ROBERT M. PIRSIG 1928 de Minneapolis te doğan Robert Maynard Pirsig Minnesota Üniversitesi nde felsefe, kimya ve gazetecilik öğrenimi gördü.



Benzer belgeler
ROBERT M. PIRSIG 1928 de Minneapolis te doğan Robert Maynard Pirsig Minnesota Üniversitesi nde felsefe, kimya ve gazetecilik öğrenimi gördü.

GAVIN WESTON 1962 yılında Belfast'ta doğan İrlandalı görsel sanatçı ve yazar Gavin Weston, Fine Art at Saint Martin s School of Art and Design ve

İYREC-İ PÉZÉŞKZÂD 1928 yılında Tahran'da dünyaya gelen Pézéşkzâd'ın babası doktor, annesi öğretmendir. İlk ve ortaöğrenimini Tahran'da tamamladıktan

DANIEL ALARCÓN Daniel Alarcón, memleketi Lima, Peru da yayınlanan Etiqueta Negra dergisinin editör yardımcısıdır. Öykü seçkisi War by Candlelight,

IRIS MURDOCH 1919 da İrlanda da doğan İngiliz romancı, oyun yazarı, şair, denemeci, felsefeci ve senaryo yazarı. Murdoch hemen her yıl hacimli birer

ROMAN GRAF 1978 yılında, İsviçre de, Winterthur da doğdu. Leipzig te Alman Edebiyatı eğitimi almıştır de Studer/Ganz Ödülü, 2009 da

JEAN GENET (D. 19 Aralık 1910 Ö. 15 Nisan 1986) Paris te doğdu. Evlilikdışı bir çocuk olduğu için annesi tarafından terk edildi, on yaşına değin bir

ROLF LAPPERT 1958 yılında İsviçre nin Zürih kentinde doğan Rolf Lappert, asıl olarak grafik sanatçısı olarak meslek hayatına başlamıştır.

EDMUNDO PAZ SOLDÁN Nobel ödülü sahibi ünlü yazar Mario Vargas Llosa tarafından yeni neslin en önemli Latin Amerikalı yazarları arasında ilk sırada

DANIEL ALARCÓN Daniel Alarcón, memleketi Lima, Peru da yayınlanan Etiqueta Negra dergisinin editör yardımcısıdır. Öykü seçkisi War by Candlelight,

JULIAN BARNES Çağdaş İngiliz edebiyatının önde gelen adlarından olan Julian Barnes, 1946 da Leicester da doğdu. Oxford Üniversitesi, Magdalen College

Ayrıntı: 609 Edebiyat Dizisi: 177 Hafız Divanı 1. Cilt Hâfız-ı Şirâzi

THOMAS EUGENE ROBBINS 1936 doğumlu Amerikalı roman ve hikâye yazarı Robbins, Oyunculluk, uçarılık değil bilgeliktir görüşünü ön plana çıkarıp

THOMAS EUGENE ROBBINS Amerikalı roman ve hikâye yazarı (d. 1936). Robbins, Oyunculluk, uçarılık değil bilgeliktir görüşünü ön plana çıkarıp çılgınlık

Ayrıntı: 613 Edebiyat Dizisi: 179. Kuzeye Göç Mevsimi Tayeb Salih. Arapça dan Çeviren Adnan Cihangir. Yayıma Hazırlayan Gül Korkmaz

IRIS MURDOCH 1919 da İrlanda da doğan İngiliz romancı, oyun yazarı, şair, denemeci, felsefeci ve senaryo yazarı. Murdoch hemen her yıl hacimli birer

THOMAS EUGENE ROBBINS Amerikalı roman ve hikâye yazarı (d. 1936). Robbins, Oyunculluk, uçarılık değil bilgeliktir görüşünü ön plana çıkarıp çılgınlık

Ursula K. Le Guin Le Guin 21 Ekim 1929 da ABD nin Kaliforniya eyaletinin Berkeley kentinde doğdu. Babası ünlü antropolog Alfred Kroeber di.

JULIAN BARNES Çağdaş İngiliz edebiyatının önde gelen adlarından olan Julian Barnes, 1946 da Leicester da doğdu. Oxford Üniversitesi, Magdalen College

DAVID LODGE 1935 te Londra da doğan David Lodge, College London Üniversitesi nden 1955 te mezun olur da aynı üniversiteden yüksek lisans

Julian Barnes. Bir Son Duygusu

ZAKES MDA Asıl adı Zanemvula Kizito Gatyeni Mda olan Zakes Mda, 1948 yılında Güney Afrika da doğdu. Romancı kimliğinin yanı sıra, şair, oyun yazarı,

Urs Widmer. Babamın Kitabı

SAMUEL BECKETT İrlandalı romancı, oyun ve senaryo yazarı, öykücü, şair, denemeci ve çevirmen ( ). Dublin in bir banliyösünde doğdu, Protestan

HA JIN Çin in Liaoning eyaletinde doğan Ha Jin subay olan babasının izinden giderek, on üç yaşında orduya katılır. Edebiyata ilgisi nedeniyle altı

ANGELIKA OVERATH Angelika Overath 1957 yılında Karlsruhe'de doğdu. Tübingen Üniversitesi nde dil ve tarih eğitimi aldı. Modern Şiir Estetiğinde Mavi

IRIS MURDOCH 1919 da İrlanda da doğan İngiliz romancı, oyun yazarı, şair, denemeci, felsefeci ve senaryo yazarı. Murdoch hemen her yıl hacimli birer

GEORGES PEREC KAYBOLUŞ

Hâfız-ı Şirâzi. Hafız Divanı. 2. Cilt

Ayrıntı: 147 Edebiyat Dizisi: 52. Seni İçime Gömdüm Andrew Jolly. Kitabın Özgün Adı Lie down in me. İngilizce den Çeviren Tomris Uyar

JOHN (ROBERT) FOWLES ( ) İngiliz romancı, hikâyeci, şair ve denemeci. Fowles, mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren

HANS MAGNUS ENZENSBERGER Doğumu Alman şair ve eleştirmen. İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman toplumunu hicveden şiirleriyle tanınmıştır.

SAMUEL BECKETT İrlandalı romancı, oyun ve senaryo yazarı, öykücü, şair, denemeci ve çevirmen ( ). Dublin in bir banliyösünde doğdu, Protestan

Julian Barnes. Nabız

Ursula K. LeGuin LeGuin 21 Ekim 1929 da ABD nin Kaliforniya eyaletinin Berkeley kentinde doğdu. Babası ünlü antropolog Alfred Kroeber di.

MARGE PIERCY Amerikalı şair ve yazar Marge Piercy Yahudi bir anne ve Galli bir babanın kızı olarak 1936 da, Detroit in işçi sınıfı mahallelerinden

THOMAS EUGENE ROBBINS Amerikal roman ve hikâye yazar (d. 1936). Robbins, Oyunculluk, uçar l k de il bilgeliktir görüflünü ön plana ç kar p ç lg nl k

MICHEL RAGON Fransa, Fontenay-le-Comte da, yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olarak 24 Haziran1924 te dünyaya gelen ve 8 yaşında öksüz kalan Michel,

THOMAS EUGENE ROBBINS Amerikal roman ve hikâye yazar (d. 1936). Robbins, Oyunculluk, uçar l k de il bilgeliktir görüflünü ön plana ç kar p ç lg nl k

THOMAS EUGENE ROBBINS Amerikalı roman ve hikâye yazarı (d. 1936). Robbins, Oyunculluk, uçarılık değil bilgeliktir görüşünü ön plana çıkarıp çılgınlık

SAMUEL BECKETT İrlandalı romancı, oyun ve senaryo yazarı, öykücü, şair, denemeci ve çevirmen ( ). Dublin in bir banliyösünde doğdu, Protestan

NASREEN AKHTAR 1974 y l nda Pakistan da do an Nasreen Akhtar dört yafl ndayken ailesiyle birlikte Birleflik Krall k a göçmüfltür.

ISBN Sertifika No.: 16061

CONNIE PALMEN 1955 te doğdu. Felsefe ve Hollanda dili edebiyatı okudu. Amsterdam da yaşıyor.

IRVIN D. YALOM Birinci Dünya Savaşı ndan kısa bir süre sonra Rusya nın Polonya sınırı yakınlarındaki küçük bir köyünden ABD ye göç etmiş bir ailenin

ANDREW MCGAHAN 1966 yılında Avustralya nın Queensland bölgesindeki Dalby kasabasında doğdu. Çocukluğu dokuz kardeşiyle birlikte bir buğday

JOHN (ROBERT) FOWLES ( ) İngiliz romancı, hikâyeci, şair ve denemeci. Fowles, mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren

MARIO BENEDETTI Mario Orlando Hardy Hamlet Brenno Benedetti Farrugia ya da bilinen ismiyle Mario Benedetti 14 Eylül 1920 yılında Uruguay ın Paso de

NEAL STEPHENSON ABD li yazar ve bilgisayar oyunu tasarımcısı Neal Town Stephenson 1959 yılında doğdu. Mühendis ve bilim insanlarından

DIRK WITTENBORN Dirk Wittenborn 1952 y l nda, New Haven, Connecticut ta do du. Gençlik y llar n, kurgusal bir kasaba olan Vlyvalle a hiç benzemeyen

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

CHRISTIAN JUNGERSEN Danimarkalı yazar Christian Jungersen 10 Temmuz 1962 yılında Kopenhag da doğdu. İletişim eğitimini ve sosyoloji yüksek lisansını

John Fowles. Fransız Teğmenin Kadını

PETER CAREY 7 Mayıs 1943 Avustralya doğumlu Peter Philip Carey, Booker Ödülü nü iki kere kazanmış iki yazardan biridir. İlk ve ortaöğrenimini

NGŨGĨ WA THIONG O 1938 Limuru, Kenya doğumlu roman, hikâye ve oyun yazarı Ngũgĩ wa Thiong o, 1972 den 1977 ye dek Nairobi Üniversitesi Edebiyat

John Fowles Mantissa

SAMUEL BECKETT İrlandalı romancı, oyun ve senaryo yazarı, öykücü, şair, denemeci ve çevirmen ( ). Dublin in bir banliyösünde doğdu, Protestan

MAGGIE GEE 1948 de Dorset te dünyaya gelen Maggie Gee, e itimini Oxford, Somerville College da tamamlad ktan sonra yay n dünyas na editör olarak

PETER CAREY 7 Mayıs 1943 Avustralya doğumlu Peter Philip Carey, Booker Ödülü nü iki kere kazanmış iki yazardan biridir. İlk ve ortaöğrenimini

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

PAULINE MELVILLE Ça dafl yaz n n önde gelen isimlerinden olan Pauline Melville 1948 y l nda Guyana da do du. Bir roman ve iki öykü kitab olan,

WALKER PERCY Walker Alexander Percy, 1916'da Alabama, Birmingham'da dünyaya geldi. On üç yaşındayken, başarılı bir avukat olan babasının intihar

Doğada Keşif Yapıyoruz

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

SÖREN AABYE KIERKEGAARD 1813 te Kopenhag da doğdu te yine Kopenhag da öldü. Çocukluğu insanlardan uzak ve mutsuz geçti. Annesini, ablalarını,

PETER CAREY 7 Mayıs 1943 Avustralya doğumlu Peter Philip Carey, Booker Ödülü nü iki kere kazanmış iki yazardan biridir. İlk ve ortaöğrenimini

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Provence-Lavanta. Görülmesini tavsiye edeceğimiz yerden ilki:

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

BuranoVenedik denince akla ilk

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI?

AYRINTI-ROMAN ISBN

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

WALKER PERCY Walker Alexander Percy, 1916 da Alabama, Birmingham da dünyaya geldi. On üç yafl ndayken, baflar l bir avukat olan babas n n intihar

Ayrıntı: 83 Edebiyat Dizisi: 28. Watt Samuel Beckett. Kitabın Özgün Adı Watt. Fransızca ve İngilizce den Çeviren Uğur Ün

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba;

Güvenli Sürüş Kuralları

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Ayr nt Yay nlar, Julian Barnes n tüm yap tlar n yay n program na alm flt r.

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

3-Tasarruflu ampuller,neonlar,floresanlar neden daha az enerji harcarlar?

DUA ETTİĞİNİZDE. J. Robert Ashcroft. ICI Elemanlarıyla İşbirliği İçinde Hazırlanmıştır Resimler: David Cahill Çeviren: Hande Taylan ICI

Cornelia, şarkı söylemek isteyen kaz

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

JUDITH LIBERMAN ÇAĞDAŞ BİR HALK OZANI

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

KIRMIZI KANATLI KARTAL

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Transkript:

ROBERT M. PIRSIG 1928 de Minneapolis te doğan Robert Maynard Pirsig Minnesota Üniversitesi nde felsefe, kimya ve gazetecilik öğrenimi gördü. Hindistan daki Benares Hindu Üniversitesi nde Doğu felsefesi üzerine çalıştı. 1959 ile 1962 yılları arasında Montana ve Illinois daki çeşitli üniversitelerde kompozisyon ve retorik dersleri verdi. Bu dönemin sonunda ağır bir sinir krizi geçirdi ve elektrik şoku terapisi gördü. Pirsig, 1963 ile 1967 arasında Minneapolis te teknik yazar olarak çalıştı. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı-Değerlerin Sorgulanması nı (Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yayınları, 1995) başlangıçta kısa, hafif bir felsefi deneme olarak yazmayı tasarlamıştı, ama 1968 de motosikletle ülkeyi baştan başa geçerek yaptığı bir geziden sonra anlatı çatısını bu gezi üzerine oturttu. Pirsig sonradan yazdığı sonsözde şöyle diyor: Kitap tam 121 yayımcı tarafından reddedildikten sonra bir yayımcı kitap için standart avans olan 3000 doları ödemeyi kabul etti. Yayımcı kitabın kendisini niçin yayımcılık yaptığını düşünmeye zorladığını anlatıp kitabı basacağını, ama bu 3000 doların büyük olasılıkla bundan alacağım son para olacağını, bu yüzden de cesaretimin kırılmaması gerektiğini söyledi. Böyle bir kitapta amaç para değildi. Oysa 1974 te basılan Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı kısa zamanda olağanüstü satarak bir best-seller haline geldi. Hem okurlardan hem de eleştirmenlerden çok olumlu tepkiler alan bu hayli çetrefil düşünce metni, tam bir kült kitap oldu. Tam olarak belli bir türün içine sokulamadığı için çeşitli eleştirmenlerin roman, otobiyografi ve felsefi deneme olarak sınıflandırdıkları bu metinde, adı belirtilmeyen bir anlatıcının, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte Minnesota dan California ya yaptığı on yedi günlük bir motosiklet yolculuğunun ayrıntıları, aklın ve deliliğin doğasından motosiklet onarımına birçok konuya ilişkin felsefi tartışmalarla iç içe anlatılır. Hem bir motosiklet yolculuğunun hem de bir düşünce yolculuğunun hikâyesi olan Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, Batı kültürünün temel felsefi problemlerine ve insanlığın teknolojiyle ilişkisine dair derin bir araştırmanın ürünü olarak görülüp övülmüştür. Bir deniz yolculuğu üzerine kurulu olan Lila-Ahlâkın Sorgulanması (Çev.: Süha Serbabiboğlu, Ayrıntı Yayınları, 1998) ise bir yalnızın bir düşünce isyancısının kitabı ve ilk kitabın devamı niteliğindedir.

Ayrıntı: 114 Edebiyat Dizisi: 37 Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı Değerlerin Sorgulanması Robert M. Pirsig Kitabın Özgün Adı Zen and The Art of Motorcycle Maintenance An Inquiry into Values İngilizce den Çeviren Süha Sertabiboğlu Yayıma Hazırlayan Tuncay Birkan Düzelti Süleyman Asaf Taneri Vintage/1989 basımından çevrilmiştir. Robert M. Pirsig & Akcalı Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak İllüstrasyonu Sevinç Altan Kapak Tasarımı Arslan Kahraman Kapak Düzeni Gökçe Alper Dizgi Esin Tapan Yetiş Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 244 Topkapı/İst. Tel.: (0212) 612 31 85 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım 1995 Onuncu Basım 2013 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-975-539-089-5 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Eminönü - İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 - Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr

Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı Değerlerin Sorgulanması Robert M. Pirsig

EDEBİYAT DİZİSİ GÜNDELİK MUTLULUĞA ALIŞMA/Anja Meulenbelt Ë MURPHY/Samuel Beckett Ë MASAL MASAL İÇİNDE/Khimaira/John Barth Ë PARFÜMÜN DANSI/Tom Robbins Ë SINIRSIZ RÜYALAR DİYARI/J. G. Ballard Ë FRANSIZ TEĞMENİN KADINI/John Fowles Ë BEYAZ OTEL/D.M. Thomas Ë MYRA/Gore Vidal Ë DALGALAR/Virginia Woolf Ë ATLANTİK ÖTESİ/Witold Gombrowicz Ë HAYRANLIK/Anja Meulenbelt Ë FERDYDURKE/Witold Gombrowicz Ë MELEKLER ZAMANI/Iris Murdoch Ë PAULINA 1880/Pierre Jean Jouve Ë EŞEKARISI FABRİKASI/Iain Banks Ë ROCK LANETİ/Iain Banks Ë KAYIP ZAMAN/Anja Meulenbelt Ë SENİ İÇİME GÖMDÜM/Andrew Jolly Ë BAŞTAN ÇIKARICININ GÜNLÜĞÜ/Søren Kierkegaard Ë KONFIDENZ/ Ariel Dorfman Ë ALTIN DAMLA/Michel Tournier Ë BİR GARİP VAKA: MATMAZEL P./Brian O Doherty Ë NIETZSCHE AĞLADIĞINDA/Irvin D. Yalom Ë KIZILAĞAÇLAR KRALI/Michel Tournier Ë AİLEDE BİR ÖLÜM/James Agee Ë KUTSAL BÖLGE/Carlos Fuentes Ë KALPSİZ AMANDA/Jurek Becker Ë 62-MAKET SETİ/Julio Cortázar Ë ÇARPIŞMA/J.G. Ballard Ë ÜÇLEME-Molloy-Malone Ölüyor-Adlandırılamayan/ Samuel Beckett Ë DUR BİR MOLA VER/Tom Robbins Ë HIRSIZIN GÜNLÜĞÜ/Jean Genet Ë KÜÇÜK DEĞİŞİMLER/Marge Piercy Ë LILA/Robert M. Pirsig Ë ERGİNLİK YAŞI/Michel Leiris Ë AŞKSIZ İLİŞKİLER/ Samuel Beckett Ë ESİRGEYEN GÖKYÜZÜ/Paul Bowles Ë YALANCI JAKOB/Jurek Becker Ë DİVAN/Irvin D. Yalom Ë PORNOGRAFİ/Witold Gombrowicz Ë MERCIER İLE CAMIER/Samuel Beckett Ë BİR ERKEĞE NASIL TECAVÜZ EDİLİR?/Märta Tikkanen Ë BENDENİZ VE MARCO POLO/Paul Griffiths Ë DOĞMAMIŞ KRİSTOF/Carlos Fuentes Ë RÜYA SAKİNLERİ/Iris Murdoch Ë HİÇ İÇİN METİNLER ve Uzun Öyküler/ Samuel Beckett Ë DUYGU YOLCULUĞU/Laurence Sterne Ë BETTY BLUE/Philippe Djian Ë AĞAÇKAKAN/ Tom Robbins Ë ANARŞİST/Tristan Hawkins Ë BAKAKAİ/Witold Gombrowicz Ë PORTNOY UN FERYADI/ Philip Roth Ë 10 1/2 BÖLÜMDE DÜNYA TARİHİ/Julian Barnes Ë SUNİ TENEFFÜS/Ricardo Piglia Ë MANŞ ÖTESİ/Julian Barnes Ë ADA/Aldous Huxley Ë GÜLÜN MUCİZESİ/Jean Genet Ë MÖSYÖ/Jean-Philippe Toussaint Ë ÇİÇEKLERİN MERYEM ANASI/Jean Genet Ë BAŞUCU OĞLANI/Alison Fell Ë YARATIK/John Fowles Ë SENİ SEVMİYORUM/Julian Barnes Ë ZENCİLER/Jean Genet Ë TÜNEL/Ernesto Sábato Ë KARA PRENS/Iris Murdoch Ë KARNINDAN KONUŞANIN ÖYKÜSÜ/Pauline Melville Ë TANRI NIN AĞZINDAN EVRENİN HİKÂYESİ/Franco Ferrucci Ë HAYATIN VE AŞKIN YASALARI/Connie Palmen Ë KAHRAMANLAR VE MEZARLAR/Ernesto Sabato Ë KAYNAK VE ÇALI/Michel Tournier Ë CENNETE BİR KOŞU/J.G. Ballard Ë DİŞİ ADAM/Joanna Russ Ë FLAUBERT İN PAPAĞANI/Julian Barnes Ë ALDATMA/Philip Roth Ë KOKAİN GECELERİ/J.G. Ballard Ë ACABA NASIL?/Samuel Beckett Ë MANTISSA/John Fowles Ë KOLEKSİYONCU/ John Fowles Ë BENJAMIN: DAR GEÇİTTEKİ AYDIN/Jay Parini Ë METEORLAR/Michel Tournier Ë ARKADAŞLIK/Connie Palmen Ë AŞK VESAİRE/Julian Barnes Ë SİRİUS TAN GELEN KURBAĞA/Tom Robbins Ë BAYAN GULLIVER CÜCELER ÜLKESİNDE/Alison Fell Ë GELECEKTEN ANILAR/William Morris Ë BENİMLE TANIŞMADAN ÖNCE/Julian Barnes Ë İNGİLTERE İNGİLTERE YE KARŞI/Julian Barnes Ë İYİ İŞ/David Lodge Ë YİTİK RUHLAR IRMAĞI/Connie Palmen Ë TERAPİ/David Lodge Ë ÖLÜRKEN/Jim Crace Ë GÜZELLİK HIRSIZLARI/Pascal Bruckner Ë SÜPER KENT/J.G. Ballard Ë SISKA BACAKLAR/Tom Robbins Ë BETON ADA/J.G. Ballard Ë İLK AŞK, SON TÖRENLER/Ian McEwan Ë GILLES İLE JEANNE/Michel Tournier Ë BİR KOMÜNİSTLE EVLENDİM/Philip Roth Ë KIZILDERİLİNİN ŞARKISI/James Welc Ë SİNEMA MÜDAVİMİ/Walker Percy Ë KARANLIKLARIN EFENDİSİ/Ernesto Sabato Ë METROLAND/Julian Barnes Ë BİZİ NEDEN TERK ETTİN SAYIN BAŞKAN?/François Vigouroux Ë DÜŞÜNCE BALONLARI/David Lodge Ë MİLENYUM İNSANLARI/J.G. Ballard Ë MÜNECCİM KRALLAR/M. Tournier Ë BEYAZDAKİ KARA/ Maggie Gee Ë KAYBOLUŞ/G. Perec Ë HINÇ AYLARI/P. Bruckner Ë LİMON MASASI/J. Barnes Ë BÜYÜCÜ/J. Fowles Ë GÜNDOĞUMUNA YOLCULUK/J. Barnes Ë OKLUKİRPİ/J. Barnes Ë FISKADORO/D. Johnson Ë HAYALETLERİN GÖÇÜ/P. Melville Ë ÖLEN HAYVAN/P. Roth Ë SICAK ÜLKELERDEN DÖNEN VAHŞİ SAKATLAR/Tom Robbins Ë PASTORAL AMERİKA/P. Roth Ë ABANOZ KULE/J. Fowles Ë ARTHUR VE GEORGE/J. Barnes Ë VAHŞET SERGİSİ/J. G. Ballard Ë VİLLA MEÇHUL/Tom Robbins Ë ASKER GRAMAFONU NASIL TAMİR EDER?/Sas a Stanis ić Ë FARMAKON/Dirk Wittenborn Ë NE KADAR İLERİ GİDEBİLİRSİN/D. Lodge Ë GERİYE UÇAN YABAN ÖRDEKLERİ/T. Robbins Ë BİR SAHTEKÂR OLARAK HAYATIM/P. Carey Ë İNTERNETTE BALIK AVLAMAK/Nasreen AKHTAR Ë LANCELOT/Walker Percy Ë ÖLÜ BİR DİLDE AŞK/Lee Siegel Ë VAHŞİ İNSANLAR/Dirk Wittenborn Ë GÜNEŞİ DURDURACAĞIZ/F. Bouillot Ë SHYLOCK OPERASYONU/Philip Roth Ë KAYBEDENLERİN BELLEĞİ/Michel Ragon Ë SAVAŞ ARTIĞI/Ha Jin Ë YAZAR, YAZAR/D. Lodge Ë B, BİRA/Tom Robbins Ë BABAMIN KİTABI/Urs Widmer Ë RÜZGARIN ON İKİ KÖŞESİ/Ursula K. LeGuin

Aileme

YAZARIN NOTU Burada gerçekten olmuş şeylerden bahsediliyor. Retorik gerekçelerle epey değişiklik yapılmış olsa da anlatılanlar esasen gerçek olaylar olarak görülmeli. Fakat ortodoks anlamda Zen Budist pratiğiyle ilgili olarak tamamen doğru bilgiler verdiği düşünülmemeli. Motosikletler hakkında da aynı şey geçerli.

Ve nedir iyi, Phaedrus, ve nedir iyi olmayan Bunu söyleyecek birine ihtiyacımız var mı?

Birinci Bölüm

1 Elimi motosikletin sol gidonundan çekmeden, saatin sabahın sekiz buçuğu olduğunu görebiliyorum. Rüzgâr, saatte altmış millik hızda bile ılık ve nemli. Saat sekiz buçukta hava bu denli sıcak ve boğucu olursa öğleden sonra nasıl olacak kim bilir? Rüzgârda, yol kıyısındaki bataklıklardan gelen keskin kokular. Kuzey batı yönünde, Minneapolis ten Dakota ya doğru uzanan, ördek avlanan binlerce gölcükle dolu Central Plains bölgesindeyiz. Bu iki şeritli eski yol, paralelinde dört şeritli yeni bir yol yapıldığından beri pek işlek değil. Bataklığın birini geçerken hava aniden serinliyor. Geçtikten sonra yeniden sıcaklaşıyor. Bu bölgede yeniden motor sürmekten mutluyum. Burası sanki hiçbir yer değil, ünlü olan hiçbir şeyi yok ve işte bu yüzden güzel. Böylesi eski 11

yollardayken insanda gerilim diye bir şey kalmıyor. Kamışlar ve çayırlık alanlar, daha sonra daha sık kamışlar ve bataklık otları arasındaki asfaltta ilerliyoruz. Ara sıra, otsuz, açık su yüzeyleri de var ve dikkatli bakarsanız kamışların kıyılarında yabanördeklerini görebiliyorsunuz. Kaplumbağaları da... Bir de kızıl kanatlı karatavuk var. Chris in dizine vurup onu gösteriyorum. Ne? diye bağırıyor. Karatavuk! İşitemediğim bir şeyler söylüyor. Ne? diye bağırıyorum. Kaskımın arkasını kavrayıp daha gür bağırıyor: Onlardan çok gördüm, baba! Oh! diye bağırıyorum. Sonra da başımı sallıyorum. On bir yaşındayken, kızıl kanatlı karatavuklardan pek etkilenmez insan. Bunun için yaşlanmak gerek. Benim için ise bütün bunlar, onda olmayan anılarla karışmış durumda. Çok önceleri, bataklık otlarının kahverengiye döndüğü ve kamışların kuzeybatı rüzgârlarıyla dalgalandığı soğuk sabahlar. Güneşin doğup ördek avı sezonunu açmasını beklerken yanaştığımız yerde upuzun çizmelerimizin girdiği çamurdan çıkan o keskin koku. Ya da, su birikintilerinin üzeri ölü gibi donup, üzerindeki buz ve karın üstünden, ölü kamışlar arasından yürürken, gri gökyüzünden, ölü doğadan ve soğuktan başka hiçbir şeyin görülmediği kış günleri. Karatavuklar gitmiştir o zaman. Ama şimdi temmuzda yine buradadırlar; her şey en canlı durumdadır ve bu gölcüklerin her metresi vınlar, kımıldar, vızıldar ve cıvıldar; milyonlarca canlı varlığın oluşturduğu tüm topluluk iyicil bir süreklilik içinde yaşar gider. Motosikletle gezerken her şeyi, öteki araçlardayken gördüğünüzden tümüyle farklı görürsünüz. Arabayla gezerken hep kapalı bir yerdesinizdir ve alışık olduğunuzdan, araba penceresinden gördüklerinizin televizyondakilere benzediğini fark etmezsiniz. Pasif bir gözlemcisinizdir ve sizinle birlikte giden sıkıcı bir kafes içindesinizdir. Motosiklette bir kafes yoktur. Her şeyle doğrudan temastasınızdır. Artık, izlemekten öte, sahnedesinizdir; bunu kuvvetle hissedersiniz. Ayağınızın on santim altında vızıldayan asfalt gerçektir, her zaman üzerinde yürüdüğünüz şeydir, oradadır; öyle flulaşır ki gözünüzü üzerinde odaklayamazsınız, ama istediğiniz an ayağınızı aşağı indirip dokunabilirsiniz ve dolaysız bilinciniz hiçbir şeyi, hiçbir yaşantıyı kaçırmaz. Chris ile ikimiz arkadaşlarla birlikte Montana ya doğru gidiyoruz, belki daha da öteye gidebiliriz. Kasten kesin planlar yapmadık; bir yere 12

varmaktan çok, gezmeyi amaçlıyoruz. Yalnızca, tatil yapıyoruz. Tali yolları yeğliyoruz. Asfalt ilçe yolları birinci, anayollar ikinci sırada. Otoyollar ise en kötüsü. İyi vakit geçirmek istiyoruz, fakat önem derecesi vurgulamasında iyi, vakit e ağır basıyor. Bunun yerini değiştirirseniz tüm yaklaşım değişir. Virajlı dağ yolları saniyeler açısından uzundur; fakat virajlarda yana doğru yattığınız ve arabadaki gibi sağa sola savrulmadığınız motosiklet üzerinde daha zevklidir. Trafiği az yollar daha güvenli olduğu kadar daha zevklidir de. Üzerinde ticari işletmeler ve reklam tabelası olmayan yollar daha iyidir; bu yollarda ağaçlıklar, otlaklar, bahçeler ve çayırlar dibinizdedir, yanından geçtiğiniz çocuklar size el sallar, insanlar verandalarından size merakla bakarlar, yol ya da başka bir şey sormak için durduğunuzda yanıtlar kısa değil, istediğinizden de uzun olmaya eğilimlidir; insanlar size nereden geldiğinizi, kaç saattir yolda olduğunuzu sorarlar. Karımla ben, arkadaşlarla birlikte ilk kez birkaç yıl önce, bu yolların müptelası olmaya başlamıştık. Bu yollara birkaç kez, değişiklik ya da başka bir anayola kestirme çıkış olsun diye girmiştik, her seferinde manzara çok güzeldi ve yoldan, gevşemiş ve mutlu bir şekilde ayrılmıştık. Bunu birkaç kez yineledikten sonra, aslında bariz olan bir şeyi, bu yolların anayollardan tümüyle farklı olduğunu anladık. Bunların çevresinde yaşayan insanların yaşam ritmi ve kişilikleri tümüyle farklıdır. Onlar bir yerlere gidiyor değillerdir. Kibar olmak için çok fazla çaba harcamazlar. Nesneler hakkında tüm bildikleri burdalıkları ve şimdilikleridir. Ötekiler, yıllar önce kentlere göçenler ve onların yitik kuşakları bunu unutmuşlardır. Bunu öğrenmemiz, gerçek bir keşif olmuştu. Bunu bu denli geç anlamış olmamıza şaşıyordum. Görmüş, ama gene de görememiştik. Ya da daha doğrusu, onu görmemek üzere eğitilmiştik. Belki de, gerçek hareketliliğin büyük kentlerdeki gibi olması gerektiği ve burada gördüklerimizin, tümüyle, sıkıcı taşra özellikleri olduğu konusunda şartlanmıştık. Doğrusu, garip bir şeydi; gerçek, kapınızı çalıyor ve siz, Git buradan, ben gerçeği arıyorum, diyorsunuz ve o da gidiyor. Gerçekten garip. Fakat bir kez anladıktan sonra, hiçbir şey bizi bu yollardan uzak tutamazdı; hafta sonları, geceler, tatiller. Bizler gerçek birer tali yolda motosiklet sürme meraklısı olduk, o yollarda gittikçe, öğrenecek şeyler olduğunu bulduk. Örneğin, iyi yerleri haritada belirlemeyi öğrendik. Eğer çizgi kıvrılıyorsa bu iyidir; dağlık bölgeyi gösterir. Eğer yol, bir kasabayı bir 13

kente bağlayan ana arter ise bu kötüdür. En iyisi, hiçbir yeri hiçbir yere bağlamayan ve ondan daha çabuk gidebileceğiniz bir alternatifi olan yollardır. Büyük bir kasabadan kuzeydoğuya doğru gidiyorsanız kasabadan çıkıp uzun bir süre aynı yönde asla gitmeyin. Kasabadan çıktıktan sonra kuzeye dönüp ilerleyin, sonra doğuya, sonra yeniden kuzeye; çok geçmeden kendinizi, yalnızca bölge halkının kullandığı bir tali yolda bulursunuz. En önemli ustalık kaybolmamaktır. Bu yollar yalnızca, buraları iyi tanıyan bölge halkı tarafından kullanıldığından, sapak tabelaları yoksa bundan kimse şikâyetçi olmaz ve genellikle de yoktur. Olduğunda ise genellikle, otların arasında gizlenmiş küçük tabelalardan ibarettir. İlçe yollarındaki sapak tabelalarının sizi ikinci kez uyardığı çok seyrek görülür. Otların arasındaki tabelayı atladıysanız bu başkalarına değil, size ait bir sorundur. Üstelik, anayolları gösteren haritaların, ilçe yolları konusunda genellikle yanıltıcı olduğunu öğrenirsiniz. Bazen de, bulduğunuz ilçe yolu önce iki şeritlidir, sonra tek şeride iner ve sizi bir çayıra getirip biter; ya da kendinizi bir çiftlik evinin avlusunda bulursunuz. Çoğunlukla, denizde seyreden gemiler gibi, parakete hesabıyla * ya da bulduğunuz ipuçlarından yola çıkarak yerinizi saptarsınız. Cebimde, güneşin yönleri göstermediği günlerde yön saptamada kullandığım bir pusula vardır ve haritayı, benzin deposu üstüne taktığım özel bir plakete tuttururum; böylece, son kavşaktan sonra kaç mil yaptığımı sürekli izler ve neyi arayacağımı bilirim. Bu aletlerin varlığı ve bir yere varmak stresinin olmayışı çok işe yarar; bu yolla tüm Amerika bizim olur. 1 Mayıs a ve öbür tatil günlerine rastlayan hafta sonları, bu yollarda hiçbir araca rastlamadan kilometrelerce gideriz ve sonra bir anayolla kesiştiğimizde, ufuğa dek tampon tampona dizilmiş otomobilleri görürüz. İçlerinde asık suratlar vardır. Arka koltukta çocuklar ağlar. Bu insanlara bir şeyler söylemenin bir yolu olduğu umudunu hâlâ taşıyorum, fakat suratları asık ve aceleleri varmış gibi görünüyor, yani, bir yolu yok... Bu bataklıkları belki bin kez, fakat her seferinde sanki ilk kez gördüm. Bunları iyicil olarak nitelemek yanlış. Acımasız ve duygusuz da denebilir, ama onlar, bunların tümüdür, dahası onların gerçekliği böyle yarım yamalak kavramların üzerindedir. İşte! Koskoca bir kızıl kanatlı karatavuk sürüsü sesimizden ürküp kamışlar arasındaki yuvalarından * Gemilerin gittiği yön ve yaptığı hıza göre, bulunduğu yerin tahmini olarak hesaplanması. (ç.n.) 14

havalanıyor. Chris in dizine ikinci kez vuruyorum... Sonra, onları daha önce görmüş olduğunu anımsıyorum. Ne? diye bağırıyor yine. Yok bir şey. Evet, ne var? Senin orada olup olmadığını kontrol ettim, diye bağırıyorum ve başka şey konuşulmuyor. Bağırma meraklısı değilseniz motosikletle giderken uzun boylu konuşmazsınız. Bunun yerine vaktinizi, göreceğiniz şeylere, onlar hakkında düşünmeye ayırırsınız. Görüntüler ve sesler üzerinde, hava durumu, hatırladığınız şeyler, motosiklet ve içinde bulunduğunuz bölge üzerinde düşünürsünüz; rahat rahat, bol bol, acelesiz ve zaman yitirme duygusuna kapılmaksızın düşünürsünüz her şeyi. Önümüzdeki zamanı, aklıma gelen şeyler hakkında konuşmaya harcamak istiyorum. Çoğu zaman öyle bir acele içindeyizdir ki konuşmaya fırsatımız kalmaz. Sonuç, günden güne sonsuz bir sığlaşma ve kişiyi, zaman geçip gittikten sonra, geçen yıllara şaşmaya ve üzülmeye götüren bir tekdüzeliktir. Şimdi zamanımız olduğunu bildiğimize göre, bu zamanı önemli görünen şeyler hakkında derinlemesine konuşmaya harcamak istiyorum. Aklıma gelen, bir tür Chautauqua dır * (aklıma başka bir adı gelmiyor); tüm Amerika yı, bu Amerika yı, şu anda yaşadığımız ülkeyi boydan boya dolaşan, bir zamanlar insanları eğitmek, eğlendirmek, düşüncelerini geliştirmek, kültür vermek, dinleyenlerin kulaklarını açmak ve dünyalarını aydınlatmak amacını taşıyan, pek çok halka açık konuşmanın yapıldığı, seyyar çadır gösterisi biçimindeki Chautauqua lar. Hızla gelişen radyo, sinema ve televizyon, Chautauqua ları bir kenara itti; bu değişim bana, iyiye doğru değilmiş gibi geliyor. Bu değişimler belki ulusal bilinç dalgasının daha hızlanmasını ve genişlemesini sağladı, ama derinliğini azalttı galiba. Artık bu akıntı eski kanallardan taşıyor, yeni kanallar arayışı sürerken kıyılarda hasar ve yıkım artıyor. Ben bu Chautauqua da yeni bir bilinç kanalı açmayı değil de bayatlamış düşüncelerin ve çok sık yinelenen yavan lafların oluşturduğu çamurlu dibi sığlaşmış eski kanalları derinleştirmeyi istiyorum. Yeni nedir?, ilginç ve sonsuza dek uzanan bir soru, fakat üzerine gidilirse ortaya çıkan, boş şeylerin ve modanın sonsuz şaklabanlığı, yarın dibe çökecek bir çamurdur. Bunun yerine En iyi nedir? sorusuyla uğraşmayı yeğlerim * ABD de eğitici toplantısı serisi. (ç.n.) 15

ki bu soru enine değil de derinlemesine hareket ettirir insanı; ona verilecek yanıtlar, dipteki çamuru söküp akıntıyla götürmeye eğilimlidir. İnsanlık tarihinde, düşünce kanallarının çok derin oyulduğu, hiçbir değişikliğin mümkün olmadığı, hiçbir yeni şeyin gelişmediği ve en iyi nin bir dogma konusu olduğu çağlar vardır, fakat bugünkü durum bu değil. Bugün ortak bilincimizin akıntısı kendi kıyılarını bozuyor, ana doğrultusunu ve amacını yitiriyor, çukur yerleri basıp, tepelerin karayla bağlantısını kesip yalıtıyor ve tüm bunlar kendi iç momentine körlemesine uymaktan başka hiçbir amaca dayanmıyor. Kanalı biraz derinleştirmek lazım galiba. Önde giden öteki sürücüler, John Sutherland ve karısı Sylvia yol kıyısındaki piknik alanına girdiler. Yatıp dinlenme zamanı. Motorumla onlara yaklaştığımda Sylvia kaskını çıkarmış saçlarını sallayarak açıyor, John ise BMW sini park ediyordu. Hiçbir şey konuşulmadı. Biz öyle çok gezide birlikte olduk ki bir bakışta birbirimizin ne hissettiğini anlıyoruz artık. Şu anda tümüyle sessiziz ve bakınıyoruz. Sabahın bu saatinde piknik masaları bomboş. Tüm alan bizim. John çimeni geçip demirdöküm tulumbaya gidiyor ve su içmek için tulumbayı pompalamaya başlıyor. Chris ağaçların arasından aşağı doğru yürüyüp çimenli bir tepeciğin ardındaki küçük dereye iniyor. Bense sağa sola bakıyorum. Bir süre sonra Sylvia tahta piknik sırasına oturuyor, bacaklarını uzatıyor ve yere bakarak, yavaşça bacaklarını sırayla yukarı kaldırıyor. Uzun sessizlikler onu sıkar, bu konuda ona bir şeyler söylüyorum. Bana bakıyor ve gözlerini gene yere indiriyor. Öteki yoldan gelen arabaların içinde hep o insanlar vardı, diyor. İlki çok hüzünlü bakıyordu. Ondan sonrakinin bakışı da aynı onunki gibiydi, sonraki de, ondan sonraki de, hepsi aynıydı. İşe gidiyorlar. Bunda olağandışı bir şey olmadığını anlayamıyor. Ne olduğunu bilirsin, iş bu, diye yineliyorum. Pazartesi sabahı, hepsi yarı uykulu. Kim pazartesi sabahı gülümseyerek işe gidebilir? Tümüyle bitmiş gibi görünüyorlar, diyor. Hepsi sanki ölü gibi. Sanki cenaze alayı. Ayaklarını yere indiriyor ve öylece kalıyor. Söylediğine katılıyorum, ama mantıksal olarak bir yere varmıyor. Yaşamak için çalışmak gerek ve onların da yaptığı bundan ibaret. 16