Dragon Boat ta heyecan doruktaydı



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ


Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

İNGİLTERE DEKİ DOKTORLAR UYDURUYORSUN DEDİĞİ HASTAYI, TÜRK DOKTOR TEDAVİ ETTİ

SOSYALLEŞEBİLEN ÖĞRENCİNİN İLETİŞİMİ DE GÜÇLÜ OLUYOR

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

RIDVAN DİLMEN BODRUMSPOR U ZİYARET ETTİ


İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

BİMEKS B.B.Bodrumspor a Teknoloji Sponsoru Oldu

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Kobe: Beşiktaş ile Görüştüm

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Jamie Foxx J

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Bodrum Sutopu Takımı, Başkan Kocadon u ziyaret etti

STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Menümüzü incelediniz mi?

Sevgi evlerinde kalan kardeşlerimize konser düzenledik. Huzurevi ziyaretlerimiz ara sıra oluyor,gönül Köprüsü diye bir proje de yer alıyoruz.

GELECEGIN MUCITLERI ROBOT YAPMAYI ÖGRENIYOR

BODRUM BASKET KIRÇİÇEKLERİ SEZONA, MERHABA DEDİ

GAZİANTEP 2013 YILI KABUL EDİLEN SODES PROJELERİ LİSTESİ

Kulüp sayesinde tanınan, bilinen bir insan oldum - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA...

BİLİM MERKEZİ GEZİMİZ

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

POLONYA DA ERASMUS GDYNIA MARITIME UNIVERSITY 2018 BAHAR

TRABZONSPOR ŞENOL GÜNEŞ STADYUMU AÇILIŞI

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Niğde Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrencisi Esra Yardım Öğrenciler iletişimi sevmiyorlarsa sadece yerinde sayarlar

ÇOCUKLAR İÇİN SURVİVOR PARKURU

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Özel gereksinimli çocuklar

Bodrum da bir ilk, kapalı kort hizmete girdi

Karakaya: İnanmayanlar ile Bizim İşimiz Yok

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları. Bilgilendirme Toplantıları

FİZİKİ ŞARTLAR ve OKUL İMKÂNLARI. Laboratuarlar

Kadınlar ikinci bir şansı hak ediyor!

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

ÜNİVERSİTEMİZ ÖĞRENCİLERİNE ÜST DÜZEY OLANAKLAR SAĞLIYOR

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

KONUSUNDA EĞİTİLMESİ (KOBETİC) PROJESİ. İSTANBUL TİCARET ODASI 25 Mart 2010

Bölge Uzmanı Nihai Form

Đsmail Hilmi Adıgüzel

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ

Rutinler temamız kapsamında sabah sporu yaptık, grup sohbetleri ile paylaşımlarda bulunduk. Sabah sporunda reçel yaptık, hayali reçellerimizi

SAGLIKLI YÖNETIM SAGLIKLI GELECEK PANELI

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

STAJYERLER MALİ MÜŞAVİRLER ZORUNLU STAJYER EĞİTİM TOPLANTISINDA BULUŞTU.

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI

Kampın iyi bir. Kendimi İspatlamak İstiyorum

EN EĞLENCELİ YAZ KAMPI KIDZANIA DA!

Aslında, benim perakende sektöründeki kariyerim bir anlamda 12 yaşında sahibi olduğumuz süpemarkette yaz tatillerinde çalışmamla başladı.

Diğer: Diğer:... Diğer:...

22-27 EYLÜL 2014 FİNLANDİYA GEZİMİZ 22,09,2014 PAZARTESİ - BULUŞMA VE PISA SALI - ALVAR AALTO SAĞLIK VE SPOR FAKÜLTESİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ YERLEŞKESİ OKULLARI EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 17. VELİ BÜLTENİ

SORU-Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?

Gümüşlükspor Futbol Okulu açıldı

Anadolu Bacıları ndan Tam Destek

DEDENİN ADAYI, ERDOĞAN BAŞEĞMEZ, PROJELERİNİ ANLATTI

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

İşinize aşık olmak başarıyı getirir

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

Sosyal Medyanın Çocuklar Üzerine Etkisi 2014 / 2015 SAYI: 12. Haftanın Bazı Başlıkları

İşte bu, kişileri birbirlerinden ayıran özelliklerin tümüne, kişinin Girişimcilik Profili diyoruz.

YAPI KREDĐ VE KOÇ HOLDĐNG, MLMM BURSĐYER BULUŞMALARI NIN ĐKĐNCĐSĐNĐ KAYSERĐ DE GERÇEKLEŞTĐRDĐ

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

OYUNLARLA EBEVEYİNLİK

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

BODRUMUN GİRİŞİMCİ KADINLARI YÜZDE 90 BAŞARILI

13 Mart 2009 Cuma, 12:20 GÜNCEL. A.A Nursel Gürdilek. İşitme engelli çocuklar için Türk-İsrail işbirliği

22 yaşındaki Otizmli Yasemin Pebo ve Bebo isimli oyuncakları hazırlıyor

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

GERARD VAN GEMERT YENİ TAKIM RESİMLEYEN MARK JANSSEN. Türkçesi: Gizem Kara Öz

Onların minneti sadece Allah a ve millete ve millete hizmette araç olarak gördükleri devletlerinedir.

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ YERLEŞKESİ OKULLARI EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 9. VELİ BÜLTENİ

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Bölge Uzmanı Nihai Form

Reklam Ürünleri Satış Müdürümüz Aydın ALTUN ile Söyleşi Gerçekleştirdik.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Transkript:

