KIRKVEZİR Hikâye. KIRIK VEZİR Hikeyet

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "KIRKVEZİR Hikâye. KIRIK VEZİR Hikeyet"

Transkript

1 Kayum Naşiri (Kazan, Kazan, ) tarihinde Kazan civarındaki Yukarı Sırdan köyünde doğdu. Dedeleri ve babası bölgenin tanınmış alimlerinden idi. Babası, küçüklüğünden itibaren Nasıri'ye temel dini bilgileri öğrettikten sonra onu Kazan'a götürerek Beşinci Mahalle (Ak Mescit) medresesine verdi. Bu medresede 1855 yılına kadar dini eğitim gören Naşiri, Arapça ve Farsça ve gizli gizli Rusça da öğrendi. Medreseyi tamamladıktan sonra Duhovnıy Uçilişçe ve bu okulun devamı olan İlahiyat Akademisi'nde (Duhovniy Seminariya) Tatarca öğretmenliği yapmaya başladı. Bu okullarda dersler vermesi ve Rus öğretmenleri ile diyalogları neticesinde Nasıri'nin Rusçası mükemmel denilecek seviyeye ulaştı. Daha sonra Kazan Üniversitesinde misafir dinleyici olarak bir müddet derslere devam etti. Ancak Naşiri 1871 yılında işten uzaklaştırıldı. Onun işten uzaklaştırılmasında meşhur misyoner İlminski'nin de parmağı olduğu tahmin edilmektedir. Bu görevinden ayrıldıktan sonra hükümetin de yardımlarıyla medreselerde okuyan Tatar çocuklarına Rusça kursları düzenlemeye başladı yılında Müslüman mektepleri müfettişi Radloff'un yardımıyla Muallim Seminarya'sında (Muallim Mektebi-Uçitelskaya Seminariya) yeniden Tatarca dersler vermeye başladı. Okul için İslam tarihi derslerinde kullanılmak üzere çeşitli haritalar hazırladı yılına kadar bazı Rus mekteplerinde de öğretmenlik yaptıktan sonra görevini bıraktı ve ömrünün sonuna kadar başka herhangi bir resmî işte çalışmadı. Geçimini tercümanlık, kitaplarının geliri ve Rusça bilmeyen Tatarların resmî dairelerdeki işleri için yazdığı dilekçelerle sağlamaya çalıştı. 1860'h yıllardan itibaren yayıncılık faaliyetlerine başlayan Naşiri, risalelerinin büyük bir kısmını çeşitli kitaplardan toplayarak veya biraraya getirerek kaleme almıştır. Nasiri'nin en önemli ve orjinal yönlerinden birisi dil konusundaki görüş ve faaliyetleridir. O, eskiden beri İdil-Ural bölgesinde süregelen Osmanlı ve Çağatay Türkçesi karışımı bir Tatar Türkçesi yerine müstakil, saf Tatarcayı ön plana çıkarmaya çalışmıştır, ancak bu hususta yalnız kalmıştır. Nasiri'nin saf Tatarca ile ilgili bu görüşleri, dönemin şartlarının da bir gereği olarak pek fazla taraftar bulamamıştır yılında İdil-Ural bölgesinde ilk olarak takvim (salname) geleneğini başlatan Naşiri bu geleneği 1897 yılına kadar sürdürdü. Naşiri çıkardığı takvimlerinde genel takvim bilgilerinden başka, halk arasında maarifin yayılması için, tarih, coğrafya, halk edebiyatı gibi konularda da makaleler yazdı. Bu takvimler 1886,1895 ve 1897 yılında çıkmadı. Bütün çalışmalarını Türk-Tatar toplumunu aydınlatmak ve onları dünyanın gidişatından haberdar etmek için yapan Nasiri'nin her yıl çıkardığı ( ) kalendarları (salnameleri) bir gazete veya dergi hizmetini görmüştür. 26 sene boyunca sadece üç yıl çıkaramadığı kalendarlarrnda birçok konuyu işlemiştir. Ay ve güneş tutulmalarını çıkarmakta olduğu bu takvimlerde önceden haber verdiği için, Kazan halkı Nasıri'yi din bozucu, misyonerlere satılmış diye tahkir ediyordu. Naşiri, Türk-Tatar toplumu arasında, ilk kez, matematik, geometri, coğrafya, anatomi, hıfzıssıhha vb. gibi fen bilimleri sahasında derslikler yazmış ve bütün bu ilim dallarında yeni Tatarca ıstılahlar geliştirmeye çalışmıştır. Fen bilimlerini popülerleştirerek, halkın ve öğrencilerin anlayabileceği bir seviyede izah etmeye gayret göstermiş bu ilimlerle birlikte manevi bilimleri de halka maletmiştir. Naşiri, Kazan bölgesinde köy köy dolaşıp Türk-Tatar folklorunu, inançlarını, adetlerini ve etnografyasını incelemiştir. Onun Tatarcarun ve Tatar kültürünün gelişmesi için yaptığı hizmetler Rus müsteşriklerinin de gözünden kaçmıyordu. Makaleleri Rus coğrafya cemiyeti mecmuasında yayınlanıyordu. Naşiri eski şark edebiyatının meftunu idi. Osmanlıca, Farsça ve Arapçadan çok sayıda eski şark edebiyatına ait metinleri Tatarcaya tercüme etti. Kabusname, Kırk Vezir, Kırk Bakça ve Favakihü'l Cülesa adlı eserlerinde bu hikayelere yer verdi. Alişir Nevai'nin bazı şiirlerini de eserlerinde yayınladı. Coğrafya eserlerini hazırlarken Katip Çelebi ve Ahmed Hamdi'nin eserlerinden istifade etti. Özellikle Katip Çelebi'nin Cihannüma adlı eseri onun üzerinde büyük etki bıraktı. Naşiri, Tatarcarun imla kaideleriyle sarf ve nahvini (Kavaid-i Kitabet, Enmüzec) sözlüğünü (Lehçe-i Tatari I, II) yazdı ve Türkçe kökten bir çok ıstılahlar da yaptı. Özellikle yaz aylarında köyüne ve Tatarıstan'ın muhtelif bölgelerine seyahatler yaparak Tatar folklorunun örneklerini toplayarak neşretti. Tatarlar için Rusça gramer kitapları, sözlük (Numune Yaki Enmüzec, Tatarca-Rusça Lügat, Rusça-Tatarca Lügat), tabiat, tarih, coğrafya, anatomi, fizyoloji, terbiye, sağlık bilgisi, nebatat, aşçılık gibi çok çeşitli mevzularda eserler yazarak halkının her türlü fenlerden istifade etmesini sağlamaya çalıştı. "Allah beni yazmak için yarattı, yazmadan otursam onun hükmüne karşı gelmekten korkarım diyerek 40 yıl boyunca durup dinlenmeden eserler yazan Naşiri, yaklaşık bir ay kadar hasta yattıktan sonra 'de vefat etti. Cenazesi çok az sayıda öğrencinin katılımıyla Kazan mezarlığına defnedildi. Ömrü boyunca hemen hemen hiç doktora gitmedi ve hastalıklarını şifalı bitkilerle (bu şifalı bitkilerden halkın da istifade etmesini düşünerek salnamelerinde bu konuda makaleler yazıyordu) tedavi etmeye çalıştı. Vefatma yakm yıllarda bacaklarmda meydana gelen hastalığı da elektrikle tedavi ediyordu.

2 KIRIK VEZİR Tevarih kitaplarında rivayat kılıp yazalar ki, Gacem yortunda Hankıyn isemle bir olug patşa bar idi. Cide iklim amfi kulı astında idi, Ferasette kamil bulıp şehre-yarlık ve söltanet anda bar idi. Hak tegale hezretlere afia bir söekle ve mehbüb ugıl birdi. Cihan halkı anın kürkemligine ve cemaline gaşıyk idi. Herkem anın cemalma karasa, "e fe sihrin haza?" diyirler idi ve zifa buyına karasa, "ma haza beşera?" diyirler idi. Ziyade hup cemali bulıp, gaşıyklarga mergub idi. Cemalinnen başka dehi nice hönere bar: Gıylem ukımakta, yazu yazmakta, uk atmakta ve sugış hönerende anın kebek adem yuk idi ve amfi, kürkem sıyfatları, olı-keçe arasında meşhur bulıp, patşaga, dehi anı kürgeç, yöz miri şatlık hasil bulır idi ve anı gomeremnifi mayası dip beler idi ve uglanınıfi anası Hıtay memleketinin kızlarınnan idi. Ber kön anası avıru bulıp, ahirılemer hiçbir daru kileşmiyçe, vafat buldı. Monnan sofi berniçe könner ütkeç, atası, bir olı patşanıfi kızın alıp, üzenin saraena kiterde. Ber zamannan son bu hatın patşanıfi ulına gaşıyk bulıp, nice zaman gıyşkın künelende yaşerep, bakçi, ügi ugılımdır, ni çara, dip faş itmede, sabır itti, emma können-kön, ugılannın cemalin kürgen saen, gıyşık utma sabin kalmıyça, haman heyle kotıyçıgın meydanga çıgarıp, kiçe-köndez heyle bilen meşgul buldı, Meğer patşa uglın, gıylime heyet ve giyime nöcüm öyrenmek öçin, ostazga birmeş idi. Ugılan kiçe ve köndez gıylem istemekti buldı. Bir kön ostazı bu ugılannıfi taligın karap kürdi ki, kırık könge kader bu uglannın taligı gayat nöhüsette bulır, bir süz söylese, olug kaza kürir; bes, ostazı, ziyade hafaçılık bilen künili tarıgıp, ugılanga eytti: "Bu kön siniri taligıfia karadım, gayet nöhüs kürdim. Canına kurkıruç bardır, başın kisilir, allah tegalenifi kazasına ve tekdirine riza bulmak kireksin ve minim vasıyatimni totmak kireksen, alay bulmasa, başınnan ayırılırsın", - didi. Ugılan, bu süzne ostazınnan işitkeç, töse üzgerip kitte ve hucasına eytte: "Sin ni boirırsın, ferman sinindir" -didi. Huca eytte: "Ey ugıl, bu kazanı kaytarırga çara şuldır, kırık köngeçe hiç süz söyleşme, yalangaç kılıç bilen kiterep başınnı çapsalar da, bir kelime süz telefte kiterme", -didi. Arınan son esmai hösnadan ve evradtan berniçeni üyretep, atası yanına künderde ve ostazı dehi cir astına yaşerenip kaçtı. Bu ugılan atası yanına bargaç, atası eytte: "Ey ugılım, bu kön ni ukıdıfi, -didi, -ni yazdıfi?" -didi. Ugılan atasma hiç cavap birmede. Patşa yene eytte: "Ey canım ugıl, ostazıfi nişli?" -didi. Yene hiç cavap birmede, yene "Ey canımnın canı ugıl, sina ni buldı, ni öçin hiçbir süz söylemisen?" -didi. Hiç cavap birmede. Annan son patşa üzenin KIRKVEZİR Hikâye Hikaye. Tarih kitaplarında rivayet edip yazarlar ki, Acem yurdunda Hankıyn isimli bir ulu padişah var idi. Yedi iklim onun eli altında idi. Ferasette kamil olup şehr-i yarlık ve saltanat onda var idi. Hak Teala Hazretleri ona bir sevimli ve mahbup oğul verdi. Dihan halkı onun güzelliğine ve cemaline aşık idi. Kim onun cemaline baksa, "e fe sihren haza? der idi ve endamlı boyuna bakıp, "ma haza beşere? derler idi. Ziyade hoş cemali olup, aşıklara cazip idi. Cemalinden başka daha nice hüneri var: İlim tahsil etmekte, yazı yazmakta, ok atmakta ve savaş hünerinde onun gibi adam yok idi ve onun güzel sıfatlan,büyük küçük, herkes arasında meşhur olup, padişaha da onu görünce yüz bin neşe hasıl olurdu ve onu ömrümün mayası diye bilirdi ve oğlanın anası Çin memleketinin kızlarından idi. Bir gün anası hastalanıp, ahir 'ül-emir; hiçbir ilaç fayda etmeyince vefat etti. Bundan sonra birkaç gün geçince, babası bir ulu padişahın kızını alıp, kendi sarayına getirdi. Bir zaman sonra bu kadın padişahın oğluna aşık olup, nice zaman aşkını gönlünde gizleyip, "üvey oğlumdur, ne çare, deyip açıklamadı, sabretti, ama günden güne, oğlanın cemalini gördükçe, aşk ateşine sabrı kalmayınca, hep hile kutusunu meydana çıkarıp, gece gündüz hile ile meşgul oldu. Meğer padişah, oğlunu astroloji ve kozmografi fenlerini öğrenmesi için bir ustaya vermiş imiş. Oğlan gece ve gündüz ilim yükseltmekte imiş. Bir gün ustası bakıp gördü ki kırk güne kadar bu oğlanın geleceği gayet tehlikededir, bir söz söylerse, büyük kaza görür; artık ustası, ziyade kaygı ile gönlü daralıp, oğlana dedi: "Bu gün senin geleceğine baktım, gayet tehlikeli gördüm. Canın için bir tehlike vardır, başın kesilebilir. Allah-t Teala'ntn kazasına ve takdirine razı olmak gerektir ve benim vasiyetimi tutmak gerektir, yoksa, başından ayrılırsın, dedi. Oğlan bu sözleri ustasından duyunca rengi attı ve hocasına: "Sen ne buyurursan, ferman senindir, dedi. Hoca: "Ey oğul, bu kazayı döndürmeye çare şudur, kırk gün hiç konuşma, yalın kılıç ile başını kesseler de, bir kelime söz diline getirme, dedi. Sonra Esma-i Hüsna'dan ve dualardan öğretip babasının yanına gönderdi ve yer altına kaçıp gizlendi. Bu oğlan babasının yanına gelince, babası: "Ey oğlum, bugün ne okudun, ne yazdın? dedi. Oğlan babasına hiç cevap vermedi. Padişah yine: "Ya canım oğlum, ustan ne yapıyor? dedi. Yine hiç cevap vermedi, yine: "Ya canımın canı oğlum, sana ne oldu, niçin hiç konuşmuyorsun? dedi. Oğlan hiç cevap vermedi.

3 kenizeklerennen bersene eytte: "Uglannın bu kön hafası bar, anası yanına alıp bar, belki, beraz küfiele açılmas miken", -didi Annan kenizek ugılannı hatın yanına kiterep eytte: "Ey hatın, Su ugılannın hafası bardır, bu kön atasına hiçbir heref süz söylemede, şunıfi öçin, belki, anası yanında söyler dip, sinin yanına künderde", -didi. Hatm bu işke bik şat buldı, eytte: "Öyne avlak kaldırıp, sez monnan kitegez, ugılannan min bir heber alıym, künelendege kaygısın ve hafaçılıgın kiterim, sez dehi hafa kılmağız, avlak bulsın, hetere açılsm", -didi. Hatın ugılan bilen yalgız üze kalıp, ve kulını ugılannın muenına salıp, eytte: "Ey canım, ah minem soltanım, sifıa ni buldı, heteren bolay bik hafaçılıkta bulıp, kaygılı torırsın? Atannın herni nersese bar bulsa, minem kulundadır. Eğer sin minem bilen künel bir itip, bir külmekten başıfinı çıgarsafi ve minem süzeme iltifat kılıp karasan, min sinin hafaçılıgınnı kiterep, heterenne şatlandırırmm", -didi. Ugılan ana dehi cavap birmede. Hatın haman bu süzne tekrar kılıp eytte: "Sin çitken yigitsefi, min hem yeş hatırımın. Atan fena derecesene çitken karttır, akılı ve tedbire zegıyfter. Kiçe de 've köndez de bir hönerden hebere yuktır. Eğer sin, mine tugrılık yözennen inandırıp, yimin ve ant itsen ve mini helellikke kabul itsen, minim kulımnan kilir ki, atannı ütirip, sini atan urımna patşa itermen. Evvelen min üzim gahid ve yimin itermin billehi, vallahi, tallahi min bu süzlerni, çın künilim bilen, sine canım kibek kürip söylermin ve bu süzlerime hiçbir hilaflık itmesmen, sin dehi mina yimin it, inandır. Ana küre min dehi bertörle iş tedbir itip kürirmin", -didi. Uglan yene hiç cavap birmede, hiç süz söylemedi. Hatın eytti: "Ey canımnan artık gazizem, eğer atannı niçik ütirim disen, hezir de hezinede berniçe törle agu bar. Bir törlesini aşasa, öç ay heste bulıp, vafat iter. Halik ni sebepten ülgenen belmesler ve agu bilen üldi dip göman itmesler, haman heste bulıp avırıp ülde, diyirler. Hiçşiksez, sine patşa iterler. Eğer eytsefi, sin minem ananısın, min sine niçek itip alıym disen, anın. tariki budır: mine üzeninin vilayateme ciber, yulda barganda, artımnan berevne ciber, ugrı şekilende bulıp kilsen de kiçe bilen mine basıp alsın, minem hırımda halik arasında, ugırı basıp aldı, dip faş bulır. Annan son mine ul ugırı kulınnan kenizek dip satıp al. Sonınnan, nikah ittirep, hatm itersen, hiçkem belmes", -didi. Ugılan afta asla cavap birep söylemede. Ugılan hiçbir heref süz söylemegeç, hatırının, küfiele bozılıp, tekate tak buldı, eytte: "Ey canım, vay ruh revanim, mifia ni öçin söyleşmisefi?" - dip, kulın uglannın muenına saldı. Koçaklap übim dip kasd kıldı. Ugılan açulanıp, kulınıfi arkası bilen hatırının avızına şulkader katı çaptı, hatırının küzennen utlar kürenip, ayızı tup-tulı kan buldı. Sonra padişah hizmetçilerinin birine: "Oğlanın bugün kaygısı var, anasının yanına götür, belki, biraz gönlü açılır, dedi. Hizmetçi oğlanı hanımın yanına getirip: "Ya hanım, bu oğlanın kaygısı var, bugün babasına hiç söz söylemedi, onun için, belki, anası yanında konuşur diye, senin yanına gönderdi, dedi. Hanım bu işe çok memnun oldu. Dedi: "Evi terk edip, bizi yalnız bırakın, oğlandan ben haber alayım, gönlündeki kaygısını ve derdini gidereyim, siz de düşünmeyin, yalnız olalım, gönlü açılsın. Kadın oğlan ile yalnız kalıp ve elini oğlanın boynuna koyup: "Ya benim canım, ah benim sultanım, sana ne oldu, niçin böyle çok kaygılı olup, dertli duruyorsun? Babanın bir şeyi varsa, benim elimde. Eğer sen benim ile gönül bir olup, bir gömlekten başını çıkarsan ve benim sözüme iltifat kılıp baksan, ben senin kaygını giderip, hatırını şad ederim, dedi. Oğlan ona da cevap vermedi. Kadın hep bu sözleri tekrarlayıp dedi: "Sen yetişkin bir erkeksin, ben de genç bir kadınım. Baban artık çok İhtiyarladı, aklı ve tedbiri zayıftır. Gece de gündüz de bir hünerden haberi yoktur. Eğer sen, benim dürüstlüğüme inanıp, yemin ve and etsen, ve beni helallığa kabul etsen, benim elimden gelir ki, babanı öldürüp, seni baban yerine padişah ederim. Evvel, ben kendim ahd ve yemin ederim: Billahi, Vallahi, Tallahi. Ben bu sözleri can u gönülden, seni canım gibi görüp söylerim ve bu sözlerime uyarım, sen de yemin et, inandır. Ona göre ben de bir türlü iş tedbir edip görürüm, dedi. Oğlan yine hiç cevap vermedi, hiç. konuşmadı. Kadın dedi: "Ya canımdan artık azizim, eğer babanı nasıl öldüreceğim dersen, hazinede birkaç türlü zehir vardır. İnsan bir çeşidini yese, üç ay hasta olup, vefat eder. Halk ne sebepten öldüğünü bilmez ve zehir ile öldüğünden şüphelenmezler, hasta olup, hastalıktan öldü derler. Şüphesiz seni padişah yaparlar. Eğer desen ki sen benim anamsın, ben seni nasıl alayım, onun yolu şudur: Beni kendi vilayetime gönder, yolda iken, peşimden birini gönder, eşkıya şeklinde gelsin, gece beni kaçırsın. Benim hakkımda halk arasında, eşkıya basıp aldı, diye söz çıkar. Sonra beni o eşkıya elinden hizmetçi olarak satın alırsın. Sonra da nikah edip hanım edersin, hiç kimse bilmez, dedi. Oğlan ona asla cevap vermedi. Oğlan hiç bir cevap vermeyince, kadının gönlü bozulup, takati kesildi, dedi: "Ya canım, vay ruh-ı revanim, benimle neden konuşmuyorsun? deyip, elini oğlanın boynuna koydu. Kucaklayıp öpeyim diye, niyet etti. Oğlan kızıp elinin arkası ile kadının ağzına o kadar sert bir tokat attı ki, kadının gözlerinden ateşler görünüp, ağzı kanla doldu. Kadın

4

5 Hatın, bu helne kürgeç, açu utı kükregen yandırıp, mienifi tötenennen k anelene korım utırıp, uglanga yavızlık kasd kıldı, eytte: "Ey ahmak ugılan, min telimen sine tehetke menderep patşa iterge, emma sin mine bolay avızıma çaptın. İnde atana söylermen, her sanınnı sanınca itip tirenne tunasın", -dip, çeçen tuzdırıp ve avızınıfi kanırman kiyiminin dürt yağına agızıp, kaygırıp ve zebûn bulıp elap utırdı. Ugılan dehi üzenin avlak bülmesene kirip utırdı. Ber zamannan sofi, patşa üzenin heremene kilip, ugılannın helen hatınınnan soramakçı buldı. Kürde ki, hatın kızıl kanga buyalıp utırır. Patşa bu helge heyran buldı ve hatınga eytte: "Bu ni helder? Mina beyan it", -didi. Hatın eytte: "Ey padişah, ul sinin insafsız ugılın, şulay bulgançı, bulmaganı yahşırak bulır idi". Patşa eytte: "Ni hel buldı?" -didi. Hatın eytte: "Ul insafsız ugılannı kürdem ki, hafası bar idi, amfi öçin saraynı hilvet ittim, hafasın kiterep, küfielen şat itim dip, helen soradım: "Ulım, ni öçin hafa buldın?", -didim. Haman mina kul ozaytıp, mini meşhere itmek tilidi. Min dehi riza bulıp buy birmedim. Arınan sofi mina eytti: "Minnen nik kaçasın, eğer mina yar bulıp, minim bilen künelinni bir itsen ve mini yimin itip inandırsan minim niyitim şuldır ki, atamm üterep ve sini helel itip ve memleket bezen kulıbızda bulsın", -didi. Min riza bulmadım, bu helni patşaga beldermes öçin, mini ütirirge tiledi. Canımnı kotkarır öçin, föryad kılıp kıçkırdım. Ahırilemer mine bu helge kuep kitte. İnde, iy patşa, tehkıyk belesen, ul ugılın sina kasd kıladır. Üz başınnı kotkarırga çarasın kür. Bu patşalıgın kulınnan kiter. Tizrek ul sine ütermes borm, sin anı ilgere üter, yavızlıgınnan imin bulırsıfî", -didi. Patşa, hatınnan bu süzne işitkeç, açuvı kabarıp, ul kiçe kuzene yokı kermede. İrte, urınınnan torıp, tehirine çıktı. Ugılını kitertep, celladka emer kılıp, başın kistererge hezer kıldı. Yamndagı mehremnere, celladnı beraz totkarlandırıp, tiz vezirlerge heber künderdeler. Vezirler bu helne işitkeç, haman aşıgıp kırık vezirnin barçası patşanın hozurına kilip soradılar: "Ey patşa, bu şahzade padişahının açuvına niden bolay tieşle buldı?" -didiler. Patşa barca vakıyganı vezirlerge beyan itti. Vezir eytte: - Cihan saraenda bir padişah bar idi. Amfi ike vezire bar idi. Bere bik galim ve bere bik nadan idi. Ber kön patşa bolar bilen memleketnin meslihetlere turında meşüret kılışıp söyleşkende, nadan vezir eyter idi: "Ey patşa, malnı israf itme ve gasker ehlene mal birme, birsen de, az bir, torgan torsın, tormagan kitsen. Malın bulsa, sina sugış könende gasker küp tabılır, kayda bal bulsa, anda ceben cıyıla", -dier idi. Bu süzler patşaga huş kürener idi. Ber kön patşa bu hali görüp, sinir ateşi göğsünü yakıp, beyninin dumanından gönlüne kurum oturup, oğlana kötülük yapmayı niyet etti: "Ya ahmak oğlan, ben seni tahta geçirip padişah etmeyi diliyorum, ama, sen benim ağzıma vuruyorsun. Şimdi babana söylerim, bedenini ceset etsin, derini yüzsün, deyip, saçını dağıtıp ve ağzındaki kanını elbisesinin dört tarafına akıtıp, kaygı ile ağlayıp oturdu. Oğlan da kendisinin odasında oturdu. Bir zaman sonra, padişah kendi haremine gelip, oğlanın halini hanımından sormak istedi. Gördü ki, kadın kızıl kana boyanmış oturuyor. Padişah bu hale şaşırdı ve hanımına sordu: "Bu ne haldir? Bana beyan et, dedi. Kadın: "Ya padişah, o senin insafsız oğlunsa, olmaması daha iyi. Padişah: "Ne hal oldu? dedi. Kadın: "O insafsız oğlanı gördüm ki, derdi var idi, onun için sarayı boşalttırdım, derdini gidereyim, gönlünü şad edeyim diye, halini sordum, oğlum, niçin kaygılı oldun, dedim. Hemen bana elini uzatıp, benle eğlenmek istedi. Ben razı olmayıp izin vermedim. Sonra bana dedi: "Benden neden kaçıyorsun, eğer bana yar olup, benimle bir olursan, ve beni yemin edip inandırırsan, benim niyetim odur ki, babamı öldürüp ve seni helalliğim edip memleketi bizim elimize geçireceğim, dedi. Ben razı olmadım, bu hali size bildirmemem için beni öldürmeye çalıştı. Canımı kurtarmak için, feryat edip bağırdım. Sonunda beni bu halde bırakıp gitti. Şimdi ya padişahım, doğrusunu biliyorsun. Oğlunun sana kastı var. Kendi başını kurtarmaya bak. Padişahlığın elinden gidiyor. Çabuk, o seni öldürmeden, sen onu öldür, kötülüğünden emin olursun, dedi. Padişah, hanımından bu sözleri işitince, öfkelenip, o gece gözüne uyku girmedi. Erkenden kalkıp tahta çıktı. Oğlunu getirtip, cellada emredip, başını kestirmeye hazırlattı. Yanındaki kardeşleri cellatları biraz bekletip, hemen vezirlere haber verdiler. Vezirler bu hali duyunca, hemen kırk vezirin hepsi padişahın huzuruna gelip, sordular: "Ya padişah, bu şehzade padişahın öfkesini neden böyle topladı? dediler. Padişah bütün olanları beyan etti. Hikaye Vezir dedi: - Cihan sarayında bir padişah var idi. Onun iki veziri var idi. Biri çok alim ve biri çok cahil idi. Bir gün padişah bunlarla memleketin ahvali hakkında istişare ederken, cahil vezir dedi: "Ya padişah, malı israf etme ve askerlere mal verme. Versen de az ver, duranı dursun, durmayanı gitsin. Malın olursa, sana savaş gününde asker çok bulunur, nerede bal olursa, orada sinek toplanır. Bu sözler padişahın hoşuna gitti. Bir

6 galim vezirge eytte: "Mina beraz adem hezerlep bir, az nefekage, az vazifaga kanegat kılsınnar", -didi. Galim vezir eytte: "Vazifasız adem bulmas". Patşa eytte: "Minem başıma bir iş töşkende, kulunda mal bulgaç, min küp adem tabarmın", -didi. Vezir eytte: "Heyir, min sina yiğitler tabip kiterim, vazifasız bulsın ve hem debi kiçe-köndiz işiginnen kitmesinner", -didi. Patşa söende, kiter, küriyim, dip emir itti. Vezir barıp bir nekışçe ostanı tabip kiterde. Vezir boerdı. Saraynın içende bir bülmesine nekış yasa, -didi. -Ul bülmenin dürt yağma da adem surete nekış itip tutır, -didi. -Ul suretlerne törle sugış koralları bilen zinnetle, -didi. -Yagni, saf-saf itip, atlı, ceyevli gasker surete yasap bigaynihi sugışka bargan kibik itip kuy, -didi, Karap torsan, canlı çın-çm gasker dip bilirlik bulsın", -didi. Şul sıyfatta yaşadı, yasap bitergeç, vezir patşanı çakırıp kitirdi. Patşa, ul nekışlerge karap, barçasın seyir itti. Patşa, eytti: "Bu suretler ni nerseder, bolarnı monda ni öçin saf-saf itip tezideft?" -didi. Vezir eytti: "Ey padişah, minnen vazifasız ademner soradm, mine indi bu yiğitler bir de vazifa soramaslar, haman patşaga kollık iterler", - didi. Patşa eytte: "Bolarnıfi canı yuktır, bolar niçik kollık itsin?" -didi. Vezir eytte: "Ey padişah, cansız suretler niçik kollık itmiler, vazifasız gasker hem şulay kollık ite almaşlar, vazifa ve nefeka gasker ehlinin canı şikelledir, sin, bir kişinin nefekasen birmiyçe üzifi alsan, anın canın algan kebek bulırsıfi. Üzifi hisap it, cansız kişi kollık ite bilerme? eğer sina nefekasez gasker kirek bulsa, bolar citer. Yuk, disen, adem bulıp, canı bulgan zat aşamak-içmek teler. Vazifaları bulmıy torıp, alar dehi başların, cannarın ayamıyça patşa yulında doşmanga karşı tormaslar, patşadan kaçarlar, patşahga ziyan kiler. Eğer padişah bu hosusta yumart bulsa, ana motıyg bulurlar. Nitek ki bir biknin bir yiğit karendeşe bulıp, afta hezmet iter idi. Emma bik anın hezmete beraberene biçnerse birmes idi. Ber kön bik ul yigitnift işemen soradı. Ul yiğit eytte: "Minem işemem Koltabandır". Bik eytte: "Koltaban isemle kişi bulırmı?" Ul yiğit eytte: "Min niçek iteyim, mina lekabder. Lekab şulay bulgaç, çara yuk", - didi. Bes ul yiğit şul biknin, hezmetende çağında anı herkem Koltaban dip çakırırlar idi. Bir kön ul yiğit, bu biknin hezmetennen çıgıp, ikinci biknin hezmetene kerde. Bir kön bu yigitke ilgere hezmet itken hucası oçrap eytte: "Ey Koltaban, ni helen bar?" - didi. Ul yiğit eytte: "Ey huca, bu süzne ikinci mertebe eytme, yuksa üzen belersen". Bik eytte: "Ey karendeşem, iseminni soraganda, minem işemem Koltabandır dip üzen eyttefı, inde nik rencisen?" Yiğit eytte: "Ul vakit min sinin hezmetende idim, mina böten dönya kader ingamihsan ite torgan idin. Her nikader Koltaban dip kıçkırsan da, min rencemiy torgan idim. İnde bu gün padişah, alim vezire: "Bana biraz adam hazırla, az nafakaya, az maaşa kanaat etsinler, dedi. Alim vezir: "Maaşsız adam olmaz dedi. Padişah: "Benim başıma bir iş düştüğünde, elimde mal olunca, ben çok adam bulurum, dedi. Vezir: "Hayır, ben sana öyle yiğitler bulurum ki maaşsız olsun ve hem de gece gündüz kapından gitmesinler, dedi. Padişah sevindi, getir göreyim, deyip emir etti. Vezir gidip bir nakkaşçı ustası bulup getirdi. Vezir buyurdu. Sarayın içinde bir odayı nakış etti. O odanın dört tarafına da adam sureti nakşedip doldurdu. O suretleri çeşitli savaş silahlan ile süsledi, yani saf saf edip, atlı, yaya asker sureti yapıp aynen savaşa gider gibi yaptı. Baksan, canlı, gerçek asker zannedersin. Bitirince vezir, padişahı davet etti. Padişah, o resimleri görüp, hepsini seyretti. Padişah: "Bu suretler nedir, bunları buraya niçin saf saf dizdiniz? dedi. Vezir: "Ya padişah, benden maaşsız adam istedin, işte bu yiğitler hiç maaş istemezler, hep padişaha kulluk ederler, dedi. Padişah: "Bunların canı yoktur, bunlar nasıl kulluk etsin? dedi. Vezir dedi: "Ya padişah, cansız suretler nasıl kulluk etmezse, maaşsız asker de aynı şekilde kulluk edemez. Maaş ve nafaka asker ehlinin canı gibidir. Sen bir insanın nafakasın vermeyince, kendin alsan, onun canın almış gibi olursun. Kendin hesap et, cansız insan kulluk edebilir mi? Eğer sana nafakasız asker gerekse, bunlar yeter. Yoksa, adam bulup, canı olan zat yemek içmek ister. Maaşları olmayınca, onlar da başlarını, canlarını düşünmeden padişah yolunda düşmana karşı durmazlar, padişahtan kaçarlar, padişaha zarar gelir. Eğer padişah bu hususta cömert olursa, ona itaat ederler. Öyle ki, bir beyin yiğit bir hizmetçisi vardı. Ama bey onun hizmeti karşılığında hiçbir şey vermez idi. Bir gün bey o yiğidin ismini sordu, o yiğit dedi: "Benim ismim Kaltaban'dır. Bey dedi: '[Kultaban isimli insan olur mu? o yiğit: "Ben ne yapayım, lakabım budur. Lakap olunca, çare yok, dedi. Artık o yiğit beyin hizmetinde iken herkes Kultaban deyip çağırırdı. Bir gün yiğit bu beyin hizmetinden çıkıp, başka bir beyin hizmetine girdi. Bir gün bu yiğide eski beyi rastlayarak: "Ya Kultaban, nasılsın? dedi. O yiğit dedi: "Ya hoca, bu sözü İkinci kez tekrarlama, yoksa biliyorsun. Bey dedi: "Ya kardeşim, ismini sorduğumda, ismim Kultaban'dır deyip kendin söyledin. Şimdi neden kızıyorsun? Yiğit dedi: "O vakit sizin hizmetinizdeyim, bana bütün dünya kadar ihsan ediyordun. Her ne kadar bana Kultaban diye

7 sofigı hucamnan bir ihsan kürmedem, tagı mina Koltaban dip kıçkırsınnar", - didi. Bik eytte: "Hezer sina Koltaban dip eytken kişi minmen, ul tügelder, bu süz tagı sin mina rencegenin buldı". Ul yiğit eytte: "Yuk, sifia rencemeyim, lekin irtege bu süzne sinnen bu bik işeter, ul dehi Koltaban dip kıçkıra başlar. Şunın öçin rencedem", - didi. Bes, ul vezir patşanın, aldına bir tabak bal kiterde. Kiç idi, ceben kümede. Vezir eytte: "Ey patşa, bal bar cirge çibin cıyıla, dip eyteler. Mene inde bal, ceben kayda?" - didi. Patşa eytte; "İndi kiç, kiç ceben nik kilsin?" - didi. Vezir eytti: "Gasker ehlene malnı vakıtında birmek kirek. Sugış koninde mal çıgarmak, kiç bilen çebennerge bal çıgarmak kibiktir", - didi. Patşa, bu süzlerne vezirden işitkeç, berekellah dip min törle tehsin ukıdı. Arınan son ul vezir ni eytse, anı işler idi... Hatın eytti - Cihan saraenda bir patşa bar idi ve ul padişahnın öç dane uglı bar idi. Bu patşa könnerde bir kön ecel yastığına başın kuydı. Ugılların yanına çakırıp eytte: "Saraynın felen poçmagında bir kapçık inci, cevher ve törle asıltaşlar yeşerep kuygan idim. Min ülgeç, yahşi, pak itip yuvıgız ve yahşılap terbiyi kılıp kümegez. Annan sofi kilip, ul incilerne urınınnan alıp, üz aragızda tigezlep bülegez", -didi. Patşa, öç kön yatıp, dürtence könende ecel şirbete içep, bu fani dönyadan ahiret saraena küçte. Ugılları, atalarının vasıyite buyınça defen kılgannan sofi, bir kön ittifak bilen bardılar, karadılar. Ul cevherler urınında çiller işer. Bolar, "Mora atamız öçebezge avlakta eytte, bu heyle biznifi öçibiznifi arasındadır", - dip, nizag kılışa başladılar. Öçese de kilip kazıyga degvaların söylediler. Kazıy eytte: "Kilegez, sezge evvel bir söyliym, annan son degvagıznı ayırırının", -didi. Eytte: "Ber zaman bir seherde bir yiğit bir kız bilen söeşteler. Ve ul kıznıfi bir başka nişanlıgı, yagni vegdeleşken yigite bar idi. Ve kızm söygen yiğit ul kız bilen yalgız utırganda eytte: "Ah minem canım, inde hezer de minem katıma kilesefi. Ve min dehi sinin bilen yuanıp utıramın. Emma sin ul vegdeleşken yigiten bilen kuşılgan çakta, minem helem niçek bulır, min nihel tüzermen?" -didi. Kız eytte: "Efendem, hesret çikme. Ul minem katıma kiyev bulıp kirgen kiçte, evvel kilip sinin bilen beleşmiyçe, kiyevge morat birmem", -dip gahed itti. Elkıyssa, kiyev kerese kiç buldı. Kız bilen yiğit bir cirge kildeler. Ul kız, bayağı söygen yigite bilen kılışkan gahedne kiyevene söylep, ul yiğit katına barıp kilerge röhset soradı. Kiyev, kızdan bu helne işitkeç, kızga eytte: "Bar, alay bulsa, gahedefie vafa kıl, yene selamet kayûp kil", -didi. Kız annan çıgıp yulda barganda, ugırıga oçradı. Ugırı kürde: Bir hitap etsen de, sana kızmazdım. Şimdi bu beyimden bir ihsan görmedim ki bana Kultaban diye bağırsın, dedi. Bey dedi: "Şimdi sana Kultaban diyen insan benim, o değil. O yiğit: "Yok, sana kızmadım, lakin yarın bu sözü senden bu bey duyar, o da Kultaban demeye başlar. Onun için kızdım, dedi. O vezir padişahın önüne bir tabak bal getirdi. Akşam idi, sinek gelmedi. Vezir: "Ya padişah, bal olduğu yere sinek toplanır derler. İşte bal, sinek nerede? dedi. Padişah: "Şimdi geç. Akşam sinek neden gelsin? dedi. Vezir: "Asker ehline malı vaktinde vermek gerek. Savaş gününde mal çıkarmak akşam sineklere bal çıkarmak gibidir, dedi. Padişah bu sözleri vezirden duyunca, barekallah deyip, bin türlü dua okudu. Sonra o vezir ne dese, onu yapardı. Hikaye Kadın dedi: - Cihan sarayında bir padişah var idi ve o padişahın üç tane oğlu, var idi. Bu padişah günlerden bir gün ecel yastığına başını koydu. Oğullarını yanına çağırıp dedi: "Sarayın filan köşesinde bir çuval inci, cevher ve çeşitli mücevherler gizlemiştim. Ben ölünce, iyi yıkayın ve iyi şekilde gömün. Sonra gelip o incileri yerinden alıp, aranızda eşitçe paylaşın, dedi. Padişah üç gün yatıp, dördüncü gün ecel şerbetin içip, bu fani dünyadan ahiret sarayına göç etti. Oğullan, babalarını vasiyetine göre defnettikten sonra, bir gün bir araya gelip, baktılar. O mücevherlerin yerinde yeller eser. Bunlar, bunu babamız üçümüze gizli söyledi, bu hile üçümüzün arasındadır diye tartışmaya başladılar. Üçü de kadıya gelip davayı söylediler. Kadı dedi: "Gelin, size önce bir hikaye anlatayım, sonra davanıza bakarım. Dedi: "Bir zaman bir şehirde bir gençle bir kız birbirini sevmişler. Ve o kızın bir başka nişanlısı, yani sözleştiği yiğidi var idi. Ve kızı seven genç o kız ile yalnız otururken: "Ah benim canım, şimdi benimlesin. Ve ben de seninle övünüyorum. Ama sen o sözleştiğin genç ile birleştiğinde, benim halim ne olur, ben nasıl sabrederim? dedi. Kız: "Efendim hasret çekme. O benim yanıma damat olarak geldiği gece, evvel gelip seninle danışmadan, Damada murat vermem, diye ahdetti. Sonunda, Damadın geleceği gece geldi. Kız ile yiğit bir yere geldiler. O kız sevdiği gençle yaptığı ahdi anlatıp, o gencin yanına gidip gelmeyi istedi. Damat, kızdan bu hali duyunca, kıza dedi. "Git, öyle ise, ahdini yerine getir, yine selametle gel, dedi. Kız yolda giderken hırsıza rastladı. Eşkıya gördü ki bir güzel kız,

8 heybet güzel kız, aynın undürtençe kiçese kebek yözlere balkıp tora. Gömerende morun kebek kız kürgene yuk idi. Östende altın-kömeş, inci- mercen. Hiç söylep beterer hel yuk. Ugırı, bu kıznı kürgeç te, kulınnan ihtiyarı kitip, aç büre kuyga sarılgan kebek, bu kızga sarıldı. Kız dehi, ah itip, elarga başladı. Ugırı, insafka kilip, kızdan soradı. Kız dehi vakıyganı baştanayak ugırıga söyledi. Ugırı eytte: "Eğer iş alay bulsa, vallahi, mina mörevvet tügelder, min hem bir yaramas iş kıla almadım, -dip, kızga eytte: - Kil, sine söygen yigiten yanına iltim", -dip, kıznı alıp yigitnen öene kiterde. Kız işekne kaktı. Ul yiğit, ah itip yatkanda, isek kakkan tavışnı işitti, tiz-tiz işekke kilip: "Kem bar?" -didi. Kız eytte: "Aç isek, min kildem, vegdemde tordım - hilaf itmedem", -didi. Ul yiğit, işekne açıp, kıznıfi yanına kilde, eytte: "Ey canım, efendem, huş kilden, niçek kilden, irennen niçek röhset aldın?"- didi. Kız eytte: "Halik cıyılıp kiyevne minem katıma kertteler, herkem tarkalıp cirle cirene kitteler. Min dehi kiyevge helne söyledim hem röhset sorap, röhset birdi. Yulda kilgende bir ugırıga oçradım. Ul ugırı mina kul suzarga telegen idi, min eladım. Sinin bilen gahed iteşkenemne ugırıga söyledim. Ul, dehi insafka kilip, mine monda çaklı kiterep kuydı". Ul yiğit, kızdan bu hellerne işitkeç, eytte: "Kiyev bu kader mörevvet itip, sinin bilen gahedebezge vafa kılmak öçin sina röhset birep minem yanıma ciberde. Mina dehi mörevvet tügelder, sina kul ozaytıp hıyanet itsem. İnde bu können son minem kız karendeşem bul, bar helelen yanına", -dip ciberde, Kız çıktı, kürde: Bayağı ugırı isek töbende torır. Derhel kıznı alıp kiyevnen öene kiterde. Kız kiyev yanma kerde, ugırı üz yulına kitte. Kiyev heyran bulıp torganda, kız kilip kerde. Kiyev urınınnan sikerep tordı, kıznıfi kulınnan totıp tüşek östene utırdılar. Kiyev yene kızdan heber soradı. Kız dehi işekten türge, türden cirge başınnan utken işleme söyledi..." Her ikisi morat alışıp, morat biriştiler, Allah tegale herkaysımıznm moratlarımıznı hasil itsin, amin. Arınan son kazıy eytte: "Ey ugılannar, bu hosusta yigitlek- mörevvet bolarnin kaysındadır?" Olug ugılan eytte: "Kiyev mörevvetle iken, anın öçin helele bula torıp, bu kader herec bilen morat alası vakıtında kızga röhset birdi, ni zur mörevvetter?" - didi. Urtançı uglan eytte: "Yuk, ul söygen yigite mörevvetle iken. Anın, öçin bu kader söyişip, kiçede kienip-yasamp, zifa kız kulına kergen, gıyşkma sabır itip, kire kiyev yanma künderde, bu kader sabır, bu kader mörevvet kemde bulır", -didi. Keçe ugılanga kazıy eytte: "Ya, sez ni eytesez?" -didi. Keçe ugılan eytte: "Hak mörevvet iyise- ugırı iken. Kiçe yul basarga çıgıp, bu kader nazenin kız amfi tozagına kergen, hosusen inci-mercen, asıl kiyimner bilen. Hiç ayın on dördü gibi yüzü parlıyor. Ömründe bunun gibi kız görmemişti. Üzerinde altın, gümüş, inci ve cevher. Eşkıya, bu kızı görünce, elinden iradesi gidip, aç kurdun kuzuya saldırdığı gibi, bu kıza saldırdı. Kız da, ah edip, ağlamaya başladı. Hırsız insafa gelip, kızdan sordu. Kız da olayı baştan sona kadar hırsıza anlattı. Hırsız: "Eğer iş öyle ise, vallahi, bana mürüvvet değildir, ben bir yaramaz iş yapmadım, deyip, kıza: "Gel seni sevdiğin gencin yanına götüreyim, deyip, kızı alıp yiğidin evine getirdi. Kız kapıyı vurdu. O genç, ah edip yattığında, kapı vuruş sesini duyunca, hızla kapıya gelip: "Kim o? dedi. Kız: "Aç kapıyı, ben geldim, sözümde durdum, dedi. Genç, kapıyı açıp, kızı aldı: "Ya canım, efendim, hoş geldin, nasıl geldin, kocandan nasıl izin aldın? dedi. Kız dedi. "Halk toplanıp Damadı benim yanıma soktular, herkes dağılıp işine gitti. Ben de Damada durumu anlattım, izin istedim, ruhsat verdi. Yolda geldiğimde bir hırsıza rastladım. O eşkıya bana el uzatacaktı, ben ağladım. Seninle ahdettiğimizi hırsıza anlattım, o da insafa gelerek, beni buraya kadar getirdi. Genç, kızdan bu halleri duyunca: "Damat bu kadar mürüvvet edip, seninle ahdimize vefa etmek için sana ruhsat verip benim yanıma gönderdi. Bana da mürüvvet değildir sana el uzatıp hıyanet edersem. Şimdi bu günden sonra benim kız kardeşim ol, git helalinin yanına, deyip gönderdi. Kız çıktı, gördü: önceki hırsız kapıda bekliyor. Derhal kızı alıp, Damadın evine getirdi. Kız Damat yanına girdi, hırsız kendi yoluna devam etti. Damat şaşırıp dururken, kız girdi. Damat yerinden sıçradı, kızı elinden alıp döşek üstüne oturdular. Damat yine kızdan haber sordu. Kız da geçen olayları anlattı. Her ikisi murat alışıp, murat veriştiler, Allah Taala hepimizin muradını hasıl etsin, amin. Sonra kadı dedi: "Ya oğlanlar, bu hususta yiğitlik ve mürüvvet olma hangisindedir?. Büyük oğlan dedi: "Damat mürüvvetti imiş, onun için helali olup da, murat almak yerine kıza ruhsat verdi, ne büyük mürüvvettir, dedi. Ortanca oğlan: "Hayır, o seven genç mürüvvetti imiş. Onun için bu kadar sevdiği endamlı kız boyanıp süslenip eline geçmiş, aşkına sabredip, geri Damadın yanına gönderdi, bu kadar sabır, bu kadar mürüvvet kimde olur, dedi. Küçük oğlana kadı sordu: "Ya siz ne dersiniz? dedi. Küçük oğlan dedi: "Gerçek mürüvvet sahibi hırsız imiş. Gece yol kesmeye çıkıp da, bu nazenin kız onun tuzağına giriyor, inci, mücevher, güzel elbiseler

9 bulmaganda bernersesene hıyanet kılmıyça kızm barası cirene iltep kuydı. Mene sabır, mene mörevvet şul bulır", didi. Bes, kazıy keçe uglannıfi süzen işitip eytte: "İmdi, iy şahzade! Atannın yeşergen cevherlere sindedir. Aran öçin gaşıyk gaşıykka hiş, tugrı tugrıga hiş, ugırı- ugırıga hiş bulır. Herkim üzenin işi-huşı bilen, ugırı, tugrıga hiçkayçan hiş bulmas", -didi. Ahrı, kiçi ugılan inkar kılırga hiç tekate kalmadı, cevherlerni kuyınınan çıgarıp kazıynın aldına saldı. İndi, iy padişah! Bu hikeyetni anın öçin söyledim ki, beleşin, min üzim tugrı bulganlıgım öçin padişahıma yerdem itemin. Vezirleri, üzleri hıyanetli bulganga küre, ul hıyanetli ugılanga yerdem bireler. Alar kırık kişi herbirsi akıl iyisi. Emma min bir kişi, hosusen hatınlıgım sebebli, nice derece irlerden kimmin. Başkasın üzifi bilesin, - didi. Vezir eytti: Misır seherinde bir patşa bar idi. Ve anın, ike ulı bar idi. Bir kön patşa bu zalim dönyanın heline karap kürde. Dönyanın, kirek patşa bulsın, kirek fekıyr bulsm, hiçkimge vafası yuktır. Ahrı, monı fikir kıldı kem, dönya bakıy kalmas. Keçi ugılını kitirip, bir osta tegüçege birdi ve eytti: "Höner ademge lazim nerseder, nitekki eytkenner: "Biraz gına höner bulsa da, yöz min altınnan heerledir". Bes, ugılı, az zamanda öyrenip, bir ostaz tegüçe buldı. Misır seherinde hiçkem anın kibik tegüçelik gıylemende ostaz çıkmadı. Ber kön patşa vafat bulıp, ugılı patşa buldı. Tegüçe bulgan keçe karendeşe, baş kurkusınnan kaçıp Kegbege kitti. Tevaf itkende, ayağına bir katı nerse orındı, karadı: kürde-ber kemer, alıp bilene beyledi. Yine tevaf ite başladı. Bir zamannan son kürde: Bir huca, kulrnda ike taş bar, ul taşlar belen: "Va veyla" - dip, kükregine orıp: "kiçkine çagımnan birle cıygan malımnı şul kemer ecende saklar idim, kaysı mösilman tapsa da, Allah öçin ve Kegbeyi şerif hörmetene birsen le zinhar. Yartısı tapkan kişige ana söti kibik helel bulsın", - didi. Patşa ugılı belde, kemer anındır. Künelinnen eytti: "Atamnın bu kader malı ve devleti mina ni fayda birdi? Bu dehi ni birer, bu meskenne elatkançı, birim?", - dip yögirip hucanıfi yanına kildi. Eytte: "Ey huca! Ul kememe min taptım, hezer bilemdeder, mina" ni söyiniç birirsin?" - didi. Huca şahzadeni alıp üzenin çatana kitirdi. Şahzade kememe büinnen çişip, hucanıfi aldına saldı. Huca dehi alıp, kememe übep, kükregine kuydı. Arınan sofi kememe sütip, içinde ni bar, hemmesen tükti. Şahzade kürdihemmesi cevher, asıl taş. Huca ul taşlamı ikege büldi, eytti: "Ey yiğit, şul yartısın minem rizalıgım bilenme alırsın, yuksa rizalıgımnan başkamı alırsın?" - didi. Şahzade eytte: "Üzifi riza bulıp bir", - didi. Huca ul ile, hiç bir şeyine dokunmadan kızı gittiği yere götürüyor. İşte sabır, mürüvvet budur, dedi. Kadı küçük oğlanın sözünü duyup da dedi: "Şimdi, ya şehzade, babanın gizlediği mücevherler sendedir. Aşık aşığa yakın, dürüst dürüste yakın, hırsız hırsıza yakın olur. Herkes kendi eşi-hoşu ile, hırsız dürüste hiç yakın olmaz. Sonunda, küçük oğlan inkar etmeye hiç takati kalmayınca, mücevherleri koynundan çıkarıp, kadının önüne koydu. "Şimdi, ya padişah! Bu hikayeyi şunun için söyledim ki, biliyorsun, ben kendim dürüst olduğum için padişahıma yardım ediyorum. Vezirler kendileri hıyanette oldukları için, o hıyanetteki oğlana hizmet ediyorlar. Onlar kırk kişi, her biri akıl sahibi. Ama ben bir kişiyim, özeuikle kadınlığım nedeniyle erkeklerden eksiğim. Ötesini kendin bilirsin, dedi. Hikaye Vezir dedi: "Mısır şehrinde bir padişah var idi. Ve onun iki oğlu var idi. Bir gün padişah bu zalim dünyanın haline bakıp gördü. Dünyanın ne padişaha, ne de fakire, hiç kimseye vefası yoktur. Sonunda düşündü ki, dünya baki kalmaz. Küçük oğlunu getirip bir usta terziye verdi ve dedi: "Hüner adama lazım şeydir, nitekim demişler: Hüner az da olsa, yüz bin altından hayırlıdır. Sonuçta oğlu, kısa zamanda öğrenip, usta terzi oldu. Mısır şehrinde hiç kimse terzilik mesleğinde onun gibi usta değildi. Bir gün padişah vefat edip, büyük oğlu padişah oldu. Terzi olan küçük kardeşi can korkusuyla kaçıp Kabe'ye gitti. Tavaf ederken, ayağı sert bir şeye vuruldu, baktı gördü ki bir kemer, alıp beline bağladı. Yine tavaf etmeye başladı. Bir zaman sonra gördü ki bir hoca, elinde iki taş var, o taşlar ile "eyvah! deyip, göğsüne vurur, "küçüklüğümden beri topladığım malım, o kemer içinde saklar idim, hangi müslüman bulsa, Allah rızası için ve Kabe-i Şerif hürmetine versin. Yansı bulan kişiye ana sütü gibi helal olsun, dedi. Padişah oğlu bildi, kemer onundur. Gönlünden dedi: "Babamın o kadar malı ve devleti bana ne fayda verdi? Bu da ne verir, bu zavallıyı ağlatmaktansa vereyim, deyip koşup hocanın yanına geldi. Dedi: "Ya hoca! O kemeri ben buldum, şimdi belimdedir, bana ne müjde verirsin? dedi. Hoca şehzadeyi alıp çadırına getirdi. Şehzade kemeri belinden çıkartıp, hocanın önüne koydu. Hoca kemeri alıp öptü ve göğsüne koydu. Ondan sonra da alıp, içinde ne var, hepsini döktü. Şehzade gördü: hepsi mücevher. Hoca o taşlan ikiye böldü, dedi: "Ya yiğit, bu yarıyı benim rızamla mı alırsın, yoksa rızam dışında mı alırsın? dedi. Şehzade dedi: "Kendi rızanla ver, dedi. Hoca o yarıyı da böldü,

10 yartısın dehi ikige büldi, eytti: "Bu yartısın minim rızalıgım bilenmi, ye rizalıgımnan başkamı alırsın", yiğit eytti "Rizalıgıfi bilen bir". Ahır huca şulay bülebüle az gına kaldırdı, eytti: "İndi sin bu kalganru alırga rizamı, yuksa sinin bilen altın ulak astına barıp, sina bir heyir- doğa kılıymmı? Sinin dönyana, ahiretine fayda buhr", - didi. Şahzade eytte: "Mal fani nerseder, doğa kirek, bu maldan kiçtem", -didi. Bes, huca, şat bulıp şahzade bilen altın ulak astına bardılar, dogaga kulın küterep şahzadege eytte: "Sin amin dip tor", -didi. Yiğit dehi kulların küterep, huca dogaga meşgul buldı, şahzade "amin, amin" dip tordı. Huca doğa kılıp, kulın yözene sıypadı, eytte: "Ya yiğit, sinin öçin küp doğa kıldım, bar, kit, ahireten heerle bulsın", -didi. Şahzade kitte, berazdan fikir itti: "Eğer min inde Misırga barsam, karendeşlerem mini ı üterer, bu huca bilen berge Bagdatka kirim", -dip, kire huca katına kayttı. Eytte: "Ey huca, min hem sinin bilen Bagdatka barırga telim, yulda sina hezmet itermen, kabul it", -didi. Huca dehi monar riza buldı, berge kitteler. Hucaga hezmet itip, berniçe können Bagdatka çittiler. Hucanın öyine töşteler. Şahzade, anda berniçe kön torıp, hucaga eytte: "Ey huca, inde bolay torıp bulmas, minem bir hönerem bar-tegüçelek höneren bik yahşi belemen. Eğer bir tegüçe dusın bulsa, anın yanma mine alıp bar, mina bir iş birsen", -didi. Hucanın bir dus tegüçese bar idi. Ana bardılar, ul tegüçe, dehi riza bulıp, mora alıp kaldı. Ber kiyim kisep, kulına birdi. Misır tegüçelere şahzade katında pes bulıp kaldılar. Bağdat tegüçelere kayda kaldı? Şahzade ul kiyimne tegep, ostaz kulına birdi. Ostaz dehi alıp kürde- kiyimne şundıy tegü bilen tekken ki, ostaz gömerende morun kebek tegüne kürgene yuk idi. Eytte: "Ey yiğit, ostazına ve sina min aferinner bulsın, berekallah!" - didi. Barca osta tegüçeler arasında bu heber faş bulıp, herkaysı kürerge kile başladılar. Morun tegüen kürep, tehsin ittiler. Ul vilayitte bu şahzade işeme ostalık bilen meşhur buldı. Ul ostaz hucanın, kibetende evvelde nikader iş bulsa, inde un mertebe artık buldı. Başka tegüçeler hemmese küzden töşteler. Könnerde bir kön bayağı kemer iyise huca bilen hucanın hatanı arasında nizag töşep, açu bilen hatırana, sin minnen öç talak, dip eytep ciberde. Sonınnan bu işke bik ükenip, hatıran yene almakçı buldı. Hatıra hem riza buldı. Golemeden soradılar" -yuk, tehlilsez alırga döres tügel, tehlil kirek", -didiler. Huca kemge tehlil ittirim iken dip torganda, tegüçe osta yiğit yat cirden kilgene heterene töste. Ana tehlil ittirim dip, yigitke hatırını nikah ittirdi... Kiç bulgaç hatırını bu yiğit bilen helvete sahihe öçin karangı bülmege kertep ciberde. Hatan, bir heyle bilen ut yandırıp, şahzadeni kürgeç min can bilen gaşıyk buldı. Gayat güzel sölik şikili dedi: "Bu yarıyı benim rızanla mı, yoksa rızam dışında alırsın? dedi. Şehzade dedi: "Kendi rızanla ver, dedi. Hoca o yarıyı da yarıya ikiye böldü, dedi: "Bu yarıyı benim rızamla mı, yoksa rızam dışında mı alırsın? Genç dedi: "Rızanla ver. Sonunda Hoca bole bole azıcık bıraktı. Sonra: "Şimdi sen bu kalanı almaya razı mısın, yoksa seninle altın oluğun altına gidip, sana bir hayır dua mı edeyim? Senin dünyana, ahiretine fayda eder, dedi. Şehzade: "Mal fani şeydir, dua gerek, bu maldan vazgeçtim, dedi. Hoca şad olup şehzade ile altın oluğun altına gittiler, hoca ellerini kaldırıp, şehzadeye dedi: "Sen durmadan amin de. Genç de ellerini kaldırdı, hoca dua ile meşgul oldu, Şehzade "amin, amin, deyip durdu. Hoca duayı bitirip elleriyle yüzünü sıvazladı. "Ya yiğit, senin için çok dua ettim, git, ahiretin hayırlı olsun, dedi. Şehzade gitti, biraz sonra şöyle düşündü: "Eğer şimdi Mısır'a gitsem, kardeşim beni öldürür, bu hoca ile beraber Bağdat'a gideyim, deyip, geri hoca yanına gitti. Dedi: "Ya hoca, ben seninle' Bağdat'a gitmek istiyorum, yolda sana hizmet ederim, kabul et, dedi. Hoca da buna razı oldu, beraber gittiler. Hocaya hizmet edip, birkaç günde Bağdat'a vardılar. Hocanın evine gittiler. Şehzade orada birkaç gün kalıp, hocaya: "Ya hoca, şimdi böyle olmaz, benim bir hünerim var, terzilik hünerini iyi bilirim. Eğer bir terzi dostun varsa, onun yanına beni götür, bana bir iş versin, dedi. Hocanın bir terzi dostu vardı. Ona gittiler, o terzi de razı olup, bunu aldı. Bir elbise kesip, eline verdi. Mısır terzileri şehzade karşısında hayran kalmışlardı, Bağdat terzileri ne ki? Şehzade o elbiseyi dikip ustanın eline verdi. Usta dahi alıp gördü; elbiseyi öyle dikmiş ki, ömründe böyle dikiş görmemiş. "Ya genç, ustana ve sana bin teşekkür, barekallah! dedi. Bütün usta terziler arasında bu haber yayılıp, herkes görmeye gelmeye başladı. Bunun dikişini görüp beğendiler. O vilayette bu şehzadenin ismi ustalıkla meşhur oldu. O usta hocanın dükkanında önceden ne kadar iş olsa, şimdi on kat fazlası oluyordu. Diğer terzilerin hepsi gözden düştüler. Günlerden bir gün kemer sahibi hoca ile hanımı arasında anlaşmazlık çıkıp, öfke ile hanımına, üç talakla boşsun sen benden, deyip gönderdi. Daha sonra bu işe çok pişman olup, hanımını yeniden almak istedi. Hanımı da razı oldu. Ulemaya sordular: "Yok, tahlilsiz almak doğru değil, tahlil gerek, dediler. Hoca kime tahlil edeyim derken, terzi gencin dışarıdan geldiğini hatırladı. Ona tahlil ettireyim deyip, bu gence hanımın nikah ettirdi. Akşam olunca, hanımını bu gençle halvet-i sahihe için karanlık odaya gönderdi. Kadın, bir hile ile ışığı yakıp şehzadeyi

11 yiğit. Hatınnar eyte torgan süz: "Kaşıklı su bilen yotarsıfi". Yiğit dehi hatırını kürgeç, tekate kalmıyça, min can bilen gaşıyk buldı. İki tulgan ay, bir cirge cıyılıp, gıyş-gıyşretten son hatın bu yigitke kıymmetle asıl zatlar, hisapsız altın ve taşlar kürsette. Yazıp bitirirge kalemnin kodreti dtmes. Hatın eytte: "Ey canım, bu mal barçası minim malımdır, atamnan, babamnan kalgan mirasımdır ve ul hucadagı mal barçası hem minem malımdır. Eğer irtege mine ayırıp cibermesefı ve mine helellekke kabul itsen, bu mallar- barçası siniri malındır, sina bulsın", -didi. Şahzade dehi bu süzge riza buldı. Hatın eytte: "Ey yiğit, irtege huca kilgeç, sina eytir: "Kil, sinin bilen kazıyga barıyk", -diyer. "Nik?" -dip eytersen. Ul sina eyter: "Hatınımnı ayır", -dip. Sin eyt: "Vallah, bezde hatın alıp ayırmak bik zur gaiptir", -digen. Bu süzge hiçbir nerse eyte almaş", - didi. Yiğit şat bulıp hatırının süzene riza buldı. Bes irte buldı, huca kilip işekne kaktı. Yiğit çıgıp hucanın kulın üpte, huca eytte: "Eyde kazıyga", -didi. Yiğit eytte: "Bez ni öçin kazıyga barırbız?" Huca eytte: "Hatırını ayır". Yiğit eytte: "Vallah, hatın ayırmak bezde bik zur gaep ister, bulmas, ayırmam", -didi. Huca eytte; "Hay yiğit, bu ni süzdir, ni söylersen, sine tun kişi dip, sina ışandım, ni öçin bolay itesefi?" Yiğit eytte: "Bu eytken süzem allahi tegalenin emere ve peygambernin süzeder. Şulay tügelmi?" -didi. Huca kürde: hiçbir eyte torgan süz yuk. Kazıyga barırga telede, halik eytte: "Ey huca, inde bu hatın amfi hatimdir. Hatın ul yiğitten riza, hem yiğit hatınnan riza, ikisi kileşkenner, köçlep ayırtmak mömkin tügel", -didiler. Huca, bik kaygılı bulıp, bulgan iş buldı, degva bilen iş betmes - dip, hatınnan kiçte. Kaygısmnan heste bulıp tüşek sakladı. Annan son bu yigitne çakırıp eytte: "Heterende barmı, belemsen, min altın ulak astında sinin öçin ni doğa ittim?" Yiğit eytte: "Belmiym", - didi. Huca eytte: "Ul vakit başka bir doğa kılıym dip nikader içtihat kılsam, haman teleme şul kilde ki, ilahi malımnı ve rizkımnı ve hatınımnı bu yigitke nasıyp it dip doğa kıldım. Ey yiğit, kaşki ni buladır idi, şul vakıtta sinnen kemeremne almagan bulsam, minem karap torganım hatınım idi, annan da ayırıldım, sinin hatmin buldı. İnde min vafat bulgaç, mine yahşılap terbiyi kılıp kuy. Bu utırgan kişiler gövah bulsın, ni nersem bardır- hemmese sina bulsm", -dip, gövahlandırdı. Öç können sofi vafat buldı. Ul mekkare hatırının derdennen helak buldı. Hemme malı bu yigitke kaldı. İmdi, iy padişah, bu hikeyatne anın öçin söyledim: kürden ki, hatmnardan vafa kümes hem sine sevemin dip eytülerene ışanırga yaramas, biçaradan gına alar irlerine itagat kılırlar. Barı şerigat çıbıgınnan kurkıp ayakların iteklerene törep utınrlar. Yugıyse, mekir ve heyle bilen dönyanı tutırırlar idi. İmdi hannnarnın içinde minnen birse izgisi tabılmas. görünce, aşık oldu: Gayet güzel bir genç. Kadınların dedikleri gibi: "Bir kaşık su ile yutarsın. Genç de kadını görünce, takati kalmadı, aşık oldu. İki dolun ay bir yere gelip, lyş ü işretten sonra, kadın gence kıymetli eşyalar, hesapsız altın ve mücevherler gösterdi. Yazmaya kalemin kudreti yetmez. Kadın: "Ya canım, bu mal, hepsi benim malımdır, dedemden, babamdan kalan kalmış mirasımdır ve o hocadaki mal hepsi benim malımdır. Eğer yarın beni boşamazsan ve beni helallikle kabul edersen, bu mallar hepsi senin malındır, senin olsun, dedi. Şehzade de bu sözlere razı oldu. Kadın: "Yarın hoca gelince, sen de: "Gel, seninle kadıya gidelim, der. "Neden? diye sorarsın. O sana der: "Hanımımı boşa, diye. Sen de: "Vallahi, bizde hanım alıp boşamak büyük ayıptır, de. Bu söze bir şey diyemez, dedi. Genç sevinerek kadının sözlerine razı oldu. Sabah oldu, hoca gelip kapıyı vurdu. Genç çıkıp hocanın elini öptü, hoca: "Hadi kadıya, dedi. Genç: "Biz niçin kadıya gidelim?. Hoca dedi: "Hanımı boşaman için. Genç: "Vallahi, hanım boşamak bizde çok ayıp bir iştir, olmaz boşamam, dedi. Hoca: "Hay, yiğit, bu ne sözdür, ne diyorsun, sen dürüst insansın diye sana güvendim, neden böyle yapıyorsun?. Genç: "Bu dediğim sözler Allah-ı Taala'ûın emri ve Peygamberin sözüdür. Öyle değil mi? dedi. Hoca anladı ki diyecek bir şey yok. Kadıya gitmek istedi. Halk: "Ya hoca, şimdi bu hanım onun hanımıdır. Hanım o gençten razı, genç ondan razı, ikisi anlaşmışlar, zorla ayırmak mümkün değil, dediler. Hoca çok kaygılı olup, olan oldu artık, dava ile iş çözülmez diye, vazgeçti. Kaygısından hasta olup yatağa düştü. Sonra bu genci çağırarak dedi: "O vakit biliyor musun, ben altın oluğun altında senin için nasıl dua ettim?. Genç: "Bilmiyorum, dedi. Hoca: "O vakit başka bir dua edeyim diye ne kadar düşünsem de, hep dilime şu geldi ki, İlahi malımı ve rızkımı ve hanımımı bu gence nasip et, diye dua kıldım. Ya genç, keşke ne olurdu, senden bu kemeri almasa idim, benim tek sevdiğim şey hanımımdı, ondan da ayrıldım, senin hanımın oldu. Şimdi ben vefat edince, beni iyi defnedin. Bu oturan kişiler şahit olsun, neyim varsa senin olsun, diye helalleşti. Üç gün sonra vefat etti. O mekkare kadının derdinden helak oldu. Bütün malı bu gence kaldı. Şimdi, ya padişah, bu hikayeyi şunun için anlattım: Gördün ki, kadınlardan vefa gelmez ve seni severim demesine güvenilmez, çaresizlikten onlar kocalarına itaat ederler. Yalnız şeriat çubuğundan korkarak ayaklarını eteklerine saklarlar. Yoksa, mekr ve hile ile dünyayı sararlardı. Şimdi bin kadından biri mübarek olmaz.

12 Hatın eytte: -Kadim zamanda bir olı padişah bar idi ve anın yanıda bir kişi bar idi. Herkayçan padişahga eytir idi: "Ey padişah, kirek yahşilik, kirek yamanlık her ni iş kılasın, üzine kılasın", -diyir idi. Padişah anı gayet söyir idi. Torgan sayın padişah yanında anın. igtibarı ziyade buldı. Meğer bir kön könçilik itüçilernin birsi padişah yanına barıp eytti: "Ey padişah, sin ul kişige bu kader hörmet itesin; emma Allah tegale saklasın, ul kişi halik arasında padişahnın yoga torgan avırıu bar dip söylep yöriy. Eğer ışanmasafi, irtege anı çakırıp, yanına barıp kara, kürirsin, ul sinnen kaçar, yakın kilmes". Bes, ul könçilik itken kişi, sarımsaklı aş pişirip, ul kişinin öyine bardı. Ul sarımsaklı aşnı kitirip, birniçe törli tegam bilen katıştırıp, birge aşadılar. Arman son padişah divanına kittiler. Ul könçi kişi eytti: "Eğer sina padişah yişirtin süz eytesi bulsa, saklan, sarımsak isin sizdirme ve eğer sini padişah yanma çakırsa, avızınnı cinin bilen tot, avızınnan is kilmesin", -didi. Bes, padişahga bardılar. Padişah bu kişini yanına çakırdı: "Kil, bir süz eytim", - didi. Ul kişi dehi padişahga yalan bargaç, cinin avızma totıp, padişahga is sizilmesin dip, yırak tordı. Padişah künilinnen eytti: "Monıfi hakmda eytkennere rast iken". Bu kişi dehi künilinnen eytti: "Sarımsak isi padişahga sizilmese idi", -dip. Her ikisi bir-birinnen heberleri yuk idi. Bes, padişah, bir name yazıp, kişinin kulma birip eytti: "Bu kegazne felen subaşka ilt, herni nigam itse al",-didi. Bu kişi kegazne alıp barganda ul könçi kişige oçradı: - Kaya barasın? - didi. Bu keşi eytti: "Padişah bir kegaz, birdi, bar subaşka iltep bir, herni nigam itse al, didi. Ul subaşka baramın", -didi. Ul eytti: "Sin hervakıt padişahnın ingamene laek bulasın, emma biznifi hiç helemezne soramıysın. Barı bu kegaz bulsın, mina birep ingam itsen bulmasmı?" -didi. Ul kişi üzenin künelennen eytte: Bu kişi bezge tegam birdi, elbette, bezden bir ömite bardır dip, ul kegazne ana birdi -bar subaşka, ni bulsa da behetene bulsın dip. Bes ul könçe kegazne alıp subaşka bardı. Subaş kegazne açıp ukıdı. Padişah ul kegazde: herkem bu kegazni kiterep kulıfia birse, eman birmiyçe, tereley tiresen tunap, içine salam tutırıp, yulım östine kuy, uzganda anı küreem", -dip yazgan idi. Derhal subaş hezmetçelerene emer itti: "Moru totıp buvıp tiresen tunanız", -didi. Bu könçelek itip yörgen kişi vakıyganı belde, f öryat kılıp kıçkıra başladı: "Padişah bu kegazne mina birmegen idi, ikinci bir kişige birgen idi. Min hatalık bilen kildem", -didi. Aslan fayda bulmadı. Ay-vaena karamayınça, hezmetçeler tereley tiresen tunap, içene salam tutırıp, padişahnın yulı östene kuydılar. Padişah dehi bir segatten son ul Hikaye Kadın dedi: -Eski zamanda bir büyük padişah vardı ve onun yanında bir kişi bulunurdu. Her zaman padişaha derdi: "Ey padişah, gerek iyilik, gerek kötülük her ne yaparsan kendine yaparsın". Padişah onu severdi. Gün geçtikçe bu adamın padişahın yanında itibarı arttı. Meğer bir gün onu kıskananlardan birisi, padişahın yanına giderek: "Ey padişah, sen bu kişiye bu kadar hürmet edersin, ama Allah saklasın o kişi halk arasında sizin dermansız bir derde yakalandığınızı anlatıyor. Eğer inanmazsanız yarın onu çağırıp, yanına git bak, görürsün o senden kaçar, yanınıza gelmez". Padişaha bu dedikoduyu anlatan kıskanç kişi, sarımsaklı yemek pişirip o kişinin evine gitti. O sarımsaklı yemekle beraber başka yemekler de yediler. Ondan sonra birlikte padişahın divanına vardılar. O kıskanç adam: "Eğer padişah sana gizli bir şey söylemek isterse saklan, sarımsak kokusunu sezdirme ve eğer seni yanına çağırırsa, ağzını yeninle tut, ağzından koku gelmesin" dedi. Birlikte padişahın huzuruna çıktılar. Padişah o" adamı yanına çağırıp: "Gel, bir söz söyleyeceğim" dedi. O adam padişaha yaklaşınca yeniyle ağzını kapatıp, padişah kokuyu hissetmesin diye uzak durdu. Padişah içinden geçirdi: "Bunun hakkında anlatılanlar doğru". O adam da içinden geçirdi: "Sarımsak kokusunu padişah duymasaydı". Her ikisinin birbirinden haberi yoktu. Padişah bir mektup yazıp, bu.adamın eline verip: "Bu mektubu falan subaya ver, her ne verse al" dedi. Bu adam mektubu subaya götürürken kıskanç adama rastladı: "Nereyegidiyorsun?" dedi. O adam: "Padişah bir kağıt verdi, bir subaya vermem için, her ne ikram etse al diye. O subaya gidiyorum" dedi. O kıskanç adam: "Sen her zaman padişahın ikramına layık oluyorsun, ama bizim hiç halimizi sormuyorsun. Yalnız bu kağıt olsun, bana verip ikram etsen olmaz mı? dedi. O kişi gönlünden söyledi: bu kişi biye taan verdi, elbette, bizden bir ümidi vardır dr d c, o kağıdı ona verdi "git subaya, ne olursa bahtın olsun dedi. Kıskanç kişi kağıdı alıp subaya vardı. Subay kağıdı açıp okudu. Padişah o kağıtta: "Her kim bu kağıdı getirip eline verse, aman demeden, diri iken derisini yüzüp, içine kuru ot doldurup, yolumun üzerine koy, geçerken onu göreyim, diye yazmıştı. Derhal subay hizmetçilerine emir verdi: "Bunu yakalayıp, boğup, derisin yüzün, dedi. Bu kıskanç kişi vakayı bildi. Feryat edip bağırmaya başladı: "Padişah bu kağıdı bana vermemişti, başka birine vermiş idi. Ben yanlışlık ile geldim, dedi. Ancak fayda etmedi. Ah u vahına bakmadan, hizmetçiler diri olarak derisini yüzüp, içine kuru ot doldurup, padişahın yolu üzerine koydular. Padişah da bir saat sonra o yere geldi, baktı ki o kişinin

13 cirge kilde, karadı: ul, kişinin tene tügel. Emma berge kilgen kişinin teneder. Padişah gaceplenip uzıp kitte. Emer itti, ul üzenin dus kişisin çakınp kiterdeler. Padişah eytte: "Bu kön sine yanıma çakırıp bir süz eytkende, avızıfinı ciften bilen totıp eragrak tordıfi, ni sebepter?" -didi. Ul kişi eytte: "Mina felen vezir ziyafet itip sarımsaklı aş aşatkan idi. Sarımsak ise sina tiep, sin rencemesen dip, avızımnı cin bilen kaplap sinnen beraz erak tordım", -didi. Padişah eytte: "Ul nün sina birgen kegazne kayda kuydıfi?" - didi. Ul keşi eyrte: "Ey padişah, ul kegazne sin mina birgeç, çıktım. Ul kişige oçrap, ul ni kegaz, dip minnen soradı. Min dehi padişahımnan subaşka yazılgan ingam kegaze, didim. Ul kişi mina küp nigmet birdi, min hem sarımsaklı aş beraberene bir ingam bulsın dip, kegazne afta birdim. Eğer ışanmasan, subaşnı çakırtıp sora", -didi. Padişah eytte: "Mene: "Elhesüde laesüde". "Keşe herni kılsa, üzene kılır digen süz ras imeş, bedbehet cezasın taptı. Bar, sin rehet bul", -didi. İmdi, iy padişah, bu hikeyetne anıfi öçin söyledim ki, beleseft, min meskenge dehi şulay könçelek iteler. Allahe tegalege gene sığınıp toramın. Zinhar uglannan gafil bulma, didi. Padişah hatınnan bu hikeyetne işitkeç, irtege min anı helak itermen dip, yokı bülmesene bardılar. Hatan eytte: "Ber zamanda fekıyr hellerek bir horasanlık kişi bar idi, Kürşelere bilen söyleşkende, laf orıp maktanır idi. Min horasanilerge şulay ittim, bolay ittim, dier idi. Her zaman kürşileri monı söyleşterep utırırlar idi. Birkön irte bilen bu horasani, urınınnan torıp, bir ikmek kebap itip biraz may sörta'p aşadı ve ul maydan mıekları hem maylandı. Arınan çıgıp kürşilerenin bay hucaları yanına kilip mıyıgm sörte-sörte tişleren şırpı bilen kazıp utırdı. Hucalarnıft birsi eytti: "Sin bügen temle aşagansın", - didi. Horasani eytti; "Bugün beraz itten ve kebaptan gayre nerse aşamadım. İndi bizde şunnan başka temle-tatlı nerse yukfar", -dip lafka totındı ve eytte: "Bu kön canım bik borçıldı, büz atıma atlanıp seherden çıgıp yöreyim. Biraz küftelem açılıp fikirlerem tarkalsın dip toramın" digende, uglı kilip, etkey, kön saen mıek maylıy torgan kaşıktagı maeftnı meçe aşadı, didi. Horasani eytti: "Bar, çülmekten yaftadan al". Uglı eytte: "Kaysı çülmekten?" -didi. Horasani eytte: "her kön ala torgan çülmekten". Uglı eytte: "Min öyimezde bir kaşık maydan başka may kürgenem yuk", -didi. Horasani eytte: "Büz atru sugardınmı?" didi. Uglı eytte: "Min bu yaşeme citip öebezde at tügel, isek te kürmedem, kaya bezde at?" - didi. Bes horasani bik oyalıp ul meclesten torıp kitti. Artırman hucalar köleşep kaldılar. Horasani, öene Hikaye bedeni değil. Ama beraber geldiği kişinin bedenidir. Padişahın keyfi kaçtı. Emretti, arkadaşını çağırıp getirdiler. Padişah: "Bu gün seni yanıma çağırıp bir söz dediğimde, ağzını yeninle tutup, uzakta durdun, ne sebeptir? dedi. O kişi: "Bana filan vezir ziyafet edip sarımsaklı yemek yedirmişti. Sarımsak kokusu sana dokunup, seni rencide etmesin diye ağzımı yenimle kapatarak, senden biraz uzak durdum, dedi. Padişah: "O benim sana verdiğim kağıdı ne yaptın? dedi. O kişi: "Ya padişah, o kağıdı sen bana verince, çıktım. O kişiye rastlayıp, o nedir, deyip bana sordu. Ben de padişahımdan subaya yazılmış ikram kağıdı, dedim. O kişi bana çok nimet verdi, ben hem sarımsaklı yemek karşılığında bir ikram olsun diye, kağıdı ona verdim. Eğer inanmıyorsan subayı çağırıp sor, dedi. Padişah dedi: "İşte: "Alhüsüde laesüde. "İnsan her ne etse, kendisine eder denmiş söz doğru imiş, bedbaht cezasını buldu. Git, sen rahat ol, dedi. Şimdi, ya padişah, bu hikayeyi onun için anlattım ki, bilirsin, ben zavallıya da öyle kıskançlık ettiler. Yalnız Allah-ı Taala'ya sığınıyorum. Zinhar oğlandan gafil olma, dedi. Padişah kadından bu hikayeyi duyunca, yarın ben onu helak ederim diye, uyku odasına gittiler. Kadın dedi: "Bir zamanda fakir halli bir Horasanlı kişi var idi. Komşularla konuşurken, övünürdü. Ben Horasanlılara böyle yaptım, şöyle yaptım derdi. Her zaman komşuları bunu konuştururlardı. Bir gün sabah bu Horasani, ekmek arasına kebap koyup, biraz yağ sürerek yedi ve o yağdan bıyıklan yağlandı. Sonra çıkıp, komşularının zengin beyleri yanına gelip bıyıkların okşaya-okşaya dişlerini kürdan ile karıştırıp oturdu. Beylerin biri: "Sen bugün iyi yemişsin, dedi. Horasani: "Bugün biraz etten ve kebaptan gayri şey yemedim. Şimdi bizde ondan başka lezzetli şey yoktur, diye lafa başladı ve: "Bugün canım çok sıkıldı, beyaz atıma binip şehirden çıkıp gezeyim. Biraz gönlüm açılsın fikirlerim dağılsın diyorum dediğinde, oğlu gelip, baba, her gün bıyıklarını yağladığın kaşıktaki yağı kedi yemiş, dedi. Horasani de: "Git, çömlekten yeniden al. Oğlu da: "Hangi çömlekten? dedi. Horasani dedi: "Her gün aldığın çömlekten. Oğlu dedi: "Evimizde bir kaşık yağdan başka yağ hiç görmedim, dedi. Horasani dedi: "Ak atı hazırladın mı? dedi. Oğlu: "Ben bu yaşıma gelip evimizde at değil, eşek bile görmedim, nerede bizde at? dedi. Horasani, utanıp o meclisten kalkıp gitti. Ardından beyler gülüştüler. Horasani evine dönüp, oğluna kızıp,

14 kaytıp, uglına tel ozaytıp orışıp, başına çapkaladı. "Bes imde, iy padişah, bu hikeyatne anın öçin söyledim ki, uglan taifesende edep digen nerse, heya digen nerse yuklıgın padişahım belep anlasın. Bulırbulmas cirde oyat kilerlek bulsa, bu hikeyetne iske töşersen ve bu uglannı ütermekten başka çara yuktır. Birkön, elbette, sine oyatka kaldırıp helak iteçekter. Min belgenemne söylermen, başkasın padişah üze beler", -didi. Padişah hatınınnan bu hikeyetne işitti. İrtege min anı helak iteem dip, yokı bülmesene kerdeler... İrtese kön bulgaç, padişah torıp tehetke çıktı, Uglannı kitertep muenın or, dip cellatka boerganda, utızınçı vezir kilip eytte: "Ey padişah, uglın hakında tieşsez işler küp buldı. Eğer moratın, şahzadene tenbih kılıp tıymak bulsa, inde citer. Zinhar, hatın süzene oyıp, şahzadene kıyma. Sorunnan ükeneçke kalırsın. Ve hatınnar mekere sebeple, niçe-niçe izge kişiler cehennemge möstehik, bulgannardır. Eğer izen bulsa, monar ohşaş bir hikeye nekü iteem", didi. Padişah eytte: "Söyle, işeteem, niçek ul?" sopa attı. "Artık şimdi ya padişah, bu hikayeyi onun için anlattım ki, oğlan taifesinde edep denilen şey, haya denilen şeyin yokluğunu padişahım bilip anlasın. Olur olmaz yerde utandıracak olursa, bu hikayeyi hatırlarsın ve bu oğlanı öldürmekten başka çare yoktur. Bir gün, elbette, seni rezil edip öldürecektir. Ben bildiğimi söylerim, ötesini padişah bilir, dedi. Padişah kadından bu hikayeyi duydu. Yarın ben onu helak edeyim diye uyku odasına geçtiler... Ertesi gün olunca, padişah tahta çıktı. Oğlanı getirip boynunu vur, diye cellada buyurduğunda, otuzuncu vezir gelip dedi: "Ya padişah, oğlun hakkında gereksiz işler çok oldu. Eğer muradın şehzadeyi tedip edip durdurmak ise, bu kadar yeter. Zinhar kadın sözüne uyuyup, şehzadeye kıyma. Sonunda pişman olursun. Ve kadınların hileleri sebebiyle, nice nice iyi insanlar cehenneme müstahak olmuştur. Eğer izin verirsen, buna benzer bir hikaye nakledeyim, dedi. Padişah dedi: "Söyle, duyayım, nasıl o? Hikaye Vezir eytte: "Evvel zamanda bir yiğit bar idi. Afla söylediler, felen seherde bir gayet güzel hatın bardır, hiçkayda anın kebek güzel hatın bulmas, didiler. Yiğit, mora işitkeç, kürmeençe ul hatınga gaşıyk buldı. Ul hatın şeherene yünelde. Yulda barganda kürde-berniçe kişi bogday saçerler. Berniçe segatte bogday üsep temam urırlık bulgaç ut törtep yandırırlar. Ul yiğit monar bik gaceplenip, yene beraz bargaç kürde: Bir kişi bir taşra totıp kütererge teler. Hiç kütererge kodreti citmes, ul taşran östene dehi bir taş kuep dehi beraz küterdi ve aran östine dehi öçinçe taşra kuep ul öç taşra berge küterip kitti. Evvel mertebe bir taşra kütererge küveti citmegen idi, ahır öç taşra hem küterde. Yiğit, monar dehi bik gaceplenip, yene beraz bargaç kürde: Berniçe kişi bir kuynın östine mingenner. Alar östene yene bir kişi mengen ve alar östine dehi birniçe kişi menmekçe bulıp torırlar, mömkin bulmas. Eğit, bolarga bik gaceplenip, alardan uzıp kitti. Ve ul hatın seherine barıp çitti, kürde: seher kapkasmda bir kart utırır. Barıp yiğit selam birdi. Kart selam aldı. Kart eytti: "Ey yiğit, monda ni iş bilen kilden?" Yiğit eytte: "Bu seherde bir güzel hatın bar imeş, ara kürer öçin kildem", -didi. Kart eytte: "Kilgen yulında gaceepten ve gareepten niler kürden?" -didi. Yiğit eytte: "Küp gaceepler kürdem - is kiterlik işler", - idi. Kart eytte: "Söyle, min hem işetimçe", -didi. Bes yiğit kürgen işleren hemmesen söyledi. Kart eytte: "Alamın ni nerse ikenen beldenme?" didi. Yiğit eytte: "Yuk". Kart eytte: "Ul sin kürgen igen igüçe kişiler bogday çeçep, üsep citkeç ut törtep yandırırlar. Alar şul kişilerder, Vezir dedi: "Evvel zamanda bir genç vardı. Ona dediler, filan şehirde gayet güzel bir kadın vardır, hiç bir yerde onun gibi güzel kadın yoktur, dediler. Genç bunu duyunca görmeden o kadına aşık oldu. O kadının şehrine doğru gitti. Yolda giderken gördü ki birkaç kişi buğday ekiyorlar. Birkaç saatte buğday büyüyüp tamam olunca, ateşe verip yakıyorlar. O genç, buna çok şaştrıp, yine biraz gidince gördü ki bir kişi bir taşı alıp kaldırmaya çalışıyor. O taşı kaldırmaya gücü yetmeyeceği halde, o taşın üstüne daha bir taşı koyup da biraz kaldırdı, onun üzerine bir üçüncü taş koyup, o üç taşı kaldırıp gitti. Evvel bir taşı kaldırmaya gücü yetmeyen, sonunda üç taşı birden kaldırdı. Genç buna şaşırıp, yine biraz gidince gördü: BirV-.ç kişi koyun üzerine çıkmışlar. Onların üzerine yine bir kişi çıkmış ve onların üzerine de birkaç kişi binmeye çalışıyor. Genç bunlara da şaşırıp olup, onları geçti gitti. Ve o kadının şehrine geldi, gördü: Şehir kapısında bir ihtiyat oturur. Genç gidip selam verdi. İhtiyar selamı aldı. İhtiyar dedi: "Ya genç, buraya ne iş için geldin?, genç dedi: "Bu şehirde güzel bir hanım var imiş, onu görmek için geldim, dedi. İhtiyar: "Geldiğin yolda acayip ve garip neler gördün? dedi. Genç: "Çok acayip şeyler gördüm, şaşılacak şeyler, dedi. İhtiyar: "Söyle, ben de duyayım, dedi. Genç gördüğü şeylerin hepsini anlattı. İhtiyar: "Onların ne olduğunu bildin mi? dedi. Genç: "Yok, dedi. İhtiyar: "O senin gördüğün ekin ekenler buğday saçıp, büyüyünce ateşle yakanlar. Onlar o

15 bir izgelekne temam işlerler ve ul izge işke riya katıştırırlar. Dehi de, min felen izgelekne eşledem dip, tellere bilen söylep, ul izgeleknifi sevabın yukka çıgarırlar. Ve ul kişi bir taşnı kütererge kodrete citmes, yene anırt östene ike taşra salıp berge küterep kiter. Ul şul kişilerder ki, evvel bir gönahnı işler, ul gönah ana, bik zur kürenip, avır kiler, yagni ul gönahnı işlegennen bik kurkır. İkençe mertebe dehi bir gönahnı işler, lekin bayağıdan cifielrek kürener. Öçençe mertebe dehi bir gönahnı işler, ahrıl-emer gönahnı eşlerge gadetlenip, ana hiç avır kümes. Kayda telese, gönahnı işli birer. Ve ul kişiler ki, kuy östene mengenner idi. Alar östene dehi bir kişi menip ve berniçe kişi dehi menmekçe bulıp tonrlar, emma mömkin bulmas. İmdi ul kuy-dönyadır. Ul kuy östene mengenner baylardır. Ve alar östene bir kişi mengen idi, ul bikleridir. Ve menmekçe bulıp, menerge kodrete citmegennere fekıyrlerder",-didi. Bes yiğit, karttan bu süzlerne işitkeç, gayet tehsin itti. Ve eytte: "Ey kart! sin bu işleme bolay belden, emma ul hatırını belemsen, herkayda bulsa da mina heber bir?" -didi. Kart eytte: "Bu çaklı nesıyhetler işittin ve bu çaklı gıybretler kürden, henüz gaflet yokısınnan uyanmadın, namehrem hatırını sorap torırsıü", -dip, yigitnin yanağına çaptı. Yiğit egıldı, huşınnan kitte. Berazdan, kuzen açıp karasa, üzen cehennemde kürde. "İmdi, iy padişah, bu hikeyetne anın öçin söyledim ki, beleşin, nice eğitler bardır-hatın sebebennen haktegale karşında yözlere kara buldı. Ey padişah, zinhar, hatın süzi bilen şahzadeni kıyma, sonınnan ükeneçte kalırsın", -dip, ul kon dehi şahzadene telede. Bes padişah vezirden bu gaceep kıyssam işitip, şahzadene zindanga ciberdi... insanlardır ki, bir iyilik yaparlar ve o iyiliğe riya katarlar. Ben filan iyiliği yaptım diye dilleri ile söyleyip, o iyiliğin sevabını yok ederler. Ve o kişinin bir taşı kaldırmaya kudreti yetmez, yine o taşın üstüne iki taş koyup kaldırıp gider: Bu o insanlardır ki, evvel bir günahı işlerler, o günah ona çok büyük gözükerek ağır gelir, günah işlediği için korkar. İkinci kez de günah işler, lakin öncekinden hafif gözükür. Üçüncü kez de işlediğinde, sonunda günah işlemeye alışır, ona hiç ağır gelmez. Nerede dilerse orada günah işlemeye başlar. Ve o kişiler ki, koyun üzerine binenler. Onların üzerine de birkaç kişi binmek isteyenler, ama mümkün olmayan. Şimdi o koyun, dünyadır. O koyun üzerine çıkanlar, zenginlerdir. Ve onların üzerine çıkan kişi beyleridir. Ve binmeye çalışıp da binemeyenler fakirlerdir, dedi. Artık genç ihtiyardan bu sözleri duyunca, gayet hoşuna gitti. Ve dedi: "Ya ihtiyari Sen bu işleri böyle bildin, ama o kadını biliyor musun, her nerede ise de bana haber ver. İhtiyar dedi: "Bu kadar nasihatler işittin ve bu kadar ibretler gördün, henüz gaflet uykusundan uyanmadın, namahrem kadını sorup duruyorsun, diye, gencin yanağına tokat vurdu. Genç yıkıldı, kendini kaybetti. Birazdan gözlerini açınca, kendisini cehennemde gördü. "Şimdi, ya padişah, bu hikayeyi onun için söyledim ki, biliyorsun, nice genç vardır, kadın yüzünden Hak Taala karşısında yüzleri kara oldu. Ya padişah, zinhar, kadın sözü ile şehzadeye kıyma, sonunda pişman olursun, deyip, o gün de şehzadeyi istedi. Artık padişah vezirden bu acayip kıssayı işitip, şehzadeyi zindana gönderdi... Hikaye Vezir eytte: "İlgeri zamanda bir olug padişah bar idi, ve anın bir kötüçese bar idi. Her zaman padişahının yanında anın sıyfatları söyleşener idi. Ve padişah anı ul sebepten yanına alıp helgatler kitirdi. Ahrıl-emer ul kötüçene padişah mir-ahor (yagni atlar başlığı) kıldı. Başka vezirler, könçelek itip, küp hosusta amfi gaeben tapmabızmı dip tecribe kıldılar. Asla turılıktan başka nersesen tapmadılar. Meğer baş vezir bir kiçede üzenin cemegate arasında bu süzne söyledi. Ul vezirnin kızı eytte: "Eğer min ul kötüçege eytsem, padişah yanında bir hilaf süz söyle dip. Sez ni eytersez?" -didi. Vezir eytte; "Söyle, sina röhsetter. Ber unaen tabip, padişah yanında bir yalgan süz eyt", -didi. Kız gayet mekkâre ve heyleker kız idi. Ve hem gayet güzel idi. Kız torıp kitte, kiende. İncemercenner tagıp, küzlerine sörme tarttı. Kürgen kişi heyran bulır idi. Bes kız çıgıp mir-ahornın bülmesene bardı, isek kaktı. Mir-ahor kıçkırdı: "İşekte kem bar?" Vezir dedi: "Eski zamanda bir büyük padişah var idi ve onun çobanı var idi. Her zaman padişahın yanında onun sıfatlan konuşur idi. Ve padişah onu yanına alıp elbiseler hediye etti. Sonunda o çobanı padişah atların başına koydu. Başka vezirler, kıskanıp, çok hususta onun ayıbını bulalım diye uğraştılar. Asla doğruluktan başka bir şey bulamadılar. Baş vezir bir gece ailesi arasında şu sözü söyledi. O vezirin kızı dedi: "Eğer ben o çobana desem, padişah yanında ters bir söz söyle diye. Siz ne dersiniz? dedi. Vezir dedi: "Söyle, sana ruhsattır. Bir imkan bulup, padişah yanında bir yalan söz söyle, dedi. Kız gayet mekkare ve hileci idi. Kız çıkıp baş seyisin odasına gitti, kapıyı çaldı. Baş seyis bağırdı: "Kapıda kim var? dedi. Kız dedi: "Aç kapıyı!. Baş seyis kapıyı açtı. Kızı görünce, aklı başından gitti. Ne olduğunu bilmedi, derhal kızı

16 -didi. Kız eytte: "Aç isek!". Mir-ahor, işekne açtı. Kıznı kürgeç, gakılı başınnan kite yazdı. Ni bulganın belmede, derhal kıznı koçaklap alıp kerde. Kız dehi törle-törle nazlana başladı. Kötüce biçara kız bilen kuşılırga telede. Kız eytte: "Canım, at atnı ister", didi. Mir-ahor eytte: "Min sina bik terbiyle atnı aşatırmın", -didi. Kız eytte: "Minem moratım tecribeder, sine küreem, mine söyimsen?" Mir-ahor eytte: "Min sine kürdem, gakılım başımnan kitte, sina gaşıyk buldun, canınım sorasafl hem birermen", -didi. Kız eytte: "Kaydan beleem, ışanmıymın", -didi. Mir-ahor eytte: "Vallahi, billehi, bik söyimen", -didi. Kız eytte: "Sin mine söyimsen?" Mir-ahor eytte: "Söyimen". Kız eytte: "Minem heterem öçin şul saraydagı yahşi atnı bugazla", -didi, Mir-ahor eytte: "Ul at padişahnıfl söekle atıdır, sonınnan ni cavap birermen?", -didi. Kız torıp mir-ahornın muenına sarılıp eytte: "Canım, ağam, süzemne kabul it, bugazla. Eğer padişah sorasa heste bulıp ülde diyirsin. Mir-ahornın ihtiyarı kitip, atnı çıgıp bugazladı. Yene kirip, kız bilen zevık itti. Mir-ahor eytte: "Monda utır". Kız eytte: "Atam irtege mine ezler, kaytaem", -didi. Mir-ahor eytte: "Atan kemder?" Kız eytte: "Baş vezirder". Mir-ahor eytte:" Alaysa niçek iteek?" Kız eytte: "Sin isen bul, sin isen bulsan, min sina her kön kilermen", -didi. Mirahor riza buldı. Kız çıgıp kitti. Bes mir-ahor, bir yaktan, kız derte bilen, ikinci yaktan, padişahtan kurkıp, kaygıda kaldı. Üzine-üzi eytte: Bu serni keşiğe faş iterge yaramas, emma bu işke kineş itmek kirek. Tukta, bürigem bilen kifieş iteyim dip, başınnan büregen saldı. Bürikni cirge kuep, padişah kıldı. Üzi tışka çıgıp eylenip kirdi, edep bilen padişahka niçek tegzıym kılalar, şulay tegzıym bilen ayak üzre tordı. Padişah tarafınnan eytte: "Ey mirahor, şul yahşi atımnı iyirle, bügen avga çığamın", - didi. Yene üz tarafınnan eytti: "Ul yahşi at bügen kiç heste bulıp bir de aşamadı, yata da tora, yata da tora, ahır irte bilen ülde", -didi. Yene padişah tarafınnan eytte: "Sin ni eytesen? Kiçege kön ul at sav idi, bügen ul niçek ülde, kararga kirek, pıçak yarası yuk miken"? -didi. Karadılar-at bugazlanmışhr. Derhal kilip heber birdiler. Oyatlı bulmak kirek. Bu süzne mir-ahor megkul kürmede. İnde tugrı söyliym, niçek bulır dip, tışka çıktı. Eylenip kerde, yene padişah tarafınnan emer itip: "Ya mir-ahor, bar, atnı iyirle, bügen avga çıgarga telermen", - didi. Yene üz tarafınnan eytte: "Ey padişah, bügen öyimde torganda, aynın undürtençe kiçese kebek bir kız kilip yanıma kerde. Muenıma sarılıp, mina eytte: "Bar, şul yahşi atnı bugazla minem heterem öçin, min dehi sina buy birep riza bulırmın", -didi. Minem dehi anın kebek güzel mehbübe kıznı gomeremde kürgenem yuk idi. Kulımnan ihtiyarım kitip, atnı bugazladım", -didi. Yene padişah tarafınnan eytte: "Bu kız niçek kızdır? kucaklayarak alıp girdi. Kız da nazlanmaya başladı. Çoban biçare kızı elde etmek istedi. Kız dedi: "Canım, at eti ister, dedi. Baş seyis: "Ben sana çok güzel bir at yediririm, dedi. Kız dedi: "Benim muradım tecrübedir, seni göreyim, beni seviyor musun?. Baş seyis: "Ben seni görünce aklım başımdan gitti, sana aşık oldum, canımı istesen veririm, dedi. Kız: "Nereden bileyim, inanmıyorum, dedi. Baş seyis: "Vallahi, billahi severim, dedi. Kız dedi: "Sen beni seviyor musun? Baş seyis dedi: "Seviyorum. Kız: "Benim hatırım için şu saraydaki en iyi atı boğazla, dedi. Baş seyis: "O at padişahın en sevdiği atıdır, ona ne derim?, dedi. Kız kalkıp Baş seyisin boynuna sarılarak: "Canım ağam, sözümü kabul et, boğazla. Eğer padişah sorarsa, hasta olup öldü dersin. Baş seyis kendini kaybedip, çıkıp atı boğazladı. Yine girip, kız ile zevk aldı. Baş seyis dedi: "Burada otur. Kız: "Babam yarın beni arar, döneyim, dedi. Baş seyis dedi: "Öyle ise, baban kimdir? Kız dedi: "Baş vezirdir. Baş seyis dedi: "Öyle ise nasıl yapsak? Kız: "Sen hayatta kal, sen hayatta kalırsan, ben sana her gün gelirim, dedi. Baş seyis razı oldu, kız gitti. Artık baş seyis bir taraftan kız derdi ile, diğer taraftan padişahtan korkarak kaygıda kaldı. Kendi kendine dedi: "Bu sırrı başkalarına açıklamak olmaz, ama bu işe danışmak lazım. Dur, başlıkla danışayım diye, başından başlığını çıkarıp yere koyup padişah yaptı. Kendisi dışarı çıkıp geldi, edep ile nasıl padişaha tazim ederse, öyle tazim ile ayakta durdu. Padişah tarafından dedi: "Ya baş seyis, şu iyi atımı hazırla, bugün ava çıkıyorum. Yine kendi tarafından dedi: "O iyi atınız bugün akşam hasta oldu, bir de yemek yemedi, yatıyor ve kalkıyor, yatıyor ve kalkıyor, sonunda bu sabah öldü, dedi. Yine padişah tarafından dedi: "Sen ne diyorsun? Dün o at sağ idi, bugün o nasıl öldü, bakmak lazım, bıçak yarası yok mu?. Baktılar ki at boğazlanmıştır. Derhal gelip haber verdiler. Utanmak gerek. Bu sözleri baş seyis makul görmedi. Şimdi doğrusunu anlatayım nasıl olur diye dışarı çıktı. Dönüp, yine padişah tarafından emir edip: "Ya baş seyis, git atı hazırla, bugün ava çıkmak istiyorum, dedi. Yine kendi tarafından dedi: "Ya padişah, bugün evimde iken, ayın on dördü gibi bir kız gelip yanıma girdi. Boynuma sarılıp, bana dedi: "Git, şu en iyi atı hatırım için boğazla, ben de sana boyumu verip razı olurum, dedi. Benim de onun gibi güzel mahbube kızı ömrümde görmedim. Elimden iradem gitti, atı boğazladım. Yine padişah tarafından dedi: "Bu kız nasıl bir kızdır? hiç bir kişi kendi nimet sahibine bir kız için böyle iş eder mi? Yine kendi

17 Hiçber kişi üzenin nigmet iyisene bir kız öçin mondıy esne kılırmı?" Yene üze tarafınnan eytte: "Minem muenıma sarılıp miri naz ve şiveler kıldı. Hiç sabırım kâlmıyça soradım, sin kem kızısın?" -didim. Mina eytte: "Min olug vezirnifi kızımın", -didi. "Eğer ul vakit canımnı hem sorasa bireçek idim". "At kayda kaldı?", -dip sikerep tordı. "Mene başım, mene kılıç, monda yeki ülem, yeki gömer", -dip moru megkul kürde. Çıgıp padişah katına kitte. Padişah ul kön atlar helen soradı. Padişahka tugrısın söyledi. Padişahnın künelene bu süz huş kürenip, beli min bulsam da yahşi at tügel, canımnı birer idim, dip, mir-ahor tugrısın söylegen öçin, ana helgatler kiderde, vezirnifi kızın alıp birdi. Turılıgı sebeple padişah yanında yöze ak bulıp, vezirnifi, kiyeve buldı. Sofiınnan vezir hem buldı. İnde halik telende meşhur misal kaldı: "Kifieş iterge kişi tapmasan, bürken bilen kineş it", -dierler. İmdi, iy padişah, bu hikeyetne anın öçin söyledim, herber iş turısında kineş kirekter. Gakıllı kişiler süzen kabul itmek dönya ve ahiret izgelegene delalet küır. Hatın süzene oyımak hatadır dip, dr übep şahzadene teledi. Padişah bu hikeyetne işitkeç, uglannı zindanga kündirip, üzi dehi avga kitti. Yene ahşam bulgaç kaytıp, saraena kildi. Hatın bilen utırıp tegamnen son, hatın yene uglannan süz açtı. Padişah eytte: "Bügen dehi felen vezirem gözer itti, zindanga kündirdem", -didi. Hatın eytte: "Ey padişah, min sine bik iles-miles kürdem. Ber süzde bir de tormıysın, gyah vezirler yağına dünesen, gyah minim yakka. Bu iş padişahlarga gayet gayıptir. Keşe üzenin süzende torsın, sin törle helge dünesin, bertörle bulmak kirek. Bu vezirlerde hiçbir gadillik yuktır. Meğer sin ul bir padişah bilen kart hikeyeten işitmegensen?" -didi. Padişah eytte: "Söyle, niçek ul?" Hatın eytte; "ilgere zamanda bir padişah bar idi. Ve anın şeherende bir kart bar idi. Belekle ve dana kart idi, ve ul kartnın bir işege bar idi. Ul kart herkayçan söyler idi, minem bu işegem padişahnın vezirlerennen gakıllıraktır dier idi. Bir kön bu süz padişahnın kolagına işitildi. Ul kartnı çakırtıp, ni öçin bolay yuk süzne söyleşesen, hay divana kart, dip açulandı. Kart eytte: "Ey padişah, bu süznifi megnesende tecribem bardır. Eğer izen bulsa, söyliym", -didi. Padişah eytte: "Söyle". Kart eytte: "Ey padişah, birkön bu işegeme atlanıp bir küperden kiçkende, işegemnin ayağı tişekke batıp egıldı, min törle zehmet bilen çıgardım, inde herkayçan ul küperden kiçkende, ul tişekke yakın barmıy, eraktan kite. Emma sin herkayçan vezirlernin, totıp malların alasın, urınarınnan töşeresefi, kayusını üteresefi, her zaman sinin tarafından dedi: "Benim boynuma sarılıp bin naz ve şiveler etti. Hiç sabrım kalmadan sordum, sen kimin kızısın? dedim. Bana: "Ben baş vezirin kızıyım, dedi. "Eğer o vakit canımı da istese idi, verirdim, diye sıçrayıp kalktı. "İşte başım, işte kılıç, burada ya ölüm, ya da hayat, deyip, bunu makul gördü. Gidip padişahın huzuruna çıktı. Padişah o gün atların halini sordu. Padişaha doğrusunu söyledi. Padişahın gönlüne sözler hoş gelip, ben de olsam iyi at değil, canımı verirdim, diye, baş seyise söyledikleri için, elbiseler verdi, vezirin kızını verdi. Dürüstlüğü sebebiyle padişah önünde yüzü ak olup, vezirin damadı oldu. Sonunda vezir oldu. Şimdi halk dilinde meşhur misal kaldı: "Danışmaya insan bulamazsan, başlığınla danış, derler. Şimdi, ya padişah, bu hikayeyi onun için anlattım, her bir iş hakkında danışmak gerektir. Akıllı kişilerin sözünü kabul etmek dünya ve ahiret iyiliğine delalet eder. Kadın sözüne uymak hatadır diye, yeri öperek şehzadeyi istedi. Padişah vezirden bu hikayeyi işitince, oğlanı zindana gönderip, kendisi de ava çıktı. Yine akşam olunca dönüp, sarayına geldi. Hanımı ile oturup yemekten sonra, kadın yine oğlandan söz açtı. Padişah dedi: "Bugün de filan vezir rica etti, zindana gönderdim, dedi. Kadın dedi: "Ya padişah, ben seni tereddütlü gördüm. Sözünde durmuyorsun, gah vezirler tarafına geçiyorsun, gah benim tarafıma. Bu iş padişahlara yakışmaz. İnsan sözünde durur, sen türlü hallere dönüyorsun, bir türlüsünü bulmak gerek. Bu vezirlerde hiç adalet yoktur. Meğer sen o bir padişah ile ihtiyar hikayesini duymamışsın dedi. Padişah dedi: "Söyle, nasıl o? Hikaye Kadın dedi: "Eski zamanlarda bir padişah var idi. Ve onun şehrinde bir ihtiyar var idi. Bilgin ve alim ihtiyar idi, ve ihtiyarın bir eşeği var idi. O ihtiyar her zaman der idi, bu benim eşeğim padişahın vezirlerinden daha akıllıdır der idi. Bir gün bu söz padişahın kulağına gitti. O ihtiyarı çağırıp, niçin böyle yok sözü konuşuyorsun, hay divane ihtiyar, deyip kızdı. İhtiyar: "Ya padişah, bu sözle ilgili bir tecrübem vardır. Eğer izin verirsen, anlatayım, dedi. Padişah dedi: "Söyle. İhtiyar dedi: "Ya padişah, bir gün bu eşeğime binip bir köprüden geçerken, eşeğimin ayağı deliğe batarak düştü, bin türlü zahmet ile çıkardım. Şimdi her ne zaman o köprüden geçerse, o deliğe yakın gitmez, uzaktan dolaşır. Ama sen ne zaman vezirleri alıp mallarını, yerlerinden alıyorsan, bazısını kesersin, her

18 kaheren tişegene ayakları batıp zebûn bulalar, yene, hiç kurıkmaymça kilip, ul kahernin tişegene töşeler ve sinin açuvıfi zindanına griftar bulalar. Minem işegemnin bir mertebe tişekke ayağı tösü bilen ügrende, inde ul tişekke yakın barmıy. Sinin, vezirleren berberennen gıybret almayınca, ul sinin kaherene üzleren üzlere salalar. Bolay bulganda, minem işegem sinin, vezirlerennen gakıllımıdır, yuksa tügelmidir", -didi. Padişah ve bikler karttan bu süzne işittiler, barca döres didiler. Padişah, ul kartka helgat kiderep, öene künderde. İmdi, iy padişah, bu hikeyetne anın. öçin söyledim, alar bu vezirlek derecesende toralar hak tegale birgen devletter. Yugıysa, alarda ni gakü bulsın, zinhar vezirlernift süzene oyıp, forsamı kulınnan çıgarma, didi. Bes padişah, hahnnan monın kebek süzlerne işitkeç, elbette, min anı irtege üterermen, dip yokıga bardılar. Yene irtegesen torıp padişah tehetene çıktı, uglannı hezer ittirep başm or dip, cellatka emer itkende (kırıgınçı vezir) kilip eytte: "Ey padişahım, eytkennerder, dürt nerse bilen işler temam bulır. Evvel zireklerge ve gakıl iyilerine katışmak, ikinci, doşmannardan saklanmak, öçinçe akıllı kişelerden nesıyhet alıp, duslıknı hem alardan ömet itmek, dürtinçe, duşlardan yerdem almak. İmdi, iy padişah, nesıyhetne kabul itkeysen, şahzadenift üzennen bir hata süz çıkkanın işitmedek ve figılenen hiçbir yaramas iş bulganın kürmedik. Emma hatınnarnın heylelere ve yalgançılıkları meşhürdir, üzleri şehvet perestlerder, alamın süzene iyirep gamel kılmak irlek tügelder",-... Padişah vezirden bu hikeyetni işitkeç, şahzadeni zindanga künderep, üzi avga kitti. MULLAKAYGISI zaman senin kahrın deliğine ayakları batıp zebun oluyorlar, yine hiç korkmadan gelip, o kahrın deliğine düşüyorlar ve senin öfke zindanına giriftar oluyorlar. Benim eşeğim bir kez deliğe ayağının düşmesiyle öğrendi, şimdi o deliğe yaklaşmıyor. Senin vezirlerin ibret almadan, senin kahrına kendi kendilerini atıyorlar. Böyle ise, benim eşeğim, senin vezirlerinden akıllı mıdır, değil midir, dedi. Padişah ve beyler ihtiyardan bu sözleri işitince hepsi doğru dediler. Padişah o ihtiyara elbise hediye edip, evine gönderdi. Şimdi, ya padişah, bu hikayeyi onun için söyledim. Onlar bu vezirlik derecesinde dururlar, Hak Taala'nın verdiği devlettir. Yoksa, onlarda akıl ne gezer, zinhar vezirlerin sözüne uyup, fırsatı elinden kaçırma, dedi. Padişah hanımından böyle sözler duyunca, elbette, ben onu yarın öldürürüm, diye uykuya geçtiler. Yine sabahleyin kalkıp, padişah tahta çıktı, oğlanı hazırlayıp başını vur deyip, cellada emrederken vezir gelip dedi: "Ya padişahım, demişlerdir, dört şey ile işler tamam olur. Birincisi akıl sahiplerine danışmak; ikincisi, düşmanlardan saklanmak; üçüncüsü, akıllı kişilerden nasihat alıp, dostluğu onlardan umut etmek; dördüncüsü, dostlardan yardım almak. Şimdi, ya padişah, nasihati kabul et, şehzadenin kendisinden bir hata söz işitmedik ve hiç bir yaramaz işini görmedik. Ama kadınların hileleri ve yalanlan meşhurdur, kendileri şehvetperesttirler, onların sözlerine dayanıp amel etmek erkeklik değildir.... Padişah, vezirden bu hikayeyi işitince, şehzadeyi zindana gönderip, kendisi ava gitti. MOLLA KAYGISI Birev, vaf at bulıp, mirasınnan bir yahşi turun bir fekıyr imamga ciberdiler. Ul imam eytti: "Vafat bulganın işitip, bik kaygırgan idim, turun kürgeç, söyindim tagın",- didi. Bir sabıy bala, koyaşlı kön bir cirde yörgende, üzinen külegesin kürep, külegese artırman citmekçi buldı. Küleğe artırman kitemen dip bara. Ul bargan saen küleğe haman alga kite. Bu balanın açuvı kilip, külegenefi östene basarga, telep, yögere başladı. Ul yögerse, küleğe hem yögere. Bala temam andı, eylenip, yene kirken umuna kaytıp barganda, artma eylerüp karasa: küleğe artırman iyirep kile: "Hi, min yukka yögerdem, ul minnen üze de kalmıy iken",- didi, Dönya istevçeler hem bileder, teyimmel. Hikaye Birisi, vefat edince, mirasında iyi bir kürk kaftanı bir fakir imama gönderdiler. O imam: "Vefat ettiğini işittiğimde, çok üzülmüştüm, kaftanını görünce sevindim, dedi. Bir sabi çocuk, güneşli bir günde, bir yere giderken kendi gölgesini görüp, gölgesinin peşinden yetişmeye çalıştı. Gölgenin ardından yetişirim diye gidiyordu. O gidince gölge de önde gidiyordu. Çocuk sinirlenip, gölgenin üzerine basayım diye koşmaya başladı. O koştukça, gölge de koşuyordu. Çocuk yoruldu, dönüp geldiği yere giderken, arkasına baktığında gölgenin ardından geldiğini gördü: "Boşuna koşmuşum, meğer o benden ayrılmaz imiş, dedi. Dünyayı isteyenler de böyledir, düşünün.

19 Baylık hem Fekıyrlek Meselen, bir fekıyr vakıygan bahadir iken, cöben ve yöreksez dip zem kılırlar. Eğer tevfıyklı bulsa, gacizlekten tevfıyklı buldı, dierler. Süznin caen belep söyleşüçe bulsa, yuk süzni söyliyy ve küp söyleşerge gadetlengen, dierler. Eğer söküt kılsa, süz belmegenlekten söylemi, dierler. Bes, gıylem hasil itsen ve devlet hasil itsefi, bu ike taifenen de telennen imin bulırsın, dimeşter: Kadim patşalardan bir patşa bir su yanınnan barganda kürde: Bir kart sudan sikerep çıktı. Anın bilen dehi bir yeş yiğit bar idi, su arkılı çığa almıyça gaciz bulıp, tik torır. Bu patşa, monar gaceplenip, bu kart bilen yigitne söyleştirep karadı. Alar hem helleren beyan kıldılar. Kart kişinen yanında min altın bar, imeş, emma yiğit fekıyr, imiş. Akça kişine sikerte digen süz bu, hikeyenen möfadı bulmak derkârdır. Ber fekıyrnen yortma bir ugırı kerde. İzlep karadı, yortta bernerse de tapmadı, çıgıp baradır. Yort iyise eytte: "Ey ugırı, çıksafi, işekne biklep çık",- didi, Ugırı eytte: "Hezinende yuk nersenne urladı dip, mine hezmetke kuşasınmı?" - didi. Ber fekıyr sail üzenen bir keçkene balası bilen barganda kürde: Bir hatın bir cenaza artırman; "Ey hucam, sine işeksez, terezesez yortka alıp baralar. Tüşege ve esbabı yuk yortka alıp baralar, ve tegame; ve şerabe yuk yortka alıp baralar",-dip nevhe kılıp elap barır. Bu sailnen ugılı eytte:- "Eti, eti, bezneft yortka alıp baralar miken elle?" - didi. Ber bay balası bir it kibetende it satıp aldı. İtçege birerge kesesennen akça kapçığın çıgardı. Kapçığı tuzgan, imeş. Eytte: "Üzemne de alla ordı, kapçıgımnı da alla organ, imeş. İtke citerlek akçam da yuk", -didi. Ber sailge eytteler: "Oyalmıysınmı, koren bilen sailçelek kılasın",- didiler. Sail eytte: "Sez tik toriğiz, vallahi, eğer minem kebek açıksagız ve mohtac, ve yalangaç bulsagız, koren kitirüçe Cebrail fereştene üzen satar idigez",-didi. Ber şagıyr bir bay ademnen hanesene bardı. Baynı medehlep şigır eytti. Ul bay adem monar bik huşnud buldı. Eytte: "Hezerde minem kulunda akçam yuk, lekin aşlığım bik küp, irtege kil, sina aşlıktan bernerse birep ciberermen",- didi. Şagıyr irtegesen yene bayrun hanesene kilde. Bay eytte: "Nihel, nik kilden?" -didi. Şagıyr eytte: "Kiçe aşlık birermen dip vegde kılgan idin, anın öçin kildem", -didi. Bay eytte: "Gacepsefi, ahmak ikensefi, sin mine süzen bilen huşnud kıldın, min hem sine süzem bilen huşnud kıldım", didi. I Zenginlik ve Fakirlik Mesela, bir fakir zamanında bahadır ise, korkak ve yüreksiz diye hor görürler. Eğer tevfikli olsa, acizlikten tevfikli oldu derler. Sözünü yerinde söylerse, boş söz söylüyor ve çok konuşmaya alışmış derler. Eğer sükut etse, konuşmayı bilmediğinden konuşmaz, derler. Yüksek ilim tahsil etsen ve devlet kursan, bu iki taifenin de dilinden emin olursun, demişler. Hikaye Eski padişahlardan bir padişah bir su yanında giderken bir ihtiyarın sudan zıplayıp çıktığını gördü. Onun yanında bir genç var idi, sudan geçemeyip aciz kalıp durdular. Padişah, buna hayret etti, bu ihtiyar ile genci konuşturmaya çalıştı. Onlar da hallerini beyan ettiler. İhtiyarın yanında bin altın var imiş, ama genç fakir imiş. Para insanı zıplatır denen söz bu hikayenin manası olsa gerek. Hikaye Bir fakirin evine hırsız girdi. Aradı, evde bir şey bulamadı. Çıkarken ev sahibi: "Ya hırsız, çıkarken kapıyı kilitle, dedi. Hırsız: "Hazinende olmayan şeyi aldığım için mi çalıştırıyorsun? dedi. I Hikaye Bir dilenci çocuğu ile giderken bir kadının bir cenaze peşinden: "Ya hocam, seni kapısız, penceresiz eve götürüyorlar. Döşeği ve esbabı olmayan eve götürüyorlar, yiyeceği içeceği olmayan eve götürüyorlar, diye bağıra bağıra ağlayıp gittiğini gördü. Dilencinin oğlu: "Baba, baba, bizim evimize mi götürüyorlar, dedi. I Hikaye Bir zenginin çocuğu bir kasaptan et satın aldı. Kasaba vermek için cebinden para kesesini çıkardı. Kesesi eskimiş imiş. "Beni de Allah vurdu, kesemi de Allah vurmuş. Ete yetecek param da yok, dedi. Hikaye Bir dilenciye dediler: "Utanmıyor musun, Kur'an ile dilencilik yapıyorsun, dediler. Dilenci: "Siz durun, vallahi, eğer benim gibi acıksanız ve muhtaç ve çıplak olsanız, Kur'an'ı getiren Cebrail meleğin kendisini satar idiniz, dedi. Hikaye Bir şair bir zengin adamın evine gitti. Zengini methedip şiir okudu. O zengin buna çok hoşnut oldu. "Hazırda cebimde param yok dedi, lakin buğdayım çok, yarın gel, sana buğdaydan veririm, dedi. Şair ertesi gün yine zenginin evine geldi. Zengin: "Nasılsın, niye geldin? dedi. Şair: "Dün buğday veririm diye söz vermiştin, onun için geldim, dedi. Zengin: "Tuhafsın, ahmak imişsin, sen beni sözünle hoşnut ettin, ben de seni sözüm ile hoşnut ettim, dedi.

20 Hikaye Ber galim kemsene bir şeherge bargan vakıtında işitti ki, bu seherde felen isemle yumart adem bar, ingam-ihsan kıladır ve mösafirlarnı ziyafet kıladır. Bes, bu danişmend naçar gına kiyim kiep, ul yumartnın, hanesene kifte. Ul kişi mofiar hiç iltifat kılmadı, utır dip urın birmede. Bu mösafir sermende bulıp kayttı. İkençe kön yene nefis kiyimner kiep, ul yumartnın hanesene bardı. Bes, hane iyise bu mösafirnı tegzim, tekrim kılıp, yugarı utırttı. Ve aldına nefis nigmetler kiterde. Bes, bu mösafir nefis nigmetlerden alıp-alıp üzenefi, nefis kiyime östene kuya başladı. Hane iyise eytte: "Ey efendem, ni öçin bile kılasın?" -didi. Mösafir eytte: "Kiçe naçar kiyim bilen kilip, hiç tegam tapmagan idim. Bu kön östemde nefis kiyim iken, bu tegam kiyimem öçin, üzem öçin tügel, imeş",-didi. Hane iyese, sermende bulıp, gözer tiledi. Bir alim şehre giderken işitti ki, bu şehirde filan isimli cömert adam var, ihsan eder ve misafirlere ziyafet verirdi. Bu akıllı, kötü elbiseler giyerek, o cömerdin evine gitti. O kişi buna hiç iltifat etmedi, otur diye yer vermedi. Bu misafir rezil olup döndü. İkinci gün yine güzel elbiseler giyerek o cömerdin evine gitti. Ev sahibi bu misafire tazim edip, yükseğe oturttu. Ve önüne nefis yemekler getirdi. Bu misafir nefis yemekleri alıp elbisesi üstüne dökmeye başladı. Ev sahibi sordu: "Ya efendim, niçin böyle yapıyorsun? dedi. Misafir dedi: "Dün kötü elbise ile gelip, hiç ikram bulamadım. Bugün üzerimde güzel elbiseler var, bu ikram elbisem için, kendim için değilmiş, dedi. Ev sahibi, rezil olup, özür diledi.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

yok. Sonra atlarına baktı; atlan da yok. Kolınçak yaşlı

yok. Sonra atlarına baktı; atlan da yok. Kolınçak yaşlı CURA BATIR HİKAYESİ Dagstan yurtında Kazıy biy digen bir ulug mirza bar irmiş. Anın Kan mirza digen bir inişi de bar irmiş. Kiinnerden birkün Kazıy biy gaskeri bilen atlanıp avlamağa çıgıp bara. Yürgen

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Beterin Beteri Var Mehmet işten çıkarılır. Eve gelip durumu bildirince, hanımı içeri almaz. Gidecek yeri olmadığından Şeyhin dergahına gider. Bu sırada şeyh talebeleriyle sohbet etmektedir. Bu arada börek

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Bir Prens Çoban Oluyor

Bir Prens Çoban Oluyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Bir Prens Çoban Oluyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Türkçe 60. Hikayenin 10.si

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 56.si www.m1914.org

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!. HEY GİDİ KOCA SİNAN.. MEKANIN CENNET OLSUN!.. Kanuni Sultan Süleyman devri.. O vakitler İstanbul da su sıkıntısı var.. Problemi çözmek için Sultan Süleyman, Mimar Sinan ı makama çağırır ve Mimarbaşı, milletin

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz NAFAKA 1 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Hind, kendisini boşayan kocasından hamile olduğunu ifade edip, gebelik Açıklama: Kadın ister fakir isterse zengin olsun, ister Müslüman isterse ehl-i kitaptan bulunsun,

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 BAKİ SARISAKAL SELANİK Selanik 26 Mayıs: Selanik Limanında Padişahın Gelişini Bekleyen Selanik Valisi İbrahim Bey ve Hükümet Erkânı Selanik Limanında Padişahı Bekleyen

Detaylı

Gülmekten Öldüren Fıkralar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Gülmekten Öldüren Fıkralar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim AMİN Çok iyi giyimli bir iş adamı Vatikan'a gelir papayla görüşmek istediğini söyler. Kendisini bir Kardinal'e götürürler. Adam ısrar eder. - Sizinle değil, doğrudan Papa ile ve yalnız görüşmek istiyorum.

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ: ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ: 1. Gün içinde ürünü ne zaman satın aldı/tüketti/kullandı? (Hangi saatlerde) 2. Ürünü kendisi mi satın aldı, başkası mı? Kim? 3. Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını

Detaylı

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

- Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben fark etmemişim

- Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben fark etmemişim Öksürük şurubu Temel odanın içinde zıplayıp duruyormuş. Arkadaşı sormuş : - Ne oldu, ne yapıyorsun böyle? - Öksürük şurubu içtim. - E, niye zıplıyorsun peki? - Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Ateş adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Ateş adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Ateş adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: E. Frischbutter Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible for Children,

Detaylı

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Otur, hanım otur. Allah aşkına bir otur. Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Allah aşkına bir otur hanım. Sabahtan beri dolaşmaktan ayaklarımın

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı ve faydalı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz.

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 Hayatı ve Edebi Kişiliği İbrahim Şinasi 5 Ağustos 1826 da İstanbulda doğdu. 13 Eylül 1871 de aynı kentte öldü. Topçu yüzbaşısı olan babası Mehmed Ağa 1829 da Osmanlı Rus savaşı

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

HAZRET-İ ALİ DESTANI BİRİNCİ BÖLÜM

HAZRET-İ ALİ DESTANI BİRİNCİ BÖLÜM HAZRET-İ ALİ DESTANI BİRİNCİ BÖLÜM [2b] (1) HAYBER KALESİ NİN FETHİ (3) Haberleri rivayet edenler ve eserlerden nakledenler şöyle anlatırlar: Hazret-i Muhammed; (5) bir gün sabah namazını kıldı, (6) mübarek

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır. Necip Fazık Kısakürek in gençliğe hitabındaki aynı manadır yazımın başlığında ki kim var? 'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim

Detaylı

Mizahî Masallar İhtiyar ile Tembel Genç. Yumuristik Ekiyatler Kart Bilen Yalkav Yiğit

Mizahî Masallar İhtiyar ile Tembel Genç. Yumuristik Ekiyatler Kart Bilen Yalkav Yiğit Yumuristik Ekiyatler Kart Bilen Yalkav Yiğit y Burm zamanda yarlı gına bir kart kişi bula. Bu kartnm karçıgınnan başka birkimi de yuk, di. Yazlar ütip, piçenge tüşer vakıtlar kilip citkeç, karçıgı eyte

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA. Susanna

APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA. Susanna www.scriptural-truth.com APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA Susanna Susanna tarihçesi [Daniel] Çünkü buna değil Daniel, başlangıcından dışında ayarlanması Bel anlatım ve ejderha olarak İbranice.

Detaylı

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz Son harflerini vurgulayarak okuyunuz. bak çak fak gak hak kak pak sak şak tak yak bek dek kek pek sek tek yek bık çık sık tık yık cik bas has kas mas pas tas yas kes ses pes fıs kıs his kis pis sis pus

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Vakti zamanında bir padişahın üç kızı varmış. Padişah bir gün vezirini -anma alarak geziye çıkmış.

Vakti zamanında bir padişahın üç kızı varmış. Padişah bir gün vezirini -anma alarak geziye çıkmış. TANITIM: İyiliği öğütlemek, merak uyandırmak amaçlarıyla anlatılan sözlü edebiyat türüdür. Olağanüstü, büyüye, sihire dayalı olaylar bulunur. Küçük çocukların başarması onları yetiştirmek içindir. METİN:

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: A ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1 by Mehmet- omeruslu06 1 3. Bayrağımızdaki hangi renk daha fazladır? 1. Sınıfımızdaki arkadaşlarımızın her siyah A. B. kırmızı birinin farklı güçlü yanları var. Mesela, Elif. Çizdiği resimleri Ahmet beyaz

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

DİĞER NOKTALAMA İŞARETLERİ

DİĞER NOKTALAMA İŞARETLERİ DİĞER NOKTALAMA İŞARETLERİ 1. ÜÇ NOKTA 1. A latı olarak ta a la a ış ü leleri so u a ko ur: okaklarda kadı lar, eşeyle orada oraya koşuştura ço uklar, keyifli ge çler e i ir yakalarsa 2. Açık yazıl ak

Detaylı

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki ÄEKİM EKLERİ Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki Kitab-ın yer-i: Tamlama ekleri Yeri-n-i: Neyi?: Belirtme durum eki Kardeşimden kitapların

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Lyn Doerksen Türkçe Hanna, Elkana adındaki iyi bir

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge,mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde hayranlarıyla buluştu.

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN n ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1 n Problem Avcıları Biz problem avcılarıyız. Benim

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin

Detaylı

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele 8 Mesnevi den (şiirli) r l e H i k â e y ÖNSÖZ Hoşgörülülükte deniz gibi ol Mevlâna Celâleddîn Geleceğimizin teminatı olan kıymetli çocuklarımız, Geçmişimizde atalarımızın yaşadığı ve bu günlerde kaybolma

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi 22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi GÜNAH KEÇİSİ BULUNDU! Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal, Soma daki kömür faciası hakkında çok tartışılacak bir yazı kaleme aldı.

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2) Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Kral Davut (Bölüm 2) Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI TEOG SINAV SORUSU-1 1. Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı sebebiyle ikramda bulunursa Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder. Bu hadiste verilen mesaj aşağıdaki ayetlerin hangisinde

Detaylı

Hayatta gerek yaşayarak,gerek duyarak veya görerek,hiç kimse yoktur ki,etti de bulmadı,desin ve de denilsin.

Hayatta gerek yaşayarak,gerek duyarak veya görerek,hiç kimse yoktur ki,etti de bulmadı,desin ve de denilsin. ETTİM DE BULMADIM!!! Hayatta gerek yaşayarak,gerek duyarak veya görerek,hiç kimse yoktur ki,etti de bulmadı,desin ve de denilsin. Etme,bulma dünyası Eden bulur,genel bir kural halinde hayatta tecelli etmektedir.

Detaylı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü Selman DEVECİOĞLU Gönül Gözü SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ENGELLİLER BİRİMİ YAYINLARI Yayın No: 4 Editör Prof. Dr. Recep Toparlı Baskı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası Kapak ve İç Düzen Sivas Cumhuriyet

Detaylı

Yeşaya Geleceği Görüyor

Yeşaya Geleceği Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yeşaya Geleceği Görüyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Sevilen Oğul bir Köle Oluyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı