NECMİ ZEKÂ karış dur - ayrış dur keep blending - keep separating
In memoriam Sami Baydar (1962-2012) Sami Baydar ın anısına
Erik Mortenson METİN, İMGE VE ARADAKİ ALAN: NECMİ ZEKÂ NIN KARIŞ DUR AYRIŞ DUR SERGİSİ ÜZERİNE PİTAGORAS gibi antikçağ filozoflarına göre, bir sayısı tanrı benzeri bir birliği, hem başlangıç hem de son olan bir monad ı simgeliyordu. İki sayısı -çift- ile birlikte, ayrılık ve karşıtlık girdi devreye. Ama üç sayısı da vardı; o da, uzlaşma, bilgelik ve kehanet gücünü temsil edecekti. Bu tarz bir numeroloji bugün eskimiş görünse de, varolan anlayışların dışında, bize yeni bir bakış açısı sunan bir üçüncü birim e çoğu zaman hâlâ başvurmaktayız. Necmi Zekâ böyle üçüncü birimler yaratma konusunda usta biri. Şairlik deneyiminden de yararlanarak, metin ile imge arasında, izleyenin yeni bir biçimde deneyimleyeceği, hissedeceği ve düşüneceği bir alan açıyor. karış dur ayrış dur, sergi isminin de işaret ettiği gibi, birbirinden bağımsız öğelerin, yeni açılımlarla, sürekli birbirine karşı ve birbiri aracılığıyla okunduğu bir sergi. Sonuç olarak, belli imgelere taze bir bakışın ötesinde, izleyen için bakmanın doğası üzerine de düşünme fırsatı sunuluyor. Dışarı çıkmak için bir şans doğuyor. Söz ile imge arasındaki bu üretken gerilim, Zekâ nın Beyhude Düetler inde hemen farkediliyor. 15 tablodan oluşan bu serideki her resimde iki figürle karşılaşıyoruz. Figürlerin müphem görünümleri ile aralarındaki belirsiz ilişkiler, sıradan, gündelik İngilizce deyişlerle yan yana getiriliyor. Figürler insana benzeme sınırındalar: Kesin olmayan konturlar, saç, ek bir uzuv, hatta kuyruk gibi herhangi bir şey olabilirken, yüzler bir göz kırpmayı ya da kaş çatışı ifade edebiliyor. Zekâ tuval yüzeyinden öne çıkan cam boyası kullanarak meseleyi daha da karmaşık bir hale getiriyor. Bu çizgiler bazen figürlerin akışkanlığını sınırlarken, bazen de hareket ve akışı vurguluyor. Kâh Jean Dubuffet ya da Paul Klee yi, kâh bir çizgi roman karesini ya da bir gazete karikatürünü andırıyorlar. Bu tür bir belirsizlik, başka bir öğe olmadan, dikkat dağılmasına ya da kafa karışıklığına yol açabilirdi; ancak Zekâ bu sert karışıma metin ekleyerek, hem karıştırma yı hem de ayrıştırma yı başarıyor. Never mind (boş ver), hard to swallow (yutulur gibi değil), but how? (ama nasıl?) gibi deyişler, tuvalde figürlerin hemen yanı başında ya da aralarında beliriyor; izleyiciyi, bunlar tam olarak nasıl beyhude ler diye düşünmeye sevk ederek, düetler i daha da zorlu kılıyor. Bütün duygusal ve çağrışımsal güçleriyle bu müphem imgelerin arasındaki açıklık ve metnin neredeyse banal dili, izleyicinin sadece resme değil, resim olayına
da girmesini sağlıyor. Bu müphemlik yeniden, yapıtı belli bir biçimde okumanın nedeni ve nasılını düşünmeyle başbaşa bırakılan izleyicinin sırtına yüklüyor anlamlandırma edimini. Zekâ nın Dosyalar serisine ait, karışık teknikle ürettiği The Art of Writing (Yazı Sanatı), bu açıklığı daha da ileri taşıyan kompozisyonlar. Almanca bir stenografi ders kitabından hazır bulunmuş metinleri arka plan olarak kullanan Zekâ, bu sayfaların sağ sütununa dünyanın çeşitli ülkelerinden tablo görselli posta pullarını alt alta yerleştiriyor. Sonuçta metinsel temsil meselesiyle doğrudan yüzleşen, hayli yoğun bir iş dizisi çıkıyor ortaya. The Art of Writing yazının görsellikle ilişkisi üzerine bir önerme olmanın ötesinde, bu iki kod dizisinin küresel olarak dolaşıma girmesiyle ortaya çıkan uyumsuzluklar üzerine bir araştırma olmayı da başarıyor. Okur, Èdouard Manet nin ünlü Fransız hayat kadını Nana yı gösteren tablosunun yer aldığı bir Güney Arabistan pulu ile, Arap harfleriyle yan yana getirilen Almanca Film und Jugend (Sinema ve Gençlik) başlığını ve onları izleyen artık geçersiz bir steno metnini bağdaştırmak zorunda bırakılıyor. Farklı dil ve yazı stillerinin, hem müstehcen hem de klasik olarak kabul gören görsel bir imge ile karıştırılması, mutlak anlamı sürekli sarsan ve erteleyen bir dizi çerçeve yaratıyor. Osmanlı hat sanatında olduğu gibi, bir yandan yazı sanata dönüşüyor; öte yandan, Manet nin ünlü yapıtının aynı derecede ünlü Èmile Zola romanını hatırlatması gibi, imge metin haline geliyor. Üçüncü birimler, en açık biçimde serginin en kapsamlı dizisi olan FLS te yeniden çıkıyor karşımıza. Serinin başlığı, hemen göze çarpan pembe renkli Financial Times gazetesinin F harfi ve Times Literary Supplement dergisinin LS harflerinden bir araya getirilmiş bir kısaltma. Karışık teknik yöntemiyle üretilen bu kolajlar, okura bulunmuş metinlerle özgün sanat işlerini birlikte sunuyor. Hepsi, iki yayından alınma hazır birer başlıkla birleştiriliyor. İmgeler, astrolojik işaretlere benzemeye ya da müzik notalarına dönüşmeye çalışan çizgilerle, edebi olana dahil oluyorlar. Anlamın kıyısında varolmalarıyla, FLS teki imgelerin çoğu, Gerhard Richter in işlerini, Kurt Schwitters in Dada sanatını ya da Robert Motherwell in kolajlarını hatırlatıyor bize. Büyük Britanya da çıkan bu iki yayının başlıklarıyla görsel imgeleri birlikte sunmak, Zekâ nın hem bu imgeler hem de akla getirdikleri düşünce sistemleri içinde ve kendi aralarında gerilimler üretmesini sağlıyor. Örneğin The waiting game / A sacred trade, (Bekleme Oyunu / Kutsal bir ticaret) başlıklı işte, üzerlerine siyah mürekkep damlatılmış kalp biçiminde figürlerin beyaz kağıt üzerine yerleştirildiğini görüyoruz. Bu imgeleri nasıl okumalıyız? Mürekkep kanı mı temsil etmektedir? Eğer öyleyse, akan kanı temsil eden mürekkep aracılığıyla bu iş kalp ve aşk arasındaki bağlantıyı mı akla getirmek istemektedir? Yoksa mürekkep sadece mürekkep midir? Öyle ise, yazı, yani nakşetme edimi üzerine bir yorum mudur? Figür hem farklı hem de farksız bir biçimde tekrarlanmaktadır: Her kalp bir diğerini hatırlatmakta, ancak arka planları ve mürekkep lekeleri değişmektedir. Asıl önemlisi, bu soruları Zekâ nın kullandığı çifte başlıkla nasıl bağdaştırmalıyız? Mürekkepli kalpler tam olarak hangi açıdan bir kutsal bir ticaret tir ve bu nasıl bir bekleme oyunu yaratmaktadır? Tabii farklı bir açıdan, bu imgelerin nasıl bir bekleme oyunu na işaret ettiklerine, bu sürecin neden bir kutsal ticaret olduğuna bakarak, imge ve başlık ilişkisini tersine de çevirebiliriz Seri, ima edilen, ancak son kertede muğlak bırakılan bağlantılara sahip bir takım yıldızını (constellation) akla getiriyor. Zekâ nın işlerine bakmak, iki profesyonel tenis oyuncusunun karşılaşmasını izlemekten farksız. Her yeni vuruşla, tenis kortunun ve oyun kurallarının sınırları içinde kalarak, hem daha önceki hamlelere dayanan, hem de onları ileri taşıyan, yeni bir olası hamleler ağı ortaya çıkıyor. Bu gergin karşılaşma anında, izleyici sayının nasıl kazanılacağını hiçbir şekilde kestiremiyor. Ancak analoji burada bitiyor. Çünkü teniste er geç sayı kazanılır ve oyun sona erer. Zekâ nın işlerinin gücü ise, topu sürekli oyunda tutması; izleyiciye düşen, işin son anlam ına karar vermek değil, belli bir çerçeve içinde varolan sayısız olasılığı araştırmak. Zekâ nın işlerinde metin ve imge rastlantısal değiller. Necmi Zekâ elbette bir art brut sanatçısıdır, ancak sadece formel bir sanat eğitimi almaması açısından. Çalışmaları, sanatsal, kuramsal ve kültürel mirasın fazlasıyla bilincindedir. Sanatsal üretimine şair olarak başlaması (ve devam etmesi), ürettiği her işte kendini gösteriyor. Zekâ, metin ile imgeyi çarpıcı birliktelikler içine yerleştirerek, göze hoş gelen ya da bizi şoke edenden öte, aktif, enerjik yapıtlar üretiyor: Bize düşünme alanı açıyor. Dr. Erik Mortenson, Koç Üniversitesi İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü nde yardımcı doçent olarak çalışmaktadır. İlk kitabı, Capturing the Beat Moment: Cultural Politics and the Poetics of Presence (Beat Ânını Yakalamak: Kültürel Politikalar ve Bulunuşun Poetikası), Southern Illinios University Press, 2011, Beat Kuşağı edebiyatında ana motif olarak ân ı inceler. Southern Illinois dan çıkacak ikinci kitabı, Soğuk Savaş döneminde edebi, görsel ve popüler metinlerde gölge imgesinin izini sürmektedir. Mortenson, Türkiye de karşı-kültürel metinlerin yeraltı edebiyatı olarak alımlanması konusunda bir kitap projesini bitirmek üzeredir.
Erik Mortenson TEXT, IMAGE, AND THE SPACE IN BETWEEN: ON NECMI ZEKÂ S KEEP BLENDING KEEP SEPARATING EXHIBITION FOR ANCIENT PHILOSOPHERS like Pythagoras, the number one symbolized a god-like unity, a monad that was both the beginning and the end. With the number two the dyad came division and opposition. But the number three came to represent reconciliation, wisdom, and the power of prophecy. While such numerology may seem antiquated today, we still oftentimes rely on a third term lying outside existing conceptions to offer us a fresh perspective. Necmi Zekâ is a master of creating such third terms. By drawing on his experience as a poet, Zekâ opens up a space between text and image where the viewer is free to experience, feel, and think anew. keep blending keep separating, as its title implies, is an exhibition where disparate elements are continually read against and through one another in revealing ways. The result is not just a fresh look at these specific images, but the opportunity for the viewer to think about the nature of viewing itself. It is a chance to get outside. This productive tension between word and image is apparent in Zekâ s Futile Duets. Each painting in this 15-piece series contains two figures whose ambiguous appearance and indeterminate relationships are juxtaposed to common, everyday phrases written in English. The figures themselves border on the human vague outlines might signal anything from hair, an extra appendage, or even a tail, while faces express either a wink or a frown. Zekâ complicates matters further by using glass paint that seems to rise off the canvas. At times these lines seem to contain the fluidity of the figures, and at other times suggest movement and flux. The figures are reminiscent of a Jean Dubuffet or Paul Klee one minute, a cartoon or newspaper caricature the next. Without another element, this sort of indeterminacy would devolve into distraction or confusion, but by adding text to this heady mix, Zekâ manages to both separate and blend. Phrases like never mind, hard to swallow, and But how? appear next to and between the figures on the canvas, complicating these duets by challenging the viewer to discern how exactly they are futile. It is the gap between these vague images, with all their emotional and associative power, and the almost banal language of the text, that allows the viewer to enter not just the picture, but the event of the picture. Such ambiguity forces the act of meaning-making back on the viewer, who
is left to ponder the whys and the hows of their reading the piece in a particular manner. The mixed-media compositions entitled The Art of Writing, part of Zekâ s Files series, expands this gap. Employing found text of a German shorthand writing manual as a background, Zekâ fills the right-hand border of these works with a set of foreign postage stamps presenting fine art paintings from around the world. The result is a highly dense set of works which speak directly to the issue of textual representation. The Art of Writing manages to be a statement on writing s relationship to the visual, as well as an exploration of the incongruities produced when both sets of codes travel globally. The reader is challenged to reconcile a South Arabia-issued stamp which depicts Èdouard Manet s famous French prostitute Nana, the Arabic script juxtaposed to the German heading Film und Jugend followed by a page of text in the now-defunct shorthand script. The jumble of languages and writing styles with a visual image that is both sexually explicit and classically acceptable provides a series of frames which continually unsettles and defers absolute meaning. Script becomes art, like Ottoman calligraphy, while image becomes text, as Manet s famous work recalls Èmile Zola s equally famous novel. Third terms reappear in a pronounced way in the show s most prolific series, FLS. The title is an acronym drawn from the F of the shockingly-pink Financial Times and the LS of the. These mixed-media collages present the reader with found text and original artwork, both of which are juxtaposed with one line of found text from each of these newspapers. The images themselves often partake of the literary, with lines struggling to become astrological signs or mutating into musical scores. Existing on the cusp of meaning, many of the images in FLS recall the work of Gerhard Richter, the dada art of Kurt Schwitters, or the collages of Robert Motherwell. Setting visual images against the headlines of these two UK publications allows Zekâ to produce tensions both within and between images and the thought systems they invoke. In The waiting game / A sacred trade, for instance, a series of heart-shaped figures with splashes of black ink are placed on scraps of white paper. How are we to read these images? Does the ink represent blood? If so, is this piece meant to invoke the connection between heart and love, with the ink designating a type of spilled blood? Or is ink simply ink, and thus writing, a comment on the act of inscription itself? The iteration of the figure occurs with and without difference each heart is clearly meant to recall the others, yet their backgrounds and ink splotches differ. And how to reconcile these questions with the double title Zekâ employs? How are these inked hearts a sacred trade exactly, and how might that constitute a waiting game? Conversely, we could reverse the relationship between image and title by considering how these images signal a waiting game and why that process might be a sacred trade. The series recalls a constellation whose nexus is implied, but ultimately obscure. Viewing Zekâ s work is like watching two professional tennis players engage. With each new stroke, a web of possible moves unfold that both draw on and extend the previous moves within the designated confines of the court and its rules. In that tensed moment of interplay, the viewer never knows how the point will finally be decided. But here the analogy ends. For in tennis, the point will eventually finish and closure will be achieved. The power of Zekâ s work is that he keeps the ball in play; the goal of viewership is not to decide the final meaning of the piece, but rather to explore the myriad possibilities that exist within the frame. Text and image are not arbitrary in Zekâ s work. Necmi Zekâ is certainly an art brut artist, but only in the sense that he lacks formal training in the craft. His work is highly aware of its artistic, theoretical, and cultural antecedents. The fact that he began (and continues) as a poet can be seen in every piece he produces. By placing text and image in striking juxtapositions, Zekâ produces an active and vibrant artwork which does more than just please or shock it gives us the space to think. Dr. Erik Mortenson is an Assistant Professor in the English Language and Comparative Literature Department at Koç University in Istanbul, Turkey. His first book, Capturing the Beat Moment: Cultural Politics and the Poetics of Presence (Southern Illinios University Press, 2011), examines the moment as one of the primary motifs of Beat Generation writing. His second book, forthcoming from Southern Illinois, traces the image of the shadow as it occurs in literary, visual, and popular texts of the Cold War period. Mortenson is currently finishing a book project that investigates the reception of countercultural texts as underground literature in Turkey.
FLS1 FLS1 Serisi 50 parçadan oluşmaktadır. Kağıt üzerine karışık teknik, 50x35 cm The FLS1 Series consists of 50 pieces. Mixed media on paper, 50x35 cm
Beyhude Düetler Futile Duets Wait Wait Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 35x35 cm
Just Plain Wrong Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 35x35 cm I Do But I Don t Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 40x40 cm
Well Well Well Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 45x45 cm Fuck The Sky! Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 45x45 cm
Keep Out Of This! Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 45x45 cm Nevermind Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 50x50 cm
Really? Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 50x50 cm Hard To Swallow Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 40x40 cm
Shame On You! Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 40x40 cm But How? Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 50x50 cm
So Naive Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 40x40 cm Hit The Breaks Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 40x40 cm
Maybe Not Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 50x50 cm Trouble Trouble Tuval üzerine karışık teknik Mixed media on canvas, 50x50 cm
ALTIN MELODRAMALAR KİTAPLIĞI LIBRARY OF GOLDEN MELODRAMAS Tak Tak Terbiye Takınmalar
Principles Of Obscurity Last Minute Obnoxious Ideas
Theories About Who Is Behind Everything A Man of Many Paradoxes & Excessive Pragmatism
The Serial Need for Hysterical Democracy The Serial Need for Running Blind and Silent
Ruthless of Metaphor by an Outsider Art Is a Predictive Science
Art Is a Cruel Cuteness DOSYALAR FILES
Worldly Genesis Worldly Genesis Serisi 10 parçadan oluşmaktadır. Kağıt üzerine çizim, 25x36 cm The Worldly Genesis Series consists of 10 pieces. Drawing on paper, 25x36 cm
BRING Bring Serisi 10 parçadan oluşmaktadır. Kağıt üzerine kolaj, Ykş 18x28 cm The Bring Series consists of 10 pieces. Collage on paper, ca 18x28 cm
THE ART OF WRITING The Art of Writing Serisi 10 parçadan oluşmaktadır. Kağıt üzerine kolaj, 21x30 cm The The Art of Writing Series consists of 10 pieces. Collage on paper, 21x30 cm
COVERS Covers Serisi 10 parçadan oluşmaktadır. Kağıt üzerine kolaj, 24x35 cm The Covers Series consists of 10 pieces. Collage on paper, 24x35 cm
CROSS & DISAPPOINTED Cross & Disappointed Serisi 10 parçadan oluşmaktadır. Kağıt üzerine kolaj, 21x30 cm The Cross & Disappointed Series consists of 10 pieces. Collage on paper, 21x30 cm
Necmi Zekâ 1963 yılında doğdu. Boğaziçi, Leicester ve Northwestern üniversitelerinde siyaset bilimi ve felsefe okudu. Çeviri ve derlemelerinin dışında, yedi şiir kitabı yayımlandı. karış dur ayrış dur Necmi Zekâ'nın altıncı kişisel sergisidir. Necmi Zekâ was born in 1963. He studied political science and philosophy at the Bosphorus University, Leicester University and Northwestern University. He published seven poetry books along with his translations and compilations. keep blending keep separating is Necmi Zekâ's sixth solo exhibition.
Bu e-katalog 26 Kasım 14 Aralık tarihleri arasında Necmi Zekâ'nın Karaköy Külah, Dirimart Geçici Proje Mekanı nda düzenlenen sergisine istinaden Dirimart tarafından yayınlanmıştır. This e-catalogue has been published by Dirimart in relation to the exhibiton by Necmi Zekâ held at Karaköy Külah, Dirimart Temporary Project Space from November 26th until December 14th, 2013. Yayıncı Publisher Dirimart Abdi İpekçi Cad. 7/4 34367 Nişantaşı İstanbul TR T +90 212 291 34 34 F +90 212 219 64 00 info@dirimart.org www.dirimart.org Tasarım Design Atelier Neşe Nogay Fotoğraflar Photographs Reha Arcan Taramalar Scans Ofset Yapımevi Şair Sokak 4 Çağlayan Mahallesi 34410 Kağıthane İstanbul TR T +90 212 295 86 01 F +90 212 295 64 55 Aksi belirtilmediği sürece tüm görsellerin hakları sanatçıya ve Dirimart a aittir. Unless stated otherwise, all images with the courtesy of the artist and Dirimart. Tüm hakları saklıdır. All rights reserved.