Değerli Konuklar, Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,



Benzer belgeler
A Ç I L I Ş K O N U Ş M A L A R I

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU

Sayı: BİRLİK BİLİNCİ

İŞ HAYATINDA ERDEMLİ İNSAN

FARKLI DİNLERİN GERÇEKLİK İDDİALARI AÇISINDAN İBADET ANLAYIŞLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

BİRLİK ÇADIRI KURULDU

Almanya ya Türk Göçünün 50. Yılında Türk Alman İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği Mayıs Ankara

ORTAÖĞRETİM KUR AN-I KERİM ÖĞRETİM MATERYALİ

Türkiye de Tarih Öğretimi Tartışmaları ve Tarih Öğretiminde Kültür Okuryazarlığı 1

Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu

DİNLERDE AHLÂK ALTINCI SINIFLAR İÇİN OKUMA KİTABI

1 Tan Morgül, Toplumsal Baskı ve Mahallenin Muhtarları, Birikim, Sayı 238, Şubat 2009,

AB YE GİRİŞ SÜRECİNDE ORTAÖĞRETİMDE DİĞER DİNLERİN ÖĞRETİMİ İLE İLGİLİ ÖĞRENCİLERİN DÜŞÜNCELERİ

Orjinal Adı : First Steps - A Manual for Starting Human Rights Education Yayınlayan : Amnesty International AI İndeks : 32/002/2002

BİRLİK BİLİNCİ. Sayı

Bahai Eserleri. Basım ve Dağıtım A.Ş. BİRLİK ÇADIRI GİRİŞ

DİNSEL TERÖRLE BAŞ ETMEDE DİNLERARASI İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

MODERN BİLİM: TANRI VAR. Evren in ve Yaşamın Oluşumundaki Hassas Ayarlar Üzerine Bir İnceleme EMRE DORMAN

KUR ÂN-I KERÎM DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR EMRE DORMAN


Kendi Topraklarının Efendisi Müslümanlar

Ekler 1. Toplum Kalkınmasında Gönül Elçileri Projesi (2 Yıllık) İş Takvimi 2. Gönül Elçisi Başvuru Formu 3. Gönül Elçisi Aylık Faaliyet Raporu Formu

TÜRKİYE DE ALEVİ OLMAK. Hazırlayanlar Aykan Erdemir, Cahit Korkmaz, Halil Karaçalı, Muharrem Erdem, Theresa Weitzhofer ve Umut Beşpınar

EVALUATION OF TEACHERS OPINIONS ON THE TEACHING TURKISH AS A FOREIGN LANGUAGE

SEMPOZYUM Nisan CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA DOĞRU ÜNİVERSİTE VİZYONUMUZ (Tebliğler)

KUR AN DA TEMEL SİYASÎ KAVRAMLAR

HER ŞEY YOLUNDA 1. GİRİŞ

SOSYOLOJİYE İHTİYACIMIZ VAR: SOSYOLOJİ NEDİR? SOSYOLOG KİMDİR?

Gezi Parkı nda Ne Oldu? Katılımcıların Penceresinden Bir Gezi Parkı Değerlendirmesi. Mensur Akgün, Burak Cop, Yunus Emre, Çağla Gül Yesevi

Transkript:

İslamiyet Hıristiyanlık Kavramları Tanıtım Programı 15 Ekim,2014 Istanbul Alman Başkonsolosluğu Prof.Dr Mualla Selçuk Ankara Üniversitesi Değerli Konuklar, Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler, Sözlüğümüzün tanıtımını bu kez İstanbul da yapıyoruz. İstanbul farklılıkları bir arada benzerine az rastlanan bir ahenkle yaşatmış bir diyalog şehri adeta. Sadece farklı dinler, farklı kültürler değil farklı hatta birbirine zıt kavramlar İstanbul ruhu içinde birbiriyle iletişime geçmişlerdir. Tevekkül ile teşebbüs, İnanç ile şüphe, telaş ile serinkanlılık, hayal ile hakikat, madde ile mana, soyut ile somut ve daha pek çok kavramın bu özgün şehirde diyalog kurduklarına şahit oluyoruz zaman içinde. Ben de Orhan Veli gibi yaptım İstanbul u gözlerim kapalı dinledim bu akşam Ne mi duydum? Cenab-ı Hakk ın Ali İmran Suresindeki seslenişini duydum mesela, Ey Kitap Ehli sizinle aramızda ortak olan bir kelimede buluşalım. Allah tan başkasına kulluk etmeyelim Bizler, Alman meslektaşlarımızla birlikte bakışlarımızı inançlarımızın kaynağı olan Yaradan a çevirdik. Bizler, Müslüman ve Hıristiyanlar olarak O na inanıyor ve O nu seviyoruz. Bu kabulümüz bizi birbirimize yakınlaştırdı, bizi birbirimizle tanıştırdı ve birlikte çalışmanın kapılarını açtı. Müslümanlar arasında Allah, yere göğe sığmaz ama inanan kulun kalbine sığar diye bilinen yaygın bir söylem vardır. Bana göre bizler de mümin kalplerimizi çalışmamızın başlangıç noktası yaptık ve bir tanışma, bir karşılaşma yaşadık. Bu tanışmanın ve karşılaşmanın Kuran söylemindeki ifadesi tearuftur. Ayet şöyledir: Ey İnsanlar, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere, topluluklara ayırdık. Allah yanında en üstün olanınız duyarlı olanınız ve derin ilahi sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah bilendir, haber alandır.(49hucurat,13) Bu ayet bize, ben ve öteki ilişkisi çerçevesinde sıkça kullandığımız, birlikte yaşamayı öğrenme, çoğulculuk, diyalog, çeşitlilik, farklılık, eşitlik gibi temalara ilişkin bir bakış açısı veriyor. Ayette geçen tearuf kelimesinin kökü bilmek, tanımak, tanışmak, keşfetmek anlamındaki irfan veya marifettir. Arefe kökünden gelen terim ve kavramlar genelde kültür ve sosyal davranışlar anlam alanına giren kelimelerdir. Bu fiilin çatısını veren kalıp karşılıklı eylem üretimi ve yarışma ifade eder. 1

Tearuf, tanışıp bilişmede, bilgi üretmede karşılıklı faaliyet göstermek ve yarışmaktır. Kavram bir şeyin izi üzerinde derinliğine düşünme, hakikatini keşfetme anlamları da içermektedir. Tearuf bir bakıma yaşamda bir renk bir desen sahibi olmak için yarışmaktır. Tearuf kavramının karşıt anlamı karşılıklı olarak birbirini yok saymak, küçümsemek ve tanımamak anlamına gelen tenakürdür. Ayet bize önce şunu hatırlatıyor. İnsanlar ortak bir özden yaratılmıştır. Diğer insanlarla olan bağlılığımızın kökeninde bu ortak yaratma vardır. Sonra da şunun ayırdına varmamızı sağlıyor: İnsanların farklı yaratılması Tanrının iradesiyle ilişkilidir ve O isteseydi hepimizi bir topluluk olarak yaratırdı. O halde farklılık Tanrının bir armağanıdır. Farklılık çatışmak için değil birlikte çalışmak ve değer üretmek için bir imkândır. Ancak farklılığın sürekli ön plana çıkarıldığı insanların sömürüldüğü, anlamsız savaşlarda yitirildiği bir dünyada bırakın birlikte çalışmayı birbirimizle tanışmak bile kolay değildir. İnsanlar, Birbirlerini yok sayabilir, görmezden gelebilir, yokmuş gibi davranabilir Bu da bir yol ve belki de en kolay olanı. Ama saygının temelde olduğu bir karşılaşma kolay değildir. Bilgi ve bilinç ister. Çünkü birbirimizi tehdit olarak görüp kolayca çatışma içine girebiliriz. Psikolojik savunma mekanizmalarımız, peşin hükümlerimiz, kesin kabullerimiz karşılıklı savunmacı tutumumuz karşılaşmayı engelleyebilir. Bizler kendimizi ve ötekini tanımayı engelleyen kültürel ve toplumsal biçimlendirmeler içindeyiz. İşte bu noktada Kutsal Kitaplar bize destek olur, yardım eder. Farklılıkların Tanrı nın eseri olduğunu bilmek insanlara sevgiyle ve empatiyle yaklaşmanın anahtarı olabilir. Okuduğum ayette Tanrı, insanlara birbirlerini anlamalarını temel hedef olarak gösteriyor(tearuf) Bu temel hedef Kur-an ı Kerim deki pek çok zengin söylemle desteklenir. Örneğin İnsan Tanrı yapımıdır( ellerimle yarattığım Sad 38/75).O ndan bir nefestir. O nun varlığına ve gücüne kanıttır. İnsana bakan Tanrı ya bir yol bulur. O nu hatırlar. İnsan yaratılmışların en şereflisidir. İnsanlar farklı dillere ve renklere sahiptir. Bu farklılıklar, Kuranda Allah ın varlığının ve kudretinin belgeleri/kanıtları olarak anlatılır ve bir ayet şöyle seslenir, O nun varlığının kanıtlarından biri de göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Kuşkusuz bunda bilenler için ibretler vardır.(rum 30/22) İnsanların farklı oluşları, bilginin ve bilimin konusu olarak sunulur biz insanlara. Bilginler insanlığın bu yönlerini derin araştırmalara konu yaparlarsa evrenin esrarlı yapısının ipuçlarını elde edebilirler. Yani 2

farklılıklar bilginin ve tefekkürün objesidir, çatışmanın ve kavganın değil. Farklılıklarla buluştukça Tanrının evrenle ilişkisinin yeni boyutlarının farkında olabiliriz. Farklılıklarla karşılaşmak bakış açımızı değiştirir ve bizi dönüştürür. Aslında karşılaşma bir kumaşı ilmek ilmek dokumaya benzer. Dokudukça düşünmeye,düşündükçe değişmeye,dönüşmeye başlarız. Bir taraftan ötekini tanıma ihtiyacı hissederiz öte taraftan kendimizi tanıma ihtiyacımızın arttığını Bu durumda biz teologlara, din eğitimcilerine, imamlara, öğretmenlere yani din görevlilerine büyük sorumluluklar düşüyor: Ortak alanlarımızı genişletmek ve farklılıklara saygı duymayı öğretmek. Bu sözlük böyle bir amaca hizmet edecektir: Kendini ve ötekini tanımak ve anlamaya çalışmak çabasında sağlam bir bilgi kaynağı olacaktır. Acaba içine kapanma, ötekileştirme, dışlama, yok sayma ve yeni yeni düşmanlıklar oluşturma tehlikesine yol açabilecek tutumlar karşısında nası bir yol izlemeli? Birbirimizi tanımak, anlamak, birbirimize saygı göstererek, gelenekleri karşılıklı koruyarak ve kendi inanç geleneğinde derinleşmeye götürecek ortaklaşa izlenecek yollar neler olabilir; barış içinde yaşamanın, karşılıklı saygı ve yardımlaşmaya dayalı yolun bilimsel çabalardan geçtiğinin tanıklığını yapıyor. Bir bakıma din alanında da -diğer alanlarda olduğu gibi- bilimin ve uzmanlığın başat değerler olduğunu hatırlatıyor. Geleneğin kök değerlerinden ödün vermeksizin teolojideki yeni açılımların göstergesi olabilecek düşünsel çabaları ortaya koyuyor Bizler Alman ve Türk akademisyenler sadece şahıslar olarak kişisel bir karşılaşma yaşamadık. Bilgimizle de karşılaştık. Çağımız bilgi çağı veya bilişim çağı diyoruz. Bilişim çağında yaşadığımızdan söz ediyoruz.bilgi çağında yaşamak bilgi kaynaklarına kolayca ulaşmaktan ibaret değil Teknolojiyi iyi kullanmak da yetmiyor. Burada sahip olduğumuz bilgilerle de yüzleşmek ve karşılaşmak gerekiyor. Bilgimiz üzerinde düşünmek, bilgiyi sorgulamak, anlamaya çalışmak, değerlendirebilmek ve böylece yeni yeni öğrenmelere ulaşmak. Birkaç örnek vermek gerekirse. Örneğin, Cihad maddesini okuduğumuzda, Alman meslektaşlarımız, cihadın inanmayanlara karşı koşulsuz bir savaş olarak yorumlanmasındaki hatayı fark ettiler. Ben bir din eğitimcisi olarak, Hıristiyanlıktaki Asli Günah kavramının yeni yorumlarda artık biyolojik faktörlerle ilişkilendirilmediğini aksine insanın kibirlenip büyüklenmesi ve bunun etkileriyle ilişkilendirildiğini farkettim. Yeni farkındalıkların yanında yeni kavram üretimleri de yaşandı. Almanca da kullanılan ve Türkçe de hemcins anlamına gelebilecek mitmenschen kavramına karşı Türkçe de insandaş kavramını ürettik 3

Kendini ve ötekini anlama çabasına Alman ve Türk Bilim insanları, yaparak ve yaşayarak katıldılar. Ankara ve Münih te yapılan sayısız toplantılar anlamanın ve tanımanın ihtiyaç duyduğu değerlerin bir çeşit uygulama alanı oldu. Öğrenme, çaba, tartışma, iyi niyet, karşındakini dinleme, bilimsel ve düşünsel tutum, süreklilik, karşılıklı saygı Bütün bu değerler ve daha bir nicesi. Birlikte adeta bir karşılaşma etiği deneyimlendi. Bu ve daha pek çok nedenden ötürü bu kitap bir karşılaşmanın öyküsü ve bir eylem dua örneği diyorum. Her şeyden önce İslam maddelerinin sorumlularından biri olarak biz bir emanet taşıdık diyebilirim. Emaneti taşımak zordur, sorumluluk ister. Ancak söz konusu emanet bilgi ise bilim ise bu sizi aydınlatıyor, ışıtıyor ve giderek onunla çoğaldığınızı hissediyorsunuz. Kavramları kaleme alan Saygıdeğer Hocalarımızla karşılıklı yüz yüze görüşmelerin yanı sıra sayısız sayıda e-posta yoluyla haberleştik. Kimi zaman Münih teki bir redaksiyon toplantısından, kimi zaman Ankara daki bir toplantıdan ulaştık onlara. Daima iletişim halinde olduk. Yazdıkları kavramlarla ilgili sorular sorduk cevaplar aldık, tartıştık, aynı düşüncede olmadığımız zamanlar oldu doğal olarak, ama hep bir ortak alanda buluştuk çünkü nihayet her birimiz birer hikmet yolcusuyduk, birer bilgi sevendik. Bu süreçler Türk ve Alman yazarlarla da aynı şekilde yaşandı. Sözlüğün editörleri arasında da. Kayıtlarımda 2005 yılından bu yana Ankara ve Münih te 32 redaksiyon toplantısı yaptığımız yazıyor. Sekiz yıl süren bu bilim yolculuğunda Eugen Biser Vakfı yetkililerine ve çalışanlarına, Bay ve Bayan Köster e, değerli, donanımlı ve birikimli İlahiyat Fakültesinin ve Alman Teoloji Fakültelerinin madde yazarlarına, editörlerimize, kitabın basım sürecinde Üniversitemizin desteğine başta Sayın Rektörümüz Prof.Dr Erkan İbiş e ve zaman sınırlığı nedeniyle isimlerini sayamadığım tüm katkıda bulunan herkese ama herkese şükranlarımızı sunuyorum. Sizleri konuşmamım sonunda meslekdaşım ve Sözlüğümüzün Editörlerinden olan Richard Heinzmann ın bir sözüyle selamlamak istiyorum. Biz bu çalışmaya birbirini tanımayan birbirine yabancı akademisyen insanlar olarak başladık ama yakın dostlar olarak bitirdik! Saygılarımla, 4