İŞÇİDEN İŞÇİYE İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!



Benzer belgeler
ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

Tüm IlnKI-'En ~ TÜM BANKA VE SiGORTA ÇALıŞANLARı SENDiKASı KES K. TOM BANKA VE SIGORTA ÇALıŞANLARı. AYlıK HABER BÜLTENi ÖZEL SAYı HAZiRAN 1997

10SORUDA AİLE SİGORTASI

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

SUNUŞ. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu

Asgari ücret ve Ocak ayı zamları belirleniyor. Taraf olmazsak sadakaya mahkum kalırız!

Arka Plan: Mücadeleleri Birleştirelim!

Kadınlar asgari ücreti değerlendiriyor: Söz hakkımız da yok yaşama şansımız da!

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

fiç N N YASAL HAKLARI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

Tarihi karanlık bir aile: Rockefeller

Her yıl kaç vize veriliyor? Türkiye deki Alman temsilcilikleri her yıl yaklaşık 160 bin vize veriyor.

Cumhuriyet Halk Partisi

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

T.C. ÇALİŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI Çalışma Genel Müdürlüğü. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINA (Personel Daire Başkanlığı)

EVDE BAKIM PARASI ALANLARA SİGORTA GELİYOR

EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

İstismar Edersen Ceza, Delilin. Yoksa. Tedbir, Boşanırsan Nafaka

FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ

İŞ HUKUKUNDA UZMAN ARABULUCULUĞA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR. BİRİNCİ BÖLÜM İş Hukukunda Arabuluculuk Uzmanlık Eğitimi

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201

Ev işçileri sendikalaşıyor

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Herkes Oy Kullanıyor! Emekliliğiniz ve sağlığınız için kırmızı oy zarfı.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8

T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK İLETİŞİM MERKEZİ (ALO 170) Bilgi Notu

Özal'dan şok açıklama

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

Kadına Karşı Şiddette İlk Yardım

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Kekemelik, konuşmanın akıcılığıyla ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla

Genel-İş Sendikası İstanbul 3 Numaralı Şube (Şişli) Başkanı Savaş Doğan Şişli Belediyesi Önünde Oturma Eylemine Başladı

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

MEMURUN HAYATI BORÇ ÖDEMEKLE GEÇİYOR! Yazar Editör Pazartesi, 20 Ocak :48

NEYI DAHA BEKLİYORSUN! MASADA YANDAŞ MEMURUN İŞİ YAŞ! KAMU ÇALIŞANI. Yanlışta ısrar etme, senin iradeni satanların peşinden gitme!

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

ARAŞTIRMA NEDEN YAPILDI?

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

Destek Personeli Eğitimleri

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Akademik anlamda düşünceye sevk ederken,aynı zamanda analitik olarak yorumlama kabiliyetinizi artıyor.

Hatta, geçmişte denemiş olduğunuz diğer 'metodlar'dan muhtemelen DAHA KOLAY (ve çok daha eğlenceli!)

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

Cumhuriyet Halk Partisi

HAKLARIMIZ BİRER BİRER ELİMİZDEN ALINIYOR! İZİN VERMEYELİM!

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Her şeyi rant olarak gören AKP iktidarı ile onun yerel temsilcilerinin kentte, çevreye, doğaya karşı işledikleri suçların ardı arkası gelmiyor.

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

BİRLEŞİK METAL İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROĞLU NUN 2011 MESS GREVLERİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi.

KENDİNİZE KARŞI BAHİS OYNAMAYINIZ!

MİLLİ İTTİFAK BASIN'LA BİR ARAYA GELDİ

"Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde"

amfori BSCI Sistem Kitapçığı Şablon 3

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

Türkiye nin Gizli Yoksulları 1

TMMOB KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ VE BAĞLI İŞYERLERİ İŞLETME TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ TEKLİFİ

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

Transkript:

İşçi Bülteni Özel Sayı No: 1086 Şubat 2014 Ankara İşçi Bülteni İŞÇİDEN İŞÇİYE İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Yolsuzluk ve yoksulluk çürümüş düzenin aynasıdır! Kurtuluş kendi kollarımızda! Ayakkabı kutularından çıkan milyonlar, tutuklanan bakan çocukları, tırlarda suçüstü yapılan silahlar Çürüyen düzenin çıplak gerçekliği attıkları her adımda bir kez daha önümüze seriliyor. Onlar, rant kavgasında birbirleri ile kapıştıkça adına kapitalizm denen ve işçi emekçiler için sömürü ve zulümden başka bir anlamı olmayan düzenlerinin nasıl bir yalan makinesi olduğunu bir kez daha görüyoruz. Ağızlarını her açtıklarında bir diğerinin pisliği ortaya seriliyor. Düne kadar aralarından su sızmayanlar bugün çıkarları çatışınca birbirlerini yiyiyorlar. Düne kadar bir dediklerini iki etmeyen AKP ye sonsuz kredi açan emperyalistler, şimdi onun ömrünü doldurduğunu görerek düzenlerini devam ettirebilmek adına yeni seçenekleri piyasaya sürüyorlar. Tüm bunlar elbette boşuna değil. Haziran ayında ülkenin dört bir yanında milyonlar sokağa döküldüğünde anlamışlardı sonun başladığını. Belki o günlerde istediğimizi elde edecek kadar örgütlü değildik. Daha da önemlisi işçi sınıfı olarak daha masaya yumruğumuzu vurmamıştık o günlerde. İşte şimdi tüm korkuları bundan. O günlerde milyonları sokağa döken hoşnutsuzluğun işçi sınıfını harekete geçirmesinden, düzenlerini sarsmasından korkuyorlar. Çünkü çok iyi biliyorlar; bu düzen ancak biz işçiler sömürüye boyun eğdikçe yaşar. Bu düzen ancak biz baskı ve zulümlerini kader olarak görmeye devam ettikçe ayakta durabilir. Bu yüzden yaklaşan yerel seçimleri de fırsata çevirmeye çalışıyor, AKP yi dizginlemeye, kendilerine uşaklığı devam ettirebilmesi için CHP yi ya da bir başka sermaye partisini hazırlamaya çalışıyorlar. Sermaye partilerinin her biri de bu görevi yerine getirmek için fazlası ile hevesli. Seçimlere iki aydan fazla bir süre olmasına rağmen seçim arabaları sokaklarda çoktan boy göstermeye başladı. Aday adayları elbette koltuklara oturduklarında

