Prof. Dr. Gülnaz Aslan-- Deşifre



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Kadınların Çalışma Deneyimleri

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

ISBN :

AÇIK KALP AMELİYATI NI İZLEDİK

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

2015 KIZILAY Haftası İlköğretim sınıf Takdimci El Kitabı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Radio D Teil 1. Deutsch lernen und unterrichten Arbeitsmaterialien. Ders 01 Köy ziyareti

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011)

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Kepçe kulak ameliyatında yapılan temelde kulak şeklini değiştirmek. Bu yukarıda saydığım iki sorun için ayrı ayrı müdahaleler yapılıyor.

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ŞEHRİBAN : Şeyy, bilmem ki. ABUZİTTİN : Neresinden bilecekler, tabi ki çenelerinden. ŞEHRİBAN : Çenelerinden mi? Nasıl yani?

NEJAT İŞLER İSTANBUL'A SEVK EDİLDİ

İNGİLTERE DEKİ DOKTORLAR UYDURUYORSUN DEDİĞİ HASTAYI, TÜRK DOKTOR TEDAVİ ETTİ

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Bu kitabın sahibi:...

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Yaz l Bas n n Gelece i

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

MAYIS SONUNDA, OKULDA...

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Şu davranışçılar da sadist midir, anlamadım gitti yahu!!! Biri zavallı köpekleri et,et diye inletir, biri de kedileri kafese kapatır.

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

25. İngilizce Geniş Zaman Konu Anlatımı (Simple Present) (

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Korkut un Hindistan Güncesi. 6 Haridwar-Varanasi Carsamba Persembe

Degerli ILK YAR'larimizin Degerli Dostlari, Hepimizin yuregini yakan Soma faciasindan sonra cesitli teklifler ve sorular geldi...

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

AVUKAT Skeç-Komedi Tiyatro Metni

İşte sağ kolu, sol kola diken cerrah Dr. Bülent Özçelik

============================================================================

AYLİN BALBOA Belki Bir Gün Uçarız

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

'Yaşam, seçimler üzerine kurulu'

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

2.3. YERİNİ ALACAK KİŞİ: Gö üs Cerrahisi uzmanı tarafından görevlendirilen bir ba ka 1.yıl asistanı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

TABURCUYUZ, YA SONRASI?

Babamın Ardından. Yazar Leyla Hüseyin

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Transkript:

Prof. Dr. Gülnaz Aslan-- Deşifre Benim tüm söylemek istediklerimi daha doğrusu düşündüklerimi Zafer o kadar güzel anlattı ki sevgili Mehmet in özellikleriyle ilgili Benim artık Mehmet i anlatmama gerek yok. Sadece Mehmet ile ilgili anılarımdan bahsedeyim. Mehmet ile ben 1968 yılında Hacettepe ye asistan olarak başladığımda tanıştım. Tanışmadan 5-10 gün önce idi. Yeni başladım ortalıklarda dolaşıyorum, bir odadayım. Odada bir asistan, bir kıdemli asistan, anestezi veriyor. Kıdemli asistan geldi, kıdemsiz asistanı çıkarmak istedi, hadi sen git bir kahve al, çay iç dedi. O da çok çalışkan bir arkadaş, hayır, ben bu vakayı bitirmek istiyorum dedi. çık kardeşim, çık işte dedi. Ben bu vakayı bitirmek istiyorum dedi. Bu sefer o kıdemli asistan, Haberal laşma çık diyorum dedi. Ben anlamadım, Haberal ın adını duymamışım daha. O anda soramadım, çıktıktan sonra o kıdemsiz arkadaşa ne demek? dedim. Bir de yeni dönmüşüm mecburi hizmetten, İngilizce tabirler duymamışım daha önce. Haberallaşma ne demek dedim. bir arkadaş var, genel cerrahide çok çalışkan, yani onu demek istedi, Haberal gibi oldun sende demek istedi dedi. Bu sayede Haberal ın ismini öğrendim. Sonra Karadenizli olduğunu öğrendim, bende Karadenizliyim, Ankara ya geldim, çok yabancıyım, hiç bilmediğim bir üniversite, Hacettepe benim ilk gördüğüm çok modern bir hastane. Mehmet i tanıdım ve Mehmet aileden biri gibi hoşuma gitti, çok yakınlık duydum ve arkadaşlığımız başladı. Ondan sonrada Mehmet beni kime tanıştırsa İşte şu kadar yıllık arkadaşım, 10 yıllık, 20 yıllık,30 yıllık, 40 yıllık işte şimdi 45 yıllık arkadaş olduk. Mehmet ile ilgili anılarım çok. Anestezi rotasyonu yapar cerrahlar hep. Bize anesteziye geldi Mehmet, ben asistanım, O da 2 ay süreyle rotasyonu yapıyor. Anesteziyle ilgili bir şeyler öğreniyor. Bize gelen her cerrahi daldan gelir onlara biz yaylacı deriz. Yani çalışmazlar, nasılsa kendi branşları değil, fırsattan istifade biraz gezerler, nöbetlerden kaçarlar falan. Mehmet geldi başladı anestezi rotasyonuna. Herkesin düşüncesini bildiği için gece nöbetlerde sekretere tembih etmiş, vaka çıkınca bana haber ver en önce diye. Çünkü biliyor, biz onu kaldırmayacağız, bir işe yaramaz diye. Bir gece yine böyle bir vaka çıktı, acil vaka. İndik baktık tabi yine Mehmet başında. Hepimizden önce O geliyor, rotasyon asistanı göya Septik şokta bir hasta. Ben kıdemsizim, çok yeniyim. Kıdemli bir asistan var, uzman yok o zaman yalnızca kıdemli asistan veriyor anesteziyi. Bir şeyler yapıyor falan Mehmet dedi ki buna kortizon verelim. Şimdi, biz ne kortizonu dedik, Kardeşim kortizon ver, çek çek dedi. Niye vereyim diye bir tartışma Hemen geldi kendi aldı, dinlemedi 500 miligram kortizonu verdi. Bu biraz kıdemli asistanımız buna alındı. Fakat Mehmet Bey i bildiği için, çok çalışkan, bunun bir bildiği var diyor. Bizde kaldık

arada. Neyse, ertesi gün ben şikayet edeceğim Mehmet i dedi. Ben de şikayet edeceksin ama belki doğrudur yaptığı, bir onu öğrensen dedim. Yok, yok ben şikayet etmeyeyim de Özdemir Bey (bizim şefimiz) Özdemir Abi ye söyleyeyim, verdi doğru mu ben bilmiyorum dedi. Özdemir Bey e anlattı, Özdemir Bey de şimdiki gibi internete girip hemen bakamıyor, taradı ve çağırdı bizi ve dedi ki; Mehmet in yaptığı doğru. Anesteziyi de idare etmeye başladı artık dedi. Bir gün yine nöbetteyiz, beraberiz rotasyonda. Bende kıdemsizim ama biraz cesurum herhalde, kıdemli arkadaşı ben seni uyandırmam, yat dedim. Bu küçük bir vaka alıyoruz. Sen kalkma,yatma ben alırım dedim. Mehmet de yanımda O na da güveniyorum. Uyuttum hastayı, solunum yoluna bir tüp koyacağız oradan havalandıracağız. Ben ilaçları verdim, baktım havalandıramıyorum hastayı. Önce maskeyle nefes aldıracağız hastaya. Bir türlü havalandıramıyorum, telaşlandım, böyle çırpınıyorum, ne yapacağız, diye. ya bırak bana dedi, itti, aldı, hastayı havalandırdı. ben niye havalandıramadım dedim. sen çok heyecanlandın ondan,sen entübasyonu yap dedi bana, yaptım ve gerçekten o anda hastayı belki hipoksi olacak, anoksi olacak, hastayı kurtardı diyorum ben ona. Sen kurtardım diyorum. Her girdiği yerde, her bulunduğu yerde yararlı oluyordu. Mehmet Bey i burada tanıyan çok var, Onu kafeteryada gören yoktur. Çünkü orada boş muhabbetler olur sadece. Katiyen, O nu sadece ameliyathanede ya da koridordan geçerken görürdük. Onun dışında olmaz. Öyle bir şey söylendiği zamanda zaman çok kıymetli, zaman canlıdır kardeşim, canlıdır dedi. Ne demek canlıdır? Zaman öldürülmez canlıdır çünkü canlı işte canı var zamanın dedi. Onu hiç unutmuyorum. Mehmet Bey muayenehane açtı, hep birlikte part time a ayrıldık. Yıllarca, hala sürüyor, part time, full time meseleleri. Yine o dönemde biz, bir şeye kızdık, idareye. Cerrahlar muayenehane açalım dedi, bende Mehmet e hadi sende gel dedim, o da tamam dedi. Muayenehane açtık. Burada bir şey söylemek istiyorum, en dürüst bildiğimiz, en iddialı hocalarımız ben hepsiyle çalıştım. Hiçbiri için söyleyemeyeceğim şey Mehmet için vari Tek bir hastası olmadı ki, O na makbuz vermesin. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Yıllarca ben serbest çalıştım, beraber. Ve ben açıkça söyleyeyim, hiç hoşuma gitmezdi, makbuz yazmazdık yani vergi kaçırırdık. Mehmet Bey, bir hasta, çok yakından tanıdığım, dedim ki; benim hastam yani çok yakınım, ne vereceksin makbuzu dedim. Ama beni hiç kimse vazgeçiremez dedi, verdi makbuzu. Bunu ben tanıdığım hiçbir cerrah, böyle bir özellik görmedim Mehmet Bey den başka. Serbest çalışıyoruz yine bir gün, muayenehanesinden geldi, ameliyatlarını yaptı, çıkıyoruz dedi ki bana, o arada da bu hastaneye başlamış durumda. hastaneyi görmek ister misin? dedi. Ben dışarıdan gördüm dedim, içini gör, dedi. Bitti mi

dedim, bitti dedi. Geldik. Ne bitmesi, aynı bana göre,4 duvar... Dedi ki; ameliyathaneye inelim bak orayı göstereyim, dedi. Tahta merdivenler güç, bela indik. 4 duvar başka hiçbir şey yok. Birisi de geldi ışık tutuyor. Bu bitmiş hali ameliyathanenin, O nun gözüyle öyle. O yüreğiyle görüyor, ben gözümle baktığım için bir şey göremiyorum. Bana anlatıyor; bak burası birinci ameliyathane, burası ikinci, burası sekreterlik, burası ayılma odası, lamba şurada, bak görüyorsun değil mi lambayı, şu bu Hiçbir şey görmüyorum. hı,hı dedim. Çıktık, çok güzel oluyor, değil mi? dedi. Kaç oda? dedim. Ya görmedin mi kaç oda dedi. Dedim; görmedim ben oda falan. E, ne boşuna sana saatimi verdim burada dedi. Çok ilginç, öyle bir heyecanlı bakıyor, anlatıyor ki her şeyi sanki her şey bitmiş, yerleşmiş, masalar, sanki tümüyle bir ameliyathane. 7 gün 24 saat çok doğru Mehmet için, bunu herkes bilir. Bir gün ben saat 12 gibi evdeyim. Telefon Açtım telefonu, nerdesin dedi, evdeyim dedim. Bu saatte ne arıyorsun evde Sanki gündüz ortası, gecenin 12 si Nerede olayım Mehmet dedim gelsene buraya dedi Ne var peki? İşte bir hasta gelmiş, gecenin 12 si, neredesin diye bana kızıyor. Çünkü kendi 24 saat burada. Yine bir gece ameliyattan çıktık, gece 2.30 falan. Sabah 7.30 da başlamışız, olmuş gecenin 2.30 u.. Ben perişanım, yorgunluktan öleceğim, tam arabaya bineceğim, Mehmet de arabasına binmek üzere geldi, Bırakayım istersen, dedi. Ben hiçbir zaman bırak demem, o gün o kadar yorgunum ki, ne kadar iyi olur, araba kullanacak halim yok dedim. Adalet, arabayı kullanıyor, biz arkadayız, ben dakika geçmeden uyuyakaldım. Baktım Mehmet sesleniyor; Gülnaz, Gülnaz kampüsün girişindeki havuzu, fıskiyeyi gördün mü? Yok görmedim dedim. Adalet, çek dedi. Mehmet ben sonra görürüm dedim, yarın gider görürüm Olur mu ya, ne kadar ilgisizsin, çek çek dedi. Gecenin 2.30 unda yorgunluktan ölüyorum ben, O değil Ameliyatları yapan O çünkü. Gittik, fıskiyenin etrafında dolaştık, bana hiçbir şey ifade etmiyor, O heyecan içinde anlattı, bak burada çiçekler olacak falan Sonra beni eve bıraktı. Yine bir gün, hiç unutmuyorum, Gökhan var mıydı? Sen de olmuş olabilirsin. 2 böbrek, 1 karaciğer nakli yaptık. Yine gece 02.00 falan. Pardon, 1 karaciğer, 1 böbrek bitti. Küçük ameliyathane, sadece 3 odamız var. Küçük odada da son böbrek nakline geçti hemen Mehmet. O arada diğer böbrek bitti, Hamdi Bey vardı ekipte, Hamdi Karakayalı. O da o ameliyattan çıktı. Tabii çok yorgun, 2 büyük ameliyat, yavaş yavaş geldi odaya. Mehmet Bey baktı, Kardeşim boş boş niye geziyorsun? dedi. Yani ne boş gezmesi, azcık yavaş girdi. O kalmıştır bizde, birini görünce hadi boş, boş gezme deriz. Mehmet Bey i çok anlattı Zafer. Olağanüstü iyi yürekli bir insan ayrıca. Her şeyiyle iyi. Bir gece yağmurdan hastanenin bir yerlerinde su akmış,

ameliyathaneyi de su basmış, beni de aradılar. Gecenin bir saatinde yapacağım bir şey yok ama geldim ameliyathaneden sorumlu olarak bakayım diye. Geldim, ameliyathaneye girdim, orada çalışıyor birileri. Dediler ki Mehmet Bey de arka tarafta. Gittim, o zaman daha bu blok yok. Sadece orada bir villa var. Villa bizim değil, bizimle bir ilgisi yok. Komşu. Onun bahçesine de sular yığılmış, bir baktım Mehmet, ayağında çizmeler, kova kova bahçeden su alıp dışarı atıyor. Ağzım açık kaldı, ya sanane Mehmet ne yapıyorsun dedim. E suyu boşaltıyorum, dedi. O arada birkaç kişi de Mehmet Bey e yardım ediyor. Bakım onarımın şefi geldi o zamanki. grandtualet giyinmiş, o da seyrediyor. Ben azcık dürttüm onu gir demek istiyorum. Mehmet bey dedi ki,sen niye bakıyorsun burada böyle duracağına evine git dedi. Girdi. Soyundu, giyindi yardıma girdi. Mehmet Bey kendine hiç zaman ayırmaz. Sık sık bir tatil yap derdik. Cumartesi Pazar her gün çalışıyor. Yıllık izin falan öyle bir şeyin mevhumu yok. Bir arkadaşım çok güzel bir şey söyledi, Mehmet duyuyorsa kızar bana şimdi, köylülerin tatili olmaz, cumartesi Pazar tatil yapar mı köylü dedi. Mehmet Bey de Haçapit Köyü nden gelmiş, çünkü orada da hakkaten tatiller, yaz tatillerinde de çalışıyordu. Yaz gidip gördük Haçapit i. O nun nereden nereye gittiğini, yaylaya nasıl çıktığını katırlarla. Gözümüzün önüne geldi, adeta o anı yaşadık onunla birlikte. Tatili hiç yoktu. Bir tek kaçta çıkarsa çıksın ameliyattan gidip yüzer gelirdi. Mesela karaciğerden çıktı, yüzmeye gidecek ama tekrar gelecek yine. Giderken de hasta daha yeni çıktığı için, onu bir süre takip edeceğiz hepimiz, yüzmeye gidiyorum demezdi biz anlardık, Ben şimdi geliyorum derdi. Ben şimdi geliyorum demek buradan sakın ayrılmayın ha! Öyle demez ama Ben şimdi geliyorum ha Rengin burada mı? Bir gün yine Rengin başhekim, tabii o her gece 12 ye kadar burada. Yine vakadan çıktık, bende yorgunum, hemen gitmiyoruz, hastanın stabilleşmesini bekliyoruz. Mehmet geldi, Ben gidiyorum, hemen geleceğim dedi. Biz anladık, o bir yüzüp gelecek, yarım saat sürer. Rengin de bana dedi ki, gel bizde gidelim bir yerlere, alışveriş merkezine. Biz gittik, acele de ediyoruz, Mehmet Bey bizden önce gelmesin diye. Geldik baktık ki merdivenlere doğru gidiyor. Biz hızlıca koşup gittik, yetiştik O na. Beraber çıktık yoğun bakıma hastaların yanına. Şimdi ikimizin de kafasında aynı şey var, vicdan azabı duyuyoruz, O gitti biz de gittik diye, o arada Mehmet Bey galoşlardan falan bahsediyor. Bu galoşları giymeden sakın girmeyin yoğun bakıma yoğun bakıma şöyle girilir, böyle girilir, enfeksiyon falan derken Ben de dedim ki ameliyathanede hastanede giyilen ayakkabılarla yoğun bakıma girilebilmeliyiz galoşsuz ama hastanede giyilen ayakkabılarla! Tabii dedim şimdi alışverişe gidip gelip de buraya girilmez Boş bulundum. Onu anlamadı tabii Mehmet Bey.

Bir gün yine Rengin ile Rengin, kızma bana. Mehmet Bey Kızılcahamam da. Bir bayram tatili, 2. Günü. Bende hastalara bakmak için geldim hastaneye, Rengin gel öğlen yemeğini Sheraton da yiyelim, ben ısmarlayayım dedi. Olur dedim, gittik. Yemeklerimizi ısmarladık güzelce. Bekliyoruz. Tam o arada Rengin, telefonda biriyle konuştu. Kalk gidiyoruz, dedi. Ne oldu dedim kalk, kalk dedi. Birden o kalkınca bende kalktım mecburen. Arabaya doğru gidiyoruz. Ne oldu dedim, Mehmet Bey yola çıkmış geliyor dedi. Ne olacak çıksın gelsin bir yemek dedim, olmaz olmaz dedi doğru Mehmet Bey den önce geldik hastaneye. İşte böyle de korkarız yani Mehmet Bey den Yemeği ısmarladık gelmedi, bende dedim ki garsonlar demiştir ki bunlar kaçakçı mıdır nedir? Polisler geldi iptal bile edemeden fırladık kalktık geldik. Almanya dan gece yarısı bir telefon geldi. Almanya dan sık sık böyle gelirdi. Hep dışarıdan geliyor böbrek, çünkü kadavra hiç yok neredeyse Türkiye de. Neyse, Almanya dan telefon geldi, böbrek geliyor diye. Hemen kabul edildi. Mehmet Bey de yurt dışına bir yere gidiyor. Biz hemen ona haber verdik. Pardon, böbrek geliyor, almayalım dedik. Yurtdışına gidiyorsun, ekip olmadan olmaz. Yok,ben dönüyorum dedi. Ve çok önemli bir toplantıydı. O toplantıdan vazgeçti, döndü geldi. Böbreği bekliyoruz, böbrek de geldi. Böbreği taşıyan da tanımadığımız bir insan. Biz başka uçakla gelecek diye bekliyoruz. Özet olarak, Türk böbrek için Almanya ya gitmiş, böbrek bekliyor, derken bir tane çıkmış fakat bu böbrek sırada o olduğu halde başka bir kişiye verilsin istenmiş. Israrla benim sıram diyince kabul etmişler, yapalım demişler, bu sefer de parası yok adamın. Olmaz o zaman başkasına takacağız demişler. Adam da dişli çıkmış. Adama sen nereye gidiyorsun demişler. Oradaki doktor demiş ki, bir şartla böbreği veririm, böbreği alıp oradan bize getiriyor, bir şartla veririm bu böbreği hiç yaptığımız bir şey değil, Mehmet Haberal yaparsa Onun üzerine hastanın yakını bize telefon ediyor. Hasta böbreği ile beraber buraya geliyor. Mehmet Bey böyle uluslararası tanınmış hekim. Bu çok yıllar önceydi zaten son zamanları söylemeye gerek yok. Mehmet Bey için çalışmak bir ibadettir. Çalışmak her şeyin üstünde. Çalışan insan O nun için çok kıymetlidir. Bir gün senatoda anlatıyor. Patalya da diyor, o arada inşaat var, ben çalışıyorum diyor, orada da gazetecilerin toplantısı varmış. Gece saat 2 falan Mehmet işçilerle falan çalışıyor. Sabaha kadar iş bitecek Gürültü oluyor demirler çekilirken falan, şikayet etmiş beyefendiler diyor. Burada uyuyamıyoruz, rahatsız oluyoruz diyorlar. Ya ben çalışıyorum, Ben çalışıyorum, onlar rahatsız oluyor. Senatodan da kimse demiyor ki, haklılar yani, gece, onlar için 24 saat değil ki gün, 7 gün değil ki hafta. Onlar dinlenmeye gelmiş. Dedim ki, onlar dinlenmeye gelmiş Mehmet haklılar. İşte bu kafa dedi bana.

Ben söylemedim ama, 24 saat çalışılır ne olacak, bir tatil yerinde bile dinlenmeyi aklı almıyor hiç. Tüm bu anormal çalışkanlığına rağmen bir kişi hastalandığında ona kıyamaz. Git sen yat, dinlen, iyileşmeden gelme, böyle idi. Bir gün, bizim anestezideki arkadaşlardan biri futbol oynarken kolunu sakatlamış, kolu sargılı, yoğun bakımdayız, geldi Bu arkadaşa ne oldu dedi. Kolunu zedelemiş biraz dedim, niye burada duruyor evine gitsin o zaman dedi. Bir şey olmaz futbol oynarken olmuş, çalışırım ben diyor, çalışır dedim. Futbol bilmiyorsa niye oynuyor? dedi. Genç çocuk spor yapıyor, sende yüzüyorsun ama dedim. Ama ben boğulup gelmiyorum dedi. Kendine ayırdığı zaman bu yüzme saatleriydi. Ben sık sık söylerdim tamam söz gidiyorum bu sene,10 gün çoluk çocuk gideceğiz derdi, yok. Bir seferinde çocuklardan biri bana anlattı. Eve gidip bir gün demiş ki; hadi çocuklar sizi bugün gezdireyim. Şaştık kaldık dediler babam bizimle gezmeye gidecek atlayın arabaya demiş, kampüse götürmüş. İnşaatı gezdirmeye. Bize orayı gezdirdi, döndük diyor. Mehmet Bey, çok büyük bir başarı bu full time, yok yarım gün mü, part time mı devamlı değişiyor. Ama Mehmet Bey in burada Başladığı gün, 85 yılından bu zamana, eğitim hastanesi oldu, üniversite hastanesi oldu daima full time idi. Bir gün tereddüt geçirmedi. Buranın tüm doktorları kadrolu, full time, muayenehane açmadan çalışıyor. Ben hep derim ki acaba Sağlık Bakanı bir merak etmez mi ya da bunun farkında mı? Çünkü Türkiye de başka hiçbir üniversite hastanesi hiçbir vakıf hastanesi, hiçbir özel hastane yoktur ki bu bizim sistemi işletsin ya da işletebilsin. Bu çok dikkat edilmesi ya da örnek alınması gereken bir sistem Mehmet Bey in kurduğu Mehmet Bey ile ilgili aslında söylenecek çok şey var. Bizimde burada toplanışımızın nedeni herhalde bunları anlatmak değil, Mehmet Bey e yapılan haksızlığı hep birlikte, bir araya gelip, kahreden bir olay, bunu paylaşmak, belki azıcık üzüntümüzü azaltmak paylaşarak. Ama bu kadar arkadaşım bu şekilde konuşarak aynı şeyi söylemek istedi. Sizlerle hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz, aynı şeyi söylüyoruz. Ne Göndereyim Mehmet e Bütün hukukçuların Kafka nın Davası nı okumalarını istiyorum. Mehmet Bey ile çok yakın ilişkili o roman. Akıl almaz bir haksızlık. Mehmet bize, ülkesine helal etmeyecek verdiklerini gerçekten Hakkı var, hepimize hakkı var, ülkeye de hakkı var, herkese hakkı var. Bu hakkı helal etmesin bize. Hak etmiyoruz çünkü