Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Benzer belgeler
Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin,

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

MATBAACILIK OYUNCAĞI

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin,

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

2016 Tudem Edebiyat Ödülleri Öykü Yarýþmasý Mansiyon Ödülü

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele

ÇEVRE BİLİNCİ TARAMA LİSTESİ

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Yeralt Edebiyat... Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n,

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ OCAK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Koray Avcı Çakman. Öykü FLAMİNGO GÜNLÜĞÜ. 1. basım. Resimleyen: Reha Barış

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) 2-6 EKİM

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, afla ı tırmananların, dili, sesi

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, uçurumdan atlayanlar n...

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, dili, sesi

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Transkript:

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazlar n, günahkârlar n, beyaz zencilerin, afla t rmananlar n, yola ç kmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanlar n... dili, sesi Yeralt Edebiyat...

CLEMENS MEYER: Clemens Meyer 1977 yılında Halle kentinde doğdu ve Leipzig te büyüdü. Edebiyatla babasının kapsamlı kütüphanesi vasıtasıyla tanışan Clemens Meyer, liseyi bitirdikten sonra bir süre inşaat işçisi, bekçi, hamal, forklift sürücüsü olarak çalıştı ve 1998-2003 yılları arasında Leipzig Alman Edebiyatı Fakültesi nde okudu. Öğrencilik hayatına, bir cezadan ötürü Zeithain Gençlik Tutukevi nde yattığı süre boyunca ara vermek zorunda kaldı. İlk romanını yazarken geçimini bir bursla sağlıyordu. Romanı için bir yayıncı aradığı sırada zaman zaman devletten sosyal yardım da aldı. Meyer in ilk romanı Biz Rüya Görürken çok olumlu eleştiriler aldı ve Rejisör Lars Kraume tarafından filme çekilecek. İkinci kitabı Die Nacht, die Lichter Mart 2010 da Sascha Hawemann yönetiminde Leipziger Centraltheater de sahneye koyuldu. Yine Mart 2010 da Meyer in üçüncü kitabı Gewalten: Ein Tagebuch yayımlandı. Yazar Leipzig te yaşıyor. Klasik düz yolu seçmemiş olsam da, edebiyat hep yanı başımdaydı. Sapma ve yalpalamalarım içerisinde Jack London, Hemingway ve Fitzgerald gibi büyük Amerikan yazarlarının yaşamlarını ve uçarılıklarını aklıma getirip kendi kendime Sakin ol, şu anda karanlık sokaklarda biraz sürtsen de, hâlâ iyi bir yazar olabilirsin dedim. Eğer bu şekilde, bu semtte ve bu arkadaşlarla büyümüş olmasaydım, bugün olduğum kişi olmazdım. Yazarlığımı karakterize eden stili buralarda edindim. Evimin yanındaki birahanenin müdavimleri beni hikâyeler anlatan arkadaş olarak tanır.

Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat Biz Rüya Görürken Clemens Meyer

Ayr nt : 615 Yeraltı Edebiyatı Dizisi: 56 Biz Rüya Görürken Clemens Meyer Kitab n Özgün Ad Als Wir Träumten Almanca dan Çeviren Levent Bakaç Yayıma Hazırlayan Tayfun Koç 2006 S. Fischer Verlag GmbH, Frankfurt am Main This Book is published with the arrangements of ONK Agency Ltd. Als Wir Träumten is protected by the International Copyright conventions Bu kitab n yay n haklar Ayr nt Yay nlar na aittir. Kapak llüstrasyonu Sevinç Altan Kapak Düzeni Gökçe Alper Dizgi Esin Yetiş Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.: 244 Topkapı/İst. Tel.: (0212) 612 31 85 Sertifika No.: 12156 Birinci Bas m 2012 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-975-539-645-3 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu - stanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr

Biz Rüya Görürken Clemens Meyer Ayr nt Yay nlar Yeralt Edebiyat

DÖVÜŞ KULÜBÜ EŞ KTEK LER Philippe Djian SON SÜRGÜN Dragan Babic YATAK ODASINDA FELSEFE Marquis de Sade ACEM PEZEVENK Ola Bauer TAVANDAK KUKLA Ingvar Ambjörnsen GÖNÜLLÜ SÜRGÜN Suerte Claude Lucas EROJEN BÖLGE Philippe Djian KOZM K HAYDUTLAR A.C. Weisbecker HAYRAN OLUNASI CASANO- VA Philippe Sollers GÖSTER PEYGAMBER KUZEY GÖZCÜSÜ Ola Bauer S S Tristian Hawkins TIKANMA HIRSIZIN GÜNLÜ Ü Jean Genet DEN ZC Jean Genet FLAMENKO NUN Z NDE Duende Jason Webster YERALTI EDEB YATI D Z S ODA H ZMETÇ S N N GÜNLÜ Ü Octave Mirbeau GÖRÜNMEZ CANAVARLAR ADSIZ DEVLER Pascal Bruckner ANNEM Georges Bataille ÇARPIŞMA J.G. Ballard MELEKLER Denis Johnson FAH ŞE Nelly Arcan KAÇAKLAR VE MÜLTEC LER CENNETTE B R GÜN DAHA Eddie Little SEVDALI TUTSAK Jean Genet YALANIN ERDEM Joachim Zelter SA NIN O LU Denis Johnson UYKU Annelies Verbeke GÜNCE ARA BÖLGE William S. Burroughs BEYAZ ZENC LER Ingvar Ambjörnsen BALKON Jean Genet AMER KA MEKTUPLARI Joachim Zelter N NN ŞKENCE BAHÇES Octave Mirbeau BETTY BLUE Philippe Djian SIKIGÖZET M Jean Genet PARAVANLAR Jean Genet ERSK NE N N KUTUSU Kym Lloyd BROOKLYN E SON ÇIKIŞ Hubert Selby Jr. CENAZE MERAS M Jean Genet TEK NS Z YOLDA Jack Kerouac LANETL LER N SAÇ ST L Joe Meno ZEN KAÇIKLARI Jack Kerouac YERALTISAKİNLERİ Jack Kerouac ÇARPIŞMA PARTİSİ BİR DÜŞ İÇİN AĞIT Hubert Selby Jr. SUÇLULUK KİTABI Kym Lloyd ÖLÜM PORNOSU BÜYÜK MAYMUNLAR Will Self LAZZARO DIŞARI ÇIK Andrea G. Pinketts

Jan ve Martin için

Çocuk Oyunları Bir çocuk tekerlemesi biliyorum. Kafamın içinde her şey çıldırmaya başladığında kendi kendime mırıldandığım bir çocuk tekerlemesi. Kaldırımlara tebeşirle çizdiğimiz dörtgenler üzerinde oradan oraya zıplarken bu tekerlemeyi söylediğimizi anımsıyorum ama belki de bunu uyduruyor veya yalnızca hayal ediyorum. Bazen dudaklarımı kıpırdatıyor ve tekerlemeyi sessizce söylüyorum, bazen de birdenbire öylesine mırıldanmaya başlayıveriyor ve anılar kafamın içinde dans ettiği için bunu fark etmiyorum. Hayır, gelişigüzel anılar değil, birleşmeden sonraki zamana ait anılar. Birleşme sonrası irtibat kurduğumuz? sene- 9

ler. Renkli arabalarla, Holsten Pilsen * ve Jägermeister ** ile irtibat. O zamanlar aşağı yukarı on beş yaşlarındaydık ve Holsten Pilsen bize keskin geldiği için, kafayı ulusal bir duyguyla Leipzig Premium Pilsen içerek çekiyorduk. Premium u doğrudan bira fabrikasının avlusundan ve çoğunlukla geceleri temin etmemiz nedeniyle ucuza da geliyordu. Leipzig Premium Pilsen bira fabrikası semtimizin ve yaşantımızın odak noktası, şehir girişindeki mezarlıkta kafa çekilerek geçirilen gecelerin, Bockbira *** sezonunda arabaların çatısında süren sonsuz yıkım âlemleri ve dansların kaynağıydı. Leipzig bira fabrikası bizim için bir nevi sarışın şişe ciniydi. Bizi saçlarımızdan yumuşak bir şekilde yakalayıp duvarları aşmamıza yardımcı olan, arabaları uçan araçlara dönüştüren ve üstünde uçup aynasızların kafasına tükürdüğümüz halısını bize ödünç veren bir şişe cini. Fakat bu garip gece uçuşları çoğu zaman Südost polis karakolunun ayılma hücresi veya koridoruna inişle sona eriyordu, üstelik kalorifer borusuna kelepçelenmiş olarak. Bizler henüz çocukken (İnsan on beş yaşında hâlâ çocuk mudur? Belki de çoğunlukla kadın olan hâkimin önüne ilk kez çıktığımızda veya bizi ilk kez eve götürdüklerinde ve ertesi gün okula giderken veya gitmezken incecik bileklerimizde lanet olası 8 in izini taşırken artık çocuk değildik), masum çocuklarken, bizim için semtimizin odak noktası, önemsiz bir sınıf arkadaşımızın kaşe yastıkları imalatında çalışan annesi üzerinden bize kaşeler ve küçük arabalar temin ettiği büyük Duroplast Oyuncak ve Kaşe Çeşitleri Halk Fabrikası ydı. Sınıf arkadaşımız bu hizmetine karşılık bizden dayak yemiyor ve bazen birkaç kuruş para alıyordu. Büyük Halk Fabrikası 1991 yılında battı, bina yıkıldı, çalıntı kaşe ve arabaların küçük dağıtıcısının annesi yirmi yıl çalıştıktan sonra işsiz kaldı ve kendisini evin dış helasında astı. Önemsiz oğlan bu nedenle bizden dayak yememeye ve bazen birkaç kuruş *. Batı Almanya'nın bir bira markası. (Kitap içindeki bütün dipnotlar çevirmene aittir.) **. Batı Almanya'nın bir likör markası. ***. Bir tür sert bira. 10

para almaya devam etti. Şimdi fabrikanın yerinde bir Aldi * var ve oradan ucuz bira veya spagetti satın alabiliyorum. Oğlanın annesiyle ilgili söylediklerim doğru değil. Oğlanın annesi 1992 de yeni açılan bir Shell benzin istasyonunda iş buldu ve dükkânlar kapalı olduğu ve Leipzig Premium Pilsen bira fabrikasının duvarları bazen fazlaca yüksek geldiği zaman, geceleri biz benzin istasyonundan bira veya şnaps satın alırken bizi tanımazdan geliyordu. İşin en iyi tarafı, birkaç sokak aşağıda yaşlı bir kadının çantasını taşıdığımız veya gece olduğu (kışların, yalnızca ışıkların gözüktüğü ve insanın kendisini kederli hissettiği akşamdan olma o korkunç gecelerini kastediyorum) veya oradan geçerken gözlerimizi kapadığımız için bira fabrikasını görmesek bile bira fabrikasının hep yerinde olmasıydı. Büyük ve yaşlı Leipzig Premium Pilsen bira fabrikası hep orada duruyordu. Onu koklayabiliyorduk. O kadar güzel ve taze bir şerbetçiotu kokusu yayıyordu ki ortalığa, aynı siyah çay gibi, yalnızca çok daha iyi. Uygun rüzgârda kokuyu kilometrelerce uzaktan alabiliyorduk. Çok uzaklarda olmama rağmen, pencereyi açtığımda kokuyu şimdi de alabiliyorum. Fakat diğerlerinin bundan haberi bile yok. Nereden olsun ki onlara hiçbir şey anlatmadım. Geceleri uykusuz bir vaziyette yataklarımızdayken, onlara çılgın zamanları anlatmamak için yorganın bir köşesini dişlerimin arasına alıp ısırıyorum. Böylesi gecelerde Fred diye seslendiğimiz ve yüzü içmekten en iyi küf gibi gri-mavi bir renk alan Alfred Heller i sıkça düşünüyorum. Fred bizden birkaç yaş daha büyüktü ama on beş yaşındaymış gibi gözüküyor, masum bir öğrenci gibi yuvarlak camlı bir gözlük takıyor fakat çalınmış veya herhangi bir yerde ucuza alınmış arabalarla ehliyetsiz bir şekilde semtte ve tüm şehirde dolaşıp duruyordu. Onun arabasının içinde oturmak garipti çünkü her taraf bira kutularıyla dolu olduğu için neredeyse hiç yer yoktu ve yolda olduğumuz zamanlar en çılgın şeyleri yapardık. Fred in arabasına bindiğimizde bize bir şeyler olurdu, tüm çekin- *. Ucuz ürünler satan bir mağazalar zinciri. 11

genliğimizi kaybeder, o ana kadar hiç tanımadığımız ve şimdi içimizden dışarı haykırdığımız mutlak bir özgürlük ve bağımsızlık hissine kapılırdık; Fred in eğri büğrü arabaları yanı başımızda yaşayan beş kedili cadı tarafından büyülenmiş gibiydi. Bazen aşağıya indirilmiş yan camı sörf tahtası gibi kullanır ve tek elimizle arabanın çatısına tutunurduk. Aynı bir şişe Stroh 80 * den sonra atlıkarıncaya biner gibi. Bir seferinde gece şehrin içinde çılgınlar gibi dolaşırken zil zurna sarhoş olan Fred direksiyonu bırakmış ve Siktir yav, artık yapamıyorum demişti. Ben arkada, burnuna kadar uyuşturucuyla dolu Mark ın ve o zamanlar henüz temiz olan Rico nun yanında oturuyordum; biz de artık yapamıyor ve şehrin yanımızdan hızla geçen ışıklarından başka hiçbir şey görmüyorduk. Birdenbire teslim bayrağını çeken Fred in yanında oturan ve daha sonraları bir gecede iki kez hayatını kurtaracak olduğum küçük Walter direksiyona uzanıp koltuğun içinde neredeyse kaybolmuş Fred in üstüne oturarak yanık lastik kokuları eşliğinde arabayı durdurmasaydı, şimdi ölmüş veya sağ kolumu kaybetmiş olurdum ve kâğıt işlerini sol elimle halletmek zorunda kalırdım. Fred Heller bir erkek kardeşi daha vardı: Silvio. Silvio, Fred e özgü olan suç işleme enerjisine sahip değildi fakat bunun yerine satranç oynuyordu. İki kardeş birlikte oturuyordu ve Fred oturma odasında arkadaşlarıyla birlikte pis işler çevirirken, ben mutfakta Silvio ile satranç oynardım. Silvio nun kendisine ait hamle kuralları vardı ama ben bunları kabul ediyordum. Çünkü bir seferinde filini şnaps şişesinin üstüne koyup bana, daha doğrusu kralıma şah çekerken, birleşme öncesi zamanlarda gettoda tıbbi olarak içine sıçıldığını ve yalnızca birkaç yıl ömrünün kaldığını anlatmıştı. Bunda gerçek payı olmalıydı çünkü bir bacağını çekerek yürümesinin yanı sıra, sol kolu da neredeyse tamamıyla felçliydi. Ayrıca yüzü bazen korkunç bir şekilde çarpılıyor, gözlerini içi yeşil olana kadar fırdöndü gibi çeviriyor ve kafasını hiç durmadan satranç tahtasının üstüne vuruyordu (sivri fillerden birisinin gözüne saplanıp kalmasından çok korkuyordum). Tüm *. Avusturya'nın tanınmış ve eski bir rom markası. 12

bunlardan o denli etkilenmiştim ki onun kurallarına göre kazanma konumunda olsam bile, yani benim filim onun kralına tecavüz ederken çabucak oyunu terk ediyor, daha doğrusu kendi kralımın kafasını ısırarak koparıp dört yıldızlı buzdolabının buzluğuna koyduktan sonra Fred ve arkadaşlarıyla birlikte pis işler çevirmek üzere oturma odasına kaçıyordum. Tıbbi olarak içine sıçılmış. Fred ve kardeşinin anlattıklarından getto nun ne olduğunu keşfetmek için biraz zamana ihtiyacım oldu. Fred ve Silvio nun anne ve babası onları başından savmış ve onlar da yıllarca eğitilmesi zor çocuk ve gençlerin gönderildiği bir yurtta kalmıştı, yani gettoda. Silvio ya orada herhalde biraz fazla miktarda anti depresan ve sakinleştirici iğne verilmiş, bu ise karaciğer ve böbreklerin işini bitirmişti. Bazen deney gibi bir şeylerden bahsediyordu fakat bunun doğru olduğunu sanmıyorum. Fred e bir seferinde anne ve babasıyla ilişkisinin olup olmadığını sordum. Hayır dedi, onları görünce bıçağımın siki kalkıyor. Şimdi herhalde rüzgâr çıktığında Fred in kendi siki kalkıyordur çünkü siktiriboktan bir kodeste yatıyor. Deliğe tıkılmasına neden olan son yaptığı şeyin ne olduğunu bilmiyorum; bildiğim tek şey bilmem kaçıncı kez şartlı olarak tahliye edildiği ve dosyasının bu arada Meydan Larousse kalınlığına erişmiş olduğu. Bunun haricinde yalnızca aradan geçen süre içerisinde efsane haline gelen hikâyeleri biliyorum. Peşinde aynasızlar olmak üzere şehir içinde gidiyormuş. Geceymiş ve her zamanki kadar içkiliymiş. Sonra birdenbire kafayı yemiş. Muhtemelen son gösterisini planlamıştı. Tam fren. Arabayı geri döndürmüş ve gazı sonuna kadar köklemiş. İlk aynasız arabasına bindirmiş. İkinci aynasız arabasına bindirmiş. Geri vites. Aynısı bir kez daha. Bunu kaç sefer tekrarladığını bilmiyorum. En sonunda aynasızların kapılarını açamadığı söyleniyor. Fred sonra arabadan inmiş, aynı Billy the Kid gibi ellerini havaya kaldırmış ve Teslim oluyorum demiş. Aynasızların akordeonlarının çatısından mı çıktığı bilinmiyor; her nasılsa Fred üstüne doğru ilk sendeleyene bir yumruk atarak burnunu kırmış ve ondan beri ortalıkta yok. Aslında daha önce- 13

den bana, kesinlikle gettoya geri dönmeyeceğini ve tüm bu saçmalıklara son vereceğini söylemişti. Ben ise ona neredeyse inanmıştım. Çünkü bir seferinde Fred, ben ve daha o zamanlar tıka basa uyuşturucuyla dolu olan eski okul arkadaşım Mark bir birahanede otururken bir takım tipler Fred e sataştıklarında (muhtemelen eski işlerle alakalı olarak), Fred bunlara, yüzüne bira fırlattıklarında bile kayıtsız kalmış ve ben bar taburesine davranmak üzereyken Daniel, sakin ol, saçmalamayı bırak, bu benim işim demişti. O üç serseri bizim yanımızda barda duruyordu ve içlerinden biri Fred i ittirerek bar taburesinden düşürdü. Fred in gözlüğü kırıldı. Gözlüğü tekrar takan Fred kırık camların arkasından gözlerini kırpıştırarak bana Daniel, sakin ol o tiplere ise Size uymayacağım, pislik herifler, şartlı olarak dışarıdayım dedi. Serseriler onu iteklerken hep bunu söylüyordu. Serserilerden biri Fred in yüzüne birkaç yumruk attı. Sonra Fred cebinden bir sustalı çıkardı, kısa bir klik sesi duyuldu, sustalının ucu çıkmıştı. Fred sol elini barın üstüne koydu ve bıçağı sağ eliyle sol elinin içinden barın ahşabına sapladı. Pislik ibneler, beni buradan kımıldatamazsınız! Serseriler bunun üzerine çabucak ortadan kayboldu ve ben bir doktor çağırdım. Doktor gelmeden ve ahşaba oldukça derin saplanan bıçağı çıkarmadan önce, birahaneci şaşılacak kadar az miktardaki kanı silerken Fred ile birlikte birkaç bardak şnaps devirdik. Fred kendisini hiçbir zaman bir eli bara çivilenmiş bir şekilde hissettiği kadar iyi hissetmediğini söyledi. Yanımızda oturan eski okul arkadaşım, yarı baygın Mark bunların hiçbirini algılamadı. Bugün de hiçbir şeyden haberi yok çünkü bir yerde boş ve beyaz bir odanın içinde yatağa bağlanmış bir şekilde vücudundaki zehirlerden temizleniyor. Yatak. Temizlenme. Benim küçük Estrellitam. Şarkı söylüyor, rüya görüyorum, benim küçük Estrellitam. Aslında adı Estrellita değildi fakat ben ona böyle diyorum. İspanyolca da yıldızcık anlamına geliyor ve götün biri arabasının ön koltuğunda onunla birlikte bir ağaca bindirdiğinde beş hafta komada kalmıştı. Ve tekrar kendine geldiğinde öncekinden daha güzeldi, öyle küçü- 14

cük ve kırılgan ve bana öyle tatlı baktı ki. Gözlerinin ne renk olduğunu bile hatırlamıyorum. Herhalde âşık gibi bir şeydim çünkü Estrellita gerçekten çok güzel, küçücük bir... orospuydu. Aynı şekilde küçük ama o kadar güzel olmayan Walter bunu bana söyledi ve ona yaklaşmamam konusunda beni uyardı. Çünkü (kendisi de dahil olmak üzere, pislik herif) Leipzig in yarısı gözlerinin rengi hariç onun vücudunun her ayrıntısını biliyormuş. Ve böylece küçük Walter beni frengiden kurtarmış ve onun hayatını bir gecede iki kere kurtardığım için biraz ödeşmiş oldu. Rüyadaymış gibi bir geceydi. Parkımızda oturuyorduk. Yakında yollarında yine yürümek ve içine işediğimiz ve bazen de kustuğumuz kum sandıklarında oynayan çocukları seyretmek istediğim parkımızda. O gece Fred bira fabrikasının duvarının üstünden bira sandıklarını aşağıda bekleyen Rico ya uzatırken yine enselenmişti. Rico yanımızda değilken ona Deli Rico diyorduk. Çünkü birleşme öncesi zamanlarda bir seferinde, izci şefi onun Captain America çizgi kitaplarına el koymaya kalkıştığı için izci şefinin burnunun ucunu ısırıp koparmış ve okuldan atılmaktan, bir süre sonra ortada izci falan kalmaması ve dolayısıyla izci şefi de olmaması sayesinde kurtulmuştu. Fakat aynasızın bira sandığı, Rico ve Fred e el koymaya kalkıştığı için, Rico tarafından burnunun ısırılıp kopartıldığı doğru değil. Aslında yardım etmesi gereken fakat uyuşturucu aldığı için kaldırım kenarında oturup taşlarla oynayan Mark tüm olanları görmüş ve yolunun üstündeki örümcek ağı engellerini aşarak parka ulaşmıştı. Orada Walter, daha o zamanlar Pitbull adını alan Stefan, ben ve benim frengili Estrellitam susamış bir halde bekliyorduk. Gerçekten de deliler gibi susamıştık çünkü kısa bir süre önce, öyle söylemek gerekirse akşamın başlangıcı niyetine Fred in yarı legal arabalarından birisini kurban etmiştik. Fred arabaya artık ihtiyacı olmadığını söylemişti; sonra içimizden biri kapıyı tekmeledi, sonra hep birlikte kapıyı söktük, tüm camları parçaladık, lastikleri kestik ve işte öyle devam ettik. Sanırım Guinness Rekorlar Kitabı ndaki Fransız gibi yeteneklerimiz olsaydı arabayı midemize indirirdik. Bize ne olduğunu bilmiyorum, kendimizden geçmiştik, elbette alkol- 15

le de ilgiliydi fakat içimizde bir düğmeye basılmış ve şalter beyinde fırtına moduna getirilmişti. Benim küçük Estrellitam çığlıklar atarak arabanın üstünde dans ediyordu. Tanrım, onu ne kadar çok seviyordum. Mark bize Rico ve Fred in nerede olduğunu anlatınca da beyinde fırtına vardı. Onları dışarıya çıkarmak istiyorduk ve Südost polis karakoluna giderken yoldaki tüm çöp bidonlarını, trafik işaretlerini, park banklarını ve her beş arabadan birini darmadağın ettik. Uslu bir halde büyük demir kapıya vurup geliş nedenimizi söylediğimizde aynasızların verdiği cevap şaşırtıcıydı: Defolun gidin, onları yarın sabah alabilirsiniz. Aslında çıkardığımız gürültü, şangırtı ve bağırtı, Rico nun yanında kaldığı ve eve gelmediği için uykusu kaçan sağır ninesini uyandırmaya bile yeterdi. Rico nun kolları arkasındaydı ve aynasızlar onu tutanak için, uzun beyaz bir koridordan beyaz ve aydınlık bir odaya, daktilonun önüne sürüklüyordu. Rico nun içerden bağırdığını duyduk. Her şey yolunda, ben iyiyim, en büyük biziz! Sanki daha o zamanlar parmaklıklar arkasında olmaya alışmış gibiydi. Dışarıda Estrellita park halindeki bir polis arabasının ön camına kustu. Bunun üzerine onu hemen evine götürdük. Estrellita nın evinde küçük Walter, onu sevmeyen ve onunla denize seyahat etmek isteyen bir sürtük için üçüncü kattan kendini atacaktı ama onu tam düşerken yakasından yakaladım. Kumaş yırtılırken ve artık ne yaptığını bilmeyen Mark Walter i içeriye çekmeye uğraştığı sırada kendisi de pencereden aşağıya sallanırken deli herif hâlâ Anja, seni seviyorum diye bağırıyor, hayır, anlaşılmaz bir şekilde böğürüyordu. Nasıl oldu da, kimsenin boynu kırılmadan oradan çıkabildik bilmiyorum. Bildiğim tek şey küçük Walter in tekrar bir denemede bulunup kendisini bir kamyonun önüne attığı ve ben onu yamyassı olmadan sokaktan çektikten sonra sarhoş bir şekilde evlerimize sendelememiz. Her şey otuz derece sıcaklıktaki bir yaz gecesi kâbusu gibi çılgıncaydı. Rüyamda tüm bunları görmediğim tek bir gece bile yok; anılar kafamın içinde her gün dans ediyor ve her şeyin niye böyle olduğu sorusu yakamı bırakmıyor. Elbette o zamanlar çok eğle- 16