KIBRIS TÜRK TİYATRO YAZINININ İLK YILLARI VE SAFA YAHUT NETİCE-İ İBTİLA * ÖZET



Benzer belgeler
İnci Hoca TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

İBRAHİM ŞİNASİ

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER. Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

NECİP FAZIL KISAKÜREK

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

TANZİMAT EDEBİYATI ( ) HAZIRLAYAN: Döndü DERELİ D GRUBU-105

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

Takvim-i Vekayi Gazetesi (1831)

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi, Orhan Seyfi Orhon, 1919, (Şiirler 1970)

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir?

Sevgili dostum, Can dostum,

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

HABER YAZISI ALP AKIS VE ARI BARAHYA

Mutluluk nedir? Kenan Kolday

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ

Sevda Üzerine Mektup

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi Online Thematic Journal of Turkic Studies. Celal Bayar dan İsmail Efe ye Bir Mektup

Avukat Bekir Berk abinin mahkemedeki müdafaalarından hakimlerin ağzı açık kalmış

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Yeni Türk Edebiyatında Kadıköy. 1. Adı Soyadı: Haluk ÖNER. 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd. Doç. Dr.

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

DR. MUHAMMED HÜKÜM ÜN ŞAİR - SOSYOLOG: KEMAL TAHİR ADLI ESERİ ÜZERİNE

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

İnanıyorum ki biraz daha gayret ederek planlı ve düzenli bir çalışmayla çok daha başarılı olacaksın

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

Perşembe İzmir Gündemi

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

ISBN :

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Aşkı Yorgunluktan Koruyan ve Taze Tutan 6 Kural - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

1.KİTAP ATATÜRK ANLATIYOR, ÇOCUKLUĞUM

BASKETBOLCU AHMET İLKÖĞRETİM 1. SINIF. Gülşen DEMİR Porsuk İlkokulu /Odunpazarı /ESKİŞEHİR

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür:

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

KİŞİLİĞİNE UYGUN İŞİ BULMAK İÇİN KİŞİLİK ENVANTERİ UYGULAMASI ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ NİSAN 2017

YENİ TÜRK EDEBİYATI - I

Transkript:

- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, p. 441-451, ANKARA-TURKEY KIBRIS TÜRK TİYATRO YAZINININ İLK YILLARI VE SAFA YAHUT NETİCE-İ İBTİLA * Yurdal CİHANGİR ** ÖZET Kıbrıs Türk Tiyatro edebiyatının ilk izlerine, Osmanlı, kendi imparatorluk topraklarına kattıktan sonra Ada ya iskan için gönderdiği ve kendi yaşasyış biçimlerini, inanış, kültür ve geleneklerini de beraberlerinde taşımış olan insanların Ada da yeni bir toplum oluşturmaya çalıştıkları zamanla birlikte rastlanmaktadır. Karagöz, ortaoyunu ve meddah da bu kültürün ve geleneğin bir parçasıydı. 300 yıl kadar idaresinde bulundurduğu Kıbrıs ı Osmanlı, 1878 de İngilize önce kira ile bırakmış, sonra 1914 te de tamamen devretmiştir. Ada da gazeteler bu dönemde 1890 lardan itibaren yayınlanmaya başlandı. Diğer edebi türler gibi tiyatroya ait ilk örnekler de gazetelerde görülür oldu. Ahmet Tevfik Efendi nin çıkarmış olduğu ilk mizah gazetesi Kokonoz da kendisinin bazı yazıları teatral özellikler taşımaktaydı. İkinci çıkardığı mizah gazetesi Akbaba da ise yarım kalmış bir tiyatro çalışmasının yayını vardı. L. Şişmanyan adlı şahsın üç sayı süren çalışması Namus İntikamı Yahut Dilenci idi. Yayınlanmış ilk tiyatro eseri olarak şimdilik, Kaytaz-zade Nazım ın Safa yahut Netice-i İbtila adlı eseridir. 1909 da Lefkoşa da Mirat-ı Zaman matbaasında basılan eserin konusu, Meşrutiyet yıllarında İstanbul da geçen bir aşk macerasına dayanmaktadır. Cariyesine aşık, meşrutiyet yanlısı olması nedeniyle hapse düşmüş olan paşa çocuğu Safa nın, ailesinin karşı koyması, müdahil olması sonucu sevgilisi ile birlikte yaşadıkları acı son anlatılmaktadır. Eser, Kıbrıs Türk Edebiyatı ve tiyatrosu açısından ilk olması nedeniyle oldukça önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Kıbrıs Türk Tiyatro Edebiyatı, ilk tiyatro eseri, Kaytaz-zade Nazım. THE PRIMARY YEARS OF TURKISH CYPRIOT PLAY-WRITING AND SAFA YAHUT NETİCE-İ İBTİLA ABSTRACT The first signs of Cyprus Turkish Theatre Literature were encountered when Ottomans added Cyprus within their Empire boundaries. They sent settlers to the island who brought their own way of life, beliefs, culture and traditions together with them; thus forming a * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği, El-mek: yurdal@hotmail.com

