Manzur-u Nazar_ı Piran_ı Kiram gözlemler

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Manzur-u Nazar_ı Piran_ı Kiram gözlemler"

Transkript

1 Manzur-u Nazar_ı Piran_ı Kiram gözlemler Talebelerinden Hafız Hüseyin Efendi anlatır: Tahsilimi İstanbul da yaptım. Arabi ve Farisi yi iyi bilirdim. Her toplulukta söz sahibiydim. Bir gün beni Abdülhakim Arvasi hazretlerine götürdüler. Maksadım orada da söz sahibi olmaktı. Kendisine çok yakın bir sandalyeye oturdum. Sohbete başladı. Hemen sonra sandalyede oturmaktan haya edip, yere indim. Sohbette, hiç bilmediğim, duymadığım şeyleri anlatıyordu. Yakınında yere oturmaktan da haya edip biraz geri çekildim. Biraz daha biraz daha derken nihayet kendimi kapının önünde buldum. Nerede ise kapıdan dışarı çıkacak hâle gelmiştim. Ben yıllarca şeyhlik postunda oturmuş talebeleri olan biriydim. Seyyid Abdülhakimi görünce ancak talebe olacağımı anladım ve talebelerime: Seyyid Abdülhakim Efendiyi görünce, tanıyınca şeyhliğin ne olduğunu anladım, eteğine yapışmaktan başka işim kalmadı dedim. O büyük zata talebe olmakla şereflendim. * Otuz yıl boyunca yanından ayrılmayan yakını Şakir Efendi anlatır: Bir sabah dergahın mescidinde namaz kılıyorduk. Efendi ile ikimizdik. Her zamanki gibi beni imam yaptılar. Mescidin giriş kısmı baştan başa camekân olduğundan girişteki sofa şeklinde oturma yerinden mescidin içi apaçık görülürdü. Biz namaza hazırlanırken zevcem de gelip sofa kısmında çaylarımızı hazırlamaya koyulmuştu. Namaz ve dua bitince, sofaya geçtik. Gördük ki semaverin etrafında iki çay bardağı yerine bir sürü bardak. Zevceme, bu kadar bardağa lüzum olmadığını söyleyip, niçin ikiden çok bardak getirdin, deyince, şu cevabı aldım: Hayret! Arkanızda büyük bir cemaat vardı. Şimdi dağılmış. * Mülkiye me zunu olup müfettişlikten tekâüde ayrıldıktan sonra Hocapaşa camiinde va z veren Üsküdarlı Mustafa Barçın anlattı: Ben yıllar önce evliyâ var mıdır, varsa acabâ kimdir? diye merak ederdim. Bir defasında İstanbul a gelmiştim. Bir dişçi ahbabıma gittim. O da bana seni âlim bir zâta götüreyim mi? dedi. Gidelim dedim. Bâyezid camiine gittik. Seyyid Abdülhakîm efendinin va zını dinledik. Çıktıktan sonra bu zât acaba nasıl birisidir diye merak edip Eyyüb ün iki meşhur hocasına gittim. Birincisine sordum. Biraz ilmi vardır dedi. İkincisine gittiğimde bu hocanın söylediğini de söyledim. Ikinci hoca efendi Onu söyleyen hocanın Seyyid Abdülhakîm efendinin topuğuna erişmesi için kırk ambar arpa yemesi lâzım dedi ve Seyyid Abdülhakîm efendinin va zını dinlerken, hârikulâde bir şey görmediniz mi? diye sordu. Ben de hayır dedim. O va z vermeye başladığı zaman, önünde oturduğu pencerenin dışına iki güvercin gelir. Onun va zını dinlerler. O va zı bitirip de dua etmek için ellerini açtığı zaman, onlar da kanatlarını açarlar. O iki güvercin melektir dedi. * Faruk Bey anlatır: Bundan yıllarca evvel, oğlum Nevzad, o zamanlar oturduğumuz apartman katının balkonundan aşağıya, beton bir zemin üzerine düştü. Çocuğu koma hâlinde bir hastahaneye yetiştirdik. Ayıldı. Fakat akli melekelerini kaybetmiş haldeydi. İstanbul a götürdük. Bütün mütehassıs sinir ve akıl doktorlarına gösterdik. Hemen hepsi ümit göremediklerini söylediler. Bir rum doktor erken bunama teşhisini koydu ve şifası yok hükmünü bastı. Büluğ çağındaki çocuğumu, büyük amcası Abdülhakim Efendinin

2 kollarına teslim ettim. Çocuk tekkede kırk gün kaldı. Bu müddet içinde, onu nazarlarından ayırmadılar. Sadece; Mahzunum, mahzunum! diye içlenerek işi, Allah(c.c.)ü teâlâya havale ettiler. Kırk gün sonra Nevzad, hiç bir zaman sahip olmadığı maddi ve manevi bir sıhhate kavuştu. Hukuk Fakültesini bitirdi. Uzun yıllar DSİ de avukatlık yaptı, oradan emekli oldu. Abdülhakim Efendi, biraderzadeleri olan Faruk Işık Efendiyi çok severdi. Birisini methetmek isteseydi; Faruk hariç hepimizden iyidir derdi. Kabri, Abdülhakim Arvasi nin ayak ucundadır. * Talebelerinden İlyas Efendi anlatır: Bir gün yaşlı bir kadın marangoz dükkanıma gelip; Bir odalı evim var. İkinci bir oda yaptırıyorum. Kiraya verip onunla geçineceğim. Bedelini kira parasından vermek üzere, bana bir kapı ve pencere yapar mısın? dedi. Yarın gel, konuşuruz dedim. Maksadım, Seyyid Abdülhakim Efendi ye gidip danışmaktı. İkindi vakti dergâhlarına gittim. Hâlimi sordular. Müşteri geliyor mu? dediler. Geliyor dedim. Fakat sormak için gittiğim kadını unutmuştum. Sipariş veren oluyor mu? dediler. Bugün yok dedim. Kadın müşterileriniz oluyor mu? buyurdular. Gene hatırlamadım. Bunun üzerine; Bugün gelen kadının işini gör! buyurdular. Ancak o zaman hatırlayabildim. * ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ NİN KAŞGARÎ DERGAHI NDAKİ RAMAZAN AKŞAMLARI A. Sırrı Arvas Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, 11 ayın sultanına Receb-i şeriften hazırlanırlardı. Her ne kadar hilali gözleseler de mübarek ayın girdiğini kokusundan anlarlardı. Ramazan ayını büyük bir fırsat bilir, direkler arasında vakit geçirenlere çok şaşarlardı. Hatta ona göre insanlar bir ay boyunca kalabalık yerlerden kaçmalı, fikrini zikrini bozmamalı, evlerinde oturup hûşu içinde dua ve zikir yapmalıydı. O günlerde Ziyaeddin Dağıstani Hazretleri nin oğlu Fehmi Efendi, İstanbul müftüsü idi. Abdülhakim Efendi ye saygısı ve muhabbeti pek ziyade idi. Vakit yaklaştı mı yardımcısı Kibar Şükrü Efendi yi yollar, Abdülhakim Arvasi Hazretleri Ramazan vaazı için hangi camiyi isterler, sor bakalım. derdi. Bu genellikle Sinanpaşa, Bayezid ya da Ağa Camii olur, sohbetinin müptelaları bu camilere koşarlardı. Dergahta top atılır atılmaz lokmalara saldırılmaz, önce cemaatle namaz kılınırdı. Bazen heyecanlı bir müezzin ya da şerefeye çıkan bir haylaz milletin orucunu battal eder, gün olur Ankara radyosundan okunan ezan İstanbul daki şaşkınları ayaklandırırdı. Elbette vakit namazın da şartıydı; ama namazı iade etmek zor değildi ki. Mütevazı sofra Efendi hazretleri Server-i Kainat a uymaya çok özen gösterir, Ben kulum kullar gibi yerde yerim. hadis-i şerifini nakleder ve misafirlerini yer sofrasına buyur ederdi. İcabında masada da yerlerdi. Yemek ayrı ayrı kaplarda getirilir, misafirlere ikram edilirdi. Çatal, kaşık kullanırlar, başlarını örterlerdi. O zamanlar hurma zor ele geçerdi; ama bulunursa iftarı mutlaka hurma ile açarlar, olmazsa zeytin veya suyu seçerlerdi. Sofrada ağır yemekler olmaz, çorba, et yemeği, pilav, börek tatlı gibi sıralamaya bakmaz misafire ne ikram edeceklerse hepsini tepsiye dizerlerdi. Yemek tek çeşit olur, ziyafeti otlu peynir ve balla zenginleştirirlerdi. Misafire kendine hazırladıklarından çıkarır, külfete girmezlerdi. Sofraları mütevazıydı, bazen yoğurdun üzerine iki kaşık şeker serper, tatlıya buyurun derlerdi. Tabakların mutlaka sünnetlenmesini ister, yoğurdu bitmiş kaseyi suyla çalkalayıp temizler, Oh ayranımız da oldu. derlerdi. Yemek duası yapıldı mı toparlanır, ağzına bir iki tane tuz parçası atar sofradan

