T B M M Tutanak Müdürlüğü



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Cumhuriyet Halk Partisi

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Biz yeni anayasa diyoruz

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Sevgili dostum, Can dostum,

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Devrim Öncesinde Yemen

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ISBN :

Yaz l Bas n n Gelece i

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir.

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Oktay Ekşi Çetin Emeç'i anlattı : Suikast listesindeydi koruma istemedi

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Otistik Çocuklar. Berkay AKYÜREK 7-B 2464

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Menümüzü incelediniz mi?

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

Cumhuriyet Halk Partisi

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

tellidetay.wordpress.com

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Perşembe İzmir Gündemi

Gülmekten Öldüren Fıkralar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Sayın Bülent SOYLAN Yeminli Mali Müşavir (E. Hesap Uzmanı)

Fransa da ki saldırıya Bodrumdan tepki

Radio D Teil 1. Deutsch lernen und unterrichten Arbeitsmaterialien. Ders 01 Köy ziyareti

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

Başkan Kocadon basına yemek verdi; tarafsızlığınızdan taviz vermeyin

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Şöyle ki ; Etnik köken olsaydı Bir şiir yüzünden yere düşen yiğidi %85 oy ve Üç Millet Vekili ile Parlamentoya gönderilmezdi,

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201

Transkript:

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 1 BİRİNCİ OTURUM 26 Haziran 2012 Açılma Saati: 11.30 BAŞKAN : Enver YILMAZ -----0----- BAŞKAN Bizler Komisyon üyeleri olarak, Darbeleri Araştırma Komisyonu üyeleri olarak 1960 ve 1971 darbe ve muhtırasını inceleyen bir alt komisyonuyuz. Sizi de, 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasıyla ilgili olarak dinleyeceğiz. Döneme ait düşüncelerinizi, yaşamış olduğunuz olayları, daha çok, yazdıklarınızın dışında bize verebileceğiniz bilgileri sizlerden isteyeceğiz. Programımız şöyle: İlk önce sizden bir ön bilgi alabiliriz eğer isterseniz. Başlangıç itibarıyla bizi bir bilgilendirebilirsiniz, bir giriş yapabiliriz, akabinde bizim sizlere sorularımız olacak, programımızı bu şekilde sürdüreceğiz. Buyurun. BEDİİ FAİK - Şimdi, efendim, önce bir şeyi belirtmek istiyorum: 27 Mayısta başlamıştır iş bildiğiniz gibi ama öyle bir hava estiriliyor ki, sanki 27 Mayıs üç beş tane subayın oturdukları yerde şu seçilmişleri bir devirelim diye karar vermişler ve birdenbire devirmişler havası yayılmak isteniyor çok, öyle bir şey yok. Bir defa o günkü havayı bilmekte fayda vardır. Şimdi, bakınız, siz bir Komisyonsunuz, Millet Meclisi Komisyonusunuz. Demokrat Partinin kurduğu bir tahkikat komisyonu var, o da Millet Meclisi Komisyonuydu. Siz bütün bu havanın içerisinde büyük nezaketle, bana hatta siz diyorsunuz, ben o komisyona da gittim, o komisyon da beni çağırdı, o komisyon beni nasıl götürdü biliyor musunuz? Matbaamı mühürlediler, arkadaşlarımı dışarı attılar, sokakta bir kamyonetin üzerinde ben maaş verdirmek zorunda kaldım çünkü ay başıydı ve beni tevkif edip Ankara ya götürdüler ve eski Meclis binasının bir yerine koydular, ondan sonra boyuna ifademi aldılar. Siz de komisyonsunuz, onlar da komisyon. Birdenbire bazı yazılar okuyorum. Efendim, Millet Meclisi komisyonu kurulmuş da, bu komisyona niye isyan edilmiş miş Sizin Komisyonunuz gibi komisyon olursa kimse isyan etmez ama insanları toparlayıp da, böyle Bunu şunun için anlatıyorum: İyi bilmek lazım o devri, o devri iyi yaşamak lazım. Genç insanlarsınız, o devri yaşamanıza imkân yoktu, ancak okuduklarınızla iktifa etmek mecburiyetindesiniz veya size anlatılanlarla iktifa etmek

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 2 mecburiyetindesiniz. Lütfedin, size anlatılanların benimki de dâhil- ne kadar samimi ne kadarı gayrisamimi ne kadarı uydurma bunları iyi ayıklayın, lütfen Çünkü çok yalan söylenmektedir, eskiden çok söylendi, hâlâ da yalan söylemektedir. Mesela ben bir yazı okudum: Efendim, Adnan Menderes ezanın Arapça okunmasını temin ettiği için asılmış diye. Böyle bir şey yok, böyle bir şey olmamıştır. Şimdi, şunu demek istiyorum: Evvela, darbeleri inceleme komisyonusunuz, bir defa darbeler arasındaki farkları lütfen iyi görelim. Şimdi bütün bunların anası 27 Mayıstır, o anadır. 27 Mayıstan sonra 12 Mart vardır, 12 Marttan sonra 12 Eylül vardır, 12 Eylülden sonra aslında pek hafif bir şey vardır. Bazı arkadaşlara göre, bazı anlayışlara göre o da bir darbe sayılıyor, yani 28 Şubattan bahsediyorum. Bana göre öyle bir darbenin olduğunu ben inanmıyorum, öyle bir darbeyi saymıyorum çünkü ötekileri çok iyi tanıyorum. Onlarla mukayese ettiğiniz zaman ona darbe demek için çok insafsız olmak lazım. Binaenaleyh evvela 27 Mayıs, her şeyin anası olarak 27 Mayısı ele aldığınız zaman 27 Mayıs öyle oturup da 8 tane, 10 tane subayın, birdenbire bu seçilmişleri aşağı alalım, devirelim, ondan sonra da biz istediğimizi yapalım şeklinde bir hareketle başlamamıştır. 27 Mayısa bayağı çanak tutulmuştur, ben size söyleyeyim. Ben, Demokrat Parti kurulduğu zaman onu savunan gazeteciler arasındayım ve en öndeydim üstelik de ama Demokrat Parti de iktidara geçtiği zaman da onun karşısına çıkan ilk gazetecilerden biriydim. Ben durup dururken aklımı oynatmadım, ama karşımdakilerin ne kadar değiştiğini görerek bu harekete girdim. Şimdi, efendim, darbeler diye umumi bir laf var, darbeleri inceliyorsunuz siz. Eğer 27 Mayıs bir darbe ise ötekilere bir başka isim vermek lazım veyahut 12 Eylül bir darbe ise diğerlerini farklı tutmak lazım. 27 Mayıs ne yapmıştır? 27 Mayıs Parlamentonun yerine geçmiştir, Parlamentoyu feshetmiştir. 27 Mayıs ne yapmıştır? Hükûmeti feshetmiştir. Yalnız bir şey yapmıştır, partileri kapatmamıştır. Neden kapatmamıştır? Çünkü bir parti daha fazla dayanağını teşkil ediyordu, Cumhuriyet Halk Partisi. O daha fazla bir dayanaktı onun için, onu da kapatmamıştır. Hatta bir şey söyleyeyim mi: Demokrat Partiyi 27 Mayıs hareketi kapatmadı, Demokrat Partiyi sulh hukuk mahkemesi kapattı, vaktinde kongresini yapmadı diye, vaktinde parti görevlerini ifa etmediler diye mahkeme kapatmıştır. Şimdi, 27 Mayıs eğer bir darbe ise 12 Mart başka bir darbedir, ona darbe diyemem, başka bir isim vermem lazım çünkü çok farklıdır. Çünkü, 27 Mayısta Parlamento yoktur, 27 Mayısta yalnız partiler sözde vardır, bir tanesi tamamen vardır da, diğerleri sözde vardır.

