VERGİNİN İDARECE TARHI I-MADDE METNİ: Mükerrer Madde 30-(205 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle eklenen madde) Verginin idarece tarhı; 29'uncu ve 30'uncu maddeler dışında kalan hallerde, mükelleflerin verginin tarhı için vergi kanunları ile muayyen zamanlarda müracaat etmemeleri veya aynı kanunlarla kendilerine tahmil edilen mecburiyetleri yerine getirmemeleri sebebiyle zamanında tarh edilemiyen verginin kanunen belli matrahlar üzerinden idarece tarh edilmesidir. Bu takdirde vergi, 131'inci madde mucibince tanzim edilen yoklama fişine müsteniden tarh olunur. Bu şekilde tarh olunan vergilerle cezalarına ilişkin ihbarnameler bir taraftan, mükellefin bilinen adresine posta ile yollanır; diğer taraftan mükellefin adını, soyadını, hesap numarasını, işini, adresini tarh edilen verginin ve kesilen cezanın miktar ve cinsini gösterir bir ilan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır. İlanın asılması keyfiyeti ve tarihi tutanakla tespit olunur. (2686 sayılı Kanunun 6'ncı maddesiyle değişen fıkra) Verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken vergi mahkemesinde dava açma süresi; mükellefin bilinen adresinde tebligat yapıldığı hallerde tebliğ tarihinden, aksi halde tutanakla tespit olunan ilan tarihinden başlar. İlgili tebliğ: 62, 74 II-GENEL AÇIKLAMA: Verginin tarhı için kanunlarda belli edilen sürelerde müracaat etmiyen veya kendilerine tahmil edilen ödevleri vaktinde yerine getirmiyen mükellefler adına kanunen belli matrahlar üzerinden zamanında tarh edilmiyen vergilerin Vergi Usul Kanununun 29 ve 30 uncu maddelerine göre tarhının mümkün olamadığı malûmdur. Meselâ, Diğer Ücretler (götürü ücret), Basit Usulde Ticari Kazancın (götürü ticaret ) üzerinden vergiye tabi mükelleflerin zamanında tarh edilemiyen vergileriyle kanunen muayyen olan örneğin pul yapıştırılması suretiyle ödenmesi gereken damga vergisinin 1 mükellefiyetlerini ifa etmiyen kişiler adlarına tarh edilecek damga vergisinde rastlanan bu hallerde yapıla gelmekte olan tarhlar için Vergi Usul Kanununda tarh usulü hakkında hüküm mevcut değildir. İşte mükerrer 30 uncu madde bu boşluğun giderilmesi maksadiyle kabul olunmuştur. Verginin idarece tarhını belirten mükerrer 30 uncu maddedeki hükümden da anlaşılacağı gibi, idarece tarh, ikmalen ve re sen vergi tarhının mümkün olmadığı hallerde uygulanan bir tarh usulüdür. O nedenle, idarece yapılması gereken bir tarhiyatın re sen veya ikmalen yapılması mümkün görünmemektedir. Verginin idarece tarh edilebilmesi için aşağıdaki şartların varlığı gereklidir. -İkmalen veya re sen tarhiyatı gerektiren nedenlerin bulunmaması, -Vergi kanunlarında belirtilen sürelerde, verginin tarh edilmesi için zamanında müracaat edilmemiş olması, -Kanunlarla mükelleflere yüklenmiş olan bir takım mecburiyetlerin yerine getirilmemiş olması, -Verginin, 131'inci madde mucibince tanzim edilen yoklama fişine müsteniden tarh olunması gerekmektedir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, idarece vergi tarhının genel olarak beyana dayanmayan vergiler için söz konusu olduğunun kabul edilmesi gerekir. Örneğin Gelir Vergisi Kanunu nun 109/2nci maddesined belirtildiği gibi, Diğer ücretlerde, hizmetin ifa olunduğu takvim yılının ikinci ayında, takvim yılı içinde işe başlanması halinde, işe başlama tarihinden itibaren bir ay içinde tarh edilir. Bu tarhiyatı belirtilen zamanda yaptırmayan mükellefler için verginin idarece tarh edilmesi gerekir. Yukarıda belirtildiği gibi, idarece tarhiyatın dayanağı, V.U.K. nun 131 inci maddesine göre yapılacak yoklama sonucunda düzenlenecek tutanak olması gerekmektedir. Bu şekilde bir tutanak düzenlenmediği takdirde, 1 5281 sayılı Kanun pul yapıştırılması suretiyle ödeme şeklini kaldırmıştır.(01.01.2005 tarihinden itibaren)