442 Yurdal CİHANGİR new society. Karagoz, Meddah and Ortaoyunu were a part of this culture and tradition. The Ottomans, having ruled Cyprus for 300 years, rented the island to the British in 1878 and then completely handed over the island to them in 1914. Newspapers started to be published in this era, since 1980 s. Like other literary types, first examples relating to theatre were also seen in the newspapers. In the first humour-based newspaper Kokonoz published by Ahmet Tevfik Efedi, some of his own writings had theatrical characteristics. In the second humour-based newspaper by him, Akbaba, there was a publication of an incomplete theatre production. L. Şişmanyan s work which only had three issues was entitled Namus Intikami Yahut Dilenci. The first published theatre production, as it is known to-date, is Kaytazade Nazim s writings entitled Safa Yahut Netice-i Ibtila. The theme of this production, which was published in 1909 in Nicosia at Mirat-ı Zaman Printing House, relates to a love adventure in Istanbul during Mesrutiyet years. The story revolves around Safa, a Pasha s son, who falls in love with their maid; how he stands against his family, and the bitter end of this love affair between Safa and his lover. The production, being the first of its kind in Cyprus Turkish Literature and Theatre, therefore carries high significance. Key Words: Cyprus Turkish Theatre Literature; First Theatre Production; Kaytazade Nazim. Giriş Tiyatro ve tiyatro edebiyatı, Anadolu da nasıl bir seyir izlemişse, Kıbrıs Türk Toplumunda da benzer paralellikte bir seyir izlemiştir. Batılı anlamdaki tiyatro, Anadolu daki yerini almadan önce bu türün yerini karşılayan geleneksel seyirlik halk oyunları olan Karagöz, Meddah ve Orta oyunu vardı. Türk seyircisinin Tanzimata kadar dramatik tür olarak tanıdığı Karagöz ve onun canlı şekli olan Orta Oyunu birer halk tiyatrosu örneğidirler. Aynı tekniğe ve hemen hemen aynı repertuara sahip bulunan bu oyunlarda, Avrupaî bazı dramatik çeşitlerde olduğu gibi, vak anın yürütülüşü başlıca iki kişinin üzerindedir (Akyüz, 1995: 55). Uzun bir süre bu seyirlik oyunlarla haşir-neşir olan Türk seyircisi Tanzimat tan sonra bu türün Avrupaî şekillerini de tanımaya başlar. Tarihî dönem olarak 1839 da başlayan Tanzimat la birlikte batı ile olan ilgiler ve ilişkilerde büyük bir yoğunluk yaşanmaya başlanmıştır. Batılılaşma her alanda ve her kesimde kendini gösterir olmuştur. Batının edebî anlayışı ve kültürüyle donanımlı olarak yetişen yeni nesil de Türk edebiyatına yeni bir hava, yeni bir anlayış ve yeni tarzlar getirmiştir(1860). Türk toplumu kısa sürede gazeteyi, makaleyi, hikâyeyi, romanı ve tiyatroyu tanımıştır. Abdülhak Hamid in babası Hayrullah Efendi tarafından 1844 te yazılan ve dört perdelik küçük bir dram olan Hikâye-i İbrahim Paşa, bugün için ilk tiyatro eseri olarak türünün ilk örneği kabul edilmektedir. Şinasi nin Şair Evlenmesi 1860 da Tercüman-ı Ahval de yayınlandıktan sonra, tiyatro eserlerinin aralıksız ortaya çıkışı 1860-1880 yılları arasındadır. Bu yirmi yıl içinde, Türk tiyatro edebiyatı çok hızlı bir gelişme göstermiştir. 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilen Kıbrıs adasına kısa bir süre sonra iskânlaştırma siyaseti gereğince Anadolu dan aileler yerleştirilmeye başlanmıştır. Anadolu dan Kıbrıs a yerleşen Türk halkı, her türlü gelenek, görenek, inanç ve ritüellerini, kültürel yaşayış tarzlarını beraberlerinde adaya taşımışlardır. Geleneksel seyirlik oyunlarını da beraberlerinde getirmeyi ihmal etmemişlerdir. Bu seyirlik oyunların başında Karagöz gelmektedir. Bir de bunun canlı örneği Orta Oyunu ile Meddah. Kıbrıs Türk halkı uzun bir

Kıbrıs Türk Tiyatro Yazınının İlk Yılları ve Safa Yahut Netice-i İbtila 443 zaman tiyatro faaliyetleri olarak bu seyirlik oyunlarla yetinmişti. Zamanla Karagöz adada yaşayan diğer bir halk unsuru Rumlar arasında da yayılmaya başlamış ve aralarında Rum karagözcülerin yetiştiği görülmüştür. KKTC de Tiyatro: Kıbrıs Türk toplumu modern tiyatronun canlı örneğini 1908 yılında, Namık Kemal in Vatan yahut Silistre adlı eserinin Magosa da sahneye konulması sayesinde gördü ve tanıdı. 26 ocak 1908 de Magosa liman ambarlarında sahnelenen eser hakkındaki geniş bir bilgiye Avukat F. Korkut un anılarında rastlanmaktadır. 3 Şubat 1908 tarihli 269 sayılı Mirat-ı Zaman gazetesinde yer alan yazısında Vatan Yahut Silistre nin sahnelenme amacının: toplumu uyarmak, birlik ve beraberliğe çağırmak olduğu belirtilir. O dönemde Yunanlı bir militan olan Kadalonos, adamlarıyla birlikte Magosa Ayasofya sına girerler ve gösteri yaparlar. Bu olay, Kıbrıslı Türkler ve özellikle Magosalı Türkler tarafından rahatsız edici ve onur kırıcı olarak nitelendirilir. Bu durum karşısında Türklerin moral birliğini sağlamak ve yükseltmek için adı geçen eser seçilerek sahnelenir. Eserin sahnelenişinin bir başka amacı da Magosa da yapılan Kız Okulu na para yardımı sağlamaktır. Esere ilgi büyük olur (Ersoy, 1998: 9). Bu tarihten itibaren tiyatro etkinlikleri yoğunluk kazanmış ve adanın değişik bölgelerinde olmak üzere bir çok oyunlar sahnelenmeye başlamıştır. 1920 li 30 lu yıllarda daha çok sahnelenen oyunları şöyle sıralayabiliriz: Vatan Yahut Silistre, Gülnihal, Akif Bey, Akın, Çoban, Mete, Yarım Türkler, Cem Sultan, Meşale, Altın Şehir, Balkan da Alkan, Ceza Kanunu, Venedik Taciri, Otello, Babaür Şahın Seccadesi, Dağları Bekleyen Kız, Kahraman vb. Bu zaman süresi içinde yerli oyunlar da kaleme alınmış, bu eserler de sahnelenmiştir. Fadıl Niyazi Korkut, hem bir tiyatro yazarı hem bir oyuncu hem de bir yönetmen olarak Kıbrıs Türk Tiyatrosu na büyük katkılarda bulunmuştur. Onun Balkan da Alkan (1922) ve Yavuklunun Mendili (1923) adlı ulusal oyunları pek çok kez sahnelenmiştir. Tiyatro, operet yazarı, şair ve bestekâr Nazım Ali İleri 1923 te Gülizar, 1929 da Zehirli Çiçek, Kadın Zengin Olursa, 1930 da Metres Belası, Otel Tercümanı, Yahudi nin Davası nı yazmıştır. Müziklerini de kendisinin yaptığı bu oyunlar, bu dönemde Kardeş Ocağı çatısı altında oynanmış ve büyük ilgi görmüştür (Nesim, 2007: 348). Yerli tiyatro eserlerinin yazılmaya ve sahnelenmeye başladığı 1920 li yıllarından önce, batılı anlamda Türk tiyatro edebiyatına ait örneklerin verilmeye çalışıldığını Türkçe gazetelerin yayınlanmaya başladığı 1890 lı yıllarda görmekteyiz. Osmanlının Ada yı İngilizlere devrettiği 1878 yılının hemen sonrasında matbaanın kurulması ile toplumlar arasında yayın hayatının başlaması neticesinde de gazetelerin yayını gerçekleşmiş oldu. Rum toplumunda ilk gazetenin 1879 da yayınlanmasından 10 yıl sonra 1889 da Türk toplumunda da ilk gazete yayınlanmaya başladı. Gazetelerin yayın hayatına girmesi toplumlar için siyasal ve sosyal, sanatsal ve kültürel bakımdan birçok değişikliklerin ve yeniliklerin gerçekleşmesine neden olmuştur. Siyasal ve sosyal haberlerin yanında gazetelerin en önemli yanlarından biri de sanata ve edebiyata önem vermeleriydi. Şiire, hikâyeye, romana, tiyatroya, mizaha yer verilmesi, bu türlerin toplum içerisinde yer almasında, gelişmesinde ve önemsenmesinde 0ldukça etkili olmuştur. Bu türlerden biri de tiyatrodur. Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs Türk Tiyatro Edebiyatının batılı ilk örneklerini gazete sayfalarından okuyup tanımaya çalışmıştır. Bu konudaki ilk örnekler Ahmet Tevfik Efendi tarafından verilmiştir. Kıbrıs Türk yayın hayatının ilk ve önemli gazetecilerinden sayılan Ahmet Tevfik Efendi nin, Zaman gazetesinden ayrıldıktan hemen sonra çıkardığı ve Kıbrıs Türk Toplumunun ilk mizah gazetesi olan Kokonoz da bazı yazılarını teatral bir atmosfer içinde kaleme almış olması, Kıbrıs Türk Edebiyatında da tiyatro türünün ilk işaretlerini vermiştir.