3 kalkardı. Abdülhakim Efendi sigara içmez; ama tiryakileri de ezdirmezdi. Yemek sonrası bir süre dışarı çıkardı. O arada tiryakiler sigaralarını rahatça içerlerdi. O günlerde sofu geçinenler, tütün saran bir garibi yakaladılar mı azarlamaya başlar, adamı canından bezdirirlerdi. Öyle ya adamcağızı sigaraya müptela diye sohbetten mahrum bırakmaya değer miydi? Zaten dergahın devamlıları sayıyı azaltır, azaltır ve gün gelir hepten vazgeçerlerdi. İlle namaz ille namaz Elbette Kaşgari Mescidi nde de teravih kılınır; ama tâdil-i erkâna çok dikkat ederlerdi. Rüku ve secdede rahat rahat üçer defa tesbih okuyacak kadar durur kaymede ve celsede (iki secde arasında ve rükudan sonra) vücudun sükuna ermesine özen gösterir, hatta bir salavat okuyacak kadar beklerlerdi. Şafiiler çoğunlukta olduğu için teravihleri ikişer ikişer kılar, aralarda salavatlar okuyarak nefeslenirlerdi. Efendi Hazretleri namazı çok ciddiye alır İlle namaz ille namaz derlerdi. Namazdan sonra Kaşgari Mescidi bahçesindeki yaşlı ağaca sırtlarını dayarlardı. O sırada semaverden fokurdayan çay akşama kadar çay içmeyen tiryakileri heyecanlandırırdı. Misafirlere bardaklarını kapatıncaya kadar çay ikram edilirdi. Çayı, ince ve küçük cam bardakta gayet açık içerler ve acele etmezlerdi. Efendi Hazretleri, çayın dudak renginde, dudak yakacak kadar sıcak ve dudağına kadar dolu olmasına dikkat eder, bunu lebrenk, lebriz, lebsuz diye veciz bir şekilde ifade ederlerdi. Yaz akşamları dergâh bahçesindeki manolyanın altına oturur, bir lahza ışıl ışıl yanan Haliç i seyreder, sonra püfür püfür esen rüzgârı dinlerlerdi. Bazen hiç konuşmadıkları olur, Bizim sustuğumuzdan anlamayan konuştuğumuzdan ne anlasın. derlerdi. Talebeleri o sükut anından fevkalade feyzlenirlerdi. Zaman zaman muhibleri, ah birileri gelse de birkaç soru sorsa diye içlerinden geçirirlerdi. Ve bir gün Necip Fazıl, cevabı saatlerce sürecek bir soru seçti. İyi insan nasıl olur? Aklından Efendi Hazretleri şöyle şöyle olur, böyle böyle olmaz diye anlatırlar, bize saatler süren bir sohbet çıkar diye geçirdi. Ama cevap sadece iki kelimeydi: Nasip meselesi! Hocam, hocamın hocası İşte o, şadırvan şakırtıları, takunya takırtıları, böcek cırıltıları ve semaver ıslığı eşliğinde dem tutan sohbet ele geçecek cinsten değildi. Sevenlerinin adeta içlerini okur, sohbetin seyri esnasında kafalarındaki problemleri çözerlerdi. Birini ikaz yerine ortaya konuşur, hatta mevzuu basitçe anlatarak bir menkıbe ile süslerlerdi. Üç kıssa, beş hadise derken konuya öyle bir düğüm atarlardı ki ciltlerce kitap okuyanların elde edemeyeceği incelikleri önlerine sererlerdi. Methiye yağdıranlardan hazzetmez, her bahane ile hocalarından bahsederlerdi. Silsile-i aliyye büyüklerini andılar mı gözlerini yumarlar, ortalıkta ılıcık bir rüzgar eserdi. Sanki hocası Seyyid Fehim Hazretleri ve hocasının hocası Taha-i Hakkari Hazretleri de sohbette gibiydi. Bu altın silsile Mevlana Halid-i Bağdadi, İmam-ı Rabbani ve Şah-ı Nakşibend gibi kolbaşlarından geçerek en son Sevr mağarasında Hazreti Ebubekir e zikr öğreten Serveri Kainat a (sas) giderdi. Günahlarımı getirdim İnsan ömrünün tek sermayesi, aciz olmasıdır. İnsan ahirete giderken ne malını, ne mülkünü, ne çoluk çocuğunu, hiçbir şeyini götüremiyor. Sadece Allah için olan amellerini. Seyyid Taha-i Hakkari Hazretleri, mübarek hocam Seyyid Fehim Efendi ye, Bize ne getirdin? deyince; Size, sizde olmayan bir şey getirdim. diye fısıldamış,

4 günahlarımı. İşte burada içli içli içini çeker Sahi, biz Cenab-ı Hakk a ne götüreceğiz? derdi. Gençlere İslam büyüklerini çok sevmelerini öğütler, onların sevgisi ile dolan gönüllerin arınıp paklanacağını söylerlerdi. Abdülhakim Efendi Hazretleri nin talebelerinin hepsi de onun en çok kendisini sevdiğini zannederlerdi ki, bu onun kerametlerinden biriydi Fakat bütün talebeleri, bir kişiyi çok sevdiklerinde hemfikirdirler; o da rahmetli Ziya Beyefendi ydi. O kadar ki, iftarı gün aşırı dergâhta yapmalarını isterlerdi. İnsanlara sabrı tavsiye eder, Allah-ü Teala iki amelin karşılığını bildirmemiştir. Bunlardan biri oruç, diğeri iftiraya uğradığı halde sabretmektir. Bu ikisine kat kat sevap verilecek. derlerdi. Talebelerinden birisi edeb hakkında sorduğunda; Edeb hudûda, sınırlara riâyet etmek onu taşmamaktır. En büyük edeb ise ilâhî hudûdu muhâfazadır, gözetmektir. buyurdu. * Cin Hakkında Bilgi CİN HAKKINDA BİLGİ Aşağıdaki yazı, Osmânlı pâdişâhlarının otuzaltıncısı, sonuncusu, sultân Muhammed Vahîdeddîn hân rahmetullahi teâlâ aleyh zemânında, medresetülmütehassısînde tesavvuf müderrisi olan seyyid Abdülhakîm efendinin rahmetullahi aleyh (Keşkül) ismindeki kitâbından alındı. Keşkül basılmamışdır. Cin var mı, diye soranlara, acele cevâb vermek îcâb eder. Çünki, Cinnin var olmasında şübhe etmek, pek tehlükelidir. Cevâb olarak, islâm âlimlerinin sağlam kitâblarından çıkardığım, aşağıdaki bilgileri, dikkatle ve insâf ile okumak ve doğru düşünerek, anlamak lâzımdır. Cin, cinnet, cinân, Cennet, cenân ve cenîn gibi C ve N harflerinden meydâna gelen kelimeler (örtülü) demekdir. Cennet denilen yer, meyveler, çiçekler, kokular ile örtülü olduğundan, bu ism verilmişdir. Delilere, mecnûn denilmesi de, aklının örtülü olduğu içindir. Geceye (Cünn-i leyl) denir. Çünki, karanlık, gün ışığını örtmüşdür. Cin denilen mahlûklar da, gözümüzden örtülü olduğu için, cin denilmişdir. Cin kelimesi, Cinnî isminin cem idir. Cin, cinnîler demekdir. Peri, fârisîde, cin demekdir. Mahlûklar, görülen, görülmiyen diye iki kısmdır. Ayrıca, mekânsız, madde olmıyan mahlûklar da vardır. İmâm-ı Mâverdî diyor ki, (Cin, dört ana maddeden yapılmışdır: Su, toprak maddeleri, havadaki gazlar ve ateş. Bunlardan ateş; alev, ışık ve dumandır. Mâric denilen, alev kısmından yaratılan cinnîlerin mü minleri, kâfirleri, fâsıkları vardır). Bugünkü fen bilgimize göre, bu dört ana madde, yüzbeş elementden (basît cismden) meydâna gelmekdedir. Şu hâlde bütün mahlûklar, elementlerden yapılmış olup, enerji (kudret) taşırlar. Normal fizik şartlarında, katı ve sıvı (mâyı ) hâlinde bulunan varlıkları ve renkli gazları görebildiğimiz için bunlardan yapılmış cismler görünür. Meselâ insanda katı maddeler ve su çok (yüzde yetmişden fazla) bulunduğundan, insan görünüyor. Otlar ve bütün hayvanlar da böyledir. Cinnîler, havadan ve nârdan [ya nî ateşden] meydâna gelmişdir. [Ateşin alev kısmı görünmez, içindeki katı zerreler, sıcakda ışıklandığı için, parlak görünüyor.] Bunun için, cin de görünmez. Alev iki kısmdır: Biri zulmânî [görünmiyen], ikincisi nûrânî [bu da görünmez]. Zulmânî

5 olandan cin, nûrânî olandan ise melekler yaratılmışdır. İnsanlar, toprak maddelerinden yaratıldığı hâlde, Allahü teâlâ, bu maddeleri organik ve organize hâle, et ve kemiğe çevirdiği gibi, meleklerde ve cinde alev şekli değişerek, onlara mahsûs latîf, her şekle dönebilen bir hâle gelmişdir. Cinnin ta rîfi şöyledir: Cin ya nî peri, ateşin alev kısmından yapılmış cismler olup, her şekle girebilirler. Melekler ise, nûrânî cismlerdir. Muhtelif şekllere girebilirler. Melek ile cin, yaratılış bakımından birbirine yakındır. Melekler, muhteremdir, kıymetlidir. Cin, hakîrdir, kıymetsizdir. Melekde, nûr [ışık] kısmı, cinde ise, alev maddesi fazladır. Elbette nûr, zulmetden efdaldir. Meleklerin, cinnîlere yakınlığı, insanın hayvana yakınlığı gibidir. İnsanların üstün olanları, melekden kıymetli, cin de hayvandan kıymetlidir. İslâm âlimlerinin çoğu, meleklere cism dedi. Doğrusu da öyledir. Meleklerin varlığına inanmıyan kâfir olur. Cism olduklarına inanmıyan kâfir olmaz, bid at sâhibi olur. Cinnin varlığına da inanmıyan kâfir olur. Eski felsefecilerden bir kısmı, Kaderiyye [ya nî mu tezile] fırkasının çoğu ve zındıklar, Cin ve şeytânlara inanmadı. Cin, zekî, dâhî insan demekdir. Şeytânlar da, kötü kimseler demekdir dediler. Din kitâblarını okumıyan ve islâm âlimlerinin sözlerini bilmiyen, elbette inanmaz. Fekat, Kur ân-ı kerîmde açıkça bildirildiği hâlde ve islâm büyüklerinin kitâbları dolu olduğu hâlde, Kaderiyye fırkasının inanmaması, şaşılacak şeydir. Çünki bunlar, Kur ân-ı kerîme uyduklarını söylüyor. Demek ki, bu kadar uymakdadırlar. Hâlbuki, Cinnin var olması, akla uymıyan birşey değildir. Ya nî aklın red edeceği birşey değildir. Çünki, Allahü teâlânın kudretinin yapamıyacağı birşey değildir. Bugün fen adamları, akl ve din sâhibleri, aklın imkânsız demediği şeyleri red etmiyor. Kur ân-ı kerîmde bildirilen şeylere, kelimenin açık ve meşhûr ma nâlarını vermek lâzımdır. Şeyh-i ekber [Muhyiddîn-i Arabî] kuddise sirruh, Cinnin var olduğunu, şu âyet-i kerîmeler ile gösteriyor: 1 Zâriyât sûresinin ellialtıncı âyetinde meâlen, (İnsanları ve Cinnîleri ancak, beni bilip itâ at, ibâdet etmeleri için yaratdım) buyruluyor. 2 Errahman sûresi, yetmişdördüncü âyetinde, Cinnin Cennete gireceği bildiriliyor. 3 Errahman sûresinin otuzbirinci âyetinde (Sekalân) buyuruyor ki, (Ey insanlar ve cinnîler!) demekdir. Resûl-i sekaleyn, müftîyüssekaleyn, gavsüssekaleyn [ya nî, insanların ve cinnin Peygamberi, müftîsi, velîsi] gibi ismler de, cinnin varlığını göstermekdedir. Kitâblı kâfirlerin hepsi, ateşe tapanlar, puta tapanlar, budistler, müşrikler ve Yunan felesoflarının çoğu ve tesavvuf büyükleri cinnin var olduğuna inanıyor. Süleymân aleyhisselâmın vak ası da, cinnin varlığını göstermekdedir. Cinnîleri anlatan âyet-i kerîmelere, akllarına göre, başka ma nâ verenler mürted olur. (Milel-nihal) kitâbında ve imâm-ı Muhammed Birgivînin rahmetullahi aleyh yazdığı (Tarîkat-i Muhammediyye) kitâbındaki fetvâ ve (Akâ id-i Nesefî) şerhindeki açıklama, mürted olacaklarını bildirmekdedir. Fetvâ şudur: (Kur ân-ı kerîmin âyetlerine, kelimelerin açık, meşhûr ma nâları verilir. Bu ma nâları değişdirerek, bâtınîlere [İsmâ îlîlere] uyanlar kâfir olur). Kul-e ûzü sûresi ve Cin sûresi, cinnin varlığını açıkca haber vermekdedir. [Bilgileri noksân ba zı kimselerin, cinnîleri hayâl (illüzyon) sanarak, yok demeleri kıymetsizdir. Korkudan, göz önünde hâsıl olan hayâller, elbette yokdur. Fekat, bu

6 hâyalleri cin sanmak, cinden haberi olmamak demekdir. Birşeye yok diyebilmek için, o şeyi tanımak, kavramak lâzımdır. Tanımadan yok demek, çocukca lâf olur. Bu gibilere, ilm adamı demek, yersiz olur. Bütün Peygamberlerin haber verdiği ve hele, Peygamberlerin en üstününün aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât çeşidli zemânlarda haber verdiği bir bilgiye, akla, tecribeye dayanmadan, zan yolu ile, çala kalem yok demek, ilm adamına yakışır bir şey değildir. Cinne, meleklere, Cennete, Cehenneme hattâ Allahü teâlâya inanmıyanların biricik sözleri, (Kim gitmiş, kim görmüş. Var olsalardı görürdük. Görülmiyen şeye inanmak, abdallık olur) demeleridir. Gözün akla değil, aklın göze bağlı olması lâzım sanıyorlar. Hâlbuki akl, duygu organları üstünde bir kuvvetdir ve his edilen şeylerin doğrusunu, yanlışını ayıran bir hâkimdir. İnsanlar, göze tâbi olsaydı, insanlık şerefi, gözün kuvveti ile ölçülseydi, kedi, köpek ve fârenin insandan dahâ şerefli, dahâ kıymetli olması lâzım gelirdi. Çünki, bu hayvanlar, karanlıkda da görüyor, insan ise göremiyor. O hâlde, göremediğine inanmak istemiyen kimse, insanlığı, hayvandan aşağı düşürmekdedir. Demek ki, his organlarımız, aklın uşakları, âletleridir. Kumandan, hâkim, akldır. Akl, görünmiyen, duyulmıyan şeyleri red etmediği gibi, yokluğu isbât edilemiyen ve anlaşılamıyan şeylere de yok demez. Bunlara yok demek, akla uygun bir söz olmaz]. Cinnin varlığı, dînin açıkca bildirdiği birşey olduğundan, inanmıyan müslimânlıkdan çıkar, hiçbir ibâdeti kabûl olmaz. Cinnin insanlara zarar verdikleri, yardım etdikleri, insanları isteklerine kavuşdurdukları, çeşidli zemânlarda, birçok müslimân ve kâfirler tarafından görülmüş ve haber verilmişdir. Buna karşılık, inanmıyanlar, pek azdır. Ya nî yalnız felesof taklîdcileri ve tıb diploması alan birkaç kimsedir. Eski tecribeli doktorlar ve şimdi, tıbbı zevk edinip ihtisâs kazananların çoğu, yok deyip geçemiyor, müslimânlara uyuyorlar. İslâm âleminin en büyük doktoru olan İbni Sînâ, Yunan felesoflarının te sîri altında kalıp, islâmiyyetden bir nasîb alamadığı hâlde, (Kanûn) ismindeki kitâbında, Sar a hastalığını anlatırken, Cinden bahs etmekdedir. Meselâ diyor ki, (Hastalıklara birçok maddeler sebeb olduğu gibi, cinnin hâsıl etdiği hastalıklar da vardır ve meşhûrdur). [Cin hakkında bilgi, her Peygamberin kitâbında vardı. Süleymân aleyhisselâmın emri ile iş görürlerdi. İdrîs aleyhisselâm diri olarak Cennete çıkarılınca, onu çok sevenler, ayrılık acısına dayanamadı. Resmini yapıp seyr eyledi. Dahâ sonra gelenler, bu resmleri tanrı sandı. Çeşidli heykeller de yapılıp tapıldı. Böylece putperestlik meydâna çıkdı. Peygamberimizden sallallahü aleyhi ve sellem bin sene önce, Hicazdaki Huzâ a hükûmetinin reîsi olan Amr bin Luhay, puta tapınmak dînini Şâmdan Mekkeye getirdi. Putlara tapanlar, putlardan ses işitirdi. Cin, putun, ya nî heykelin içine girip söylerdi. Peygamberimizin sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem dünyâya teşrîf etdiği, islâmiyyetin başladığı, birçok putlardan işitilmişdi. Bu sözlerle, çok kimselerin müslimân olduğu, (Mir ât-i Mekke) târîh kitâbında uzun yazılıdır. Şeytânlar, diri insanın içine de girer. İnsanın his ve hareket sinirlerine te sîr ederek, hareket ve ses hâsıl ederler. İnsanın, bu kendi söz ve hareketinden haberi olmaz. Böylece vaktîle Romada ve Peştede, son zemânlarda Adanada konuşan çocuk ve hastalar görülmüşdür. Bunları konuşduran cin, uzak memleketlerdeki veyâ eski zemânlardaki şeyleri söylediklerinden, ba zı kimseler, bu çocukların iki rûhlu olduğunu veyâ başka insanın rûhunu taşıdığını, ya nî tenâsüh sanmışdır. Böyle zan etmenin yanlış olduğunu, dînimiz açıkca bildirmekdedir. Eskiden kâhinler, cinnîlerden ba zı şeyler işiterek falcılık yapardı. Bunun için, puta tapanlar, cinnin varlığına inanır ve cinden korkardı. Cinnin var olduğunu, müslimânlar, putperestlerden işiterek öğrenmedi. Kur ân-ı kerîmden ve Muhammed aleyhisselâmdan öğrendi. Müslimânlar, puta tapanlar gibi, cinden korkmaz. Muhâfaza melekleri, insanları cinden koruduğu gibi, âyet-i kerîme ve düâ okuyup, Allahü teâlâya sığınanlara da birşey yapamazlar]. İnsanlar, ilk olarak, toprakdan yaratıldığı gibi, cin de, alevden yaratıldı. Cin de, erkek ve dişi olur. Evlenmeleri, evleri, yimeleri, içmeleri, üremeleri, ölmeleri hakkında ve Muhammed aleyhisselâmın onlara da Peygamber olduğu, Kur ân-ı kerîmi

7 dinledikleri, Mekke-i mükerremede ve Medîne-i münevverede toplandıkları ve Resûl-i ekremin sallallahü aleyhi ve sellem onlara Kur ân-ı kerîm okuduğu, ibâdet etdikleri, sadaka verdikleri, iyi işlerine sevâb verildiği, cin kâfirlerinin Cehenneme gireceği, mü minlerinin Cennete gireceği ve Cennetde Allahü teâlâyı görecekleri, Cinnin arkasında nemâz kılanın nemâzının sahîh olup olmıyacağı, Cum a ve cemâ atler onlar ile de olup olmıyacağı ve nemâz kılanın önünden geçmeleri câiz olduğu, çeşidli kitâblarda yazılıdır. İnsanın cin ile evlenmesinin câiz olduğu, cinnin insan kadınına te arruz edince gusl abdesti lâzım olduğu, cin ile insan arasında hâsıl olan çocuğun nasıl olacağı [Belkıs gibi], Cinnin kesdiği hayvanın yimesi câiz olduğunu, cinnîlerin insan âlimlerine süâl sorup fetvâ aldıklarını, insanlara va z etmelerini, insanlara şi r söyleyip insanların işitmesini, insanlara, hastalık tedâvîsi, ilâc öğretdiklerini, insandan korkduklarını, insanlara itâ at etdiklerini bildiren, âlimlerimizin çeşidli yazıları vardır. Bu kitâblar, cinnin varlığını göstermekdedir. Cinnîlerin insanlara olan zararlarına karşı tedbîr alınması, cinnin zararına karşı korunulması, cinnîlerin küçükleri yükseklerine ita at etdikleri, insanların iyiliklerine karşı iyilik yapdıkları, kötülüğe karşı kötülük ve zarar yapdıkları, sar a hastasının bedenine girip, hastanın hareketleri ve işlerinin, cinnin hareketi ve işi olduğu, böyle hastanın tedâvîsinde cin ile sorgu, süâl, cevâblaşma olduğu, cinnin insanlarla alay etdikleri, cinnin insan gibi, nazarları değeceği, cinnin harb etdikleri, bilhâssa Ramezân ayında azdıkları, cinnin insanlarla ibâdet etdikleri, cinnin, hadîs-i şerîflerin sahîh olup olmamasında insanlarla müzâkerede bulunmaları, Server-i âlemin sallallahü aleyhi ve sellem Ümm-i Ma bedin çadırında müsâfir olduğunu Mekke ehâlisine haber vermeleri, Ümm-i Ma bedin müslimân olduğunu haber vermeleri, Bedr muhârebesini haber vermeleri, geçmiş şeyleri cinden sormak câiz olduğu, ileride olacak şeyleri sormak câiz olmadığı, müezzinlerin ezânlarına, kıyâmetde, cinnîlerin şâhid olacakları, Ebû Ubeyde ve arkadaşları vefât edince, cinnîlerin ağlayıp mâtem etdikleri, Ömer radıyallahü anh vefât etdiği zemân, mersiye okudukları, Osmân radıyallahü anh şehîd olunca, ağlayıp inledikleri, hazret-i Alînin radıyallahü anh şehîd olduğunu haber verdikleri, Hüseyn radıyallahü anh şehîd olunca ağlayıp, bağırdıkları ve başka Sahâbîler şehîd olunca bildirdikleri, Ömer bin Abdül azîzin vefâtını haber verdikleri, imâm-ı a zam Ebû Hanîfenin ve imâm-ı Şâfi înin rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma în vefâtlarında ağladıkları, cinnin insan kalbine vesvese getirdiği ve dahâ pekçok meşhûr vak a ve işler kıymetli kitâblarda yazılıdır. Bunların hepsi, cinnin varlığını göstermekdedir. [Keçi, yılan, kedi şekline girdikleri çok görülmüşdür. Mikrop şekline de girip, insanın damarlarında dolaşırlar.] Cinnîler yir, içer. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem ; (Sağ el ile yiyiniz, sağ el ile içiniz! Çünki, şeytân, sol eli ile yir ve sol eli ile içer!) buyurdu. Şeytânların hepsi kâfirdir. İnsanları aldatmağa uğraşırlar. İbâdetleri unutdurup, günâhları iyi gösterirler. Nefsin arzûlarını kızışdırırlar. Şeytânlar da, ateş ile havadan yaratılmışdır. Fekat cinde hava, şeytânda ateş fazladır. Cin ve şeytânlar, en ufak yerden geçerler, insanın içine, damarlarına girerler. (Aynî târîhi)nde diyor ki, (Cinnîlerin sayısı, insanların on katından fazladır. Şeytânların sayısı, bu ikisinin on katlarından fazladır. Meleklerin sayısı da, bu üçünün sayılarının, on katından dahâ çokdur). [(Buhârî) şârihlerinden Mahmûd bin Ahmedin (Aynî târîhi) ondokuz cilddir.] Her insanın yanında, kâfir bir cinnî arkadaşı vardır. Fekat, melekler, insanları bunların kötülük yapmalarından korur. Cinden, Peygamber olmadığı (Eşbâh)da yazılıdır. Muhammed aleyhisselâmdan önce, cinnîlere Peygamber gelmediğini, imâm-ı Mukâtil bildirmekdedir. (Eşbâh) kitâbının sâhibi, bunun ikinci kısmında ve imâm-ı Hamevî rahmetullahi teâlâ aleyhimâ, bunun hâşiyesinde diyor ki: İlk insan toprakdan yaratıldı. Bütün insanların bedenleri toprak maddelerinden meydâna gelmekdedir. Fekat insanlar, etdir, kemikdir. Toprak değildir. Cin de, ateşden meydâna gelmiş ise de, ateş ve hava değildirler. (Kurtubî tezkiresi)nde buyuruyor ki, (Cinnin ölümü, yerde gâib olmakdır. İhtiyârları, gençleşmeyince ölmez. Ölecekleri zemân, çocukluk hâline döner ve yerde gâib olurlar.

8 Cin üç sınıfdır: Bir sınıfı, rüzgâr ve hava gibidir. Bir kısmı yerdeki böcek ve hayvancıklar gibidir. Birinci kısmda, altmışsekizinci maddeye bakınız! Bir kısmı da emrlerle, ibâdetle vazîfelidir. Bunlara hesâb ve azâb vardır). Seyyid Ömer rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki, bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddîn Hanefîden sordum. Hanefî mezhebinde câiz değildir dedi. Böyle söyledim. Beni aldı. Yer altına, evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri dedi ki, seyyid Şemseddînin cevâbı başımızın üstündedir. Fekat, cinnin insan ile evlenmesi, Şâfi î mezhebinde câizdir. Biz Hanefî değiliz, Şâfi îyiz. İnsanların çoğalması, menî iledir. Cinnin çoğalması ise gaz (hava) iledir. Ya nî erkekden dişiye bir gaz geçerek bundan, yavru hâsıl olur. Bundan anlaşılıyor ki, insan ile cin evlenmesi, hayâl iledir. Hakîkî evlenmek olmaz. Fekat, âlimlerden çoğu, hakîkî evlenmek olmakdadır dedi ve gusl abdesti lâzım olur ve Belkıs, insan ile cin arasında hâsıl olmuşdur dediler. [Cin, insan şekline girip evlenmekdedir.] İnsan, cinni ve şeytânları, uyanık iken ve rü yâda görebilir. Çünki, onlar her şekle girebilir. Çok güzel sûretlere girerler. İhtilâma sebeb olurlar. Peygamberlerden aleyhimüsselâm ve Evliyâdan çoğu şeytânı görmüş ve konuşmuşdur. Her ne şeklde olursa olsun, cinni gören kimse, hep ona bakarsa cin şeklini değişdiremez. Gözden kaçamaz. Ona sorup cevâb alınabilir. Bir ân başka tarafa bakılırsa, hemen kendi şekline girip gayb olur. İmâm-ı Şâfi î rahmetullahi aleyh, (Cinni kendi şeklinde gördüğünü iddi â eden kimsenin şâhidliği kabûl olmaz!) buyurdu. Çünki, hayâli kuvvetli olanlar, bulunmıyan şeyleri görüyorum sanır. Hayâlleri [illüziyonları] birşey sanır. Sihr yapılmış kimseler de, böyle hayâller görüp, bunları cism zan eder. Hayâli fazla olanlara, çirkin şeyler güzel görünür. Çirkin tarafları görünmez. Dünyâya düşkün olanlara, dünyânın herşeyi böyle görünür. Çirkinlikler, güzel görünür. Fekat uyanık olanlar, keskin görüşlüler, herşeyin doğrusunu görüp aldanmaz. İnsanın cin ile tanışması, arkadaş olması, kıymetli birşey değildir, zararlıdır. Onlarla konuşmak, fâsık insanla arkadaşlık etmek gibidir. Onlarla tanışan kimse, fâide görmemişdir. Muhyiddîn-i Arabî kuddise sirruh (Fütûhât) kitâbının ellibirinci bâbında buyuruyor ki: (Hiçbir insan, cinden Allahü teâlâya âid bir bilgi edinmemişdir. Çünki, cinnin din bilgileri pek azdır. Onlardan dünyâ bilgileri edineceğini sanan kimse de, aldanmakdadır. Çünki, fâidesiz şeyle vakt geçirmeğe sebeb olurlar. Onlarla tanışanlar, kibrli olur. Hâlbuki, Allahü teâlâ, kibrli olanı sevmez). (Reşehât)da molla Câmî hazretlerinin halîfesi, Abdülgafûr-i Lârî, Muhyiddîn-i Arabînin bir risâlesinde şöyle buyurduğunu bildiriyor: (Cinnin ilk babaları İblîs değildir. İblîs, cin tâifesindendir. Cin, ateş ve havadan yaratıldığı için çok latîfdirler. Çabuk hareket ederler. İnsan bunlara hafîf çarpınca, hemen ölürler. Bunun için, ömrleri kısadır. Din bilgileri azdır. Kibrli olduklarından, birbirleri ile, hep mücâdele, muhârebe ederler. Ateşden müte essir olmazlar. Cehennemlik olanları, Zemherîrde, ya nî soğuk Cehennemde azâb göreceklerdir. İblîs ve çocukları, hak ve sevâb olan iyi şeyleri yapmağı da insana hâtırlatırlar. Fekat, bunları yaparken, nefsde ucb, riyâ hâsıl olarak veyâ farzın kaçırılmasına sebeb olarak, insan çok günâha girer). Cin ile tanışmağa özenmemeli, Evliyâ-i kirâmın rûhâniyyetlerinden istifâde etmeğe çalışmalıdır. Evliyânın rûhları, görünmeden de, kendi beşerî şeklinde görünerek de, sevdiklerine fâide verir ve belâlardan korur. Onları tanımağa, sevmeğe ve sevilmeğe uğraşmalıdır. (Hadîkat-ün-nediyye)de, bütün bedenin âfetlerini bildirirken, yazılı olan hadîs-i şerîfde buyuruluyor ki, (Tetayyur eden ve tetayyur olunan ve kâhinlik yapan ve kâhine giden ve sihr, büyü yapan ve yapdıran ve bunlara inanan, bizden değildir. Kur ân-ı kerîme inanmamışdır). Tetayyur, uğursuzluğa inanmakdır. Kâhinlik, cinden bir arkadaş edinip, olmuş ve olacak şeyleri ona sorup, ondan öğrenmek ve bunları başkalarına bildirmekdir. Cinle tanışan falcılar ve yıldıznâmeye bakıp, sorulan herşeye cevâb verenler böyledir. Bunlara ve büyücülere gidip, söylediklerine, yapdıklarına inanmak, ba zan doğru çıksa bile, Allahdan başkasının herşeyi bildiğine ve her dilediğini

9 yapacağına inanmak olup, küfr olur. İbni Hacer-i Hiytemî, (Fetâvâ-yı hadîsiyye)nin yüzyirminci sahîfesinde diyor ki, (Birinin kolunu kesip, sonra yapışdırmak, kendi ağzına, bedenine bıçak, kama sokup çıkarmak gibi gösteriler yapan tarîkatcılar, bu gösterilerini sihr, göz boyamak şeklinde yapıp, kerâmet gösterdiğini söylerse, hâkim tarafından öldürülür. Başka şeklde yapıyorsa, öldürülmez. Fekat, ağır cezâlandırılır. Mâlikî âlimlerinden Abdüllah ibni ebî Zeyd Kayrevânî rahmetullahi aleyh (İsbât-ü kerâmât-il-evliyâ) kitâbında diyor ki, sihrinde küfre sebeb olacak şey yoksa, el çabukluğu yapıyorsa, fekat kerâmet ve tarîkatcılık şeklinde gösterirse, cezâlandırılır. Böyle tarîkatcıların yanlarına gitmek, seyr etmek câiz değildir. Bir kadın, zevcine, kendisinden veyâ başkasından soğuması için büyü yapdığını söyledi. Bunu öldürmediler. Cezâlandırdılar. İbni Ebî Zeyd rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki, (Bir kimse, kitâba bakarak cin ile konuşduğunu, bu cinne emr ederek, sar a yapan habîs cinni kovduğunu, büyü çözdüğünü, habîs cinni öldürdüğünü söylerse, buna inanmamalıdır). Cin ile arkadaşlık etdiğini, cin pâdişâhına hizmet etdiğini söyliyen kimsenin büyücü olduğu anlaşılır. Mısrdaki Fâtımî devletinin altıncı reîsi olan Hâkim bi-emrillah Mansûr, Dırâr ve bunun talebesi Hamzaya uyarak, cin ile tanışdı ve Cin pâdişâhına hizmet ederek, sapıtdı. Şeytânların maskarası oldu. Tanrılık da vâsına kalkdı. İbni Ebî Zeyd diyor ki, (Cinci tarîkatcıya inanmak, insanı cinden kurtardığına inanarak, ona ücret vermek câiz değildir. Büyü çözene de para vermek câiz değildir). Kocasının muhabbet etmesi ve kendisine eziyyet etmemesi için, bir kadına, Kur ân-ı kerîmden ve Selef-i sâlihînin bildirdikleri düâlardan muska yazmak, karşılık birşey istememek câizdir. Ne olduğu bilinmiyen şeyleri yazmak, okumak ve kendisine okutmak, bunları muska, tütsü yapmak harâmdır). Kâdî-zâde, (Birgivî vasıyyetnâmesi)ni açıklarken, Birgivînin, (Bir kimse, ben çalınanları, gayb olanları bilirim dese, böyle söyliyen ve buna inanan kâfir olur. Bana cin haber verir. Bunun için bilirim dese, yine kâfir olur. Zîrâ, cin de gaybı bilmez. Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir. Ondan başka kimse bilmez) yazısını, (Allahü teâlânın vahy ve ilhâm etdikleri bilir. Cin, herşeyi bilmez. Allahü teâlânın bildirdiğini ve görüp anladığını bilir. Cin, bu iki yoldan öğrendiğini haber verirse, bana cin haber verdi demekde zarar yokdur. Peygamberler kabrlerinde, bilmediğimiz bir hayât ile diridirler. Allahü teâlâ, onlara vahy, ilhâm ve keşf yolu ile, gayb ve gizli şeyleri bildirmişdir. Diri insanların işlerini ve hâllerini onlara ve dilediği mü minlerin rûhlarına bildirmekdedir) şeklinde açıklamakdadır. Cinnin sâlih olanlarına da bildirmesi câizdir. Fekat, mü min ve sâlih olmıyan, bid at ehli ve fâsık tarîkatcıların, yobazların yalanlarına inanmamak, tuzaklarına düşerek, felâkete sürüklenmemek için, çok uyanık olmalıdır. 909.cu sahîfeye ve (El-münîre) kitâbına bakınız! (Dürr-ül-muhtâr)ın Tahtâvî ve İbni Âbidîn hâşiyelerinde, son cildin sonunda diyor ki, (İnsanın, bilmesi lâzım olmıyan şeyleri münâkaşa etmek mekrûhdur. Öğrenmesi emr edilmemiş olan şeyleri sormak câiz değildir. Meselâ, Lokman ve Zülkarneyn Peygamber midir, değil midir? Cebrâîl aleyhisselâm, Peygamberlere nasıl gelirdi? Melek ve Cin, insanlara ne şeklde görünürler? İnsan şeklinde görünürken, yine cin ve melek midirler? Cennet ve Cehennem nerededirler? Kıyâmet ne zemân kopacak? Îsâ aleyhisselâm, gökden ne zemân inecek? İsmâ îl ve İshak aleyhimesselâmdan hangisi efdaldir ve hangisi kurban edildi? Fâtıma ve Âişeden radıyallahü teâlâ anhümâ hangisi dahâ efdaldir? Resûlullahın sallallahü aleyhi ve sellem ana babaları ve Ebû Tâlib hangi dinde idiler? İbrâhîm aleyhisselâmın babası kim idi? Bunlar gibi şeyleri sormamalıdır. Bunları öğrenmekle emr olunmadık). (Hazînet-ül-esrâr) kitâbında diyor ki, Sar a hastasından, rûhânînin def edilmesine ve hastanın şifâsına âid hadîs-i şerîfleri bildirelim: [(Lugat-ı Nâci)de cin kelimesinde diyor ki (Rûhâniyyûn üç sınıfdır: Hep iyilik yapan, ahyâr. Melekler böyledir. Hep kötülük yapan eşrâr. Şeytânlar böyledir. İyilik de, kötülük de yapan evsât. Cinler böyledir.] (Herkese Lâzım Olan Îmân) 26.cı sahîfeye bakınız! İmâm-ı Beyhekî (Delâil-ün-nübüvve) kitâbında ve imâm-ı Kurtubî (Tezkire) kitâbında

10 bildiriyor ki, Ebû Dücâne radıyallahü anh buyurdu ki, yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağac yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyâh birşey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmağa başladı. Hemen Resûlullaha sallallahü aleyhi ve sellem gidip, anlatdım. Buyurdu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayr ve bereket versin!). Kalem ve kâğıd istedi. Alîye radıyallahü anh bir mektûb yazdırdı. Mektûbu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektûbla, bizi yakdın. Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksekdir. Bu mektûbu, bizim karşımızdan kaldırmakdan başka, bizim için, kurtuluş yokdur. Artık, senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz). Ona dedim ki, sâhibimden izn almadıkca bu mektûbu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryâdından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabâh nemâzını, mescidde kıldıkdan sonra, cinnin sözlerini anlatdım. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (O mektûbu kaldır. Yoksa, mektûbun acısını, kıyâmete kadar çekerler!). Kefevînin (Mecmû a-tül-fevâid) kitâbında ve Demîrînin (Hayât-ül-hayvân) kitâbı, kaf harfindeki (Kunfez) kelimesinde diyor ki, (Bir kimse, bu mektûbu, yanında taşısa veyâ evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrâfına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider). Bu mektûb (Hazînet-ül-esrâr) ve (Hayât-ül-hayvân)da yazılıdır. Süleymâniyye kütübhânesi, (Ayasofya) kısmında, [2912] sayıda (Hayât-ül-hayvân)ın fârisîsi, [1913] de ise türkçesi vardır. Müslimânlara kolaylık olmak için bu mektûb, (Teshîl-ül-menâfi ) kitâbının sonunda da [207.ci sahîfesinde de] yazılıdır. Bu kitâb, (Hakîkat Kitâbevi)nde satılmakdadır. Âyet-el-kürsî, İhlâs, Mu avvizeteyn ve Fâtiha sûrelerini sıksık okumak da, insanı cinden muhâfaza eder. Bu âyet-i kerîmeleri okumakla ve bu mektûbu taşımakla ve şifâ âyetlerini okumakla ve yazıp suyunu içmekle fâidelenmek istiyenlerin Ehl-i sünnet i tikâdına uygun olarak doğru îmân sâhibi olması lâzımdır. Bunları yazanın ve kullananın i tikâdı doğru olmazsa ve küfr alâmetlerini kullanır, harâm işlerse, fâideleri görülmez. Fârisî (Şevâhid-ün-nübüvve) 163.cü sahîfesindeki hadîs-i şerîfde, (Yatarken Âyet-el kürsî okuyana, şeytân yaklaşamaz) buyuruldu. Kâdî Bedrüddîn-i Şeblînin rahmetullahi teâlâ aleyh (Akâm-il-Mercân) kitâbı arabî olup büyükdür. Hep cinden bahs etmekdedir. Bir yerinde diyor ki, (Cinden, geçmiş, olmuş şeyleri sorup öğrenmek câizdir. Gelecekde olacak şeyleri sormak câiz değildir. Geçmiş şeyleri görüp, işitip bilirler. Sar a hastasını ve başka cin çarpanları cinden kurtarmak için, küfre sebeb olan şeyleri yapmak câiz değildir. Cinden kurtulmak için en iyi on çâreyi [kısaltarak] yazıyoruz: 1- E ûzü Besmele ile Fâtiha sûresi okumalıdır. 2- E ûzü Besmele ile iki Kul-e ûzüyü okumalıdır. 3- E ûzü Besmele ile Bekara sûresinin ilk beş âyetini okumalıdır. 4- E ûzü Besmele ile Âyet-el-kürsî okumalıdır. 5- E ûzü Besmele ile Bekara sûresinin son iki âyetini okumalıdır. 6- E ûzü Besmele ile Ha-Mîm Mü mîn sûresinin başından (masîr)e kadar ve Âyet-el-kürsî okumalıdır. 7- (Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey in kadîr) okumalıdır. 8- Çok (Allah) demelidir. 9- Hep abdestli bulunmalı, farzları ve sünnetleri hiç terk etmemelidir. 10- Kadınlara bakmakdan, çok konuşmakdan, çok yimekden ve galabalıkdan sakınmalıdır). (Berekât) kitâbında, Muhammed Sa îdi rahmetullahi teâlâ aleyh anlatırken sonunda, imâm-ı Rabbânînin rahmetullahi teâlâ aleyh Cinden korunmak için, (Lâ havle velâ kuvvete illâ billah-il-aliyyil azîm) okuduğunu yazıyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, yüzyetmişdördüncü mektûbunda, Cini def için bunu okumağı tavsiye etmekdedir. Buna, (Kelime-i temcîd) denir. Şeyh-ül-islâm İbni Hacer Hiytemînin rahmetullahi teâlâ aleyh (Tezekkürü Âsâr-ilvâride) kitâbında da, cinden koruyan düâlar yazılıdır. Bu kitâb, Süleymâniyye

11 kütübhânesi, (Reîs-ül-küttâb Mustafâ efendi) kısmında, [1150] sayı ile mevcûddur. (Hakîkat Kitâbevi) tarafından (Minha) sonunda basdırılmışdır. Cin ve şeytân şerrinden kurtulmak için ve sar a hastalığına ve sihre karşı (Teshîl-ülmenâfi ) kitâbının sonundaki (âyât-ı hırz)ı yedi gün okumalı ve yazıp, üzerinde taşımalıdır. Celâleddîn-i Süyûtînin rahmetullahi aleyh (Kitâbürrahme fittıbb-i velhikme) kitâbında sihr, nazar ve cinden korunmak için kıymetli bilgi vardır. Yüzellinci bâbında buyuruyor ki, (Şeytânın vesvesesinden, sıkıntıdan kurtulmak için, hergün bu düâyı okumalıdır: Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîmül azîm-ür-raûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kâimü alâ külli nefsin bimâ kesebet, hul beynî ve beyne adüvvî!). Yüzyetmişdördüncü maddesi sonunda diyor ki, (Hiltit veyâ şeytân tersi adındaki zamkı yanında taşıyan kimseye cin gelmez. Sar a hastası, bunu koklarsa, iyi olur). Asa Foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu, reçine olup, antispasmodique olarak, ya nî sinirleri teskîn edici olarak Avrupada, toz, hap ve ihtikan şeklinde adale ve sinir gerginliğini gidermek için, kullanılmakdadır. (Ütrüc), ya nî Ağaç-kavunu bulunan eve cin girmiyeceği, (Hayât-ülhayvân)da ve (Kâmûs)da yazılıdır. İmâm-ı Rabbânî rahmetullahi aleyh, talebeleri ile, uzak bir yere gidiyordu. Gece, bir hânda kaldılar. (Bu gece, bu hânda bir belâ hâsıl olacak. Şu düâyı okuyunuz!) buyurdu: (Bismillâhillezî lâ-yedurru ma asmihî şey ün fil-erd-ı velâ fissemâi ve hüves-semî ul alîm). Gece büyük yangın oldu. Bir odada eşyâlar yandı. Bu odaya haber verilmemişdi. Düâyı okuyanlara birşey olmadı. Bu düâ, (Umdet-ül-islâm) ve (Berekât) kitâblarında yazılıdır. (Tergîb-üs-salât) kitâbında ve (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbı 155.ci sahîfesinde hadîs-i şerîf olduğu da bildirilmekdedir. Derdlerden, belâlardan, fitne ve hastalıklardan korunmak için, sabâh ve akşam, İmâmın bu sözünü hâtırlayarak, üç kerre okumalıdır. Âyât-i hırz [koruyucu âyetler] da, okumalıdır. Üstad ın Efendi Hazretlerine Hasreti Efendim! Benim Efendim! Benim, güzellerin güzeli Efendim! Vaktiyle: «keşke bu kadar zeki olmasaydın!» buyurduğun adamın beynini, zerre zerre kıskaca alıp atom gibi çatlattıkları bu hengâmede, eminim ki, her dem beraberimde, her ân baş ucumdasın Kaç milyon baba ve kaç milyon anne, senin milyarda birin eder? Sen benim böyle bir şeyimsin! Babamla anneme Allah ın bana tattırdığı varlık şevkine vesile oldukları için bağhysam, sana da, bu ölçünün ebedî hayat mikyasiyle per-çinliyim Düşünsünler farkı!.. Seni, Bağlum köyündeki, namsız ve nişansız çukurunda, bembeyaz ve taptaze bir kefene bürülü, esmer ve pembe-cik teninin hiç bir noktası tozlanmamış ve paslanmamış, derin gözlerin ebediyete çevrili, Allah ı zikrederken görüyorum. Yirmidokuz yıl değil, ikibin dokuzyüz yıl değil, sayılar boyunca devirler gelip geçse, üzerinden zaman geçmiyecek velîlerdensin sen Ruhun gibi kalbin de mahfuz Kalıbın orada; fakat ruhaniyetin, Allah ın izniyle her tarafta ve benim yanımda Benim güzel Efendim! Baş ucumdasın, biliyorum; ama ben ne yapayım ki dünya zindanı içinde, ayrıca beş

12 hassemin zindanında kapalıyım ve seni göremiyorum. Hayatta biricik gayenin, yaşarken ölümü delmek ve öteye geçmek gayesinin; o, anahtarını Kapı yi açmak üzere senin elinden aldığım gayenin, henüz, «Anahtar hangi elle tutulur ve nereye yerleştirilir?» hakikatinden bile uzak bir müflisiyim. Hakikatte müflis, sadakatte müflis, gayrette müflis, her şeyde müflis Bendeki, sadece, dağdan geçerken, tepesinde çadır kuran şimşekleri arkadaşlarına anlatmaya yeltenici sümüklü bir mahalle çocuğu ağzı; o kadar Ama bu Kapı ya beni köpek diye yazan, bu gemiye paspas diye alan sen, kabul etmez misin ki, «O Kapı nın köpeği» ve «O geminin paspası» olmak Türbesinin üstüne bu dünyada paye yoktur? Kendimi, fikirde, sanatta, şunda bunda, dünyanın en büyük adamı görmek, bilmek, göstermek, bildirmek isterdim; tek, O Kapı nın köpeğine mahsus derece belirsin diye Sana ve senden bağlı olduğum O na devretmek için Güya seni yazdım; atom ve füze devrindeki, inkâr ve ihtilâç asımdaki mâverâ kılavuzunu anlatmaya savaştım güya Soluk bir kumaş üzerinde hareli lekeler güneşi ne kadar gösterebilirse, bu kargacık, burgacıklar da seni o derecede anlatabilir. Eğer bu arada, kendimden, nefsimden birçok şey kattımsa, yine hareli lekelerin güneşe bağlı olmasından; ucunda sen varsın, diye. Bu ölçü dışında, nefsim için, kendi başına ele aldığım tek nokta bulunduğunu sanmıyorum. Seni tanıyıncaya kadar hayatım, sana yaklaşmanın, uzaklıkta yaklaşmanın saadeti; seni tanıdıktan sonra da senden uzaklaşmanın, yakınlıkta uzaklaşmanın felâketi içinde, bütün teferruatiyle senin Hayatım sensin!.. Aç bana Kapı yı, artık aç!.. Allah tan izin iste ve ardına kadar aç!.. Ebediyen köpeğin olarak kendi köpekliğimden çıkayım ve insan olayım Allah izin verirse eğer, O Kapı dan içeriye, topyekûn insanoğlunun; atom ve füze devrinde, inkâr ve ihtilâç asrında muhtaç olduğu fikir ve ruh hamulesini kervanlaştırıp geçireyim Bu, senin papucunu silmekten daha değersiz bir hizmettir kapıya Kapının içini hayâl ediyorum. Huzmeleri ebediyet boyunca mesafeleri ışıldatan projektörler altında, fildişi kaldırımlardan sonsuz bir cadde Şehrah Bu şehraha açılan ve nisbet ölçülerinin her biriyle ayrı istikâmetlerden gelen namütenahi yol Yollarda, ellerini yüksekliklere kaldırmış, yalınayak ve başı kabak, çığlık içinde bir insanlık Ve tepede caddenin yokuş başında billurdan pırıl pırıl kurtuluş beldesi Ebedî safa şehri İmân edeceklerdir ki, bu yollara düşecekler Ve ölmeden öleceklerdir ki, şehraha girecekler Ve beldeye ulaşacaklar Ve beldenin merkezinde bir saray İçinde Allah ın Sevgilisi ve etrafında Has oda sırrının emanetçisi «Altun Silsile»

13 kahramanları Benim Efendim! Çocukluğumda ve ilk gençliğimde, masal gibi bir rüya ikliminden topladığım karanlık ve karışık haberlerin, apaydınlık ve dümdüz gerçeğini bana sen verdin Şimdi bırakacak mısın beni, bir solucan gibi toprak üstünde sürünmeye Bilip de câhil, anlayıp da unutkan, görüp de kör, duyup da hissiz kalmanın felâketine düşmeyeyim!.. Sabah namazlarına kalkamamanın, yığılıp kalmanın, sızıp silinmenin acısiyle döğündüğüm bir gece, (1 Nisan 1961, Cumartesi, sabaha karşı) güneşin doğmasına tam 23 dakika kala, sol elime, tak, tak, tak, üç kere vurup beni dehşetler içinde yerimden fırlatan ve içinde tek telkin ve nefsimi aldatma hissi bulunması imkânsız bu harika karşısında aklımı çatlatan sen değil miydin?.. Bu tecelli karşısında büsbütün köpekleşmiş, son nefesime kadar Kapı nın köpek kulübesinde ve o köpeğe mahsus liyakat şartları içinde kalacağıma söz veren benim!.. Çarklar işlemekten aşındı, vâdeler dolmaktan çatladı. Akşam oluyor Bir mızrak boyu kaldı, benim de hayat güneşimin batmasına Allah tan af istiyorum. Allah ın Sevgilisinden ve bütün Silsileden teker teker suçlarımın bağışlanmasını ıstiyorum. Benim avuçlarımdan süzülen, işte o kaynaktan aldığım sudur; bu suyun eğer bulanık bır tarafı varsa nefsime, güzel bir tarafı varsa da efendime aittir. Pırıltılar içinde suyu arayan ceylân gençliği o pınara koşsun!.. (O ve Ben kitabından) Efendi Hazretlerinin Vasıyetnâmeleri Seyyid Abdülhakîm efendinin vasıyetnâmeleri: Hüvelmuvaffık Evlâdım ve ekâribim ve sevdiğim ve sevenlere hitâben yazıyorum. Ömrüm hitâma karîbdir. Benden sonra bâis-i abes ve güft olsun. Beni halk, bigayr-ı ilm, paralı ve zengin biliyor. Halbuki hakikat bu değildir. Zaten izhâr-ı fakr etmeyen böyle zann olunur. Benim Karamürsel fabrikasında beş hisseden başka bir şeyim yokdur. Benim ne refikam Bedriye de, ne de sâhib-i serim Şâkir de ve ne gelinim Emine de ve ne Mekkî de ve ne Münîr de ve ne ahbabımda ve ehibbamda hiçbir şeyim yokdur. Ne nakd-i mevcudum ve altun-ı meskûk ve gayrı meskûk ve gümüşüm ve ne kâğıd param yokdur. Ve ne emlâk ve akar ve arâzi ve dükkân ve han ve apartmanım yokdur. Ve ne eşyâm ve ne elbisem yokdur. Hiç para eder bir şeyim yokdur. Ve vârislerime, evlâd ve zevcem olan Bedriye ye terk edecek bir malım yokdur. Bedriye ye hayatımda verdiğim her ne ise vermişim. Başka ne onun bende ve ne benim onun kendisinde ve dolabında hiçbir şeyim yokdur. Dolabı ve eşyası onundur. Karyolam ve yataklarım onundur. Ondan alınmaya ve kimse isti mâl etmeye. Odasındaki sanduk içerisinde bir şeyim yokdur. Ve elbisem üzerimdeki elbisedir. Başka da yokdur. Şâkir in odasındaki eşya bitemâmihâ onundur. Mekkî nin evinde ve odasında benim bir şeyim yokdur. Yanlış zan ve tahminler,

14 bedbinlerin gördükleri gibi değildir. Kab kacak, zaten evin eşyasını hepsini Bedriye ye terk etmişim. Kimsenin ondan bir mütâlebesi olmasın. Nene hanımın pek eski iki kilimi vardır. Onu vârislerine verirsiniz. Bunu üç yüz altmış bir sene-i hicriyesinin rebi ülmevlidinin on üçüncü Salı günü ba dezzuhr küçük odada yazıyorum. Yazı benim el yazımdır. Aklım başımdadır. Benim için hiçbir kimse ağlamasın. Ben dünyada hiçbir şey terk etmemişim. Ve bir şey götürmüyorum. Kimseyi incitmeyiniz. Devr ve hatmimi Ziyâ bey yapacakdır. Abdülhakîm. 1361, 13. Rebi ülmevlid. Vefatları münasebetiyle sevenlerinin yazdıkları mersiyeler: Ağlasın, kan ağlasın her müslimân, Çünki Seyyid Abdülhakîm terk etti cân, Âlmi ü âmil, veliyyi kâmil idi, Zâtına mevdu idi sırr-ı nihân. Kaldılar birden yetim ü bi nevâ, Hem şerîat, hem tarîkat bi gümân, Gördü amma, kim inanmaz gözlerim, Oldu mu cidden ol hazret kün fekân! Şevk ile raks eyledi yer bir gece, Ertesi gün, etti derâğuş hemân, Hayf kim Hurşidimiz etti gurûb, Bir ferîd-i asr idi ol bî gümân. Oldu hazret son zamanda çok elîm, Derd ile âlama bir seng-i nişân, Âlem-i islâm için bu cidden mühîm Bir musîbettir, ey gönül! Kan ağla, kan! Rûh-i hakîsinden istimdâd edip, Söyledim tarihini nâgehân Hayl çıkdı, kaldı bî ser-i râhdan, Mâtem-i islâma ağlar âsumân. Mehmed Süleyman Timuroğlu Efendi Hazretlerinin İstanbul a Hicretleri(Kendi Ağızlarından) İstanbul a gelişleri hususunda da Sefine-i Evliyâ ya verdikleri beyân-ı âlilerinde buyuruyorlar ki: 1335/1919 Nisan ayında İstanbul a geldim. İstanbul a gelişimin sebeblerini tafsilâtlı şekilde bildirmek isterim. Tâ ki, o zaman çok küçük yaşta olan ve nereden nasıl geldiklerini bilmeyen âile yakınlarımıza ve onların çocuklarına bu bilgiler tarafımdan yâdigâr kalsın. Şöyle ki: Vatanımız bulunan Başkale kasabası, bir zamanlar derebeyleri idâresindeydi. Nihâyet Hakkâri vilâyetinin ve sonra sancağının merkezi iken Birinci Dünya Harbinin başlarında, ya nî 1332 Muharremi ve 1331/1915 Teşrîn-i sânisî içinde Rus askeri İran tarafından gelerek oraları istilâ ederken, memleketimizde bulunan Ermeniler silâhlandılar ve Müslimanların mallarını yağma etmeye koyuldular. O sırada bizim evimizi de tamamiyle yağmaladılar, soydular ve hiç bir şey bırakmadılar. Kışın

15 başlangıcı sıralarında, âile efrâdımız, yakındaki dağ ve köylere kaçıp sığınmaktan başka çâre bulamadılar. On gün sonra ilâhî inâyet eseri olarak kasaba geri alındı ve âilece oraya dönüldü. O kış, malsız ve imkânsız olarak günü gününe yaşadık ve bin zorlukla bahara girdik. O sene (1332/1916) Mayıs ın ikinci pazar gününe tesâdüf eden Receb ayının birinci günü ikindi vakti ya nî saat dokuzda, düşman kasabamıza bir saatlik mesâfeye yaklaştığından hükûmet tahliye emrini verdi. Köylere, dağlara ve çöllere düştük. Mayısın 12 nci günü evlerimizi, akarımızı, çarşılarımızı, medreselerimizi, câmilerimizi tamamiyle yakıp kül ettiklerini haber aldık. Bu vaziyetten sonra bize hicret yolu göründü. Rus, memleketin şarkından hücûm edip, şark-ı şimâlîye tesâdüf eden Saray kasabasından Van a doğru yürüdü. Garb-ı şimâlî ve garb-ı cenûbî olan Van, Şatak ve Nurdüz istilâ edildi. Tam şimal olan cihet ki Tayyar ve Nohub nâhiyeleri hâl-i isyanda bulunup, kâffesi müsellah olarak Ehl-i İslâm a kadim bir kin bağlayan Nasturî, yani Keldânî-i Kadim tâifesi nâmiyle hunhar ve silahşor bir aşîret var idi. Mutaassıb, câhil, muannid ve mütekessir bir kavim idi ki bunlar yolları tutmuşlar, içimizde bulunan Ermeniler, tâ evvelden müteyakkız, tedârikli, müsellah ve muallem hâl-i isyana geldiler. Dünyanın yaratılışından beri görülmedik zulüm ve vahşete yol açtılar. O sırada hicret edenlere cenub-ı garbî istikâmetinde Masîrus adındaki bir dereden firara azmedildi. Bu istikâmete yol veren bir derenin iki yanındaki düzlükte, çoğu kadın ve çocuktan ibâret olan birkaç bin nüfus ile dağlara sığınıldı. Zirâ eli silâh tutanların hemen hepsi Erzurum taraflarında ve cephede olduğu için bu kalabalık, tam bir ana-baba günü manzarasiyle müdâfaasız kimselerden ibâretti. Kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar iki kısım olarak, bir kısım aşîretler Feraşin den aşıp Musul istikâmetinde çekilirken, öbürü civar kasaba ve köylerin ahâlisi olarak bizimle beraber Masîru dan Gevâr a gidildi. Ermeni fedâileri Nurdüz den bu perişan muhâcirleri takip ediyor, genç kız ve kadınları esir edip götürüyor, büyük bir kısmını şehid ediyor ve elde kalan silâh ve eşyayı topluyorlar, kaçmağı başarabilenleri tekrar ta kibe koyuluyorlardı. Zaho ve Akra kasabalarının dağ ve sahralarında muhâcirlerin yüzde yetmişi açlıktan can verip ve vahşi hayvanlara ve kuşlara yem oldular. Hükûmet büyük bir harb içinde olduğu halde, fedâkârlık edip o günün parasiyle muhâcirlere adam başına 3 kuruş tahsis ettiyse de, uğranılan yerlerdeki memurlar bu paranın üçte ikisini nefslerine ve ancak üçte birini muhâcirlerden kendi adamlarına dağıtıyorlardı. Memleketinde hânedan seviyesinde ve zengin olanlar hicrette mahv ve perişan oldular. Aşağı tabakadan olanlarsa, memurlarla anlaşarak keselerini doldurdular. Dokuz senedir bu hal hâlâ devâm ediyor. Böylece muhâcirlerin yüzde sekseni mahv ve telef oldu. Yüzde onu Anadolu nun muhtelif yerlerinde kendilerine iş bulabildiler. Geri kalan yüzde onu da ancak dönebildiler. * [Efendi hazretleri, hicretten evvel kitaplarını Nediruk dağındaki bir mağaraya saklatmıştı. Bilahare çobanlık yaparken bu kitaplardan bulanlar olduysa da vermediler. Başkale havalisindeki Masîrus deresinde yaşayan Piryanişi aşîreti, seyyidleri severdi. Bunlar hicret etmediler. İlkbaharda Mor dağlarına çıkarak Ruslardan kurtulurlardı. Hicretten sonra Resulânis de seyyidlerden birkaç hâne kaldı. Gerisi İran dan gelme Şikak aşîretine mensuptur. Resulânis köyünün ismi bugün Yüceler olarak değiştirilmiştir. Efendi hazretlerinin baba evi, câmiin hemen yanında olup, bugün yerinde bir kavaklık vardır. Câmiin kulleteyni âtıl olmakla beraber, hâlâ durmaktadır.] Bizimle beraber Gevar dan Şemdinan a ve oradan Revandız a kadar, yirmidokuz köyün ihtiyarları, kadınları ve çocukları ıssız çöl ve dağlarda, elimize ne geçerse kemirip bin türlü meşakkat ve zahmetle, aç bî ilâç o sene (1916) haziranın birinci gecesi Revandız a girdik. Bir çokları memedeki çocuklarını sulara atmış, biraz daha büyüklerini de kucaklarına birer parça ekmek bırakıp, dağlar, kayalıklar içinde bırakmışlardı. Bunların hemen hepsi öldü. Defn edilemiyen, meydanda kalan da çoktu. Tayyar ve Nahob Nasturîleri ile Ermeni çeteleri ve murdar tıynetli aşâir eşkiyâları

Cin Hakkında Bilgi CİN HAKKINDA BİLGİ

Cin Hakkında Bilgi CİN HAKKINDA BİLGİ Cin Hakkında Bilgi CİN HAKKINDA BİLGİ Aşağıdaki yazı, Osmânlı pâdişâhlarının otuzaltıncısı, sonuncusu, sultân Muhammed Vahîdeddîn hân rahmetullahi teâlâ aleyh zemânında, medresetülmütehassısînde tesavvuf

Detaylı

Cinnin ta rîfi şöyledir: Cin ya nî peri, ateşin alev kısmından yapılmış cismler olup, her şekle girebilirler.

Cinnin ta rîfi şöyledir: Cin ya nî peri, ateşin alev kısmından yapılmış cismler olup, her şekle girebilirler. Cin Hakkında Bilgi CİN HAKKINDA BİLGİ Aşağıdaki yazı, Osmânlı pâdişâhlarının otuzaltıncısı, sonuncusu, sultân Muhammed Vahîdeddîn hân rahmetullahi teâlâ aleyh zemânında, medresetülmütehassısînde tesavvuf

Detaylı

Efendi Hazretlerinden Rûhların Hâzır Olması Hakkında Mektûb

Efendi Hazretlerinden Rûhların Hâzır Olması Hakkında Mektûb Efendi Hazretlerinden Rûhların Hâzır Olması Hakkında Mektûb RÛHLARIN HÂZIR OLMASI HAKKINDA MEKTÛB Bu mektûb, seyyid Abdülhakîm efendi rahmetullahi aleyh tarafından yazılmış olup, Evliyâ rûhlarının, her

Detaylı

Üstad Ve Efendi Hazretleri

Üstad Ve Efendi Hazretleri Üstad Ve Efendi Hazretleri Büyük bir buhran geçirdiği ve Abdülhakim Arvasi Hazretleri ile tanıştığı yıl olan 1934 ün adeta Necip Fazıl ın hayatının birden bire bütünüyle değiştiği bir milat olarak kabul

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Gerçek Alim-SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ

Gerçek Alim-SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ Gerçek Alim-SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ GERÇEK ALİM Osmanlı nın bize bıraktığı en büyük manevi ve kudsi miraslardan Zahir ve batın ilimlerinde kamil ve dört

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

20 Derste Eski Türkçe

20 Derste Eski Türkçe !! 20 Derste Eski Türkçe Ders Notları!!!!!! Cüneyt Ölçer! !!! ÖNSÖZ Türk Nümismatik Derneği olarak Osmanlı ve İslam paraları koleksiyoncularına faydalı olmak arzu ve isteği île bu özel sayımızı çıkartmış

Detaylı

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir. 1- Ramazan ayının birinci gecesi kılınacak namaz: Bu gecede bir kimse 2 rekat namaz kılsa, her rekatta da KADİR SÜRESİNİ okursa; ALLAHÜ Teâlâ ( cc ) o kişiye 3 türlü kolaylık verir. Bu ay içinde orucu

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir. Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan Recep ve Şaban ayını mübarek kılıp bizi ramazan ayına ulaştıran rabbimize hamd olsun. Bu yazımızda sizinle ramazan ayıyla ilgili terimlerin anlamını inceleyelim. Ramazan: Hicri

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2010-1431 1 ما حكم الصيام وحكمته» باللغة ال ية «عبد

Detaylı

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır. 4.MEKTUP MEVZUU : a) Mübarek ramazan ayının faziletleri. b) Hakikat-ı Muhammediye'nin (kabiliyet-i ulâ) beyanı.. Ona ve âline salât, selâm ve saygılar.. c) Kutbiyet makamı, ferdiyet mertebesi.. NOT : İMAM-I

Detaylı

Muhammed Salih el-muneccid

Muhammed Salih el-muneccid KABİRDEKİ HAYATIN TABİATI NASILDIR? [ Türkçe ] طبيعة الحياة في القبر [باللغة التركية [ Muhammed Salih el-muneccid محمد بن صالح المنجد Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم شاهين Tetkik eden

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): da: - Yavrum ne oldu niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Bu soruya karşılık çocuk - Efendim,

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Camiye Girerken Allah ın adıyla, Allah ın Resulüne salat ve selam olsun. Allah ım, hatalarımı bağışla ve bana rahmet kapılarını aç. Camiden Çıkarken Allah ın adıyla, Allah

Detaylı

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak   dersek h 6. olarak sadaka verme. M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI lar aha beteri dir... 1. -3-5 veya 7 2. Y 3. : me sem. 1 (B bir olmaz) 4. a bakarak " " 5. sek, dersek h 6. olarak sadaka verme. 2 3 k, iyilik yapmak, anaya -

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2011-1432 الصيام برؤ ة واحدة» اللغة الرت ية «بن صالح

Detaylı

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti uygulaması sadece bir ezan vakti icin yola baş koymuş zamanla gelişerek farkli ozelliklere sahip olmuş çok faydalı ve önemli bir

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN KUR AN KARANLIKLARDAN AYIDINLIĞA ÇIKARIR Peygamber de (şikayetle): Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur an ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler. dedi. (Furkân /30) Elif, Lâm,

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

KÂBE VARAK YALDIZ + LAK ST-D001 KÂBE

KÂBE VARAK YALDIZ + LAK ST-D001 KÂBE KÂBE VARAK YALDIZ + KÂBE ST-D001 RAVZA VARAK YALDIZ + RAVZA ST-D002 Doğmazdı kalbe iman, inmezdi arza Kur an, Meçhul olurdu esmâ, sensiz cânım Muhammed Mâtem tutardı gökler, gülmezdi hiç melekler, Mahzûndur

Detaylı

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn RAMAZAN GECELERİNDE KILINAN NAMAZIN CEMAATLE EDÂSININ MEŞRULUĞU ] ريك Turkish [ Türkçe Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin 2011-1432 وعية اجلماعة يف قيام رمضان»

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 1) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Müslüman ın Müslüman üzerindeki hakkı

Detaylı

ERZİNCAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 3. DÖNEM TEMMUZ- AĞUSTOS - EYLÜL AYLARINA AİT VA'Z İRŞAD PROGRAMI

ERZİNCAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 3. DÖNEM TEMMUZ- AĞUSTOS - EYLÜL AYLARINA AİT VA'Z İRŞAD PROGRAMI ERZİNCAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 3. DÖNEM TEMMUZ- AĞUSTOS - EYLÜL AYLARINA AİT VA'Z İRŞAD PROGRAMI ADI SOYADI ÜNVANI Haftalar GÖREV TARİHİ VAKTİ VA'Z-IN YERİ VA'Z-IN KONUSU Aydın ÖÇALAN İl Vaizi 5 Temmuz

Detaylı

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur. Alıntı; FarukBeşer İsra Suresi hicretten bir yıl önce indirilmiş. Yani Hicret yakındır ve artık Medine de Yahudilerle temas başlayacaktır. Sure sanki her iki tarafı da buna hazırlıyor gibidir. Mescid-i

Detaylı

ALLAH IN EVLERİNDE MİSAFİRLİK: İTİKAF MESCİDLER ALLAH A YAKLAŞMA YERLERİDİR

ALLAH IN EVLERİNDE MİSAFİRLİK: İTİKAF MESCİDLER ALLAH A YAKLAŞMA YERLERİDİR MESCİDLER ALLAH A YAKLAŞMA YERLERİDİR Şüphesiz ki (bütün) secde edilen yerler/mescidler Allah( a yaklaşmak ve O na teslimiyeti göstermek) içindir. O halde Allah ile beraber (başka) birine (sığınıp) yalvarmayın.

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız. Sual: Kur'an harflerini yazmanın maddi sırları var mıdır? Bazı rivayetlerde, Kur'an harfi ile yazılmış olan dua, ayet gibi kıymetli şeyleri yazmak, üzerinde taşımak veya okumaktan bahs ediliyor Bunları

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com

Detaylı

ilkokul Yeşilcan la Temiz Hava

ilkokul Yeşilcan la Temiz Hava ilkokul Yeşilcan la Temiz Hava SUNUM İÇERİĞİ Bağımlılık Nedir? Tütün Ürünleri Nelerdir? Sigaranın Arttırdığı Riskler Kendimi Nasıl Korurum? Sigara İçmemenin Faydaları 2 3 4 5 Bağımlılık Nedir? Bağımlılık

Detaylı

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI 5.10.2015 Pazartesi 06.10 2015 Salı Y.ÇİFTÇİ S.AL Y.ÇİFTÇİ 7.10.2015 Çarşamba Y.ÇİFTÇİ 15:00 8.10.2015 Perşembe S.AL S.AL 9.10.2015 Cuma E.ÜZÜM S.AL Y.ÇİFTÇİ 15:00 E.ÜZÜM (Siyer ) Mirac ve Hediyesi Namaz

Detaylı

İmama Sonradan Yetişen Namazları Nasıl Kılar? Cumartesi, 16 Ocak :02. Müdrik

İmama Sonradan Yetişen Namazları Nasıl Kılar? Cumartesi, 16 Ocak :02. Müdrik Müdrik Müdrik "idrak etmiş, yetişmiş, kavuşmuş" gibi anlamlara gelir. İlmihal ıstılahında, namazı tamamen imamla birlikte kılan kimseye müdrik denir. İmama en geç birinci rek atın rükûunda yetişen kimse

Detaylı

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Siyer-i Nebi ne demektir? Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) doğumundan ölümüne kadar geçen hayatı içindeki yaşayışı, ahlâkı, âdet ve davranışlarını inceleyen ilimdir.

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir? 1) İnsanlar, dağlar gibi yerlerinden kımıldamayan cansızlar değildir. Arkadaşlar, tanışlar birbirlerinden ne kadar uzakta olursa olsun ve buluşmaları ne kadar güç olursa olsun, günün birinde bir araya

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır. 16.MEKTUP MEVZUU : Uruc, (yükselme) nüzul (iniş) ve diğer hallerin beyanı.. NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır. Taleb babında en az duranlardan birinin arzuhalidir.

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

Yeşilcan la. Temiz Hava. İlkokul

Yeşilcan la. Temiz Hava. İlkokul Yeşilcan la Temiz Hava İlkokul SUNUM İÇERİĞİ Bağımlılık Nedir? Tütün Ürünleri Nelerdir? Sigaranın Arttırdığı Riskler Kendimi Nasıl Korurum? Sigara İçmemenin Faydaları 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

Detaylı

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? حكم تكر لعمر م يكو بينهما ] تريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır. 6.MEKTUP MEVZUU : a) Cezbe ve sülûk husulünün beyanı. b) Celâl ve cemal sıfatları ile terbiye almak. c) Fenanın ve bekanın beyanı. d) Nakşibendî tarikatına mensub olmanın üstünlüğü. Belâ ve musibet için

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23) Dedikodu (Gıybet) Gıybet Dedikodu (gıybet), birisinin yüzüne söylenmesinden hoşlanmadığı şeyleri arkasından söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise bu gıybet, yapmamış ise iftira olur (Hadis,

Detaylı

Herkes bir arayış içinde

Herkes bir arayış içinde Euzubillahimineşşeytananirracim Bismillahirrahmanirrahim Herkes bir arayış içinde Ayberk Efendi Berlin 2oo8 La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil Azim. Meded ya Sultanul Evliya, meded ya Şeyh Nazım

Detaylı

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir? On5yirmi5.com Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir? Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir? Muharrem orucunun önemi nedir? Yayın Tarihi : 6 Kasım 2013 Çarşamba (oluşturma : 1/22/2017) Hayatın bütün

Detaylı

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; 1) Güçlük içinde ve çok zor durumda olan insanın, 2) Savaş altındaki insanın

Detaylı

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır.

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır. NAMAZ 1 Namazın önemi ve faydaları nelerdir? 1. İslam ın şartlarından biridir. 2. Kulu, Allah a yaklaştırır. 3. Cemaatle kılınması, birlik ve beraberliği pekiştirir. 4. Sorumluluk bilincini geliştirir.

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): - Yavrum ne oldu, niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Çocuk da: - Efendim, namaza gidiyorum.

Detaylı

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN VAİZİN TARİHİ VAKTİ ADI VE SOYADI UNVANI İLÇESİ YERİ KONUSU İbrahim KADIOĞLU İl Müftü Yard. Akdeniz Ulu Camii 17 Haziran 2015 Çarşamba 18 Haziran 2015 Perşembe 19 Haziran 2015 Cuma Yunus GÜRER İl Vaizi

Detaylı

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17 Ramazan ayı İslam inancının kendisine yüklediği önem sebebiyle halk arasında On bir ayın sultanı ve Şehr-i Mübârek (Mübârek Ay) olarak kabul edilmiştir. Ramazan ayı Müslümanların değerlendirmek için adeta

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri Asıl adı: Abdülkadir Nesebi: Seyyid( Hazreti Hüseyin(R.A) ın Efendimizin Soyundandır) Doğum yeri ve tarihi:m.1897/h.1315,muş un Bulanık İlçesi Abri(Esenlik)Köyü

Detaylı

CEVAP ANAHTARI SINIF

CEVAP ANAHTARI SINIF 5. SINIF ÜNİTE 1: ALLAH İNANCI 1-C 2-D 3-D 4-B 5-A 6-D 7-A 8-B 1-C 2-A 3-B 4-C 5-D 6-A 7-D 8-D 1-A 2-B 3-A 4-C 5-B 6-C 7-D 8-C 1-B 2-B 3-D 4-A 5-C 6-B 7-C 8-A 1-D 2-C 3-A 4-D 5-D 6-B 7-A 8-B 1-C 2-D 3-C

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir? Din Kültürü. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir? Düşünmeyi öğretir Hayata anlam katar Sabretmeyi öğretir Herkesten yardım istemeyi öğretir Özgür olmayı öğretir. Peygamberimizin Medine'ye

Detaylı

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır.

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır. 45. MEKTUP MEVZUU : a) Şeyhinin vefatından sonra, Haniganın fukarasına (tekkenin dervişlerine) zahirî destek olması dolayısı ile teşekkür izharı.. b) Camiiyet-i İnsan (insanda her şeyin var olması) onun

Detaylı

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK HAZIRLAYAN Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK MADDİ TEMİZLİK MANEVİ TEMİZLİK İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır.

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

PEKİ nin SIRRI. Bu nefsi, en ziyâde tahrîb eden de yine, Hemen Peki demektir büyüklerin emrine.

PEKİ nin SIRRI. Bu nefsi, en ziyâde tahrîb eden de yine, Hemen Peki demektir büyüklerin emrine. 19.04.2015 Edebin bir târifi, Îtirâz etmemek tir. Büyüklerin emrine, Baş üstüne demektir. Sizi sâdece boş yere yarattığımızı ve sizin hâkîkaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız? Müminun

Detaylı

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN!

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN! HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN! Size bir hediye geliyor. Çok uzaktaki, en sevdiğin arkadaşın gönderiyor. İçerisinde neler mi var? Sevdiğin herşey. Arkadaşın önceden haber veriyor. Beklemeye başlıyorsun.

Detaylı

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar Dualar Beddualar Çocuklara gösterilen sevgi, dua ile birlikte beden diliyle de gösterilmesi onların okul başarısını artıracaktır. Çocuklar okula giderken sarılarak ve dua ile yollanmalıdır. Bu, çocukların

Detaylı

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır.

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır. Türkiye de Diyanet İşleri Başkanlığı nın belirlediği ve uyguladığı imsak vakti, oruca başlama ve sabah ezanın okunması ile Müslümanların sabah namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli

Detaylı

a) Tuvalette b) Kur'an okuyana

a) Tuvalette b) Kur'an okuyana 1- Hz. Ali (ra) ``Bana bir harf öğretenin kälesi olurum buyurarak bize anlatmak istediği mana aşağılardan hangisidir? a) İlim öğrenmenin ve öğretmenin önemi b) Öğretmen can kulağıyla dinlenmeli c) Öğretenelere

Detaylı

Peygamber Efendimiz, Çanakkale'deki Asker Evlâtlarının Yardımına Gitmişti.

Peygamber Efendimiz, Çanakkale'deki Asker Evlâtlarının Yardımına Gitmişti. Peygamber Efendimiz, Çanakkale'deki Asker Evlâtlarının Yardımına Gitmişti. Tarihler 1928 yılını göstermektedir. Osmanlının son devir âlimlerinden, ilmi ile amil Alasonyalı Cemal Öğüt Hocaefendi hacca gider.

Detaylı

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Kur'an-ı Kerimde bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat verme gibi

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı