(( Mekânlar doğrudur. Ama birazdan, hikâyeye dâhil olacak iki kişinin adları doğru değildir. Bunun sebebini başta anlatmıştım sizlere.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "(( Mekânlar doğrudur. Ama birazdan, hikâyeye dâhil olacak iki kişinin adları doğru değildir. Bunun sebebini başta anlatmıştım sizlere."

Transkript

1 TEMMUZ YAGMURU (( Size şimdi anlatacağım olayların kahramanının adını, yani gerçek adını asla söylemeyeceğim. Çünkü bu hikâye gerçekle alakalı. Elbette bütünüyle alakalı değil. Zaten öyle olsaydı, başım derde girerdi. Bu hikâyeyi baştan sona okuduğunuzda, ne söylemek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. )) On üç temmuz öğleden sonrası Düzce'ye vardığında, yolculuğunun ne kadar kötü geçtiğini düşünerek hayıflanıyordu. Yol boyunca kendi kendine kızmasının sebebi, aptallar gibi öğle sıcağını seçmesiydi. Güneş sanki bindiği otobüsü ısıtmakla görevlendirilmiş gibi, acımasızca takip etmişti aracı. Üstüne üstlük, yırtıcı bir hayvan amblemini taşıyan otobüsün kliması yetersiz kalınca, kendini bir teneke konservenin içinde, mideye gönderilmek için ısıtılan mısırlar gibi hissetmişti. Volkan'ı karşılamaya, arkadaşları Barış ve Burçin gelmişti. İkisi de çok iyi dostuydu kendisinin. Düzce'ye onları ziyarete gelmişti. Tabi, aklının kendisine bile açık olmayan gizli bir yerinde, kim bilir neler vardı? Hani şu orta yaş erkeklerin, arkadaşlarıyla alkolün doruklarına çıktıkları kaçamak tatillerden biri olabilirdi mesela. İki iyi arkadaşıyla da kucaklaştı. Burçin'in saçları biraz daha uzamıştı. Onda hep aykırı bir imaj vardı zaten. Saçları ve parmağındaki iri yüzükleri, kendi dünyasının objeleriydi. Barış'ta ise pek bir değişiklik yoktu. Kirli sakalının arasındaki iddialı tebessümü hiç değişmemişti. Volkan, Barış'ın en çok 'R' harflerini söyleyemeyişini severdi, bu yüzden daha karşılaşır karşılaşmaz onun bu özrüyle dalga geçti. ''Bağış'' demesi yetmişti arkadaşına. Ayaküstü hoş geldin töreninden sonra, hep birlikte, Barış'ın ailesinin dükkânına gittiler. Üç katlı ve görkemli bir mobilya mağazasıydı burası. Televizyon ve buzdolaplarının süslediği mağazanın bulunduğu binanın en üst katında Barış ve ailesi oturuyordu. İlk gece, evin balkonunda rakı masası kuruldu. Bu konuda Barış ın üzerine kimse yoktu. Masada nelerin bulunması gerektiğini ve Volkan'ın, rakının yanında nelerden hoşlandığını çok iyi hatırlıyordu. Bir yanda bin bir çeşit meze, diğer yanda export rakı ve dillerde dolaşan eski anılar. Üç genç, kör kütük sarhoş oluncaya kadar içtiler. Ertesi gün Akçakoca'ya gidildi. Akçakoca'da Burçin'in, denizin kıyısında olmasa da, hatta mükemmel sayılmasa da, güzel bir yazlığı vardı. O gün bütün işleri bıkıncaya kadar denize girmek oldu. Volkan, arkadaşlarıyla güzel saatler geçiriyordu. Bu tatile ihtiyacı olduğu da kesindi. On dört temmuz akşamı da içtiler. Bu sefer Burçin'in yazlığında hazırlanmıştı her şey. Yine rakı vardı ve anılarla birlikte, gecenin sonunda hepsi sızdı. 1

2 (( Buraya kadar olan kısmı süratle anlattım size. Elbette pek fazla ayrıntıya girmedim. Çünkü buraya kadar olan kısımda, hiç kimseyi ilgilendirmeyecek ayrıntılar vardı. Fakat bundan sonra anlatacaklarımı daha dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. )) (( Mekânlar doğrudur. Ama birazdan, hikâyeye dâhil olacak iki kişinin adları doğru değildir. Bunun sebebini başta anlatmıştım sizlere. )) Volkan, Düzce'deki üçüncü gününde, Barış ve Burçin'den, bir kaç saatliğine izin alarak, diğer dostlarını ziyaret etmek istediğini söyledi. Sokaklarda gezmek ve ortalığa şöyle bir göz atmak istiyordu. Garip bir şekilde özlemişti burayı. (( Burada şunu da açıklamama izin verin; Volkan, beş yıl kadar önce Düzce'de okuyordu. İki yıllık yüksek öğrenimini burada yaptı. Aslında o iki yılı, ancak üç buçuk yılda tamamlayabilmişti. Bunun sebebi, o karın ağrısı alttan aldığı derslerdendi. Ama sonuçta okul bitmiş ve İstanbul a dönmüştü, geride birçok eski dost bırakarak. Bu üç buçuk yıl süresinde düşmanda edinmişti. Gülmeyin, orada dost edinmek kadar kolaydır düşman edinmek. Neden düşmanları olduğunu açıklamak istemiyorum. Ama küçük yerlerde insanların ne kadar çabuk düşman edindiklerini başka bir zaman anlatırım. Şimdi bunun zamanı değil. Hem gereği yok, hem de çok uzun bir hikâye olurdu o zaman. Sadece size bu kadarını anlatmam yeterli. İnanın bana okuyacağınız bu hikâye yeterince enteresan zaten. Bunun sebebi, gerçeğe yakın olması mıdır bilinmez, hikâyenin sonunda, yüzünüzdeki ilginç tebessümü fark ettiğinizde, içinizde karanlıkta kalmış bir duygunun size göz kırptığını hissedeceksiniz. )) (( On beş temmuz günü, bütün eski anılarını hatırlamak ve onlarla yüzleşmek için, bir başına çıkmıştı Düzce sokaklarına Volkan. )) Volkan, tanımlayamadığı garip bir duyguyla doladı. Önce büyük caminin önünden geçerek hastane yoluna yürüdü. Ardından merkeze tekrar geri döndü. Gezisi boyunca birçok değişiklik görmüştü. Bunlardan en göze batanı, eski otogarın bulunduğu yere büyük bir alış veriş merkezi kurulmuş olmasıydı. Kim bilir kaç kez o otogardan İstanbul a bilet almıştı. En az iki haftada bir otogara gelir ve kabuğundan kurtulmaya çalışan bir kuş yavrusu gibi heyecanla yola çıkardı. Bazen otobüs yolculuğu yerine otostopla giderdi memleketine. Oysa pek fazla otostop çekerek yolculuk yapmak isteyen arkadaş bulamazdı kendine. Gülümsedi. Şimdi cesaret edip onca yolu, otostopla gidebilir miydi diye düşündü. Cevap, karanlık bir fotoğrafın negatifine bakmak gibi olumsuzdu. Kültür mahallesi solunda kalıyordu merkeze yürüyüşü sırasında. Hemen her sokağını bildiği, İstanbul u belki sadece zengin binalarından dolayı hatırlatan bu caddeyi, sevip sevmediği konusunda kararsız kaldı. Kendini kibirli bir duruşla ayrı tutan o kaldırımlarda az yürümemişti. Caddenin hemen ortasındaki karşılıklı iki binada da sevgilileri olmuştu. Beş yıl önceydi bunlar ama o zamanın kokusunu hala hissedebilmesi çok güzeldi. Bu caddenin kokusunu hissetmesi sadece kızlardan değildi elbet, çünkü öyle olsaydı, hissettiği kokunun içinde kötü bir şeyler olmazdı. Korku, burnuna gelen ve aklında birçok anıyı çağıran kokunun içinden göz kırpıyordu. Beni unuttun mu? der gibi. Ciğerlerini zorlayan bir nefes aldı. Belki anılarının da bu oksijene ihtiyacı vardı. Kültür mahallesini sol arkasında bırakarak ilerlemeye devam etti. Düzce, sanki biraz daha kalkınmış gibiydi. Caddenin üzerine, birçok pahalı marka dükkân açmıştı. Eskiden öylemiydi? Marka bir şey almanın yolu İstanbul dan geçiyordu o zamanlar. 2

