I.BURDUR SEMPOZYUMU DİL VE EDEBİYAT
182 I.BURDUR SEMPOZYUMU
I.BURDUR SEMPOZYUMU 183 BURDUR ÇEVRESİNDE HALK ÖYKÜLERİ VE MASALLAR A. Ahmet Ali BİLGEN * Burdur ili Teke Yöresi dediğimiz Yörük -Türkmen kültürünün merkezindedir. Uzak Asya dan başlayarak Orta Asya, Yakındoğu, Batı Asya gibi birbirinden uzak uygarlıkların Yörük -Türkmen kültürünün birleşip mayalandığı bir noktada bulunmaktadır. Böyle bir kültür noktasında çevremizdeki öykü veya masallarda Oğuznameden Ilyada ya, Ramayana dan Nibelungen e doğu ve batı kültürlerine ilişkin birçok masal ya da öykünün izlerini bulabiliriz. Yakın yıllara kadar düğünlerde bayramlarda kimi yetenekli kişiler tarafından canlandırılarak anlatılan bu öyküler birdenbire denilecek bir süreçte yöre halkının belleğinden uçup gitmiştir. Emekli bir edebiyat öğretmeni olarak halk belleğinden yakalayabildiğim bu öykü masallardan derlediğim bir demet çiçeği sizlere sunmayı görev edindim. Böylece bu topraklarda filizlenip dal budak salmış, yüzyılların ulu çınarlarının sonsuza taşınmasında kendi payımı ödemiş sayıyorum. Öykülerin anlatım dizgesine (kurgusuna) hiç dokunmamakla birlikte anlatıcısının kimi sözcüklerini, özellikle fil çekimlerini, dilbilgisi kurallarına uydurdum. Öykü ve masallardaki yerel sözcükleri anlatımda korumaya çalıştım. Öykülerin sonunda listesini verdiğim bu sözcükler aslında ulusal düzeyde olup, gittikçe unutulan ya da kentsel yaşamda günümüzde kullanılmayan sözcüklerdir. 0 sözcüklerin yapısı incelendiğinde Türkçe kökenli kurallara uygun oldukları hemen anlaşılacaktır. Masal ve öykülerde hemen hemen hiç sansür uygulamadım. Çünkü o masal ve öyküler yerel sözcükleriyle ve olay örgüsünün bütünlüğü ile vurgulanıp tonlanırsa anlam kazanacağı kanısındayım. Sonuç Yöremize özgü bu öykülerin kimisi bizimle birlikte ta Uzak Asya dan Oğuzname den kopup gelen kimileri Dede Korkut tan beslenen, kimileri de antik çağın dinsel ve din dışı olaylarını yansıtan Burdur yöresi öykü ve masalları bilim ve yayım dünyasında ses getirecektir sanırım. Sagalassos Masalı Altın Beşik Çok eski zamanlarda Bodrum da /SAGALASSOS/ yufka yürekli büyük ve adaletli bir kral yaşarmış. Bu kralın olanca merhametine olanca cömertliğine ve iyi yürekliliğine karşın uzun yıllar hiç çocuğu olmamış. Yıllarca çocuk özlemiyle yanıp tutuşan kralın sonunda ay yüzlü gökmen gözlü, ak benizli bir kızı dünyaya gelmiş. Kralın başka çocuğu olmadığından biricik kızını gözünden bile sakınarak büyütmüş. Onun bir dediğini iki etmemiş. Saray avlularında, has bahçelerde el bebek gül bebek büyütülen kız güllerle, bülbüllerle arkadaşlık eder, gözdelerin arasında salınırmış. * Emekli Öğr.-Araştırmacı-Yazar
184 I.BURDUR SEMPOZYUMU Kız kısmı dilli, oğlan kısmı kıllı olurmuş. Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovaladıkça zaman Ağlasun çayları gibi akıp gittikçe kız büyüyüp evlenme çağına ulaşmış. Öteden beriden kıza görücüler gelse de kral hiç kimseye kızını verimkâr olmamış. Kız da kimseyi istememiş. Lâkin kız olsun oğlan olsun evlat kısmı evde kalıp anasına babasına bekçilik edecek değil ya Günlerden bir gün bu dünyalar güzeli kız Bodrum un üst yanındaki ormanda gözdeleriyle birlikte sallanıp gezerken, dukduk toplayıp salıncak binerken oralarda avlanmakta olan komşu Lengüme kentinin komutanının biricik oğluyla karşılaşmış. Kızla oğlan, yanlarındaki gözdeleri, yoldaşları unutup uzun uzun bakışmışlar. Gizli gizli birbirlerine yanmışlar. İçin için aşık olmuşlar. Birkaç kez dağlarda kırlarda oğlan geyik kovalarken, kız gelincik toplarken yine karşılaşmışlar. Sonunda konuşup sevilerini açığa vurmuşlar. Şimdiki Günalan köyünde bulunan antik Malyastıra antik kentinin tekini delikanlı, komutan babasına gönlünü açmış. Öte yanda Sagalassos (Bodrum) kralının kızı da annesine duygularını fısıldamış. Bodrum kralı ile karısı, biricik kızlarının yuvadan uçma vaktinin eriştiği bilincine varınca yürekleri cız etmiş. Lengüme deki komutan kızın isteyeceği haberleri kendilerine ulaşınca fazla tedirgin olmamışlar. Nihayet aracılar gelip gitmiş, görücüler gelip dayanmış. Hediyeler alınıp verilmiş. Söz kesilip nişan takılmış. Düğün günü gelip çatmış. Bodrum kralı Lengüme komutanına fazla iş düşürmemiş. Üç gün üç gece düğünden sonra kızını ata bindirip dağın öte yüzüne aşırmış. Gelinle güveyi görünürde mutlu bir yaşam sürerlermiş. Kimse başkasının derdini ne bilsin Kızcağız Ağlasun yüzünde harıl harıl akan derelerin, şırıl şırıl esenlik veren pınarların ortasında büyüdüğünden Lengüme dağındaki susuz saraya alışamamış. Alışmış görünse bile için için ahh çekermiş. Bodrum sultanının gelin gittiği Lengüme sarayı çok görkemli bir kartal yuvasını andırsa da, gel gelelim hiç akarsuyu yokmuş. Ne kayaların deliğinden fışkıran pınarlar, ne dağların böğründen bülgüyen şarlaklar, ne de koyakların tabanından bulgur gibi kaynayan kaynaklar varmış. Buradaki halk içme sularını bile kuyulardan, sarnıçlardan, kaklıklardan temin edebilirmiş ancak. Günler haftalar böylece akıp giderken günlerden bir gün Bodrumlu gelinin karnı şişmeye, yanakları al al kızarmaya durmuş. Mutlu haber tepeleri çabucak aşıp Bodrum a ulaşmış. Aylardan beri torun özlemiyle yanıp tutuşan Sagalassos sarayında çoşkun sevince dönmüş. Kral doğum hediyesi olarak hemen bir altın beşik ısmarlamış kuyumculara. Çok geçmeden Bodurum sarayına : Nur topu gibi bir torunumuz oldu haberlerini ulaklar yetiştirmiş. Kağan ile karısı begüm sultan yol hazırlıklarına başlamışlar. Kentin en usta kuyumcularına döktükleri altın beşiğin yanında birkaç katır yükü hediye ile Lengüme sarayına erişmişler. Hoş beşten, izzet ikramından sonra Bodrum kralı kızının yüzündeki hüzünlü görünüşüne akıl sır erdirememiş. Ana-baba, kızı ve torunu yalnız kaldıkları bir anda kralla karısı kızlarının derdini sorup öğrenmek istemişler. Kızları ık mık edip derdini gizlemeye çalışsa da sonunda aylardır yüreğine akıttığı gözyaşlarını dışa salıvermiş. Anacığının bağrına yaslanarak siğim siğim ağlamış. İçindeki ağıları boşalttıktan sonra babasının: _ Biricik yavrum, dile benden ne dilersen Siğim siğim niçin ağlayıp buğuzlanırsın Sen diledin de biz olmaz mı dedik? Sözüne karşılık: _ Ak dağların yamacında ak evlerde oturan babam... Girmeği (kremna) düzünde ak bağlar kurup ak üzümler yetiştiren, Mamak ovasında gümüş sabalar akbuğdaylar üreten, ak yüzlü ak aygırlı babam Sonra anasına dönüp: _ Ak ellerini ak sulara bandıran anam Sagalassos un ay şafaklarında ay yüzünü aydınlandıran anam Akça kavaklar altında ak tabaklarda ak üzümler yiyen anam Benim kocamdan kaynanamdan, kaynatamdan yana hiçbir şikâyetim yoktur. Bir dediğimi iki etmezler kaşlarını çatmazlar. Yediğim önümde, yemediğim girillikte durur Lakin benim tek sıkıntım ak yaylalarımızın sesine hasret kaldığım ak köpüklü ak sularıdır. Bana bu altın beşiği getireceğinize ak pınarlarımızdan iki testi su getirseydiniz keşke Demiş.
I.BURDUR SEMPOZYUMU 185 Ana ile babanın yürekleri cız etmiş. Bu sözleri duyunca kral hazinesinin kapılarını açıp emirler yağdırmış anında. Görevlileri seferber edip yüce dağların koyaklarından içimli su buldurmuş. Kayaları deldirip ovaları yol eylemişler. Künkler döşetip Lengüme (Malyastıra) sarayını suya kandırmış. Kızı, damadı, dünürleri, Lengüme halkı böylece yeniden hayat bulmuşlar. *** Aradan yüzyıllar geçip devir değişince düzen de değişmiş. Savaşlar, baskınlar, salgınlar, depremler sonucu o ak mermerden kurulu kentler yıkılıp toprağa karışmış. Zaman 20. yüzyıla dönerken söylentiye göre altın beşiği Ağlasunlu bir çiftçi bulup zengin olunca İstanbul a kaçıp yerleşmiş. ( aslında böyle bir olay yok) Bir başka söylentiye göre ise altın beşiği İZMİR-EĞİRDİR tren hattını döşeyen yabancı şirket yetkilileri elleriyle koymuş gibi yerinden çıkarıp yurt dışına aparmışlar. Birçok yeraltı ve yer üstü zenginliğimizi talan eden yabancılar altın beşiği de talan edip ülkelerine götürmüşler. Sanırım doğrusu da bu olsa gerek *** Açıklamalar: Bodrum : Sagalassos harabelerine halk arasında verilen ad. Girmeği : Kremna antik kentinin bulunduğu Çamlık kasabası. Lengüme: Şimdiki Günalan köyü. Mamak : Sagalassos un keramik merkezi. Şimdiki Çanaklı kasabası Dukduk : Yabani lale. Girellik : Kiler, mutfak deposu.