444 Yurdal CİHANGİR Tiyatro türüne ait Kokonoz daki yazılarından bir örnek: Bir fasl-ı komedya Perde açılınca bir gazete idarehanesi görünür. Mürettibler ( düzeltmen) otururlar. Muharrir (yazar)baty, önünde bir gazete...yazı yazar. Bir mürettib ( diğerine) Lakin böyle oturmakla olmaz. Şimdi sahib-i imtiyaz (imtiyaz sahibi) gelir de bizi böyle görürse iş fena. Diğeri Ey ne yapalım? Yazıyı muharrir verecek, biz de tertip edeceğiz (düzelteceğiz). Yaratacak değiliz a. Beriki Öyle ama sahib-i imtiyaza anlatamazsın. Alem bizi böyle görürse kıyameti koparır. Diğeri Zaten kıyameti birinci defa koparacak değil a. Kopara kopara artık koparamaycak bir kıyamet kaldı, o da bakalım ne vakit kopacak.... Böylece devam eder. Yukardaki metin bir gazete yazısı gibi görünse de, yazılış biçiminin bir tiyatro eseri tarzında olduğu görülmektedir. Yazının bir tiyatro ürünü olduğunu belirleyen özellikleri şöyle sıralanabilir: Perdenin açılması, sahnede yer alan şahısların belirtilmesi, konuşmaların karşılıklı yapılması, konuşmalar arasında yer alan mizansenlerin parantez içerisinde verilmesi ve sahnedeki şahıs kadrosunun değişmesinin de meclis ile değerlendirilmesi, gibi. Bu ve buna benzer yazılar, teatral metin örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yanı ile Ahmet Tevfik Efendi Kokonoz daki bu tür yazılarıyla Kıbrıs Türk toplumuna modern tiyatro edebiyatının örneklerini tanıtmaya yönelik bir çaba içinde olduğu görülmektedir. Nitekim bunun bir sonucu olarak kısa bir süre sonra, yine Ahmet Tevfik Efendi nin ikinci çıkardığı mizah gazetesi Akbaba da, L. Şişmanyan ın yazdığı dram türündeki eseri tefrika edilmeye başlandı. Bu dram, Akbaba da yayınlanmaya başlamadan önce gazetede okuyucuya haber verilmekteydi. L. Şişmanyan, gerek Kokonoz da gerekse Akbaba da yazılar yazan bir şahıstır. Dükkân sahibidir; boş zamanlarında da yazılarını yazmaktadır. Son zamanlarda çok meşgul olduğu görülmektedir, çünkü yeni ve önemli bir konu üzernde çalışmış olduğunu söylemektedir. - Akbaba ceride-i feridesinin (eşşiz Akbaba Gazetesi nin) dördüncü sahifesinde (sayfasında) bade-ma (sonra da) bir mahall-i mahsus (özel bir sütun) tayin ile (oluşturarak) gelecek nüshadan itibaren tefrika şeklinde her on beş günde bir derc ettireceğim (yayınlayacağım). (Akbaba,1314. S:12) L. Şişmanyan nın yazdığından konu ettiği tiyatro eseri, Namus İntikamı Yahut Dilenci eseri, dört perdelik bir dram idi ve dediği gibi de Akbaba nın 13. sayısından itibaren yayınlanmaya başlandı. Fakat ne yazıktır ki bu eserin tefrika edilişi ancak üç sayı sürebilmiş; gerisi gelmemiştir. Yayınlanmama ile ilgili olarak herhangi bir bilgi veya açıklamaya da rastlanmamıştır. Adı geçen eserin birinci perdesi ile ikinci perdesinin ilk iki meclisi yayınlanmıştır. Bu durumda Kıbrıs Türk Tiyatro Edebiyatı bir eserinden mahrum kalmış olmasına rağmen eserin bu kadarki yayını dahi bize Kıbrıs Türk Tiyatro Edebiyatı hakkında bir fikir verebilmektedir. Bir çiftçi olan Giyom, onbeş günlüğüne çiftliğine gitmek için evden ayrılmadan önce kızı Luis ile vedalaşmaya çalışır. Karısı Marry, Giyom un ayrılması geciktikçe tedirgin olmaya başlar. Aşığı Paul onu

