Çubuk Yöresi Aleviliğinde Dar Kurbanı



Benzer belgeler
ÇUBUK YÖRESİ ALEVİLİĞİNDE DAR KURBANI Doç. Dr. ibrahim ARSLANOĞLU. Gazi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi Bölümü

6. SINIF. Oturan, duran, kovsuz, gıybetsiz Hakk Muhammed Ali deyip evine vara, tüm canların Yüce Allah dildeki dileğini, gönüldeki muradını vere!

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Anlamı. Temel Bilgiler 1

DEDE AHMET KUZUKIRAN İLE SÖYLEŞİ

Aleviliğin İnanç Kaynakları Aleviliğin inanç ve ibadet esaslarını görmeden önce, bu esasların günümüze hangi şekillerde ulaştığına değinmek

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Gürgür Dede ile söyleşi. Adını sanını çok duyduğumuz, daha önceden de görüştüğümüz, kasetlerini dinleyip, izlediği. Merhaba efendim.

Divriği Çiğdemli Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği (Köy Sülale Listesi)

Sizce dedelik nedir? Okurlarımıza bu konuda bilgi verir misiniz?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

KALEKIŞLA KÖYÜ TAKVİMİ 2019

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR.

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

IÇINDEKILER 1. BÖLÜM

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

50.ULUSAL 24.ULUSLARARASI HACI BEKTAŞ VELİ ANMA TÖRENLERİ VE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ PROGRAMI

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

40 SORUDA ADIYAMAN DA GELENEKSEL ALEVİLİK

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

DEDE AHMET KUZUKIRAN İLE SÖYLEŞİ

Bu kitabın sahibi:...

İÇİNDEKİLER. Sayfa.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır.

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

yerine getirmede ne iyi yardımcısın..! dedi..

BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı

En hayırlı söz faydalı olandır. Faydasız bilgide hayır yoktur. Lüzumlu olmayan bilgiden de bir fayda temin edilemez.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

FİZİKİ HUKUKİ MANEVİ YOLCULUK ÖNCESİ HAZIRLIKLAR. Bedenimizi Hazırlama. Ruhumuzu Dinlendirelim. İbadet. Dua. Sabır

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

İNANÇ ÖNDERLİĞİ - PİRLİK. Ezeli ezelden öteden beri. Sevdikçe sevesim geldi Pirimi. Çekerim cevrini andan ötürü. Sevdikçe sevesim geldi Pirimi

Yusuf Bulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

Kur an ın Bazı Hikmetleri

HAKK MUHAMMED ALİ AŞKI ADIYAMAN ALEVİLERİ Fevzi Rençber Gece Kitaplığı, Ankara, 2016, 2. Basım, 304 sayfa ISBN Muhammed Cihat ORUÇ

İletişim çağı adını verdiğimiz bir çağda televizyon ve radyonun yoğun olarak ürettiği popü-

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

BULDAN ÖRNEĞİNDE DENİZLİ YÖRESİ ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜ

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

HAC SEMİNERİ 2 HOŞGELDİNİZ

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

CEVAP ANAHTARI SINIF

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

Transkript:

Çubuk Yöresi Aleviliğinde Dar Kurbanı Doç. Dr. ibrahim ARSLANOĞLU Gazi Eğitim Fakültesi Kurban, Alevi topluluklarında önemli bir yer tutar. Çünkü ikrar vererek Alevi cemaatine resmen kabul edilmiş olan birey, hayatı boyunca hemen her yıl, Abdal Musa Kurbanı, Musahip Kurbanı, Kızıldeli Kurbanı ve Dar Kurbanı adını taşıyan cem törenlerine katılacak ve burada kurbanların kesildiğine şahit olacaktır Bundan başka ölünün arkasından ilk gün Kabir Kurbanı ve ölümünün 3-7-40-52. günlerinde olmak üzere, toplam beş defa daha kurban kesilerek anılır ve yakınları tarafından kendisine rahmet okunur. Alevi töresine göre her Alevi; 1. Hz. Ali ye talip olduğunu ispat etmek 2. Hz. Hüseyin e yol evladı olduğunu göstermek. 3. İbrahim Halilullah a millet olduğunu ispat etmek için kurban kesmek zorundadır (Kuzukıran, 1998). Alevilikte, ölen bir kişiye dar kurbanı kesile bilmesi için cesedin bir yıl toprakta yatmış olması gerekir. Burada esas olan, ölenin hukuku olan kişilerle helalleştirilmesi olmakla birlikte bunun yanında o kişinin unutulmaması ve bir yıl sonra yakınları ve dostları tarafından tekrar anılması söz konusudur. Alevi kurbanlarının cemevi törenleri sırasında kesilenlerine iç kurban; adak kurbanı, hıdrellez kurbanı, kurban bayramı ve cenazenin arkasından kesilen kurbanların hepsine dış kurban denilmektedir (Eröz,1990: 1 29).Çubuk ta Alevilerin, kurbanları bu şekilde sınıflandırıp sınıflandırmadıklarını sorduğumuzda, Alevi dedesi Ahmet Kuzukıran, bunu ilk defa duyduğunu ve kendilerinin kurbanları bu şekilde adlandırmadıklarını, söyledi. Doç. Dr. Gürbüz Erginer(1996:191), iç kurbanın sunulduğu ritüellere kesinlikle cemaat dışından kişilerin alınmadığını kaydederken, rahmetli Prof. Dr. Mehmet Eröz de Türkiye de Alevilik ve Bektaşilik adlı eserinde(s.105) cem törenlerinin Alevi toplulukları dışındakilere kapalı olduğunu yazmaktadır. Biz bu törenlerden birisine katılıp Alevi cemaati ile yaklaşık 10,5 saat birlikte kalarak töreni baştan sona gözledik ve araştırma için gerekli notlarımızı almaya çalıştık. Bu konuda başta Kargın Köyü Alevi dedesi Ahmet Kuzukıran ve onun taliplerinden olan Çit Köyü Avdullah mahallesi sakinlerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Katıldığımız tören, Ankara ili Çubuk ilçesi Çit Köyü Avdullah mahallesinde 18 Nisan 1998 tarihinde yapılan Dar Kurbanı dır. Bunun için o köyün yıl dedesi olan Ahmet Kuzukıran la daha önce görüşüp kendisinin iznini aldıktan sonra o tarihte saat 17.00 de kendi köyü olan Kargın daki evine gittik. Saat 19.00 dan sonra Kargın dan Çit Köyü Avdullah Mahallesine hareket ettik, yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra adı geçen mahalleye ulaştık. Burası vadi içinde bir mahalle. Arabamızdan inince mahalle sakinleri tarafından karşılandık ve hemen cemevine girdik. Saat 20.00 de başlayan tören, sabah saat 6,30 da sona erdi. Cem Töreni süresince bir taraftan gözlemlediğimiz olayları yazmaya çalışırken, diğer taraftan Namık Kemal İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı olan eşim Canan Arslanoğlu da

araştırmaya yardımcı olmak maksadıyla konu ile ilgili ilginç sahneleri fotoğrafla tesbit etmiştir. Bu fotoğraflardan bazıları yazının sonunda yer almaktadır. Cemevi veya dedenin deyimiyle dergah, üç odadan oluşmaktadır. Kapıdan girince ayakkabıların konulduğu bir hol bulunuyor. Sağ tarafta hem kiler ve hem de kurban kesimi için kullanılan bir oda, solda ise bir mutfak yer almaktadır. Bu iki odanın kapıları birbirinin tam karşısındadır. Ortada kırklar meydanına girilen bir kapı daha bulunuyor. Kırklar meydanının diğer adı, falakadır. Bu iki oda kırklar meydanına göre küçük. Falaka 12 hizmetin ve tarikat namazının kılındığı yerdir. Burası, bir tiyatro sahnesini andırmaktadır, çünkü cemevindeki törenler, bu sahnede yapılmaktadır. Kırklar meydanına girişte, sağ tarafta kadınlar için, sol tarafta ise erkekler için ayrılan bölümler bulunuyor. Aleviler buralara kadınlar musfası ve erkekler musfası adını veriyorlar. Kadın ve erkeklerin oturduğu bölümler falakadan yaklaşık 30 cm yukarıda bulunuyor ve her ikisi de, falakadan ağaç bölmelerle ayrılmış durumda, bu ağaçlar arasına çıtalar çakılmış fakat arada geniş boşluklar bulunuyor. Bu sebeple kadın ve erkekler ile falakada oturan kişiler birbirlerini rahatça görebiliyorlar. Kırklar meydanı ile erkek ve kadınlar musfası, bir bakıma Anadolu köylerindeki hayat denilen yerleri andırmaktadır. Bu yönüyle burası, tamamen geleneksel Türk köy evi karakterini taşımaktadır. Tören sırasında, falakada sadece dede ile musahipli olan erkekler oturabiliyorlar. Kadınlar ile musahipsiz erkeklerin burada oturmaları yasak olduğu için sadece iki rekat tarikat namazı kılmak ve dedeye niyaz etmek için girebiliyorlar. Bu gösteri bittikten sonra falakanın dışında bulunan kendilerine ait bölümlere gitmek zorundalar. Falakada, karşı duvarın tam ortasında bir ocak var ve burada ateş yanıyor. Ateşin ortasın da iki kenarı taşlara dayanmış, dikey halde bir sac bulunuyor. Bu sacın oraya konulmasındaki maksat, ocağın fazla yanması durumunda sıcaklığın cemaate ulaşarak onların rahatsız olmalarını engellemektir. Falakada ocağın sağ tarafına bir post serilmiş, yıl dedesi olan Ahmet Kuzukıran bunun üzerin de oturuyor, başında Sünnilerin namazda başlarına taktıkları takke bulunuyor. Bundan başka dedenin sağında biraz yüksekte boş bir post bulunmaktadır. Bu Hz. Muhammed e ait olup, mürşit postu adını almaktadır. O makamı peygamberden başka kimse dolduramayacağı için tören sırasında boş tutulmaktadır. Yıl dedesinin oturduğu postun tam karşısında rehber postu yer alıyor. Burası başlangıçta boş duruyordu, tören başladıktan yaklaşık iki saat sonra 21.55 te dedenin büyük oğlu Ali Rıza Kuzukıran tarafından dolduruldu. Oğul Kuzukıran, töreni sadece izliyor ve cemaatle birlikte sırası geldikçe erkana uyuyordu. Töreni sadece izlediğine göre, gelecekte yükleneceği dedelik görevinin bir çeşit eğitimini alıyor olmalı, çünkü Alevilikte dedelik, babadan oğula geçen bir statüdür, çalışmakla kazanılamıyor, ancak Peygamber (Hz. Muhammed) sülalesinden gelen kişiler dede olabiliyorlar. Ocağın üst kısmında Atatürk resmi ve iki yanında Hz. Ali nin iki resmi yer alıyor. Sol tarafta- ki resimde Ali at üzerinde, yanında kılıcı var. Bu resimle ocak arasında 12 imamın temsili resimleri bir tablo halinde asılmış durumda. Sol tarafta at üzerindeki Hz. Ali resmi altında bulunan bir panonun içinde, eski harflerle Bismillahirrahmanirrahim yazısı, Latin harfleriyle Cemevi yazısı ve Hz. Ali nin Zülfikar adlı kılıcının işlemeli resmi yer alıyor. Ocağın üstündeki rafta bir mum bulunmaktadır. Köylere elektriğin henüz getirilemediği dönemlerde aydınlatma aracı olarak kullanılan lüks, tavana bir iple asılmış bulunuyor. Onun yanında kırklar meydanını aydınlatan 2 avize mevcuttur.

Sağ tarafta, falaka ile kadınlar bölümünü birbirinden ayıran direklerde bir süpürge, seccade ve çok sayıda kemerbest asılı bulunmaktadır. Erkan başlamadan önce musahipli olan erkekler, bu kemerleri bellerine bağlayarak falakadaki yerlerini aldılar, Yukarıda da konu edildiği gibi falakada yalnızca musahipli erkekler oturabiliyorlar. Kadınlar bölümünde yer alan kadınların başları örtülü, ancak yaşlılar da dahil olmak üzere saçları önden birazcık görünüyor. Falakaya girişte solda bir seccade yeri vardır. Gerek kurban sahiplerinin görgü ayini ve dara durma törenlerinden önce seccade yere serildi ve bu gösteriler bittikten sonra tekrar kaldırıldı. Seccade üzerine ancak kurban sahipleri ile dara duranlar çıkabiliyorlar. Bu törende, yabancı olarak Kültür Bakanlığı ndan çekim için gelen bir ekiple, araştırmacı olarak eşimle ben bulunuyordum. Onun için de önce cemaate bizi tanıttı; benim bir bilim adamı olarak bu töreni izleyeceğimi ve bu konuda bir araştırma yaparak gelecekte yayınlayacağımı cemaate söyledi. Bu tanıştırma, cemaatle sıcak ilişkiler kurmamıza yardımcı oldu ve kuşkuları ortadan kaldırdı. Safalama Dede, kırklar meydanının kapısına geldiğinde herkes ayağa kalktı ve postuna oturunca herkes sıra ile falakaya gelerek 2 rekat tarikat namazı kıldılar ve kendilerine ait bölümlere oturdular. Çünkü Alevi inançlarına göre, dedenin bulunduğu her yerde Aleviler tarafından tarikat namazı kılınması farzı ayındır. Buna aynı zamanda falaka namazı da deniliyor. Falaka namazında talibin kıblesi dede, dedenin kıblesi ise taliplerdir. İnsanın kıble olması, insanın kutsallığı inancı ile açıklanabilir. Bu şu ayete dayanmaktadır: Hani Biz meleklere (ve cinlere): Adem e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. 0 yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu (Bakara Suresi, ayet:34). Dergaha gelen her kişi ister kadın, ister erkek olsun önce 2 rekat tarikat namazı kılıyor. Bu namazı, ister musahipli olsun, isterse olmasın ikrar veren her Alevi kılar. Bunu tek başına kılabildiği gibi şeriat namazında olduğu gibi birkaç kişi saf yaparak birlikte de kılabilmekte dirler. Falakaya tarikat namazı kılmak maksadıyla gelen kişiler, kıble yönünde bulunan ocağa dönerek sol ayak baş parmağının üstüne, iki elini parmak uçlarıyla birleştirip ellerini ağzına götürerek Hü diyerek dedeye selam verdiler. Sonra falakadakilerin hepsi dede başta olmak üzere iki elini göğüslerine koyarak aleyküm selam diyerek bu selamı aldılar. Sonra talip sol elini alta ve sağ elini onun üstüne koyarak secdeye vardı. Birinci rekatta talip rükuda iken dede, Fatiha ve zammı sure okudu. Bu sırada talip içinden Sübhaneke yi okudu. İkinci rekat aynı şekilde dede talibin yerine Fatiha ve zammı sure okudu. Namaz bittikten sonra, dededen başlayarak ocağa arkasını dönmeden falakadakilerle niyazlaştılar. Sonra talip iki dizi üzerine oturdu ve dede şu duayı yaptı: Geldiğiniz yoldan, ikrar verdiğiniz pirden şefaat ola, namazlar, niyazlar Muhammed Ali dergahına kayıt ola, gerçeğe Hü. Sonra dedeye niyaz edildi ve dede falakadakilerle görüştü, hal hatır sordu, ikinci rekatın Tecella Duası nı şöyle yaptı: Tevella, tecella kabul ola, muradlar hasıl ola, gerçeğe Hü. Sonra namazdaki gibi dizlerinin üzerine oturup saf oldular. Önce en sağdakinden başlayarak safalama sahnesi gerçekleşti ve talipler şunları söyledi:

Hoş geldiniz, safa geldiniz, kadem, kerem getirdiniz, gelmekliğiniz mübarek olsun, ayaklar türabıyız(toprak), başlar tacısınız, bağınız-bahçeniz şen olsun. Dede safalamayı cevaplandırdı: Siz de hoş geldiniz, gelmekliğiniz mübarek olsun, gören gözler ağrımasın, menziller pak(te miz) ola, derviş menziline gerçeğe Hü. Erkekler bunları yaparken kadınlar ise sadece falaka namazı kılıp dede başta olmak üzere falakadakilerle niyazlaştılar, fakat erkekler gibi safalama yapmadılar. Hayır maksadıyla İki kişi dergaha, orada kullanılacak bazı eşyalar getirdi. Bunlardan birisinin elinde seccade diğerinde ise, kepçe vb. mutfak malzemeleri ve tepsi vardı. Bu iki kişi darda durarak dedeye niyaz ettiler ve dede dua ettikten sonra dardan ayrıldılar. Cem törenleri sırasında görev alan 12 erkan ve 17 hizmet sahibinin görev adları ve yaptıkları hizmetler şöyle sıralanabilir: 1.Dede: Pir adı verilen cemi yöneten dua ve nasihatları yapan kişidir. Dede Hz. Muhammed i temsil etmektedir. 2.Zakir: Tören boyunca saz çalan ve nefesleri söyleyen kişi veya kişilerdir. Bu görevin piri İmam-ı Hasan dır. 3.Sakkacı: Hz. Hüseyin in Kerhela da şehit olması sırasında gözyaşını temsil eden suyu falakaya getiren ve bunu başta dede olmak üzere orada bulunanlara içiren kişi. Bu Hz. Hüse yin den kalmıştır. 4.Delilci: Cemevinin aydınlatılmasından sorumlu olan kişi. Elektriğin bulunmadığı dönem lerde bu kişiye daha çok ihtiyaç vardı, bugün bunun yapacağı fazla bir iş yok, onun için görevi semboliktir. Bu hizmetin piri İmam-ı Zeynel Abidin dir. 5.Karakazan(Lokmacı): Kesilen kurbanları mutfakta pişirip hazırlayan kişi. Bu hizmetin piri, İmam-ı Naki dir. 6. Erkancı: Cem töreninde erkanı yürüten dede. Bir cem töreninde birden fazla dede bulu nabilir, ancak töreni bunlardan birisi yürütür. Onun için erkancı da dededir. 7.Gözcü: Bir bakıma dededen sonra tören sırasında en yetkili kişidir. Kurallara uyulmasını, uygun giyinilmesini hatırlatır. Bundan başka cem törenleri sırasında konuşma ve gülüşmeleri önlemeye çalışır. Söz isteyenleri dedeye bildirerek onlara sıra ile söz verilmesini sağlar. Bu hizmetin piri, İmam-ı Musa Kazım dır. 8.Tığcı(Kurbaııcı): Kurbanları kesen, yüzen ve parçalayan kişidir. Bu hizmet Hz. İbrahim Peygamberden kalmıştır. 9. Yürekçi: Kurbanlar kesildikten sonra, bunların yüreklerini doğrayıp pişiren ve bunu musahipli olanlara dağıtan kişidir. Bu hizmetin piri, Muhammed Taki dir,

10. Niyazcı: Cem törenleri sırasında yenilecek olan çerezleri cemaate eşit olarak dağıtan ki şidir. 11. Pabuççu: Cemevine gelenlerin ayakkabılarını düzenleyen ve onların karışmaması için gö zetleyen kişidir. Bu hizmetin piri, İmam-ı Hasan el Askeri dir. 12.Haberci(peyik,pazvant,bekçi): Cem töreninin yapılacağını köy veya mahalle sakinlerine duyuran kişidir. Bu hizmetin piri, İmam-ı Muhammed Bakır dır. On iki erkanda görev alabilmek için mutlaka musahipli olmak gerekir. Buna aynı zamanda Evlad-ı Resül hizmeti denilir. Bu görevlerden her birini tek tek kişiler yapabildiği gibi yukarıda da görüleceği gibi bir kişi, birden fazla görev de yüklenebilir. On iki erkan dışında cemevinde hizmet yapan kişilerin görevleri şunlardır: 1.Kahveci veya çaycı: Cem törenleri sırasında cemaata çay pişirip dağıtan kişidir. Bu hizmetin piri, Veysel Karani dir. 2.Carıcı(Süpürgeci): Her hizmetin arkasın dan kırklar meydanını sembolik olarak süpüren kişidir. Bu hizmet, Hz. Seyyidil Faraş dan kalmış tır. 3.E1 suyu: Erkan başlangıcında Kur an okunmadan önce abdest niyetine dede ve falaka dakilerin ellerini yıkatan görevli. Bunun piri Sel man-ı Pak dır. 4.Seccadeci: Falakada dara duranların otur dukları seccadeyi yerine seren ve sonunda dua ile kaldıran kişidir. Bu hizmetin piri esasen üç kişidir. Şit peygamber ipliği eğirmiştir, Hz. Fatıma seccadeyi dokumuştur, Cebrail ise sermiştir. 5.Ocakcı(Gürgürcü): Ocağı yakan, bunun sönmemesini sağlayan ve ocağa sac koyarak fazla ısının cemaati rahatsız etmemesini sağlayan kişidir. Bu hizmetin piri Ammar Bin Yasar dir. 17 hizmetin dışında, cem törenlerine gelenlere yer gösteren ve sonradan gelenleri töreni bozmdan yerlerine oturtan kapıcı bulunmaktadır. Bu hizmetin piri İmam-ı Muhammed Mehdidir. Ayrıca yemekten önce sofraları seren ve kaldıran sofracı, cem töreni sırasında sır suyu dağıtan kadıncık ana yer alır. Sofracının piri Hz. Kamber, sır suyunun piri Hz. Fatımadır. Bir de 3 bacı diye adlandırılan semahçılar bulunmaktadır. Avdullah Mahallesindeki Dar Kurbanı Töre ni nde görev alan 12 hizmet ve 17 erkan sahiple rinin isimleri: 1. Dede :Ahmet Kuzukıran 2. Zakirler : Muzaffer Çalaboğlu, Hüseyin Çuhadar 3. Erkancı : Muzaffer Çolakoğlu 4. Delici : Ali Temel 5. Karakazan : Hüseyin Özbek ve Ahmet Tan

6. Sakkacı : Muzaffer Çolakoğlu 7. Gözcü : Celil Yurdakadim 8. Kurbancı : Hüseyin Özbek ve Ahmet Tan 9. Yürekçi : M. Ali Öztaş 10.Naz-Niyazcı :Kemal Özbek 11. Pabuçcu : Ahmet Şirin 12. Pazvan (Bekçi): Hasan Ali Yücel ve H. Hüseyin Temel Yukarıda da konu edildiği gibi bunlar tarikat hizmeti sayıldığından mutlaka musahipli olma ları şarttır, Aşağıdaki görevler şeriat hizmeti kabul edildiğinden musahipli olmayabilirler. 13. Çaycı veya kahveci : Ali Ekber Kaya 14. Carıcı : Süleyman Yurdakadim 15. El Suyu : Kadir Ercan 16. Seccadeci : MAli Öztaş 17. Ocakcı (Gürgür Baba): Hüseyin Ercan Diğer görevliler; sofracı Kemal Özbek, Kadıncık Ana Rabia Yüce, semahçılar: Nezaket Yazıcıoğlu, Satı Yazıcıoğlu ve Akkız Ercan dır. 12 hizmet sahibinden birisi olan gözcü, elin de uzunca gözcü çubuğu ile arkada kadınlar bölümünün bitişiğinde bir yerde, tören boyunca ayakta durdu. Yukarıda da konu edildiği gibi gözcü, törende düzen, tertip ve disiplinin sağlanmasından sorumlu olan kişidir. Kırklar meydanına kapıdan girişte, erkekler bölümünün kapıya bitişik duvarında tıpkı bir kahvedeki gibi çay ocağı tezgahı kurulmuş, cemevine gelenlere çay servisi yapılıyor. Dede Ahmet Kuzukıran, Kalender Dergahında ilk hizmet çay hizmetidir diyerek, yüksek sesle açıklamada bulundu. Dede Ahmet Kuzukıran ın dedeliğini yaptığı ocağın adı Şah Kalender Ocağıdır. Şah Kalender Dede, Horasan erenlerinden olup, Hacı Bektaş Veli ile Horasan dan Anadolu ya gelen Seyyit Siyami nin oğludur. Baba-oğulun yatırları Çubuk İlçesi Sele Köyünde bulunmaktadır. Hacı Bektaş Veli, Seyyit Siyami ye hem dünya ve hem de ahiret sultanlığını verdiği halde o, dünya sultanlığını kabul etmemiş ve sadece ahiret sultanlığını tercih etmiştir. Kalender Ocağını onun oğlu Şah Kalender kurmuştur. Yörede halk arasında onun çeşitli kerametlerinden söz edilmektedir. Özellikle onun türbesi akıl hastalıklarından rahatsız olan kişiler tarafından ziyaret edilmektedir. Çünkü türbeyi ziyaret eden ve orada birkaç gün kalan akıl hastalarının iyileşeceğine inanılmaktadır. Bu yüzden iyileşen akıl hastalarının yakınları

orada kurban kesmektedirler. Bu türbenin ilginçliği, buranın hem Alevi ve hem de Sünni gruplarca ziyaret edilmesi ve iki grup tarafından Kalen der Dede nin ulu bir kişi olarak kabul edilmesi dir (Akçay, 1969). Dede o günkü törenin anlam ve önemini belirten konuşmasında şunları söyledi: Dar lokmasına geldiniz, küs, alacaklı-verecekli olanın burada yeri yoktur. Bu yol bize Muhammed Ali den gelmiştir. Bu yolun sahibi, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa dır. Muhammed Mustafa, Sidretül Münteha dan dünyaya döndüğü zaman, Kırklar Ceminin kapısına geldi ve o sırada gaipten bir ses işitti: Habibim, ol meclise dahil ol. Orada 39 kişi bulunuyordu, içeri girmek üzere kapıyı çaldı. Kimsin? diye sordular. Ben peygamberim dedi, Bizim yanımızda peygamberin yeri yoktur dediler. Ben Muhammed im dedi, yine Biz Muhammed i tanımayız dediler, çünkü bu sözlerde hep benlik söz konusu ediliyordu. O sırada Cebrail gökten indi ve Allahüteala bir mesaj getirdi: Habibim, bencilliği bırak ve gönlünü türab et. En son Ben fukara-i miskinim dedi, bunun üzerine kendisini içeriye aldı lar. Siz kimsiniz? diye sordu. Biz kırklarız dediler. Ben sizin kırklar olduğunuzu nereden bilirim? dedi. Bunun üzerine Biz kırklarız; birimiz hepimiz, hepimiz birimizdir. Birimizin kolundan kan aksa hepimizden akar dediler. Hz. Ali, koluna bir neşter vurdu, gerçekten hepsinin kolundan kan akmaya başladı. Bir damla da tavandan damladı, bu orada bulunmayan ve Sidretül Münteha da Hz. Muhammed e verilen üzümü keşküle(poşete) koyan Selman ın kanı idi. Selman-ı Farisi, o meclise katıldıktan sonra Peygamberimiz onun getirdiği üzümden bir tanesini parmağıyla sıkıp bir maşrapa üzüm suyu meydana getirerek peygamberlik mucizesini gösterdi. İşte törenlerde içilen dem buradan gelmektedir. Dede ile bir görüşmede kendisine, kırkların kim olduğunu sorduğumda o, bunların ruhanişahsiyetler olduğunu söylemişti. Dede, nasihatlerine devam etti: Buraya dergaha gelir gibi geliniz ki, buranın faziletinden faydalanasınız, bu yola layık olursanız lokma da size layık olur. Eğer gönüller bir olmazsa, yediğiniz lokmadan bir hayır göremezsiniz. Çay içme bitince, bu hizmetin tamam olduğunu bildirmek maksadıyla çaycı, dedeye niyaz etti, dede de bu hizmetin karşılığı olarak çaycıya dua etti ve duanın sonunda, Hz. Veysel Kararü den şefaat ola, dedi. Her hizmetin veya erkanın yerine getirilmesinde olduğu gibi, carıcı(süpürgeci), süpürgesini asılı olduğu direkten alarak Ya Allah, Ya Mu hammed, Ya Ali diyerek üç defa yere çaldı. Burada, maddi temizlikten çok, manevi temizlik sembolize edilmektedir. Yani bir pürüz, bir problem varsa, bunun çözüldüğü anlatılmak istenmektedir. Her erkan uygulanışında gözcü: Sak(diz üzeri) oturun erenler, dar çekin bacılar! diyerek cemaati uyardı. Bu sebeple kadınlar darda durdular, yani ayakta tıpkı namazdaki gibi iki elleri ni göğüslerinin üzerinde tuttular. Erkekler ise dizleri üzerine oturdular. El suyu Cem töreninin ilk basamağı el suyudur. El suyu abdest manasına gelir. Bundan sonra Kur an okunacağı için falakada bulunanların ellerinin yıkanması gerekiyor. Bu maksatla el suyu hizmetini yapan kişi, ibriği bir eline ve leğeni öteki eline alarak dededen başlayıp rehberden ve onun yanındaki kişiden devam etmek suretiyle bütün falakada bulunanların ellerini yıkattı. Aslında falakada oturan musahipli kişi, buraya gelmeden önce abdest almak zorundadır. Buna rağmen yine de el suyu yapılmaktadır.

El suyunun sonunda dede yine dua etti: Hizmetler kabul ola, hizmetler Hakk a, emekler dergaha kayıt ola, erenlerin sırrı kaim yunağı pak ola, Hz. Selman-ı Paktan şefaat ola. Sonra falakada oturan Ahmet Hoca, tarafından Kur an okundu. Tesbitlerimize göre, Fatiha, Amenerresulü sureleri ile üç defa İhlas suresini okudu. Bunun sonunda erkek ve kadınlar yere yatarak secdeye vardılar, Bu sırada dede aşağıda ki Gülbankı çekerken bütün cemaat sürekli Allah, Allah diye bağırdılar. Bismi Şah Allah Allah, Binuri Hüda, Muha med Mustafa, Aliyyel Murtaza, Haticetü l Kübra, Fatımatüz-Zehra, halkından hayırlısını ihsan eyleye, La feta illa Ali, La seyfa İlla Zülfikar: Ali den başka er, Zülfikardan başka kılıç yoktur. müminin kalbinde budur haber, münkirin kalbinden gitmesin tığ ile teber, hata ettik bağışlasın Hüda, Muhammed Mustafa için bağışlasın, Saki kevser Aliyyel- Murtaza için bağışlasın. Haticetü l Kübra, Fatımatüz Zehra için bağışlasın, Hasan-ı Mücte ba, Hüseyin-i Kerbel için bağışlasın. İmam-ı Zeynel Abidin, İmam-ı Bakır, Cafer-i Sadık, Mu sa-i Kazım, Ali Rıza himmeti için bağışlasın. Şah Taki, Aliyyel Naki, Hasan el Askeıi, Muhammed Mehdi için bağışlasın. Bilumum 12 imam nurdan taksimdir, ol nurun hakkı için bağışlasın. Nur-i Nebi, Kerem-i Ali, Hünk Hacı Bektaş Veli, gerçeğe Hü ya Mi. Akşam lokması Bu cem törenine adını veren kurbanın, törenle kesilmesi ve bunun lokma yapılması uzun zaman alacaktır. Bu sebeple cemaatin, açlık dürtüsünün etkisinden kurtularak, töreni huzurlu bir şekilde izleyebilmesi için bir yemek veriliyor. Buna akşam lokması deniliyor. Önce sofracı, eline sofrayı alarak falakaya geldi ve şunları söyledi: Dedemden hayır himmet dilerim Hü. Allah Allah diyelim, Kadim Allah diyelim, geldi Ali sofrası, içinde erenler lokması, gaziler Şah diyelim, Şah versin biz yiyelim, gerçekler demine Hü. Dede, yemekten önce şu duayı yaptı, Allah, soframız dolu, halkımız ulu Hünkar Hacı Bektaşi Veli, gerçeğe.hü Yemekten sonra ise Dede şu duayı yaptı Bismi şah Allah Allah,nimet-i devlet ziyade ola Erhak bereket vere, bu gitti ganisi (zengini) gele nimet-i Celilullah, bereket-i Halilullulah yediğimiz. ceği kurban yenilebilir mi? diye sordu. Cemaatten bazıları, Allah işini rast getirsin, bir davamız yoktur, dediler. Cemaatin çoğunluğu sustuğuna göre bu birkaç kişinin sözleri cemaatin tamamı tarafından tasdik edilmiş oluyordu. Bu demektir ki, bunların kestiği kurbanlar yenilebilir. Dede bununla yetinmeyerek seccade üzerinde oturanları sorguladı ve nasihatlerde bulundu:

İkrar verip dara durdunuz, hak görüp pir huzuruna geçtiniz, eğer kalpleriniz kin hissi ile dolu ise mudara sayılırsınız. Bir talip tasavvuftaki 4 kapıyı(şeriat, tarikat, marifet ve hakikat) mutlaka geçmeli ve dünyada iken ölmeden önce ölmeli dir. Burada sorulan Allah ın huzurunda sorulmaz. Eğer şeytana uyup kötülük yaparak ikrarınızı bozarsanız ve bu dünyada ölmeden önce hesaba çekilmezseniz, öbür dünyaya günahkar olarak gidersiniz. Dede, seccade üzerinde oturanlarla cemaata sordu: Pir hak mı, Kur an hak mı, yol hak mı, mürşid hak mı, rehber hak mı? Cemaat hep bir ağızdan bu sorulara, haktır, diye cevap verdiler. dede tekrar sordu: Bunların hak olduğunu nereden biliriz? Cemaat cevap verdi: İşlersek hak, işlemezsek nahaktır. Dede, nasihatlerine devam etti: Bir pir talibinin kötü olmasını istemez, kumar oyna, hırsızlık yap, demez; fakat kul beşerdir, şaşar. Eğer hata yaparsanız, sitem-çelik haktır. Cenab-ı Allah bu duruma düşürmesin. Muharremi tutmayan muhib olamaz dedi ve muharremle ilgili bir beyit söyledi: Muharremi tutan güruhu naci Yerde insan gökte melek duacı Muharremi fehmeylese tutsa bir bacı Cenneti Alada huri sayılır. Muharremi tutan muhip tutmayan yezid Oku onun defterini aradan kazıt Muharremi fehmeylese tutsa bir yezid O muhibler yanında mihman sayılır. Dede, Muharrem in önemini şu sözlerle anlatmaya devam etti: Muharrem Nuh Aleyhisselam dan kalmıştır. 0, tufandan kurtulduğu için çorba pişirmiştir. Bu ayda Hz. Hüseyin şehit edilmiştir. Biz aleviler Muharremin ilk 10 gününü matem ile geçiririz ve oruç tutarız, ancak 10 undan sonra kurban keser, aşure yaparız. Dede bu arada İslamın 5 şartından; namaz, oruç, zekat ve hacdan bahsetti: Bu beş şartı yerine getirmeyen ve eline, diline, beline sahip olmayan Ali ye talip olamaz. Dine, imana, saça, sa- kala küfür etmeyeceksiniz. Dede bu sözlerle alevi olmanın şartlarını kısaca açıklamış oluyor du. Saça, sakala küfür etmeyeceksiniz, demekle de İslam inançlarındaki insanın boğazdan yukarısının kutsal sayıldığı inancına dikkat çekiyordu. Sonra kurban sahipleri. merhumların adlarını anarak, biz bunların vasileriyiz. Bu kişilerden alacağı, vereceği olan varsa, dile gelsin ve hakkını bizden talep etsin, dediler. Dede cemaate sordu: Merhumların vasileri şu anda seccade üzerinde bulunuyorlar. Mer humlar Hasan Şirin ve Mehmet Fer, bunlarda bir hakkı olan ve isteyen varsa istesin veya helal etsin. Bunun üzerine cemaat helal olsun, diye bağırdı ve herkes yanındakilere sarıldı. Bu mer humların cemaatle olduğu kadar cemaatin de birbirleriyle helaalleşmesi anlamına geliyordu. Dede sonunda dua etti: Kurbanlarınız kabul ola, hizmetleriniz dergaha kayıt ola, İbrahim Halilullah tan şefaat ola, gerçeğe Hü. Gözcü olup bitenlerden habersiz bir vaziyette iken Dede: Gözcü hizmet yapılıyor, haberin var mı? diyerek, gözcüyü uyardı.

Carıcı, her hizmet veya erkan sonrasında mutad olduğu üzere süpürgeyi asılı bulunduğu direkten alarak Allah, Muhammed, Ali, deyip yeri üç defa temsili şekilde, ocaktaki ateşe doğru süpürdü. Dede yine bir defa daha disiplini sağlaması için gözcüyü uyardı. Bu arada ölenleri tanıyan ve onlarla hukuku olanlar dara durdular. Bu tamamen isteğe bağlı dır. Dede darda duran iki kişiye, Mezhebiniz nedir piriniz kimdir? diye sordu ve 12 imamın ismini saymalarını istedi. Birisi hiç cevap veremedi, diğeri ise mezhebi ve piri söyledi, 12 imam dan birkaç kişinin adlarını sayabildi. Dede, niçin bunları bilmiyorsunuz, diye onları azarladı ve devam etti: 12 imamın ismini anarsanız, yurda-yuvaya hayır ve hasenat gelir. En az 3 er düazimam ve 5 er kelam(nefes) bileceksiniz. etti: Sorgu-sual bittiği için falakadakiler, seccadeyi birlikte elleriyle kaldırdılar ve dede dua Seccadeler pak ola, günahlar affola, seccade üzerine çıkan görmesin cehennem narını, Şid Aleyhisselamın Cebrail in ve Hz. Fatıma nın kerametleri üzerine hazır kaim ola, gerçeğe Hü. Burada bu üç ismin geçmesinin nedeni, ilk seccadenin ipini Şit Peygamber eğirmiş, Hz. Fatma dokumuş ve Cebrail sermiş olmasıdır. Sonra süpürgeci geldi, yine her erkandan sonra yapılması gerekeni yaptı. Cebrail in Dualanması Hz. İbrahim, oğlu İsmail i kurban etmek için bıçağı boynuna sürdüğünde, bıçak kesmedi, fa kat taşa çaldı, taş parça parça oldu. Bunun üzerine kızarak, Ya bıçak niçin kesmiyorsun?, de di. Bıçak dile gelerek Allah tarafından İsmail i kesmemekle emrolundum, dedi. İşte o sırada Cebrail geldi ve bir koçu Hz. İbrahim e getirdi. Cem törenlerinde horoz, Cebrail i temsil ediyor ve kurbanın dar meydanına gelmekte olduğunu haber vermiş oluyor. Ayrıca alevi inançlarına göre, Kur an daki ilk ayet (Oku) indirildiği zaman Cebrail, Hz. Muhammed e horoz şeklinde göründü. Bundan dolayı bütün cem törenlerinde kurbandan önce Cebrail(horoz) kesilir. Kemal Özbek, Cebrail i eline alarak dara durdu ve dede dua etti: Hizmetin kabul ola, Cenab-ı Hak Cebrail in tüyü başına sevap yaza, gerçeğe Hü. Cebrail dualandıktan sonra kurban edilmeye götürüldü. Kurbanlarm Dualanması ve Tekbirlenmesi Kırklar meydanına kırmızı bir örtü serilerek, üzerine iki koç getirildi, bunlar bu geceye adını veren kurbanlardı. Bu iki koçun boynunda üçer elma asılı idi. 10 Mayıs 1998 tarihinde Çubuk Karaağaç Köyü Muharrem Kurbanı nda, Dede Kuzukıran a bu elmaların neyi temsil ettiğini sorduğumuzda, şunları söyledi: Dede ya bunları törende bulunan erenlere yedirir ya da dedenin heybesine niyaz olarak girerler ve Dede, köyüne döndüğü zaman konu komşu gelerek burada olup bitenleri bizden sorarlar biz bunları anlatır, bu elma ve benzeri şeyleri onlara ikram ederiz. Dede kurbanlar dar kurbanıdır, dedi ve önce şu tekbir duasını yaptı: Ferman-ı Celil, Kurban-ı Halil, Can-ı İsmail, Delil-i Cebrail, niyeti niyet azameti Tekbira. Burada cemaat 3 defa tekbir getirdi ve Dede şu duayı yaptı: Kurbanlar kabul olsun, kazançlar gür olsun, mevtaların ruhu şad olsun, Cenab-ı Allah sağlara uzun ömür ve hayırlı kazançlar ihsan etsin

ve Ehli Beytin yolunda yemek yedirmek nasip etsin. Sonra kurban sahipleri falakadakilerle niyazlaştılar, böylece kurbanlar dualanmış ve tekbirlenmiş oldu ve kurbanlara su içirildi. Bu arada zakir 3 düazimam çalıp söylemeye başladı. Alevilikte, Hz. Muhammed ve ehli beytinden söz eden şiirlere, düazimam denilir. Alevi inancına göre, kurbanların kesilebilmesi için mutlaka bir işaret vermeleri gerekir. Aksi halde kesilmeleri doğru olmamaktadır. Dede Ahmet Kuzukıran a göre kurbanlar, 8 nişandan birisini vermektedirler. Bunlar; esneme, gevşeme, meleme, silkinme, işeme, pisleme, gezinme, kaşınma. Kurban, uzun süre işaret vermezse bazı bölgelerde eşiğe niyaz edilip kurbanlar kesilmeye götürülüyor(türkdoğan, 1995:79). Dede Kuzukıran bunu kabul etmiyor ve mutlaka bir işaret verir diyor ve ilave ediyor: Eğer kurban yere yatarsa o zaman sorun vardır, bu durumda hayvan kurban olarak kesilemez, kurban kesen kişinin evinde hayvan varsa, ağıla girildiğinde ilk rastla nan hayvan onun yerine kurban edilmek üzere cem evine getirilir. Öteki hayvan ise ancak gelecek yılın cem törenlerinde kurban edilebilir. Kısa bir müddet sonra kurbanın birisi pisledi, diğeri ise işedi. Bunlar işaret sayıldıkları için, za kir düazimamı söylediği yerde kesti, dede tığcı diye bağırdı ve kurbanları kesmek üzere Hüseyin Özbek ile Ahmet Taş ı görevlendirdi. Sonra alışıldığı üzere süpürgeci görevini tekrar yerine getirdi. Gözcü ve Yasavurların (Bekçiler) Dededen Hizmet Almaları Dededen öğrendiğimize göre bekçiler, tören başlamadan önce evlere giderek törenin başla makta olduğunu haber verirler ve bu sırada evdeki çoluk-çocuk herkes yasavur değneğine ni- yaz ederler. Gözcü, elindeki ince uzun gözcü çubuğu ile ve ona bağlı yasavurlar(bekçiler) ellerindeki paz vant değnekleri ile falakaya gelerek 2 rekat falaka namazı kıldılar; önce dedeye ve sonra falaka da bulunanlara niyaz ettiler. Yasavurlar gözcüye bağlı oldukları için dedenin huzuruna birlikte çıktılar. Buraya geliş amaçları, dededen hizmet ve dua almak, aynı zamanda görevlerini doğru dürüst yapacaklarına dair cemaat söz vermektir. Sonunda dede dua etti ve bu duanın sonunda İmam Mehdi den şefaat ola, dedi. Süpürgeci, alışılan görevini yaptı. Bu arada biz, kurban odasına giderek kurbanların kesilmesini fotoğraf makinesi ile tespit ettik ve tekrar kırklar meydanına döndük. Dede bu sırada muharremle ilgili şu ikinci konuşmasını yaptı: Aşure gününü tanzim etmek aleviye farz-ı ayındır. Muharremde şu olaylar meydana gelmiştir. Hz. Ademin tövbesi bu ayda kabul edildi. Nuh tufanı bu tarihte bitti, bu ayda Süleyman Peygamber e mülk verildi. Cebrail, İsrafil, Mikail bugün yaratıldı, Hz. Hüseyin bugün şehit edildi. Yalnız Muharremin 10 undan sonra oruç tutarsak, Hz. Hüseyin in katline sevinmiş oluruz. Muharremin ilk 10 gününde, hayvan kesmek ve et yemek yasak, tıraş olmayacaksınız, su içme yeceksiniz, aynaya bakmayacaksınız, banyo yap mayacaksınız, gülüp eğlenmeyeceksiniz, Dede bu konuşmasıyla taliplerini bir çeşit eğitimden geçirmiş oluyordu. Bu arada Yezid in adı geçince cemaat hep bir ağızdan Lanet olsun diye bağırdılar. Kadınlar bölümünde fazla gürültü oldukça gözcü, elindeki uzun gözcü çubuğu ile sıriklara vurarak susmaları için Hü bacılar diyerek uyarıyordu. Bu arada zakirler tarafından nefesler ve 7 ululardan şiirler okundu.

Kesilen kurbanlar, soyulmuş halde bütün olarak tepsinin üstüne konularak dar meydanına getirildi. Tığcılar, önce bunları ayakta ellerinde tuttular ve dede bir dua yaptı. Sonra tığcı(kasap) kurbandan bir parça kesti ve tavana yapıştırdı. Dededen öğrendiğimize göre bu, gaip erenler için ayrılmış bir paydır ve tavana yapışmış vaziyette törenin sonuna kadar kaldı. Tığcı, etleri eklem yerlerinden parçalara ayırdı ve kesilen kurban, dede tarafından tekrar dualandı, kara kazanda pişirilerek lokma yapılmak üzere mutfağa götürüldü. Sonra süpürgeci görevini yine yerine getirdi Kurban Yüreklerinin Ehline Taksim Edilmesi Yürekçi, pişmiş yürekleri getirdi ve dedenin önünde diz çökerek durdu ve dede dua etti. Du aların hepsi aynı, yalnız son cümleler bu hizmetin piri ile bitiyor. Bunun için dede duanın sonunda İmam-ı Muhammed Taki den şefaat ola, dedi ve yürekçi, pişmiş yürekleri musahip olanlara peçete içerisinde dağıttı. Yürekler, ehlince yendikten sonra dede, yürek lokmasını bağladık dedi ve dua etti. Yüreğin falakaya getirilmesi; kurbanların parçalanıp hazırlandığını, pişmek üzere karakazana konulduğunu dedeye ve cemaate haber vermek anlamına gelmektedir. Alevi inançlarına göre musahibi olmayanların bu yürekten yemeleri yasak, erkekler musfasın dan birisi şunu söyledi: Pişmiş yürekten musahipsizlere verilse dahi almazlar. Yürekler yenirken dede, Hoca Ahmet Yesevi den ve Hacı Bektaşı Veli den menkıbeler anla tarak şunları söyledi: Hacı Bektaş Veli yi nurani şahıslar terbiye etmişlerdir. Bunlardan birisi Hz. Muhammed Mustafa, diğeri ise Hz. Ali dir. Sağ tarafında Hz. Muhammed, sol tarafında Hz. Ali bulunmaktadır. Bunlar Hacı Bektaş Veli dışında kimseye görünmediler. Hacı Bektaş Veli; Hz. Mu hammed den zahir ilmini, Hz. Ali den ise batın ilmini öğrenmiştir. Dede Hacı Bektaş Veli nin ke rarnetlerini anlattıkça cemaat hep bir ağızdan Allah, Allah diye bağırdılar. Dede, Hacı Bektaş Veli nin kerametlerini an latmaya devam etti: Hacı Bektaş Veli, susam yaprağı üzerine seccadeyi sererek havada namaz kılarak kerametini göstermiştir. Yine hocası Lokman Parende, hacca gitmişti. Orada bizde arife günü pişi yapılarak komşulara dağıtılır, dedi. 0 sırada hocanın eşi pişi yapmış ve bunları komşulara dağıtmak üzere Hacı Bektaş Veli ye vermişti. Hacı Bektaş Veli, Medine de hacda bulunan hocasına uzatarak pişileri verdi. Lokman Parende, işte onu burada hazır bilin, diyerek yanında bulunanlara ikram etti. Hacdan döndüğü zaman, Hacı ben değilim, gerçek hacı Hacı Bektaş Veli dir dedi. Böylece Hacı Bektaş Veli, Bektaşiliği doğumla, hünkarlığı susam yaprağı üzerinde namaz kılmakla, hacılığı da Medine de bulunan hocasına pişi yetiştirmekle alıyor. Hacı Bektaş, halis hünkarsın nasip ver bizim nasihatlerimize. Sonra ocaklarının kurucusu Kalender Veli nin babası Seyyit Siyami nin Horasandan Çubuk un Sele köyüne gelişini şöyle anlattı: Seyyit Siya mi eline bir değnek alarak havaya atıyor ve bu değnek Çubuk un Sele köyüne geliyor. Bunun üzerine oraya gelerek yerleşiyor ve yurt-yuva sahibi oluyor. Bir ara gözcü değişti, biz görevini hakkıyla yapamadığı için dede tarafından görevden alın dığını sanmıştık. Birkaç saat sonra tekrar gelmesi ile yorulduğu için değiştirildiğini ve dinlendikten sonra tekrar geldiğini gördük ve görevine kaldığı yerden devam etti.

Dede, nasihatlerine devam etti ve İncil de Hz. Muhammed in adının FERNALİT olarak geç tiğini ve her peygamberle dinin zahiri kısmının geldiğini, Hz. Ali nin batın ilmini getirdiğini, anlattı. Bu arada dede, falakada bulunan alevi aydınlarından, Aydınlıkevler Ticaret Lisesi Edebiyat Öğretmeni Haydar Teberoğlu na söz verdi, Teberoğlu şunları söyledi: Kabir suali olarak Rabbın, dinin, peygamberin sorulduğu gibi, imamın da sorulacaktır. Hz. Ali nin annesi Fatıma, Peygamberimizin annesi küçük yaşta öldüğü için ona annelik yapmıştır. Peygamberimiz onu kendi annesi kadar seviyordu, öldüğü zaman onu kabre kendi elleriyle indirdi. Peygamberimiz, Fatıma Anaya, Rabbını sorarlarsa Allah, dinini sorarlarsa İslam, peygamberini sorarlarsa Muhammed de dedi. Fatıma Ana bütün bu soruların cevaplarını verdi ve sonra Oğlum Muhammed, bana imamı soruyorlar buna ne cevap vereyim? diye sordu. Peygamberimiz Fatıma Anaya, oğlum Ali de, dedi. Sonra zakirler düazimam söyledi ve çaldı. Cem Birleme Dede, herkes burayı dinlesin, erkan uyaracağız, cem birleyeceğiz, diyerek cemaati uyardı. Bu maksatla gözcü, 3 bacıyı falakaya getirdi, bunlar birbirlerine niyaz ettiler. Baştan itibaren yaş sırasına göre seccade üzerinde sıralandılar. Dededen başlayarak falaka halkasında oturanlara tecella da(saygı) bulundular, erkekler ise onlardan niyaz aldılar ve sonunda seccade üzerine gelip oturdular. Dede bu sırada durmadan salavat getirdi. Sonra dede, bacılara, Niçin buraya geldiniz? diye sordu. İçlerinden en yaşlısı, kendi adımıza asaleten, diğer bacılar adına vekaleten iki rekat tarikat namazı kılmaya ve cem birlemeye geldik, dedi. Falakaya gelen üçer bacının her biri üçer hacı ile görüşerek, onların vekaletini alarak on iki bacı namına tarikat namazını kılmış oldular. Bu, Alevi inançlarına göre farzı ayındır. Dede konuştu : Eyvallah hacılar, cennet ve cehennem erin ayağının altındadır. Bacı ere bağ lı, er pire bağlı, eğer bacı doğru olursa Fatma ana şefaat eder. Sonra dede onlara kaç oruç tutuklarını, sordu. Bacılar muharrem orucundan bahsettiler ve tekrar niyaz ettiler. Böylece cem birleme sona ermiş oldu. Süpürgeci, süpürgeyi yere çalarak sembolik olarak süpürdü. Tam Cari (süpürge) Carıcı, erkanın başladığından beri her hizmetin sonunda yeri sembolik olarak süpürdü, fakat şimdi sıra tam cari denilen kısma geldi. Bunun için carıcı, dedeye niyaz ettikten sonra süpürgeyi koltuğunun altına alarak şunları söyledi: Dededen hayır himmet dilerim, erenler, Hü. Düştük erenler rahina, Aliyyel Murtaza baştır. Pirimiz kırklar içinde Seyyidil Faraş tır. Hüseyin-i desti kerbela için gözlerimiz kanlı yaştır. Lanet olsun şol Yezid in karabağrı taştır. Er Cemal-i Muhammed e Pir Cemal-i Hasan, İmam-ı Hüseyin. Allah ı bir bilelim, Ali yi zikredelim, verelim Muhammed e salavat erenler mürüvvet. Dedenin duasından sonra onun yanına gelerek, dedenin postunu sağ eliyle sol elinin içine 3 defa süpürdü. Sonra rehber postuna giderek burayı, sol eliyle sağ elinin içine 3 defa süpürdü. Sonunda ocakbaşına giderek burasını süpürgesi ile 3 defa ocağa doğru süpürdü. Alevi inancına göre, dede ve rehber postları mübarek sayıldığı için buraların süpürge ile süpürülmesi saygısızlık sayıldığından ancak elle temsili şekilde süpürülüyor.

Sır suyu Cem törenlerinde sır suyunu dağıtmak kadıncık ananın görevidir. Bundan başka kadıncık ananın görevlerinden birisi de lokma pişirmektir. Yanında işin erbabı yemek pişirmesini bilen bir erkek yardımcısı ile yemeğin pişirilmesine nezaret eder. Dede ile daha önceki bir görüşmemizde kadıncık ananın nasıl seçildiğini ve onda ne gibi vasıflar arandığını sorduğumuzda şu cevabı vermişti: Kadıncık ana haram yememiş, kimseyi kırmamış, dürüst, ailesine bağlı, büyüğü- küçüğü bilen bir kimse olmalıdır, yani musahipli ve 4 kapılı olması şarttır. Dededen öğrendiğimize göre, sır suyu, kalp abdesti anlamına gelmektedir. Kadıncık Ana Ra bia Yüce, yanına gözcüyü alarak sır suyunu falakaya getirirdi, birlikte dedeye niyaz ettiler. De de önce dua etti, sonra kadıncık ana sır suyunu ocak başına götürerek içinden Allah, Muhammed, Ali diyerek ocağa 3 damla döktü ve sonra dedenin önüne getirdi ve iki eliyle tuttu. Dede, iki elinin serçe parmaklarının uçlarını suya değdirerek, Ben böyle yapıyorum, benden sonraki dede nasıl isterse öyle yapsın dedi ve duasını yaparak, Hz. Fatıma dan şefaat ola dedi ve sonra dedenin yanında oturan iki kişi şifa niyetine bu sudan içtiler. Daha sonra dedenin karşısında bulunan rehberden başlayarak falakadakiler ve falaka dışında oturanlar şifa niyetine bu sudan içtiler. Sonunda Dede dua etti ve gözcü ile kadıncık anaya birer portakal verdi. El suyu gibi, sır suyu da falakada oturanların abdest almaları anlamına gelmektedir. Bundan sonra tekrar Kur an okunacağı için falakadakilerin abdestli olmaları gerekmektedir. İkinci Defa Kur an Okunması Sır suyundan sonra Ahmet Hoca, Kur an dan Fatiha, Ayetelkürsi, ve üç defa İhlas surelerini okudu. Sonunda herkes birbirine niyaz etti. Dede, yukarıdaki Gülbangı tekrar çekmeye başladı. Bu sırada cemaatın hepsi yere secdeye kapandı ve dede gülbank çektikçe Allah Allah diye bağırdılar. Gülbank çekme bitince, süpürgeci alışılan görevini yerine getirdi. Zakir Düazimam okudu ve çaldı. Bu arada Çubuk Alevi ulularından Cibali Ocağından Seyyit Süleyman(1857-1893) aşkına bir deyiş okundu(çağlayan, 1995:92-103) Şehvet ile şefkat bir yerde durmaz Şehvete uyanlar didara ermez. Bunda çok hesap var amalar görmez Dolu alemi boş gönderen yoldur bu Ölmeden önce de ölmek göründü Vücut hanesini silmek göründü Hakikat suyunda yunmak göründü Kendi kefenimi biçer ağlarım İkra suresini koyma dilinden İhlas kuşağını çözme belinden Kardır şehit gitmek Yezit elinden Şehitlik makamına er Sultan Aziz Sonra niyaz edildi ve dede dua okudu.

Delil Delilci, ocağın kenarındaki baş köşede bulunan mumu, eline alarak dedenin önüne geldi, mumu yaktı ve ayağa kalktı. Bu sırada dede dua etti ve sonunda, bu hizmetin piri olan İmam-ı Zeynel Abidin den şefaat ola, dedi ve delilci mumu aldığı yere bıraktı, mum yanmaya devam etti. Dara Durma Kurban sahipleri ve cemaatten bazı kişilerin dara durabilmeleri için seccadenin tekrar seril mesi gerekmektedir. Görgü ayininde olduğu gibi aynı usulle seccadeci, seccadeyi tekrar falakadaki yerine serdi. Önce kurban sahipleri seccade üzerine gelip niyaz ettiler. Dede bu arada, Aşığa mani, davaya nişan dedi ve konu ile ilgili şu deyişleri söyledi: Dedem oğlu da dur Mudara durma da dur Burada dara durmayanın Ahirette yüzü karadır Kurban sahiplerinin darda kalmamaları için tekrar dua etti. Zakirler cemaat ayakta iken 12 Düazimam söylediler. Düazimamlar; ayetlerin Türkçe meallerinden oluşmaktadır. Sonunda dede darda duranlar için tekrar şu duayı yaptı: Dar çeken didar göre, didar gören Hakka ere, Hak cümlenin muradını vere, dervişler menziline. Sonra dede, kusurlu, kabahatli idiniz geldiniz, dara durdunuz, Hak görüp hak işittik. Eğer ölenlerden alacak veya vereceği olan varsa, bu hakkı yerine getirsin dedi. Bunun üzerine cemaat helal olsun diye bağırdı. Dede tekrar sordu: Dünya ve ahiret, helal ettiniz mi?, Helal olsun dediler. Dede ölülerin yakınlarına dönerek, Siz de helal ettiniz mi, diye sordu. Helal ettik, dediler. Sonunda herkes birbirine sarıldı ve merhumların ruhu şad olsun, dediler dede tekrar dua etti. Dede, Merhumlar için dar çekmek isteyen varsa seccadeye gelsin, dedi, Dar çekmek için ayakların yalın, belin kemerbestli olması gerekiyor. Bunun için çoraplar çıkarıldı, falakada üçer dörder sıra oldular. Dede başlangıçta dar çekmeden önce şunları söyledi: Geldiğim Ali yolu, durduğum Mansur darı indiğimiz evliya niyazı. Bu arada 12 imamların adı geçtikçe herkes Allah Allah diye bağırdılar. Darda sağ ayak baş parmağı, sol ayak baş parmağı üzerine konuluyor. Bunun aslının şu ha tıraya dayandığı kaydediliyor. Birgün Peygamberimiz Hz. Muhammed, torunları Hasan ve Hüseyin in bulunduğu bir odada su istiyor, ikisi de su getirmek için kalkıyorlar. Hz. Hüseyin acele ile ayağını bir yere çarpıyor, sol ayak başparmağı yaralanıyor ve kan akmaya başlıyor. Peygamberimizin bunu görüp üzülmemesi için sol ayak baş parmağını, sağ ayak başparmağı ile kapatıyor.

Daha sonra dede, ölenlerin ruhu şad olsun dedi ve Alevi ulularından söz etti. Tekrar niyaz ettiler ve ölenlere rahmet dilendi. Zaakir Düazimam okudu ve çaldı, sonra öteki zakir çalıp söyledi. Herkes önündeki seccadeyi tuttu, tutamayanlar birbirlerinin bir yerlerinden tuttular ve dede bir dua etti: Seccadeler pak ola, yüzünüz ak ola, Cebrail in serdiği seccade ola, gerçeğe Hü. Dar gösterisi bittiği için seccade görevli tarafından kaldırıldı, herkes çoraplarını giydi ve yerlerine oturdular. Naz-Niyaz Sonra hediye, çerez ve meyve getirenlerle kurban sahipleri dara durdular ve dede tarafından naz-niyaz duası yapıldı: "Nazınız, niyazınız kabul ola, Hak dergaha kayıt ede, gerçeğe Hu." Duadan sonra zakir, Duazimam çaldı ve söyledi. 90 bin kafiri dine döndüren Ali, deyince cemaat hep bir ağızdan"allah Allah" diye bağırdılar. Ardından birer poşet içerisinde herkese çerez dağıtıldı ve ayrıca açık kaplarda da çerezler ortaya konuldu, herkes bu kaplardaki çerezleri yemeye başladı. Çerez içerisinde üzüm, incir, hurma, kayısı, fındık, fıstık, portakal, elma bulunuyordu Dem içme Saki bir sürahi içinde üzüm suyu şerbetini getirdi, dedeye niyaz etti ve dede dua etti Sakiyi kevser. Alivvel Murtaza sıratından geçirdin. Abu! hayattan içirsin, cennetinde cem etsin eksik noksan kusura kalmasın, gerçeğe Hü." Saki önce kadehe koymuş olduğu üzüm suyunu gaip erenlerin hakkı dedi ve dededen hayır-himmet (müsaade) aldıktan sonra yanmakta olan ocağa attı Sonra dedeye geldi ve bardağa koydu. Dede ona : "Kadehler badekâr, her zaman ister böyle kar. nur-i iman olsun, kalbe gufur olsun dedi ve oturarak şerbeti içti Sonra saki. rehbere içirdi. Zakirlerden birisi eline doluyu alarak (Seyyıt Süleyman ve Kalender Velinin adını anan) neferler okudu, dedeye niyaz etti ve doluyu içti Sonra ikinci zakır. nefes söyledi ve rehbere niyaz etti, dedenin elini öptü ve dolusunu içti Saki, sürahideki üzüm suyundan bir bardağa bir miktar katarak, "Evvel baki. sonra saki. bu da kadehçinin hakkı dedi ve şerbeti içti En son yettiğince falakadakılerle diğer cemaata verdi. Dede, Erenler! Sakiden kanıp kanıştınız mı? Aşığa mani, davaya nişan" dedi ve herkes birbirine niyaz etti Dem erkânının sonunda, sakı Erenler gazi, elimde yoktur hokka ile terazi, kiminize az verdik, kiminize çok, oldunuzmu hakkınıza razı, olmayan varsa burada kaldı birazı" dedi Böylece dem gösterisi bitmiş oldu. Dede destur etti ve çerezler yenilmeye başlandı. Bu bir bakıma törene kendi içinde ara vermek anlamına geliyordu. Çünkü bu sırada cemevinde bulunanlar, bir taraftan çerezleri yerken diğer taraftan birbirleriyle sohbet etmeye başladılar. Bu sırada cemaatten birisi, bana hitaben şunları söyledi: "Cem törenleri eskiden yasaktı, bu sebeple köye gelen bir yabancıyı bekçiler oyalayarak cemevinden uzak bir vere götürürlerdi. 1960'lardan sonra Alevilik ve cem törenleri hoş görülmeye ve 1980 den sonra gelen Özal döneminde ise bu törenler açıkça yapılmaya başlandı".

Çerezler yenilmeye ve sohbete devam ediliken, kurban sahipleri, musahibi olanlara birer çift havlu dağıttılar. Bunların dışında Kültür Bakanlığın dan çekim için gelen ekiplerle bize de birer çift havluyu hediye olarak yerdiler. Biz, fırsat Inıldukça Alevîlik ve cem töreni hakkımda daha fazla bilgi sahibi olabilmek için cemaatten bazı kişilerle sohbeti sürdürdük. Cemaatten birisi, falakada oturanların mutlaka abdestli olmaları gerektiğini, söyledi Erkekler musfasında oturanlardan diğer bir kişi, bana kim olduğumu sordu. Ben kendimi tanıttıktan sonra amacımın, bu cem törenini izlemek ve objektif tarzda yazmak olduğunu söyledim Bunun üzerine bana dedi ki: "Ben Ankara Üniversitesi Basımevi nden emekli işçiyim, bir tarihte Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi' nden bir hoca. sizin gibi araştırma yaptı ve sizin şu anda söylediklerinize benzer şeyler söyledi, fakat kitabı basımevine geldiği zaman kitabında, "Alevilerin mum söndü yaptıklarını yazıyordu." Ben de buna karşılık şunları söyledim. "Bu konuyu Sünni bir din hocası gibi değil, tarafsız bir bilim adamı gözüyle inceliyorum. Ayrıca her ilahiyatçı bu şekilde davranmaz, nitekim, Prof. Ethem Ruhi Fığlalı, Prof. Yaşar Nuri Öztürk ve Dr. Abdülkadir Sezgin gibi, konuyu son derece objektif bir tarzda ele alan ilahiyatçı bilim adamları da vardır." Alevi köyleri genellikle derenin içine iskân edilmiş durumda. Törende bulunanlardan birisi, bunun sebebini kendisine göre şöyle açıkladı: "Osmanlılar döneminde Aleviler, devlet tarafından takip edildikleri için kendilerini emniyete almak maksadıyla, derelerin içlerine gizlenmişlerdir." Çerezler yenildikten sonra dede tekrar dua etti ve cemaat "Allah Allah" diye bağırdı. Süpürgeci alışılmış görevini yerine getirdi. Lokmanın Pişip Pişmediğinin Kontrol Edilmesi Lokmanın pişip pişmediğinin, tadının ve tuzunun kontrol edilmesi gerekiyor. Bunun için Karakazan, pişmiş lokmadan bir tabağa koyarak dedenin önüne geldi, dede dua ederek lokmadan bir kaşık yedi. Sonra rehber ve zakirler, üçer kaşık yediler. Dede dua etti ve lokmacı, kalanını karakazana koymak üzere mutfağa götürdü. Süpürgeci alışılan görevini tekrar yerine getirdi. Kadınlar konuştukça yine gözcü, çubuguyla sırıklara vurarak, susun anlamında, (Hü) diye bağırdı. Semah Zâkir, iki kelâm (nefes) bir Duazimam söyledi. Aşağıdaki deyişten de anlayacağımız gibi, buna mirâclama da denilir. Geldi,Cebrail buyurdu Hak Muhammed Mustafa Hak seni miraca okudu Düvele kadir Huda'ya Etili emanet budur ki Piri rehber tutasın Gâzâmı daima. erkâna yatasın

Tankı müstakimi Muhammet söyle vardı Yoktur bizden bir aziz Şimdi senden el tutalım Hak buyurdu vet (sık) dua. Zâkir, "Geldim eşiğine baş koydum" deyince herkes secdeye vardı. Dede bütün tören boyunca oturmuşken, ilk defa ayağa kalktı ve herkes gibi ocağa doğru döndü. Selman'ın adı geçince herkes elini ağzına götürüp, değdırıp çekti ve onu işaretle anmış oldular Sonra 3 kadın falakaya gelerek sem.ıh yaptılar ve ocak yönünde, kıbleye doğru aynı hıza-da yere dizüstü oturdular, yere secde ederek doğruldular. Bu sırada zâkirler tarafından aşağıda bir bolümü bulunan İlahi tevhid okundu ve cemaat buna iştirak etti. Ali bizim şahımız Kabe kıblegâhımız Miraçtaki Muhammed O bizim padişahımız Eyvallah şahım eyvallah Hak La İlahe İllallah Eyvallah pirim eyı allah Adı güzeldir, güzel Şah Kadınlar İlahi tevhidi okumadılar, sadece elleriyle dizlerine vuruş yaptılar. Sıra Kırklar Semahı'na geldi. Bu semahta, semah dönen kadınların sayısı 3-5-7 olabilir. Buradaki törende, 3 kadının semah döndüğüne şahit olduk. Sonunda dede dua etti. Kerbelâ semahında, matem havası estiği için semah yapan kadınlar çorapları ile ziynet eşyalarını çıkarmak zorundalar. Bu yüzden semah yapmak için falakaya gelen 5 kadın çorapları ile zınet eşyalarını çıkardılar ve ortalarına bir erkeği alarak semah yaptılar. Aralarına niçin bir erkeği aldıklarını dededen sorduğumuzda, "İnancımıza göre, kadına değil, erkeğe secde edilebilir. Onun için aralarına bir erkek almak zorundalar" dedi. Bunun dayanağının Bakara Suresinin 3. Ayeti olduğunu yazının başlangıcında konu etmiştik. Semah sırasında her oturuşta kadınların yerleri değişti. Dede sonunda yine dua etti ve herkes yerlerine olurdu. Semahtan sonra dede, çorabı olan ve kemerbesti olmayan kadınlara; Niçin böyle sebaha çıktınız diye sordu. Onlar Bunu bilerek yapmadık yanılmışız? dediler Daha onlar erkân çuhuğunun altından geçildi. Dedenin açıklamasına göre erkân çubuğunun temeli, cennetteki Tuba Ağacına dayanmaktadır. Bu, kırklar ceminde Peygambere Cebrail tarafından getirilen 12 tutam uzunluğunda bir çubuktur. Hz. Mııhammed, Miraca çıktığı zaman, Allah kendisine "Sen bana sitem etme, Ben de sana zulmetmeyeyim", buyurdu. Bunun nişanesi olarak erkân değneği, Hz. Mııhammed in omzuna vuruldu. Böylece Hz. Mııhammed, Allah'ın erkanından geçmiş oldu. İşte cem törenlerindeki erkân değneği uygulaması, bunu sembolize etmektedir. Dede, erkân çubuğunu iki eli üzerinde uzunluğuna tuttu ve kıbleye doğru döndü. İlk önce bu çubuğun altından, kerbela semahını dönen 5 bacı geçti. Sonra rehber ve rehberin sırasından devam ederek bütün falakadakiler geçtiler. En son cemevinde bulunan butun

bacılar bu çubuğun altından geçtiler. Cemaat erkan çubuğunun altından geçerken dede hep şunları söyledi: "Cennetten gelmiştir, 12 tutam, altından geçenler görmesin sitem Sakka Suyu Sakka suyu, Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit olmadan önce döktüğü gözyaşını sembolize etmektedir. Törende cemaata şifa niyetine içirilen bu su, aslında bu törene adını veren kurbanlara içirilen sudan arta kalan sudur. Sakkacı, önce dedeve niyaz etti ve dedenin önünde durdu. Dede bu sırada Kuran-ı Kerimdeki biat etmek ve ehli beytle ilgili şu ayetleri okudu: Muhakkak ki, sana biat edenler ancak Allah'a biat etmekledirler. Allah'ın eli (kudreti) onların ellerının(guçlerı) üzerindedir Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse, Allah ona büyük bir mükafat verecektir (Fetih Suresi, ayet; 10). Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istıyor"(ahzap suresi, ayet:33). İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir "(Şura Suresi, ayet 23) Bu ayetlerde peygambere verilen sözün tutulması ile ehli beytten bahsedilmektedir. Denilebilir ki, Alevîliğin Kur'an-ı Kerimdeki dayandığı temeller bu ayetlerde kendisini göstermektedir. Bir başka söyleyişle Alevîler, gittikleri yolun ve takip ettikleri süreğin delilini bu ayetlerde bulmaktadırlar. Sonra sakkacı, aşağıdaki deyişleri söyledi: Ne amel senin ahdine peymânıua, Sad hazara lanet olsun ey münafık senin canına, Hak buyurdu, ben demedim bunun senin şanına. Muhammed'e ümmetim dersen, Atı'ye şah getir esin. Elli defa hacca varsan olmaz tavafın kabul Arafatta kurban kessen, kelp düşer kurbanına Labmıke labmi badisine inanıp iman etmedin Ol zamandan ben karışmadı kanın kanıma Ta ezelden Ali soyundan kesmedin adaveti (düşmanlığı) Yuh senin fasık olmuş haysiyetsiz imanına Gel gedai kul himmet ol, Şahı sevenlerden ol Şah kerem kanidir kalmaya cümlemizin noksanına Ey hatayı ganda varsa gel bu vasfı söyle gel La feta illa Ali, La seyfa illa Zülfikar

Ahmedi muhtar, Haydar-ı kerrar Hüseyn i Alı Hasanı Veli Pirimiz kırklar içinde Hünkar Hacı ttektaş-ı Veli Önce gaip erenlerin hakkını vermek için sakkacı, bir bardak sakka suyunu ocağa döktü. Sonra sırasıyla dedeye, dedenin solundaki iki kişiye ve rehbere içirdi. Sıra zakirlere geldi, zakirin birisi, elinde tas olduğu halde biraz öne eğilerek dedeye niyaz etti ve dede dua etti, zâkirler içtiler ve Düazimam okudular. Bundan sonra sakkacı falakada bulunanlara sırayla içirdi. Dede, kendisinden sonra içenler için durmadan şu duayı yapıyordu: "Aşk olsun içenlere, rahmet geçenlere, yuh münkire, lanet Yezide, nur ola, sır ola, kalbe gufur ola, derde deva ola, hastaya şifa ola, gerçeğe Hü. ya Ali" Sonunda sakkacı, sıkka suyunu önce dedeye ve falakada bulunanlara serpti. Arkasından erkekler ve kadınlar musfalarına da sebil niyeti ile serpti. Bu sırada dede sürekli Hasıl oldu Hüseyin in gözyaşından damlası düşen kurtulur cehennem ateşinden dedi ve dua etti. Her erkanın sonunda olduğu gibi görevini yerine getirdi. Erkân Sonu veya eksik Noksan Duası Dâr kurbanı töreninde, erkan tamamlandığı için, hizmet yapan hizmet sahipleri için eksik noksan duası yapıldı. Bu amaçla hizmet sahiplerinin hepsi flakaya gelerek oturdukları yerde ayağa kalktılar. Dede onlar için şu duayı yaptı Kurbanlarınız kabul olsun; eksiğiniz noksanınız kalmasın, hizmet sahiplerinin hizmeti kabul olsun, dergaha kayıt olsun, gerçeğe Hü. Bu duadan sonra tören bitti. Lokma Yenilmesi Tören bittiği için sıra lokma yenilmesine geldi. İlk önce dedenin sofrasının serilmesi gerekiyor. Bu maksatla sofracı, önce dedeye niyaz etti, sonra içinde ekmek, çatal ve kaşıkların bulunduğu tepsiyi dedenin önüne koydu ve şunları söyledi: "Erenler Hü. Bismi Şah Allah Allah diyelim, kadim Allah diyelim. Geldi Ali sofrası, içinde erenler lokması. Gaziler Şah diyelim, Şah versin, biz yiyelim, erenler demine Hü." Bunun sonunda önce dedenin ve falakadakilerin sonra kadın ve erkekler musfasının sofraları yerlere serildi ve dede şu yemek duasını yaptı. Bismi Şah Allah soframız dolu, halkımız ulu, yardımcımız Hünkar Hacı Bektaş Veli, gerçeğe Hü. Lokma verme bittikten sonra dede bir du daha yaptı. Bismi Şah Allah Allah, nimet-i devlet ziyade ola. Er Hak bereket vere, bu gitti ganisi gele, nimet-i Celilullah, bereket-i Halilullah, yediğimiz nimetler nur ola, içtiğimiz sular tahir ola, ocaklarımız mamur, gönlümüz ür nur ola gerek lokma sahibi ve gerekse bil cümle gala Ali nin emredip Gamberin serdiği sofra ola gerçeğe Hü. Dua bittikten sonra cemaat birkaç lokma daha yedi ve sofracı dedenin sofrasını kaldırmak için dedenin önüne gelerek şunları söyledi. Erenler Hu, Bismi Şah Allah Allah dedik. Kadim Allah dedik, Geldi Ali sofrası, içinde erenler lokması, Gaziler şah dedik. Şah verdi biz yedik, erenler demine hu.