fazlası ile geri almak üzere milyonlarca liralık seçim bütçeleri ile karşımıza çıkıyorlar. Bizleri sahte vaatler ile oyalamaya çalışıyorlar. Ancak daha da önemlisi bizleri bir kez daha sandığa mahkum etmek için elbirliği ile çalışıyorlar. Sözde seçimleri ile önümüze koydukları seçeneklerden birini tercih etmemizi, böylece en uygun at ile yola devam etmeyi hesaplıyorlar. Gün, egemenlerin bu kirli hesabını bozma günüdür. Seçim sandığı ile bizlere oylatmaya ve onaylatmaya çalıştıkları sömürü ve zorbalık üzerine kurulu düzenleridir. İster belediyelerde, ister merkezi hükümette hiçbirinin birbirinden bir farkı olmadığını her birimiz yaşamımızda defalarca kez test ettik. Her defasında yaşadığımız daha fazla sömürü, daha fazla zorbalık oldu. Şimdi bu asalaklara ve uşaklarına sormak gerekiyor. Acaba hangisinin gücü bizi mahkum ettikleri asgari ücret denilen sefalet ücretini insanca yaşamaya yeten bir düzeye çıkartmaya yetebilir? Hangisi çalışma koşullarımızı düzeltebilir? Hangisi insanca yaşayacağımız, temel insani ihtiyaçların ücretsiz ve ulaşılabilir olduğu bir kenti bizlere verebilir? Tüm bu soruların yanıtı gayet açıktır. Hiçbir sermaye partisi bu taleplerimizi ne yerine getirebilir, ne de yerine getirmeyi isteyebilir. Onların isteyeceği tek şey patronlar sınıfına ve emperyalistlere kusursuz bir şekilde hizmet ederken pastadan kendilerine düşen payı da şu veya bu şekilde alabilmektir. Bu yüzden biz işçilerin kurtuluşu seçim sandıklarında değil, kendi mücadelemizdedir. Ancak yaşamı üreten milyonlarca işçi kendi düzenlerini kurduğunda insanca bir yaşam ve yaşanabilir bir kent mümkündür. Bu yüzden sermaye partilerinin her birini tarihin çöp sepetine atmanın vakti çoktan gelmiştir. Parayı seven insanı sevmez! Asgari Ücret Tespit Komisyonu 1 aya yakın süre oynadığı tiyatroyu, milyonların gözünün içine baka baka bizlerle dalga geçercesine oynadı. Bu oyunun sonunda ise, aslında çok önceden belirlenmiş, 2014 te geçerli olacak asgari ücret belirlendi. Asalak bezirgânlar sürüsü bu ortaoyununun sonucunda birinci 6 ay için %5, ikinci 6 ay için %5,5 zammı reva gördü bize. Yani bu oyunun sonunda zam oranından da anlaşılacağı üzere sermaye iktidarı, biz işçilere kölece çalışmaya devam kararı almış oldu. Sermaye devletinin kendi kurumları dahi 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının bin lirayı geçtiğini itiraf ediyorlar. Bu rakama barınma, giyecek, yakacak, ulaşımı da eklersek, yoksulluk sınırı ise yaklaşık olarak 3 bin 500 liradır. 16 milyon ücretli çalışanın yaklaşık üçte ikisinin ücreti ise yapılan komik zam ile birlikte ancak 843 liradır. Sefalet ücretine mahkum etmekte en küçük sakınca görmüyorlar. Hayatında çaresizliği tatmamış bu asalak patronlar sınıfının ve temsilcilerinin kabesi meclis, tanrısı para olmuştur. Hal böyle iken onlardan haklarımızı istemek boş bir beklentidir. Patronlar sınıfına karşı, işçi sınıfının mücadelesini büyütelim. Bakan çocuklarının evlerine kurmuş oldukları banka şubelerini başlarına yıkalım. Bizim sayemizde var olan ama bizi yoksulluğa mahkum edenlere var olduğumuzu gösterelim. Mamak tan bir emekçi 2 - İşçiden İşçiye

