Nurihan Fettah (Yanavıl, 1928) Roman



Benzer belgeler
Kış iskelesi gibi bomboş yürek, Sevinç de yok, beddua da, acı da. Düğün evi gibi... gönlümün Kapıları tamamen açılmış.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Gidyon un Küçük Ordusu

Adil Kutuy (Saratov, Polonya, 1945)

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

yok. Sonra atlarına baktı; atlan da yok. Kolınçak yaşlı

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Gidyon un Küçük Ordusu

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Mizahî Masallar İhtiyar ile Tembel Genç. Yumuristik Ekiyatler Kart Bilen Yalkav Yiğit

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

Bu kitabın sahibi:...

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si.

Ömer Beşirov (Kazan, )

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Derleyen: Yücel Feyzioğlu. Resimleyen: Serap Deliorman

Rut: Bir Aşk Hikayesi

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Tekirdağ Seyirlik Köy Oyunları ( Gelin Verme Oyunu- Kimde Kabahat Oyunu)

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Mucizeleri. ÇOCUKLAR İÇİN Peygamberimizin. M. S i n a n A d a l ı. Resimleyen: Sevgi İçigen

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. FARE NİN DERS VEREN ÖYKÜSÜ

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

4 YAŞ EKİM AYI TEMASI

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

2015 KIZILAY Haftası İlköğretim sınıf Takdimci El Kitabı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Hazırlayan: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Ö.Ç BİLFEN OKULLARI GÜNLÜK EĞİTİM PROĞRAMI 6YAŞ 20.EKİM.PAZARTESİ-25.EKİM.CUMA

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Irmaktan Gelen Prens

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Tanrı Köle Yusuf u Onurland- ırıyor

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Irmaktan Gelen Prens

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Tanrı dan gönderilen Adam

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SÜLÜK 1. SAHNE İÇ / ODA / GECE 1.ADAM 2. ADAM

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Yeşaya Geleceği Görüyor

Şiir Anadan Örnekler. Köyden ayrılalı nice yıl oldu Yıkıldı evimiz selinen doldu Hani bacı kardeş nerede kaldı özlüyorum ben seni güzel Alvar

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Transkript:

Nurihan Fettah (Yanavıl, 1928) Nurihan Fettah 1928 yılında Başkurdistan'm Yanavıl bölgesinin Küçtavıl isimli bir köyünde çiftçi bir ailede doğar. Ortaokulu bitirdikten sonra Kazan Devlet Üniversitesi'nde okur (1946-1950). Daha sonra Tataristan Kitap Neşriyatında redaktör, bölge gazetesinde tercüman olarak çalışır. 1953 yılından sonra da iş olarak yazarlığı seçer ve profesyonel yazar olarak çalışır. Şiir ve hikayelerini okul dönemindeyken yazmaya başlar. 1944 yılında ilk şiiri, 1948 yılında ilk hikayesi basılır. Yazar olarak onu öğrenci hayatım anlattığı "Sizninçe Niçik?" (1955) romanı tanıtır. Ellili yıllarında Kazakistan bozkırlarındaki işlenmemiş bölgeler özelleştirilmeye başlanınca, oraya giderek, bozkır çobanlarının hayatlarını öğrenir. Bunun sonucunda 1962 yılında "Bala Künili Dalada" romanı yazılır. N. Fettah'a yazar ve âlim şöhreti getiren, ismini ülke genelinde tanıtan eserleri, tarih konusunu işleyen romanları ("Etil Suvı Aka Torur", 1970, "Sızgıra Torgan Uklar", 1972-1991), "Kol Gali" (1973) trajedisi, "Yırak Gasırlar Avazı" (1976), "Şecere" (1990) isimli ilmî çalışmalarıdır. Bu edebî, ilmî eserlerinde yazar eski Türk ve Bulgar-Tatar atalarımızın kabile olarak yaşama, devlet kurma dönemlerindeki hayatını, örf, adetlerini şaşırtıcı bir şekilde tasvir eder, ilmî çalışmalarında ilk Türklerin tarihinin önemli sayfalarını gösterir, canlandırır. Burada yazarm"etil Su Aka Torur" romanından parçalar verilecektir. Bu eser Tatar halkının tarihinde önemli dönemlerden biri kabul edilen X. asrı göz önüne serer. Eserleri: İtil Suvı Aka Torur, Kazan, 1972; Sızgıra Torgan Uklar, Birinci ve İkinci kitap, Kazan, 1991. Kaynaklar: Tavtov R., Nurillina N. Sovyet Tataristan 'ı Yazımcıları, Kazan, 1986,486-488 say. Roman "ETİL SUVI AKA TORIR (Romannan özik) Bolgar toranın yandırıluvı, talanuvı küp sanlı yarlılar öçin mengi tökenmes kaygı bulsa da, Almış han öçin kötmegende, eytirsin kuvanıçka eylendi. Urıslarga ul iki yöz batman bogday sattı. Şuran östine Urıs cirinde biş yıl buyı tamgalıksız aşlık satuv öçin kineznin inesinnen yarlık aldı. Songı yıllarda Bolgar bilen Urıs arasında satuv-aluv işleri tuktalıp tora idi. Monnan son indi Bolgar satuvçıları birnindiy totkarlıksız, birnindiy tamgalık tülemiyçe, urıs cirinin in argı töbeklerine ütip kire alacaklar. Satuvçılar, Urıs cirinde kinezge tamgalık tülemeseler de, yarlık öçin monda Almış hanga kulbav tüleyeçekler! Dimek, hannın çokırına3 östeme baylık ağılacak! Birer yıldan, yuh urup, Tekin oğlan kay tıp töşse, altın dinarlar tutırılgan kapçıkların çaltıratıp, Bagdad ilcilerin iyertip... U-u, bürisi ulayaçak ul çağında Almış hannın! Yort başının urıs ilcisi bilen kilişüvin Bolgar satuvçıları ikinci könni ük bilip aldılar. Bildiler de, aşıgıp, birbirsin uzdırırga tırışıp, Almış han tirmesine ağıla başladılar. Yarlık öçin han unnan bir öliş kulbav soradı. Satuvçılar aptırıp kaldılar, ık-mık ittiler, kaybirevler karşı da İçilip karadı - nik digende, İDİL SUYU AKAR DURUR (Romandan bir bölüm) Bulgar şehrinin yakılması,talan edilmesi pek çok fakir için bitmeyen bir acı olsa da, Almış Han için beklenmeyen bir sevince dönüştü. O, Ruslara iki yüz batman buğday sattı. Bunun üstüne Rusya'da beş yıl boyu vergisiz yiyecek satmak için knezin kardeşinden izin aldı. Son yıllarda Bulgar ile Rus arasında alım satım işleri durmuştu. Bundan sonra Bulgar satıcıları hiç karşılıksız, hiç vergi ödemeden, Rus ülkesinin iç taraflarına geçebilecekler. Satıcılar, Rus ülkesinde kneze vergi ödemeseler de, izin için burada Almış Han'a bilezik ödeyecekler. Yani, hanın çukuruna* fazladan zenginlik akıtılacak! Bir yılda, yolu düzelip. Tekin oğlan dönerse, altın dinarlar doldurulmuş torbaları şangırdatarak, Bağdat elçilerini getirerek... Oh, "kurdu uluyacak o zaman Almış Han'ın! Yurdun liderinin Rus elçisi ile birlikte geldiğini Bulgar satıcıları Salı günü öğrenebildi. Öğrendiler de acele ederek birbirini geçmeye çalışarak, Almış haş'ın yanına gitmeye başladılar. İzin için han onlardan rüşvet istedi. Satıcılar şaşırıp kaldılar, hık mık ettiler, bazıları da karşı geldi, gerçekten, diğer ülkelerde alım satıma izin * Bulgarlar yiyeceği yere kazılan çukurlarda korumuşlardır. Çukur burada toplama yeri manasına gelir. Halk dilinde bugüne kadar: Onun çukuru dolmaz (dolamaz) sözü yaşamıştır. Yani, haris kişi zenginliğe hiç doymaz.

