PİNOKYO Carlo Collodi Çeviri Handan Parisi
4
BİRİNCİ BÖLÜM Evvel zaman içinde, bir zamanlar bir yerde, şimdi hepinizin aklından Bir kral varmış, demek geçiyor biliyorum ama hayır kral değil; Bay Kiraz adında bir marangoz varmış. Olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini söyleyemem; ama her şey güzel, parlak bir günde, yaşlı marangoz Bay Kiraz ın, dükkânında küçük bir odun bulmasıyla başladı. Gerçek adı Antonio ydu, fakat burnunun ucunun daima olgun bir kiraz gibi pırıl pırıl ve kırmızı olmasından dolayı herkes onu Bay Kiraz diye çağırırdı. Bay Kiraz, odun parçasını görür görmez ondan hoşlanmıştı. Neşeyle ellerini ovuşturarak Hah, işte küçük sehpama yeni bir ayak yapmak için bu tam aradığım gibi, dedi. Bir an bile tereddüt etmeden odunun kabuklarını soymak için ilk darbeyi indirmek üzere keskin baltasını kaldırdığı sırada, kolu havada dondu kaldı. İncecik, cılız bir sesin, Bana çok hızlı vurma! diye yalvardığını duymuştu. Bay Kiraz ın şaşkınlığını görmeliydiniz. Hemen cılız sesin nereden geldiğini anlamak için odada göz gezdirdi, ama kimseyi göre- 5
medi. Tezgâhın altına baktı, kimse yoktu. Her zaman kapalı duran dolabı açtı, bir şey göremedi. Talaş ve yonga sepetine göz attı, yok. Kapıyı açarak sokağa baktı, orada da kimsecikler yoktu. Kim konuşmuştu? Anladım, dedi sonunda peruğunu kaşıyarak: Hayal görmüş olmalıyım, neyse, işe dönelim artık. Balta tekrar kalktı ve odun parçasının üzerine indi. Aynı ince ses, Ah, canımı acıtıyorsun! diye sızlandı. Bu kez Bay Kiraz yığıldı kaldı. Gözleri yerinden fırladı, ağzı kocaman açıldı ve bir hayalet görmüşçesine dili çenesinden aşağı sarktı, kaldı. Korkudan tir tir titredi. Konuşabilecek hale gelince, Ama, ama bu cılız ses de nereden geldi? diye kekeledi. Tanrım, burada benden başka kimse yok, bu odun parçasının ağlaması ve konuşabilmesi mümkün mü? Buna inanamam... Şuna bakın, bu sadece bir odun parçası. Ateşe atıldığında çaydanlığı kaynatmaya yarayan, diğerlerinden farksız bir parça odun. Peki, öyleyse nasıl oluyor? Yoksa içinde gizlenmiş biri mi var? Eğer varsa bu onun için çok kötü olacak, ben ona gösteririm! Odunu elleriyle sıkıca kavradı ve acımaksızın duvara vurmaya başladı. Bir ara durdu, cılız sesin hâlâ sızlanıp sızlanmadığını anlamak için dinlemeye başladı. İki dakika bekledi, ses yok. Beş dakika geçti, yine ses yok. On dakika sonra hâlâ çıt yoktu. Tamam, şimdi anladım, dedi peruğunu çekiştirerek gülerken, bu cılız sesi hayal etmiş olmalıyım, tekrar işe dönsem iyi olacak. Baltasını yere koyup odun parçasını şekillendirmek üzere rendeyi eline aldı ve korkusunu yenmek için şarkı söyle- 6
meye başladı. Rende ileri geri hareket ederken ince, zayıf sesin, Yeter, beni gıdıklıyorsun, diye kıkırdadığını tekrar duydu. Bu kez zavallı Bay Kiraz yıldırım çarpmışa döndü. Gözlerini açtığında yerdeydi. Tanınacak halde değildi, hatta her zaman kırmızı olan burnu bile korkudan morarmıştı. 7
İKİNCİ BÖLÜM Bu sırada kapı çalındı. İçeri gel! diye seslendi Bay Kiraz, fakat ayağa kalkamayacak kadar bitkindi. Neşeli, küçük, yaşlı bir adam içeri girdi. Adı Geppetto idi, ama civardaki çocuklar ona, mısır püskülüne benzeyen sarı peruğu yüzünden Mısır Püskülü adını takmışlardı. Zaten huysuzdu, ama onunla Püskül diye dalga geçenlere deli olurdu. Sonunda bir gün çıldırdı ve kimse daha fazla onunla alay edemedi. Günaydın, Bay Antonio, dedi Geppetto, ne yapıyorsun orada? Karıncalara okumayı öğretiyorum. Çok iyi yapıyorsun. Seni buraya ne getirdi Bay Geppetto? Bacaklarım. Bay Antonio, sizden bir şey rica etmeye geldim. Buyurun, size hizmete hazırım, dedi yaşlı marangoz, dizlerinin üzerinde doğrulmaya çalışarak. Bu sabah aklıma bir şey geldi. Anlat dinleyelim. 8
Çok güzel, tahtadan bir kukla yapmayı düşündüm, dans edip zıplayan, havada taklalar atan gerçekten çok güzel bir şey. Sonra bu kuklayla dünyayı gezip bir parça ekmeğimi ve bir bardak şarabımı kazanabileyim. Ne düşünüyorsun bu konuda? Aferin Püskül! diye bağırdı aynı cılız, esrarengiz ses. Bay Geppetto, Püskül diye çağrıldığını duyunca sinirinden olgun biber gibi kızardı. Marangoza öfkeyle dönerek Ne diye benimle dalga geçiyorsun? dedi. Kim seninle dalga geçiyor? Bana Püskül dedin. Hayır, demedim. Ah! Belki de ben dedim. Fakat hayır, o sendin. Hayır! Evet! Hayır! Evet! Münakaşa büyüdü, büyüdü ve sonunda yumruk yumruğa geldiler. Birbirlerine vurdular, birbirlerini ısırdılar ve tırmaladılar. Kavga bittiğinde Geppetto nun sarı peruğu Antonio nun elinde, Antonio nun gri peruğu ise Geppetto nun dişleri arasındaydı. Peruğumu ver, dedi Bay Antonio. Sen de benimkini ver, barışalım. Böylece iki yaşlı adam birbirlerine peruklarını vererek el sıkıştılar ve sonsuza kadar arkadaş kalmak için söz verdiler. Şimdi söyle komşum Geppetto, dedi Bay Kiraz tekrar dost olduklarını ispatlarcasına, Senin için ne yapabilirim? Kuklamı yapmak için bir parça odun istiyorum, verir 9
misin? Bay Antonio çok memnun bir halde tezgâha doğru atıldı ve onu çok korkutan odun parçasını eline aldı. Tam arkadaşına uzatacağı sırada odun parçası öylesine sarsıldı ki elinden kaydı ve zavallı Geppetto nun bacağına çarptı. Ah! Hediye vermek için ne güzel bir yol, neredeyse bacağımı sakatlıyordun! Şerefim üzerine yemin ederim, ben yapmadım. Ah, öyleyse ben yaptım! Her şey bu odun parçasının yüzünden. Evet, biliyorum, odun bana vurdu ama onu benim bacaklarıma sen fırlattın! Onu sana ben atmadım! Bu bir yalan! Geppetto, bana hakaret etmeye devam edersen, seni Püskül diye çağıracağım. Taşkafa! Püskül! Eşek! Püskül! Çirkin maymun! Püskül! Üst üste üç kere Püskül diye çağrıldığını duyan Geppetto nun öfkeden gözü döndü, Bay Kiraz ın üzerine atıldı ve bu seferki kavga ilkinden de kötü oldu. Her şey bittiğinde, Antonio nun burnunda iki çizik oldu, Geppetto nun ise ceketinde iki düğme eksikti. Berabere kaldıklarında tekrar el sıkıştılar ve sonsuza dek dost kalmaya yemin ettiler. Geppetto, odun parçasını aldı, Bay Antonio ya teşekkür etti ve topallayarak evine döndü. 10
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Geppetto nun alt kattaki küçük odası, merdivenlerin altındaki pencereden gelen ışıkla aydınlanıyordu. Eşyaları sadeydi. Eski bir sandalye, sallanan bir yatak ve kırık bir masa... Odanın arka tarafında, yanan ateşiyle duvara çizilmiş bir ocak görünüyordu. Bu ateşin üzerine gerçekmişçesine buharlar tüttürerek neşeli neşeli kaynayan bir çaydanlık çizilmişti. Geppetto, eve gelir gelmez aletlerini aldı ve kuklasını yapmaya koyuldu. Ona ne isim verebilirim? diye kendi kendine sordu. Sanırım onu Pinokyo diye çağıracağım. Bu isim ona şans getirecek. Bir zamanlar Pinokyoların tüm ailesini tanırdım. Baba Pinokyo, anne Pinokyo ve çocukları Pinokyo; hepsi de çok iyi yaşarlardı. En zenginleri bir dilenciydi. Kuklası için bir isim bulmak, onun büyük bir azimle işe devam etmesine neden olmuştu. Önce saçlarını yaptı sonra 11
alnını ve kısa bir süre sonra da gözlerini şekillendirdi. Bitirir bitirmez kendisine bakan ve hareket eden gözleri fark ettiğinde düştüğü şaşkınlığı hayal edemezsiniz. Geppetto, kendisine bakan bu odundan gözleri hiç sevmedi. Gözlerden sonra burnu yaptı. Bitirir bitirmez, burun uzamaya başladı. Uzadı, uzadı; birkaç dakika içinde ucu görünmez oldu. Zavallı Geppetto, burnu kısaltmak için çok uğraştı ama o kısalttıkça arsız burun yeniden uzadı. Burundan sonra ağzı şekillendirdi, fakat henüz bitirmemişti ki ağız gülmeye ve onunla alay etmeye başladı. Kes gülmeyi dedim! dedi Geppetto, ama sanki duvarla konuşuyordu. Sana kes gülmeyi dedim! diye bağırdı. Ağız gülmeyi kesti, dilini çıkardı. Ancak Geppetto kuklayı şımartmak istemedi, görmemiş gibi davranarak işine devam etti. Ağızdan sonra çeneyi bitirdi sonra boyun, omuzlar, gövde ve elleri yaptı. Eller henüz bitmişti ki Geppetto nun peruğu kafasından havalandı. Yukarı baktığında ne görsün, sarı peruğu kuklanın elindeydi. Pinokyo, çabuk peruğumu geri ver! Pinokyo, peruğu geri vermek yerine kendi kafasına taktı, hatta neredeyse peruğun altına saklandı. Bu arsız, alaycı davranışlar Geppetto yu hayatında hiç hissetmediği kadar üzdü. Pinokyo ya döndü ve Sen çok kötü bir evlatsın! Henüz bitirilmiş bile değilsin ve sözümü dinlemeyip beni üzüyorsun! Bu çok kötü oğlum, gerçekten çok kötü! Bir damla gözyaşını silip kuruttu. Bacaklar ve ayaklar hâlâ bitirilmeyi bekliyordu. Geppet- 12
to ayakları tamamlar tamamlamaz, burnunun üzerine bir tekme yedi. Oh olsun bana, dedi kendi kendine. Bunu daha önce düşünmeliydim. Ama artık çok geç! Kuklayı eline aldı, yürüyüp yürüyemeyeceğini görmek için yere koydu fakat bacaklar kazık gibiydi. Pinokyo henüz onları nasıl kullanacağını bilmiyordu. Geppetto eliyle kaldırarak nasıl adım atılacağını gösterdi. Bacaklarındaki katılık yok olunca, Pinokyo tek başına yürümeye, hatta odanın içinde koşmaya başladı. Ve nihayet kapıdan sokağa doğru kayıp gözden kayboldu. Zavallı, yaşlı Geppetto olabildiğince çabuk arkasından koştu ama onu yakalayamadı. Küçük sersem, bir tavşan gibi zıplıyor, odundan ayakları yirmi çift tahta ayakkabının çıkarabileceği gürültüyle kaldırımda takırdıyordu. Yakalayın onu! Yakalayın onu! diye bağırdı Geppetto. Bir yarış atı kadar hızlı koşan kuklayı gören insanlar, hayretle bakıyor sonra karınlarına ağrı girene kadar gülüyorlardı. Sonunda, tesadüfen bir polis çıkageldi. Takırtıları, sahibinden kaçan bir atın çıkardığını düşünmüştü. Olay daha fazla büyümeden Pinokyo yu durdurmak için bacaklarını iki yana açarak sokağın ortasında cesaretle dikildi. Uzaktan polisin yolu kestiğini gören Pinokyo, açık bacakların arasından kaçmayı düşündü ama başaramadı. Polis, yerinden kımıldamaksızın onu burnundan yakaladı. Bu komik, uzun burun, sanki bir polisin onu kolayca yakalaması için özel yapılmış gibiydi. Polis, Pinokyo yu yakala- 13
yıp Geppetto ya teslim etti. Yaramazlıklarından dolayı onu cezalandırmak için kulaklarını çekmek isteyen Geppetto, bir de ne görsün! Kulakları yerinde yoktu. Neden biliyor musunuz? Çünkü Pinokyo onu öylesine acele ettirmişti ki kulaklarını yapmayı unutmuştu. Onu ensesinden yakaladı, sinirli sinirli kafasını sarsarak Şimdi eve gidelim, senin hesabını orada göreceğim! dedi. Bu durum karşısında Pinokyo kendisini yerden yere attı ve gitmemek için direnmeye başladı. Meraklı birçok insan etrafını çevreledi. Biri bir şey derken, diğeri başka bir şey söylüyordu. Kimi, Eve gitmek istemeyişinde haklı! dedi. Kim bilir bu zalim Geppetto onu nasıl dövecek? Kimi sivridilli olanlar ise Geppetto iyi bir adam gibi görünür ama çocuklara karşı çok gaddardır, diye ekledi. Bu zavallı kuklayı onun ellerine bırakırsak parçalara ayırır. Kısacası, o kadar çok söylenip konuşuldu ki polis Pinokyo nun gitmesine izin verip zavallı Geppetto yu da hapse atmaya karar verdi. O an Geppetto, kendini savunmak için hiçbir şey söylemedi. Hapishaneye doğru yürürlerken hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sefil evlat! İyi bir kukla yapmak için nasıl da çabaladım. Ama oh olsun bana, böyle olacağını bilmeliydim! 14