Mirze Feteli Âhunzâde (Seki, 1812-Tiflis, 10 mart 1878)

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Mirze Feteli Âhunzâde (Seki, 1812-Tiflis, 10 mart 1878)"

Transkript

1 Mirze Feteli Âhunzâde (Seki, 1812-Tiflis, 10 mart 1878) Modern Azerbaycan Edebiyatının kurucusu, Türk-Tsîâm dünyasının ilk dram yazan, alfabe ıslahatçısı, şair, tenkitçi, ve filozof, 1812'de, eski Seki Hanlığı'nm merkezi olan Şeki'de doğdu. Babası Mirze Mehemmedtağı Hacı Ahmedoğlu Güney Azerbaycan'dan, Tebriz yakınlarındaki Hamne kasabasmdandı. 1811'de ticaret amacı ile Kuzey Azerbaycan'a-Şeki'ye-gelmiş ve yerli ruhanilerden Ahund Hacı Alesger'in kardeşi kızı Nane Hanımla evlenmişti. Bir yıl sonra bu nikahtan geleceğin büyük yazarı M.F.Ahundzâde doğmuştu. 1814'te babası iki yaşındaki oğlunu ve Nane Hanım'ı da alarak kendi memleketine-hamne kasabasına göçer. Ama aile içerisinde bir huzursuzluk ortaya çıkdığmdan ve Mirze Mehemmedtağı'nm birinci karısının devamlı kavgalarından sıkılan Nane Hanım, oğlunu da alarak aynı yıllarda Güney Azerbaycan'ın Erdebil şehrinde, Şeki'nin eski hanı Selim Han'ın yanında hizmetde bulunan amcası Ahund Hacı Alesger'in yanına göçer. Ahund Alesger küçük Feteli'yi evlatlığa kabul ederek onun talim-terbiyesi ile kendisi meşgul olur. Mirze Feteli de hayatının sonuna kadar onu ikinci babası olarak kabul eder ve resmî devlet hizmetine girdiği zaman, Hacı Alesger'in taşıdığı ruhani adı- Ahund admı-bir soyadı olarak (Ahundzâde, Rus kaynaklarında Ahundov) kabul eder. Mirze Feteli 1825 yılma kadar Güney Azerbaycan'da yaşar ve ilk tahsilini de burada, babalığı Ahund Alesger'den alır. Ağa Mehemmed Şah Kaçar'm fermanında "alimü l-ülema" (alimler alimi) diye adlandırılan Ahund Alesger; Fars ve Arap dillerini, İslâm tarihim ve hukukunu mükemmel bilirdi ve küçük Mirze Feteli'yi de, din alanında, dcvamcısı olarak görmek istiyordu. 1825'te aile Kuzey Azerbaycan'a dönerek Gence şehrinde yerleşir. 1826'da ise Ahund Alesger kardeşi kızını ve oğulluğunu alarak memleketi Şeki'ye götürür ve bir süre burada yerleşirler. Şeki'de Mirze Feteli'nin dinî tahsilinin yeni bir dönemi başlar. Farsça ve Arapça eğitimini derinleştirir, dini şerh ve risaleleri okur. 1832'de hac ziyaretine giden babalığı Mirze Feteli'yi de yanma alarak Gence medresesine götürür. Burada tanınmış ilahiyatçılardan Molla Hüseyn Pişnamazzade'den mantık ve fıkıh, Mirze Şefi Vazeh'den ise hüsnühat (kalligrafiya) dersleri alır. Mirze Şefi, gencin istidad ve başarısını görüp onun gözlerini hayata açar, dünyevî ilimleri öğrenmesini, şarlatanlıktan ve riyakârlıktan uzak olmasını tavsiye eder. Artık hayata bakışı değişen Mirze Feteli, babalığı Hac ziyaretinden döndükten sonra bir yıl Şeki'deki Rus okuluna devam eder. Ama yaşı geçtiği için okula fazla devam edemez. 1834'te Ahund Alesger onu Tiflis'e götürerek Kafkas başkomutanlığında Şark dilleri tercümanı görevi almasına yardımcı olur. Aynı dönemden itibaren Mirze Feteli hayatının sonuna kadar Tiflis'te yaşar ve onu dünya çapında meşhur eden eserlerini de bu şehirde yazar.

2 Mirze Feteli Ahundzâdc Tiflis'te resmî devlet hizmeti ile birarada eğitim alanında da çalışmış, ü yılları arası, Tiflis orta okulunda Azerî Türkçesi ve şeriat hocası olmuş, 184.0'ta ise bu görevini eski hocası Mirze Şefi Vazeh'e bırakmıştı. Tiflis'e geldikten sonra, Rus dilindeki bilgilerini derinleştirmiş,tiflis'teki Rus aydınları, gazetecileri ile sıkı irtibat kurmuştu. Genç Ahundzâde'nin 1837 r de büyük Rus şairi Aleksandr Puşkin'in düelloda öldürülmesi üzerine "Sebûhî" takma adı ile yazdığı, "Puşkin'in ölümüne Şark poeması" devrin Rus edebî muhitinde büyük ilgiyle karşılanmış, Moskova gazetelerinde yayınlanmıştı. "Moskovski Nablyudatcl" gazetesi bu eseri, "Puşkin'in mezarı üzerine koyulan güzel demet" şeklinde takdim etmişti. Azerî Türkçesi, Osmanlı Türkçesi, Rus, Fars ve Arap dillerini mükemmel bilen bir devlet memuru olarak Mirze Feteli Ahundzâde, Rusya'nın doğu siyasetinin oluşumunda da çalışmıştır. Mesela, 1840'ta Rusya ile Türkiye arasındaki sınır ihtilaflarını araştıran komisyonda çalışmış, 1846'da Rusya ile İran arasındaki diplomatik görüşmelere katılmış, 1848'de yeni tahta çıkan İran hükümdarı Nesreddin Şah'a, Rus İmparatorunun tebrik mektubunu götüren delegelerin arasında bulunmuştu. Bu geziler, yalnız onun siyasî görüşlerinin şekillenmesinde değil, eserlerinin konusuna da etkili olmuştu. Mirze Feteli Ahundzâde sanat hayatına Azerî Türkçesi ve Farsça yazdığı şiirlerle başlamıştır. Onun şiirlerinin büyük bir kısmım Zâkir, Nâtevan, Ceferkulu Han Neva gibi sanat adamı olan çağdaşlarına yazdığı manzum mektuplar teşkil etmektedir. Şiirleri içerisinde tecnislere, gazellere, manzum hikayelere, hicivlere de rastlamak mümkündür. Şiir açısından Ahundzâde'nin etkilendiği ustadlardan birisi de meşhur Mevlana Celaleddin Rum-i Mollayi Rum-i olmuştur. Ahundzâde Kafkas Şeyhülislâmı'na mektuplarından birinde şöyle diyordu: "Mollayi Rumi'ni size müşahiteden me'ruf etmek için men dexi üç mesel Türki dilinde nezme getirib gönderdim. Ama onun gibi meğz-i metlebi gizleyc bilmedim. Vageen, Mollayi Rumi meğz-i metlebi gizletmekde ustad-i kamil ve herifi bîmisldir". Milletin Önündeki büyük problemlerin kısa zamanda çözülmesi, halkın manevî ve kültürel açıdan çağdaşlaştırılması için şiirin imkanlarını yeterli saymayan Mirze Feteli Ahundzâde, dram sanatına el attı ve yıllan arasında bu türün bütün İslâm dünyasında ilk örnekleri olan altı şaheser komedisini yazdı. "Hekayet-i Molla İbrahimhelil Kimyager", "Hekayet-i Müsyö Jordan", "Hekimi - Nebatat ve Derviş Mesteli Sah", "Ca- dügün-i Meşhur", "Sergüzeşt-i Vezir-i Han-i Lenkeran", "Hekayet-i - Xırs Quldurbasan", "Hekayet-i Merd-i Hesis" (ikinci adı "Hacı Kara"), "Mürafie Vekillerinin Hekayeti" adındaki bu komedilerde o dönemdeki Azerbaycan hayatının bütün alanları başarıyla aksettirilmişti. Milleti cehalet ve gerilik uykusundan uyandırmak ve onu çağdaş kültüre kavuşturmak, uygar dünyanın eşit haklara sahip bir üyesi yapmak için mizahî gülüşün, komedinin büyük önemi olduğunu, Şarkda ilk önce anlayan Mirze Feteli, Azerbaycan Edebiyatında bir ihtilal yaparak bir kaç yüz yıllık gelenekleri olan Divan Edebiyatından Modern Edebiyata köprü kurmuştu. 1857'de tamamladığı ve Azerî Edebiyatında bir çok araştırmacılar tarafından ilk roman olarak kabul edilen "Aklanmış Kevakib" eserinde de yazar aynı amaçları takip etmişti. Mirze Feteli'nin komedileri ve "Aldanmış Kevakib" adlı eseri 1859'da Tiflis'te "Temsilat" adı ile yayınlanmış ve kısa zamanda yazarına hem İslâm dünyasında, hem de Batıda büyük şöhret kazandırmıştı. 1857'den hayatının son yıllarına kadar Mirze Feteli Ahundzâde'yi düşündüren ve meşgul eden en önemli konulardan biri de Arap alfabesinin ıslahı ve genellikle alfabe reformuydu. Arka arkaya dört alfabe projesi hazırlamıştı. İlk projelerde Arap alfabesinin sadeleştirilmesi ve kolaylaştırılması üzerinde durulmakla beraber, projesinde yazar, Arap alfabesinden tamamen vazgeçiyor ve onun yerine Latin alfabesi kullanılması fikrini Öne sürüyordu. Mirze Feteli Ahundzâde bu projelerini Türkiye'nin ve İran'ın maarif nâzirlerine ve devlet adamlarına, Petersburg'un, Paris'in, Londra'nın, Viyana'nm, Berlin'in ünlü ilmî merkezlerine gönderdiyse de, bir sonuç elde edemedi. 1863'te alfabe İslahatı meselesiyle ilgili olarak İstanbul'a geldi. Dört ay Osmanlı İmparatorluğu başkentinde yaşadı. Burada ilim adamlarıyla görüştü. Alfabe projesi Osmanlı Devletinin o dönemdeki sadrazamı Fuad Paşa'ya takdim edildi ve Paşa'nm emriyle İmparatorluğun başlıca ilmî merkezi olan "Cemiyyet-i Elmiyye-yi Osmaniyye"de müzakere edildi. Proje genellikle takdir edildiyse de, Osmanlı Devleti tarafından da kayda değer bir destek görmedi. Sultanın fermanıyla Mirze Feteli Ahundzâde dördüncü dereceli "Mecidiyye" nişanıyla mükafatlandırıldı. Lakin yazar bunu alfabe projesine verilen değerden çok, memuru olduğu Rus Devletine karşı gösterilen bir iyi niyet jesti sayıyordu. 1864'te Mirze Feteli Ahundzâde edebî ve fikrî hayatının en önemli olaylarından biri saydığı "Kemalüddövle Mektupları" eserini bitirdi ve ömrünün sonuna kadar gösterdiği bütün çabalara

3 rağmen, bu eseri ne Rusya sınırlarında, ne de Batı'da yayınlatabildi. "Kemalüddövle Mektublan" baştan-başa caîülliye, fanatizme ve gericiliğe savaş açmıştı ve yazarın kendisinin de itiraf ettiği gibi, onun her satırı kan kokuyordu. "Kemalüddövle Mektubları"nı Azerî Türkçesi ile yazmış, 1868'de, dostu Mirze Yusif Han'la birlikte Fars diline, 1874'te şarkiyatçı alim Adolf Berje ile birlikte Rus diline tercüme etmiş, lakin bu dillerin hiç birinde yaymlatabilmemişti. Mirze Feteli Ahundzâde devrinin büyük filozofuydu. Felsefî görüşleri "Kemaiüddövle Mektu bları", "Con Stüart Mili Azadlık Hakkında", "Hekimi - İngilis Yuma Cevap", "Mollayi- Rumi'nin ve Onun Tesnifinin Babında", "Yek Kelme Hakkında" vb. eserlerinde işlenmiştir. Azerbaycan Edebiyatına bir edebî tür olarak tenkidin yahud edebî eleştirinin getirilmesi de Mirze Feteli'nin adıyla başlar. Onun, "Fehrist-i Kitab", "Nezm ve nesr hakkında", "Tenkit risalesi", "Mirze Ağanın piyesleri hakkında kritika" vb. makale ve araştırmaları; bu gibi edebî eserlerin meziyyet ve noksanlarını açığa çıkarmayı bir amaç olarak alan çağdaş, ilmî tenkitin Azerbaycan edebî hayatındaki ilk örnekleriydi. Ayrıca vurgulamak gerektir ki, edebiyatı, sosyal hayatın taleplerine tâbi tutmaktaki ifradı, Mirze Feteli'yi bazı yanlışlıklara da düşürüyor ve bunun sonucu olarak mesela, Türk dünyasının büyük söz ustası Füzûlî'yi şair saymayarak yalnız bir "tıstad-ı nazim" olarak kabul ediyordu. Rus ordusunun albayı olan Mirze Feteli Ahundzâde askerî tarih ve genellikle Şark tarihi ile de yakından ilgileniyordu. Onun şarkiyatçılık sahasındaki ilmî araştırmalarının önemli bir kısmı Şark-İslâm tarihi ile ilgili konulara dayanmaktadır. 1866'dan itibaren Tiflis'te şarkiyatçı âlim Adolf Berje'nin nezareti altında yayınlanan "Kafkaz Arkeografiya Komisyonu Aktlarmm" birçok cildleri, Ahundzâde'nin doğu dillerinden aktardığı kaynaklarla ve orijinal yazıları ile doludur. Özellikle hayatda olduğu devirde, Mirze Feteli'nin eserleri Fars, Gürcü, Ermeni, Rus, Alman, Fransız, İngiliz dillerine çevrilmiş, Rusya'nın ve Avrupa'nın ilmî dergilerinde, edebî kişiliği ve eserleri hakkında makaleler yayınlanmıştı. Piyesleri yıllarında Tiflis ve Petersburg, 1873'te ise Bakü'de sahneye koyulmuştu. Azerbaycan millî tiyatrosunun tarihi de Ahundzâde'nin dram eserlerinin sehne tarihi ile başlar. Mirze Feteli Ahundzâde, bütün hayatını Rusya İmparatorluğu'nun devlet hizmetinde geçirse de, bu hizmetden kendi milletinin menfaati için, Türk-İslâm dünyasının gelişmesi için yararlanmaya çaba göstermişti. Ünlü Azerî şairi Semed Vurgunun haklı olarak yazdığı gibi, onun; "madalya ve pagonlarla süslenmiş mundirinin (üniformasının) içinde büyük bir yürek vardı. Bu yürek onun halk için özgürlük ve saadet arayan yüreği idi. Bu yürek, Azerbaycan halkının Rus İmparatorluğuna karşı nefret ve isyan yüreği, onun büyük medeniyyetine hörmet ve mehebbet yüreği idi. Bu yürek beynelmilelci ve hümanist Ahundov'un bütün insanlara muhabbetle dolu kardeşlik yüreği idi". Şarkın ilk dram yazarı olan Mirze Feteli Ahundzâde 10 mart 1878'de Tiflis'te vefat etmiş ve şehrin Müslüman mezarlığında büyük bör törenle defnedilmişti. 1911'de (o zaman Ahundzâde'nin doğum tarihi yanlış olarak 1811 sayılırdı) Azerbaycan'ın kültür hayatında ilk anma günü kutlanmıştı. Bu Ahundzâde'nin doğumunun 100. yılı kutlamalarıydı. Azerbaycan Edebiyatının, kültürünün, eğitiminin yenileşmesi, modernleşmesi her açıdan Mirze Feteli Ahundzâde'nin adı ve her biri bir örnek niteliğindeki eserleriyle başlar. O, XIX. yy. sonu XX. yy. başlarında Azerî yazarlarının çoğu için canlı üniversite rolünü oynamıştı. Eserleri: Temsilâh.Tiflis,1859, Kemalüddövle Mektubları, Bakı, 1926, Hekayet-i Xırs Qolubdurbasan, Bakı, 1938; Hekayet-i Molla İbrahimxelil Kimyager, Bakı, 1938; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1938; Eserleri, 3 cildde, I-III. cildler, Bakı, 1938, Aldanmiş Kevakib, Bakı, 1962, 1975, 1982; Kemalüddövle Mektubları, Bakı, 1959,1969, 1986, Komediyalar, Bakı, 1962, 1975, 1982; Eserleri, 3 cildde, I-III cildler, Bakı, ; Eserleri, 3 cildde, I-III cildler, Bakı, 1955; Piyesler, Bakı, 1968; Mürafie Vekillerinin Hekayeti, Bakı, 1969; Aldanmış Kevakib, Kemalüddövle Mektubları, Bakı, 1985; Bedii ve Felsefi Eserleri, Bakı, 1987; Puşkin'in Ölümüne Şerq Poeması, Bakı, 1987, Eserleri, 3 cildde, I-III cildler, Bakı, ; Komedileri, İzmir, 1989, Eserleri (Rus dilinde) Tbilisi, 1938; Seçilmiş Eserleri (Rus dilinde), Bakı, 1987; Seçilmiş Felsefî Eserleri (Rus dilinde), Bakı, 1951, 1963,1987, Moskva, Kaynakça: Firudinbey Köçerli. Azerbaycan Türklerinin Edebiyatı (Rus dilinde) Tiflis, 1903; Firudinbey Köçerli. Mirze Feteli Ahundzâde, Bakı, 1911; E.Haqverdiyev. Xeyalat. Bakı, 1911, E. Haqverdiyev, Mirze Feteli Ahundov, Bakı, 1927; E.Demirçizâde. Mirze Feteli Ahundov Dil Haqqında ve Mirze Feteli Ahundov'un Dili, Bakı, 1941; H.Efendiyev, Mirze Feteli Ahundov'un Nesri, Bakı, 1953; Eziz Mirehmedov. Mirze Feteli Ahundov. Bakı, 1953; M.Qasimov. Mirze Feteli

4 Ahundov ve XIX. Esrin Rus İnqilabçı- Demokratik Estetikası, Bakı, 1954; E.İbrahimov. Mirze Feteli Ahundov Arxivinin Tesviri, Bakı, 1955, H. Dağıyev. Mirze Feteli Ahundov'un Biblioqrafiyası, Bakı, 1960, F. Qasımzâde. Mirze Feteli Ahundov'un Heyat ve Yaradıcılığı, Bakı, 1962; E.Ehedov. Büyük Mütefekkir, Bakı, 1962; Memmedov Z.Mirze. Feteli Ahundov'un Estetik Görüşleri, Bakı, 1962; S. Murtuzayev. Mirze Feteli Ahundov'un Estetik Görüşleri, Bakı, 1962; S. Murtuzayev. Mirze Feteli Ahundov'un Komediyalarının Dil ve Üslub Xüsusiyyetleri. Bakı, 1962; M. Cahangirov. Mirze Feteli Ahundov Eserlerinin Dili Üzerinde Nece İşlemişdir? Bakı, 1962; Mirze Feteli Ahundov. Meqaleler Mecmuesi. Bakı, 1962; Mirze Feteli Ahundov ve Teatr, Bakı, 1962; Q.Mustafayev. Mirze Feteli Ahundov, Bakı, 1966; Ş. Mehdiyev, Mirze Feteli, Bakı, 1969; H. Efendiyev. Mirze Feteli Ahundov'un Realist Satirik Nesrinin Devamçıları, Bakı, 1974; I.Zekiyev. Mİrze Feteli Ahundov ve Kitab Medeniyeti, Bakı, 1974; H. Memmedzâde, Mirze Feteli Ahundov ve Şerq, Bakı, 1971; N. Memmedov. Ahundov'un Realîzmİ, Bakı, 1987; M.Sadıqov ve Şerq, Bakı, 1971; N. Memmedov. Ahundov'un Realizmi, Bakı, 1987; M.Satıqov, Mirze Feteli Ahundov, Bakı, 1987; M.Refili, Mirze Feteli Ahundov, Bakı, 1990; C.Ceferov, Ahundov'un Dramaturgiyası, Bakı, 1950 (Rus dilinde), Cefer Ceferov. Mirze Feteli Ahundov (Rus dilinde), Bakı, 1962; C.Ceferov. Kısa Edebî-Tenkidi Oçerk, Moskva, 1962 (Rus dilinde), A.Lerman, Mirze Feteli Ahundov Rus Metbuatında, Bakı, 1962 ( ), (Rus dilinde). Mehmedov Nadir. Axundov'un Realizmi. Bakı, 1982 (Rus dilinde); Memmedov Nadir. Axundov'un Bedii Yaradıcılığı. Bakı, 1962 (Rus dilinde); Memmedov Şeyda. Mirze Feteli Axundov. Moskova, 1978 (Rus dilinde); Memmedov Şeyda. Mirze Feteli Axundov'un Felsefi ve Içtimai- Siyasi Görüşleri. Moskova 1948 (Rus dilinde); Memmedov Şeyda. Mirze Feteli Axundov. Felsefi ve Sosial-Siyasi Görüşleri, Moskova, 1960 (Rus dilinde); Memmedov Şeyda. Mirze Feteli Axundov'un Dünya Görüşü. Moskova, 1962 (Rus dilinde), Mirzeyeva Şükufe. Mirze Feteli Axundov'un Estetik Görüşleri, Bakı, 1962 (Rus dilinde); Mustafayev Merdan. Mirze Feteli Axundov'un Ekonomik Görüşleri, Bakı, 1962 (Rus dilinde); Mikayıl Refili, Mirze Feteli Axundov. Bakı, 1957 (Rus dilinde); Ağababa Rzayev. Axundov. Moskova, 1980: (Bakı, 1968 (Rus dilinde); Ağababa Rzayev. Mirze Feteli Axundov'un Hukuki Görüşleri Bakı, 1962 (Rus dilinde); Rus ve Avropa Metbuah Mirze Feteli Axundov Haqqında. Bakı, 1987 (Rus dilinde); Vilayet Muxtaroğlu. Mirze Feteli Axundov Haqqmda Yeni qaynaqlar, "Literaturnı Azerbaycan", 1989 (Rus dilinde). Haqverdiyev Ebdürrehimbey, Mirze Feteli Axundov'un Heyat ve Yaradıcıhğı, Bakı, 1928 (Rus dilinde); Heyder Hüseynov. XIX Esrde Azerbaycanda Felsefi ve İctimai-Siyasi Fikir Tarbdnden, Bakı, 1958, (Rus dilinde). Barbier de Meynard. Les procureurs, Revue Critique, Paris, 19 Mars 1883 (Fransız dilinde); L'alchimiste, Comedie en Dialecte Türk Azeri. t. 17, Ser. 8, Paris, 1886 (Fransız dilinde); L'ours et le voleur, comedie en dialecte Türk Azeri, recuel de texts et traductions, publie par les vivantes a' l'oaccasion du VIII congres International des orientalists tenu a Stokholm en 1889, t.i, Ser. 3, vol. 5, Paris, 1890 (Fransız dilinde); Bouvat L. Histoire de Y'oussouf chah, nouvelle historique de Mirza Feth Ali Akhond-zade, texte Azeri. Journal Aziatique, t. I, ser. 10, Paris, 1903; Bouvat L. L'avare, comedie en chinq actes de Mirza Feth Ali Akhondzade, texte azeri. Journal Aziatique, t X, ser. III, Paris, 1904; Chodzko L'aventure du vizir du khan de Lenkoran, tiragde apart. Bülletin de L'arthense oriental, Paris, 1883; Cilliere A. Deux komedies Turques de Mirza Feth Ali Akhond-zade, Paris 1883; Gyvardı S., Barbier de Meynard Trois comedies traduites du dialekte Türk Azeri en Persan, Paris, 1885; Veziroff Y. Un coup d'oeil sur la Litterature de L'Azerbaidjan. Paris, 1922 (Fransız dilinde); Erward C. Ross. The Story of Yusuf şah Serrac (The saddler and how the hagi of Kazvin out vvitted tha stars. A satire) The Journal of the Roual aziatik Society of Great Britain and Ireland, 1895 (İngiliz dilinde); Haggard VV.N.D and G.Le. Strange. The Vazir of Lankuran. A persian play. London, 1882 (ingiliz dilinde); Rogers a. Three persian plays with Iiteral Englişh tnaslation and vocabulary I. The Fleadeers of the Court; 2. The Bear that Knocked down the robber; 3. Moster Jourdan. London, 1890 (İngiliz dilinde); Berge A. Dichtungen transkaukasischer Sanger des XVIII und XIX Jahrunderts in Aderbeİdshanischer Mundart, Leipsig, 1869 (Alman dilinde); Bodenstedt Fr. Mirza Fet Ali. Aus dem Nachlasse des Mirza Schaffys, s.192, Leypsig, 1892; (Alman dilinde); Branhds H.V. Azerbaidchaniche Volksleben vund modernistische Tendens in den Schauspielen Mirza Fet Ali Achundzade. Visbaden, 1958 (Alman dilinde); Toy K. Azerbaİdanİsche Studien mit einer Charakteristik des Südtürkisschen mitteilung des Seminars für Orİentalische Sprach Kenntnisse. Berlin, 1903; (Alman dilinde); VVahrund ad. Monsİeur Jourdan, der Pariser Botaniker İm Qarabakh neupersisches Lustspiel von Muhammed Gaefaer Qaradagi, Wien, 1889 (Alman dilinde).

5 ŞİİRLERİ: MÜXEMMES (Mirza Fethali Axunzâde, Eserleri, Bah-1987), C..I., s ) Zîver ne sezadır sene ey düber-i zibâ, Bîneqs yaratmış seni ol Xâliq-i yekta. Deş bayrım dürdânelerin, boynuna asma. Et vesmeye sen qaş ü qabaq, ey qedi mîna, Yum gözünü hem sürmeden, ey gözleri şehlâ. Kirşan- senemâ, âyine-yi rûyun eder târ, Qoy hesret-i vechinde erisin onu zinhar. Ger qeza dexi meyl-i rühün eylese izhâr, Tok qanmı öz destin ile- ey büt-i eyyar, Axır necidir veslini o ede temenna? Hüsnün sözü her firqeyedir türfe fesâne, Salmış bu zaman mchr-i rühün şö'le cahâne, Dönderdi senin reşk-i lebin bedeni qâne, Düşsün tora, yâ Reb, gire ger zülfüne şâne, Onun ne revadır düşe başına bu sevda? En gii sterinin gözüne barmaq ola her dem, Ger meyi qila kim ola destinde mükerrem. Elbette, edersen kemerin qâmetini xem, Bundan sonra tâ ede miyânm hevesin kem, Lütf ü nazerin kesme vefâdârdan amma. Tiflis müsexxer sene, ey düxter-i tersâ, Âşiqlerİne me'bed olub deyr ü kelîsâ. Menden sene vesf istedi Şıxh Eli Ağa, Dedim: seni vesf etmeye mânend-î Mesıhâ, Ruhu'l-qüds imdadı gerek nitq-i Mesîhâ. Ey süslü dilber! Seni Tanrı eksiksiz yaratmış, sana süs gerekmez. İnci tanelerinin bağrını deş, boynuna asma. Ey billur şarap şişesi boylu güzel! Sen rastığa karşı kaşlarını çat, öfkelen. Ey şehlâ gözlü güzel! Sürmeye karşı gözlerini yum. Ey tapılacak kadar güzel sevgili! Pudra, senin yüzünün parlaklığını karartır. Aman bırak o senin yüzüne hasret duyarak erisin. Ey hilekâr sevgili! Eğer kader dahi yanaklarına, yüzüne tutulmak ister ve bunu açıklarsa, kendi ellerinle onun kanını dök. Çünkü o nedir, kimdir ki sana kavuşmak istiyor? Senin güzelliğinden söz etmek şimdi her topluluğa yeni bir efsane sayılıyor. Bu devirde yanağının güneşi dünyaya ışık saçmış. Senin dudaklarının kıskançlığı vücudumu kana döndürdü. Ya Rab! Eğer sevgilinin zülüflerine tarak girerse tuzağa, ağa düşsün. Onun, yeni tarağın başına bu sevdanın düşmesi uygun değildir. Senin elinde değerli olan ne varsa eğer sana meylederse yüzüğünün gözüne parmak olsun. Elbette ki, bundan sonra bele heves eden, arzu duyan kemerin boyunu eğrilterek onun hevesini azaltırsın. Ancak sana vefa gösteren âşığından iyiliklerini ve bakışını eksik etme. Ey Hıristiyan kızı! Tiflis şehri senin yüzünden büyülenmiş. Kilise ve manastır senin âşıklarına ibadet yeri olmuş. Şıhlı Ali Ağa, seni tasvir etmeni istedi. Ben de "Seni tasvir etmek için Hz. Isa gibi Cebrail'in yardımıyla söyleme özelliği kazanmak gerekir" dedim. CEFERQULU XAN' A (c. I, s ) Selâm olsun menden serkar xâna,' Mollalardan bir az edim şikâyet. Münkirlerdir ehâdise, Qur'ân'a, Çifâide, gecdir hele qiyâmet. Yetmişem bulardan Qala'da cana, Heç birisi yoxdur gelsin imana, Görmemişcm bele esr-i zamana, Bular sarı nâhaq etdik seyahet. İstemenik derler Xett~i cedidi, Ebes yere döyme soyuq hedîdi, Üştür-i bînöqte hergiz budidi? Bizlerde nöqtesiz olmaz kitabet. Benden idaredeki başkana-, hana selâm olsun. Onlara âlimlerden, hocalardan biraz şikâyet edeyim. Onlar hadisleri ve Kur'an'ı inkâr ederler. Ancak ne fayda ki, kıyamet vakti daha geçtir. Kala'da bunlardan canıma tak etti. Bunlardan imana gelecek kimse yoktur. Böyle bir devir görmedim. Ancak boş yere bunlardan tarafa seyahat ettik. Yeni buyrukları, istemeyiz derler. Soğuk demiri boş yere dövmeyin. Hiç noktasız "üştûr" sözü yazılır mı? Bizde yazı yazmak noktasız olmaz.

6 Qezeb etsin Tanrı bele millete, Reva deyil bular gire cennete. Ne vacibe qâil, ne de sünnete, Görmesinler Peygemberden şefâet Biri söyler: "Nedir bu nûn-i seğir? Lâzım deyil bize ne zeber, ne zîr. Yazacağıq ele beqiri Bekir, Sen ha çığır, bağır, ele inelâmet". Bir neçesi üzde müseddkj olur, Qâib olur menden münâfiq olur. Mirze Eli ancaq ki, sâdiq olur, Yerde qalan cümle tapar zelâlet Bilmirem ki, nedir bu işe çâre? Gelimmi men Qarabağ T a dübâre? Olmasa ger xancan cüz'i işâre, Elifbey sarıdan olmanam rahat. Tanrı böyle millete gazap etsin. Bunların cennete girmesi uygun değildir. Bunlar ne sünnet, ne de vaciplere uyarlar. Bunun için Hz. Peygamber'den şefaat görmesinler. Birisi "Bu sağır nun harfi nedir? Bize ne alta, ne de üste nokta lâzım değildir. Biz Bekir'i Bekir olarak yazacağız. Sen ne yaparsan yap, ister bağır, istersen çığır" dedi. Bir kısmı yüzümüze doğru görünür. Fakat kaybolur ve münafık olur. Ancak Mirza Ali sadıktır, doğrudur. Yerde kalan her şey rezillik, aşağılık olur. Bu işin çaresi nedir, bilmiyorum. Ben Karabağ'a iki kat olarak geleyim mi? Eğer bazı küçük işaretlerle okunmazsa alfabeden yana rahat olamam. ZAKİRE MEKTUB (c. I s ) Qasım Bey, eşitdim yaxm olubsan, Xan qızma*, axır nedir bu reftar? Edipsen xubları yüz yol imtahan, Eylersen onlara yene e'tibar? Yayib otağında şanı ü naharm, Kesdiribsen yastığının kenarın, Eşidirsen şirin-şirin göftarm, Kişi, senin vallah eceb işin var. Dediyin qafiye ona xoş gelib, Qaçan bextin indi sene tuş gelib, Sövdalı başına teze huş gelib, Teeccüb eylerem büsyar, büsyar. Seni periveşler sahb bu hala, Dönderibler elif qeddini dala, Çekerdin onlardan hemişe nala, Nedir yene dilde ezber olub yar? Xan qızı mehveşdir, bilir el, âlem, Mehveşler ateşdir, bizik eqli kem, Yüz il xidmet ede oda bir âdem, Yene düşen demde ona bil, yanar. Xuda'dan isterem versin muradın, Yamanhğa hergiz çekmerem adın, Yolunda zehmetin, renc-i ziyadm, Men çekdim, o etdi meni şermsar. Özge cefaların dursun kenare, Ne lazım her biri salmaq şümare? Xeyr işine onun men o diyare, Şad ü xürrem getdim, qayıtdım bes xar? Kasım bey işittim ki han kızma (Hurşud Banu Natevan'a) yakınlık gösteriyormuşsun, bu gidişat nedir? Güzelleri yüz def\ imtihana tabi tutarsın da yine onlara itibar edersin. Gece ve gündüzünü yatağında geçirip, yastığının kenarını kestirmedesin; güzel güzel sözlerine kulak verirsin, a kişi vallahi senin şaşılacak işin var. Söylediğin şiirler ona hoş gelmiştir, talihin şimdi sana galip gelmiştir. Sevdalı başına akim yeni gelmiştir, şaşkınım. Seni peri yüzlü güzeller bu hale düşürmüş, elif (harfi gibi olan) boyunu dal (harfi) gibi bükmüşler. Onlara her zaman nale çekerdin, neden gönlünde sevgili yine ezber olmuştur? Han kızı (H.B. Natevan) ay yüzlüdür, el-alem bilir; ay yüzlüler ateştir (yakıcıdır) aklı kıt olan biziz. Bir insan yüz yıl ateşe hizmet etse de ona düştüğü an yine yanar. Allah'tan muradına ermeni dilerim, hiçbir zaman adını kötüye çekmem. Ben yolunda hizmetin zorluğunu zahmetini çektim, o beni mahcup etti. Diğer cefalarım bir kenarda dursun; hiçbirini saymaya gerek yok. Ben o diyara, onun hayırlı işi için mutlulukla gittim (ama) eşek olup geri döndüm.

7 O qafiyen mene çox etdi eser, Qalmadi könlümde ondan bir eser, Növcavandır, tekdir, iyzed-i daver, Eylesin ömründen onu kamger. Revadır mı çeke bisür ü bixab, Bester-i möhnetde bu qeder ezab? Dua-yi xeyrine eyliyin şitab, Siz de menim kimi her leyi ü nehar. Bele periruyun heç seni tanrı, Revadır mı qemden sola uzarı? Hem xelefdew xali ola kenarı? Olsun ona Mövlam yaver ü qemxar. Menim de var gerçi bir az günahım, Sen get huzuruna, ol üzrxahim. Söyle ki, ey şahım, ey qiblegahım, İncime, ger etdim şikayet izhar... O şiirin beni çok etkiledi, gönlümde ondan bir eser kalmadı. Tektir, yeni bir güzeldir; Allah onu ömründe muradına erdirsin. Sıkıntı yatağında bir sürü uykusuzluk çekmesi reva mıdır? Siz de benim gibi gece ve gündüz onun hayır duasını isteyin. Böyle peri yüzlü bir güzelin, gamdan yanağının solması hiç reva mıdır? Hali hamhaleften kenar olsun, Mevlam onun sıkıntılarına yardımcı ve onun dostu olsun. Gerçi benim de biraz günahım var. Sen de O bağışlayıcınm huzuruna git ve "Ey şahım, ey kıblegâhım eğer şikayetçi olmuşsam incinme" diye yol var. * Mirze Feteli Axundov'un çağdaşı Qasim Bey Zakire ( ) yazdığı bu mektubda Xan qızı adı altında şaire Xurşud Banu Natevan'dan behs olunur. FUAD PAŞA'NIN MEDHİNDE* (c.i. s ) Her tereften ehli-islame bu gün tebşirdir, Kim Süleyman şahe Asefveş vezir ü mirdir. Şükr lillah Al-i Osman dövletinde bu zaman, Zinet efza-yi sedaret sedri-pur-tedbirdir. Şöhretin tutmuş cahanı eqlde, hem elmde, Zikrin xeyr, Asefa, mezkur-i burna, pirdir. Çünki bilmiş xosrov-i zimerhemet bu esrde, Memleket hifzinde re'yin behter ez şemşirdir. İntixab etmiş seni bu rütbe-yi üzmaye ol, Müslimine bu seadet Heqqden teqdirdir. Mendexiümmidvarembuseadetdenolam, Behryab, emma muradım xaric ez teqrirdir. Qeyret-i İslamden memlu könül birle bu dem, Uz çevirdim dergehüze, zuddur, ya dirdir. Siz bilirsiz defter içre erzimi şerh etmişem, Sedr-i dövran emri övsafmda zu-te'sirdir. Qıl himayet sen dexi Fetlvi Aliye, nece kim, Fatih-i Xeyber sene hamiyyü destgirdir Bugün, her taraftan Müslümanlara müjdeler var ki; Asaf, Süleyman Şah'ın veziri ve komutanıdır. Allah'a şükürler olsun ki; bugün, yüce Osmanlı Devletinin sadaret makamı tamamıyla tedbirlidir. Şöhretin, akıl ve ilimde dünyaya yayılmıştır. Ey vezir, zikirlerin hayırdır, genç-yiğit zikrolunmuş, pirdir. Çünkü çift merhametli Husrev bilmiş ki, bu asırda öğütlerin vatan için kılıçtan keskindir. O, seni bu büyük rütbeyle onurlandırmış; bu muthaluk Müslümanlara Allah'ın lütfudur. Ben de bu mutluluktan nasibimi alayım, ümitvarım; lakin muradım yazıların ötesindedir. ş u an İslam'ın şerefiyle dolup taşan bir gönülle dergahımıza yüz çevirdim; geç veya erken! Siz bilirsiniz ki defterde arzumu belirtmişim. Sözü Sadrazam emri gibi etkilidir. Hayber Fatihi'nin sana kucak açtığı gibi, sen de Fethi-Ali'yi himaye et. * Mirze Feteli'nin İstanbul seferi zainanı Osmanlı İmparatorluğu'nun sedr-i ezemi (baş veziri) olmuşdur.

8 KOMEDİLERİ HEKAYETİ-MÜSYÖ JORDAN HEKİMİ-NEBATAT VE DERVİŞ MESTELİ ŞAH CADİGÜNİ-MEŞHUR KONU: Qarabağ esilzadelerinden birinin oğlu olan Şahbaz Bey hem eski medresede, hem de Ruslar terefinden yeni açılan dövlet mektebinde tehsil alıb, Ereb, Fars, Rus dillerini biîir. O, Qarabağ'ın zenginlerinden birisi olan emişi {amcası) Hatemxan ağanın qızı Şerefnise Xanıma nişanlıdır. Her ikisi bir-birini sevir, tezlikle toyları olmalıdır. Ele bu zaman Qa-rabağ'a Müsyö Jordan adlı bir Fransız seyyahı ve âlimi gelir. Fransız Hatemxan ağanın müsafiri olur. Genç ve istedadlı Şahbaz Bey'le maraklamr. Onu Paris'e aparmak, burada Fransız dilini ve çağdaş elmleri öy-renmesine yardımcı olmaq isteyir. Şahbaz Bey de Paris'e getmek arsuzu ile yaşayır. Hetta Müsyö Jor-dan'la birlikde emişinden izin de alır. Lâkin nişanlısı Şerefnise Xanım ve Hatemxan ağanın eşi Şehrebanu Xanım onun Paris'e getmesini istemirler. Onlar düşünürler ki, eğer genç ve gözel Şahbaz Bey Paris'e getse bir daha bu terekeme heyatına dönmeyecekdir. Şahbaz Bey'in Fransa yolculuğunun qarşisını almaq üçün qa-dmlar cadüger Derviş Mestelişah'a müradet edirler. Mestelişah yüz qızıl müqabîlinde sehr cadu edeceyini ve Paris'i dağıdacağını bildirir. Şehrebanu Xanım ra-zılaşır. Mestelişah ağaç parçalarından Paris'in modelini qurur ve onu vurub dağıdır. Mestelişah çadırdan uzaq-laşmağa macal tapmamış Müsyö Jordan deli kimi Hatemxan ağanı arayaraq Paris'in uçub-dağıldığını, Fransız kralının taleyinin çox qaranlıq olduğunu bildirir ve Paris'e yola düşmek üçün at isteyir. Yazar burada 1848 yılı Fransız İhtilal olayından faydaîanmışdır. Böylece, Şahbaz Bey Fransa başkendine gede bilmir... İkinci Meclis haman günde evvelimci damda vaqe olur. Dam kilim, gebe ile pakize ferş olu-nub, bir terefde un çuvalları düzülüb, bir terefde yağ derileri, yun mefreşleri qoyulubdur. Ha-temxan Ağa oturup damın yuxarısmda, ferş üste. Arvadı Şehrebanu Xanım erinin saç böyründe çenesini yaşmayıp, ağ örpek başında hellaci, samit eyleşibdir. Hatemxan Ağanın müqabilinde qar-daşı oğlu Şahbaz Bey oturub xencerinin destesine söykenmişdir, müntezirdir görsün ki, emişi ne da-nışacag. Yun mefreşlerinin birisinin üstüne bir xalça salınıb, Şahbaz Bey'in sol terefinde qo-yulub, üstünde Müsyö Jordan firengi libasında, qıçı qıçımn üstüne aşırıb, başı açıq, elinde bar-maq uzunluğunda ve yoğunluğunda bükülmüş ve lülelenmiş tenbeki yarpaqlarmı yandırıb çekir. Hatemxan Ağanın böyük qızı Şerefnise Xanım bunlardan evvel xelvetce gelib yük qabağından asılan kilim gerdeyin dalışına girib pusur ki, görsün ne daruşacaqlar. Bu halda Hatemxan Ağa üzünü Müsyö Jordan'a tutub xitab edir: (c.i. s ) İKİNCİ MECLİS KONU: Karabağ asilzadelerinden birinin oğlu olan Şahbaz Bey, hem eski medresede hem de Ruslar tarafından yeni açılan devlet okulunda tahsil yapmış; Arap, Fars ve Rus dillerini öğrenmiştir. O, Karabağ'ın zenginlerinden birisi olan amacsı Hatemham Ağa'nın kızı Şerefnise Hanım ile nişanlıdır. Her ikisi de birbirini sevmekte olup, düğünlerinin tez vakitte olmasını isterler. Bu arada Karabağ'a Mösyö Jordan adlı bir Fransız seyyahı ve alimî gelir. Hatemhan Ağa'nın misafiri olur. Genç ve yetenekli Şahbaz Bey ile ilgilenir. O'nu Paris'e götürmek, burada Fransız Dilini ve çağdaş ilimleri öğrenmesine yardımcı olmak ister. Şahbaz Bey de Paris'e gitmek arzusu ile yaşamaktadır. Hatta Mösyö Jordan'la birlikte amcasından izin bile alır. Fakat nişanlısı Şerefnise Hanım ve Hatemhan Ağanın eşi Şehrebanu Hanım, onun Paris'e gitmesini istememektedirler. Onlar düşünürler ki, genç ve yakışıklı Şahbaz Bey Paris'e giderse bir daha bu sade hayata dönmeyecektir. Şahbaz Bey'İn Fransa yolculuğunu engellemek için kadınlar büyücü Derviş Mestelişah'a müracaat ederler. Mestelişah, yüz altın karşılığında sihir ve büyü yapacağını ve Paris'i dağıtacağını bildirir. Şehrebanu Hanım rıza gösterir. Mestelişah ağaç parçalarından Paris'in maketini yapar ve vurup onu dağıtır. Mestelişah çadırdan uzaklaşmaya fırsat bulamamışken Mösyö Jordan deli gibi Hatemhan ağayı arayarak Paris'in yerle bir olduğunu ve Fransız kralının geleceğinin çok karanlık olduğunu bildirerek Paris'e gitmek İçin at ister. Yazar burada 1848 yılı Fransız ihtilalinden faydalanmıştır. Böylece Şahbaz Bey Fransa başkentine gidememiştir. İkinci Meclis aynı günde ilk evde meydana gelir. Ev kilim ve halı ile temizce süslenip, bir tarafta un çuvalları dizilmiş, bir tarafta da yağ derileri ve yünler koyulmuştur. Hatemhan Ağa damda halı üstünde oturmuş, Şehrebanu Hanım kocasının kıllı göğsüne çenesini dayayıp, ağarmış başında örtüsü, sessiz durmaktadır. Hatemhan Ağanın karşısında kardeşinin oğlu Şahbaz Bey oturmuş hançerinin kabasına dayanmış, Şahbaz Bey'in sol tarafına koyulmuş, üstünde Mösyö Jordan Fransız giysileriyle, ayak ayak üstüne atıp başı açık, elinde parmak uzunluğunda ve kalınlığında bükülmüş ve sarılmış tütün içmektedir. Hatemhan ağanın büyük kızı Şerefnise Hanım, ne konuşulduğunu duymak için yüklüğün önüne asılan kilimin arkasına girip saklanır. Bu halde Hatemhan Ağa yüzünü Mösyö Jordan'a çevirerek konuşur.

9 HATEMXAN AGA - Hekim sahib, eşidirem ki, bizim Şahbazı Firengistan'a aparırsan, bu nece sözdür? MÜSYÖ JORDAN - Beli, Hatemxan Ağa, bu sözü men özüm size deyecekdim. Çünki heyfdir, Şahbaz Bey kimi cavan ve zirek ve sahib savad oğlan fireng dilini bilmiye. Men teheddüd edirem ki, onu Paris'e aparıb Fireng dilini ona öyredib yola salam. Çünki Fireng diline çox şovqi var, tez öyrener. İndi de menim ile durub oturmaqdan bir para kelimatı hifz edibdir. HATEMXAN AĞA - (Üzünü Şahbaz Bey'e îutub) - Şahbaz, doğrudur ki, Parij'e germek istiyirsen? ŞAHBAZ BEY - Beli, emi, eğer sizin rüsxetiniz olsa, Müsyö Jordan ile gederem, gene sonra özüm qayıdıb gelerem. HATEMXAN AĞA - Neden ötrü, balam? ŞAHBAZ BEY - Fireng dilini Öyrenmeye, emi. HATEMXAN AĞA - Fireng dili neyine lâzımdır, ezizim? Sene lâzım olan Ereb, Fars, Türki, Rus dilleridir ki, Allah'a şükür, dövlet-i aliyyemizin şefqetinden açılan medreselerde hamisini oxuyub öyrenibsen. ŞAHBAZ BEY - Emi, Fireng dili mene çox lâzımdır. Bildir ki, Tiflis'e meni arx çıxarmaq üçün izin almağa göndermişdiniz, Allahverdi beyin oğlu Tannverdi bey Varşava'da Fireng dili öyrendiyi üçün her meclisde menden hörmetli idi. Bavücudi ki, Fireng ve Türk dilinden başqa özge dil bilmezdi. HATEMXAN AĞA - Balam, sen hele uşaqsan, bu zadlar tamam boşdur. İnsana ağıl lâzımdır. Bir dil artiq bilmek ile ağıl artmaz. Adam gerek her dil ile olsa, filcümle fehm ve zemane ehlinin adet ve xevvasmdan müttele olsun, öz işini yola aparsm. ŞAHBAZ BEY - Zemane ehlinini birisi de Parij xalgıdır. Sizin sözünüze göre onların adet ve xevvasmdan xeberdar olmaq lazım gelir. HATEMXAN AĞA - Ne eybi var, onların adet ve xevvasım bilgilen, eğer isteyirsen. ŞAHBAZ BEY - Bu suretde eğer Parij'e getmesem, oranın ehlinin adet ve xevvasmdan nece müttele ola bilerem? HATEMXAN AĞA - Çox asan. Nece ki, men onları bilirem, ancaq Müsyö Jordan'ı görmek ile ve sözlerine qulaq asmaq ile. Egerçi Qarabağ'dan başqa bir özge yer görmemişem. ŞAHBAZ BEY - Emi, qanmıram ki, siz nece Parij ehlinin adet ve xevvasmdan xeberdarsmız? HATEMXAN AĞA - Bu saatda men seni qandîiım, balam. Mene yeqin hasil olubdur ki, bizde her adet ve xasiyyet var ise, eksi Parij ehlindedir. Me'selen, biz elimize hena qoyanq, firanglar qoymazlar; biz başımızı qırxırıq, onlar başlarında tük qoyarlar; biz papaqlı oturarıq, onlar başı açıq orurarlar; biz başmaq geyirik, onlar çekme geyerler; biz elimiz ile xörek yeyirik, onlar qaşıq ile yeyerler; biz aşkara peşkeş alınq, onlar gizlin alarlar; biz her zada inanırıq, onlar heç zada inanmazlar; bizim arvadlarımız gödek libas geyir, onlarm arvadları uzun libas, bizde Sox arvad almaq debdir, onlarda çox er almaq. HATEMHAN AGA: Doktor Bey, duyuyorum ki bizim Şahbaz'ı Fransa'ya götürüyormuşsun. Bu nasıl sözdür? MÖSYÖ JORDAN: Evet. Hatemhan Ağa bu sözü benim kendim size söyleyecektim. Çünkü Şahbaz Bey gibi genç, akıllı ve bilgi sahibi birinin Fransız dilini bilmemesi yazıktır. Ben taahhüt ediyorum ki, onu Paris'e götürüp Fransız dilini öğreterek meslek sahibi yapayım. Çünkü Fransızca'ya karşı çok yetenekli, çabuk öğrenir. Şimdiden benimle oturup kalkmasmdan birçok kelimeyi öğrenmiştir. HATEMHAN AĞA: (Yüzünü Şahbaz Bey'e dönerek) Şahbaz, Paris'e gitmek istediğin doğru mudur? ŞAHBAZ BEY: Evet amca, eğer siz İzin verirseniz Mösyö Jordan ile gidip, sotıra geri dönmek istiyorum. HATEMHAN AĞA: Neden dolayı yavrum? ŞAHBAZ BEY: Fransızca öğrenmek için amca. HATEMHAN AĞA:Azizim, Fransızca ne işine yarayacak? Sana lazım olan Arap, Fars, Türk ve Rus dilleridir ki, Allah'a şükür yüce devletimizin şefkatinden açılan okullarda hepsini öğrenebilirsin. ŞAHBAZ BEY: Amca, Fransızca bana çok lazımdır. Beni izin almak için Tiflis'e göndermiştiniz. Allahverdi Bey'in oğlu Tanrıverdi Bey Varşova'da Fransızca öğrendiği için her mecliste benden daha saygındı. Öyle ki, Fransız ve Türk dillerinden başka bir dil bilmezdi. HATEMHAN AĞA: Yavrum sen daha çocuksun, bu işler boştur. İnsana akıl lazımdır. Bir dil fazla bilmekle akıl artmaz. Adam odur ki, hangi dil ile olursa olsun, akıl ve zaman ehlinin adet ve hevasmdan haberdar olup kendi işini yoluna koysun. ŞAHBAZ BEY: Zamane ehlinin birisi de Paris halkıdır. Sizin sözlerinize göre onların adet ve göreneklerinden haberdar olmak gerekir. HATEMHAN AĞA: Eğer istiyorsan onların gelenek göreneklerini öğren, ne zararı var! ŞAHBAZ BEY: Bu surette, Paris'e gitmezsem oranın toplumunun adetlerinden nasıl haberdar olabilirim? HATEMHAN AĞA: Çok kolay. Nasıl ki, ben Mösyö Jordan'ı görmekle ve sözlerine kulak vermekle, Karabağ'dan başka bir yer görmediğim halde onları biliyorsam! ŞAHBAZ BEY: Amca, sizin Paris halkının adetlerinden nasıl haberdar olduğunuzu anlayamıyorum. HATEMHAN AĞA: Yavrum, ben şimdi sana anlatayım. Bizde her ne adet varsa bunun tersi Paris halkındadır. Mesela biz elimize kına yakarız, Fransızlar yakmazlar. Biz şapkalı otururuz, onlar başı açık oturur, biz saçımızı kestiririz, onlar uzatırlar, biz başmak giyeriz, onlar çizme giyerler, biz yemeği elimizle yeriz, onlar kaşıkla yerler, biz açıktan hediye alırız, onlar gizli alırlar; biz her şeye inanırız, onlar hiçbir şeye inanmazlar; bizim hanımlarımız bol elbise giyerler, onların hanımları uzun (dar) elbise giyerler; bizde çok hanım almak adettir, onlarda ise çok koca almak!

10 ŞAHBAZ BEY - Emi, bunu başa düşmedim. HATEMXAN AĞA - Niye başa düşmedin, balam? Çox arvad almaq ibaretdir ondan ki, bir kişi bir arvada iktifa etmesin ve çox er almaq da ibaretdir ondan ki, bir arvad bir kişiye iktifa etmesin. Evvelki adet bizdedir, sonraki Parijde. O kitabîara göre ki, Müsyö Jordan bu uzun qış onların mezmununu müttesil bize hekayet edibdir, dexi her zadı bu qerar ile ferz eyle, bifayda Parij'e getmek niyyetinden düş. MÜSYO JORDAN (rişxend ile) - Xa-xa-xa. Hatemxan ağa, teeccüb ediyrcm ki, sizin kimi qevaid-i mentiqiyyeden müttele, eqilli ve ferasetli, merdikühensal bu zamana qeder meşveretxanalarm birisinde erkani-meşveret silkine daxil olmuyubsunuz. Egerçi men sizin teqrir etdiyiniz gaideye bir behs varid ede bilmenen, lakin isterdim ki, men de bir nece kelme erz edeydim, eğer rüsxetiniz olsa.... ŞAHBAZ BEY - Başına dünüm, emican, rüsxet verin, Müsyö Jordan ile gedim, eğer menim xoşbext olmağımı isteyirsiniz, heç vaxt bele fürset ele düşmüz. Nece ki, seferin faydasını her ikiniz iqrar etdiniz. HATEMXAN AĞA (bir az fikir edîb) - Hekim sahib, ne müddete Şahbaz Parij'e gedip qayjda biler? MÜSYÖ JORDAN- Bir il çeker gedib-gelmeyi, ziyade çekmez. Bir ilden az qalsa, getmeyinden menzur olan fayda bilkülliye husule gelmez; çünki umdesi Fireng dilini öyrenmekdir. HATEMXAN AGA (üziinü arvadına tutub) - Arvad, dexi ne eleyek, qoy getsin. Papağını çevirersen, il gelib keçer. Uşaqdır, könlü isteyir, getsin Parij'i görsün. Hekim sahib de bir yaxşı adamdır, onun huzurunda bir para me'rifet kesb eder, yaxşı-yamanı görer. Kraldan bexşeyiş alar il başında Qarabağ'da hazır olar, o vaxtadek biz de onun toy tedavrükünde meşgul olluq, gelen kimi toyuna başlarıq. ŞEHREBANU XANIM (yerinden qalxıb çığıraçtğıra) - Kişi, ne danışırsan, senin fikrin hardadır? fstemirem onun Parij'e getmeyini de, me'rifet kesb etmeyini de, Fireng Kralından bexşeyiş almağını da. Bu sözler tamam behanedir. Şahbaz isteyir getsin Parij'e, meclislerde, yığmcaqlarda üzü açıq gezen Fireng qız-gelinleri ile kef elesin, danışsın, gülsün, vessalam. HATEMXAN AĞA (tenge gelib) - Ay arvad, besdir, Allah'ı sevirsen, çığırma. Dexi men ne eleyim? Bacarırsan, qoyma getsin. Göyde uçan qanadlı quşu eylemek olursa, Şahbaz'ı da güc ile eylemek olur. Rüsxet vermesen, atılar nıiner atma, hoppanar Arazın o tayına, sonra men onu haradan tapım? Sen onu tammırsan, meğer ki, nece höcetdir. ŞEHREBANU XANIM (deri de berk çığırıb) - Men ondan da höcetem. Qoymanam getsin. Eğer Şahbazı Parij'e getmeye qoysam, bu leçek çengilerin leçeyi olsun (Elini uzadır leçeyine). ŞAHBAZ BEY: Amca, bunu anlayamadım. HATEMHAN AĞA: Niçin anlayamadm oğlum? Çok hanım almak, bir kişinin tek hanım ile iktifa etmemesinden; çok koca almak da bir kadının tek kocayla iktifa etmemesindendir. Önceki adet bizde, sonraki de Paris'tedir. O kitaplara göre, bu uzun kış mevsiminde Mösyö Jordan onların adetlerini devamlı bize anlatmıştır; her işi bu şekilde düşün, faydasız Paris'e gitmek niyetinden vazgeç. MÖSYÖ JORDAN: Ha ha ha... Hatemhan ağa, şaşırıyorum ki, sizin gibi mantık kurallarından haberdar, akıllı, ileri görüşlü bir adam bu zamana kadar meşverethanclerin birinde, meşveret erkanına katılmamışsınız. Ben sizin söylediğiniz kaidelere bir şey diyemem, fakat izin verirseniz birkaç kelime de ben söyleyeyim. ŞAHBAZ BEY: Amcacığım, yalvarırım izin ver, Mösyö Jordan ile gideyim; eğer benini bahtımın güzel olmasını istiyorsanız böyle bir fırsat hiçbir zaman ele geçmez. Seyahatin yararını ikiniz de söylediniz. HATEMHAN AĞA: (Biraz düşünüp) Doktor Bey, Şahbaz ne zamana kadar Paris'e gidip dönebilir? MÖSYÖ JORDAN: Gidip gelmesi bir yıldan fazla sürmez. Amacı Fransızca'yı öğrenmektir, eğer bir yıldan az kalırsa gitmesinden murat edilen fayda tamama yetmez^ HATEMHAN AGA: (Yüzünü hanımına çevirip) Hanını, daha ne yapalım bırak gitsin.»şapkanı çevirinceye kadar bir yıl geçer. Çocuktur, gönlü ister ki, gidip Paris'i görsün. Doktor bey de iyi bir adamdır, onun yanında, biraz marifet öğrenip iyiyi kötüyü ayırır. Yılbaşında Karabağ'da hazır olur, o zamana kadar biz de onun düğün hazırlıklarıyla meşgul oluruz, geldiği zaman da düğününü yaparız. ŞEHREBANU HANIM: (Yerinden kalkıp, bağıra bağıra) Adam ne konuşuyorsun, senin aklın nerdedir? Onun Paris'e gitmesini de marifet kazanmasını da Fransa kralından bahşiş almasını da istemiyorum. Bu sözlerin hepsi bahanedir. Şahbaz ister ki gitsin Paris'e; meclislerde, toplantılarda yüzü açık gezen Fransız kızları ve gelinlerivle keyf çatıp, konuşup, gülüşsün, vesselam. HATEMHAN AĞA: (Öfkelenip) Ay hanım, yeter Allah'ını seversen sus. Ben ne yapayım? Becerebilirsen- bırakma. Gökyüzünde uçan kanatlı kuşu eylemek nasıl zorsa, Şahbaz'ı da alıkoymak zordur. İzin vermezsen atma atlayıp, gider Aras'ın öbür yanma; sonra ben onu nereden bulayım. Sen onu tanımıyorsun, meğer ki nasıl inattır. ŞEHREBANU HANIM: (Daha da şiddetli bağırıp) Ben ondan da inadım. Bırakmıyorum, gitsin. Eğer Şahbaz'ın Paris'e gitmesine izin verirsem bu başörtüsü çingenelerin örtüsü olsun. (Elini Örtüsüne uzatır.)

11 SERGÜZEŞT-İ VEZİR-İ XAN-İ LENKERAN (c. I, s ) Konu: Lenker'an xanınm veziri Mirze Hebib qabiliyyetsiz ve bacarıqsiz bir adamdır. Memleketi idare edebilmediyi kimi evinde de qaydaqanun yarada bilmir. Memleket işlerinden daha çox arvadları Ziba Xanım'la Şö'le Xanım'ın davadalaşlarına vaxt serf edir. Mirze Hebib cavan baldızı Nişe Xanım'ı xana ere vermekle saraydaki veziyetini daha da möhkemlendirmek isteyir. Lakin Nişe Xanım'la xanın qardaşı oğlu Teymur Bey biri- birlerini sevirler. Bu sebebden de Teymur Bey tez-tez öz sevgilisi ile görüşmek üçün Mirze Hebib'in evine gelir. Mirze Hebib'in birinci arvadı Ziba Xanım onunla Şö'le Xanım arasında eşq macerası olduğu xeberini çaldırır. Vezir xana şikayete gedir, eyni zamanda Teymur Bey'i cavan arvadmm gözünden salmaq üçün onun haresinde müxtelif yalanlar söyleyir. Bu yalanların üstü açılır ve vezir gülüne veziyyetde qalır. Lenkeran xanı Teymur Bey'in emişidir, eslinde onun yerine hakimiyyete keçib. Odur ki, fürsetden istifade edib reqibini aradan götürmek isteyir ve saraya getirildikten sonra ferraşların elinden qaçan Teymur Bey'i harada tapılsa öldürülmesi emrini verir, özü ise deniz seyahetine çıxır. Teymur Bey nişanlısı Nişe Xanım'i da götürüb memleketden qaçmaq üçün vezirin evine gelir. Burada yeniden Mirze Hebİb'le ve onu hebs etmeye gelen ferraşlarla qarşılaşır. Ele bu zaman deniz seyahetinde xanın helak olması xeberi gelir. Xalq böyük sevinçle Teymur Bey'i hakimiyyete getirir. O, vezirin günahlarından keçir. Toya hazirlıq görülür. Konu: Lenkeran hanının veziri Mirza Habip beceriksiz ve yeteneksiz bir kişidir. Ülkeyi yönetmediğ gibi evini de idare edemiyordu. Memleket işlerinden çok hanımları Ziba Hanım ile Şö'le Hanım arasındaki kavgalara vakit ayırırdı. Mirza Habip, genç baldızı Nişe Hanım'ı hana vererek saraydaki durumu sağlamlaştırmak ister. Ancak Nişe Hanım'la hanın kardeşinin oğlu Teymur Bey birbirlerini seviyorlardı. Bunun için Teymur Bey sık sık sevgilisiyle görüşmek amacıyla Mirza Habip'in evine gelir. Mirza Habip'in ilk karısı Ziba Hanım, onunla Şö'le Hanım arasında bir aşk macerası olduğu haberini yayar. Vezir, hana şikâyete gider. Aynı zamanda Teymur Bey'i genç karısının gözünden düşürmek için onun hakkında çeşitli yalanlar söyler. Ancak bu yalanlar ortaya çıkar ve vezir gülünç durumda kalır. Lenkeran Hanı, Teymur Bey'in amcasıdır; ancak onun yerine hakimiyete geçmiştir. Onun için fırsattan istifade edip rakibini ortadan kaldırmak ister ve saraya getirildikten sonra muhafızların elinden kaçan Teymur Bey'in nerede bulunursa öldürülmesi emrini verir, kendisi de deniz yolculuğuna çıkar. Teymur Bey, nişanlısı Nişe Hanım' ı da alıp kaçmak için vezirin evine gelir. Burada yeniden Mirze Habip ile ve onu hapsetmeye gelen muhafızlarla karşılaşır. Tam bu sırada hanın deniz yolculuğu sırasında öldüğü haberi gelir. Halk büyük bir sevinçle Teymur Bey'i hakimiyete geçirir. O da vezirin suçlarını affeder ve düğün hazırlıkları başlar. ÜÇÜNCÜ MECLİS Üçüncü meclis Lenkeran xanının divamanasmda, derya kenarında vâqe olur. Xan talvarın sedrinde, taxt üstünde oturubdur. Huzurunda durubdur Selim bey-eşik ağası ve her iki terefinde Lenkeran beylerinden neçeleri sef çekibler. Qapının ağzında ferraşbaşı Semed Bey ve pişxidmetbaşı Eziz Ağa ve bir-iki cavan pişxidmet qaimdir ve talvarın altında erizeçiler, yanlarında nâib-eşikağası Qedir Bey müntezirdirler. Ferraşlar da talvarın aşağısında, qapmm dalında oturublar. Üçüncü meclis Lenkeran hanının divanhanesinde, deniz kenarında geçer. Han, kendine itaat edenlerin ortasında taht üstünde oturmuştur. Selim Bey adlı biri eşik ağası olarak huzurunda durmaktadır ve her iki tarafında Lenkeran beylerinden biri çoğu saf tutmuştur. Kapının ağzında muhafızbaşı Semed Bey ve huzur hizmetlerinin başı Aziz Ağa ile bir kaç hizmetçi durmaktadır. Sundurmanın altında şikâyetçilerle yanlarında eşik ağası vekili Kadir bey beklemektedir. Muhafızlar da sundurmanın aşağısında, kapının arkasında oturmuşlardır. (*) Lenkeran: Kuzey Azerbaycan'da ipekböcekçiliğiyle meşhur bîr köy. (**) Lek: Orta Dağıstan'da yaşayan Kumuk Türklerinin kendilerine verdiği ad.

12 XAN. Bu gün hava çox xoşdur, divandan sonra istirem derya üzünde biraz seyr edem, könlüm açıla. Eziz Ağa, buyur, gemicilere ki, derya kenarında lötke hazır etsinler. EZİZ AĞA. Baş üste. Çöle çıxır. XAN. Selim Bey, denen erizeçileri qabağa getirsinler. EŞİK AĞASI (talvardan), Qedir Bey, erizeçileri növbet ile qabağa getir. Qedir Bey iki erizeçini qabağa getirir, erizeçiler ikiqat olur. ERİZEÇİLERDEN BİRİ. Xan, başına dönüm, erzim var. XAN. Kişi, de görüm erzin nedir? EVVELİMCİ ERİZEÇİ. Xan, başına dönüm, bu gün atımı çaya suvarmağa aparmişdim, birden elimden qurtuldu, qaçtı. Bu kişi qabaqdan gelirdi, çağırdım a kişi, Allah xatırı üçün bu atı qaytar. Eyilib yerden bir daş götürüb ata sarı tulladı, daş atın sağ gözüne deyib tökdü. İndi at mesrefden crabdir, diyesini istirem, vermir, menim ile ceng ü cidal edir. XAN (İkinci erizeçiye) A kişi, beledir? İKİMCİ ERİZEÇİ. Başına dönüm, beledir, amma men qesden daş atmamışam. XAN. Perpuç danışma. Qesd olmasa nece daşı götürüb atnıaq olar? Senin de atın var mı? İKİMCİ ERİZEÇİ. Vardır, başına dönüm. XAN (evvetimci erizeçiye), A kişi, sen de get, vur bunun atının bir gözünü çıxart. "Essine bissinin, vel eyne bil eyni, vel cüruhe qisas". Bu şübheli iş deyil. Semed Bey, ferraşlardan birini qoş getsin buları haqlaşdırsm. Semed Bey baş vurub aşağı enir, bir ferraş qoşub erizeçileri yola salır. XAN. Selim Bey, de ki, o biri erizeçilere ireli gelsinler. Tez olun, bu gün seyre çıxacağam. SELİM BEY. Qedir Bey, o birilerini ireli getir. Qedir Bey gene iki erizeçini ireli getirir. XAN. Ah, xanhq, senden ezab dünyada ne var? Her kes ancaq Öz ehlieyaimm qemin çekir, men gerek min-min adamın qemin çekem, derdine yetişem. Evvel xanhğımdan bu güne qedcr heç bir gün qapımdan erizeçileri redd etrnemişem. SELİM BEY. Bu qeder xalqm duası sizin ecrinizdir. Heqiqetde bu qeder xalq size eyal hesab olunur. Bu Lenkeran vilayetinin ebadhğı sizin edaletinizin bereketindendir. Erizeçiler baş eyirler. EVVELİMCİ ERİZEÇİ. Xan, basma dönüm, menim qardaşım nâxoş idi. Dediler bu kişi hekimdir. Getdim, üç tümen pul verib bunu qar~ daşımm üstüne getirdim. Bu ümit ile ki, qardaşımı sağaldacaqdır. Gelen kimi kardaşımdan qan aldı, qanı kesilen kimi qardaşım canım tapşırdı. İndi deyirem, kişi, barı pulumu özüme qaytar. Pulumu vermediyi yetmez, hele deyir ki, qan almasaydı HAN: Bugün hava çok güzel, divandan sonra denizde biraz gezeyim de gözüm gönlüm açılsın. Aziz Ağa! Gemicilere buyur da deniz kenarına saltanat kayığını hazırlasınlar. AZIZ AĞA: Baş üstüne, dedi. Dışarı çıktı. HAN: Selim Bey! Söyle de şikâyetçiler huzura getirsinler. EŞİK AĞASI (Sundurmadan) : Kadir Bey! Şikâyetçileri sırayla huzura getir. Kadir Bey iki şikâyetçiyi huzura getirir, şikâyetçiler hanın huzurunda iki kat olup eğilirler. ŞİKÂYETÇİNİN BİRİ: Hanım, sana yalvarıyorum, bir arzum var. HAN: Şöyle de görelim isteğin nedir? İLK ŞİKÂYETÇİ: Hanım, bugün atımı çaya sulamaya götürmüştüm, birden elimden kurduldu, kaçtı. Bu kişi ileriden geliyordu. Bağırdım: "Hey adam! Allah'ın hatırı için şu atı çevir!". Eğilip yerden bir taş aldı ve ata doğru attı, taş atın sağ gözüne rast gelip kör etti. Şimdi atım elden çıkmış oldu. Karşılığını istiyorum, vermiyor, benimle kavga ediyor. HAN (İkinci Şikâyetçi): Ey adam, böyle midir? İKİNCİ ŞİKÂYETÇİ: Böylcdik, ama ben kasten taş atmadım. HAN: Saçma sapan konuşma! Kastin olmasa nasıl taşı alıp atarsın? Senin de atın var mı? İKİNCİ ŞİKÂYETÇİ: Evet, vardır. HAN (İlk şikâyetçiye): Sen de git, bunun atının gözüne vurup çıkart. "Kısasa kısas" gerekir. Bu şüphemi bir durum değil. Samed Bey! Muhafızlardan birini bunlarla beraber gönder de onları ödeştirsin. Samed Bey selam verip aşağı iner ve bir muhafızla birlikte şikâyetçileri yollar. HAN: Selim Bey! Öbür şikâyetçilere söyle de, beri gelsinler. Çabuk olun, bugün gezmeye çıkacağım. SELİM BEY: Kadir Bey! Öbürlerini beriye getir. Kadir Bey yine iki şikâyetçiyi huzura getirir. HAN: Âh hanlık! Dünyada senden sıkıntılı ne vardır? Herkes ancak kendi ailesinin derdini çekiyor, ben ise binlerce insanın derdini, üzüntüsünü çekiyorum. Hanlığımın ilk zamanlarından bugüne kadar hiç bir gün kapımdan şikâyetçileri geri çevirmedim. SELİM BEY: Bu kadar halkın duası sizin başınızdan eksik olmaz. Aslında bu kadar halk sizin aileniz sayılır. Bu Lenkeran vilâyetinin mutlu ve mamur oluşu sizin adaletinizden kaynaklanmaktadır. Şikâyetçiler saygıyla eğildiler. İLK ŞİKÂYETÇİ: Hanım! Benim kardeşim hastaydı. Bu adamın doktor olduğunu söylediler. Gittim, üç tümen (- eski bir para birimi) para verdim, bunu kardeşimin yanma getirdim. Kardeşimi iyileştireceğini umuyordum. Gelir gelmez kardeşimden kan aldı. Kardeşim kanır kesilince can verdi. Şimdi bari paramı geri ver, diyorum. Paramı vermediği yetmezmiş gibi kan almasaydık da öle-

13 dexi pis olacaqdı. Hele menden gene iddiası var. Dadıma yetiş, başına dönüm. XAN: (ikimci erizeçiye) Cenab hekim, nece qan almasaydm dexi pis olacaqdı? İKİMCİ ERİZEÇİ. Xan, başına dönüm, qardaşı möhlik istisqa azarına mübtela idi. Eğer qan almasaydım, altı aydan sonra bîşekk ve şübhe Ölecekdi. Qan almaqla bu kişini altı ay ona bîca xerc ve zehjnet çekmekden xilas etmişem. XAN: Cenab hekim, bes senin hesabına göre gerek bu kişi gene sene artıq zad bağışlasın? İKİMCİ ERİZEÇİ. Beli, başına dönüm, beledir, eğer insaf elese. XAN: (beylere üzünü tutub). Vallah, bilmirem ki, bunların divanını nece kesim? Heç bele çetin davaya rast gelmemişdim. BEYLERDEN'BİRİSİ. Basma dönüm, hekim taifesinin ehtirami vâcibdir, xalqm vecine gelirler. Buyur bu kişiye, ona bir xe'let versin, onu razı etsin. Xüsusen bu hekimi men tanıyıram, çok haziq hekimdir. XAN. Eğer o senin aşnandır, qoy sen deyen kimi olsun. (Üzün erizeçiye çevirir). A kişi, get hekime bir çuxa da ver, onu razı ele. Semed Bey bir ferraş qoş, getsin çuxanı alsın, versin hekime. Semed Bey aşağı enir, bu halda vezir töyşüyetöyşüye içeri girir, qelemdâm aparıb qoyur xanm qabağma. VEZİR. Qurbamn olum, besdir dexi menim vezaret etmeyim. Menim qulluqlarımm evezi mene yetişdi. İndi vezareti her kese ki, lâyiq görürsen ona ver. Men başımı götürüb bu vilayetden derbeder olacağam. XAN (teeccüble). Cenab vezir, ne var, sene ne olubdur? Bu ne baletdir? VEZİR. Basma dönüm, cemi Ölkelerde bu zamanadek senin edaletin dillerde söylenir, senin qorxundan heç bir kimsene bendelerinden bir feqirin malına ve eyalma destdirbazhq ede bilmez. Amma senin qardaşm oğlu Teymur Ağa gör nece senden bîvahimedir ki, günün günortasmda nıenim kimi kişinin evine giribdir ki, övretine el uzatsın. XAN: (qeyze gelib). Vezir, ne söyleyirsen? Teymur bu cür'eti edebiler mi? VEZİR. Senin çöreyin mene qenim olsun, eğer xilaf erz eyleyirem. Özüm gözüm ile gördüm, tutdum ki, eyleyib qulluğuna getirim, dartmıb çıxib getdi. XAN: Semed Bey, bu saatda get Teymur'u bura çağır. Amma bu xüsusda ona bir söz deme. (Semed Bey baş vurub gedir). Vezir, aram tut, indi bu saatda ona bir divan ederem ki, mecmû-i âleme ibret olar. VEZİR. Basma dönüm, keçen padşahlar edaletin icrasında övlad ve eqrebalarma terehhüm etmeyibler. Xulâfe-yi ezimüşşen Öz övladlarma xalqın eyalma kec baxmaqdan öteri bazxast-i şedid etmişler. Sultan Mahmud Qeznevî bu güne. cürm üçün müqerreblerinden birinin boynunu Öz eli ile vurdu. Odur ki, mürûr-i dühûr edaletlerinin vesfi alemde mezkurdur. çekti, diyor. Benimle hâlâ kavga ediyor. Sana yalvarıyorum, bana yardım et. HAN (İkinci Şikâyetçiye): Doktor efendi! Kan almasaydm da nasıl ölecekti? İKİNCİ ŞİKÂYETÇİ: Hanım, bunun kardeşinde öldürücü bir su toplama hastalığı vardı. Eğer kan almasaydım, altı ay sonra muhakkak ölecekti. Kan almakla bu kişiyi altı ay boş yere masraf yapmaktan ve zahmet çekmekten kurtardım. HAN: Hekim efendi! Senin hesabına göre bu adam sana daha fazla para vermeli. İKİNCİ ŞİKÂYETÇİ: Evet, hanım! Böyle olması gerekir, ama insaf ederse... HAN (Beylere dönerek): Vallahi bunların mahkemesi nasıl sonuçlandırayım, bilmiyorum. Hiç böyle bir davaya rastlamadım. BEYLERDEN BİRİSİ: Hekimlere saygı vaciptir, halkın yardımına koşarlar. Bu adama hekime bir kaftan vermesini emret de onu razı etsin. Ayrıca ben bu hekimi tanıyorum, çok işinin ehli bir hekimdir. HAN: Madem ki sen onu tanıyorsun, öyleyse senin dediğin olsun. (Yüzünü şikâyetçiye çevirerek) Git bu hekime bir çuha daha ver ve onu razı et. Samed Bey! Bir muhafız görevlendir, gitsin çuhayı alsın, hekime versin. Samed Bey aşağıya iner. O sırada vezir, nefes nefes içeri girer, kalemliği getirip hanın önüne koyar. VEZİR: Kurbanın olayım, benim vezirlik yaptığım yeter. Benim hizmetlerimin karşılığı bana yeterlidir. Şimdi vezirliği kime lâyık görürsen ona ver. Ben bu vilâyetten ayrılıp gezeceğim. HAN (Şaşkınlıkla): Vezir efendi! Ne var, sana ne oldu? Bu ne hâldir? VEZİR: Hanım! Bu zamana kadar bütün ülkelerde senin adaletin söylenmektedir. Senin korkundan hiç bir kişi kalelerinden bir yoksulun malına, ailesine musallat olamaz. Ama senin kardeşinin oğlu Teymur Ağa, senden o kadar habersizdir ki günün ortasında benim gib bir kişinin evine girip karısına el uzatabiliyor. HAN (Öfkeyle): Vezir, sen ne diyorsun? Teymur buna cüret edebilir mi? VEZİR: Eğer yalan söylüyorsam senin ekmeğin bana haranı olsun. Kendim gözümle gördüm. Senin huzuruna getirmek için yakaladım, ancak silkinip kurtuldu. HAN: Samed Bey! Şimdi git, Teymur'u buraya çağır. Ama ona bu hususta birşey söyleme. (Samed Bey hanı selâmlayıp çıkar). Vezir, rahat ol, şimdi ona öyle bir mahkeme kurarım ki, bütün âlem ibret alır. VEZİR:Eski padişahlar adeletli yönetimlerinde evlat ve akrabalarına acımamışlardır. Şam yüce halifeler kendi evlâtlarına; halkın ailesine, eşine kötü bakma ktan d olayı şiddetli muamelelerd e bu -lunmuşlardır. Gazneli Sultan Mahmut bu tarz suçlar için akrabalarından birinin boynunu kendi eliyle vurmuştur. Bunun için devirlerinde geçerli olan adeletlerinin bahsi hâlâ anlatılmaktadır.

14 Bu halda Semed Bey Teynrur Ağa ile girir, her ikisi baş eyirler. XAN. Vezir, indi görersen ki, senin xanın da bu babda xülefalardan ve Sultan Mahmud Qeznevi'den ezkik deyil. (Teymur Ağa 'ya). Men sene buyurmamişam ki, heç vaxt xencer ile menim huzuruma daxil olma? TEYMUR AĞA. Men xencer qurşamamı-şam. XAN. Mene bele göründü. Xûb, senin vezirin heremxanasmda ne işin vardı? (Teymur Ağa başını aşağı salır). Senin qerezin budur ki, men senin kimi nâdürüst qardaş oğlundan öteri men vilayetler içinde bednam olum? Men senin kimi qardaş oğlunu istemirem. Tenab. (Hemin saatda bir nece ferraş ellerinde tirme şal hazır olurlar). Salın şah bunun boynuna, sürüyün aşağı. (Ferraşlar şah salmağa hazırlanırlar, tamam beylerin gözü dolur yaş ile.) EŞİK AĞASI VE TAMAM BEYLER. Xan, qurbanm olaq, cavandır, bu sefer bağışlayın bunun teqs irini. XAN. Babamın ervanma, hergiz bağışlamanam. (Üzünü çevirib). Salın şalı. (Ferraşlar bir cüz'i hereket edirler, tamam beyler ağlamagdan özlerini saxlaya bilmeyib ökküldcmeye şiiru edib torpağa düşür, yalvarırlar). BEYLER. Amandır, xan başına çevir, anasının bircesidir (ökküldeyirler). (Ferraşlar ellerinde şal yavuqlaşdıqda Teymur Ağa celd elin uzadıb dalışında sancılmış tapançanı cıxanb çevirir ferraşlara sarı. Ferraşlar gorxudan her terefe sepelenirler. Teymur Ağa arakadan çıxıb gedir.) XAN. (dalışıma). Ay, tutun. Ay, qoymaym. (Hamı hereket edîr, amma hec kes dahsınça getmir.) Bu sırada Samed Bey ile Teymur Ağa girer, her ikisi de baş eğip selâmlarlar. HAN: Vezir! Şimdi göreceksin ki, senin hanın da bu konuda halifelerden ve Gazneli Sultan Mahmut'tan eksik değildir. (Teymur Ağa*ya). Ben sana benim huzuruma hiçbir zaman hançerle girme demedim mi? TEYMUR AGA: Ben hançer kuşanmadım. HAN: Bana öyle göründü. Peki senin vezirin evinde ne işin vardı? (Teymur Ağa başım önüne eğer). Senin amacın benim senin gibi kötü bir karden oğlundan dolayı halkın içinde kötü anılmam mıdır? Ben senin gibi bir kardeş oğlunu istemiyorum. İp getirin. (Hemen birçok muhafız ellerinde İplerle hazır olurlar). Atın ipi bunun boynuna, sürüyün, aşağıya. (Muhafızlar ipi atmaya hazırlanırlar, bütün beylerin gözleri yaşla dolar). EŞİK AĞASI İLE BÜTÜN BEYLER: Hanım, kurbanın olalım. Gençtir, bu defalık suçunu bağışlayın. HAN: Babamın ruhu için bağışlamam. (Yüzünü çevirip). Atın ipi. (Muhafızlar biraz hareket ederler, bütün beyler ağlamaktan kendilerini kaybedip hıçkırıklarla bağrıştılar, toprağa kapanıp yalvarmaya başlarlar). BEYLER: Aman, hanım! Anasının bir tanesidir, affet. (Hıçkırmaktadırlar). (Muhafızlar ellerinde iple yaklaştıklarında Teymur Ağa aniden elini arkasına sakladığı tabancasına uzatıp muhafızlara doğru çevirir. Muhafızlar korkudan dağılırlar. Teymur Ağa aralarından çıkıp gider). HAN (Peşinden): Tutun, bırakmayın. (Hepsi hareket eder, ama hiç birisi onun arkasından gitmez.) Temsil-i güzariş-i ecib ki, beş meclisde beyan olub itmame yetir. Konu: Qarabağ beysadelerinden Heydcr Bey iki ildir ki, toy edib nişanlısı Sona Xanım'ı evine getirebilmir. Sebeb pulsuzluqdur. Bölgede Rus hakimiyyetinin berqerar olması ile beylerin evvelki qazanç menbeleri qapanmışdır. Dostlari Sefer Bey ve Esker Bey Heyder Bey'e Araz'm o tayından-tebriz'den qaçaq mal getirib satmağı ve elde olunan qazançla toy etmeyi meslehet görürler. Beyler xesislikde ad cıxaran, yüz manat zerer etdiyine göre az qala özünü öldürmek isteyen tacir Hacı Qara'nı da bu işe qoşurlar.,qaçag malla geri qayıdanda onlar Ermeni yüzbaşı Ohan'ın destesine rast gelirler. Lakin özünü öyen Ohan Heyder Bey'în qorxusundan qaçır. Hacı SERGÜZEŞT-! MERD-Î XESİS (HACI QARA) (c. I, s ) Bu acayip şekilde cereyan eden temsil, beş meclisten meydana gelmiştir. Konu: Karabağ beyzadelerinden Haydar Bey iki yıldan beri düğün yapıp nişanlısı Sona Hanim'ı evine getirememektedir. Sebep ise parasızlıktır. Bölgede Rus hakimiyetinin kurulmasıyla beylerin önceki gelir kaynakları kurumuştur. Dostları Sefer Bey ile Asker Bey, Haydar Bey'e Araz nehrinin öbür tarafından Tebriz'den kaçak mal getirip satmayı ve elde ettiği kazançla düğün yapmasını teklif ederler. Beyler cimrilikte meşhur olan, yüz kuruş zarar edince kendini öldürmek isteyen tüccar Hacı Kara'yı da bu işe ortak ederler. Kaçak mallarla geri dönünce Ermeni yüzbaşı Ohan'ın birliğine tesadüf ederler. Ancak kendini övüp duran Ohan, Haydar

15 Qara ise tamahkârlığı ucbatından Rus polisinin eline düşür. Ohan Heyder Bey'in qarşısmda alçalmasının qisasını almaq üçün vilayet reisine onun böyük bir quldur destesi ile Ermenileri soyduğunu xeber verir. Reis tezece toy edib Sona Xanım'ı evine getirmiş Heyder Bey'i tutuqlamaq üçün gelir. M.F.Axundzade'nin bütün komedileri kimi bu eseri de heppi endxoşbext sonluqla bitir. Ohan'ın yalancılığı üze çıxır, qaçaq mala getdiyine göre Heyder Bey'in ve yoldaşlarının teqsirinden keçilir. Bey'den korkup kaçar. Hacı Kara ise tamahkârlığı yüzünden Rus polisinin eline düşer. Ohan, Haydar Bey'in karşısında küçük düşüşünün intikamını almak için Vilâyet reisine onun büyük bir eşkiya grubuyla Ermenileri soyduğunu söyler. Vilâyet reisi, daha yeni düğün yapmış ve Sona Hamm'ın evine getirmiş olan Haydar Bey'i tutuklamak için gelir. M.F. Ahundzade'nin bütün komedileri gibi bu eseri de mutlu sonla biter. Ohan'ın yalancılığı ön plâna çıkar ve kaçakçılık yapan Haydar Bey'in ve yoldaşlarının suçları arka plana atılır. Evvelimci meclis vaqe olur Heyder beyin obasından kenar bir böyük palıd ağacının dibinde, aydınlıq gecede. Sefer Bey qıvraq geyinmiş yaraqlı-esbabh oturub daş üstünde. Heyder Bey qabağında habele yaraqlı-esbablı, qıvraq geyinmiş, melal ile danışır. EVVELİMCİ MECLİS İlk mecliste olay, Haydar Bey'in obasının kenarındaki büyük bir pelit ağacının dibinde, aydınlık bir gecede meydana gelir, sefer Bey- silah kuşanmış ve sağlam giyinmiş bir şekilde bir taşın üzerinde oturmuştur. Haydar Bey de aynı şekilde silahlı ve giyinmiş vaziyette üzgün bir tarzda konuşur. HEYDER BEY. Perverdigâra, bu nece esrdir? Bu nece zemanedir? Ne at çapmağın qiymeti var, ne tüfeng atmağın hörmeti var. Sabandan axşamadek, axşamdan sabahadek arvad kimi dustaq alacığın içinde oturasan. Dövlet dexi haradan olsun, pul haradan olsun? Ah, keçen günler. Keçen dövrler. Her heftede, her ayda bir karvan çarpmaq olurdu, bir ordu dağıtmaq olurdu. İndi ne karvan çarpmaq olur, ne ordu dağıtmaq olur. Ne Qızılbaş döyüşü var, ne Osmanlı dövüşü var. Eğer qoşıma getmek istesen de gerek ancaq çılpaq lezgilerin üstüne gedesen. Eğer yüz min zehmetle birisini dağların delik-deşiyinden çıxartsan, bir dağarcıq, bir kürkden başqa eline bir zad düşmeyecek. Ham Qızılbaş ve Osmanlı döyüşii ki, tamam Qarabağ'i qızıl-gümüşe boyadı? Aslandüz'ün çapqmmdan indi de çox evler abaddır. Emiraslan Bey'in övladı gene dünen de Ağçabedi bazarmda dedeleri Osmanlı'dan qesb etdiyi rextlerden satırdılar. Bir bele doyuş olsun, hamıdan ireli deste başında geden men ollam. Bir hüner gösterrem ki, Rüstem-dastan da göstermemiş ola. Menim işim budur. Ne ki, naçalnik çağırıb deyir: Heyder Bey, rahat dur-otur. Quldurluq etme, yol kesme, oğurluğa getme. Peşiman oldum dedim ki, naçalnik, biz de bu emre rağib deyilik, amma size lazımdır ki, bizim kimi neçib kimsenelere bir çörek yolu ğösteresiniz. Qulaq as, gör mene ne cavab verdi: Heyder Bey, çüt ek, bağ becer, alış-veriş ele. Güya ki, men Banazor ermenisiyem ki, gerek gündüz axşamadek kotan sürem, ya lemberanhyam ki, qurt besleyem ve ya lekem ki, kendlerde çerçilik edem. Erz eledim ki, naçalnik, heç vaxt Cavanşir'dcn kotançı ve kümçü görünmeyib. Menim atam Qurban Bey onu etmeyib, men ki, onun oğlu Heyder Beyem, men de etmeyeceyem. Qaşqabaqla üzünü cevirib atını sürdü. HAYDAR BEY: Ey Allah'ım! Bu nasıl bir devirdir? Bu ne biçim bir zamandır? Ne at koşturmanın kıymeti var, ne de tüfek atmanın önemi var. Sabahtan akşama kadar, akşamdan sabaha kadar avrat gibi çadırın içinde otur? Para neredene gelsin, saaadet nasıl olsun? Ah geçen günler- geçen zamanlar! Her hafta, her ay bir kervan soymak; bir ordu dağıtmak mümkündü. Şimdi ne kervan soymak, ne de ordu dağıtmak mümkün. Ne Kızılbaş savaşı var, ne de Osmanlı savaşı. Eğer orduya gitmek istersen de ancak çıplak lezgilerle savaşmak durumundasm. Eğer yüzbin zahmet çekerek bir kişiyi dağların deliğinden çıkarsan bir dağarcıkla bir kürkten başka eline birşey geçmeyecek. Hani Karabağ'ı altına gümüşe boyayan Kızılbaş ve Osmanlı savaşları? Hala birçok ev Aslandüz baskınından dolayı mamurdur. Emiraslan Bey'in evlatları hâlâ Ağçabcdi pazarında dedelerinin Osmanlılardan gaspettiği ganimetleri satmaktadır. Öyle bîr savaş olmalı ki, herkesten ileride birliğin başında giden ben olayın. Öyle bir hüner göstereyim ki, destan kahraman Rüstem bile böyle bir hüner göstermemiş olsun. Benim işim budur? Ne var ki, şimdi polis müdürü çağırıp "Haydar Bey- rahat dur, yerinde otur. Eşkıyalık etme, yol kesme, soyguna gitme" diyor. Pişman olup "Polis Müdürü! Biz de bu emre uyarız. Ancak size de bizim gibi soyu sopu beîli insanlara bir ekmek kapısı göstermek düşer" dedim. Şimdi dinleyin bana nasıl cevap verdi: "Haydar Bey! Ekin ek, bağ dik, ticaret yap." Sanki ben Banazor Ermenisiyim de sabahtan akşama kadar çift süreyim ya da Lemberanliyım(*) da ipek böceği besleyeyim veya Kumuklar(**) gibi köylerde çerçilik yapayım. "Ey Polis Müdürü! Hiçbir zaman Cavanşir'den çiftçi veya ipekböcekçiliğiyle uğraşan kimse çıkmamıştır. Benim babam Kurban Bey bu işleri yapmamıştır. Ben de onun oğlu Haydar Bey olarak yapmayacağım" dedim. Öfkelenerek yüzünü çevirdi ve atını sürdü.

16 SEFER BEY. Bu sözlerden fayda yoxdur. Her kes ne deyir, desim: oğurluq et yemeyib, at ininmeyenden sonra dünyada gezmeyin ne lezzeti var? Gece keçdi, Esker Bey bilmirem niye yubandı? He, odu gelir. HEYDER BEY. A kişi, bilmirem hansı ağzıdağınıq naçalnike meni nişan veribdir. Mahalı gezmeye çıxmış imiş. Bu gün obanın qırağmdan ötende meni çağırıb deyir ki, Heyder Bey, quldur]uq, oğurluq eleme. SEFER BEY. Ye'ni acından öl. HEYDER BEY. Elbette, ele demekdir. Güya ki, bütün Qarabağ'da danadoluq oğrusu bir Heyder Bey'dir. Eğer o el çekse, ölke rahat olar. Danadoluq oğurlamaq da bize çetin olubdur. indi meettel qalmışam: eğer qızı gedib götürsek, qorxuram ataanası gedib şikayet ede; gerek gene tezeden qaçaq olam. ESKER BEY. Heyder Bey, tamam Qarabağ bilir ki, o qızı ata-anası sene veribler, bilmirem götürüb qaçmağma sebeb nedir? HEYDER BEY. Sebeb odur ki, pul tapmıram xercm çekib toyun edib getirem. Ondan ötrü Sefer Bey meslehet görür ki, götürüb qaçim, toy xerçi arahqda itsin. Amma bu iş mene ölümden beter ğorünür ki, deyecekler: Qurban Bey'in oğlu pul tapmadı toy ede, nişanlısın götürdü gaçdı. Çün Sefer Bey dedi ki, qorxudan bu behaneni getirirsen, onun üçün açığa düşüb seni çağırtdım ki, sen de mene yoldaşhq edesen. SEFER BEY. Menim üçün tevavütü yoxdur. Menim yanımda ah-uf eledin ki, iki ildir adaxlını toy edib getirebilmirsen. Men dedim ki, isürsin gelim, gedek, qaçıraq, getirek. İndi özün bil. ESKER BEY. Heyder Bey, bu niyyetden düş. Mene bir on beş gün möhlet ver, men sene xerci hazır edim, ağılh-başlı toy ele, adaxlmı getir. HEYDER BEY. Toy xercini haradan hazır edeceksen? ESKER BEY. On beş günedek Tebriz'e gederik, qayıdarıq, qaçaq mal getirerik, bire-bir qazanarıq, onun qazanci ile toy ederik. HEYDER BEY. Avazın yaxşı gelir, oxuduğun Qur'an olsa. Meğer Tebriz'de müfte mal tökübler, gedib yığışdmb getirek, gelek? ESKER BEY. Elbette, müfte mal harada idi? Pul ile satın allıq. HEYDER BEY. Eceb danışırsan? Men pulu haradan alım? ESKER BEY. Meğer menim Özümün pulum var? Men dediyim budur ki, Hacı Qara Ağcabedili'den ki, sövdeger ve dövletli kişidir, pul götürerik, gederik, mal getirrik, satariq, onun pulunu özüne redd ederik, qazancı bize qalar. HEYDER BEY. Hacı Qara deyirler, çox xesisdir. O, adama pul verer? ESKER BEY. Men onun Özünü de tovlaşdırıb özümüze şerik ede bilerem. Tamahkar adamdır, ondan ötrü bize pul da verer, özü de bizimle geder. SEFER BEY: Bu sözlerden fayda yok. Herkes ne derse desin. Çalma et yemeyip at binmedikten sonra dünyada yaşanan tadı olur mu? Gece geçti, bilmem Asker Bey neden gecikti? Hah, gelen o olmalı! HAYDAR BEY: Bilmem hangi ağzı açık beni Polis Müdürüne haber vermiş? Bölgeyi gezmeye çıkmışmış. Bugün obanın kenarından geçerken beni çağırıp "Haydar Bey! Eşkiyalık, soygunculuk yapma" dedi. SEFER BEY: Yani acından öl. HAYDAR BEY: Elbette öyle demektir. Sanki bütün Karabağ'da küçük baş hayvan hırsızı olan bir tek Haydar Bey'dir. Sanki o bu işi bıraksa, ülke rahat olacak. Küçükbaş hayvanları çalmak da zordur. Şimdi ne yapacağını bilemez durumdayım. Eğer kızı alıp kaçırsak annesi babası gidip şikâyet edecek, ben de yine kaçak duruma düşeceğim. ASKER BEY: Haydar Bey, bütün Karabağ halkı da biliyor ki, annesi babası kızlarını sana vermişlerdir, kaçırmana ne gerek var? HAYDAR BEY: Sebebi para bulamayışım ve masraf yapıp düğün kuramayışımdır. Bundan dolayı Sefer Bey, kaçırmamı ve düğün masrafından kurtulmayı teklif ediyor? Ama bu iş bana ölümden beter görünüyor. Çünkü "Kurban Bey'in oğlu para bulamadığı için doğun yapmadı da nişanlısını kaçırdı" diyecekler. O zaman Sefer Bey "Korkudan bu bahaneye sığmıyorsun." dedi. Ben de öfkelenip bana yoldaşlık yapman için seni çağırttım. SEFER BEY: Benim için önemi yoktur. İki yıldır nişanhğmı düğün yapıp getiremiyorum diye ah vah ettin, ben de istersene geleyim, gidip kaçıralım getirelim dedim. Şimdi kendin bilirsin. ASKER BEY: Haydar Bey, bu niyetinden vazgeç. Bana on gün mühlet ver, ben sana gereken masrafın karşılığını hazırlayayım. Akıllı başlı düğün yap, nişanlını da getir. HAYDAR BEY: Düğün masrafını nereden bulacaksan? ASKER BEY: On beş güne kadar Tebriz'e gider geri döneriz, kaçak mal getiririz, bire bir kazanırız, onun geliriyle de düğün yaparız. HAYDAR BEY: Sözlerin güzeldir, bir de okuduğun Kur'an olsa! Madem Tebriz'de bedava mal vardır, gidip toplayıp getirelim. ASKER BEY: Bedava mal nerede? Parayla satın alacağız. HAYDAR BEY: Acayip konuşuyorsun! Ben parayı nereden bulayım? ASKER BEY: Benim param var mı ki? Benim dediğim "Ağcabedili Hacı Kara adlı zengin ve tüccar kişiden para alalım, gidip malı satın alalım, getirip satalım. Onun parasını geri veririz, geliri de bize kalır" şeklindedir. HAYDAR BEY: Hacı Kara dinelen adam çok cimridir. O, insana para verir mi? ASKER BEY: Ben onu kandırıp kendimize ortak ederim. Tamahkar bir adam olduğu için bize para verir, hatta kendisi de bizimle gider.

17 HEYDER BEY. Yaxşı, eğer özüne giimanın gelirse, men razıyam. Amma gerekdir evvel bir qız ile görüşüb ehvalatı bildirim, çünki söz vermişem, bu gece meni gözlü yür. ESKER BEY VE SEFER BEY. Çox eceb, çox pakize. HEYDER BEY. Di, bes siz gedin, sonra men gellem, sizinle görüşerem beraber gederik Hacı Qara'mn yanma. ESKER BEY VE SEFER BEY. Salamat ol, gedirik. Amma sübh tez gel. (Gedirler). Bu halda meclis deyişir. Uzaqda bir alaçıq görünür. AJacıqdan on qedcm kenar, kolun dalında Sona Xanım qeşeng sefer paltarmı geymiş, ipek çadirşebi başında, o yan bu yana baxır, qalxır, oturur. SONA XANIM. Allah, göresen, gene ne oldu, gelmedi? Gece yandan ötübdür, hele indiyedek görünmeyir. Dan yeri ağarib, seher indi açılar bilmirem nece edim? Bir azacıq da gözerleyim, eğer gelmese, çare yoxdur, gerek alacığa qayıdım. (Qalxır ayağa, o yana bu yana baxır). Şekk yoxdur ki, gelmeyecek. Göresen gene hansı deli qudurmuşa rast geldi, tovlayib at-mal oğurluğuna getdi, yoxsa bu vaxtadek gerek idi ki, geleydi. Öhdesinden gelebilmirem. Eğer bu sefer de tamyalar, gerek gene tezeden qaçaq ola, menim günümü qara ede. Gene iki il evde-meni dustaq eyliye. Vallah, dexi gözlemenem. Heç vaxt dexi onun yolunda bu qeder oturmanam, gederem özgesine. Onun fikri budur ki, atam evinde menim birçeyimi ağarda. (Oturur yere, sonra). Eh, ne vesveseler gelir könlüme. inşallah, getmez mene and içibdir ki, seni aparanadek heç bir quzu oğurluğuna da getmerem. Seksiz, yubanmağma başğa sebeb var. Ah, indi bu kolun dalından, qulaq asıb eşideydi ki, men deyirem, gedirem özgesine, göresen inanardı mı? Elbette, inanmayacaqdır, çünki bilir, yalan deyirem. Hövselem daralıb, ağzıma geleni söyleyirem. Bıy, şıqqiltı gelir. Bu halda Heyder bey kolun dalışından atlı üze çıxır, atdan enir. HAYDAR BEY: Peki, eğer ümidin varsa ben razıyım. Ama önce kızla görüşüp durumu anlatayım, çünkü bu gece söz vermiştim, beni bekliyor. ASKER BEY VE SEFER BEY: Çok iyi, çok güzel. HAYDAR BEY: Şimdi siz gidin, ben daha sonra gelirim. Sizinle buluşup Hacı Kara'nm yanma birlikte gideriz. ASKER BEY VE SEFER BEY: Hoşça kal, biz gidiyoruz. Ama sabahleyin erken gel. (Giderler). Bu sırada meclis değişir.- Uzakta bir çadır görülür. Çadırdan on kadem (: yarım arşın uzunluğunda ölçü birimi) uzaklıkta Sona Hanım güzel yol kıyafetini giymiş, ipek yaygısı başında bir o tarafa, bir bu tarafa bakıyor, oturup kalkıyordu. SONA HANIM: Allah'ım görüyorsun! Yine ne oldu da gelmedi? Gece yarısı oldu, hâlâ görünmedi. Şimdi tan yeri ağarıp sabah olacak, ne yapacağım bilmiyorum. Biraz daha bekleyeyim, eğer gelmezse çaresiz çadıra dönerim. (Ayağa kalkıp sağa sola bakar). Muhakkak gelmeyecek! Kim bilir hangi deliye, uğursuza rastladı da at mal hırsızlığına çıktı? Yoksa bu vakte dek çoktan gelmeliydi. Üstesinden gelemiyorum. Eğer bu sefer de tanırlarsa, yine kaçak durumuna düşer, benim de günlerimi karartır. Yine ben iki yıl evde hapis bırakır. Vallahi bir daha beklemem. Onun yolunu bir daha bu kadar beklemem, başkasına giderim. Onun fikri benim saçlarımı baba evinde ağartmak! (Yere oturduktun sonra) Aman, gönlüme ne vesveseler geliyor. İnşallah gitmemiştir. Çünkü bana "Seni alana kadar hiçbir hırsızlığa gitmeyeceğim" diye söz verdi. Muhakkak gecikmesinin başka sebebi vardır. Ah, şimdi bu çalılığın arkasından "ben başkasına gidiyorum" deyişimi işitseydi, inanır mıydı? Elbette inanmazdı, çünkü benim yalan söylediğimi bilir. Ruhum sıkıldığı için ağzıma geleni söylüyorum. İşte bir tıkırtı geliyor. Bu sırada çalılığın arkasından ah üzerinde Haydar Bey ortaya çıkar, attan iner. BEDİİ NESRİ ALD ANMIŞ KEV AKİB Konu: Eserin mövzusu tarixten-iskender Münşi'nin "Tarix-i alem arayi Abbas" kitabından götürülmüştür. Hadiseler Sefevi hökmdarmın sarayında cereyan edir. Müneccimbaşı Mirze Sedreddin Şah Abbas'a ulduzların hereketinin tezlikle hökmdara bir sedeme toxunacağım bildirdiyini xeber verir. Bu felaketden bir çare tapmaq üçün derhal dövlet divanı toplanır.dövlet adamlarının her biri şaha sedaqetini erz edir, memleket qarşısındakı xidmetlerinden danışır, Konu: Eserin konusu tarihten, yani İskender Münşi'nin "Tarih-i Alem-ara-yi Abbas" kitabından alınmıştır. Olaylar Safevi hükümdarının sarayında cereyan eder. Müneccimbaşı Mirza Sadreddin, Şah Abbas'a yıldızların hareketinin kısa zamanda hükümdara bir belâ geleceğini bildirdiğini söyler. Bu felâkete bir çâre bulmak için derhal devlet divanı toplanır. Devlet adamlarının her biri hükümdara sadakatlerini bildirip ülkeye hizmetlerinden bah-

18 lakin bir çıxış yolu göstermir. Sonda müneccimbaşınm özünden bir xilas yolu göstermek teleb olunur. Müneccimbaşı şahın hayatını qurtarmaq üçün ulduzları aldatmağı-ye'ni ölüm tehlükesi sovuşana qeder memleket üçün zererli bir adamı taxta çıkarmağı ve onu ulduzlara qurban vermeyi teklif edir. Bele bir adam kimi hürriyyet ve azadlıq mücadileleri ile tanınan senetkar Yusif Serrac seçilir. Hakimiyyete getirilen Yusif Serrac derhal xalqın xeyrine İslahatlara başlayır. Lakin tezlikle xalq arasından çıkmış şah saray çevrilişi neticesinde öldürülür. Şah Abbas ve onun cahil vezir-vekilleri yeniden hakimiyyete gelir. sederler, ancak bir çıkış yolu gösteremezler. Sonunda müneccimbaşından bir kurtuluş yolu göstermesi istenir. Müneccimbaşı, hükümdarın hayatını kurtarmak için yıldızları aldatmayı, yani ölüm tehlikesi geçene kadar ülkeye zararlı bir adamı tahta çıkarmayı ve onu yıldızlara kurban vermeyi teklif eder. Böyle bir adam olarak hürriyet ve bağımsızlık mücadeleleriyle tanınan sanatkâr Yusuf Sarraç seçilir. Hakimiyete geçirilen Yusuf Sarraç derhal halkın iyiliğine yönelik ıslahatlara başlar. Ancak halkın arasından daha yeni çıkmış olan Yusuf Sarraç, sarayına dönerken öldürülür. Şah Abbas ile onun cahil vezir ve vekilleri yeniden yönetimi ele alırlar. Yusif Serrac'm dukanı şah mescidinin meydanının mcşrig semtinde vaqe idi. Günortadan iki saat keçmişdi. Yusif Serrac ferizeyi zöhrü eda edib, oturub elinde bir cilovu tikib tamam edirdi, çünki müşteri tapşırmışdı ki, gerek o gün hazır ola. Yanında dostlarından iki nefer dcxi var idi ki, onun sohbetine qulaq asırdılar. Yusif Serrac bahahqdan şikayet edirdi ki, bîçâre feğir keşler haman il çox iztirabe düşmüşdüler; çünki keçen il nehayetde quraqhq olmaq sebebile ve Qezvin r in etrafında suyun qehetliyi cehcü ile ekseri mehsulat yanıb emele gelmemişdi. Bu keyfiyyet bahahğa bais olmuşdu. Yusif Serrac deyirdi: -Teeccüb edirem bu dövletden ki, Qezvin'e su çixarmaq üçün hezar güne istitaet ve qüdreti var, amma bele qefletdedir ki, esla bu emre mültefit olmayıb öz reayasının halına ve paytextinin rövncqine teveccüh etmir. Bu halda meydanın meğrib semtinden bulud kimi toz qalxdı. Yusif Serrac iynesi elinde başin yuxarı qovzadı, gördü ki, bir esas peyda oldu ve esla xeyalmdan keçirmedi ki, bu esas ve tedarük onun üçündür. Qabaqda on iki şatır qıvraq geyinmiş, çehargûşe bork başlarında, onların dalısmca on iki elemdar elvan elemler ellerinde, sonra deste-yi pişxidmetân ki, birisinin başında bir meçmei vardı. Deste-yi ferraş ellerinde ağaç, onların egebinde miraxur, yedeyinde bir türkmen ah, cevahir nişan ve eshab üstünde, müresse rext başında, mirvarid sinebend döşünde, zümrüd qotaz boynunda. Bunlardan sonra mollabaşı ve serdar Zaman Xan, vezir ve müstövfi ve Mövlâna Cemaleddin ve müneccimbaşı, ülemâ-yi giram ve sadat-i uzam ve sair e'yan ve eşref ve erbab-i menasib ve bir deste piyada ve bir deste atlı kemal-i şükuh ve aram ile gelirdiler. Ele ki, Yusif Serrac'm dükanma beraber oldular, hamı dayandı. Molîabaşı ve serdar ireli durub, Yusif Serrac'n gürnûş etdiler. Yusif Serrac (Aldanmış Kevakib, Bah-1985, s.28-32) Yusuf Sarraç'm dükkânı Şah Mescidi meydanının doğu tarafındaydı. Vakit, öğleyi iki saat geçmişti. Yusuf Sarraç öğle namazını kılıp dükkânına oturmuş, bir dizgin dikiyordu. Çünkü müşterisi dizginin o gün hazır olmasını istemişti. Yanında dostlarından ikisi de vardı ve sohbet ediyorlardı. Yusuf Sarraç pahalılıktan şikâyet ediyordu. Zavallı ve yoksul kişiler bu yıl çok sıkıntıya düşmüşlerdi. Çünkü geçen yıl sonunda kuraklık sebebiyle Kazvin'in etrafında suyun bulunmayışı yüzünden ürünlerinin çoğu yanmış, hasat edilememişti. Bu durum da pahalılığa sebep olmuştu. Yusuf Sarraç şöyle diyordu: - Bu devlete şaşıyorum, çünkü Kazvin şehrinde su çıkarmak için bin çeşit güç ve kuvvet vardır. Ama devlet öyle bir gaflet içinde ki, böyle bir gücü kullanmıyor ve kendi halkmm ve başkentinin iyiliğini düşünmüyor. Bu sırada meydanın batı tarafından bulut gibi bir toz kalktı. Yusuf Sarraç elinde iğnesi olduğu hâlde başını yukarı kaldırdığında bir hâlin peyda olduğunu gördü. Bu durumun ve hazırlığın kendisi için olduğunu hiç aklından geçirmiyordu. Önde on iki ağa; hareketlerine engel olmayacak şekilde giyinmiş, başlarında dört köşe börk vardı. Onların arkasında ellerinde renkli bayraklarla on iki bayraktar yer almıştı. Daha sonra ise içlerinden birinin başmda iri bir sini bulunan hizmetçi gurubu geliyordu. Ellerinde bastonlarıyla muhafızlar, onların arkasında ise sarayın ahırcıbaşısı vardır. Ahırcıbaşmm yedeğindeki Türkmen atı, kıymetli taşlar ve giysilerle süslenmiş; başında süslü dizgin, göğsünde incilerle bezenmiş göğüs bağı, boynunda ise zümrüt yular vardı. Bunlardan sonra başkadı ile başkomutan Zaman Han, vezir, ulu zatlar, Mevlana Cemalettin, müneccimbaşı, önemli bilginler, şerefli ve büyük zatlar, diğer ileri gelenler, başka münasip kişiler, bir gurup atlı ve yaya büyük bir gösterişle geldiler. Hepsi gelip Yusuf Sarraç'm dükkânına gelip doldurdular. Başkadı ile başkomutan ileri çıkıp Yusuf Sarraç'a durumu anlattılar. Yusuf Sarraç

19 ayağa durub tevazö eledi, amma qayet teeccübde. Sonra mollabaşı tekellüme gelib dedi: - Qezanm teqdirinden, usta Yusif, bu gün sen bizim padişahımızsan. İran'ın seltenet texti bu halda Şah Abbas'm vücudundan xalidir. Bizleri serefrâz ve xoşbext eleyin, derbar-i şâhiye teşrifferma olunki, cülûs-i hümâyun vâqe olsun. Yusif Serrac kemal-i teheyyyüce düşüb hec bilmedi ki, bu ne vaqiedir. Onun qabağmda tamam erkan-i dövlet durmuşdular. Bu sözleri ona mollabaşı deyirdi ki, İran'da bir metin kimsene hesab olunurdu. Amma keyfiyyet bir mertebede gerib idi ki, Yusif Serrac onun doğru olmağına, bavücudi ki, gözü ile görürdü, hergiz e'tibar ede bilmirdi. Aqibet meqam-i cevaba gelib dedi: - Menim mexdumum mollabaşı, men cenabınızı İran'da metin adamlardan hesab edirem, bilmirem ki, aya deli olubsunuz, ya beng atıbsmız ki, bu qebil söz leri menim üzüme deyirsiniz. Men bir faqir serrac babayam. Men hara, taxt ü tac hara? Vallah, men anlaya bilmirem ki, sizin bu hereketinizi neye heml edem... Mat ve heyran qalmışam, Teveqqeyi çakerane edirem ki, mene sataşmayasınız. Serdar Zaman Xan söze şüru eledi: - Usta Yusif, sen bu saatda gibleyi âlemsen ve biz cümlemiz senin qulun ve seg-i asitanın varıq. Sene çekerane bizden teveqqe etmek münasib deyil, sen Xosrovâne fermayiş etmeye şayestesen. Biz ne deli olmuşuq ve ne beng atmışıq, cümlemiz eql-i selim ve şüur-i kamilde vanq, amma hezret-i barinin teqdirine tebdil yoqdur. Bu gün külli Iran mülkünde senin seltenetin müsellemdir. Mollabaşmm qövlüne göre derbar-i şahiye teşrifferma olun ki, cülus-i hümayun vaqe olsun. Sonra üzün dört nefer hazırda olan pişxidmetlere tutub dedi: -Xelet-i şahaneyi getirin, qible-yi âlem gey insin. Pişxidmetler ellerinde mecmei ile ki, içinde xelet-i şahane qoyulmuşdu, dukana ayaq basdılar, mecmeini yere qoyub şüru etdiler Yusif Serrac'm köhne paltarmı soyundurmağa ve xelet-i şahaneni ona geyindirmeye. Müxalifet bir yana çatmazdı. Yusif Serrac meqam-i teblimde durdu ki, üqela öz xahişlerini emele getirsinler. Ele ki, libas geyinmek tamam oldu, miraxur müresse rextli atı qabağa çekdi. Yusif Serrac'ı mindirdiler ata, esas qerar-i sabiq üzre derbar-i şahiye revane oldu. Ferraşlarm küçelerde "berevid! berevid" sesi her deqiqede erse dayandı. Tamam ehl-i Qezvin zükuren ve ünasen, seğiren ve kebiren pencerelere ve damlar üste dırmaşıb nezzareye meşgul oldular ve keyfiyyetden müxbir olmadıgları üçün cümlesi heyretde qaldı. Derbâr-i şahinin qapısmda ferraşlar Yusif Serracı atdan düşürdüler. Mollabaşı ve serdar Zaman Xan qolundan yapışıb kemal-i te'zim ile imaretin ayağa kalkıp alçak gönüllülük etti, ancak çok şaşkındı. Sonra başkadı konuştu: - Yusuf Usta! Allah'ın takdiriyle bugün sen bizini padişahımızsm. İran'ın saltanat tahtı bu du rumda Şah Abbas'tan boşalmış olmaktadır. Bizleri mutlu ve hoş edin. Sarayın kapısına tören emri verin de tahta çıkış töreni yapılsın. Yusuf Sarraç çok heyecanlanıp bu olayın ne olduğunu hiç anlayamadı. Onun Önünde bütün devlet erkânı durmuştular. Bu sözleri ona mollabaşı söylüyordu ki İran'da itibarlı bir kimse olarak bilinirdi. Fakat durum öylesine garipti ki, Yusuf Sarraç önünde gözüyle gördüklerine asla inanamıyordu. Sonunda cevap durumuna gelip: - Benim efendim mollabaşı, ben şahsınızı İran'da itibar sahibi kişilerden hesap ediyorum; bil miyorum ki niçin deli olup sinirlenerek bu sözleri benim yüzüme diyorsunuz. Ben fakir bir insanım. Ben nere, taht ve tac nere? Vallahi ben an layamıyorum ki, sizin bu hareketinizi neye çe keyim. Şaşkın ve hayran kalmışım, çekmiyorum ki bana sataşmayasınız. Serdar Zaman Han söze karıştı: - Usta Yusuf, sen şu anda âlemin kıblesi ve he pimiz senin kulunuz. Bizden çekinmek sana ya raşmaz; sana, şahlara yaraşır. Ferman buyurmak la yıktır. Biz ne deli olmuşuz, ne aklımızı kaybetmişiz; hepimiz aklı başında, olgun insanlarız ama efen dimizin takdirine tebdil yoktur. Bugün bütün İran'da senin saltanatın hakimdir. Mollaba sının sözlerine göre şahlık kapısına (yaraşır) ferman buyurun ki, tahta çıkışınız olsun. Sonra yüzünü hazır vaziyette duran dört hizmetçiye çevirip; - Şahların giydiği kaftanı getirin, âleme kıble olan şahımız giysin, dedi. Hizmetçiler ellerindeki içinde kaftan olan siniyi getirdiler, dükkâna girdiler, siniyi yere koyup Yusuf Sarraç'm eski elbisesini çıkarıp yeni kaftanı giydiymeye başladılar. Karşı gelmekle bir yere varılmaz. Yusuf Sarraç, bu akıllı kişilerin istediklerini yapabilmesi için davulların çaidığı makama uyarak ayağa kalktı. Elbise giyme faslı bitince ahırcıbaşı kıymetli taşlarla bezenmiş dizginli atı çekti. Yusuf Sarraç'ı ata bindirdiler. Daha önceki kararları gereğince sarayın kapasma doğru yola çıktılar. Muhafızların şehrin her köşesinde "berevit! Berevit!" (-.Eskiden padişahların rütbe, nişan verdiğini belirten fermanları) diye bağırışları göklere yokseldi. Bütün Kazvin halkı, erkek kadın, büyük küçük pencerelere ve evlerin üstüne çıkıp manzarayı seyretmeye başladılar. Hepsi durumdan haberdar olmadıkları için şaşıp kaldı. Muhafızlar sarayın kapısında Yusuf Sarraç'ı attan indirdiler. Başkadı ile başkomutan Zaman Han, kolundan tutarak büyük bir hürmetle onu sa-

20 otağına daxil etdiler, seltenet taxtı üstünde oturtdular. Erkan-i dövlet, ulema ve sadat, e'yan ve eşraf ve erbab-i manezib otağın qabağmda sef çekib el-el üste durdular. Mollabaşı dua oxuyub tac-i selteneti goydu Yusif Serrac'm başina, şemşir ve kemer-i müresseni bağladı beline, cevahir, bazubendleri asdı qollarından, mükellel toppuzu verdi eline, gene bir dua oxuyub üzün xalqa tutub dedi. -Mübarekbâd edin. Mübarekbâd sedası xalqdan asimana bülend oldu ve bargahm imaretlerinden eksi tekrar tapdı. Kerrana-yi şadiyane başlandı çalınmağa. Bu halde seray-i sahiden göye bir fişeng buraxdılar. Bu elamete göre seherden xaric qala toplarından yüz on bir şenlik topu atdılar. Eğerçi Se'di ve Hafizden sonra İran'da şe'r qayetde tenezzüle düşüb şüaranm e'şan küllen bimezmtın ve mehz puç leffazlıq olmuşdu, amma gene elhemd-i lillah o halda bir nece nefer sahib-i cövher şair peyda oldu ki, bedaheten cülus-i hümayun üçün qesaid-i qerra inşa edib Yusif şalım taxta çomağını te'rif ve özünü hikmetde - Süleyman'a, sexavetde Hatem'e, şücaetde Rüstem'e, güdretde qeza ve qedere teşbeh eleyib nezerden keçirdiler... rayın baş odasına götürdüler ve saltanat tahtına oturttular. Devlet erkânı, bilginler, büyük zatlar, devletin ileri gelenleri ve bazı münasip kişiler odanın önünde saf tutup ellerini bağladılar. Başkadı dua okuyup saltanat tacını Yusuf Sarraç'm başına koydu. Kıymetli taşlarla bezenmiş kılıç ve kemeri beline bağladı, kollarına inci mercanla süslü pazubentleri bağladı, eline süslü topuzu verdi. Daha sonra yine duâ ederek yüzünü halka çevirerek şöyle dedi: - Tebrik edin. Tebrik sesleri halkın içinden göklere yükseldi ve yüksek divandan yankılandı. Sevinç boruları çalınmaya başladı. Bu sırada padişahın sarayından gökyüzüne bir havai fişek attılar. Bu işaret üzerine şehir dışındaki kalelerdeki toplardan da yüzon bir şenlik topu atıldı. Her ne kadar Sadi ve Hafız'dan sonra şiir, İran'da değerden düşmüş ve şairlerin şiirleri mânâsız ve boş lâflardan ibaret hâle gelmişse de Allah'a şükürler olsun o sırada kıymetli şiirler söyleyen bir şair ortaya çıktı. Bu şair, birden bire Yusuf Sarraç'm tahta çıkışını okuduğu kasidelerle tarif ve tasvir etti. Şâir; Yusuf Sarraç'ı hikmette Süleyman'a, cömertlikte Hatem'e, kahramanlıkta Rüstem'e, kuvvette kaza ve kadere benzetti. KEMALÜDDÖVLE MEKTUBLARI (Kemalüddövle Mektubları, Bakı-1985, s ) Hindistan şahzadesi Kemalüddövle'nin dostu İran şahzadesi Celalüddövîe'ye Farsça yazdığı üç mektubun ve Celalüddövle'nin ona gönderdiyi cavabm Türkçe tercümesidir. Hindistan şehzadesi Kemalü'd-devlet'in dostu Iran şehzadesi Celâlü'd-devlete Farsça yazdığı üç mektubun ve Celâlü'd-devlet'in ona gönderdiği cevabın Türkçe tercümeleridir. İRAN ŞEHZADESİ CELALEDDOVLE'NIN HİNDİSTAN ŞEHZADESİ KEMALÜDDÖVLE'YE YAZDIĞI CAVAB MEKTUBU (1280, a İlin Zil'gede ayı Misirdesi) Ey menim eziz dostum Celalüddövle, axır senin sözüne baxdim, Ingilis ve Fireng ve Yengi Dünya seyahetinden sonra İran torpağma sefer etdim. Amma peşiman olmuşam, kaş gelmeyeydim, kaş bu vilayetin ehlini ki, menim ile hemmezhebdirler, görmeyeydim ve oların ehvalmdan xeberdar olmayaydım. Ciyerim kabab oldu. Ey İran, hanı senin o şövketin ve seadetin ki, Keyumers ve Cemşid ve Güştasib ve Nuşirevan ve Xosrov Pervis e'sarmda var idi?...heyf sene, ey İran, hanı bu dövlet, ham bu şövket, hanı bu seadet? Aç, cıplaq Erebler seni min iki yüz heştad ildir ki, bedbext etdiler. Senin tor- Ey benim aziz dostum Celâlü'd-dcvlet! Sonunda senin sözünü dinleyip ingiliz, Fransız ve Amerika seyahatinden sonra İran ülkesine yolculuğa çıktım. Ama pişman oldum. Keşke gelmeseydim. Keşke bu ülkenin halkını, benimle aynı mezhepten olmalarına rağmen, görmeseydim ve onların bu hâllerinden haberdar olmasaydım. Ciğerim yanıp kebap oldu. Ey Iran! Hani senin o yüceliğin ve mutlulğun? Keyumers, Cemşid, Güştasib, Nuşirevan ve Hüsrev Perviz gibi tarihî şahsiyetlerin hani? Ey İran, yazık sana! Hani o devlet, hani o yücelik, hani o mutlu zamanlar? Aç çıplak Araplar seni binikiyüzseksen yıldan beri bedbaht ettiler.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 22.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 22.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 22.si www.m1914.org Bible for Children,

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

- Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben fark etmemişim

- Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben fark etmemişim Öksürük şurubu Temel odanın içinde zıplayıp duruyormuş. Arkadaşı sormuş : - Ne oldu, ne yapıyorsun böyle? - Öksürük şurubu içtim. - E, niye zıplıyorsun peki? - Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın

Detaylı

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Kapak illustrasyonu: Murat Bingöl isbn: 978 605 5523 16 9 Sertifika

Detaylı

Elişa, Mucizeler Adamı

Elişa, Mucizeler Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Elişa, Mucizeler Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible

Detaylı

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 6.8.2005 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin

Detaylı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir. Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan Recep ve Şaban ayını mübarek kılıp bizi ramazan ayına ulaştıran rabbimize hamd olsun. Bu yazımızda sizinle ramazan ayıyla ilgili terimlerin anlamını inceleyelim. Ramazan: Hicri

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Camiye Girerken Allah ın adıyla, Allah ın Resulüne salat ve selam olsun. Allah ım, hatalarımı bağışla ve bana rahmet kapılarını aç. Camiden Çıkarken Allah ın adıyla, Allah

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Mustafa GÜZELGÖZ

Mustafa GÜZELGÖZ Mustafa GÜZELGÖZ 1921-17.02.2005 2010-04-15 Eşekli Kütüphane Sb-1 Yıl 1943. Genç Mustafa nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü

Detaylı

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE Kimliğiyle ilgili iki ayrı tartışma var. Birincisi, 16 ve 17'nci yüzyılda yaşadı. Yeniçeri ocağından yetişen bir şair. 1578-1590 arasındaki Osmanlı-İran savaşlarına katıldı. Bir tür ordu şairidir. Diğeri

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te 9 da AK YIL: 2012 SAYI : 164 26 KASIM 01- ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 4 te Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 30.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 30.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Güzel Kraliçe Ester Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 30.si www.m1914.org Bible for

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Güzel Kraliçe Ester

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Güzel Kraliçe Ester Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Güzel Kraliçe Ester Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Güzel Kraliçe Ester

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Güzel Kraliçe Ester Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Güzel Kraliçe Ester Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ KURBAN: AYET ve HADİSLER Biz, her ümmet için Allah ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine onun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ 5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 19.yy.sonlarına doğru Osmanlı parçalanma sürecine girmişti. Bu dönemde

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2) Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Kral Davut (Bölüm 2) Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

X - Letif eler - Fıkralar

X - Letif eler - Fıkralar X - Letif eler - Fıkralar Molla Nesreddin Yeqin Dovşan Azıbdı Bir gün Molla Nesreddin bazara çıxır. Bazarda gezende görür ki, bir ovçu iki dovşan satır. Molla cebinde olan pulunu 1 verib dovşanlarm ikisini

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi. Orta Asya Türk tarihinde devlet, kağan adı verilen hükümdar tarafından yönetiliyordu. Hükümdarlar kağan unvanının yanı sıra han, hakan, şanyü, idikut gibi unvanları da kullanmışlardır. Kağan kut a göre

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23) Dedikodu (Gıybet) Gıybet Dedikodu (gıybet), birisinin yüzüne söylenmesinden hoşlanmadığı şeyleri arkasından söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise bu gıybet, yapmamış ise iftira olur (Hadis,

Detaylı

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 03.09.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Lyn Doerksen Türkçe Hanna, Elkana adındaki iyi bir

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır. Edebiyatı Sanatçıları Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. ı vardır. MEVLANA: XIII.yüzyılda yaşamıştır. Birkaç

Detaylı

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir? Kurban sözlükte yaklaşmak, yakınlaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Kurban, Allah a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Kesilen

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Aldatıcı Yakup Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 56.si www.m1914.org

Detaylı

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!. HEY GİDİ KOCA SİNAN.. MEKANIN CENNET OLSUN!.. Kanuni Sultan Süleyman devri.. O vakitler İstanbul da su sıkıntısı var.. Problemi çözmek için Sultan Süleyman, Mimar Sinan ı makama çağırır ve Mimarbaşı, milletin

Detaylı

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz CİNGEYLİ AŞIK BEKTAŞ GAZELOĞLU Yrd. Doç. Dr. Fatma Ahsen TURAN Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu Mihman canlar bize safâ geldiniz Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu Mihman canlar bize safâ geldiniz Bizi,

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Bir Prens Çoban Oluyor

Bir Prens Çoban Oluyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Bir Prens Çoban Oluyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Türkçe 60. Hikayenin 10.si

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 21.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 21.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Kral Davut (Bölüm 2) Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 21.si www.m1914.org Bible for Children,

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi. Malum ülkemiz son dönemde Globalleşen dünya ile birlikte oldukça sıkıntılı. Halk olarak bizlerde de pek çok sıkıntılar var. Ekonomik sıkıntılar, siyasi sıkıntılar, sabotaj planları, suikast planları. Darbe

Detaylı

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette.

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette. Yakup Şakir Ali (Bahçesaray, 1890-1930) Yakup Şakir Ali 1890 yılında Bahçesaray'da doğdu. Babası esnaf olan şâir, bahçesaray'daki orta okulu bitirdikten sonra, 1905 yılında "Tercüman" gazetesinin matbaasında

Detaylı

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for

Detaylı

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.7.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe. Sitti Cemili ve Meryem im Ben çocukken pek çok Arapça hikâye dinledim anneannemden. Sitti Cemili den anneanne diye bahsetmek de tuhafmış. Arapça da onun adı Sitti yani benim ninem. Söylemeden geçemeyeceğim,

Detaylı

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz? DEĞERLER EĞİTİMİ SELAMLAŞMA Selam ne demektir? Selâm, kelime olarak; huzur, barış, sağlık ve iyi dileklerini sunma anlamlarına gelir. Selamlaşmak; insanların karşılıklı olarak birbirlerine sağlık, huzur,

Detaylı

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 58.si www.m1914.org

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Beterin Beteri Var Mehmet işten çıkarılır. Eve gelip durumu bildirince, hanımı içeri almaz. Gidecek yeri olmadığından Şeyhin dergahına gider. Bu sırada şeyh talebeleriyle sohbet etmektedir. Bu arada börek

Detaylı

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor. KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor. Çerkes adetlerinin geçerli olduğu ve Çerkescenin konuşulduğu köyde, Türkiye'den

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Aldatıcı Yakup Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ İstanbul da doğdu. Arapça, Fransızca, Farsça dersleri

Detaylı

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATININ OLUŞUMU KAZANIMLAR.Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini.batı düşüncesine,

Detaylı

Töfiq Mahmud (Nahavan, 9 Kasım 1931)

Töfiq Mahmud (Nahavan, 9 Kasım 1931) Töfiq Mahmud (Nahavan, 9 Kasım 1931) Mehdiyev Tevfik Mahmudoğlu, Nahçıvan'ın Şahbuz kasabasında doğdu. Aynı yıl ailesi Bakü'ye göçtü. İlk ve orta öğrenimini burada tamamlayan Tevfik, Azerbaycan Devlet

Detaylı

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Savaşın başından bu yana yedinci hac dönemi yaklaşırken hac ibadetini yerine getirmeyi çok isteyen, farklı şehirlerde yaşayan üç Suriyelinin hikayesi.

Detaylı

Yeşaya Geleceği Görüyor

Yeşaya Geleceği Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yeşaya Geleceği Görüyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre Hayatta, insanlar üzerinde en çok etkili olan şeyi arayan bir kız, bu sorusunu karşılaştığı herkese sorar. Çeşitli cevaplar alır ama bir türlü ikna olamaz. En sonunda şehrin bilgesi bir nineye gönderilir.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Lyn Doerksen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfinle kurul Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Ye aya Gelece i Görüyor

Ye aya Gelece i Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Ye aya Gelece i Görüyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Mary-Anne S. Türkçe 60. Hikayenin 27.si www.m1914.org Bible

Detaylı

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe MERAKLI KİTAPLAR Alfabe Bu kitabın sahibi:... Dinle bir tanem, şimdi sana, bir çocuğun öyküsünü anlatmak istiyorum... Uzun çoooooooook uzun adı olan bir çocuğun öyküsü bu! Aslında her şey onun dünyaya

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı