NEREYE GİDİYORUZ? BÖLÜM 1 Diş Hekimi olmak, kolay iş değildir! Ben Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi nden Diş Doktoru olarak mezun oldum. (1996-2002) Aynı sene, Ankara Üniversitesi Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı na başlayıp, altı yıllık bir eğitim sonucunda uzmanlığımı aldım. (2002-2008) Şu anki eğitim seviyesi hakkında görüş belirtmem hiç doğru olmaz. Diğer fakültelerle hele yeni açılmış pek çok Diş Hekimliği Fakültesi ile kıyaslama yapmayı asla tercih etmiyorum. Fakat 2002 den bu yana geçen özel klinik hayatımda gerçekten çok yeterli ve mükemmel bir eğitim aldığımız hususunda rahatça, iddialı konuşabilirim. Elbette yetersiz, ilgisiz hocalarla karşı karşıya kaldık. Ancak büyük dallarda, bizi biz yapan branşlarda harika hocalardan eğitim aldık. Diş Hekimliği mesleği, kolunuz alçıda iken yapılabilecek bir meslek değildir. Basit bir muayene için bile her iki elinizi de kullanmak zorundasınızdır. 1
Diş Hekimliği Eğitimi pratik ve teorik eğitimlerle ilerler, kişisel yetenek ve gelişmeler içerisinde bu iki eğitimin harmanlanması ile uygulama başarısı yakalanır. Bir sene içerisinde ortalama 10 branş kitabı okumak gerekiyorsa bu kitaplar ortalama 300 sayfa ise yılda 3.000 sayfayı öğrenmeniz gerekecektir. 5 yılık Diş Hekimliği eğitimi içerisinde 15.000 sayfaya ulaşırsınız. Dinleyip, not tuttuklarınız, çıkarttığınız ek araştırmalarla bu sayfa adedi katlayarak artar. Tüm bunlar yetmeyecektir. Diş çekimi yapılacak bir hastaya Ben bu işi çok iyi okudum, çok iyi biliyorum! demeniz anlamsızdır. El yeteneğiniz ve pratik eğitimler ile yapılacak kişisel gelişiminiz, tüm bu teorik bilgileriniz ile birleşmelidir. Özetle Diş Hekimliği, teorik değil, uygulama yapılan pratik eylemsel- sonuçlu bir meslektir. Diş Hekimliği Eğitimi, temel tıp bilimleri ile başlar. Hekimlik vasfımızı bu derslerden alırız. O yıllarda şans bizimleydi. Özellikle Temel Anatomi gibi inanılmaz ehemmiyette bir dersi muhteşem bir Profesör tarafından aldık. Eğitim sistemi, anlatım ve sunum tarzı, pratik uygulamaları ile bir baş boyun bölgesine baktığımızda; cildi, altındaki damar-sinir paketlerini, kasları, çene ve diş ilişkilerini, özetle tüm dokuları görür gibi olurduk. Bize ne üstünde işlem yaptığımızı iliklerimize kadar işleten, harika bir öğretmendi. Klinik öncesi Diş Hekimliği eğitimi, hasta bakabilir hale gelmeden önceki süreçtir. Bu yıllarda uzmanlığımız olan ağız, diş, çene hastalıkları, diş eksiklikleri, cerrahi ya da konservatif işlemler üstüne ilerler. Bunları alçıya gömülmüş, çekilmiş dişler, plastik modeller, alçı-sabun objeler üstünde sürekli çalışırdık. Başta çok yetenekli, iyi yetiştirilmiş, asistanlarımızdan sonrasında da 2
konusunda ülkeye yön verebilecek hocalarımız tarafından teorik olarak eğitiliyorduk. Kürsüde karşımızda beliren ve derslerini cömertçe anlatıp, detaylarıyla sanatlarını öğretmeye çalışan hocalarımızın aslında beş dakikalık sohbetlerine bile tüm ülkenin muhtaç olduğu, inanılmaz yüksek seviyelerde eğiticiler olduğunu yıllar sonra idrak edebilecektik. Binlerce küfür, ciddi psikolojik ve fiziksel eziyetler eşliğinde çantalar dolusu ödev hazırlıyor, tekrar tekrar başarısız kalıp, uykusuz geceler boyunca çalışmaya devam ediyorduk. Tüm bu klinik öncesi eğitim süresi bittiğinde meyve dahi soyamayan bir adam olan ben, portakal kabuklarından fil maketi inşa edebilir hale gelmiş, ellerimde eğitilmesi en zor olan minör-küçük kaslarıma tam hâkim bir insan olmuştum. Olmuştuk. Hasta bakabilmeye başladığımız stajyerlik yıllarımızda, tüm bu güç eğitimlerin, dayatma ve zorlamaların ne kadar gerekli olduğunu anlamaya başlayacaktık. Son iki yıl asistan ve hocaların kontrolünde hastalara diş tedavileri yaparken, el hâkimiyetimiz, bilgilerimizin güncelliğiyle zenginliği bizi başarılı ve kolay tamamlanan tedavilere ulaştırıyordu. Öğrenci bile olsak hastalarımız çok memnun kalıyordu. Stajları tamamlayabilmemiz için her bölümde, çok sayıda hastaya, fazlasıyla tedavi yaparak puan toplamamız gerekiyordu. Mesela Endodonti yani kanal tedavisi bölümünde 54 kanal dolgusu 25 kuafaj tedavisi yapmamız gerekiyordu. Adetler ve yoğunlukla buhran geçiriyor, bolca küfredip lanet ediyorduk. Zira yakın bir Diş Hekimliği fakültesinde Endodonti Bölümünü 3
tamamlamak için gereken tedaviler 9 kanal dolgusu, 5 kuafaj idi. O fakültedeki öğrenciler kolaylıkla stajlarını tamamlayabiliyordu. Oysa geçen bunca yıldan sonra fark ettik ki o staj tedavilerini yaparken fazlasıyla öğreniyorduk. İleride ekmek parası kazanacağımız, insanların ağızlarında işlem yaparak, tedavileri sorunsuz ve başarıyla tamamlamamız için büyük fırsattı, bu eğitim sistemi. Ayrıca ne kadar çok hastaya bakarsak başımıza sorunlu bir iş gelme olasılığı artıyor, böylece kötü durumlarda neler yapabileceğimizi öğreniyorduk. Sonunda mezun olmuş, Diş Hekimliği tedavileri yapmaya hak kazanmıştım. Para kazanmaya ihtiyacım vardı. Nöbetler, klinikler, hastalar ve tedaviler başlamıştı. Daha birkaç ay önce yapacağım tedavinin ne olması gerektiğini söyleyen, uyguladığım tedaviyi bir türlü beğenmeyen asistanlara küfrediyordum. Şimdi ise hastaların karşısında muayenemi tamamlıyor, ne yapacağımı bilsem dahi birisinin Böyle bir tedavi yap! diye dikte etmesine kuvvetle ihtiyaç duyuyordum. Tedavi bittiğinde ne kadar muhakeme yapabilsem de işlemi kontrol edip, Olmuş hastayı gönder! Olmamış, baştan yap! diyecek ağabeylerimi, ablalarımı başımda istiyordum. Özetle keyifli ve başarılıydı. Pirinç tanesi kadar bile olsa üstümde emeği olan herkese sonsuz saygı ve şükranlarımı gönderiyorum. Diş Hekimi olduğum yıl, Ankara Üniversitesi Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi sınavını kazandım. Uzmanlık eğitimim başladı. Genel ameliyathanesini gördüğüm anda oraya ait olduğumu anlamıştım. Sonunda bu uzmanlık dalında eğitimim başladı. O zamanlar yalnızca ülkemizde 4
değil, yakın ülkelerde de bünyesinde Genel Ameliyathanesi ve yataklı servisi olan tek Diş Hekimliği fakültesi idi. Dönüşümlü olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Anestezi, Kulak Burun Boğaz, Genel Cerrahi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi branşlarında eğitim aldık. Bir yandan Diş Hekimliği kapsamına giren tüm cerrahi hastalıkları ve müdahale yöntemlerini öğreniyor, bir taraftan Tıp Fakültesine has etik, davranış kurallarını izliyorduk. Her zaman tertemiz giyinen, sabah altı buçukta odasına gelen Ömer hocam demişti ki: Korkut! Halin, tavrın, kılığın, kıyafetin, duruşun öyle olmalı ki, odaya girdiğinde; DOKTOR geldi! demeliler! Uzmanlığımıza yakın her türlü ek eğitimi alıyor, ameliyatlarını yapıyorduk. Türkiye de fakülteler açan, yepyeni uzmanlık dalları yaratan, yeni tedavi, ameliyat teknikleri buluşlarına imza atan hocalar, eğitiyordu bizi. Hepsine sonsuz saygılarımı sunuyorum. Saygılarımla! İlgili devam yazı mevcuttur. 5