î j r *HUCÛRAT SÛRESİ r ^ u t Bu Sûre-i Celile'ye, Hucûrat deniyor. Lisanımızda "oda" demektedir. Bu sûrede Mü'minlere görgü adabı, peygambere ve birbirlerine karşı nasıl davranacakları öğretilmektedir. Medine'de nâzil olmuş. 18 âyet, 343 kelime, 1476 harften ibarettir. Sûre-i Celile baştanbaşa terbiyeyi, edebi bildiriyor. Âllâh'a ve Rasûlûllah'a karşı edep nasıl olmalıdır? Sûrenin hülâsası; Âllâh'tan korkmalı, yapılan amellerin iptâl olmaması için fenalık, edebe muhalif bir şey yapmamalı. Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'den evvel öne geçerek ne lisanen ne de kavlen ileri gitmemeli. O'nunla konuşurken bağırarak yüksek sesle değil, O'nun sesinden ileri geçmemeli. O'nunla konuşurken birbirinizle konuştuğunuz gibi olmasın, mümkün olduğunca edebe hassasiyete dikkat etmeli. Arayı bozmak için bazen münâfıklardan haberler gelebilir. Bu haberleri tetkik etmeden harekete geçmemeli. O zamanda Rasûl-û Ekrem, âshabın içinm de olduğu gibi bugün de içimizdedir. Çünkü İzn-i İlâhi ile ahvâle muttalidir. Kalbimizde baş gösteren imâna muhabbet ve küfr-ü
18 Tefsir Sohbetleri fıska ikrah Fazl-ı İlâhi'dir. Size büyük nimettir. Din kardeşlerinim zin araları bozulduğu zaman aralarını ıslâh edip barıştırınız. Müma kün olmazsa haksız tarafı mecbur ediniz. Zenginler, fakirleri alay etmesinler. Belki o fakir, Âllâh'ın katında daha kıymetlidir. Hatta hanımlar, aranızda birbirinizi ayıplamayın. Fenâ kelimelerle birbirinize isim, lâkap takmayınız. Sû-i zanda bulunmayınız. Ayıpları tecessüs etmeyin, gıybet etmeyiniz. Mal-û servetle kibr-i azamet yapmayınız. Bu sûre, baştan sona kadar edebi talim ediyor. Eğer iblisin ayağına basmak istersen yani mağlup etmek istersen gözünü aç, şeytanın katili edeptir. Edebi takındın mı, o zaman şeytan senden uzaklaşır. Mevlâna Celâleddin-i Rumi Kaddasâllâhû Sırrahûlaziz buyuruyor; "Âllâh'tan evvelâ edebi talep etmeli. Edebi olmayan kimse Rahmet-i İlâhiye'den mahrum olur." Edebi olmayan kimsenin fenâlığı yalnız kendine değil, etrafa umuma sirayet ediyor. Mûsâ Aleyhisselâm'ın zamanında ilâhi sofra zuhur ederdi, zaha metsiz yer içerlerdi. Edebi olmayan bazı kişiler ayrıca "biz soğan, sarımsak, mercimek isteriz" dediler. Yapılan bu edepsizlikten sonra yalnız kendilerinden değil, ilâhi sofradan hissedar olanların tamamından, o sofra kaldırılmış oldu. Zahmetsiz ele geçen nimetler elden çıkınca, zahmetle çalışıp yorularak kazanmaya başladılar. Edepsiz olanın yaptığı fenalık, kavminin başına felaket gelmesine sebep oldu. Bu sûre-i celilede beş âyet "yâ eyyûhenezme amenû" ile başlıyor. Çünkü hitap Mü'minleredir.
Hucûrat Sûresi 19 ^--jjji L$5 Ü Ey Âllâh-û Rasûlûllah'a ve Kur'an'a imân ' s ^ \ eden Mü'minler. Ij-Jla i J İleri gitmeyiniz «d j-ijj ^JlJ Âllâh-û Rasûlûllah'ın emirlerinden fiilen ve kavlen ileri gitmeyiniz. 4İil 1j_23İJ Âllâh'tan korkunuz, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhive- sellem'e tekaddüm etmek nihayet amelinizin iptâline sebep olur. Her şeyde dâima edep ile hareket ediniz. <ül 0' Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû i işitiyor bütün sözlerinizi, biliyor bütün yaptığınız işleri. Âllâh ve Rasûlünün huzurunda sözde veya işte öne geçerek konuşmak veya hüküm beyân etmek yasaklanmıştır. 2-4_J Ijj_gf V j ^g-dl P 3j- Ij V IJ-~ I j >ÂJl i fel W V ^ülj ^ ^ba.pi )a «j j- >z (Jj-JîJIj eden Mü'minler. j_ Jü l L 4Jİ L j Ey Âllâh-û Rasûlûllâh'a ve Kur'an'a imân J Yükseltmeyiniz ^-xsljcsl seslerinizi ı3j_j Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem'in sesinden fi s s o s s fazla yükseltmeyin. j l l! Ç- L^Ju Ijj_pt5 J j Ve O'na söz söylerken, birbirinize yüksek sesle konuştuğunuz gibi konuşfi fi S S Q S mayın. Ç_- JU.pI k "-inol Amelleriniz haptolur, mahvolur, heder olur. (İmân gitmez, amelin sevabı gider.) ûjj^-id J ÇÜIJ Farkında olmadan amelleriniz boşa gider. Âshab-ı Kiram'dan Sabit bin Kays, ağır işittiğinden yüksek sesle konuşurdu. Bu âyetin nüzulünü müteakip Huzur-u Nebeviye gelmemeye başladı. Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz kendisini arattırarak. "Bize niçin gelmez oldun?" dedi. Sabit Radıyallâhû Anh; "Ya Rasûllûllâh! Âllâh-û Teâlâ sana bu âyeti inzal buyurdu.
20 Tefsir Sohbetleri Benim ise sesim kuvvetli. Amelim heder olup da ateş ehli olmaktan korktum" diye cevap verdi. Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem "Hayır! Sen o mevkide değilsin, hayır ile yaşıyorsun, hayır ile öleceksin. Sen, Cennet ehlindensin" buyurdu. jj >«aj\ i i «Ij^l ^A)\ (Jj»j A «P ^ )ly j s \ 0^ xj jj >aj\ j j ^_jjâp j ^ - \ j Öj-i.*.* Oj-Jaİj 5_;jJI O] Onlar ki seslerini Huzur-u Saadette hürmeten indiriyor, yavaşlatıyorlar. -oil JjJ-5 Huzur-u saadet- 1 te seslerini kısanlar ^-gjjjû 4üI 5-^>l 5->3J1 J o kimseler ki Âllâh-û Teâlâ, kalplerini takvâ için imtihan etmiştir. Takvânın zuhuru için Âllâh imtihan ediyor. ^L-Jâp JJ-İJ «j-â-î* İşte onn lar için Mağfiret-i İlâhiye var. Hataları varsa Âllâh CelleCelâlûhû, onları affeder. Yalnız affetmekle kalmıyor, onlara ecr-i azim var, cennetleri ihsan eder. 4- V \ o\j>t>j\ «.Ijij iij j il ij jjjjjl j j d ıij it ij 5-j ÂJ1O' Onlar ki seni çağırıyorlar, Ey Habibim Sallâl- " u " ' "» _ lâhû Aleyhivesellem. t t-vjj 5_* Odaların arkasından sana nida edenlerin OjJ-â»u J bilmeyen kimselerdir, aklı ermez kişilerdir. pek çoğu, senin yüksek kadrini Üyeyne ibni Hısn ile Akra ibni Habis, Temim oğullarından yetmiş kişilik bir heyetle öğle vakti Âllâh'ın Rasûlü'ne geldiler. Rasûlûllah odasında uyuyordu. "Ya Muhammed! Dışarı çık, yanımıza gel" diye bağırdılar. Âyet, bu tür davranışın uygunsuzluğunu anlatmaktadır. 5- ^ jl & \ju ^
Hucûrat Sûresi 21 J_JJ Eğer ^-.$51 onlar sabr-ı tahammül ederlerse, lsjl>- ^ sen yanlarına çıkıncaya kadar. l^ -li-5 lxj Elbette kendileri için daha hayırlı olurdu. Âllâh-û Teâlâ, mübalağa ile mağfiret edici, affedicidir, merhamet sahibidir. 6-4_ İLg.^7l -oji1j _*w 2j ol I L J j j - o li ol Ij _ ioi ^j - ^j JI L^j I X ^ JİO X \ y (j-lo^u Â-lLa-î Lo ^_P lj_l.il l-4^ L j Ey Âllâh-û Rasûlûllah'a ve Kur'an'a imân " ' '' î, _ o eden Mü'minler. L il 3 ^_Sİl - Ol Şâyet bir fasık size bir haber getirirse (birdenbire kapılmayın.) IjllllS Onun doğruluğunu araştırın (olabilir ki yalandır.) U y <1)1Yoksa bilmeksizin bir kavme zarar verirsiniz, ^ütpo hakikat belli olmadan. l i j_*a,il5 Sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Rivayete göre; Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem hicretin dokuzuncu yılında, Velid Bin Ukbe'yi zekâtlarını toplamak üzere Ben-i Mustalık kabilesine göndermişti. Ve bir saygı nişanesi olmak üzere halk, çoğu atlı olarak, Velid'i karşılamaya çıkmıştı. Meğer Velid'le Mustalık oğulları arasında evvelce bir adavet varmış. Kendisini öldürmeye geliyorlar zannıyla korkarak hemen geri dönmüş ve Rasûlûllah'a: "Onlar, irtidât etmişler bana zekâtı verş mediler" demişti. Bu haber, Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem Efendimizi hiddetlendirmiş o kadar ki, Mustalık oğulları ile gazâ etmeye bile niyet etmişlerdi. Bu âyet-i celile bu münasebetle nâzil olmuştur. Bilâhare Fahr-i Kâinat, bir miktar askerle Halid ibni Velid Ra- dıyallâhû Anh'ı, Ben-i Mustalık'a göndermiş ve "Keyfiyeti tahkik et. Şâyet kendilerinde imânlarına delalet eden şeyi görürsen, I
22 Tefsir Sohbetleri zekâtlarını al gel ve illâ haklarında küffara edilen muameleyi tatbik edersin" buyurmuştur. Fakat Halid bin Velid irtidatlarına delil olabilecek hiçbir şey görmemişti, ezan okuduklarını ve hatta teheccüd dahi kıldıklarını müşâhade etmişti. Hiçbir itiraza maruz kalmadan zekâtlarını alarak, Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem Efendimize avdet etmişti. Bu sûretle Velid'in hata ve iftirası meydana çıkmış oldu. 7- ^ j J İ ji Ij _ U p Ij j ü ü ı l i d I o j i j 2lS jy^ 'jjı i i d ı c J. i l jjj_ jiijjl l a iljdji jl j^ x J lj (3j ^-ijl_5 \ V <ül Jyl>'j f_fj> d)l Ij İ İ pij Ey böyle yalan ve iftirada bulunanlar. Biliniz ki Rasûlûllah Sallâllâhû Aleyhivesellem aranızdadır. (Haber veriyor Cenâb-ı Hak, Habibine sizin yaptığınız yalanları. Âllâh, Ha- ^ fi s bibine bildirir öyle ise böyle yapmayınız.) j-j^ f- ija j J_J jj>vl Eğer Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem, birçok işlerde tetkik etmeden size uysaydı, IJukJ mihnet ve helâke düşerdiniz. ÛLLVI Ç JIJ- <xı1^.fjj Fakat Allâh-û Teâlâ size imânı sevdirmiş, 1 _x jjis O L J k d lj termişti. Oj JL-AİJJI bunlardır. onu kalplerinize ziynet yapmıştır. i_x!ji ajj>j J_ixJI Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin gösö 8- ı ı p i I j i I {jjü *^k*jzs d L jjjl Rüştünü bulan, doğru yolda olanlar aj J û j <0)1 j_a /L^â Bu da Allâh-û Teâlâ'nın, bir lütuf ve nimetidir. f-jj* Âllâh alimdir, herkesin ahvâlini bilir. Hâkim'dir, her şeyi yerli yerine halketmiştir.
Hucûrat Sûresi 23 ji 9- I^ j J.;»-] <*2* *j j l i Ij_>*JU^lİ Ij lîlâl (jo^j-^jl j_^ öllajli? ülj Js-l_İ jl i^ I J _ a ^ S-^ş -Cj (Jj-ll Ij-X ^ J - ^ ' l (j P...S^ll,_<. iü j] j Ll.. îij <Jj_*Jl> La.-g.L;.) Ij-^JU^lî 0 0 s o Ij_i i5l j_» öz-öü/k (3İJ Eğer Mü'minlerden iki taife birbirleriyle vuruşurlarsa, (Allâh'm emri budur) L _ 1 U mümkün olduğu kadar onların aralarını (nasihatla, Âllâh'm hükmüne davet ederek) bulun, barıştırın. ^_1 p L i4 A ' c -_Ju 0/-Î } o Eğer birisi tecavüz etti, galebe ettiyse diğer taife üzerine, 0 r. ^ ^ o zaman nasihat fayda vermiyor, Lrk.ij ^jdl Ij-blis o galebe edene ei ' i ^ mukabele ediniz. *x\ j -j>\ ^ Jl ls-x>- Âllâh-û Teâlâ'nın emrine dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. (Mağlup olana yardım edip, o galip olanı def edinceye kadar. Galip olan ne zaman ki fik- A > > o ^ 0 o ^ rinden vazgeçti, rücû etti.)...«ijj.ı ljl^lo Artık aralarını adaletle düzeltin, sulh yapınız - ^ 1 1! ->o 4üIÜ (Her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Âllâh-û Teâlâ, adil davrad nanları sever. t S } S * * * S ^ O / ^ ' O s jj 0 ^ 1* O X jj 0 ^ 0 * 10- ö -SÖL*J «üöl Ij -Üj 1j ^.ojl Ioj] JJÖ 1 aj_ -l L ü l Mü'minler ancak birbirlerinin (din) kardeşidirler. Öyleyse kardeşlerinizin aralarını ıslâh edin. lj_i$lj Ve Âllâh-û Teâlâ'dan korkun, ö j- i j ^İ_-cL ü (hükmüne muhalefet etmeyin) ki rahmet olunasınız. Mü'minler din kardeşi olduklarına göre, kavga ettiklerinde ba- rıştırılmaları gerekir. 11- -_ La I ö l ^-. p çj-j çj-j 'if Ij _loi jjj j Jl L gj IL j
24 Tefsir Sohbetleri Sfj (j ljj->- (j~^d öl Öp s.l_öj j_* l_öj Sfj 1> j-«j öl-*wl J_*j <3j JLaJI ju,^ l ^p *' c-jldj'yiı ljj_>bj V j ö j ü l b djud/li Ij_i^1 J - jj I LgjI Ü>Ey Âllâh-û Rasûlûllaha ve Kur'ana imân eden Mü'minler. ^J 3 J-_» ç j j almasın. ^ L» I^ö Ij-ijSo öi J Bir kavim, diğer bir kavmi alaya Belki de onlar, olur ki Âllâh indinde alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdır. J_» */_!> J J J_41» Kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesinler. j-s ö öl Belki alaya alınan hanım, alaya alan hanımdan Nezd-i İlâhi'de daha hayırlıdır. İ l _ l i i I Ij^_öö J J Kendi kendinizi ayıpla Je ^o^o ^ ^ mayın (o da sana yapar.) Ij >_j/l J J Birbirinizi kötü lâkaplarla çağırmayın. öz-ö/ji JÖÖ ^j- I âji ^-ÖVI J~_l >İmândan sonra fa- sıklık ve kötü lâkaplarla çağırmayın (şimdiye kadar yaptıklarınıza tevbe ediniz.) ö-'-öj Öj-U/kJI işte böylesi kim seler zalimlerdir. J_»>J Her kim de tevbe etmezse, ^-a ^ j Üj U Âyette; erkeklerin ve kadınların birbirleriyle alay etmemeleri, birbirlerini ayıplamamaları ve kötü lâkap takmamaları istenmekte, bunların yoldan çıkma anlamına gelen bir tutum olduğu hatırlatılmaktadır. 12- Slj p ı j b öı j b j - - j ı^-ölpı ı ^ i j_j.ıîı 14S 14 a^ I öl ps"j.?-l c_*-5^i L *-> lj ö**^ t_»lj-j itil ö Ö)l lj-^ lj aj_*iallla Ij_İ»I J- jjj I Lgjİ Ü Ey Âllâh-û Rasûlûllâh'a ve Kur'an'a imân eden Mü'minler. J_kJI J» I * ^ I j_ilsj>-i Zannın birçoğundan içtinab
Hucûrat Sûresi 25 edinin, kaçının. ^Jl Jl ^^aju ül Zira zannın bazısı, ağır günâhtır. '3~* yın. L_ iaj Tecessüs de etmeyin, birbirinizin kusurunu araştırma- Ç -Jiu J j Biriniz, diğerinizi arkasından çekiştirmesin. j/ U û l 4*-*$ Biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? aj_üâ^ S UL!^ a_^j -\ İşte bundan tiksindiniz, lj_23ij -i, V /V ı A S j \M o halde Allâh'tan korkunuz, ^ > 5 j IJj ^1 ül (gıybet etmeyin.) Âllâh-û Zülcelâl gıybetten tevbe edenlerin tevbelerini kabûl eder, rahmetine erdirir. Ayette; zandan kaçınmamız, kusur araştırıp ayıpları deşmememiz ve gıybet etmememiz istenmiştir. Çekiştirilen kimse de anlatılan kusur bulunsa bile, bunun anlatılmasının câiz olmadığı belirtilmiştir. Bir hadis-i şerifte; "Müslümanların eksikliklerini, ayıplarını araştırmayın. Zira kim Müslümanların ayıplarını araştırırsa, Ala lâh-û Teâlâ da onun ayıbını meydana çıkarır. Nihayet evinin içinde bile onu rezil, rüsva eyler" buyrulmuştur. Gıybetin akabinde tevbe etmeli. Bu gıybette mal, zayi olmamış. Vücudunda da bir zarar ziyan olmamış. Öyle ise gıybet edig lene malûmat vermeye lüzum yok. Seninle Allâh'ın arasındadır. Gıybet ettiğine duâ et. ÂNâhûmme mağfirli veli meniğtebtûhû. Ya Rabbi beni mağfiret et. Gıybet ettiğim kişiyi de mağfiret et. edin. Kebâirden olduğu halde birkaç yerde cevaz verilmiş. a) Zalimi ve zulmünü bildirmek. b) Filan kişi malımı aldı zarar verdi fakir oldum bana yardım
26 Tefsir Sohbetleri c) Fetva almak için itimat edilene gidildiğinde, zarar ziyan gördüğü kişinin fenâlığını söylemek. d) Ticaret yapacağı iş ortağı kişiyi tanımak istediğinde, bilen kişinin, olduğu gibi kötülükleri varsa bunları da söylemesi caizdir. 13- J J L i j ^.Slj f-s"ltill>- Üi ^ L ü l L^jl L-j ^_.j>- f_j.p l ül l l Jlİp f-sca^sl (j[ ljjjued JAİJ1 L$j 1U Ey insanlar! Makam, mal-û servet ile iftihar ederek halkın üzerine azamet göstermeyin. ^.a Ç_Aİ2Ü- u l Ey insanlar! Biz Azimüşşân, sizi bir erkek, bir dişiden yarattık. (Âdem ile Havva'dan yahut her birinizi bir anayla bir babadan.) Ij-Sj /jcü J-jL-âj l sizi ' ' 1> Jl ) s ) J1 0' 3 milletlere ve kabilelere ayırdık. Ç ^13İ <xı1 JlJLp Ç A^Sİ öl (Hepiniz eşitsiniz, binâenaleyh neseple övünmeyin.) Muhakkak ki Âllâh katında en şerefliniz, en ziyade muttaki olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. 9j - irj - şeyi bilendir, her şeyden haberdardır. Aİil <1)1 Gerçekten Âllâh-û Azimüşşân her İnsanlar Âdem Aleyhisselâm ile Havva Radıyâllâhû Anhâ'dan çoğalmaları veya her biri bir anne ve babadan doğmaları itibariyle yaratılışta eşittirler. Bu açıdan soy ve soplarıyla övülmeleri yersizdir. Çünkü gerçek ve yegâne üstünlük, takvâ üstünlüğüdür. 14- J lj>-j L^Jj Lu J_a I lj J j i j_suj l J l-î Li»l 1c!li f_sülj>l j-* d j İl lj *^2- üjj j i î ^-3 ol *Wl Jj ğp dll (j L_««*> (İmân kalbe mütealliktir. Âllâh-û Rasûlûllah'a imân etmiştir. Müslüman itâat etmiştir. Münâfıklara da Müslüman denilirdi. Gö
Hucûrat Sûresi 27 rünüşte itâat ediyor fakat Mü'min değil. Bedevilerden bir kabile geldi, zâhirde imân etmişlerdi. Geldiler, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem'in huzurunda oturdular. Esedoğullarından bir topluluk, bir kıtlık senesinde Medine'ye gelerek imân ettiklerini söylemişler ve Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'e "Sana yüklerimiz ve ailelerimizle geldik, seninle falan oğulları gibi savaşmadık" demişler. Sadaka istemişlerdi. Âyet; onların bu durumunu tahlil ederek, onların kalben tasdik etmediklerini, sadece dilden teslimiyetlerini belirttiklerini ifade etmektedir. ıltlj-pji c J/ S Arabiler diyorlar ki; Biz imân ettik, diyorlar. 1 J J - î Ey Habibim, onlara söyle "Siz gerçekte imân f O O j! ' etmediniz. I jj y Ama Islâm'a geldik" deyin. (Eslem Müslüman; itâatten geliyor, teslim olmuş.) O/-^Vl L D j Henüz imân kalplerinize girmedi. ("lemmâ" kelimesi; dâhil olmamış, dâhil olma-girme ihtimali yakındır. Lem olsaydı; dâhil olmamıştır, dâhil olmaz demektir.) aüji I jj L k j (31J Eğer siz, Âllâh-û Rasûlûllah'a itâat t, 'j ş a * ederseniz, i l l â ^_xju-pl J imân etmediğiniz takdirde. Müslüman derecesinde kaldığınız amelinizle hiçbir noksanlık olmaz. Cenâb-ı Hak kabûl eder. (Müslüman idi, itâat ediyordu, imânı yoktu fakat namaz kılıyordu. Akabinde imân etseydi, Âllâh o namazı da kabûl ederdi.) Ol Âllâh CelleCelâlûhû, Mü'minlerin mübalağa ile kusurlarını affeder. Rahimdir, onların haline fazlıyla rahmet eder.
28 Tefsir Sohbetleri x s ' > J x J» * s s * y * o 0 5» 15- Ijj_&1>-j Ij >L^j j*_j ^ 1 a jj * Ij «al j jjjl üj Oj 9ils^Jl ^ & 1 «jjl Aİ)I»«^ 9 _udijlj ^_gjlj_al> s J o 0 ^ Ü j-ia jijl 1-151 Mü'minler kimdir, sadık olan Mü'min? İmânında sadık olan Mü'minler! <ül> IjJLil ^_jjjl Evvelâ Âllâh'a imân ediyor, <dj_i-5j Rasûlüne imân ediyor, I o n d a n sonra bir şek ve şüphe kalbine girmiyor. <ü! ^ ^ -~ i5 lj ^_$JlJâL ljjukl>-j Âllâh yolunda m allarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. (Cihat, o zaman ' imânın şartı idi.) Oj-kUaJl d s Jjl İşte imânlarında sadık olanlar bunlardır. 0 gelen bedeviler, Esedoğulları "Efendim kalbimizden söylem edik" dediler, mahçup oldular. 16- (j^jvl ^-9 Laj o Ij-i-ü Jl ^_9 La İ-*j 4İ)Ij <İDİ Oj-^-İajI J^9 4İİİ J-S Ey Habibim Ekmelerrusül Sallâllâhû Aleyhivesellem, onlara söyle; Siz, Âllâh-û Teâlâ'ya mı dininizi öğretiyorsunuz, (haber veriyorsunuz?)u>j o lj İ _ İ J l j ^j VI ^_J.p U> Ü-L*5 Ü ilj Hâlbuki O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilendir. J L > 4xılj Âllâh-û Azim üşşân, her şeyi hakkıyla bilendir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) 17- &l j j ^ L ü l I j- ^ S j J hj i L ^ ı ül İ c İP j - İ i ^_9iL^ nft ü j l ^ A a ül ^ ^jip 1 S 6 S S S } I ü ' d il* üj-h j Onlar, İslâm'a girdikleri için sana minnet ediyorlar. p L i/l ü l (^Jlp I _j_h5 J J J De ki; "Müslüman olmakla bana
Hucûrat Sûresi 29 minnet yüklemeyin, başıma kakmayın." d)/ <>. ^I J-5 OU-j/U Âllâh-û Teâlâ, size in'am ve ihsan etti ki sizin yüzünüzü buraya çevirdi. (Ey âmâl-i salihayı yapan kimseler! Sen amellerine güvenme. Âllâh'tır rehberlik yapıyor, senin yüzünü buraya çeviriyor. Görünüşte sen yapıyorsun ama ÂNâh'ın delâletiyle, nimetiyle yapıyorsun.) ^JLiS (di Eğer doğrulardan iseniz (Âllâh'a minnettar olmanız gerekir.) 18- A lj (j^ jv lj ^Ij-^-^l A l j l j a 'j j IJ o lj İ İJI l - l i ^-IAj 4İİİ (d/ Şüphesiz Âllâh-û Teâlâ, göklerin ve yerin görülmeyen esrarını bilir. ^ ^ 6S @ n Oj-U-A L. AIJ Âllâh CelleCelâlûhû Basîr'dir görür sizin yaptığınızı ona göre mükafatınızı ihsan eder.