Iğdır Sevdası HACI ABDULLAH ÇOKTİN Hacı Ekber Tufan, 17.11.1954 tarihli Pamukova gazetesinde, Milli Mücadele yıllarına ait anısının bir yerinde şöyle der: (...) Melekli yi kurtarmağa karar verdiler. Fakat Şevket Bey in bu hareketi tahrirat kaleminden istifasını icap ettirdiğinden yerine, Bro Hesso Telli namıyla maruf İbrahim Ağa gönderildi. Giden bu Aşiret kuvveti Ermenilere büyük telefat vererek 3000 e yakın Türk ü kurtarıp Erhacı ya getirdiler. Hacı Abdullah Çoktin Hacı Abdullah Çoktin, işte bu İbrahim Ağa nın oğludur. Milli Mücadele tamamlanır ama kader İbrahim Ağa için ördüğü ağını henüz tamamlamamıştır. Milli mücadele yıllarının fedakâr insanı İbrahim Ağa, Ağrı Dağı isyanı yıllarında hükümetle anlaşmazlığa düşer, yollarını ayırır. İbrahim Ağa, 1926-30 yılları arasında yaşanan Ağrı Dağı isyanlarının tartışmasız en büyük liderlerinden biri idi. Sağduyusu, cesareti, karizması ve organizasyon yeteneğiyle isyan hareketine damgasını vurmuştu. O sıralarda 10-12 yaşlarında bir çocuk olarak babasının yanında isyana tanıklık eden Hacı Abdullah Bey, İsyan günleri bugün bile nokta nokta hep aklımda diyerek o günleri bizim için yeniden yaşadı. Hayatım 1335 (1919 ) doğumluyum. Hesesoran (Hesesorî) aşireti mensubuyum. Aile soyağacıma dikkat edilirse aşiretin liderliğinin önceleri ailemin üzerinde olduğu görülür. Babam iki evliydi. Qulixan ve Sezdin kardeşlerim, üvey annem Rabia Hanım dandı. Doğubeyazıt eşrafından İsamil Efendi nin kızı Rabia Hanım, babamın şehit olmasından sonra İran da mağdur olmuş, Tahran da Şeyh Abdülkadir Kotan la ikinci izdivacını yapmıştı. Bu evlilikten de Ali isminde bir erkek çocukları dünyaya gelmişti. Şeyh Abdülkadir in vefatından sonra Rabia Hanım, Şeyh Edo yla evlendi. (Şeyh Edo, Kars Eski Milletvekili Musa Doğan ın kardeşidir) 611
Abdullah Çoktin İsyan nasıl patlak verdi? Babam İbrahim Ağa nın Doğubeyazıt merkezde bir manifatura dükkanı vardı.. Kardeşleri Ahmet ve Eyüp Ağalar da Çiftlik köyünde ikamet ediyorlardı. Hükümet, Ağa ve Beyleri Sürgün (1926) yasasını uygulamaya koyunca jandarmalar köy köy dolaşıp listedeki isimleri tutuklamaya başlamışlar. Muhtemelen İsa (Konyar) Bey in kardeşi Tacdin Bey i tutuklayacak bir müfreze jandarmanın köye doğru geldiğini haber alan İbrahim Ağa, harekete geçer, güvenlik tedbiri alır. (İbrahim Ağa hakkında tutuklama emri olup olmadığı şimdiye kadar doğrulanma şansı bulamadı. Hacı Abdullah) Aşiret milis gücü Kız Köprüsü (Kıra-Belek) denilen mevkide jandarmayla çatışmaya girmiş. Hamit Onbaşı ve diğer bir jandarma yaralanmışlar. Dökülen kan, aynı zamanda isyan hareketinin de nedeni olmuş. Bu olaydan sonra jandarmanın taciz ve baskısından çekinen İbrahim Ağa ve akrabaları, Ağrı Dağı na çekilerek kendilerini yeni bir yaşama hazırlamışlar. Ağrı Dağı İsyanının başlamasına neden olan Kız Köprüsü Çatışması nda yaralanan Hamit Onbaşı yla yıllar sonra D. Beyazıt ta görüşme şansım olmuştu. Karadeniz kökenli Hamit Onbaşı yı bir gün karşıma çıkardılar. Hacı, beni tanıyor musun? diye sordu. Tanımam imkansızdı. Karşı- 612
Iğdır Sevdası laşmamıştık ama ismi unutulmayacak şekilde hafızamda yer etmişti. Ben Hamit Onbaşı diyince sanki dizlerimin bağı çözülür gibi olmuştu. Nasıl olmasın dı ki, kocaman bir isyan hareketi Hamit Onbaşı nın yaralanmasıyla başlamıştı. İsyan hareketi güç kazanınca ailemiz Ağrı Dağı nı kendisine mesken edindi. Her yerden gelen katılımcılarla sayımız her gün artıyordu. İbrahim Ağa kendiliğinden toplanan dağınık güçleri organize ediyor, deste denilen savaşçı gruplar oluşturuyordu. Tabii, bu aşamada İhsan Nuri Paşa ve Şeyh Abdülkadir mücadelenin içinde değillerdi. Hükümet birkaç kez aracı göndererek barış teklifinde bulundu. Nidai Paşa nın ön ayak olduğu ikili bir görüşmede, hükümet, babama Karakent köyünü verip bir anlaşma yapmak niyetindeymiş. Babamın sağ kolu Mısto adlı savaşçı, görüşmenin orta yerinde babamı zayıflık ve teslimiyetçilikle suçlayınca, babam barışmaktan vazgeçip, Ağrı Dağı na geri dönmüştü. Böylece isyan ikinci aşamasına girmiş oldu. Çok geçmeden (1927) başta Ferzende olmak üzere Süleyman Ahmed, Halis Beg, Kör Hüseyin Paşa nın iki oğlu ve daha birçokları bölgeye gelip yerleştiler ve babamın yardımını talep ettiler. Babam bunlarla çok iyi anlaşıyor, onların her türlü silah ve erzak ihtiyaçlarını karşılıyordu. Hatırlıyorum, kendi eliyle Kör Hüseyin Paşa nın iki oğlu için çadır açıp aylarca misafir etmişti. İhsan Nuri Paşa da bölgeye gelip, isyanın sevk ve idaresi konusunda babamla temasa geçti. O yıllar Şeyh Abdülkadir Sakan aşiretini lideri olarak bağımsız hareket ediyor, fiilen Ağrı Dağında bulunmuyordu. İnsanın âlâsı... Bir gün İbrahim Ağa yanında 40-50 kişilik süvari grubuyla Ahmed Şemo nun evine misafir olmuştu. Liderler sofranın etrafını almış, sohbet ediyorlarmış. Misafirlere çay servisi yapılmış. Herkesin önüne çay bardağı konmuş ama cam bardak kafi gelmeyince, liderlerden Emerê Besê ye çay çinko bir tasta ikram edilmiş. Emerê Besê çinko bardağı gururuna yedirmemiş, çayı içmeyi ret etmiş. Durumu fark eden Ahmed Şemo gözünü Emerê Besê den ayırmadan, İbrahim Ağa ya dönerek, İbrahim Ağa, insanın âlâsı konuşmasından, hayvanın âlâsı da su içişinden kendisini belli eder demiş. Emerê Besê yavaşça çinko bardağa uzanmış. 613
Abdullah Çoktin Kızılbaşoğlu Gêloi Çatışması İki aşiret arasında sorun yaşanıyordu. Nihayet bir barış görüşmesi yapılmasına karar verilmişti. Babam, Cihangire Resê ve Mıhê Bis adlı iki yardımcısını barış görüşmesinden önce Ahmed Şemo ya gönderdi. Şu mesajı iletti: Ahmed Ağa, yakında Şeyh Abdülkadir barış görüşmesine gelecek. Ben her ne kadar onların içinde yer alıyorsam da gücüm onlardan azdır ve sana yardımcı olamam. Eğer direnecek gücün yoksa barış tekliflerini kabul et yok eğer kendine güveniyorsan o zaman barış teklifini kabul etme! Ahmed Şemo, bu dostça ilgiyi şöyle cevaplamıştı: İbrahim Ağa, sizin başınız sağ olsun. Ben tek başıma direnirim Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanınca Emkê Temkê cemaatin içinde büyük söz eder, Ahmed Şemo nun evi artık benim sayılır! der. Çatışma artık kaçınılmaz olmuştu. İhsan Nuri İhsan Nuri cesur ve mücadeleciydi. Uçaklar üzerimizde uçuşuyordu. Birisi isabet alıp Qale ye düştü. İhsan Nuri düşen uçağın enkazına ilk giren savaşçı oldu. İçindeki İngiliz yapımı mitralyözü alıp dışarı çıktı. İhsan Nuri uçağın enkazından henüz uzaklaşmıştı ki uçak infilak edip gürültüyle yandı. Kürt Lawrence (Molla Hüseyin) Bir gün kamp yerine Molla Hüseyin adında birisi geldi. Görünüşü ve konuşması garipti, bizim insanlara benzemiyordu. Aşağıda, vadinin içindeki bir çadırda yatıp kalkıyordu. Önümde kuzular çadıra yakın yerden geçiyordum. Molla Hüseyin le sohbet eden İhsan Nuri beni yanlarına çağırdı. Molla Hüseyin önüme bir tas su koyup üzerimi battaniyeyle örttü. Oğlum ne görüyorsun? diye sordu. Hiç, sadece su! dedim. Molla Hüseyin sinirli sinirli tekrar etti: Dikkatli bak! Ne görüyorsun? Gerçekten de bir şey görmüyordum. Sadece tas ve su! dedim. Molla Hüseyin üzerimdeki battaniyeyi kaldırdı, Git! diyerek beni oradan uzaklaştırdı. Molla Hüseyin i tanımayan yoktu. Özellikle kadınlar muska yazdırmak için rağbet ediyorlardı. Yıllar sonra öğrendim ki bu Molla Hüseyin, İngi- 614