Kıbrıs Türk Tiyatro Yazınının İlk Yılları ve Safa Yahut Netice-i İbtila 445 beklemektedir. Giyom ayrıldıktan sonra Marry ile Paul buluşurlar, muhabbet ederler, içki içerler. Lakin Paul, işini bahane ederek erken ayrılacağını söyler. Bu arada geri dönmek zorunda kalan Giyom, bahçeden gelen sesler işitir ve şüphelenir, çünkü vakit geceyarısını geçmiştir. Acelece odaya çıkar, karısı yerinde yoktur. Üstelik içki bardaklarını da görür. Karısı geldiğinde sorguya çeker. Aşığının Kim olduğunu ısrarla sorar, o da Paul olduğunu söyler. Giyom da tabancasını çekerek Marry yi öldürür ve hapse düşer. II. Perde 15 yıl sonra başlar. Tiyatro edebiyatı ile ilgili olarak ilk yayınlanan gazetelerde yer alan bu teatral nitelikteki yazılar, tiyatro eserlerinin yakın bir zamanda varlığını göstereceğinin habercisiydi. Nitekim kaynaklarda da belirtildiği gibi ilk tiyatro eseri olarak, Ahmet Tevfik Efendi nin 1895 te Zaman matbaasında basımı yapılan üç perdelik bir dram olan Hicran-ı Ebedi adlı eserinden söz edilmektedir. Akabinde, Kaytaz-zade Mehmet Nazım Efendi nin 1909 da Mirat-ı zaman matbaasında basımı yapılan Safa yahut Netice-i İbtila adlı eseri gelmektedir. Alanında ilklerden biri sayılan bu eser 4 perdelik bir dramdır. Çok yönlü bir şahsiyet olan Kaytaz-zade Mehmet Nazım Efendi nin, Kıbrıs Türk Edebiyatının Avrupalılaşmasında, gelişmesinde, yeni bir çehre kazanmasında önemli katkıları olmuştur. O, edebiyatın her alanında verdiği edebi yazılarıyla, şiirleriyle, tiyatro ve romanlarıyla Kıbrıs Türk edebiyatına hem yön vermiş hem de nitelik ve nicelik kazandırmıştır. Türk edebiyatının bir parçası olan ve paralelinde gelişen Kıbrıs Türk edebiyatının, İbtidadan bugüne kadar devam edip gelen mazbut ve muntazam bir tarihi yoktur. Ancak Kıbrıslı şairler, yazarlar hakkında az çok bilinenler, bıraktıkları esrler ve akıllarda kalan dağınık bilgilerden ibarettir. Bunlardan biri de Kaytaz-zade Mehmet Nazım Efendi dir (Konur, 1938). Kaytaz-zade Mehmet Nazım: 1857 de Lefkoşa da doğmuş olan Nazım, öğrenimini de Lefkoşa rüştiyesinde yapmıştır. 20 yaşında iken edebiyata merak salmış ve şiirler yazmaya başlamıştır. 1884 te memuriyetle Sakız a gitti (Konur, 1938: 68). Akabinde memuriyet hayatına değişik illerde sırasıyla Adana, İstanbul, İzmir ve Bursa da devam etti. Kendi isteğiyle memuriyetten ayrılınca Kıbrıs a döndü. Kıbrıs ta bulunduğu süre içinde yerli gazetelerde ( Yeni Zaman-1892-, Kıbrıs -1893-, Birlik, Mirat-ı Zaman -1909-) edebi yazılar ve şiirler yayımlamıştır. Kaytaz-zade Nazım hayatını Zehra Hanım la birleştirdi ve bu evlilikten biri Galip adında oğlan, diğeri de Hatice adında kız, iki çocukları oldu.1910 da İstanbul a bir gidişinde Recaizade Ekrem ve Ali Ekrem Bolayır la görüşmelerde bulundu. İstanbul un sanat ve edebiyat çevrelerinde sıkça bulunmaktan geri kalmamaktaydı. Bu durum onun edebi kişiliğine yararı ve katkısı olmuştur. Kıbrıs a geri döndüğü zaman da şeriye mahkemesinde kâtip olarak çalıştı. 67 yaşındayken 1924 yılında hayata veda etti. Kaytazzade Mehmet Nazım ın edebi kişiliğinin gelişmesinde; ilk gençlik yıllarını geçirdiği zaman esnasında, Ada aya sürgün olarak gelen Tanzimat döneminin önemli şahsiyetlerinden Namık Kemal ile tanışması, onunla yakın ilişkilerde bulunması, bir bakıma ondan feyz alması kendisi için önemli bir şanstı. Onun bir çok eserinde Namık Kemal in etkilerinin görülmesi de bu ilişkilerin bir neticesidir. İstanbul a gidişlerinde de sanat ve edebiyat çevrelerinden uzak durmaması, Recaizade ile ve diğer edebi şahsiyetlerle yakın ilişkilerde bulunması onun edebi kişiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur. Kıbrıs Türk şiirinin gelişmesinde, yenileşmesinde ilk adımı atmış olanlardandır. Divan edebiyatı tarzı yazmış olduğu şiirlerinin yanında Avrupaî tarz şiirlerin de ilk örneklerini vererek Kıbrıs Türk şiirine yeni bir yön verme yoluna girmiştir. Şiirlerini 1913 yılında Rûh-ı Mecruh adlı şiir defterinde, kendi beğenisine göre seçtiği ve kendi el yazısıyla yazdığı 132 şiir bulunmaktadır. Kaytaz-zade, bu şiir defterine niçin Rûh-ı Mecruh (Yaralı Ruh) adını verdiğini şöyle ifade eder:

446 Yurdal CİHANGİR Değersiz eserlerimin ekserisi gönlümün hazan mevsimi gibi en acıklı en sıkıntılı bir bezginlik dönemine rastladığı içindir. ( Fedai, 1993) Şiirin yanında diğer türlerin de ilk örneklerini Kıbrıs Türk edebiyatına kazandıran Kaytazzade, Yadigâr-ı Muhabbet le ilk roman örneğini vermiştir. Roman önceleri Kıbrıs gazetesinde tefrika edilmiş, sonra da kitap olarak basılmıştır (1896). Romanın konusu İstanbul da geçer. Zengin bir ailenin çocuğu olan ve Şehzadebaşı nda oturan Mucib Bey, Bir gün kızkardeşi Mediha nın odasında güzel bir kızın resmine rastlar. İsmi Nevber olan bu kıza âşık olur ve kızkardeşinin yardımıyla onunla tanışır. Onun için yazdığı şiirleri ona verir. Bir sonraki buluşmalarında da birbirlerini sevdiklerini söylerler. Mucib Bey, kızı bir an önce ailesinden istemek için yanıp tutuşur. Lakin Nevber in babasının hastalanması ve Bursa ya gitmeleri Mucib i oldukça üzmüştür. Hassas bir yapıya sahip olan Mucib, bu ayrılığa dayanamaz, hastalanır ve verem olur. Nevber Bursa dan döndüğünde artık çok geç, çünkü Mucib ölmüştü İkinci romanı Leyle-i Visal ise Kıbrıs gazetesinde 12 sayı kadar tefrika edildikten sonra devamı gelmemiştir. Gençlik yıllarından itibaren Tanzimat döneminin edebi şahsiyetleri; bilhassa Namık Kemal ve Recaizade M. Ekrem ile olan yakın ilişkilerinin sonucunda, Kaytaz-zade nin edebi şahsiyetinin gelişiminde ve şekilleşmesinde etkili olmuştur. Şöyle ki, Tanzimatçıların edebi karakterlerine uygun onda da bir edebi karakter oluşmuştur. Tanzimatçılar gibi Klasik şiirle başlamış, akabinde yeni şiire kanat açmıştır. Yine onlar gibi roman, tiyatro gibi yeni türlerle ilgili eserler vermiş; gazetelerde yazılar yazmıştır. Hatta eserlerinde de benzer yahut lu isimler kullanmıştır: Safa yahut Netice-i İbtila gibi. Kaytaz-zade M. Nazım, 1909/10 yılında İstanbul da bulunduğu bir sırada kısa bir sürede yazmış olduğu dört perdelik tiyatro eseri, Safa yahud Netice-i İbtila önsözünde şöyle yazmaktadır: Beş altı gece düzenleme ve yazmasıyla uğraşarak şu Safa- yahud- Netice-i İbtila adını verdiğim dört perdeden ibaret tiyatro kitabını tamamlayabildim. İnsanı sıkacak kadar soğuk olmadığını düşündüğü için yayımlama cesaretini bulduğunu belirterek, eserinin basımını 1909 yılının Mart ayında Mirat-ı Zaman Matbaasında yapmıştır. Safa yahut Netice-i İbtila ÖZET Mahmut Efendi, 17 yaşına basan oğlu Safa yı, Paşa nın uzun kulaktan vasfını işittiği kızı ile evlendirmek ister. Oğlunun bu evliliğe sıcak bakmaması üzerine karısı Nesime Hanımla konuyu konuşmak ister. Karısı Safa nın cariyelerinden Vicdan ı sevdiğini söyler. Mahmut Efendi de çare olarak, Vicdan ı evden uzaklaştırmayı düşünür. Nesime Hanım, durumun daha da kötüye gidebileceğini ifade ederse de Mahmut Efendi Gözden ırak olandan gönül de soğur der. Safa gelir, ona konuyu açarlarsa da karşı koyar; paşanın kötülüklerinden söz eder ve böyle bir adamın damadı olmasından utanç duyacağını ifade ederek babasına karşı koyar. Vicdan, Safa Bey in nişanlanmasına üzülür, derdinden öleceğini sanır. Safa Bey ise arkadaşları ile buluşmaktadır. Annesinden babasını razı etmesini istemektedir. Vicdan, Safa nın toplantılarından endişe duymaktadır. Safa, Vicdan a ondan ayrılmayacağını, Paşa nın kızı ile evlenmeyeceğini söyler. Artık onlar için ayrılık ölüm olur. Sakıp Bey, arkadaşlarını endişe içinde bekler. Toplantıya herkes gelir, bir tek Safa geç kalır, o da hafiyeler yüzünden geçiktiğini belirtir. Sakıp Bey in evinde yiyip içerler, şarkılar söyleyip eğlenirler, geç vakitte ayrılırlar. Sakıp Bey in evindeki işretten ayrılırlarken Safa yı ve arkadaşlarını hürriyet taraftarı diye yakalarlar ve hapse atarlar. Safa nın hapse düşmesi Vicdan ı hasta eder, yataklara düşer. Hastalığı günden güne azar. Mahmut Efendi de beş aydan beri oğlunu hapisten kurtarmak için baş vurmadığı kapı, yalvarmadığı kişi kalmaz. Vicdan ın durumu gittikçe kötüleşmektedir. Doktor gelir, muayene eder, Mahmut Efendi ye Bir şeyi yok, ama içinden Zavallı kızcağız bitirmiş der. Sonunda Meşrutiyet ilan edilir; herkes esaret zincirinden kurtulur. Böylece Safa eve döner ama ağır hastadır. Hastalığına üzülmez lakin

Kıbrıs Türk Tiyatro Yazınının İlk Yılları ve Safa Yahut Netice-i İbtila 447 vatanın selametini, milletin saadetini gördüğü için mutludur. Vicdan ı sorar ve yanına varır. Her ikisi de kucak kucağa sarılıp yatarlar. Birlikte ölmenin mutluluğuna erişirler. Konusu: Tanzimat döneminde de çokca üzerinde durulan ve bir kısım eserlerde de işlenmiş olan farklı sosyal ortamlardaki kişilerin evliliklerinin büyükler tarafından engellenmeye çalışılması sonucu doğan olumsuz durumlardır. Safa-yahut-Netice-i İbtila da evdeki cariye ile aşk yaşayan, geleceğe dair düşleri olan evin küçük beyine engel olmaya çalışan babası, oğlunu bu aşktan uzak tutmak için bir paşa kızı ile evlendirme çabası içerisinde olması sonucu, gençlerin hasta ve perişan olmalarına böylece ölümlerine sebebiyet vermektedir.. Vak a Kuruluşu: Safa-yahut-Nectice-i İbtila nın vak ası meşrutiyetin ilan edildiği yıllarda İstanbul da başlar ve biter. Vak a, Vicdan ile Safa nın aşkı üzerine kurulmuştur. Bu aşkın nasıl sonuçlanacağı, ana düğümü oluşturmaktadır. Ana düğüm birinci perdenin başlarnda atılıp oyunun sonlarında çözülmektedir. Ana düğümü besleyen yardımcı düğümler, ölçülü ve düzenli bir şekilde verilerek hem merak unsuru canlı tutulmuş hem de vak a akışı sağlanmıştır. Karakterler: Eserin dokusunda ağırlıkta olan karakterler Safa, Vicdan, Safa nın babası Mahmut Efendi, annesi Nesime Hanım dır. Diğer karakterler, olayların gelişmesinde ve değişmesinde fazla etkili olmamakla birlikte sahnelerin değişmesinde ve zenginleşmesinde katkı sağlamış olmaktadırlar. Eserde konunun ve vak anın kuruluşundaki ögeleerin canlı kılınmasını, devinim kazanmasını sağlayan, temelde, başta da belirtiğimiz bu dört karakterdir. Safa: Eserin en önemli karakteridir. Psikolojik, sosyal ve kültürel yönleriyle karşımıza çıkmaktadır. Fiziki yönüne dair edindiğimiz ilk bilgi 17 yaşına basmış olmasıdır ki, bu vesile ile babası onu evlendirmek istemektedir. Safa, babasının kendisini Paşa nın kızı ile evlendirmesine karşı çıkar. Aslında karşı çıkmasının nedeni, Vicdan ı sevmesinden kaynaklanmaktadır. Nesime Hanım: Efendim Safa mız biraz zamandan beri Vicdan cariyemizi seviyormuş. Güzel bir yüze, güzel ve tatlı bir sese sahip olan Safa, arkadaş meclislerinde okuduğu şarkılarla beğenilen takdir edilen ve aranan bir kişiydi. Bir arkadaş meclisinde Sakıp Bey: Yaşa Safa! O güzel, o tatlı sesin kalbimin en rakik tellerine dokundu! Beni bütün bütün mest ettin. Vedat Bey: Safamızın baş kişisi! Allah ın iki büyük lutfuna mazhar olmuş, biri hüsn-i sima, diğeri halavet-i sada. Kalemde 7 lira maaşla çalışmaktadır. Babasının bu evlilikteki ısrarı onun geleceğini düşünmesinden ve Paşa nın sayesinde onu yüce makamlarda görmek istemesindendir. Safa, bu konuda da dürüstçe davranır: Bendeniz, okadar ikbal-peret değilim. Kader yardım ederse kendi işimde kendi mesleğimde de terakki edebilirim. Yoksa Paşa kızı ile değil, daha büyüklerini de alsam yine bir fayda göremem. Safa nın önemli özelliklerinden biri de içli ve hassas bir yapıya sahip olmasıdır. Nesime Hanım: Fakat çocuk ne kadar içlidir, bilmez misiniz? Sakın hiddet edip de kalbine dokunacak yolda bir şey söylemeyiniz. Safa, mükemmel bir insanın taşıması gereken meziyetleri fazlasıyla taşıyan bir karakter olarak görülmektedir. Zeki, anlayışlı aynı zamanda adab ve irfan sahibi biridir. Mahmut Efendi: Paşamız senin adab ve irfanını pek beğeniyorlar. Ne yalan söyleyeyim! Böyle zekâ ve anlayışlılığın dillerde anıldıkça ben sevinç tabakalarının en yüksek derecesine yükseliyorum. Safa nın iş hayatı da imrenilecek bir düzeydedir; işine sadık ve görevlerini en iyi şekilde yerine getiren bir karakterdedir. Safa: Bendenizde bir meziyet varsa o da daima sadakat göstermek ve hizmetin en güzeliyle görevlerimi bağlılıkla yerine getirmekten ibarettir. Hürriyet taraftarıdır, bu yüzden de hapse düşer ve hastalanır. Meşrutiyet ilan edilince evine döner. Vicdan: Safa nın sevdiği kız olması nedeniyle kadın karakterlerin başında gelmektedir. Nesime Hanım: Safa yı çağırdım, gizlice konuştum. Nihayet söylemeye mecbur oldu. Seviyorum, dedi. Vicdan ın sosyal, kültürel ve fiziksel özelliklerine dair pek fazla bir şey verilmiş değildir. Safa nın sevdiği kızdır ve Mahmut Efendi nin evindeki cariyelerden biridir. Evin sevilen cariyesidir, gerektiğinde evin sahiplerine kanun çalar, şarkılar söyler, gerektiğinde de kitap

448 Yurdal CİHANGİR okur. Nesime Hanım: Safacığım! Senin de canın sıkıldıysa odana git de Vicdan sana biraz kanun çalsın, şarkı söylesin de gönlünü eğlendirsin. Safa Bey Gel bakayım. Aç şu sarı kaplı kitabı da bir yerinden oku, dinleyeyim. Vicdan, aşkına sadıktır; sevdiği adama son derece bağlıdır ve ondan ayrılmak onun için ölümdür. Mahmut Efendi nin Safa yı Paşanın kızı ile evlendirmek istemesi ısrarı üzerine Vicdan, Safa yı kaybetme korkusu ve endişesi ile son derecede üzülür: Ya bizim efendi inadında devam eder de o kızı beye verirlerse... O zaman ben ne yaparım? Ah... Allah o günü bana göstermesin!.. Billahi kendimi helak ederim. Vicdan durmadan ağlar, gözyaşı döker. Arkadaşı Dürdane onu teskin etmeye teselli etmeye çalışır, lakin nafile...derdini, aşkını içine gömerek Safa nın nişan olmasına dahi rıza göstererek, fedakârlıkta bulunmayı göze almıştır; Mahmut Efendi nin isteği olsun, evin düzeni bozulmasın diye...vıcdan: Ah, sevgili efendim! Gönlümün safası beyim. Allah ömrünüze bereket versin. Bırakınız ben yolunuza öleyim de efendi pederiniz de muradına nail olsun. Safa nın yakalanıp hapse atılmasına çok üzülür, hastalanır ve yataklara düşer. Safa sız hayatı düşünemez. Çaresiz olan hastalığı son safhaya ulaşır, ölüm döşeğindeyken Safa da ağır hasta olarak hapisten çıkarak yanıbaşına gelir ve kucak kucağa sarılıp yatarlar. Hekim, muayeneden sonra: Cenab-ı Hak sizlere ömür versin. Ecir sabır ihsan eylesin. Her ikisi de gitmiş. Mahmut Efendi: Nesime Hanımın eşi, Safa nın da babasıdır. Fiziksel yönü ile ilgili edindiğimiz tek bilgi 52 yaşında olmasıdır. Benim yaşım elli ikiye varıyor. Bu yüzden ölmeden oğlu Safa yı evlendirmeyi düşünür. Konuyu oğluna her açtığında olumsuz yanıt alır. Bu kez de oğlunu Paşanın kızı ile nışanlayacağını söyleyerek eşinden yardım ister. Nesime Hanım Safa nın Vicdan ı sevdiğini söylemesi üzerine şaşkına döner, durumu kabullenemez. Vicdanı evden uzaklaştırmayı düşünür: Bilirsiniz ki, göz görmediğine gönül katılaşır. anlayışı içindedir. Oğlunu Paşanın kızı ile evlendirmesinde ısrar etmesinin nedeni ise, oğluna Paşa sayesinde iyi bir gelecek hazırlamaktı. Ben senin istikbalini düşünüyorum. Kabul edersen bak ileride nasıl memnun, ne kadar faydalanmış olacaksın. Safa nın Paşa ile ilgili olumsuz düşüncelerine karşı, durumu ört-bas etmeye çalışır. Oğlum! İnanma, yalandır. Paşa ya iftiradır. Zaman sana uymazsa, sen zamana uy anlayışı içindedir. Mahmut Efendi nin önemli özelliklerinden biri de çok inatçı olmasıdır. Vicdan: Efendi pederinizin ne kadar inatçı olduğunu bilmiyor musunuz? O bir gün gelecek bizi birbirimizden ayıracak. Lakin Mahmut Efendi nin düşüncelerini gerçekleştirmesine Safa nın hapse düşmesi engel olur. Bu kez de biricik oğlunu hapisten kurtarmak için uğraşıp durur. Gitmediği yer kalmaz, Paşa ya da yalvarır yakarır, ağlar, ayaklarına kapanır ama boşuna. Safa tevkif edileli bugün tam beş aydır hala hapisten kurtaramadım, hala evlatçığımın yüzünü görmeğe muvaffak olamadım. Nesime Hanım: Evin hanımıdır. Mahmut Efendi nin zevcesi, Safa nın da annesidir. Nesime Hanım, oğlu ile iyi ve yakın ilişkiler içindedir. Safa, pederine söyleyemediklerini, onla paylaşamadıklarını annesiyle paylaşabilmekte, ona söyleyebilmektedir. Merhametlidir ve oğlunun, Vicdan ın durumundan endişe duymakta, üzülmektedir. Hangi derdime yanayım! Bir tanecik kıymetli Safa yı mı düşüneyim yoksa sevgili Vicdan ın böyle ölüm yatağında serilip yattığını mı göreyim. Dil ve Üslup: Kıbrıs Türk Edebiyatının ilk önemli şahsiyetlerinden olan Kaytaz-zade Nazım Efendi, şiirlerinde olsun, roman ve edebi yazılarında olsun dilin kusursuzluğuna, inceliğine ve renkliliğine gereken önemi vererek kullanmıştır. Bilhassa bu yönü ile yani dili ustaca kullanması yüzünden kısa sürede üne kavuşur ve adı İstanbul un edebi çevrelerine değin yansımaya başlar (Fedai, 1993). Diğer yazılarında olduğu gibi yazdığı tek tiyatro eserinde de kullanmış olduğu dilin değer ve titizliğene gereken dikkati vermiş, kusursuz ve doğal olmasına da özen göstermiştir. Genelde sade, temiz ve anlaşılır, hemen hemen pürüzsüz bir dilin varlığı eserde hissedilmektedir. Aşağıda konuşma dilinin canlı ve gözel örneklerinden bir kısım yer almaktadır:

Kıbrıs Türk Tiyatro Yazınının İlk Yılları ve Safa Yahut Netice-i İbtila 449 (ikinci fasıl birinci meclis) Vicdan: (ağlaya ağlaya) Dokunma kardeşim! Allah aşkına bana dokunma! Derdim beni mahvetmeye kafi iken bir de sen yadım etme!.. Dürdane: A... Artık sabrım tükeniyor. Seni azarlayacağım geliyor ayol! Sen gerçekten çocuk mu oldun? Yazık değil mi sana? Bu ne kadar ağlayış! Kendini mi helâk edeceksin? Vicdan: Ah! Hani! Hani ya o devlet! Keşke dediğiniz gibi gebersem de kurtulsam!... Ölümden beteri var. Onu çekeceğim! Dürdane: Bak hele! Bak hele!... Böyle kendisine inkisar edecek ne oluyorsun? Sözlerini biri işitecek olsa seni gerçekten çıldırmış zanneder. Sen yine dalgın dalgın düşünüyorsun ya? Ben senin yerinde olsam şimdi neşemden iftiharımdan zil vurur oynardım. Vicdan: Dürdane, Dürdane! Bırak beni, kendi halime bırak! Öleceğim! Hala inanmıyorsun öyle mi? Dürdane: (kendi kendine) Bu kız delidir! Vallahi billahi delidir! Hiç deli olmasa Bey in bu kadar kendini sevdiğini bildiği halde ağlar mıydy? Anlayacağım tabiatlardan değil ki!.. (Vicdan a hitaben) Söyle bakalım. Düşünme! Hiç olmazsa şu kitabı aç! Bir taraftan oku da dinleyelim! Vicdan: ( teessürle) Sen böyle insana musallat olmayı yeni mi peyda ettin? Yoksa benimle eğleniyor musun? Bu gece kitap okumak değil, lakırdı etmeye bile canım istemiyor! Anladın mı? Dürdane: Canım kardeşim! Allah aşkına, aşk hürmetine olsun. Derdini, efkârını açıktan söyle de ben de bileyim. Ne oluyosun öyle? Söyle de beni üzme! Zati burada esrarına benden başka mahrem var mı? Vicdan: Öyle ama... Şimdi pek de canım söylemek istemiyor, Dürdane!.. Örnek metinde de görüldüğü gibi konuşulan Türkçe esas alınmıştır. Lakin, az da olsa bazı bölümlerde mevkileri gereği konuşturulan kahramanların dili konuşma dilinden uzaklaşır: (Birinci fasıl Altıncı meclis) Mahmut Efendi: Gel oğlum! Gel aslanım! Yanıma otur. Bak şimdi anneciğin ile sana dair lâkırdı ediyorduk. Herkes hususiyle Paşamız senin adab irfanını pek beğeniyorlar. Cenab-ı Hak müzdâd buyursun. Ne yalan söyleyeyim! Böyle dirayet ve fetanetin elsine-i enamda yad olundukça ben tabakat-ı sürurun en âlî derecesine suud ediyorum. Varol evladım. Safa Bey: Hüsn-i iltifat ve teveccühünüze teşekkür ederim, babacığım. Bendenizde bir meziyet varsa o da daima ibraz-ı sadakat ve hüsn-i hidmetle vezaif-i ubudiyeti ifa edebilmekten ibarettir. Eserin tamamına yakını konuşulan Türkçe ile yazılmış olması nedeniyle halkın kullandığı deyim ve söyleyişlere oldukça yer verildiği görülmektedir. Bunlardan bir kısmına değinmekte yarar vardır. Deyimler: Ateş kesiliyor. Şimdi zihnime dokunacak. Göz görmediğine gönül katılaşır. Benim gözüm kapanmadan. Dolaşınız da biraz gönlünüz açılsın. Muhabbetten baş alamadığı için. Hiç renk verme. Vücudunu dünyadan kaldırdılar. Hapishanelerde yürekleri yanık. Gözlerimiz bir saattir yoldadır. Pek güzel bir alem yaptık. Artık hayat bana ağırlık veriyor. Ağzının suları akar. Yataklara düştüğüne pişman olursun. Ağır lakırdılar söyledim.

450 Yurdal CİHANGİR Halk söyleyişleri: Şükür yetiştirene. Dünya bu ya kimini ağlatır, kimini güldürür. Vallahi ne bileyim. Gözüm açık gidecek. Gel aslanım. Adam içine karışmaya başladın. Kader yardım ederse. Hişş... bana baksana. A... artık sabrım tükeniyor. Gebersem de kurtulsam. Zil vurur oynardım. Allah o günü bana göstermesin. Bey in başı için. Ne oldun allahı seversen. Ayaklarını öpeyim. Ölüm canıma minnet. Allah neticesini hayır eylesin. Koca ayyaş. Ne yapalım birader. Süphanallah. Allah nazardan saklasın. Eserde az da olsa argo kelimeler yer almaktadır: Uzun kulaktan vasfını işittim. Hele bir tane patlatayım. Şuradan bir tane de ben çekeyim (içki) gibi... Kıbrıs Türk ağzında sıkça kullanılan küçültme ekli kelimelerin de eserde yer yer kullanıldığı görülmektedir. Allah evlatçığımın hakkında hayırlısını versin. Haydi şimdi odacığına git. Bir tanecik kızını memnunen sana vermek istiyor. Öyleyse söyle de azacık buraya gelsin. Eserde zaman zaman sanatlı söyleyişlere de itibar edilmiş, bu yüzden yer yer teşbih, istiare, teşhis, mecaz, telmih...gibi edebi sanatlara rastlanmaktadır. Off, bu su şeklinde yapılmış ateşle ciğerlerimi yakıyorum, zihnimi uyuşturuyorum. Sanki eğleniyormuşuz, güya imate-i zaman ediyormuşuz, değil, değil. Gönül cerihadar olur veya bir sebepten dolayı muztarip olunursa dünyada hiçbir şey insanı eğlendiremiyor, yüreğinin ateşini teskin edemiyor. Ah! Hele şu benim gönlümdeki kin gibi, intikam gibi dehşetli iki ejder göğerir durursa. Gönlüme aşk namında bir belalı zincir takmış Hatta Cengiz gibi, haccac gibi zalim ve zorbalıkta darb-ı mesel olan... Bu kadar haşeratın memleket içinde ne lüzumu var. Sonuç olarak Kaytaz-zade, Safa Yahut Netice-i İbtila eserinde dil ve üslubu kusursuz ve doğal kullanmaya özen göstermiştir. Genelde günlük konuşulan Türkçenin duruluğu, rahatlığı ve doğallığı eserin genelinde dil ve üsluba hakim görülmektedir. Eserin Sahnelenmeye Uygunluk Derecesi: Eserle ilgili yapılan genel değerlendirmede Safa Yahut Netice-i İbtila, bir sahne eseri olarak rahatlıkla sahnelenebilir. Eserin perde ve meclis sayısı, bu gibi eserler için düşünülen standartlar ölçüsündedir. Eserin bütünü, dört perde ve yirmi meclisten oluşmaktadır. Böylece, perdeler arası meclis ve sayfa tutarı bakımından dengede oldukça başarı sağlanmıştır: I. Perde, 26 sayfa, 6 meclis. II. Perde, 21 sayfa, 4 meclis. III. Perde, 20 sayfa, 4 meclis. IV. Perde, 26 sayfa, 5 meclis. Belirtilen değerlerin tümü orjinal baskıya göre yapılmıştır. Perde ve meclis sayılarına göre, karakter adeti ayarlanması da ölçülüdür; aşırıya kaçan bir yan yok. I. Perdede değişen meclislerle birlikte yer alan şahıs sayısı beştir: Mamut Efendi, Nesime Hanım, Safa Bey, Dürdane, Cariye... II. Perdede yer alan şahıs sayısı, değişen meclislerle birlikte dörttür: Vicdan, Dürdane, Nesime Hanım, Safa Bey... III. Perdedeki şahıs sayısı değişen meclislerle birlikte beş kişiden ibarettir: Sakıp Bey, Baha Bey, Naim Bey, Vedat Bey, Safa Bey... IV. Perdede ise değişen meclislerle birlikte yer alan şahıs sayısı altıdır: Vicdan, Dürdane, Nesime H., Mahmut Ef., Hekim, Safa Bey... Safa Yahut Netice-i İbtila, yer ve dekor yönlerinden de rahatlıkla sahnelenmeye uygun bir eser özelliğini taşımaktadır. Her perdedeki sahnelerle ilgili dekorlar, zorlanmadan rahatlıkla oluşturulabilecek niteliktedirler. I. Perdenin dekoru, bir evin bir odasının görüntüsüdür ve en basit haliyle düzenlenebilir. II. Perde, yine bir oda dekoru; Vicdanın odası.. III. Perde, bir başka oda görüntüsü. IV. Perde, Vicdan ın odasıdır. Oyunda, sahnede yer alan mekan değişikliği ile ilgili farklılıklar, kolaylıkla var olan eşyaların bir kısmını değiştirme, eksiltme ya da ilave etmek

Kıbrıs Türk Tiyatro Yazınının İlk Yılları ve Safa Yahut Netice-i İbtila 451 suretiyle giderilebilmektedir. Böylece dekor değişikliği için fazla bir zahmete ihtiyaç duyulmamaktadır. Şahısların sahnede yer almalarında, giriş ve çıkışlarında, diyaloglarında eserin genelinde rahatsız edici herhangi olumsuz bir durum sezilmemektedir. Zavallı Çocuk, Vuslat, İçli kız ve Safa Yahut Netice-i İbtila Tanzimat döneminde yazılmış olan Namık Kemal in Zavallı Çocuk (1873) ile Recaizade M. Ekrem in Vuslat(1884) ve Abdülhak Hamit Tarhan ın İçli Kız (1884) piyesleri arasında yakın bir tema ve vak a benzerliği göze çarpmaktadır. Yerli hayata dair olan bu eserler, evlenmede anababanın müdahil olmaları sorunu ve bu sorunun yaratacağı olumsuz sonuçlar üzerinde durmaktadırlar. Safa Yahut Netice-i İbtila (1909)nın da, adı geçen eserlerle gerek konu ve tema, gerekse vak a yönünden ortak olan yönlerini açıkça görmek mümkündür. KAYNAKÇA AKYÜZ Kenan (1995). Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İstanbul:. İnkılâp Kitabevi.. ERSOY Yaşar (1998). Kıbrıs Türk Tiyatro Tarihi, Lefkoşa.. FEDAİ Harid (1993). Rûh-i Mecrûh, Kaytaz-zâde M. Nazım, Lefkoşa. KONUR İsmet (1938). Kıbrıs Türkleri. İstanbul: Burhaneddin (yayıncı).. NESİM Ali. (2007). Suya Düşen Sancak,. (Ed.Nihat Öztoprak ): İstanbul. ÖZÖN Mustafa (1947). Zavallı Çocuk, (Namık Kemal): İstanbul.. PARLATIR İsmail,.Vd.(1997). Recaizade M. Ekrem Bütün Eserleri: İstanbul. Milli Eğitim Basımevi.