2 örneğin basit usulde tespit edilen ticaret erbabı yanında çalışanlar; ile Özel hizmetlerde çalışan şoförler; vergisini tarh ettirmek için müracaat etmezse bu mükelleflere idarece tarhiyat yapılamaz. Kanunda bu yoklamayı öngörmesinin nedeni ise mükellefin faaliyetine devam edip etmediğinin tespit edilmesidir. Bu tespit yapıldıktan sonra yapılacak tarhiyata ilişkin ihbarnamenin, bir taraftan mükellefin bilinen adresine, posta ile gönderilir, diğer taraftan da ihbarnameye ilişkin bilgiler vergi dairesinin ilan koymak için ayrılmış bilinen yerine asılır. Asılan ilana ilişkin durum tutanakla tespit edildikten sonra, tahakkuk ve cezanın kesinleşmesi için gereken süre ihbarnamenin tebliğ tarihinden ve tebliğ yapılamadığı takdirde ise tutanakla tespit edilen ilan tarihinden itibaren başlar. O nedenle, ilanın yapıldığı tarihin tespit edilmesi için tutanak tutulmaktadır. Aksi takdirde itiraz süresinin ve verginin kesinleşmesinin tespit edilmesi mümkün olmazdı. Maddenin son fıkrası, tebliğin hangi tarihte yapılmış olduğunu tayin bakımından özel bazı esasları ihtiva etmektedir. Anılan fıkra hükmüne göre, verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken dava açma süresi, a) Mükellefin bilinen adresinde tebliğin yapıldığı ahvalde bu tebliğ tarihinden, b) Aksi halde yukarıda bahsi geçen tutanakla tespit olunan ilân tarihinden, başlar. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. (2577 s.k.md:7) Bu itibarla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun 7.nci maddesinde yazılı bir aylık dava açma süresi başlangıcının ve dava açılmadığı ahvalde vâdenin, mükerrer 30 uncu maddenin son fıkrası esaslarına göre, ihbarnamenin bilinen adreste tebliğ edildiği tarihe ve bu suretle tebliğ yapılamamış ise tutanakla tespit olunan ilân tarihine nazaran hesap olunması gereklidir. Bu fıkra hükmünün tatbikinde bilhassa ilân tarihi bakımından idare ile mükellefler arasında ihtilâflara mahal kalmamasını ve mükelleflerin itiraz süresi başlangıcını ve itiraz etmemiş olmaları halinde vâde tarihini kolayca tespit edebilmelerini teminen ilân yazısının münasip yerine ve yekden görünecek şekilde (İşbu ilân yazısı / / tarihinde buraya asılmış ve gerekli tutanak düzenlenmiştir) ibaresinin şerh edilmesi hususuna dikkat olunması icap eder. III-VERGİNİN İDARECE TARH TÜRLERİ: A-KARNE ESASINA GÖRE VERGİNİN İDARECE TARHI: 4369 sayılı Kanunla değişmeden önce, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları ile götürü ücrete tabi mükelleflerin vergilendirilmesi karne esasına göre yapılmakta idi. Ancak 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra, götürü serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesinden vazgeçilmiş ve bununla ilgili olan Gelir Vergisi Kanunu nun 69 uncu maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Götürü ticari kazancın tespiti ile ilgili olan G.V.K. nun 46-51 inci maddelerindeki vergilendirme usulü değiştirilmiş ve Basit Usulde vergileme olarak isim değişmiş ve tarhiyat türü de idarece olmaktan çıkarılmıştır. Ücretlerdeki götürü usulde vergileme ise G.V.K. nun 64 üncü maddesinde belirtilen diğer ücretler adı altında uygulanmaktadır. Bu gelirleri (götürü ücret) yani diğer ücret gelirlerini elde edenler, zamanında vergilerini tarh ettirmek üzere vergi dairesine müracaat etmemeleri halinde, vergi belirtilen matrahlar üzerinden idarece tarh olunur. B-KARNESİZ HİZMET ERBABI ÇALIŞTIRANLAR İÇİN YAPILACAK TARHİYAT: Kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı ile götürü gider usulünü kabul eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri, yanlarında çalışan hizmet erbabının, kanunun tayin ettiği süre içinde karne almalarını ve karnelerinde yazılı vergilerini ödemelerini temin etmeye mecburdurlar. Bu mecburiyete riayet edilmediği takdirde:
3 a) Zamanında karne almamış veya vergisini tarh ettirmemiş olan hizmet erbabının vergisi iş veren kimse adına tarh edilir ve vergi cezası da aynı kimse adına kesilerek ondan tahsil olunur. Bu fıkra hükmüne göre tarh edilen vergi ve kesilen ceza, iş verene birer ihbarname ile tebliğ edilir. Kullanılacak ihbarnamelerin şeklini ve muhteviyatını Maliye Bakanlığı tayin eder. Karnesiz tespit edilen şahsa karnesi verilir ve vergisinin ödendiği karneye yazılır. b) Karnesini zamanında almış ve vergisini tarh ettirmiş olan hizmet erbabının zamanında ödenmemiş olan vergisi ve gecikme zammı, yanında çalıştığı tespit edilen iş verenden tahsil olunur. İş verenler yukarı ki hükümlere göre ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. (V.U.K.md.251 Yukarıdaki şartları yerine getirmeyen işverenlen için de yapılması gereken tarhiyat türü V.U.K. nun mükerrer 30 uncu maddesi uyarınca İdarece tarhiyat olacaktır. C-EMLAK VERGİSİNİN İDARECE TARH EDİLMESİ: Emlak vergisi, kanuni süresi içinde verilen bildirimler üzerine tarh olunur. Emlak vergisi mükelleflerinin ne zaman bildirim verecekleri 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu nun 23 üncü maddesinde aşağıdaki şekilde belirtilmiştir. Bu Kanunun 33 üncü maddesinde yazılı vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde emlâk vergisi bildirimi verilmesi zorunludur. Bildirimler; a) Yeni inşa edilen binalar için, inşaatın sona erdiği veya inşaatın sona ermesinden evvel kısmen kullanılmaya başlanmış ise her kısmın kullanılmasına başlandığı bütçe yılı içerisinde, b) Bu Kanunun 33 üncü maddesinde (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde, değişikliğin vuku bulduğu bütçe yılı içerisinde, Emlâkın bulunduğu yerdeki ilgili belediyeye verilir. Yukarıdaki fıkralarda yazılı haller bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde bildirim, olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde verilir. Elbirliği mülkiyetinde mükellefler müşterek imzalı bir bildirim verebilecekleri gibi, münferiden de bildirim verebilirler. Paylı mülkiyet halinde ise bildirim münferiden verilir. Elbirliği mülkiyetinde münferiden bildirim verildiği takdirde, gayrimenkule ait vergi değeri üzerinden hissedarların adedine göre ayrı ayrı tarh ve tahakkuk yapılır. Bildirimin, kanuni süresi içinde verilmemesi durumunda, Emlak Vergisi Kanunu nun 29 uncu maddesindeki vergi değerinin dikkate alınmak suretiyle vergi idarece tarh olunur. Ancak, vergi değerinin düşük gösterilmesi durumunda, idarece tespit edilen değerin mükellefin bildiriminden yüksek olması durumunda aradaki fark ikmalen tarhiyat konusu yapılır. Bildirimin süresinde verilmemesi halinde, vergi idarece tarh edilir. İdarece tarhiyatta her yıla ilişkin vergi değeri, 29 uncu madde hükmü dikkate alınarak hesaplanır. (E.V.K.md.32) D-İDARECE TARH EDİLEN VERGİNİN TEBLİĞ VE TAHAKUK ESASLARI: Beyana dayanan vergiler dışında, tarh edilen vergilerin tahakkuk etmesi için öncelikle mükellefe tebliğ işleminin gerçekleşmesi gerekmektedir. Diğer tarhiyat şekillerinde olduğu gibi, verginin idarece tarh edilmesi ve buna ait cezanın kesilmesi mükellefe ihbarname ile tebliğ edilir. Ancak. V.U.K nun mükerrer 30 uncu maddesinde idarece tarh edilen verginin tebliği aşağıdaki şekilde yapılmaktadır.
4 Anılan fıkra hükmüne göre, verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken dava açma süresi : a) Mükellefin bilinen adresinde tebliğin yapıldığı ahvalde bu tebliğ tarihinden, b) Aksi halde yukarıda bahsi geçen tutanakla tespit olunan ilân tarihinden, başlar. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. (2577 s.k.md:7) V.U.K nun 376 ncı maddesi uyarınca, idarece tarh edilen vergiler için de ceza indirimi uygulanır. Emlak Vergisinde İdarece Tarh Edilen Verginin Tebliğ Esası: Vergi Usul Kanunu nun mükerrer 30 uncu maddesindeki idarece tarh olunan verginin özel tebliğ şekli, emlak vergisi için geçerli olmamaktadır. Çünkü, emlak vergisinin V.U.K. nun 93 ve takip eden maddelerindeki, tebliğ esaslarına göre tebliğ edilmesi gerekir. IV-ÖZELLİKLİ TARHİYAT ŞEKİLLERİ: A-Motorlu Taşıtlar Vergisinde Tarhiyat: Motorlu Taşıtlar Vergisi, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu nun 13 üncü maddesinde belirtildiği gibi, Trafik sicil memurları ile Ulaştırma Bakanlığı sivil hava vasıtaları sicil memurları kayıt ve tescil ettikleri motorlu taşıtları, bu taşıtların cins, nevi, nitelikleri ve kullanış maksatları ile verginin alınmasına esas olabilecek diğer bilgileri ve bunlarda meydana gelen değişiklikleri, kayıt ve tescilin yapıldığı ve değişikliğin tespit olunduğu tarihten itibaren bir ay içinde ilgili vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. 197 sayılı Kanunun 13/b maddesinde bildirimle ilgili mükelleflere de aşağıda belirtilen şekilde bir mecburiyet getirilmiştir. b) Motorlu Taşıtlar Vergisi mükellefleri, adlarına kayıt ve tescil edilmiş bulunan taşıtları, bu taşıtların cins, nevi, niteliklerini ve kullanış maksatları ile verginin alınmasına esas olabilecek diğer bilgileri ve bunlarda, meydana gelen değişiklikleri, kayıt ve tescilin yapıldığı veya değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren bir ay içinde ilgili vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Yukarıda belirtildiği gibi, bildirme mecburiyeti hem trafik şube memurlarına getirilmiş, hem de mükelleflerin kendilerine getirilmiştir. Bildirimden sonraki yıllardaki verginin tahakkuku 9uncu maddesinde belirtildiği gibi, Motorlu taşıtlar vergisi, taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yerin vergi dairesi tarafından her yıl Ocak ayının başında yıllık olarak tahakkuk ettirilmiş sayılır. Yıl içinde bu Kanunun 10 uncu ve 11 inci maddeleri gereğince, vergi miktarlarında bir değişiklik olması halinde, bu değişikliğe göre ödenecek vergi; değişiklik, takvim yılının ilk altı ayında yapılmış ise takip eden son altı aylık dönemin başında, son altı ayında yapılmış ise takip eden takvim yılı başında tahakkuk ettirilmiş sayılır. Yine Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtildiği gibi, Tahakkuk ettirilen vergi, ayrıca mükellefe tebliğ olunmaz ve vergi tahakkuk ettirilen günde tebliğ edilmiş sayılır. Şu kadar ki, tahakkuk ettirilmesi gereken motorlu taşıtlar vergisinin eksik tahakkuk ettirilmesi veya hiç tahakkuk ettirilmemesi halinde, bu vergi ilgili vergi dairesi tarafından ikmalen tarh edilir. B-Düzeltme Yolu İle Yapılan Tarhiyat: Vergi Usul Kanunu nun 116 ncı ve sonraki maddelerinde belirtilen vergi hataları nedeniyle, noksan ödenmiş olan vergi düzeltme yoluyla hesaplanıp, ihbarname ile mükellefe tebliğ edilir. Vergi hatalarının beyan üzerine yapılmış olmasının yapılacak işlemi değiştirmez. Tabiidir ki düzeltme yoluyla hesaplanan verginin ihbarname ile mükellefe tebliğ tarihinden itibaren mükelleflerin dava açma hakları vardır. C-Haksız Olarak İade Edilen Vergilerin Geri Alınması:
5 Mükelleflerin yorumlama hatasına dayanarak ve başka bir nedenle haksız yere almış oldukları vergi iadelerinin, geri alınması için, ihbarname düzenlenip mükellefe tebliğ edilmesi gerekir. Doğrudan ödeme emri ile vergi istenmez. Ancak, bu durum tüm vergi iadeleri için geçerli olamaz. Örneğin, katma değer vergisi iadeleri veya kurum stopajı nedeniyle yapılan iadelerin sahte fatura kullanılması veya kurumlar vergisi matrahının eksik hesaplandığının tespit edilmesi şeklinde haksız yere alındığının tespit edilmesi durumunda, yapılacak olan ikmalen veya re sen tarhiyat yapılmasıdır. Ve istenecek bu tarhiyat şekliyle de iade edilmiş bulunan vergiler geri alınmış olmaktadır. D-Muris Adına Tarhiyat Yapılır mı? a-mirasçıların mirası reddetmemeleri halinde tarhiyat: Murisin ölümünden sonra, ölüm tarihinden önceki dönemlerle ilgil yapılan inceleme sonucunda, bir vergi ziyaının tespit edilmesi halinde, tarhiyatın, muris adına değil, mirasçıların her birine hisseleri oranında yapılması gerekmektedir. Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun l2.maddesinde, "Ölüm halinde mükellefin ödevleri mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan herbiri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olurlar." hükmü yer almış bulunmaktadır. O nedenle, mirasçılar, ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olacaklarından, vergi idaresince ilgili kurumlar nezdinde araştırma yapılarak varislerin hisse oranlarının tespitinden sonra mirasçıların her birine hisselerine göre ihbarname düzenlenerek tebliğ edilmesi gerekmektedir. Netikim Danıştay Vergi Dava Daireleri de konu ile ilgili aşağıdaki kararı da bu yöndedir: Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi Vergi Dava Daire. 2004 11 2003 255 30/01/2004 Karar Özeti: Murisin Vergi Borcuna İlişkin İhbarnamenin, Mirası Reddetmemiş Kanuni ve Mansup Mirasçıların Herbiri Adına Hisselerine Göre Düzenlenerek Tebliğ Edilmesi Gerektiği Hk. b- Mirasın reddedilmesi halinde ölen kişi ile ilgili olarak yapılan tarhiyat: Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun l2.maddesinde, "Ölüm halinde mükellefin ödevleri mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan herbiri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olurlar." hükmü yer almış bulunmaktadır. Diğer taraftan, Medeni Kanunda murisin ölümü halinde mal, alacak, hak ve borçların tamamen mirasçılara geçeceği, mirasçıların ise mirası kabul veya ret edebilecekleri ve bu işlemlerin murisin ölümünden itibaren üç ay içinde yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Olayda, murisin vefat ettiği 23.9.1993 tarihinden sonra mirasçılar kanuni süre dolmadan 12.10.1993 tarihinde Susurluk Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat etmiş ve anılan mahkemenin 29.6.1994 tarih ve 1993/403 sayılı kararıyla mirası reddetmişlerdir. Bu itibarla, mirası reddettikleri söz konusu mahkeme ilamı ile sabit olan mirasçılar, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun l2.maddesi uyarınca ölünün vergi borcundan sorumlu olmayacaklarından, murisin doğabilecek vergi borçlarının tahakkuk işlemleri için mirasçılar adına tarhiyat yapılmayacağı tabiidir. Bu duruma göre, ölen kişi ile ilgili olarak yapılmış olan tarhiyata ait ihbarnamelerin, Medeni Kanun hükümleri uyarınca terekenin tasfiye işlemlerini yürütecek olan ilgili. Hakimliğine tebliğ edilmesi gerekmektedir.( Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü 19/12/1996 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2809-12-44/60823 sayılı özelgesi.)