Bizim Dergi Ocak 2007 Sayı 5

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Bizim Dergi Ocak 2007 Sayı 5"

Transkript

1 Bizim Dergi 3 ayda bir yayınlanır Ocak 2007 Sayı 5 Bizim Dergi yaşında

2 2 İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Adına Başkanı Fatma JÄGGLI Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri Sorumlusu Gülter LOCHER Yazı ve Yayın Kurulu Esin KESKİN Fatma JÄGGLI Füsun EGLI Gülter LOCHER Meltem DİRİK NAUER Sevim KARADENİZ Zuhal TETİKAŞAR Dernek Haberleri Meltem DİRİK NAUER İsviçre de Sigortalar Adnan MİRZA Çocuk Eğitim ve Eğlence Sayfaları Tuba GÖNÇ Kadın ve Sağlık Meltem DİRİK NAUER Yazarlar Gülter LOCHER Didem REİSOĞLU Semra FİZ ARIKÇI Teknik Yayın Sorumlusu Cemil KARADENIZ Jakob JÄGGLI İletişim: Yazışma Adresi: Türkischer Frauenhilfsverein Schweiz Postfach Winterthur Postcheck: Bu Sayımıza Katkıda Bulunanlar Kahraman TUNABOYLU Evet değerli okuyucularımız üyelerimiz İsviçre Türkçe Basılı Yayın da birinci yılımızı doldurduk. Nasıl başladık, nereye geldik Hiçbir maddi destek ve beklentimiz yoktu iddiamiz da... Aşağı yukarı bir buçuk yıl önce TFS e üyelik başvurumda bana gönderilen giriş formlarını, üzerinde boş yer kalmamacasına doldurdum. Biz yazan insanlar için kağıt kutsaldır, elimize boş bir kağıt geçmesin, hakkını vermeden elimizden bırakmayız. Eh ben de öyle yaptım. Bu formları dolduran üyelerimiz bilirler, kimliğimiz dışında bir de derneğe önerebileceğimiz yenilikler sorulur. İşte özellikle o bölümde beyaz bir köşe Gulter.locher@ turk-frauenverein.ch bırakmadım, hatta yer kalmadı, bir de ayrı bir kağıda devam etmek zorunda kaldım. Önce Dernek Başkanı Fatma Jäggli ile bir ön görüşme yaptık. Dergi fikri Fatma Hanım ı çok heyecanlandırmıştı. Ama dernek çalışanları içerisinde bu işlerden anlayan kimse olmaması O nu endişelendiriyordu. Öyle ya, bir dergi çıkarmak kolay mıydı? Hayır, değildi çok emek, özveri gerekiyordu, paylaşımı, yazmayı sevmek ve biraz da olsa deneyim ya da deneyimli birisinin yönlendirmeleri Tıpkı bir çocuğun emin adımlar atmaya başlayana kadar elinden annesi tarafindan tutulmasi gibi, birinin elinden tutması gerekiyordu Tüm bu endişelerinde haklıydı Fatma Hanım O na emekleme devresinde elimi severek dergiye vereceğimi söyleyince, düşünceyi Yönetim Kurulu Toplantı sında açmıştı Kuruldaki tüm hanımlar heyecanımızı paylaşınca, Fatma Hanım a kolları sıvamak, işin teknik ve maddi olanaklarını temin etmek düştü. Geçtiğimiz yıl bu ay ilk sayımızı verdik sevgili okurlar. Ne çabuk geçti zaman, dolu dolu geçen tüm zamanlar gibi İşte tam bir yıl sonra yine dopdolu bir sayımızı ellerinize ulaştırdık. Bir yıl önceki ilk sayımızda Başkonsolosumuz Mehmet Emre nın eşi Sema Hanım ı konuk etmiştik sayfalarımızda. Bu yılın ilk sayısında yine konsolosluktan bir misafirimiz var: Konsolos Belgin Koldaş ile yaptığımız adeta belge niteliğindeki kapsamlı söyleşi ile sizlere hoş bir sürpriz gerçekleştirdik, zevkle ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz. Dergimiz, bir çocuğun doğduktan sonra ayağa kalkıp yürümeye başladığı zamana kadar geçirdiği süreçlerin hepsini geçirdi. Ama bu çocuğun annesi bir tane değildi... Birbirini hiç tanımayan bir grup hanım aynı amaç çevresinde tanıştık, aynı sevgi etrafında gönüllerimiz birleşti. Dergimiz eğer bir çocuk olsaydı da şimdi ayağa kalkmış, adım atmaya başlamıştı. Başlangıçta sizlere ulaşmaktan, dernekte yapılan ve yaşanan güzellikleri paylaşmaktan başka bir amacımız yoktu. Ama dergimiz adeta yaşayan, kişiliği olan bir organizma gibi kendisini yaratanları aştı Hem de bir yıl gibi çok kısa bir süre içinde. O bizim yörüngemizde değil de biz O nun yörüngesindeydik artık. Yazıları kendimiz derleyip, yazdığımız için biliyorduk elbette içinde neler olacağını ama yine de dergiyi elimize alacağımız günü biz de sizler gibi, sanki içinden neler çıkacak bilmiyormuşuz gibi bekliyorduk artık. Sürekli bir yenilik yaparak bizi bile şaşırtıyordu sanki. Dergimiz bu sayıda da yeniliklerle karşınızda değerli okurlarımız; sizlere bir forum sayfası açtık. Bu sayfa tamamen sizlere ait, her türlü paylaşımlarınızı burada yayınlayacağız. Paylaşmak istediğiniz güzellikleri, acıları, düşüncelerinizi yazabilir, yazılanlara eleştiri, yanıt, düşüncelere katılım ya da genişlik getirebilirsiniz. Denemelerinizi, öykülerinizi, Bizim Dergi kısa adı TFS olan İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği nin Resmi Yayın Organıdır

3 3 şiirlerinizi gönderebilirsiniz. Varsa uzmanlık alanlarınızdaki yazılarınızla ve bilgilerinizle bizleri de zenginleştirebilirsiniz. Bir ikinci yeni sayfamızda arkadaşımız Meltem D.Nauer in söyleşileri yer alacak. Bu söyleşilerle öncelikli olarak sizlere Bizim Dergi yi gerçekleştiren ekibi tanıtmayı amaçladık. Değerli Okurlarımız, dergimizin doğum yılında tüm ekip olarak Winterthur da bir Fondue Restaurant ında buluştuk. Hoş vakitler geçirirken daha neler yapılabileceğini tartıştık. Ekibimizdeki iki erkekten birisi olan Jakob Jäggli iş seyahatinde olması nedeniyle geç vakit aramıza katılabildi, diğer erkek arkadaşımız Adnan Mirza ise hanımların arasında tek erkek olmanın keyfini çıkardı. Türkiye den yazan çok sevdiğimiz arkadaşlarımızdan Didem Reisoğlu doğal olarak aramızda olamadı, ama kendisinin kulaklarını bol bol çınlattık. O nu da aramızda görmeyi ne kadar arzu ettiğimizi hissettik. Meltem Nauer arkadaşımız ise ailevi bir nedenle Türkiye ye gitmek zorundaydı Aramızda olamayan arkadaşlarımızın verdiği hüzne rağmen, dergimizin daha nice doğum yıllarında da bir araya gelmek dileğiyle birbirimizden ayrılıp evlerimize giderken, hepimizin yüzü mutluluk, dostluk ve umutla pırıl pırıldı. Sevgili dostlarımız hepinizin geçmiş Kurban Bayramı nı kutlar, yeni senenin hepimizin olan dünyamıza barış, huzur ve mutluluklar getirmesini dileriz G. Locher DERNEK DUYURULARI Derneklerden ve Konsolosluktan Haberler... 4 Bayram çocukları Sevim Karadeniz... 5 İÇİMİZDEN BİRİ TFS Bşk. Fatma Jäggli ile Söyleşi Meltem D. Nauer... 6 SOSYAL SİGORTALAR Pansiyon Kasalar, PK dan Toplu Para Çekimi Adnan Mirza SAĞLIKLI YAŞAM Her Derdin İlaci Havada, En Önemli Ihtiyacimiz Nefes Meltem D. Nauer SOSYAL YAŞAM, AİLE Yaşam boyu sürüklediğimiz çocukluğumuz / Kaygı (Gülter Locher) Engin Geçtan Toplumsal Yaşamda Kurallar / Yemekte Görgü Kuralları Sevim Karadeniz Yararlı Adresler / Jump ve Jumpina KÜLTÜR, SANAT VE DÜŞÜNCE YAZILARI İnsan Yüzlü Hayalet Kuklalar Hannah Arendt OSCE (AGİT) 2-13 Ekim Varşova toplantısı Kahraman Tunaboylu Konsolos Belgin Koldaş İle Söyleşi Gülter Locher Kitapların Dünyasından Seçkiler / Gabriel Marquez Gülter Locher Aforizmalar, Güzel Sözler, Atasözleri Ustalardan Öyküler / Leylekler Geçerken Sunay Akın Şiirler Cemal Süreya KÖŞE YAZILARI Kına Gecesi Semra Fiz Arıkçı Dünyayı Değerlerin Yok Oluşu Mahvedecek Didem Reisoğlu ÇOCUK DÜNYASI Tuba Gönç FORUM Sizden Gelenler GÜLERKEN DE DÜŞÜNELİM Fıkralar... 48

4 4 DERNEK DUYURULARI SARMALAR, BÖREKLER KAPIŞ KAPIŞ Winterthur Alte Kaserne'de 30 Ekim-5 Kasım 2006 tarihleri arasında düzenlenen *Interkulturelles Fest e dernek olarak 4 Kasım akşamı katıldık. Amaç farklı kültürlerin, kısıtlı bir menü ile de olsa mutfaklarıyla kendilerini tanıtması ve daha da önemlisi birbirlerini tanımasıydı. Biz de söylemesi ayıp derler ama yaprak sarması, mercimekli köfte, sigara böreği, açma, şekerpare ve yoğurt tatlısı olarak belirlediğimiz menüyü katılımcılara büyük bir heyecanla sunduk. Hem masamızın yerinin satış yapmaya çok müsait oluşu, hem de yemeklerimizi evlerinde büyük bir özveri ve özen ile pişiren arkadaşların herşeyi çok lezzetli hazırlamış olması, hemen herşeyi hem de büyük bir hızla satmamıza yardım etti. Birlikten kuvvet doğar dedikleri gibi, sadece derneğimiz için güzel bir gelir elde etmekle kalmadık, ayrıca Türkiye mizi mümkün olan en iyi şekilde temsil etmiş olduk. Tüm emeği geçen arkadaşlarımıza buradan tekrar teşekkür ediyoruz. Hiç eksik olmasınlar başımızdan... *Farklı Kültürler Bayramı Sokaklardaki İnsanlar İçin 1000 Mum Sevgili okurlarımız, 21 Aralık 2006 tarihinde, yani yılın en uzun gecesinde SUBITA Winterthur'da 1000 MUM YAKMA etkinliği düzenledi. Sosyal dayanışma ve yardımlaşma derneklerinden biri olan Subita nın faaliyet alanı, sokaklara düşmüş kişilere ve onların sorunlarına yardım etmek. Dernek olarak bizler de bir pasta ve kek standı ile bu gecede hazır bulunduk ve hem gecelerine destek olduk, hem kardeşlik mesajı verdik. Tüm Subita çalışanları ve katılımcılar desteğimizden çok memnun kalmış görünüyorlardı. Subita hakkında daha çok bilgi edinmek isteyenler için web sitesi adresi şöyle; Kahraman Tunaboylu yeniden İTT'nin Başkanı İsviçre Türk Toplumu'nun Olağan Genel Kurulu 7 Ocak 2007 tarihinde T.C. Zürih Başkonsolosluğu binasında yapıldı. Derneğimizin de bir oy hakkınının bulunduğu Genel Kurul'da dernek temsilcilerimiz Fatma Jäggli, Esin Keskin ve Meltem Nauer idi. Genel Kurul'da Kahraman Tunaboylu yeniden İTT Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildi. Kendisine ve yönetim kurullarına seçilen tüm arkadaşlara çok başarılı bir çalışma dönemi diliyoruz. T.C. ZÜRİH BAŞKONSOLOSLUĞU'NDAN ÇOCUKLARIMIZA ÇOK ÖNEMLİ BİR DESTEK T.C. Zürih Başkonsolosluğu'nda Zürih ve çevresinde yaşayan Türk çocuklarının okulda ve daha sonraki meslek seçimlerinde karşılaştıkları sorunların çözülmesine yönelik olarak, yol gösterici nitelikte danışmanlık hizmeti verilmektedir. Söz konusu hizmet programı, 24 Kasım 2006 tarihinde başlatılmış olup, cuma günleri saatleri arasında isteyen tüm vatandaşlarımıza ücretsiz olarak sunulmaktadır. Başkonsolosluk binasında düzenlenen bu hizmet, Zürih Kantonu Entegrasyon ve Eğitim Projeleri nde tecrübeli Eğitim Uzmanı Yvonne Ehrbar ve aynı zamanda kendisi yeminli tercüman olan Eğitim Uzmanı Hülya Lükel tarafından yürütülmektedir.

5 5 19 MAYIS 2007 ZÜRİH'TE TÜRK GÜNÜ İsviçre'de Bir İlke İmza Atılıyor T.C. Zürih Başkonsolosluğu nun büyük bir özen ve özveri ile organizasyon ve koordinasyonunu sağladığı, İsviçre'de bulunan tüm Türk Toplumu Örgütleri nin de kendi güçleri doğrultusunda katkıda bulunduğu TÜRK GÜNÜ PROJESİ ni okuyucularımıza tekrar duyurmakta yarar görüyoruz; tekrar diyoruz, çünkü Aralık 2006 tarihli Post gazetesi bu haberi detaylı şekilde duyurmuştu. Bizim amacımız sizlere bir kez daha hatırlatmak, duymayanlar varsa onlara da duyurmak. Zürih Konsolosu muz Belgin Koldaş'tan aldığımız bilgiye göre; İsviçre'de ilk kez Türk Kültürü adına bu ciddiyette ve büyüklükte bir tanıtım organizasyonu gerçekleştirilecek. Bu günde Türkiye ve Türk ler, müzik ve dansta seçkin sanatçılarıyla, yemeklerde seçme aşçıların hazırladığı geleneksel Türk yemekleriyle, sergide değerli elişi, sanat ve tarihi eserlerle temsil edilecek. Post gazetesinin haberinde yazıldığı gibi, Mayıs 2007'de düzenlenecek Türk Günü için herkesin ortak beklentisi, şenliğin İsviçre'deki tüm Türk leri dini ve siyasi ayrım olmaksızın kucaklaması. Bu sebeple katılımın büyük olması çok önemli. 19 Mayıs 2007 hepimizin en büyük bayramlarından biri ve bu yıl cumartesi gününe denk geliyor, bunun katılımı bir şekilde kolaylaştıracağına inanıyoruz. Dernek olarak biz de şenliğin bütçesine1000 Franklık bağışta bulunduk. Boşa gitmeyeceğini biliyoruz. En büyük dileğimiz bu büyük şenliğin başarılı olması, burada yaşayan tüm Türkler arasına daha çok huzur, barış ve kardeşlik duygularını getirmesi ve ayrıca İsviçreli lerin bilinçaltına Türk ler ve Türkiye hakkında yerleşmiş bulunan olumsuz önyargıların yıkılmasına yardım etmesi. BAYRAM ÇOCUKLARI Dernek adına on beş çocuk giydirilecekti. Bursa da bulunduğum için bu görev bana verildi. Kardeşimle onbeş muhtaç çocuğu nasıl bulacağımızı düşündük ve ertesi gün Ahmet Paşa Mezarlığı nın yakınındaki, Sokak Çocuklarını Barındırma Ev ine gittik. Yetkili bayandan, derneğimiz adına on beş çocuk giydirmek istediğimizi belirterek, bize yardımcı olmasını istedik. Kendisi de bize iki gün içinde çocukları hazırladı ve çarşıda buluştuk. Beş ve on beş yaş arası çocukları görünce çok duygulandım Aynı zamanda da bu çocukların duygularını incitmeden, onları üzmeden en ucuza nasıl giydirebileceğimizi düşünmeye başladım O an, ne büyük bir bir sorumluluk altında olduğumu hissettiğim andı Hemen kardeşimi ve diğer dernekteki bayanı devreye soktum, pazarlık işiyle sizlerin ilgilenmenizi istiyorum dedim. Pantolon ve kazaktan başladık O an çocuklar için kıyafetler büyük-küçük, üstlerine olmuş-olmamış hiç farketmiyordu. Nasıl da büyük bir sevinçle kıyafetleri alıyorlardı Sonra baktık ki böyle olmuyor, hepsini sıraya soktuk. Tezgahtar genç sırayla giydirdiği çocukları oturtuyordu, ama bu arada gözyaşları hiç dinmeyenler de vardı; ağlayan çocuklardan bir tanesinin annesine çocuğun ağlama nedenini sorduk Karnı açmış, erkenden yollara çıkmışlar, beni ve diğer bayanı bekletmek istememişler. Saat on olmuştu biz hala ilk satış tezgahındaydık İşimiz uzundu. Çocuklardan en büyük olanını yollayıp, hepsine simit aldırdık. Simitleri çok büyük bir iştahla yediler (simitler de mis gibi kokuyorlardı). Ama yine bir ağlayan! Sorduk: Sen niye ağlıyorsun? Meğer yedi yaşlarındaki bu kız çocuğu bir kot etek-ceket takım beğenmiş ama tezgahtar, sana göresi yok demiş. İşin aslı farklıydı: Bizimkiler, tezgahtarla pazarlık yaparken bize çok hesap çıkartırsan almadan bırakırız demişlerdi. O da pahalı olanlar için sana olmaz diyerek çocukları atlatıyordu Ama, çocuk işte gel de anlat kolaysa Şimdi sırada montlar, botlar, çizmeler vardı Tezgahtar hemen hemen üç saat gibi bir zamandır uğraşıyordu Bizim işimiz bittiğinde

6 6 tezgah öyle bir karışmıştı ki, toparlanması için de en az bir üç saat daha uğraşılması gerekiyordu. Şimdi sırada montlar vardı Uygun fiyatlarla satın alabileceğimiz dükkan aramaya koyulduk. Girdiğimiz dükkanlarda, pazarlık yaparken dükkan sahibine çocukları dernek adına giydirdiğimizi belirtiyorduk; Mübarek Ramazan Ayı nda herkes gibi dükkan sahipleri de duyarlıydılar, bize çok yardımcı oluyorlardı. O gün de gerçekten hava soğuktu, çocukların bazıları montlarını giydiler; bir baktım birinin üzerinde etiket sallanıyor, gel bunu koparalım dedim, ama koparttırmadı; kullanılmamış belki de ilk defa yeni ve etiketli ve de severek aldığı bir montu vardı; etiketini koparttırırsa kim anlayacaktı onun yeni montu olduğunu? Evet sıra geldi sıcak tutan kışlık bot veya çizmelere Hadi bakalım! Yalnız kaç kişi olduğumuzu söylemedim; onbeş çocuk üç anne, üç biz, toplam yirmi bir kişilik bir grup olarak geziyoruz ve her girdiğimiz dükkanı dolduruyoruz. Bizi görünce esnaflar da seviniyorlar, bayram üstü bir sürü müşteri geldi diye. ALLAH ALLAH!! diyorlar, ben biraz da esprili yazıyorum, çünkü çok yoğun duygular yaşadım. Neyse bot ve çizmeler de alındı. Ammaaaa Yine ağlayan bir çocuk!!! Spor ayakkabı istiyormuş, Biz birsürü dil döktükten sonra ikna ettik Kışın kar ve yağmurda bunu okula giderken giyemezsin, bot alırsan ayakların ıslanmaz, hasta olmazsın, biz sana baharda yine gelip bu spor ayakkabıdan alırız dedik. Evet alışveriş bitti, beş saat sürmüş. Sonra hepsi boynumuza sarılıp öptüler ve gerçekten kimileri İsviçre ye selam söyle dediler ve hepimiz güzel ve mutlu bir şekilde yeniden görüşmek üzere ayrıldık. Saygılarımla S. Karadeniz İÇİMİZDEN BİRİ Meltem D. Nauer Her yaşam, başka bir gezegen Sevgili okurlarımız, bundan böyle bu köşede, her sayıda İçimizden Biri konuk olacak! Onunla yaşamı hakkında, yaşama dair görüşleri, beklentileri hakkında söyleşeceğiz. İçimizden Biri kim mi olacak? Aradığımız tek özellik tam ya da yarım olsun, geç ya da erken yaşta buraya gelip yerleşmiş olsun, birinci, ikinci ya da üçüncü nesilden olsun, yani bir şekilde Türk olması, Türkiye ile Türk kültürü ile bağlantısı olması. Yani yaş, cinsiyet, din, dil, köken, görüş vb. ayrımı yok! Mutlaka yaşam hikayelerimizde birbirine benzer unsurlar çoktur. Böyle de olsa, her birimizin hikayesinin kendine has, çok özel yanları vardır. Amacımız yaşam hikayelerini bu yanlarıyla sunmak, okuyucuyu bir başkasının gerçeklerine götürmek, böylece belki de bir başkasının tecrübelerinden feyz almasını sağlamak... Ama en çok da, bizi birbirimize daha iyi tanıtmak ve sevgi bağını güçlendirmek. Tabii bu arada konuğumuzun payına da ister istemez içten ve dürüst bir yaşam muhasebesi yapmak düşüyor... İlk kimi mi konuk ediyoruz?! Biz çok sevgili dernek başkan ımızın olmasını istedik. Bizi kırmadı. Evet, Fatma Jäggli çalışkanlığı, titizliği ve daha pek çok meziyetiyle övgüye fazlasıyla layık bir insan. Yakından tanıdıkça da daha çok takdir ediyoruz onu. Ne var ki uluorta övgüden hiç hoşlanmıyor. Onu kızdırmamak

7 7 adına sözü çok da uzatmadan söyleşiye geçiyoruz. Meltem Nauer: Sevgili Fatma, İsviçre'ye gelişin nasıl oldu? Nerelisiniz aslen? Aileni anlatır mısın bize biraz? Anne, baba, kardeşler? Fatma Jäggli: Ben sekiz yaşındayken babam, İş ve İşçi Bulma Kurumu yoluyla iki seneliğine İsviçre ye gelmiş. Gelmiş diyorum, çünkü gittiğini hatırlamıyorum. O iki sene, bir türlü bitmeyip altı sene olduktan sonra, annem artık ya sen gelirsin ya da bizi oraya alırsın! diye diretmiş ve babam bütün aileyi İsviçre ye getirtmek zorunda kalmış. Babam buraya geldiğinde biz dört kardeştik. O altı yıllık gurbetlik sırasında kız kardeşim dünyaya gelmişti. Ben o doğduğunda on bir yaşındaydım. O benim oyuncak bebeğim, canımdı. Günde üç defa kıyafetini değiştirirdim, uyuması için ayaklarımda sallarken ben uyuya kalırdım. İsviçre ye geldikten sonra en küçüğümüz Murat doğdu. Böylece altı kardeş olduk. Altı değişik karakter. Ben İstanbul un Eyüp semtinde doğup büyüdüm. Eyüp çok muhafazakar bir semtti o zamanlar. Ailem de muhafazakardı. Hele babamın başımızda olmayışı, annemi aşırı titiz, temkinli ve ona göre de disiplinli hareket etmeye zorlamıştı. Bizlerin başına bir şey gelecek diye ödü kopardı. Şimdi düşününce ona hak veriyorum, ne kadar büyük bir yük taşımış olduğunu görüyorum, fakat o zamanlar, anneme çok kızardım. Hiç bir yere gitmeme izin vermezdi. Anne ve baba tarafından Arnavut kökenliyiz. Annem Elazığ da doğmuş, babam dokuz yaşındayken dedemler Yugoslavya dan Türkiye ye göç etmişler. Onlar da önce Elazığ a yerleştirilmişler, daha sonra İstanbul a taşınmışlar. MN: Buraya geldiğin ilk zamanlardaki duygularını hatırlıyor musun? O zamanın Türkiye'si ile burası arasında seni en çok etkileyen farklılıklar nelerdi? FJ: Çok iyi hatırlıyorum... Babamla birlikte olduğum için çok mutluydum. Ben babama çok düşkündüm. Hem çok çekinirdim ondan, hem de çok severdim. Onun için Türkiye den ayrıldığıma üzgün değildim. Biz ilk geldiğimizde Walensee kenarında, adı Murg olan bir köyde oturuyorduk. Gölün etrafında geziyorduk, bu çok hoşuma gidiyordu. Annem, artık babamın yanında olduğumuz için, o kadar sıkmıyordu bizi. Yani çok huzurlu ve güven içinde hissediyordum kendimi. Bir tek gölün öbür tarafında, gölün hemen kıyısından dimdik yükselen dağlar, ürkütücü geliyordu bana. MN: Bu ani değişim günlük yaşantını, psikolojini nasıl etkiledi? FJ: Okul hayatım çok değişmişti. Türkiye den, lise birinci sınıftan ayrılıp gelmiştim. Burada köydeki Oberschule ye gitmeye başlamıştım. Galiba ortaokul 2. ve 3. sınıflarının ikisi birden okutuluyordu. Almanca bilmiyordum. Matematik derslerinde, sınıf arkadaşlarımdan çok daha ilerideydim, ama diğer dersleri anlamıyordum. Fakat babam, evde Almanca öğrenmemiz için, elinden geleni yapmıştı. Yani bu durum beni hiç olumsuz etkilememişti. Galiba anne, baba, kardeşler yanında olunca, insan bir çok şeyin yükünü hissetmiyor. Babam ın ilk izine geldiği sene çekilmiş bir fotoğraf MN: Bize birazcık da özel hikayeni anlatır mısın? Evlilik, kızının doğumu, eğitim ve iş yaşamın? FJ: Babam, bilhassa kızlarının iyi bir tahsil yapmalarını istemişti. Bu yüzden yukarıda bahsettiğim köyden taşınıp Buchs a, oradan da Winterthur a getirdi bizi. Çünkü oralarda bana uygun bir okul yoktu. Winterthur da Sulzer firmasının sanat okulunda teknik resim üzerine meslek eğitimi yaptım. Ne yazik ki babam, mezuniyet imtihanlarımdan bir gün önce vefat etti. Diploma aldığımı göremedi. Eğitimim bitmiş, benim evlilik zamanım gelmişti. O yaz, kızım Aysun un babası ile tanışıp evlendim. Bir sene sonra da 20 yaşındayken Aysun cuğum

8 8 doğdu. Ben bebek olunca çalışma hayatıma hiç ara vermedim. Zaten çalışmam da gerekiyordu. Büroya giderken Aysun u kreşe bırakıyordum. O yüzden, bugün hala kızıma doyamadığımı hissediyorum. Ama Aysun, kreş hayatını güzel bir anı olarak hatırlıyor. Yani pek yanlış da olmadı. Evliliğim pek iyi gitmiyordu. Ayrılmalar, aileler tarafından barıştırılmalar O zamanlar bizim koca sülalede boşanmış kimse yoktu. Çok ayıptı. Sonra şimdiki eşim Jakob a önce hayran, sonra da aşık oldum ve boşanmayı gerçekleştirebildim. Bu arada okul bitmişti, ama asıl öğrenme dolu süreç devam ediyordu li yıllar bilgisayarın, büro hayatının her alanına yavaş yavaş girme yıllarıydı. Ben Computer Aided Design kısmında bilgisayarı ilk kullananlar arasında çok başarılıydım. Çok geçmeden kullanımın ötesinde, diğer kullanıcıların işini kolaylaştıracak programlar geliştirmeye başladım. Bunu da eşim Jakob a boçluyum. O program yapmasını biliyor, ama klavyede çok yavaş yazıyordu. Ben çok daha hızlı olduğum ve işlerimi de hep zamanından önce bitirdiğim için, programları bilgisayara geçiriyordum. Yanlışlık yapmamak için ona sorduğum sorular sonucu, program yapmasını öğrenmiştim. Sonra kurslar, başka dilde programlar, geniş organizasyonlar vs. Yani, işimin hayatımdaki yeri çok büyük ve önemli. Allah beni çok şanslı biri olarak yaratmış ki, hem Jakob la karşılaştım, hem de tesadüfen çok sevdiğim bir meslek edindim. Şimdi çok tatlı ve akıllı bir torunum da var. (Bütün anneannelere torunları akıllı geliyordur herhalde.) Bu da ayrı bir tecrübe. Ben biraz önce Aysun a hala doymadığımı düşündüğümü söylemiştim. Şimdi onun kızıyla mümkün olduğunca beraber olmak istiyorum. Belki ona olan hasretimi gidereceğini umduğumdan olsa gerek. Ama cadı kız altı buçuk yaşında oldu, pek yüzüme bakmıyor artık! Torunum Desideria yla MN: Bambaşka bir kültürde doğup, bir başkasında hayat kurmak şimdiki kafa yapını, dünya görüşünü nasıl etkilemiş olabilir sence? FJ: Bence çok olumlu etkilemiştir. Önceden dediğim gibi, muhafazakar bir ortamda büyüdüm. O zamanlar Müslüman olmayan biriyle evleneceğim bile hiç düşünülemezdi. Sonra göçmen bir ailenin çocuğuydum. Yani Sırp zulmünden kaçmış bir ailenin. Bize Müslüman olmayanlar kötü olarak tanıtılmıştı. Tabi o zamanın Türkiye si ile günümüzün Türkiye si de farklı. Yaşamım Türkiye de de devam etseydi, bu gibi düşünceler yer almayacaktı kafamda. Zaten yaşlarımda da bu konular konuşulduğunda isyan ederdim. Ama yine de burada yaşamam, insanlar arasında hiç bir fark görmememde büyük rol oynamıştır. Şimdi insanların davranışlarını yaşadığı ülkeden çok, yaşadığı coğrafi ve sosyal şartların belirlediğini düşünüyorum. Şehirli, köylü, dağlık kesimler gibi. Herkesin yaşamını olabildiğince düzene sokup bir şekilde geçinmeye çalıştığını düşünüyorum. Bu dünyanın her yerinde aynı. MN: Senin buraya ilk geldiğin yıllarındaki İsviçre ve şimdiki arasında kendi bakış açına göre ne gibi önemli farklılıklar görüyorsun? FJ: Büyük farklar görüyorum. O zamanlar bizler Gelmesi İstenilenler dik. Demin bahsetmiştim, bana uygun okul olmadığı için, Murg dan, Buchs a taşınmıştık. Taşınmadan önce, evimizin eşyalarını almamıza, babamın çalışacağı fabrikanın sekreteri yardım etmişti. Biz, bütün aile trenle Buchs a gittiğimizde, sekreter tren istasyonunda karşılamıştı bizi. Her cumartesi günü gelir, kirli çamaşırlarımızı alır, yıkayıp getirirdi. Sakın yanlış anlaşılmasın, babam üst düzeyde bir eleman değildi, bir işçiydi. Ama çok saygı görüyordu. Ben de Sulzer firmasında el bebek, gül bebek muamele görüyordum. Burada rahat etmemiz için ellerinden geleni yapıyorlardı. Fakat o zamanlar iş sıkıntısı yoktu. Her yerde işçi aranıyordu. Çıraklık eğitimi için de yer bulma sıkıntısı yoktu. Bence fabrikaların Uzak Doğu ya taşınmaları, İsviçre nin

9 9 içinde bulunduğu ekonomik sıkıntının başlıca nedeni olarak, halkı bu duruma getirdi. İşsizlik olan yerde, insanlar sadece kendilerini düşünerek haksızlık yapabiliyorlar. MN: Kendini bu kültürle kaynaşmış yani popüler terimiyle entegre olmuş hissediyor musun? FJ: Evet. Kendimi, getirdiğim kültür ve burada edindiğim kültürün birleşmesiyle çok zenginleşmiş hissediyorum. MN: Türkiye ile olan düşünsel ve duygusal bağın nasıl? Hala özlem duyuyor musun bazı şeylere? FJ: Türkiye deki gelişmeleri olabildiğince takip etmeye çalışıyorum tabii. Duygusal bağlarıma gelince Nasıl söylesem, galiba biz burada yüz sene de yaşasak vatan özlemi çekeceğiz. Her zaman Gurbet dendiğinde içimiz sızlayacak. Ben hala yalnız başıma televizyon izlerken, bir şarkı veya türkü duyduğumda veya bir memleket şiiri okunduğunda gözyaşlarımı tutamıyorum. Uzun uzun ağlıyorum ardından. Neden? Niçin? Ne derdim var? Hiç bilmiyorum Veya, Türkiye deki tatillerimizin son günü, ben yalnız başıma deniz kenarına giderek ya da şehirdeysek, pencereden dışarıya bakarak vedalaşırım Türkiye yle. Tabii her seferinde ağlayarak. Çok saçma, değil mi? Bir kez de 2-3 sene evvel, benim çok istemem üzerine (Jakob a kalsa hep Türkiye ye gideriz.) iki haftalığına Portekiz e gittik. Lizbon da, tepeden şehri seyrederken oradaki köprüyü Boğaz Köprüsü ne çok benzettim. İçim burkuldu. Bir de tam o sırada büyük bir grubun Türkçe konuştuğunu duymaz mıyım? Konuşmalardan, Türkiye den geldikleri anlaşılıyordu. O anda nasıl büyük bir özlemle yandığımı anlatmak mümkün değil. Çekindiğim için de o insanlarla konuşamadım. İşte böyle... Nesini özlediğimi bilmiyorum ama, hep Türkiye yi özlüyorum. MN: Şimdiki aklım olsa öyle yapmazdım dediğin şeyler var mı yaşamında? FJ: Yaşamım böyle gelişmesi gerekiyormuş, diye düşünüyorum. O bakımdan başka türlü yapardım, dediğim bir şey yok. Fakat, şimdiki aklım olsaydı, anneme o kadar hırçın davranıp onu üzmezdim. Sadece anneme değil, başkalarına da daha saygılı davranırdım. MN: Dernekte büyük bir sorumluluğu başarıyla yürütmektesin. Nasıl bir özveriyle çalıştığını hepimiz görüyoruz. Bulunduğun bu pozisyonun da verdiği tecrübeyle İsviçre'de yaşayan Türk toplumunun, özellikle kadınların hala var olan en büyük sorunları nelerdir sence? FJ: Çok klişe bir cevap olacak ama, bence en büyük sorun, kadınlarımızın yeteri kadar iyi Almanca konuşamıyor olmaları. İnsanın yaşadığı yerde kendini kabullenmiş ve iyi hissedebilmesi için, o yörenin dilini iyi derecede anlayıp konuşabilmesi çok önemli. Son yıllarda, artık Türkiye televizyon kanallarının burada izlenebilmesi, çoğu insanımızın dış dünya ile zaten az olan ilişkilerinin, daha da azalmasına sebep oldu, diyebilirim. Oysa büyük bir inatla Almanca öğrenip her fırsatta sosyal hayata katılmak, insanın öz güvenini geliştirir. Hareketleri rahat ve doğal olan, halkın dilini konuşarak aralarına katılan bir kişi de zaten entegre olur. İnsanlarımız, çocuklarının ve kendilerinin iyiliği için bunu yapmak zorundalar. En büyük sorunlardan biri de, başımıza her geleni yabancı oluşumuza vermek. Bu düşünceden kurtulmamız gerek. Alıngan olmakla işimizi daha da zorlaştırıyoruz. MN: Yaşamında gerçekleştirmeyi en çok istediğin üç şey nedir diye sorsam? FJ: Bilmiyorum ne desem? Hiç olmazsa iki tane söyleyeyim: Etrafımdakilere mümkün olduğu kadar faydalı olmak, bir de kanun çalmasını öğrenmek. MN: Fatma'cığım bu renkli yaşam tecrübesiyle kafanda oturmuş yaşama dair pek çok değerli görüşlerin vardır mutlaka. O çerçevede bizlere ve gençlerimize bir dost ve abla olarak bunlardan sadece bir tanesini tavsiye mesajı olarak vermeni istesek, ne söylerdin? FJ: Aman estağfurullah! İnsanın kendini tavsiye veren biri konumunda görmesi zor da olsa, madem ki bu yaşa kadar sağlıkla sıhhatla gelmişiz, çok şükür; şu kadarcık bir şey söylemek isterim: Her zaman başkalarına karşı hoşgörülü olmaya çalışın ve kimseyi karalamayın. MN: Kendi dünyanın bir kısmını hem de tüm samimiyetinle paylaştığın için çok teşekkür ediyoruz. FJ: Ben teşekkür ederim. Söyleşi: Meltem Nauer

10 10 PANSİYON KASALARDAN KAPİTALİN TOPLU ÇEKİMİ Geçen gün çok sevdiğim bir dostum telefon açtı. İyi bir mesleği var, onun için emeklilikte pansiyon kasasından alacağı maaş veya toplu kapital de gerçekten yüksek olacak. Bu arkadaşım iki-üç sene sonra erken emekli olarak, kapitali topluca alıp Türkiye ye dönmeyi düşünüyor. Bazı yerlerden pansiyon kasasındaki birikmiş kapitali, 1 Haziran 2007 tarihinden itibaren toplu olarak alamayacağı şeklinde, -ne yazık ki fazla araştırmadan- bilgi vermişler, hem de doğru bilgi almamız gereken bir makamdan. Bana telefon açtı, buluştuk, konuştuk. Kendisine gerekli bilgileri verdim. Hepimiz için önemli olan bu bilgileri, elimden geldiğince anlaşılacak bir şekilde sizlere aktarmak istiyorum. Pansiyon kasalardaki birikmiş kapitalin toplu olarak ödenmesi iki kategori altında işleniyor: Normal emeklilik (erkekler 65, kadınlar 64) veya erken emeklilik (yasaya göre en düşük yaş 58) gelmeden birikmiş kapitalin alınması: Bu kapitali toplu olarak alabilmek için ya İsviçre içinde serbest meslek sahibi olmak ya da İsviçre yi temelli terk etmek gerekiyor. Serbest meslek sahibi olma konusunda yasalarda herhangi bir değişiklik olmadı, ama İsviçre yi temelli terk etmede yeni bir uygulama var: İsviçre ile Avrupa Birliği (EU )* arasında yapılan ikili anlaşmalara göre 1 Haziran 2007 tarihinden itibaren İsviçre yi temelli terk edip, EFTA** veya EU' ya dahil olan bir ülkeye yerleşen ve gittiği ülkenin sosyal sigortalarında mecburi olarak sigortalı olanlara birikmiş kapital toplu olarak ödenmeyecek. Bu uygulama sadece yasaların belirttiği oranda tasarruf edilen miktarı (obligatorischer Teil) kapsıyor. Bu kapital Freizügigkeitspolice veya Freizügigkeitskonto şeklinde İsviçre de yatırılıyor ve ancak kadınlar 59, erkekler ise 60 yaşına geldikten sonra çekilebiliyor. Yasaların öngördüğünden fazla kapital (überobligatorsicher Teil) bu uygulamanın dışında kalıyor. Türkiye ne EU'ya ne de EFTA'ya üye değil. Onun için 1 Hazirandan itibaren yürürlüğe girecek uygulama, şu anda Türkiye ye kesin dönmek isteyenleri ilgilendirmiyor. Normal emeklilik yaşında (65/64) veya erken emeklilikte (58) uygulama değişik : Bir sene evvel yürürlüğe giren yasaya göre pansiyon kasalar, sigortalı talep ettiği takdirde, sigortalının hesabındaki birikmiş kapitalin en az dörtte birini toplu olarak ödemek zorundalar, Geri Adnan Mirza kalanı ise emekli maaşı olarak ödenir. Ufak çaplı şirketlerin çoğunun pensiyon kasaları herhangi bir büyük sigorta şirketinde olduğu ve sigorta şirketleri bu konuda liberal bir tavır takındıkları için, istendiğinde toplu kapitalin tamamı ödeniyor. Küçük şirketlerin aksine büyük şirketlerin çoğunun kendi emekli sandıkları bulunmaktadır ve parayı kendileri çalıştırmak istediklerinden, sigorta şirketlerine göre daha değişik bir tavır takınmaktadırlar. Bu kasalar tüzüklerine dörtte birin haricinde toplu ödemeyi almıyorlar ve sadece emekli maaşı ödemekle yetiniyorlar. Böylelikle bu tür büyük şirketlerden emekli olanların toplu para alma şansı olmuyor. Bu nedenle okuyucularıma pansiyon kasa tüzüklerini iyi okumalarını tavsiye ediyorum. Böylelikle bilhassa emeklilikte toplu çekim mümkün değilse öğrenirler. Daha detaylı bilgi için pansiyon kasa yöneticisine de gidebilirsiniz. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: eğer tüzük emeklilikte kapitali toplu ödemeyi öngörüyorsa Türkiye ye dönerken hiçbir sorun çıkmaz. Emekli maaşı yerine parayı toplu çeker, Türkiye ye dönebiliriz (bazı kasalar bunun emeklilikten üç sene evvel yazılı bildirilmesini istiyorlar). Eğer tüzük dörtte bir dışında toplu ödemeyi öngörmüyorsa ve biz Türkiye ye dönmeyi ve bu parayı yanımızda götürmeyi hedeflediysek, sizlere 58 yaşınıza gelmeden önce bir çözüm bulmanızı öneririm. Bu yaştan sonra toplu kapitali çekmede sorunlar yaşayabilirsiniz yılının hepinize başarı, sağlık ve mutluluklar getirmesini dilerim. A. Mirza * EU Ülkeleri: Belçika, Danimarka, Almanya, Finlandiya, Yunanistan, İngiltere, İrlanda, İtalya, Luxemburg, Hollanda, Avusturya, Portekiz, İsveç, İspanya, Estonya, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovenya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Kıbrıs **EFTA Ülkeleri: İzlanda, Norveç ve Liechtenstein Prensliği.

11 11 HER DERDİN İLACI HAVADA, EN ÖNEMLİ İHTİYACIMIZ NEFES Yaşamlarımız bir koşuşturmacadır gidiyor. Bir bakıyoruz pazartesi, bir bakıyoruz cuma.. Bu süreçte farkına varamadığımız o kadar çok şey var ki! Varlığını öylesine kabullendiğimiz, gözden kaçırdığımız, üzerine kafa yormadığımız Bunların en önemlilerinden biri de nefes. Nasıl nefes alıp verdiğimizin farkına varamadan ya da bunun yaşamsal olarak gerçek önemini anlamadan yaşayıp gidiyoruz. Oysa bedenimiz son derece zeki tasarlanmış, harikulade canlı bir makina; tüm organlarıyla her saniye durmadan çalışıyor. Beynimiz küçücük zaman dilimlerinde sayısız emirler veriyor ve bunları sinir sistemi sayesinde gerekli tüm organlara iletiyor. Bu sayededir ki, solunum sistemimiz bize nefes aldırıyor, vücudumuza giren hava kan dolaşımımız yoluyla tüm vücut tarafından kullanılıyor, yediklerimiz sindiriliyor, kalbimiz çarpıyor, gözlerimiz açılıp, kapanıyor, derimiz nefes alıyor, hormonlar salgılanıyor, hücreler yenileniyor, bağışıklık sistemimiz vücudu koruyor ve daha nice sayısız faaliyet kendiliğinden gerçekleşiyor. Tüm bu hayati faaliyetler için kendimizi yormamıza bile gerek kalmıyor. Onlar biz uykudayken dahi devam ediyor. Aslında tüm bu olup bitene -tıp doktoru bilgisine sahip olmaya gerek yok-, bu kadarcık bile yaklaşıp bakabilsek, vücut denen bu makinanın dakikliği ve muazzamlığı karşısında şaşkınlık ve hayranlıkla tüylerimiz ürperir, ona saygımız artardı. Peki vücut tüm bunları gerçekleştirebilmek için gerekli olan enerjiyi nereden buluyor?! Vücut en önemli ve temel enerji ihtiyacını önce nefes ile karşılıyor; su, yiyecekler, güneş ışığı bunu izliyor. Bir insanın nefessiz en çok beş dakika hayatta kalabildiği düşünülürse, diğer enerji kaynaklarının yanında, nefes almanın vücut için ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılmış olur. En ünlü şairlerimizden Orhan Veli'nin bir şiirinde dediği gibi Bedava yaşıyoruz bedava, hava bedava, bulut bedava... peynir ekmek değil ama, acı su bedava. Biz çok farketmesek de en önemli ihtiyaçlarımız kendiliğinden karşılanıyor. İşte doğanın eşsiz bir tasarıma ve plana sahip olduğunun ispatı ama buna inanıp inanmamakta herkes serbest tabi. Tekrar nefese dönelim. O içinde nasıl bir güç barındırıyor ki tüm bedenimiz onunla canlılığını sürdürüyor, ya da onsuz 5 dakikada ölüyor? Bu derece önemli bir şeyi hakkıyla kullanıyor muyuz? Bu gücü yeterince içimize çekmesini biliyor muyuz? Bence bu sorulara doğru yanıt verenlerin sayısı çok değil. Biz daha ziyade modern yaşam tarzının stres dolu etkisiyle neredeyse tüm bedenimiz kasılmış bir halde, kısa ve kullanmaya yanlış alıştırdığımız solunum sistemi kaslarıyla yetersiz nefesler alıyoruz. Bu yetmiyormuş gibi bir de solunum organlarımızı gün boyu sigara vb. maddelerin zehiriyle dolduruyoruz. Hiç duymamış olabilirsiniz ama sigara içen insanların bedenlerinin asıl ihtiyacı nikotinden ziyade doğru nefes almaktır. Onun için sigarayı Meltem D. Nauer Meltem.nauer@turk-frauenverein.ch bıraktırma terapileri derin nefes egzersizlerini de içerir. Çünkü sigara dumanını içe çekerken, tıpkı nefes alıştırmalarında olduğu gibi insanın, solunum kaslarını yanlış kullanması imkansızdır. O dumanı çekerken solunum kaslarımız rahatlamakta, bu geçici de olsa zihinsel bir gevşeme sağlamaktadır. Biz bedenimize o zehirli duman yerine temiz havayı çekmeyi öğretirsek, bu derin nefes alma ihtiyacını olumsuz bir davranışla değil, olumlu bir davranışla karşılamış oluruz ve aslında tüm hayatımızı da olumsuzdan olumluya çevirmiş oluruz. Nereden mi biliyorum? Çünkü bizzat deneyimledim. Doğru nefes çalışmalarını yoga sayesinde öğrenmeye başladıktan sonra yıllar yıllar boyu tiryakisi olduğum sigaradan kurtuldum. Çünkü o kirli dumanın yerine getirisi çok daha yüksek olan bir şey bulmuştum. Kolay mıydı peki? Elbette değildi. (Hayatta değerli olan şeyleri elde etmek hep çok emek istiyor, öyle değil mi? Kendimizi zehirlemek en kolayı; bedenimizi sağlıksız bir yaşam tarzına teslim etmekten daha kolay ne var ki?!) Ancak doğru nefes almak irademi de

12 12 güçlendiriyordu bir yandan. Bu savaşı kazanmanın kendime olan saygımı ve güvenimi artıracağı da açıktı. Bedenim sigarayı bıraktıktan çok kısa bir süre sonra bana adeta teşekkür etmeye başladı: O kadar güzel tepkiler veriyordu ki; mesela cildimin rengi ve yapısı hemen değişip gençleşti, zindeliğim arttı. Zehir vücudumdan temizlendikçe baş, boğaz mide ve eklem ağrılarım kayboldu. Sigara aklıma geldiğinde bol bol derin nefesler alıyordum, sigara ihtiyacım iki dakika içinde kaybolduğu gibi zihnen de çok rahatlıyordum. Yoga öğretmenlerimin, yoga kitaplarının dediği her şey yavaş, yavaş gerçekleşiyordu. Yoga dilinde nefes egzersizlerine Pranayama denir. Nefesin barındırdığı o güce de prana yani yaşam gücü denir. Hocalarım bu gücün sadece bedenimi değil, zihnimi, konsantrasyonumu, bilincimi ve idrakimi de güçlendireceğini, yaşamda daha üst zevklere ilgimin artacağını söylüyorlardı. Yıllar alıyor olsa da dediklerinin hepsi yavaş yavaş gerçekleşiyor. Mesela İnsan daha huzurlu, daha hoş görülü oluyor. Önce kendi bedenine, sonra diğer canlılara karşı daha çok saygı, sevecenlik ve şefkat geliştiriyor. Kendi bedeninin, zihninin ihtiyaçlarına duyarlı hale geliyor. Zekasını daha etkin kullanmaya başlıyor. Evet tüm bunlar doğru nefesle başlıyor ve gerçekleşmeye, artarak devam ediyor... Öyle ya, yokluğu beş dakikada öldürüyorsa, doğru kullanıldığı takdirde insan üzerindeki etkisi nasıl olur, siz tahmin edin artık. Bu yazıyı hazırlarken doğal olarak depderin nefesler almaya başladım oturduğum yerde ve yazmak böylece çok daha eğlenceli bir hale geldi benim için. Sizler okurken, aynısını sizlere de diliyorum. Umarım farkında olmadan derin derin soluk alıp veriyorsunuzdur şimdi. Ve umarım o nispette biraz gevşemiş ve içiniz açılmıştır. Hep beraber derin bir nefes alalım şimdi yeniden ve gelecek sayıya kadar da bunu sık sık yapmaya çalışalım. Bir sonraki sayıda bu köşede doğru nefesin, derin nefesin anlamlarını ve nasıl olduğunu anlatmakla devam edeceğim. O zamana kadar vücudumuz derin nefese alışmaya başlamış olur böylece. Unutmayın doğru nefes almayı öğrenmeye başlamak için hiç bir yaş asla geç değildir. Geç kalmaktan değil, hiç öğrenmemekten korkmalı insan. Temiz havası, nefesi bol günler diliyorum hepinize. M. Nauer Yeni Yılınız Kutlu Olsun

13 13 YAŞAM BOYU SÜRÜKLEDİĞİMİZ ÇOCUKLUĞUMUZ Gülter Locher Değerli okurlarımız, geçen sayımızda çocukluğumuzdan yetişkinliğe taşıdığımız sorunlarımızdan insanlardan korkmayı işlemiştik. Bu sayımızda KAYGI ile devam ediyoruz. Engin Geçtan / İnsan Olmak / Metis Yayınevi İNSANLAR vardır, işleri yolunda gitse de kaygılıdırlar. İlişkilerinde de aşırı duyarlı olan bu kişiler yaşadıkları günlük sorunlar karşısında kendilerini yetersiz bulur, kolayca depresyona girerler. Belirsiz kaygılar ve aşırı duyarlılık, sürekli sıkıntılı ve gergin olmalarına, umutlarını kolayca yitirmelerine neden olur. Dikkatlerini toplayamadıkları ve yanlış yapmaktan çok korktukları için karar vermekde güçlük çekerler. Büyük zorlukla bir karara ulaşabilseler bile, yapabilecekleri yanlışlar ve bunların doğurabileceği olumsuz sonuçlar üzerinde aşırı bir kaygı sürdürürler. Bu insanların üzüntü konusu yaratmadaki hayal güçleri sonsuzdur. Bir üzüntü konusu ortadan kalktığı anda yeni bir sorun bulunur ve sonunda çevrelerindeki kişilerin sabrı tükenir. Üzüntüler gece yatağa girdikten sonra da bitmez. Günlük olaylara ilişkin kaygılara, geçmişte yapılmış yanlışlar ve gelecekte ortaya çıkabilecek güçlükler eklenir. Bu düşünceler sona erip uykuya daldıklarında da kaygı içerikli rüyalar görürler ve ertesi sabah başlayan gün de kaygıyla karşılanır. Özellikle boyun ve omuz bölgelerinde daha çok duyulan kas gerilimi, sık idrar yapma, uyku düzensizlikleri, terleme, avuç içlerinin sürekli soğuk ve ıslak olması, görünür bir neden olmadan kan basıncının ve nabız hızının artması, kalp çarpıntıları gibi bedensel belirtiler de bazen bu duruma eşlik edebilir. Böylesine yaşanan kaygının korku duygusuyla bazı ortak yönleri vardır. Her iki duygu da yaklaşmakta olan bir tehlikeye karşı geliştirilmiş duygusal tepkilerdir. Her iki duyguya da bazı bedensel belirtiler eşlik edebilir. Ancak iki duygu arasında çok önemli bir fark vardır: Korku, herkes tarafından tehlikeli olarak kabul edilen bir duruma karşı yaşandığı halde, kaygı kişinin kendisinin ürettiği bir duygudur ve bu duyguya neden olarak gösterilen durum çoğu insana saçma görünür. Kaygılı insan, kaygılarının mantıkdışı olduğunu çoğu kez kendisi de kabul eder. Bir insanın telaşlı bir gününde evden çıkmadan önce havagazını kapattığını hatırlayamayıp, geri dönerek kontrol etmesi doğal bir tepki sayılabilir. Ancak, eğer bu insan geri dönüp havagazını kapalı bulduğu halde, tekrar dışarı çıktığında aynı kaygıya yeniden kapılırsa ve bu davranışını sık sık yinelerse durum farklılaşır. İnsanlar vardır, bir çift ayakkabı almak için bildikleri çoğu dükkanı dolaşır yine de bir karar veremezler. Sonunda karar verip aldıkları ayakkabılarla eve döndüklerinde beğenmezler, bir önceki dükkanda gördükleri ayakkabıların daha iyi olduğu duygusuna kapılırlar, hatta bazen aldıklarını değiştirmeye çalışırlar. Bu nedenle alışverişe mutlaka birisiyle birlikte giden insanlar vardır. Bu insanlar için en basit konularda bile karar verebilmek bir ölüm kalım sorunuymuşçasına yaşanır; düşünceleri bir türlü sonuca ulaşamadan iki karşıt seçenek arasında gider gelirler. Kaygılı insanların olaylara bakış biçimi oldukça karamsardır. Günlük olağan sorunları bile dünyanın sonu gelmişçesine yaşarlar. Kendilerine ilişkin olaylarda olduğu gibi, diğer insanların yaşantılarına ilişkin beklentileri de daima olumsuzdur. Ürettikleri "felaket senaryoları" ile çevrelerindeki insanları da bunaltırlar. Çünkü kaygı bulaşıcı bir duygudur ve kaygılı insan çoğu kez çevresindeki kişileri de kendi sistemine sokmayı başarır. Ancak bu arada ilginç bir çelişki de yaşanır. Kaygılı insan, kaygılarına katılmayan kişilere karşı bir yandan kızgınlık yaşar ve onları kendisini ciddiye almamakla suçlarken, öte yandan kendisiyle birlikte sürüklenmedikleri için onlara saygı ve güven duyar. Kaygıyla birlikte yaşanan bir diğer duygu da, çaresizliktir. Her insan yaşamı boyunca zaman zaman baş edemeyeceğini fark ettiği durumlarla karşılaştığında çaresizlik duyguları yaşayabilir. Ancak kaygılı insanda bu duygu, güvenliğinin sağlanmış olduğuna inandığı bazı geçici durumlar dışında, sürekii olarak benliğe egemendir. Kimi insanda kaygı, birden ortaya çıkan panik nöbetleri biçiminde de yaşanabilir. Çarpıntı, soluk alma güçlüğü, aşırı terleme, bayılma duygusu ve baş dönmesi, yüz ve ellerde soğukluk ve soğuma, göğüs ve

14 14 mide böigelerinde yoğun bir ağırlık hissi ve en önemlisi, "ölüme yaklaşıyormuşçsına" bir duygu yaşanır. Aslında tanımlanması oldukça güç olan ve birkaç saniyeden birkaç saate kadar sürebilen bu duygu öyle ürkütücü-dür ki, çevredeki insanların da paniğe kapılmasına neden olur. Kaygı Kökenini Çocukluk Yaşantılarından Alır Kaygı, kökenini bireyin çocukluk yaşantılarından alır. Bu yaşantılar çocuğun anababası ve öğretmenleri gibi yetişkinlerin yanı sıra yaşıtlarıyla olan ilişkilerini de içerir. Kaygı, çocuğun çevresinde kaygılı insanların varlığı ile gelişir. Bulaşıcı bir duygu olduğundan, kaygılı ve telaşlı bir annenin bakışları, ses tonu ve genel havası çocuğu etkisi altına alır. Anneden geçen kaygı sonucu çocuk, zihninde yeni bağlantılar kurarak çevre-sindeki bazı diğer kişiler ve durumlar karşısında da kaygı duy-maya başlar ve bunlardan uzak durmayı öğrenir. Reddedici ve küçük düşürücü tutumlar çocuğun kaygılı bir insan olarak gelişmesine katkıda bulunur. Çocukluğu izleyen ergenlik döneminde de ana-baba ya da diğer yetişkinlerin alaycı tutumları ergenin üzerinde yıkıcı etkiler yaratır. Çocuğun eğitiminde ceza yöntemleri hakça uygulandığında kaygıya neden olmaz. Ama ceza uygulamalarına ana-babanın kendi kaygıları ya da itici davranışları eşlik ederse, çocuk da kaygılı bir insan olur. Çocuğu eğitmekten çok kendi öfkesini yaşayan ya da yıkıcı isteklerine doyum sağlamaya çalışan ana-baba, zaten çocuğu korkutmayı ve hırpalamayı amaçlamıştır. Üstelik anne, çocuğun altını kirletmesi ya da cinsei oyunlar gibi gelişim sürecinin doğal olaylarını tepkiyle karşılarsa, çocukta yoğun kaygıların yerleşmesi kaçınılmaz bir sonuç olur. Bazı ana-babalar, iyi niyetli olmalarına karşın, yine de çocuğun kaygı yaşamasına neden olabilecek davranışlarda bulu-nabilirler. Gerekli eğitim ve görenekten yoksun ve kişilikleri yeterince gelişmemiş anababaların birbirine karşıt düşen istekleri ve öğütleri, çocuğun şaşkınlığa düşmesine ve kaygılar geliştirmesine neden olur. Çekişmelerini boşandıktan sonra da sürdüren çiftlerin çocukları için durum daha da karmaşıktır. Çocuğun ilk toplumsallaşma deneyimlerinde karşılaştığı güçlükler de kaygı duygularının yerleşmesine neden olabilir. Çocuk, kendi yaşıtlarıyla da baş edebilmek için bazı yöntemler geliştirmek zorundadır. Arkadaş ilişkilerinde karşılaştığı itici ve küçük düşürücü davranışlar, özellikle evde de benzer tepkilerle karşılaşıyorsa, çocukta yıkıcı izler bırakabilir. Sözü edilen koşullarda yetişen bir çocukta düşman bir dün-ya içinde yaşamakta olduğu duygusu gelişir. Dış dünyadan kötülük beklentisi giderek çocuğun da çevresine karşı düşmanca duygular geliştirmesine neden olur ve daha önce ayrıntılı biçimde tartışılmış olan bu eğilimleri denetleme güçlükleri, kaygı duygusunun yaşanmasındaki en önemli etmen olarak varlığını sürdürür. Kaygılı insanın kendisini yeteneksiz ve yetersiz bulmasının gerisinde, düşmanca eğilimlerinden kaynaklanan kendini lanetleme duyguları bulunur. Yakın çevresindeki insaniarın da başına olumsuz olaylar geleceği biçiminde yaşadığı kaygılar ise dışadönük düşmanlığının maskelenmiş bir görüntü-sü olduğu gibi, bağımlı olduğu insanlardan yoksun kalarak ce-zalandırılma beklentileri içerir ki, bunun gerisinde kişinin kendi suçluluk duyguları bulunur. Bir başka deyişle, kaygı sadist ve mazoşist eğilimlerin de eşlik ettiği bir duygudur. Kişiliğin bir bölümü diğer bölümüne eziyet ederek hem sadist hem de mazoşist eğilimlere doyum sağlanır. Kaygı duygusuna son verebilmek oldukça güçtür. Örneğin bebek kaygısını ağlayarak dile getirir; bebeğin ağlaması esasen kaygılı annenin kaygılarını daha da artıracağından bebeğin kaygıları azalacağına artar. Kaygının bir diğer özelliği de, kapsadığı alanın giderek genişlemesidir. Mantığa uymayan bağlantıların kurulması sonucu, çocukluk yaşantılarının izlenimleri yetişkin yaşamda da dış dünyaya yönelik olumsuz genellemelere yol açabilir. Örneğin, bir insan annesini reddedici biri olarak algılamışsa, bazı özellikleriyle onu anımsatan kadınların, hatta tüm kadınların kendisini reddedeceğinden korkabilir. Bir diğeri, babasını sert ve katı bir insan olarak algılamışsa, ilerideki yaşamında karşılaştığı yönetici, öğretmen ve polis gibi otoriteyi temsil eden erkeklerden de benzer davranışları bekleyebilir. Dolayısıyla, çocukluk yıllarında oluşan genellemeler yetişkin insanın çevresini yanlış algılamasına ve ilişkilerinin bozulmasına neden olur. Aynı durum bir insanın kendisini değerlendirmesinde de söz konusu olabilir. Ana-baba ve çocuk ilişkilerindeki ödül ve ceza oranı, kişinin kendisini iyi ya da kötü olarak değerlendirmesinde yaşam boyu etkisini sürdürebilir. Kaygı duygusunun yoğunluğu

15 15 oranında davranışlar da aksar, algılama ve dikkat bozuklukları ortaya çıkar. Kaygılı kişi davranışlarını kaygı yaratan durumlardan kaçınmak amacıyla yönlendirdiğinden çevresindeki diğer seçenekleri algılayamaz. Bu durum yaşam alanının kısıtlanmasıyla sonuçlanır. Kişinin kaçındığı ve görmezden geldiği durumların sayısı arttıkça davranışları da kısırlaşır. Dolayısıyla kendisine doyum sağlayabilecek birçok kaynağı da değerlendirmemiş olur. Kaygı duygusunu yaşamamak için geliştirilen kaçınma tepkileri çeşitli biçimlerde görülür: İlkinde, kişi kendisinde kaygı yaratan durumlardan uzak durmaya çalışır. Örneğin, bir insan çok iyi bildiği bir konuda bile kalabalık karşısında konuşmaktan kaçınabilir; konuşmaya başladığında sesinin titreyeceğinden ya da yüzünün kızaracağından korkabilir. Konuyu iyi bilmiş olması kaygısının giderilmesine yardımcı olamaz. Çünkü bir insanın entelektüel yönleri çok iyi geliştiği halde duygusal yönden olgunlaşmamış olabilir. Sahip olduğu bilgiler duygusal benliğiyle bütünleşmemiş olduğundan, kendisini yine de yetersiz bulur ve bu durumunun kalabalık karşısında fark edileceği kaygısına kapılır. Bu kaygının gerisinde, çevresinde yarattığı olumlu izlenime karşılık, kendi kendisini yetersiz görmesinden kaynaklanan çatışma bulunur. Kaygı duygusundan kaçınmak için, kullanılan bir diğer mekanizmada kişi, çevresinden ve kendi iç dünyasından kaynaklanan ve kaygı yaşanmasına neden olan durumları algılamamaya çalışır. Bu mekanizma bebeklerde uykuya sığınma biçiminde görülür. Yetişkin insanda ise bu, kaygı yaratabilecek nitelikteki düşünce ve duyguları, seçici bir biçimde bilincinden uzak tutma yoluyla gerçekleştirilir. Örneğin, insanlar vardır, yalnızlık ve mutsuzluklarına karşın her şey yolunda gidiyormuşçasına davranırlar ve mutlu olduklarına kendileri de inanırlar. Gerçek durumlarını kabul etmenin vereceği acıya katlanamaz, ama, bunun karşılığını kendilerine yabancılaşarak ve sorunlarına çözüm getirebilmek için gerekli etkinliği gösterememekle öderler. Bir erkek hoşlandığı kadına gösterdiği ilgiye karşılık verilmediğini görmezden gelebilir; sevdiği insan tarafından terk edilen bir diğeri onun tekrar kendisine dönebileceği inancını sürdürerek reddedilmiş olmanın acısını hafifletmeye çalışabilir. Bazı insanlar ise kaygı duygusundan kaçınmak için alkol ya da uyuşturucu ilaçlar kullanırlar. Yetişkin insanın kaygıdan kaçınmak için kullandığı bir diğer yöntem de, kaygı yaratabilecek duygusal tepkilerin yerine böyle bir etki yaratmayacak tepkiler vermek biçiminde görülür. Çevresindeki bir erkekten çok hoşlanan genç kız, onu her gördüğünde ilgilenmiyormuşçasına, tutumlar takınabilir. Böyle yapmakla çoğu kez hoşlandığı insanı kendisinden uzaklaştırmış olur. Ama ona göre böyle bir sonuç, reddedilmenin gururuna indireceği darbeden daha az acı vericidir. Bu nedenle, reddedilmeden reddetmeyi yeğler. Hoşlanmadığı bir insandan bir şey istemek zorunda kalan bir diğeri, durumun kendisinde yarattığı kaygıyı aşırı dost ve sevecen bir tutumla geçiştirmeye çalışabilir. Böylece, olumsuz duygularının tam karşıtı tepkiler geliştirerek bu eğilimlerini denetim altına almış olur Bu tür kaçınma tepkileri, bir insanın kaygılarının ilk bakışta dıştan gözlemlenebilmesini engelleyebilir. Gerçekten de sürekli tedirgin oldukları halde sakin bir insan izlenimi veren kişilerin sayısı oldukça fazladır. Ne var ki, bu insanlar belirli bir süre boyunca yakından izlendiklerinde, kaçınma tepkilerini fark etmek pek de güç olmaz. Üstelik günümüzde pek çok sayıda insan, kaygılarını aşırı denetim altına almalarının bedelini psikosomatik hastalıklarla ödemektedirler. Mide ülseri, bağırsak spazmı, hipertansiyon, astım, bazı deri hastalıkları ve diğer birçok bedensel bozuklukların gerisinde doğrudan yaşanmayan duygular bulunur. Boşalım yolu bulamayan bu gerilimler ve kaygılar organlar aracılığıyla anlatım bulurlar. Bazen insanın iç dünyasından kaynaklanan olumsuz duyguların yarattığı tedirginlik ve kaygı biçim değiştirerek, belirli durumlara yönelik panik tepkileri biçiminde yaşanır. Örneğin kimi insan yüksek bir yere çıktığında yoğun bir panik yaşar. Kimi paniğinin nedenini anlayamaz, kimi ise bunun kendini aşağı atma korkusu olduğunu seçebilir. Böyle bir durumda düşmanca eğilimler kişinin kendine yönelmiş ve bilincinde olmadığı bir ölme isteği geliştirmiştir. Bu isteğin

16 16 gerisinde suçluluk duyguları ve kendini cezalandırma eğilimi bulunur. Kimi insan araba kullanırken yayaları ezeceği paniğine kapılabilir. Böyle bir durumda düşmanca eğilimler insanın kendi içinde ve dışa yöneltilmiş olarak yaşanır. Bazen ise kedi ya da köpek gibi belirli bir hayvanla karşılaşmak yoğun bir paniğin yaşanmasına neden olabilir. Burada düşmanca eğilimler insanın dışında ve kendine yönelik olarak yön değiştirmişlerdir. Kimi insan ise paniği kendi dışında ve başkalarına yönelik olarak yaşayabilir ve hiçbir neden yokken yakınlarından birinin öleceği, korkusuna kapılabilir. Bu, insanın özellikle o yakınına karşı düşmanca duygular taşıdığı anlamına gelmez. Daha çok, suçluluk duygularıyla ilişkilidir ve bağının olduğu bu kişinin sevgi ve desteğinden yoksun bırakılarak cezalandırılma korkularını içerir. Böylesine yaşanan kaygı, bir insanın gün boyunca sayısız üzüntü konusu bulması biçiminde yaşanan kaygıdan görünürde farklıdır. Kaygının bilinç altına itilerek yalnızca belirli durum-larda yaşanması kaygıdan kaçabilmeyi kolaylaştırır ve kişi kendisinde panik yaratan durumlardan uzak durarak korunmaya çalışır. Asansör bulunan bir binada merdivenle çıkmayı yeğleyen, sinema ya da tiyatroda mutlaka sıra kenarında oturan ya da kedisi olan dostlarının evine gidemeyen insanların sayısı hiç de az değildir. Ne var ki, kaygının belirli bir duruma karşı yaşanarak sınırlandırılması, o insanın diğer zamanlarda rahat ola-bileceği anlamına gelmez. Kaygılarını fobik tepkiler biçiminde yaşayan çoğu insan, genellikle diğer zamanlarda da gergin ve tedirgindir. Başka bir deyişle, insanın iç dünyasında kapalı kalan duyguların yarattığı kaygıyı belirli bir duruma odaklaştırarak boşaltma biçiminde işleyen bilinçdışı mekanizma, kişinin yaşadığı tedirginliği tümden ortadan kaldırmaz. Çoğu insan kaygılarının farkında değildir. Bu tür duygularının varlığını ancak kaygı içerikli bir düş gördüğünde ya da günlük yaşamı dışında kalan, örneğin önemli bir kişiyle görüşmeden önce yaşadığı kaygı gibi durumlarda fark edebilir. Kimindeyse kaygı benliğin öylesine sürekli bir parçası durumuna gelmiştir ki, bir başka türlü var olunabileceğini bilmediği için, yaşadığı tedirginliğin olağandışı bir durum olduğunu fark edemez bile. Her şeyin irade gücüyle çözülebileceğine inanmış aşırı mantıklı kişilerin de bu davranışlarının altında var olan kaygılarını görebilmeleri ve kabul edebilmeleri oldukça güçtür. Kimi insan içsel kökenli kaygıların belirli bir davranış alanında, örneğin karşı cinsle olan duygusal ya da cinsel ilişkile-rinde yaşar. İlişkileri sürdürememek, sürekli yeni ilişkiler aramak erkekte iktidarsızlık ve kadında orgazm olma güçlüğü, kaygının bu alanda yaşanmakta olduğunun belirtileridir. İnsanlar vardır, duvardaki tablo biraz çarpık dursa düzeltmeden edemez, otomobillerin plaka numaralarını izler ya da aynı anda birden fazla mektubu postaya verirse mektupları yanlış zarflara koyduğu kuşkusuna kapılırlar. Baskıcı ve cezalandırıcı bir ortamda yetişmiş olan bu tür kişiler gerçek benliklerine o denli yabancılaşmışlardır ki, derinlerde saklı olan kızgınlıklarını ancak bu yoldan denetim altında tutabilirler. Çarpık duran tablo o insanın gerçek benliğini ve bu benliğin suçluluk duygusu uyandıran eğilimlerini yansıtır. Tabloyu düzeltmek ise vicdanına işlenmiş olan değer yargılarına boyun eğmeyi simgeler. Çarpık duran tablo dışarıya fışkırmak isteyen gerçek benliğini kışkırtıcı bir uyaran olduğundan, kişi farkına vardığı çarpıklığı düzeltmeden rahat edemez. Böyle durumlarda, kişiliğin kuralcı ve yargılayıcı bölümü, içinden geldiğince davranmak isteyen diğer bölümünü sürekli tehdit altında tutar. Kişinin bilincinde olmadığı bu tür mekanizmalar da kaygıyı tümden ortadan kaldırmadığı gibi, bu kez farklı türde kaygıların yaşanmasına neden olur. İnsanın gerçek duygusal dünyasından kopması sonucu ortaya çıkan boşluk, kendisine de yabancı gelen ve engelleyemediği, saçma ve gereksiz birtakım fikirlerin zihnine üşüşmesine neden olabilir. "Ya sokağa attığım portakal kabuğunun üzerine birisi basıp kayar ve başını taşa çarpıp ölürse!", "Ya az önce imzaladığım yazının üzerinde işle-mediğim suçları içeren bir itirafname yazılı idiyse!" biçiminde, saçmalığını kendisinin de kabul ettiği düşünceler kişinin zihnini onu yorgun düşürene dek işgal eder. Bu düşünceler, gerçek bir olayın sonuçlarının olumsuz olabileceği biçiminde doğrudan yaşanan kaygıdan farklı olmakla birlikte, dolaylı olarak yine de kaygı yaşanmasına neden olurlar. Kendisi ve bazen de çok yakınındaki birkaç kişi dışındaki çevresi bu düşüncelerden haberdar olmadığı için, böyle biri dıştan bakışta sakin bir insan olarak algılanabilir. Ancak yakından izlendiğinde kendi kişiliği içindeki sadistmazoşist

17 17 öğelerin dış dünyadaki ilişkilerine de yansıdığı gözlemlenebilir. Bu tür insanlar genellikle kendilerinden güçlü olana karşı boyun eğici ve saygılı, kendilerinden zayıf olana karşı ise katı ve cezalandırıcı bir tutum içindedirler. İnsanlara ulaşabilme umudunu yitiren bazı kişilerde ise kaygı dış dünya olayları yerine iç organlara yöneltilir. Önceki dönemlerinde de kaygılar yaşamakta olan böyle biri sürekli kendi sağlık durumuyla ilgilenmeye ve çeşitli hastalık belirtilerinden yakınmaya başlar. Bu yakınmalar bedenin bir böigesinden diğerine erişebilir. Ciddi bir hastalığı olduğuna dair kesin bir inanç geliştirmiş olan bu kişilerin iyileşme umudu da yoktur, ama amansız bir hastalığa yakalanan bir insanın kaygılarını da yaşamazlar; kimi, sürekli bir hekimden diğerine dolaşır, kimi ise kendi hastalığını tanımlamış olarak hekime başvurur; ancak tıp bilgisi noksan olduğundan vardığı sonuçlar mantıkdışı olur. İç organlara yönelik, bir dayanaktan yoksun bu düşünceler, genellikle kırk ya da elli yaşlarında başlar. O güne dek düşlerini ve beklentilerini gerçekleştirememiş olan kişi, gelecek için de bir umudu olamayacağı düşüncesine kapılır ve dış dünyadan kopma sonucu düşmanca eğilimler iç organlara yöneltilir. Hangi biçimde yaşanırsa yaşansın kaygı ve buna eşlik eden çaresizlik duyguları, günlük yaşamın sorumluluklarını üstlenebilmek için gerekli beceriyi geliştirememiş ve gerçek benliğine yabancılaşmış olmanın belirtileridir. Bu becerilerden yoksun bir insan hazırlıklı olmadığı yarışmalı bir dünya içinde kendini güvensiz ve yetersiz hisseder. Esasen çocukluk yıllarından bu yana var olan hafif ve sürekli kaygılar, günlük yaşamda ortaya çıkan yeni durumların yarattığı ek zorlanmalar karşısında yoğunlaşabilir. Kaygılı insan genellikle çevresindekileri de bıktırdığı için, aradığı sevgi ve destekten de yoksun kalır. Bu ise çaresizliğinin ve esasen denetiminde güçlük çektiği olumsuz duygularının daha da pekiştirilmesine neden olur. Zaman zaman yaşadığı bazı olaylarda insanları gereğince sevemediğini fark edebilirse de bunu görmüş olmanın yarattığı suçluluk ve insanları yitirme paniği, bu gerçeği hızla bilincinden uzaklaştırmasına neden olur ya da insanları sevememesini haklı gösterecek gerekçeler bulur. Bir insanın kaygılarından kurtulabilmesi için tek yol, kendi varoluş sorumluluğunu üstlenebilmesidir. Bu sorumluluk gereğinde başka insanların desteği ve yardımını alabilmeyi de içerir. Ne var ki, çaresizlik duygularından kaynaklanan aşırı bağımlılık eğilimleri ve bunun sonucu oluşan kızgınlık, kaygılı insanın kendisine verilen desteği değerlendirebilmesini güçleştirir. Bir başka deyişle, kaygılı insan vermeyi de almayı da beceremez. Verilenle yetinmeyip tüm sorumluluğunun çevresindeki insanlar tarafından üstlenilmesini bekleyebilir. Bir insana yaklaşabileceğini fark ettiğinde, çocuksu bir bağımlılık ve çaresizlik yaşamaya başlayabilir. Bazen ise tam karşıtı bir tepki oluşur. Artan çaresizliği ve bağımlılığı, diğer insanların benliğine mal olarak yok olma kaygılarını yaşamasına neden olabilir. Bu kez seçilen yol, diğer insanlar tarafından yutulmamak için bağımlılık eğilimlerinin ve çaresizlik duygularının tümden yadsınması olur. Böyle bir insan verileni almamakta direnir. Gelecek sayımızda sorumluluktan kaçış başlıklı konumuzda buluşmak üzere sağlıklı günler diliyorum sevgili okuyucular G. Locher Yemekte Görgü Kuralları Masada çatal sola, kaşık ve bıçak sağa yerleştirilir. Bıçak, kaşık ile tabak arasına, keskin tarafı tabağa dönük olarak konur. Kaşık ve bıçak daima sağ elle tutulur. Sadece makarna yerken kaşık sol ele geçer. Bıçaksız yenecek bir yemekte çatal sağ elle tutulur. Yeşil salata bıçak kullanılmadan çatalla yenir. Sadece dilimleri büyükse bıçak kullanılır. Pilav çatalla yenir. Resmi yemeklerde sofraya oturduktan sonra tabağa el sürmek veya hele garsonun işini kolaylaştırmak için ona uzatmak görgüsüzlüktür. Masada, sol taraftaki ekmek ve salata tabakları kullanılır. Çatal, bıçak ya da kaşık bir kez kullanıldıktan sonra masaya bir daha dokunmaması gerekir; kullanılmış çatal, bıçak ya da kaşık daima tabağın içinde tutulmalıdır.

18 18 Masada dik oturmalı, dirseklerlerle masanın üzerine dayanılmamalıdır. Peçeteler resmi olmayan yemeklerde çatalların soluna, resmi yemeklerde servis tabağının içine konur. Masaya oturunca ev sahibesi, peçeteyi alır almaz siz de onu takip etmeli ve peçeteyi sağ üst köşesinden tutarak açıp dizlerinize yerleştirmelisiniz. Yemek esnasında masadan kalkmak gerekirse, peçete sandalye üzerine veya masanın size ait olan kısmında boş bir yere bırakılabilir. Peçeteye ağzını, etrafa göstermeden silmeli ve peçetenin yağlanan veya kirlenen kısımlarını diğer konuklardan gizlemeye çalışmalıdır. Masadaki yiyecekleri uzatırken, her zaman sağınıza verin. Ekmek verirken kendinize almadan önce başkalarına ikram edin. Yemekte sigara içmeyin, eğer masadaki kişiler ve restorant kuralları yasaklamıyor ise yemekten sonra içebilirsiniz. Sofra takımı ve bardaklar üzerinde ruj izi bırakmamaya özen gösterin. Yemeğe oturmadan önce rujun fazlasını bir peçete ile alın. Tadına bakmadan önce yemeğe tuz yada biber koymayın Baylar sağ ve sol taraflarında oturan bayanlara oturmaları için yardım ederler Bunları Asla Yapmayın!!! Ev sahibesi davet etmeden sofraya oturmayın. Ne kadar aç olursanız olun, önce ev sahibesinin yemeğe başlamasını bekleyin. Çorba sıcaksa üfleyerek soğutmaya çalışmayın. Yerken ağız şapırdatmayın. Sunulan tepside önünüze isabet eden parçayı alın, asla seçmeyin. Tabağınızı doldurmayın ya da büyük miktarda almayın. İkinci bir kere yemek teklif edilmezse istemeyin. Dirseklerinizi masa üstüne koymayın. Ellerinizi masa altına koymayın. Ağız dolu iken konuşmayın. Çok hızlı yiyip herkesten önce yemeğinizi bitirmeyin, yemeği diğer misafirler ile birlikte bitirmek esastır. Konuşurken çatal bıçak ile hareketler yapmayın. Çatal bıçak kat iyen yalanmaz. Ekmek ısırılarak koparılmaz. İzin istenmeden masadan kalkılmaz. Masa terkedildiğinde peçete katlanmaz. Olduğu gibi sandalyenin üstüne bırakılır. Peçeteyi göğse takmak, yeleğe geçirmek ya da tabağın altından sarkıtmak ayıptır.

19 19 Yararlı Adresler: Jump ve Jumpina Jump ve Jumpina, Winterthur da oturan genç kız (13-17) ve delikanlılar (13-18) için okul ile meslek eğitimi ve iş imkanları arasında bir köprü görevi üstlenen sosyal bir kuruluştur. Kız ve erkekler için ayrı ayrı yürütülen bu sosyal içerikli programların önemli iki hedefi şudur: İlk hedef, gençleri meslek eğitimi ve iş yaşamına hazırlayıcı, somut çözümler üzerindeki çalışmalardır. Diğer hedef ise gençlerin okuldan erken yaşta ayrılmaları riskini azaltmaktır. Programın özünde, gençlerin problemlerine bire bir çözüm imkanı aranır ve gereken kişilerle görüşmeler yapılır. Gençlerin yaşam çevreleri göz önünde bulundurularak, meslek eğitimi veya iş aramadan, okuldaki, evdeki, arkadaş çevresindeki sorunlarına kadar, onlara yardımcı olunmaya çalışılır. Hatta kendilerine sosyal iletişim becerilerini geliştirme imkanları da sunulur. Bu hizmetler 3 ile 9 ay arasında sürer. Gerekirse uzatılabilir. Aynı şekilde gençlerin aileleri, öğretmenleri veya iletişimde bulundukları diğer kişiler de bu hizmetten destek görürler. Bu hizmet neden sunuluyor? Kişisel, ailevi, eğitimsel ve/veya göçe dayalı sorunlar yaşayan gençler, okul ve meslek seçimi zamanı geldiğinde zorlanmaktadırlar. Gerçekçi bir gelecek planı hazırlamakta güçlük çekmekte ve okulu bitirmede sorunlar yaşamaktadırlar. Okulda hevessiz olmakta, dersin huzurunu bozucu davranışlarda bulunmakta, okul dışında da tatsız olaylara karışabilmektedirler. Kendilerine özel bir ilgi ve danışmanlık hizmeti sunulmazsa, geleceklerini kaybedebilirler. İşte tam bu dönemde Jump ve Jumpina devreye girer. Başvuru : İster telefon açıp randevu alabilirsiniz, ister bir e.posta gönderebilirsiniz. İsterseniz bize bir dostunuzla da uğrayıp, ortamımızı görebilirsiniz. Web sayfasından daha geniş bilgi alabilirsiniz. Nerede? Erkekler için : Kızlar için : Jugendprogramm jump Palmstrasse Winterthur Telefon: jump@win.ch Jugendprogramm jumpina Trollstrasse Winterthur Telefon: jumpina@win.ch Türkçe danışmanlık: Mehmet Ertoğrul

20 20 Gülter Locher Hannah Arendt (14 Ekim, Aralık, 1975 ) Alman siyaset bilimcisidir. Çoğu kişi tarafında felsefeci olarak da bilinmekle birlikte, felsefenin "bireyin kendisi"ne dair sorunlarla uğraştığını söyleyerek bu sıfatı reddetmiştir. Siyaset bilimci olarak tanımlanmayı istemesinin sebebi çalışmalarının "tekil olarak insana değil, dünyada yaşayan ve dünyayı kaplayan insanlığa" odaklanmış olmasıdır. Geçtiğimiz yıl, insanlığa her alanda büyük hizmetler vermiş bilim adamlarının, düşünürlerin, sanatçıların, politikacıların anma yıl dönümleri öyle çoktu ki, bu sayede bu konularla ilgilenenler sanatla, bilgiyle, felsefeyle dolu bir yıl geçirdiler. Son sayımızda biz de bu önemli kişilerle ilgili bir makaleye yer verdik. Özellikle Mozart üzerinde etraflıca durmuştuk. Geçtiğimiz yıl anılanlardan birisi de Hannah Arendt idi; 100. Doğum Yılıydı Arendt in. Hannah Arendt 14 Ekim 1906 da Almanya da doğdu. Doğum yılı ve doğduğu yer belki de hiçkimsenin yaşamında bu denli önemli rol oynamamıştır, Hannah Arendt in yaşamında rol oynadığı kadar. Çok iyi bir eğitim gören Arendt dönemin en tanınmış düşünürleri ile de birlikte çalışmak olanağına sahip olmuştur. Arendt Antisemitizm olgusuyla karşı karşıya gelip de mülteci yaşama başlamak zorunda kalınca, bu "yerinden edilme" ile başlayan yaşam kesitinde en önemli yapıtlarını vermiştir. Üç ciltten oluşan 'Totalitarizmin Kaynakları' adlı eserinde, Batı felsefe geleneğinin nasıl olup da milyonların kıyımıyla sonuçlanan bir ideoloji yaratabildiği sorusuna yanıt aramaktadır. Aşağıda sizlere sunduğumuz makaleyi bize Hollanda dan gönderen arkadaşımız Birten Lostar a çok teşekkür ediyoruz. İNSAN YÜZLÜ HAYALET KUKLALAR Liberal demokrasiye olan benzerliği nedeniyle Totalitarizm endişe verici ölçüde önemlidir. Hannah Arendt in sığınmacılar, vatansızlar ve öteki gereksiz insanlar üzerine dersleri 1961 yılında, Final Çözüm ü (endlösung: yahudilerin çalışma kamplarına gönderilerek yok edilmesi) bulan ve düzenleyen bürokratlardan birisi olan Adolf Eichmann a karşı The New York Times adına Kudüs te açılan davayı Hannah Arendt kazanır. Hannah Arendt davanın anlatıldığı Eichmann Kudüs te (1963) adlı kitabın muhteşem sonsözünde, 1933 te ve 1942 den sonra giderek artan totalitarizm (nasyonal sosyalizm) adına işlenen suçları tanımlamaya çalışır. Hannah Arendt a göre, Eichmann ve yandaşlarının işledikleri suçlar Yahudi halkına karşı değil, tamamiyle insanlar arası farklara, insan çeşitliliğine ve insan statüsüne bir saldırıydı. Bu nedenle doğrudan doğruya Eichmann a yönelerek şöyle söyler: sanki siz ve sizin üstlerinizin yeryüzünde kimin yaşayıp, kimin yaşayamayacağı konusunda karar verebilme hakkınız varmış gibi, yeryüzünü Yahudi Halkı ve daha bir sürü diğer halk gruplarıyla paylaşmak istemiyorsunuz, İnsan cinsinin hiçbir üyesinden, yeryüzünde bu tür istek ve arzuları olan ve bu arzuları uygulamaya Marieke Borren/ Filosofie Magazine, Mart 2005 Hollandaca dan çeviren: Birsen Lostar geçirmek isteyenlerle birlikte yaşamayı kabul etmesi beklenemez. Bütün bu nedenlerden dolayı siz ölmelisiniz. Arendt esas olarak Kötülüğün Bayağılığı teziyle tanınır. Eichmann ın yargılanmasına neden olan suçlarda, radikal bir kötülüğün varlığından ziyade, aşırı bir düşünce yoksunluğunun olduğuna dikkat çeker. Bu tezin bir sonucu olarak da, söz konusu suçların, bihassa bizim insan oluşumuza yönelik bir saldırı olduğuna ilişkin görüş arka plana itilmiş olur. Arendt ın (pre-)totaliter rejimlerin felsefesiyle ilgili keskin ve tüyler ürpertici tahlilleri, ve oradan çıkarılan günümüz post-totaliter ve sözüm ona liberal-demokratik toplumlara yönelik uyarıcı derslerde Eichmann ın görüşlerinin hala tayin edici önemde oluşu yatar. Hannah Arendt bu tahlillerine, Totalitarizmin Kökeni (The Origins of Totalitarianism, 1951) adlı kitabında, totalitarizmin ögeleri ve yirminci yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkışıyla ilgili çalışmalarıyla başlar. Bütünsel egemenlik Arendt, ( )Totalitarizmin Kökeni nin üçüncü bölümünde,- Arendt a göre totalitarizmin gövdesinden çıkan iki sürgün olan nasyonal

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları 2013 / 2014 SAYI: 17 Haftanın Bazı Başlıkları Çocukla İyi Zaman Geçirmenin 10 Yolu VI. Geleneksel Piyano Resitali Miniklere Anlamlı Hediye Okul Küçük Erkek Basketbol Takımı mızdan Başarı Çocukla İyi Zaman

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

9. Sigarayı bırakma zamanı

9. Sigarayı bırakma zamanı 9. Sigarayı bırakma zamanı 1 9. Sigarayı bırakma zamanı Dünyada 8 saniyede 1 can alan, yılda 4 milyon kişinin ölümüne neden olan, dünyada her 10 erişkinden birinin ölüm nedeni sayılan sigarayı bırakmak

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Okul fobisi nasıl gelişir?

Okul fobisi nasıl gelişir? Eğer bir kelimenin sonuna "fobi" eklenmişse, hemen bir şeylerden korkulduğunu düşünürüz. Ancak okul fobisi gelişen çocukların okula gitmek istememelerinin tek nedeni okuldan korkmaları değil. Çocuğa bu

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor: Uzm. Psikolog Nuray ÖZBEN AVŞAR Anne - baba - çocuk ilişkisinin son yıllarda hızlı bir değişim içerisine girmiş olduğu gözleniyor. Hızla gelişen dünya ile hayata bakış açıları her geçen gün gelişiyor ve

Detaylı

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum» Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni «Okula Uyum» Hayatımızda yeni bir sayfa daha açılıyor. Bu başlangıç hem çocuğunuzun hem de sizlerin hayatında yepyeni bir dönemin başlangıcı... Çocuklar, okula

Detaylı

VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM ÜNİTE 1 VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ - 1 Ad :... Soyad :... Vücudumuzu ayakta tutan, hareket etmemizi sağlayan ve bazı önemli organları koruyan sert yapıya iskelet denir. İskelet

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ;

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Anne babalar için çocuklarının ilk kelimelerini duymak heyecan verici bir deneyimdir. Duyduğu yeni kelimeleri

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Biraz düşünelim... Alışverişe gittiniz; her zaman akıllı ve anlayışlı olan oğlunuz istediği oyuncağı alamayacağınızı söylediğinizde

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 1886 ÖZEL GETRONAGAN ERMENĐ LĐSESĐ R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 2010 2011 Kız olursa Sarin, erkek olursa Masis Erkek olursa doktor, kız olursa öğretmen KENDĐNĐ TANIMA VE MESLEK SEÇĐMĐ Sevgili veliler,

Detaylı

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken TURK 101-57 2014-2015 Güz Dönemi İlk Ödev-Son Metin Opera 08.10.2014 Beril Babacan 20901276 DON GİOVANNİ Geçtiğimiz kış bir arkadaşımla ara tatilde yurtdışına çıkmak istiyorduk. Bütçemize de uygun ve çok

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

1 of 5 14/10/2010. Stresle Başa Çıkma

1 of 5 14/10/2010. Stresle Başa Çıkma 1 of 5 14/10/2010 Stresle Başa Çıkma Stres bizim baskıya karşı duygusal ve fiziksel tepkimizdir. Bu baskı dışsal faktörlerden kendimizin ya da bir yakınımızın yaşam etkinliklerinden, hastalıklarından yaşam

Detaylı

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav?

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav? Uzm Psk. Nuray ÖZBEN AVŞAR ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav? Çocuklar hızla büyüyor, çocukluk dönemini bitirip ilk erişkinlik olan ergenlik dönemine adımlarını atıyorlar. Ergenlik çağında fiziksel

Detaylı

SAĞLIKLI YAŞAM VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI BİLGİ FORMU

SAĞLIKLI YAŞAM VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI BİLGİ FORMU SAĞLIKLI YAŞAM VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI BİLGİ FORMU KİŞİSEL BİLGİLER Adınız: Soyadınız: Doğum Tarihi: Doğum Yeri: Adres: (Ev) (İş) Telefon:(Ev): (İş) (Cep) E-mail: Eğitim Durumunuz: Mesleğiniz: KİLO

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri 1 Aşağıda zaman zaman herkeste olabilecek yakınmaların ve sorunların bir listesi vardır. Lütfen her birini dikkatle okuyunuz. Sonra bu durumun bu gün de dâhil olmak üzere son üç ay içerisinde sizi ne ölçüde

Detaylı

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA 1. HAFTA TARİH : 01 MART 2016 04 MART 2016 KONU : YEŞİLAY 1- Yeşilay nedir? Ne işe yara? Faaliyetleri nelerdir? Nefes akciğer yapalım. Vücudumuzu 2- Sigara ve alkolün zararlarını hep birlikte öğrenelim

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU Minti Monti Çocuklar için eğlenceli poster dergi Ücretsizdir Sonbahar 2012 Sayı:7 ISNN: 2146-281X Tilki Tilki Baksana Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre Hayatta, insanlar üzerinde en çok etkili olan şeyi arayan bir kız, bu sorusunu karşılaştığı herkese sorar. Çeşitli cevaplar alır ama bir türlü ikna olamaz. En sonunda şehrin bilgesi bir nineye gönderilir.

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan; Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen insanların kullandığı yoldan; yemyeşil ağaçların rüzgar ile savrulan dallarından çıkan sesin dalga

Detaylı

OKULA BAŞLARKEN OKULA BAŞLAMA SÜRECİ

OKULA BAŞLARKEN OKULA BAŞLAMA SÜRECİ OKULA BAŞLARKEN Okul, aileden sonra çocuğun içinde bulunduğu ilk temel sosyalleşme kurumudur. Okul dönemi, çocuk için ailesinden ilk ayrılış dönemidir; çünkü çocuk, okula başladığında evden farklı bir

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, bakım ve rehabilitasyon çalışmaları tamamlanarak dünya standartlarında bir tesis haline getirilen Bodrum Belediyesi

Detaylı

Streslere karşı 7 etkin uygulama

Streslere karşı 7 etkin uygulama Streslere karşı 7 etkin uygulama Stres ve huzursuzluklarda, mide kazınmalarında korku ve kaygı durumlarında aşağıdaki uygulamalar size her zaman yardımcı olabilir: 1. Dikkati başka yere yönlendirmek Şarkı

Detaylı

Bugün kadın ve erkeğin daha eşit olacağı bir toplumda yaşamak için sen ne yapacaksın?

Bugün kadın ve erkeğin daha eşit olacağı bir toplumda yaşamak için sen ne yapacaksın? Bugün kadın ve erkeğin daha eşit olacağı bir toplumda yaşamak için sen ne yapacaksın? Çözüm Analizi Araştırma Hakkında 2 Kadın ve Erkeğin Eşit Olduğu Bir Toplum Dünyada ve ülkemizde hemen hemen tüm kurumsal

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÖLÜMÜ Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu İÇERİK Rehberlik Birimi Tanıtımı Gelişim Dönemleri ve Okula Uyum Süreçleri Öğrencilerimizin; Zihinsel, bedensel, sosyal ve

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ VG&O 0-3 A.A. Vermulst, G. Kroes, R.E. De Meyer & J.W. Veerman AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ 0 İLA 3 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARIN ANNE-BABALARINA YÖNELİKTİR GENCIN ADI: TEDAVI ŞEKLI: DOLDURMA TARIHI:

Detaylı

Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş Diğer. İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Fakülte Yüksek Lisans

Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş Diğer. İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Fakülte Yüksek Lisans Form no : Tarih : Bu anket hastalığınızı daha iyi anlayabilmek ve sizlere daha yararlı olabilmek için düzenlenmiştir. Lütfen olabildiğince nesnel (objektif) yanıtlamaya özen gösterin. Ankete kimliğinizi

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ 1 Düşüncelerini, duygularını rahat ifade edebilen, Çevresiyle olumlu ilişkiler kurabilen, Kendine güvenen, Öğrenmeye istekli, Mutlu, başarılı çocuklar yetiştirelim.

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

İsviçre Türk Kadınları Yardımlașma ve Dayanıșma Derneği Türkischer Frauenhilfsverein Schweiz. 27. Genel Kurul Toplantısı 24 Mart 2013

İsviçre Türk Kadınları Yardımlașma ve Dayanıșma Derneği Türkischer Frauenhilfsverein Schweiz. 27. Genel Kurul Toplantısı 24 Mart 2013 Gündem: Açılış Misafirlerin tanıtılması Divan heyetinin seçilmesi Gündemin onaylanması Saygı duruşu Faaliyet ve muhasebe raporlarının okunması Denetim kurulu raporunun okunması Raporlar hakkında görüşler

Detaylı

Menümüzü incelediniz mi?

Menümüzü incelediniz mi? by elemeği Menümüzü incelediniz mi? Yılmaz Usta nın hikayesini duydunuz mu? Niçin Nevale? Yılmaz Usta nın hikayesi Bir insan pasta ustası olmaya nasıl karar verir? Yani 1972 yılında Kastamonu da doğduğunuzu

Detaylı

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp Kayıp, yaşam döngüsünün her evresinde yaşanır. bağımsızlık kaybı ilişki kaybı, sağlık kaybı, iş kaybı, ekonomik kayıp, evcil hayvan kaybı, organ

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013 OECD 2013 EĞİTİM GÖSTERGELERİ RAPORU: NE EKERSEN ONU BİÇERSİN (4) Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 5 Ocak 2014 Geçtiğimiz üç hafta boyunca 2013 OECD Eğitim Göstergeleri

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor?

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor? ALAY ETME Amaç : Başkalarına saygı duymayı öğrenme.alay etme ile baş edebilme becerisini kazandırma Düzey : 1. sınıf ve üstü Materyal: Uygulama 1 için:yazı tahtası, kağıt, kalem, Uygulama 2 : Kuklalar,oyuncak

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU Formun Amacı: Bu form çocuğun sağlık durumu, psikomotor gelişimi, özbakım gelişimi, sosyal duygusal gelişimi ve davranışsal özelliklerine ilişkin bireysel gereksinimleri

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙ ΕΙΑΣ, ΙΑ ΒΙΟΥ ΜΑΘΗΣΗΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Eğitim, Hayatboyu Öğrenme ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısı, sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan kaygıdır.

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısı, sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan kaygıdır. SINAV KAYGISI Kaygı; farklı, önemli ve zor bir durumla karşılaştığında bireyin yaşadığı duygudur. Bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren aşırı uyarılmışlık durumudur. Sınav Kaygısı,

Detaylı

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ BAHARA MERHABA Toprağın ve suyun güneşle buluştuğu, doğanın canlandığı, aydınlık ve sıcak günlere kavuştuğumuz güzel bahar aylarına merhaba dedik. Baharın verdiği canlılık ve heyecanla eğitim- öğretim

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ

ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ I- Açıklama Sizi tam olarak tanımladığına inandığınız her cümlenin yanına 1 yazın. Eğer ifade size uygun değilse, boş bırakın. Sonra her bölümdeki sayıları toplayın. Bölüm 1 Nesneleri

Detaylı

Digital Age. Yeni Nesil Mutluluk Araştırması. Nisan, ZENNA Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017

Digital Age. Yeni Nesil Mutluluk Araştırması. Nisan, ZENNA Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017 Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017 Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması, ZENNA Kurumsal Marka Yönetimi Araştırmaları ve Danışmanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırma

Detaylı

POLONYA DA ERASMUS GDYNIA MARITIME UNIVERSITY 2018 BAHAR

POLONYA DA ERASMUS GDYNIA MARITIME UNIVERSITY 2018 BAHAR POLONYA DA ERASMUS GDYNIA MARITIME UNIVERSITY 2018 BAHAR Merhabalar, ben Gemi Makineleri İşletme Mühendisliğinden Yunus Emre Meşe. 2018 Bahar döneminde Polonya nın Gdynia şehrinde Erasmus faaliyetimi gerçekleştirdim.

Detaylı

Cocuklari icin cirpinan ogretmenleri gordukce hem cok seviniyoruz, hem de onlara yonelik daha fazla birseyler yapabilme derdine dusuyoruz...

Cocuklari icin cirpinan ogretmenleri gordukce hem cok seviniyoruz, hem de onlara yonelik daha fazla birseyler yapabilme derdine dusuyoruz... Kemal Ogretmen fotograflari karne gunu gecince hemen paylasmaliyiz heyecani yasadik, tipki 1 onceki hafta sevgili Selda Ogretmenimizden gelen fotograf ve mektuplari aldigimiz geceki heyecana benzer...

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08 Söz Dinlemeyen Çocuklara Nasıl Yardımcı Olunmalıdır? Çocuklarda zaman zaman anne-babalarının sözünü dinlememe kendi bildiklerini okuma davranışları görülebiliyor. Bu söz dinlememe durumu ile anne-babalar

Detaylı

ÖNSÖZ... IX 1. 10 12 13 10 14 2. 15 15 3. 20 20 24 27 28 29 30 30 33 34 36 39 40 41 42 III

ÖNSÖZ... IX 1. 10 12 13 10 14 2. 15 15 3. 20 20 24 27 28 29 30 30 33 34 36 39 40 41 42 III İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX 1. Çocuklara Zarar Veren Anne-Baba Davranışları...1 Aşırı Koruyuculuk ve Kısıtlayıcılık...2 Reddetme; Maskelenmiş Mahrumiyet...4 Aşırı Hoşgörü ve Şımartma...5 Aşırı Beklentiler...6

Detaylı

1.Mucit kime denir? 2. Bildiğiniz icatları söyleyiniz. Yeni bir buluş ortaya koyan, icat edene mucit denir.

1.Mucit kime denir? 2. Bildiğiniz icatları söyleyiniz. Yeni bir buluş ortaya koyan, icat edene mucit denir. 1.Mucit kime denir? Yeni bir buluş ortaya koyan, icat edene mucit denir. 2. Bildiğiniz icatları söyleyiniz. Telefon, fotoğraf makinesi, ampul, pusula, tekerlek, internet, yazı Bitkilerde döllenme sonunda

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

ZİHİNSEL PROGRAMLAMA - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ZİHİNSEL PROGRAMLAMA

ZİHİNSEL PROGRAMLAMA - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ZİHİNSEL PROGRAMLAMA ZİHİNSEL PROGRAMLAMA Bilinçaltını hakkında sahip olduğumuz bu bilgilerin ışığında, mutluluğa dönelim ve kendi dünyanıza Beceriksizim gibi verdiğiniz komutların sonuçlarına bir bakalım. Beceriksizseniz

Detaylı

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Rüyalar genellikle en saçma göründüklerinde en derindedir. Sigmund Freud Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Anksiyete: kendinize kötü bir şey olacağını ve

Detaylı

M7 C Alıştırma Formu: Anne- Babanın günlük planı

M7 C Alıştırma Formu: Anne- Babanın günlük planı M7 C Alıştırma Formu: Anne- Babanın günlük planı Senin annenin ve babanın gündelik yaşamı nasıldır? Anne-babanın faaliyetlerini günlük plana kaydet! Annen/baban çalışıyorlar mı? Evet ise, hangi işlerde

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü BÜLTEN. Ayın Konusu

T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü BÜLTEN. Ayın Konusu T.C ALİAĞA KAYMAKAMLIĞI REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Bölümü NİSAN Ayın Konusu FARKLILIKLARLA YAŞAMAK İÇİNDEKİLER 1. FARKLILIKLARA SAYGI DUYMA 2. EMPATĠ

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

İnanıyorum ki biraz daha gayret ederek planlı ve düzenli bir çalışmayla çok daha başarılı olacaksın

İnanıyorum ki biraz daha gayret ederek planlı ve düzenli bir çalışmayla çok daha başarılı olacaksın 4. sınıf öğretmenlerinin karne görüşleri şu şekildedir: Sevgili Nehir Nur, Bal arısı gibi çalışkan ve üretken bir öğrencisin güzel kızım. Aldığın her görevi başarıyla ve ciddiyetle yerine getirdin. Her

Detaylı

İSTEK ÖZEL ACIBADEM ORTAOKULU 2013-2014 PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BÖLÜMÜ

İSTEK ÖZEL ACIBADEM ORTAOKULU 2013-2014 PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BÖLÜMÜ İSTEK ÖZEL ACIBADEM ORTAOKULU 2013-2014 PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BÖLÜMÜ Bireyin çocukluktan yetişkinliğe geçerken biyolojik, psikolojik ve sosyal yönden geliştiği bireyselleştiği, toplumsallaştığı

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı