EMEKÇiLERiN SESi YÜKSELiYOR!

Transkript

1 Yıkım yasalarına, anti-demokratik uygulamalara ve baskılara karşı EMEKÇiLERiN SESi YÜKSELiYOR! Türkiye aylardır emekçilerin kararlı mücadelesine sahne oluyor. IMF ve Dünya Bankası nın dayattığı neoliberal programın yürütücüsü AKP İktidarı na karşı, emekçiler güçlü bir ses yükseltiyor. Farklı alanlarda çeşitli emek ve meslek örgütlerinin yürüttüğü mücadele giderek ortaklaşıyor. SSGSS Yasası na karşı verilen ortak mücadele, 1 Mayıs ta ortaya konulan kararlı duruş, emekçilerin gücünü ve yoksul halkımızın umutlarını arttırmaya devam ediyor. AKP nin halk ve emekçi düşmanı tavrına karşı KESK, toplumsal muhalefetin ortak mücadelesinin savunucusu olacaktır! AYLIK YAYIN ORGANI MAYIS 2008 SAYI 65 AKP, emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma gününe tahammül edemedi AKP Demokrasiyi Bombaladı SSGSS: Bir Yasa, Bin Eylem Bu Yasaya Neden Karşıyız! Devamı 7. Sayfada Emek Platformu Yeniden? Devamı 9. Sayfada 1 Mayıs, gerek tartışmalarıyla gerekse İstanbul da yaşananlarla, yıllardır özgürlük ve demokrasi kavramlarını kendi çıkarları söz konusu olduğunda aklına getiren AKP hükümetinin riyâkarlığını adeta turnusol kağıdı gibi açığa çıkartmıştır. İsmail H. Tombul Genel Başkan KESK i ve Toplumsal Mücadeleyi Büyüteceğiz! Önemli bir tarihsel eşikten geçiyoruz. Emekçiler her geçen gün daha büyük bir özgüvenle sokakları doldurmaya başladı. İçine düştüğü her durumdan güçlenerek çıkmayı başaran AKP Hükümeti, ilk kez bu kadar köşeye sıkışmış durumda. Devamı 2. Sayfada 2008 yılı 1 Mayıs ı, son yıllarda yaşadığımız en önemli tarihsel dönemeçlerden biri oldu. 6 yıla yakın bir zamandır iktidarda olan AKP Hükümeti nin emekçilere, demokrasiye, özgürlüklere yönelik tahammülsüz ve anti-demokratik tavrı en açık biçimiyle 1 Mayıs ta İstanbul da yaşanan olaylarla ortaya serilmiştir. Açığa çıkan AKP nin baskıcı ve emek düşmanı yüzüdür. Konu türban olduğunda özgürlük sevdalısı, konu kapatma davası olduğunda demokrasi havarisi kesilen AKP, konu 1 Mayıs, konu emekçiler olduğunda adeta taş kesilmiştir. AKP Hükümeti, 6 yıllık iktidarı boyunca oynadığı oyunu bu sene de oynamıştır. Yapılan yarı resmi açıklamalarla kamuoyunda büyük beklentiler yaratıp, ardından geleneksel çizgiye teslim olan, ondan bir adım bile sapmayan AKP hükümeti, aynı numarayı 1 Mayıs öncesinde de yapmıştır. Kürt Sorunu nun çözümü, demokratikleşme adımları, Anayasa nın değiştirilmesi, 301. Madde nin kaldırılması konularında kamuoyunda beklenti yaratıp sonradan yan çizen AKP, 1 Mayıs konusunda da yan çizmiştir. Ama emekçiler artık AKP yi daha iyi tanımaktadır! Devamı 3. Sayfada İş Bırakma: 14 Mart 2008 Devamı 9. Sayfada Kadınların SSGSS ye İtirazı Var! Devamı 11. Sayfada Bunlara da Sendika diyebilecek miyiz? Devamı 13. Sayfada AKP nin Pembe Düşü Kabus Oldu Emekçiler AKP yi Affetmeyecek Devamı 3. Sayfada İşsizlik Çığ Gibi Büyüyor Devamı 14. Sayfada Enflasyon da yeniden Çift Haneli Rakamlar Devamı 14. Sayfada

2 2 KESK i ve Toplumsal Mücadeleyi Büyüteceğiz! İsmail H. Tombul Genel Başkan Dönemsel ve parçalı hareketlenmeleri saymazsak, Türkiye deki emek hareketinin ve toplumsal muhalefetin uzun bir dönemden sonra yeniden bir silkinme içerisinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Aradan geçen zaman içerisinde, emek hareketinin talepleriyle geniş toplumsal kesimlerin beklentileri arasında açılan makas, hızla kapanarak ortak ve etkili bir muhalefet zemini ortaya çıkmaktadır. SSGSS yasasına karşı yükseltilen mücadele ve hemen ardından 1 Mayıs tartışmalarında AKP ye karşı oluşan bütünlüklü toplumsal duruş önümüzdeki günler açısından umut vericidir. Özelleştirmeler ve borçlanma üzerine kurulu neoliberal politikaların ülkemizi hızla bir krize doğru sürüklediğini uzun yıllardır dile getiriyor olmamıza rağmen, bu yıkımın etkileri ilk kez tüm yakıcılığıyla yurttaşlarımızın yaşamları üzerine etki etmeye başlamıştır. Bu durum AKP hükümetinin istikrar üzerine kurulu söylemini giderek geçersiz kılmaktadır. AKP Hegemonyasının diğer ayağını oluşturan yenilik ve değişim söylemlerinin de hiçbir inandırıcılığı kalmadığı söylenebilir. Statükoya karşı toplumda oluşan tepkileri ve yenilenme beklentilerini başarılı biçimde kendi çıkarlarına eklemleyen AKP aradan geçen 6 yıla yakın zamanda neredeyse tüm konularda statükonun sürdürücüsü olmuştur. Kürt Sorunu ndan Demokratikleşme ye, Alevi Açılımı ndan Anayasa değişikliği ne kadar pek çok meselede boş bir beklenti yaratan AKP, tüm bu meselelerde halkın taleplerini değil kendi çıkarlarını öncelikli gördüğü için ardındaki desteği hızla yitirmektedir. Özgürlüğü Türban meselesine, demokrasiyi de AKP ye açılan kapatma davasına indirgeyen AKP nin, özgürlük ve demokrasiden ne anladığı en somut olarak 1 Mayıs ta İstanbul da yaşanan akıl almaz şiddetle iyice açığa çıkmıştır. AKP, emek hareketinde ortaya çıkan bu gelişmeler karşısında bir yandan şiddet ve baskıyla bizleri yıldırmaya çalışırken, diğer yandan da kendi güdümündeki sözde sendikalar aracılığıyla emekçiler arasında kafa karışıklığı yaratmayı amaçlamaktadır. Emekçileri ne AKP nin baskıları yolundan döndürebilir ne de AKP güdümlü sendikaların ayak oyunları. AKP ye karşı yürüttüğümüz kararlı mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. KESK, yıllardan bu yana üyelerinden ve fiili-meşru mücadele anlayışından aldığı güçle kararlı mücadelesini sürdürmektedir. KESK; baskılara karşı yılmadan mücadele ettiği gibi, siyasal bulanıklığın en üst düzeyde olduğu dönemlerde de demokrasiden ve özgürlüklerden yana tutumundan ödün vermeden mücadelesini sürdürmeyi başarmıştır. İçinden geçtiğimiz dönemde KESK in izlediği mücadele çizgisi ve kararlı duruşu, taraflı tarafsız herkesin desteğini kazanmıştır. Bizler biliyoruz ki, KESK in tarihi Türkiye deki toplumsal muhalefet hareketinin de tarihidir. Bizler önümüzdeki dönemde aynı kararlılıkla KESK i ve Toplumsal Muhalefeti büyütmek için çaba harcamaya devam edeceğiz! 1 Mayıs ta Yaşananları TÜM DÜNYA KINIYOR! 1 Mayıs ta yaşananları dayanışma çağrısıyla duyurduğumuz uluslararası emek örgütleri, 1 Mayıs ta İstanbul da yaşanan olaylar nedeniyle Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan a mektup gönderdi. Polisin sert müdahalesine tepki gösterilen mektupta, sendikal haklara saygı gösterilmesi istendi. Mayıs ta Taksim Meydanında yaşanan olayların raporlar polisin göstericilere zorundadır denildi. İstanbul Barosu ndan gelen lülüğüne uygun davranmak 1 hemen ardından, üyesi olduğumuz uluslararası emek İnsanların gösteri için toplan- aşırı güç kullandığını söylüyor. Mektupta, 1 Mayıs ın Taksim de kutlanmak isteyenlere yönelik müdahaleler, örgütlerini bilgilendirdik. Bu masının bile kendi başına bir amaçla, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), orantılı güç kullanılacağına suç teşkil ettiğinin söylenerek temel insan haklarının ve sendikal hakların doğrudan Avrupa Sendikal Konfederasyonu (ETUC) ve Uluslararası göstericilere karşı kullandığı dair tehditler bir yana, polisin ihlali olarak nitelendirilerek, Hükümetin, ILO nun sendika Çalışma Örgütü ne (ILO) bilgi notları ve açıklamalar gön- kabul edilemezdir. Bu nedenle, şiddet kesinlikle orantısız ve özgürlüğü ve örgütlenme ve toplu pazarlık konulu sözleşderdik. Türkiye nin, altına imza attığı Bunun üzerine, 155 ülkede 168 milyon üyesi bulunan ITUC un, Genel Sekreter Guy Ryder imzasıyla Başbakan Erdoğan a gönderdiği mektupta, yaşanan olaylara tepki gösterilerek, gösterilerde polisin aşırı güç kullanmasının esefle kınandığı