Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...



Benzer belgeler
Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Küçüklerin Büyük Soruları-2

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

En Güzel Hediyesi Noel

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

MATBAACILIK OYUNCAĞI

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

tellidetay.wordpress.com

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ISBN :

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 238. HALİM SELİM İLE 40 ESMA Mehmet Yaşar

Tomurcuk neşeyle kediyi alkışladı. Kıkır kıkır gülmeye başladı. İçerden babası homurdanıp şöyle bağırdı: Neresi komik bunun?

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA. Susanna

AYLA ÇINAROĞLU. Mavi Boya

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Anna Branford. Violet Mackerel in Küçük Sürprizler Teorisi

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE

Transkript:

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanların... dili, sesi Yeraltı Edebiyatı...

PHILIPPE DJIAN: 1949 da Biarritz de doğdu. Yapıtlarında kendi yaşantısına yaptığı dolaysız göndermeler otobiyografik roman yazarı olarak tanınmasını sağladı. Djian ın romanlarındaki kişilerin, dekor ve stilin Amerikan sefiller inin (Bukowski, Carver) anlatı ve filmlerine incelikli bir biçimde öykündüğü söylenebilir. Fransa da özellikle genç okur kitlesi arasında büyük yankılar uyandıran Crocodiles (1989) sert derisinin altında duyarlı bir doğa taşıyan timsah simgesi temelinde insan portreleri sunar. Djian ın bakış açısındaki modernlik, her zaman genç okur kitlesinin dikkatini çekmiştir. Betty Blue nun genel havasına egemen olan kararsızlık ve düş kırıklığı Djian ın bütün yapıtlarına damgasını vurmuştur. Düş kırıklığı, aşk ve sevgilinin (Betty Blue, 1985), dostluğun (Maudit Manège, 1986), bir yeteneğin (Échine, 1988) yitirilmesinden kaynaklanır. Yılda bir gece, dikenleri arasından yumuşak ve pastel renkli çiçek veren kaktüs gibi kin ve kan ortasında bir aşk öyküsünü dile getiren Bleu comme l enfer in (1983) kahramanları da bu nitelendirmeye tümüyle uyar. Düş kırıklığı, aynen çok arzulanan bir kadının umulmadık bir biçimde ve kolayca teslim olması gibi yaşamdan beklenilen şeyin doğru zamanda ve doğru yerde elde edilememesinden de kaynaklanabilir: Sotos (1993), yaşama ilişkin derslerle doludur. Babası olmayan on sekiz yaşında bir delikanlı, çocuğu olmayan kırk yaşlarında bir adam ve yalnız yaşayan bir ihtiyar, yazgılarının kendilerini buluşturduğu yerde, soto ların, ağaçların gövdesiyle kabukları arasında yaşayan küçük şeytanların tanıklığında tutku ve itkileriyle hesaplaşırlar. Yaşama girmek, arenaya girmek gibidir. Kişi, bu arenadan kendisiyle barışık ve kendine karşı silahlanmış olarak çıktığında bile, aynen gladyatör gibi ardında her zaman bir şeyler bırakacaktır. Böylece, Djian yitik bir kuşağın acılarının, romantik sözcüsü durumuna gelmiştir. Djian ın romanlarında yer verdiği ve argo kullanımların ağır bastığı konuşma dili, tümcelerindeki canlılık, yapıtlarından yansıyan ve pek az tanık olunan kendine özgü bilgelik ve aşırılık, bildik kalıpları aşan, düzeyler arasındaki geçişlerle modern, hatta postmodern anlayışın izlerini taşıyan özgür bir modelin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Gizemli başlıklar, izlekler (dostluk, cinsellik, şiddet, arabalar, alkol) ve anlatı tekniği (birinci kişi ağzından sürdürülen çizgisel anlatım ve teklifsiz dilin öğelerinin kullanılması) nedeniyle Djian ın yapıtlarına polisiye tür içinde de yer verilmektedir. Bleu comme l enfer ve Betty Blue da (Aynı adla Jean-Jacques Beineix tarafından sinemaya da uyarlanan filmin başrollerinde Jean-Hugues Anglade ve Béatrice Dalle oynadı) dilsel düzeye de yansıdığı gibi, mavi, Djian ın yoğun simgesel işlevler yüklediği ayrıcalıklı renktir. YAPITLARI: Bleu comme l enfer (1983); Cinquante contre un (1983); Zone érogène (1984) [Erojen Bölge, Çev. Yaşar Avunç, Ayrıntı Yay., 2002]; 37,2o Le matin (1985); Maudit manège (1986) [Eşiktekiler, Çev. Yaşar Avunç, Ayrıntı Yay., 2001]; Échine (1988) [Betty Blue, Çev. Ayşen Ekmekçi, Ayrıntı Yay., 3. Baskı, 2013]; Crocodiles (1989); Sotos (1993); Frictions (2003) [Sürtüşmeler, Çev. Aylin Yengin, Can Yay., 2005]; Impuretés (2005); Doggy Bag, Saison 1 (2005); Impardonables (2009); Incidences (2010); Oh... (2012).

