Hiçliğinde Dua Oldum Aldanma yarımsa hayat, Kırık gözlerden düşen ilktir, sonsuzluğa. Bir yudum bakmakla doğar sevgi Bir acı çarmığında dinlenir, İsa



Benzer belgeler
Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hakan Gökbaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Erotik Şiirler Atlasım. Serkan Engin. (Derleme)

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Cemil Kara. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SAKA (SAtır KApama) Ağustos Umut & Yeşim Uludağ SAKA V. 1.0

İnci Uluçay. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

TEOG 1. Dönem Türkçe Denemesi (3) 1

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

Sevda Üzerine Mektup

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

Serenat yapacak kimselerim olmadı benim yaşamımda. İki kömür. Bu örneği verme nedenim serenatın yara almışçasına bağırmak

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

gece bana gündüzleri uğramaz gece uykudayken gelir şşşşşşt deyince ağzı şarap tadındadır hatıralarım karışır

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

SONU GELMEYEN CÜMLELERE

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Gürsel Dönmez SAF SİYAH ŞİİRLER

Yusuf Demir. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Doğada Keşif Yapıyoruz

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

AŞKA ÂŞIK OLMAK. Pınar Baygül

Sevda Altunsoy. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit

Takvimdeki Deniz (Şiir İncelemesi)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Yunus ve Büyük Balık

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Firuze Keleş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Azrail in Bir Adama Bakması

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İnsanlardan sıkılmaya başladıysan, gerçeklerin farkına varmaya başlamışsındır. // ; Haziran, Cuma :: Seferihisar/İZMİR

Derleyen: Yücel Feyzioğlu. Resimleyen: Serap Deliorman

Abbas Ünal. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

"ben sana mecburum, sen yoksun."

YARIM KALMIŞ HİKAYE YUSUF KILIÇLI. Sıfır Başlangıç Demektir. Sıfır 1 den önce gelir. Sıfır Yayınları Yayıncı Sertifika : 35340

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE YAPI (KÖKLER) 1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinin kök ve ek ayrımında yanlışlık yapılmıştır?

Fatma Atasever.

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Sabuhi Rahimov. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ediz Yelen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

Yaşama Hakkı Nerede?

Soner Güncan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

Transkript:

Aşk Antolojisi -5-

Dolunay Güneşi Tenine damlarken muhtaçlık, Kafesimde boy atmış yalnızlık, derindir cesareti. Korkusu yok ki, şafağı ıssız olsun. Bir mucizeye düşmekse aşk, Gerçeğimden düşlere kadar tut beni. Hayal içinde bir rüyadır ki, Ancak sana yol alır, Göğüs içindeki Tanrı. Yürüdükçe dilinin ucuna gelir ayrılık. Bir türlü çekemezsin, eskimiş maziyi. Öfkende, kalabalık arzularında oyundur, sevmek. Sen tutuldukça, dolunay güneşi, kuyumda. Tutun bana, iliğimden estikçe bahar. Aynamda son duruşun, son gidişin içimde. Yara kanadıkça, Acılar daha olgun, yüreğimde. Daha gencim, Şükrettiğim her nefeste. Daha insanım, Terk ettiğim her değerde. Yanmak, Sadece yangın değildir ki Kavgamız adımızı söyledikçe sokak sokak. Dibinde ölsem, yükselir mi kadınlığın? Yorganında gezinen ellerim oldukça, Daha sıcak duracak ruhun. Daha da gezginci mutluluklar. Sevinç içinde onur. Mutlak dostluk tadında. Erişen yıldızlar, eriştiğimiz sonsuzluk. Bir uçtan bir uca, yüklen dertlerimi. Yanalım her an, külden üresin gözler. Bir ateşin değiş tokuşunda can bulsun, bakışmak. Azap kıyısında içerken güneşi, Sen cana yakın, sen dişi dokunuş. Bir daha dönememek yaşama. Bir daha kendin olmamak, dünyada.

Uzadıkça Aşk Bir yerde kalmışız da, nerede? Can suyumdan iç, kana kana. Yudumladıkça, gözlerine dolsun yarım adam. Boğulma pahasına ulaşmak sana. Ölürken de güzel, Battığın kadar sevmek. Dibinde fısıltıdır, derinleşmek. Alacaklı aşk oldukça, Daha da nazlanır, sevebilmek. Öpüş içimden bakan gözlerle. Onlar duygu sancağıdır, göklerde. Topla güneşi, sabahın kıyısız şeridinde. Gerçek mi, yoksa unutmak mı, İkimizden hesap soran? Sevmek mi, nefret etmek mi, Bizi gerçeğe dönüştüren? Bulmak gerek Ve sevmek, güneş ayı çıplaklaştırırken. Dön bana, hatalarım artmışsa. Zihnimden eksilmişse düzen, Aldırma, geldiğim kadar gitmişimdir. Aslında bir dünyadır, Evrenden yüreğe doğan. Hatta bir aşktır, İkimizin içinden, Sonsuzluğa uzanan.

Hiçliğinde Dua Oldum Aldanma yarımsa hayat, Kırık gözlerden düşen ilktir, sonsuzluğa. Bir yudum bakmakla doğar sevgi Bir acı çarmığında dinlenir, İsa Sen asıl, sen yak alev toplarken rüyada. Beyaz yıldızlarda dolanırsın, uyanma pahasına. Gemi döküldükçe gözlerden, Denizlerde alırsın, sevgilinin soluğunu. Dalga gibi, renk gibi, içindeki suda. Kum tanesinde öldükçe, canlanmak. Sen busun, ey deli sevmek Topla içimdeki dağınıklığı. Yaramaz çocuk, koynundan düşmüş sokağa. Bereketine, silinen onca hatıraya. Bir uçurtma gibi bakmak, Ardından koşan hayale. Koş sevdiğim, canlıyım son yeminimizde. Birbirimizde nefrettik, Tutuştuğumuz en son dilekte. Gerçeğe küskündük, Düşler ömrümüzü geçtiğinde. Buydu ayrılık, buydu sahne. İçimizdeki yaramaz ölüm buydu. Seninle öğrenmekti, sevdayı. Seninle yaşamaktı, ruh dışılığı. Anladın mı, Gerçekten anladın mı? Toprak ararken ölümü, Ben sende kayboldum, özetle. Ben sende dua oldum, hiçlikçe

Umut Yorgunluğu Yorgun umut, sayıklar da kimsesizliği, Bir sokak avcısı, rüya içinde kırıktır, yüreği. Yer ve yurt geçilmiş, insanlar benlik dışı. Tut kendini, bir aralık doğar ya güneş. Işık gözden gelir, sessizlik şahididir, ayrılığın. Küsmüş kuşların kanatlarında kalır, gidişin. Bu ne göçebelik. Ne acıdır. Ne kadar ölümdür, Yaşam bulduğun onca değerde. Islanmış bir mazi. Hani kurumayan, hani düzelmeyen Bak bana, bak da gör, mesken tutmuş hiçliğim. Dünya ezelden ebede gidiyor. Kimse bilmiyor başlangıcı. Kimse şahidi değildir, Tanrı ölürken. O nun gözleri çemberdir, Aşk olmaya gör. Onun yalnızlığı gerçektir, Deli olmaya gör Duyacaksın, bir gün duyacaksın uzaklardan. Çığlık atarken, vurgunu olacaktır, ruh. Ses içinde müzik, duyum içinde algıdır, Cennet denen melodi. Körlemesine, belki de çakılırcasına sahnenden. Sen bölmedin mi, yaşamımı; Orta yerinden! Sen öldürmedin mi, beni, Annemin rahmindeyken..!

İnsan Bir İnançtır Duyunca gece seni, Bir yerde gizli bir mabet gibi kaçar senden. Yorganlar günahı örtmez ki, Ölü sevişmelerin can pazarında. Islık senin çıplaklığını örtmez ki, Serseri kişiliğim kendini kaybetmişse..! Her geçtiğim yerde mazin kalmıştır, Sen esasında, sende değilsin ki Geç kendini, sığınacak dişilik içindedir, Ne kadar insan olsan da. Kucak dolusu güllerin özlemidir, Yol alabildiğine mutlu olmak. Nazlanır içindeki nefes, Sığacak dünya bulamazsın, Ne vakit aşk seni çalsa. Köküne in, bir mezar yoludur, düş toprağı. Alırsın ruhuna çiçeği, dikersin kendi üstüne. Kendi unutmuşluğunun üstüne. Hatırlayan sadece göğe açılan el midir, Yoksa önünde diz çökmüş hayaletim mi? Önce bunu anlamlı, Önce bunu çıkarmalı, Saklı kalmış onca yara arasından! Elinde kazma, gözlerinde kürek, Çekersin sağdaki ve soldaki anıları. Tek dostların onlar, Yazmışlardır seni, Tanrı nın duvarına İyi misin, yoksa kötü mü? Sorgu üstüne soru yağmuru. Kaçacak yer ararsın. Arınan sadece ruh mu sanırsın? İyilik ve kötülük üstüne düşmüşse dünya, Tadımlık değilse ömür, ne vakit aşk çırpınsa, Kurtarılmış senelerin azametine ver, karanfili. Yaşlanmış sözcüklerin şerefine ver, kendini. Bir gün, bir gün bulacaksın. Yaşama tuz ruhu basacak, Ve eriyeceksin, baştan aşağıya. Yanacak en son acın, İkimizi gerdiğin o çarmıhta. Böyle sevinmedi mi, Ve böyle dua etmedi mi, Binlerce yıldaki insanoğlu?

Hepimizin İçinde Gözdeki aklıma düşmüş, ruhunun duvarı. Yıkılmaz bir onur, içindeki öfkesiyle. Bir tutabilsem, galibi olacaktır, acının. Sonsuzluk ele verir mi, aşkı? Tarifi olur mu, gerçeğin İçinde vurgun, sevişme denen sayıklayış. Düşmüşsün bir yere. Zamanın nereden geldiği belli değil. Tanrı asasında gümüş yüzlü kadın. Yıldızın doğumunda, saklı kalmış yürek. Sen de ışık değil miydin, Geceler zindanına atılırken! Sen de yalnızlık değil miydin, İçimdeki gerçeği ararken! Duy sesimi, uzakta yıkık türkülerin mırıldanışı. Bir kavim çıka gelir, Sen kendini ararken. Nasıl da ölüm olur, Aramızdan geçen sessiz yıllar. Onlar konuşmaz, onlar dinlemez. Bir rüya kadar uzakta, Bir hayal kadar içinde. Hepimiz, Birbirimizin zihninde. Ah aşk, sen bakma bana. Bakma, yiğit hüzünlenirken yağmurda. Şehir buluttan düşerken, Hepimiz aynı toprakta. Gözyaşı mezarı akıtırken, Her şeyimiz, Aynı figanda

Ömrün Son Sevişi Akıyorsam, gözden sonraki sınırsızlığa, Bir nedeni vardır, gaflet ve mutluluğun. Tutma beni, tutarsan kendinden kayıp. Yılları harcarken dişilik sınıfında, Ah seni, ölesiye okumak. Çocukça, kendinden taşarcasına. Şefkat ve merhametle süpürürken güneşi. İsminde hep aynı yıldızın endişesi. Seni gözlere yazmak, delicesine. Bir adam asılır, yüreğinin ucundan. Bir yaşam biter, yerine bir diğeri. Böyle değil midir, Evrenin kadınsı döngüsü? Rahim ve spermden doğan bu değil midir? İşte şarap, işte gecenin doğurgan ilişkisi. Mutlak ikilem olunca, Zihnin içinde rüyadır, aşk. Gerçek olana dek düş, Düşleri gerçekleştirene dek acı! Karşı kıyıya vuran alacaklı rüzgar. Vedamızda kalmış, Doğuşunu kaybeden onca bahar. Seninle aşmak, çiçeğin sırtını. Seninle yüklenmek, dağların yamacını. Mümkün olsaydı, giderdim. Giderdim sonuna kadar, hem de hiç durmadan. Yol alırdım, kartalın pençeli sayfasında. Hep o değil midir, Kendini aşmayı yazan. Gözlerde üreyen mürekkep olursa, Sonsuzluğu yaşatmaz mı, şiir? Söyle sevgilim, Azrail gebe kalır mı, ayrılığa? Tanrı ile kanat çırpar mı, İnsanı toplayan yalnızlığı? Eros ile doğar mı, ölmek? Bu nasıl yaşamaktır ki, Sadece sen olmuştur, Ömrümdeki son sevmek!

Son Sözümüzdü Günah boyumu geçince, daha küçüğüm ben. Daha erkek, daha küfürbaz, topluma işeyen şarapçı. Damarıma iğne yapıyor, adamın biri. Şırınganın ucundan sayıklıyor, dünya. Kanımda trilyon ton eroin. Nasıl kaldıracaklar, Ağırlaşan intiharımı? Ödeyecekler mi, Hayatı komaya sokan borçlarımı? Bilebilecekler mi, Neden ve niçin, canıma kıydığımı? Daha kuru içimdeki his ve duygular. Kan bile akmıyor, içimden. Bir düşünce kaçırıyor aklımı. Sağa dönsem ölüm, sola dönsem ayrılık. Var mıdır, ikisinin ortası? Toplasınlar, Kazandıklarımla kaybettiklerimi. Geriye ne kalır? Ne kadar ödeyebilirim, Kendimi sana? Aşığın başka günahı olur mu, Çok sevmek dışında? Al beni gözlerine. Ağlayışından ruhumu tokatla, canın pahasına. Aksın yanağımdan renkler, Gökler, gözyaşımızla bir. İçimdeki şehirlerde, Teninde gezinen sokaklar olsun. Ya da, ülkende büyüyen bir şehir olayım. Hani birbirine kenetlenen kaldırımsız öpüşmeler. Bir dudak üstte, bir dudak altta, Taşısak birbirimizi. Bütün mesafeler kalksa, zaman dursa o anda. Defalarca gökdelen oluştursak, aynı çizgiden. Hiç bitmeyen sevişmeler üretsek, Tanrı nın çocuklarına değin. Sonsuzca yaşasak, Bizden doğan sen ile beni Okyanus doğuran bakışmalar taçlanır ya, İşte böyledir, Krala adalet veren kadın. İşte öyledir, Senin nefesinde, boğularak doğmak!

Sessiz ol, yeryüzünde bir haykırıştır, içim. Dünyanın bulutundaki yağmur olgunluğu. Sümkürdüm seni, Elime tutuşturulan çocukluk mendillerine. Kırmızıydı, buruşuktu, güçlü bir umuttu. Küçücük bir adamın, Acıyla devleşen olgunluğuydu. Sen, kaybettiğim en son dünyaydın, Kazanmaya başladığım ilk andan itibaren. Kazanırken sevmek, kaybederken nefret etmek. Her iki halde ve duyguda da, Seni, dipsizlikte biriktirmek. Kaybolan diyarlarda yol alınca anladım, Gittiğim yerin sana vardığını. Tanrı ya isyan edince anladım, Her öfkenin, Aşka ve yalnızlığa daha çok bağlandığını. Yılların, unutmayı ikna edemeyişinde anladım, Son sözümüzün, Mezarımızdaki duada kaldığını

Aynı Yerdeyim Dalgın sözcükler, gidişin cümlesiz gözyaşım. Her şey suskun, yokluğun alev almış acı. Islak arzular, büsbütün çıplağım. Yüreğim ve zihnim, aynı çizgide. Sesler, içimde çıldırmış. Birileri dokunuyor, dokunan birileri var. Ruhumda eskimeyen sen. Zaman gibi bakışların. İnsanı alıp götüren hani. Hani doyumsuzca yaşadığım sonsuzluk. Bilemiyorum neredesin? Bıraktığın izlerden gerçekler ürettim, yıllarca. Resmine bakıp da, Dolanmak galaksileri, yıldızları, bilinmeyeni. Düşüncemden, ekmeğinden, kendimden geçercesine. Soluksuz bir sevgi, bu. Bu, nefesi olmayan bir aşk. Ne duran, ne de ilerleyen. Aynı yerdeyim, bıraktığın gibi, çaresiz. Ah sevgilim..! Gitmişsin uzaklara. Haber yok gidişinden. Pişmanlığımla aynı yatakta. Baş başayım uykusuzlukla. O bir gemi, ben bir dalga. Kapılmışım, kıyısız dualara. Açmışım ellerimi, gözlerim yarı kapalı. Tanrı ile yarı açık bir pencerede. Yağmur ve ateş, aynı ıslıkta. Belki gelirsin, belki içime girersin. Bakışlarımdan aşağıya, yüreğime doğru. Seni doğuran o duygular yok mu? Şimdi ölüm gibi yalnızlar. Şimdi yokluk kadar varlar. Ne kadar hasret, Var etmek için o kadarlar.

Nefessiz Düşler Aynı göz bebeğinde nasıldır ağlamak? İçin için, sızlatır seni ayrılık. Kavuşmak için tırmalarken yalnızlığı, Duvar olur insanlar. Dost bile tat vermez, En zehirli tuzlar basılırken yüreğine. Dilimlenirsin acıdan. Bir yere lokma olup, Düşersin ağızlara, dedikodulara. Sevgiline laf söylediklerinde, Patlatırsın sözcükleri, Dinin ve imanın üstüne İnsandır, gülüp geçeceksin yeri geldiğinde. Takmayacaksın kendinden başkasını. Birlik için sevecek, Gerçek için yalnız olacaksın. Dünya benim sokağım derken, Evrene anlatacaksın, gezindiğin şehirleri. Biz orada, gök ağlarken ikimize, Aynı adımdan yürüyoruz, usulca Tanrı ya. Çağırıyor bizi, kavuşmayı diledikçe. Yakındır, yakın bir zamanda, Gideceğiz delice. Büyük bir fırtına bırakacağız, Şemsiyesiz sevemeyenler için. Aslında sevgilim, Yaşlanan sadece yıllarmış. İki gözümüzden biri hep çocukmuş, Birbirine bakarken. Diğer gözümüz hep körmüş, Birbirimizi severken. Gülümserken göz bebeklerin, Geriye saymayı öğrendi, bu ruh. Hep aynı anından sevmekti, Seni her görüşüm. Belki de her görüşümden sevmekti, Farkına varamadığım değişik anlar. İkimiz aynı gülümsemede. Dudaklarımızda kıvırdığımız sonsuz. Aynı yüzün içinden öpüşmek. Yanaklarımızın kızarışında eğlenmek. İçimizdeki lunaparkta kahkaha atmak. Atlıkarıncada dönüp,