Yıl: 3 / Sayı: 12 / Dragon Boat ta heyecan doruktaydı Dragon Festivali, Haliç te binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Ali Gürleyen Görsel İletişim Tasarımı 2 Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Dragon Boat Festivali nedeniyle 28-29 Mayıs 2010 tarihlerinde Haliç te heyecan doruktaydı. Türkiye de birçok seçkin kurumun yer aldığı festivale üniversitemiz bu yıl ilk kez katıldı. İstanbul Ticaret Üniversitesi takımında bu yıl, üniversitemizin spor koordinatörü İbrahim Erdoğdu, Doç. Dr. Esin Okay, Öğr.Gör. Engin Çağlak, Arş Gör. Ahmet Kalafat, Arş. Gör. Eda R. Güngör, Arş. Gör. Buket Arslan, Uzman İhsan Eken, Okutmanlar Savaş ve Seçkin Girgin, Okutman Müge Tokman, Selva Şeker, Bora Bektaş, Ömer Kıran, Ceyda Onur, Ahmet Topoğlu, Halit Ceylan, Onur Karakol ile üniversitemiz öğrencisi Alican Kan yer aldı. Kıran kırana geçen yarışmada üniversitemiz kendi kategorisinde 5. olurken, 85 takımı geride bırakarak genel klasmanda 35. oldu. Her yıl Mayıs ayının son haftasında yapılan Dragon Boat, bir yarışmadan öte her yıl yüzlerce firmanın katıldığı bir şenliğe dönüşüyor. Dünyada birçok gelişmiş ülkede kurumsal şirketlerin, motivasyon ve takım çalışması açısından tercih ettiği Dragon Festivali, aynı zamanda bir pazarlama aktivitesi olarak da ön plana çıkıyor. Dragon Festivali, kurum çalışanlarının yanı sıra tüketici olan binlerce insanın biraraya geldiği bir platform. Bu festivale katılan kurumlar yarışmanın ötesinde kurum markalarını ön plana çıkararak, ürünlerini ve hizmetlerini de tanıtıyorlar. İşte bu durum, katılan her firma için yeni bir pazar alanının oluşmasına yardımcı oluyor. Festivali ilgiyle izleyenler arasında bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, yarışların sonunda İstanbul Ticaret Üniversitesi takımını ziyaret ederek hatıra fotoğrafı çektirdi. Fotoğraflar: Duygu Yıldırım, Emre Gürsoy İstanbul Ticaret Odasından KOBİ lere AB projeleri... İTO, KOBİ lere yönelik hizmetlerini AB Projeleri ile daha da geliştiriyor. Sayfa 2 Sınır Tanımayan Doktor Sayfa 2 Sudan daki Harran: HARRARİ Alevler değil, yağışlar yok etti Yılların yıprattığı ahşap bina bakımsızlığa daha fazla dayanamadı. Merve Büber Yıllara meydan okuyan, her biri birer tarih ve kültür hazinesi olan ahşap binalarımız bakımsızlık ve ilgisizlik yüzünden bir bir yok oluyor. Kaderlerine terk edilmiş halde duran ve genellikle tinercilerin mesken tuttuğu bu binalardan biri, Üsküdar İhsaniye Bostanı Sokağı nda bulunuyordu. Gazetem in Kasım 2009 sayısında sayfalarına taşıdığı ahşap bina, yağan yağmurlar nedeniyle her yıl biraz daha yan yatıyordu. Tabii bu durum çevre sakinlerinin tepkisine neden olmuştu. Ahşap bina bir taraftan bürokratik engeller sebebiyle restore edilemediği gibi diğer taraftan tarihi eser niteliği taşıdığı için de yıkılamıyordu. şiddetli yağışlar nedeniyle üzerine yüklenen ağırlığı taşıyamayacak duruma gelip de çevre için tehlike oluşturmaya başlayınca, çevre sakinlerinin de haber vermesiyle ahşap bina bu kez belediye ekiplerince yıkıldı. Hikâyesi 1900 lü yıllara kadar dayanan ve alt katı uzun bir süre mermer dükkânı olarak kullanılan ahşap bina, sahiplerinin ölmesi üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğü ne kalmıştı. Bina, 6 Şubat 2007 tarihinde çıkan bir yangın nedeniyle kısa bir süre de olsa alevlere teslim olmuş, o sırada içeride uyuyan 55 yaşındaki Hüseyin Gülmez adlı bir kişi hayatını kaybetmişti. Çevre sakinlerinin her türlü uyarısına rağmen, yıllarca hiçbir onarım görmeyen bina, geçtiğimiz günlerdeki aşırı yağışlar yüzünden en sonunda kötü kaderine yenik düşmüş oldu. Haziran ayı içinde İstanbul daki Fotoğraflar:Emre Gürsoy Medya ve İletişim Sistemleri 2 O nun hikâyesi Mardin de başlıyor, İstanbul da gelişiyor ve son durağı Afrika nın Zura-Sudan bölgesinde hala devam ediyor. Çetin Yücesoy hikâyesini en başından bugününe kadar bizlerle paylaştı. Sayfa 3 Kınık Köyü Yedi bin yıllık tarih... Sayfa 4

2 İstanbul Ticaret Odası KOBİ lere yönelik hizmetlerini AB projeleri ile daha da geliştiriyor Proje kapsamında düzenlenen eğitimlerin hazırlığı sırasında öncelikle proje ortaklarından İTİCÜ akademisyenleri tarafından teorik e-ticaret eğitim modülleri geliştirildi. Bunun yanı sıra, teorik eğitimleri destekleyecek pratik eğitimler için de sanal mağaza yazılım hizmeti alındı. Türkiye nin en büyük ve köklü meslek kuruluşlarından biri olan İstanbul Ticaret Odası (İTO), büyük bir çoğunluğunu KOBİ lerin oluşturduğu üyelerine verdiği hizmet yelpazesini geliştirmek amacıyla birçok proje yürütmeye devam ediyor. Bunlardan biri de Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen KOBİ lerin e-ticaret Konusunda Eğitilmesi (KOBETİC) başlıklı mesleki eğitim projesi Ulusal Ajans koordinatörlüğünde yürütülen Hayat Boyu Öğrenme Programı Leonardo da Vinci Yenilik Transferi programı altında geliştirilen KOBETİC Projesi nin faaliyetleri, 1 Kasım 2008 yılı itibarıyla yürütülmeye başlandı ve proje 31 Ekim 2010 da tamamlanacak. İTO nun lider olduğu proje konsorsiyumu Bfi-Wien (Viyana Mesleki Eğitim Enstitüsü) ve İTİCÜ (İstanbul Ticaret Üniversitesi) ile ITC-Europa adlı danışmanlık firmasından meydana geliyor. İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi (İGEME) de e-ticaret konusundaki deneyimlerini paylaşmak suretiyle projeye sessiz ortak olarak destek sağlıyor. Proje ile Avusturya da e-ticaret konusunda daha önce başarıyla uygulanmış olan Fit for E-Commerce isimli Leonardo da Vinci pilot projesinin başarılı çıktıları ve eğitim materyallerinin Türkiye ye transfer edilmesi amaçlanıyor. Bu doğrultuda, İTO üyesi KOBİ çalışanlarının e-ticaret ile ilgili teorik ve uygulamalı eğitimler yoluyla e-becerilerinin arttırılması ve bu eğitimler sayesinde edindikleri bilgileri çalıştıkları şirketlerin iş süreçlerine aktararak e-ticaretin sunduğu avantajlardan yararlanmaları hedefleniyor. Diğer bir deyişle, KOBİ lerin yeni ekonomik düzende ve artan rekabet koşullarında ayakta kalmalarına katkıda bulunulması öngörülüyor. Öte yandan üniversitemizin AB Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı na Leonardo Da Vinci Hareketlilik Programı kapsamında sunmuş olduğu Avrupa Birliği nde Ortak Hukuk Uygulaması ve İngiltere Örneği isimli proje, 94.160 Avro hibe almaya hak kazanmıştır. Proje kapsamında 40 kişi İngiltere de farklı hukuk uygulamalarını yerinde görme ve gözlemleme fırsatına kavuşmuş olacaklardır. (İTA) Sınır tanımayan doktor Adı, Mahmut Muhammed İslam. Filistin Gazze de 1976 da doğdu. Evli ve iki kız babası. İç hastalıkları uzmanı, bir doktor. Filistin den Türkiye ye uzanan, acı ve dram dolu yaşamından küçük bir kesit Ceren Atay Medya ve İletişim Sistemleri 1 İki kardeşini şehit veren Mahmut Muhammed İslam, kardeşlerini ve duygularını bakın nasıl anlatıyor: Sekiz kardeşiz. Ben kardeşlerim arasında en büyüğüyüm. Benden bir küçük kardeşim bilgisayar mühendisi. Ondan bir küçüğü hukuk mezunuydu. 2 ay önce savaşta şehit oldu. Ondan bir küçüğü oyuncuydu. O da 2 ay önce savaşta şehit oldu. Bir kız kardeşim Mısır da mimarlık okuyor. Ondan bir küçük kız kardeşim İlahiyat Fakültesi nde okuyor. En küçüğü ise lise okuyor. Hukuk okuyan kardeşim çok zekiydi. Oyuncu olan kardeşim ölmeden 1 yıl önce şehit rolü oynamıştı. Tabii ki çok üzgünüm. Onları çok seviyordum ve çok özlüyorum. Ben onların mezarına bile gidemedim. Hayat acı, fakat bu bir savaş, onlar ülkeleri için şehit oldular. Şimdi savaşa beni çağırsalar ucunda öleceğimi bilsem bile, vatanım için gözümü kırpmadan giderim. Yaşamı zorluklarla geçen Muhammed İslam ın eğitim hayatı ise zorluklara rağmen başarılarla dolu. Her çocuk gibi benim de hayalim doktor olmaktı. Filistin de Gazze İslam Üniversitesi nde önce bir sene mühendislik okudum. Fakat benim istediğim bölüm doktorluktu. Yine Gazze Üniversitesi nde doktorluk okumaya karar verdim. Bir kere okul ikincisi oldum. Gerisi hep birincilikle geçti. Başarılıydım yani. Ailemiz bizi hep destekledi. Zor şartlarda yaşasak bile okumamız için her şeyi yaptılar. Mesela benim doktor olmam için bir arsa satmışlar ve benim sonradan haberim oldu. Ailemin yanında arkadaşlarımın da çok desteği oldu. Borçlanarak, nöbet tutarak eğitimimi tamamladım. Türkiye de doktor olmak nasıl bir duygu? diye soruyoruz. Önce heyecanla gözleri parlıyor ve Türkiye aşkı yüzünden okunuyor, daha sonra parlayan gözleri doluyor, ardından da başını önüne eğiyor: Benim hayallerimde bir kere parka gitmek, denize girmek vardı. Buradaki insanlar her imkâna sahip ve ülkede güç bir durum yok. Her şeyiyle çok güzel bir ülke ancak insanlar rahat değil, azimli olmalı. Burada doktor olmak güzel olduğu kadar zor. Türkiye çok güzel, fakat Filistin e göre çok pahalı. Biz burada bir ücret almadan, kaçak şekilde çalışıyoruz. Benim bir ailem var. Ben oradaki aileme de bakmak zorundayım. Çünkü onlar beni buraya kadar getirdi. Ben ve kardeşlerim için çok emek verdiler. Vakıftan 200 TL alıyorum. Onun dışında kliniklerde nöbet tutarak geçinmeye çalışıyorum. Eşim tıbbi laborant, fakat çalışmıyor. Çünkü ailemiz Gazze de yaşıyor. Bizim burada çocukları bırakacak kimsemiz yok. Anaokuluna da gönderecek durumda değilim. Aldığım paranın çoğu kiraya gidiyor. Hayatta yaşamak için çaba göstermek lazım. Herkes ülkesine sahip çıkmalı. Bu dünyadan bir gün göçtüğünde herkes geride güzel işler bırakıp gözü arkada kalmaması için hayatı boyunca çabalamalı... Bir gurbetçi için memleket hasreti bir başkadır. Bir başkadır memleketin havası, suyu ve toprağı. Sonunda söz dönüp dolaşıp Filistin e, baba ocağına dönmeye geliyor. Okurken de dönmeyi düşünüyordum. Şimdi de düşünüyorum. Herkesin memleketi başkadır. Özellikle iki kardeşimi kaybettikten sonra, ailem beni yanlarına istiyor. Orada doktora daha çok ihtiyaç var. Zor olduğunu bilsem bile benim için kendi insanlarıma doktorluk etmek daha değerli. Çocuklarımın biraz daha büyümesini ve para biriktirmeyi bekliyorum. 3-4 yıl sonra kesinlikle döneceğim. Zaten burada istesem de fazla kalamam. Çünkü Türkiye vatandaşı değilim. Orada ağlayacak bir hayat yok. Hayatta matematiksel hesap yapılmaz. Evet orada savaş var ama bizim insanımız bunu bile bile ölmeye yaşıyor. Filistin de herkes ölmeye hazır. Filistin de ki hiçbir insan ölmekten korkmaz. Bende kesinlikle korkmuyorum. Orada çalışacağım ve gerekirse ölürüm. Bir gün elbette Filistin bağımsızlığını ilan edecektir. Her şeyin düzeleceği inancındayım.

3 Sudan daki Harran: HARRARİ O nun hikâyesi Mardin de başlıyor, İstanbul da gelişiyor ve son durağı Afrika nın Zura-Sudan bölgesinde hala devam ediyor. Çetin Yücesoy hikâyesini en başından bugüne kadar bizlerle paylaştı. Duygu Yücesoy Görsel İletişim Sistemleri 1 Çetin Yücesoy, 1964 Mardin doğumlu Babası Mardin Devlet Hastanesi nde çalışan bir memurdu. Baba Yücesoy, 1977 yılında emekli olunca on çocuğuyla birlikte İstanbul a yerleşti. Maddi sıkıntılar yaşayan aile nin çocuklarını okutabilmek için neleri varsa satmıştı. Bu şartlar altında liseyi İstanbul da okuyan Çetin Yücesoy, daha sonra kazandığı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nde öğrenimine devam etti, fakat geçim sıkıntısı bu sefer de Yücesoy un yakasını bir türlü bırakmadı. İşte Çetin Yücesoy un Mardin den çıkıp Sudan a uzanan yaşam serüveni bu sıkıntılar içinde başladı. Fakat bu serüvenin başlangıcında, Afrika da fakir bir bölgenin kalkınmasında rol alacağını ve ülkemizdeki Harran Evleri ni Darfur da inşa edeceğini hayal bile etmemişti Ticari hayata ilk girişiniz nasıl oldu? Bize biraz bundan bahseder misiniz? Lise yıllarından itibaren ağabeyimin mali müşavirlik bürosunda çalışmaya başladım. Hem okuyordum hem de çalışıyordum. Bu şekilde yavaş yavaş ticari hayatın içine girmeye başladım. İstanbul da o dönemde, özellikle inşaat sektöründe kıpırdanmalar yaşanıyordu. Bu sektöre doğru bir ilgi başladı bende. Üniversitenin son yılında muhasebe ile birlikte artık bu işle de uğraşmaya başlamıştım. Emlak komisyonculuğu işine giriştim. Alım- satım yani bir anlamda aracılık yapmaya başladım. Muhasebeden ve emlak işinden biraz biriktirdiklerimle bu sefer de araba alım-satım işine girdim. İlk alıp sattığım araba Murat 124 olmuştu. Bu işte, her sattığım arabadan nerdeyse arabanın yarı değeri kadar para kazanmaya başlamıştım. Artık üniversiteyi bitirdiğimde elimde biraz para olmuştu. Bu para ile bir daire, bir araba ve bir dairenin kaba inşaatını almıştım. Artık kendi işimi yapmak istiyordum. Bu nedenle de Cağaloğlu nda bir yayınevine girdim. Endülüs Yayınevi ni kurduk. Bu yayınevini kurduktan sonra yaklaşık iki yıl içinde yirmi bir tane kitap yayımladık fakat bu süre zarfı içinde elimde avucumda ne varsa bu işe gittiğini fark ettim ve bu işe devam edemeyeceğime kanaat getirdim. Silkcoat şirketini nasıl kurduğunuzu anlatır mısınız? Yayıncılık işini de bıraktıktan sonra bu süre içinde çeşitli ticari arayışlara girdim. O sırada yurtdışından ülkemize yeni bir ürün geliyordu. Bu ürünün kataloglarını gördüm, bir tür duvar kaplamasıydı. Ürünü gördükten sonra işe girmeye karar verdim. Bakırköy de bu ürünle ilgili bir büro açtım. Büroyu açtıktan yaklaşık bir buçuk sene sonra o malın ithalatı durdu. Bu bizim için çok kötü oldu. Sonuçta ben bu iş için bir piyasa oluşturdum, bir müşteri portföyüm oluştu. Bu işi bozmak istemedim ve işimi devam ettirebilmek için çeşitli uğraşlar içine girdim. Bir ürün oluşturmak istedim, bu anlamda da bir merakım vardı. Aslında bu ürünün ithalatı durmadan önce bir takım denemeler de bulunmuştuk. Bu anlamda ilk yaptığımız şey denemeler yaptığımız ürünü temin edebilecek bir makine oluşturmaktı. Etrafı saçtan yapılmış, alt tarafında havalandırma makinelerinin motoruna benzer bir şey koyduk, içine de bir pervane yerleştirdik. Motoru fişe taktığımızda, o hazne gibi yaptığımız şeyin içine küçük numuneleri koyuyor ve bunları harmanlıyorduk. Elimize geçen tüm maddeleri; ki bunların içinde kâğıtlar, ipler, orlonlar vardı, makasla kesiyorduk, bıçakla biçiyorduk daha sonra bunları kıyma makinesine benzer makinenin içine koyup kıyıyorduk. Farklı karışımları biraraya getirip bunları harmanlıyorduk. Daha sonra denemeler yapıyorduk. İlk denemelerimiz çok ilkeldi. Oldukça kabaca bir ürün yaptık. Bu ürünü geliştirmek üzere bir atölye tutmaya karar verdik. Bu işlere çok meraklı bir ustamız vardı. Onu da bu işlerin başına koyduk. Piyasadan iplik, kâğıt, hammadde gibi numuneleri toplayıp bir duvar kaplama ürünü yapmak üzere işe giriştik. Bir sene sonunda yepyeni bir ürün elde etmiştik. Bu ürünümüze bir isim vermeliydik ve içinde ipek kelimesinin de geçtiği Silkcoat adını verdik. Ürün piyasaya sürülür sürülmez büyük ilgi topladı. Gittikçe müşteri sayımız artmaya başladı. İlk başta ithal olarak aldığımız ürünün firmasına dahi satmaya başladık. Zamanla daha da büyüdük ve Merter de çok daha geniş bir çalışma alanı oluşturduk. Daha sonra pazarda belli bir noktaya geldik, işi büyütmek için Çatalca da bir fabrika kurduk. Yaklaşık on sene sonra artık yirminin üzerinde ülkeye ürünümüzü ithal etmeye başladık. 1993 yılında tam olarak başlattığımız şirketimiz bugün hala devam ediyor fakat ben 2006 yılında bu şirketi sattım. Sudan hikâyesi de burada başlıyor sanırım. Şirketimi sattıktan sonra Afrika ya yöneldim. Artık başka amaçlarım vardı. Altı-yedi tane Afrika ülkesi gezdim. Nijer, Kenya, Sudan, Etopya, Uganda gibi. Ondan sonra Sudan ın Darfur bölgesinde çeşitli insani faaliyetler yapmaya karar verdim. Bulduğumuz bu bölge 15-20 bin kişinin olduğu yarı kent gibi bir yer. Bu yere bağlı yaklaşık 10-15 köy var. Bu böl- genin kalkınması için bazı faaliyetler yapmaya karar verdik. Burada kendimize bir yer tuttuk, oradaki insanlarla zaman geçirebilmek için. O bölgenin kabile reisi Şeyh Zekeriya ile tanıştık ve o bölgelerde kalkınmaya yönelik faaliyetlere başladık. Peki, neden bu bölgeyi seçtiniz? Bu bölgeyi seçtik çünkü Darfur, Sudan içindeki sorunlu bir bölgeydi. Sudan üç bölgeden oluşuyor: Kuzeyde merkez hükümetin bulunduğu yer, güneyde güney Sudan ve güney batısında Darfur eyaleti. Darfur 2003 yılından bu yana iç savaş yaşamaktadır. Bu bölge zaten sorunlu olduğu için insani yardım kuruluşları çok az gidiyor. Dolayısıyla o bölgede yardım faaliyetinde bulunan insan çok az. Ayrıca buradaki halk, genel ortalamanın çok üstünde nitelikli insanlardan oluşuyor. Bu yüzden bu bölgeyi seçtik. Bu bölgede ne gibi faaliyetler yapıyorsunuz? Bu bölgeye ortalama 3-4 ayda bir gidiyoruz ve planladığımız faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Biz temelde gıda yardımı yapmıyoruz, tüketim malzemesi vermiyoruz. Amacımız o bölge insanlarının gelir seviyesini ve yaşam standardını yükseltmek. Bu sayede kendi kendilerine gelişmelerine katkıda bulunuyoruz. Çünkü gelişebilmeleri için gereken maddi, manevi, bilgi ve beceriden yoksunlar. Biz bu imkânları sunarak kendi içinde kalkınmalarını sağlıyoruz. Tabii bizim yaptığımız bu iş bir günlük ya da iki günlük bir şey değil. Bu beş yıllık, on yıllık hatta daha da fazla sürecek olan bir plan. Daha doğrusu o bölge kalkınıncaya kadar sürecek olan bir faaliyet. Mesela biz o bölgeye ilk gittiğimizde su sıkıntısını fark ettik. Mevcut bir su kuyusu açmanın maliyeti yaklaşık 10-15 bin dolar. Bunun çok pahalı olduğunu görünce çeşitli çözüm arayışlarına girdik ve o bölge şartlarını inceledikten sonra kendimiz sondaj aletleri geliştirdik. Büyük sondaj makineleri değil de elle çalışan, su motoru ve su tazyiki ile toprağı delip, otuz kırk metre aşağı inmemizi sağlayan bir makine ürettik. Tabii bu makineyi burada ürettik ve oraya götürdük. Bazı parçalarını orada monte ettik. Artık çok daha ucuz yolla suya ulaşabilmekteyiz. Bunun dışında orada bir lise binası inşa ettirdik. Oradaki lisenin mevcut kapasitesi çok azdı. Biraz daha kalitesini yükseltebilmek için bir kız lisesi inşa ettik, oranın inşası bitmek üzere. Yaklaşık bir ay sonra da eğitime başlayacak. Adını da Rana Ceyda Lisesi koyduk. Artık faaliyetlerimizi daha da geliştirebilmek için orada bir araziye ihtiyacımız vardı. Bir senelik uğraştan sonra bize yaklaşık 800 metrekare bir yer verdiler. Burada kendi evimizi ve büromuzu yapmaya başladık. Dolayısıyla şuanda orada yerleşik hale geldik. Bu süre içerisinde şunu gördük: Afrika evlerinin büyük bir kısmının çatıları sazlıktan yapılmıştır. Rüzgâr ve yağmur gibi doğal olaylar nedeni ile her yıl tamir görmek zorunda. Bunun yanı sıra her dört yılda bir komple yenilenmek zorundalar. İnsanlar bu duruma şöyle bir çözüm getirmişler: Önce duvarlarını örüyorlar, üstüne saç kapatıyorlar. Bu çok büyük bir sıkıntıydı. Kendi kültürümüz olan Harran bölgesindeki kerpiçten kubbeli evlere benzer şeyler yapmaya karar verdik. Bunun için Harran Evleri ni inceledik. Nasıl yapıldığını, neler kullanıldığını, tekniğini öğrendik. O bölgeye uygun olup olmadığını araştırdık. Bundan yaklaşık altı ay önce Darfur a gittik ve bu evleri yapabilmek için gerekli malzemelerimizi, kalıplarımızı oluşturduk. Nihayetinde Harran Evleri ni orada da yapmayı başardık. Stil olarak Harran Evleri nin aynısıydı. O bölgede ilk defa yapılan bir şeydi. Bu evlerin adına da Harrani dedik. Sonuç olarak Biz bu bölgenin her alanda değişimi, dönüşümü, kalkınması için ve bölge sorunlarını çözmeye yönelik adımlar atmaya çalışıyoruz. Yapı, eğitim ve su anlamında bu değişimleri sağlamış olduk. Umarım gelecekte daha büyük yardımlar ve yatırımlar yapacağız Fotoğraflar: Duygu Yücesoy

4 Çömlekçilik 7 Bin yıldır bitmeyen sanat! Sabri Akcan Medya İletişim Sistemleri 1 İnsanlığın çömleği nasıl keşfettiğini tam olarak bilinmemekle birlikte, genellikle kabul gören varsayım, toprağın ateşte kızarıp sertlik kazandığını tesadüfen bulduğu yönündedir. Bulunma şekli ne olursa olsun, çömlekçiliğin gelişmesi, göçebe kavimlerin yerleşikliğe geçmesiyle olmuştur. Anadolu da ilk yapılan çömlekler Neolitik döneme yani yaklaşık M.Ö. 7000 li yıllara uzanmaktadır. İnsanoğlunun ateşi bulup toprağa şekil vermesi ile başlar, çömleğin Anadolu daki serüveni ve nesilden nesile günümüze kadar uzanır bu sanat. Bugün Anadolu nun birçok yöresinde halen bu meslek devam ettirilmektedir. Kınık köyü de bu mesleği icra eden Anadolu muzun sayısız köylerinden biridir. Bilecik in Pazaryeri ilçesine bağlı Kınık köyü sakinleri geçimlerini 100 yıldır çömlek yaparak sağlıyorlar. Çömlekçilik yaklaşık 120 yıl kadar önce çömlek ustası Şakir Ağa nın Kınık Köyü ndeki en uygun toprağı bulması ile başlıyor. Aradığı toprağı Kınık ta bulan Şakir Ağa, köyden bir genci yanına alarak yetiştirir. Çırak, ustasından öğrendiklerini köylülerle paylaşınca, bütün köy halkı çömlekçiliğe başlar. Böylece Kınık da her ev atölyeye dönüşür. Kınık Köyü nün geçmişini daha yakından tanımak için mikrofonumuzu köyün bağlı bulunduğu Bilecik Pazaryeri İlçesi Belediye Başkanı Muzaffer Yalçın a yönelttik. Başkanım, Kınık köyünde çömlekçilik sanatı ne zaman ve nasıl başlamıştır? Kınık bizim yanımızda gerçekten ayrı bir yönü olan bir köyümüzdür. 1877 yılında Osmanlı-Rus Savaşı başlangıcında, Bulgaristan ın Dobruca şehrinden göç eden macirlerimiz, Otanlı olarak Kınık Köyü nü kurmuşlardır. (Kınık köyünün eski adı Otanlı dır.) Gelen macirler içerisinde, Şakir Ağa sanıyorum, Bulgaristan da bu işi yaptığı için buraya geldiği zaman yanındaki diğer ailelerle beraber çanak çömlek işini yapmaya başlamış. Teknolojinin gelişmesi çömlek sanatını nasıl etkiledi? Tabii ilk zamanlar ilkel araçlar, el tezgâhları, ayakla döndürülen tezgâhlar fırınlarda aynı şekildeydi. Daha sonra teknoloji geliştikçe teknolojinin nimetlerinden yararlanmaya başladı köyümüz. Bugün artık çanak çömlekçiliğin dışında daha ziyade el sanatları biblo türü ürünler yapmaya başladılar. Çünkü testi ve saksı işi çok azaldı. Naylon ürünler daha ucuz olduğundan insanlar bu ürünlere yöneldi. Bu yönden mağdur oldu köyümüz ve arayışa girdi. Çömlek ustaları daha ziyade süs eşyaları yapmaya başladılar. Kınık köyüne yaz aylarında üniversite öğrencileri turlar düzenliyor. Buradaki amaç nedir? Dumlupınar Üniversitesi ile irtibat kuruldu. Dumlupınar Üniversitesi nin Seramik Bölümü, Kınık köyümüzü uygulama köyü olarak seçti. Burada tatbiki olarak teknolojinin farklı yönlerini köylerimize öğretiyorlar. Öğrenciler burada hem seramik öğreniyorlar hem de köy hayatıyla tanışıyorlar. 50 yıldır çömlekçilik yapan Salim Yaşar, ünü sadece ülkemizde değil, sınırlarımızın dışında da duyulan bir seramik ustasıdır. Almanya dan Vietnam a kadar uzanan bir ustalık öyküsü vardır. Salim usta, çömleğin Vietnam macerası nasıl başladı, biraz anlatır mısınız? Bir Alman işadamı Türkiye ye geldi. Çömlek ustası ararken Kınık Köyü ne gelip tesadüfen beni buldu. Yabancı lisanım olduğundan anlaşmakta pek zorluk çekmedik. Ben buradan Vietnam a işçi götüreceğim, gelir misiniz? dedi. Kabul ettim ve Vietnam a giderek beş buçuk yıl kaldım. Vietnam da kalıplarla çömlekçilik yapılıyordu, iki-üç kişinin kaldırabileceği büyük çömlek ürünleri ile Fakat ben orada onlara elle çömlek yapmayı öğrettim. İlk önce ayaklı tezgâhı kurdum, bir yıl öyle çalıştım. Sonra elektrikli tezgâhlara döndürdüm. Vietnam da otuz kadar talebem vardı. Onlara 30-35 cm çömleği çekecek kadar çömlek sanatını öğrettim. 1997 yılının Mayıs ayında Türkiye ye dönüş yaptım. Çömlekçiliğin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Toprağa ve el sanatlarına dönüş var ama şimdi bunu nasıl devam ettirebiliriz? Bu noktada devleti- mizin desteğine ihtiyacımız var. Örneğin Kültür İl Müdürlükleri, Belediyeler, Halk Eğitim Kurumları, çömlekçilik kursları açarak bu sanatı yaygınlaştırmalıdırlar. Çömlekçilik el sanatlarının geleceği çok önemli fakat bu sanatı devam ettirmemiz için kurslar açmamız lazım. Eğitimler vermemiz gerekli ancak bunlar bir köyde, birkaç ustanın yapacağı bir iş değil. Bu arada beyaz eşya satan bir kişi ile el sanatları ile uğraşan bir kişinin katma değerleri aynı eşdeğerde olmamalı. Onlar da %18 KDV ödüyor biz de! Bugün elmasın ve mücevherin katma değeri sıfır, buna rağmen sen gel çömlekçi Salim Yaşar dan %18 KDV al! Burada bir çarpıklık var ve devletimizden bu çarpıklığı düzeltmesini istiyoruz. Kınıklı Kadınlar Kınık ta her ev çömlek atölyesi Kınık ta çömleğin her türlüsü var. Vazolar, testiler, biblolar, tabaklar, küpler ve bunları süsleyenler, Kınıklı kadınlar. Tek geçim kaynaklarını içlerinden geldikleri gibi süsleyip boyuyorlar. Kınık köyüne çevre köylerden de çömlek işi yapmaya gelen insanlar var. Bunlar da daha çok kadınlardan oluşuyor. Fotoğraflar: Serkan Çirci Evrende yalnız değiliz! UFO Merkezi Sirius un kurucusu Haktan Akdoğan UFO lar hakkında ilginç açıklamalarda bulundu. Ekin Gür Sönmez Medya İletişim Sistemleri 1 Dünyadışı varlıkların olduğuna inanan bir grup tarafından Kadıköy de kurulan UFO Merkezi, dünyadaki diğer UFO Merkezleriyle bağlantı kurup, en son UFO olaylarını bültenlerle üyelerine aktarmayı amaçlıyor. İşte Kadıköy deki bu merkezin kurucusu Haktan Akdoğan, iddialarını ve fikirlerini bizlerle paylaştı. Dünyanın dışında başka bir yaşam olduğuna ve insan ırkının dışında başka ırklar olduğuna dair inancınızı her fırsatta belirtiyorsunuz. Böylesine kesin bir iddiada bulunmanız için elinizde çok önemli deliller olmalı. Nedir bunlar, bahseder misiniz? Öncelikle şunu söylemeliyim. Tüm dünyanın güvenirliliğini kazanmış NASA adlı kuruluşun elde ettiği bulguların çoğuna sahibiz. Daha önce, Nasa nın uzay uçuşlarından dönen birçok astronot gördüklerini bütün dünyaya duyurdu. Onlara inanmamak için hiçbir neden yok.. Peki bulgular bu kadar açık ve netken neden hiçbir kurum ya da kuruluştan uzaylıların var olduğuna dair resmi açıklamalar yapılmadı? Dünyamızdaki egemen güçler, nemalandıkları dünya düzeninin bozulmasından korktukları için bu gerçeği hiçbir zaman açıklamadılar. Yani böyle bir şeyin açıklanması insanlar üzerinde büyük yansımalara neden olacak. Sosyal, ekonomik ve en önemlisi dinsel yönden büyük etkiler yaşanacak. İnsanların düzeni bozulunca, doğal olarak bunun ekonomik yansımaları olacak. Egemen güçler bu rüzgârdan etkilenmek istemiyorlar. Uzaylıları gördüğünü iddia eden birçok insan var. Sanırım sizin de onların dünyamızı ziyaret ettiğine dair önemli bulgularınız var. Sizce neden buraya geliyorlar? Tıpkı bizim gibi. Araştırma ve ince- leme yapmak için geliyorlar. Belli bir sistem dahilinde geliyorlar, öyle gezmeye gelmiyorlar yani. Dünya üzerindeki büyük şehirlerde daha fazla görünmeye başladılar, kalabalık geldikleri de oluyor yani. Yakında kimse onların varlığını inkâr edemeyecek.

5 Aytepe yürüyüşü İstanbul Ticaret Üniversitesi Ailesi doğayla buluştu. 8 Mayıs 2010 tarihinde yapılan yürüyüş ile Kocael nin eşsiz doğasının keyfi çıkarıldı. Aytepe Yürüyüşü İstanbul Ticaret Üniversitesi, öğretim üyeleri, öğrencileri ve idari personeliyle, İzmit Aytepe de doğayla buluştu. 104 kişinin katıldığı doğa yürüyüşü renkli görüntüler sergiledi. İstanbul dan sabah sekizde yola çıkan İstanbul Ticaret Üniversitesi Ailesi, bir saatlik yolculuğun ardından körfezin ucuna ulaştı. Kocaeli Barajı nın yanından Aytepe ye, kıvrımlı yollardan saat 11.00 e doğru vardık. 3 Km lik yürüyüş parkurunu kısa sürede tamamlayan doğa severler ardından güzel bir öğle yemeği yedi. Daha sonra bir grup gitar çalıp şarkılar söylerken, bir başka grup top oynadı. Akşamüstü dönüşe geçen İstanbul Ticaret Üniversitesi Ailesi, biraz yorgun ama mutlu bir gün geçirmişlerdi. Fotoğraflar: Yasin Demirbaş İnançsız inanç bekçisi Hayata karşı ne öfkeliyim ne de seviyorum... Yaşamak zorunda olduğum için yaşıyorum. Iraz Ateş Medya İletişim Sistemleri 1 Kiryako Kaytazoğlu 1966 İstanbul Fener doğumlu. Rum asıllı Türk vatandaşı olan Kiryako nun hayatı tezatlıklarla dolu. 18 yaşına geldiğinde askerlik görevini yapmak üzere Sivas a gitmiş. Hayatın gerçeklerine karşı başkaldırısı da işte bu döneme rastlamış. İşte kendi ağzından Kaytazoğlu nun yaşam hikâyesi 18 yaşımda askerliğimi yapmak için Sivas a gittim. Sivas hem askerliğimi yaptığım yer hem de annemin doğduğu yerdi. Hayat beni askerlik için annemin doğduğu topraklarda vurdu... Ben askerdeyken annem hastalanmış. Annemin yanına gitmek için komutanımdan izin istedim ama bana izin vermedi. Bende o an ki öfkemle komutanımı kasaturayla kovaladım. İzni alma şansım hiç kalmamıştı, bende kaçtım ama annemi gördükten sonra döndüm birliğe. Dönünce de cezalandırıldım. 20 yaşına geldiğimde, sonunda bi- tirdim askerliğimi. Askerliğim bitirince ailemin yanına döndüm. İlk başlarda hiç bir şey yapmadım. Annem hastaydı zaten onun yanında olmak istiyordum hep. Ben döndükten bir ay sonra annem öldü zaten... Ölüm gibi bir gerçeği bile kabullenmek Kiryako için çok zor olmuş; Ben döner dönmez öldü annem. İnanmadım ki öldüğüne, dokunduğumda soğuktu elleri falan bende annem üşüyor sandım odun sobasını yaktım. İki gün evden çıkmadım, annemi yalnız bırakmadım, üşümesin diye de sobayı yaktım. Ama baktım ki sonra annem şişiyor ve ev kokmaya başlıyor anladım ki annem ölmüş... Kiryako Kaytazoğlu, annesinin ölümüyle yavaş yavaş hayattan kopmaya başlamış. Yaşadığı dram, birbiri ardına girdiği işlerde bir türlü tutunamayışı ve düzgün bir hayat kuramaması sebebiyle daha da artmış. En sonunda Rum asıllı olmasının da etkisiyle Ruhban Okulu nda işe başlamış.. Heybeliadaya gittim. Ruhban okulunda yatılı olarak göreve başladım. Oradaki her türlü işi yapıyordum. Gece nöbet tutuyordum, temizlik yapıyordum. Hiç bir işi ayırmıyorum ama ezilmeye tahammül edemedim. Bir gün, Patrik ziyarete gelecekmiş. Bende sabahın dördünde kalkıp temizlik yaptım. Bahçeyi bile süpürdüm. Fakat o kadar temizlememe rağmen bahçede, yerde bir yaprak kalmış. Patrik bunu görünce bana kızdı. Ben o kadar sabahın dördünde kalkmışım bir yaprak için bana kızıyor... Tam tüm umudunu kaybetmişken, bir iş adamı imdadına yetişmiş Rum olan bir fabrikatör vardı, sucuk fabrikası vardı. Adı Lozari Kozmoğluydu. Yanında işe başladım, orada da her işi yaptım. Fabrikada uyuyordum. O dönemde evlendim. Gördüm, beğendim ve evlendim... Hayatıma uyum sağlayamadı o yüzden ayrıldı benden zaten. Daha sonra patronum Lozari, Kuzguncukta ki Rum kilisesinde çalışmama yardımcı oldu. O dönem orada Stephan adında bir Rum görev yapıyormuş ama işi bırakmış. Onun yerinede kilisede hem bekçilik hem de temizlik görevlerini yapmam için beni aldılar. Kilise, kalmam için bir ev verdi. Başta da söylemiştim, ezilmeye gelemem. Kilisede diğer çalışanlar cemaat başkanına hep yalakalık yapıyorlardı ve yaptıklarının sonuçlarını alıyorlardı. Bense hak ettiğimi bile alamıyordum. Bende dayanamadım hem cemaat başkanıyla hem de çalışanlarla sürekli kavga ettim. Kiryako Kaytazoğlu nun 44 yıllık yaşamına sığdırdığı her bunalım ondan bir parça götürmüş. Yıllarca kilisede görev yapmasına rağmen en sonunda inancını bile kaybetmiş. O şimdi kendi deyimiyle yaşamak zorunda olduğu için yaşıyor Benim inancım yok ki kurallara uymak zorunda olayım. Evet, inanmıyorum hiç bir şeye. Çalışmak ve bir yerde kalmak zorunda olduğum için kilisedeyim. Kim, nerden bilecek benim içimi? Ayinlere katılıyorum mecburen ama benim ruhumun orada olup olmadığını kim bilebilir ki. Bedenim orada ama kim bilir ruhum nerelerde. Fotoğraf: Iraz Ateş

6 Ben başardım sen de başarabilirsin İbrahim Kutluay, 7 Aralık 1973 te İstanbul da doğdu. Futbolcu olma isteğiyle büyüyen Kutluay, basketbol daki yeteneğinin ön plana çıkmasıyla 13 yaşında Fenerbahçe altyapısında basketbola başladı. Ünlü basketbolcu hayatının önemli anlarını bizimle paylaştı. Yasemin Özbademci (Medya ve İletişim Sistemleri 3) Siz basketbol dünyası için bir idolsünüz kuşkusuz ki. Ben sizden, içinizden çıkıp kendinize dışarıdan bakmanızı istiyorum. İbrahim Kutluay kimdir? Neler yapmaktan hoşlanır? Nasıl bir basketbolcudur? Ben öncelikle çok küçük yaşlarda basketbol oynamayı isteyen, arzulayan, sporla büyüyen, sporun bana çok şey kattığını bilerek bunun bilincine varan, sorumluluk sahibi olarak yaşayan biriyim. Özel hayatımda da bunun bilincinde olarak yaşamaya özen gösteriyorum. Çok uzun bir basketbol kariyerim oldu. Kendi içimde, kariyerimde yapmak istediklerimin birçoğunu yaparak basketbol kariyerimi noktaladığım için de çok mutluyum. Yapmak istediğim, başarmak istediğim her şeyi başardım kariyerim adına. Avrupa nın en büyük kulüplerinde oynadım, Avrupa Şampiyonluğu yaşadım, kısa bir süre NBA de oynadım, Türkiye de önemli başarılara imza attım. Şu anda da kurmuş olduğum İbrahim Kutluay Basketbol Akademisi nin Türkiye çapında daha ileri seviyelere ulaşması, Türk gençlerine spor bilincinin yerleştirilmesi ve en az benim kadar iyi bas- Ayda bir yayımlanan haber ve kültür - sanat gazetesidir. Yıl: 3 / Sayı: 12 / 2010 ketbolcular yetiştirmek adına şirketimdeki arkadaşlarla beraber daha iyi noktalara nasıl gidebileceğimiz konusunda çalışmalar yapıyorum. Nasıl Fenerbahçeli oldunuz? Ben babam sayesinde Fenerbahçeli oldum. Babam Fenerbahçe Kulübü nün içinde olan ve takıma gönül vermiş biri. Ben de Fenerbahçe Futbol Takımı nda spor yaptım. Daha sonra fiziksel özelliklerimden dolayı basketbolla ilgilendim. Fenerbahçe Basketbol Okulu ndan başlayıp Fenerbahçe nin alt kategorilerinde yıldız, genç ve sonra A takımına kadar yükseldim. Kariyerimin büyük bir bölümü Fenerbahçe de geçti. Dolayısıyla Fenerbahçeli basketbolcu olduğum için de çok mutluyum. Şöyle bir ayrıcalık olabilir: Ben tuttuğum takımın alt yapısından yetişen, tuttuğu takımı A takıma yükselmiş, 100. yılında şampiyonluk yaşamış tek oyuncuyum. Bu yüzden bu benim için bir ayrıcalık tabii ki. Başka spor dallarıyla ilgilenmeyi hiç düşünmediniz mi? Futbolcu olmak istiyordum küçük yaşlarda. Daha sonra futbolun şartları ve benim basketbola olan ilgimden dolayı basketbolu tercih ettim ama diğer spor dallarını yakından takip ediyorum: Atletizm, tenis gibi Ülker in Fenerbahçe ye sponsor olmasıyla Fenerbahçe Ülker adını alması bazı kişilerce eleştirildi. Siz bu işbirliğine nasıl bakıyorsunuz? Ben çok olumlu olduğunu düşünüyorum. Mutlaka alışılagelmişin dışında bir şey olduğu için bazı çevreler eleştirmiş olsa da ben şu anki durumu Fenerbahçe açısından da, Ülker açısından da son derece olumlu buluyorum. Çünkü Ülker çok büyük bir camia ve gerek Fenerbahçe ye gerekse Galatasaray a katkılarını düşünürsek, Türk basketbolu için önemli bir değerdir Ülker. Sadece basketbolla kısıtlı kalmadılar, futbola da çok büyük katkıları oldu. Dolayısıyla Türk sporuna önemli yatırımlar yapıyor Ülker. Kulüpler de bunun karşılığında büyük gelir elde ediyorlar ve ciddi yatırımlar yapıyorlar. Bu kadar Fenerbahçe aşığı iken Fenerbahçe yi bırakmak tabii ki zor olmuştur. Bu ayrılık süreci nasıl oldu? Ayrılığın iyisi olmuyor! Dolayısıyla o dönemlerde hem benim tarafımdan hem de Fenerbahçe tarafından zor anlar yaşandı. Fenerbahçe de uzun süre oynamış biri olarak ayrılma kararı vermek kolay değildi ama kariyerimde de kendi adıma farklı adımlar atmak istiyordum. Avrupa da şampiyonluğu arzulayan bir takımda oynamak benim için bir hedefti, bu hedefi yakalamak için de kendi adıma bir karar vermek durumundaydım. O dönemde doğru karar verdiğime inanarak Yunanistan a transfer oldum. Benim için Yunanistan da oynamanın sadece kariyerim açısından değil, iki ülke ilişkileri açısından da çok önemli olacağını ve bunun benim için büyük bir sorumluluk olacağını düşündüm. Bu sorumluluğu her zaman üstümde taşıyarak Yunanistan daki kariyerime devam ettim. Gerek sportif anlamda kazanmış olduklarım, yapmış olduklarım, göstermiş olduğum performansın dışında sosyal hayatımda da kendi ilkelerime yakışır bir biçimde yaşamam gerekiyordu. Çünkü yapacağım en ufak bir hata sadece beni değil, tüm ülkeyi de kapsayabilirdi. Daha sonra geldiğim noktaya baktığımda ise Yunanistan da Avrupa Şampiyonluğu kazandım, ayrıca üç kere İstanbul Ticaret Üniversitesi adına sahibi Prof. Dr. Sabri Orman (Rektör) Yayın Danışmanı Arş. Gör. Burak Yenituna 5187 sayılı kanunla sorumlu müdür Prof. Dr. Jale Sarmaşık (İletişim Fakültesi Dekanı) Görsel Danışman Öğr. Gör. Esra Gençkaya Yayın Kurulu Prof. Dr. Jale Sarmaşık, Prof. Dr. Cüneyt Binatlı Reklam ve Halkla İlişkiler Arş. Gör. Gülay Öztürk Sayfa Tasarımı Ali Gürleyen (Görsel İletişim Tasarımı 2) Yunan Şampiyonluğu kazandım. Tüm bu gelişmelerle, kariyerimde çok büyük bir aşama kaydettiğimi düşünüyorum. Fenerbahçe den ayrıldığım ilk günde söylediğim şuydu: Fenerbahçe nin bana ihtiyacı olduğu bir dönemde, her ne şartta olursa olsun, kulübümün bu başarısında imzam olacak. Dediğimi yaptım sanırım. Fenerbahçe nin 100. yılında Fenerbahçe formasıyla şampiyonluk yaşadım. Harun Erdenay ın idolünüz olduğunu biliyorum, onun hakkında ne söyleyeceksiniz? Harun Erdenay Türk Basketbolu adına çok önemli bir isim. Ben, genç takımda oynarken Harun Erdenay ın maçlarını izlediğimde çok büyük keyif alıyordum ve bu sevgimi karşılaştığımızda ona belirtmiştim. A takıma yeni çıktığım dönemlerde yaklaşık bir yıl beraber oynadık. Ondan çok şey öğrendim, onun yaptığı hareketleri yapmak benim için çok önemliydi. Daha sonra arkadaşlığımız başladı ve milli takımda aynı forma altında oynarken aynı odayı da paylaştık ve halen arkadaşlığımız devam ediyor. Benim için çok özel bir kişi Harun Erdenay Türk basketbolu için de her zaman önemli olarak kalacaktır. Bir basketbol okulunuz olduğunu biliyoruz. Biraz bunun hakkında bilgi verebilir misiniz? İbrahim Kutluay Basketbol Akademisi ni, biz 2001 yılında faaliyete geçirdik. 2001 yılından şu ana kadar 4500-5000 öğrenciye eğitim verdik. İbrahim Kutluay Basketbol Akademisi olarak halihazırda 8oo öğrencimiz var ve bunların 450500 ü basketbol akademimizde eğitim görürken diğer kısmı lisanslı rekabetinde bulunuyorlar. Çok keyifli bir iş çocuklara eğitim vermek ve spora kazandırmak. Zaten amayazı İşleri Öğr. Gör. Engin Çağlak Muhabirler Ali Gürleyen, Atay Barburoğlu, Ceren Atay, Duygu Yücesoy, Ekin Gür Sönmez, Emre Gürsoy, Merve Büber, Sabri Akcan, Serkan Çirçi, Iraz Ateş, Yasemin Özbademci cımız iyi basketbolcular yetiştirmek olduğu kadar Türk sporseverlere bilinçli spor nasıl yapılır, sporla birlikte eğitim nasıl sürdürülebilir bilincini kazandırmak ve geliştirmek. Şirketimizin sloganı şu: Ben başardım, sen de başarabilirsin. Bunu her sporcunun kendine bir hedef koyması, ileride ne olacağının yolunu şimdiden çizmesi, bu hedef doğrultusunda çok çalışıp bunu başarmak için her türlü fedakârlığı yapması gerektiğini öğretmek. Öğrencileriniz arasında bir İbrahim Kutluay var mı? Var tabii ki; Ümit gördüğümüz arkadaşlarımızı spor kulüplerimizde oynatıyoruz. Bundan önceki senelerde birkaç arkadaşımızı farklı kulüplere verdik. Şu anda altyapılarda oynuyorlar. Bu çok keyifli bir iş ve ben bunu yapmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Önümüzdeki dönemlerde sadece İstanbul ile kısıtlamayacağız; İzmir, Ankara ve Antalya da İbrahim Kutluay Basketbol Akademisi ni açıp tüm Anadolu ya yayılmak istiyoruz. Son olarak, size bazı kelimeler söyleyeceğim ve bunlara hayatınızdaki önemlerine göre kısa cevaplar vermenizi rica edeceğim. Fenerbahçe: Fenerbahçe Kulübü artık benim evim yuvam, benim için çok değerli ve özel bir kulüp. Harun Erdenay: En yakın arkadaşım. İrem ve Ömer: Onları bu kategoriye koyamam, çünkü onlar benim için her şeyden daha önemli. Demet Şener: Çocuklarımın annesi Ailem benim için her zaman ön plandadır ve onları diğer şeylerle bağdaştırmak istemem. NBA: Çok güzel bir tecrübeydi. Fotoğraflar: Yasemin Özbademci, Ermal Kurtoğlu Adres: Selman-ı Pak Cad. Üsküdar 34672 İstanbul Tel: 0216 553 94 22 / 429 www.iticu.edu.tr Gazetem, İstanbul Tİcaret Üniversitesi öğrencileri tarafından İTA da hazırlanmıştır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakları Gazetem e aittir. Yazılı izin almadan alıntı yapılamaz.