Ayrıntı Yayınları Yeraltı Edebiyatı Vay... Philippe Djian

Ayrıntı: 837 Yeraltı Edebiyatı Dizisi: 82 Vay... Philippe Djian Kitabın Özgün Adı Oh... Fransızca dan Çeviren Hakan Tansel Son Okuma Ahmet Büke Philippe Djian & Éditions Gallimard, 2012 Bu kitabın yayın hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak İllüstrasyonu Sevinç Altan Kapak Tasarımı Deniz Çelikoğlu Kapak Düzeni Gökçe Alper Dizgi Hediye Gümen Baskı ve Cilt Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85 Sertifika No: 12156 Birinci Basım: İstanbul, Şubat 2015 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-975-539-975-1 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr

Vay... Philippe Djian Ayrıntı Yayınları Yeraltı Edebiyatı

TIKANMA HIRSIZIN GÜNLÜĞÜ Jean Genet DENİZCİ Jean Genet FLAMENKO NUN İZİNDE Duende Jason Webster ODA HİZMETÇİSİNİN GÜNLÜĞÜ Octave Mirbeau GÖRÜNMEZ CANAVARLAR ADSIZ DEVLER Pascal Bruckner ANNEM Georges Bataille ÇARPIŞMA J.G. Ballard MELEKLER Denis Johnson FAHİŞE Nelly Arcan KAÇAKLAR VE MÜLTECİLER CENNETTE BİR GÜN DAHA Eddie Little SEVDALI TUTSAK Jean Genet YALANIN ERDEMİ Joachim Zelter İSA NIN OĞLU Denis Johnson UYKU Annelies Verbeke GÜNCE ARA BÖLGE William S. Burroughs BEYAZ ZENCİLER Ingvar Ambjörnsen BALKON Jean Genet YERALTI EDEBİYATI DİZİSİ AMERİKA MEKTUPLARI Joachim Zelter NİNNİ İŞKENCE BAHÇESİ Octave Mirbeau BETTY BLUE Philippe Djian SIKIGÖZETİM Jean Genet PARAVANLAR Jean Genet ERSKİNE NİN KUTUSU Kym Lloyd BROOKLYN E SON ÇIKIŞ Hubert Selby Jr. CENAZE MERASİMİ Jean Genet TEKİNSİZ YOLDA Jack Kerouac LANETLİLERİN SAÇ STİLİ Joe Meno ZEN KAÇIKLARI Jack Kerouac YERALTISAKİNLERİ Jack Kerouac ÇARPIŞMA PARTİSİ BİR DÜŞ İÇİN AĞIT Hubert Selby Jr. SUÇLULUK KİTABI Kym Lloyd ÖLÜM PORNOSU BÜYÜK MAYMUNLAR Will Self LAZZARO, DIŞARI ÇIK Andrea G. Pinketts BİZ RÜYA GÖRÜRKEN Clemens Meyer ÇAMUR KRALININ KIZI Birgitta Trotzig HÜCRE Hubert Selby Jr. VAHŞİ OĞLANLAR William S. Burroughs ACI DÜŞLER BULVARI Cumhur Orancı KİRLİ, PASLI, BOZUK Alican Ökmen YOK EDİCİ William S. Burroughs UNUTULMUŞ ADANIN KARARSIZ SEÇMENİ Arthur Nersesian DEVRİMİN KIZLARI Carolyn Cookef TRAVESTİ Mircea Cartarescu KURGUDANDA GARİP KUZUNUN KUSURU Andrea Pinketts BEKLEME DÖNEMİ Hubert Selby Jr. NARKOPOLİS Jeet Thayil YALNIZ GEZGİN Jack Kerouac İLK KİTAP: SARI Serdar Şekerci UFACIK BİR PEYGAMBER James Bernard Frost AFFEDİLEMEYENLER Philippe Djian TEHLİKELİ YAKINLAŞMA Jenn Ashworth DÜĞÜN UÇUŞU Yusuf Yeşilöz ANLAT BAKALIM PARILTILI ARMAĞAN Manuel Vilas

Dışarısı karanlıktı ve çevre çizgileri bulanıklaşıyordu. Fırtına artık köprüden geçen at arabasınınkine benzer bir gürültüden ibaret kalacak kadar uzaklaşmıştı. EUDORA WELTY L homme foudroyé (Yıldırımın Çarptığı Adam), Fait Divers (Üçüncü Sayfa Haberi) öyküsünden alıntı.

Y anağım sıyrıldı herhalde. Yanıyor. Çenem de acıyor. Düşerken bir vazo devirdim, yerde patlayışını duyduğumu hatırlıyorum ve kendi kendime, cam parçasıyla mı yaralandım acaba diye soruyorum, bilmiyorum. Dışarıda güneş hâlâ parlıyor. Hava güzel. Yavaş yavaş soluk alıyorum. Birkaç dakikaya kadar, korkunç bir migren ağrısı çekeceğimi hissediyorum. İki gün önce, bahçemi sularken, gözlerimi gökyüzüne kaldırdığımda, kaygı verici bir mesaj gördüm. Şekli gayet belirgin bir bulut. Başkalarına yönelik olup olmadığını anlamak için, etrafıma bakındım; ama hiç kimse yoktu. Benim sebep olduğum sulama sesi dışında, çıt çıkmıyordu, ne bir söz işitiliyordu, ne bir çığlık, ne hava esintisi, ne de tek bir makine 9

gürültüsü ve Tanrı biliyor ya, etrafta çoğu zaman faaliyet halinde bir çim biçme ya da yaprak üfleme makinesi oluyor. Genelde, dış dünyanın müdahalelerine hassasımdır. Bir kuşun mümkünse tiz bir çığlık veya iç karartıcı bir gaklama eşliğinde düzensiz uçuşunda endişe verici bir alamet algılarsam, dışarı tek bir adım atmaksızın, günlerce evde kapalı kalabilirim. Ya da mesela, yapraklar arasından geçerken, akşam güneşi yüzümün tam ortasına vurursa yahut kaldırımda oturan, biraz para vermek için üstüne eğildiğim adam, aniden kolumu yakalayıp, suratıma: İblisler, iblis yüzleri Ama onları ölümle tehdit edersem, o zaman bana itaat ediyorlar! diye haykırırsa... Adam böğürüp duruyor, kolumu bırakmadan, deli gözleriyle ha bire aynı cümleyi tekrarlıyordu ve o gün eve dönünce, intihar etmeye meyilli ya da bana gönderilen uyarı, mesaj ve işaretlere kayıtsız olmadığımdan artık benim için en ufak bir kıymeti harbiyesi kalmayan seyahat amacımı anında unutup, tren biletimi iptal ettirmiştim. On altı yaşımdayken, Bayonne şenliklerinde, bir içki âlemini müteakip, bineceğim uçağı kaçırdım ve o uçak düştü. Bunu uzun uzun düşündüm ve o günden itibaren, hayatımı korumak için bazı önlemler almaya karar verdim. Bu gibi şeylerin varlığını kabul ettim ve bu işlere gülmekten yana olanları bıraktım, gülsünler. Sebebini bilmiyorum; ama gökten gelen işaretler bana hep daha yerinde ve zorlayıcı görünmüştür ve X şeklinde bir bulut dikkatimi iki kat fazla çekecek kadar nadir bir tür beni ancak tetikte durmaya teşvik edebilir. Nereden esti bilmiyorum. Teyakkuzu nasıl gevşetebildim? Biraz ya da çok? Marty yüzünden olsa bile. Öyle utanıyorum ki, şu an çok kızgınım. Kendime kızıyorum. Kapımda zincir var. Kapımda lanet olası bir zincir var, unuttum mu? Ayağa kalkıp, onu takmaya gidiyorum. Bir an alt dudağımı dişlerim arasına kıstırıp, bir dakika kımıldamadan duruyorum. Kırık vazo dışında, hiçbir dağınıklık saptamıyorum. Üstümü değiştirmek için yukarı çıkıyorum. Akşam yemeğine Vincent ve kız arka- 10

daşı gelecekler ve daha hiçbir şey hazır değil. Genç kadın hamile, ama çocuk Vincent dan değil. Bu konuda hiçbir şey söylemiyorum artık. Konuşmanın faydası yok. Ne gücüm kaldı onunla savaşacak, ne de isteğim. Babasına ne kadar benzediğini fark ettiğim zaman, delireceğimi sandım. Kızın adı Josie. Vincent la kendisi ve doğacak çocuk için bir daire arıyor. Başkentteki kiralardan bahsedince, Richard fenalaşmış gibi yaptı. Alışkanlık haline getirdiği üzere sövüp sayarak, bir aşağı bir yukarı yürüdü. Ne kadar yaşlandığını, yirmi yılda ne kadar karamsarlaştığını görüyorum. Ne, aylık mı, yıllık mı? diye sordu, kötü bir havaya bürünerek. Para bulabileceğinden emin değildi. Oysa benim rahat ve düzenli bir gelirden yararlandığım varsayılıyor. Tabiatıyla. Bir oğlun olmasını istedin, dedim ona. Hatırlasana. Richard ı terk ettim, çünkü çekilmez bir hal almıştı ve bugün her zamankinden daha dayanılmaz durumda. Çoğu zaman onu harekete geçiren şu işkilli kederi tahliye etmesi için, sigaraya yeniden başlamaya ya da koşmaya teşvik ediyorum. Kusura bakma, ama siktir git diye cevap verdi. Her halükârda, şu an beş param yok. Oğlanın bir iş bulduğunu sanıyordum. Bilmiyorum. Kendiniz konuşun bunları. Onunla da savaşmak istemiyorum artık. Hayatımın yirmi yılından fazlasını bu adamla geçirdim, ama bazen bunu yapacak gücü nereden bulduğumu merak ediyorum. Küveti dolduruyorum. Yanağım kızarmış, hatta biraz da sararmış, pişmiş toprak gibi ve dudaklarımın kenarında minik bir damla kan var. Saçlarım darmadağınık onları tutan toka büyük bir kısmını serbest bırakmış. Küvete banyo tuzları döküyorum. Çılgınlık bu, zira saat daha şimdiden akşamın beşi oldu ve şu kızı, Josie yi doğru dürüst tanımıyorum. Bu hususta ne düşüneceğimi pek bilmiyorum. 11

Mamafih havada inanılmaz güzel ve yumuşak bir ışık var, herhangi bir tehdit hissinden öyle uzak ki Bu kadar güzel bir havada, masmavi bir göğün altında, başıma böyle bir şeyin gelmiş olmasına inanmakta ziyadesiyle zorlanıyorum. Banyo güneş içinde. Uzaktan, oynayan çocukların çığlıklarını duyuyorum. Ufuk parlak bir tozla kaplı, kuşlar, sincaplar, vs. Harikulade. Bu banyo mucizevî bir şey. Gözlerimi yumuyorum. Bir süre sonra, her şeyi sildiğimi iddia edecek değilim; ama kafamı tamamen toparladım. Beklenen migren gelmiyor. Hazır yemekçiyi arayıp, suşi getirtiyorum. Özgürce seçmiş olduğum erkeklerle daha beterini de gördüm. En büyük vazo parçalarını topladıktan sonra, düştüğüm yeri elektrikli süpürgeyle temizliyorum daha birkaç saat evvel orada, kalbim hızla çarparak yattığımı düşünmek oldukça keyfimi kaçırıyor. Ve buyurun bakalım, tam kendime bir kadeh içki hazırlamaya niyetlenirken, İrène den, yani bir aydır görmediğim haber de almadığım yetmiş beş yaşındaki annemden mesaj geliyor. Beni rüyasında gördüğünü ve kendisini yardıma çağırdığımı iddia ediyor oysa onu hiç aramadım. Vincent anlattığım hikâyeye pek inanmışa benzemiyor. Bisikletinin durumu gayet iyi diyor. Ne tuhaf. Bir an gözlerimi ona dikip, omuz silkiyorum. Josie kıpkırmızı. Vincent az önce kızgınlıkla bileğinden yakalayıp, elindeki tuzlu fıstıkları geri bırakmaya zorladı. Görünüşe göre, daha şimdiden yirmi kilo şişmanladı. Birbirlerine hiç yakışmıyorlar. Bu işlerden kesinlikle anlamayan Richard, bu tür kızların genellikle yatakta harikalar yarattıklarına teminat veriyor yatakta harikalar yaratmak ne ola ki? Bu arada Josie, ilgisini çeken mahallede, en az yüz metre karelik, üç odalı bir daire arıyor, ama 3000 dan aşağı bu büyüklükte bir şey bulunmuyor. McDonald s a başvurdum diyor Vincent. Şimdilik idare eder. Onu bu yolda ya da biraz daha itibarlı bir iş için, neden 12

olmasın? cesaretlendiriyorum. Hamile bir kadının bakımı pahalıya patlar. Bunu bilmende fayda var dedim ona, daha kızı benimle tanıştırmadan. Fikrini soran olmadı diye yanıtladı. Ne düşündüğün umurumda bile değil. Babasını terk ettiğimden beri, bana karşı hep böyle. Richard müthiş bir trajedi oyuncusudur. Vincent da onun en iyi seyircisi. Sofradan kalkacağımız sırada, yine kuşkuyla süzüyor beni: Neyin var senin? Yolunda gitmeyen ne? Sürekli o olayı düşünüyorum elbette, yemek boyu aklımdan çıkmadı. Kendi kendime, rastgele mi seçildiğimi, yoksa takip mi edildiğimi, adamın tanıdığım biri olup olmadığını sorup durdum. Onların kira ve çocuk odası hikâyeleri ilgimi çekmiyor, ama giriştikleri denedikleri şeye, sorunlarının benimkine dönüşmesinden ibaret bu hamleye hayran oluyorum. Gözlerimi kısa bir süre onunkilere dikip, öğleden sonra başıma gelenleri anlatsam yüzünde belirecek ifadeyi hayal etmeye çalışıyorum. Ama bu bana düşen işlerin bir parçası değil artık. Oğlumun tepkilerini kestirmek yetki alanımdan çıktı. Kavga mı ettin sen! Kavga mı, daha neler? Hafifçe kıkırdıyorum. Yapma, Vincent! Biriyle mi kapıştın? Aptal saptal konuşma. Kim olursa olsun, insanlarla kapışma alışkanlığım yoktur. Ayağa kalkıp, verandadaki Josie nin yanına gidiyorum. Hava güzel, ama o, akşam serinliğine rağmen yelpazeleniyor, zira boğuluyor. Son haftalar en beterleridir. Aynı eziyeti bir daha asla çekemezdim. İşkenceye son vermek için, karnımı deşerdim herhalde. Vincent bunu biliyor. O epizodu hiç güzelleştirmeye çalışmadım. Her zaman bilmesini istedim. Ve unutmamasını. Annem de benimle aynı konuşmaları yapmıştı ve bu yüzden ölmüş değilim. Gökyüzünü, göğün yıldızlı karanlığını seyrediyoruz. Göz ucuyla Josie yi inceliyorum. Onu ancak yarım düzine kere in- 13

celemişimdir ve pek bir şey anlamadım. Sevimsiz değil. Oğlum Vincent ı tanıdığımdan, kızcağıza acıyorum, ama mineral bir tarafı var, soğuk bir inat. Ve sanırım, zahmet etmek isterse, işin içinden çıkabilir. Sağlam bir kız olduğunu hissediyorum, derinlerine gizlenmiş bir şey var onda. Demek doğum aralıkta diyorum. Yaklaşıyor. Vincent haklı diyor. Altüst olmuş gibisiniz. Hayır, hiç de öyle değilim diyorum. İyiyim. Beni iyi tanımıyor. Kapıyı arkalarından kapıyorum. Et satırıyla silahlanmış halde, zemin katı dolaşıp, kapı ve pencereleri kontrol ediyorum. Odama kapanıyorum. Şafak içeriyi istila etmeye başladığında, hâlâ gözümü yummuş değilim. Sabah mavileşiyor, ışıl ışıl. Annemi görmeye koşuyorum. Salonunda, genç ve atletik yapılı, ama son derece sıradan bir adamla karşılaşıyorum. Kendi kendime, dünkü saldırgan da buna mı beziyordu acaba diye soruyorum sadece üzerinde iki basit göz deliği olan bir kar maskesi hatırlıyorum, üstelik mavi mi kırmızı mı olduğunu unuttum bile. Adam, annemin dairesini terk ederken, bana hoşnut bir edayla göz kırpıyor. Kaç para ödüyorsun bunlara, anne? Çok acı! diyorum. Biraz değişiklik yapamaz mısın? Ne bileyim, bir entelektüel veya yazarla çık mesela. İlla bu tür bir aygıra ihtiyacın yok herhalde. Bu yaşta. Lafların bana dokunmuyor. Cinsel yaşantım yüzünden kızaracak değilim. Sense küçük bir kaltaksın sadece. Baban haklı. Burada keselim, anne. Ondan bahsetme bana. Bulunduğu yerde gayet iyi. Sen ne saçmalıyorsun, zavallı kızım! Elbette ki hayır, baban bulunduğu yerde iyi değil. Deliriyor. Zaten deli. Psikiyatrıyla konuşsana. Bana kahvaltı ikram ediyor. Son görüşümden bu yana yine bir tarafını yaptırmış galiba. Ya da sadece botoks filan Ney- 14

se, önemi yok. Maalesef benim de babam olan kocası içeri atıldığından beri ilk zamanlar kendini hayır işlerine vermiş olsa bile hayatını radikal bir şekilde değiştirdi. Tam bir hafifmeşrep. Son yıllarda estetik cerrahiye çok para harcadı. Bazen, belli bir ışıkta, beni korkutuyor. Pekâlâ. Ne istiyorsun? Ne mi istiyorum? Sen beni aradın, anne. Bir an, tepki vermeden, beni süzüyor. Sonra bana doğru eğilip, Yanıtlamadan önce iyi düşün diyor. Sakın, hafife alarak cevap verme. Yeniden evlensem, ne derdin? İyi düşün. Gayet basit, seni öldürürdüm. Düşünmeye lüzum yok. Başını yavaşça iki yana sallıyor, bacak bacak üstüne atıyor, bir sigara yakıyor. Hep dünyanın steril bir versiyonunu diledin diyor bana. Karanlık, anormallik seni her zaman korkuttu. Öldürürüm seni. Boşuna kafa ütüleme. Ve sonra, uyarmadı deme. Şimdiye kadar göz yumdum. Tamam, cinsel iştahı beni hep şaşırttı ve bunu onaylamıyorum daha doğrusu: bir hayli iğreniyorum ama bu konuda açık ve serbest fikirli görünmeye karar verdim. Başının çaresine bakma tarzı buysa, ayrıntıları öğrenmeye çalışmamak kaydıyla, kabul ediyorum. Peki. Bununla beraber, iş biraz fazla ciddiye binip de, bu evlilik hikâyesinde olduğu gibi kaygan bir zeminde ilerlememiz riski baş gösterdiğinde, müdahale ederim elbet. Bu seferki mutlu ve seçilmiş kişi kim acaba? Kiminle tanıştı? Sahada beliren ve onu hüzünlendiren şu Ralf kim? Bir adı da var herifin. Onun için çıldırdığını iddia eden bir avukatı, virüs taşıyıcısı olduğunu söyleyerek, sonra da bir ajans müdürünü, hikâyemiz hakkındaki ortamı hemen soğutan gerçeği anlatarak bertaraf ettim. Üstelik adamlar evlilik bile teklif etmemişlerdi. 15

Bu denli grotesk bir şeyi hoş görebileceğimi sanmıyorum. Yetmiş beş yaşında bir kadın. Evlenmesi, çiçekler, balayı. Şu, baştan ayağa yenilenmiş, göğüsleri kaldırılmış çifti 5000 güneşten şiddetle esmerleşmiş, parlak gözlü, yaşlı ve korkunç aktrislere benziyor. Önümüzdeki yıllarda kiramı kimin ödeyeceğini bilmek istiyorum diyor sonunda, iç çekerek. Söyle bakalım. Elbette ki ben. Hep ben ödemedim mi zaten? Çok hoşnutsuz olduğu açıkça belli olsa da, gülümsüyor. Müthiş bencilsin, Michèle. Korkunç bir şey bu. Kızartma makinesinden fırlayan ekmek dilimlerine tereyağı sürüyorum. Onu en az bir aydır görmedim ve daha şimdiden çekip gitmek istiyorum. Tut ki başına bir şey geldi diyor. Canım bunun alınması gereken bir risk olduğu cevabını vermek istiyor. Bir dilim ekmeği ahududu reçeliyle kaplıyorum. Bol bol sürüyorum. Kasten. İnsanın bunu ellerini kirletmeden yemesi zor. Ve ekmeği ona uzatıyorum. Tereddüt ediyor. Sanki kan pıhtıları var üstünde. Bir an gözlerini o şeye dikerek: Sanırım fazla vakti kalmadı, Michèle diyor. Bence bunu bilmen lazım. Babanın çok fazla zamanı kalmadı artık. İyi ya, kurtuluruz işte. Bütün söyleyeceğim bu kadar. Bu kadar katı olmak zorunda değilsin, biliyorsun Hayatın boyunca pişman olacağın bir şey yapma. Ne? Neye pişman olacakmışım? Ne saçmalıyorsun, sen? Bedelini ödedi. Otuz yıldır hapiste. O mesele uzakta kaldı artık. Bence öyle değil. Uzakta falan kalmadı. Böyle zırvaları nereden çıkarıyorsun? Uzakmış Sen uzak mı buluyorsun? Dürbün ister misin? Gözlerim bir kaşık acı hardal yutmuşum gibi yaşarıyor. Oraya gitmeye niyetim yok, anne. Hem de hiç niyetim yok. Bu hususta hayale kapılma. Benim için o uzun zaman önce öldü. 16