Var olan zamanla çocukça oynamak. Bir ileri, bir geriye sarmak yılları. Tanıdıkça: Hep var olmuşuz. demek. Sevdiğimizde: Sonsuzmuşuz. diyebilmek. Bak sevgilim. Oyun parkının son bölümüne bak. Dönme dolapta insanlar. Kimi mal mülk, kimi hastalık derdinde. Vazgeçmedik birbirimizden. Hala ayaktayız, en geçmişinden. Hala birbirimizdeyiz, İnsanlık ikiye ayrılmışken. Anlat, çocukluğundaki son cümleyi. İkimizden doğur, En sevinçlisini. Topla, ruhundaki pamuk şekerlerini. Ve birbirine yapıştır, Var ettiğimiz nefessiz düşleri

Hangisi Olduğunu Söyle Bir gece vardı, bir yerde. Karanlığa imza atarken intiharımca, Sulanan gözlerimde, kalabalıktı ölüm. Kimler gidiyordu, kimler geçiyordu. Gelenler, sana benziyordu. Gidenler de, Yine seni bırakıyordu. Aslında ne gelen vardı, Ne de giden. Bir şehir akıyordu, yastıktan. Yere damlayan dünyaydı. Hey gidi, İçinden çıkamadığım rüya. Anlamsız, hecesiz, şiirsiz kalmak. Mezardan harf toplamak, Ruhum alfabene batarken. Yok..! Yok işte. Yalnızlığım bile yok. İnsanlığı yakmışım, Senden nefret ederken. Bile bile üstüne basmak sensizliğin, Şehit olmak, Sevmek denen vatanda. Anladım ki, Her seven şair değil. Her edebiyatçı yazar değil. Her inanılan da Tanrı değil Başka bir şey, Birlik içinde hep olmak. Başka bir sevmek, Senden gelende kendin olmak. Şimdi bu şiirin kıyısını ölçüp de, Karışlarken aklımı, Ben yine deli bir hektar. Orman içinde çiçek. Çiçek içinde orman. Söyle, Hangimizde yaşarsın? Ya da hangimizde solarsın, İkimizin ayrılığı, Kavuşmaya gömüldüğünde?

Aşkın Sefilliği Yudumla beni. Burası ruhlar sofrası. Suya öğretirken damlamayı, Aynı zamanda ateşiz. Çünkü küllere öğrettik, Aşk içinde doğmayı. Aynı ruhta, iki bedenlik terzi. İğneli gülüşünden, ipliksi ağlayışıma. Diktik işte, En büyük acıları. Bağladık işte, En derin mutlulukları. Ve söktük, Ayrılık denen acımasız yamayı. Nasıl da kapatmıştı, Aramızdaki cennet ışığını. Açıldım sana. Yüreğimden dökülen senmişsin. Ne vakit boğulsam, Nefes olmuşsun, çırpınan dertlerime. Dermanmış, suni teneffüsün. Yarayı kendinden yok etmekmiş, Ucu bucağı olmayan öpüşün. Eğildim, reverans içindeyim şu an. Karşımda sen, senin içinden şiirlerim. Şiir içinden kendimi bulurcasına. Ya da kaybolmak, En derin duyguların dağıtımında. Karşılık verse de hiçlik, Ben onda da yokum, Bundan sonra. Biliyorum. Biliyorum ki, toplanıyorlar. Günü geldiğinde çıkacaklar ortaya. Ayrı kaldığımız her an için, Bir asırlık sevgi gelecektir. Ayrı kaldığımız her dünya için, Yeniden yaratacaktır Tanrı. Nasıl harcanır, bu kadar dolum? Nasıl hesaplanır, ayrı kalınmış zamanlar? Seven biz, nefret eden biz, Aynı aşkta biriken biz. Ayrılık acının zenginiyken, Sefil olan bizleriz.

Işıktan Sevgilerle Ölmek gelir, maneviyatın en puslu mektubunda. Damlarken sözcükler, gözden ruha candır, tenimdeki yol. Bir parmak ucundan, sonsuz fersaha kadar sevişmek. Ah o günahlar yok mudur, Nasıl sevdirir seni, Alev alev..! Yanıyorum, eksi kırkta çıplak bir meşale. Anadan doğma hayaller, Düşlerim, sana ulaşmak için çıra ve ateş. Bir kendimden, bir senden gidiyor, bu benlik. Yok mu, daha da çıldırmak? Yok mu, kendinden yüceyle doğmak? O saf çiçekler kafese alırken beni, Kokular gömerken bir yere, ben yine sen. Yine senin derdinde, güllere çevirirken sırtımı. Açıyor destan, bir yere varıyor bu efsane. Kayıp bir evrenden, en deli yıldıza kadar. Her aynadan yansıyan sen oldukça. Bana bakan sen oldukça, Nasıl akıl edinsin bu can? Bu ruh, nasıl kendine gelsin, Ey ışıklar içinde Rab..! Sönmez bir ışıktır, içimizdeki mihrap. Ya da bir gönül çiçeği, yaktığımız mum. Ağlama duvarında senin sesinden yankılanmak. Benim sevgim nedir ki, Senin bana en küçük kelimen karşısında? Yazdıran sen, okutan sen, İlham kaynağında ışığındır, Tebessümü ruha giydiren her meselen. Lakin ağlıyorum seninle. Lakin daha çok aşığınım. Neden bu dünya, Neden bu evrendedir, Benim seninle olan ayrılığım

Yıl Geride Kalırken Dönüp dolaşıyorum, yedi divana, ellerimde Araf ın şarabı. Başka olmuş renkler, her sevmek sen. Açılmak sonsuzcasına, yıldızda devirirken kadehi. Şişede kor bir alev, ayılmak ne kadar tutkulu. Kelimenin kökünden çıkarken, Seni ekmek, en derin cennetime. Bir başka günah, bir başka saplantı, Senin güzel nurunun içinde. Alev yakıyorsa beni, bir açıklama bulunur elbet. Birileri ellerimden çekiyor aşağıya. Karanlık ve tuz gölü içinde acıyı tatmak. Bilgelik, o sonsuz ve uçsuz diyarında. Bir düşün olmak, saçılmış saçlarının etrafında deli insan. Haneler yudumlarken aşkı, Metrekaremde patlayan bir yanardağ. Sen ve ben, Kırmızı içinde mavi. Ya da en beyazından, Giymişiz, Tibet in en üst çatısını. Uçuyorum, bir yıl daha geride kalırken. Çenemden düşüyor, aşklar geçidindeki şarkımız. Bana ismimden bir hata ver de, Seni doğursun, yaşadığım her pişmanlık. Sana dua, sana tutku, sana damla, Sana bir şair oldum. Yıkılmaz ülkemiz, bir gün dinecektir, sıkıntının en katı hali. Disiplinsiz bir adamım ben. Ne yaptığım bilinmez, ne ettiğim kural dışı. Lakin sıradanlığım da, sıra dışı. Tut beni, ey yüceler yücesi. Al beni gözlerine, al beni, verdiğin nimetlere. Ya da bir cehennem ver de, Her arınmada sana dönüşsün, en uçtaki tırnak. Delicesine, baştan sona bir alev. Korkunun gövdesinden sıyrıldıkça, Seni sevmek, sevginin en sevmesinden.

Boyutlardan Çıkınca Sen ve ben, Düz bir umutta birikir ya, mozaik gönlün taşları. Çizmişsin beni, yüreğimden geçen siyah tutku. Belki doymak güneşle, ya da harfine silahıydı şiir. Desenler, yıldızlar, koyun koyuna. Ufuktan eylemlerine kadar sarsan beni. Ah bir nefesle büksen, soluğumu. Seni yaşatsa, nefes alıp vermek. Yeniden doğmak, her halinin içinde. Gam yükü, şiir dalından düşerken. Nasıl olgunsa, o kadar ağlamak. Sevgi üstüne, bilinmeyen gidişlerin için. Dar dünyaya bakarken kendimden, Sana dönüşmek, her şeye kök söktürürken. Toprak bu, geleceğim yanına. Lakin iki dost, iki aşk, Tek bir ruh üstüne. Hep senin, hep alevinde mimar. Gezegen tasarımı, boy ölçüsü almak. Ruh engin, kızıl gözler şükrettikçe. Yanıyorum kendimde, Yanıyorum, için için yaşadığım ırkta. Şölen bu, omuzlarımdan sarılırken sana. Muhtaç olmuşçasına, gözlerinden damlar güller. En kötüsüne bile vurgunum, bana bir bela ver. Daha çok anlayayım kıymetini. Daha çok giyineyim, Saf acının mendilini. Al beni, ölümlerden ölümcesine. Düşlerim sana kavuşmak, hayalim senin olmuş da, Sobelemişim, dünyanın en kuytusunu. İnmişim yer ve gök birken içimizde. Düşmüşüm, bana verdiğin kelimenin içinde. Ağlamak, en tatlı yüzüne dualarla açılırken. Yazacaksan, sonbahar düşerken tepemden aşağıya. Tüm sevmek, çıldırmışsa senden bana. Ya da bir bendir, İçimdeki ezelden sonsuzluğa.

Ölmedeki Çocukluk Ölümündü. Yalnızlık, acı ikliminde, Tanrı uykusuz. Kış batıyor denizde, martıdan kar yağarken. Ağlamak geçiyor, dalgaların arasında. Issız yüzüm, küpeştede vicdansız sancım. Dikişsiz yarınlar boy verirken intiharda, Boğulmak, gözlerin küserken güneşe. Başıboş bu hayaller, kaybolmuşuz fırtınada. Bilinmez gidiştir, yelkenler. İçimdeki vurgunun kimliği yok. Yok ki, gönlün tedavisi. Yıl dönümü, gelinliğin kırmızı gezegen. Dünya düşmüş arızaya, teslimiyet içindeyim. Hiçliğe saplantılı, dişi bir Azrail. Çaldı seni, aldı seni benden. Gidişinin ertesiydi, Sokaksız kalan yuvam. Evim, barkım, kanadım kırık. Çatısız uçuyor, Yıldızsızlıkla kararan geceler. Hiç kimse yok. Yokluk da yok olmuşçasına. Maziye anlatsam, İntikam alır mı, aşk Tanrı sı. Bir dua okunur mu, içimizdeki cennetten? Sürüklendikçe dönüştük, İki duvardan tek bir patikaya. Birbirimizin umudu, umudumuzun yoluyduk, Kovalanan ve oynanan onca duygu arasında. Geçmez dedim, geçmedi. Bitmez dedim, bitmedi. Bu gönül, ömrünün adımlarına hükmedemedi. Dost kal, dostum ol, hayatımın. Bir sırdaş renginde çiçekler açsın sırlarımızda. Bulutlu çocuklar düşerken yağmurdan, Islanacağız, Birbirimizi sevdiğimiz çocuklukta. Bilgenin Acısı Ellerimi açtım, gözlerimde büküldü mirasın. Avukatı oldum aşkın.

Lakin sevmekle savunurum, adaletimi. Ne çıkar, takip ettikçe pişmanlık yasasını. Sürgün olsam da, Senin umudun devam etse, Nitelikli ülkeler geçidinde. Son değildi, ikimizin yemini geçerken çizgiden. Birbirimize iğneler ekerdik de, Geçen giden elbiseler boyunca. Yalnızlık terzisidir, içimde. Bir Tanrı dikmişim göğsüme. Olmaz, bana uymaz, hatta ulaşılmaz, Yaşadıklarımın en gerçeğinde. Bul beni, Kendimden eksiltircesine. Tut beni, çöplükte gezinsem de. İç beni, bozulmuş şarap olsam da. Bütünleştir beni, Yırtılmış para gibi kullanılsam da. Ne duruyorsun, Aşkımızın mezarını kazsana da. Sen doğmamışken kuruldu, kaderimiz. Ben yaşadığımda oluşmuştu, yeminimiz. Hiçbir yere bakma, Sadece bilge ve aşk olsun, Çünkü biz, Onun derin acısındaki sevgiyiz. Sevda Yazarı Ya başından kabul edersin yenilgiyi, Ya da sonunda galip olursun.

Hayata bak, ağaçtan düşen meyveye. Seni sevdiğim bulutlu yetimhaneye. Güneş doğururken çocukları, İkimiz aynı sevdanın sohbetinde. Bilinmez, gitmez, gittiği sadece aldanışı. Yaşam ne çıkarıyorsa senden, Bir yerde ekleniyorsun kendinden. Ne silinen var, ne de unutulan. Hepsi kandığın oyuncaktır, Yanan ve sönen alemde. Üstümdeki ceket kırmızı olmuşsa ağlayışımdan, Kaynağımda kurumaya yüz tutmuşsa gözyaşı, Bir mendille çek beni, içimden. Bir heceyle oku beni, yüreğinden. Bilirim ki, sönmeyecek. İnanıyorum ki, bitmeyecek. Gözüm karanlığın olsa da, Bir yere çıkacaktır, bu sevda. Limanlar dizilerken gemilerce, Sana sevmeyi öğreteceğim, Kendimdekini okurcasına. Yazarı olacağım sevdanın, Bütün kelimeler silinse de Dünün Sevgisi Ah bir anlasan, nasıl çizdiğimi gözlerini? Ressamın yüreği bükülür, damladan nicelere. Yaş akar kıtalardan, okşar saçını çocuklara özgü.

Bir dua suyu tatlandırır, kadınsı şerbetini. En güzel yıldız, Bakışından parlar ya Aksam ömrümce, giydiğim yalnızca sen olsan. Ayaklarına tutunsa benim kefenim. Ölümümü götürsen, bilinmeyen şehirlere. Orada sen ve ben, Göklere inat. Kişiye özgü, ülkesel, sevgisel. Birikmişliğimizle nice kıyılara, Kum tanesi edasıyla. Sarmaşık olmuş da ellerimiz, Köknarın efendisi, içimizdeki öfke bile bir. Sisleri aydınlatırken kağıttan ışıkta, Seni yazdım, En son gördüğüm rüyaya. Aşkın uyurgezeri, lakin şairim. Kanadım sende, kozam dilinde. Ah bir söylesen beni, Dündeki sevginde. Esneyen Koku Acıyı ağlattı ya damlalar. Karanfil beste yaptı, saçında uzarken. Gülün esneyen kokusu,

Yarı uykulu aşığınım. Ne vakit huzur tutsan içime, Daha rüya, Daha da olgun içim. Büyümek bedeninde, bir tüy gibi. Çalınmış zamandan, Ne vakit ağda yapılsa yalnızlıklara. Çıplak kimlik, kırık kafa kâğıdı. Tutmuş ucumdan polis, Ellerimde aşkın suçları. Belki cinayet, belki de seri katillik. İkimiziz, dünyanın sesinde tını. Kur beni, elektronik beyitlere. Melodi tutsun, salınsın cümleler ardımız sıra. Bir duadan bir Tanrı seksin, Oynadığımız her misket havasında. Yakınlaşsa Mesafeler Seni yazsam, satırlar daha fazla esner mi?

Dudaklarım sonsuzluğa uzasa, En büyük nefreti ölçse, Ne vakit seni öpsem, delice. Daha da yakınlaşsa mesafeler, Ne vakit seni kursam, sevgice. Şehrin göbeğinde geziniyorsa adamlığım, Sokaklarla beraber hıçkırıyorsam, Kaldırım öksürüyorsa acıdan, Bir nefes ver de, Sigaralık aşkım olsun. Yalnızlık tütün sararken içimde, Bir duman da sen al. Aynı soluğun içinde bayılırken, Aynı ölümün içinde ayılalım. Ah sevdiğim, Ölüm aç kalır. Aç kalır, bizi ayırırken. Hayat aç, insanlar aç, aşk aç. Yazılan şiirler olmadıkça. İnsanlar sevgiyi nasıl anlayacak, Bendeki şah damarı atmadıkça. İnsanca Yürür Tanrı, insan suyunu emerek.

Çocukça, bazı zamanlar aşk tiridinde. Geçildi köprüler yaşlı gözyaşları içinde. Savaş ve barış vardı, o an. Yağmurun omuzlarındaki kuru yüktü. Böyle yazılmaktaydı, insanca sevmek. Birileri çıkıp silahı bıraksa. Başka olsa dünya, başka olsa insan. Sevmek açsa, en köklü hücrelerden. Çiçeğe karşı yaprak olsak. Biz değil miyiz, birbirinin değeri? Aynı zamanda bölünmeyecek bütün. Açar Merkür de bir kuş. Oradan güneşin sulu boyasına. Sen de bir çiz maviyi, İçindeki hayatın çocukluğunda. Barış kendinle, barış içinden. Dünya seninle yaşamalı, Ne vakit poyraz estirse Tanrı. Tüm sevgiler iyiliğinden doğmalı, Ne vakit cevap verse ilah. İnfazcı Melodisi Ağlamakla yazdım seni,

Bölük pörçük olmuş göz hücrelerim. Bilim ve ilimin kırıldığı aşk noktası. Detayı infazcı bir melodinin yalnızlığı. Duvar olsa, Kaç vakit doğurur seni? Acaba verirler mi seni, Eli silahlı kara çığlıklarım? Tükendim, umutlar yerle bir olurken. Şairin kafası kırılmış da, Şiirler alçıya alınmış, duygu sarmaşığında. Beni cebine ekle. Ya da bir muma yaz, Işığıyla karanlığı bir olsun. Tutun içimdeki yıldıza ki, Bir gökyüzü as, odanın hasretine. Ne vakit anımsasan, Çek içinden bir sıcaklık. Düşler geçidine sokuldukça nam salsın, İki katlı öpüşmeler. Senin ve benim yapım değil miydi, Aramızda düşen ezeli sonsuzluk? Yalnızca bize aitti, Birbirimizi sıkça anımsadığımız günahlar. Tanrı lar geçiyordu aramızdan. Onların evvelinde aşktık. Biz iki koridorun ucundaki, Son ve başlangıçtık. Sokağın Dinamosu Önüme seriliyorsa aşkın kaldırımı,

Durdum, didindim, çabalım sakinsiz hayatı. Kimse yoktu, dişlisi dinamo olan sokakta. Çalışıyordu, eğiliyordu, görünüyordu bakışlar. Dağ dağa değiyordu, Ne vakit seni düşünsem. Yıldız buluta düşmüştü, Acılar ikimizi sümkürürken. Hıçkırık kurardık, Soluksuz öpüştüğümüz özlemlerde. Sen bana, ben sana değiyordun, Uzaktaki gül sevdikçe. Bülbülün, çiçeğin, karıncanın duasıydı, Alnımıza yazılan ince damar. En güçlü bir daldı sana tutunan, Nicelerinin gömüldüğü şah damar. İnsan insanın içinde. Ben senin, sen benim yüreğimde. Yazdıkça seni şiire eklemek, İçimdeki kağıtları parlatırcasına. Bazen ışık, bazen yıldırımdır gözyaşlarım, Ne vakit seni damlatsa. Unutmayacaksın Sevgilim Eğiliyorsa gözlerim, tahtındaki kahpeliğe,

Bir dua ayarında gökyüzü kurdum, Delice, deliliğine düşen zihnimden. Keskin bir umudun imzası, Şiirimi ortadan ikiye bölen. Bazen ışık, bazen karanlıktı, Düzenimdeki intihar. Böyle yazıldı, Sonumdan sana koşan bahar. İnatla ruh yürümesiydi, omzumun üstüne tutunan gün. Seni sevdiğimin ertesiydi, dağlara haykırdığım gece. Koş zamana, koş mevsimlere. Tutun, sendekinden öncekiye. Bakalım ne göreceksin, Kıta ve ülkenin kavuşmasının başka? Nice şehirler düşecektir, ilahım bizi doğururken. Nice küskünlüğümüz artarak sevecektir, Nefret aşkı gömerken. Toprakta, dağda, yağmurda ya da kainata, Yıldızın bağırdığı boşlukta, Her zaman, her yerde. Seveceğiz, sevdik çoktan. Sevdik nicelerce, niceleri gönüllerce. Bir daha düşün, bir daha uyu içinde. Kalk uzan, dayanamadığın en uzak mesafelere. Tutacaksın beni, dokunacaksın elime, Belki hiçken, Belki de başkasıyken. Hiç unutmayacaksın, Kendini sonsuzluktan bile silsen. Zamanı Geldiğinde Dayanamam sana.

İçinden kopan insan olduğunda. Bazen çocuk, bazen emeklerdi rüyalara. Olgunluğun uyanmasıdır, umutla sevdana. Ayak izlerinde batan limanlar. Sessiz şarkılarında ölen dualar. Yoktu, İçimizdeki Tanrı lar. Kavuşmayı bildiğimizde daha ayrı. Özlemeyi haykırdığımızda daha sevdalı. Nefreti sevgiye çevirdiğimizde daha alaycı. Gülenle ağlayanın imzasıydı, İçimizdeki koskoca çocukluk. Çocuklukla ihtiyarlığın toplamıydı, Yıldızımın götürdüğü kısacık gençlik. Neredesin sevdiğim, neredesin ruhum? Neredesin, unutmayı unuttuğum? Ey sevdalar, ey aşıklar, ey günahlar? Yandıysam, alevi mimar ettiysem kendime. Güneşi çektiysem ciğerime, Sebebi var, sebebi var yalnızlığımın! Nedensiz değildir, Şairin içindeki kadın. Bir gün o da anlayacak. Günler ona seslenecek her vakit. Bazen iğneyle, bazen yatağında, Bazen de yastığında bağıracak. Anlayacak, bilecek içinden geçen insanı. Her insanda ararken kendini, Onu daha yakından gördüm! diyecek. Unutmaya çalışırken her şeyi, Hiçliğin her şey olduğunu görecek. Herkesten nefret ederken içinde, Gerçekten sevmişim. diyecek. Nerededir, ne yapıyor acaba? diye sorduğunda, İşte o zaman aşkı hissedecek. İlyada Destanı Sevmek nasıl bir şey, İlyada.

Durgun yüzünde, dirilen gözyaşları. Bir perde aralasan, güneş aksa pencerenden. Beni süpürsen özetinde insanlığa. Sayfalar dolusu, yazgıca içimizde. Kader yüklerken avucumuza, Kaldırsak ellerimizi, Tanrı destansı. Yüreğimizde pamuktan umutlar. Yumuşacık ellerin, dokunduğumda başkayım. Başkayım içinde, başkayım boğazının metrekarelerinde. Yudumladıkça beni, soludukça krallığımı. Ah İlyada Sen yok musun, ceviz kabuğu şehirde. Kırdıkça kafamızı, cigara saplanmış ciğere. Nefesler eşliğinde çalınan sarhoş sevişmeler. Ayılmayan bir zihnin bıraktığı psikoz. Belki halüsinasyon, belki de tedavi olmak seninle. Ah İlyada Bitmiyor bu destan, bitmiyor acın. Yüzünden sarkan damlalar, buz halinde. Her biri çakılır yüreğime. Hançer niteliğinde, keskin ve imzalı şairliğime. Daha hınçlı, daha kindar nöbetin. Uyku yok tenden tene gezinirken. Evet İlyada. Son sözcükleri de bırakırken boşluğa, Göz umutları içinde bakarken birbirimize, Dudakları birbirine bağlarken, Kördüğüm olmuşçasına aşka. Bağımlıyım harfine, tutsağınım giyindiğin düşlerin. Seni görmem bu yüzden. Seni hissetmem, kendimden. Bırakma İlyada. Ucunda soğuk savaşlı bir aşk olsa bile. Kurtarılmış bölgelere düşmüşse şehitliğimiz. Gaziliği tatlandırıyorsak kör ve topalken, Ayrılık denen engele takılmışsak, Üzülme İlyada. Elbet çalınır nam saldığımız gökyüzü. Gitarın telinden doğar güneş, çıkagelir arzular. Birbirimizin acısı, iyinin ve kötünün ötesi. Dost olduğumuz hayatlar. Ama içimizde, Ama dıştaki sevgimizde. Unuttuğunda Beni Hani birileri vardı.

Bir adam, bir çocuk, bir kadın belki. Alçısız yalnızlıktan doğardı, şairlik. Hiçbir yere tutunamayan, çatlak ve kırık içinde. Nereye gitse, Oradan kovulan biri vardı. Acısı taze, gönlü dardaydı. Dertleri köpürtürken, Gözlerindeki buhardı kaynardı, şarap. Baktığı yerde sarhoş sevgililer gezinirdi. Kirpiklerinde aşkı kirleten tozlu ayakkabılar. Ne kadar temizleyebilirsin kendini, Ölüm kapını çalmadan? Ne kadar huzur bulabilirsin, Nefretini sevgiye devretmeden? Aşkın toptan imalatını yapsan da, Yine de açık veriyorsun bir yerde. Alacaklı ayrılık önündeyken, Kendinden kime sahip çıkabilirsin? Dünya bu, insanlık bu, aşk bu. Hücrelere dayanmış düşlerin gerçekçi özverisi. Bir yerden çıkıp da, Sızana kadar haykırsam, sokakları. Kaldırımların ikinci kadehinde, Unutabilsem seni. Ama yok. O kadar çok hatıra yüklenmiş ki, dünyaya, Her adımım, ikimizi konuşan pencereyken, Nasıl bulabilirim kendimi? İçimdeki insanlar kayıpken, Kimi verebilirim sevgine? Anımsıyorum da, Aralıksız sevişmelerde sıkça gömüldüğümü. Bizi kurtaracak öpüşmeyi ararken, İşgal altındaymış, İkimizden ayrılan dudaklar. Benim konuştuğum kelimeler senken, Sen başka kişilerin telaffuzunda. Anımsıyorum da, en çok doğduklarımı. İki çocuk bir mutluluk ediyordum, Ne vakit sevsem seni. Ve son defa anımsıyorum, Beni en çok öldüreni. İki yaşlılık bir acı ediyordum, Unuttuğunda beni. Kirpik Yağmuru Kirpiklerin örtse de yağmuru,

Gözyaşına çıplaktır, acılar. Kelimeler saplanır da bakışlarına, Sevdiğine yaralıdır, sabahlar. Bir yandan sevişse, Diğer yandan nefret eder, Sürekli yaşadığın anılar. Düşlerimle kefen giydim, Çocukluk denen mezarımda. Aşkı ölerek sevdim, Oynadığım çamurlar arasında. Düşüp kalktıkça sana vardım, Tutunduğum en son intiharda İlk Andan Beri Gerçek gözyaşı yücedir.

Sahte ruhlar, Arınmaz ve barınamazlar içinde. Kelime ibadetinde saklıdır, Salkım olmuş Tanrı lar. Nasıl da sıkarsın, içindeki üzümü. Tatlanırsın nefret ve düşte. Sevgili denen müzikle kafayı çekerken, Şarabın melodisine bürünürsün. Ve yıllanırsın, Yaşlılıkta büyüyen gençlikte. İki savaş bir barış eder, Ne vakit ağlamak gelse içinden. Dünya dar gelir yüreğine. Ölçüsüz rüzgârın yükseltisidir, sevdiğindeki. Çıktığın kadar düşersin, içine. Ya da kaybolursun, Dileklerin eşikte sallanırken. Esinti olmak istersin, uçuruma. Çünkü tabiatın baştan sona sevmek. Baktıkça ona, Varmışım demek. Buldukça kendini ayrılıkta, Özlemlerini beyazlara çizmek. Ağlamaklıdır, Gelecekten geçmişine sevmek. Aradıkça onu yalnızlığında, Pişmanlığını affedilişe götürmek. Ağlayışın gülümsemesidir, Geçmişten geleceğe sevmek. Koş sıfatındaki portreli insana. Öznesiz yalnızlıkları aşmışsındır, çoktan. Kimsenin malı değilsindir, artık. Sen ve sevgili denen haritanın, Kuş bakışı paylaşımıdır, hayat. İyi ve kötü gün birleşirken, Yirmi parmakta iki yüzük. Belki hepsinden önce, İflah etmiş, Ayrılık yasasındaki tüzük. Mirasını doğurmuştur, gül. Ne kadar tutarsan dikenini, O kadar kalıcı olur, yaran. En çok acı veren yerden dirilir, Tutku dolu aşk.

Ait olmak başkadır, ruhun kanında. Ne can sökebilir, Ne de zaman. Vicdanın kadar kişiliksindir, Dünya ve yıldız arasında. İki ışığın üstündeki sonsuzluktur, Varacağın en son nokta. Böyle yazdım, senden beni. Böyle okudun, kendinden beni. Yıldızımız yaşıyormuş, Onca imkânsızlık içinde. Sonrasında hala sevdiğimizi anladık, Birbirimizi her görüşümüzde. Zamanın limitleri tükense de, Anladık ki; Biz yine bizdeymişiz, Yaratıldığımız her nefeste Bütünsellik Ne olursa olsun,

Aşkta bütün olmak. İşte erkeklik, işte kadınlık. Aralarındaki var olan derin ortaklık. Birbirlerinin hem içindeler, Hem de dışındadır. Tıpkı gerçek gibi. Hatta gerçeği doğuran, Yalnızlık gibi. Dalgaların Tanımı Doğduysak sessizlik içinde sevmek.

Konuşan aşk olduğunda, Her yere çağırmak, gidişin içimde. Ölüyorum, seni yaşatma pahasına. Sevinçli ülkeler akarken gözlerimden, Sen yoksun. Issız bir vedanın anahtarıdır, bedenin. Ah bir yansak, Aynı mumu eritirken, çılgın arzular denizinde. Sadece doğrulardan doğmaz umut. Ve gerçeği vermez, Aşkı, hiçlikle hayal etmek. Sen ve ben aynı dalga. Alabora ederken Tanrı yı, Sallarken sonsuzluğu, Ters yüz olmuş intiharda. Salınsa gökler, dost olduğumuz her ana. Her saniyede, saatini bulmak. Her yılda, Ayrılık denen asrı yaşamak. Bu ne hırsızlık, bu nasıl acıdır, Sadece kendisine, Var olabilirliği. Nedenim sen, Çöz beni, kaleminden sarkan gözyaşları için. Uğruma tut beni, Yaşamdan, uçurumdan at, at bir yüksek topuk. Giyinmeyi bana giydir, Ruh tezgâhtara düşerken. Bütün yaşam, ölümün pazarlığında saklı. Çevir anahtarı, Başladığımız noktadan itibaren. İnan bana, inan bir mendilin ıslanması gibi. Avuçlardan geliyorum sana. Bir kader sancısı gibi, içindeyim. En kalabalık yerinde, Gizlenmiş yalnızlığım, ben. Duayla bul, şükrederek gör beni. Tanıtacağım seni, En unutulduğun, Ve hiç olmadığın yerlerde. Gözyaşı Güneşi Gözyaşı güneş doğurur, kan damarda sen.

Canımdan akıyorsun, gölgemden ölüm. Bir an gelsin de, Kolla beni, ruhunun dışından. Günah alacaksa alsın, Tanrı toplasınlar. İçimizden, gülüşümüzden, Ağlayışı sevdik biz, onurluyken acıda. Karanfiller söyleyecek, aynı şarkılar geçecek yüreğimizden. Bu şehir yıkamayacak, pes etmeyecek kanımız. Düşler yarattıkça senle beni, Gerçeğe ne gerek var? Zaten gerçek dediğin, Anadan doğma biz. Biz işte, aşk içinde, elveda denilmeyen. Gidişi olmayan bir beden imgesi. Hayal çağırdıkça seni, Düşlerimin ucunda ve sonunda sen. Değişmem geceyi ve gündüzü, Lakin baharın hudutlarına uzanmışsın. Şaraplar yıkarken yılları, Yeniden doğmak, genciz işte. İşte anneyiz, işte babayız, Birbirimize çocukken, O ilk bakışta, o ilk öpüşte. Bunun adı, Sevişmekle sevmek değil mi? Sevgi Orkestrası Anlamıyorsun, sahnemi yıka rollerinle.

Bir dublör kondur, öte sonsuzluktan. Başımda sonsuzluk müzikali, Aynı cephede, mevzilenmek seninle. Hem içte, hem dışta savaşmak. O ne güzel, Sevişerek ölmek. Tek anlık vuruşun içinden taşıyın beni. Bir tabuta, bir de sana çakmışım. Bir ben, bir de senden lösemili. Aynı bedenin içinden geçen, Kaybolmuş ruhlar. Sus orkestra, nefesimden yanıyor bir mahşer. Avuçlar keskin kadere hançer vurunca, Her çağırdığım geçmiş, senden doğma. Seni yaşatan bir çağ imiş, bunlar. Bunlar kapanmayan yaralar. Tanrı dan da evvel. Evvel işte, geçmişten ötesidir, sevmek. Ah o deli sevmek, İlk gördüğümden sonrası hiç olmadı! Başkası tutunamadı, başkası sokulamadı. Bu yangının harflerinden, Kelimenin nasıl yakıldığı soruldu. Bilge oldu tüm ateşler, tüm yenileşmeler. Seviştikçe, Yenilendik, yenileştik, beden bedene. Nefes nefese süren süresiz sevişme. Tanrı nın iliklerinden doğma bir anahtar. Belki de, yüreğimdeki kemiktir, Kapıyı iki kez çalan. Ne olur aç, aç benim hayaletim. Issızım, soğuktayım, kış kokuyor gözlerim. Üşüyor hayaller, gerçek çıra değil ki Bir kömür atsak, Yakar mı sonsuzluk, yakabilir mi? Tünelin ucundaki ışık bulabilir mi? Yeniden sever miyiz, birbirimizi? Yoksa her zaman sevdik mi? Yoksa, Çok severken öldük mü? İçimden Bir Gömü Ağla ruhumdaki filiz, toprak onurlu sevmek.

Sevgilinin halüsinasyonudur, içimdeki gömü. Bu toprağın alt ve üstünde yaşamak çılgınca. Her hat ondan doğma. Ah o deli konuşma, Sessizliğinden bir sen yaratmak. Bu kadar yalnız, bu kadar tanrısal giyinmek. Kimse yok, kimseler yok. Kalem ve kağıt yırtılmış ruh gibi. Onurluca sabaha yakın düşüyorum. Ben gecelerden daha siyah. Ben olgunluktan daha çocuksu. Düşlerimin sinerken dumana, Her yanan ateş, seninle kül. Seninle engindir, Suya şükreden deniz. Masmavi teninde, çılgınca kendini boyamak. İki ruhu yaşatmak, Sınırsız bir bedende. Dön bana, dudakların kapanmadan önce. Bir boşluk bırak, rüya öpüşünden. Gerçeğin kadar sokulayım ciğerine. Son nefesime kadar seni yaşamak, Ölümü içime çekerken. İşte son, son defa giyiyoruz ellerimizi. Parmak uçlarında tanıdığım sonsuzluk. Dokun da yıldızlar ateşlensin, İçimdeki tenden. Seni sulamak, en acı dolu çocukluğumdan. Her zaman büyüyeceksin, Kuşlar ölse bile. Her zaman güleceksin, Bütün insanlar ağladığında. Ve hep seveceksin, Bütün sevgiler, İkimizi andığında Genciz Biz Sevmeye yer bıraktım, senden ölerek.

Senden ölmek yok mu, En delice sevmek. Hiçbir aklın ulaşamayacağı oranda, Tek aşkı çiftleştirmek, sonsuzlukla. Sen ve ben, Aynı spermin içinde kadınca. Sen ve ben, Aynı rahmin içinde erkekçe. Tutun bana, karıştık bedenler bir oldu. Şah ve mat, aynı yatağın içinde bir dem. Tutuştur beni, ocağın üstünden. Ateşini ver de, Kendimi bilmek, seni bilmek olsun. Bu kadar tanımakla geçerken yalnızlıktan. Sadece seni görmekmiş, unuttuğum benliğimde. Sadece sen. En sarhoş isyanımda bile. Geceler, duvarlara çarpar aklım da, Mayamda, köklerimde zincirden bir kefen. Taşıyorlar insanlar, ismini bilmediğim mahzenlere. Üzülme, Yıllanıp geleceğim koynuna. Eskileri anan bir genç olacağız, Şarabı aştığımız her çocuklukta. Ve yine o yıllar, Yakalayamayacak. Hiçbir yaşlılık tutunamayacak, Aramızdaki sonsuz gençliğe. Çünkü seven daima gençtir. Ve her sevgi, Gençliğinden doğmaktadır. Sonsuz Pişmanlık Sarıl bana, ağladığın güneşler ülkesinden.

Bir sıcaklık, alev gizli mimardır, yanmak sen ola. Mümkünlüğün, kıyaslanamaz bir sevginin içinde, Delicesine sen yapmak, aklımı. Varlığını, rüyam kılabilmek, Ne vakit kaybetsem gerçeği. Doğ kendinde, kıvılcımlar çakarken. Uzayda, ya da odanda, bir köşede yalnızken. Sarıl içindeki duygulardan. Bir öpüşle gel içime, evvelim geleceğine düşerken. Ağla yanağımda, Son gülüşüne kadar. Doğacak, bir yazgıdır, bu. Harfin keskin örtüsünde sonsuz. Sevgilerin içinden bir gecedir hani. Hani bitmeyen mısranın içinde duyulmayan ses. O ses ki, Ansızın konuşturur, içimdeki yalvarışı. Kelimeler serpişirken dudaklarına, Derin bir anlam kurulur, Nefretle sevgimizin arasına. O derece boşalmak, Aynı kadehte, sarhoşçasına kül. Kül işte, işte denizin sesinde. Kimler alev almış, kimler noktalanmış. Aşkımız yaşlanırken, Ruhumuz gençleşmiş. Vedamız pişmanlıkta başlamış, O sonsuz keşke deyişlerde. Bir Gece Daha Geçecek bir gece daha, son ziyaretin mıhlı, içimde.

Çakılmışım, gidişle gelişinin arasına. Keşke her pişmanlık, Geri getirse zamanı. Zaman ikimizin içinde, başka gençlik. Başkadır, seni sevmek. Her harfini, kelimeleri yakarak. Nemli gökyüzü, ellerime sığmaz bulut. Sonsuzluk akarken gözden, Selam vermek, kendini akıtmak mendile. Dur, ne olur dur, karşımda. Ah sevgilim, bilemedik kıymet. Biz bizdeyken, anlayamadık güzellikleri. Bulmuşken, tam ele geçirmişken kaybetmek. Hata nerede, olmamak nerede? Günü doğurmuş ya güneş. Geceye hayat vermiş ya yıldızlar. Dön sevdiğim, Harcadığım kadarıyla dön bana. Yolum yol değil, uykum Azrail nefesinde. Her soluğumda sayıkladığım sensin. Özetle içime sığmayan tenin. Özetle geleceğe yer bırakmayan anılar. Var olacağız, en çok acı çektiğimiz yerden. Kavuşacağız, Ağladıkça ölerek. Kaderi ikiye böldükçe, Birbirimizin payı olacağız. Toprağa, bahara, çiçeğe, Ve herkesin taptığı Tanrı ya Islak Hasret Bilemiyorum.

Kaçıncı gidiştir, yağmur ruhuma asılmış. Kükrese aşk, ulur mu, gözlerimdeki divan. Elim değmiyor, uzanmıyor, kıyıdaki sevgiliye. Bir muhtaçlıktır gidiyor, aklım. Huzur yok, dinginlik yok. Ne çaredir, ayazdır mevsim. Ne çare ki, İçimden alacaklıdır, kendi dışım. Ölmeden düş görmek, sen daha gerçek. Yoksunluğunda, tutsak giysiler türetirken. Hep aynı yüz, deli cennet. Derdimin kimliğinde deliyim. Senden daha dişidir, bu kayboluş. Doğurdu acılar, doğdu rüyalar. Uyansana, alsana içimdeki yıldızı. Tutunuyorum, ruhumun sesinde bir ilim. Bilge deyişler, geçerken senden, kendimden. Her şeyin ötesine savrulursun ya, Acı, merhamete tutkuyla sarılır ya, En büyük huzur, Omzunda doyasıya ağlamak ya Tut beni, sarhoş çiçek senin ellerinde. Teninde baharlar, gözlerin goncalar gibi. Kıvrımlı yollarla sokul içime. Dolanayım dünyanı, Ölümler bizden utandıkça. Düşlercesine büyüyeyim seninle, Islak hasretinle ilerledikçe... Siyam İkizi Bakma bana, yarım kalan ömründen.

Sorular cevaplanmıyor, ne vakit düşünsem seni. Dumanına boğuldum, alev mimardı, aşkta. Sınır tanımazmış sevişmeler, Sen çılgın, ben kâşifiyim, sevdanın. Olmuyor, anlığına değil ki, sevmek. Bir bakışın aydınlatırdı, bu karanlık çağda. Çiçeğin tünelinde bıraktıysam geçmişimi, Sanma ki, Her gelecek, Yapraklı bir gündür, umutlarıma. Tohum yüzlü olmak, açarsın bir gün. Bir gün gelir, düş gerçekten önce. Işıkla doğarız, sevişiriz ıssızlıkta. Dünya yaşlanırken biz genç. Gençtir, ömrümüzün son anı. Hani birbirini doğuran. Sıradanlıktan sıra dışılığa. Farklı deliliklerin ikinci yüzü. Bir sen, bir ben, Bırakamadık, acı dolu yükü. Tut içimden, bir sevdayla aç kendini. Yüreğinin en son hattına kadar. Avazın çıktığın kadar öpüş benimle. Bir ses duyulsun dudaklarından. Bir renk düşsün, saçlarından. Aynı melodide, aynı canda, Siyam ikizi bir ruh. Derin Heybet O kadar ağlamak ki,

Derinden söylendi acılar, yüreğim suskun. Amaç sen, varmak istediğim mekân sen. Nasıl bir ruhtur, İkimizin arasındaki? Ağlama sevgilim, Şafak olgun ışıklar üretecektir elbet. Karanlıkla seviştikçe beyaza akacağız. Umut yol olacak, adımlarımızda. Gönlün en son durağındayız. Tutun yüksekliğime, sen bir şahinsin. Korkma ölmedik, yaşıyoruz geceden ötede. Varsa siyah, içim heyecan içinde. Öp beni, kutsal kelimeler girdabında. Dönüşelim, iki gençliğin ocağında. Mırıldanalım öykümüzü. Karakter üretelim, Sen ve ben arasında. Elbet sığınırız bir yere, var olan dünyaya. Bulutlar geçerken yüreğimizden, Sen bana ıslak, ben sana yağmur. Daha da susuz, daha da ateşli, İçimizdeki o derin heybet. Günahın Borcu Biz deliydik, iki güç, birbirinin acısı.

Derin ve yine derindi, tutunmuş gözyaşları. Yüzün ince, bakışın gökte menekşe. Ne vakit tutunsam, yapraklarda baharın renkleri. Sevdam alevli kanayış. Yoktur içimde, başka bir türeyiş. Sadece sen, aklımdaki en son hudut. Kapılar ıslak, başı boş pencereler. İlkti, düşündüğüm, sığındığım dünyanın halleri. Bir insandan beklenilen, sevmekten alı konulan. Issız düşler, renksiz bir ayrılık. Her taraf beyaz, yüzün bile kış gibi. Soğuk bir ter damlıyor, alnıma. Zehir gibi kemiklerim, üşüyorum aşağıdan yukarıya. Al beni, alsan kırkıncı kadınlığına doğru. Belki de kırk bir, sonu yok. Ne bir hafıza, ne de düşünmek. Her yanımda, çekip giden insanlar. Bir yerlerde, tanımadığım lisanlara. Bilinmez bir sözcük gibi. Tercüme edilmeyen aşk hastalığı. Hani ikimizin, hani yüreğimize örülmüş. En tutkulu olduğumuz anlarda, Güneşin çökeltisinde, heceler ışık saçarken, Sen daha aydınlık, daha nur. Karanlığı olgunlaştırmak içinde. Bir ruh bulma umuduyla, Günahın borcu olmak, Sahip olduğum hayatta. Son Kişilik Tut beni, ellerinden kirlenmişliğim salınsın uzaklara.

Beyaz bir umuttur bu, bu Tanrı nın gerçekliği. Işık öyledir ki, şükretmenin anlamı sen. Anlamı sevgindir, halelerim içinden geçen bir nur. Yükleniyorum, mevsimler bire bir konuşuyor. Çiçek dalla, ağaç arıyla, tutuşuyor dünya. Kol kola açılacağız her bahar burada. Konuş sen de, Aklından çıkan en son rüyayla. Bul beni, içindeki yoksunluğu atarak. Elbet bir olgu, bir renk düşer içine. Kaldırım insanları, sayarlar ya adımlarını. Bırak onları, atla içindeki engeli, Benden öteye giderek. Düşler birikir içinden geçerek. Yol, daha yakındır, sevdayı insan eyle. Konuş, konuştur onu, Tanışacağın en son kişilikle. Böyle sevdim, Kendi içimdekileri kaybedercesine. Sokaktaki Ses Ağlasam düşler yanar mı, buhran mevsiminde.

Çağ kapandı, gözlerim aklımdan düşerken. Umut alevli bir küldü, Sana uzanmak, yanan bir mendil. Kül tablasında tutsan. Ah bir tutsan, Hecesiz intiharımı. Taşıyamadı hiçbir sözcük, kelime yoktu, Gidişimde. Hiçbir antoloji yoktu, Seni sayıklarken, şiirde ve romanda. Gidenler geri dönmeyince, Kalan yalnızca ayrılık. Bu sahne değişmeli. Bulunmalı aşk, kaybolmamalı sevdanın elleri. Belki gerçekten birbirlerinde varlar, Birinin diğerini yok saydığı dünyada. Gitmiyor, değişmiyor, insan aynı yerde. Aynı duygunun yükünde eziliyor, Var oluşunun beli ve gövdesi. Daha olgun, daha hoşgörülüsün belki. Belki de hiç ediyorsun, İçinden geçen sokak çocuklarını. Onlar gibi kir ve pas içinde umutların. Ayakkabısız, yalın ayak bir düş içinde. Bir uçtan bir uca dolanıyorsun şehri. Sığınacak bir dilim ekmek ararken, Tanıdığın aşklar geliyor, yüreğine. O zaman yalnızım diyorsun, Yeni tanıştığın gözyaşları giderken. O zaman susuzum diyorsun, Acı denen damla kururken. Masumiyet Uzantısı Geleceğe doğru gidebilmek.

Bir zaman gelir, tutarsın gözlerimden. Yudumlanmış gözyaşı, öksürürsün hayatı. Karanlık çalarken aklındaki vedayı. Doğmasa, hiç söylenmese keşke. Keşke ayrılmasak, Dost bildiğimiz defterlerde. Kalem tutsa bakışların, Ne vakit yazsan beni, şehirlerce. Sokağında, adımında, şehvetin umut panayırı. Ellerimde boncuktan çocuklar, şen olmuş içim. Uğruna yemini bıçaklarken. Kan ve yara kızıllığında. Acımıyorsan, bir şeyi feda et. Kendinden olsun, hani en çok sevdiklerinden. Merhamet gibi, incindiğin hayal törpüsünden. Gerçeği şiddetle ele verirken. Ne vakit kıvılcım çaksa, şiddetinde. Öfke dolduruyor işte. Küsüyorsun, uzadıkça masumiyet. Vicdanmış, kime nedir, giden gidiyor! Yalnızlık ismim, yüreğimde deli pencere. Açmışım ucundaki iklimi, sen olmuşsa bahar, Renkler yüzünde gezinirken, Öptüm yanaklarından beyazla. Sığıntıdan dipte, Kavuşmaktan geride Bütün bunların anlamı, Sonsuzluktan ötede Sevdalar Daha Vedalı Bana: Piçsin dediler, sevdiğim.

Lakin öğrenecek anam ve babam yoktu. Tek piyadeli hayat sınıfında, Elimde küçücük şiddet. Öldüresiye suç, vicdan namlunun hıçkırığında. Korkuyorum, katilim lakin. Lakin günahım, boyumdan yukarıda. Sığınacak Tanrı vardır elbet. Kavuşacağım sevgili ya da dost. Ezberimde değil dünya, hayalimde bambaşka yaşam. Kimsenin sen olmayacağı kadar sensizim. Herkesin sensiz edebileceği kadar seninle dolu. Ah sevgilim, Sönmüşüm, odayı karanlığa bırakmışlar. Yastığın siyahı giyen kanında. Damarımın içindeki meşhur dalgınlığında. Bakıyorsun bir yere. Belli ki, arıyorsun. Arıyorsun sen de Hecelense keşke, keşke burada olsan. Kelimeler o kadar sıvıdır ki, Gözlerin döküldüğü çıkmazlarda. Hangi cümle katı edebilir, vicdanı? Hangi sevda yoğunlaştırabilir, basıncını? Cıva değil ki, yüreğim Söylenenler hep bizde olacak. Geri dönenler, Aşk olmaya sevdalı. Yaşananlar, yaşadıkça başka. Sevenleri ayıranlar oldukça, Bizdekiler daha vedalı Mumdan Beden Normal değilim, anayurdum aşk olduğu vakit.

Şehrin lekesinden düşüyorsa ayrılık, Enkazlı gelincik, sen söyle adımızı. Bir yerde ölüler, gerisingeri gömülmüşler. Tutuşturduk, fırlattığımız gökyüzünü. Uçurtmalar baş başa, koyun koyuna şükretmek. İki acı birleştiğinde, Huzur bulmuş Tanrı Ağlama yarim, aynan bendekinden. Sensin, benden gelen. İkimiz, sessiz bir biz, Herkes kıyasıya dövüşürken. Barış elçisiyim işte. Yedi divane, yüzünde Araf kokuyor. Ne vakit öpsem seni, Cennet dudağımda kıvrımlı yol. Çıkamamak, bulamamak kendini. Bir daha yetişememek, Sendeki gidişe. Bu kadar ezilmiş, bu kadar bıçaklanmışsam, Adam üşüyorsa yıldızsız vakitlerde, Bir gece kondur, mumdan bedenime. Eriyorsam senden, Gel de yapıştır beni, İçimizdeki ezelden. Kırılan Vazo Ağlamakla salınsa gökler, gözlerini tuttuğum ülke.

Yeni şehir, bakıştığımız geceleri geçerken. Her karanlığı sen zannetmem. Keşke oyun kursa, İçime saplanan terk edişin. Keşke çocuk olsa acılar. Annem gibi merhamet etseler. Kimse yokken gözyaşı ekleseler. Bana benden, bensiz bana. Bir kederde ölen heceler. Şiir yok, dua yok, umut yok. Kalmamış nefes, nefes alan yanım dahi yok. Boğazımda ölü insanlar, Ne vakit öksürsem, hiçler konuşuyor. Onlar sessiz, onlar vakitsiz kimse. Hiç var olmayan bir aşkmış, bu. Hep yok olan umutmuş, ayrılık. Yıllar büyüdükçe insan daha çocuk. Daha hassas, kırılgan bir vazo adeta. Düştüm yere, düştüm kendimdeki uçuruma. Yapıştırsan beni bendekiyle. Herkes kırarken insanlığımı, Sen yeniden onarsan, İçindeki sevgiyle Unutmam Gerçeğini Dönemiyorum

Dünde kaldım ben. Penceremdeki vakit, yosmalı bir yıldız. Giymiş erotizmi. Gece desen orgazmlı umut. Zevke gelmiş insan ölüsü. Zamanla ayağa kalkıyor, Diz çöktüğün her acı. Erkekle kadının çarpışmasında enkaz. Yokmuş, rahmindeki izleri satın alan. Sevmişsin, anın yaşarken. Sevişmişsin, geleceğin ölürken. Neredesin, insanlar seni dışlarken..? Ah kadınım Kimseler kabul etmezken, seni. Seni yaşattıkça, Kendisine umutsuz bir adamım, ben. Beni öldürdükçe, Kendisiyle barışık bir kadınsın, sen. İki nefret, giyinse sevdayı, Kaç yürek elbisesi eder. Kaç kumaş yaralanır, İnsan insanda çıplakken? Kaç namus vardır, dünyada? Kaçınız evvelinde beyazdır, hani cinayetsiz Hani öpüşmemiş, hani kırılmamış dünyada. Bir daha doğur beni annem! dersiniz. O kadar ki, Bir daha yaşat beni aşk. Yıldız akıyorsa limanlı evrenden, Gemileri coşturuyorsa, içimdeki sonsuzluk, Gel de dalgalandır, intihar vaktini. Ne de güzel öldürdün, Doğduğum tek çocukluğu Anladım ki, intikam almışsın Almışsın, İçine gömdüğün kadarını Arama, arama beni. Lakin yoğum, mezarlar üşütürken beni. Kimsesizliğin tabutunda çıra gibi. Ölüyorsam, yaşadığımdan daha çok, Yanıyorsam unutulan yalnızlıkla, Unutma sevgili..! Kim ne derse desin, Bendeki seven insan,

Seni sonsuzlaştıran biri. Hayal da olsa seni seven, Gerçeğini unutmayan biri Bulutun Siması Aldanma ayrılığa, sevilmek denen senin.

Hesapsızca içinden geçen umut. İçimizde çırpınan bilinmedik yaşanmışlık. Hani başkaydık, hani gülüyorduk o zamanlar. Kimse bilmiyordu, bizim bizde olduğumuzu. Bulutun ellerinden topluyorduk, simayı. Birçok Tanrı ya müjdeydi, Savrulan onca hatıra. Seni yazmışsam göğün katlarına, Bir renk ver, ebedi uyku son bulsun. Son gidiş, belki de son uykudur, Aramızdaki sonsuz rüya. Bir uyanacak vardır, elbet. Yaşanacak biri belki. İçinden, gözünden, teninden, Geriye dönemediğin yalnızlık dümenleri. Paradoksla kurulan bir rotadır, hani. Hani kaptanı yoktur denizin, Gittiği kadar sana gelen yolcudur, Hayattan kaçtıkların. Üzülme, müdavimi olursun sen de. Müptela olduğunda ölüme, O zaman yanacaksın, külden heceye. Geniş çocuklar çizeceksin, Kalemden örgütlenmemiş kelimelere. Acıyı teselli edeceksin, Benden sonrakilerde. O zaman bulacaksın, o zaman göreceksin. Yolun, duygunun, paylaşımın son olmadığını. Şükran eden çiçekler sürünecek kokuna. Sıkça kullandığın parfüm, Yalnızca sevdanın kokusunda. Sıkça anımsadığın hatıra, Yalnızca ikimizden kalma Şehirlerin Destesi Öylesine yazmak, nefes gardiyan olmuş