çit illerde satuv-aluvga irik bire torgan han yarlığına birkayçan da alay bik tülenilmiy idi. Yış kına alar unnan yartı öliş, küp bulsa, yüzden altı öliş tüliyler idi. - Min sizden de almasam, yangan hanbalıkm niçik torgızırmm? - didi han alarga- Yöknifi avırm bolay da min tartıp baram. Siz de tartışıgız- cinilge tun kilir. Satuvçılar han bilen artık satuvlaşıp tormadılar. Kürşilerde açlık. Mondıy cay gilbulmıy! Şulay itip, satuvçılar bir-bir artlı küne tordılar, han kulınnan al tamgalı yarlıknı ala tordılar. Şulay itip, harının çokırına baylık ağıla başladı. Şulay itip, kaygı kötmegende kuvanıçka eylendi. Şuşındıy könnernin birsinde Almış hannın küniline yuş kilgen tagm bir yanalık bulıp aldı. Taş meçit töbin kazuvçılarnı izlep tabarga dip üzinin şıracılarına katı boyırık birgen bulsa da, şımçılar, bik tırışıp izlevlerine de karamastan, turıdan-turı yazıklı birkimni da tota almagannar idi. Anın urınma, kötmegende, ikinci bir ugrı tabıldı. Anı allaga, meçitke, Almış hanga til tiydire didiler. Anm meçit töbin kazuvda turıdan-turı katnaşı barmı-yukmı ikenligin birkim anık kına eyte almadı, şulay da anm totıluvı başka ugrılarga bulgan açuvnı basuv öçin, yana yolağa karşı kilüvçilemi kurkıtuv öçin bik te yarap kuydı. bu Ugrı turunda hanga Turay çeçen kilip eytti. - Anın kotkı süzler söylegenin min üz kolaklarım bilen işittim, haram, - didi Turay çeçen. - Kirek bulsa, min tanık bula alam. Şulay da mini tanıklıktan kotkarsan yahşi bulırıyı. Min başka tanıklar tabarmm. - Kim ul ugrı? - didi han. - Ul-Bekeç çeçen,-didi Turay.- Cinüv tuymda sinin yagınnı maktap koşug eytken... Almış hannın yözi üzgerip kitti. Totış oglannın batırlıgına çm künilden soklangan bulsa da, anın Koytım bike uglı ikenkligin bilgen bulsa da, cinilüvçini maktap koşug eytken biliksiz çeçenni ul birniçik te onıta almadı. Anın küniline ul çeçen agulı uk bulıp, yaman şırpı bulıp kadalıp kaldı. Ul anı bötin künili bilen yaratmadı. Ul anı Totışnı maktagannı öçin tügil, bötinley ikinci nerse öçin-hannı olılamavı öçin, üzin şundıy beysiz, irkin totuvı öçin yaratmadı bugay. Kızgut öçin hanga şundıy kişi kirek te idi. Öy ağasına ul turay çeçenge bir yahşi tun birirge boyırdı. Şul uk könni Bekeç çeçenni kulga aldılar, totkınga yabıp kuydılar. Öçinçi könni tösten son, han urdasınnan biraz çitterek, kin yazıda kızgut buldı. Yazını bar yatkan da korallı irler uratıp aldı. Kişilerni urtaga kapka sıman itip kaldırılgan açıklıktan kirttiler.kızgut veren han iznine hiçbir zaman o kadar çok ödenmiyordu. Çoğu zaman on ölçüde yarımı en fazla yüzde altısı ödenirdi. - Ben sizden de almazsam, yanan hanbalığı nasıl yaparım? Yükün ağırını zaten ben çekiyorum., siz tartışın, daha kolay elbette. Satıcılar han ile pazarlık yapmadılar. Komşularda açlık! Böyle bir durum hiç olmaz! Yine de, satıcılar birbiri ardından razı oldular, hanın elinden al damgalı izni aldılar. Bu şekilde hanın çukuruna zenginlik akmaya başladı. Böylece, kaygı hiç beklemezken, sevince dönüştü. Bu günlerin birinde Almış Han'ın aklına daha önce olan bir haber geldi. Taş mescit dibini kazanları bulmak için casuslarına emir verdi ama casuslar, çok çalışmalarına rağmen, doğrudan suçlu kimse bulamadılar. Onun yerine, beklemedikleri, başka bir hırsız yakaladılar. Onun Allah'a, mescide, Almış Han 'a laf ettiğini söylediler. Adamın mescidi kazmayla doğrudan bir ilgisinin olup olmadığını hiçbiri söyleyemedi, yine de onun yakalanması diğer hırsızlara olan öfkeyi bastırmak için, yeni kanuna karşı gelenleri korkutmak için çok işe yaradı. Bu hırsız hakkında hana Turay Ozan konuştu. - Onun kötü laflar ettiğini ben kendi kulaklarımla duydum, hanım, dedi Turay Ozan. Gerekirse ben tanık olabilirim. Yine de beni tanıklıktan kurtarırsan iyi olur. Ben başka tanıklar bulurum. - Kim o hırsız, dedi han. - O, Bekeç Ozan, dedi Turay, Zafer yemeğinde seni öven bir şiir söylemişti... Almış Han'ın yüzü değişti. Totış'in cesaretine hayran olsa da, onun Koytım Bike oğlu olduğunu bilse de, kendisini yeneni öven bir şiir söyleyen ozanı hiç unutamadı. Onun kalbinde o ozan acılı, yaman bir zehir gibi yayıldı. O ondan bütün kalbiyle nefret etti. Onu Totış'ı övdüğü için değil, tam tersi, anı övmediği, kendisini bağsız, serbest tuttuğu için sevmedi. Mahkeme için hana böyle biri gerekliydi. Ev ağasına, o Turay Ozan'a güzel bir kaftan vermesini buyurdu. Aynı gün Bekeç Ozanı tutukladılar, zindana attılar. günden sonra, han sarayından biraz uzakta ovada mahkeme oldu. Ovayı her taraftan silahlı askerler satıverdi. İnsanları, meydana kapı gibi bırakılan bir açıklıktan soktular. Mahkeme olacağı önceden belli

bulası aldan bilgili bulganga, kişi bik küp idi. Atlarga atlanıp yırak bolınnardan kötüvçiler kildi, avıllardan iginçiler, Aga-bazardan satuvçılar, bazarçılar, çit il kişileri kildi. Almış han yazığa karalarnı birnindiy totkarlıksız kirterge boyırdı. Kızgut, aksöyeklerden bigrek, yarlı-yabagay öçin, karalar öçin işlene idi. Mine yazı çitine han javajı da korıldı. Şunda uk, javaj karşısına tegeretip,,men büken kitirdiler. Biline kün alyapkıç beylegen kara kullı, kara sakallı timirçi uçağı na ut dörletip ciberdi, şaltır-şoltır kilip, bik işlikli kılanıp, kıskıçların, çükiçlerin, ötkiç bizlerin bir urınnan ikinci urrnga küçirgeledi. Kişiler citerlik cıyılgaç, javajına Almış han kilip utırdı, anın hatim, balaları, tugannarı kildi. Han bilen, harının tugannarı bilen bir ük vakıtta diyerlik yazığa ugrını da alıp kirdiler. Anın kulları, artka karatıp, arkan bilen beylengen idi. Arkannın bir oçın arttan atlap kilgen korallı ir totkan idi. Başında bürigi bulmaganga, anın ozm kara çeçleri mafvgayına, iribaşına taralrp tösken idi. Kurkuvınnan, tönni yokısız uzdıruvdan anın bolay da ak yözi tagın da nıgrak agarıp, tössizlenip kalgan idi. Üz-üzin nık totarga tırışsa da, ul isirik kişi sıman alpantilpen atlıy idi. Kimge kızgut bulasın kişilernin kübisi bilmiy idi eli. Alar barı meçit sırganıp avdarmakçı bulgan, yana yolağa, allaga til tiydirip nindiydir ugrını totkannar dip kine işitkenner idi. Kulları arkan bilen beylengen yeş kine, bala sıman gına cigitni-bekeç çeçenni kürip, barısı da tan kaldılar. Şulmı ugrı? Şulmı taş meçitni avdarmakçı bulgan? Sofi anın dumbıradan başka nerse totıp karaganı da yuktır! Kişilerge kürsetip anı dürt tapkır tügerek eylendirdiler. Şunnan son am han karşısma-açık cirge alıp kildiler, kulın çiştiler. Yazığı zur bulganga, kızgutnı yarguçı tügil, han üzi alıp bardı. - Ey, sin, yarlı çeçen!- didi han yeş yigitke.- Atın kim, atan-anafi, ıruvıfi kim? Ey t kıçkırıp, işitirlik bulsm. Bekeç endeşmedi, kurkıngan, kotsızlanıp kalgan küzlerin erli-birli yörtip, yak-yakka çaykalgalap tik tordı. Ul, ahrısı, üzin monda ni öçin alıp kilüvlerin de anlap citkirmiy idi. Han kıçkırıp soravrn tagın kabatladı. Yeş cigit, kimnin de bulsa üzine bulışuvın, harının süzlerin anlatıp birüvin ütingen sıman, artına, yak-yagına borılıp karadı. Artta da, alda da, yak-yakta da minlegen küzler, oçlı korallar kürip, ul tagın da nıgrak körişip kaldı. - D-d-d... - didi ul, nidir anlatmakçı bulıp. Anın yanma yarguçı kildi, anın ni eytirge tilevin bilmekçi buldı. Bekeç çeçen, barınakların dumbıra çirtkendegi kibik çirtip, üzinin uyın koralin soradı. Yarguçı afilap aldı. Tiz arada yeş rigitke anın dumbırasın kitirip birdiler. Bekeç çeçen küz aldında olduğu için, gelenler pek çoktu. Atlara atlayarak uzak yerlerden çobanlar geldi, köylerden çiftçiler, Aga pazardan satıcılar, pazarcılar, yabancı ülkelerin insanları geldi. Almış Han ovaya avam halkı zorluk çıkarmadan almalarını buyurdu. Mahkeme, soylulardan çok, fakirler için, avam halk için yapılıyordu. İşte ovanın köşesine hanın tahtı da kuruldu. Hemen bu taht önüne yuvarlayarak bir meşe kütüğü getirdiler. Beline deri önlük bağlayan kara kollu, kara sakallı demirci ocağı ateşledi, şak şuk edip ustaca davranarak, makaslarını, besicilerini çekiçlerini, delici bizlerini bir yerden başka bir yere koydu. İnsanlar yeteri kadar olunca, tahtına Almış Han oturdu, karısı, çocukları, kardeşleri geldi. Han ile, hanın kardeşleri ile aynı anda hırsızı da getirdiler. Onun elleri, arkada birleştirilip, urgan ile bağlanmıştı. Urganın bir ucunu arkadan at ile gelen silahlı bir er tutmuştu. Başında börkü olmadığından, uzun siyah saçları alnına, ensesine düşmüştü. Korkusundan, geceyi uykusuz geçirmekten ak yüzü daha da ağarmış, benzi gitmişti. Kendini dik tutmaya çalışsa da, sarhoş biri gibi sendeleye sendeleye yürüyordu. Kimin mahkemesinin olacağını insanların çoğu bilmiyordu. Onların hepsi mescidi ortadan kaldırmak isteyen, yeni kanuna Allah'a dil uzatan hırsızı yakalamışlar diye işitmişlerdi. Elleri urgan ile bağlanmış genç, çocuk gibi yiğidi Bekeç Ozanı görüp, hepsi şaşırdı. Bu mu hırsız? Bu mu taş mescidi yok etmek isteyen? Ama onun sazdan başka tuttuğu yoktur! İnsanlara göstererek onu dört defa döndürdüler. Ondan sonra onun han karşısına, açık yere götürdüler, elini çözdüler. Günahı büyük olduğundan, muhakemeyi yargıcı değil de bizzat han yaptı. - Ey, sen, fakir ozan 1. Dedi han genç yiğide. Adın ne, atan, anan, ailen kim? Söyle bağırarak, işitilsin. Bekeç konuşmadı, korkmuş, renksizleşmiş gözlerini oraya buraya döndürüp, sağa sola sallanarak dik durdu. O, kendisim buraya niçin getirdiklerini de anlamış değildi. Han bağırarak sorusunu tekrarladı. Genç yiğit birisinin yardımını beklercesine, hanın sözlerini anlatıvermesini istermiş gibi arkasına, sağına soluna baktı. Arkada da, önde de, sağında da solunda da binlerce göz, uçlu silahlar görerek, daha da şaşırdı. - D.d.d... dedi, bir şeyler anlatmak isteyerek. Yanına yargıcı geldi, ne söyleyeceğini öğrenmek istedi. Bekeç Ozan, parmaklarını dombıraya vurduğu gibi vurarak, kendi çalgısını istedi. Cellat anladı. Hemen gence davulunu getirdiler. Bekeç Ozan hemen o

üzgerip kitti. Salıngan başın yugarı küterdi, tar kükregin kiyirdi de kuzine tösken çeçlerin artka supırıp kuydı, dumbırasm caylap totkan kiliş, orışka cıymgan alıp sıman, Almış han yağına tıngısız bir küşz karası taşlap aldı. - Atım minim Bekeç bulır, Atam - Ala-Sirkeç bulır, Tugan ıruv - Kuyan-Kolak, Tugan urınım-tiren Bolak. Tugan ilim-böyik Bolgar, Eytçi, haram, ni kirek?- didi çeçen, dumbırasm çiyirtip. Anın karlıkkan tavışı başta bik köçsiz bulıp çıktı, annarı nıgıgannan-nıgıy bardı, bit almalarına kızıllık yögirdi, tıngısız küzleri, tiri oçkmnar çeçip, yak-yakka yögirgelep tordı. Anın küzlerin yazıdagı kişiler tın da almıy tınlap tordılar. - Anlaşıldı,-didi Almış han. - Ala-Sirkeç uglı Bekeç çeçen, sinin yazığın zur, sin ugrılıkta totıldın. Sina mine kızgut yasala. Eyt kıçkırıp - yakçılarm barmı, tanıkların barmı? - Yakçılarım-cıruvlarım, Tanıklarım-ıruvlarım, Olug Tenri mina yuldaş, Eytçi, hanım, ni kirek? - Sini ugrılıkta tottılar, - diy Almış han, yeş çiğimin kıyuvlana baruvma üzinift ürtelüvkı sizip. - Sin, allaga til tiydire torgan cıruvlar cırlap, ilni-kolnı kotırtıp yörüvifi gine citmegen. Bolgar yortmfi başıhan tabına torgan taş meçimi avdarmakçı bulıp, anın töbin kazıgansm. Sin allaga, hana karşı küz kütergensin! Şul sinin yazığın, Ala-Sirkeç uglı Bekeç çeçen. İndi eyt-türe buymça yargulıymmı, yola buymçamı? Bekeç çeçen, hanmn eytep bitirüvin köterkötmes, kızıp, cilkinip tamaklarga totındı: - Taşlagan yazığın avır, İtesin sin başımın hur, Tik şura bil olug hanım, Bulmadım, bulmamın ugrı. Kuvanıçım-cıruvlarım, Yuvanıçım-cıruvlarım, Kaygırganım-il kaygısı, Tabmganım-böyik Temi! Uylap kara üzin, hanım: Cir kazuvçı min tügilmin, Cir sörüvçi min tügilmin, Taza kullı, köçli kullı Cura işliy ul işlemi. Minim koralim - dumbıra, anda değişti. Sallanan başını kaldırdı, dar göğsünü kabarttı ve gözüne düşen saçlarını arkaya attı, dombırasım yerleştirerek, savaşa hazır alp gibi Almaş Han 'a doğru sessiz bir bakış attı. - Adım benim Bekeç'tir Atam Ala-Sirkeç'tir Kendi kabilem Kuyan-Kolak, Doğduğum yer - Diren Bolak, Doğduğum ilim - Büyük Bolgar, Söyle hanım, ne gerek? - dedi ozan, çalgısını çalıp. Onun bozulan sesi önce çok güçsüz çıktı, sonra güçlendikçe güçlendi,yanaklarına kızıllık geldi, ışıksız gözleri canlı kıvılcımlar saçarak etrafa bakındı.onun sözlerini ovadaki herkes nefes almadan dinledi. - Anlaşıldı, dedi Almış Han. Ala-Sirkeç oğlu Bekeç Ozan, senin günahın büyük, sen hırsızlıktan yakalan dın. Sana bu mahkeme yapılıyor. Söyle bağırarak, yardımcıların var mı, tanıkların var mı? - Yardımcılarım - türkülerim, Tanıklarım - kabilem. Ulu Tanrı bana yoldaş, Söyle hanım, ne gerek? - Seni hırsızlıktan yakaladılar, der Almış Han, gencin gururlanışının kendisini etkilediğini sezerek. - Sen, Allah'a dil uzatan türküler söyleyip, halkı isyana teşvik etmişsin. Bulgar yurdunun başı, hanın tapındığı mescidi yok etmek isteyip, onun dibini kazmışsın. Sen Allah'a, hana karşı el kaldırmışsın! Bu senin kuçun, Ala-Sirkeç oğlu Bekeç Ozan. Haydi söyle, kanuna göre mi cezalandırayım, örf adete göre mi cezalandırayım? Berkeç Ozan, hanın sözlerinin bitmesini bile pek beklemeden takmaklar nazmetmeye girişti: -Attığın suç ağır, Eylersin başımı sen hor, Yalnız şunu bil, ulu hanım, Olmadım, olmam hırsız! Kovancım türkülerim, Avuncum türkülerim, Kaygım halk kaygısı Taptığım büyük Tanrı! Düşün bak kendin, hanım: Yeri Kazan ben değilim, Yeri süren ben değilim, Koca kollu, güçlü kollu, Cura yapar bu işleri. Benim silahım damlara,

Minim koral - barınaklarım. Niçik itip taş meçitni Dumbıramen avdaralıym?! Alla dişin, meçit dişin, Baganaga tabmasm, Çitni uylap yuvanasın, Bozdıfi tenrige antınnı, Pıçrattm izgi atınnı, Kim sin üzin, olug hanım?! - Buldı! - didi han, kulm küterip. Yeş yiğit anın süzin elle işitti, elle işitmedi, elle indi, künilinde taşıgan yarsuvm tıya almıyça, kuzin de yommıyça, kaynarlanıp koşug eytüvinde buldı: - Tenrige sin kul kütirdin, Yolağa sin laç tekirdin, Min tügil yazıklı hanım, Sin ul, sin in ya vız ugrı! - Çitti! - dip kıçkırdı han, ayagüre basıp. Anın tavışınnan kişilernin yörekleri kinet tuktap kalganday buldı, tamırlardagı kannar, eytirsin bozga eylendi. Barısının, da başları iriksizden töben iyildi. Barı tik yeş çeçennifi gine başı bögilmedi. Usal yıltıragan kurkısız küzlerinde anın kıyuv oçkınnar çeçredi. Ul barı biraz totlıkkanday gına itip tordı, annarı, tiz arada isin cıyıp, kim de bulsa avızımnı kilip tomalagançı digendey aşıgıp, eli törkimge, eli hanga karıy-karıy, yalkınlı cıruvlarm takmaklavda buldı: - Kurkasıfi minim cıruvdan, Kurkasın minim toruvdan. Bilem mini, astırırsın, Ya bulmasa kistirirsin. Tik şunı bil, yavız ugrı Asalmassm cıruvımnan- Andıy köç yuk bu ajunda! Tökiremin baganafia! Tökiremin sakalına! Ükinmiymin, kaygırmıymın Astırsan da, kistirsefi de, Tik yeşesin ilim - konim Tik yeşesin tugan cirim. Oçarmın Tefiri katına. Sina temug, yavız ugrı! Tüzimligi tökengen Almış han, "avızm tomalarga! digenni anlatıp, sakçılarga kul izedi. Sakçılarnın birsi sunduk köçli kulı bilen cıruvçının avızm kapladı. Bekeç çeçen, nidir eytmekçi bulıp, öziközik önner çıkardı da, kulınnan dumbırasın töşirip, kinet tınıp kaldı. Benim silahım parmaklarım. Nasıl taş mescidin Dombıra ile yıkabilirim? Allah dersin, mescit dersin, Kütüğe tapınırsın, Başka şeyi düşünüp avunursun Bozdun tanrıya adını, Kirlettin temiz adını, Kimsin sen, ulu hanım?! -Tamam, dedi han, elini kaldırarak. Genç yiğit onun sözünü ya işitti ya işitmedi veya kalbinde taşıdığı kederi durduramayıp gözünü de yummadan heyecanlanarak koşuk demeye devam etti: - Tanrıya sen el kaldırdın, Adetlere sen tükürdün, Ben değilim suçlu, hanım, Sensin o,sensin lanet hırsız! - Yeter, diye bağırdı han, ayağa kalkarak. Onun sesinden insanların yüreği aniden durur gibi oldu, damarlardaki kanlar, adeta buza dönüştü. Hepsinin de başları elde olmaksızın yere eğildi. Sadece genç ozanın başı eğilmedi. Sert, korkusuz bakışlarında, korkunç kıvılcımlar çıktı. Biraz kekeler gibi oldu, sonra, hemen kendini toplayıp, kim olursa olsun, ağzıma geleni söylemeliyim dercesine, acele ederek, halka ve hana baka baka türkülerini söyledi: - Korkuyorsun benim türkümden, Korkuyorsun benim yaşamamdan, Biliyorum beni astırırsın, Olmazsa kestirirsin. Yalnız şunu bil, lanet hırsız, Asamazsın türkülerimle, Öyle güç yok bu dünyada! Tükürürüm kütüğüne! Tükürürüm sakalına! Pişman olmam, üzülmem Astırsan da, kestirsen de, Yeter ki yaşasın halkım, Yeter ki yaşasın ana yurdum. Uçarım Tanrı katına. Sana cehennem, lanet hırsız. Sabrı tükenen Almış Han "ağzını kapa" diyerek, bekçilere işaret etti. Bekçilerden birisi güçlü koluyla türkücünün ağzını kapadı. Bekeç Ozan, bir şeyler söylemek isteyerek, parça parça sesler çıkardı, elinden dombırasını düşürerek, sessizce kaldı.

- Mine, tıgıldımı tamagın, pıçrak kargası! - didi Almış han, usal kitkildip. - Yuk, sandugaç,- dip kıçkırdı şunda kimdir törkim arasınnan. Torataştay katıp kalgan kişiler titrenip kittiler, barısı biryulı diyerlik eliği tavış kilgen yakka borılıp karadılar. Tik birkim de ul kıyuv kişini küre almadı. - Kükten kildi! - dip kıçkırdı kimdir, köçeye bargan görildikni kümip. Barısı da - sakçılar da, karalar da, aksöyekler de, borın-borınnan kilgen, öyrenilgen bir omtılış bilen, küz karaşların kükke yünelttiler. Alay gına da tügil, Almış han üzi de, başkalar kibik, bilgisiz bir köçke buysımp, ak bolıtlar yözgen töpsiz zeftger kükke karadı. Torik yolası buymça, kükke karav ul Tefirige yalvaruvnı anlata idi. - Tınlagız! - dip kıçkırdı Almış han, bötin yazını yangıratıp. Minlegen küzler yaftadan tüben iyildi, eli gine kanatlanıp algan yörekler yaftadan uç töbine yomıldı. Küz aldmda ütkir söftgi başları, kılıçlar yaltırıp kürindi. - İndi eytigiz : Ala-Sirkeç uglı Bekeç çeçen allaga, hanga til tiydirmedimi?- didi Almış han, törkimge karap. Birinci bulıp Turay çeçen kıçkırdı: - Tiydirdi, hanım!- didi. - Ul gına işitken, biz işitmedik,- didi şunda törkim arasınnan bir usal tillisi. - Min de işittim! - Biz de...-diyiştiler Turay çeçen yanındagı nindiydir şoma, seleme kişiler! - Tiydirdi, tiydirdi!- didiler ikinci yaktan tuk yözli, yahşi kiyimliler. - Sin...ala-Sirkeç uglı Bekeç çeçen, alla karşında, han karşında yazıklısın, - dip kıçkırdı almış han, biraz tmıp torgannan soft.- Sinin tilin Ozınaygan. Türe buyınça, sinin tilin töbennen ük kisip taşlanırga kirek. Ey, bolgarlar, biligiz : kim de kim tagrn da yort başı, anın yakın kişiler tabmgan böyik allaga, çumak yolasma til tiydire... kul kütere...kim de kim hanga, türege, bilerge karşı til ozata, kul kütere... ana da mine şulay kızgut yasalır. Minim boyırıgım cirine citkirilirge tiyiş! Yazı östinde şilt itken tavış ta işitilmedi. Barı tik zur, kara kullı timirçinin tırışıp-tırışıp kürik başkanı da utlı kümirge ozın saplı kıskıç kümgeni gine bu tınlıknı bozdı. Kişilernin borınnarın yarıp, timirçi uçağı yagınnan köygen it isi kilgendey buldı... * * * - İşte, kapandı mı ağzın, ahlaksız karga! Dedi Almış Han, acımasızca bağırarak. arasından. - Hayır, bülbül!, diye bağırdı orada birisi halkın Taş gibi kala kalan insanlar silkindiler ve hepsi neredeyse aynı anda sesin geldiği yöne döndüler. Yalnız hiç kimse de o kişiyi göremedi. - Gökten geldi! Diye bağırdı birisi, artan gürültüyü geçerek. Herkes, nöbetçiler de, cahiller de, soylular da, önceden gelen, öğrenilen bir hareketle, bakışlarını göğe yönelttiler. Sadece onlar değil, Almış Han da, diğerleri gibi, belirsiz bir güce uyarak, beyaz bulutların yüzdüğü sonsuz mavi göğe baktı. Türk töresine göre, göğe bakmak Tanrı'ya yalvarışı anlatırdı. - Dinleyin, diye bağırdı Almış Han, bütün meydanı inleterek. Binlerce göz tekrar aşağıya çevrildi, kanatlanan yürekler tekrar avuç dibine yumuldu. Göz önünde süngü başlan,kılıçlar parladı. - Şimdi söyleyin Ala-Sirkeç oğlu Bekeç Ozan Allah'a, hana dil uzattı mı? dedi Almış Han, topluluğa bakarak. İlk olarak Turay Ozan bağırdı: - Uzattı, hanım!, dedi. - Sadece o işitmiş, biz işitmedik, dedi orada, halkın içinden bir cesur dilli. - Ben de işittim! - Ben de... dediler Turay Ozanın yanındaki, gariban, fakir kişiler. - Uzattı, uzattı!, derdi diğer yandan güzel yüzlü, iyi giyimliler. - Sen... Ala-Sirkeç oğlu Bekeç Ozan, Allah karşısında, han karşısında suçlusun, diye bağırdı Almış Han, biraz sessiz kaldıktan sonra: - Senin dilin uzamış. Töreye göre, senin dilini dibinden kesmek gerekir. Ey Bulgarlar bilin! Kim ki yurdun başı, ona yakın kişilerin taptığı büyük Allah'a, tüccar töresine dil uzatır... el kaldırır... kim ki hana, töreye, beylere karşı laf söyler, el kaldırır... ona da işte bu mahkeme yapılır. Benim buyruğum yerine getirilmelidir! Meydanda tek bir ses bile duyulmadı. Büyük, kara elli demircinin uğraşarak körük basması ve korlu kömüre uzun saplı kıstırıcıyt sokması bu sessizliği bozdu. İnsanların burnunu yararak, demirci ocağının yanında yanmış et kokusu gelir gibi oldu...

Yana urında Totış öçin han urdasının çitinde ayırım tirme kordılar. Şunda uk, anın yanına kiçirek tirmege Torımtay urnaştı. Torımtay afia aşarga pişirdi, anın vak-töyek yomışların başkardı. Totış, birkaya çıkmadı, birkim bilen aralaşmadı. Ul eliğe üzin monda niçik totarga da, nerse işlerge nerse işlemeske tiyişligin de anlamadı. Ul barı üzinin bolgarlarda iki yıl totkında yeşerge tiyişligin gine bildi. İki yıl eli yana gına başlangan idi. Ul birniçek te üzinin mondıy totkınlıgına künigip çite almadı. Şulay uk anı irikli tormış ta- Torımtaydan yalgız tirmeden başka nindidir bötin tormış ta kızıksındırmadı. Ul mefigige monda kalu turında da uylamadı, tizrek atası-anası yanma kaytıp kiterge de omtılmadı. Atasma-anasına, tugan ıruvrna, andagı yolalarga, karaşlarga üzin beylep tora torgan nindidir cip ana iskermesten özildi şikilli toyıldı. Ul monda, üzi yağı dip bilgen bolgarlar ilinde yat cirler, yat kişiler kürdi, alamın kuvanıçların kaygıların üz cilkesinde tatıdı. İlikki cipler urınına anı bu yakka- Bolgarlarga tartıp tora torgan ikinci cipler barlıkka kilgendey buldı. Mine şul ikinci cipler anı torgan sayın mgrak tarta, östiriy şikilli toyıldı. Mondıy nerse amfi kayçaklarda kotrn aldı. Üzinin ikiyözliligine, üzinin buldıksızlıgına, üzinin açuvmnan anın büri bulıp ularday çaklan buldı. Ul Appaknı... Almış hannın kızın yarata! Ul üzinin tugan cirin, tugan ıruvm kilip başkan kişinin kızın yarata! Ul Appaknı, Appak anı yarata... Bula torgan ismi bu? Kimnin totkını sofi ul - hannıkımı, elle amfi kızmıkımı? Tik şulay da nindi tatlı, nindi kuvanıçlı bu totkınlık! Uzara anlaşkan tigi kiçten son eli alar bötinley oçraşmadılar. Totış anı izlep yöriy almadı. Appak ise, küresin, köpe-köndiz amfi tirmesine kilerge şulay uk batırçılık itmedi. Arman, bir-birsine üzlerinin küflülerin açıp salgaç, alar eli nıklap torıp islerine de kile almagannar idi bugay. Alamın künilinde eliğe yaratudan-söyüden bigrek kurku-örkü, bir-birsinnen oyalu-tartmu östinlik ite idi bugay. Şulay da oçraşmıy toru ozakkarak suzıldı. Totış bügin anı köte başladı. Küfüli sizindi: bügin alar oçraşırga tiyişler idi. Uzaldına uylanıp utırganda, anın yanına Almış harman kişi kildi. -Sizi han üzi yanına çakıra, Totış, - didi yomışçı. Totış kavşap kaldı. Han yanına? Nik? Kızı bilen oçraşkarmı sizdi mikenni? Çakırılgan cirge ul tilemiyçe gine bardı, bik nık içi poşıp borçılıp bardı. Kin tirmege barıp kirgeç, bu borçılu tıyılgısız bir kurkuga eylendi. Yeni yerde Totış için han ordusunun dışında farklı bir çadır kurdular. Hemen onun yanına, küçük Torimtay çadıra yerleşti. Torimtay orada yemek pişirdi, ufak tefek işleri halletti. Totış hiç dışarı çıkmadı, hiç kimse ile görüşmedi. O burada niçin tutulduğunu, ne yapacağını, ne yapmaması gerektiğini de anlamadı. O sadece kendisinin Bulgurlarda iki yıl tutsak kalacağını biliyordu. İki yıl yeni başlamıştı. Bu nedenle gün geçse de geçmese de onun için aynıydı. O, bu tutsaklığa hiç razı olmadı. Ayrıca onu özgür hayat da, Torimtay'dan, çadırdan başka hiçbir şey de ilgilendirmedi. Burada sonsuza dek kalmayı da düşünmedi, hemen atasının, anasının yanına dönmeye de çalışmadı. Atasına anasına, ailesine adetlerine, göreneklerine kendisini bağlayan ip eskimeden kopmuş gibi hissediyordu. Burada, düşmanı bildiği Bulgarların ülkesinde yad yerler, yad kişiler gördü, onların sevinçlerini, üzüntülerini kendi üstünde duydu. İlk iplerin yerine onu bu tarafa, Bulgar'a çeken başka ipler ortaya çıkmış gibi oldu. İşte bu ikinci ipler sürekli onu çekiyor, sürüklüyor gibi hissediyordu. Bunlar onu korkuttu. Kendisinin iki yüzlülüğüne, yeteneksizliğine, beceriksizliğine sinirden kurt gibi ulumak istediği zamanlar oldu. O Appak't... Almış Han'ın kızını seviyor! O kendi anayurdunu, kabilesini basan kişinin kızını seviyor! O, Appak'ı, Appak onu seviyor... Olacak iş mi bu? Kimin tutsağı öyleyse o, hanın mı, yoksa kızının mı? Fakat böyle de tatlı, sevinçli bu tutsaklık! Anlaştıkları geceden sonra onlar için karşılaşmadılar. Totış onu izleyemedi. Appak ise, gündüz onun çadırına gelerek kahramanlık etmedi. Ayrıca, birbirlerine kalplerini açınca, onlar böyle bütünüyle akıllarına gelmemişti. Onların gönlünde, sevgiden, aşktan çok, korku, birbirinden utanma, çekinme üstünlük sağlamıştı. Bu şekilde karşılaşmamak uzun süre devam etti. Totış bugün onu beklemeye başladı. Kalbi nissetmişti: Bugün onlar buluşmalıydı. Kendi kendine düşünerek otururken, onun yanına Almış Han 'dan birisi geldi. - Seni han yanına çağırıyor, Totış, dedi görevli. Totış şaşırdı. Han yanına? Niçin? Kızı ile görüştüğünü duydu mu acaba? Çağrıldığı yere, isteksiz gitti, içi şüpheli, endişeli gitti. Geniş çadıra girince, bu şüphe dayanılmaz bir korkuya dönüştü.

. Mine ul han karşısına, künilinnen in yavız, in kansız dip uylagan kişi karşına, üzi öçin acundagı barlık nerseden, barlık üli-tiriden artıgrak, söyiklirek bulgan kıznın atası karşısına kilip bastı. -Sinin boyırıgın buymça... didi ul, avız içinde botka kaynatıp. -Tizlen, -didi Almış han, tiş arasınnan sığıp. Totış, yolanı isine töşirip bürigin saldı, tizlendi. Yeş yiğit tirlep-pişip idende tizlenip torganda Almış han kaş astından gına anı küzetti. Amfi künilin, maçı bulıp bir sorav tırnadı: "Minikimi -tügilmi? - dip uyladı ul, batır yigitnift taza iribaşlarında, kin mangaymda, borın küzlerinde üz çalımın tabarga tırışıp. Tösi-biti bilen ul anasına ohşagan idi. Tik şulay da anın küz karaşındamı, kara kaşlarının kuyılıgındamı... Almış hamım da tösmirleri bar idi şikilli. Elle küren binikimi son? Kin yanaklar, kısıgrak küzler... ütkin, oçlı küzler... Yuk, şulay da Almış hannın kanı kaynıy ahrısı, monm kükreginde! -Min sizi, Totış... ugıl, söyleşir öçin çakırdım, didi han, süzge başlap. Monnan son sin minim urdada yeşeyeçeksin. -Min indi aydan artık sinin urdanda yeşiym, han, - didi Totış. -Sin minde iki yıl yeşeyeçeksin, - didi han, anı tmlamıyça. Atan sinin urmga başka uglan cibergeç te, tugan cirine kaytıp kitersin. Şul bulır totıklıgm... totkınlıgın... -Bilem, -didi Totış. İki yıl buyına min şulay yalgız tirme saklap yatarmm mikenni, han? At bir, koral bir sin miıîa, han! -At, koral? Ni öçin? Mina karşı birüzin yav çıkmakçı bulasınmı? He-he... -Min, yeş, taza. Bilekte köç taşıp tora. Nişlep yatıym min anda? -didi Totış, hannın yagımlı söyleşüvinnen küftili üsip. -Büri bürikke salsaii da urmanga karıy, - didi han kon gına. Sinin süzlerinde mina büri üni işitildi, Totış uglan! Hannın kirişliği Totışnın kurku-kavşavın kinet yukka çıgardı. -Büriler yanında büriçi ularga tun kile, han! -didi ul, urınından kuzgala yazıp. Almış hannın yözin çıtıp kuydı. Şulay da, Totış uglan üzini nindi gine katı süz eytse de, ul ana çmçmlap açulana almaş idi şikilli. -Sin, tıynaksız, -didi ul birazdan, cinilçe şilte bilen. Sina ölkenner aldmda üz-üzinni totarga öyrenirge kirek. Sin öyinde gine yatmayacaksın. Bolgar türesin, yolasın totsan, tilegen cirine barırsın, tilegen kişiıî bilen aralaşırsın. Tik aldan uk kisetip kuyam: kaçu turında başına da kirtip karama! Kaçasııî iken, yaftadan yav bilen barıp öyinni, Hanın karşısına, içinde en kötü, en kansız kabul ettiği kişinin karşısına, kendisi için dünyadaki her şeyden, her ölüden, diriden daha değerli olan kızın babasının karşısına geldi. - Senin buyruğuna göre... dedi, ağzının içindekini çevirerek.. - Diz çök, dedi Almış Han, dişlerini sıkarak. Totış, adeti hatırlayarak, börkünü çıkardı, diz çöktü. Genç terlerken, diz çökerken, Almış Han kaş altından onu gözledi. İçini, aniden bir soru kapladı: "Benim mi, değil mi?" diye düşündü, yiğidin dinç omuzlarında, geniş alnında, burnunda, gözlerinde kendi özelliklerini bulmaya çalışarak. Yüzü ile o anasına benziyordu. Yalnız yine de onun bakışlarında mı, kara kaşlarının koyuluğunda mı... Almış Han'ın da görünüşleri var gibiydi... Yoksa Küren Bey'in mi? Geniş yanaklar, çekik gözler... ateşli, kıvılcım saçan gözler... Hayır, yine de Almış Han kanı kaynıyor, onun yüreğinde! - Ben seni, Totış... oğul, konuşmak için çağırdım, dedi han, söze başlayarak. - Bundan sonra benim ordumda yaşayacaksın. - Ben zaten bir aydan fazladır senin ordunda yaşıyorum han, dedi Totış. - Sen bende iki yıl kalacaksın, dedi han onu dinlemeden. - Atan senin yerine başka bir oğlunu gönderince de ana yurduna dönersin. Budur tutsaklığın... tutsaklığın... - Biliyorum, dedi Totış. İki yıl boyunca ben böyle yalnız çadırda mı yatacağım, han? At ver, silah ver sen bana, han! - At, silah? Niçin? Ban ak arşı tek başına karşı çıkmak isteyesin diye mi? He, he... - Ben gencim, tazeyim. Bileğimde güç taşıp, durur. Niçin yatayım ben orada?, dedi Totış, hanın gönül okşayan sözlerinden cesaretlenerek. - Kurt yavrusunu, börke sarsan da ormana bakar. Senin sözlerinde kurt sesi duyuluyor, Totış oğlan!, dedi han kuru bir şekilde. Hanın yakınlığı Totış 'in korkusunu hemen yok etti. - Kurtların yanında kurtlar gibi ulumak doğru olur, han!, dedi, yerinden hareket ederek. Almış Han yüzünü çattı. Yine de, Totış oğlan kendisine ne kadar kötü söz söylese de, ona gerçekten sinirlenemiyor gibiydi. - Sen, edepsizsin, dedi bir sonra, küçük bir öfke ile. - Sana büyükler önünde kendini tutmayı öğretmek gerek. Sen evinde yatmayacaksın. Bulgar töresini, adetini kabul edersen, dilediğin yere gidersin, dilediğin kişi ile görüşürsün, dilediğin kişi ile haberleşirsin.

ıruvınnı kanga batıraçakmm! Minim bilen sinikinnen de tazarak, Totış uglan, sin anan. karnında yatkanda minim indi kulda kılıç uynadı. Sinin üz yazmışın üz kulında. Atannı, anannı kaygıga salırga tilemesefi... Sin salgan kaygıdan da zurrak kaygıga salıp bulmas, han! - d idi Totış kızarınıp. -Bar, çıgıp kit! -didi han. Totış ayağına bastı, hanga artı bilen borıldı da iksiz-çiksiz toyılgan ozın, yomşak kilimni taptap işikke yüneldi. "Ayak atlavmda da nidir bar dip uyladı han, anın artırman küzetip. Totış indi çıgıp kitti digende gine, ul anı kıçkırıp tuktattı da kiri üz yanma çakırdı. -Sorarga onıtkanmın, sinin anan kim eli? - didi ul tmıç kına. -Koytım bike. -Yarar, kite bir, didi han. "Şulay da ul mina ohşamagan! Kıyu, usal, taza! - dip uyladı Almış han üzaldına. -Niçik itip anı kulga iyeleştirirge? Niçik itip... Kurkıtmıyça?.. Niçik itip mengi anı üzinniki iterge? Anda - minim kan! Şulay da anın üzine birni sizdirirge yaramıy. Atalarnın yeşirin işin balalar bilmeske tiyiş. Han tirmesinne çıgıp barışlıy, Totış da uylandı. "Yarıy eli birni sizmegen iken! - didi ul üz-üzine söyinip. Totışnın öyge kaytası kilmedi. Öyge kayttı ise, anda anı kimdir sagalap kötip toradır şikilli toyıldı. Su kirip çıkkaç, alar Torımtay bilen ikevlep Ösen buyındagı kuvaklar arasında yördiler, kura cilegi aşadılar Tösten son kük yözin kara bolıtlar kaplap aldı. Könni kisek kine karangılatıp ciberdi. Töbe östinde Kuvar ogan, açulı mıgırdanıp biyik tavlardan taşlar tegeretti, yavız aynalarnı kuvalap utlı kılıcı bilen siltendi. Kurman son kaytıp yangır yavarga totındı. Totıp üzinin kulı bilen yangır tuktagançı ağaç töbinde kötip utırdı. Alamın tirmeleri tügereklenip baldak içinde baldak bulıp utırgan han urdasmın in çitine tışkı "baldakka tön yağma urnaşkan idi. Öylerine alar bolın yagınnan kayttılar, şuna küre alarga çatırlar arasmnan üterge tun kilmedi. Alar kaytıp citkende, yangır indi tuktagan idi, amfi urınına, kon karangılana başlagan idi. Üzleri tirmesine bir yaz adım çaması kalgaç, Torımtay bargan cirinde tuktap kaldı. -Kareli! -didi ul, Totışnın tirmesine kürsetip. Totış ta tuktadı, aptırap, üz kuzine üzi işanmıyça, sıyık karangılık aşa, üz tirmesi yağına karap tora başladı. Anda, anıkı bulırga tiyişli tirmeden, kükke şebeyip tötin ürlep yata idi. Yalnız önceden uyarayım: Hiç kaçayım deme! Kaçarsan, yine orduyla gidip, evini, aileni kana bularım! Benim bileğim seninkinden daha taze, Totış oğlan, sen ananın karnında yatarken elimde kılıç vardı. Senin kaderin kendi elinde. Atanı, ananı üzmeyi istemezsin... - Senin verdiğin üzüntüden daha büyük üzüntü olamaz, han! Dedi Totış, kızarak. - Var, çık git, dedi han. Totış ayağa kalktı, hana arkasını döndü, uçsuz bucaksız serilen uzun, yumuşak kilime basarak kapıya yöneldi. "Ayak atışında da bir şeyler var" diye düşündü han, onun ardından bakarken. Totış çıkıp giderken, onu durdurdu ve yanına çağırdı. - Sormayı unutmuşum, senin anan kim? dedi sakince. -Koytım Bike... - Tamam, git, dedi han. "Yine de bana benzemiş! Cesur, sert, taze!" diye düşündü Almış Han kendi kendine. Onu nasıl kendine uydurmalı? Nasıl... korkutmadan? Nasıl sonsuza dek onu kendine almalı? Onda, benim kanım var! Yine de ona bir şey sezdirmek doğru olmaz. Ataların, anaların gizli işini çocuklar bilmemeli." Han çadırından çıkarak iyilikle Totış'ı düşündü. "İyi, bir şey bilmiyor" dedi sevinerek. Totış eve dönmek istemedi. Eve döndüğünde, onu orada kimlerin beklediğini düşündü. Suya girdikten sonra Torimtay ile ikisi Ösen boyundaki kavaklar arasında yürüdüler, çilek yediler. Öğledensonra gökyüzünü kara bulutlar kapladı. Havayı kararttı. Tepe üstünde Kuvar ana, kızgın bir şekilde mırıldanıp, büyük dağlardan taşlar oynattı, ateşli kılıcı ile vurup yıktı. Ondan sonra da sağanak bir yağmur başladı. Durup kölesiyle yağmur dininceye kadar ağaç dibinde bekledi. Onların çadırları, halka içinde halka olan han ordusunun en ucunda, dış "halkada" kuzey tarafta yer almıştı. Evlerine otlak tarafından döndüler,bu yüzden onlara çadırlar arasından geçmek doğru gelmedi. Onlar döndüğünde, yağmur dinmişti, onun yerine gün kararmaya başlamıştı. Kendi çadırlarına yüz adım kadar kaldığında, Torımtay olduğu yerde durdu. - Bak, dedi o, Totış'in çadırını göstererek. Totış da durdu, şaşırarak, gözlerine inanamayıp, koyu karanlık içinden, kendi çadırına doğru bakmaya başladı. Orada, onun olması gereken çadırdan, göğe doğru bir duman çıkıyordu.

-Uçak dörlep kitti mikenni? - didi ul Torımtayga. -Biznin öy tügil bu, - didi Torımtay ikilenip - Elle yesin taşı töşkenmi son, tfü, tfü! -Söylenme! -didi Totış. - Uçakta utın kalgandır. Ul tizrek tirmege aşıktı. Anın bu sirli tötin çıganagm tizrek üz küzleri bilen küresi kildi. "Yesin taşı... Yesin taşı... dip uyladı ul, issili-suvıklı bulıp. Bulmas la. Yesin suksa, in ilik Almış han tirmesin sugarga tiyiş. Tefinden, Kuvardan yöz çöyirgen başka kişilernikin sugarga tiyiş. Alarnı sukmagan. Ene han tirmesi, kükni kaplap kukırayıp masayıp urda urtasında utıra. "Yesin başta Almış han tirmesin sugarga tiyiş. digen uy Totışru biraz trnıçlandıra töşti. Yugıyse, yesin sukkan bulsa, anda indi bötin nerse yukka çıktı digen süz bulacak! Han yrdası, yesin sukkan tirmeni kişisi bilen üzin gine kaldırıp sunduk küçinip kiteçek. Yesin sukkan tirmege birkim aşarga-içerge birmeyeçek. Barlık kişi andan baş taratacak, şulay itip ul üzinnen üzi kişi buludan, totık buludan, Küren biy uglı Totış buludan tuktayaçak. O, ul çağında... anın yanına tönle barı aç büriler gine kileçek!.. Eyi, bu amfi tirmesi idi... Kotı alıngan Torımtaynın üzin totıp kalırga tırışuvına da karamastan, Totış yögirip diyerlik işik yanına kildi, tartıp işikni açtı. Uçak yanında kimnidir kürip ul çak çak kına artma avıp kitmedi. Anın artınnan uk tirmege kilip kirgen Torımtay da uçak yanındagı kişini kürip aldı. İkisi de, açık işikten alga uzarga kıymıyça, çakırılmadan kunakka karap torularında buldılar. -Appak iç! - didi kinet Torımtay, kıçkırıp. Şulay didi de, tilin tişlep tınıp kaldı, kurkıp yakyagma karandı. Tirmeler bir-birsinnen yırak urnaşkan idi, annarı, yarım karangı bulganda, yakın tirede birkim kürinmiy idi. -Eyttim ise kayttım! - didi Torımtay, pışıldap kabalarup. Minim küzim kürmedi, cirde yatkan taş kürdi... Minim küzim kürmedi, ağıp yatkan su kürdi... Minim küzim kürmedi, isip kitken cil kürdi! Üzaldına söylene-söylene ul, sak kına atlap kayadır kitip bardı. Anın bu söylenülerin de, kinet tınıp yuvaşlanıp kaluvm da Totış anlamadı. -Appak şul! didi ul, kuvanrp öyine kirip. Ul uçak yanına kildi, işikke artı bilenrek torgan kıznı koçıp aldı, küzlerine karadı. Kız tıyılıp kına kölip kuydı, kaynar bitin anın yüyiş, salkın bitine tiydirdi, anın ozın çeçlerinnen tamgan yangır tamçıların uçına aydı. Kinet ul yomşap avırayıp kalganday buldı. İJzinin bileklerinde, kükreginde Totış anın şul yomşaklıgm, isirtkeç avırlıgın, kaynar-lıgm toydı. - Ocak tüttü mü acaba? dedi o Torımtay'a. - Bizim ev değil bu, dedi Torimtay iki defa. - Yoksa yıldırım mı düşmüş, vah vahi - Söylenme, dedi Totış, ocakta odun kalmıştır. O hemen çadıra koştu. Bu şaşırtıcı duman tütme hadisesini gözleriyle hemen görmek istedi. "Yıldırım... yıldırım..." diye düşündü, endişeyle. Olmaz inşallah. Yıldırım düşecekse, en önce Almış Han'ın çadırına düşmesi gerekir. Tanrı'dan, Kur'an'dan yüz çeviren başka kişilerinkine düşmesi gerekir. Onlara düşmemiş. İşte hanın çadırı, göğü bile kaplayıp, büyüklenip ordunun ortasında duruyor. "Yıldırım başta Almış Han'ın çadırına düşmüştür" düşüncesi Totış'ı biraz sakinleştirdi. Yoksa, yıldırım düşmüşse, orada her şey yok olmuş demektir! Han ordusu, yıldırım düşen çadırı ve sahibini bırakarak, oradan göçecektir. Yıldırımın düştüğü çadıra kimse yaklaşmayacak, o kişiye kimse yiyecek, içecek vermeyecek. Bütün herkes ondan elini ayağını çekecek, böylece, o insan olmaktan, tutsak olmaktan, Küren Bey oğlu Totış olmaktan çıkacak. O, bu yaşında... yanına sadece geceleyin aç kurtlar gelecek!.. İşte, bu onun çadırıydı... Korkan Torımtay'ın onu tutmaya çalışmasına rağmen, Totış adeta koşarak kapı önüne geldi, çekip kapıyı açtı. Ocak yanında birini görüp hemen yanına gitmedi. Onun ardından gelen Torımtay da ocak yanındaki kişiyi gördü. İkisi de, açık kapıdan içeri girmeden, çağrılmayan misafire baktılar. - Appak bu, dedi Torimtay bağırarak. Böyle dedi ama dilini ısırarak, sessiz kaldı, korkup sağına soluna bakındı. Çadırlar birbirinden uzak kurulmuştu, ayrıca yarı karanlık olduğundan, yakın çevrede kimse görünmüyordu. - Dedimse de döndüm, dedi Torımtay fısıldayarak. - Benim gözüm görmedi, yerde yatan taş gördü... Benim gözüm görmedi, akan su gördü... Benim gözüm görmedi, esen yel gördü! Kendi kendine söylene söylene, hemen ayrılıp, bir yerlere gitti. Onun bu söylediklerini de, hemen susmasını da Totış anlamadı. - Appak bu!, dedi o sevinerek. O ocak yanındaydı, kapıya arkası dönük kızı kucakladı, gözlerine baktı. Kız istemeden güldü, sıcak yüzünü onun soğuk yüzüne deydirdi, onun uzun saçlarından damlayan yağmur damlalarını ovucunda topladı. Hemen yumuşayıp, ağırlaştı. Bileklerinde, göğsünde Totış onun bu yumuşaklığını, mest eden ağırlığını, sıcaklığını duydu.

-Sin - miniki! - didi ul. - Appagım, işitesinmi, sin - miniki! Nindi kuvanıç! Bu könnerde şundıy sağındım min sini. Kıznıfi yarım yomık, sörmeli küzleri açılıp kitti. Ul ana isi kitip yılmayıp karap tordı da, şayartıp -Tügil, -didi. Ul Totışmfi koçagmnan balık kibik şoma gına çıktı da, başın çaykap bitine tösken çeçlerin artka taşladı. -Min siniki tügil, sin miniki! -didi kız kölip. Amfi bolay söylenüvi totık yigitnifi kirekmegende min-minligin kıtıklap kuydı. -Nişlep alay? didi ul, sagayıp. Kız, birni eytmiyçe, cigitke bir özdirip karap aldı da sirli gine kölip kuydı, idenge tösken bürigin alıp kiydi. Şunnan son kuyınındagı künçeginnen kiçkine közgi alıp ul uçaktagı ut yakasına yakın kildi. Közgige karıy-karıy tözingen arada ul Totış yağma da küz töşirgelep aldı. -Eyt eli, nişlep sin miniki tügil de, nişlep min siniki? didi bir katlı cigit, kaşın ayırıp. Kız ana tilin kürsetti. -Sin Almış han kızı bulgan öçinmi? -didi Totış. -Eytmiym,-didi Appak üçikleşip. -Nik? -Yürü Kilem, yaramıy! -Nerse yaramıy?-didi Totış. -Tıçkanga taşlangan maçı kibik ul bir gine ırgıldı da kıznı yaftadan iliktirip aldı, koçağına kıstı. -Totış, ültiresin! - didi kız çırıldap. -Eytesinmi, yukmı? - didi Totış. -Cibersen, eytem, -didi kız. -Totış anı iplep kine yomşak kiyizge bastırdı. -Sin, tili, - didi kız, yaratıp, üz itip. Sin miniki bulmasan, tirmen de miniki bulmasıyı. Üzi yugmda çit kişi tirmesine kirü yaramaganlıgın bilesindir? Soramıyça kirü, şul uk ugrılık. -Sin bolay da ugn kibik, didi Totış. -"Kibik bilen "bugay at koyrıgında gine bula, -didi kız kölip. -Çm. Minim yanga sin barı karangı töşkeç kine... kişi kürmegende gine kilesin, - didi Totış. - Birkayçan da kişi aldında oçraşa almabız mikenni? Birkayçan da birge bula almabız mikenni? Kız yözindegi yılmayuvın sündirip kaldı. -Eyde ul tunda söyleşmiyk? -did ul birazdan uyçangına. - Sen, benimsin, dedi. Appak'im, duyuyor musun, sen benimsin! Ne mutluluk! Bu günlerde hep seni düşündüm. Kızın yan yumulu, sürmeli gözleri açıldı. Aklını toplayarak, gülümsedi ve oynayarak: - Değil, dedi. Totış'in kucağından balık gibi kolayca çıktı ve başını sallayarak, yüzüne düşen saçlarını arkasına attı. - Ben senin değilim, sen benimsin, dedi kız gülerek. Onun böyle konuşması tutsak gencin güvenini sarstı. - Niye öyle, dedi düşünerek. - Kız, hiçbir şey söylemeden, gence baktı ve anlamlı bir şekilde güldü, yere düşen börkünü alıp giydi. Ondan sonra koynunda küçücük bir ayna alarak ocak ateşinin aydınlığına yaklaştı. Aynaya baka baka söylenirken arada Totış'a da bakıyordu. - Konuş bakalım, niye sen benim değilsin de, niçin ben seninim? dedi genç, kaşlarını çatarak. Kız ona dilini gösterdi. - Sen Almış Han'ın kızı olduğun için mi?, dedi Totış. - Söylemem! dedi Appak, kızarak. Niçin? - Haydi! Sorma, olmaz! Niye olmaz, dedi Totış. Fareye atlayan tazı gibi, atıldı ve kızı tekrar aldı ve kucakladı. - Tof.y, öldüreceksin! dedi kız bağırarak. - Söyleyecek misin, hayır mı? dedi Totış. - Bırakırsan, söylerim, dedi kız. Totış onu yavaşça yumuşak çula bıraktı. - Sen, delisin, dedi kız sevinerek. - Sen benim değilsen, çadırın da benim olmaz. Kendisi yokken yabancı bir kişinin çadırına girmenin doğru olmadığını biliyorsundur? Sormadan girmek, aynı hırsızlık. - Sen böyle hırsız gibisin, dedi Totış. - "Gibi" ile "öyle" at kuyruğundadır, dedi kız gülerek. - Gerçekten. Benim yanıma sadece karanlık çökünce., kimse görmezken geleceksin, dedi Totış. - Biz hiç insanlar önünde buluşamayacak mıyız? Hiç birlikte olamayacak mıyız? Kızın, yüzündeki gülümseme gitti. - Haydi bunu konuşmayalım, dedi düşünceli bir şekilde.