belirtildi. Mektupta, ITUC üyesi 3 konfederasyonun Taksim Meydanı nda yapmak istedikleri gösterinin yasakladığı ve sendikaların eylemlerini gerçekleştirdiği taktirde orantılı güç kullanılacağı söylenerek tehdit edildiği öne sürüldü. Sendikaların yürüyüşlerini başka şekilde gerçekleştireceklerini söylemeleri bile dikkate alınmadan polisler tarafından güç kullanıldığı dile getirilen mektupta, polisin müdahalesi sırasında DİSK Genel Merkezi ne zarar verildiği, yaralananlar olduğu, bazı sendika üyelerinin gözaltına alındığı ifade edildi. Şiddet Kesinlikle Orantısız Görüntülerin, polisin aşırı davranıp davranmadığı konusunda çok az şüpheye yer bıraktığı görüşüne yer verilen mektupta, şunlar kaydedildi: Türkiye deki üyelerimiz ve temel ILO sözleşmelerinde yer alan temel sendikal hakların ve örgütlenme özgürlüğü ilkelerinin gereklilerini garanti altına alması yönünde sizlere çağrıda bulunuyorum. PSI: İnsan Hakları Açısından Kabul Edilemez 160 ülkeden 20 milyon üyesi bulunan Kamu Hizmetleri Enternasyonali (PSI) da 1 Mayıs ta İstanbul da yaşanan olaylarla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan a birer mektup gönderdi. Genel Sekreter Peter Waldoff imzasını taşıyan mektuplarda, yaşan olaylardan örnekler verilerek, Gerekçesiz ve orantısız olarak kullanılan bu gücün, vatandaşları durdurmak için denenmesi insan hakları açısından kesinlikle kabul edilemez. AB ye girme amacında olan Türkiye, AB nin öncelikli prensiplerini hala hiçe saymakta ve kötü yolları denemektedir. Eğer Türkiye, AB ile birleşmeyi istiyorsa, örgütlenme özgürlüğü ve barışçı toplantı hakları da dahil olmak üzere demokrasi ve insan hakları yüküm- melerine uygun davranması talep edildi. ETUC: Hükümet Sendikal Haklar Konusunda Başarısız Avrupa daki 36 ülkeden yaklaşık 60 milyon üyesi bulunan Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC), konuyla ilgili yaptığı açıklamada, İstanbul da 1 Mayıs ta yaşanan olayları, sendikacıların gözaltına alınmasını ve yaralanmasını kınadı. Açıklamada, Hükümetin bir kez daha sosyal ve sendikal hakları içeren temel hakları korumak ve kabullenmek konusunda başarısız olduğu, Avrupa Komisyonu na ve Hükümete sendikal haklara saygı gösterilmesi konusunda yapılan baskıların süreceği belirtildi. Uluslararası Sendikalar Ağı Küresel Birliği (UNI Global Union), Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel Hizmet Sendikaları Federasyonu (ICEM), Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu (IMF) da yaptıkları açıklamalarla Türk- İş, DİSK ve KESK e destek vererek, 1 Mayıs taki polis müdahalesine tepki gösterildi.

3 Emekçiye Cop, Hastaneye Gaz Bombası, Sendikalara Saldırı... 3 Emekçiler AKP yi Affetmeyecek SSGSS yasasının kamuoyunda tartışıldığı günlerde 1 Mayıs ı tatil edebiliriz söylentilerini çıkartarak emekçilerin öfkesini yatıştırmayı amaçlayan AKP, 1 Mayıs ı tatil ilan etmek yerine, emek ve dayanışma günü ilan edip verdiği sözlerin arkasında durma cesaretini gösterememiştir. AKP, 1 Mayıs ı ve 1 Mayıs Meydanlarını emekçilere yasaklayabilmek için öyle gerekçeler üretmiş öyle laflar etmiştir ki emekçilerin öfkesini kazandığı gibi komik durumlara da düşmüştür. 1 Mayıs ı tatil ilan etmenin maliyetinin 2 Milyar YTL olduğu, Türkiye de zaten çok sayıda tatil olduğu gibi gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan gerekçeler AKP nin konuya olan yaklaşımının ciddiyetsizliğini ve samimiyetsizliğini göstermiştir. Aynı AKP 1 Mayıs ın Taksim Meyd a n ı n d a kutlanmasına önce Başbakanın Ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar lafıyla karşı çıkmış ardından, Taksim e çıkmak Anayasaya karşı gelmektir e kadar uzanan demeçlerle adeta emekçiler terörize edilmeye çalışılmıştır. Provokasyon olacağı iddialarıyla, emekçilerin demokratik talepleri göz ardı edilmiştir. Hükümetin bu emekçi düşmanı tavrına karşı özellikle HAK İŞ ve Memur Sen adeta AKP nin elini kolaylaştırmaya çalışmıştır. 1 Mayıs ı 1 Mayıs alanında kutlamak için ısrarcı olan KESK, DİSK ve TÜRK-İŞ i suçlayacı açıklamalar yapmaktan geri durmayan bu sendikalar, emekten yana mı, hükümetten yana mı olduklarını açıkça belli etmişlerdir. Hükümetin provokasyondan bu denli emin konuşması boşuna değilmiş. 1 Mayıs ta İstanbul da gerçek anlamda bir polis provokasyonu gerçekleşti ve bayramlarını kutlamak için toplanmaya çalışan emekçiler, görüldükleri her yerde gaz bombaları, tazyikli su ve polis coplarıyla karşılandılar. 1 Mayıs ta İstanbul sokaklarında ortaya çıkan görüntüler darbe günlerini aratmayacak denli hukuk dışı ve şiddetli olmuştur. Vali nin günler öncesinde tehdit ettiği gibi uygulanan şiddet sonucunda 530 kişi dövülerek gözaltına alınmış, binlerce kişi çeşitli biçimlerde yaralanmış, DİSK Binasına ve bir siyasi partinin il örgütüne gaz bombalarıyla müdahale edilmiş, savaş dönemlerinde bile eşine rastlanmayacak biçimde Şişli Etfal Hastanesine gaz bombası atılmış, turistler dahil sokaklarda yürüyen herkese ölçüsüz biçimde şiddet uygulanmıştır. 1 Mayıs ta yaşanan görüntülerin tüm ülkede infial yaratması ve AKP nin demokrasi cilasının dökülmesi karşısında başta Başbakan olmak üzere hükümet suçu emekçilere, konfederasyonlara atma çabası ve telaşı içine girmiştir. Başbakan Polis görevini yaptı diyerek, ortaya konulan şiddetin sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu ülkenin yurttaşlarına bu zulmü reva gören AKP için yolun sonu görünmüştür. Çünkü dayak yiyen, gazla zehirlenen ve plastik mermilerle yaralananlar sadece oradaki emekçiler değil, tüm Türkiye dir, demokrasidir. 1 Mayıs taki uygulamaların sorumlusu olan Hükümet bunun hesabını vermeden ülkemizde demokrasinin gelişmesi mümkün değildir. Artık tartışılması gereken Meydanları kendi halkına kapatan bir hükümetin ülke yönetme gücü ve kapasitesinin kalıp kalmadığıdır. Emeğin haklarına ve değerlerine saygı duymadan, ne demokrasiye sahip çıkılabilir, ne de özgürlüklere! İktidarda olduğu yıllar boyunca daima emek karşıtı siyaset yürüten, IMF ve Dünya bankası güdümünde neoliberal politikalarla emekçileri sefalete mahkûm eden AKP nin bu tutumu şaşırtıcı olmadı. K a m u emekçilerinin grev ve toplu sözleşme hakkını tanımayan, bizleri sefalet ücretlerine mahkum eden, işçilerin kıdem tazminatlarına göz diken, kadınların eşitlik taleplerini duymazdan gelen, gençleri baskı altında tutan, SSGSS yasasıyla sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızı elimizden alan AKP hükümeti nden başka bir şey beklemiyorduk zaten. Bizler yılmayacağız. AKP neo-liberal politikaları uygulamakta ne kadar kararlıysa, biz de haklarımız ve geleceğimiz için mücadele etmekte o kadar kararlıyız. Toplumsal mücadeleler tarihi göstermiştir ki, emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin kararlılığı karşısında hiç kimse duramaz. 1 Mayıs ta Şişli Etfal Hastanesine atılan gaz bombalarından çok sayıda hasta ve çocuk etkilendi Bizler bugün dün olduğundan çok daha inançlı, çok daha kalabalık ve çok daha cesuruz. SSGSS yasasına karşı verdiğimiz kararlı mücadele, emekçilerin ortak mücadelesiyle neler yapabileceğini göstermiştir. Emekçiler birlikte mücadele ederse 1 Mayıs da Bayram olur, emekçiler birlikte mücadele ederse 12 Eylül ün yasakçı yasaları ortadan kalkar, emekçiler birlikte mücadele ederse Kürt Sorununu barışçıl demokratik bir çözüm getirilir, emekçiler birlikte mücadele ederse savaşlar durur, emekçiler birlikte mücadele ederse başka bir Türkiye, başka bir dünya kurulur. Karanlığın, baskıların, yoksulluğun, sefaletin dünyasına karşı, başka bir Türkiye kuruncaya kadar mücadele edeceğiz!