3 Tuhaf bir bocalama yaşadı içinde, acaba büyük şehirlere benzemesini istemiyor muydu buranın? O eski kültürünün kaybolmasından mı korkmuştu? Kim bilir öğrenci yıllarında, burada, bu kaldırımda durmuş, bunları düşündüğünü görseydi, ne kadar garipserdi. Her şeye rağmen Düzce, Volkan'ın damağında aynı tadı bırakmıştı. Burası ne kadar değişirse değişsin, Düzce yine aynı Düzce ydi anılarında. Yol boyunca, tanıdık bir kaç kişiyle şöyle bir ayaküstü sohbet etti. Fakat hiç biri görmek için can attığı kişiler değildi. Bir ara, tanıdık bir mağazaya girerek yarım saat kadar oradaki arkadaşıyla sohbet etti. Sıkılınca, vedalaşarak oradan ayrıldı. Sonra yeni açıldığı anlaşılan bir hamburgercinin önünden geçti. İçeriye şöyle bir göz attığında, artık Düzce gençliğinin daha kalabalık olduğunu fark etti. Belki eskidende böyleydi ama bunu çok iyi anımsayamıyordu. Kafasında, eskiyle yeninin mukayesesini yapmanın bir anlamı olmayacağına karar verdi. Eskiyle yeninin arasındaki tek fark, anıların tazeliği değil miydi? Hamburgerciden uzaklaşırken, içerde eski sevgililerinden birinin oturduğunu fark etti. Neydi kızın adı, Ebru muydu? Bunu iyice hatırlayamadı ama o kız yüzünden yaptığı sağlam bir kavga geldi aklına. Güldü, içeri girip kızla biraz sohbet etmek istediyse de sonradan, aklına kazınmış bir örfün engeliyle karşılaştı. Buna hiç gerek yoktu. Gün küsüp akşam olmaya yüz tutmuştu. Mevsim yazdı fakat hava Volkan'la dalga geçer gibiydi. Neredeyse yağmur yağacak ve kendisini şaşırtacaktı. Buna pek şaşırmazdı ya. Tekrar derin bir soluk alarak, havayı kokladı ve yürüyüşüne devam etti. Tıpkı naneli bir şekerin ardından su içmiş kadar ferah hissediyordu kendini. Karnının acıktığını fark edince tanıdık bir lokanta aramaya karar verdi. Akşam yemeği için Barış a gidebilirdi. Ama o zaman gezisi kısa sürecekti. Gezecek pek fazla yer kalmamıştı fakat içinde bir his Düzce yi daha tam anlamıyla sindiremediğini söylüyordu. Çok geçmeden aradığını da buldu. Dış camında, yarı silinmiş 'Gülaçtı' ismini görünce, kalbinde garip bir elektrik hissederek, tereddüt etmeden içeri girdi. Daha kapıyı açar açmaz burnuna gelen kuru fasulye kokusunu tanıdı. Aslında içerisi o kadar da fazla kuru fasulye kokmuyordu ama anılarında, buranın hep böyle koktuğunu hatırlıyordu. Gülaçtı, öğrenciliğinin ve parasızlığının lokantasıydı. Tahta masalar aynıydı ve üzerlerindeki muşamba örtülerinin deseni dahi değişmemişti. Biraz solmuşlardı ama yinede o şekillerin her kıvrımını hatırlıyordu. Yeni yağan yağmurun topraktan kaldırdığı kokuyu içine çektiğinde hissettiği mutluluğun bir kopyasını yaşıyordu. Kolay kolay unutamayacağı bir keyif anıydı bu. Üzerinde muşamba bulunan tahta masalardan birine oturdu ve hemen kuru fasulye siparişi verdi. Siparişi alan garsonu tanımıyordu, beş yıl önceki kısa boylu, dört çocuklu, yağlı saçlı güvercin Ahmet i hemen anımsadı. Hiç ilgileri olmadığı halde, sırf tabaklarına biraz daha torpil yapsın diye, çok gururlandığı güvercinlerini sorarlardı ona. O da gözleri parlamış halde, hemen anlatmaya başlardı. Pazar günü paçalı, sineğe çıktı. Veya Bursalımı görseniz kaç takla attığını ben bile sayamıyorum. Der, kuşlarıyla ilgilenen bu mektepli çocuklara elinden geleni yapardı. Harika diye, kimsenin duymayacağı bir tonda mırıldandı. Fasulyenin peşinden pilav ısmarladı. Gülaçtı diye düşündü, başını iki yana gülümseyerek salladı. Burayla ilgili anılar, hep parasızlığını getiriyordu aklına. Az kurular, az pilavlar, bol bol ekmekler. Şimdi yeterli parası vardı var olmasına ama o günlerin anısına yine aynı yiyecekleri ısmarlamıştı. Gülaçtı nın sahipleri değişmişti, fakat dekor yine aynıydı. Duvarlarda hafif buharlı, hafifte kirli dev aynalar ve aynaların önünde sarılı siyahlı meşrubat şişeleri duruyordu. Kasanın hemen arkasındaki duvar saati bile değişmemişti. Türk Hava Yolları amblemi taşıyan saat kararmaya yüz tutmuştu. 3

4 Kuru fasulye yemeğini bitirip, taskebabının suyuyla ıslatılmış pilavına başlamak üzereydi ki, lokantanın kapısından tanıdık bir yüz içeri girdi. Uzun boylu, geniş omuzlu, iri yapılı, kısa saçlı ve çakır gözlüydü bu kişi. Volkan, içinde durmadan tazelediği o güzel duygularının üzerine, kum serpildiğini hissetti. Gözlerini, içeri giren ve etrafına kararan gökyüzü gibi bakan çakır gözlerden kaçırarak, önündeki pilavına çevirdi. Kapıdan giren kişi hiç de hoş anılar hatırlatmıyordu kendisine. Beynindeki yer değiştiren duygulardan hoşlanmadı. Bu kişiyle temelde bir sorunu yoktu ama onun her an sorun çıkaracak bir insan olduğunu iyi hatırlıyordu. Allah kahretsin diye düşündü Volkan. Ne kadar keyifli bir gün geçirmişti oysa ama şimdi etrafında huzursuzluk dolaşmaya başlamıştı. Yutkundu ve ağzındaki kuru fasulyenin tadının bozmamaya çalıştı. Biraz düşününce bu gerginliği bile özlediğini fark edecekti. Volkan ı görmeden yanındaki masaya oturan çakır gözlünün adı Fuat tı. Düzce'de herkes onu 'Dikiş makinesi.' lakabıyla tanırdı. İçindeki olgun bir duygu, bu lakabın ne kadarda çocukça olduğunu söylüyordu, diğer taraftan yaşamında efsaneleştirdiği olayların bir kaçı, tam tersini fısıldıyordu. Fuat, bu lakabı hak etmişti. Olayları çok iyi hatırlıyordu. Canlı olarak yaşamamıştı ama o kadar çok dinlemişti ki, neredeyse her şeyi biliyordu. Bir gece, kafasını bir güzel parlatan Fuat, Düzce sokaklarında terör estirmeye başlamıştı. Öyle bir terördü ki bu, o gece dışarıda olmadığına birçok kişi şükretmişti, tıpkı kendisi gibi. On beş dakika içerisinde tam yedi kişiyi bıçaklamıştı Fuat. Hem de önüne kattığı herkesi. O gece, Fuat ın gözünün hiçbir şey görmediğini, bıçakladığı kişilerden birinin, yaşlı bir kadın olduğunu duyduğunda anlamıştı. Tabi ona sorarsanız asla yaşlı bir kadını bıçakladığını itiraf etmeyecektir. Hatta bunu iddia eden her babayiğidi de dize getireceğini herkes bilirdi. Sonuçta Fuat, Volkan ın rastlamaktan hoşnut olacağı son kişiydi. Şöyle uzaktan bir görse hoşuna bile giderdi ama bu kadar yakınında olmasının hiç gereği yoktu. Kendine, ondan korkup korkmadığını sordu. Evet beş yıl önce olsa korkardı, hatta kalbi ağzında atardı. Ama şimdi öylemiydi? Evet, bal gibi de öyleydi. Yinede kalbindeki bu gerginliğin, derin derin hoşuna gittiğini fark etti. Sanki Düzce ye gelme sebebinin bu korkusuyla yüzleşmek olduğu hissi uyanmıştı içinde. Sonra saçmaladığını düşündü. Hiçbir şeyle yüzleşmeyecekti. Bu bitirimlerle yüzleşmek gibi bir çılgınlığı ancak yetmişinden sonra düşüne bilirdi. Çünkü ancak o yaşlarda düşüncelerinden mesul olmazdı. Ki düşünmüş dahi olsa, çıplak ellerle bunu nasıl başaracağını planlamamıştı. Ne planı diye çığlık attı. Pilavını yemiyor, ağzını bir fil hortumu gibi kullanarak, tanecikleri çiğnemeden yutuyordu. Pilav da bir türlü bitmek bilmiyordu. Bu ıstırap, Dikiş makinesi Fuat ın sesiyle kâbusa dönüştü. Tanecikler ağzında büyüdükçe büyüdü ve boğazında düğümlendi. Az kalsın öksürüp tabağına kusacaktı. İşte yirmi sekiz yıllık tecrübelerinin kemikleştirdiği his tekrar oluyordu. Bir iş boka bulaşmaya başladıysa, sonuna kadar her yeri boka bulanırdı. Volkan, Fuat'ın sesini duymazdan gelmek istedi. Bu salak herifle muhabbet edip kendisini huzursuz etmek istemiyordu. Tamam, biraz gerginliğin tadını çıkartmıştı ama bu kadarı yeterliydi. Ne kendisi eski Volkan dı, ne de o eski nalkapon oyunlarını kaldıracak sinirleri vardı. Fakat ismini ikinci kez tekrarlayan psikopata yanıt vermemek imkânsız gibiydi. Volkan! Tok ve emrivakiiydi Gülaçtı nın içinde yankılanan ses. Aklını bir türlü toplayamıyordu. Birkaç saniye içinde bir karara varmalıydı. Ya eski korkak Volkan olacak ve pusacaktı, ya da şu anda boğazını yakan öfkesinin ardındaki gururunu dinleyip ona göre davranacaktı. Ooo abısının hoş geldin. 4

5 Fuat ın sesindeki bitirimlik, inanılmaz doğaldı. Ve baskıcı. O sesin altında hiçbir karar veremeyeceğini anladı. Çakır gözlere dönerken onun, elindeki bardağı ağır ağır masasının üzerine bıraktığını gördü. Volkan, Fuat la göz göze gelince yutmaya çalıştığı tanecikleri asla midesine indiremeyeceğini anladı. Düğümlendikçe düğümlendi pirinç taneleri. Düzce'ye gelmeye karar verdiğinde, böyle manzaralarla karşılaşacağını biliyor muydu acaba? Fakat kendini bu kadar kötü hissedeceğini asla tahmin etmemişti. Babasından ödünç aldığı sakinliği aradı beyninin bir yerlerinde. Merhaba Fuat, nasılsın? Acaba bulabilmiş miydi? İyi, ya sen? Fena değil, iyi sayılırım. Volkan, önüne dönüp hiçbir şey olmamış gibi yemeğine devam etmek istedi. Bunu asla başaramayacağını, karşısındaki gözlerin kararlılığından anladı. Kendi neden kararlı olamıyordu ki? Ne vardı yani? Psikopatsa psikopat. En fazla ne olabilirdi ki? O gözlere yenilmemeliydi. Ne zaman geldin Düzce'ye? Ezici çakır gözler, Fuat'ın en büyük silahıydı kuşkusuz. Acaba bu bakışlar için ne kadar uğraşmıştı, ya da kaç kişinin canını yakmıştı? İki gün oldu. Çok kısa süren suskunluğun sebebi, Fuat ın sigarasını ağır ağır yakmasından dolayıydı. Önündeki yemek bitmemişti ama yeni bir yem bulmuş balık gibi keyifliydi. Derin bir soluk aldı sigarasından ve tekrar Volkan a baktı. Abısının, insan Düzce ye gelirde bize uğramaz mı? Ayıp ettin. Havadaki güvensizlik, üzerine giyindiği ceketi kadar karaydı. Volkan ne söyleyeceğini ve nasıl davranacağını kestiremiyordu. Sadece ciğerlerinden boğazına doğru yükselen öfkesinin farkındaydı ve bu öfkeyi kontrol altına almaya çalışıyordu. Gerçi gücünün buna ne kadar yeteceğini bilmiyordu. Bazı işlerim vardı, onları halletmek için koşturuyordum. Kimseyi ziyaret edecek zamanı bulamadım, kusura bakma. Barış veya Burçin, şu anda Volkan ın yanında olsaydı, onun ne kadar sinirlendiğini anlarlardı. Lokantanın içerisinde fark edilir bir huzursuzluk dalgalandı. Yemeklerin bulunduğu tezgâhın arkasından gelen fiskostan anlaşılıyordu bu. Volkan rahatsız oldu. Kim bilir içerdeki adamlar ne düşünüyorlardı kendisi hakkında? Köşeye sıkıştığından onlarda emindi. Volkan, eğer hemen pes ederse asıl sorunların o zaman başlayacağını da biliyordu. Yıllar önce bilinçaltına gömdüğü öfkesi tekrar uyanıyordu. Diğer yandan ortada bir şeyin olmadığı da aşikârdı. Fuat, ne ters bir şey söylemişti ne de kötü bir şey yapmasına gerek vardı. Bu gerginlik neden Volkan ın içini burkuyordu ki? Ne olacaktı yani? Adam hal hatır soracak ve bir daha ki sefere benim yanıma da uğra diyecek, sonra her şey sona erecekti. Daha fazla ne ola bilirdi ki? Dostça bir sohbet hepsi bu. Volkan, aklından geçenlere güldü. Burası Düzce ydi. Eğer ün yapmış bir kabadayıysan ve biraz eğlenmek istiyorsan, Volkan dan daha iyi bir yem bulamazdın. Önce oltaya gelmesini beklemeli ve onun en zayıf olduğu anda yakalamalıydın. Burada işlerin nasıl yürüdüğünü bilecek kadar yaşamıştı. Volkan, en iyi arkadaşı Cahit in söylediği şeyleri hatırladı; sen bazen paranoyak bir salak oluyorsun. Hiç kimse bu kadar kısa bir sürede, bu kadar çok komplo teorisi üretemez. Gel de şöyle otur biraz. İşte, oltayı çekmeye başladı. Fuat sesindeki emir ifadesiyle, işaret parmağındaki kararlılığı bütünleştirerek, karşısındaki boş sandalyeyi gösterdi. Bakışlarındaki, itiraz kabul etmez anlam, Volkan'ı daha bir çileden 5

6 çıkmasına sebep oldu. Şu an yaşananları bir oyun gibi hissetmesini emrediyordu beyni ama olgun tarafı karşı çıkıyor, bu saçmalığa daha fazla dayanmak zorunda olmadığını söylüyordu. Cesareti, mantığı ve öfkesi bir birine girmişti. Kafası allak bullak olmuştu. Volkan ın beyninde eğer bir şeytan varsa, neredeydi? İşlerin sarpa sarmasını hiç istemediği bir an Fuat ın masasına oturdu. Nede olsa yarım saat sonra, yaşadığı bu dakikaları düşündüğünde keyiflenecekti. Aklından geçen bu son saçmalıkta, zayıf savunmasının bir parçası olmalıydı. Yarım saat sonra ne kadar eğlenecekti değil mi? Ha hah ha. Vay be ne kadar yoğun bir gün geçirdim, hatta filmlerdeki gibi tehlikeli dakikalar bile yaşadım. Volkan, hafifçe gülümseyerek kendini girdabın içine bıraktı. Kıyametin koptuğunu haber veren meleğe ruhunu teslim etmek gibi bir şeydi bu. Sohbet, sigarasını bitirip tekrar yemeğine devam eden Dikişmakinasının karnını doyurmasına kadar sürdü. Hep Fuat sordu ve Volkan, sıkıldığını belli etmeden cevaplamak zorunda kaldı. Yemeğin bitmesini bekliyordu. Bir fırsatını bulup kalkıp gidecekti. Biraz önce içerde gizli gizli söyleşen garsonlardan biri, Fuat ın yemeğinin bitimine kadar Volkan a iki kere çay getirdi. Her servis yapışında anlamsızca, ya da acır gibi bakıyordu. Bir ara bu bakışlardan iyice rahatsız olmuştu ve az kalsın garsonu paylayacaktı. Olay büyümesin diye bu işten vazgeçti. Eğer dayanamayıp garsona bir şey söyleseydi, Fuat, hemen kendini sahiplenecek ve misafir konumunda olduğu için koruma işini üslenecekti. Sonra garsonun vay haline. Bu akşam seni bir yere bırakmam, biraz bana takıl. Göz kırptı. Sana bira ısmarlamak istiyorum. Kalkıyorlardı. Volkan korktuğunun başına geldiğini anladı. Bunu belirtmekten çekinmedi. Şaşkınlık ve öfke dişlerinin arasına sıkıştı. Galiba çaresizlik soluyordu, çünkü hiçbir duygusunu kontrol altına alamıyordu. Sağ ol Fuat, gitmem gerekiyor. Bu akşam İstanbul a dönmem lazım ve daha halledemediğim bir kaç işim daha var. Dişlerini fazla açamamıştı. Bir şey olmaz, birkaç saat takılırız sonra gidersin gideceğin yere. Gerçekten sağ ol ama gitmeliyim. Volkan iyice daraldığının farkındaydı. Sinirlerine hâkim olamıyordu ve nerdeyse karşısındaki psikopata diklenecekti. Uzatma! Lokantanın kapısından çıkarken, herkes Dikiş makinesinin sesini yükselttiğini duymuştu. Birkaç bira içeceğiz ve sende bunu bir misafirperverlik olarak kabul edeceksin. Ayıp ediyorsun. Fuat ın konuşması artık önü alınmaz ve dayanılmaz bir şekilde Volkan ın canını sıkıyordu. Hemen bir karar vermeliydi. Ya boyun bükecek ve bira içecekti ya da karşı çıkıp şansını biraz daha zorlayacaktı. Eğer ikinci şıkkı seçerse, bu gece kötü bitebilirdi, bunu çok iyi biliyordu. O yüzden birinci şıkkı seçip olacaklara boyun bükmeye mecburdu. Gerçi hiçbir şıkkın sonu iyi görünmüyordu ya. Haydi! Amma yaptı ha. Sen bazen paranoyak bir salak oluyorsun. Tamam Fuat ama erken kaçarsam kızmak, darılmak yok. Tamam, sen canını sıkma. Bayağıdır görüşemiyoruz, biraz daha sohbet etmek istiyorum seninle. İstediğinin yerine gelmesi keyfini artırdı. Volkan, ancak kendi yaşlarında olan bu irikıyım kabadayı karşısında çaresiz kalmaktan dolayı lanetler okumaya başlamıştı. Sinirleri geriliyordu. Bu adam beş yıl önceki Volkan la mı konuştuğunu zannediyordu? Çocuklukla ergenlik arasında bocalayan yeni yetme biri değildi ki artık. Düzce yi terk ettiğinde içinde birçok şeyin katılaştığını biliyordu. O yüzden hangi durumlarda patlayacağını kendisi bile bilemezdi. 6

7 Dışarı çıktıklarında hava, en az Volkan'ın duyguları kadar alaca karanlıktı. Zaten çılgına dönmüştü, birde bozan bu hava, kendisine acayip kasvetli gelmeye başlamıştı. Galiba bütün her şey şu anda Volkan ın çıldırması için çalışıyordu. Hastane yoluna doğru yürümeye başladılar. Yanlarından geçenler, sahibinden sopa yemiş köpekler gibi siniyorlar ve başlarını önlerine eğerek uzaklaşmanın yollarını arıyorlardı. Volkan, bu kaçış yollarından birini bulamadığı için Fuat ın saçma sapan sorularına maruz kalmaya devam etti. Sadece cadde üzerindeki insanlar değil, neredeyse bütün ülke onları seyrediyor gibiydi. Kimse kendilerine doğru bakmıyordu belki ama elbette görüyorlardı. Düzce'deki diğer kabadayılar gibi yürümüyordu Fuat. Onunki sanki daha ustacaydı. İnsanları korkutmakta uzman olduğu kesindi. Başı omuzlarının arasında gömülü gibi yürür, adımlarını da güvensiz atardı, tıpkı gözlerindeki ifade gibi. Pek fazla başını oynatmaz, bunun yerine sadece gözlerini çevirirdi. Kesinlikle bitirimlikte ustaydı Fuat. Bir ara dikiş makinesi, yolun karşı kaldırımında yürüyen, sarı saçlı ve şık giyinişli bir genci yanına çağırdı. Kendilerine doğru yürüyen çocuğun bir hata yaptığı, hareketlerindeki korkudan anlaşılıyordu. Fuat önce onu azarladı. Volkan konuyu tam çözememişti ama Fuat'ın yirmi yaşlarındaki çocuğa attığı okkalı tokatla sarsıldı. Eğer biraz daha korkak biri olsaydı, oradan alabildiğine kaçardı herhalde. Belki beş yıl önce olsa bunu yapardı. Volkan bu düşüncesini aşırı saçma buldu, ama engelleyemedi. Tokadı yiyen zavallı genç, neredeyse ağlayacaktı. Fuat tan ne kadarda korkuyordu. Çaresizlikle beklemeye koyulan sarı saçlı genç, bir kaç azardan sonra affedildi. Tonlarca özür dileyerek uzaklaşan gencin arkasından bile bakmayan Fuat, haince bir keyif aldığını belli eden bir gülümseyiş saldı yüzüne. Yürümeye başladılar tekrar. Volkan, yanındaki bitirimin kendisine şov yaptığına karar vermişti. Ne gerek vardı buna, kim bilir? Bu tipler hep böyledir diye düşündü. Olayı hemen unutmaya ve bir an önce kurtulmanın yollarını bulmaya çalışmalıydı. Diğer yandan, bu gösterişli şovdan memnundu. Demek buna ihtiyaç duymuştu. Sorular birbiri ardına devam etti. Hatta bir ara sevgilisi olup olmadığından ve aralarının nasıl gittiğinden bahsedildi. Buraya kadar her şey normal gibiydi ama sohbet sevgiliyle yaşanan cinsellik boyutuna gelince Volkan öfkesinin yükseldiğini fark etti. Uygun bir dille bu durumdan rahatsız olduğunu ifade etti. Fuat, Volkan ın sevgilisi hakkında keyif alacağı sorulara son vermeye karar vermişti ki, yanlarında bir araba, acı bir fren yaparak durdu. Fuat o iri cüssesiyle hemen savunmaya geçti ve arabadakinin kim olduğuna bakındı. Eğer biri bir hata yapıyorsa, canına okumaya hazırlanıyordu. Çok enteresan bir elektrik yayılmaya başlamıştı çakır gözlerin sahibi iri cüsseden. Volkan daha neler olduğunu anlamamıştı ki, yanlarında fren yapan arabadan, Düzce'de en son görmek istediği ikinci kişi indi. İşte şimdi bayılacaktı Volkan. Arabadan ağır ağır inerek yanlarına gelen kabadayının adı Feridun'du. Saçlarını eski Türk filmlerindeki jönler gibi taramıştı ve jöleyle parlatmıştı. Hem bitirimdi, hem jön. Üslendiği rol gerçekten takdire şayandı doğrusu. Ooo Volkan Bey hoş geldiniz. Feridun'un sesinden hemen düşmanlık fark edildi ve eski günlerde olduğu gibi dişlerini sıkarak konuştu. Volkan benim konuğum. Fuat arkadaşına çıkıştı. Sesindeki tuhaflık Volkan ın gözünden kaçmamıştı. Kendi aralarında oluşturdukları telepatiyle bir süre bakıştılar. Volkan, alnındaki bütün damarların çatlayacağını hissetti. Artık damarlarında kan değil de, öfke dolaşıyordu, hem de lav kadar sıcak bir öfke. Canı, kullanmadığı halde zift gibi bir sigara çekti. Belki de çok kuvvetli bir yatıştırıcı ancak yeterli olabilirdi. Biraz sakinleşmek için ne olsa yapardı. Ama hiç bir şey öfkesini tamamen dindirmeye yetmeyecekti. 7

8 Senin konuğunsa benimde konuğumdur. Feridun, yine alaycı bir mimiği sıvadı Volkanın yüzüne doğru. O da, arkadaşı Fuat gibi güvensiz bakmaya çalışıyordu, fakat bunu becerdiğini hiç kimse söyleyemezdi. Kötü bir öğrenci gibiydi. Volkan çıldırmamak için dişlerine olanca gücüyle yüklendi. İkisinin de üzerinde takım elbise vardı ve ikisinin de kravatları eksikti. Feridun un kırışık açık mavi gömleği, cılız göğüs kafesinde o denli emanet duruyordu ki, üzerindeki kahverengi ceketinin altında kaybolup gitmişti. İki şeyi düzgündü. Birincisi saçları, ikinci ise her gün takıldığı kahvenin giriş kapısının yanındaki yaşlı adama boyattığı köseleleriydi. Zavallı boyacı asla parasını isteyemiyordu. Feridun, Fuat a dönerek seslendiğinde, Volkan gerçeklere tekrar geri döndü. Yeni bir şey çarptım, görünce çok seveceksin. Kız gibi valla. Gel arabada göstereyim. diye iştahla konuştu. Şimdi olmaz, bira içmek için sözüm var, daha sonra ilgileniriz. Fuat, yine oturaklı edasını kullanmıştı. Böyle durumlarda hiç kimse ona karşı gelemiyordu. Tamam, biraları benim arabada içeriz. Bende Volkan ı özledim. Başını çevirmeden misafire baktı. Avının hareketlerini takip eden yırtıcı bir kuş gibiydi. Seksen beş model Doğan'ın eski döşemelerine oturduğunda bir kez daha rahatsız oldu. İşler iyice sarpa sarıyordu. Bir tanesiyle uğraşırken şimdi, Düzce'nin en ünlü iki bitirimiyle uğraşmak zorundaydı. Bu saatten sonra onlardan kurtulmak daha da zorlaşmıştı. Araba biraz ilerlemişti ki, Fuat ın emriyle bir tekel bayisinin önünde duruldu. Dikiş makinesi kendine yakışmayan bir çabuklukla arabadan inerek dükkâna girdi. Çıktığında elinde iki siyah poşet ve içlerinde on beş tane bira vardı. Hava tamamen küsmüş, yağmur Volkan ın sinirlerini iflas ettirmek üzere yağmaya hazırlanıyordu. Temmuzun ortasında yağan yağmurun anlamı ne olabilirdi? Feridun arabayı büyük bir zevkle sürüyordu. Önce hastane yolunu bitirdi ve sonra bunca şey yetmezmiş gibi arabayı Melen deresine doğru sürmeye başladı. Yeter artık diye sessiz bir isyanın gerisinde, Melen deresi hakkında bildiği onca şeyi düşündü. Düzce hakkında bir şeyler biliyorum demek için, bu derenin nasıl bir yer olduğunu ve hangi amaçlara hizmet ettiğinden haberdar olmak gerekiyordu. Hiç konuşmadan birer bira açıldı ve yudumlandı. Feridun, ilk yudumun ardından ağzını sildi, oturduğu koltuğun altından bir silah çıkardı. Hareketleri çok abartılıydı, sanki yaptığı şey onu biraz daha önemli biri yapacakmış gibiydi. Bira şişesini apış arasına sıkıştırarak, silahı gösterdi. Nikelaj kaplı bir on dörtlüydü. İşte sana bahsettiğim canavar bu. Silahı gören Fuat ın gözleri parladı. Feridun un elinden kaparak incelemeye başladı. Nasıl, güzel dimi? Kız gibi lan bu. Çocuksu bir coşkuyla silaha bakıyordu. Volkan iyice boka battığını düşündü. Mermi var mı lan içinde. Dikiş makinesi açlar gibi konuştu. Ooo, sorduğun soruya bak. Biz boş silah taşır mıyız Allah ını seversen. Ağzına kadar dolu hem de. Sırıtarak cevap verdi. Volkan burada ne işi olduğunu düşünmeye çalıştı. Aklı oksijensiz kalmış gibiydi, sağlıklı düşünemiyordu. Aslında yaşadığı bu an oldukça eğlenceli olabilirdi. İstanbul a gittiğinde bu akşamı yaşadığına sevinebilirdi bile. Düzce den daha ne bekliyordu ki? Arkadaşlar, alkol ve yıllar önce içine gömdüğü korkuları. İşte şimdi hepsini birden yaşıyordu. Elbette şanslı olduğunu düşünmeli ve bu iki manyakla bu oyunu sonuna kadar oynamalıydı. Hatta oyuna kendide katılmalıydı. Onca kitap okumamış mıydı bugünü hayalinde canlandırmak için. 8

9 Al işte sana gerçek bir kesit. Televizyondaki sine klasik kanalında oynayan yarı renkli filmlerde yaşanan ani sessizliklerden biri oldu. Volkan o an aklına gelen fikirden ürktü. Düşünceyi kafasından kovmak için uğraştı. İçindeki garip bir istek bunu zorlaştırıyordu. Sanki bunca birikimin ardından olması gereken bir düşünceydi ondaki. Feridun, silahı kimden ve nasıl aldığını övünerek anlatmaya başlamıştı. İkisi de Volkan ın aklında geçen mücadeleden haberdar değildi. Sağlam dövseydin bari herifi. Fuat gözlerini silahtan çekmeden arkadaşını ödüllendiriyordu. Oğlum, adamın ağzına bile sıçtım diyorum sana, sen hala neden bahsediyorsun? Birasından bir yudum aldı ve ballandıra ballandıra anlatmaya devam etti. Volkan, aklında oluşan fikri yoğunlaştırıp elle tutulur hale getirmek için kendini zorlamaya başlamıştı. Bu yüzden anlatılanları pek duymuyordu. Arabanın camından dışarı, Düzce'nin kuytu bölgelerini incelemeye başladığında, aklından geçenleri dinledi. Neden Düzce den vazgeçemiyordu? Çok mu güzel anılar yaşamıştı burada, yoksa hayatını değiştirecek kötü bir olay mı olmuştu? Cevap aslında belliydi. Düzce, Volkan dan bir şey istemiyordu. Volkan Düzce den istiyordu. Evet, bu doğruydu. Peki, ne istiyordu Düzce den? Yâda ne alabilirdi? Cevap ezilmiş duygularının ardında saklıydı. Eğer onları özgür bıraka bilirse, her şey olması gerektiği gibi olacaktı. Araba, eski bir köprüyü geçerek melen deresinin yamacına geldi. Volkan yol boyunca beynindeki planla boğuşmuş, korkuyor olsa da, onu uygulamak için fırsat kollamaya başlamıştı. Artık hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Zaten bunun için çok geç olduğunun farkındaydı. Daha doğrusu neyin erken neyin geç olduğunu kestiremiyordu. Bu oyunu tam istediği gibi oynayacaktı. Hayatının oyunu olacaktı bu. Az ilerde orman başlayacaktı. Vay be ne müthiş bir silah! Volkan dı konuşan. Olabildiğince yumuşak olmaya çalışıyordu. Biraz geçte olsa, hayranlıkla gözlerini açtı. Ön koltukta oturan iki kişi, Volkan ın bu aptalca çıkışına şaşkınlıkla baktılar ve yüzlerindeki kibirli ifadeyi silmeden güldüler. Volkan bu küçümseyici bakışlara aldırış bile etmedi. Salak rolü yapmak oyunun bir parçasıydı zaten. Hayranlıkla, Fuat ın elindeki silahı seyrediyordu. Dikiş makinesi, Volkan ın bakışını görünce sağ elini, açık camdan dışarı çıkararak bir el ateş etti. Mermi gökyüzüne uçarken, silahtan kulakları çınlatan bir ses yayılmıştı. Kararan bulutlar, silahtan çıkan sesle aynı anda yağmurunu yağdırmaya başladı. Yağmur tanecikleri, melen kenarındaki arabayı ıslatmaya başladığında, Fuat ta büyük bir gururla elini içeri sokuyordu. Uf be ne manyak ses çıkarıyor, alet harika gerçekten. Aferin oğlum sana. Aynen böyle devam et. Tabi ya, canavar oğlum bu. Feridun, silahı gasp ettiği için tekrar gururlandı. İstanbul da göremezsin böyle bir alet. Fuat, arkadaşının gururunu paylaşır gibiydi. İstanbul da nerde abi böyle silahlar. Onlar hamburger yesinler sadece. Volkan dudağını alaycı bir tebessümle büktü. Hamburger çocukları. Diye düşmanca kahkahalar attı Feridun. Oyuna gelmeye başlamışlardı. Volkan iki bitirimi övmeye başladı. Onların ne babayiğit olduklarından ve Düzce deki herkesin onlardan ne kadar korktuğundan söz etti. 9