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 3 Farkları söylüyorum. 27 Mayısta sivil toplum örgütlerinin -partileri bıraktıkları hâlde- hiçbiri yoktur ama 12 Martta Parlamento bile vardır. Şimdi bunların ikisini aynı isim altında birleştirmek biraz insaf dışı olur bence. Sonra, 12 Eylüle geldiğiniz zaman o tamamen farklıdır, orada ne vardır ne yoktur evvela anlaşılamaz ama ondan sonra anlaşılır ki, bir yerden parti liderleri, mesela, 12 Martta evlerinde tutuldukları hâlde 12 Eylülde onların hepsi hapsedilmişlerdir ve hiçbir müessese ayakta bırakılmamıştır. Şimdi, bu farklar olunca, darbeler, evet, umumi bir laftır darbeler ama darbeler arasındaki farkları belirtecek bir şeyleri bulmanızda ben fayda görürüm; çünkü, hepsine birden darbe derseniz hepsi aynı karaktere girer, hepsinden aynı mana çıkarılabilir ve yanlışa sapar, nesiller yanlışa sapar. Buyurun, şimdi sorun. BAŞKAN Müsaade ederseniz bir iki soruyla başlayalım, devam edelim. 27 Mayıs darbesi yapılmadan önce darbe yapanlarla bir bağlantınız var mıydı? BEDİİ FAİK Hayır. Şimdi, böyle iddialar Herkes 27 Mayıs yapıldıktan sonra bir çalıma girdi. Bunu bana önceden haber verdiler diyenler, benim irtibatım var diyenler, başlangıçta hep böyle başlamıştır iş ve herkes bu işe ortak gibi görünmek isteyen fiyakacılar çok çıkmıştır, yalandır, hiçbiri yoktur. BAŞKAN Bu Dünya gazetenizle, bu şeyle bir bağlantı yok diyorsunuz. BEDİİ FAİK Hayır. Katiyen bağlantı olmadığı gibi mesela ben 29 Nisanda tahkikat komisyonu tarafından gazetem mühürlendi, bütün arkadaşlarım dışarı atıldı ve ben ay başı geleceği için matbaaya ait kamyonun üzerinde maaş verdirme talimatını vererek emniyet müdürlüğüne götürüldüm ve orada o gece misafir bırakılarak ertesi gün Ankara ya tahkikat komisyonuna sevk edildim. Binaenaleyh bizim hiçbir şekilde haberimiz olmamıştır. Öyle bir çalım yapmayacağım, yani bana önceden haber verdilerdi falan diye Çünkü bu lafları herkesten duydum ben. BAŞKAN Sizin bir aracı pozisyonunuzun olduğuna dair çok söylenti oldu, çok konuşuldu, bunun da olmadığını söylemiş oluyorsunuz. BEDİİ FAİK Pek çok grup benimle temas etmiştir. Bu temasın sebebi benim hiç kimseyi birbirine satmamışımdır, hiç kimsenin lafını birbirine götürmemişimdir ve bunu bildikleri için Birbirlerine zıt gruplar vardı, her ikisi de benimle konuşurlardı, ne onun lafını ona naklederdim, ne onun lafını ona, sadece dinlerdim, kendi tecrübem için dinlerdim ama

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 4 hiçbiri böyle bir şey söyleyememişlerdir ve olmamıştır zaten ve bu gide gide o hâle gelmiştir ki, hepsi bana itimat etmek durumuna düşmüşlerdir. BAŞKAN Bugün gazetenizin o dönemde- birkaç başlığından hareketle bir iki soru soracağım. Mesela, 30 Mayıs 1960 tarihli nüshasında Demokrat Partililerin, kendilerini almaya gelen subaylara Bizi halka teslim etmeyin: dediklerini aktarmışsınız. Bu bilgiyi nereden?.. BEDİİ FAİK Ankara muhabirlerinin verdiği bilgilerdir. Yalnız, bakınız, bir şey söyleyeyim evvela hemen ki, bundan malumatınız olsun. O günlerde yalanın biri bin paraydı. Sonradan öğrendiğimiz şeylerdi bunlar. Mesela, Celal Bayar ın 108 milyon serveti olduğu Benim gazeteme bu haber geldiği zaman yazı müdürleri bana getirdiler Böyle bir haber aldık. dediler. Ben, bu haberi kim verdi dedim, Ankara muhabirimiz Oktay Ekşi nin verdiğini söylediler. Bulun bana dedim, buldular. Oktay a Bu haberi nereden aldın sen? dedim, doğrudan doğruya Gürsel Paşa söyledi dedi. O zaman teyit ettirmeden bu şeyi yazmayalım biz dedik fakat akşamüzeri ısrar ettiler ki öyledir diye. Şimdi, bir ihtilal olduğu zaman o gazeteler, havadis peşinde koşan gazetelerin o ihtilalın dağdağası içerisinde her habere yapışması kadar tabii hiçbir şey olmaz. Çünkü, bir şey daha var, bazı haberlerin yazılmaması cezai müstelzim olabilir, o ihtilal içerisinde. Şimdi bugünkü hava içerisinde, bugünkü kafalarla o ihtilalı tahlil etmeniz çok güçtür, onun içinde olmanız lazım o sırada, onun içerisinde olabilseydiniz o zaman görürdünüz şeyi. Şimdi çok kolay Beyefendiciğim, şimdi çok kolay. O zaman öyle yapmasaydınız Çok kolay. Bu tıpkı Ayasofya Camiine, Ayasofya Kilisesine sen Bizans zamanında neden cami olmadın be kardeşim der gibi olur. O kilise, o hava, Bizans havasının içinde olduğunuz zaman kilisecikten başka hiçbir şey edinemezsiniz. BAŞKAN Yani, bu haberin, bizi halka teslim etmeyin haberinin doğru olmadığını mı söylüyorsunuz? BEDİİ FAİK Bilmiyorum. O zaman bütün haberler yazılıyordu, belki doğru belki doğru değil ama doğru olduğunu tahmin ederim. Çünkü, evvela Demokrat Parti ricali birdenbire bir saltanattan bir mahpese doğru gittikleri zaman paniğe uğramayacak kadar sağlam sinirliydi diye söylemek çok zordur, insan bunlar da, elbette o sırada paniğe düşenler vardır bizi halka teslim etmeyin demiş olabilirler, bunda şaşılacak hiçbir şey görmem. Sonradan insanlara kahramanlıklar yapıştırılıyor, sonradan insanlara başka türlü tavırlar atfediliyor, vesaire O hadiseler içinde öyle hiçbir şey olmamıştır. Hepsi eğilmişlerdir, hiç kimse kafa tutmamıştır, hiç merak etmeyin.

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 5 BAŞKAN Peki, şimdi, gazetenizin 31 Mayıs 1960 tarihli nüshasında Demokrat Parti Meclis grubunu, çete, Menderes gibi bir müstebit ve zalimin sürüsü olarak tesmi ediyorsunuz. Gençlerin vurulduğundan bahsediyorsunuz. 27 Mayıs sonrası açıklanan bilgilere göre toplam 5 gencin öldüğü, bunlardan sadece birinin polis kurşunuyla, yani, Turan Emeksiz in polis kurşunuyla, birinin tank altında kalarak, o da Nedim Özpolat, diğerlerinin ise askerler tarafından vurulduğu anlaşılmış. Fakat siz bunu da tabii bu haberi de veriyorsunuz ve bu haberin veriliş şeklî de, başta söylediğim gibi, çete, Menderes gibi müstebit şeklinde bir başlık atarak bu haberi veriyorsunuz. Bu doğru bir şey miydi? Bundan pişmanlık duyuyor musunuz? Bu haberi yorumladığınızda şimdi ne düşünüyorsunuz? Bir ikinci şey de, 1 Haziran 1960 tarihli nüshasında da Demokrat Partililerin silah dağıttıkları azgın bir kalabalığa asker ve subay kıyafeti giydirerek nümayiş yapan gençlere saldırtma planı yaptıklarını iddia ediyorsunuz? Bunun şeyi de neydi? Nereden biliyordunuz bunu? Bu ikisini birleştirirseniz BEDİİ FAİK Bana sorduğunuz bu sualler benim şahsen yaptığım şeyler olmalıdır. Yani, ben bir gazetenin bütün kadrosunun, o sıralarda hangi hava içinde hangi haberleri yazdığını, hepsini kontrol edemem ama günkü havanın içerisinde bütün bunlar vardı, bütün bunlar olmuştu. Şimdi, o kadar fazla şeyler olmuştu ki, bunların askerî ihtimal meydana çıkar çıkmaz uydurulmuş veyahut da iddia edilmiş olanları ile eskiden gazetelerin yazmış olanların arasında farklar vardır. Şimdi, mesela, kıyma makinelerinde, pek çok gencin, Et Balık Kurumuna ait kıyma makinelerinde yok edildikleri için cesetleri bulunamıyor havasını yaydılar, ihtilalcılar yaydı tabii bu havayı. AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) İhtilaldan sonra mı? BEDİİ FAİK İhtilaldan sonra. Böylelikle polisin o sırada imha ettiği söylenen şeyleri, gençleri, böylelikle sakladığı havasını yaymaya çalıştılar, bunlar hep yayılmıştır, böyle şeyler oldu. Şimdi, bakınız, hiç o zamanın faal unsurları ister politikada olsunlar ister gazetecilikte olsun hiçbiri savaş görmemiştir. İki üç tane yaşlımız vardır, Fahri Rıfkı Bey vardır o görmüştür, öbür gazetelerin başında belki Demokrat Parti gazetelerinde olan mesela Selim Ragıp Bey belki görmüştür ama onun dışında ne gazete sahibi olarak ne yazar olarak hiç kimse savaş görmüş değildir ve ihtilal de bilmezler. Biz bunları hep kitaplarda okuduk ve birdenbire bunun içine düştük. Şimdi, burada, birinci günden itibaren salim fikre sapmanın, salim kalmanın ancak dehalara mahsus bir şey olduğunu kabul etmelisiniz. Herkesin bir yanılması, sapıtması vardır. Siz o havanın içinde olmadığınız için.

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 6 Bakınız Beyefendi, bu ihtilal olduğu zaman, yani ben buna ihtilal diyorum, kendileri öyle dediler çünkü, ihtilal olduğu zaman benim için açılmış 100 küsur dava vardı. Ben, Celal Bayar a Demokrat Partinin avukatlığını yapıyor, DP li baston taşımıştır diye altı aya mahkûm oldum kapalı bir celsede. Sırf Demokrat Partinin avukatlığını yapıyor dediğim için. Birdenbire bütün bunlar tersine döndü ve ben o havanın içine girdim ki, avukat dediğim için, altı aylığına mahkûm olduğum Celal Bayar a hırsız diyecek havayı buldum, 108 milyonu vardır diye bize bildirdikleri zaman ve bildiren Gürsel Paşa dır, 108 milyonu var Celal Bayar ın diye yazacak hâle geldik. Avukat demenin yasak olduğu bir devreden ve bir platodan hırsız demenin serbest olduğu bir platoya geldiği zaman insanı düşünün siz. Şimdi, bunları herhangi bir mazerete sığınmak, vesaire için söylemiyorum, herkesin şirazeden çıktığı devrelerdir onlar, o devreler çünkü fevkalade devrelerdir. Siz bugünün anlayışıyla o günün insanını neden şöyle olmadı, neden böyle olmadı diye muhakeme ederseniz doğru yapacağınızı söyleyemem. ENVER YILMAZ (İstanbul) Hoş geldiniz. BEDİİ FAİK Hoş bulduk, teşekkür ediyorum. BAŞKAN Tabii, bizim amacımız burada o dönemin atmosferini anlamak bir de sizin oradaki pozisyonunuzu mümkün olduğunca tespit edebilmek. BEDİİ FAİK Tamam efendim, benim pozisyonumu ben size anlatayım. Siz bana pozisyonumu sorun. Benim pozisyonum, vaktiyle çıkışında desteklediğim bir iktidarın tamamen yanlış yollara sapması karşısında muhalifi olmanın bir insanı ne haletiruhiyeye sokuyorsa aynı haletiruhiyenin içinde olmamdan ibarettir, başka hiçbir şey değil. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Hocam hoş geldiniz. Hayırlı, uzun ömürler diliyorum. Uzun bir siyasi tecrübeniz ve gazetecilik tecrübeniz var. 27 Mayıs darbesi öncesinde bir gazete sahibisiniz, gazetecilik yapıyorsunuz ve hakkınızda çok tahkikatlar açıldığını söylediniz ve bu darbenin en büyük gerekçesi olarak da Tahkikat Komisyonu kurulduğunu ve bu Komisyonun insanlara zulmettiğini ifade ettiniz. Doğrudur, zulmetmiş olabilirler, bunlar zaten tarihçe de sabit. Fakat Tahkikat Komisyonu yanılmıyorsam eğer darbeden birkaç ay önce kurulmuştu. Menderes ve arkadaşları ne yaptılar ki, hangi konuda ihanet ettiler ki bu memlekete, askerler sürekli olarak ordu içerisinde cunta faaliyetlerinde bulundular. Samet Kuşçu olayı vardı biliyorsunuz, Samet

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 7 Kuşçu ihbarda bulunduktan sonra, bu cuntacıları ihbar etti, kendisi tutuklandı ve yargılandı, ceza aldı, diğer cuntacılar beraat ettirildiler. Bunun üzerine Menderes ve arkadaşları binlerce subayı emekliye ayırdılar, ilk defa Türk siyasi hayatında bir Başbakan askerleri emekliye ayırıyordu, Hükûmet emekliye ayırıyordu, bu dönemde dahi bunlar olmadı. Şimdi, neler yaptı ki darbe oldu ve ne yaptı ki Menderes ve arkadaşları asıldılar: Siz, darbeleri meşru görüyor musunuz ve bu asılmalara nasıl bakıyorsunuz? İnsani olarak, bir medya mensubu olarak o dönem için nasıl bakıyorsunuz? BEDİİ FAİK Şimdi, efendim, insan ölümlerine müspet bakabilmek için insanın insanlıktan çıkması lazım evvela, nihayet ölüm bu, ceza ayrı meseledir, cezalandırılmalar, şöyle yapmalar, siyasi hayattan çekmeler, vesaire, falan, filan Bunlar insanın vicdanının derecesine göre yapılabilecek şeyler ama ölüme geldiği zaman bu ölümü tasvip etmek mümkün değildir. Binaenaleyh işin ucu ölüme varmış ne olursa olsun ben orada yokum. Ama, eğer Menderes in neden devrildiğini, neden Menderes e karşı bir hareket yapma gereğini duyduklarını söylüyorsanız, o zaman çok sebep bulabilirim ben size. Mesela, bir defa hiçbir hürriyeti doğru dürüst işletmez olmuştur. Hürriyetlerin en barizlerini söyleyeyim, yazı hürriyeti, hayır; söz hürriyeti, hayır; toplantı hürriyeti, hayır. Balıkesir de İsmet Paşa nın mitingine eşek arıları sokularak, sonra bal arıları, arkalarından kovanlar dağıtılarak sabotaj yapılmıştır. İsmet Paşa nın kafasına taş atıldı. İsmet Paşa taş atılmaz adam manasında söylemiyorum ama o yaşta bir adamın başının yarılmasının, hoş bir şey SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Affedersiniz, çok özür dilerim. 1950 de Demokrat Parti iktidar olduğunda Cumhuriyet Halk Partisi çok düşük bir oy almış. 1954 te biraz daha yükselmiş. Daha sonraki seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi oldukça oylarını artırdığı gibi bir de milletvekili sayısını da çok artırmış. Eğer bir erken seçim olsaydı İnönü nün daha güçlü olacağı gözüküyordu. Yani, darbe yapmayıp da bu seçimi beklemiş olsalardı hem İnönü çok güçleniyor, Cumhuriyet Halk Partisi güçlenmiş oluyor, bir de, bizim ordu içerisinde bu cuntacı faaliyetler oluşmuş. Darbeden sonra da başlamış. Menderes asılmış, 27 Mayısı yapmışlar, daha sonra 1962 de Talat Aydemir ve arkadaşları, Fethi Gürcan iki defa darbeye teşebbüs etmişler, o zaman Menderes yok, İnönü var, yine bir darbe geleneği var. Daha sonra 1971 de 9 Mart olayı var, yine bir darbeci bir gelenek var ordu içerisinde. Bu bir marazi durum mudur? Yoksa bu bir sarih bir hastalık mıdır efendim? Bu bir darbe iklimi ve kültürü mü vardır ve bu darbe iklimi ve kültürü nasıl kurutulur?

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 8 BEDİİ FAİK Bir defa mesele başlamamalıydı. Başladı mı, bunun arkasının gelmesi kadar tabii hiçbir şey olamaz. Gepgeniş bir ordu düşünün, Avrupa nın en büyük ordusu. Rusya hariç en büyük ordusu. O kadar fazla büyük ki, efendim, Avrupa da Rusya hariç diğer orduları birleştirseniz bunun kadar etmez. O kadar büyük bir ordumuz var. Bu ordunun, oturup da, mütekellimi vahde olması, tek sözü söylemesi, tek şeyi yapması mümkün değildir. Nitekim, hangi darbeyi veyahut hangi ihtilali kendi başına bıraksanız, mücadele etmeyin hiç, kendi başına bırakın, kendi kendini yer. Bin tane misal vardır, bunlarda da olmuştur, her şeyde olmuştur. Binaenaleyh oturup da bir darbenin ilk olmamasını temin etmek lazımdı, bir defa oldu mu bitti artık, gelmiştir arkası, gelir. Şimdi, bazı şeyleri çok uzakta bıraktık, çok şükür, bazı şeyleri çok uzakta bıraktık. Artık öyle oturup da, herhangi iki kişinin bir araya gelmesinden ne endişe ediliyor, ne bilmem ne, nasıl olsa olmaz havasında ama Allah saklasın, günün birinde böyle bir havaya girerlerse, oturup seyretmekten başka çare yoktur çünkü bundan sonra olacak hareketler ben size söyleyeyim yirmi günden fazla sürmez, öteki gelir onu devirir, öteki gelir onu devirir. Yani, yirmi günden fazla, yani, artık herhangi bir ordu hareketi olamaz. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Darbe geleneği bitmiştir diyorsunuz. BEDİİ FAİK Bitmiştir darbe geleneği. Şimdi, hepsinin arasında çok fark vardır dediğim bundandır. Şimdi, hepsi birbirinden tecrübe almış olması lazımken, beni, şahsen beni ve istişare ettiğim yakın dostlarımı korkutan şey, birinci darbeden sonra ikincinin ötekinden ders alması lazım. Üçüncü, onların hepsinden ders alması lazım. Yani, yavaş yavaş gitmesi lazım. Öyle olmadı. Birinci darbenin dersini 12 Mart almış gibidir, Meclisi kapatmamıştır, herhangi bir parti liderini içeri almamıştır. Reisicumhurun seçilmesi gibi bir problemi vardır, vesairedir, falandır, onların öyle büyük meselesi olmamıştır. Ama, Mahir Çayan vesaire hareketleri olunca sertleşmek zorunda kalmışlardır ve ondan sonra mecbur olmuşlardır çünkü oraya bir defa girdiniz mi artık burnunuzu çıkaramazsınız. Bundan sonra gelen 12 Eylülün çok daha aşağıda olması lazım geliyor. Öne inmiştir. Yani 27 Mayıs şu sevideyse, 12 Mart bu seviyededir artık, daha hafiftir o, parlamentoludur, vesairelidir, iyiye gidiyoruz sözde, birdenbire 12 Eylülde iş değişmiştir, 12 Eylül birdenbire ötekinin de tepesine çıkmıştır. BAŞKAN Sizce niye değişti? BEDİİ FAİK Bence ordunun içerisindeki ayrılıklardan değişti. Yani, artık, o kadar mütesanit bir ordumuz yoktu çünkü bu darbeler, siz darbe diyorsunuz, bence ihtilaller, neyse,

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 9 onlar birtakım adamlar yetiştirdiler ve birtakım insanlar onu beğendi, onu beğenmedi, onu beğendi, onu beğenmedi, beğenenler teşkilatlandılar. Şimdi, bakın, ben size bir hatıramı anlatayım. 27 Mayıs bitti, artık tamam, seçim oldu, şöyle oldu, böyle oldu ama ordunun ümit ettiği netice çıkmamıştır. Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidara geçmesi ümit ediliyordu tamamen ama bir de bakıldı ki, seçim neticeleri maalesef Halk Partisinin tamamen iktidara geçmesine mucip değil ve Yeni Türkiye Partisi var arkasında, hatta Adalet Partisi hemen arkasından geliyor, o 180 küsur seyrediyor, o 159, vesaire ve öteki, ikisi birleşirse şöyle olurdu, böyle olurdu, falandı, filandı şeysi oldu ve İsmet Paşa meselesi var ortada. İsmet Paşa bir şey yaparsa ancak o durumu kurtarabilir havasına girdiler ve o havanın içerisinde İsmet Paşa koalisyon kurmak şeyinde kaldı. O sırada bir protokol imzalamışlardır. 21 Ekim Protokolü denilen protokolde, o istedikleri neticeyi alamadıkları için askerlerimiz, bir müdahale kararı almışlardır. 21 Ekim Protokolü diye bir protokol vardı, biliyorsunuz. Müdahale kararı almışlardı ama kumandanlar, Cevdet Sunay, vesaire falan SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Bu protokol doğru muydu? BEDİİ FAİK Hayır, doğru değildi, doğru diye söylemiyorum. Beyefendi, askerî hareket başlamaya görsün artık böyle nehir gibi akar, birbirlerini dürterler çünkü. Yani, politikacıların birbirlerine telkinlerde bulunmaları tabiidir de, askerlerin ki gayritabii değildir, onlar da kendi alemlerinin içerisinde birbirlerini, birbirlerini teşvik ederler elbette ve bir defa başlamaya görsün, onu demek istedim, başladı mı biter artık, gider o, silininceye kadar gider, nitekim silininceye kadar gitmiştir. Şimdi, o hareket olduğu zaman o şeyin içerisinde, ordunun içerisinde de birtakım yeni cereyanlar belirlemeye başlamıştır. Ben hiçbir tarafın sırrını birbirine satmadığım için, böyle şeyin, onları sarsmakla kalmayacağına ehemmiyet vererek değil, benim karakterim icabıdır o, ben onu da dinlerim, onu da dinlerim. Bana pek çok kişi meselelerini anlatmak nezaketini gösterdiler, itimadını gösterdiler ve dinlerdim ben bunları. Dinlediğim zaman gördüğüm şu ki, henüz ders alınmamıştı. Yani, 27 Mayıs onlara göre ihtilaldir, 27 Mayıs ihtilalinden kendilerine mahsus fazla netice çıkarmamışlardı. Çıkaranlar vardı. Mesela, Emin Aytekin, sonradan İhtilal Çıkmazı diye de güzel bir kitap yazmıştır. Kurmay Albay Emin Aytekin, belki burada örfi idarenin kurmay başkanıydı, iki Emin vardır, bir Emin Arat vardır, o Birinci Ordunun kurmay başkanı, Emin Aytekin Bey de örfi idarenin kurmay başkanıydı, ikisinin de kumandanı birdi, Cemal Tural dır hem iki hüviyetliydi, bir örfi idare kumandanı, bir Birinci Ordu kumandanı. Bunun bundan haberi olmazdı, vesaire Ama, mesela, Emin Aytekin Bey in tamamen bu işlerden vazgeçilmesi gereken bir havada

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 10 olduğunu bilirim ama bazıları vardır ki, hayır, bu birincide muvaffak olamadık, ikinci olsun, ikincide muvaffak olamadık, üçüncüsü. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Son bir soru sorabilir miyim? Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi uzun yıllar Türkiye de iktidar oldu, tek parti dönemiydi, dedelerimiz, babalarımız hep Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde yer aldılar, cumhuriyeti kuran da bir iradeydi bir noktada. Daha sonra çok partili hayata geçtik. Denir ki: Çok partili hayatı içselleştiremedik. Çok partili hayata alışamadığımız için de bir çatışma ortamı oluştu Türkiye de Cumhuriyet Halk Partililerle, Demokrat Partililerle. Daha sonra da darbe geldi, başka bir klik olarak, başka bir unsur olarak, sosyal problemleri gidermek adına çıkan bu darbeler daha büyük problemleri doğurdular ve 27 Mayısı bayram ilan ettiler. Bu tahkikat komisyonlarının kurulması, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde, yani Menderes döneminde fikir hürriyetinin, söz hürriyetinin olmamasını bir darbeye meşruiyet olarak sunmak istediniz gibi geldi bana. BEDİİ FAİK Evet. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) 27 Mayısı da bayram ilan ettiler, bu doğru muydu? Aynı zamanda, darbeler Türk demokrasisine ve Türk ekonomisine çok büyük zararlar verdiği söyleniyor ve bazı ekonomistler de, bugün, kişi başına düşen gayrisafi millî hasılanın 10 bin dolar civarında olduğunu, eğer darbeler olmasaydı 30-35 bin dolar civarında bir imkâna kavuşabileceğimizi söylüyorlar. Aynı zamanda bu darbeler bizi bir muz cumhuriyeti olarak dünyaya takdim ettiği söyleniyor, aynı zamanda bir Afrika ülkesi olarak, bir Güney Amerika ülkesi olarak takdim ettiği söyleniyor, bunlara katılıyor musunuz? Ne söylersiniz? BEDİİ FAİK Şimdi, darbeleri tasdik etmek mümkün değildir. Yani, darbeyi bir medeni adamın, bir medeni yaşayış isteyen adamın bir darbeler devrini tasvip etmesi mümkün değildir, hoş bir şey değildir. Sevilecek bir şey değildir, istenecek bir şey değildir. Hiçbir şeyin teminatı yoktur. Darbeleri yaşadık biz. Yaşlarınız müsait olmadığı için siz tam yaşamış olmazsınız, sadece okuduklarınızla veya dinlediklerinizle iktifa edersiniz. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) 1980 i yaşadım efendim, yedi yıl cezaevinde kaldım. BEDİİ FAİK Son darbe o. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Yaşadım yani, darbelerin ne demek olduğunu biliyorum. BEDİİ FAİK Neyse Ben hepsini yaşadım. Binaenaleyh, darbelerde siz hiçbir şeyden emin olamazsınız, hayatınız dâhil hiçbir şeyden emin olamazsınız. Böyle bir haletiruhiyenin sevilmesine, tasvip edilmesine, beğenilmesine imkân ve ihtimal yoktur, bu bir.

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 11 İkincisi, darbelerin hiçbir şekilde ekonomik gücü olmaz. Yani, darbe devri ekonomiyi kemirir. Onun için, dikkat ederseniz, sivil idarenin ekonomiyi düzelttiği sıralarda darbe olmuştur hep. Hazineyi tamtakır bırakınız, istediğiniz zulmü yapın ordu gelip de hiçbir şekilde müdahale etmez, hangi ordu olursa olsun etmez. Edebiyatını yaparlar ama hazineyi siz maaş verecek hâle getirirseniz o zaman hop gelirler, binaenaleyh tasvip etmek mümkün değildir. Şimdi, öbür sualinize gelince, şimdi, eğer, bir tarafı tertemiz kabul edersek, bir tarafı vebal kabul edersek hiçbir neticeye varamayız. Demokrat Parti baştan aşağı kusur içindedir, baştan aşağı kusur içindedir. Beyefendi, biz Demokrat Parti için âdeta 46 mücadelesinde ön saflarda dövüşecek kadar ateşli taraftarı idik. Bizi niye kaybetti? Biz başka bir menfaatin peşinde mi gittik? Hayır efendim. Kaybetti. Kaybetmesinin sebebi, vaktiyle iddia ettiği şeylerin hepsini kendisinde gördük, kendisi yapmaya başladı. Böyle durup dururken, o yarı sevimlisi zannedilen Adnan Menderes i durup dururken biz gülmüyor, sırıtıyor havasına boşuna kapılmamışız. Böyle yavaş yavaş kaybetmişlerdir. Bir sempatiyi Olimposların ihalları gibiydiler Beyefendi. O tahtan inmesi için insanın ne kadar budala olması lazımdır biliyor musunuz? O tahtan insanı zorla indiremezler, öylesine çıkmıştı, öylesine tepedeydi ama yavaş yavaş yavaş yavaş baktık ki yerlerde geziyor. Çok hazin şeylerdir bunlar. Şimdi, bir tarafta ordu var, bir tarafta da bir sivil idare var. İnsanın aklını peynir ekmekle yemesi lazımdır ki onun iktidara gelmesini istemek için. Çünkü burada anlaştığınız insanlar var. Burada sizin gibi kravatlı, sizin gibi gömlekli insanlar var, anlayışları aynı. Beyefendi, ben tek parti devrinde ordu bizim ordumuz, süvarilerimiz bildiğiniz gibi Mussolini kupasını kazandılar, Mussolini ye Bayrağımızı selamlattılar ve dünyanın en üstünde benim havaya geldiler: Bu rıhtıma gelirken, yanaştıkları zaman Galata Rıhtımında hiçbir zaman öyle bir kalabalık olmamıştır. Kadını, çoluğu çocuğu orada ağlaşarak bekliyorlardı. Kupayı şeye koydukları zaman, Musolini den alınan kupayı koydukları zaman, küpeştenin üzerine koyduğunuz zaman yanımdaki kadın bayıldı heyecanından, parlıyordu da o sırada güneşte, böyle bir heyecandı. Ben, bunları sonra, Şark hizmeti yapmadılar falan diye, daha geldiklerinin ayında başka yerlere tayin ettiler. Ben de oturdum yazı yazdım. Yani, bunlar dedim, gittikleri ülkelerde, yahut da gittikleri şehirlerde hizmet edecekler de, Mussolini ye ayakta Bayrağımızı selamlatmaktan daha fazla mı yapacaklar? Niye ayırdınız bunları birbirlerinden? Niye beraber çalışma imkânını aldınız? Şark hizmeti yapmamış, gark hizmeti yapmamış, bunlar laf mı dedim ya. İstanbul da örfi idare var, o zaman örfi idareliydik biz, gazeteciliğimiz hep örfi

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 12 idareyle geçmiştir. Beni örf idareye çağırdılar. Bir odada birkaç saat tuttuktan sonra kumandan seni görecek dediler. Ali Rıza Paşa nın huzuruna çıktım. Evvela bir savcı biraz ya yapmasaydın be kardeşim, niye başını belaya soktun gibi böyle nasihat, endişeyle beni idare etmeye çalıştı. Gittim Ali Rıza Paşa nın şeyine. Evvela beni oturtturmadı, bir müddet ayakta bekletti, evrak karıştırdı falan, filan. Ben sabırla bekledim. Biraz sonra oturun dedi. Oturdum. Niye dedi ordunun işlerine burnunu sokuyorsun dedi bana, bu tabirle. Efendim, ben ordunun şerefi için, yani o süvarilerin zafer kazanmaları bana mı geliyor en çok, size geliyor dedim. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Bunu Demokrat Partililer hazmedemediler mi diyorsunuz? BEDİİ FAİK Hayır, hayır, onun için söylemiyorum. Şimdi, bunu hazmedemediler demiyorum. Şimdi, ben, böylesine bir devreden geliyorum diyorum. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Şimdi, şunu mu demek istiyorsunuz: Biraz önce bir soru sormuştum. Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, iki partili bir dönem başladı. Bu iki dönem particiliği bir amaç hâline getirdiler mi demek istiyoruz, yani araçtır parti hizmet etmede, aynısını da hatırlarsanız Yaşar Doğu ve arkadaşları 7 altın, 2 gümüş madalya aldıkları zaman daha sonra Burhan Felek aynı zamanda Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Başkanıydı, bu şahıslar tekrar yine Demokrat Parti döneminde olimpiyatlara katılmasınlar diyerek, bunlar altın saat aldılar diyerek hemen müdahale etmişlerdir, Dünya Olimpiyat Komitesi de bunları artık profesyonel oldunuz, gelmeyin demişlerdir, B takımıyla gitmişizdir, Menderes devreye girmiştir, kabul edilmemişlerdir ve B takımıyla 2 altın, 7 tane gümüş almıştır. Yani, bunlar, sizin verdiğiniz örnekle benim verdiğim bu örnek şunu gösteriyor ki, partiler amaç olması gerekeni araç hâline getirmiştir. BEDİİ FAİK Doğrudur. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Yani bir araç hâline getirilmesi gerekeni amaç hâline getirmiş, içselleştirememişiz ve darbeciler de gelmişler bu kavgalardan istifade etmişlerdir. BEDİİ FAİK Eğer partiler zaaf göstermeseydi Beyefendi, partiler zaaf göstermeseydi, partiler dağınıklık içinde olmasalardı, partiler bir selamet içinde olsaydı, ben bizim askerlerimizin yine bir bahane yaratarak bilmem ne yapacaklarına kani değilim. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) 62, 64, 71, 80, şimdi, 28 Şubat. BEDİİ FAİK Bir defa başlamaya görsün, onu söylüyorum ben. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Bayrama ne diyorsunuz, 27 Mayıs bayramı, son sorumdu.

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 13 BEDİİ FAİK Ben onu tasvip etmiyorum. Şimdi, bir ihtilalin kendi verdikleri isimle söylüyorum, bir ihtilalin bayram yapılması kadar bir demokratik rejimde hata olamaz. İhtilal bayramı olmaz. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Milletlerin millî ve dinî bayramları vardır. BEDİİ FAİK Millî bayram Ama 27 Mayıs millî değildir. 27 Mayıs askeridir, 27 Mayıs zaten kendi ellerinden de çıktı, 27 Mayısı yapanların elinde de kalmadı ki. 27 Mayıs solun eline geçti. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Size çok uzun ömürler diliyorum efendim. Çok tarihsel bir muhassalasınız. Umarız anlattıklarınızdan, bizim bilmediğimiz ve dolayısıyla siyaseti silahla belirleyen bir süreç bundan sonra tarihe karışır ve anlattıklarınızdan da herkes bir ders alır. Şimdi, elbette ki, iktidarlar her zaman doğru işler yapmazlar, her zaman da demokratik ilkelerle hareket etmezler, zaman zaman sınırlardan çıktıkları olur. Yalnız, tabii, demokratik iktidarların yanlışlıklarını silahla değil yine bir başka demokratik iktidarla değiştirmek de esas. Benim tespitlerimde, gerçekten, bu özellikle basın hayatında sizin o dönemde çok önemli bir rol oynadığınız, hatta, Menderes, yani Demokrat Partinin biraz önce de ifade ettiğiniz tutum ve davranışlarına karşı basının bazı kesimlerini de örgütlediğiniz gibi bir şey ortaya çıkıyor, yani ortak hareket etme gibi. Mesela, şurada diyorsunuz ki: Ben bir teklif attım ortaya, Adnan Menderes, ismini ve resmini gazetede görmeye çok meraklıydı, her politikacı gibi, bir karar alalım, Adnan Menderes ten bahsetmeyelim, resmini koymayalım, ismini yazmayalım. Başbakan deriz ama resmini katiyen koymayalım dedim. Bütün gazete protokolü kendi aramızda imzaladık. Sefa Kılıçoğlu Menderes e yakındı, ben kabul etmem dedi, o uymadı. Yeni Sabah ın dışındaki gazetelerin buna uyması Menderes i çok sinirlendirdi gibi bir ibare var. Bu durum, sizin ve sizin gazetenizin o dönemde Menderes yani Demokrat Parti iktidarına karşı bir mahrek olduğu gibi bir imaj veriyor, doğru mudur bu? BEDİİ FAİK Evet, doğrudur. O sırada basın bildirilerinin, basında, gazetelerin, yani büyük gazetelerin imzası altındaki bildirilerin hepsi benim kalemimden çıkmıştır, benim matbaamda hazırlanmıştır. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Peki, hemen böyle kısa kısa sorarsam, böyle, herhâlde

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 14 Şimdi, basının Demokrat Partinin iktidarına karşı muhalefetinin merkezî olarak Dünya gazetesi ve sizi görmek mümkün bu ifadelerinizden. Size yönelik bir şey var. Özellikle Yassıada mahkemeleri sırasında Celal Bayar ın intihara teşebbüs etmesinde önemli yer alan Düşükler filminin senaryosunun size ait olduğu iddia ediliyor. Bunda da sizin rolünüz var mı? BEDİİ FAİK Hayır, o bana büyük bir iftira. Şöyle: Efendim, Ordu Film Merkezî diye bunların bir film teşkilatı vardı, ben o sırada Abideyi Hürriyet Yolu üzerinde yeni yaptırdığım bir evde oturuyordum. O bir Ticaret Bankasının mahallesidir, o mahallede de bir albay varmış o sırada, o albay Ordu Film Merkezinin başıymış, yani bizim mahallede oturan bir adam. O dolayısıyla, ben adamı hiç tanımadım, sanki onun o film merkezinde onun olması bir yanlış istihbaratla bana mal edilmiştir, edildiğini duydum sonra. Bunu, Hüsamettin Cindoruk Bey, ben Londra dayken bir gazeteye beyanat vermiş, o sırada düşükler için bir film yapılmıştı bir tane, sözde böyle giyinmişler, kuşanmışlar, gayet azametli bir tarzda geliyorlardı, öyle bir film vardı, bütün sinemalarda oynamıştı. Hâlbuki bu ilk gelişleri değildir, giydirilmişler, kuşatılmışlar, öyle bir film yapılmış, halka, böylesine bir medeni hava göstersinler diye. Doğrusu budur. O filmi de benim hazırlattığım, vesaire gibi lafları söyleyince, Hüsamettin Cindoruk Bey demiş ki, Bedii Faik Bey e sorun demiş. Bana Londra ya telefon ettilerdi o zaman pek çok gazeteci, ben onlara bu izahatı vermiştim, benim hiç haberim yoktur. Bu bana yapılan bir iftiradır diye. Bu şundan çıkıyor: Yassıaada konuşmaları diye bir seri yapılmıştı o sırada, bana rica ettiler ki, bu konuşmaları bir süzgeçten birisinin geçirmesi lazım çünkü uzun yapılıyor. Şöyle bir şey yapmışlar efendim, hesap uzmanları var, o hesap uzmanları Demokrat Partili ricalinin suistimallarını meydana çıkarıyorlar sözde. O hesap uzmanlarının hazırladığı şeyleri redaktörler heyetine veriyorlar, o heyette de bunu yazıyor, radyoda söylenecek hâle geliyor, o zaman televizyon yok. Tabii, hesap uzmanlarının yazdığı şeyler hesaba göre çok büyük şeyler. Onlardan mana çıkarmak, vesaire falan zor. Onun için bir karışıklık olmuş, benden rica ettiler, bunu toparlar mısınız diye. Ben dedim ki, bunu toparlamam kabil değil, yani bu çok zor bir şey. Bir defa hesap benim işim değil. Bu hesaptan çıkan şeyi ne yapacağız? En sonunda birtakım insanlar bulmuşlar, onların hazırladıklarını gözden geçirin dediler. Ben üç defa gözden geçirdikten sonra, ben bunları ne beğenmeme, ne tasvip etmeye imkân vardır, benim anlayışımın dışında bunlar dedim, bıraktım gittim. Bundan dolayı, benim de o şeye katıldığım falan filan olabilir ama o film merkezine zaten kimseyi katmazlardı, hiç kimseyi katmazlardı. Keşke

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 15 olsaydı, emin olun, şerefim üzerine yemin ediyorum, hiç tereddüt etmeden ben yaptım derdim. Yapmadım. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Peki, sizin büronuza, daha doğrusu gazetenize Behçet Kemal Çağlar, Falih Rıfkı Atay ın zaman zaman gelip gittiğini BEDİİ FAİK Falih Rıfkı benim ortağımdı. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Evet, doğru. Gelip gittiğini fakat bu Behçet Kemal Çağlar Ah İhtilal diye şiirler okuduğunu, sanki ihtilali özleyen, çağıran bir merkez hüviyetinde görünmüyor mu sizin gazeteniz? Yani, burada Ah İhtilal şiirleri okunduğuna göre. BEDİİ FAİK Benim gazeteme gelip de öyle bir sahne çizerseniz tabii çok çirkin olur. Yani, geliyorlar da, ihtilal ah ihtilal diye odamda bağrışıyorlar falan, filan, öyle bir şey olursa çok çirkin olur, öyle bir şey yok. Bakınız, Beyazıt Meydanı kaynıyor. Muhabirler gidiyor, her gün, avuçlar dolusu kurşun şeysi getiriyorlar, her gün. Böyle bir kristal tabla var masamda her gün doluyor, bezle toplanmış şeyler geliyor, yeter artık çocuklar, alın artık bunu aranızda taksim edin diyoruz. O boş kovanları getiriyorlar, dolu ama, böyle avuçlar dolu. Tabii, ben o gençlerle beraber Beyazıt Meydanı nda onu takip etme imkânım yok. Tabii, o kadar boş şey gördüğünüz zaman ne diyorsunuz, ölen oldu mu diyorum, bu kadar atılmışsa. Yok fazla ölmedi, bir kişi yaralandı, bilmem ne diyorlar. Artık, öylesine alelade havaya büründü ki o iş, ahvaliadiyeden oldu, Beyazıt Meydanı nda yine hadise var falan diyorlardı. Beni, tahkikat komisyonunda demin söylediğim şekilde tevkif edip de birinci şubeye götürdükleri zaman bazı polisler içeri giriyorlardı, kulağıma eğiliyorlardı, ağabey, Beyazıt kum gibi, kum gibi böyle elleriyle işaret ediyorlardı. Bana sözde güç veriyorlar, sanki Beyazıt ın kum gibi olması beni orada kurtaracakmış gibi böyle bir hava yaratıyorlardı ama böyleydi ve onlardan da boş kovanları gösterenler olmuştur. O günkü havanın içerisinde, biz, artık bunun alayına başlamıştık ve ben mesela bir arkadaşım geldi, zatıaliniz geldiniz burada bir sigara ikram edeceğim, yanlışlıkla yapmış gibi o tablayı uzatırdım, kovan dolu tablayı, aa affedersin, yanlış uzattım derdim, artık aramızda bunlar alelade şakalaşır havasına girdi. O sırada bir gün Behçet Kemal geldi. Behçet Kemal kafiyeli konuşur icap ettiği zaman. Öyle bir şeydir, manzum bir arkadaştır tabirle. Birdenbire kafiyeli konuşmaya başlar ve her şeyin sonunda kafiyeli bir dolu laf söyleyebilir. Yine geldiği bir gün, çocuklar girdiler içeriye, bir tanesinin burnu kanıyor. Beyazıt Meydanı nda vurulduğu için falan değil, burnu kanamış, sıcaktan kanıyor belki, burnu kanarken burnunu tutarak geldi. Behçet ayağa kalktı, ne oldu, bir şey mi oldu dedi. O da şey olsun diye, Behçet Ağabey ne olacak, polisler ateş etti burnuma dedi,

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 16 şaka yaptığı besbelli, öyle polisin ateş etmesi Şaka yapınca dedik ki, artık onu da bir gün göreceğiz galiba dedi ve oturdu, birdenbire, İhtilal Ah İhtilal diye bir şiir okudu. Ben dedim ki, bak o çocuk var ya dedim, Behçet e şaka yapıyorum, o çocuk var ya, burnu kanayan çocuk, aslında dedim Demokrat Partilidir. Yani, senin bu şiirini içeride duyduysa seni ihbar eder dedim ve şakalaştık. Behçet de güldü, bilmem geçti falan etti. Bunu nasıl duydularsa duymuşlar, bana, siz belki yüzüncüsünüz, bunu bana hep sormuşlardır. Behçet İhtilal Ah İhtilal diye okuduğu zaman niye tahammül ettin orada diye. Beyefendi, benim arkadaşım, şair adam, bugün ihtilal der, yarın demokrasi der, her şeyi derler. Arada, o sohbetin içerisinde nasıl konuştuğumuzu bilmiyorum, ama böyle olmuştur, doğrudur ama bu benim bir mihrak olduğumu göstermez. Benim matbaamda benim odam bir şeyde mihraktı. Demokrat Parti için basının çıkardığı bütün tebliğlerim mihraktır, onu söyleyeyim. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Efendim, siz Menderes iktidarının ilk geliş, yani, 50 li yıllarda gelmesini bir anlamda sempatiyle karşıladınız. BEDİİ FAİK AKIN Aman efendim, aşkla. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) İfade ettiniz. Gittiği aşamada da, hani bir gidene veya düşene vururlar misali, gittiğinde de gazetede, biraz önce Sayın Yavillioğlu nun ifade ettiği gibi, müstebit ve zalim sürüsü gibi, zannediyorum 30 Mayıs tarihli gazetede değerlendirmeler yapılmış yani anlatımların içerisinde, kuşkusuz bu sizin anlatımınız da olmayabilir, orada muhabirlerin ve diğer yazarların da olabilir ama sonuç itibarıyla, böyle bir yaklaşım tarzı, artık gitti Demokrat Parti iktidarı, güçlü bir askerî yönetim var, sizin de ifade ettiğiniz gibi ne yapacağı da belli değil, böyle müstebit, zalim sürüsü ve buna düşükler ve buna benzer aşağılayıcı kavramları ifade ederek de bir noktada ihtilalcilerin Menderes e karşı ya da Demokrat Parti iktidarına karşı sonradan uygulayacakları yöntemlere de bir psikolojik altyapı üretme gibi bir şey olmadı mı, bundan rahatsızlık duymadınız mı, nasıl olsa adamlar gitti. Bunu, bir daha böyle müstebit, zalim sürüsü, vesaire gibi tezyif edici kavramların kullanılması çok doğru mu? BEDİİ FAİK AKIN Peki, efendim, bunları soruyorsunuz da, düşük diye isim taktıkları insanların resimlerini artırmayla sattıkları zaman bu iğrenç bir harekettir, bundan utanınız diye yazı yazan beni niye hesaba katmıyorsunuz. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) İşte onu da siz söyleyin. BEDİİ FAİK AKIN Ben size söyleyeyim: Bu haleti ruhiye içinde olmakla bu haleti ruhiye içinde olmak çok farklı şeylerdir. Ben, 27 Mayıs hareketi olduğu zaman 100 küsur

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 17 dava altındayım Beyefendi. Bunlardan altışar ay yesem ne hâle gelirim düşünün siz ve kağıdım kesilmiş, her gün gözlerim yaşlı olarak camdan kamyon bekliyorum İzmit ten, günlük gönderiyorlar. Şimdi, nasıl subayların oturup da, şu adamları devirelim diye karar verdiklerine inanmak ne kadar saçmaysa, demokrat partinin de, sanki, oturup da, hapishaneye girdiğim zaman bir söz vardı, bir İsviçreli vardı, gayet alaycı bir adamdı, efendim dedi, bunların hepsi camiden gelmişlerdir dedi, kendisi Hıristiyan, ben de kiliseden geldim dedi. Burada suçlu bulamazsınız dedi. Şimdi sanki herkes camiden gelmiş veyahut herkes kiliseden gelmiş gibi davranmayınız. Ben sayarsam şeyleri günler sürer burada, Demokrat Partiden çektiklerimi sayarsam. AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Örnekleyin efendim. BEDİİ FAİK AKIN Evvela, davaları bir tarafa bırakıyorum, onu adaletin işi sayın. Falih Rıfkı Bey, benim ortağım olan gazeteci, beraber çıkardığım Dünya yı, Falih Rıfkı Bey on tane iş adamlarıyla birleşmişler, Atatürk ün Cumhuriyet Halk Partisine, Ulus a getirdiği matbaa ki atıl duruyor o sırada, bu matbaayı satın almışlar taksitle ve Dünya gazetesini çıkarmışlar, sonradan ben ortak oldum. Demokrat Parti Cumhuriyet Halk Partisinin mallarına el koyduğu zaman bizim matbaanın da muvazaa yoluyla satıldığı iddiasıyla el koymaya kalktı ve o hâle geldi ki, ortada kaldık. Ne aldılar ne de bizim malımız oldu. Böyle bir haleti ruhiye içerisindeyken biz, radyoda ilanlarımızı kestiler, herkesin para vererek ilan koyduğu, o zaman televizyon yok, yalnız radyo var, radyoda ilanlarımızı kestiler. Üç gün sonra kağıtlarımızı kestiler çünkü yalnız SEKA veriyor ve günlük vermeye başladı ve her gün siz kâğıt bekleyeceksiniz matbaada bastırmak için. Beyefendi, GAMEDA diye bir şey kurduk, her gazete birleşiyor, veriyor şeyi, o Anadolu ya dağıtıyor. Bu, muayyen bir zamana kadar bekler sizi, ben her gün GAMEDA kamyonunu kaçıracak hâle gelmiştim, yeniden kamyon tutup arkasından götürmek zorundayım çünkü İzmit Kâğıt Fabrikası günlük bana verdiği için vermiyor, akşamüstü gönderiveriyor, herkes sabahtan almış kağıdını, matbaasını basıyor, falan, filan Pekâlâ, fazla suç işlemesine mâni olmak üzere, böyle bir suç bugün bile yok, fazla suç işlememe mâni olmak üzere tevkif edildim, tevkif müzekkerem matbaamda asılı kaldı, orada bıraktım, tevkif edildim, fazla suç işlemesine mâni olmak üzere. BAŞKAN Mahkeme kararı var mı? BEDİİ FAİK AKIN Bir mahkeme kararı tabii, bir hâkim, tuttu, o Abdülkadir Bey diye, tevkif makinesi adını koymuştuk o zaman, adliye muhabirleri koymuşlardı, o tevkif makinesi Abdülkadir Bey böyle fazla suç işlemesine mâni olmak üzere

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 18 BAŞKAN O kadar var mı sizde? BEDİİ FAİK AKIN İşte o tevkif müzekkeresi gazeteyi sattığım zaman orada çerçeveliydi, o arkadaşlardan biri almıştır herhâlde ama öyle tevkif edildim. Bugün dahi öyle bir suç yok ceza kanununda. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Öyle suç olur mu efendim? Olur mu öyle şey. Zamanın hukuku da farklıymış. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Çok özür dilerim. Menderes iktidarına çok kızıyorsunuz. BEDİİ FAİK AKIN Bakın Beyefendi, sevgiliniz ihanet ederse herhangi bir şekilde daha fazla kızarsınız. Biz o adamı çok sevmiştik, o adamı çok desteklemiştik ama bize ihanet etti. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Efendim, bir de, demin Selçuk Bey de temas etti ama biraz daha oturması için ben soruyorum, siz, hakikaten, çok önemlisiniz bu konuda, yani, tarihsel, 1921 doğumlusunuz. Yani, önemli bir demokratik hayatın müktesebatı olarak ifade edilebilirsiniz. Bu bakımdan söyleyecekleriniz de önemli. Bu olanı biteni çok basit bir şekilde okursak, tek partili hayattan çok partili demokratik sisteme geçişin sancıları olarak değerlendirilebilir mi? BEDİİ FAİK AKIN Hangisi efendim? ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Bu olan biten, darbeler, o süreçler. Yani, demokratik düzene uyumun sancıları mıdır süreç içerisinde? BEDİİ FAİK AKIN Pek sancıları değil. Biraz iltimaslı davranırsanız, devreye biraz iltimasla bakarsanız sancıları diyebilirsiniz ama pek sancıları değil çünkü o zaman salim yolları görenler de vardı ama bence Menderes in o sevimli havası içerisinde, o hepimizin bayıldığı güler yüzü içerisinde Menderes in bir müstebit içi olduğunu kabul ederim, böyle bir tarafı varmış muhakkak. Çünkü, olimposların ilahları gibi geldiler Beyefendi. Hiç kimse öylesine gelmemiştir. O havadaydı ki başında, kendisini kaptırıp da ben odunu bile istersem milletvekili yaparım söylemine geçeceği yerde, bu sevgiyi, bu sempatiyi ben nasıl doğru yolda kullanırım havasına girmesi lazımdı. Girmedi efendim. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Peki, idamları ilk duyduğunuzda neredeydiniz, neler hissettiniz? BEDİİ FAİK AKIN Bir defa idamların hikayesi o kadar basit değildir, yani, ilk duyduğunuz, ilk duymadığınız meselesiyle falan söylemiyorum.

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 19 ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Hani o resimler filan var ya, ondan BEDİİ FAİK AKIN Hayır, hayır. Bir Yassıada vardır, bir Dolmabahçe de irtibat bürosu vardır, o zamanı iyi bilmek lazım ve ordu hiçbir şekilde irtibat bürosuna karışamaz haldedir çünkü böylesine ayırmıştır Millî Birlik Komitesi. Ordu, sonradan, Türk Silahlı Kuvvetler Birliğini kurdular yani Millî Birlik Komitesine karşı oldular, 9 Şubat Protokolü nü yaptılar, 22 Şubat Hareketini yaptılar, ondan sonra şöyle oldular, böyle oldular, bütün bunları yaptılar. Ne yaparlarsa yapsınlar Yassıada, doğrudan doğruya Millî Birlik Komitesinin emrinde kalmıştır ve Dolmabahçe deki irtibat bürosuna ordu hiçbir şekilde karışamamıştır, orası tamamen onlarla beraber olmuştur. Bu havanın içerisinde bir Adalet Komisyonu, yani Salim Başol un Başkanlık ettiği o mahkeme, tamamen müstakil çalışmıştır. Müstakil dediğim, dünyadan tecrit edilerek çalışmıştır ve bunlara gazete de vermiyorlardı. Biz sonradan öğrendik bunları. Şöyle öğrendik: Salim Başol bir gün hayıflanmış E, bunaldık artık. Bir motor istiyorum, bir deniz seferi yapayım, şöyle bir gezeyim, hava alayım. İstediğim arkadaşımı alayım yanıma, böyle bir şey istiyorum. demiş. Bunlar hemen bunu Bahriyeye arz etmişler. Oradan Bir motor verebiliriz. demişler. Kendisine motor verilmiş. Bunlar benim yazmadığım şeyler arasındadır, bazılarının zamanı gelmedi diye yazmamışımdır bu kitapta söylediğim gibi- bazıları da lüzumsuz şeyler, övünmüşler gibi görünecek diye korkmuşumda yazmamışımdır. Bunlardan bir tanesidir bu mesela. Demiş ki Bülent Bey diye bir Bahriyeli Albay: Beyefendi, istediğiniz insanları da yanınıza verelim, Marmara da gezin. İşte, oraya sandviçler veriyorlar, bilmem ne yapıyorlar, işte bir motora hükmedecek birisini vermişler. Salim Başol benim yazılarımı okurmuş, Salim Başol demiş ki: Bedii Faik Bey i de acaba davet edebilir misiniz? Hay, hay. demişler. Bana işte o yakışıklı Bahriyeli Bülent Bey matbaaya geldi Size efendim, bir şey düşüyor. dedi. Nedir o? Ben kendisini tanımıyorum. dedim. Yani bir motorda Marmara nın ortasında baş başa kalacağım son adam olabilir ancak. Nereden, ben ne yapayım, ne anlatacağım zaten ben ona, dedim. Vallahi efendim, çok hevesli, kendi istedi. dedi ve Sizin okurunuzmuş. dedi. Vallahi efendim, benim okurlarımın içinde başkaları da olabilir. dedim, yani Onlar da beni isteseler beni götürecek misiniz? Ben istemem, gitmiyorum. dedim. Neyse ama sonra çok acıklı konuştu, dedi ki: Hiç kimselerle temasları yok, falan filan. Uzatmayayım. Peki. dedik. Beni bir küçük motor aldı, arkadaşın motoruna yanaştılar, oradan bir bahriyeli elimi tuttu, oraya atlattı. Böyle ilk defa görüyorum, şeyde Yassıada mahkemelerinde uzaktan görmüştük bir defa gittiğimiz zaman, favorili böyle, biçimli de bir zat. Hoş geldiniz. dedi, geldi, motora bindik. Motorda

Komisyon : Dar.Ar.Kom Giriş :11.00 Tarih : 26/6/2012 Grup : Yunus Sayfa : 20 gidiyoruz, kendisi anlattı, neden böyle istemiş. Bir temasım yok. diye o zaman öğrendim ki yani Yassıada mevkufları veyahut mahkûmları, neyse yani Demokrat Partililer ne vaziyetteyse oradaki hâkimler de onlardan farklı değiller. Onlar başka bir adadalar gerçi ama ne temasları var ne gazete okuyorlar ne bilmem ne, hiçbir şey yapamıyorlar. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Radyo dinlemiyorlar mı? BEDİİ FAİK AKIN Hayır. Bilmiyorum artık orasını ama anlattığı bir felaket. Nitekim sonra irtibat bürosunda tanıdığım subaylarla konuştuğum zaman Elbette. dediler. Bu zaruri dediler ve bir bunalmış. Salim Başol u gördüm ve çok affedersiniz Nasıl bir salim, ismi gibi Salim karar verebilirler bu haletiruhiyede insanlar. diye şaşırdım ve veremediler de. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) İdamlar olmasın. diye bir yazı yazdınız mı hiç? BEDİİ FAİK AKIN İdamlar olmasın. diye İsmet Paşa nın çok geç kalan bir müdahalesini gördüğüm zaman yazdım. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Olmuş muydu idamlar o zaman? BEDİİ FAİK AKIN Hayır, olmak üzereydi. BAŞKAN - Kaç gün önceydi. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Biliyorsunuz önce 2 si asıldı. Fatin Rüştü Zorlu yla Hasan Polatkan asıldı, daha sonra rahmetli Menderes i astılar. duyuruldu. ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Onlardan haberiniz oldu mu? Birisi iki gün önce asıldı, BAŞKAN O yazı var mı elinizde? BEDİİ FAİK AKIN Var, yani gazetenin koleksiyonu... BAŞKAN Gününü söylerseniz, kaç gün olduğunu söylerseniz. Bir hafta, on gün. BEDİİ FAİK AKIN...yok bende ama yani mesela bu kitapta da İsmet Paşa nın ne kadar geç kaldığını bazı şeylerde, hatta şey de yanlış telefonlar etmişlerdir hep. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Kendinizin de geç kaldığını düşünüyor musunuz? BEDİİ FAİK AKIN Tabii, tabii. SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Kendiniz de geç kaldım diyor musunuz? BEDİİ FAİK AKIN Efendim, bakınız, ölüm öyle kolay, oturup da masa başlarında kolayca telaffuz edilecek bir şey değil. BAŞKAN Bedii Bey o yazıyı kaç gün önce... Tahminî bir süre de verebilirsiniz bize, biz ona bir bakalım, çıkarttıralım onu.