Iğdır Sevdası liz casusu Lawrence den başkası değilmiş! Günlük Yaşam Kamp yerinde belli bir disiplin yoktu. Herkes kendi başına buyruktu. Bazen milis gruplar halktan gasp ettikleri hayvanları Ağrı Dağı na getirir sonra da sınırı aşırarak İran da satarlardı. İbrahim Ağa bu gasp işlerine karşıydı ama kontrol etmesi mümkün değildi. Bir gün Orgof köyünden Elyanlıların sürüleri gasp edilip İran da satılmıştı. Bu olay kamp yerinde sözlü tartışmalara neden olmuş, ama sonuç vermeden öylece kalmıştı. Bir yaz günüydü. (1930) Geliya Zilan da (Zilan Deresi) mağdur olan aşiret ve aileler kamp yerine geldiler. Bir iki ay aramızda barındıktan sonra İran a geçtiler. Yiyecek herkes için büyük bir sorundu. Gerçi köylerden heybeler içinde yiyecek yardımı yapılıyordu ama yeterli olmuyordu. Yazı çadırlarda, kışı da Ağrı Dağı eteklerindeki köy evlerinde ve doğal mağaralarda geçiriyorduk. Prensip olarak bize katılmayan aşiretlere baskı yapmaz veya katılmaları yönünde ikna etmeye çalışmazdık. Kamp yerinde aşağı yukarı bin kadar savaşçı vardı. Genellikle Sakanlı ve Hesesoranlı aşiretlerine mensuptular. Şeyh Abdülkadir in liderliği altındaki Sakan aşireti, en kalabalık grubu oluşturuyordu. Şemkan aşireti mensupları isyana katılanlar arasında en vurucu ve mücadeleci olanıydı. Otuz hane kadar gelmişlerdi. Temır, Çerxe, Celil, Yusuf, Nadır, Fetto gibi cesur ve gözü pek savaşçılar isyan hareketinde cesaretleriyle bilinir olmuşlardı. Gêloi aşiretinden Mısto, Davo, Celil, Cihangir ve Mıhê de büyük kahramanlıklar gösterdiler. İbrahim Ağa özellikle Mısto yu yanından ayırmazdı. Ermeni Yardımı Bir gün kamp yerine birisini adı Zilan, iki Ermeni gelmişti. Yanlarında üç kilo kadar altın vardı. Tebriz ve Tahran Ermenileri bağış toplayıp bize göndermişlerdi. Zilan ın getirdiği erzak yardımı arasında 10-15 adet telli telefon ve bir bölük askeri donatacak elbise ve giyecek de vardı. Babam ve İhsan Nuri için de birer paşa rütbeli özel elbise yaptırılmıştı. Ermeniler ayrıca, silahlı gruplar halinde gelip Ağrı Dağı nda mücadele etmek istediklerini komiteye bildirmişlerdi. İbrahim Ağa bu düşünceye sıcak bakmadı. 615
Abdullah Çoktin Kerem Bey ve Numan Efendi İsyan sırasında en büyük yardımı Kerem Bey den alıyorduk. Davaya olan inançları ve karakterleri bakımından Kerem Bey ve İbrahim Ağa birbirlerine çok benziyorlardı. Numan Efendi kirvemizdi. Babam onu çok severdi. Sürekli haberleşirlerdi ama Numan Efendi dağdaki kamp yerine uğramazdı. İsyanın Sonu Askerler saldırıya geçtiklerinde savaşarak geri çekildik. Geceleyin, savaşçılar ve siviller, Büyük ve Küçük Ağrı Dağı arasında sıkışıp kaldılar. Askerler bizi çembere almıştı. Tek çözüm çemberi yarıp, İran a kaçmaktı. Ancak buna cesaret eden yoktu. İbrahim Ağa, çemberi yaracak gönüllü savaşçıların öne çıkmalarını istedi. Kimse yerinden kıpırdamadı. İbrahim Ağa onları zorla çekiyor, onlar da yerlerine geri dönüyordu. Sonuçta Ferzende ye bağlı 10 kişilik deste çemberi yardı; savaşçılar ve siviller açılan koridordan İran a geçti. Çatışmalar gece boyunca devam etti. İki amcam şehit oldu. Sınırı geçen siviller İran askerlerine teslim oldu. Savaşa devam eden İbrahim Ağa bir gün İran daki Şakaki aşiret milis güçlerinin açtığı ateşle şehit oldu. 616