4 ANKARA İZMİR 4 1 Mayıs Coşkusu Tüm Türkiye de İstanbul daki gerçekleştirilecek olan 1 Mayıs kutlamalarına AKP Hükümeti izin vermese de, Türkiye nin dört bir yanında yüzbinlerce kişi 1 Mayıs ı kutlamak için alanları doldurdu. 1 Mayıs ın hafta içi bir güne denk gelmesine rağmen emekçiler neredeyse Türkiye nin tüm illerinde ve büyük ilçelerinde 1 Mayıs Coşkusunu yaşadı. Ankara ve Adana da gerçekleştirilen mitinglerde polisle miting katılımcıları arasında gerginlikler çıkarken, Diyarbakır daki kutlamaya çevre illerden gelenlerin katılımı engellendi. Konfederasyonumuza ulaşan bilgilere göre illerde yapılan kutlamalar aşağıdadır. Ankara: Son yılların en kalabalık 1 Mayıs mitinginin yapıldığı Ankara daki kutlamalara 20 bini aşkın emekçi katıldı. Opera binası önünde toplanılarak Sıhhiye meydanına yürünen mitingde özellikle liselilerin katılımı dikkat çekiciydi. İstanbul da yaşanan olayların gerginliği Ankara ya da yansıdı ve arama noktasında polis ile bazı katılımcılar arasında kavga çıktı. Polis in coplar ve biber gazıyla müdahalesine rağmen emekçiler 1 Mayıs ı kararlılıkla kutlayacaklarını göstererek alandaki yerlerini aldılar. İzmir: Gündoğdu Meydanında yapılan 1 Mayıs mitingine 30 bine yakın emekçi katıldı. Büyük bir coşku içerisinde gerçekleşen mitingde KESK korteji oldukça kalabalıktı. Adana: 1 Mayıs kutlamalarına 10 bine yakın kişi katıldı. Son yıllardaki en görkemli 1 Mayıs kutlaması gerçekleştirildi. Miting bitiminde İstanbul daki olayları protesto etmek üzere AKP il binasına doğru yürümek isteyen bir gruba polisin şiddetli müdahalesi sonucunda çok sayıda kişi yaralandı ve gözaltına alındı. Adıyaman: Demokrasi Platformunun düzenlediği 1 mayıs kutlamalarına 2 bin kişi katıldı. Afyon: Afyondaki 1 Mayıs basın açıklamasına 500 emekçi katıldı. Ağrı: 1 Mayıs, 350 kişinin katıldığı bir basın açıklamasıyla kutlandı. Patnos ta yapılan mitinge ise 600 civarında emekçi katıldı. Amasya: KESK, DİSK ve Türk İş tarafından organize edilen mitinge yaklaşık 800 kişi katıldı. Antalya: Antalya da oldukça coşkulu geçen 1 Mayıs mitingine 7-8 bin civarında emekçi katıldı. Artvin: Artvin deki 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık bin kişi katıldı. Hopa daki kutlamalara ise 2 bine kişi katıldı. Aydın: Yaklaşık 1500 kişinin katıldığı 1 Mayıs mitinginde katılımcıların büyük çoğunluğunu KESK liler oluşturdu. Balıkesir: Susurluk ta düzenlenen 1 Mayıs mitingine 5 bine yakın emekçi katıldı. Bu rakam son yıllarda yapılan en kalabalık mitingin gerçekleşmesine neden oldu. Bartın: yaklaşık 150 kişinin katıldığı basın açıklamasıyla emekçilerin bayramı kutlanmıştır. Batman: Diyarbakır a girişlerine izin verilmeyen emekçiler, şehir girişinde basın açıklaması okuyarak 1 Mayıs ı kutladılar. Bitlis: Bitlis te coşkulu bir biçimde kutlanan 1 Mayıs a yaklaşık 5 bin kişi katıldı. Bolu: 1 Mayıs ta gerçekleştirilen basın açıklamasına DİYARBAKIR yaklaşık 500 civarında emekçi katıldı. Çanakkale: Çanakkalede yapılan mitinge yarısına yakını KESK li olmak üzere 2500 kişi katıldı. Çorum: 1 Mayıs ta gerçekleştirilen mitinge 1300 kişi katıldı. Denizli: Denizlideki kutlama KESK lilerin yoğun olarak katılımıyla gerçekleşti. Yaklaşık 1000 kişi kutlamaya katıldı. Diyarbakır: Diyarbakırdaki basın açıklaması 10 bine yakın katılımla birlikte adeta miting havasında gerçekleşti. Şehir dışından gelmek isteyen katılımcılara polis izin vermedi. Düzce: 200 e yakın emekçinin katıldığı birbasın açıklaması düzenlendi. Elazığ: kişinin katıldığı basın açıklamasına emniyet müdahale etmeye çalıştı. Emekçiler kararlı bir duruş sergiledi Erzincan: Yaklaşık 300 kişinin katıldığı bir basın açıklamasıyla 1 Mayıs kutlandı. Eskişehir: 8 bine yakın emekçinin katıldığı miting oldukça coşkulu geçti. Gaziantep: Yaklaşık 2 bin emekçinin katıldığı mitingde, alanda yaşanan anlaşmazlıktan ötürü miting tam olarak gerçekleştirilemeden alan boşaldı. Giresun: Gençlerin oldukça yoğun katılım sağladığı Giresun daki mitingde bine yakın kişi vardı. Hakkari: bin kişinin mersin katıldığı bir basın açıklaması düzenlendi. Hatay: Hatay daki 1 Mayıs mitingine 5 bine yakın kişi coşkulu bir biçimde katıldı. İskenderundaki mitinge ise bin kişi katıldı. Isparta: Burdur dan gelen emekçilerin de katıldığı basın açıklamasına yaklaşık bin kişi katıldı. Kars: 1 Mayıs ı kutlamak için düzenlenen basın açıklamasına yaklaşık 100 kişi katıldı. Kayseri: 1 Mayıs mitingine yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Kilis: düzenlenen basın açıklamasına yaklaşık 200 kişi katıldı. Kırşehir: coşkulu 1 Mayıs kutlamasında yaklaşık 800 kişi vardı. Konya: Basın açıklamasına yaklaşık 100 kişi katıldı. Kütahya: 400 kişinin katıldığı bir miting gerçekleştirildi. Malatya: Malatya da düzenlenen mitinge 1000 in üzerinde katılım oldu. Mersin: Mersin de geçtiğimiz yıllara göre bir hayli kalabalık geçen 1 mayıs mitingine yaklaşık 6 bin emekçi katıldı. Ordu: 1000 kişinin katıldığı basın açıklaması adeta bir miting gibi coşkulu geçti. Samsun: KESK ve Türk İş in organize ettiği mitinge yaklaşık 4 bine kişi katıldı. Sinop: Sinop ta akşam saatlerinde yapılan mitinge 1500 civarında emekçi katıldı. Sivas: Sivas taki kutlamalara yaklaşık 400 kişi katıldı. Şanlıurfa: 1 Mayıs ı kutlamak için yapılan basın açıklamasına yaklaşık 400 kişi katıldı. Tokat: 350 kişinin katıldığı bir basın açıklamasıyla 1 Mayıs kutlaması yapıldı. Trabzon: 3 bine yakın kişinin katıldığı miting, oldukça coşkulu ve renkli geçti. Tunceli: Tunceli deki 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Uşak: Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı miting oldukça canlı geçti. Van: 1 Mayıs ta yapılan basın açıklamasına yaklaşık 200 kişi katıldı. Zonguldak: Çaycumada yapılan basın açıklamasına 1000 in ü z e r i n d e kişi katılarak adeta miting havasında g e ç m e s i sağlandı. SAMSUN