Bir kez daha sefalet zammı Milyonlarca işçinin 2014 de alacağı asgari ücrete yapılacak olan zam 31 Aralık 2013 te belirlendi. İlk altı ay için % 5 (43 TL), ikinci altı ay için ise % 6 (45 TL) olarak belirlenen zam oranı sermaye hükümetinin işçi sınıfına dair bakışını da gösterdi. Bakanlar Kurulu ndan olabilecek en iyi zammın yapılacağı müjdesi ile çıkan bakanlar, bizlere müjdeyi asgari ücrete değil ama, vergilere ve temel tüketim maddelerine yaptıkları zamlar ile verdiler. Yani sözde müjdelerinin altından bir kez daha yoksulluk ve sefalet çıktı. Asgari ücrete yapılan zammın içinden geçtiğimiz dönemde ayrı bir anlamı var. Çünkü, 17 Aralık ta yapılan operasyon ile siyasal iktidarın son zamanlarda kendi içinde yaşamış olduğu gerginlik daha da açığa çıktı. Bu operasyonlarda herkesin de bildiği gibi milyon dolarlarla ifade edilen rüşvetlerin döndüğü yolsuzluklar ortaya serildi. İşçi ve emekçilerin oyları ile meclise giren bakanların çocuklarının evlerinden çıkan bu paralar, asgari ücretin yaklaşık 12 bin katı. Yani bizleri en rezil bir sefalete mahkum ederken en küçük bir sakınca görmeyen bu asalaklar, söz konusu olan kendi çıkarları olunca kendi yazdıkları yasaları da bir kenara iterek yolsuzluk ve rüşvet denizinde yüzüyorlardı. Elbette ki biz böylesi bir sefalete mahkum edilirken tek suçlu olan sermaye sınıfının uşaklığını yapan hükümet ve bakanlar değil. Sözde bizleri temsil etmek adına Asgari Ücret Tespit Komisyonu içinde yer alan Türk-İş in ağaları da bu suçun ortağı durumundalar. Ödediğimiz aidatlar üzerinden benzer yolsuzluklara imza atan bu işbirlikçi uşak takımı da asgari ücret belirlenirken sermaye sınıfına hizmet etmeyi ihmal etmedi. Sözde alınan karara muhalif oy kullanırken işçi sınıfının üretimden gelen gücünü örgütlemek için en ufak bir çaba harcamadılar. Bir başka ifade ile yaşananları sessizce izleyerek suça ortak oldular. 2014 yılı için alınacak sefalet zammı biz işçilere bir kez daha şunu kanıtladı: mücadele etmediğimiz sürece insanca yaşayabileceğimiz bir ücret alamayız. Daha da ötesinde bu hırsızlara, bürokratlara ve genel olarak sermaye düzenine karşı gerçek kurtuluş yolu olan kendi iktidarımızı yani sosyalizmi kurmalıyız. İnsanca değer gördüğümüz ve ücret alabileceğimiz düzen kendi sosyalist düzenimizdir. Bunun için örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. İşçiden İşçiye - 3

OSTİM-Batıkent İşçi Birliği Kuruldu! Hakların ve Geleceğin İçin, Birliğine Güç Ver, Örgütlen, Mücadele Et! Sermaye sınıfı biz işçi ve emekçilere yönelik saldırılarına her geçen gün bir yenisini ekliyor. Haklarımız gasp ediliyor, geleceğimiz çalınıyor. Meclisten geçen her yasa yaşam ve çalışma koşullarımızı daha da ağırlaştırıyor. Patronlar kıdem tazminatımıza göz dikiyor, düşük olan ücretlerimizin daha da düşürülmesini istiyor, çalışma yaşamı alabildiğine esnekleştirilerek, kuralsız ve güvencesiz çalışma biz işçilere dayatılıyor. Patronlar istiyor hükümetler yasa düzenliyor. Çalınan, gasp edilen biz işçilerin yaşamı ve çocuklarımızın geleceği oluyor. Mecliste düzenlenen ve çıkarılan yasaları işyerlerinde karşılaştığımız zorluklar, keyfi uygulamalar ve kuralsızlık tamamlıyor. OSTİM ve İvedik'te çalışan biz işçiler farklı atölyelerde çalışıyor olsak da benzer sorunlar yaşıyoruz. Maaşlarımız geç yatıyor, sigortalarımız aldığımız ücret üzerinden değil asgari ücret üzerinden yatırılıyor, çoğu atölyede yeni işe başlayanların sigortaları uzun bir süre yapılmıyor, sigorta primleri düzenli ödenmiyor, maaşlarımızdan keyfi kesintiler yapılıyor. Tüm bu yaşananlar karşısında bizler çoğu zaman susuyor ve ses çıkarmıyoruz. Yalnız olduğumuzu düşünüyor, birlik olunamaz diyoruz. Belki de şimdiye kadar yaşadığımız olumsuz deneyimler bizi mücadele etmekten alıkoyuyor. Yanı başımızda çalışan arkadaşımıza güvenmiyor bunlardan bir şey olmaz diyoruz. Yıllardır beynimize işlenen umutsuzluğu taşıyor, korkularımızı kendi içimizde besliyor ve büyütüyoruz. Biz korkup sustukça patronlar daha çok saldırıyor. Elimizde avucumuzda ne varsa almaya çalışıp, elimizde kalan en ufak bir hak kırıntısına bile gözlerini dikiyor. İstedikleri şey uysal birer köle olarak çalışmamız ve onların servetlerini büyütmek için daha çok çalışmamız. Onlar rahat ve lüks içinde yaşarken bizlerinde ölmeyecek kadar beslenerek patronumuz için ertesi gün de çalışmaya devam edebilmemiz. Çoğumuz açlık sınırının altında maaş alan biz işçiler uğradığımız haksızlıklara nereye kadar katlanmaya ve sessiz kalmaya devam edeceğiz? Maaşlarımıza daha az zam yapabilmek için her zam dönemi geldiğinde paraları olmayan patronlarımızın zam döneminin geçmesinin hemen ardından üretimi artırmak için yeni makinalar almasına, arabalarını yenilemesine ya da atölyeyi genişletmesine dişlerimizi sıkıp küfrederek öfkemizi yatıştırmaya ne kadar katlanacağız? Gücümüz Birliğimizden Gelir! Aldığımız ücretten, çalışma saatlerinin uzun olmasından, insanlık dışı koşullarda çalışıyor olmaktan, sigorta primlerimizin hak ettiğimizin altında 4 - İşçiden İşçiye

yatırılmasından ve daha burada sayamadığımız ama gündelik çalışma yaşamı içinde bulunduğumuz koşullar hepimizi rahatsız ediyor. Ortak sorunlarımıza ortak çözümler üretmekte bizlerin elinde. Sorunları biz yaşıyoruz ve çözümün de bizlerin elinde olmasına rağmen biz ne yapıyoruz? Sorunlarımızdan kaçarak bu güne kadar bir yere varamadık ve varamayacağız da. Biz bir şey yapmadığımız koşullarda başkası bizim için hiç bir şey yapmayacak. Bu zamana kadar yaşadıklarımıza ses çıkarmadık, işten atılmaktan korktuk sustuk, arkadaşımıza güvenmedik harekete geçmedik, birlik olamayız dedik birlik olmaktan, mücadele etmekten uzak durduk, yaşam ve çalışma koşullarımızın ağırlaşmasından başka elimize geçen hiç bir şey olamadı. O halde buna bir son vermenin zamanı geldi. OSTİM-Batıkent İşçi Birliği OSTİM'de, İvedik'te, Yeni Mahalle'de, Batıkent'te çalışan ve oturan tüm işçilerin sesi olmak, biz işçileri kölece çalışmaya ve yaşamaya mahkum eden sermaye sınıfına karşı, işçi sınıfının birliğini yaratmak ve mücadelesini ortaklaştırmak için yola çıktı. OSTİM-Batıkent İşçi Birliği Meclisiyle, Bakanlıklarıyla, İşveren Sendikaları, Dernekleri ve Odalarıyla biz işçilerin haklarını ve geleceğini gasp eden, işçileri sonu gelmez bir sefalete ve köleliğe mahkûm etmeye çalışan patronların gücünü tüm ayrımlarını bir kenara bırakarak biz işçilerin karşısına kendi çıkarları etrafında birleşerek çıktığı bilinciyle patronlar sınıfına karşı, işçi sınıfının gasp edilen haklarını ve geleceğini kazanmasının da tüm ayrımlarını bir kenara bırakarak ortak sorunlarına ortak çözüm üreteceği bir mücadele platformu olarak çalışmalarını yürütüyor. OSTİM'de çalışan ve sizlerle benzer sorunları yaşayan bir işçi olarak ben de esnek ve kuralsız çalışmaya, düşük ücretlere, taşeron çalışmaya kısacası yaşadığımız tüm sorunlara karşı sizleri umutsuzluklarımızı bir kenara bırakarak birliğimize güç vermeye ve geleceğimizi kazanmak için mücadele etmeye çağırıyorum. Unutmayalım ki gücümüz birliğimizden gelir. OSTİM den bir işçi Biz işçiler emekçiler susmaktayız! Yazın yoğun çalışmayı, mesaiyi dayatanlar, kışın işler durgunlaştığında rahatça işçi çıkartabiliyorlar. Geçenlerde iş yerimdeki iki arkadaşımızın işten çıkartılmasının bahanesi iki dakika işe geç gelmeleriydi. Akşam çıkışta ustabaşının işten çıkarma tehdidiyle karşılaştık. Bundan sonra 8.30 dan sonra gelenler işten çıkartılacak diyordu. Çalıştığımız yerde baskılar, yıldırma politikaları işliyor, çekilmez bir hal alıyor yaptığımız işler. İşe girerken bir sözleşme imzalattılar, sözleşmede şunlar yazıyordu: Hangi meslek sahibi olursan ol, verilen işleri yapacaksın, karşı gelmen veya verilen işleri yapmaman işten çıkarma nedenidir. Bu tam bir dayatmacı yaklaşımdı. Ayrıca sözleşmede 8:30 iş başı, 17:30 çıkış yazıyordu. Oysa biz iş başı saati yerine 8:15 te işe başlıyor, 18:20 ye varan çıkış sürelerine maruz kalıyoruz. İki dakikanın hesabını yapıp arkadaşlarımızı işten çıkartanlar, tehdit savuranlar, 15 erden yarım saatlik çay molalarımızı çalıyorlar. Biz bu baskıların tehditlerin nedenini biliyoruz. İşler azaldı ve patronun işine yaramıyoruz artık. Hiçbirimizin iş güvencesi yok ve yarın kapının önüne atılmayacağımız garanti değil. Bize susmayı öğretiyorlar. Hakkını arama yoksa işinden olursun diyorlar. Her halükarda işinden olan yine biz oluyoruz. Ne olacağımız patronun iki dudağının arasında. İşlerine gelince affedersiniz eşekgibi çalıştırıyorlar, işleri bitince de kapının önüne koyuyorlar. Sorunlarımız saymakla bitmez; maaşlar zamanında yatmaz, mesailer ödenmez ya da eksik yatar, sigorta yapılmaz, yapılsa primi yatmaz, eksik yatar Sorunlarımızın farkındayız. Biliriz, biliriz ama böyle gelmiş böyle gider öğretilmiştir bizlere, bundan ötürü güvenmeyiz önce kendimize, sonra kimseye. Bu güvensizlik ortamını yıkıp, bir güven ortamı kurarsak, iş yerinde yaşadığımız sorunlara çözüm bulmaya yöneleceğiz. Aksi takdirde kan emici patronlar, sülük gibi kanımızı emmeye devam edecektir. Sözün özü iş güvencemiz de geleceğimiz de ellerimizdedir ve birliğimizdedir. Ostim den bir işçi İşçiden İşçiye - 5

Termikel işçisine açık mektup Gücünüz Birliğinizde! Sincan Organize nin en büyük fabrikalarından biri olan Termikel de bir süredir sendikalaşma tartışmaları yaşanıyor. Bir grup işçinin çabası ile başlayan bu tartışmalar bugünlerde ise başka bir noktaya gelmiş durumda. Sendika her şeyden önce, işçinin verdiği emeğin karşılığında hakkını savunmasının bir aracıdır. Yani patronlar en kötü kölelik koşullarına işçileri mahkum ederken, işçiler de sendikalarında bir araya gelerek bu köleliği sınırlandırmaya, gerçekte hak ettiklerine daha yakın koşullara sahip olmaya çalışırlar. Yani sendikaya üye olmak tek başına daha iyi ücret vb. haklar anlamına gelmez, sadece işçilerin bir araya gelerek haklarını savunabileceği mekanizmaları yaratmış olur. Biz işçiler de bu yüzden, çoğu zaman ücretlerimizin düşüklüğü nedeni ile, kimi zamanda farklı farklı nedenlerle sendikaların yolunu tutar, boynumuzdaki kölelik zincirini bir nebze de olsa hafifletme ihtiyacı hissederiz. Tam da bu yüzden asalak patronlar da kârlarının azalacağı korkusuyla en meşru hakkımız olan sendikal çalışmaya her defasında büyük bir gözü dönmüşlükle saldırırlar. Tabii kuralına uygun bir çalışma ve kenetlenmiş işçiler yoksa. Eğer sendikal çalışmayı kuralına uygun bir şekilde yürütebilmiş ve işçilerin kenetlenmesini sağlayabilmişsek, en azgın patronların bile saldırısına boşa düşürecek güce sahibizdir. Peki Termikel de yaşanan süreç bu şekilde mi işledi? Doğal olarak ücretlerin düşüklüğü, çalışma koşullarının ağırlığı ve bir dizi benzer nedenden dolayı Termikel işçileri olarak artık içinde bulunduğunuz koşullara karşı ses çıkarma ihtiyacı hissediyorsunuz. Ancak yaşananlar gösteriyor ki Termikel de yaşadığınız sürecin arkasında kuralına uygun bir çalışma yürütmüş olmanızdan daha başka gerçekler yatıyor. Her şeyden önce Termikel patronu artık sizleri kolayca terbiye edebileceğinden, sindirebileceğinden umudunu kesmiş durumda. Öfkenizin bir yerde patlayacağını artık en iyi hisseden patronunuzun ta kendisi. İşte tam da bu yüzden, bir grup işçinin sendi- 6 - İşçiden İşçiye

kalaşma çalışmasını yürüttüğünü öğrenir öğrenmez başka bir hamle yaptı patronunuz. Sendikanın gerçek işlevi olan işçilerin birliğini sağlama rolünü oynayabilmesini engelleyebilmek için, önünüze kendisi bir sendika seçeneği sürmüş oldu. Yeter ki siz biraraya gelip gerçek gücünüzün farkına varmayın diye Sendika olacaksa benim istediğim sendika olsun! diyerek Çelik-İş Sendikası nı önünüze sürmüş oldu. Daha öncesinde defalarca sendika adını ağzına alan her işçiyi işten atan patronunuz şimdi Çelik-İş in fabrika içinde açıktan üyelik yapmasına onay verdi. Bu noktada durup bir kaç kez düşünmek gerekiyor. Acaba, patronunuz sizi çok sevdiği için mi, ya da yasalara ve demokrasiye inandığı için mi böyle bir gelişmeye izin veriyor? Yılladır içinde bulunduğunuz koşulları düşünürseniz yanıtı bulmanız hiç de güç olmayacaktır. Patronunuz sizin bir araya gelmenizden, gerçek gücünüzün farkına varmanızdan korkuyor. İşte bu yüzden, tek başına patronun istediği sendikaya üye olarak hakkınızı kazanabileceğinizi düşünmeyin. Gerçek anlamda birliğinizi sağlayamadığınız ve sendikanızı denetleyemediğiniz sürece olabilecek en iyi sendikayı bile tercih etseniz, koşullarınızda gerçek anlamda bir iyileşme yaratmanız mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla ister kendi aranızda biraraya gelerek istediğiniz sendikayı seçin, ister patronunuzun önünüze sürdüğü seçeneği kabul edin, her koşulda asıl yapmanız gereken biraraya gelmeniz, komitelerinizi kurmanız, seçeceğiniz sendikayı haklarınızı koruyup geliştireceğiniz bir mevzi olarak değerlendirebilmenizdir. Bunun için ise kendi gücünüze güvenmekten, birliğinizi pekiştirmekten başka bir yolunuz bulunmuyor. Bülbüloğlu nda taşeron köleliği Bülbüloğlu nda hayat güzel gitmiyor, hele de taşeron işçisiysen. Örneğin maaşımız 1000 TL den yüksek olmasına rağmen sigortaya asgari ücret olarak yansıtılıyor. Böylece sigorta primimiz düşük oluyor. Havanın çok soğuk olmasına rağmen ısıtıcılar çok kısa süre yanıyor. Diğer bölümlerde ısıtıcılar yanarken taşeron bölümü olan 6. sbölümde erkenden kapatılıyor. İlkel koşullarda -4 derecede çalışıyoruz. Fabrikamızdaki yemek sorunu ise devam ediyor. Tam bir umursamazlık sonucu doğru dürüst olmayan yemekleri yemeye devam ediyoruz. Tam12 taşeron şirketi Bülbüloğlu patronu ile birlikte keyif çatarken bizler ıstırap çekiyoruz. Kurdukları bu düzenin değişmesinin tek yolunun bir araya gelmemizden geçtiğini ise hergün daha iyi anlıyoruz. Bülbüloğlu ndan bir taşeron işçi İşçiden İşçiye - 7

İşçi-Patron çelişkisi ve OSTİM-İVEDİK patlaması Denetimlerin arttığı şu günlerde iş yerimizde koşuşturmalar başladı. Patronlar tutuştukça bizleri de daha çok koşturur oldular. Yani göstermelik denetimlere hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor. Büyük patronlar çoktan zorunlu bağışlarını, başlarının gözlerinin sadakasını verip vicdan rahatlattılar bile. Benim çalıştığım fabrika gibi daha küçük yerler de birkaç günlüğüne ortada sıkıntı yaratacak her şeyi kaldırmaya başladı, ceza ödememek için yapılanları usulüne uydurmaya çalışıyorlar. Öte yandan patronların devleti, sermayenin haklarını koruyacak kanunlar çıkarıyor. İş güvenliği uzmanları denilen sözde çalışanın güvenliğini sağlayacak uzmanlar geliyor. Bunlar da çoğu zaman patronla anlaşıp gereken önlemleri almış gibi gösterip, patronun gereksiz yere masraf (israf) etmesine engel oluyorlar. Devlet ve patronlar arasındaki bu danışıklı dövüş dönemlerinde çalışma ortamlarımızın ne denli sağlıksız olduğunu bir kez daha görebiliyoruz. Ki patron neleri ortadan kaldırmaya çalışıyorsa onlar sağlığa zararlı veya yapılması yasak şeylerdir. Ama bu denetimlerden ziyade asıl hesap verilmesi gereken durum işçilerin başına bu çalışma koşularından ötürü bir şey geldiğinde oluyor. Ne yazık ki biz işçiler bu durumları en acı tecrübelerle öğreniyoruz. Birimiz kafasını pres makinasına sıkıştırıp hayatını kaybediyor. Bazen yanı başımızdaki arkadaşımız kolunu hızara kaptırıyor. Bir tanıdığımız 5. kattan düşüp ölüyor. Yanı başımızdaki atölyede tüp patlaması oluyor, 20 kişi ölüyor, 53 kişi yaralanıyor. Fakat fatura her zaman patronların emrinin altındaki emir kullarına ya da alakasız şeylere kesiliyor. 3 Şubat bir iş cinayetinin 3. yıl dönümü. Ostim-ivedik patlaması bu düzende ne bir ilkti ne de son olacaktır. Dava 3 yıldır sürüyor ve hala sanık koltuğunda oturanlar tüpleri dolduran işçiler, tüpleri taşıyan şoförlerya da denetlemesini yapan mühendisler, yani hep bir patronun yanında ücretli çalışanlar. Hatta yeri geldi tüpler bile suçlu bulundu, Çin den gelen kaçak tüpler olduğu söylendi. Peki kim getirdi, kim kullanıyor bu tüpleri sorgulanmadı bile. Kimdi bu tüpleri doldurtan, ucuza satan, başka yerlere sevkiyatını yaptıran, denetleme yapan mühendislerin raporunu ciddiye almayıp kârı uğruna değiştirtmeyen kimdi acaba, hiç sorgulanmadı. Aksine adil mahkemelerimiz tarafından tüpler Çin den kaçak geliyor diyerek dikkat dağıtılıyor. Defalarca incelenip sorun bulunamayan tüpler Gebze ye incelemeye gönderiliyor, deliller yok ediliyor. Gerçek suçlular dışarda işlerine kaldıkları yerden devam edip başka insanlar için tehlike saçmaya devam ediyorlar. Hal böyleyken öncelikli olarak bu davayı sahiplenmek çok önemli bir yerde duruyor. Özel- 8 - İşçiden İşçiye

likle patronlar kar hırslarından vaz geçmedikleri sürece bu gibi sorunlarla hepimizin karşılaşması işten bile değil. Hepimiz bu sorunla karşılaşabiliriz, tabii eğer biz bu günden bu soruna karşı ses çıkarıp, dur deyip, sorunun mesullerini önlem almak zorunda bırakmazsak. İlk patlamada hayatını kaybeden bir işçinin eşi şunları söylüyordu bir mahkeme çıkışında: 2.5 yılı aşkın zamandır adalet arıyoruz, 18. duruşmadayız, 100 duruşma da sürse takipçisi olacağız. Bütün kavgamız ve mücadelemiz ekmek mücadelesinin işçi hayatına mal olmaması, İşçi güvenliğinin sağlandığı, daha insani çalışma koşullarının yaratılması, denetim sorumluluğu olanların görevini gereği gibi yapması içindir. Bu sözler yapılması gerekeni ve asıl taleplerimizi özetliyor aslında. Patronlara insan hayatının işlerden daha önemsiz olmadığını anlatabilmek için biz işçiler olarak bir araya gelip, sorunlarımızı tartışacağımız ve patronlardan hakkımızı söke söke alacağımız ortamları oluşturmamız lazım. Ancak bu şekilde iş yerlerimizdeki sorunları aşabilir, işçi eşinin söylediği gibi bir dünyayı ancak bu şekilde kurmaya başlarız. Mücadele dolu günler dileğiyle. İvedikOrganize den bir işçi Kabel de sendikacılar kimi temsil ediyor? Kabel de geçtiğimiz aylarda ardı ardına ücretsiz izin ve işten çıkarma saldırıları yaşanmıştı. Yıllar önce işçilerin büyük bir çoğunluğu taşerona devredilirken sesini çıkarmayan Türk Metal çetesi bu saldırılar sırasında da bir kez daha üç maymunu oynadı. Onlarca taşeron işçi işten atılırken, sözde işçileri temsil etmekle görevli olan Kabel in sendika temsilcileri bırakalım işçilerin haklarını savunmayı, işçilerin seslerini çıkarmaması için üzerlerinde baskı kurmaya çalıştılar. Bültenimizde Kabel deki işten çıkarmalarla ilgili yazıları kendisine görev bilip idareye taşıyan da adı Bekir olan, işbirlikçi temsilci oldu. Sıfatı işçi temsilcisi olan bu zat, asıl görevi işçileri patron karşısında korumak olmasına rağmen, tercihini temsil ettiği işçileri ispiyonlamaktan, patrona yalakalık yapmaktan yana kullandı. Gelin görün ki, adı Bekir olan bu işbirlikçi uşağın suç dosyası bu olay ile de kapanmadı. Geçtiğimiz günlerde Kabel de işçilere 2014 yılı boyunca patron istediği her anda mesaiye kalmayı kabul ettiklerine dair bir belge imzalatılmaya çalışıldı. Gerçekte her mesai öncesi alınması gereken bu belge, tüm 2014 yılı için bir kez imzalatılırken böylece işçilerin kendi rızalarını gerektiren mesailer tamamen zorunlu hale gelmiş oldu. Bekir ise, işçilere bu dayatma yapılırken bir kez daha safını net olarak gösterdi. İşçiler dayatmaya itiraz eder, belgeyi imzalamayacaklarını söylerken, onların sözcülüğünü yapması gereken bu zat, bu sefer de belgeyi imzalamayan işçilerin isimlerini liste haline getirerek idareye vermeyi tercih etti. Elbette söz konusu olan Türk Metal çetesi olunca bu yaşananların hiçbiri şaşırtıcı değil. Birçok işyerinde Türk Metal çetesinin nasıl da patronla kolkola işçilerin karşısına dikildiğini hemen hepimiz biliyoruz. Gelin görün ki, adı Bekir olan bu zat, işbirlikçiliğini gizleme gayreti bile göstermiyor, göz göre işçilerin karşısına patronun temsilcisi olarak dikiliveriyor. Ancak bu devran böyle gitmeyecek. Asalak patronların işçilerin kanı üzerine kurdukları saltanat mutlaka yıkılacak. Bu kirli saltanat yıkılırken, safını patrondan yana seçen işbirlikçiler de yalakalık yaptıkları patronlar sınıfı ile birlikte hak ettikleri en ağır cezayı o güne kadar ihanet ettikleri işçilerin elinden tadacaklar. İşçiden İşçiye İşçiden İşçiye - 9

İşçi kadınlar, dayanışmayı güçlendirelim! Kadınların yaşamında en çok konuşulan konulardan birisidir şiddet. İşyerlerinde, evde, sokakta yaşamın her alanında kadının kimliğinden kaynaklı uğradığı fiziksel, psikolojik, toplumsal ve cinsel şiddet her geçen gün gündemdeki yerini artırıyor. 2013 yılını geride bıraktığımız şu günlerde açıklanan kadın cinayeti ve şiddete uğrayan kadın sayısı dudak uçuklatmaya yetiyor. Bir de bu rakamların sadece kayıt altına alınan ve gerçeğin çok altında bir rakam olduğu düşünüldüğünde kadınların yaşamının ne kadar zorlaştığını bir kez daha görmüş oluyoruz. AKP hükümetinin kadın-erkek eşitliğine inanmıyoruz diyerek kadını yaşamın dışında görmesi, 3-5 çocuk doğurun diyerek kadınları sadece doğurgan bir makine gibi görmesi kadın kimliğini hiçleştiriyor. Sosyal bir varlık olan insanın kadın cinsini toplumsal yaşamdan dışlıyor ve eve hapsetmeye çalışıyor. Kızlı-erkekli tartışmalarıyla kadın kimliğine ve kadının özel yaşamına saldırıyor. Kadının üzerindeki baskıyı bütün bir topluma yayıyor. Ve elbette artan ekonomik zorluklarla birlikte psikolojik dengelerin sarsılması sonucu aile yaşamında şiddet ve geçimsizlik artıyor. Peki biz işçilerin, kadın işçilerin yaşamında neler oluyor? Şiddetin hangi boyutunu hangi biçimiyle evimizde, işyerimizde, sokakta, servis bek- 10 - İşçiden İşçiye lerken, akşam evlerimize dönmeye çalışırken yaşıyoruz? Her patronun düşündüğü gibi bizim patronumuz da bizleri ucuz işçi olarak görüyor, bizi daha az ücrete çalıştırıyor. Kimi zaman sigorta bile yapmıyor, karın tokluğuna çalışıyor. Her iş daralması gündeme geldiğinde, işler azaldı dendiğinde sıranın bize geldiği tedirginliğiyle bir güne daha başlıyoruz. İşten atılma korkusuyla, patronun ve yalakalarınıntacizkar tavırları altında işe başlıyor ve günü nasıl geçireceğimizi, akşama ne yemek yapacağımızı düşünüyoruz. Annemize ya da kayın validemize bıraktığımız çocuğumuzun neler yaptığını hayal etmeye çalışıyor, okula gidecek ya da dönecek çocuğumuzun ödevlerini yapıp yapmadığını merak ediyoruz. Yemek molası geldiğinde ağrıyan belimizin, elimizin sızlamasını düşünüyoruz. Ve bu düşüncelerle iş günü bitiyor. Mesaiye kalınacak. Hemen ailemize telefon ediyoruz. Mesaideyim. Ödevler yapılsın, yemekler yensin, ananenizi üzmeyin talimatlarıyla telefonu kapatıyoruz. Nihayet mesai bitiyor ve yorgun bir şekilde akşam karanlığında evimize gitmeye çalışıyoruz. Eve girince rahat bir nefes almak yasak bize. Önce yemek hazırlıkları başlar, ardından çocukların ödevleriyle ilgileniriz. Ardından ütüsü, temizliği derken gece olmuştur artık. Bir çift laf bile edemeden dört duvar arasında birbirine yabancı gibi yaşayan insanlar olarak sabah yine aynı sıradan iş-

lerin bir parçası olmayı bekleriz. Görünürde fiziki bir şiddetle karşılaşmasak bile her gün işten atılma korkusuyla, patronların tacizkar bakışları altında şiddetin en büyüğünü yaşıyoruz. Ucuz iş gücü olarak görülüyoruz, çünkü kadınlar erkek iş arkadaşlarımız, eşimiz, babamız gibi çalışamaz. Çalışırız ama bunu açık yüreklilikle kimse söyleyemez. Çünkü evde, işyerinde erkek egemendir ve bu egemenliği bizler sarsamayız. Patronun, müdürün, şefin, ustabaşının tacizkar bakışları altında eziliriz, ama işe ihtiyacımız olduğu için sesimizi çıkaramayız. Bir yandan paraya ihtiyacımız vardır, bir yandan da bu tacizkar davranışları, hakaretleri söylersek biz kötü oluruz. Çünkü bu toplumda ustalar, şefler, patronlar hep haklıdır. Bu sıkıntılar yetmezmiş gibi bir de evin, çocukların bakımı, ihtiyaçları hep bizim işimiz olur. İş yerinde çalışmamız yetmezmiş gibi bir de ev hayatında koşuşturmaca bizi bekler. Çünkü ev işi kadın işidir. Hâlbuki emeğimizin hakkını alsak, geçim kaygısı yaşamasak, açlıkla terbiye edilmeye çalışılmasak, bizi kadınız diye hor görmeseler, ev işlerinden ev hayatının gereklerini birlikte yapabilsek, çocuklarımızı okul öncesinde ve sonrasında güvenle bırakabileceğimiz kreşlerimiz, bakım evlerimiz olsa yaşam çok daha güzel olurdu. Kadınlar sokak ortasında dayak yemese, otobüste, sokakta tacize mahkûm olmasa, tecavüze uğramasa, öldürülmese, özgürce düşüncelerini ifade edebilse, eşini seçebilse, iş olanakları arttırılabilse yaşam koşullarımız bir nebzede olsa düzelmiş olurdu. Ama bunu kazanmak zor değil. Nasıl ki yaşadığımız sorunlarda ortaklaşıyorsak sorunlarımızın çözümünde de ortaklaşabiliriz. Bir araya gelip dayanışmamızı güçlendirebiliriz. Bir adım daha öne çıkıp sorunlarımızı çözmeye çalışalım, üzerimizdeki bu baskının ve şiddetin sona ermesi için çaba harcayalım, dayanışmamızı büyütelim. Sincan dan bir kadın emekçi Sincan Metrosu nu su bastı Ankara da 20 yıldır saltanat süren Melih Gökçek, kentte yaşayan işçi ve emekçiler için hiçbir şey yapmadığı gibi, seçildiği her dönemi adeta bir padişah gibi yaşadı. Oturduğu saltanat koltuğunda servetine servet katarken, göstermelik şovlarla iş yapıyormuş gibi gözükmeyi de ihmal etmedi. Kullanıma çoktan açılan yolları ve hatta taksi duraklarını bile açılış törenleri kervanına katarak gösteriş peşinde koşan Gökçek, Sincan Metrosu nu ise 11 yıldır açmayı bir türlü başaramadı. En son olarak 14 Ocak ta Başbakan ile açacağını müjdelediği Sincan Metrosu nu su basarken, pişkin Gökçek bu gerçeği de gizleyerek metronun Şubat ayında açılacağı müjdesi ile bir kez daha Ankaralı işçi ve emekçileri kandırmaya çalıştı. 2012 yılında metro inşaatında oluşan göçük nedeni ile işine gitmeye çalışan bir işçinin canına da mal olan Sincan Metrosu nun yaşanan su baskınının ardından ne zaman açılacağı ise halen belli değil. Ama Melih Gökçek, büyük bir pişkinlikle milyonlarca Ankaralıyı kandırmaya devam ediyor. Artık bir kamu hizmeti olmaktan çoktan çıkan ve rant kapısına dönen belediyeleri, gerçekten işçi ve emekçilerin ihtiyacı olan kamusal hizmetlerin örgütlendiği kurumlar haline dönüştürmek ise, Melih Gökçek başta olmak üzere buralarda oluşan rantlar üzerinde sefa sürmeyi alışkanlık haline getirmiş olan burjuva düzen partilerinden hesap sormak ile mümkün. İşçiden İşçiye - 11

İş cinayetlerinin hesabını soracağız! İletişim: * Mamak İşçi Kültür Evi (Tıp Fakültesi cad. 586 sok. 2/A Tuzluçayır/Mamak) Tel:368 06 90 *E-Mail: isciplatformu@gmail.com İşçi Bülteni Özel Sayı: 1086 * Fiyatı: 25 Kr * Şubat 2014 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk. 5/3 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92