Kıyıya Geçiyoruz Dünyanın En Kalabalık Film Sahnesi Bu da Ne Demek Yahu?

3 NEDİR BU GULYABANİ? Dünyanın en güzel şehri İSTANBUL DA YAŞA- MAK Selim e inanılmaz keyif veriyordu. Serin bir sonbahar akşamı BEYKOZ GÖKSU da oturan arkadaşının evine gitmişti. Dönüşte vapurdan Eminönü yerine Karaköy de inmek istedi. Yolunu uzatacaktı ama bu güzel sonbahar akşamında GALATA KÖPRÜSÜ üzerinde biraz yürümek istiyordu. Mutlu olduğu her halinden belliydi. BINLERCE YILLIK TARIHE sahip şehir, onu kendi ritmine çekiyordu. 7

4 Selim in bu KADIM şehre, yani İstanbul a olan sevdası eskiydi. Serin rüzgârlar saçlarını okşarken o İstanbul un kalbindeki yazıhanesine gidiyordu. Hem şehri dinliyor hem de ünlü şair YAHYA KEMAL BEYATLI nın dizelerini mırıldanıyordu: Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça gönül tahtına keyf ince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. AMCA MI? GULYABANİ Mİ? O DA NE? YA AMCA ÇEKİLSENE ÖNÜMDEN! BAK SENİN YÜZÜNDEN GULYABANİ KAÇTI! ŞAKA GİBİSİN AMCA YA! GULYABANİ Yİ BİLMİYOR MUSUN? Ne demek istendiğini anlamadın mı? O zaman kitabın sonundaki BU DA NE DEMEK YAHU? bölümünü ziyaret edebilirsin :) 9

5 GALATA KÖPRÜSÜ nün üzerinde yürüyen Selim e çarpan çocuk yoluna hızla devam etti. Gözünü telefondan ayıramıyordu. Selim, köprünün sonuna gelmek üzereydi. TUHAF GIDEN BIR ŞEYLER olduğunun farkındaydı ancak yaşananları tam anlayamıyordu. İnsanlar çok farklı davranıyordu. ŞİŞŞT LAN FAHRİ, BU YA DUR ŞİMDİ, SÜPER SELİM DEĞİL NE SELİM İ, NE Mİ? DUR İKİ FOTOĞRAF FOTOĞRAFI? ÇEKTİRELİM. İNTERNETE GÖRMÜYOR MUSUN ATARIZ, HAVAMIZ OLUR. GULYABANİ KAÇIYOR! 10 Selim gözlerine inanamıyordu. TARIHI KÖPRÜ üzerinde bir sürü insan vardı ve kendisi dışında bir kişi bile önüne bakmıyordu. Herkesin gözü ellerindeki akıllı telefonlardaydı. Süper Selim daha önce telefon MÜPTELASI olmuş birçok insanla karşılaşmıştı ancak BU DU- RUM ÇOK FARKLI gözüküyordu. İnsanlar telefonla her zaman yaptıklarından farklı bir şeyle uğraşıyorlardı. SOSYAL MEDYADA vakit öldürüyor gibi değillerdi. Üstelik eğleniyor gibi bir halleri de yoktu. Hepsi kaybettiği kuzusunu arayan telaşlı koyun gibi bir o yana bir bu yana dolanıp duruyordu. Köprü üzerindeki kaldırımda dikkatlice yürüyen Selim kimseye çarpmamak için büyük çaba harcıyordu. Elleri ve gözleri telefona hapsolmuş bir sürü insan ÜZERINE ÜZERINE GELIYORDU. Süper Selim KORKUNÇ bir şey fark etti. Ne yazık ki kendisini telefona kaptıranlar yalnızca kenardaki yayalar değildi. Tarihî Galata Köprüsü üzerinden arabasıyla geçen bazı ŞOFÖRLER DE aynı şeyi yapıyordu. Onlar da bir elleriyle direksiyonu tutuyor, diğer elleriyle telefondaki şeyle uğraşıyorlardı. Üstelik zaman zaman gözlerini 11

6 yoldan ayırıp tamamen telefona odaklandıkları bile oluyordu. Selim kırmızı ışıkta duran bir şoförün aynı şeyle uğraştığını gördü. Açık camdan seslendi: Birader, nedir bu GULYABANI? Sen de mi ona bakıyorsun? Şoför gözlerini ekrandan kaldırmadan: MARS TA MI YAŞIYORSUN be kardeşim, nasıl duymazsın? Git işine beni meşgul etme, dedi ve yeşil ışığın yanmasıyla gaza bastı. Fakat gözleri hâlâ telefondaydı! Selim: İnşaallah bir kaza yapmaz, diye dua etti. Fakat ŞAŞKINLIKTAN küçük dilini yutacak gibiydi. İnsanları böylesine ele geçiren neydi? Bir telefon nasıl hayatı durma noktasına getirebiliyordu? Acaba telefondaki şey bir oyun muydu? Yoksa KÖTÜ NIYETLI BIR YAZILIM mıydı? Ona çarpan kişilerin bahsetmiş olduğu GULYABANI kimdi? Her ne olursa olsun insan hayatını tehlikeye sokan bu şeyi çözmeliyim dedi. Tam bu sırada yolundan sapıp kaldırıma çıkan bir KAMYONET az daha Selim e çarpıyordu. Pantolonunun paçasını sıyırdı geçti. 12 ÖNÜMDEN ÇEKİLSENE BE ADAM, HAY GULYABANİ NİZ GULYABANİ Yİ KAÇIRACAKSIN! BATSIN SİZİN! Oysaki o akşam Selim sakince misafirlikten dönüyordu. HUKUK FAKÜLTESI nden dostlarıyla bir araya gelmişlerdi. Sınıf arkadaşları Ercan ın evinde yemekteydiler. Ercan da tıpkı dostu Süper Selim gibi bekârdı. Şehrin en eski semtlerinden birinde anne-babasıyla birlikte yaşıyordu. GÖKSU DERESI nin hemen kıyısındaydılar. Ercan onları babası DURSUN KAPTAN la tanıştırmıştı. Kendisi bir İstanbul âşığıydı. Güzel bir yemeğin ardından hep birlikte çaylarını yudumlarlarken Dursun Kaptan eliyle pencereden Göksu Deresi ni göstererek şöyle demişti: 13

7 Çocuklar, kendimi bildim bileli buradayım. Ben bu derenin içinde büyüdüm. Balık tutmayı da, kürek çekmeyi de hep burada öğrendik, derken eski günlere duyduğu özlem odadaki herkesi etkilemişti. Deremiz o zaman çok temizdi çocuklar, biz yüzmeyi de burada öğrendik, diye devam etmişti. Odadaki gençler onu ilgiyle dinliyordu. HISAR KÖYÜ derlerdi buraya. Göksu Deresi diye andıkları da olurdu. Bu dere sayesinde köyümüzde teknecilik ve balıkçılık çok gelişmişti. Otuz sene öncesine kadar Boğaz da o kadar güzel balıklar vardı ki görmeliydiniz. Uskumrular, çinekoplar, istavritler dereye hücum ederdi. Allah sizi inandırsın yunus balıklarını bile görürdük. Dursun Kaptan aslen TRABZONLUYDU. Beş yaşındayken babası İsmet Ali Kaptan ın ani bir kararıyla İstanbul a göçmüşlerdi. O zamandan beri tam ALTMIŞ SENEDIR aynı semtte oturuyorlardı. Babasının ölümünden sonra tekneye o sahip çıkmış ve MERHUM babasının mesleğini sürdürerek tekneciliğe devam etmişti. Günümüzde teknesini balıkçılıktan çok TURIZM AMACIYLA kullanıyordu. Yerli ve yabancı turistleri teknesiyle gezdiriyor, Göksu Deresi ve civarının tarihini anlatıyordu. DURSUN AMCA 1350 SENESİNİ Mİ ANLATIYOR? DEDİKLERİ ANCAK O ZAMANDA OLUR. BURASI ŞİRİN Mİ ŞİRİN BİR KÖYDÜ ÇOCUKLAR. BAKMAYIN SİZ ŞİMDİKİ KALABALIK HALİNE. BU DERE KENARINDA TEK TÜK EVLER VARDI

8 Gençlerden birisi şakayla sordu: Dursun Amca turistlerle hangi dilde konuşuyorsun? Dursun Amca nın cevabı gecikmedi: TARZANCA konuşuyorum evladım! Biraz onlar eğiliyor, biraz biz bükülüyoruz hep birlikte anlaşıyor, yuvarlanıp gidiyoruz. BİZ VAR BİR ZAMANLAR BU BENCE YERLİ TURİST NEHİRDE YÜZMEK. CULUK OLDUĞUMUZU SÖYLEYELİM CULUK. SONRA YÜKSEKTEN ABİ. YAZIK ADAM İKİ SUYA ATLAMAK! HOOOP KÜT! SAATTİR KIVRANIYOR. KONYALIYIM BEN YA! YOK KANKA, DUR BİRAZ DAHA GÜLELİM! 16 Dursun Amca nın konuşması Selim i çok etkilemişti. Çünkü Selim hem tarihi hem de İSTAN- BUL U ÇOK SEVIYORDU ve Dursun Amca da onlara İstanbul un tarihini anlatmıştı. Selim, Dursun Amca nın bahsettiği her şeyi araştırmak, o tarihi etraflıca öğrenmek istiyordu. Fakat şimdi durum acildi. Galata Köprüsü üzerinde bir sürü insan KENDINI BILMEZ BIR HALDE yürüyordu. Öylece çekip gitmek, bu insanları yalnız bırakmak Selim e göre şeyler değildi. Çünkü oldukça çaresiz görünüyorlardı ve o bir süper kahramandı. Arkalarından yürüyordu fakat AHMAKISLATAN başlamıştı. Islanmamak ve hızlı hareket edebilmek için taksiye bindi. Sahil yolu boyunca gittiler. Tophane ISTIKAMETINE doğru yol aldılar. Kabataş, Beşiktaş ve Çırağan dan sonra Ortaköy ü de geçmişlerdi. Kuruçeşme deydiler. Taksi oldukça yavaş hareket ediyordu çünkü sahil yolu adeta yürüyüş yolu olmuştu. Gözlerini telefondan ayırmayan BINLERCE INSAN kaldırım-yol ortası demeden her yerde yürüyordu. Gözlerini telefondan ayırmadıkları için Boğaz ın soğuk sularına düşen de oluyordu, araba altında kalmaktan son anda kurtulan da 17

9 BEN DE ŞUNLAR GIBI DENIZE DÖKÜLEYDIM DE ŞARJIM BITMEYEYDI! Kilometrelerce yürüyen insanlar Bebek i de geçmişlerdi. Yağmur dinince Selim taksiden indi. Yürümek onu yavaşlatacaktı fakat olup biteni gözlemlemek istiyordu. 18 Kalabalık, FATIH SULTAN MEHMET KÖPRÜ- SÜ nün altına gelmeden durdu. Tek bir ağızdan emir almış gibi birden sola dönüp dik bir yokuşu tırmanmaya başladılar. Selim ne olduğunu anlamadan ileriden gür bir ses duydu: Buldum onu! ZAĞANOS PAŞA KULESI nde! Fotoğrafını çekiyorum, şimdi elimdesin artık Gulyabani! Sesi duyan kalabalık hızlandı. Selim nereye gittiklerini anlamıştı. RUMELI HISARI na doğru yol alıyorlardı. Bahsedilen kule beş yüz yıldan uzun zamandır İstanbul a bekçilik eden RUMELI HISARI nın üç büyük kulesinden biriydi. Bir ses daha koptu gecenin karanlığından: Ben de buldum! SARUCA PAŞA KULESI ne geçmiş. Hücuuuum! Kalabalık Rumeli Hisarı nın bir kulesinden diğerine doğru koşturdu. Selim in ŞAŞKINLIĞI iki katına çıkmıştı. Allah ım, dedi. Bir gecede daha kaç kez hayretler içerisinde kalacağım? Müze girişindeki turnikeler ve gişeler yıkılmıştı. Güvenlik görevlileri ne yapacaklarını şaşırmışlardı. KENDINDE OLMAYAN, ne yaptığını 19

10 dahi bilmeyen bu insanlara zarar vermek istemiyorlardı. Selim dikkatle baktı. Bir şeyler yapmak istiyordu fakat birbirinden hünerli icatları yanında değildi. Yine de O SÜPER SELİM di. Bir çare bulması gerektiğini çok iyi biliyordu. Kalabalık beş yüz yıl önceki bir savaşta kaleyi ele geçirmeye çalışan ASKERLER gibiydi. Hızlıca yukarı tırmanıyorlardı. Şiddet göstermiyorlardı fakat o kadar çok kişi vardı ki bu durum tarihî yapı açısından korkutucuydu. Bir ses daha duyuldu: Beyler, Hisar da hiç GULYABANI KALMAMIŞ! İlerleyen dakikalarda Selim e yapacak iş kalmadı. Çünkü bu son haykırışın ardından kalabalık dağılmaya başladı. Etrafta hayalî bir şeyin FOTOĞRAFINI ÇEKEN insanlar bir anda hiçbir şey olmamış gibi evlerinin yolunu tutuyorlardı. Selim dönüşte yol boyunca olanları düşündü. Tüm bu yaşananlar ne demek oluyordu? Taksici daha önce bu tür toplanmalar yaşandığını, ancak bu gece gördüğünün EN BÜYÜK KALABALIK olduğunu söyledi. Gulyabani yi bir kez de taksiciye sordu fakat 20 cevap alamadı. Selim taksi şoförünün gözünü yoldan ayırıp zaman zaman telefon ekranında GULYABANI KOVALADIĞINI fark etti. Bu zamana kadar en büyük kalabalık Rumeli Hisarı nda toplanmıştı. Peki ama neden? Fatih Sultan Mehmet Han ın emaneti olan bu güzel Hisar ı buluşma noktası yapan neydi? RUMELI HISARI nın yapımına 1452 yılının Nisan ayında başlanmıştı. Yani İSTANBUL UN FET- HI nden bir yıl önce... Hisar için Boğaz ın en dar ve en akıntılı yeri seçilmişti. Burada Boğaz o kadar daralıyordu ki karşı kıyı ile arasındaki mesafe yalnızca 600 MET- REYE düşüyordu. Peki, Fatih Sultan Mehmet burayı neden seçmişti? Aslında bu hizayı seçen kişi kendisi değil, büyük dedesiydi. Büyük dedesi mi? dediğinizi duyar gibiyim. Evet, Fatih orayı karşıdaki diğer Hisar ın hizasına yaptırmıştı. Yani ANADOLU HI- SARI nın tam karşısına Anadolu Hisarı nı da 1393 yılında Fatih in büyük dedesi I. BAYEZID HAN yaptırmıştı, yani nam-ı diğer YILDIRIM BA- YEZID. 21

11 22 23

12 Selim kafasını taksi camına dayamış halde düşünürken buldu kendini... Allah tan yarın günlerden pazar. Bu işi araştırmak için vaktim olacak, dedi. EN BÜYÜK YARDIMCIM İstanbul serin bir sonbahar sabahına uyanıyordu. Günlerden pazardı ve tarihî yarımadada dükkânlar kapalıydı. ETRAFTA KIMSECIKLER YOKTU. Dünyanın dört bir yanından gelerek daracık sokakları ve müzeleri erkenden dolduran turistler bile soğuk nedeniyle ortalıkta gözükmüyordu. Süper Selim ani bir sesle uyandı: GÜNAYDIN SÜPER SELIM! Bugün günlerden pazar. Bu nedenle seni bir saat geç kaldırdım