5 AKP NİN EKONOMİ BALONU PATLADI 2001 yılında Dünya çapında ortaya çıkan ve Türkiye nin de büyük oranda etkilendiği ekonomik krizin ardından iktidara gelen AKP, kriz sonrası Dünya Ekonomisinde yaşanan genişlemeyle birlikte, Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeyi büyük bir başarı olarak pazarlamıştır. AKP, bu dönemde sürekli büyüme, enflasyondaki düşüş ve ihracat rekorları yla övünse de tüm bunlar halkın ve emekçilerin gündelik yaşamına hiçbir biçimde yansımamıştır yılının başlarından itibaren rüzgar tersinden esmeye başlayınca AKP nin ekonomi balonu da sönmeye başladı. Ne acıdır ki, bu krizin bedelini, 6 yıl boyunca ekonomideki hiçbir olumlu gelişmeden payını alamayan emekçiler ödeyecektir. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi nin (KESK-AR) TÜİK Hanehalkı işgücü anketi sonuçları, ÖSYM 2006 yılı faaliyet raporu ve Emekli Sandığı iştirakçi istatistikleri üzerinden hazırladığı işsizlik araştırmasına göre kamuda uygulanan sıkı mali politikalar işsizlik oranlarını olumsuz bir biçimde etkiliyor. Kamuda istihdam düzeyi işgücünde artışa paralel bir yükseliş gösterseydi, bu durum 606 bin kişiye yeni iş olanağı anlamına gelecek ve geniş anlamda işsizlik oranı yüzde 16 dan yüzde 14 e düşecekti. ADNKS İle İşsiz Sayısı Azaldı! Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2007 Nüfus Sayımı sonuçlarına göre uyarlanan ve TÜİK tarafından açıklanan işsiz sayısının 2006 ve 2007 yılı verileri üzerinden yaklaşık 150 bin azaldığına dikkat çekilen araştırmada, TÜİK büyük bir ciddiyetsizlikle, bir önceki nüfus projeksiyonuna dayalı seriyi kesintiye uğratmış ve önceki seriler ile karşılaştırma olanağını ortadan kaldırmıştır. Yeni bir seriye geçildikten sonra, bir süre daha bir önceki serinin devam ettirilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır. Ancak hükümetin beklentilerine dönük olarak sayılarla oynamayı seven TÜİK, geçmişle bağlarını kopartmayı, yeni seriler, indeksler hazırlamayı bir gelenek haline getirmiştir. Bunda iyi niyet aramak ancak saflık olur denildi. Araştırmanın sonuçlarına göre 2002 yılından bu yana gerçek işsizlik oranı yüzde 14 den yüzde 16 ya çıktı. İş bulma umudu olmayan, işe başlamaya hazır ancak iş aramayanların resmi olarak işsiz sayılmadığının hatırlatıldığı raporda, bu durumun kamuoyunu yanıtlığı ifade edildi. İşsizlik Halkın Belini Büküyor Gerçek İşsizlik Oranı Yüzde Bu kesimler dahil edildiğinde toplam işgücünün 25 milyonu aştığının vurgulandığı açıklamada, hükümetin 4 milyonunun üzerindeki işsize iş olanağı yaratmak bir yana, mevcut iş olanaklarını da azalttığı belirtildi. Araştırmada kamuda istihdam açığının devasa boyutlara ulaştığı bir dönemde personel sayısında kısıntıya giderek kamu hizmetlerinin niteliğinin aşağıya çekildiği ifade edildi. Türkiye nin kamu istihdamı alanında çok ciddi bir daralma yaşadığının ifade edildiği açıklamada, şu tespitlere yer verildi. Kamuda mali disiplin adı altında yürütülen politikalar işsizliği körükleyen araçlardan biri haline geldi. Öğretmen, doktor, hemşire başta olmak üzere kamuda ciddi bir personel ihtiyacı varken, aynı dönem için kamuda atipik istihdam biçimleri de dahil edildiğinde yüzde 10 luk bir daralma gerçekleşti. Buna karşın işgücü (çalışmaya hazır olup iş aramayanlarla birlikte) yüzde 9 luk bir yükseliş gösterdi. Kamuda istihdam düzeyi işgücünde artışa paralel bir yükseliş gösterseydi, bu durum 606 bin kişiye yeni iş olanağı anlamına gelecek ve işsizlik oranı yüzde 16 dan yüzde 14 e düşecekti. Kamuda yürütülen sıkı mali politikaların bir başka sonucu ise genç ve eğitimli işgücünün işsizlikle karşı karşıya bırakılması yılında kamu emekçilerinin yüzde 42 si 30 yaş ve altı iken bugün bu oran yüzde 30 seviyesine inmiş durumda. Bundan 5 yıl önce 996 bin kamu emekçisi 30 yaşından küçükken bugün bu sayı 739 bin düzeyinde. Buna karşın Kamu Personeli Seçme Sınavına başvuran yaklaşık 350 bin yüksekokul ve üniversite mezunundan sadece yüzde 3 ü kamu emekçisi olma şansı yakaladı. 812 bin ortaöğretim mezunun ise yüzde 1 i bile kamuda istihdam olanağı bulamadı. Enflasyon Yeniden Çift Haneli Rakamlarda KESK-AR tarafından, TÜİK Tüketici Fiyat Endeksi verileri ve KESK kamu emekçisi ücret veritabanı üzerinden yapılan araştırmaya göre kamu emekçilerinin ücretleri, yılın ilk 4 ayında mutfaktaki enflasyon karşısında yüzde 6, enflasyon karşısında ise yüzde 2 eridi. Kimi ürünlerde alım gücü kaybı yüzde 30 ları aştı. Araştırmanın sonuçlarına göre kamu emekçilerine yılın ilk altı ayı için yapılan toplam yüzde 2,7 lik artışa karşın, enflasyondaki artış yılın ilk 4 ayında yüzde 4,8 olarak gerçekleşti. Kamu emekçisini en çok etkileyen ise aynı dönemde mutfaktaki fiyat artışlarının yüzde 9,63 olarak gerçekleşmesi oldu. Söz konusu verilere göre kamu emekçileri mutfaktaki enflasyon karşısında alım gücünü yüzde 6,3 kaybederek, ciddi bir yoksullaşma ile karşı karşıya kaldı. Pirinç ve Bulgurda Reel Kayıp % 30 a Yaklaştı Kamu emekçisinin alım gücü prinç ve bulgurda yüzde 28 düzeyinde gerilerken, limonda yüzde 29, havuçta yüzde 40 alım gücü kaybı yaşadı. Mutfağa giren kuru fasülye miktarı yüzde 23 azalırken, mercimekte bu oran yüzde 26 oldu. Tavukta kayıp yüzde 23 olarak gerçekleşirken, mısır özü ve ayçiçek yağı karşısında alım gücü yüzde 21 oranında azaldı. Ekmekteki kayıp ise yüzde 11 olarak gerçekleşti. Buna göre dar gelirlinin ocağında en çok pişen kuru fasulye, mercimek ile sofraların vazgeçilmezi pilavın maliyeti yağ fiyatlarındaki artışta dikkate alındığında yüzde 30 lar düzeyine ulaştı. Kamu emekçilerinin ücretlerinin belirlenmesinde enflasyon hedeflemesinin dikkate alındığının hatırlatıldığı araştırmada, enflasyon farklarının, 6 ay sonunda emekçilere yansıtıldığı, bunun ise mali açısından kayıplara yol açtığına dikkat çekildi. Halkın enflasyonu ile gerçek enflasyon arasında önemli farkın olduğunun artık kamuoyunda genel kabul gören bir gerçeklik olduğunun işaret edildiği araştırmada düşük enflasyon oranları ile kamu emekçisinin yoksulluğunun ölçülemez hale getirildiği ifade edildi. Tombul: Enflasyon Farkı Ücretlerimize Yansıtılmalıdır Araştırma sonuçlarını değerlendiren KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, hükümetin kamu emekçilerini enflasyon oyunları ile yoksulluğun kucağına doğru ittiğini söyledi. Enflasyon hesaplanmasında esas alınan maddeler ile halkın temel harcamaları arasında farklara dikkat çeken Tombul, hükümetin mutfakta bir kap yemeğin fiyatı 4 ayda yüzde 30 artış gösterirken, kamu emekçisine enflasyon hedeflemesi adı altında yapılan ve ortalamada yüzde 2,7 oranına ulaşan artışı hangi yüzle savunacağını merak ettiklerini söyledi. Tombul sözlerine şöyle devam etti: TÜİK yılın ilk dört ayı için enflasyonu yüzde 4,8 olarak açıkladı. Bize yapılan artış yüzde 2,7, kaybımız çok net. Ancak mutfakta daha büyük bir yangın var. Merkez Bankası başkanı enflasyon hedefini yıllık yüzde 9 olarak açıklıyor. Oysa şu an mutfaktaki enflasyon ortalamada yüzde 9,6 ya ulaştı. Evde bir tas yemeğin fiyatı yüzde 30 daha pahalıya çıkıyor. Ekmekteki artış yüzde 15. Kamu emekçilerine ek zam gündeme geldiğinde bize TÜFE oranlarını önerecekler. Biz bu oranları kabul etmiyoruz. Ek zam gıdadaki FİYAT ARTIŞLARININ altında olmamalıdır. Bu oranda en az yüzde 6 dır. Mayıs ayı ücretlerimiz, yılbaşından itibaren hükümetin öngörüsüzlüğü ile oluşan kayıplarımız da dikkate alınarak ödenmelidir. Yoksa bu fiyat artışlarına karşı kamu emekçileri haklı ve meşru tepkilerini ortaya koyacaktır. Bizlere yüzde 2+2 lik sefalet zammını reva gören AKP Hükümeti ve bu zamlara imza atan KAMUSEN ve MEMURSEN kamu emekçilerinin içine düştüğü durumun sorumlusudur. 5

6 17 Ocak 08, İstanbul-Ankara Yürüyüşü 6 KESK, SSGSS YASASINA KARŞI MUHALEFETİN TEMEL DİNAMİĞİ OLDU YASA MECLİS TEN GEÇTİ, MÜCADELE BİTMEDİ! Son yıllarda görülen en yaygın ve kitlesel eylemlerine sahne olan SSGSS Yasası, toplumun geniş kesimlerinin muhalefetine rağmen Meclis Genel Kurulu nda kabul edildi. Anayasa Mahkemesi tarafındanbazı maddeleri iptal edilen SSGSS yasasının yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, yasaya karşı oluşan kamuoyu tepkisinin örgütlenmesinde en büyük çabayı gösteren örgütlerin başında KESK geldi. KESK, bu süreçte kendi üyelerini seferber ettiği gibi, yasaya karşı ortak muhalefetin sağlanması için de büyük çaba sarfetti. 22 Temmuz Seçimlerinde aldığı yüzde 47 lik oy oranı AKP ye büyük bir cesaret vermiş olmalı ki, yeni hükümet kurulur kurulmaz, ajandasındaki sosyal yıkım yasalarını hayata geçirmek için düğmeye bastı. En önemli ayaklarını SSGSS ve Kamu Personel Rejimi yasalarının oluşturduğu bu programa karşı Konfederasyonumuz hızlı ve kararlı bir refleks göstermiştir. KESK, toplu görüşme sürecinde kamuoyunun artan ilgisinin maaş zamları kadar, toplu sözleşme-grev hakkına ve SSGSS-Kamu Personel Rejimi yasalarına odaklanmasını sağladı. Kamu Emekçilerini yok sayan anlayışa karşı görüşme masasına oturmayı reddeden KESK, yüzünü işyerlerine ve sokaklara dönerek bulunduğu her ortamda AKP nin gündeminde yer alan yıkım yasalarına karşı ortak muhalefetin örgütlenmesi gerektiğini dile getirdi. AKP, KESK in öngörülerini yanıltmayarak, Ekim ayında SSGSS yasasının 2008 yılı başına yetiştirileceğini açıkladı. Ekim Ayı sonunda yapılan Üçlü Danışma Kurulu toplantısında SSGSS Yasasına karşı itirazlarımızı hükümet yetkililerine de bir kez daha dile getirdikten sonra bu konuda eylem hazırlıklarına başlandı. Ekim Ayı içerisinde TTB, TMMOB ve DİSK le ortaklaşa yürüttüğümüz çalışmaları kamuoyuyla paylaşarak, yasa tasarısına olan itirazlarımız açıklandı. Aynı günlerde Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu nun emek tarafını oluşturan örgütlerle ortak toplantılar yapılarak, sürece ortak muhalefet üzerine çaba harcandı. Bu çabaların sonucunda bazı konfederasyonların çekimser tavrına rağmen Yasayla ilgili ortak uzmanlık çalışmasının yürütülmesi ve bu çalışmanın özellikle milletvekilleriyle paylaşılması için konferans yapılması kararı çıkartıldı. KESK, Türk İş, DİSK, Türk Kamu Sen, Memur Sen, BASK, TTB, TBB, TMMOB, TEB, TÜRMOB, TDB, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği ve Tüm İşçi Emeklileri Derneği tarafından 3 Aralık 2007 tarihinde İMO Genel Merkezi Konferans Salonu nda bir konferans düzenlenerek Sağlığımızdan ve Geleceğimizden Vazgeçmeyeceğiz denildi. Çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcisi ve siyasi partilerin temsilcileri katıldığı konferansın hemen ertesi günü KESK, DİSK, TTB, TMMOB ve BASK olarak ortak bir basın toplantısı gerçekleştirilerek, bu yasaya karşı ortak bir mücadele programı açıklandı. Buna göre illerde ortak basın açıklamaları yapılacak ve Ocak ayında İstanbul dan Ankara ya bir yürüyüş gerçekleştirilecekti. KESK, DİSK, TTB, TMMOB ve BASK yöneticilerinin katıldığı ve 15 Ocak ta İstanbul dan hareket eden yürüyüş kolu, Kocaeli, Bursa ve Eskişehir in ardından 17 Ocak ta Ankara ya ulaştı. Ankara da Kolej Kavşağı nda binlerce kişi tarafından karşılanan yürüyüşçüler, burada yaklaşık 3 saat panzer barikatıyla bekletilmelerine rağmen kararlı duruşlarından vazgeçmeyerek, Ziya Gökalp Caddesinden SSK Önüne kadar yürümeyi başardılar. Bu kararlı duruş, daha sonraki dönemdeki mücadele açısından öğretici oldu. Gerçekleştirilen bu eylemin kamuoyundan büyük destek görmesi sonucunda bu beş örgüte, Türk-İş, TDB, TEB ve TÜRMOB da katılarak, Şubat ayı içerisinde ortak eylemler örgütlendi. Bu sürecin sonunda KESK in ısrarları sonucunda Emek Platformu Yıllardan sonra yeniden bir araya geldi. Mart ayı başında yapılan EMEK Platformu toplantısından çıkan karar, Türkiye deki tüm gözlerin bir anda Emekçilere dönmesine neden oldu. Emek Platformu Başkanlar Kurulu nun 10 Mart ta akşam saatlerinde yaptığı açıklamayla, yasanın geri çekilmesi için 14 Mart ta 2 saatlik iş bırakma eylemi yapılacağı ilan ediliyordu. 13 Mart ta yapılan ortak basın açıklamalarının ardından 14 Mart ta yapılan iş bırakma eylemi büyük bir etki yarattı. Yüz binlerce kişi 2 saatliğine iş bırakırken, özellikle büyük kentlerde on binlerce kişi sokaklara döküldü. Emekçilerin kararlı tutumu karşısında geri adım atmak zorunda kalan AKP, yasa tasarısı üzerinde görüşmelerde bulunmak üzere İşçi, Kamu Emekçisi ve Emekli temsilcileriyle çok sayıda toplantı yaptı. Toplantılar sonucunda yasa tasarısının bazı maddelerinde kısmi iyileştirmeler yapılarak, emekçilerin haklarına yönelik tırpanlamanın dozajı düşürüldü. Bu kısmi düzenlemelerin kamuoyuna mutabakat olarak aktarılması ise Emek Platformu içerisindeki örgütler arasında daha sonraki süreç açısından farklı tavırların gelişmesine neden oldu. KESK, Emek Platformunda yaşanan bu ikircikliğin emekçilerin elini bağlar hale gelmemesi için, Meclis Genel Kuruluna götürülmeye çalışılan Yasaya karşı DİSK, TMMOB, TTB ve TEB ile birlikte yeni bir eylem programı açıkladı. 1 Nisan da Tüm Türkiye çapında yeniden alanlara çıkmayı, 6 Nisan da da İstanbul Kadıköy Meydanı nda miting gerçekleştirmeyi içeren bu eylem programı, emekçileri bir kez daha umutlandırdı. 1 Nisan da tüm Türkiye de işyerlerinden çıkarak eylem yapan on binlerce kişi, ortaya atılan mutabakat söylentilerine de en güzel yanıtı vermiş oldu. Ankara da TBMM Dikmen kapısı önünde yapılacak eylem için toplanan kitlelere izin vermeyen polise verilen cevap ise Emekçilerin yıllar sonra Kızılay Meydanı nı işgal etmesiydi. 2 Nisan da ise TBMM kapısına SSGSS ye Karşı Kadın Platformu üyeleri gelerek, yasaya itirazlarını dile getirdiler. 1 Nisan eylemine Türk İş e bağlı bazı sendikaların verdiği destek, emekçilerin yüzünü nereye döndüğünü gösteriyordu. Bu destek 6 Nisan Kadıköy deki eylemde katlanarak arttı. On binlerce kişi soğuk havya ve yağmura rağmen Kadıköy Meydanı nı doldurarak yasanın geri çekilmesi talebini yineledi. Emekçilerin eylemlerine ve itirazlarına rağmen Meclis Genel Kurulunda hızla görüşülen yasaya karşı 10 Nisan da yeniden alanlara çıkan KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve TEB 14 Nisan da da faks eylemleriyle TBMM ye seslendi. Yasa 17 Nisan gecesi Meclis Genel Kurulunda kabul edildi. Cumhurbaşkanı da bizleri şaşırtmadan onayladı. Fakat yasaya karşı mücadelemiz devam ediyor.bundan sonra da mümkün olan en geniş toplumsal kesimlerle yasaya karşı muhalefetimizi sürdürmeye devam edeceğiz. 14 Nisan 08, Fax Eylemi

7 Halkın Geleceğini Elinden Almak İsteyenlere Boynumuzu Değil, Yumruğumuzu Uzatacağız! SSGSS Yasasıyla Uzlaşmak Mümkün Mü? Türkiye nin gündemine ilk olarak 16 Kasım 2002 tarihinde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ın açıkladığı Acil Eylem Planı ile giren Sosyal Güvenlik Reformu ve Genel Sağlık Sigortası gibi kavramlar, o günden bu yana gündemden düşmedi. AKP söz konusu düzenlemeleri, IMF ile yürüttüğü tüm müzakerelerin, niyet mektuplarının, gözden geçirmelerin ve stand-by anlaşmalarının temel pazarlık meselesi haline getirerek, sosyal haklarımızı kredi karşılığında pazarlamıştır yılı Mayıs ında IMF ile AKP Hükümeti arasında imzalanan 19. Stand-By Anlaşmasının gereği olarak, emek ve meslek örgütlerinin görüş ve eleştirileri umursanmaksızın hazırlanan SSGSS Yasa Tasarısı 2006 yılında yasalaştırılmış, fakat Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilmiştir. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda değil, IMF nin talepleri ve dayatmalarıyla şekillenen SSGSS Yasa Tasarısı nın seçimlerin ardından bir kez daha alelacele gündeme getirilmesinin nedeni, 19. Stand-By Anlaşması nın önümüzdeki Mayıs ayında sona erecek olmasıdır. IMF, AKP ye verdiği kredilerin diyeti olarak bu yasayı şart koşmaktadır. Ülke ekonomisini borçla yürüten Hükümet, IMF den yeni borçlar alabilmek için Tasarıyı hızla Meclis Genel Kurulu ndan geçirildi. Bizler bu Yasa Tasarısı gündeme geldiği günden bu yana, bu yasaya karşı çıktık. Çünkü bu Tasarı, neoliberal ekonomi politikalarının uzantısı olarak hazırlanmış ve sosyal devlet anlayışının tamamen tasfiyesini amaçlayan bir öze sahiptir. Bu Yasa Tasarısı, halkımızın sosyal güvenlik haklarının geriye götürülmesi, özel emeklilik sistemleri getirilerek geleceğimizin piyasaya emanet edilmesi, emekliliğin hayal haline gelmesi, sağlık alanının tümden ticarileştirilmesi, parası olmayanın sağlık hizmetlerinden yararlanamaması anlamına gelmektedir Sayılı Yasanın TBMM Genel Kurulu nda görüşülmesi sürecinde yapılan değişikliklerle birlikte yasaya ilişkin yaptığımız kısa bir değerlendirme ve bazı önerilerimiz: değişiklik tasarısı memurlar ve diğer kamu görevlileri yönünden ayrı bir bölüm olarak düzenlenmemiş olup, eski-yeni memur ayrımına dayalı bir düzenleme getirdiğinden anayasa mahkemesi kararına uygunluk taşımamaktadır. Bu yasa yürürlüğe girdikten sonra göreve başlayacak memurlar açısından çok ciddi hak kayıpları olacaktır. Emekli yaşı yükseltilecek, aylık bağlama oranı ortalama %3 ten %2 ye düşürülecek, alt sınır emekli aylığı oldukça düşürülecek, GSS primi alınacaktır. T a s l a ğ ı n kamu idarelerinde görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili iptal edilen 4. maddesinin c bendi, aynı biçimde korunmuştur. Taslağın geçici maddelerinde bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce görevde olan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin 5434 sayılı Yasaya tabi olacağı, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra göreve başlayacak olan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu yasaya tabi oldukları belirtilmiştir. Ancak, 5510 sayılı yasanın bazı hükümlerinin halen çalışan memurlar ve diğer kamu görevlilerine doğrudan doğruya uygulanacak olması daha şimdiden hak kayıplarının başlayacağını göstermektedir (Fiili hizmet süresi gibi). Bu düzenleme ve yaklaşım, Anayasa Mahkemesi kararına açıkça aykırıdır tarihine kadar çalışanlar için emeklilik yaşı kadınlarda kademeli olarak 40 55, erkeklerde kademeli olarak olarak belirlenmiştir. Temmuz 99 tarihinden sonra işe girenler açısından emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 tır sayılı yasa yürürlüğe girdikten sonra işe girenler açısından emeklilik yaşı kadınlarda kademeli olarak 58 65, erkeklerde kademeli olarak olmuştur. Aylık bağlama oranı 5510 sayılı yasa yürürlüğe girdikten sonra işe başlayacak memurlar için %2, halen memur olanlar için %3 tür. Tüm bu düzenlemeler açıkça hak kayıplarına işaret etmektedir. 2- AKP Hükümetleri döneminde eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamuda 4/b ve 4/c statüsünde görev yapan sözleşmeli personel 5434 sayılı yasaya tabi olmadığından, mevcut ssk yasasına tabi olduklarından, sayıları 100 bini geçen bu personelin çok ciddi hak kayıpları olacaktır. Sözleşmeli çalışanların 5434 sayılı emekli sandığı kanuna tabii tutulmaması bu kesimde ciddi hak kayıpları yaratmıştır. Yeni yasa ile bu hak kayıpları daha da artacaktır. Ö r n e ğ i n ; 2005 yılında 4/b statüsünde göreve başlayan bir öğretmen 506 sayılı kanuna göre ilk 10 yıl aylık bağlama oranı %3,5 tan, sonraki 15 yıl %2 den hesaplanarak emekli olma hakkı varken; 5510 değişikliğiyle aylık bağlama oranı %2 ye indirilmektedir değişikliği 2009 da yürürlüğe girerse bu kişi ilk 4 yılı %3,5 tan, kalan tüm hizmetleri %2 den hesaplanarak emekli aylığı alacaktır. 3- Güncelleme katsayısının hesabında GSYİH nın %100 ü alınmalıdır. Tasarıda, üçüncü maddenin 29. bendinde güncellenme katsayısı yeniden düzenlenmiştir. Emekli aylıklarının hesaplanmasında kullanılan güncelleme katsayısı eski düzenlemede her yılın Kasım ayına ait ortalama prime esas günlük kazancın, bir önceki yılın aynı ayına ait ortalama prime esas günlük kazanca göre değişim oranı ile her yı- 7 lın Aralık ayına göre açıklanan TÜFE deki değişim oranına göre belirlenirken, yeni düzenlemede aralık ayında açıklanan TÜFE ye, o yılın büyüme hızının yüzde 30 u eklenerek hesaplanacak olmasıdır. Bu hesaplamada ulusal gelir artışının neden yüzde 30 unun alındığı sorusunun yanıtı, sosyal devlet ve gelirin adil dağılımını gerçekleştirmeyi amaçlayan bir anlayışı yansıtmaktan uzaktır. Bu uygulama, gelir dağılımının emekten yana bozulduğu ve sermayeden yana bir gelir dağılımı politikasının sürekliliği anlamına gelmektedir. Yıllardır gerçekleşen tüfe artış oranları ile en az üç kat artan reel faiz oranlarının karşılaştırılması, bu konuyu netleştiren en somut göstergedir. TÜFE nin belirlenme yöntemi de bu parametreyi ayrıca tartışmalı kılmaktadır. Güncelleme katsayısı için belirlenen bu yöntem, adil olmayan bir uygulama olduğu gibi, sosyal güvenliğin asgari hayat standardını sağlamadaki rolünü de görmemek anlamına gelir. Bu durum Anayasa Mahkemesi nin iptal kararına açıkça aykırıdır. Örneğin; halen memur emeklilerinin aylıklarının artışı, memur maaş artış oranına göre yükseltilmektedir sayılı yasa yürürlüğe girdikten sonra işe gireceklerin emekli olması durumunda emekli aylıkları TÜFE +GSYİH nın %30 u kadar artacaktır. 4- Tasarının 37. Maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılmıştır. Eski düzenlemede erkek çocuklar için de evlenme ödeneği söz konusu iken ve 5434 sayılı yasada, anaya da ödenmekte iken yeni düzenlemede yalnızca eş ve kız çocuklarına ödeme yapılması öngörülmektedir. Ayrıca, yeni düzenleme ile cenaze ödeneği asgari ücretin 3 katından 1 katına indirilmiştir.

8 8 Fiili hizmet süresi hakkı daraltılmıştır 5- Taslağın 40. Maddesinde fiili hizmet süresi zammı çalışanların aleyhine, kapsamı ve süresi daraltılarak yeniden düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alınarak, 5434 sayılı kanunla sağlanan hakların aynen korunması gerekmektedir. Yıpranma payı olarak da bilinen fiili hizmet süresi zammı kapsamındaki iş yeri ve işler ile kapsamdaki sigortalılarda değişiklik yapılmıştır. Yeni düzenlemede hem sigortalılar açısından hem de eklenecek gün sayıları bakımından bir daraltma yaşanmıştır. Aralarında basım ve gazetecilik işyerinde çalışanlar, basın kanununa göre çalışanlar, basın kartı sahibi iken kamu kurumlarında mesleği ile ilgili istihdam edilenler, havayollarında uçucu personel, lokomotif makinistleri, infaz koruma memurları, posta dağıtıcıları, trt de haber hizmetinde çalışanlar, zirai mücadele ve karantina teşkilatında çalışanlar, devlet tiyatrosu sanatkârları, cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası, deniz üstünde çalışan gemi çalışanlarının 360 günlük hizmetlerinin karşılığı 90 günlük fiili hizmet süresi zammı yeni düzenlemede kaldırılmıştır. Taslakta TSK daki subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar, emniyet görevlileri ile mit mensuplarının, dalgıçların 90 günlük, yer altı işlerinde çalışanların 180 günlük fiili hizmet zammı ise eski haliyle korunmuştur. Çeşitli kimyasal maddelerle çalışanların fiili hizmet süreleri gün arası indirilmiştir. Yeni düzenlemede ayrıca itfaiye veya yangın söndürme işlerinde yangın söndürmede çalışanlara da 60 günlük fiili hizmet süresi zammı getirilmiştir. Burada arama, kurtarma ve ilk müdahale işlerinde çalışanların kapsama alınmaması ve sürenin 90 gün olmaması eksikliktir. Kamu çalışanları ile yapılan görüşmeler sonrasında 2004 yılı toplu görüşme mutabakat metninde yer alması nedeniyle 5510 sayılı yasanın ilk halinde düzenlenen fiili hizmet zammı süresinde posta dağıtıcılarının 90 günlük fiili hizmet süresi zammının kaldırılması toplu sözleşme hukukuna da aykırı bir düzenlemedir. Ayrıca tıpkı polisler gibi riskli görev yapan zabıta memurlarına fiili hizmet süresi öngörülmemesi de yadırganacak bir durumdur. Tasarıda mevcut durumdan geriye gidilerek, fiili hizmet zammından yararlanabilmek için 3600 gün (10 yıl) fiilen çalışma şartı getirilmektedir. Yine emniyet, mit ve tsk dışındakilere fiili hizmet süresi zammının 8 yıl yerine 5 yılı geçemeyeceği hükmü getirilmiştir sayılı kanundaki fiili hizmet zammından yararlanmak için fiilen çalışma şartı aranmadığı halde 5510 sayılı yasa ile getirilmesi anayasa mahkemesi kararına aykırıdır. Fiili hizmet zammının kapsamına alınması gereken çok sayıdaki işyeri ve çalışanın bu yasada yer almaması ise eşitlik ilkesine aykırıdır. SHÇEK te rehabilitasyon merkezlerinde çalışanlar gibi. Önemli not: Bakan biz bu genişlikteki bir fiili hizmet zammını sürdürme lüksüne sahip değiliz. Riskten kasıt çalışma ömrünü kısaltan ve insan ömrünü kısaltan işler kriter olarak alınıyor artık. demektedir. Peki halen fiili hizmetten yararlanmak için yıl şartı yokken 10 yıl şartının getirilmesi nasıl izah edilecektir? Bu durum özel sektörde çalışan bir emekçinin on yılı dolmadan işten çıkarılmasını getirmez mi? Ek ödeme alan memurların ek ödemeleri emekliliğe niçin yansıtılmamaktadır? sayılı yasanın 80. Maddesinde ek ödeme alan memurların aldıkları ek ödemenin başbakanlık müsteşarının maaşının %200 üne kadar olan kısmının (yaklaşık 900 ytl) emekliliğe yansıtılması, yani matraha dahil edilmesi mümkün iken komisyonda yapılan değişiklikle yeni işe başlayacak memurlar açısından bile bu hakkın kaldırılması nasıl izah edilmektedir. Bilindiği gibi halen maaşın %15 i ile %500 ü arasında değişen oranlarda ek ödeme alan memurların ek ödemelerinin emekliliğe yansıtılmaması çok ciddi hak kayıplarına neden olmaktadır. AKP nin yoksulluk kriteri 0 202,80 ytl arasıdır sayılı yasanın 80. Maddesindeki değişiklikle aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarının asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olduğu kadar tespit edilenler için günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarının üçte birinden gss pirimi alınır. Böylece bu durumda olan bir kişi aylık 25,35 ytl GSS primi ödeyecektir. Aylık geliri 202,80 ytl olan birisinin 25,35 ytl gss primi ödemesini beklemek türkiye koşullarında pek olanaklı değildir. Daha doğrusu bu kadar az geliri olan birisinden GSS primi alınması doğru değildir. GSS ile temel teminat paketi getirilmektedir sayılı kanununda düzenlenen genel sağlık sigortası sistemi ile kişilere sağlık haklarının gereği olarak sağlık hizmeti sağlanması değil prim temelinde sağlık yardımında bulunulması ve geri kalanın de katılım payıyla tamamlanması öngörülmüştür. Yasada sınırlı yardım, temel teminat paketi anlayışı benimsenmiştir. Oysa sağlık hizmetleri; koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi hizmetleri ve rehabilitasyon hizmetleri olarak bütüncül bir yapı gösterir. Kişilerin hastalık öncesi alacakları hizmet ile hastalıklarında ulaşacakları tedavi hizmetleri ve ihtiyaç durumunda da tedavi sonu rehabilitasyon hizmetleri bir bütünsellik içindedir. Bu bütünselliği ortadan kaldıran ve her bir hizmet sunumunu da kendi içinde parçalara ayrıştıran bir sağlık yardımı anlayışı sağlık hizmet etkinliğini olumsuz etkileyecektir sayılı yasa da teminat kapsamındaki sağlık hizmetlerinin sayılarak belirlenmesi yöntemine gidilmesi, bazı sağlık hizmetlerinin başından itibaren kapsam dışında bırakılması, kapsamdaki hizmetlerin, hangi tedavi yöntemleri ve ne kadar süre ile verileceğinin de kurum ca belirlemesi kabul edilmiştir. Üstelik daha önce metinde yer alan kurumun bu amaçla bilimsel komisyonlar kuracağı yönündeki düzenleme de ortadan kaldırılarak bu yetkinin bilimsel ölçütleri olmadan da kullanılabilmesine olanak sağlanmıştır. Bu düzenleme, sağlık hizmetinin bir hak olarak görülmediğini, verilecek hizmetin kapsamının yürütme tarafından daraltılabileceğini ortaya koymaktadır. Hangi sağlık hizmetlerinin kapsam içinde olduğu belirsiz olan maliyet-fayda, maliyet-etkinlik ve benzeri ölçütler temelinde belirlenecek sağlık hizmetlerinin sunulması, zaten sağlıkta var olan eşitsizlikleri daha da artırıp pekiştirecektir. Birkaç not: 1-26 Nisan 2005 tarihli niyet mektubu ile IMF ve Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan 19. Stand-by anlaşması nın eki ndeki belgenin 15. Paragrafında; emeklilik reformu nun, emeklilik sisteminin açığının uzun vadede GSMH nin %1 nin altına indirilmesini amaçladığı, emeklilik reformuna ilişkin kanun taslağının ön koşul olarak TBMM ye sunulduğu, yapısal performans kriteri olarak bunun yasalaştırılacağı açıkça ifade edilmiştir. Bilindiği gibi stand-by anlaşmaları ve niyet mektupları IMF tarafından kontrol ve kabul edildikten sonra tarafları bağlamaktadır. 2- Kayıt dışı ekonomi ve istihdamla ilgili hükümetin hiçbir somut programı yoktur. Aksine 5510 yasalaşırsa emeklilikten umudunu kesen kitleler kayıt dışına kaçmaya çalışacaklardır. 3- Kurumlar vergisi oranları düşürüldüğü halde, çalışanlar için gelir vergisi oranları düşürülmemiştir. 4- Örgütlenme özgürlüğü, toplu pazarlık ve grev hakkı ile ilgili hükümetin engellemeleri devam etmektedir. 5- Sosyal diyalog monoloğa dönüşmüştür. Hükümet biz sosyal taraflarla görüşüyoruz demek için görüşmektedir. Tıpkı toplu görüşmeler gibi, bizler ne dersek diyelim yine bildiğini yapmaktadır.

9 Emekçiler 14 Mart ta Üretimden Gelen Güçlerini Kullandılar EMEKÇİ ÜRETMEDİ, HAYAT DURDU! Emek Platformu bileşeni 17 örgüte üye emekçilerin 14 Mart 2008 tarihinde yaptığı 2 saatlik çalışmama eylemi tüm Türkiye çapında büyük bir coşku ve katılımla gerçekleştirildi. Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere tüm illerde saat ile arasında eyleme katılan emekçilerin gerçekleştirdikleri yürüyüşlere 100 binlerce kişi katıldı. Yapılan eyleme büyük destek veren halk da yürüyüşlere alkışlarıyla destek verdiler ve SSGSS yasasına karşı geleceklerine sahip çıktılar. Türkiye çapında saatleri arasında gerçekleştirilen eylem çerçevesinde belediye hizmetlerine ara verilirken, şehir içi ulaşım durdu ve temizlik hizmetleri yapılamadı. Demiryollarında banliyö trenlerinin seferleri iki saat süreyle durdurulurken, atölyelerde çalışma yapılmadı. Bakım ve onarım çalışmalarına ara verildi. Öğretmenler iki saat süreyle derse germedi ve eylem nedeniyle eğitime iki saat ara verildi. Hastanelerde doktorlar, eylem süresince acil vakalar dışında hizmet vermedi. Petro kimya sektöründe aralarında TPAO, Tüpraş, BOTAŞ, Petkim gibi iş yerlerinin de bulunduğu 85 işyerinde çalışmalar iki saat süreyle durdu. Eylem kapsamında, Haydarpaşa Garı ndan Ankara ya hareket etmesi gereken Başkent Ekspresi saat ye kadar rötar yaptı. Gar çalışanlarının eylemi sebebiyle Başkent Ekspresi nin saat de Ankara ya hareket edeceği, yolcuların isterlerse biletlerini kesintisiz olarak iade edebilecekleri anons edildi. Büyük kentlerde yapılan alan eylemlerine çok sayıda emekçi katılırken, en kitlesel eylem İzmir de gerçekleşti. Konak Meydanı nda düzenlenen eyleme 50 binin üzerinde emekçi katıldı. Emek Platformu nun Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı na karşı yaptığı 2 saatlik iş bırakma eylemi kapsamında Ankara daki KESK e bağlı sendikalar Numune Hastanesi nden Sağlık Bakanlığı na kadar yürüdüler. Yürüyüş sırasında emek platformu üyeleri, AKP yasanı al başına çal, AKP sağlığa zararlıdır, Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek sloganları attı. Sağlık Bakanlığı önünde açıklama yapan KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, yasa tasarısının çalışanlarda hak kaybına neden olacağını belirterek, bu tasarının yasalaşması halinde emekli aylıkları oranlarının düşeceğini, prim borcu olanların da sağlık hizmetinden yararlanamayacağını söyledi. Daha iyi sağlık hizmeti alabilmek için cepten para ödemek zorunda kalınacağının altını çizen Tombul, Bunlar hak kaybı değildir de nedir dedi. Tombul Kendinizi düşünün, çocuklarınızı düşünmeyin denilmektedir. Bu ahlaksız tekliftir. Geleceğimizi sattırmayacağız. Biz sadece kendimizi için değil, toplum için çocuklarımız için mücadele ediyoruz.bu ahlaksız teklife uyumayacağız. diye konuştu. Eylemlerin başladığı saatte Emek P l a t f o r m u adına konuşma yapan Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, talepler dikkate alınmazsa tasarının görüşülmeye başlandığı gün Ankara da olacaklarını belirterek şunları söyledi: Yapmayın etmeyin diyoruz olmuyor. Efendiyiz ama ensemizde boza pişirtmeyiz diyoruz olmuyor. Dinliyorlar ancak uygulamada ciddi bir değişiklik göremediğimiz için buradayız. Kabuğumuza çekilip önümüze gelen her yasaya evet deyip DSP, MHP ve ANAP tarafından oluşturulan 57. Hükümet döneminde gündeme gelen Yeni Sosyal Güvenlik Yasasına karşı 14 Temmuz 1999 tarihinde 17 Emek ve Meslek Örgütü tarafından oluşturulan EMEK Platformu, 14 Mart ta yapılan eylemle bir kez daha gündeme geldi. Kurulduğu dönemde ciddi eylemlere imza atan EMEK Platformu özellikle AKP hükümeti iktidara geldikten sonra hızlı bir kan kaybına uğramıştı. Emek Platformu, esnek çalışmayı öngören ve çeşitli hak kayıplarına yol açan Mayıs 2003 tarihli İş Kanunu na ve emeklilik ve sağlık hakları alanında önemli hak kayıpları getiren Haziran 2006 tarihli Sosyal Güvenlik Yasası na karşı ortak ve güçlü bir mücadele ortaya koyamamıştı. Platform, başta KESK olmak üzere çeşitli örgütlerin ve tabandan gelen baskılar sonucunda 10 Mart 2008 tarihinde yeniden toplanarak SSGSS ye karşı ortak mücadele kararı aldı. Bu toplantıdan sonra yapılan ortak açıklama şöyle oldu: Emek Platformu Başkanlar Kurulu, Platformu oluşturan tüm kuruluşların katılımıyla 10 Mart 2008 tarihinde saat te TÜRK-İŞ Genel Merkezi nde toplanmış, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısına ilişkin değerlendirmeler yapmış ve tasarıya karşı geliştirilecek tavrı belirlemiştir. Emek Platformu Başkanlar Kurulu, Yasa çalışanlara kötülük yapamayız. Ne ideolojik yaklaşıyoruz, ne yalan söylüyoruz. Bugün, işçiler, memurlar, emekliler kazanılmış haklarını kaybetmeme mücadelesi için ayağa kalkmıştır. Çünkü, gelinen noktada bu eylem artık bir ihtiyaçtır. Hükümete düşen görev, tasarıyı allamaya, pullamaya çalışmak değil, taleplerimizi hemen dikkate alarak tasarıda gereli değişikliği yapmaktır. Bu ses, eş ve çocuklarımızla birlikte 20 milyon insanın sesidir. Umuyoruz ki hükümet, bu olgun eylemlerden gerekli mesajı çıkarmıştır. Umuyoruz ki, hükümet, gereken uzlaşma zeminin hazırlayacak ve ülke gerçeklerine göre sosyal güvenlik tasarısındaki değişikliği yapacaktır. Bizim maksadımız kavga etmek değil, soğuk kanlılıkla, sükunetle konuyu çözüme ulaştırmaktır dedi. Emek Platformu Yeniden Tasarısı nın çalışanlar emekliler, dul ve yetimleri için ağır hak kayıplarına neden olduğu tespitini yapmış, emeklilik ve sağlık alanında köklü değişiklikler yapan ve kazanılmış hakları geriye götüren tasarıyı sosyal devlet ilkesine aykırı olarak değerlendirmiştir. Emek Platformu Başkanlar Kurulu, Hükümetin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı ile ilgili olarak örgütlerimizin görüş ve önerilerini dikkate almadığı ve tasarının çalışanların koşulları ve ülke gerçekleri ile örtüşmediği sonucuna varmıştır. Emek Platformu Başkanlar Kurulu, bu tasarının yasalaşmaması gerektiği kararına vararak tasarıya karşı ortak eylem kararı almıştır. Alınan eylem kararının en önemli parçası 14 Mart 2008 tarihinde yapılan 2 saatlik iş bırakma eylemi oldu. Yüzbinlerce emekçinin katıldığı 14 Mart eyleminin ardından AKP Hükümeti, yasada bazı değişikliklere gitmek zorunda kalmıştır. Ne var ki sonrası süreçte yasaya ve AKP Hükümetine karşı muhalefetin sürdürülmesi noktasında Emek Platformu içerisinde yine bir uzlaşıya varılamamıştır. 14 Mart deneyimi, emekçilerin ortak mücadelesinin gücünün ortaya konulması bakımında önemli bir deneyim yaratmıştır. Her ne kadar Emek Platformu ortak bir eylemlilik süreci sürdüremese de, platform üyesi örgütlere üye emekçiler, alanlarda yan yana gelmeyi başarmıştır.