TOZ OL! ve Dİ ĞERLERİ

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu


KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Anne Ben Nerden Geldim?

Bay Çiklet in Bahçesi



O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Benimle Evlenir misin?

ΕΘΝΙΚΟ ΚΑΙ ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΣΧΟΛΗ ΟΙΚΟΝΟΜΙΚΩΝ

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

Örnek alınacak en güzel insan Hz. Muhammed hayatı boyunca görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor?

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

SINIRLARIMIZ SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI?

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

tellidetay.wordpress.com

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

Sevda Üzerine Mektup

Aşkı Yorgunluktan Koruyan ve Taze Tutan 6 Kural - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

Kahraman Kit Misafirlikte

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Gizli Duvarlar Ali Nesin

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

KASIM BÜLTENİ. 5-6 YAŞ 2. Kur. Chess Kids Academy

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

ISBN :

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Tomurcuk neşeyle kediyi alkışladı. Kıkır kıkır gülmeye başladı. İçerden babası homurdanıp şöyle bağırdı: Neresi komik bunun?

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

Orhan benim için şarkı yazardı

Mehmet Teber

Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum. Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu. Aldanma Hayalinizde canlandırma

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

Otistik Çocuklar. Berkay AKYÜREK 7-B 2464

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Kahraman Kit Misafirlikte

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Fransa da ki saldırıya Bodrumdan tepki

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8

Özel gereksinimli çocuklar

İnsanı Okumayı Bilir. R. ŞAFAK KEKLİK

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Transkript:

TOZ OL! ve Dİ ĞERLERİ Bir sigara yakıp rahatlamak bu kadar kolaydı. Rahatlamak, bir sigara yakıp ilk nefesi ciğerlerine çekmek kadar kolaydı. Anlayamıyorum kendilerini neden bu kadar imkansız hücrelere kilitleyip bırakıyorlar. Ayak sesleri, buraya geliyor!.. Özür mü dileyecek?.. Başka ne söyleyebilir ki, her şeyi o kadar net ve aralıksız olarak açıklayan o konuşmamdan sonra gelip hala kavgayı sürdürebilir mi? Kapı açıldı. Girebilir miyim? Ne kadar güzeldi sesi!.. İnsanlar özür dileyecekleri zaman neden bu kadar güzel oluyordu sesleri?.. Gel tabii, anne nasıl oldu? İyi, onun yanından geliyorum. Süt verdim. İçer içmez uyudu. Yaşlı insanlar çocuksu davranmaktan kaçınmadıklarında çok daha güzelleşiyorlar. Otursana. Elimle küçük koltuğu gösterdim. Döner iskemlemi ona, kapıya doğru çevirmiştim. O kapıda, ayakta dikilmiş yere bakıyordu. Gamsız pezevenk! demişti bana. Acaba şimdi söylediği bu sözü mü hatırlıyordu? Bunca utancın nedeni bu muydu?.. Sabaha kadar orada, ayakta dikilecek misin yoksa oturacak mısın? dedim. Sert ama yine de sevecendi sesimdeki ton. Sessizce oturdu sonunda koltuğa. Ben dirseklerimi dizlerime koyup başımı ellerimin arasına aldım ve gülümseyerek, tabii sadece gözlerimle, ona bakmaya başladım. Oturur oturmaz dizlerini yukarı çekmiş ve uzun geceliğinin eteğini bacaklarını örtecek biçimde aşağı sarkıtmıştı. Boynundaki kolyeyle oynuyordu parmakları. Bir sürü şey söylemek istiyordu ama utanıyordu. Biliyor muydu acaba, onu benim karım yapan işte tam da bu haliydi! Onun bu haline, yani aslında kendini hiç suçlu bulmasa da, hep haklı olduğunu düşünse de yine de utangaç görünmeyi başaran bu oturuşuna, duruşuna karşı hissettiğim yakınlık, hiçbir aşka dahil olmayan, çok daha geniş ve huzurlu bir çölün rüzgarıydı. Bu çölü ve rüzgarı onu ve annesini bizim evde ilk gördüğümde hissetmiştim. Çok iyi hatırlıyorum hem de. Valide hanım bana uygun görmüşler ya bir kere, her gün her gün çağırıp dururdu 1/5

Zeliha Hanımla kızını. İlle de benimle karşılaştırmak isterdi ama ben hep bulurdum kaçmanın bir yolunu. O zamanlar insanlardan ölesiye kaçtığım zamanlardı. Yani başka türlü yalnızlıklar türetirdim peltek dilimde. Hayır, elbette ki sadece bir koku ve bir rüzgardan ibaret değildi hayatımı değiştirmeye karar verdiren. Kaçtıkça insanların daha da canavarlaştığını ve kaçtığın her yerde çok daha amansız düşmanlar olarak karşına çıktıklarını öğrenmeye başladığım zamanlardı. Art arda tosladığım duvarların birinin dibine çöküp çaresizce ağladığım, onca tecrübeye rağmen yine de toy zamanlarımdı. Züleyha Hanım bana sebep oldu, ben de o sebebe hayatın özüymüş gibi sarıldım ve şimdiki halime kavuştum. Onun yanında, onun yatağında, aynı uzun yastıkta uyumaktan, bana sarılmasından ve hatta benim ona sarılmamdan aldığım hazzı, şu güne dek yaşadığım hiçbir şehvete dahil etmem, edemem. Hatta şehvetten bir adım ötede yaşanabilen bu hazzı bana öğreten kişidir karım. Ben buna utanmanın hazzı diyorum hep Özür dilerim! dedi nihayet. Gözlerini ellerinden halıya, halıdan da benim ayaklarıma kadar ancak gezdirebiliyordu. Annemle hep dertlidir hayatımız. Evlenince kesiliverdi sesi birden. Beni kırmaktan mı korkmuştu?.. O kadar narin miydim ben?.. Belki de Biliyorum, konuşmuştuk bunu hatırlarsan Bir şey diyecek oldu, dudakları kıpırdadı sanki ama vazgeçti nedense. Yine aynı şeydi, kırıcı olmaktan korkuyordu. Söyleyecekleri beni kırmayacaktı, bunu hissediyordum ama o yine de korkuyor, utanıyordu. Kolaylaştıralım istiyorum Züleyha. Hep kolaylaştıralım biz. Bütün dünya zorlaştırsın ama biz yapmayalım Bakışları birden yukarı, göğsüme kadar çıkıp tekrar yere düştü. Susmaya devam etti. Hiç haketmediğim halde bana küfrettin. Bir anda kan beynime sıçradı tabii. Ama biliyorsun işte, bana gülünç geliyor böyle şeyler. Annen haklıydı. Çalışmak isterken samimi değilsin. Buna inansam seni ben teşvik ederdim, biliyorsun. Ama sen Çocuk konusunda ısrarcı değilim, ama senin de ihtiyacın olanın bu olduğunu adım gibi biliyorum. Tamam, bunu benim bilmem önemli değil, senin inanman önemli. Yeter!.. Bu tarz konuşmalarda çabuk sıkılırdım hep. Çok net görünen bir doğruyu, bunu zaten bilen birine anlatmaya çalışmak tam manasıyla 2/5

şapşallıktı. Ama bundan daha beter olan şu yeter sözcüğü, şu saçma sapan itiraz ünlemiydi! Ses de güzellik de kaybolup gitmişti. Benim de bazı hayallerim olması kimsenin umurunda değil mi? Hayaller mi?!.. Bu mu senin hayalin? Bir konfeksiyonda çalışmak, işçi olarak!.. Konuştuklarını yalnız ben mi duyuyorum, senin kulakların kendi sözlerine tıkalı mı Züleyha! Biraz kendine dönüp dinlesene! Burada, evet burada, bu koltukta oturmamı istiyorsun değil mi? Sen hep orada, bilgisayarın başında dur ve bir şeyler yap, ben de burada, aynı bu şekilde, ama tıpkı bu şekilde oturayım istiyorsun. Bu seni mutlu ediyor. Ve sen mutlu olunca da bütün dünya mutlu oluyor di mi! Şaşırdım mı? Neden olabilir? Ne söylediğini anlamadım bile. Hatta onun da anladığını sanmıyorum. Ama beni birden susturan şey sesindeki tondu, bundan eminim: O değildi sanki konuşan, sesin kendisiydi ama ne dediğini çok iyi biliyormuş gibi vurgularını çok doğru ve yerinde kullanan bir tondu. Bu sanki onu aşan bir akıldı. Sanki bendim onun sesiyle konuşan. Saçmalıyorsun Züleyha, ne dediğinin bilincinde bile değilsin. Sadece kavgaya doymamışsın ve buraya da beni dahil etmeye geldin. Sen benimle evlenmedin! Bu da ne demek şimdi?! Hayal kuran ben değilim sensin. Kendinin çok akıllı biri olduğunu kurdun. Çok yetenekli ve çok sevecen: İyi bir damat, iyi bir koca, iyi bir sanatçı, iyi bir dost hatta belki iyi de bir baba İyi mi dedim, tövbe haşa, mükemmel demek istedim tabii. Ama ne var biliyor musun, gerçekten yetenekli olduğun bir konu var: Muhteşem bir yalancısın. En profesyonelinden hem de. Sesini yükseltme istersen! Sesim mi Benim sesim hiçbir zaman yüksek çıkmaz ki! Belki de bu yüzden duyamıyorum kendimi kendim bile! İçinde, benim göremediğim, kimsenin, hatta artık senin bile göremediğin kadar derinde bir yerde gerçekten saf ve temiz olan bir şey var. Sen.. sen o şeyi de inandırıyorsun bu yalanlarına! O şey.. ne biliyor musun o, işte şu gözlerinde duran şey o. Onun yüzünden inanıyoruz sana biz. O 3/5

inanıyorsa doğrudur sanıyoruz. Şu gülümseyen suratınla gizlemeye çalıştığın şey işte gözlerindeki!.. Gülme artık Allah ın belası.. senden nefret ediyorum! Senden ve dünyadaki bütün yalanlardan! Hahaha!.. Nasıl gülmeyeyim benim sevgili karıcığım. Beni gerçekten neşelendirdin sözlerinle!.. Aslında doğru, vermem gereken tepki bu olmamalıydı. Birçoğunun tavsiye ettiği gibi seni çoktan, daha bana küfrettiğin anda susturmalıydım! İşte böyle! Küçük fahişe seni!.. Bu ev kızlarının sorunu da televizyon işte! Oradan öğrendikleri aptal salak feminist nutuklara hemen de tav olup özgürlük nöbetleri geçiriyorlar. İşte birkaç nöbetten sonra böyle filozof kesilip başlıyorlar konuşmaya. Gel de sustur istiyorsan! Kimse çıkıp karşıma haketmediğini söylemesin! Neyin doğru neyin yanlış olduğunun fazlasıyla farkındayım. Hatta içine sürüklendiğim girdabı bilinçli olarak ben başlattım. Hiç kimseye, ama hiç kimseye benim topraklarımda seksek oynama izni vermedim. Bundan sonra da vermeye niyetli değilim. Hayatım boyunca milyonlarca kere yaşadım: tokadımı ya da yumruğumu ya da tekmemi hakeden sürüyle insan gördüm tanıdım. Ta en başında, henüz dört ya da beş yaşlarındayken bana toz ol! diyen piçi de hiç unutmadım! Oysa hiçbir şey yapmıyordum, sadece orada durmuş oynayan çocukları seyrediyordum. Yani beni oyunlarına almaları için en ufak bir girişimim ya da rahatsız edici herhangi bir davranışım olmamıştı. O sarışın çocuk yanıma geldi ve toz ol! dedi bana. Bense sadece gülümseyebildim ona. Çünkü vurmayı ya da hayır! demeyi aklımdan bile geçirmedim. Sonra satranç oynarken yenilgiyi kabullenemediği için bana tokat atan ötekisi Hem yaşça hem de cüsse olarak benden küçüktü ve bir tek yumrukla onu yere serebilirdim. Ama ona da tepki vermedim. Başka bir yere çarptım öfkemi. Başka, bambaşka, yumuşak bir yere Sonra?.. Sevgilimdi kavga ediyorduk. Çok kızmıştı ve bana vurdu. Kızdığı için bunu yapmıştı biliyorum, kontrolünü kaybetmişti. Yüzüme vurunca ben de çok öfkelenmiştim ama ben kontrolümü kaybetmeyi başaramamıştım. Aynı yere vurdum öfkemi, aynı yumuşak yere. Böyle yığınla öykü anlatabilirim şimdi; beni şerefsiz olmakla, korkak olmakla filan suçlayacağınız bir milyon öykü. Oysa çok basit bir önseziydi benimkisi: Toz ol! diyen çocuğun yaptığı anlamsızdı. O anlamsızlığa karşılık verirsem ben de gömülecektim aynı yabancılığın içine. O yaşlarda ve sonraki yaşlarda da hep bir önsezi olarak sürdürdüm bu tavrı ya da tavırsızlığı. Yavaş yavaş bir şeyi öğrendim. İnsanları cezalandırmanın, yani bu dünyada cezalandırmanın hiçbir yolu yoktu. Yani kendimde böyle bir yetenek ve hak göremedim. Yapabileceğim 4/5

bir tek şey vardı. Onları samimiyetimden yoksun bırakmak. Hem de bunu, onları hayal bile edemeyecekleri bir samimiyet buhranıyla baş başa bırakarak yapmaya başladım. Beni tanıyan her insan bilir ki, bir yandan çok basit bir adamım ama öte yandan çok karmaşık ve anlaşılmaz, hatta çekilmez birisiyim. Ama mutlaka içten ve samimiyim. Bu maskeyi yüzüme yirmili yaşlarda oturttum. İnsanlara, onları karşılıksız seven ve hiç almayıp hep veren bir adamın yüzüyle bakıyorum. Ve bana toz ol! diyen her kişiyi, teker teker hiçe bölüp hiçle çarpıyorum. Ve bu denklem bana iki ayrı evren sunuyor: Onları asıl ben in hayatından uzaklaştırıyorum ve uzaklaşanların sayısı o kadar çok oluyor ki rahmetli annem ve babam dahil bütün bu tuhaf görüntülerin dışında ve ötesinde bambaşka bir dünya oluşuyor. Maskenin altındaki yüzün dünyası, evet, artık hiç de yumuşak olmayan, çok yüksek kuleler ve kalelerin olduğu bambaşka bir dünya, ve maskenin baktığı ve bu tuhaf görüntülerden ibaret olan dünya. Bu çok mu hastalıklı geldi sizlere yoksa. Haha!.. Gerçekten komiksiniz. Bunun adı tam manasıyla dengedir halbuki. İşte şimdiye, yani kırk iki yaşıma kadar bu şekilde idare ettim hayatı ben. Ve hiç kimseye de fazlaca rahatsızlık vermedim. Hani peygamberin sünneti olmasa daha da direnirdim anneme, evlenmemek için. Ama Pekala, bunu itiraf edeyim bari: Benim gibi bir adamdan nasıl bir çocuk doğacağını da çok merak ediyordum! Ama işte, elimden geldiğince maskemle muhatap etmeden, acılarını dindirerek mutlu etmeye çalıştığım karım, bana bir çocuğu çok görüyor. E tabi, onun gözüyle bakınca her şey çook farklı. Kazanılmış haklar var, çalışıp topluma dahil olma arzusu. Kendisini benim karım Züleyha olmanın dışında var etme planları. Onyıllarca sürmüş olan evkızlığından işçiliğe oradan da belki işkadınlığına terfi etmek isteği. Vesaire vesaire vesaire!. Oysa Ah be karıcığım! Sen şu sefil hayatın içinde benden, ya da başka herhangi bir kıllı esmer ayı dan çocuk doğurmaktan daha haysiyetli ne halt edebileceksin ki! Ben sana başka ne diyebilirim ki!.. Al bunu benim hayata ilk ve son tokadım olsun! Şimdi lütfen toz ol. Mehmet Batur 5/5