10 Plan iyi işliyordu, kalbinin zembereği boşalmış gibiydi. Ön koltuktaki kabadayılar, Volkan ın pohpohlamalarından dolayı coştular. Bir yandan biralarını hızla içiyorlar, diğer yandan da yaptıkları kabadayılıkları anlatıyorlardı. Şurada o kel kafalı Hasan ı nasıl dövdüğümüzü hatırlıyor musun Fuat? Feridun ormanın yamacındaki bir yeri işaret ederek kahkahalarına devam etti. Hatırlamaz mıyım Oğlum. Adamı buraya getirir getirmez ağlamaya başlamıştı, nasıl yalvarıyordu, nerdeyse altına işeyecekti korkak herif. Fuat elindeki bira şişesini kafasına dikerek bitirdi ve biraz önce ateş ettiği pencereden dışarı fırlattı. İkisinin de kafası bulutlanmaya başlamıştı artık. Onlar için, ne dışarıda yağan yağmur, ne de Volkan ın kafasındaki yangın önemliydi. Sadece arka koltukta oturan İstanbulluya caka satmak ve onu korkutmak istiyorlardı. Bizden herkes korkar tabi ki, Düzce de dövmediğimiz adam mı var? Fuat, kahkahalarına ara vererek imalı bir şekilde konuştu. Bakışlarında, o zaman seni dövmediğim için çok şanslısın der gibi bir ifade vardı. Feridun, arabayı ormanın içine uzanan bir patika yola sokarak durdurdu. Yağmur artık delirmiş gibi yağıyordu. Volkan, yağmurun devam etmesi için dua etti. Biralar neredeyse bitecekti. Oysa Volkan ikinci birasını bile daha bitirmemişti. Okulun ilk yıllarında, Düzceli bir arkadaşı tarafından tanışmıştı ikisiyle de. Başı derde girdiği zaman sığınacak tanıdık, isimli birileri gerekiyordu. Bir kavgada ben Fuat ın arkadaşıyım demeniz yeterliydi. Pek çok kez işe yaradı da. Bir keresinde, kızın biri yüzünden, tam üç bitirimle karşı karşıya gelmek zorunda kalmıştı. Kafaları hap mayhoşluğuyla, elleri bıçaklı üç serseriye diklenmek mümkün değildi. İlk o zaman Fuat ın adını kullanmış ve başını beladan, bedenini de darbelerden kurtarmıştı. Ertesi gün Fuat, bir yaverini göndermiş ve Volkan ı çağırtmıştı. Merak etmemesini kendisine kimsenin dokunamayacağını söylemişti. Ama her iyiliğin bir karşılığı olduğunu öğrenmesi uzun sürmedi. Fuat, bir gün ayağındaki pahalı domuz burun çizmelerini istiyor, diğer gün kolundaki hediye saate sulanıyordu. Oysa bunların karşılığında sadece onun adını birkaç kez kullanmıştı. Artık öyle bir zaman gelmişti ki, Fuat ı gördüğü her yerden kaçar olmuştu. Çok sıkıntılı bir iki sene bekliyordu kendisini. Hep bir şeyler vermek zorundaydı. Çizmesini de saatini de verenler vardı. Hatta harçlığını bile. Ama o hep bir yolunu bulup kaçmayı başarmıştı. Okulun son aylarında sokağa çıkmaz olmuş, alışverişini bile büyük bir gizem içinde yapmıştı. Aklındaki bütün duvarların sıvaları dökülmüştü. Bazılarında ise yumruğu büyüklüğünde delikler açılmıştı. Okulun bittiği akşam Düzce den kaçtı. Ama en fazla iki yıl sonra, gizli gizli Düzce ziyaretlerine başladı. Burada bazı şeylerini bırakmıştı. Onları ne yapıp edip geri almalıydı. Her şeyden önce gururunu. Volkan bir anda suskunluğunu bozdu. Fuat abi. Durdu, yüzünü buruşturarak, ağabey kelimesinin biraz abartılı olduğunu anladı. Sonra, hem sahiden, hem rolü icabı derin bir soluk alarak devam etti. Senden bir şey istesem yapar mısın? Sesine biraz da dram eklemişti. Gülmekten sulanan gözlerini silen Fuat Tabi, söyle abısının. Diye dostça davrandı. Volkan önce durakladı, beynindekileri bir düzene sokmak istedi. Yutkunduğunda hiçbir şeyi düzene sokmasının gerekmediğine karar vermişti. Hayatımda hiç ateş etmedim. Dedi. Sonra, Bir seferlik ateş etmeme izin verir misin? diye sordu. İkisinin de yüzündeki gülümseme soldu. Volkan, küçükken babasına karşı yaptığı suçlardan dolayı hissettiği duyguyu yaşadı. Ümitsizlik, içinde bulundukları orman kadar kararmıştı Volkan ın kalbinde. Fuat, Feridun a bakarak bir anda daha yüksek kahkahalar atmaya başladı. 10

11 Volkan, kalbindeki ümitsizliğin yerini tekrar öfkenin almasına çok sevindi. Demek hiç ateş etmedin ha. Ya Fuat abi sayende inşallah. Ulan hiç ateş etmeyen adam olur mu? Hay salak herif seni. Volkan patlamamak için sıktıkça sıktı kendisini. Sabretmeliydi. Bırak çocuk bir al ateş etsin. Tabi ki ateş etsin. Bari kullanmayı biliyor musun? Sağ ol abi, kullanmayı biliyorum. Soluğunu kontrol etmeye çalıştı. Bir el atacaksın hepsi o. Fuat ın sesi yarım saatten beri ilk kez oturaklı bir hal aldı. Ama hala gülüyordu. Volkan silahı eline alır almaz, kafasındaki şeytanın göz kırptığını fark etti. Fuat a sevimlilikle teşekkür ederek, sol arka kapıdan dışarı çıktı. Korkuyordu. İçindeki tanıdık duygunun ne olduğunu hatırladı. Abur cubur bir şeyler yediğinde de böyle şeyler hissederdi ve canı hep soda isterdi. Şimdi ise canı sigara ve intikam çekiyordu. Yağmur ensesine damladığında, nasıl bir oyunun içinde olduğunu daha iyi anladı. Eğer biraz daha düşünür ve korkarsa başaramayacaktı. Galiba artık bu işi yapmak istiyordu. Silahı iki eliyle kavrayarak gökyüzüne kaldırdı. Düzce, bana böyle bir şey yaptıracağın kesindi. Bunu biliyordum, diye düşündü. Ama şimdi senin için değil kendim için bir şey yapacağım ve senden intikamımı alacağım. Bu sefer Volkan beynindeki şeytana göz kırptı. Kısa bir süre sonra Volkan silahı indirdi. Sonra, neden çalışmadığını merak ediyormuş gibi, elindeki makineye bakarak, Feridun un bulunduğu cama yaklaştı. Bir şey soruyormuş gibi dudaklarını oynattı. İçerde, Feridun kendisine merakla bakıyordu. Cama çarpan Yağmur tanecikleri, yılanı andıran şekiller çiziyordu. Volkan ın saçı ve yüzü de, tıpkı tişörtü gibi ıslanmıştı. Ama üşümüyordu. Sonunda Feridun, Volkan ın ne söylemeye çalıştığını anlamak için aracın camını, yağmurdan korunmak için bir karış kadar açtı. Ne oldu, sorun nedir oğlum? Sanki bir sağıra yol tarif ediyormuş gibi bağırarak konuşuyordu. Emniyeti açık mı bunun, onu soracaktım? Evet. Sadece tetiğe basman yeterli. Sen ne salak herifsin ya? Tekrar katıla katıla gülmeye başladı. Tam yanındaki dostuna, olanlara inanabiliyor musun der gibi baktığı sırada, Volkan ın sesiyle geri döndü. Böyle mi yani? Volkan, silahı tutmayan elini yumruk yaparak ısırdı. Feridun un gülen suratını ortalayarak, tetiğe bastı. Silah büyük gürültüyle patladı. Tam kafasının ortasından vurulan bitirim, gülen bir çığlık atarak yan koltukta oturan arkadaşı Fuat ın kucağına serildi. Volkan hiçbir şey düşünemiyordu. Bütün kontrolü beynindeki şeytana vermişti. Şimdi gülme sırası beynindeki şeytandaydı. Fuat ellerini ve kollarını siper ederek, kan ve et parçalarından kendini sakladı. Ardından korkak bir çocuk gibi, dışarı çıkmak için kapıya yüklendi. Volkan, Feridun un gülen yüzünden başını kaldırarak, silahı Fuat a hedefledi. Kendi bakışları da, birazdan vuracağı pislik gibi güvensiz miydi acaba diye düşündü. Fuat ı da, sol şakağıyla kulağının ortasından vurdu. Silahtan çıkan ses bu sefer daha alışık bir sesti. 11

12 Fuat ın oturduğu yan cam patladı ve kabadayının kafası dışarı doğru sarktı. Volkan beynindeki şeytana gülümsedi. Kendisine olan güveninin geri geldiğini hissetti. Artık içindeki o şey özgürdü. Düzce ye gülümsedi. (( Size yaşananları anlattım, hem de bütün ayrıntılarıyla. Volkan a nemi oldu? Tamam, onu da anlatayım. Elindeki silahı güzelce temizledi ve Feridun un eline sıkıştırdı. Hiç ama hiç heyecanlanmadan iki kilometre koştu. Oto yola çıkarak bir müddet yürüdü. Sonrada bir taksiye binerek Barış'ın evine gitti. Gayet sakindi, olması gerektiği gibi. Hatta birazda mutlu gibiydi. Barış a güzel bir yalan söyledi ve gece sona erdi. Volkan ın sonradan aklına gelen iki ayrıntı, onu korkuttu. Birincisi, Feridun'u sol taraftan vurmuştu ama silahı sağ eline sıkıştırmıştı. İkincisi ise; Fuat ın yolda dövdüğü sarı saçlı çocuktu. Çocuk kendisini görmüştü ama o korkuyla aklına hayatta Volkan ın yüzü gelmezdi. Zaten hava alacakaranlıktı. Volkan ın içi rahattı, çünkü cesetleri bulan Düzce polisi, o iki serseri hakkında kapsamlı bir araştırma yapmazdı. Ve yapmamıştı da. On yedi temmuz da, sadece Düzce de yayınlanan bir gazetede çıkan haber şöyleydi. Melen deresi kıyısında bulunan iki ceset Düzce'yi rahatlattı. Kanunsuz işler yapmaktan birçok ceza yemiş iki kabadayı, büyük olasılıkla alkolün etkisiyle kavga edip birbirlerini vurdular. Tabi bu haber aklımda kaldığı kadarıyla böyle. Bu habere, onları tanıyan hiç kimse inanmamıştır. Buna eminim ama bu olay bildiğim kadarıyla böyle kapandı. Daha doğrusu Volkan bu olaydan böyle sıyrıldı. )) (( Şimdi aranızda birkaç meraklı bu konuyu deşmek için harekete geçiyordur. Size bir şey söyleyeyim, eğer o iki serseriyi tanısaydınız, asla böyle bir şeye yeltenmezdiniz. Ama yinede siz bilirsiniz. İllaki bir şeyler bulursunuz, fakat tamamını bulmanız biraz zor. Nede olsa bu hikâyede bazı şeyler hala gizemini koruyor. Sadece benim ve Volkan ın bildiği şeyler. )) (( Volkan'sa şimdi İstanbul da. Ve sık olmasa da Düzce'ye gidiyor. )) SON EROL ÇELİK

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ ADALET ve CESARET ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 24 3 Sertifika no: 14452 Uğurböceği

Detaylı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Dil: Türkçe Seviye: A1/A2 1. Günaydın, benim adım Lavin, soyadım Çeşme. (a) Günaydın ben adım Lavin, soyadım Çeşme. Günaydın benim ad Lavin, soyad Çeşme. 2. Ben doktorum,

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha. BULUŞMA Deniz kenarında bir lokantadayız. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. İnternetten birkaç fotoğraf. Hepsi bu. Seni buraya çağırmakla iyi mi ettim? Galiba bundan hiçbir zaman emin olamayacağım. Karşımda

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM Bu zamana kadarki okul hayatım boyunca birçok öğretmenim oldu. Şu an düşündüğüm zaman, aslında her birinden bir şeyler öğrendiğimi ve her birinin hayatımın şekillenmesinde azımsanmayacak

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Püsküllü Deve Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum!

Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum! CEVİZE GİRİŞ Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum! Her şey bir pantolon ile başladı Evet, yanlış anlamadınız;

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

yaşam boyu bağlanırsanız.

yaşam boyu bağlanırsanız. Size nasıl tarif etsem ki... İlk görüşte âşık olmak gibi bir duygu. " İşte bu benim aradığım kadın," dersiniz ya, işte öyle bir şey. Önce teknenize âşık olacaksınız sonra satın alacaksınız. Eğer sevmeden,

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ /CHP içindeki Brütüsleri soran Ertuğrul Akbay a Kemal Kılıçdaroğlu bu cevabı verdi: Benim tek güvencem partililerim ve halkım. Tarih : 05.01.2012 Partililerim ve halkım bana sahip çıkıyor diyen

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor?

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor? ALAY ETME Amaç : Başkalarına saygı duymayı öğrenme.alay etme ile baş edebilme becerisini kazandırma Düzey : 1. sınıf ve üstü Materyal: Uygulama 1 için:yazı tahtası, kağıt, kalem, Uygulama 2 : Kuklalar,oyuncak

Detaylı

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör. Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Eylem ve eylemsilerin anlamalarını durum yönünden tamamlayan zarflardır. Eylem ya da eylemsiye

Detaylı

Aşşk Kahve ve Laduree

Aşşk Kahve ve Laduree Aşşk Kahve ve Laduree Daha önce adını çok duyduğum; ama bir türlü gidemediğim Aşşk Kahve ye nihayet gitmeyi kafaya koydum. Hafta sonları sahil yolu çok kalabalık olduğundan eşimi ikna edip o yola sokamıyordum.

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik.. Ünlü hiciv ustamız Tevfik hakkında çok güzel bir yazı. Sami Özey'in kaleminden... YÜZ KARASI Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Tevfik.. Yaptığı her hareketle, yazdığı

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi? Alkollü İçecek: 18.12.2011 Gün içinde ürünü ne zaman satın aldı/tüketti/kullandı? -Akşam yemeğinden sonra saat 20:00 civarında. Ürünü kendisi mi satın aldı, başkası mı? Kim? -Kendim satın almadım. Kız

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

Sevda Üzerine Mektup

Sevda Üzerine Mektup 1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.

Detaylı

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 14 Şubat 2010 Pazar günü, Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) organizasyonluğunda 26 kişilik bir grupla günübirliğine Ilgaz a gidiyoruz.

Detaylı

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR!

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR! 11.11.2014 Salı İzmir Basın Gündemi O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR! Kazım Erkmen Daha dün gibi hatırlıyorum, İzmirlilerin Yeşilyurt Devlet Hastanesi diye bildikleri o Hatay daki hastanenin Başhekimliği ne

Detaylı

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan; Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen insanların kullandığı yoldan; yemyeşil ağaçların rüzgar ile savrulan dallarından çıkan sesin dalga

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI 1. DÜŞÜNME DERSİ Sevgili Lale, sevgili Murat ve sevgili okuyucumuz, önce malzeme kutusundan çıkardığımız şu karikatüre bir göz atmanda yarar var: Örnek: 1 ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI Tan Oral, Cumhuriyet

Detaylı

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ 19.12.2012 Ben de bilim insanı olmak istiyorum çünkü pes etmem! (7. Sınıf Aklımda bilim insanlarının da hep doğruyu tam olarak bilemeyecekleri kaldı. Bilim insanlarının

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙ ΕΙΑΣ, ΙΑ ΒΙΟΥ ΜΑΘΗΣΗΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Eğitim, Hayatboyu Öğrenme ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum! Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum! Televizyon programına konuk olarak çağırılmıştım. Bir gün içerisinde

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı