Đ S T Đ R Đ D Y E K A B U K L U E V R E N

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Đ S T Đ R Đ D Y E K A B U K L U E V R E N"

Transkript

1 Đ S T Đ R Đ D Y E K A B U K L U E V R E N Şu kişiler ne kötü tanrım..đlle de yüzmeyi öğretecekler bana..đşte,babam belimden kavramış-ne yalan söyleyeyim bu davranışı bana zevk veriyor-derinlere götürüyor beni. Böyle düşünüyor ve ayaklarını-ne güzel ayaklarım var-ufacık-denizin içinde aşağıya doğru uzatıyorsun.şimdi denizin dibine değerler..uzatıyorsun-uzatıyorsun-biraz daha..yok-yere değmiyor ayakların. Korktuğunu belirtmelisin babana..nasıl?..ağlamalısın..ağlıyorsun işte..daha doğrusu,dışındakiler,senin ağladığını düşünebilirler.oysa sen,yalnızca bağırıp çağırıyorsun,yüzünü devindirerek.. Off tanrım..kişilerin ilgisini çekmek için ille de ağlamak mı gerek?..yok yok..güldüğüm zaman da ilgileniyorlar benimle..annem-babam-eşleri-dostları da gülüyorlar..ama,ben ağlayınca onlar ağlamıyorlar;neden?..kızıyorlar ağlayan görünce..çabucak acımaya dönüşüyor bu kızgınlıkları da.. Đşte,babam da kızdı..suratının asılması bunu gösteriyor.bir şeyler söylüyor ama,anlayamıyorsun..anlayamazsın doğal olarak..barbar bağırıyorsun çünkü..susalım bakalım..al işte-bu kez de o susuyor.dudaklarında bir gülümseme-yalancı bir gülümseme olmalı diye düşünüyorsun-seni açığa sürüklemeğe-bu deyim iyi oldu işte-devam ediyor.ayaklarını bir kez daha aşağıya uzatsan mı?..yararsız..baksana,su babanın çenesi düzeyine dek yükselmiş.ehh artık..olanca gücünle bağırmalısın..ta ki,o da tedirgin olsun ve geri dönsün.. Bak bakalım babanın yüzüne..tamam-tedirgin ettin onu..đşte,yüzünü kıyıya döndü..sen de kıyıyıkıyıda öylece oturmuş anneni görüyorsun..kendini ana rahmindeki gibi rahat duyuyorsun..annen,baban gibi değil..daha tarafsız senin devinmelerinde-doğayla ilişkilerinde..demek ki,baban görevli bu türden can sıkıcı işlerle..neden,sana bir takım davranışları zorla benimsetmeğe çabalıyorlar?..sen,denizde yüzmekten çok,deniz kenarında istiridye kabuğu toplamaktan hoşlanıyorsun..ama,gel de bunu bu kişilere-tüm kişilere anlat bakalım..sen bir kişi değilsin ki onlara göre..bir hayvan bile değilsin..çünkü,onları zorla denize alıştırmak istemezler..sen,en acayip yaratığısın evrenin..herkesin,yarınını etkilemeğeyönlendirmeğe çabaladığı-ya da öyle sandığı-bir yaratıksın..ne kişi-ne hayvan..olsa olsa,bir bitkisin-bir gül fidanı.. Đşte,kıyıya çıktınız..baban seni yere bırakıyor sinirli..gözlerin,babanın dizleri düzeyinde.annenin de yüzünde ayni,yalancı gülümseme..çıldıracaksın..kurtuluş,istiridye kabuğu toplama eyleminde..koş,uzaklaş annenden ve babandan.. Đşte,kendi evreninde yapayalnızsın..đstiridye kabuklu evreninde..đstiridye kabuğu topluyorsun. Đ N G Đ L Đ Z Đ P Đ Đ L E A S I L M A K Emekli Ahmet,aynanın karşısına geçmiş,el yıkadığı sabunu yüzüne sürüyordu.tıraş köpüğü yerine el sabununu kullanıyordu. Kızım görse,yine takılır.paraları öbür yana mı götüreceksin baba diye Kırkından sonra doğmuş bir tekne kazıntısı kızları vardı..emekli maaşıyla bu kadar oluyordu işte.ne yapayım. Beş tanesine bir lira verdiği saplı jiletlerden birisini desteden çıkardı. Geçen yıl,altı tanesi bir lira,üç tanesi elli kuruştu.bir de pahalılık yok diyorlardı. Önceki yıl,paraya kıymış,bir Çin malı tıraş makinesi almıştı.o da ucuzdu.on beş lira mı ne vermişti.makine,bir işe yaramamış,sakallarının yarısını almış,yarısını yüzünde bırakmıştı.kaldırıp bir yana atmış,yine jilete dönmüştü.

2 Asılacaksan,Đngiliz ipiyle asılacaksın diye düşündü.dedesinden öğrenmişti bunu.o da yoksul olmasına karşın,her şeyin pahalısını alır ve neden böyle yaptığını soranlara böyle derdi. Asılacaksan,Đngiliz ipiyle asılacaksın.sağlam olur,kopmaz.đşin bir anda biter derdi. Oğullar babalarına tepki oluştururlar derler ya.o da dedesine tepki oluşturuyor,her şeyin ucuzunu arıyor,satın alıyor,kullanıyordu. Emekli yaşamı,belediyeden aldığı yaşlılık kartı ile kent içindeki belediye taşıma araçlarına binip gezmekle geçiyordu.gezmek zorundaydı.çünkü,by pass denilen yürek ameliyatı geçirmiş;ameliyat sonrası doktorlar onu günde en az yedi kilometre yürümek cezasına layık görmüşlerdi!bugün de öyle yapacaktı. Eve dönerken,çarşının ara sokaklarından geçmeyi düşledi. Belki yine o köylü kadınına denk gelir,beş liraya sattığı cevizden yarım kilo alırım diye düşündü. Baksana,pazarda on lira,yemişçi dükkanlarında on iki lira Asılacaksan,Đngiliz ipiyle asıl oğlum! diye düşündü ve gülümsedi.o, Türk ipiyle asılmaya mahkumdu.devletten aldığı emekli maaşıyla ancak böyle yaşayabiliyordu. Öğle yemeği için de;bornova ya gidecekti.orada,üniversiteli gençlere ucuz unlu mamuller satan bir yer bulmuştu.otuz kuruşa poğaça satılıyordu.onlardan alıp öğle yemeği sorununu da çözmüş oluyordu. Đngiliz ipiyle asılacakmışım..gel de al bakalım pahalı poğaçalardan..bazı günler de değişiklik olsun diye,yetmiş beş kuruşluk patatesli kır pidelerinden yiyordu. Yönetenler haklı..bu ülkede,az maaşla da yaşanabiliyor vallahi diye düşündü.hem o ne idi ki;hazır çorba üreten firmalar,en çok istemin gecekondu mahallelerindeki bakkallardan geldiğini saptamışlardı.konuyu araştırmışlar ve şunu saptamışlardı.bir çok aile,akşam yemeğinde bir paket çorba yapıp birkaç ekmekle onu içiyor ve öyle yaşıyorlardı.yaşama konusunda ondan daha sihirbaz olanlar da vardı! Demokrasilerde çözüm tükenmiyordu. Boş ver be hemşerim,asılacaksan Đngiliz ipiyle asıl.asılalım da,o ipi hangi parayla alacağız birader! A C E M Đ B A L I K Ç I Yeni ünlenen bir deniz kıyısındaki ilçedeydi.kordon boyunca yürüyor,çeşitli yöntemlerle ve takımlarla balık tutmağa çalışanları izliyordu.yorulmuştu.bir bank buldu ve oturdu. Bankta yeni meraklı bir balıkçının malzemelerini içeren bir torba vardı.torbanın sahibi;bankın önünden denize attığı oltasıyla balık tutmağa çalışıyordu. Adam,güney doğulu,elli yaşlarında,dinç ve bedeni dik birisiydi. Yaz için gelmiş turistlerden olmalı dedi. Adam,oltasını topladı.oltasına hiçbir balık takılmamıştı. Kıbrıs oltası denilen bir düzenekle kefal ya da diğer balıkları yakalamağa kararlıydı adam.on beş iğnenin sıralı dizili olduğu oltanın ucundan dağılmış ekmeği çıkardı ve yeniden iğnelere ekmek sarmağa başladı. Sarma işini yanlış yapıyordu. Yanlış yapıyorsun hemşerim dedi.adam,ona baktı. Ekmeğin kabuğunu dışa doğru bükecek,iğnelerin bir kesimini bu kıvrılmış kabuk ekmeğin ortasından geçirecek,sonra ekmeği bir dolma gibi kalan iğnelerle saracaksın. Adam,söylenenleri bir bir uyguladı ve iğneleri sıkıca sarıp son iğneyi ekmeğe dikkatlice geçirdi.olta hazırdı.kamışı sallayıp oltayı denize attı.oldukça ileri gitmişti.orada kefal balıkları ekmeğe yanaşabilirdi.

3 Adam gelip onun yanına oturdu. Can sıkıntısından,balık tutmağa vurdum kendimi dedi. Siz,deneyimli bir balıkçısınız.buralı mısınız dedi.oralı değildi.geçici bir dönem için o ilçeye gelmişti.ama,balık tutma işinden anlardı.o da boş zamanlarında balık tutuyordu.bugün takımlarını yanına almamıştı.öylesine yürüyüşe çıkmıştı. Her ne kadar,adama Kıbrıs oltası hakkında bilgi vermişse de;bu güne kadar o yöntemle hiç kefal tutamamıştı. Tutanlar tutuyor,benim neyim eksik ki diye düşündü.belki,bu adam da tutacaktı birazdan. Adam,bir aşiret üyesiydi.ailesinin etkisiyle devlette iş bulmuş,ellili yaşlarında da emekli olup buraya gelip yerleşmişti. Demek,turist değilmiş.giyimine bakılırsa öyle olmalıydı diye düşündü. Adam,genç yaşta işsiz kaldığı için sıkılıyordu.bu,balık tutma işine vurmuştu kendisini ama,o da çözüm olmamıştı. Siz benden yaşlısınız.benden deneyimlisiniz.bana bir akıl verin.sıkılmamak için ne yapmalıyım dedi. Adam,burada bir ev satın almıştı.tüm yıl burada kalıyordu.yazın hareketliydi kent.ama kışın,kent tenhalaşıyordu.eğlenceler bitiyordu.đşte,o zaman sıkılıyordu.paraya gereksinimi yoktu. Para sorunun da yokmuş.senin sorununu çözmek çok zor dedi adama. Bana soracak olursan,çalışmalısın.kendine bir iş kurmalısın dedi. Adam Nasıl bir iş diye sordu. Đlk aklına geleni söyledi. Kentin girişinde sanayi sitesi var.orada çalışanlarla tanış,konuş.onlardan birisiyle ortak ol.sen de sermaye koyarsın.zaman zaman gider sen de orada çalışırsın dedi.daha dün,oradaydı.aracının bakımını yapan oto tamircisi,parasızlıktan yakınmıştı. Adamın aklı buna yattı. Doğru yahu dedi.bu,onun için bir çözüm olabilirdi.üstelik,işçi değil patron olacaktı.dilediğinde işe gider,dilediği zaman gelir balık tutardı. Bu hususu baştan konuşmalı adamlarla. Adamın asık olan suratı birden aydınlandı.tüm dikkatini oltanın ucundaki ekmeğe topladı. Bir de bir kefal tutabilseydi.ne de güzel olurdu.akşam,bir duble rakı ile iyi giderdi. Tutamazsam,balıkçıdan bir kefal alıp kafayı çekeyim diye düşündü. O ise Kişilerin mutlu olması ne kolay.kişileri mutlu etmek ne kolay diye düşünüyordu. Bir başkası da onu böyle yöntemlerle bir mutlu edebilseydi! Y A Ş L I L I K H A S T A S I A D A M Đlçenin tam orta yerindeki parktaki banklardan birisine oturdu adam. Şimdi,bir yerlerden çıkar gelir.yanıma oturup konuşmaya başlar diye düşündü.epeyi bir zaman geçti.gelen giden olmadı.garibine gitti adamın. Acaba öldü mü diye düşündü. Seksen dört yaşında olduğunu söylemişti. Geçen yıl,bu saatlerde yine,ortasında fıskiyeli büyük havuzu olan bu parktaydı.seksen yıl önce yapılmıştı bu park yeri.her yanı,ulu ağaçlar çevirmişti. O adam,yanına gelmiş ve Selamün aleyküm deyip oturmuştu.o da onu selamlamıştı. Adam,bir süre deli gibi boş gözlerle çevreye bakınmış;sonra ona dönüp anlatmağa başlamıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında doğmuştu.o zamanlar yeni açılan meslek lisesine gitmiş,bitirdikten sonra bir matbaada çalışmaya başlamıştı. Askere gitmeden önce bir meslek edineceksin.o zaman askerlik kolay olur.dağda bayırda gezmezsin.askerde de,mesleğini yaparsın diyordu.ona da öyle olmuş.ankara da bir askeri matbaada askerliğini tamamlamış.

4 Yugoslav göçmeniydiler.sarıya yakın saçları vardı.çoğu beyazlamıştı. Askerden sonra,bu ilçeye geri dönmüştü.bir süre sonra,ailesinden aldığı borç para ile ilk matbaasını kurmuştu.yıllarca çalışmış,ekmeğini bu meslekten çıkarmıştı.đlçede tek olduğundan,zenginlemişti bile. Bin dokuz yüz elli beş yılında;ilçede üniversite kurulmuştu.üniversitenin ilk rektörü,onun matbaasına gelmiş;ona üniversitede maaşlı matbaacı olarak çalışmasını önermişti. Böyle bir işe gereksinimi yoktu.ama,yeni bir üniversitenin kuruluşlunda,matbaacı olarak da olsa yer almak ona çekici gelmişti.hele,onun gibi göçmenler için,bu şereflerin en büyüğüydü.öneriyi kabul etti. Yıllarca o matbaada çalıştı.matbaayı kurdu,geliştirdi.ülkenin tek üniversite matbaası yaptı neredeyse.o nedenle de çok iltifat gördü. Sonunda,yaş haddinden emekli ettiler onu.oysa,o daha çok çalışırdı.ama devlet baba dinlemiyordu. Bugün gel deseler gider,matbaada çalışırım diyordu. Emeklilikten sonra,damadı ona bir matbaa açmayı önermişti.o sermayeyi koyacak,adam matbaayı çalıştıracak ve işi damadına öğretecekti.kabul etmiş ve işe girişmişti. Damadının kurduğu matbaa halen çalışıyordu ama,artık onu oraya sokmuyorlardı.yaşlanmıştı.oysa o,yaşlandığını kabul etmiyordu.ama,bu arada elleri hafif hafif titriyordu.belki de o bunun ayrımında değildi. Bir süre sonra kırk yaşlarında birisi geldi ve Gel baba,eve gidelim artık dedi.adamla vedalaştık. Bir hafta sonra yine günlük alışılmış yürüyüşlerimden birinde o parka gittim.banka oturur oturmaz,yanımda bitti. Selamün aleykümden sonra,ayni öyküyü kelimesi kelimesine anlatmağa başladı.sabırla dinledim.ben kimim,ne iş yaparım,orada ne işim var.bunları hiç sormuyordu.kurulmuş makine gibi,ayni öyküyü anlatıyordu.sabırla dinledim ve bir süre sonra kalktım ve yürüyüşümü sürdürdüm. Benzer bir olay,sonraları Çandarlı daki yazlıkta başıma gelmişti.üstümüzdeki katta oturan bir emekli hava albayını Çandarlı dan Dikili ye götürecektim.adam,iyice yaşlanmıştı.seksen dört ya da seksenbeş yaşında olmalıydı.öyle diyordu. Otomobilimle yarım saat içinde onu Dikili ye götürürken,üç kez aynı anısını anlatmıştı ve ben de sabırla dinlemiştim.alışkanlığım vardı! On gün kadar sonraydı.yine aynı parka gittim.yine yanıma geldi.bende ne bulmuştu acaba? Yine aynı öyküyü anlatmağa başlayınca,bu kez sonuna dek dinleyemedim.özür dileyerek yanından ayrıldım. O lanet olası adı bile zor söylenen hastalığa yakalandığını düşünmeğe başladım.alzeimer mi ne diyorlardı.eskilerin,bunaklık ya da daha eskilerin ateh dedikleri şey.daha hastalığın başında olmalıydı. Eh,ben de az sayılmazdım yani.yetmiş yaşıma girmiştim.bende de unutkanlıklar başlamıştı.neyse ki,daha henüz,aynı anıları kırık plak gibi anlatma aşamasından uzaktım. Belki de,gelecek yıllarda ben de bu parka gelip benden gençlere mesleki anılarımı anlatırım,kim bilir!parktaki diğer emekliler gibi politika tartışması yapmaktan iyidir! Ö L D Ü R C E M O K A D I N I Ahmet;geçici görevle geldiği Rotterdam a iner inmez,bir taksiye binmiş ve kendisini en yakın ve en ucuz olan bir pansiyona götürmesini istemişti.

5 Taksi onu bir pansiyona getirdi.đçeri girip kaydını kaptırdıktan sonra odasına çıktı.odasına yerleşip akşam yemeği için dışarıya çıkmak üzere aşağıya indi. Pansiyon sahibinden en yakın lokantayı tarif etmesini istedi.đşletici Bugün bizim kutsal günümüz.(ahmet,o gün yirmi dört Aralık olduğunu anımsadı).ailecek bir şükran yemeği yiyeceğiz.bize katılır mısınız? dedi. Adam,onun Türk ve olasılıkla Müslüman olduğunu biliyordu.buna karşın,kendisini şükran yemeğine davet ediyordu.ahmet,çok şaşırdı.ama,karnı da aç olduğundan adamı kıramadı.birlikte,yemek yenecek salona geçtiler. Mükellef bir sofrada yemek yiyip şarap içtiler ve söyleştiler. Sabah,konsolosluğa gitti Ahmet bey.çalışmaya başladı.bir ara,konsolosla görüşüp burada üç ay kalacağını,şimdi bir yunanlının işlettiği bir pansiyonda kaldığını(sabah çıkarken pansiyonun kapısında asılı olan Yunan bayrağını görmüştü),buradan bulursa bir ev ya da odada Türklerle kalmak istediğini belirtti. Konsolos bey,bir yere telefon etti,konuştular. Burada,Amro Bank ta çalışan bir Türk var.adı Bülent.O sizin bu sorununuzu çözecektir. dedi. Ahmet,sözü edilen banka şubesine gitti ve Bülent beyi buldu. Çalışma saatlerinde görüşemeyiz.öğle yemeğinde buluşup konuşalım dedi Bülent bey.öğle yemeğinde,self servis yalnızca deniz ürünleri satan bir lokantada buluştular ve Ahmet derdini anlattı.bülent bey,sorunu çözeceğini,akşam mesaiden sonra gelip konsolosluktan onu alacağını söyledi. Ahmet beyin sonradan çok yakından tanıdığı Bülent bey;rotterdam daki Türkler için bir tür kanaat(düşünce) önderi konumundaydı.herkesin derdine deva oluyordu. Ayrıca;bankaya gelen Türklerden ve Hollandalılardan topladığı bağışlarla her yıl üç beş tane tekerlekli sandalye alıyor;yaz tatilini mutlaka Türkiye de geçirip bu sandalyeleri;özürlülerin dernekleri aracılığıyla bunlara iletiyordu. Akşam buluşup bir eve gittiler.girişi tek,iki katlı bir evdi.alt katta yaşlı bir Hollandalı bayan yaşıyordu.üst katı Rotterdam belediyesi;on sekiz yaşını doldurmuş bir Türk e yirmi yıl vadeli satmıştı.belediye,on sekiz yaşına giren herkese,yirmi yıl vade ile bir ev sağlamak zorundaydı.çocuk,üç ay babasının yanında kalacak ve Ahmet bey de burada oturacaktı.anlaştılar. Eve gittiklerinde;çocuğun yanında yirmi beş yaşlarında bir başka Türk daha vardı ve içki sofrası kurmuşlar içiyorlardı.oldukça uzun boylu,yakışıklı ve dinç görünümlü diğer genç Öldürcem bu kadını diyordu. Bülent Ne oluyorsun yahu.dur bakalım..öyle adam öldürmek kolay mı? dedi.yirmi beşlik adam anlattı. Bir Hollandalı kızla evlenmişlerdi.üç yıl evli kalmışlar,bir de çocukları olmuştu.çocuk üç yaşındaydı.ayrılmaya karar vermişler ve mahkeme,çocuğu Hollandalı kadına vermişti.o da şimdi,çocuğu babasına göstermiyordu.onu unutturmağa çalışıyordu.hollanda da çocuklar,analarının nüfusuna yazılırlar.bu bakımdan,uygulama doğaldı. Ama,adam anlamıyordu. Damızlık diye beni kullandı o diyordu.çocuğunu bir kez kaçırmış,yakalanmış ve içeride yatmıştı.o nedenle,çocuğunu göremiyordu. Öldürcem bu kadını.çaresi yok diyordu.bülent Pekiyi,o zaman sana bu çocuğu verecekler mi.o zaman çocuktan tamamen kopacaksın.oysa,bırak çocuk büyüsün biraz.nasıl olsa babasını arayıp soracaktır dedi..ama adam,nuh diyor peygamber demiyordu. Yok,yok..Öldürcem bu kadını. Bülent ev sahibi oğlana, Al,bunu evine götür. dedi. Evden hep birlikte çıktılar.adam,sarhoş homurtusuyla hala Öldürcem bu kadını diyordu.

6 U Y B E N N E E D E C E Ğ U M Ş Đ M D Đ Ahmet beyin evlenmeye hiç ama hiç niyeti yoktu...bir gün babası karşısına alıp Oğlum,evlenmeni istiyorum.ağabeyin de evlenmedi.sen de evlenmezsen,soyumuz tükenecek dedi. Ahmet bey,soyun sürmesi için evlendi.neyse ki;bir yıl geçmeden hanımı hamile kalmıştı ve şimdi hastanede doğuruyordu. Ahmet bey,kayın babasıyla,onların evinin salonunda mahkumlar gibi volta atıp sigara üstüne sigara içiyordu.gece yarısı,saat birde,telefon çaldı.kayınpeder telefonu aldı. Hıı..Tuh bee..yine mi oğlan oldu..neyse,hayırlısı olsun.kızıma da geçmiş olsun dedi ve telefonu kapattı. Gözün aydın damat,bir oğlun oldu.neyse,ahmet beyin babasının soyu sürecekti artık.ama,kayınpederi neden oğlan istemiyordu. Neden,telefonda öyle konuştunuz baba? dedi alınmış olarak.kayınpeder Kusura bakma damat,kendimi tutamadım.đlk oğlum evlendi iki tane oğlu oldu.đkinci oğlum evlendi.bir oğlu oldu.şimdi de kızım evlendi,onun da oğlu olunca,yeter bee diye bağırasım geldi dedi. Ahmet bey,sabahı zor etti.sabah kahvaltısından sonra,kayın validesini alıp doğumun olduğu hastaneye gittiler.hastanede,müracaat masasının önünde bir kuyruk vardı.ahmet bey de kuyruğa girdi.beklemeğe başladılar. Sıra Ahmet beyin önündeki gence gelmişti.genç,danışmadaki adama bir isim söyledi.adam Haa onlarmı?..kadın da bebeği deölmüş dedi.gençadam anlamadı. Nasılölmüş dedi.danışmadaki doğum sırasında karın da bebeğin de ölmüş hemşerim dedi. Karadenizli olduğu burnundan anlaşılan genç adam Uyy,ben ne edeceğum şimdi? diyerek şaşkınlığını,çaresizliğini,baş kaldırışını dile getirdi.danışmadaki,bu tür olaylara alışkın olmalıydı ki Hemşerim,sağdaki koridordan yürü.đleride morg işaretini göreceksin.karını ve çocuğunu oradan alır,cenaze işleri için götürürsün dedi.adam,yıkılmış adımlarla,söylenen koridora yöneldi.ahmet de en az genç adam kadar sarsılmıştı. Ahmet, hanımının yattığı odayı sordu.asansöre binip çıktılar ve odaya girdiler. Hasta yatağında yatan karısının yanında bir kundak vardı.đçinde de yeni doğmuş oğlu..kundağın içindeki çocuğa bakınca,ahmet dehşete kapıldı.çünkü,çocuğunun başı armut gibiydi.bazı uzay filmlerinde uzaylıları böyle gösterirlerdi. Bu ne,çocuk sakat mı doğdu dedi.yeni anne, Meraklanma Ahmet,çocuğu vakumla doğurttular.bu nedenle kafası biraz armuda benzedi. Ahmet Pekiyi,düzelecek miymiş? dedi. Doktorlara göre,en çok on gün içinde,sivrilik yiter ve kafa normal görünümünü kazanırmış.ahmet te kuşkulu bir rahatlama oldu. Anneyi ve bebeği alıp eve getirdiler.akşam uyumak için yatağa gitmeden önce Ahmet hanımına Bana bak,bir daha hamile kalmak yok.ben,bugün yaşadıklarımı ve gördüklerimi bir daha yaşamaya katlamamam. dedi. Hanımı gülümsedi.çünkü,annesi altı oğlan bir de kız doğurmuştu.o da evvel Allah doğururdu.öyle de oldu.on buçuk ay sonra bir oğlan daha,aradan on yıl geçtikten sonra da bir kız daha doğurdu.ne de olsa Laz kızıydı. K O N S O L O S L U K T A N Đ K A H Ahmet bey konsolosluktaki çalışma odasında çalışıyordu.birden,sokaktan bağrışmalar,sloganlar yükseldi. Gene Ermeniler gösteri yapıyorlar her halde diye düşündü.başka yerlerde de bu tür gösterilere rastlamıştı,alışıktı. Masasından kalkıp pencereye gitti ve yalnızca başını cama dayayıp dışarı baktı. Yok,bunlar Ermeniye benzemiyor. diye düşündü.söylenenleri dikkatle duymağa çabaladı. Kürdara azadi

7 diye bağırıyorlardı.ellerinde Hollanda dilinde yazılmış pankartlar vardı. Allah Allah..Meğer Kürtlermiş dedi.đlk kez,kürtlerin konsolosluk önü protestosuna rastlıyordu.adamlar,konsolosluğun karşısındaki kaldırımda toplanmışlar,önlerinde Hollanda polisleri devriye geziyordu.konsolosluğun önünde de konsolosluğun koruma polisleri nöbet tutuyorlardı.neyse ki,bir olay çıkmadan dağıldı göstericiler. Meğer,her hafta Perşembe günleri bunlar böyle konsolosluk önünde toplanıp gösteri yaparlar,davalarını Hollandalılara duyurmağa çalışırlarmış.hollanda makamları da durumdan haberdarmış. Ahmet,öğleye dek çalıştı.sonra,limana gidip self servis deniz ürünleri satan bir lokantada karnını doyurdu.avrupa nın mali başkenti olma iddiasındaki Rotterdam ın yeni limanının çevresinde dolaşıp konsolosluğa döndü ve çalışmağa başladı. Bir saat kadar sonra,konsolos bey odasına girdi. Ahmet bey,bugün bir nikahımız var.đsterseniz sizi şahit yapalım.töreni görmüş olursunuz. Ahmet,daha önce de konsolosluklarda çalışırken,bu tür törenlerde hazır bulunmuş,tanıklık yapmıştı. Olur dedi. Konsolos beyle aşağıdaki depo gibi yerde oluşturulmuş nikah töreni yerine gittiler.gelinle damat sandalyelerinde oturmuş bekliyorlardı.konsolos,karşılarındaki sandalyeye oturdu.ahmet bey masanın bir yanındaki,damadın akrabası birisi de onun karşı yanındaki sandalyelere oturdular. Konsolos alışılmış sözleri söyledi.đmzalar atıldı, tören tamamlandı. Ahmet beyin bir şey dikkatini çekmişti.dayanamayıp sordu. Damat bey,affedersiniz ama,sizin gibi yakışıklı sağlıklı bir genç,nasıl oluyor da böyle kara kuru bir bayanla evleniyor Karadenizli aksanıyla konuşan genç yanıt verdi. Beyefendi,bu bayan Surinamlıdır.Surinam Hollanda nın sömürgesi olduğundan,aynı zamanda Hollanda vatandaşıdır.onunla evlendim.çünkü,böylece ben de Hollanda vatandaşı olacağım. dedi. Vatandaş olduktan sonra da bu kadından ayrılacağım. Hollanda makamları buna danışıklı dövüş evlilik diye bakmaz mı? diye sordu Ahmet. En az üç yıl bu bayanla evli kalmam gerekiyor.ondan sonra,önce vatandaş olacağım,sonra da ondan boşanacağım. Ahmet sordu Kadının bu işten yararı ne o zaman? Delikanlı Ona yirmi beş bin Hollanda florini vereceğiz bu iş için dedi.üç yıl da yedirip içireceğiz daa.. Ahmet bey Pekiyi de,ya bu Surinamlı bayan seni severse ve de senden ayrılmak istemezse ne olacak? Karadenizli genç Vallahi,bir şekilde ikna edeceğiz oni dedi.ahmet üsteledi Ya ikna olmazsa Karadenizli genç darlanmıştı. Vallahi ikna etmeye çalışırız.baktık ikna olmiy,o zaman bum bum dedi.bunu yaparken,tabancayla ateş ediyormuş işareti yapıyordu. Ahmet olayı anladı.her şey düşünülmüştü.hollanda daki Türk mafyası,türkiye deki bir çalışanını Hollanda ya transfer etmişti. K A Ç A N B A L I K B Ü Y Ü K O L U R Turistik ilçenin beton ayaklar üzerine yapılmış,betondan uzun iskelesinin üzerine sıralanmışlar,balık avlıyorlardı.on kişi kadar vardılar. Đskele,yakındaki yunan adalarından gelecek feribotların yanaşması için yapılmıştı.ne hikmetse,sonradan bu karardan vaz geçilmişti.şimdi,feribotlar limandaki küçük iskeleye yanaşıyorlardı.bu uzun iskele de,balıkçıların olta salladığı bir yer olmuştu.arada gençler,üzerine çıkıp oradan denize atlıyorlardı. Balıkçıların bir kaçı dip oltası atmıştı.çoğu ise Kıbrıs oltası denilen,bir ekmek parçasına sarılı on beş iğneden oluşan oltalar atmışlardı.kefal avlamayı umuyorlardı.

8 Kefal,onlara göre yenilecek tek balıktı.yosun kefalleri vardır.onlar yosun yosun kokar.ama,bunların yakaladıkları yüzey kefalleriydi kokusuz olurlardı ve mis gibi bembeyaz etleri olurdu. Olta bahane,muhabbet şahane derler amatör kıyı balıkçıları.amaç,akşama dek muhabbet etmektir.arada bir de kefal yakalarlarsa ne ala! Herkes,yakaladığı en büyük balığı tarif ederek nasıl yakaladığını uzun uzun anlatır.ahmet bey,bunları dinlerken çocukluk günlerindeki masallar alemine giderdi. Yanındaki adam anlatıyordu. Dün,yakındaki bir koya balık tutmağa gittim.düzeni kurup beklemeğe başladım..adam,sigarasının dumanını savurup konuşmasını sürdürdü. Kıbrıs oltasının tepesinde martılar dolanmaya başladılar.ulan,bir terslik yapmazlar inşallah diyordum ki,bir martı ekmeğe daldı ve ekmek parçalanınca kancalar hayvanın orasına burasına saplandı.debelenip kurtulur dedim ama,nafile..çaresiz oltayı topladım ve yaralı kuşun bedenindeki iğneleri tek tek söktüm.yaralı kuşu bıraktım.dermansız bir uçuşla uzaklaştı gitti. dedi. Ahmet Neden bu iskelenin çevresinde martı göremiyorum anlaşıldı.ya,martılar tümüyle böyle kazaların kurbanı oldular.ya da,onlar da kefal iğnesine dalmamaları gerektiğini öğrendiler diye düşündü.gerçekten de,çevrelerinde bir tek martı bile görünmüyordu. O sırada,iskelenin en ucundan bir gürültü geldi. Yakalandı,yakalandı deyip birisi oltasını toplamağa başladı. Ahmedin yanındaki balıkçı deneyimli birisi olmalıydı ki Kepçe bulun,kepçe..balığı kepçeyle almak gerek.yoksa,kaçar gider diye bağırarak oltayı toplayan adama doğru koşuyordu.gerçekten de;iskele deniz yüzeyinden iki metre kadar yüksekti ve balığı denizden çekip almak zordu. Ahmet de,oltasının yanından ayrılıp oltasına kefal takılmış adamın yanına gitti.adam, Boş ver dayı,ben onu hızla çekip iskelenin üzerine alırım diyordu.biraz sonra,on metreye kadar gelmiş olan kefali oltacıların tümü gördü.herkes,sanki balığı kendisi tutuyormuş gibi,heyecanla olayı izliyordu. Usta balıkçı bağırdı Oltayı hızlı topla.yoksa,balık iskelenin ayaklarına dolanır diye bağırdı.balıkçı da,oltasını biraz daha dikerek,daha hızlı sarmağa başladı. Usta balıkçının dediği oldu.yaklaşık bir buçuk kilo kadar görünümlü olan kefal,yarım daireler çizerek yaklaştı ve üç beş metre kala,iskelenin ayaklarından birine yöneldi.balıkçı oltasını toplayamadan,kefal iskele ayağının çevresinde birkaç kez dolanmıştı bile. Balığı tutan artık,oltasını saramıyordu.çünkü,misinasını koparabilirdi.her kafadan bir ses çıkıyordu.kimisi Asıl diye bağırıyordu.kimisi Bekle,belki ters yöne de döner ve iskele ayağından kurtulur diyordu.bir başkası,denize atlayıp balığı denizin dibinde yakalamayı öneriyordu.ama,bu olacak iş değildi.on beş olta iğnesi,nasıl teker teker kefalin orasından burasından çıkarılırdı denizin dibinde kalınıp. Balığı yakalayan,oltasına biraz daha asılınca misina koptu.kefal,herkesin gözü önünde,iskelenin ayağına dolanmış olan misinayı da devinimleriyle açarak,yaralı bir durumda açık denize yollandı. Balıkçıların dediği olmuştu. Kaçan balık büyük olur N O H U T L U P Đ L A V S A T I C I S I New York taki geçici görevinin son günlerindeydi Ahmet,alışveriş için Manhattan a inmişti.manhattan ın en işlek caddelerinden birinin köşesinde gördü adamı ve içinde tepeleme pilav dolu tepsi ve bir tencere nohut bulunan tekerlekli camlı arabayı.arabanın camlarında çiçek

9 resimleri ve Đngilizce yazılar vardı.ön camına da;new York belediyesinden alınmış bir çalışma izin belgesi yapıştırılmıştı. Adam,bir Amerikalıya naylon tabak içinde pilavı, üzerine nohut konulmuş olarak sundu.bir de naylon kaşık verdi.amerikalı iştahla pilavı kaşıklamağa başlamıştı. Gözlerine inanamıyordu.đzmir de çarşı pazarda böyle arabalarla nohutlu pilav satılırdı.evrenin bir ucu olan bu kentte ne işi vardı bunun?bu bir mucize olmalıydı. O kadar da severdi ki,nohutlu pilavı.her denk geldiğinde,bir tabak yerdi.zaten,pilavı çok severdi.annesi Senin mayanda pirinç var.çocukken sütüm erken kesildi.seni haşladığım pirinçlerin sıkarak çıkardığım suyuyla beslemiştim.ondan pirinç pilavını çok seversin demişti. O çocukken,türkiye de çocuk maması diye bir ürün yoktu.anneler,böyle çözümler üretiyorlardı. Amerikalı,pilavını acele acele kaşıklayıp boş tabağı ve kaşığını adamın camdan arabasının yanındaki bir çöp sepetine attı ve gitti. Ahmet Selamün aleyküm hemşerim dedi.adam,çok şaşırdı. Yoksa Türk müsünüz? dedi.ahmet de, Evet,Türkiye den geldim. dedi. Ver bakalım bir nohutlu pilav da neşemizi bulalım. Adam gülümseyerek,heyecanlanmış bir tabak pilav hazırladı.üzerine baharatlarını da atıp bir plastik kaşıkla Ahmet e uzattı. Bravo hemşerim yahu..bu işi nasıl başardın Allah aşkına.bu gavurlara pilavı sevdirmişsin bakıyorum. Adam Vallahi,bir yıldır bu işi yapıyorum.belediyedekileri ikna etmem epeyi zor oldu.epeyi de nohutlu pilavımı yediler!sonunda,bu izni kopardım. Ahmet Đşler nasıl,iyi kazanıyor musun bari? dedi.adam Vallahi,ayda üç bin dolar kadar oluyor.allah bereket versin dedi. Ahmet Pekiyi,buralara nasıl geldin? diye sordu.adam Orasını sorma hemşerim.çok sıkıntılar çektim başlangıçta.ama,direndim ve başardım Karadeniz li olan adam,bir gemide tayfa olarak New York limanına gelmiş.bir gece,limana yüzerek,gizlice çıkıp New York sokaklarında dilenerek yaşamış.sonunda,benim gibi bir Türk e rastlamış.adam,bunu alıp bir petrol istasyonuna gece pompacısı olarak işe koymuş. O zamanlar en tehlikeli işti gece pompacılığı.hemen her gece bir yerlerdeki benzin istasyonları soyulurdu.ya kasadaki paraları verip işten kovulacaksın,ya da karşı koyup vurulacaksın diyordu. Şanslı çıkmış,soygun moygun olmadan bu tür işlerde üç yıl kadar kaçak olarak çalışmış.sonra,bir Kübalı kadınla evlenmiş.o kadın,amerikan vatandaşı olmuşmuş.onunla evlenince,buna da vatandaşlık vermişler.üç yıldır da Amerikan vatandaşı olarak çalışıyormuş.karısını seviyormuş,iki de çocukları olmuş.new York un Türklerin ve diğer azınlık kökenli Amerikalıların oturduğu kuzey semtinde bir evde yaşıyorlarmış. Şimdi,para biriktiriyormuş,yapabilirse bir yerde küçük bir dükkan açıp bu işi orada yapmayı sürdürmeyi planlıyormuş. Ahmet Belli mi olur.bakarsın,amerika da pilav evi diyeceğin lokanta zincirin olur dedi.adam, Đnşallah dedi.demek,o kadarını da düşlüyordu. Dedikleri gibi, Amerika fırsatlar ülkesi olmalıydı. A Z R A Đ L E Ç A L I M Ahmet;kalp damar cerrahisi odasında çırılçıplak soyulmuş,bir hasta taşıma sedyesine konulmuş,üzeri beyaz bir çarşafla örtülmüş olarak by pass ameliyatı olacağı ameliyathaneye taşınıyordu.sırtüstü yattığından,tavandaki ışıkları görüyordu.sedyenin ayakları ameliyathanenin koridor kapısına çarptığında ışıklar söndü,her yer derin bir sessizliğe gömüldü.

10 Sonra,kendisini bir tünelde buldu Ahmet.Đzmir in geniş caddelerine,atık sular çevreleme kuşağı projesinde çapı iki metreyi aşan beton künkler koymuşlardı.onun gibi bir borular sisteminin içinde koşuyordu. Uzun bir tüneldi koştuğu.arada geriye bakıyor,kapkaranlık bir ortam görüyordu.oysa;ileri baktığında bir ışık görüyordu.tünelin ucunda giderek bir floresan lambası ışığına benzer beyaz bir ışık.yaklaştıkça,daha da beyazlaşıyor;göz kamaştıran bir nura dönüşüyordu. Birden,arkasından bağıran birisine ait bir ses duydu. Ahmet beyyy Ahmet bey Ses çok derinden geliyordu.onu çağırıyordu.ne yapmalıydı?işığa mı koşmalıydı?geri dönüp kendisini çağıran sese mi koşmalıydı? Sese koşmağa karar verdi ve geri dönüp koşmağa başladı.ses giderek daha güçleniyordu Ahmet beyyy Ahmet bey Gözlerini açtığında,üzerine eğilmiş beyaz gömlekli,şişmanca doktoru gördü. Hah..Başardık..Geri döndü..bundan sonrası size ait.böyle deyip Ahmet in sırtüstü yattığı hasta yatağından uzaklaştı. Ahmet,çevresinde birkaç hemşire gördü.aletlerle uğraşıyorlardı.yatağın iki yanında,çeşitli makineler vardı ve bunlardan gelen borular ve uzantılar;ahmet in orasına burasına uzanıyordu.boğazından akciğerine bir boru uzatılmıştı.akciğerlerinin altında,göğüs kafesinin bittiği yerde bedenine iki delik açmışlar ve buradan bedenine plastik hortumlar sokmuşlardı.biyonik adamlara benziyordu! Biraz sonra,muayeneler sırasında tanıdığı Đran kökenli bir doktor geldi ve onun gözetiminde,bedenindeki boruları yerlerinden çıkardılar. Ahmet,aynı zamanda astım hastasıydı.borular çıkarılınca güçlükle nefes almağa başladı.konuşamıyordu. Sağ elinin işaret parmağı ile,havaya yazı yazmağa başladı. Astım yazıyordu.durmadan yazıyordu.başında kalmış genç hemşire bu işaretlerden bir şey anlamıyor,telaşlanıyordu.sonunda,koşarak gitti ve baş hemşireyi çağırdı. Ahmet,havaya astım yazmayı sürdürüyordu.sonunda,baş hemşire anladı. Aaa..Adam astımlıymış.buna astım ilacı vermemiz gerek. dedi.hemşire Burada astım ilacımız yok ki dedi.başhemşire Ahmet beye sordu. Yukarıda ilacınız var mı? Ahmet,duymuyordu ama,dudak devinimlerinden söylenenleri anlıyordu. Var yazdı havaya. Hemen yukarıya,odasına telefon et,astım ilacını getirsinler dedi ve ayrıldı.genç hemşire de gitti.. Güçlükle nefes alarak bir süre geçti.bu kez,ameliyatı yapan ekibin başkanı profesör doktor geldi. Ooo.Ahmet bey..bizi hayli yordunuz.ama,görüyorum ki kurtulmuşsunuz.geçmiş olsun dedi. Ahmet havaya astım yazmayı sürdürüyordu.doktor durumu anladı. Aaa..Bu hastanın astımı vardı yahu.çabuk,bir astım ilacı bulun dedi.genç hemşire koşarak ayrıldı ve elinde o olmadığını söylediği astım ilacıyla, bir fısfıs ilaç kutusuyla döndü.başını kaldırıp ilaç kutusunu ağzına soktular.ahmet de ciğerlerinin tüm gücüyle ilacı ciğerlerine çekti.bir doz daha verdiler..şimdi,oldukça rahatlamış olarak nefes alabiliyordu. Doktor gitti,ahmet bey de hasta yatağında uzanmayı sürdürdü.o sırada,yoğun bakım ünitesinde alarmlar çaldı.tüm hemşireler,bir yatağa doğru koştular..hemşirelerden birisi Ameliyatlı bebek öldü dedi.başhemşire Yukarıda bekleyen yakınlarına haber verin dedi.sonra yine,yoğun bakım ünitesi sessizliği çöktü ortaya.bebeği bir sedyeyle morga götürdüler.az sonra yoğun bakımın kapısından ağlaya dövüne giren bir genç kadını ve yanındakileri morga yolladılar. Yarım saat kadar sonra,yine bir gürültü oldu.sanki,bir hasta yatağı devrilmişti.ameliyatlı bir hasta,yattığı yataktan yere düşmüş.yine alarmlar çalmış,hemşireler gürültünün olduğu yere koşuşturmuşlardı.oradaki hasta da ölmüştü.onu da sedyeye koyup morga yolladılar.

11 Sonunda,erkek hasta bakıcılar gelip Ahmet in sedyesini yoğun bakımdan çıkarıp yatacağı servisteki odasına götürdüler.ahmet,yoğun bakımdan canlı olarak çıkmayı başarmıştı. Sonradan öğrendi Ahmet.O gece,yirmi beş kişi olan yoğun bakımdaki hastaların beşi eks olmuştu.yani,ölmüşlerdi.ahmet Đyi sıyırmışım vallahi diye düşündü. Yaşamı boyunca Ahmet,Azraile birkaç kez çalım atmıştı ve ölümden kurtulmuştu.burada da o ölüp de dirilenlerin anlattığı nuru görmüş,ona koşmuş,doktorun çağrısına uyarak geri dönmüş ve Azraile bir çalım daha atmıştı. Astım ilacına ulaşamasaydı da yine ölecekti belki de.orada da Azraile ufak bir çalım atmış sayılırdı.kişilerin yaşamı,doktorların elinde;hemşirelerin dilindeydi.o,yaşamını geri almıştı. Serviste kendisini ziyarete gelen profesör doktora Doktor,siz benim kurtarıcı meleğimsiniz.beni,azrailin elinden kurtardınız.size ne kadar teşekkür etsem azdır derken,ahmet bey ikinci yaşamına başlıyordu. Bugün de,yeni yaşamındaki sekizinci yılını(yaşını)kutluyordu. Ağabeyi ölmeden önce ona sorardı. Ahmet,ölmüş anamız ve babamız düşlerine giriyor mu? diye.onları hiç düşünde görmezdi.hatta,ahmet düş görmezdi. Hayır demişti.ağabeyi Bana gözüküyorlar.beni,yanlarına çağırıyorlar.ben de,daha erken gelmem diyorum.sana da görünürlerse,seni de çağırırlarsa sen de öyle yap demişti. O da öyle yapmış;onların yanına gitmemişti.nura gitmeyi seçmemişti. K A P L A N C I H O C A Ahmet,Rotterdam daki geçici görevini tamamlamış;yurda dönüyordu.rotterdam dan Brüksel e geçmiş ve oradan Đstanbul a giden bir otobüse binmişti.almanya-çekoslavakya-macaristan- Romanya-Bulgaristan yoluyla gideceklerdi. Otobüsün tüm koltukları doluydu.şoför geldi,direksiyonun başına oturup Bismillah dedi ve yola çıktılar. Beş dakika sonra,sağ ilerideki koltukta oturan başı sarıyeşil sarıklı bir adam yerinden kalktı ve şoföre doğru yürüdü.elinde bir naylon torba vardı.şoförle konuşup elindeki torbayı yanındaki tablanın üzerine bıraktı.torbanın kasetlerle dolu olduğu anlaşılıyordu.şoför,birini aldı ve kaset çalara koydu.herkes,müzik dinleyerek,neşeli bir yolculuk yapacağını düşlüyordu.oysa,kasetleri imam kılıklı birisi vermişti.böyle olacağını bilmeliydiler. O zamanlar,almanya da Cemalettin Kaplan hocanın önderliğinde Kaplancılar diye anılan bir cemaat türemişti.bunlar,almanya da Bağımsız Müslüman Türk devleti kurmuşlardı.kasetleri şoföre veren hoca kılıklı adam da bunlardan birisi olmalıydı.nitekim öyle olduğu anlaşıldı. Kasette,Cemalettin Kaplan hocanın hutbeleri vardı. Ahmet, kasetteki hocanın şöyle dediğini işitiyordu. Nedir o öyle..takmışsın kravatı,kesmemişsin sakalı.ben müslümanım diyorsun.hiç olur mu.önce,şu kravatı bir kez çıkarıp at.o,hristiyan adetidir.sonra da şöyle sakalı bir koyuver.ama,öyle Bektaşi sakalı olmaz Şerri sünnet üzere kesilmiş sakal koyuvereceksin.sonra gel,cuma namazlarına. Buna benzer başka laflar da ediyordu. Şoför,korkmuş olmalıydı ki,kasetin biri bitince diğerini koyuyor;otobüsün hoparlörlerinden tüm yolcular dinliyordu.bir yandan da,kasetlerin etkisinde kalmış olanlar,kravatlı Ahmet e yan yan bakıyorlardı.otobüstekilerin çoğu,yabancı ülkelerde çalışan Türk işçileriydi.kılık kıyafetleri de ona göreydi. Ahmet,koridor yanındaki koltukta oturuyordu.yanında,pencere tarafında uzun boylu,iri yarı bir Karadenizli vardı.adam,kasetleri dinledikçe ikircikleniyor, La havle çekiyordu.sonunda,bir öfke patlamasıyla ayağa kalktı ve şoföre bağırdı. Bana bak hemşerim..bu boş lafları dinlemek

12 zorunda değiliz.daha iki gün yolumuz var.koy şu kasede neşeli bir müzik de,yolun nasıl geçtiğini anlamayalım dedi.otobüsün içine bomba düşmüş gibi oldu.tüm sesler kesildi ve gözler,sarıklı adama çevrildi. Sarıklı adam ayağa kalkıp Karadenizliye Sen Müslüman değil misin.müslüman insan bu mübarek adamların muhabbetini dinler.sen niye sıkıldın da dinlemiyorsun dedi. Karadenizli Bana bak,elhamdülillah müslümanız.hem de,senin gibi Müslümanları cebimden çıkarırım.şimdi,sesini kes de otur yerine.şoför bey,kes şu Kaplancı muhabbetini. dedi. Hoca kılıklı adam Sen nasıl Müslümansın.Böyle davranmaya,hoca efendilere saygısızlık etmeye utanmıyor musun? dedi. Karadenizli iyice delilendi. Bak sana anlatayım da dinle o zaman. Sesini iyice yükseltip anlatmağa başladı. Ben dini bütün birisiyim.beş vakit olmasa da namazımı kılarım,cumalara giderim.böyle bir Cuma namazından sonra,bizim caminin imamı hutbeye çıktı ve haram yemenin günah olduğunu anlattı.bir örnek de verdi.bakkaldan yedi liralık alış veriş yaptın.on lira verdin.bakkal da dalgınlıkla sana yirmi liranın üstünü verdi.o parayı alıp cebine attın ve harcadın.đşte,o zaman haram yedin demekti demişti. Biraz soluklandıktan sonra sürdürdü konuşmasını Neyse, Cumadan sonra açık pazara gittim.sebzemi,meyvemi aldım eve döneceğim.baktım bizim caminin imamı. Manavdan bir şeyler aldı.adama on mark verdi.hesabı,sekiz kusur mark tutmuştu. Gülümseyerek sürdürdü konuşmasını Alman manav,hoca efendiye yirmi markın üzerini verdi.hoca efendi de Allah bereket versin diyerek cebine attı paraları ve yürümeğe başladı Hemen yanına vardım ve sordum. Hoca efendi,sen biraz evvel ne yaptın?alışveriş yaptım evladım dedi.đyi ama,adama on mark verdin,o da sana yirmi markın üstünü verdi.sesini çıkarmadın.buna ne diyorsun? dedim. Biraz alaylı olarak sürdürdü konuşmasını Bu hoca takımında ahkam kesmek biter mi.evladım,o bir gavurdur.gavurun parasını almak helaldir. dedi. Ben de,o günden beri camiye gitmez oldum.o adamın arkasında kılınacak namazın kabul olmayacağını düşündüm.bunu,bugüne dek kimseye anlatmadım.ama,şimdi sırası geldi anlattım.đşte,sizin müslümalıktan anladığınız bu. Sarıklı adam telaşlanmıştı.otobüste de,homurdanmalar vardı.hemen söze girdi Tamam,bu hoca efendi doğru davranmamış.günah işlemiş.ama,şu anda sen de günah işledin.neden dersen,peygamber efendimizin emridir.müslüman müslümanın kabahatini örter.gıybete düşmez.sen de hocanın bu davranışını açıklamakla,günah işledin dedi. Karadenizli Bana bak çok konuşma.almayım seni ayağımın altına.şoför efendi,sana diyrum daa.kaldır şu kasetleri.koyacaksan bir memleket havası kaseti koy da ortalık neşelensin diye bağırdı. Başlangıçta,sarıklı adamdan ve temsil ettiği cemaatten korkan şoför bu kez,korkmadı ve kaseti kaset çalardan çıkardı.kendi kasetlerinden,neşeli bir Karadeniz havası içeren bir kaseti kaset çalara taktı ve sesini sonuna dek açtı. Hoca kılıklı adam,homurdanarak yerine oturdu.ortalık yatıştı. Sonra;bu Cemalettin Kaplancı lardan olduğu söylenen bir grup insan Türkiye de yakalandı.gazetelerin anlattığına göre;özel bir uçak kiralayıp Anıtkabiri bombalama hazırlıkları içindelermiş. El Kaidenin Đkiz kuleleri yıkması öyküsüne ne denli benziyor değil mi? Đşte böyle;cahil ve günahkar hocalar,insanı dinden imandan ederler

13 A D E M L E R V E H A V V A L A R Ahmet yedek subaylığını Küçükçekmece gölü kıyısında kurulmuş bir zırhlı piyade taburunda yapıyordu.ilık bir Mayıs sabahına uyanmıştı..takımına eğitim yaptırmış ve öğle karavanasını yemişlerdi. Tüm kırlık alan,eğitim alanları sarı çiçeklerle kaplanmıştı.oysa,bir hafta önce tüm çiçekler mordu.ondan önce de sıklamen renkli çiçekler kaplamıştı dört bir yanı. Erler zaman zaman eğitim sırasında mangadan ayrılıp keplerini çıkararak bir yılanı yakalıyor,silkeleyip yere vurarak öldürüyorlar,yine eğitime dönüyorlardı.eğitim alanları hali arazi olduğundan,çok yılan yuvası vardı.zaman zaman da,eğitim yapan erlerin başında,gökte bir şahin dolaşır;dalıp bir yılanı kapar,yükseklerden yere bırakarak öldürür,sonra yine dalıp alıp giderdi. Genel Kurmay dan emir gelmişti.her Çarşamba günü öğleden sonra askeri eğitim yapılmayacak;erata çeşitli konularda dersler verilecekti.bu yönden de eğitilecekti Anadolu dan gelenler.köyünden dışarı çıkmamış olanlar. O Çarşamba,ilk uygulama günüydü.muvazzaf subaylar,eratla yüz göz olmamak için,bu işi de yedeklere yıkmışlardı.ahmet,takımını topladı ve gölün kıyısına götürüp yamaca dört sıra halinde oturttu. Genelkurmay,çiftçilik öğretin,yaşama biçimi kurallarını öğretin diyordu emrinde.ahmet teğmenin buna hiç mi hiç niyeti yoktu. Çiftçiliği bizden iyi bilirler.yaşam biçimlerini de bu yaştan sonra öğrenecek değiller ya diye düşünüyordu. Takıma,genelkurmaydan gelen emri anlattıktan sonra; Bugün konuşacağımız konuyu siz seçin dedi. Bir Karslı çavuş;elini kaldırdı.ahmet ona söz verdi.ahmet çavuş Komutanım,bizim köyde bir cami hocası var.onun dediğine göre;tüm kadınlar günahkar doğarlarmış.buna ne diyorsunuz. Ahmet; Bu konuda benim konuşmam gerekmiyor.madem konuyu ortaya attın,aranızda tartışın dedi. Aydın lı bir çavuş el kaldırdı Hiç olur mu öyle şey komutanım.neden kadınlar daha doğuştan günahkar olsunlar ki dedi.bu kez bir er el kaldırdı ve konuştu Çünkü,yasak elmayı Havva yedi ve Ademe de yedirmek istedi.ama,elma parçası tam Ademin gırtlağına gelmişti ki tanrı Ne yapıyorsun Adem.Emirlerime karşı mı geliyorsun? dedi.adem de elmayı yutamadı,biz erkeklerin gırtlağındaki Adem elması denilen şişkinlik kaldı. Ne güzelmiş.o zamanlar tanrı kullarınla konuşuyormuş.gerçi,sonradan yine kutsal kitaplarda yer alan peygamberler de tanrıyla konuşmuşlardı.ama,tanrı düz kullarıyla konuşmuyordu! Kutsal kitaptaki anlatıya göre;tanrı önce Adem i yarattı.adem,bir başına sıkılmaya başlayınca,ademin sol kaburga kemiğinden Havva yı yarattı. Buna göre;gerçekte Havvaların daha yüksek bir yaratılışa sahip oldukları anlaşılmaktadır.adem balçıktan yaratılmışken;havva bir insanın kemiğinden,yüksek yapılı bir organizmadan yaratılmıştı. Ademler,işin bu yanını düşünmeden,havvaların onların can sıkıntısını gidermek için yaratıldıklarına dair olan söylemleri pek benimsediler.havvaları,hep eğlencelik olarak gördüler! Gel de şimdi bunları,karşındaki bu bilisiz kitleye anlat bakalım! Bir başka er el kaldırdı Ben anamın,bacımın,olursa kızımın doğuştan günahkar olacağına inanmıyorum.çavuşa seslendi Yani,şimdi senin anan günahkar mı? Karslı çavuş bu seslenmeye bozuldu. Tabii,Ademin cennetten kovulmasına kadınlar neden oldu.yasak elmayı yiyerek ilk günahı onlar işledi. dedi

14 Bu yasak elma öyküsünü bir de askere gelmeden önce Katolik hristiyan olan bir rum kadınından dinlemişti.evinde pansiyoner olarak kaldığı yetmişi aşkın bu rum kadınıyla arada bir geceleri oturur yemek yer,şarap içerlerdi. O gecelerin birinde,iyice sarhoş olmuş olan rum kadını Ahmet bey,bilir misiniz Adem ile Havva cennetten neden kovuldu. Ahmet Yasak elmayı,şeytana uyup yedikleri için madam dedi.madam sordu Pekiyi,yasak elmanın ne olduğunu bilir misin? Ahmet Cennetteki elma ağacının meyvesi dedi.rum madama Yok vre..yasak elma bir başka şeydi.adem ile Havva,değişik türde ilişkide bulunmak istediler.o yüzden cennetten kovuldular demişti. Gel de,bunu espri olarak bunlara anlat bakalım!katline ferman çıkarırlardı evelallah! Ahmet,soruyu yineledi Gerçekten de çavuş.sen annenin cehenneme gideceğine mi inanıyorsun? dedi. Karslı çavuş Yok teğmenim.eğer benim anam,ölmeden önce babasından,kocasından,erkek kardeşinden,oğlundan,erkek torunundan,olmuşsa erkek torununun torunundan helallik almazsa,o zaman cehenneme gider.bizim köyün hocası bunu söyler. Ahmet Đyi ama,peygamber efendimiz de, Cennet,anaların ayaklarının altındadır dememiş mi? diye sordu. Takımda bir dalgalanma oldu.belli ki,kafaları karışmıştı. Bir çavuş Ama her kadın anne olamıyor.bu da kadınlara tanrının bir lutfu olmalı dedi. Ahmet O zaman Havva analarımız iki gruba ayrılırlar.analar ki bunlar cennetliktir ve ana olamayanlar,cami hocasının dediği gibi cehennemliktir. Askerler,bu dediklerini hiç anlamamıştı.kafa sallayıp duruyorlardı. Ahmet teğmenin imdadına bir Đstanbul bıçkını yetişti Teğmenim.Bunlar derin meseleler.bırakalım bunları bir yana.đsteyen istediğine inansın.bize ne.sen bize izin ver.biz kıyafetlerimizi çıkarıp donlarla şu göle girelim ve serinleyelim.hem,üzerimizdeki teri ve kirleri de atarız.pirü pak oluruz dedi. Erlerin büyük bir kesimi Evet teğmenim,evet..gölde çimelim diye bağırıştılar. Ahmet teğmen de Pekala öyleyse.takım,ayağa kalk.soyun..göle marş marş diye bağırdı.dereye çimmeye giden çocuklar gibi şen,göle girmeğe başladılar. Biraz sonra,askerlerin göle girdiği yerin yirmi metre kadar ilerisinde,suyun üzerinde yılan kafaları belirdi. Ahmet teğmen, su yılanlarıdır.zararsızdırlar. diye düşündü.o sırada,bir çavuş yanına geldi. Teğmenim,bunlar yılanlar.yanlarına gidersek bizleri sokarlar dedi.ahmet Su yılanı değiller mi oğlum? dedi. Hayır teğmenim,kara yılanları da sıcaktan bunalınca suya girerler dedi. Ahmet,hemen düdüğünü çaldı.göldekiler suyun içinde bekledi. On metreden ileri gitmek yok dedi. S I K I N T I L I B Đ R H A V V A K I Z I Ahmet,arabalı vapura bindi.merdivenlerden çıkıp dışarıdaki banklardan birinin ortasına oturdu.sırtını geminin demirine dayadı.hava,şubat ayı olmasına karşın sıcaktı. On altı arabalı vapuruydu bindiği.dolayısıyla,kalabalık olacaktı.dokuz Eylül Üniversitesi nden çıkan öğrenciler ve öğretim üyeleri;gemiye telaşla binmeye başlamışlardı. Merdivenleri bitiren,kırk beş yaşlarında,menapoz döneminin tüm sıkıntılarını yaşayan bir görünümde olan bir kadın geldi,ahmet i selamlayarak yanına oturdu. Ahmet,biraz ikirciklendi.daha gemi kalabalıklaşmamıştı ve kadının oturacağı başka birçok yer vardı.neden hep böyle oluyordu?

15 Tanıdık birisi olmasın,aman pot kırmayalım diye düşünürken,yanındaki kadın muhabbete başlamıştı bile. Kadınların bu yanına hayrandı.otobüste olsun,trende,uçakta,vapurda olsun;iki kadın bir araya geldiler mi,biri birlerini tanımasalar bile bir muhabbete başlarlar ve yolculuk bitene dek sürdürürlerdi.durmadan konuşurlardı.erkelerse,çevrelerindeki demirden kafesin içinde,yolculuk bitene dek oraya buraya bakar,dururlardı. Kadın;Ankara da bir üniversitede öğretim görevlisiymiş,hiç evlenmemiş,şubat tatilini fırsat bilip Đzmir deki bir arkadaşına konuk gelmiş.arkadaşı,narlıdere de oturuyormuş.karşıyaka yı görmek için bu arabalı vapura binmiş. Ahmet Ama,bu vapur Karşıyaka ya gitmiyor ki dedi. Yaa,nereye gidiyor? dedi kadın. Bostanlı ya gider.ama,isterseniz oradan otobüsle Karşıyaka ya gidebilirsiniz dedi. O sırada,merdivenleri bitiren ikisi de zom olmuş iki park serserisi,gelip karşılarındaki banka oturdular.arkalarından da şişman,yaşam dolu bir öğretim görevlisi,gelip(yer kalmamıştı)bunların yanına oturdu.arabalı vapur yola çıktı. Zom olmuş serserilerden birisi Bu nalet içkiyi içmemek lazım.hepimiz cehennemde yanacağız. dedi.yanındaki Bırak şu Başbakan ağızlarını dedi.öbürü Ne olmuş,içkimi de içerim oyumu da gider ona veririm. dedi. Göbekli öğretim görevlisi konuşmaya karıştı. Zaten başımıza ne gelirse sizin gibilerden geliyor dedi.adamlar,şişman öğretim görevlisiyle sıkı bir siyasal tartışmaya giriştiler.arada bir bana dönüp Öyle değil mi amca diyorlar,beni de tartışmanın içine çekmeğe çalışıyorlardı. Gerçekte,zeki tiplere benziyorlardı.ahmet e kalırsa,şişman öğretim üyesini sarakaya alıp yolculuğun bitmesini bekliyorlardı. Bu arada,yanındaki kadın Ahmet e Benimle Karşıyaka vapur iskelesine kadar gelir misiniz? Burada otobüslere parayla mı biniliyor,hangi otobüse bineceğim bilmiyorum dedi. Ahmetin aklına geçici görevle gittiği New York geldi.bir gece,o kentteki Türklerin kaymak tabakası onu bir özel klüb e davet etmişlerdi.orada,yaşı yetmişe dayanmış bir bayanı dansa kaldırmıştı. Kadın dans ederlerken Aman burada dikkatli olun.aids denilen hastalık çok yaygın. demişti.ahmet de,bu tehlikeyi bildiğini belirtmişti.kadın Benim gibi yaşlılar,her türden gençlerle yatıp kalkıyorlar.sonra da bu hastalığın taşıyıcısı oluyorlar.bunlardan birisiyle yattın mı,sabah kalktığında aynada Welcome to the World of Aids (Aids evrenine hoş geldiniz)yazısının rujla yazılmış olduğunu görüyordun. Acaba kadın, Başkasına gitme,bana gel mi demek istiyordu.ama,çok yaşlıydı. Nitekim,o hafta sonu Hürriyet Heykeli nin yakınındaki bulvarda yürüyorken,yanına üstü açık son model ve çok pahalı bir Amerikan arabası yanaşmıştı.đçinde,altmışında görünen bir Amerikalı yapma sarışın vardı.ahmet e Özür dilerim,filan yere nasıl gideceğim diye sormuştu. Kadının sorduğu yön,biraz ilerideki trafik ışıklarının altındaki tabelada okla gösteriliyordu.ahmet,bunu anlattı kadına.kadın Evet ama,ben gözlüklerimi evde unutmuşum.arabama binip bana yardımcı olur musunuz? demişti.ahmet içinden Aids evrenine hoş geldin Ahmet diye geçirdi ve kadına Üzgünüm,ben de yabancıyım.size yardımcı olamam dedi Kadın,hışımla gaz pedalına basıp yanından uzaklaştı. Yanındaki kadına dikkatle baktı ve ona da aynı yanıtı verdi. Üzgünüm.Evde karım beni bekliyor.size bu konuda yardımcı olamayacağım Kadın,biraz buruldu. Arabalı vapur iskeleye yanaşmıştı.ahmet ve kadın gemiden indiler.ahmet,kadını izliyordu.kadın,arkadaşlık edecek birisini arıyordu.o,bunu ret etmişti.nitekim kadın,iskelede gezinen ilk genç adama yanaşıp konuşmaya başladı.oğlanla birlikte,yakındaki otobüs durağına doğru yürümeğe başladılar.

16 Đnşallah, Hoş geldin aids evrenine değildir dedi içinden Ahmet! Đ M A M A L Đ Ahmedin çocukluğunu geçirdiği mahalle,đzmir in fakir ailelerinin oturduğu bir yerdi.en iyi durumda olanlar,memur çocuklarıydı. Konya dan göç etmiş,đzmir de tutunmaya çalışan bir ailenin çocuğuydu Ali.Uzunca boylu,kara kuru birisiydi.đçlerinde,en fakir aile onunkiydi. Đlkokul bitmişti.ahmet ve arkadaşları,mahallelerindeki Tilkilik orta okuluna yazıldılar.konyalı Ali,o yıl yeni açılmış olan Đmam Hatip Lisesi nin orta kısmına başladı.đlk öğrenciler onlardı. Konyalı Ali,imam hatibe başladıktan sonra,semirmeye ve iyi giyinmeye başlamıştı.nedenini sorduk.dini bütün kilerin kurduğu dernekler varmış.o dernekler,her bayram gelip bunları tepeden tırnağa giyindiriyorlarmış.ceplerine harçlık koyuyorlarmış,öğle yemeklerini veriyorlarmış. Biz Konyalı Ali ye normal liselere gidemeyeceği için acıyorduk.ama,onun maddi durumu,hepimizden iyi olmuştu.o artık,imam hatipli Aliydi. Konyalı Ali;on iki on üç yaşının sapıklıklarından olarak bizimle arada ucuz şarap içer,sarhoş olurdu.đmam hatibe başladıktan sonra da,lise kısmına geçene dek kafaları çekmeyi sürdürmüştük. Mahallemizde Yahudi kızları vardı.onlarla arkadaşlık ediyor,cumartesileri çay partileri düzenliyor,kızlarla dans ediyorduk.arada,oralarını buralarını elliyorduk.konyalı Ali de bu partilere katılıyordu. Bu Yahudi kızlarının aileleri de fakir ailelerdi.sonraları,birer birer Türkiye den ayrılıp Đsrail e göçtüler.bizim mahallenin kızlarından bir Stella vardı.altmışlı yıllarda,yüzbaşı üniformalı resmi Time Dergisi ne kapak olmuştu.đsrail ordusunda yüzbaşı olduğunu öğrenince çok şaşırmıştık. Konyalı Ali,lise kısmına başladığında içki içmemeğe başladı.bundan sonra Konyalı Ali,Đmam Ali diye anılmağa başladı aramızda. Bir gece,bir arkadaşın evinde toplanmış herkes kendi dersini çalışıyorken;birisi Allah şu Edison dan razı olsun.ampulu bulmuş da rahat rahat bol ışıkta çalışabiliyoruz. dedi.đmam Ali Öyle deme,günaha giriyorsun dedi.arkadaş Nedenmiş o diye sordu.đmam Ali Müslüman olmayanlar için Allaha dua edilmez. dedi.bir başka arkadaş, Neden öyle diyorsun.bak,adam insanlığa yararlı bir keşifte bulunmuş.cennetlik olmuştur mutlara dedi.đmam Ali Sus bre nabekar..günaha giriyorsun diye arkadaşı payladıktan sonra Bir kimse,kelimei şahadet getirmeden ölürse,cennete giremez. dedi.hepimiz,bu görüşe karşı çıktık.onlarca yabancı bilim adamı,insanlığa yararlı olan birçok keşif yapmışlar,evreni daha rahat yaşanır bir duruma getirmişlerdi.onların da hiç değilse,kendi kutsal kitaplarına göre cennetlik olmaları gerektiğini savunduk. Đmam Ali Nuh diyor peygamber demiyordu.kelimei şahadet getirmeden ölenler,hiçbir biçimde cennetlik olamazdı. Bunu söyleyen Đmam Ali,gençliğinin damarlarında dolaşan alevli kanı nedeniyle,yahudi kızlarıyla dans etmekte bir mahzur görmüyordu.đmam Ali ye bunu anımsattık. Yahu,doğru söylüyorsunuz.ben bundan sonra bu işlere gelmeyeyim. dedi.fırlamalardan teki Đmam Ali,olmazsa seni bir Yahudi kızıyla imam nikahıyla evlendirelim.o zaman sen de çay partilerini sürdürürsün dedi.đmam Ali nin aklı buna yatmıştı.gidip bir Yahudi kızına durumu anlattık ve bir oyun oynayacağımızı söyledik. O Cumartesi toplantısında,bizlerden iki şahitle Đmam Ali,Yahudi kızlarından birisiyle nikahını bizzat kıydı.şimdi,konyalı Ali tam Đmam Ali olmuştu. Sonraları,Đmam Ali Đzmir deki bir camide çalışmaya başladı.o zamanlar,kadrolu imamlar,vaizler yoktu.cami koruma derneğinden aldığı paralarla yaşıyordu.lisedeki o şaşaalı ve debdebeli

17 yaşamı sona ermişti.ramazan aylarında Đzmir in yakın köylerine cerre çıkıyordu.oradan topladıklarıyla bir yıl idare ediyordu. Sonraları,bu durumu,yeni taşındığım bir başka mahallede de gözlemiştim. Bizden sonra;konya dan dört erkek ve iki kız olmak üzere altı çocuklu bir aile mahalleye gelmiş;kirası az olduğu için eski tip Đzmir evlerinden birisine yerleşmişlerdi. Bir köşe başında açtıkları bakkal dükkanından kazandıklarıyla çarkı döndürmeğe çabalıyorlardı.mahalleli,durumlarını bildiği için hep onlardan alışveriş yapıyor,diğer mahalle bakkallarına gitmiyorlardı. Bir sabah onlardan ekmek alırken,önümde benden önce alış veriş yapan birisinin dediklerine kulak misafiri olmuştum. Bizim mahallede,kiliseden bozma bir cami vardı.kilise camisi diye anılırdı.oranın imamıymış.konyalıların en büyük ağabeylerine çıkışıyordu Bana bak,artık Cumalara gelmemeğe başladın.günaha giriyorsun.bilesin. dedi.adam, Hoca efendi,beş kardeş,bir ana,bir baba.hepsine ben bakıyorum.o nedenle,ayrılıp gelemiyorum.rahatlayım gelirim. dedi.hoca efendi Hem,camiye yardım da etmiyorsun dedi.buna da aynı özrünü yineledi. Elim bollanırsa,camiye bağışta bulunurum hoca efendi dedi. Hoca efendi,ramazan ı beklememiş,kentin göbeğinde cerre çıkmıştı! Yetmişli yıllarda,süleyman Demirel başbakan iken meclisten geçirilen bir yasayla kırk bin imam hatip kadrosu kuruldu.đmam Ali ve imam hatipli olmayan ocaklı hocalar,basit bir sınavdan geçirilip bu kadrolara atandılar. Şeker Mehmet diye bir arkadaşımız vardı.yıllarca okumuş ve ilkokul öğretmeni olmuştu.evlenip çocuk da yapınca,maaşı yetmemeğe başlamıştı.aile bütçesine takviye olsun diye,pazar yerlerinde yumurta satmağa başlamıştı. Đmam Ali de artık onun gibi kadrolu memurdu.üstelik,cerre çıkmayı sürdürüyor,ayrıca derneklerden de yardım alarak Şeker Mehmet ten çok daha yüksek düzeyde bir yaşam sürdürüyordu.bu durum,ona çok zor geliyordu. Keşke ben de Đmam Hatibe gitseymişim diye hayıflanıyordu. Şimdi artık,đmam Ali ve onun gibiler; öğretmenlerin de yerini alıyordu.toplumun kanaat (düşünce)önderleri onlar olacaktı. Şeker Mehmet şöyle diyordu.o zaman Milli Eğitim Bakanlığı nın önündeki Atatürk e ait olan Öğretmenler,yeni nesiller sizin eseriniz olacaktır sözlerini değiştirsinler. Đmam hatipliler,yeni nesiller sizin eseriniz olacaktır yapsınlar! Y I L A N C I Yedek teğmen Ahmet Pazar günü tabur nöbetçi subaylığı yapıyordu.cumartesi Pazar nöbetleri hep yedek subaylara denk gelirdi nedense!askerlik bu,dedikodusunu bile yapamazdın. Sabah kahvaltısını subay gazinosunda yapmış,gazinonun önüne attırdığı bir masa ve sandalyeye oturmuş,keyif çayını içiyordu. Küçükçekmece Gölü nün kıyısında geniş bir alana kurulmuştu Zırhlı Piyade Taburu.Eğitimdi,alış verişti,tatbikattı derken günler geçiyordu. Subay gazinosuna oldukça uzak bir yerde bulunan nizamiyedeki nöbetçi çavuşun koşa koşa kendisine geldiğini gördü. Hayırdır inşallah diye düşündü.bu güzel başlamış Ağostos sabahında vukuat istemiyordu. Çavuş geldi,selamını verdi.bekledi. Buyur çavuş.ne var bakalım seni buraya kadar koşturacak Tiğmanım,yılancı gelmiştir. dedi Erzurumlu çavuş.

18 Ne yılancısı oğlum dedi Ahmet. Ondan kıdemli ve eski olan,tezkeresi yaklaşmış Çavuş,kasılarak Tiğmanım,siz bilmezsiniz.bir yılancı vardır.her yıl bu vakitler gelir,taburda yılan toplar. dedi. Pekiyi de,bu yılancının tabura girme izni var mıymış? diye sordu Ahmet. Vardır herhal dedi çavuş. Al getir bakalım öyleyse dedi Ahmet. Çavuş,gerisin geri nizamiyeye koştu.sırtında topraktan yapılmış bir küp taşıyan bir siville geri döndü. Đşte,yılancı budur komutanım dedi. Kemal adama baktı.köylü kılıklı,orta boylu potuk bir adamdı. Yılan toplamaya gelmişsin öyle mi dedi.adam Öyledir komutan dedi. Đznin var mı.göster bakayım dedi Ahmet. Adam,gömlek cebinden yazıları iyice silinmiş olan tabur komutanının imzaladığı ve taburun mührünün bulunduğu bir kağıdı uzattı.ahmet okudu. Tamam.Đşine başlayabilirsin.yalnız,taburdan çıkmadan önce yine bana uğra dedi. Adam,sırtında topraktan yapılmış orta boylu küpüyle eğitim alanlarına doğru tırmandı ve yitti. Đlk yılanla karşılaşması,çocukluğunda olmuştu.mahallesindeki boş bir arsaya ev yapılacaktı.ustalar ve işçiler arsayı kazarken;yaklaşık bir buçuk metre boyunda,bilek kalınlığında bir yılan görmüşler ve kafasına kürekle vurup hayvanı öldürmüşlerdi. Başlarındaki usta Ev yılanıymış.bunlara temel yılanı da denir.đnsanlara zararı yoktur.aksine,fareleri yiyerek insanların işine yararlar.yazık oldu hayvana dedi.đşçilerden birisi Yılan yılandır ustam.görüldüğü yerde kafası ezilmeli demişti. Sonraları,on üç on dört yaşlarındayken babası çok zengin olan bir arkadaşları,otomobil kullanmayı öğrenmek için,babasından habersiz otomobil kiralar,içine dört beş arkadaş doluşurlar ve kent dışına giderlerdi.orada,uzun boylu olan zengin çocuğu aracı kullanır,sonra dönerken yine şoför kullanırdı. Bu gezilerden birinden dönerken,akşam karanlığı yeni iniyordu.bir köy yolunda,otomobilin farlarında,yolun bir yanından öbür yanına geçmeğe çalışan bir yılan gördük.adam,kaza yapmamak için direksiyonla oynamadı ve yılanı ezdi.đnip baktık,hayvan ölmüştü. Yılan ezmek uğursuzluktur.ben bundan sonra bu aracı kullanmam demişti şoför. Aman hemşerim,etme eyleme.bak akşam oluyor.biz,evlerimize gitmezsek olay olur.hepimiz pederlerden dayak yeriz.gözünü seveyim,götür bizi diyoruz.adam,nuh diyor peygamber demiyordu.sonunda,zengin çocuğu Çekil ulan direksiyondan.ben kullanacağım demiş ve güç bela,kazasız mazasız eve dönmüştük.arkadaşımız da,ilk kez gece otomobil kullanmış oluyordu! Sonra fakültede Urfalı bir arkadaşı yılan öyküsü anlatmıştı. Bunların evine bir yılan girmiş.hemen kafasını ezip öldürmüşler.akşam yatıp uyumuşlar.sabah kalktıklarında,bakmışlar,topraktan yapılmış bakraçlarından biri çatlamış ve içindeki su akmış.anası Amanin loo,öldürdüğümüz yılanın eşi gelmiş.bizi zehirlemek için zehirini bakraçın içine boşaltmış.o da zehire dayanamayıp çatlamış.ben çocukken de buna benzer bir olay olmuştu demiş.hemen suları süpürmüşler ve bakraçlardaki suları döküp yeniden doldurmuşlar. Yılanların öcü korkunç olur.bir yılanı öldürdün mü onun eşini bulup onu da öldürecen.yoksa,gelir senden eşinin öcünü alır demişti. Fakir Baykurt un da Yılanların Öcü adlı bir romanı ya da uzun öyküsü vardı. Bu nedenle;urfanın zenginleri;evlerinin girişini,merdivenlerini ve pencerelerin kenarlıklarını mermerden yaptırırlarmış.çünkü,mermerin üzerinde ne yılan ne de akrep hareket edebilirmiş. Bunları düşündü ve sonra çıkıp devriye yürüyüşünü yaptı. Askerlikte tüm yaşam devriye demekti.çarşamba günleri erleri Küçükçekmece gölüne sokarlardı.onları göldeki yılanlardan korumak için,kürekli bir kayıkla,erlerin otuz metre kadar

19 açığında devriye gezerlerdi.her kezinde,kafalarını suyun dışında tutarak gölde yüzen kara yılanlarını görürlerdi.ağostos sıcağında,serinlemek için onlar da suya giriyorlar,yüzüyorlardı. Öğle karavanasına yakın,subay gazinosunun önünde otururken,yılancı uzaktan göründü ve geldi. Topladın mı yılanları dedi.yılancı Topladım teğmenim dedi. Ahmet,yılanları merak etmişti. Görebilir miyim dedi yılancıya. Tabii dedi adam ve yere koyduğu toprak küpün tahtadan kapağını açtı. Aman tanrım,küpün içi yılan kaynıyordu.vıcık vıcık yılan vardı küpün içinde.küpün dibi ve kenarları sırlı olduğundan,devinemiyorlar ve yukarı çıkamıyorlardı.biri birleri üzerinde deviniyorlardı.elli kadar,boy boy yılan olmalıydı küpün içinde. Nasıl yakalıyorsun bunları dedi Ahmet.Adam,arka cebinden dışarı sarkan uzun konçlu bir deri eldiven çıkardı ve sağ eline geçirdi.sonra anlattı. Elime bir sopa alırım.yılanların toprak oyuklarındaki yuvalarını tanırım.yılan deliğinden içeri sopayı sokarak yılanı rahatsız ederim.yılan delikten dışarı çıkmak ister.başını delikten çıkarınca bakarım.zehirsizse çıplak sol elimle,zehirliyse eldivenli sağ elimle yakalar ve küpün içine yavaşça bırakırım. Pekiyi,tüm yılanları tanır mısın? Zehirliyle zehirsizi nasıl ayırırsın? dedi Ahmet.Adam,umursamaz bir tavırla eldivenli elini küpe soktu ve bir Engerek çıkardı. Bu engerek yılanıdır ve Anadolu nun en tehlikeli,zehirli yılanıdır dedi.küpe yeniden bıraktı.bir başka yılan aldı. Bu da zehirsizdir.zehirlilerin başı,köşeli ve sivri olur.zehirsizlerinki ise yuvarlak olur dedi. Ahmet,son çıkardığı yılanı yere,betona bırakmasını istedi.gazinonun önü betonlanmıştı.her gün temizlene temizlene cam gibi kaygan olmuştu. Yılancı,son çıkardığı yılanı yere bıraktı.hayvan,sağa sola bükülerek yürümeğe ve kaçmağa çabalıyordu.ancak,yer kaygan olduğundan,bir türlü yol alamıyordu. Tamam dedi yılancıya. Alabilirsin Pekiyi ama,bunları ne yapıyorsun.herhalde satıyorsun da kime satıyorsun? dedi Ahmet.Yılancı yanıtladı. Vallahi,bunların önemli bir kesimini Milli Eğitim Bakanlığı alır.đçlerini doldurup okullara yollar.derslerde öğrenciler,görsünler tanısınlar diye.bir kesimini de,belediyelerin kurduğu fuarlar var.onlara satarım Đyi kazanıyor musun bari dedi Ahmet. Ehh,Allah bin bereket versin.buraya gelip bir gün çalışırım.kazandığım para bana altı ay yeter.arada çiftçilik de yaparım.geçinir giderim. dedi. Hadi bana müsaade.ben gideyim artık. Đyi oldu.eğitim alanlarımız da yılanlardan biraz olsun temizlendi diye düşündü Ahmet. K U Ş L A R Y E R Đ N E A D E M L E R Y E S Đ N Altmışına merdiven dayamış görünümlü köylü,tepedeki bağının kenarına geldi. Bu gün de amma sıcak haa. diye düşündü.eşeğinin iki yanındaki boş küfeleri indirip yere koydu.poşusuyla terini sildi.bağa baktı.yaklaşık beş yüz kütüklük bir bağdı.o yörenin en iyi üzümü olan Öküzgözü üzümleriydi bağdakiler. Ahmet,geçici görevle geldiği Keban da otomobiline bindi. Haydi doktor,geç kalıyoruz dedi. Keban da baraj gölü inşa ediliyordu.doktor,barajı yapan Fransız firmasının sözleşmeli Türk doktoruydu.onunla tanışmışlar,iyi bir dostluk kurmuşlardı. Bir de,baraj inşaatının güvenliğinden sorumlu üsteğmen vardı.bir takımla görev yapıyordu.ahmet Keban a gelmeden altı ay önce,buradaki Türk işçileri olay çıkarmış;barajı yapan yabancı firmanın çok değerli özel donanımlı araçlarını,uçurumdan aşağı atmışlar,ortaklığa büyük zarar vermişlerdi.o nedenle;burada özel bir jandarma karakolu kurulmuştu.

20 Üsteğmen,kaymakam vekili,hükümet doktoru,malmüdürü de festivale gidiyorlardı Đyi içici olan Karadenizli doktor,haftada iki üç kez,fransız firmasının deposundan dinamit çalıyor,bunları Fırat a atıp balık yakalıyordu.sonra,ahmet ve üsteğmeni de çağırıyor;eşinin yaptığı balıkları ve yemekleri yiyip içki içiyorlar,muhabbet ediyorlardı. Barajı yapan Fransız firmasının genel müdürü ile de tanışmışlardı.adam,onun Fransızca bildiğini öğrenmiş,sık sık sosyal tesislerine davet etmişti.orada,barajı yapan firmaya vergisiz,ihraç fiyatıyla satılan Öküzgözü üzümlerinden yapılan Derdalan şarabından içiyorlar,tüm dertlerinden kurtuluyorlardı!. Dün,çalışma yerine telefon etmiş,bugün için Arapkir de festival varmış.bizler gidiyoruz.sizler de gelir misiniz? demişti.o da kabul etmişti. Doktor arabaya bindi ve yola koyuldular. Köylü,bağa girmiş,elindeki bağcı bıçağı ile üzüm salkımlarını kesiyor ve küfelere dolduruyordu.her yıl eşeğiyle her gün bu bağa gelir;iki küfe üzüm kesip götürür yakındaki kasabada satardı.üzümlerin iyi olduğunu oradan biliyordu.bir saat içinde biterdi iki küfe üzüm. Yarısı bağda kalıyor.öyle bir düzen kurabilsem.şu bağdaki üzümlerin tümünü pazara indirebilsem diye düşündü.ama,neredeee!..bir eşek ve iki küfeyle bu kadar oluyordu işte!.. Ahmet,Keban gibi ıssız bir yere neden gönderildiğini anlamamıştı.ama,geldikten sonra, Gelmem iyi olmuş diye düşünmeğe başladı. Keban da taa Osmanlı dan beri işletilen bir simli(gümüşlü)kurşun madeni vardı.maden işletmesi,keban ın ekonomik can damarıydı.keban ın altı,madenin galerileriyle doluydu.bazen,çalışma odasının altından geçen dekovillerin gürültüsünü duyardı. Madeni gezmişti Ahmet.Artık,madenin işletilmesi ekonomik bakımdan akıllıca değildi.tükenmişti maden.ama,galerilerin birinin duvarında karanlıkta floresan gibi parlayan bir damar görmüşlerdi.mühendisler,bunun wolfram olduğunu söylüyorlardı.ama,ondan da ekonomik olarak işletilecek kadar yoktu. Ahmet den üç ay önce iki Etibank müfettişi gelmiş,madeni incelemişler ve Bu maden kapatılsın diye rapor yazmışlar.raporu,keban da yazmaları büyük hataydı.nitekim,durum Keban da duyulmuş.müfettişler,işletmenin bir cipine binmişler ve Elazığ yoluna düşmüşler..yarı yolda,karşıdan gelen bir atlı,keleşle cipi taramış ve şoförü ve iki müfettişi öldürmüş. Bunun üzerine,iki müfettiş daha gelmiş ve onlar Bu maden,daha elli yıl işletilebilir diye rapor yazmışlar.maden hala işletiliyordu işte!.. Köylü,işini bitirmiş tam yola çıkacaktı ki;ahmet in aracı bağın kenarına geldi.doktor Bak Ahmet..Bunlar,her akşam içtiğimiz Öküzgözü şaraplarının yapıldığı üzümler.gel Şuradan birkaç salkım satın alalım ve bu kez üzüm olarak yiyelim dedi.aracı,köylünün yanında durdurdu Ahmet.Araçtan indiler. Selamünaleyküm amca dediler. Aleykümselam dedi köylü. Kolay gelsin.bağ mı bozuyorsun? He ya dedi köylü. Bu bağ benimdir.her gün gelir iki küfe üzüm keser,köye götürür satarım dedi.ahmet Bize de satar mısın dedi.doktor Bir iki salkım alalım da ağzımız tatlılansın istedik dedi. Adam Başım gözüm üstüne.açın aracınızın kapısını dedi. Ne yapıyorsun amca? demeye kalmadan,küfelerden birinden aldığı üzümleri aracın arka koltuğu ile ön koltukları arasına koymağa başladı. Dur,biz bir salkım üzüm alalım demiştik.dedi doktor.adam,dinlemiyordu. Aracın arka koltuğunun önündeki boşluk,üzüm salkımlarıyla dolmuştu.beş altı kilo üzüm koymuştu adam araca. Ahmet,biraz sıkılmış Sağ olasın amca..borcumuz ne kadar? dedi. Adam Ne borcu delianlı..alın,doya doya yeyin.helaldir. dedi.doktor Olur mu,bak bunları pazara götürüp satacakmışsın.biz de parasını verelim dedi.

Emekli Ahmet,aynanın karşısına geçmiş,el yıkadığı sabunu yüzüne sürüyordu.tıraş köpüğü yerine el sabununu kullanıyordu.

Emekli Ahmet,aynanın karşısına geçmiş,el yıkadığı sabunu yüzüne sürüyordu.tıraş köpüğü yerine el sabununu kullanıyordu. Ö Y K Ü L E R Yazan:Uçar Demirkan İ S T İ R İ D Y E K A B U K L U E V R E N Şu kişiler ne kötü tanrım..ille de yüzmeyi öğretecekler bana..işte,babam belimden kavramış-ne yalan söyleyeyim bu davranışı bana

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

* * * Mevsim tatilini fırsat bilip, Cemre ile birlikte hem Yunan adaları turu yaptık, hem de Bodrum'd an Kekova 'ya kadar denizden dolaştık.

* * * Mevsim tatilini fırsat bilip, Cemre ile birlikte hem Yunan adaları turu yaptık, hem de Bodrum'd an Kekova 'ya kadar denizden dolaştık. Gazeteci, yazar ve TV yönetmeni Mehmet Ali Birand, tatilini geçirdiği Ege de gördüklerini yazdı. Bir tarafta Yunan adaları, diğer yanda Türk kıyıları.. Neler gördü, nelerden etkilendi? İki günlük yazılarında

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Gülmekten Öldüren Fıkralar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Gülmekten Öldüren Fıkralar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim AMİN Çok iyi giyimli bir iş adamı Vatikan'a gelir papayla görüşmek istediğini söyler. Kendisini bir Kardinal'e götürürler. Adam ısrar eder. - Sizinle değil, doğrudan Papa ile ve yalnız görüşmek istiyorum.

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Soyut Zekâsı Gelişmemiş Çocuklarda Allah Korkusu Perşembe, 13 Ocak :55

Soyut Zekâsı Gelişmemiş Çocuklarda Allah Korkusu Perşembe, 13 Ocak :55 Soyut zekâlarının tam gelişmeyen bu çocuklara, yanlış verilen Allah korkusu çocuklarda; Allah ı cezalandırıcı, affetmesi olmayan kötü birine benzeteceklerdir. Aygır a (Bozkır-Konya) pikniğe giden hemen

Detaylı

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil 1 Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez Senaryo: Sadık Şendil Müzik: Kemani Sebuh Efendi- Kürdilihicazkar Longa Filmin

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Püsküllü Deve Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha. BULUŞMA Deniz kenarında bir lokantadayız. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. İnternetten birkaç fotoğraf. Hepsi bu. Seni buraya çağırmakla iyi mi ettim? Galiba bundan hiçbir zaman emin olamayacağım. Karşımda

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Korkut un Hindistan Güncesi. 6 Haridwar-Varanasi Carsamba Persembe

Korkut un Hindistan Güncesi. 6 Haridwar-Varanasi Carsamba Persembe Korkut un Hindistan Güncesi 6 Haridwar-Varanasi 17-18.11.2010 Carsamba Persembe Bu akşam 20.35 treniyle Haridwar'dan Varanasi'ye gidiyorum. Sabah daha önceki günlerde olduğu gibi kahvaltımı odamda yaptıktan

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum! Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum! Televizyon programına konuk olarak çağırılmıştım. Bir gün içerisinde

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N. New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Üç nesil Anneler Günü

Üç nesil Anneler Günü Üç nesil Anneler Günü Mayıs 10, 2015-11:45:00 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hotar, siyasete başladığında 1,5 yaşında olan ve adeta "parti içinde büyüyen" 15 yaşındaki kızı Ayşe ve her zaman kendisine

Detaylı

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ NEŞELİ MATEMATİK ÖYKÜLERİ 1 BİLGİÇ İLE SAYGIÇ Bilgiç kurbağa ile Saygıç fare iyi arkadaşlardı. Neredeyse her gün göl kenarında buluşup sohbet ederlerdi. Bazen de çevredeki nesneleri sayarlar, hesap yaparlardı.

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR CİN ALİ'NİN. HİKAYE. KİTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI l - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş KURABİYE EV ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Refik Durbaş KURABİYE EV Resimleyen: Burcu Yılmaz www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör:

Detaylı

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi Asuman Beksarı J. Keth Moorhead Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır. sözünü Asuman Beksarı için

Detaylı

Ben daha dokuz yaşında iken,bir gün kötü arkadaşıma kandım.mahallelerinde bulunan bir bahçeye girdik.

Ben daha dokuz yaşında iken,bir gün kötü arkadaşıma kandım.mahallelerinde bulunan bir bahçeye girdik. HARAMIN SANCISI Haramın verdiği sancıyı tadan bir insanın onun vermiş olduğu sancıyı çekmekle kalmayı p,hala devam eden sancısının bir ifadesidir ki;bunu kendisine anlatmaya mecbur kılmıştır; Ben daha

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

ÇARŞI ESNAFININ BODRUM YOLCU LİMANINA TEŞEKKÜR ZİYARETİ

ÇARŞI ESNAFININ BODRUM YOLCU LİMANINA TEŞEKKÜR ZİYARETİ ÇARŞI ESNAFININ BODRUM YOLCU LİMANINA TEŞEKKÜR ZİYARETİ Bodrum Çarşı Esnaf temsilcileri, turizmine katkıları nedeniyle Global Port Bodrum yetkililerini ziyaret ederek teşekkür ettiler. Esnaf temsilcileri,

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN 1987 de Ankara da doğdu. TED Ankara Koleji ve Yahya Kemal Beyatlı Lisesi ni bitirdi, Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü nden mezun oldu. Eğitimine devam etmek için

Detaylı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Magozwe Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Kalabalık bir şehir olan Nairobi de, sıcak bir yuvası olmayan bir grup evsiz çocuk yaşıyormuş. Her gün onlar için yeni ve bilinmeyen bir

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı. Düş Kırıklığı Karnı iyice acıkmıştı. Harabeler içinde bulunan bekçi kulübesinin ardındaki, begonvil, yasemin ve incir ağaçlarıyla çevrili alana doğru koştu. Leziz yemeğinin tadını uzaktan bile duyumsuyordu.

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. 1. Bölüm Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. Tim ayağa kalktı. İpi çekti. Grk ayağa kalktı, JFK Uluslararası Havaalanı

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA Havacılıkta İnsan Faktörleri Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA BÖLÜM 2 Düşünen ve Hisseden Varlık İnsan İkinci Kısım: Sosyal İnsan Geçen Hafta GEÇEN HAFTA Yanlılık BU HAFTA Sosyal Etki Tartışma Issız bir adada

Detaylı

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. Sorular her ay panolara asılacak ve hafta sonuna kadar panolarda kalacak. Öğrenciler çizgisiz A5 kâğıdına önce

Detaylı

Yayınevi Sertifika No: 14452. Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Yayınevi Sertifika No: 14452. Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS Yayınevi Sertifika No: 14452 Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen ve Kapak: Cemile Kocaer ISBN: 978-605-9723-51-0 1. Baskı:

Detaylı

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΜΑΘΗΜΑ: ΤΟΥΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ:

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 14 Şubat 2010 Pazar günü, Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) organizasyonluğunda 26 kişilik bir grupla günübirliğine Ilgaz a gidiyoruz.

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO: A2 DÜZEYİ ADI SOYADI: PASAPORT NO: NOT OKUMA 1 KARADENİZ TURU Metin Bey: Merhaba! Görevli: Merhaba efendim, buyurun! Nasıl yardımcı.(1)? Metin Bey: Ben bu yaz ailem ile bir tura çıkmak istiyorum. Bana

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum!

Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum! CEVİZE GİRİŞ Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum! Her şey bir pantolon ile başladı Evet, yanlış anlamadınız;

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki Bildiğiniz üzere Deutsche bank'ın arzı ile varantlar İMKB'de işlem görmeye başladı. Bu konuda çok soru gelmiş. Basit bir şekilde ne olduğunu açıklamak da bize farz oldu. Fakat hemen şunu belirteyim ki;

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ ΔΠΣΑ (7) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ ΔΠΣΑ (7) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe MERAKLI KİTAPLAR Alfabe Bu kitabın sahibi:... Dinle bir tanem, şimdi sana, bir çocuğun öyküsünü anlatmak istiyorum... Uzun çoooooooook uzun adı olan bir çocuğun öyküsü bu! Aslında her şey onun dünyaya

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: A ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

Ördek Davranış - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Ördek Davranış - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Güzel bir atasözümüz var: Çağrıldığın yere erinme, çağrılmadığın yerde görünme. Yurdumuzun dört bir köşesinden seminer talepleri gelince, hayır, gelemem demek şöyle dursun; uygun olduğumuz her durumda

Detaylı